2 Aralık 1949
Cuma
SİYASÎ
İKTİSADÎ
Şehir dışı ★ Sayı 2
10 Kuruş
I .'v.jğltı - Müellif Caddesi 6-8
1 sta Kutusu 2100 - Beyoğlu
Abone: Türkiye İçin seneliği 32
altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir

1 - XII - 1949
G1LTERENİN. yeni Çin hükûmeti-.u tanıyacağı, bir zamandan beri söylenmekteydi. Hindistan Baş\’e-l:ıli Nehru'nun Tnıman’ı ziyareti esnasında ortaya attığı mütalâa ve tekin ler, bu ihtimali büsbütün kuvvetlendirdi. Çünkü Nehru’ya göre, yeni hükümeti tanımakla. Sovyet Rusyamn bu hükümet vasıtasiyle Uzakdoğu memleketleri üzerinde tesir yapmasının önüne geçilmiş olacaktı.
Bu mütalâada İngılterenın ve hattâ İngiliz İmparatorluğunun bir rey payı olduğuna şüphe yoktur. Çünkü büyük Anglo-Sakson devletinin Çinde pek ehemmiyetli menfaatleri mevcuttur. Hattâ bu sebeple komünist orduları Şanghaya doğru ilerlerken, bütün yabancılar Çini terkettıği halde. İngiliz tebaasıyle müesseselerine oldukları yerde kalmak talimatı verilmiştir. Diğer taraftan, ilerliyen ordulan. Şanghay* halde, Kantonun Hong-Hong’a, yani ve İngiliz himayesinde bulunan büyük ticaret limanına taarruz etmemişlerdir.
Bütün bunlardan çıkan mâna. İngil-terenin, yeni ğm Hükümetini tanımaya mütemayil olacağı merkezindeydi. İşte İngiltere Hariciye Nezareti sözcüsünün son beyanatı» bu baptaki tahmin ve ihtimalleri bir sarahate kalbetmiy bulunuyor. Yani İngilterenın Mao-Tse-Tung idaresini tanımak kararını verdiğim. artık resmen öğrenmiş bulunuyoruz.
Yalnız, bu tanıma keyfiyeti, gene sözcünün verdiği İzahata göre, pek birdenbire olamıyacağa benziyor. Bildirilen sebeplere göre, bir kere Çankay-şek idaresinin Sovyet Rusyaya karşı tevcih ettiği şikâyetleri, Birleşmiş Milletlerin İkincisi tanımak iniyor» nn aynı adımı atmaya hazırlanmasını bekliyor. Hiç değilse Avustralya ile Yeni Zelandanın birlikte hareket etmesini arzu etmektedir.
Halbuki bu iki dominyona, pek yakında umumî seçimler yapılacaktır. Labour İngiltereli her iki dominyondaki sosyalist hükümetlerin, seçim yoluyla. yeniden ekseriyet ve iktidarda kıhnasııu ve ondan sonra ancak, yanı daha büyük bir salâhiyetle yeni Çın inaresini tammasnı tercih ediyor. E-ğcı h ı y oldan girilmezse her iki memleketin muhalefet partileri, gerek kendi hükümetlerim gerek Londra kabinesini. bu ehemniyette bir işi Amme efkârının karamdan kaçırmakla itham edeceklerdir Halbuki mesele, seçimden (onıaya bırakılacak olursa. bunları ister hâlen iktidarda bulunan sosyalist partileri, ister muhafazakar temayülde olan muhalefet partileri kazansın, İmparatorluğun dış politilası, çok daha vahdeti! ve sarih hıtlar dahilinde ifade edilmiş olacaktır Keza, eğer bugünkü muhalefetler ie bu hususta mutabık ise. yeni Çin daresinin İngiliz İmparatorluğu taratndan tanınması keyfiyeti, bevnelmile bakımdan da daha büyük bir ehemmyet taşıyacaktır.
Binaenaleyh Cini tanımayı geciktirmesinden aniaşhyor ki» İngiliz La-bour Hükümeti, »ütün İmparatorluğa şâmil, vahdeti! bir diş politika peşindedir.
Fakat bir yandan da Kominform Peştede bir içtime yaparak, buna dair bir tebliğ neşntmiş bulunuyor.
Bu tebliğin mülım tarafı, sosyalist parti ve idarelerinn faaliyetleri karşısında duyulan eıdişe ve bunun lca-batından olarak, İkinci Enternasyonale, sağ-cenah losvalızmıne ve bir de İngiliz sosyalizmine açık ve merhametsizce harp Hân edilmiş olmamdır.
Bunun neden İeri geldlftini anlamak için, Ingiliz sosyalist hükümeti ile Hindistan, Avuıtralya ve Yeni Zelanda sosyalist idırelerinın Çini tanımak bahsinde gö.terdiklen basireti tahlil etmek kâfidr. Ki. Avrupadaki sosyalist partilerim komünist partilerine her tarafta larbeler indirmekte olduğunu da düşülürsek» Sovyet po-lıtikasiyle Kominfcrmun. daha sağda duran paı tılerden(ziyade neden ve tahsisen sosyalistlre düşman olduğu büsbütün meydana çıkar.
Meselâ, bu Beteri Kominform lw-yannmncsınde, amefe smfının katolık-çe hır taassup göhermesi tecviz ediliyor da, sosyalist^ temayüller gütmesi şiddetle reddediyor.
Binaenaleyh bi^e, Konıinfonnun hu seferki ("Pİ^ftaında, doğrudan doğruya, sosyalist faaliyetler karşısında duyulmakta (an telâşa yer verilmiştir. Bu faahet, ister muhtelif memleketlerdeki soyahst partileri tarafından, ister İiçiltere ile dominyonlarda, yahut bftı Avrupa memleketlerinde iktidarda bulunan sosyalist hükümetler tarafınun gösterilsin, komünistlerin nazarına bunun hiç farkı yoktur. Çünkü Sovyt Rusya ile peykleri ve Kominform «ıhı teşkilatları için, tehlike, açık ,, »tuha/a-
ftukar partilerde (b a, hemen ı/anıba-çımldki tıafıda, yani mutedil yanlarda ve iflarflı^ihr.
Beyannameyi, bu .inada lâzımdır.
Çin komünist derhal girdikleri işgalinden sonra, buna bitişik olan
usulen dinlemesi lâzımdır, de, İngiltere, yeni idareyi bahsinde yalnız kalmak iste-Avrupadaki dost memleketle-
aol cerr-
artlamak
★ O*
■ ▲
A
21
1



M VIST AKİL GÜM l K
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
Atlantik Paktı Müdafaa
Plânı Görüşmeleri başladı
Birkaç hafta zarfında Atlantik müdafaa hatlarına silâhlar yerleştirilecek
Atlantik Paktı müdafaasının esasını teşkil eden üç Komutan: Gl. De Lattre de Tassigny (Fransaı - Gl. Bradloy (B.A.) • Mareşal Montgomory (Büyük
Britanya).
savunma ba-
mensup devletlerin toplantılarına blb havası içinde de-
Paris 1 (YİRSı — Atlantik Paktı-na dahil 12 memleket kanları bugün öğleden sonra, Bahriye Bakanlığı binasında toplanacaklardır.
Atlantik paktına k ur m a v başk anları yük bir ketumiyet vam etmektedirler.
Savunma Bakanları toplantısında, kurmay balkanlarının Atlantik paktı müdafaası için hazırladıkları plân görüşülecektir.
Kurmay Başkanları bugün resmi toplantı yapmamış olmakla beraber, kendi aralarında hususî müzakerelerde bulunmuşlardır.
Bu arada. Amerika Genelkurmay Başkanı General Omar Bıadlev. Fransa Kurmay Başkanı General De Tassigny ile uzun bir görüşme yapmıştır.
Yarı resmi Francc Presse ajansının bildirildiğine göre, kurmay başkanla-lan konferansında. Fransız ve Ingiliz heyetleri arasında bir görüş ayrılığı belirmiştir.
FVansiz ajansına göre, İngiliz heyeti, Atlantik paktının müdafaasının Brüksel anlaşmasını imzahyan Devletlerin teşkil etmiş oldukları kurmay heyetine tevdi edilmesini istemektedir. Fransız görüşü ise, Atlantik paktı savunmanının. Atlantik paktına mensup devletlerin kurmay heyetlerine tevdi edilmesi meahndedir.
Mamafih, bu haber hiç bir yerde teyid edilmemiştir.
Diğer taraftan Amerikan Kurmay Başkam General Oınar Bradley basma verdiği beyanatta, kurmay başkanla-rı toplantısında Atlantik savunma plânının ana hatlarının hazırlandığını belirtmiştir.
Bugün toplanacak’ ulan, Atlantik paktı savunma bakanları konferansı bir müddet t en beri devam etmekte olan askeri görüşmelerin son safhasını teşkil etmektedir.

I
hatla-tefer-pta.ni ı havale
neş.re-
konfe-
Bildirildiğine göre, bakanlar, 12 devlet kurmay başkanları tarafından hazırlanan müdafaa plânının ana nnı gözden geçirdikten sonra, ruatın karuıflaştınlmâsı için, hususi bir askeri komisyona edeceklerdir.
Konferans sonunda bir tebliğ dilmesi beklenilmektedir.
İngiltere Savunma Bakanı,
ransta hazır bulunmak Üzere dün gece Londradan Parîse hareket etmiştir.
Toplantıda. Almanyada ve müteakiben Londrada temaslarda bulunan Amerika Savunma Bakanı lx>uis Johnson da hazır bulunacaktır.
Paris 1 (A.P.) — Y’üksek bir diplomatik kaynaklan bildirildiğine göıe, 12 devletin müzakerelerinin bir neticesi olarak bir kaç hafta zarfında. Kuzey Atlantik müdafaa hattına silâhlar yerleştirilecektir; Bu silâhlar Batı Avrupa devletlerine yapılan askeri yardıma dahil bulunan malzemeden verilecektir.
Londra 1 (YİRS) — Atlantik paktına mensup devletlerin kanları bugün öğleden toplanarak, hazırladıkları leyece kİ erdir.
Plân kabul
şik Amerikanın vâdettığı 1 milyar dolarlık silâh yardımı derhal elde edilebilecektir.
Yalnız bu yardımın sağlanması, İçin, ilgili devletlerin Amerika İle avn anlaşma yapmaları gerekmektedir
Bildirildiğine göre, Atlantik paktına dahil 8 memleketle Amerika arasında görüşmeler inkişaf etmiş bulunmaktadır. Bu haber dün gece Amerika Dışişleri Bakam Dean Acheson tarafından verilmiştir.
Amerikan temsilcileri, ltaiyada, sulh anlaşması çerçevesi dahilinde istihsalâtm arttırılması için, makamlariyle temasa girişmiş maktadırlar.
Kij rmay savunma
Savunma Ba-sonra, Parlat* Başkan! arının plânını ince-
edildiği takdirde, Birle-
asker! Italyan bulun-




(, \ZETE
İlânlar: 6 net sayfada santımet resi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes’ulıyet kabul edilmez
---- ■ -■=?
Telefon - 44756 . 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
z


PANORAMA
Y AZAN:
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Türk edebiyatına bilhassa YABAN adlı oserîyle gorçekçı sanat anlayışını sokmuş olan YAKUP KADRİ KARAOS MANOĞLU ’ nun yülardanberı hazırlamakta olduğu büyük romanı
PANORAMA Cumhuriyet Türkîyeaİnın
samimi ve kudretli bir tahlil tenkididir.
PANORAMA cemiyet hayatımızın halarmın gülünç raflarım temiz keskin bir hicivle
yan beynelmilel değerde bir mandır.
"Yem İstanbul
nmın en olgun örneği olan
PANORAMA'yı okuyucularına temin etmiş olmakla kendini bahtiyar saymaktadır. Romanın ilk lefrika Sim takıp edememiş olanlar. Yeni İstanbul’un birinci sayısını gazete idarehanemizden te min edebilirler
açık, ve
çeşitli ve Acıklı bir üslûp ortaya
Sû: ta-ve ko* ro»
Türk roma-

Yügoslavyaya karşı silâhlı
müdahale
Kominform, Macaristan ve Arnavutluktan çeteciler sokmaya hazırlanıyor
New-York, Ottavvu, Belgrad,
ı iYİRSi — New-York Heraki Tribüne gazetesi bugün yayınladığı bir makalede. Komlnformun Maca fistanda aldığı kararlardan, Yügoslavyaya karşı pek yakında silâhlı bir müdahale yoluna gidileceğini tBhmin etmektedir. Gazete. Yügoslavyaya çetecilerin Macaristan ve Arnavutluk tarikiyle sokulacağını ilâve etmektedir.
Yugoslav rejiminin yıldönümü münasebetiyle muhtelif memleketlerdeki elçilerde verilen resmi kabullere Rusya ve peyklerinin elçileri iştirak etmemektedirler.
Yugoslavyada "Yugoslavyanın sesi” adı altında yeni bir radyo istasyonu lşlemiye başlamıştır. 1945 yılında, Yugoslav Hükümeti İle Sovyet Hükümeti arasında yapılan bir anlaşma gereğince 16 ay zarfında Ruslar tarafından yapılıp Kominform postası olarak çalıştırılmasına karar verilen bu İstasyonu. Ti t o Fransadan tedarik ettiği malzeme İle kendi adamlarına yaptır-rnıya muvaffak olmuştur.
Belgrat, 1 (YİRSj — Kominform’-un aldığı kararlar Yugoslavyada delin bir aksiilâmel yaratmıştır. Yugoslav’lar şiddetle mukavemete karar v ermişlerdir
Petrolün ucuza maledilmesi
için tedbir alınıyor
Sarnıçlı otuz kamyon ve îzmitte muazzam petrol tankı faaliyete geçti
Ankara. 1 (Hususi bildiriyor) — Petrol dürlüğü. memleketin akaryakıt tesislerini devam etmektedir.
Bu cümleden olarak, İzmıtte büyük bir akaryakıt deposunun İnşaatı bitirilerek, faaliyete dır.
İÇ SAYFALARDA
İKİNCİ SAYFADA
Diplomatların İstanbul toplantısı ve “4ciî madde” Selim Sabit.
ÜÇÜNCÜ SAYFADA
Para ameli yeleri ve Türk lirası
muhabirimiz Ofisi Genel Mü-ıhtiy acına göre inşa ettirmeye
geçmiş bulunmakta-
Genel Müdürlük, pet-sarnıçh kamyonlar Bu kamyon-
Diğer taraftan ı-ol nakliyatında kullanmaya başlamıştır, lardan şimdilik 30 tane getirilmiştir.
Bunlarla yapılan nakliyat, hem daha ucuza mal olmakta ,henı de akarya-
kıt daha kısa bir zamanda mahalline varabilmektedir.
Ankara, 1 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Her yıl olduğu gibi bu sene de önümüzdeki yılın akaryakıt ihtiyacını tespit etmek üzere bütün petrol şirketleri mümessilelnnin iştira kile Ekonomi ve Ticaret Bakanlığında üç günden beri yapılmakta olan toplantılar sona ermiştir. Bu toplantıda 1950 yılının petrol ihtiyaciyle bunun için şirketlere ayrılacak döviz miktarları da tespit edilmiştir.
1950 petrol ihtiyacımızda bu seneye nazaran yüzde 10 nispetinde bir artış bulunmaktadır.
Şairi# aitmiş beş yılı Abdiilhak Şinasi Hi«ıar
Devir açan Şair Vedat Nedim Tör.
DÖRDÜNCÜ S A Y F \ D A Nuh un gemisi
İlhan Tartış.
BESİNCİ S A Y F -
Şedaraban faslı Lâika Karabey. Bir eksiğimiz Leyla Kara
O A
Hinıı

¥
Kıbrıs Türklerî
Rumları
protesto ettiler
L^fkoşa, 1 (YİRS) — Kıbrıstan Ati-naya hareket etmeden önce, tngilte-re Harbiye Bakanı Emantıel Shin-wel'ile görüşen. Rum azınlığı ruhani reisi Tassos, Rumların Anavatana iltihak etmek arzularını belirtmiştir.
Diğer taraftan. Türk azınlık teşkilâtları Shinvvelle’e gönderdikleri mesajlarda, Runıaların hareketlerini protesto etmişlerdi r
Fransa - Almanya münasebetlerinin inkişafında mühim bir rol oynıy.m Fransa Dışişleri Ba kanı R. Schumann
Fransa - Almanya işbirliğine doğru
izmirde
Amerikan Kredi Bankası açılıyor
İzmir, 1 (Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyor) — Amerikan Kredi Bankası müdürlerinden Walter Knaps, yarın tzmirde beklenmektedir.
Bu zat. Amerikan Kredi Bankasının İzmirde açmayı tasarladığı şube için tekıkler yapacaktır.
-n§ jjıuzj 's>(ui3Q nq ‘aapâ
besini açınca Milletlerarası İmar Bankasının Tilrkıyeye ait işlerini ve Türkiye - Amerika ticaretine ait muhtelif mevzuları üzerine slmak isti-yecektir.
İmar Bankası müdürü İzmire gidiyor
İzmir. 1 (Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyor ı — Milletlerarası İmar Bankası müdürlerinden Ceimea Barker, cumartesi günü sabahı otomobille İzmire gelecek, ve Bankanın E-gedeki turistik işlere tahsis edebileceği sermaye hakkında tetkikler yapacaktır. Ceımes Barker. pazar günü Bergama, pazartesi sabahı Selçuk’a giderek eski eserleri ziyaret edecektir.
Yenı Bütçe
Biitçe açığı 155 milyon lira
Maliye Bakam İsmail Rüştü Aksal yeni yıl bütçesinin Millet Meclîsine sunulması münaselıetiyle yaptığı Basın toplantısında bütçenin ana hatları hakkında geniş izahat vermiştir.
Bu izahata göre, devlet giderleri için istenen ödenek geçen yıla nazaran 49.454.416 lira fazlasiyle 1 milyar 467.330.043 liradır. Bayındırlık hizmetleri İçin geçen yıl, 107.314.199 lira ödenek ayrılmıştı. Bu yıl hu işe tahsis edilen para. 131.164.082 lirayA Çıkarılmıştır.
1950 yılı İçin tahmin edilen gelirlerin yekûnu 1,312.381.043 lira olarak hesapla rint ıştır. Bu duruma göre bütçe açığımız 154.949.000 liradır. Bu a-çık halkımıza yeni vergiler yükliye-rek. yahut İç istikrazlar yaparak ve emisyon çıkararak değil Marshall plânı yardımlarından istifade edilmek suretiyle kapatılacaktır.
Amerika, Çin meselesinde sükût ediyor
New-Voık. 1 iYİRSi verdiği bir beyanatta, Amerika Dışişleri Bakam Dean Acheson, İngilterelim Çin Komünist Hükümetini tanıyacağına dair, bıınglhp kadar A meri kaya herhangi bir malûmat verilmediğini bildirmiş, dolayısiyle Amerikanın bu mesele hakkında hiçbir n olmadığını ilâve etmiştir.
Bugün
fik-
Çinde durum
Hung-Kong. l (YÎRSı Çinden gelen haberler»’ göre, komünist kuvvetleri, Chung-King’i tamamen işgal etmişlerdir. Şehirden kaçan mültecilerin verdikler) haberlere göre, milliyetçi kuvvetler, şehrin 3 hava meydanından birim elan elerindp bulundurmaktadırlar
Tsheng-Ti şehrinde kurulan hükümet, milliyetçi kuvvetlerin savunma’ sında koordinasyon temin etmek için, bir askeri konsey teşkil etmiştir.
Çin ordularının idaresini taıpamen ‘ lirıe almış bulunan Mareşal Çiaıı-Kai-Şek'in Formosa adasında Tatsan şehrim giderek harekâtı oradan idare enere k Ur.
Paris ile Bonn Hükümeti arasında ticari müzakerelere dün Fransız Dışişleri Bakanlığında başlandı
Paris, 1 Aralık (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Bugün, Fransız Dışişleri Bakanlığında, Fransa ile Almanya arasında yapılacak ohın ticari anlaşma üzerinde müzakerelere başlanmıştır. Bu anlaşma milyon dolarlık bir mübadele hususuna inhisar
Konferansı uzakları takibe hazırlanan beynelmilel müşahitler, son günlerde Fransız Milli MeclifliiKİekı münakaşalar netice ünde iki memleket masında belirmiş olan yarı anlaşmazlığın bu müzakerelerde bertaraf edileceğini sanmaktadırlar. Bu münakaşalar açıkça göstermiştir kİ, Fransız-lar dairim Alrnanyamn çok çabuk kalkınmasından ve bilhassa, bu memleketin Atlantik Paktı slstrııinde askerî bir kuvvet olarak yer almasından korkmak! «hırlar. Ekim ayının sonlarında, Petcraburg‘da toplanan konferarısu, Batı müttefikleri imzala-oıkları bir anlaşmada, ilk hedeflerinin Almanya cumhuriyetini Avrupa camiasının barışçı uzvu yamak ve Al-manyamn beynelmilel teşkilâtlara iş-tirâkirıi temin etmek olduğunu belirtmişlerdi.. Müttefikler aynı zamanda, ticaret mümessilleriyle, konsolos mübadelesini do derpiş etmişlerdi.
Fransız umumi efkarı, Petersbuyg a» laşmasınırı, müştakLıel Avrupa ordusuna Alrnanyamn katılırııyacağı hususunda emin olmak İstemektedir.
Fransız hükümeti adına M. Sebil nıaiL HHumıl efkârı bu( hususla tatmin evmiş ve mütesanit bir Avrupa-(|a Frşnsa ile Almanya arasında bil işbirliğinin henüz zamanı gelmediğini tekrarlamıştır. Şurası muhakkaktır
Tarsus, turist nakline tahsis edildi
Tarsus vapurunun tamir edilen türbininin yerine takılmasına Istlnye havuzlarında başlanmıştır. Haber al-aığımıza göre Devlet Denizyolları İdaresi tamir bittikten sonra bu gemiyi mukaddes yıl dolayısiyle dünya* nın her tarafından İtalyaya gelecek dan ziyaretçilerden bir kısmım yurdumuza getirmek üzere turistik seferlere tahsis etmeyi düşünmektedir.
Hazırlanan programa göre gemisi İtalyan limanlarından turistleri İskenderun, Mersin, ya, İzmir gibi Akdenizdeki
limanlarımıza uğrayacak ve seyyahlar mahalli belediyelerin sağlıyacalclan vasıtalarla görülmeğe değer yerleri ve eski eserleri gezeceklerdir. Bu husustaki hazırlıklar havli ilerlemiştir. Muhtemel olarak iki sefer yapılacak ve programa İstanbul ve Mudanya
T arsus alacağı Antal-turistik
da ithal edilecektir
Vilâyet ile Belediye nasıl ayrdocak?
Şehrimiz millet vekillerinden Adnan Adıvar B. M. Meclisine bir şö31ü soıu vererek İstanbul Vilâyet ve Belediye idarelerinin birbirinden ayrılması isinin neden geciktiğim sormuş buna karşılık da, İçişleri Bakanı, bu mev-zudaki kanım tasarısının Ocak ayı içinde Meclise getirileceğini beyan etmişti. Bu haber şehrimiz alâkalı ma-hafüinde büyük bir alâka ile karşılanmıştır. Vilâyetle Belediyenin ayrılması halinde, mevcut Belediyeler kanununa göre müstakbel Belediye Reisinin şehir meclisi Azalan tarafından, ya meclis içinden yahu» da Şehir meclisi âzası olmak hakkına sahip hemşehriler arasından seçilmesi İcap etmektedir. Diğer taraftan, Belediye Telsinin İstanbul halkı tarafından dereceli bir seçimle işbaşına getirilmesi hususunda da bir cereyan mevcuttur. Fakat vel bir kanun sürülmektedir
bunun, her şeyden ev-meselesi olduğu dert
Yeni falebe cemiyetleri teşekkül ediyor
Teknik Üniversitenin İnşaat. Maki-ne ve Elektrik Fakülteleri Talebe Cemiyetleri kurulmuştur. Mimarlık Fakültesi Talebe Cemiyeti de bugünlerde teşekkül edecektir. Cemiyetler, talebelerin istek ve ihtiyaçlarım karşılamak için çalışacaklardır.

, şimdilik, edecektir.
ki, bu iş
cak ticarî sahada kurulabilir. Bunun içindir kİ, bugün Pariste Dışişleri Ea kanlığında başlamış bulunan ticari müzakerelerin büyük bir ehemmiyeti \ ardır.
birliği, önceleri olsa olsa an-
Arap mültecileri milletlerarası bir mesele oldu
New-York, 1 lYIRS) - - Türkiye ve Ingiltervnın dokuz diğer devlet He birlikte, Birleşmiş milletlere sundtıklnrı teklifte, bütün Birleşmiş Milletlere mensup üyelerin, Arap mültecilerine yardım etmek öz ere teşkil edilen fon’a teherrüde buluntnaları istenmektedir.
Şer| bir beyanatta iıuhuuın Mısır lelegcsı, İsrail ınakamlannııı Arap mültecilerine yaptıkları muamelenin, Nazllerin Yahudılerc yaptıkları mua-nele kadar eanyane olduğunu söyll-yerek. Isruil hükümetini “vnhşiyanc hareketlere” girişmekle İtham etti ve Arap pıÜlteğlİÖripin memleketlerine iıid» şi sây(îsunle bu meselenin kökünden halledilebileceği kanaatinde Olduğunu belirli ı
Sayfa 2
TENÎ
î S T A X B T T L
Aralık lMf
Serbest Sütun
Diplomatların İstanbul toplantısı ve Truman’ın “4 üncü madde,, programı
Amerikan Dııhleri Bakan yardımcın Mr. McGhee (Makgİ) nin, Istanbulda, Amorikan garetecilori-no söylemle olduğu sözlerden a-gıkça anlaşılmıştır ki. Yakınsark Amerika mümessillerinin bu toplantısında. Trumanın "4 üncü madde” programının tatbikatı, günde-•ne giren en mühim meselelerden birini teşkil etmiştir. Demek kİ. Birleşik Devletler hükümeti. Cum-hurreislerinln ismiyle anılan bu muazzam projeyi, altı aylık bir hazırlık devrosindon sonra, artık tatbik sahasına koymıjta hazırlan-maktadır.
Bu plân gereğince, dünyanın ikti-saden geri kalmış yerlerindeki ha-At seviyesi yükseltilecektir. Bu i tibarla Amerikan konsolosluk bi nasında yapılan bu görüşmelerde, misafirimiz olan muhterem diplomatların Yakınsark milletlerine yapılacak yardım hususundaki muhtelif mütalâa ve düşünceleri her halde tek fikir etrafında toplanmış olması lâzımdır. Bu ton lantıdan maksat da bu d ur. çünkü bu mümessillerin ve sefirlerin tok baslarına karar alma salâhiyetleri yoktur. Mr. McGhee’nin de söylemiş olduğu gibi, Amerika hükümeti, bu toplantının ve bune benzer diğer konferansların neticelerini gösteren raporları bir araya toplayıp, meseleyi umumî zaviyeden gözden geçirdikten sonra karar verecek ve harekete geçecektir.
Görülüyor ki İstanbul konferansının. Yakınsark mukadderatı üzerinde hayati bir ehommiyeti haiz olduğu iddia edilirse hataya dü Sülmüf olunmaz. Bu toplantının, hattâ Tûrkiyenin istikbali bakımından da son derece mühim olduğu ileri sürülebilir.
Amerikalılarca Tûrkiyenin de ge ri kalmış milletler arasına »okul-masiHA karsı ilk his, belki bir İsyan hissi olabilirdi. Ancak Amerikan siyasi şeflerinin bu “İktisaden geri kalmış milletler" tâbirinden kasdetmekte oldukları asıl mâna tebarüz ettırılırso böyle bir hissin yersizliği açıkça belli olur. Fİİva-kl, Truman, geçen 24 haziranda Meclise verdiği bir mesajda, "4ün cü madde" programının birinci yıl tatbikatı İçin "45 milyar" istediği zaman aynen aşağıdaki izahatı vermişti:
"Amerikanın Yakın vo Uzak-şarkın, Orta vo Cenup Amerikanın iktisaden geri kalmış olan bazı yerlerinde her türlü ekonomik imkânlardan mahrum bir halde, sefalet içinde yaşıyan milyonlarca insanın kurtarılması, bugünün dünyasının yenmek zorunda bulunduğu en büyük güçlüklerden biridir. Gaye birdir: Hepsinde kuvvetli ekonomik esaslar kurulmalı ve halkın demokratik duyguları bu esaslara dayanmalıdır".
Truman’ın bu sözleri söylemesinden bir kaç gün sonra da. yardımcısı Mr. John Steolmann (Con Stllman) Şikago’da, iş adamlarından müteşekkil bir topluluk önünde. hükümetin noktai nazarını su kelimelerle izah etmişti:
"Hor şeyden evvel su noktayı hatırda tutmak lâzımdır ki, horhan-gi bir millet İçin (İktisaden geri kalmış) denildiği zaman, o milletin, küçümsendiği ve kötümsendiğl katiyen akla gelmemelidir. Birçok memleketlerde yüksek bir kültür mevcuttur ve bu kültür bu memleketlerin hayatında belki, asırlardan beri yerleşmiş bir kültürdür. Bu memleketlerin, medeni memleket ler manzumesinde değerli bir mevkii de olabilir. Fakat buna rağmen, bu memleketlerde, kaynakların daha verimli bir hale sokulması, halkın kabiliyet ve seviyesinin daha arttırılması ve yükseltilmesi do lüzumlu olabilir".
Görülüyor kİ, memleketlerinin (4 üncü madde) programından istifade etmesi yüzünden, âdeta bir nevi sadaka kabul etmiş gibi, bir küçümseme hissi duymanın mânası yoktur. Truman’ın bu husus-
ta söylemiş olduğu şu sözler do u-nutulmamalıdır: "İktisaden geri
kalmış milletlerin uyanması, Birleşik Devletlorce muazzam bir kn ınnç telâkki edilmoktodir. Bu su retle. İnsanların hürriyete kavuşması dâvasında hem diğor milletlerden mürokkop kuvvetli yardımcılar kazanılması hem de Birleşik Dovlctler için yeni iktisadi imkânların gelişmesi temin edilmiş olacaktır".
Görülüyor ki Amerikalılar kendi menfaatlerini tamamiyle müdriktirler. Bu suretle (4 üncü madde) proğramı mucibince yardım gören bu "gori katmış milletleri”, aynı zamanda, kendilerine yardım edene de yardım etmiş olacaklardır. Ve neticede, belki, millotler a-resinde hakiki birliğin kurulması İmkânları da temin edilmiş olacaktır.
Bu "4 üncü madde" programının tatbiki dolayıslylo girişilen iktisadi ve malî taahhütlerin mahiyeti ve miktarı «caba ne olabilir? Bunu bu sütunlarda ne hesap vo ne do tahmin edebiliriz. Bu işi üçüncü sahlfemlzln muharrirlerine bırakıyoruz. Şimdilik, yukarıda sözü geçen John Steelmann'ın. bu mevzu hakkında umumi mahiyette, yaptığı tahminleri kaydetmekle iktifa edeceğiz. Truman’ın yardımcısı bu 4 numaralı madde mucibinco yapılacak yardımın bilhassa Amorl-kan hususi sermayedarları tarafından temin edileceğine işaret e-derek. demiştir ki;
"Gayenin teminino, mâtuf lüzumlu anlaşmalar yapıldıktan vo durumda da bir istikrar temin edildik ten sonra, Amerikan hususi sanayiinin dışarı memleketlere yatıracağı *ermaye yekûnu, senede 2 milyar doları aşacaktır/*
Truman’ın Meclisten istemiş olduğu 45 milyar dolar başlangıçta lüzumlu olan araştırmalar ve incelemelerin tamamlanması İçindi, Bu itibarla "Steelmann" ın zikretmiş olduğu bu rakamı, Tru-man'ın bütçesi ile karıştırmamak lâzımdır.
Bu yazıda maksadımız 4 numa ralı maddeyi, daha ziyade siyası bakımdan mütalâa etmektir. Bir leşık Devletlerin ve umumiyetle kapitalizmin muhnsımlan, Tru-man plânının bilhassa bu 4 üncü madde proğramına karşı şimdiden şiddetli bir hücuma geçmişlerdir; bunu Amerikanın siyasi ge nişleme vo İktisadi emperyalist e-mollerlnln yeni bir hamlesi olarak tefsir etmektedirler. Bu itham, Marshall plânına karşı ya-pilmiş olsaydı belki mâzur görülebilirdi. Fakat 4 üncü madde programına karşı hiç bir mânâsı ve kıymeti olamaz. Amerika hükümeti erkânının bu mevzuda kati teminatı vardır. Bu hususta Steolmann şunları söylemiştir: "Yardım gören devletlerin her şeyden evvel şundan emin olmaları lâzımdır ki, ülkelerine yatırılan sermaye ancak halkın hayat seviyesini yükseltmeğe mâtuftur; istiklâllerine veya siyasî bütünlüklerine dokunmak bahis mevzuu bile olamaz.”
Bu sözlorden de anlaşılıyor kİ, yardımlar, ancak muayyen şartlar altında yapılabilecektir. Bu şartların kaynağı da Birleşmiş Mil-letler beyannamesidir. Esasen bundan daha mükommel bir teminat da bulunamazdı.
Amerikan sefirlerinin İstanbul toplantısı takibine Yakınsark devletleri tarafından, resmi ve yarı rosml olarak en seçkin müşahitlerin memur edilmiş olması da gösteriyor kİ. bu konferansa bir çok ümitler bağlanmıştır. Bütün Yakınşark devletleri, hürriyet yolunda Herli-yebilmek için, iktisadi sahada yeni hamlelerin yapılması çarelerinin temin edilmesini beklemektedirlor. Bu ümitlerin boşa çıkmıyacağını temenni edelim.
SELİM 8ABİT
Komünistlerin yeni sistem manevraları
Almanyada, millî komünizm kisvesine bürünerek etraflarına nazileri ve müfrit sağcıları toplamaya çalışıyor
Bonn; (Almnnyadaki hususi muhabirimi* bildiriyor) Komüntlt temayülleriyle tanınmış "Nauhehnor Krala" birliğinin toplanmaktan, hükümetçe menedilmedi, umumi efkârda tasviple karşılanmamıştır. Her no kadar umumi efkâr komünizmi reddediyorsa da, böyle bir hnrâkot evvelâ anayasa İle müemmen toplantı hürriyetine aykırı görülmekte ve sonra da, Batı Almanyada bellımiye başlıyan, bir çepit "MÜH bolşevizm" propagandasının, bu yüzden gizli kalarak, lâyıkiylc kontrol odllmiyeccçi İddia olunmaktadır .
Filhakika Alman komünist Partisinin son dört yıldanheri, en müsait şartlar altında çalıştığı halde prestijini tamamen kaybetmiş olması, komünist propaganda esaslarında büyük değişiklikler yapılmasını zaruri kılmıştır. Şimdi Batı Almanya "Milletlerarası Marksizm” den ziyade, "Alman milli blrUğl"nl hedef tutan, "Nasyonal - Bolşevist" bir propagandanın hedefi olmuştur. Bu propaganda ile Batı Almanyada dağınık bir halde bulunan eski nazileı, ordu mensupları, müfrit sağcılar ve doğudan gelen muhacirler "Milli birlik ve haysiyet” gayesi etrafında toplanmak ve komünizmin. gittikçe nasyonalist bir çehre almakta olduğu hususunda kandırılmak isteniyor Batı Almanyada gittikçe kuvvetlenen bu propaganda. Kremlln’in. Almanvayı ancak milliyetçi hislerini okşamak suretiyle kazanabileceğinin yeni bir delilidir.
Japonya Sulbünde Kararlı bir adım
Birleşik Amerika, Rusya mesele çıkarmak isetese dahi, Japonya ile tek taraflı bir muahedenin hazırlığını yapıyor
New-York (Ne\v-York ve Tokyo hususi muhabirlerimizin verdikleri haberleri birleştirerek veriyoruz) :
Mac Arthur karargâhına mensup bir zabitim Japonya sulhunün 1950 bidayetinde imzalanabileceği ve Rusya İle Çinin, İngillz-Amerikan projesini kabul etmek şartiyle bıı sulha İştirak edebilecekleri hakkında beyanatta bulunması büyük dedikodular uyandırmıştır. Subayın beyanatına göre, harp haline nihayet verecek olan şartların tesbltl çok basit olacak, ve bunu müteakip, Japonya Aınerlkayîa bir pakt yaparak müdafaasını bu devlete teslim edecek ve Amerikan ordusu, bu suretle, Japonyada daimi üsler kazanmış olacaktır. General Mac Arthu-run sulh müzakeratını, alâkadar bütün devletlerin iştirakiyle Tokyoda bizzat idare etmek istediği de bu beyanatta ileri sürülmektedir.
İsmi açıklanmıyan bu subayın beyanatı. hem Amerikan nıehafilinde hem de Japonya meclisinde hayret ve endişe uyandırmıştır.
Japonya Başvekili, kendisini sual yağmuruna, tutan mebuslara, Rusya ve Çin dahil olmasa bile, ayn bir sulh imzasını tercih ettiğini beyan etmiştir.
Başvekilin bu beyanatı Japonyada büyük endişeler uyandırmıştır, .taponlar, Amerikan ordusunu Japonyada daimi olarak tutulacak bir sulh muahedesini. müstakbel bir Rııs-Amerikan harbinde Japonya üzerinde yeniden atom bombasının patlamasına sebep telâkki ve bu itibarla tarafsızlığı tercih etmektedirler. Diğer taraftan Japonya kendisi için çok mühim bir pazar olan Çin’le rabıtalarını koparmak istememektedir.
Japonya sulhü etrafındaki bu münakaşalar Amcrikayı da memnun etmemiştir. Çünkü Japonya sulbünde Rusyanın rolü, Avrupa meselelerinde olduğu kadar mühim olmasa bile, hu meselede Çin ihmal edilir bir unsur değildir. Vakıa komünist Çin henüz
Amerikan diplomatlarının Doğu Konferansı arifesinde
Truman’ın ‘Dördüncü Madde” programının süratle tatbiki Amerikanın bu bölgeler politikasının başlangıcını teşkil ediyor
VVashington — (Amerikadaki hususi muhabirimiz Steinltz bildiriyor.) İran Şahı 16 Kasınvla kısa bir resmi ziyaret için VVashington'a geldi. İki gün sonra, 18 Kasımda Atlantik Paktının icra organı "Atlantik Konseyi,,, A-mcrlka Dışişleri Bakanı Acheson'un riyasetinde ikinci toplantısını yaptı. Atlantik Şûrasının ilk toplantısı, sterlin devalüasyonunu intaç eden Ame-rikan-tnglliz-Kanııda mali müzakerelerinin hemen peyinden, eylülde toplanmıştı. Her iki hâdise, yatıl Şahın ziyaretiyle Atlantik Şûrasının toplanması — ne kadar garip görünürse görünsün — mantıki bir silsile teşkil eder. Şûranın evvelâ eylülde ve sonra Kasımda üstüste toplanması zaten calibi dikkatti. Asyalı devlet ve hükümet reislerinin, birbiri peşine Waahingtonu ziyaret etmeleri göz-önünde bulundurulacak olursa, Amerikanın dış politikasında ne kadar aceleci davrandığı meydana çıkar. Yazın Filipin Cumhurrelsl Qııirlno, ekimde Pandit Nehru, şimdi İran Şahı VVtmhlngtona geldiler ve kışın dn Pâklstan Başvekilinin ziyareti takarrür etti. Bu sürat, asabiyete delâlet etmiyor değil.
Hiç şüphe yok ki milletlerarası politikanın bugünkü durumu, Wa-shingtonu memnun bırakmamakta-(ur ve Birleşmiş Milletlerin, atom kontrolü hususundaki bütün gayretleri nin boşa çıkması vaziyeti hiç do düzeltmiş değildir. Doğu Asyada artık harekete geçmek lâzımdır. Çin’in komünist hükümetine karşı bugüne ka*
resmen tanınmamış ise de. Ingilterenin bu husustaki kati arzusunu daha fazla frenlemek de mümkün olmıya-caktır,
VVashlngton» Japon sulbünü, Uzak-şark harbine iştirak etmiş Asya ve Pasifik devletlerinden müteşekkil bir "Uzakşark Komisyonu" nda hazırlamak arzusundadır. Bu komisyonda veto hakkı olmadığından, kararlar dalma Anglo-Sâksûıl ekseriyetin arzusuna göre verilecektir. Rusyanın bu müzakereleri Dörtler arasında yaptırmak hususundaki arzusu reddedilmişti.
\Vashlngton şimdi, sessiz «adaşız hazırladığı sulh projesini tetkik edilmek üzere Uzakşark Komisyonunun bütün azalanını, tevdi edecek ve mütalâalarını alarak ihtilâfları telif ettikten sonra, resmî sulh konferansında müzakere ve imza ettirecektir. Eğer Rusya bu sırada, kabul edilmesi mümkün olmıyan teklifler Heri sürecek o-lursa, muahede, Rusya dışardn bırakılmak suretiyle imzalanacaktır.
Mevzuubahis muahede projesi hakkında herhangi bir malûmat elde edilmemiş olmakla beraber Amerika, bu işi mümkün olan süratle bitirmek niyetinde olduğundan, pek yakında bu hususta mütemmim malûmat alınması muhtemeldir.
Esasen Britanya imparatorluğuna dahil devletler dışişleri bakanlarının Colombo’da, Amerikanın Uzakşark diplomatlarının ise Bnnkok’ta yapacak lan toptantılarda. Anglo-Saksonlarm Uzakşark politikasında, müşterek kararlara doğru gidildiğini ve komünist Çinin tanınınasıyle Japonya sulbü meselesinin yakında halledileceğini göstermektedir.
İngiltere, bütün cereyanların aşağı yukarı ortasındadır, Ingiltere, Çini fiilen tanımak ve Japonya ile sulh yapmak ve fakat Sovyetler Birliğinin, U-zakşarktakl nüfuz mıntakasmı da mümkün mertebe tahdit etmek arzusundadır.
dar güdülen "wnlt and see„ politikası daha fazla süremez.
Filhakika ufukla Amerikanın müspet bir diş politikası belirmektedir. Komünist zaferi, Çin’de mahsur bırakılacak ve Çin’in tehlikeye düşen komşularıyla diğer Pasifik devletlerine iktisadi ve mânevi yardımla ve mahalli milliyet duygularının takviye edilmesi suretiyle komünist mikrobuna karşı muafiyet verilecektir. Bu devletlerin şefleriyle yapılan şııhsl temaslar ve CümhurreİBİ Truman’ın "Dördüncü madde., programının sür’-atle tatbiki, bu politikanın gözle görünür başlangıcını teşkil ediyor.
Amerikanın, tabiaten mahsur fakat stratejik bakımdan mühim olan Tibet!, Çin Devletinin bünyesinden çl-karınak için çalışan Dalal-Lama’nın bu gayretlerini sempati ile karşılaması, yeni politikasına uygundur. Tibet esas İtibariyle Çin devletinin hükümranlığı altında ise de, Çin 1912 dcnberl bu hakkını kullanmamıştır. Hattâ 6 ay evvel Dalai-Lama, Tibette hulunnn birkaç Çinli memurla 4000 kadar askeri, memleketi terketmeğe dâvet ettiği zaman. Çang-Kay-Şek Hükümeti hiç ses çıkarmadı. Bu suretle Çinlilerden kurtulan Dalai-Lama ise, komünistlerin eline düşmek arzusunda değildir. Keza Batı devletleri de Hlmalâyanın geçitlerini tutmak suretiyle Hindistan ve Pâklstan yolunu kapatan böyle bir memleketin, kızıl rejim altına girmesini katiyen istemezler. Bu İtibarla Tibetliler komünistlere mukavemet ederken İngiltere ve Amerlkayı tabii müttefik olarak
Küçük Haberler :
ıifiıtnitohııı nrçlnılrrl
Allım 1 1YİR8) — Yıınnn kabinesinin bUfCİln yapacağı toplantıda, genel seçimler meselesinin görüşüleceği tahmin edilmektedir.
Bu toplantıda, aynı samanda, yapılacak seçimlere komünist partisinin İştirak ettirilip ettlrllmlyeceğl meselesi de görUşüleeoktlr.
Yunan meclisi Şubat ayının sonunda veya mnrt ayının başında Kral Paul tarafından resmen feshedilecek ve nisan ayında da seçimler yapılacaktır.
E«kl Bulgar başkanınn kartı yapılan İthamlar
Sofya 1 tYÎRS> - Hubor alındığına göre, yargılanmakta olan eski Bulgaristan haşbakaıu Knslov’a karşı, savcının İleri sürdüğü ithamlar arasında, Kostov’un bundan 15 sene evvel Tltoyu komünist partisine tavsiye ederek, siyasi hayata atılmasına, sebebiyet vermiş olması da bulunmaktadır.
Bundan brojkn. kendisi eski başbakan Dlınltrov a karşı suikast hazırlamakla ithnm edilmektedir.
Kastov vo 10 arkadaşı İçin savcının ölüm cezası İstıyeceğl anlaşılmaktadır.
Bir uçuk kmıı«ı duhu
New-York 1 lYİRS) — Sclfrldge hava meydanı üzerinde talim uçuşu yapmakta olan iki tepkili uçak, saatte 300 mil süpırlr uçarken çarpışarak parçalanmışlardır.
Bu müthiş sadmeye rağmen, her iki pilot da paraşütü athyarnk hayatlarını kurtarımya muvaffak olmuşlardır.
larıılhle Yııhıldl nüfusu milyonu buldu
Kudüs 1 (Y1R8> — Haber alındığına göre, İsrail hudutları içindeki Yahudi miktarı 1 milyonu bulmuştur. Bu rakam. her gün gelmekte olan muhacirleri^ dnhıı fazla artmaktadır; Bugünlerde muhtelif Avrupa memleketlerinden 80.000 kişi daha beklenmektedir. Bunlardan bir kısmı df-mlıperde memleketlerinden gelmektedir.
Yeni bir mnlınlll birlik !• KIT ALI KS
Paris 1 ıVÎHSı — Fransa. İtalya ve Beııeluks memleketleri temsilcileri, haftanın Imşındanberi, Aralarında mahalli bir ekunomlk birliğin Icurulnmsını derpiş edun bir plân hasırtaouık üzere toplantı halinde bulunmaktadırlar.
Bu birliğe İştirak edecek memleketlerin İsimlerinin baş harflerinden müteşekkil "FRlTALUKfi" İsmiyle anılacak bu Birlik şimdilik Alnmnyaıun bu birliğe dahil edilmesi meselesini ele almamışsa da. gelecekte bunun mümkün olacağı a nln.şılmn kt ııdır.
Delegeler aralarında, bu Birliğe tngll-tercnln de davet edilmesi meselesini görüşmektedirler.
yanlarında görmektedirler. Bu iki devlet ise Tibet’in Çlnden ayrılarak, meselâ Budist bir "kilise devleti., halinde istiklâl kazanmasını terviç edeceklerdir. Bununla beraber Tibet meselesi daha henüz Ön plâna geçmemiştir.
Washington’un, emniyet politikası Avrupada da aynı süratle inkişaf etmektedir. Buradaki vazıyet, şimdilik çok daha müsaittir. Batı Almanya Cumhuriyeti ile olan münasebetlerin verdiği son safha ve keza YugoslavyalIm gittikçe Batıya teveccüh etmesi, Atlantik Paktı ortaklarının umumi durumunu bir hayli düzeltmiştir. Avrupa müdafaa hattı evvelâ Pire-nelörde ve sonra Fransamn tazyiki ile Bheln’da kurulmak istenirken, şimdi Elbc’dne bahsedilmektedir. Yugoslav "emniyet mıntıkası,, nin meydana gelmesiyle yukarı İtalya ovasının emniyeti bir hayli artmıştır; bu itibarla Cenubi Avrupada vaziyet, Şimale nazaran çok daha müsaittir.
Amerikanın bu kadar sürat ve a-cele İle tedbir alması, şüphesiz endişe vericidir. Fakat buna esas olan temel düşünce, sağlam ve karşısında bulunduğumuz manzara bakımından gayri kabili İçtinaptır. Acele ve asabiyet diplomasinin kötü müşavirleridir; fakat Amerika ile dostlarının politikası sükûnet ve teenni ite tekevvün etmiştir. Ancak, bu politikanın inkişafında görülen sür’at, işlerin mü-teennl diplomatlar elinden, heyecanlı askerlere geçtiği zehabını uyandırmaktadır.
R. Aydınlı hakkında takibata başlanıyor
Ankara, 1 (Huaual muhabirimiz bildiriyor) — Reşat Aydınhnın teşrii masuniyetinin kaldırıldığını bildiren Meclis tezkeresi bugün Başbakanlığa, oradan da Adalet Bakanlığına gönderilecektir.
Ankara Cumhuriyet Savcısı, Reşat Aydınlının dokunulmazlığının kaldırılması keyfiyetinden resmen haberdar olmadığı için Reşat Aydınlı hakkında henüz hiçbir muamele yapamamaktadır.
Bu sabah kendisiyle görüştüğümüz şehrimiz Cumhuriyet Savcısı, Adalet Bakanlığından bu yolda bir tezkere alınır alınmaz, Reşat Aydınhnın Savcılığa celbedilerek, ifadesinin alınacağını ve boylece hazırlık tahluaktının bavlıyacağını bildirmiştir.
Amerikanın tütün mubayaası
İzmir 1 (Telefonla) — Tütün piyasasının 26 aralık günü açılması karan üzerine Amerikan firmalarının yılbaşından sonra piyasaya İştiraki kararlaştırmış olmaları, istihsal bölgelerinde telâş uyandırdığı, bazı yerli tüccarlann Amerikalıların piyasaya İştirak ctmiyeceklerün isaa ettikleri ve bunun üzerine Akhlsarda ve Mani-rada bazı tütün partilerinin gizli elden satışa çıkarıldığı anlaşılmıştır.
Diğer taraftan hükümetimizin mü^ racan ti üzerine Amerika hükümeti, Yunan tütünleri için 1 ocak 950 tarihinden itibaren tatbik edeceği % 50 tenzilâtlı gümrük tarifesinin Türk tütünlerine de teşmiline karar vermiştir.
Almanya kimya sanayii
Bonn (Almanya) — Alman siyasi mahfilleri I.G. Farben kimya endüstrisinin harpten e^elki seviyesinde olarak yeniden kurulmasını istemektedir. Hür demokrat partisine mensup 17 mebus, hükümetin Müttefikler nezrinde bu endüstrinin parçalanmasını ihdas eden kanununun kaldırılması i-çin teşebbüse geçmesini istemişlerdir. Bildirildiğine göre. Müttefiklerin I.G. Farben endüstrisinin kurulmasına mâni olmaları hiç bir kanuni esasa dayanmamaktadır.
Şehir Haberleri :
Vadeli sterlin düşüyor
Dış piyasalardan haber alındığına göre, vadeli sterlin fiatleri düşmektedir. Bu düşüklük bilhassa 60 gün vadeli sterlinde hissedilmektedir. Alâkadarlar bunun daha fazla talep azlığından İleri geldiğini söylemekle beraber, diğer bazı faktörlerin de bu düşüklükte tesiri olduğunu açıklamaktadırlar. Yavaş yavaş sterlin devalüasyonunun Ingilterenin, geniş ölçüde İktisadî yaralarına deva olmtya-cağı anlaşılmaktadır. İngiltere devalüasyondan lâzım geldiği gibi istifade etmek İçin bütün tedbirleri aima-mımıştır. Bugün, transferabl sterlin hesaplan, New-York. Tanca, ve sair dış piyasalarda çok düşük fiatr satılmaktadır. Truman’in dolan devalüe etmiyeceğlne dair teminatı, Amerika plyasalanna yeni bir sermaye akınına sebep olmuştur, lngilterede yapılacak gelecek seçimlerin sterlinin kıymeti üzerine tesir edeceği zannedilmektedir.
Yahya Kemal Beyatlı 65 iııci yılmi kutluyor
Büyük Türk şairi Yahya Kemâl Bayatımın 85incl doğun yıldönuntü münasebetiyle Türk Ocağı tarafından tertiplemen tören, bugün saat 18‘de Lâlelideki Üniversite konferens salonunda yapılacaktır.
İsveçten bir güreş takımı geliyor
İstanbul Güreş Kulübü tarafından davet edilen ve içlerinde dört Olimpiyat şampiyonu bulunan laveç takımı birkaç güne kadar şehrimize gelecektir. Müsabakalara hazırlanmak için Türk güreşçileri Fatih güreş lokalinde çalışmalarına başlamışlardır. Karşılaşmalar 10-11-14 Aralık 1949 tarihlerinde Spor ve Sergi sarayında yapılacaktır.
Atatürk’ün hemşiresinin hayırlı bir teberruu
Atatürklln hemşiresi, Bayan Makbule, Vali ve Belediye Reisini ziyaret ederek Ankaradaki bağlık ve bahçelik arazisini, Atatürke ait otomobili ve radyoyu bir hayır müessessine vermesi düşündüğünü, Validen bu teberru için hangi müeaseseyl tavsiye edeceğini sormuş, Vali de Darûşşafakayı muvafık bulduğupu bildirerek gerekil muamelenin yapılması için Darûşşaf&ka idare Meclisi balkanını haberdar etmiştir.
Talebenin geçim zorluğu
Teknik Üniversite talebe Birliği ayda 100 lira burs alan talebenin bu parayla geçinemedlğini bildiren bir «irkiller hazırla mıj _ vc bunu bütün devlet ricaline göndermiştir.
YENİ İSTANBUL'U» inti-tara bajlamaM vesilesiyle, memleketin her tarafından telgraf ve telefonlar almış bulunuyomz. gazetemi-
ze kartı duyulan alâkanın derecesini olduğu kadar, halkı m tem her yeni teşebbüs ve hamleyi daima nr kadar yakından vc caııdcn takip etmek itiyadında olduğunu gösterec gerektik
Biz, kendi hescbımıza, hak-kımudaki bu teveccühten dolayı büyük bir iftihar duymaktayız.
Okuyucularınızın bu teveccühleri, bitin yarınki çalışmalarımızda jayret ve ilham kaynağı tazı fesi görecektir, Her biriıe burada ayrı ayn tesekkir etmeyi bir borç bilirim.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
EDEBİ roman
-2-
°— Herşey İyi, herşey hoş; diyordu. Asıl mesele şu kesatlık, kesatlık... Buna bir çare düşünülüyor mu? Ankara İmar oluyor, genişliyor, nüfusu çoğalıyor, şerefi, itibari artıyor. Artıyor emme bunlar kann doyurmaz kİ... Bunlar İşin şatafat tarafı, bir de iç yüzüne bakalım. Esnaf dükkânlarında sinek avlıyor, Mebus Bey! Öbür yandan masraf muz yükseldikçe yükseliyor. Etinden ekmeğinden tut da tuzuna büberine kadar, dün beşe aldığımıza bugün beşyüz veriyoruz. Sen cimdik buna karşılık diyeceksin kİ, dün yüze mal ettiğin arsaları bine, bine mal olanları onblnlere sattın. Sattık, sattık emme o bir düşeş... O bir kumar... He, he, he! Ne sana hayrı olur, ne bana. Hani ya, haydan gelen huya gitti derler. İşte bu, Öyle bir
Şimdi gülerken, şimdi sesine vahameti! bir ağırlık vererek ilâve etti:
”— Haram parayı Allah insanın yanında bırakmaz. Ergcç faiziyle geri alır. Ve başını kaldırıp, kübik bir fıvizenin rhiIi bulunduğu tavana — gûya bu tavan hemen çökmek llzercy-mic gibi— korkulu gözlerle bakarak birdenbire yerinden fırladı;
”— Eyvallah; Mebus Bey; biraz başınızı ağrıttık emme, kusura bakmayın! dedi. Selâm verip odadan çekildi, gitti.
6
Neşet Sabit., misafirinin ardından bir müddet sersem sersem baktıktan sonra "Ooof!" diye geniş bir soluk aklı ve odanın bütün pencerelerini açıp yandaki salona geçti.
oOo
Banka meclisi İdare reisi, Servet Beyin kızı Sevim, ilk tenis dersinden eve o kadar yorgun dönmüştü ki, babası odadan içeriye girerken, biraz evvel kendisini attığı koltuktan doğrulmak lüzumunu bile hissetmedi. Çıplak bacaklarını, yanyana, upuzun, alçak ve yuvarlak bir sigara masasının üstüne uzatmış bulunuyordu. Servet Bey, öğle yemeklerinden biraz önce bu masanın iki yanındaki koltuklardan birine ilişip (Ulus) gazetesinin ilân sütunlarını gözde geçirirdi.. Bugün de, yine o alışkanlığı yerine getirmekten kandım alamadı. Kızının halini görmemezlikten gelerek lam karşısına geçip oturdu. Fakat, uksiliğe bakın kİ, (Ulus) gazetesi katlanmış olarak genç kızın ayakları altında duruyordu. Onu iki parmağının ucuyla yavaşçacık çekiverdi. Bu hareket, Sovim’in inik duran göz kapaklarında ufacık bir kıpırdnnmı-ya bile sebep olmadı. Babası.
”— Uyuyor musun, kızım?" diye sordu ve cevap alamadı. "Biraz sonra Ragıp Rey gelecek. Yemeğe davetlidir. Şimdiden kalkıp, değ İanen, fena olmaz,"
Sevim, tembol tembel gerinerek ve bacaklarını daha İleriye uzatarak anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı. Bu, uzun boylu, endamlı bir sarışın kızdı. Servet Bey, onu, ilk defa görüyormuş gibi baştuıı aşağıya dikkatle süzdü. Sonra, birden, acayip bir utanca kapılarak, yüzünü gazetesinin arkasına sakladı. Zira, Önünde serili duran bu körpe vüeııdun dörtte üçlınll örten beyaz pike buluziyle, beyaz keten etekliğine rağmen çini çıplak görünen bir hail vardı; hele genç kızın uzun bucukları, güneşle esmerleşip 7
ipeklermiş derisinin llstünü kaphyan alim engindeki tüyleriyle İnsanın İçerisinde haram ve ayıp telâkki edilen bazı itkilerden başka bir duygu uyandıramazdı.
Bununla beraber, babanın yüzünü kaphyan kırmızılık çok sürmedi. Zira, Servet Bey, her vasfından önce soğuk kanlılığıyla tanınmıştır. Muhayyilesi dar. reflex-leri kıttır. Resmi vazifesinden ve kazanç getirir bazı işlerden başka herhangi bir hâdise veya gâile üzerinde e-heınîrıiyetlc durduğu, zihin ve gönül yorduğu, hemen hiç görülmemiştir. Heyecanlanmak, öfkelenmek, gülmek veya ağlamak gibi hareketler, bu nğır bağlı adnmın şâmtıdıın değildir. Bunların her birini —hekimlerin yıllardanberl sinirlerinden rahatsız bulduğu— bjçare karısında. birer hastalık alâmeti gilıı seyreder. Servet Bey, az söyler; çok dlhler ve bunun için herkes, kendisini, son derece tartılı ve saygılı bulur. Hiç bir münakaşaya girişmez, yüksek sesle konuşulan yerlerde rfturmaz. Bazan reislik ettiği idare nıeclislerinde bahis kızışır gibi ohıııın mutlaka en münasip ve en hukuki bahanelerden birine huş vurup toplantıyı kesmenin çaresini keşfeder, ve bunu o kadar maharetle, o karlar Inllılıkln yapar ki, Azâ arkadaşlarının parmakları ağızlarında kalır. Her biri: "Şu bizim reis yok mu! Hiç göstermez a-ına, yaman adamdır vcsselâın!" diyerek düştükleri vaziyete kıskıs gülmekten kendilerini alamazlar. Bazı nüfuzlu mebuslar veya zorlu taşra eşrafı, banka ile olan dolaşık işlerini umum müdürle yoluna koyamayınca Servet Beye baş vurururlar ve ondun daima ümit verici, gönül alıcı muameleler görürler. Gerçi. İdare meclisi reisi, kendi çıkarlyle ilgisi olmıyan iğler İçin parmağını bile kımıldatmaz. Fakat, görünüşte, o kadar kımıldatır gibi yapar kİ. bütf.n işleri yo-luna girenler ona teşekkür ederler: muvaffak
8
otnnııyanlar da; "Ne yapalım; reis çok uğraştı ama... Umum müdüre söz geçiremedi." derler. Nasıl aksini düşünebilsinler? Onunla görüştükleri gün Servet Bey: "Hay hay! Bâşüstüne; emredersiniz. Hiç merak buyurmayın, muhakkak bir çaresini buluruz." demiyor mu? Hiç onun gibi bir büyük hukukçu çıknuyacak bir İşten bu kadar emniyetle bahsedebilir mi?
Büyük hukukçu î Cumhuriyet hükümetinin Eabıali kadrolarından devraldığı memurlara Ankarnda verilen bu yüksek pâye Servet Boyda en son haddini bulmuştur. Onun için değil midir ki. kendisi yalvarıla yakanla bu inkılâp rejimine maledlldlğl günden beri devlet başın-da bulunanların gönülleri artık bir çok balomdan ferahtır. Bir banka mı kurulmak isteniyor? St^üâünü hazırlarsa bizim Servet Bey hazırlar! Tasfiye edilen bazı ecnebi şirketler yüzünden herhangi bir hükümetle aramızda bir mal! İhtilâf mı çıktı? Hallederse Servet Bey halleder! Borçlar meselesinin kökünden kesilip a-tılması için bir formüle mi ihtiyaç var? Bunu bulursa ancak bizim Servet Bey bulur! Halbuki, Servet Beyin bugüne kadar hiç bir dâvayı kurtardığı, hiç bir zor işin üstesinden geldiği vo sırf onun bilgisine dayanılarak tek bir müessesenin kurulduğu görülmemiştir. Zavallının, zaten, ettim, yaptım diye de bir iddiası yoktur. Kendisini köşeclğlnde rahat bıraksınlar. bundan başka bir şey de istemez.
İlk İstanbul’dan Ankara’ya naklcdişlnde epeyce sıkıntılarla karşılaşmış; çoluk ve çocuk epeyce zahmet çekmişlerdi. Aylarca süren blp bekârlıktan sonra, llamamönünde elli liraya kira ile güç belâ bulduğu ev, Ercııköyündeki köşkün yanında bir baykuş yuvası idi. Hanımı, çocuklarla birlikte bu berhaneye taşındığı gün evlilik hayatlarının en tantanalı sinir krizini geçirmişti. Ne yapsın• Zavallı kadıncağızın İsti
tanbul'dan bu ilk çıkışı idi. O zamana kadar Anadolu denince hayalinde çatanan Alem, olsun olsun, Yakacık kadar iptlds bir şeydi. Servet Beyin karısı, genç kızlığınla bir kaç yaz mevsimi geçirdiği Yakacık’ta ıahl, avlusunun ortasından çirkef suyu akan. ıvnk yolu sokak kapısının yarımda, böyle acayij bir ev görmemişti. Sofalar, odalar, hergün, îüprülüyor, siliniyor; fakat, akşama yine, ta toprak İçinde kalıyordu. Mahiyeti tayin ediluniyeıı bir fena koku her yana sinmiş gibiydi. Şişelerle lizoller, asitfenikli sular bu taaftünün inüııe geçemedi. Bu da yetmiyormuş gibi» akşan üstleri, ev sahiplerinin iki mandası, uzun Ur alışkanlığa u-yarak bunınlannın ucu ile sevak kapısını itip avluya dalıyor; çok defa o saate avluda oynı-yan Sevlm’ie erkek kardeşi Nedim’in öderini koparıyor ve bu iğrenç, bu hntal mahlûkları yerlerinden kıpırdatıp dışarıyı çıkarmak bütün bir mesele oluyordu. En tonunda, hayvanlar gidiyordu, fakat, pislikle ini, öbek öbek avlunun taşları üstüne bıraktatau sonra...
Bereket versin ki, Servet Beyler, ömürlerinin bu işkenccll devrini çabik atlattılar. Yarısı İstanbul’da geçen bir yıl sonunda Yenişehir'deki büyük tip evlerden bHne sahip olmuşlardı. Gerçi, banka idare meflial reisi, temelli olarak Ankara’da yerleşip yeleşmcmeğe kendince tanı bir karar vermiş leğildl. Bazı ihtiyatlı kimselerle beraber o «a buranın daimi hükümet merkezi kalabileceğini bir türlü akıl erdiremiyordu. Bu evi, eş ve loştun İsrarına, ve teminatına kapılarak almıştı ama, nice tereddütlere, pişmanlıklara da dlşmüştü. Gözüne gecelerce uyku girmemişti» Ne ettim? neyle-dim? Bu borcun altından lastl kalkacağım!" diye kendi kendini yiyip dumuştu. f
f Deva mı W)
. 10

EKONOMİK
G U N U N
Dolar sahası genişliyor
ve Türk
Avrupaııııı iktisadi veçhesi
HAREKETLERİ


Aralık 1949



ırası
Marshall yardımından alınan 4200 traktör
Sadeyağ stokları ofisçe
T
m ıya n bi ı ınemIcketLe_deflâgYQD^LLJ>ır devalltasyon nıUmküıı değıLdir X£UH£W-b’ket ekonomisini hercümerç eLnıek-ten başka bir netice vermez.
Kanaatimizce. Türkiye için takip olunacak para politikası, Türk lirasını, monötaıre amellyelerden ziyade, iktisadi tedbirlerle sıhhatli bir kıymet ölçüsü ve mübadele vasıtası haline getirmekten ibarettir. Bu edbirler. iki Cephelidir: Birincisi istilısaü arttır-
mak, İkincisi tasarruftur. Türkiyenin istihsali arttırılmadıkça ve umumî e-konomişinde esaslı tasarruflar sağlnn-runun bu günkü seviyesinde tutulması “madıkça Türk lirasını sağlam bir para anormaldir! Türkiye mübadelelerini yanlış tartan bir teraziye istinat ettirmektedir; bundan mütevellit İktisadî muvazenesizlikler onu ergeç bir devalüasyona götürecektir! İlâh...
İktisadî kararlar tatbik edildikleri cemiyetin bünyesine göre değişik mahiyet arzederler; ve bu cemiyetlerin kendilerine has şartlarına uygun neticeler tevlit ederler. Bundan dolayıdır ki,______
Türkiyenin, diğer memleketlere uya- işi olmıyan rak. devalüasyon yapmasında fayda yerine mazarrat vardır ve Türkiye devalüasyon yapmıyacaktır. Bu meı*zuu daha iyi açıklamak için başta İngiltere olmak üzere diğer memleketlerin fii--çin devalüasyon yaptığını düşünelim: /İngiltere dolar sıkıntısı çekiyor, mal-farınmHoTfffTa“ifide olunan fiyat?ynk-iek olduğu için dolarla ihracat yapamıyor. Sterlini düşürmek suretiyle ihraç mallarının dolarla ifade olunan fiyatlarını da düşürmüş olacak ve ihracatı arttıracak, fazla dolar temin edecekti. Ancak, bu gayenin tahakkuk edebilmesi için İhraç mallarının dolar fiyatında hakiki bir düşme olması, yani sterlin fiyatlarının sabit kalması anormal bir ____________________ _
veya devalüasyondan mütevellit farkı me nı le k e tine konom i k semeresinin’ bü-kapafacak kadar yükselmemesi lâzım- ’yttîC'bir kısmım bel’ etmektedir. Bina-jiı. İşte bu dâvanın en nazik noktası burada idi. Bunun için de. Tngiltere-nin dâhili fiyatlarımı tutması, ücretlerin artmaması. Ingiliz milletinin yeni tasarruf ve fedakârlıklara kat-
lanması i ve iktisadi milletin işidir ve İngiltere bunu yapacak gibi görünmektedir.
Diğer milletlere gelince^ Ingiltereııin kendisi ile birlikte sterlin area'yryAni geniş bir milletler blokunu sürükleme-sîL diğer milletlerin de tedbir almasını icap_et.ti.nlb Yani onlar da, Ingiltere gibi, ihraç mallarının dolarla ifade olunan fiyatını düşürmeyi zarurî gördüler; ve bu yola girdiler. Fakat hepsi hedefine erişebilecek midir? İşte bu şüphelidir. Çünkü bıı memleketlerin hepsi îngilterenin haiz olduğu şartları haiz değildirler, lngiltera gibi, içtimai ve iktisadi bakımdan sağlam olanları bulunduğu jibi. zayıf olanları da yardır işte bu zayıfanhilletler aynı iktisa-(Ü tedbirin kendi memleketlerinde ak-
.. w '-‘-Mu . - ’V - — —
s neticeler verdisini görnıiye mahkumdurlar. Bu kabil memleketler de-v- Ûşayondan sonra dahili fiyatlarını t"tamıyacaklar, ihraç mallarının dn-H ’ «yatı AVIM seviyede kalacak, ster 1 i n fiyatı ise yükselecektir. Bu suretle bu memleketlerde yapılacak devalüasyon, fiyat tereffülerinden mütevellit iktisadi hercümeıçlerden başka bir netice tevlit etmiyecektir.
Memleketimiz bu kabil memleketlerdendir 1916 devalüasyonu bunu fiilen göstermiştir, ithalde yeni bir devalüasyon Türkiye için faydalı bir tedbir değildir. Dahili fiyatlarına hâkim. o)h-
URK lirasının sterlin devalüasyonunu takip etmiyeceği hak-kındaki hükümet kararını dâhil ve hariçten hayretle karşılıyanlar. Türkiyenin. mevcut şartlara göre er-geç devalüasyona gideceğini düşünen ler ve hattâ bu sebeplerle halen spekülatif hareketlere girişenler olduğu söylenmektedir. Böyle düşünenlerin istinat ettiği deliller zâhiren kuvvetlidir: Bütün dünyanın iştirak ettiği bir devalüasyon hareketine Türkiyenin katılmaması kabil değildir! Fiilen devalüe olmuş bulunan Türk parası resmî kıı-
haline getirmiye imkân yoktur.
Istihaslin arttırılması, istihsal (aktörlerinden. azamî randıman almakla kabildir. İstihsal faktörlerinden birincisi iş gücüdür. “Türkivede fiilen işsizlik yoktur” denilmektedir. Halbuki kanaatimizce, Türkiyede işsizlik kronik bir mahiyet arzetnıekiedir. Demografik istatistiklerde bunu görmek kabildir. 1935 nüfus sayımında “İşsiz ve ’’ nüfusun umum nüfusa nispeti korku verici bir hadde yükselmektedir (S 10 civarında). Bıı işsiz ve işi olmıyan insanları istihsal sahasına sokmak lâzımdır. Bundan başka işi o-lanları da azamî randımanla çalıştırmak icap eder, (ikinci istihsali!aktoriL toprakaltı ve topraküstü servetlerdir. Bunların, büyük kısmı, başta kabili zer’ toprak ve madenler olmak üzere, âtıl bir halde durmaktadır. Nihayet olan teşeb-____________ işaL etmemiş bir cTüriîrnda olduğu gibi mevcut olanlar da istihsalden ziyade ticarete ve devlet hizmetlerine kanalize edilmiş bulunmakta. ticaret ve devlet sektörleri u’_genışleme arzetmekte,
•isiThsaluı Üçüncü faktöıj) büs ve sermaye* inkişaf
ebaleyh, sermaye ve teşebbüsü inkişaf ettirmek ve istihsale kanalize etmek mevzuu da mühim bir dâva olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer ekonomik tedbiri teşkil eden
icap ediyorduk Bu iş. içtimai (t&sarruf iag? ne umumi, ne de huşu si dİ bakımdan sağlam olan bir sektörde mevcuttur. Devlet masraf-
lariyle hususi teşebbüs ve fertlerin masrafları en lüzumlu ve zaruri ihtiyaçlara tahsis edilmemekte ve gayrı müsmir istihlâk, müsmir istihlâke nazaran çok fazla inkişaf etmiş bulunmakta. envestmanlanda da aynı illet göze çarpmaktadır.
îşt'e Türk parasının sıhhatsiz ve cılız durumu yukarda unuıınl hatlarını çizdiğimiz iktisadi vaziyetin bir neticesidir. Artık, iktisadi dâvalarımız halledilmedikçe sağlam bir paraya mâlik olmanın bir hayal peşinde koşmaktan başka bir şey olmadığım, ınonAtalre manevralarla parayı Islâh etmenin mümkün olamıyacağını anlamamız lâzımdır.
Memleketimizin iktisadi kifayetsizliği ve muvazenesizliği de. öyle görünüyor ki. Türkıyenin umumî bir ekonomik plânı olmamasından tevellüt etmektedir. Böyle bir plânı, ne yapıp yapıp. hazırlamadıkça ve ciddî olarak tatbik etmedikçe mali ve iktisadi sıkıntılarımız ve güçlüklerimiz devam edip gidecek ve belki de maazallah, bir millet olarak ayakta durmamız dahi tehlikeye girecektir. Bunu böylece bilmek ve ona göre hareket etmek sadece realist olmaktır. Realist olmıyan milletlerin akıbetini de burada izaha lüzum yoktur.
★ ★★
Fransa dolar sahasına girmek istiyor
Son zamanlarda Avrupada vuku bulan birtakım olaylar, Avrupamn iktisadi veçhisim değiştirmektedir. Bu olayların mühimleri; Belçika ve İsviçre arasında ticaret ve tediye kontrolünün kaldırılması. A İman-Isv İç re ticaretinin serbestlemesi, Belçika. Fransa. İtalya, İsviçre hükümetleri arnsmdn ticareti arttırmiya mâtuf iktisadi görüşmelerdir.
Sterlin devalüasyonunun faydaları hakkında bir çok fikirler yürütüldü. Ingilizlerin bu devalüasyonu kendi ekonomilerini kurtarmak için yaptıkları malûmdur Devalüasyonun İngiliz ekonomisi üzerine tesiri şimdilik pek sarih değilse de, bunun dolar sahasını geliştirmlye yaradığı söylenebilir.
Sterlin devalüasyonu, Avrupada bir çok döviz kıyıûetlcrınin düşürülmesine sebep oldu Bu da Avrupada kambiyo kurlarının daha realist esaslara göre teşekkülü ile neticelendi. İşte bu yeni kiloların neticesidir ki İsviçre ve Belçika arasında ekonomik münasebet serbestlemiş. Avrupada bir canlanma olmuştur. İsviçre ve Belçikanın yeni kararlan dolar sahasını genişletmiştir. İsviçre frangının dolara tahvili serbestti, Belçika frangının da serbestliği bu paranın da dolara tahvilini serbestleştirmiştir İsviçre ve Belçi-kanın önderlik ettiği bu canlanma hareketi. diğer memleketlerde de ticaret ve tediye sistemlerinin yeni bir zaviyeden tabikma sebep olmuştur. Durum bu şekilde devfcjm ed( ?ek olursa dolar sıkıntısının azalacağı muhakkaktır. Sıra şimdi Fransa ve ltalyadadır.
Fransa dolar sahasına girmeyi arzu etmektedir. Belçikalılar da Fransa ile bu hususta bir anlaşmıya varmak ister görünmektedirler. Fransanın Bel-cikaya borcu azalmıştır. Belçikanın Fransız frangına ihtiyacı arttığından. Fransaya ihracatının Fransız frangı-lle ödenmesine ses çıkarılmamaktadır. Diğer taraftan Brüksel, Paris bey-
nelmile! para piyasasında rekabet edecek bir duruma girmiştir. Bu yeni ‘hırtım Fransanın hoşuna gitmemekledir. Fransa yi kararsızlığa sevkeden bir sebep de ınnhııt dolar meselesidir Bazı mahfiller bunu fazla ıııühımse-memekte ve tediye serbestliğinin gizli altın ve döviz stoklarının repat ı losyonuna £ebep olacağım ileri sürerek endişeye mahal olmadığım iddia etmektedirler.
İtalyava gelince, bu memleketin altın stokları artmaktadır. Gizli stoklarının İse büyük olduğu söylenmekte* (lır.
Diğer taraftan büyümekte olan bu dolar sahasından İngiltere lAyıkiyle istifade edememektedir. Zira devalüasyondan beri İngiltere büsbütün dirije bir ekonomi tatbik ediyor. Bu ekonominin bir safhası da çifte veya eok fiat politikasıdır. İngilterelim ihracat flatlcrl dahili piyasasınınkileri-ne uymamaktadır. Diş fiyatlar her memleketin devalüasyonu nisbetinde ayarlanmıştır.
Meselâ devalüasyondan evvel her hangi bir Avrupa limanına tonu c.i.f 61 sterlin olan asbestos fiatİ, devalüasyondan sonra değişmiştir. Yüzde 30 devalüasyon yapmış olan Hol la adaya fiat gene 61 sterlindir Fakat Fran-saya yüzde 12 fazlasiyle 69 sterlin. Belçika ya yüzde 26 artarak 77 sterlin, lsviçreye yüzde 43 artarak 88 sterlin olmuştur. Bu politika Avrupada ınem-’ nnyetsizhk uyandırmış. İngiliz ekonomisinin aleyhine olmuştur. Zira bu gibi ham maddeler sterlin mukabilinde satın alınıp başka memleketler tarafından Anıerıkaya dolar karşılığı satılmaktadır. Asbestos misalinde olduğu gibi Hollanda sterlinle asbestos ithal etmekte ve bunu dolar mukabilinde lsviçreye yine ucuza satmaktadır. Böylece Hollandaya dolar almakta. İsviçre de ucuza asbestos ithal etmiş olmaktadır.
Bu ıuakınrlrri kullanacak personel k u ralarda yetişi iril iyor
( Ankara muhabirimizden ı
sıık kaynaktan aldığımız malûmata göre, Marshall yardımından, bugüne i adar Tarım Bakanlığı emrine 1873 traktör gelmiştir. Bu miktar 1949 yılı sonuna kadar 14200) e baliğ olacaktır. Gelen ve gelecek olan traktörle ıın yedek malzemesi de beraber bulunmaktadır. Ayrıca hu traktörlerle birlikte çalışan ziraat makineleri de gelmiştir. Bütün bu âlât ve edevatın dolar olarak kıymeti 22 milyondur Gönderilen ziraat ilâçları da bu rakama dahildir. Önümüzdeki yıl bu fonunu memleketimize 2000 traktör daha gelecektir. Şimdiye kadar bu yardımdan Türklyeye gönderilen ziraat makineleriyle birlikte 10 nisbetınde
yedek malzeme de verilmekte idi. öğrendiğimize göre 1950 de bu makine-
uHHvmmuini ♦mııım»


Mev
lerin emniyetle çalışmasını
temin maksadiyle bu nisbet % 20 ye çıkarılacaktır. Tarım Bakanlığı ithal edilen bu makineler) daha iyi kullanacak personel yetiştirmek maksadivle memleketin muhtelif bölgelerinde onsekiz kurs açmış bulunmaktadır .Bu kurs-laıdan bugüne kadar 1000 köylü çocuğu hertürlü ziraat makinesi ve traktör kullanacak kabiliyet kazanmış vc mezun olmuştur. Tarım Bakanlığının i lânına göre, 1950 de bu kurslardan 2000 ziraat makinisti mezun olacak-tu. Diğer taraftan memleketin muhtelif fiyle cude lerin
lekete ziraat, makineleri ithal etmekte olan 6 firma deruhte etmiştir
yerlerinde yüzeli! bin dolar sar-birtakıın seyyar tamirhane vü-getirilecektir. Bu tâmirhanc-kontrol ve idaresini hâlen mem-
IIP


tamamlandı
Toprak Mahsulleri Ofisi “Ofis tipi vağ’ çıkarmak için, sadeyağ istihsal bölgelerinden yağ mubayaa etmiştt> Ofisin şimdiye kadar 1.000 ton miktarı yağ aldığı atılası İlhaktadır. Diyarbakır Ticaret Borsacından İstanbul Ti caret Borcasına gelen bir telgrafta, To prak Mahsullerinin yağ mubayaatını tamamtamış ve alışlarına son vermiş olduğu bildirilmiştir.
Toprak Mahsullerinin mühim miktarda yağ aklığı sırada, şehrimiz piya sasında sadeyağ fiatlarının yükseldiği malûmdur. Ofisin yağ almadığı, bilâkis piyasaya yağ vermeğe başlıyacağı anlaşılır anlaşılmaz yağ piyasasında bir tereddüt başlamış ve fiatlarda u-cuzhık temayülü baş göstermiştir. Bu suretle bir hafta evvel 620 kuruş alıcı bulan Diyarbakır yağlarına, bu haberden sonra 600 kuruş istenmeye başlanmıştır.
ıpiB-iMm ot-ııiM mııırcUB -
Yeni bir pamuk bölgesi teşkilâtlanıyor
Ankara (İktisat ımıharririnüz yazıyor) — Tarım Bakanlığınca yapı lan tetkiklere göre Antalya mıntıkasının Türkiyenin birinci derecede bir pamuk bölgesi olduğu anlaşılmıştır. Burada elyafı ince ve uzun pamuk yetişmektedir. Hâlen 100 biri dönümden ibaret olan Antalya pamuk sahasını önümüzdeki mevsimde 200 bin dönüme çıkarmak için teşkilât kurulmaktadır.
Antalya pamukları daha fazla E-îcğli Mensucat Fabrikasına verilmektedir Arazinin pamukçuluk için taşıdığı yüksek kabiliyet dolayûriyle Antalya pamuk çiftliğinde Mısırdan getirtilecek pamuklarla yapılacaktır.
bazı denemeler
• •
Hükümet, tütün
piyasasına müdahale edecek mi ?

dünya pîyasalari
Ankara den);
Geçenlerde şehrimizde bir toplantı yapmış buluanan tiyiln tacirlerinin hazırladıkları rapordaki temennileri, göz önünde bulunduran hükümet, bu yıl mahsulün bolluğu ve normal zamanların avdet etmiş bulunması dolayı-siyle tütün piyasasına fazla müdahalede bulunmamayı düşünmektedir. Söylendiğine göre, müdahaleyi bugün icın lüzumsuz, hattâ zararlı gören hükümet, müdahaleden tamamiyle vaz-geçmlyecek, çok az nisbette müdahale mÜ baya atiyle bir dereceye kadar müstahsili desteklemiş olacaktır. Henüz kat i bir karar alınmamış olmakla beraber. bugünlerde bir neticeye vantarak, ceği
- (Hususî muha birimiz
vaziyetin alâkadarlara bildirde-sanılmaktadır.
Ameri-gre-
Amerlkada yeni bir grevden korkuluyor
NE\V-YORK 1 (YİRSı kada yeni bir kömür işçileri
vinden korkulmaktadır. Bundan 3 hafta kadar ewel maden işçileri grevi sona ermişti.
Maden İşçileri Sendika Reisi Le-wis’!n dünkü toplantıya iştirak etmesiyle. bugüne talik olunan sendika siyasi grup toplantısında. Le-vvis’in kömür madenleri sahiplerinden. işçi kontratlarının görüşülmesini istiyeceği anlaşılmaktadır. Siyasi grup, haziran ayı içinde imzalanan kontratlardaki ücretlerin değiştirilmesini isteyecektir.
3 hafta evvel sona eren greve de. bu kontratların gözden geçirilmesi sebebiyet vermişti.
Bilindiği gibi, o zaman Sendika Reisi Lewis. maden işçilerine bir tamim göndererek, ocaklarına dönmelerini ve eski yevmiyelerini kabul etmelerini tavsiye etmişti.
ilkliğine göre, programa dahil memleketler arasında seyahat etmek isteyen yolcuların gümrük muamelelerinde bazı kolaylıklar ihdas edilecektir.
Bu kolaylıklar hakkında, herhangi bir ipucu verilmemekle beraber, mühim yenilikler ihtiva edeceği anlaşılmaktadır.
Japunyada ticari tahditler kaldırıldı
★ TOKYO 1 (YİRSI — Japon "Diet” meclisi, aldığı bir kararla dış ticaret üzerindeki bütün kontrol tahditleri kaldırmıştır.
Bu kararla birlikte açıklanan kamlara göre Japonlar son bir ne zarfında harice 24 milyon larlık ihracat yapmış ve tüccarları bu ihracattan dolardan dir.
fazla kâr elde
ve
ra-se-do-
Japon 2 milyon etmişler*
Kıınadıuhı
artıyor


LONDRA: Geçen İngiltere kömür tihsal 4.500.000
ve rekor olan yekûndan daha dü-miktar şüktür.
edilen tonu
hafta zarfında madenlerinde is-kömür miktarı bulmuşsa da, bu
bundan bir hafta evvelki
Sümerbank pamuk alıyor
İzmir, 30 (Telefonla) — Sümerbank. bugün Ege bölgesinde. Çayitli pamuk almaya başlamıştır, fıatı
M ilbaya a Antalyada 88 kuruştur.
vesika ıısıılÜ kaldırılıyor
1 (YİRSı
iaşe maddelerinin vesikaya
Fransız Hü-
Fransada
PARİS kûmeti
tâbi tutulma programının ortadan kaldırılmasına karar vermiştir. Bu arada hâlen vesikaya tâbi olan kahve, çay ve benzin satışı da yakında serbest bırakılacaktır, fakat fiyatlarda ufak bir yükselme olacaktır.

İzmir liman projesi
İzmir (Hususi muhabirimizden) — Milletlerarası İmar Bankasının isteği üzerine İzmir Ticaret Odası, yeni İzmir liman projesinin tanziminde faydalanılmak üzere Bankanın New-York merkezine. İzmir liman hareketi hakkında uzun bir rapor göndermiştir.
Ayrıca Ameri-
TÜtÜn Şirketi müdürlerinden Leyri, tzmirde muhtelif ihracat-ve fiat al-
Bıı sabah Samsuna hareket Bıı iş adamı, 7 tütünler için kati bilhirecektir.
Buhner Bahçoitz
gün içinde mutabakat
adında bir
Amerikan altın stoklan eksiliyor
Son para devalüasyonlarından sonra Amerlkadan dış piyasalara bir altın akını başlamıştır. Amerikan resmi mahfillerine göre sterlin devalü- şın memleketlerin dolar asyonunu takip ehen 7 hafta zarfında Amerika, stoklarından 118 milyon dolarlık altın kaybetmiştir. Buna rag men, bu altın akını para devalüasyonlarının sihirli bir neticesi olmayıp, dolar sahası memleketlerinin zayıf
paralı memleketlere olan taahhütlerinin likidasyonundan ve doların devalüasyonu tehlikesi karşısında, deniza-------------------------J fazlalarını altına tahvil etmek arzusundan ileri gelmiştir. Fakat bu Amillerin geçici olduğu muhakkaktır, çünkü. M. Tru* man’ın doları devalüe etmiyereğinc dair teminatı şimdiden vaziyeti değiştirmiştir.

F 1/XII/1949 Perşembe |
Borsalarda Vaziyet
İstanbul:
İstanbul Ticaret Borsası, umumiyet itibariyle durgun bir devre geçirmektedir. Bu arada, fındık satıcılarının fiatları sağlam tutmak için nazlı davrandıkları hissedilmektedir. Nebati yağ, yağlı tohumlarda vaziyet daha sakindir.
Dokuma hammaddelerinde ise, dün kaydettiğimiz gibi, yapağı, durgun bir devreye girmiştir. Fakat tiftik için sağlam vaziyet devam etmektedir.
Esham ve Tahvilât Borsacında, yalnız %7 faizli 1941 Demiryolları tahvilleri üzerinde mahdut; miktarda iş olmuştur. Borsa dışı, altın Hatlarına gelince, dün de yazdığımız gibi, dünya piyasasına muvazi olarak, şehrimiz altın piyasasında da fiat düşkünlüğü devam etmektedir.
İzmir:
İzmir piyasasında mütereddit bir hava hft-kim olmuştur. Almanların üzüm için yeni bir plâfon tahsis edecekleri şayiaları piyasaya tesir yapmıştır.
Dokuma hammaddelerinde vaziyet sakindir. Hattâ bir fiat gerilemesi müşahede edilmektedir, incir, sağlam durumunu muhafaza etmektedir.
Adana:
Borcacta vaziyet durgundur.
Kalyada grev
ROMA 1 (YİRS) — Komünist sendikaları tarafından karar verilen 21 saatlik grev, Foggia şehrinde, grevin tâyin edildiği saatten evvel başlamıştır.
Diğer taraftan komünist aleyhtarı sendikalar, üyelerine greve iştirak etmemeleri hususunda mlş bulunmaktadır.
talimat ver*
gümrük
Avrupada yolculara kolaylıkları PARİS 1 (YİRSı — nomik işbirliği İdaresinden
Avrupa eko-
blltli-

l>etrol IMİİishİİ
1 (YİRSı — Kanadada-
OTTA W A
ki pelin’ istihsali aydan aya yükselmektedir. Bu haberi yayınlıyan Kanada madenler bakanlığı, geçen 11 aylık müddet zarfında ham petrol istihsalinde geçen seneye nazaran yüzde 80 bir artış müşahede edildiğini belirtmektedir.
Albr ♦ eyaletinde kazılan yeni petrol kuyuları henüz gelişmemiş olmakla beraber, bu bölgedeki petrol istihsalindeki artısın şayanı hayret derecede fazla olduğu bildi ('İlmektedir
İsrail ve yabancı sermaye
İsrail Hükümeti bir çok vergi ve gümrük muafiyetleriyle yabancı sermaye yatırımını teşvik etmektedir. Yeni bir kanun tasarısı amor-tizasyon nisbetlerini yükseltmeyi ve kâr ve zarar muvazenesini sağlamayı gütmektedir. Yeni tasarı sermayedarlara bina, makine ve sair teçhizat üzerinde İlk 2 sene için normal nisbetlerde 200 fazla nmnrtizasyon kabul etmektedir. 3 üncü ve 1 üncü senelerde nınor-tizasyon miktarı 150 niebetinde olacaktır. İlâveten sermayedarların ilk seneler uğııyabilecekleri zararları. müteakip senelerin kârla-riyle telâfi etmelerine müsaade edilecektir. Yabancı sermayedarlar yatırdıkları sermayenin her sene rf W miktarını getirdikleri yabancı dövize tahvil edebileceklerdir.
îzmir limanının ihracatı
İzmir. 30 (Telefonla) — Son hafta ic.nde İzmir limanından 11 milyon 233 bin liralık ihracat yapılmış, bu suretle 949 yılı ihracatı, 26 kasım mına kadar 275 milyon liraya olmuştur.
Mer’alar meselesi
Ankara (İktisat muhabirimiz
yor) — Tarım Bakanlığı ötedenberi birçok ihtilâflara yol açan mer’a işini düzene koymak üzere, yeni bir kanun tasarısı hazırlamaktadır.
akşa-badiğ
yazt-
Rize çayları
Rize (Hususi) — Rize çav istlhsa-lâtının geçen yıldan az olacağı anlaşılmaktadır. Buna sebep, yağmurların ray fidanlarına zarar vermesidir.
Uman lyçllrrl ııçıık fabrikalarında çftlınıtmı> ııcHklnr
Bonn I (YİRSı — Amerikan Işeal mn-knmlnrının aldıkları karar mucibince. Amerikan ııçak ve (amir al biyelerinde Alman İşçi çnlıştırılmıvaeaktır.
Tahmin edildiğine göre, İni karar. Almalıların havacılık sahanındaki venl terakkileri Öğrenmemeleri İçin verilmiş bulunmaktadır.

Amerikalıların tütün mubayaası
İzmir (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — îgiliz, Amerikan tütün kumpanyası müdürü Mister Fisher. îzmir-de bir firmanın Londra için 220 bin kilo. Hamburg için de Türk Tütün Limitedden 1 milyon kilo rnübayaada bulundu ve Samsuna hareket etti.
Hamburg için Limitedin sattığı tütünlerin libresi 59 sent .yani kilosu 371 kuruştur. Bu tütünlerin Alman-yada kalmayıp, Amerikava gönderileceği tahmin ediliyor kan Mr.
çitarin tütünlerini görmüş m ıştır, ediyor, gördüğü kararını
Yine,
iş adamı, Almanya için tütün satıcı-lariyle temaslara başlamıştır.
İzmir limanında bir ecnebi vapurda grev
İzmir (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — îzmir limanında bulunan Panama bandıralı Dorado vapurunun durumu alâka ile takıp ediliyor.
Dorado. İzmir limanına girerken bıı vapurun mürettebatı vapur kaptanına müşterek imzalı bir mektup vererek, haftalıklarının dörtte bir nispetinde arttırılmasını istemişlerdir. Süvari bu talebi reddedıncei mürettebat gemiy, terkederek, diğer vasıtalarla İzmirden ayrılmışlardır. Vapur, mürettebatsız-hk yüzünden limandan ayrılamamaktadır. Sahibi, bu vapuru 2 milyon dolara satılığa çıkarmıştır.
İspirtolu içkiler hakkında bir karar
Ankara (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İspirto ve ispirtolu içkiler hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine dair tasarının komisyonca kabul edilen şekillerine göre. şarap piyasaya şişelerle verilecek, kanuna uygun beyanname vermiyen-lerin cezası arttırılacaktır.
Manisada kahve buhranı
Manisa (Hususî muhabirimiz bit-diriyor) — Kahve fiatlarının artması yüzünden Mamsa, Muradiye bucağın-da mevcut 8 kahvehane, 7.5 kuruşa satmakta oldukları kahve ve çay fi-atlarını Belediyenin zam kabul etmemesi üzerine bugün kahvehanelerini kapattılar.
MEMLEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
KAMBİYC. ESHAM VE TAHVİLÂI
Kambiyo
Devlet Tahvilleri
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Açılış Kapanış
1 Sterlin 785.— 784.-
100 Dolar 280.25 280.—
100 Fr. Frangı O.HÛ
100 İsviçre Fr. . - - 61.03
I no Belç. Fr. 5.60
100 İsveç Kr. ... - -
100 Florin 77 (a
löo Liret 044 12.80 1 IV IJ4 12.80
Drahmi ..... 0.087.60 00.87.60
100 EmcoiicIoa — 973.90
Serbest Fiatlar
(Kuruş)
En aşağı En yukarı
Dolar “Takas’* . 4.40 4.40
Sterlin 11 59 H 59
Invlçre Frangı 1.02 1.02
Altınlar
Bugün Dün
Kuruş Kuruş
Külçe Yeril Gr. 6.26 6.35
Külçe Drgıısaa “ 6.38 —
Cumhuriyet 44.10 44.20
Rerçat 44 75 45.20
Harnlt • »•İt/ 42 (gl 12.6(1
Gulden ........ 40.85 15.85
Ingiliz 60 IUi 10
Fransız kok. 48.75 49.—
Napolnon III. 45.50 15.75
İsviçre 43 —
Gümüş, Platin
En uşağı En yukarı
Glımüş Gr. ... MM
Pintin “ . ... 10.— 11
•c5 r(5 v» r(5 T* 5
Kupmuş
ı • ı
Bugün
9999999
Ikramiyeli tahviller
1933 Ergani
I93x İkramr. .dı
Mim Müdafaa 1.
19(1 Demiryolu IV. 1941 Demiryolu V. $c4 1/2 1919 İkramiye!)
Diğerler)
%6 1911 Demiryolu
6 Kalkınma %6
L
II. III.
1948 İsi İkrazı 1918
Milli Müdafaa
••• •
28.60
20.50 lÜU 25
98.35
99.1(1
95 50
23.50 21» 50 lııu 25
98.35
99 10
95.50
VI.
••••
••••
I. H.
t
^6 1919 1 • •• • •
%7 1934 Sivas-Erzurıım 1.
%7 1934 tr - " n-vn.
%7 1911 Demiryolu 1. •
%7 1941 • • 11. •
%7 19 n III. ♦
Mtllî l Müdaraa I. •
%7 • • İl 11. •
(r(7 • • IH. •
%7 49 • > VI. •
9B.7V
90.75
96.90
19.96
96.80
96 sil
10.65
96.60
20.60
21 -
19.75
20.85
19.20
19.70
20 40
19 s(;
20.85
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y.

Tertip A/B.
C. . «İk60 .....
•' MÜnıeN. Senet.
100.—
107.—
63-
68.50
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankanı. ......
Türkiye İş Bankaıiı .....
Türk Ticaret Bankası ....
Arşlan Çimento ..........
Şark Değirmendik .........
Milli RcıtHiımna ......
118.50
21.50
5.—
16.—
23.25
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi tnnsiye I9(ı?,
İDİ!
64 50 69.5(i
118.50
25.—
5.10 lfl.3u
23.50
İl IIİHIHhI
Bıil2»*ay Yumıuıkk ........
Buğday Seri I...............
Arpa Biralık ..............
Arpa yemlik (dökme) .... Mısır (Sarı)
Fnaulya Toınbııl ..........
Fanili ya Çalı Heri .......
I v ıişy cm 1 . * • • ■
Mercimek Kırmızı kabuklu
Mercimek Yeşil ............
Nohut tıafhrel ............
Vııeh luhumlar:
Ayçiçeği tohumu .........
Ketenfohumu .............
Kendirtohunıu ...........
Haşhaş tohumu (Mavi) Sunam ...................
Yor fıatıgı kabuklu .....
Knriı Mryvıdtır
Fındık (kabuklu sivri)
Fındık (İç tombul) .......
Ceviz (kabuklu) ..........
Ceviz (îç natürel) .......
Dokııınıı Hum Maddeleri:
Tiftik ana mal Yapak Anadolu
(Kırkım)
İlanı deriler:
Sığır tmtamura
Keçi turlu kuru
Koyun hava kurunu kilosu
Mezbaha sığır yas kilosu
kilOfSü .... kilonu ....
Nebati yağiur:
Zeytinyağı (Ekstra cİchLis
Ayçlçnği (Rafine) ... .. . ’ Fındık yağı
30,
30.
58.—
58.—
135.—
50.—
172.—
270.50
210.—
200.—
220.—
235.—
125.—
.’fkı.—
Son kapHDUj
31.-
31,-
27.10
25.—
21 — 1(10.—
12.—
40.—
36.—
50.—
60.—
Bugün
38.—
12 —
35.-
78.—
M -
78.—
72 —
134.—
59.— ISO.—
268 —
210.—
202.—
225.-
237.-
125.—
270.— 183.— 211.
Üzüm çekirdeksiz No. 9 incir A «erini No. 8
serta! No. 108
Akala l........
Akala n.
4 •
B
Pamuk
Pamuk
Pamukyağı (rafine) Pamuk çekirdeği ..
W
59.—
56.—
45.—
241.— mal
175.—
10
Son kapanış
59.—
56.45
45.-
213.— yok 175.—
19.50
Dün
Son kur
Adana Ticaret Borsası
Pamuk
Ptımuk
Pamuk
Akala l
Akala II
Yerli 1
190/200
166—
mal

Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak
Buğday sert ....
32.—
209
165.-
yok
32
34.—



Buğday (Buşell = Sent)
Sert Kış mahsulü No. 2. ... Kırmızı " No. 2 ...
Panmlc Middlinıc (Libresi = Sent) Aralık Mart Mayıs .. Temmuz
Tiftik (Lfbroal =: Sont) Taksa* No 1 .................
Fındık (Libresi = Sent) Kabuklu Yerli iri ...............
’ orta ..........
Levant İç llhal malı ......
Ekstra iri iç İthal malı .....
Kuru üzüm (Libresi = Sent) Thompson çekirdeksiz seçme.
Keten tohumu (Buşcli = Dolar) Minneapolls ...................
— Kalay (Librc-sent) ........
— Levha-tencke (Ton-Dolar)
•••••••••••••«•»••••••••••••••••W 1
29.97
29.97
29.93
29.64
217.87
29.94
29.92
29.62
80.—
58.—
21-22
18-20.5
36- 37
37- 38
11.50
11.50
Londra Borsası
3.80
85.—
7.50
3.90
95.—
7.50
Keten tohumu (Tonu = Sterlin) Bombay Kalküta Ter fıMıgı Hltulistan 62.— 61.— 61.-^ 62.— 61.— 62.25
Bradford Piyasası
Tiftik lvl inal (Libresi = Peni) ... •’ Sıra malı ’’ “ ... Tün Anadolu ” M *' Trakya “ ” ... 34.— 30.— 18.50 34.— 30.— 18.50 18.—
İskenderiye Borsası
l’nmuk (Kanlan = Tnlhırı) .......
Aahrnount Kısa elyaflı F/G Knrıuık Uzun elyafh F G...


78.82
89.60 |

As
Gününde Boranda munınelnni tcaril edılıncnüd tahvilât vo ealıanıın arz ve taleplere göre taayyün eden takribi plyaaa değerleri.























Sayfa 4
Y E N î İSTANBUL
2 Aralık 1949
Şairin altmış beş yılı
I ? ı j - ı 1 ij Yazan: Abdülhak Şinasl Hisar
1884 de. Üsküpte doğan bir çocuk Şüphe yok kİ dünyaya büyük bir sür kabiliyetiyle gelmişti. Onun küçüklüğü ve İlk gençliği hakkında pek az şev biliyoruz. Bu devresinde dikkati üstüne daha çekmemişti.
O. 1902 de Istanbula geliyor, ve 1903 te Partee —o vakit Avrupaya gitmek müsaadesi verilmediğinden— kaçıyor. OradA garp tekniğinde manzumeler yazıyor.
O zamanki Parlsln emsalsiz sanat ve şiir muhitinin kendisine en güzel dersleri vermiş, en iyi nümunelerl göstermiş ve en derin bir surette tesir etmiş olduğunda hiç şüphe yoktur. Artık bütün ömrü boyunca sürecek huylarının yerleştiğini görüyoruz. Gündüz nice tahlilleri yapılan ve gece rüyalara karışan mısraları, zamanın tecrübesine tâbi tutmak üzere, haftalarca, aylarca ve bozan senelerce ağızda sakız gibi çiğneye erite ibda etmek sanatı! Bu, âdeta dini bir taassupla vücude getirilen mısralar yanında, hezel ve lâtife vâdislnde kolay ve açık mısralar yazmak âdeti! Sonra, yine âdeta mısralar kadar itina ile hazırlanan nükteler yapmak zarafeti!
Velût olmadığı söylenen şair, birçok mısralar yazmıştı ve yazıyordu. Fakat bunları, kafasında taşıdığı bir mükemmeliyet derecesine varmak gayesine kurban ediyor, mevsim sonunda yapraklarını döken bir ağaç gibi, feda ediyordu. Böylece ilk gençliğinin bütün şiirlerini red ve İnkâr etmiştir.
Ancak, bu sayede, ilk kalan mısraları hattâ basan bitmemiş, yarım oldukları halde, ilkbaharda cıvıldaşmıya başlıyan kuşlar gibi, ses ses, perde perde, bütün bir sıcak İklimi müjdeliyor. ve şairin gönlünü hoşnut eden bu sesler başkalarının hâtıralarına nokşoluyordu.
= Devir açan şair —
Yazan: Vedat Nedim Tör
İLK şiirleri 3915-16 yıllarında ağızdan ağıza duyulup yayıl-mıya başlıyan Yahya Kemal, şüphe yok ki, sanat hayatımızda devir açan sayılı bahtiyarlardandır.
Beyazıttaki Tilrkocağı merkezinde verdiği konferansları dinlediğim zaman, içimde sanki bir mevsimin değiştiğini, inandığım bir takım değerlerin yıkılıp yerlerine yepyeni bir sanat anlayışının bir mermer sütun asaletiyle dikildiğini duymuştum.
Edebiyatı Cedide ve Fecriâti okullarının düzgünlü, rastıklı, telli pullu kantocu kızları andıran yapmacıklı, özentili, rüküş şiirlerini artık sevemez olmuştum. Hasretini çektiğim sade, yalın, çıplak ve saf şiirin ilk tilrkçe Örneklerini işte O vermiye başlamıştı. Arayan ruhlarımıza rahmet ve nizam getiren Yahya Kemal’i bir sanat peygamberi gibi heyecanla selâmlamış ve bağrımıza basmıştık.

Yahya Kemal, yaşıyan türkçeye bir sanat dili olmak payesini kazandırdı. Ondan önce, hiç bir Türk şairi, som türkçe mısraı onun kadar ustalıkla dökemedi.
Şiirin bir musiki sanatı olduğunu en iyi anlıyan da O olmuştur. Kelimeyi veznin monoton kesintilerinden kurtarıp iç ahengine râmetmesini O bildi.

Yine O, her haysiyetli sanatkâr gibi her şeyden önce ve daima kendisini memnun etmek için yarattı. Bu sebepledir ki, şiirlerinin her kelimesi ve her mısraı üzerinde sabırlı bir kuyumcu titizliği ile çalıştı. Yahya Kemal, sanatta lâubaliliğe ve gelişigüzelliğe hiç tahammülü olmıyan merhametsiz bir despottur.

Ona gelinceye kadar Türk edebiyatı daha ziyade bir parça güzellikler edebiyatı olmuştur. Şiirlerini, mimar kavgısiyle bir bütün olarak şekillendiren ilk şairimiz de odur.

Yahya Kemal, bütün bu şekle ve içe ait inkılâplarla edebiyatımızı bir ışık çizgisi gibi ikiye böler- Yahya Kemal’den öncesi ve Yahya Kemal’den sonrası.
Bugünkü nesiller için edebiyatımızın yalnız Yahya Kemalden sonrası bir mâna taşımaktadır. Yahya Kemalden öncesinin ise sadece bir tarihî kıymeti kalmıştır.

Sanat zevkimiz, anlayışımız ve ideallerimiz üstünde bir Herkül kudretiyle bugün de dipdiri duran bu dev-şahsiyete ömürler dilerim.
Kitaplar dünyası
Hazreti Muhammet:
Tanrı Resulü (D
I ) in konusu, yazarlarının en çok tesire kapıldıkları» ne kadar tarafsız kalmak isteseler yine de bir tarafa kaydıkları bir sahadır. Kendi dini veya o dinin büyüğü hakkında yazan adam, imanını susturup zekâsıyla, bİlgisiylo konuçmıya ne kadar çalıksa, no kadar objektif olma gayreti gösterse yine akidelerin tesirinde kalacak. ruhuna yerlosmiş olan imanın belki de şuursuz olarak etkisini hissedecektir. Öte taraftan, mukabil din hakkında yazanın da asırların yığdığı bir rekabet ve düşmanlık hissinin ruhundaki izlerinden kurtulması, kötüleme tomayülünü yenmesi İmkânsız sayılabilir.
Bu sobeple dinlor, vo hele peygamberler hakkında yazılan kitaplar, biyografiler hep yazarın cephesine göre mânâ alır. Ya müspet veya menfi tarafa muhakkak kayar; bunlar tuttukları tarafa göre mütalâa edilmek gerektir.
Ehlisalip zihniyetinin bariz tesirleri bilhassa bizim peygamberimiz hakkında ecnebilerin yazdıkları eserlerde pek bârizdir. Bunun tabii neticesi o-larak bizden yazanlar da bir müdafaa, bir medih yoluna sapmışlardır. Mcsolâ Heykel Paşanın kitabı, âdeta haksız ithamlara bir cev.ıpnamo sayılabilir. ...
Hor İki cinsin de müşterek noksanı, bize bir dâva ve fikir eseri vermekle beraber İnsani bir hikâye, tam ve bitaraf bir tarih verememoleri keyfiyetidir. Peygamber inean-üstii bir mahlûk. yarı kutsal bir mefhum gibi alınırsa dünyeviliği kalmıyor. Aleyhinde bulunulursa hakikat eziliyor. Bu iki temayülün ortasında, onun hayatını yazılar ve vesikalara göre değil do hareketleri, yaşayışı, fiillerine göre, in-
san? bakımdan anlatacak esor pek kıy» met kazanacaktır. Zor fakat zevkli vo şerofli bîr iş..
İşte C. Bodley'in esorl bu mükemmeliyet vo şerefe erişmiş bir kitaptır Muharrir sadece vesikalar ve eserler üzerinde işlemokle kalmamış, çöle gi dip on seneye yakın bu peygamberir ve dinin havasında yaşamıştır. Ayn zamanda Müslümanlığın ruhaniyet v( azametine hayranlığını da gizlemedığ için peşin düşmanlık ve rekabet hisle rindon de kurtulmuş sayılır.
Peygamberimizin hayatını anlatırker bir kahramanın hikâyesi üzerinde du ruyor gibi canlı ve insani unsurlar; çok ehemmiyet vermiş, bu suretle dc eserini sıkıcı ve ilmi bir kitap ağırlı ğından kurtararak okuyanlara âdeta bir tarihî roman zevki vermesini bil miştir. Bu eserde klâsik ve malûm hi kâyeler, “Siyeri Nobi„ kitabı hikmet (erinden ziyade bir insanın iç hayatîyk dış hayatının ahenkleşmesini, ve bu nun tesiriyle muazzam bir dinin doğup yayılışını takip ediyoruz. O, Peygamberimizi bir cephesiyle, yarı evliya, yarı kurnaz bir devlet adamı veya mistik, sürükleyici cephesiyle değil bü tün cepheleriyle bir kül olarak, bir insan olarak görmiye çalışmıştır. O insanların içinde en mükemmel insan olarak muvaffakiyet kazanan bir büyük adamı tasvir etmiştir. Peygamberimizin hayatı hakkında en bitaraf ve mükemmel bir eser; sade biz Müslümanların. Müslümanlık dostlarının değil, tarafsız münevver haysiyeti olan her insanın okuması gereken bir büyük eser...
Muhtar KÖRÜKÇÜ
(1) C. Bodley: Somlh Yazıcıoğlu, Hazreti Muhammet. Nebioğlu yayınevi.
YENt İSTANBUL, kültür sayfası ile eski ve yeni nesle hizmet etmeyi bir vazife bilir.
1912 de îstanbula dönünce, Yalıya Kemalin daha şiirleri olmadan mısraları, eseri olmadan da şöhreti vardı. Tevfik Fikretin bir başka şair, Abdülhak H Amitten bahsederken dediği gibi: "Geçer hengâmeler mesulü muzlim; şAtırü nâşad!” Heybelerinde saadetlerle felâketleri, zevklerle zehirleri beraber getirip götüren günlerle gecelerin kafilesi geçedursun, ortada Balzac'ın “Hakikat’* diye andığı eser kuruluyor ve kalıyordu. Manzumeleri ‘•Yeni Mecmua” da aruzdan oldukları için "Bulunmuş şiirler" diye neşrediliyor. şair maziperestlikle. Yunanpe-restlikle ve daha bilmem nelerle itham olunuyordu. Bir takım eski dosUariy-le münazaraları, münakaşaları, anlaşmazlıkları, kavgalan, ayrılışları ve matbuatın haz* sinsi ve imzasız hücumlarına maruz kalışları oluyordu. Fakat halis insan aşkına bütün vefa-siyle sâdık kalmış bir aşk şairi, "ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar..." ın şairi olduğunu bilmek emniyetine mazhar olacaktı .
1920 de, başkalariyle birlikte "Dergâh" mecmuasını çıkarıyor, daha Bon-ra, "ileri” gazetesinde milli mukavemet hislerini destekliyen başmakaleler yazıyor, Ankaraya gidiyor, "Hâkimiyeti Milliye" de başmuharrirlik ediyor, ancak nesir neşriyatına devam edemiyor. Çünkü fikir adamları otoriter bir idare altında, nelere müsamaha etseler, yine bir türlü makbul olamazlar. Nihayet mebus ve sonra Prag’a elçi oluyor. Memleketten uzakta kalması şaire Türkiye tarihini için-•den keşif ve fethetmek fırsatını veri-*yor. Şairlerin de kahramanların ırkın-*dan olduklarını biliriz. Yahya Kema-llln bazı şiirleri milliyetçilik mabedin-
Yeni İstanbul, büyük Türk şairinin doğum yılını tebrik eder ve saadetler diler.
de evliyaların ve kahramanların hatıraları yanında yanan kandiller gibi tarihimizin içini aydınlatan ışıklardır.
1933 de tekrar memlekete dönüyor, Ömer Hayyam'ın rubailerini, yine rubai vezniyle, tercümeye başlıyor. Ve kendisi de bir çok rubailer yazıyor Bir güzel, bir ince yag havası açıklığı içinde panldıyan İstanbul mahallelerinin yüzünü ve ruhunu şiirine aksetmiş* duyarak kendini bir İstanbul şairi bilmek hazzını bol bol tadıyor.
1941 te, politikanın cilveleriyle, ekseriyet fırkasının mebusu intihap ediliyor ve sonra edilmiyor. Ve hayatın bu keşmekeşleri içinde yavaş yavaş vücudünün tabi! inhitatlarını duy-mıya başlaması, bazı davetlerini dinlediği ve bazı seslerini gönlünde senelerdir taşıdığı nice şiirlerin daha bitmemiş kaldığını görmesine rağmen nice şairlerin, Hugo gibi, en güzel şiirlerini ihtiyarlıklarında yazdıklarını bilmek tesellisini ve türkçenin belki en güzel nusralaruıdan bir çoğunu yazmış olmak emniyetini duyuyor.
ömrünün bu 65 inci yılında, şair bugünkü tertip ve muvazenesine ermek ve şiirini bugünkü kıvam ve tesirine erdirmek İçin, acaba bizim bilip bilmediğimiz kaç İstihaleden geç-mi.’.dJı ? TA gönlümüzü saran bu de-
rin sesleri Türk mısrama aşılamak muvaffakiyeti kimbilir ne uzun bir sabır ve itinanın mahsulüdür? Bu tashihten tashihe, daha derinlere inmek, daha güzele varmak hüneri, ne büyük bir inat ve ısrarın mükâfatıdır? Böyle tesadüfi süslerden ve zoraki sözlerden kaçış, eslâfın belki gevezelik ettikleri mevzularda ancak zaruri kelimelere mutavaat için ne büyük bir feragat ister! Şair bu mertebeye ermek için kaç kitabın tesiri altında kalniıştu*? Kaç üstat ve inanç değiştirmiştir? Kaç çile doldurmuştur? Kaç tefrih devresi geçirmiş, kaç faaliyet ve atalet, hırs ve sükûnet, rüya ve hakikat fasılları yaşamış, kaç nöbet atlatmıştır ?
îşte, safi ve halis şiire bu tam bağlılık. bu hodgâmlığa dönen sanatkâr feragati, bu uzun evliya sabrı, bu rüyalara karışan tashihler, bütün bu geçmiş mevsimler, iklimler, estetikler, kitaplar, üstatlar usarelerini şiirine katarak ve onun bugünkü sonbaharında gönlümüze ve rikkatimize dokunan renklerini olgunlaştırarak bütün şiir seven ve milli kültüre hürmet besliyenleri bugün etrafında toplayıp birleştiriyor ve bunları bir şiir mucizesi karşısında bulunduklarına inandırıyor.
İSTANBUL
BİR "GALİB DEDE,, MÜZESİ
KAZANIYOR
GÜÇLÜKLERİ YENMENİN
ÇARELERİ
BEYOĞLUNDA Tünel meydanında, bir polis karakolu vardır. Mermer binanın cephesinde kapının sağında, akmıyan bir solunda
vutrûk bir türbe görülür, içeriye girip karakolu bir tarafa bırakırsanız kendinizi sakin bir mezarlıkta görürsünüz ve karamıza harap, ahşap bir bina çıkar. Burası sabık ve meşhur Galata Mev-levihanesidir.
On sc)ie kadar vıt1 bir ilkokul iken yıkılmasından endişe edilen bina, H81 senesinde ikinci Mehmed zamanında yapılmış muhtelif devirlerde tamir ve tecdit edilmişti. Hâlen, bina, Md^ Eğitim Bakanlığına ait bulunuyor.
San günlerde, hem bu tarihi binayı harap olmaktan kurtarmak» hem lc burasını bir sanat müzesi haline getirmek maksadiyle bir cemiyet kurulmasına teşebbüs edilmiştir. Ekim ayının ilk günü, şehrimizin tanınmış bazı sımaları, bu maksatla toplanarak vaziyeti tetkik etmişler, Milli Eğitim Bakanlığının, Vilâyet ve Müzeler idaresinin dc bu teşebbüsü terviç ve teşvik etmesi üzerine harekete geçmişlerdir.
îstanbulda. vaktiyle, beş mcvleıd dergâhı vardı. Musiki ve edebiyat sa-halannda bir çok şahsiyet yetiştirmiş olan ve daima birer sanat mahfeli halinde nezahetini muhafaza etmiş mev-leui tarikathUH Üsküdar dergâhında cumartesi, Ycuikapı dergâhında perşembe ve pazartesi, Eyüptc Bahariye
dc rgâh ı uda ça rşa m bu, Ka&ı m paşada-kinde pazar, Galata dergâhında ise cııma ve salı günleri âyinler yapılırdı.
Galata mevlihancsinin olduğu gibi tarikat mensuplarının içinde sanat, âleminde en meşhur şahsiyet şüphesiz Şeyh Galtbdir. 2} yaşında divanını ve 2G yaşında şaheseri “Hiüm-ü aşk’’ t veren bu büyük şçıır, Galata dergâhına 178P senesinde postneşin oldu, sekiz sene sonra, İZ yaşında vefat ederek, mevb vfhaneye defnedildi.
Onun zamanında. Galata mcvlcviİK^ nesi, en parlak devresini yaşamıştı, ts-lanbulun musiki ve şiir ile meşgul butun simaları, bir irfan ve sanat ocağı haline gelen dergâhta buluşurlardı. Dervişlerin ekseriyeti de şair» musikişinas veya hattat idi. Meselâ dergâhın mutfak işleriyle Şair Hulûsi Dede. Esrar Dede meşgul olurlardı. Paris'e elçi olarak gitmiş bulunan Hâlef Efendi de dergâha devam ederdi. Mevleviha-nenin kapısındaki hâlen karakol binası ile çeşmeyi yaptıran odur. Bu binayı kütüphane olarak inşa ettirmişti fakat Evkaf idaresi burasını kiraya vermiş bulunuyor.
Mcvlcvihancnin içinde medfun olanlar arasında şahsiyetleri kadar vefatları münasebetiyle düşürülen tarihlerin güztihklcrı ılc dc meşhur olanları vardır. Meselâ, ulçmadan olup hicri 1254 semsinde vefat eden Ayni Dede içiıı düşürülen tarih şudur:
Ayni’ye ömrü gelmedi lemhl basar kadar.
Gdlib Dedenin kendisine can yoldaşı ettiği ve kendisinden iki sene evvel ölmüş olan büyük şair Esrar Dede için söylenilen tarih şudur:
Hayıflar göz yumup Esrar Dede sırroldu.
Tekke derununda medfun olanlar arasında Vardakosta ııamiylc maruf Ahmed Paşa vardır. 179!/ de vefat eden paşa mühtedi idi. Bir çok şarkı lar bestelemiştir.
Bir de» Mustafa Dede isminde şan bir mcvlevi ölümünü, dostlarına bir hafta evvel haber vermiş (Hicri 1Ü55J kendi kendisine şu tarihi düşürmüştür:
Kendi tarih-i zehabım söyledim Şaklaban! gitti Dergetıden dedim
Yukarıda teşekkülünü haber verdi ğımiz cemiyet, işte böyle bir merkezi ihya etmek tasavvuru udadır. Buraya *'Galib Dede Müzesi^ adı verilmek isteniyor. Topkapı Sarayı Müzesi şimdiden bu teşebbüs içiıı 3000 Hra verecelc-tir.Scyh Galib'i sinesinde barındıran v( divau cdt biyatınm» musiki âlemünüiH en mühim simalarını yetiştin n dergâ hm bugünkü anlayış dairesinde bir sanat merkezi haline getirilmesine ça hşmak hepimiz için bir vazife olma İldir.
Bir İstanbullu
Tansiyon fazlalığı
|U|ODA İlâçlar gibi, moda hastabk-lar vardır. Zamanımızın moda hastalığı da tansiyon fazlalığıdır. Memleketimizin ânzalı ve dağlık olması yüzünden tansiyonu yüksekçe o-lanlann Ankara veya diğer yüksek râkımlı yerlerde oturmaktan korktuklarına sık sık rastlarız.
Bu yüzden, yakın zamanlara kadar kimsenin haberdar olmadığı bu tansiyon mevzuu, bir müddettir yurdumuzda günün başlıca kaygularından biri olmak yolunu tutmuştur. Bazı hekimlerimizin, evhamlı kimselerin endişelerini yatıştıracak yerde bilâkis arttırmak için ellerinden geleni yapmaları bu Bari endişenin yayılmasında belki rol oynamıştır.
Nevv-York'ta Metropolitan hayat sigorta şirketi, tansiyon fazlalığına müptelâ memurlarından 241 ini on sene müddetle sıhhi bir kontrolü tâbi tutmuştur. Bunların çoğu, hiç bir rahatsızlık çekmeden, önle yirmi beş sene arası bir müddet İçinde normal bir şekilde çalışmalarına devam etmişlerdir. Bunlara tatbik edilen elektrokar-diyogramlar ekseriyetle normal çıkmıştır. İçlerinden yalnız 8 1 tansiyon fazlalığının mutad Arazını gösteriyorlardı. Bu 80 kişinin yalnız yansında bezginlik ve nefes darlığı gibi kalp yorgunluğu Alametleri görülüyordu. Tansiyonu 14-19 olan bir kadında, dokuz senelik bir müddet zarfında tatbik edilen elektrokardiyogramlar, tansiyon fazlalığını tas bit etmek bakımından tipik neticeler verrnişü.
Müşahede altında tutulan 241 ki-piden yalnız 52 si yorgunluktan, baş ağlılarından ve kalp kifayetsizliğinden şikâyet ediyorlardı. Ciddi bir tıbbî muayene bu ânzalann başka uzvd sebeplerden ileri geldiğini meydana çıkardı, Hâsıh, bu tıbbi müşahedelerin bütünü üzerinde verilen raporu göre, yüksek tansiyonlu hastaların bu ârızaya atfettikleri hastalıkların hep tansiyon fazlalığından İleri geldiğine hükmetmek doğru değildir.
z


A



Yazan:
Pat Frank
Zürriyetsiz Dünya
doktor-
Doğum Oflten-
bir şey
— Bir kere de Montreal. Mcxlco'yu, Buenos Ayres’i ve Belki de dedim, bu iş yalnız Birleşik Amerikanın başına
gelmiştir. Pogey emir verdi. Rlo-de-Janeiro’yu arayın.
Gcceyansı dedim ki:
— Ne de olsa bu bir şey İfade etmez. Bu meselede fikir beyan etmiye yegâne salâhiyetü kimseler doğum 1 arıdır.
J. C. Pogey. pekâlâ, dedi. Doktorlarla konuşun, mütehassıslarından yalnız birini tanırım. Maria helmer, karımın ahbabıdır. Telefonu açtım.
— Maria, dedim, sizden çok ciddi ve çok mahrem soracağım.
— Eğer karınız hâmile İse hem şaşacaJ(, hem sevineceğiz. Çünkü başka hâmile olan kimse yoktur.
— Ben de size bu mesele hakkında telefon ettim ya.
— Kimden öğrendiniz bunu.
— 21 hazirandan sonrası için doğumevlerinde kimsenin
yer ayırtmadığını biliyorum. Yalnız burada, Ncw-York’ta değil, bütün yurtta dahi, yabancı memldketlerde vuzJyet aynıdır, >
Telefonun öteki ucunda mutlak bir sessizlik.
Maria'belki de hayılmışLtır, dedim. Ama tekrar ses geldi. Heyecandan titriyen bir sesle dedi ki:
— Stephcn ilk önce kabahatin bende olduğunu zannettim. Kim bilir kimin, hakkımda iftiralar uydurduğuna, müşterilerin buna boykot yaptıklarına hükmettim. Bilirsiniz ya ötephen, çok müşterim vardı. Sonra bir gün arkası kesiliverdi. Şu oon günlere kadar sabrettim. Geçen gün doktor Blandy damdan düşer gibi bize uğradı. Ve aynı şeyin kendisinin de başına geldiğini söyledi. Altı mcslekdaşla Manhattun’ın en meşhur altı doğum mütehassisiyle temasa geldik. Bu vaziyeti aydınlatmak için gelecek hafta bir toplantı yapacağız.
Telefonu kapıyarak Poge’ye döndüm.
— Bu sefer öyle sanıyorum ki, dünya hapı yuttu.
O zurnan Hiroşima’nın bombardımanından niyetin İntihar etmek imkânını ele geçirdiği" fikir ileri sürülmüş olduğunu hatırladım. Bu düşünürken Misisipi felâketi aklıma geldi, şimşek çaktı, bağırdım:
— Şu Misisipi infilâkı ne zaman olmuştu?
gil mi? ’*
__________________________________________
sonra "nıcrle-hakkında bir fikir Üzerinde Kafamda bir
Eylûld. de-

- 2
Pogey doğruldu:
— Tmam, dedi. Mesele anlaşıldı. Misisipi İnfilâkı 21 eylülde olmuştu. Tam dokuz ay evvel. Günü gününe dokuz ay. .
Hatırlardadır ki, 21 eylülde BahrevlUe (Misisipi) deki yeni atom fabrikaları Nagazakl ve Hiroşima bombardımanlarına rahmet okutacak bir infilâkla havaya uçmuştu.
Bu kaza, yalnız Bahreville’i değil, Misisipi eyaletinin büyük bir kısmını yerle bir etmişti. BahrevlUe kazasının sebebiyet verdiği yangın, şimalde Chicago'ya ve cenupta Mexico körfezine kadar her tarttan görülmüştü.
Kazanın sebebi meçhul kaldı. Çünkü tabla tiyle? kimse sağ kurtulmamıştı. Fakat Washington’da biliniyor ki, Bahrevüle fabrikaları plutonium - 235 ve hattâ şiddetli radyo aktif maddelerin istihsalinde bütün diğer fabrikaları gölgede bırakacak kadar ileri gitmişti.
İnfilâktan sonra New-York civarında yaşıyan atom enerjisi mütehassısı bilginleriyle mülâkat yapmak, bu felâketin neticeleri hakkında fikirlerini sormak vazifesini alınıştım. Hatırlıyorum kİ, bütün bilginler, infilâkın birkaç yüz kilometrelik bir daire dışında herhangi bir zararlı tesiri ola-mıyacnğını temin etmişlerdi. Ama bana hep öyle gelmişti ki, sanki bir şey söylemek istiyorlar da söylemeye cesaret edemiyorlar. Adeta bu şevi ifade etmekten, hattâ kendi kendilerine itiraftan çekinirmiş gibi bir halleri vardı.
Gamma şualarının, bir kısırlaştırmaya sebep olması ihtimalini ne zaman Öne sürecek olsam, katiyen kabule yanaşmamışlardı. Yahut da pek ihtiyatlı bir lisanla sadece Gamına şualarının (nisboten kısa bir müddet) radyo aktif maddeler neşrettiğini söylemekle iktifa etmişlerdi.
Columbia Üniversitesinde Prof. Felix Pell’i görmiye karar verdim. Onu görmek İsteyişimin sebebi şuydu ki, bu felâketten sonra sağ kalan atom mütehassısları içinde en çok yey fiöyUyebllecok mevkide iken, en az fikir beyan edeni o olmuştu.
Pell, beni çalışma odasına kabul etti.
— Hâlâ o Misisipi meselesiyle meşgulsünüz galiba, dedi.
Yok, dedim. Misisipi İle değil, dünyanın mukadder atiyle meşgulüm, Misisipi infilâkı galiba dünyayı kısırlaşıtıdı.
Kabul etmek lâzımdır kl, Prof. Pcil’in l»ir meziyeti vardır. Kolay kolay heyecanlanmaz

Çeviren:
Yaşar Nabi
— Pek garip bir iddia, dedi. İnsanların kısırlaşıtıklarm-dan bahsedildiğini hiç İşitmedim.
— Yarınki gazeteleri henüz okumak fırsatını bulmadınız da ondan.
— Ciddi mi söylüyorsunuz ?
— Çok ciddi. Misisipi İnfilâkından beri eğer istihbaratımızda yanılmıyorsak, yeryüzünde tek kadir, hâmile kalmamıştır.
Pell’in soğukkanlılığı kalmamıştı. Masanın üstündeki bir kAğıtla farkında olmadan oynuyordu. İlk sayfasında "çok mahrem’’ ibaresini okuyabiliyordum.
— Misisipi infilâkından sonra, dedi, çok miktarda rad-yo-aklif maddelerin yayılmasından doğabilecek zararlı neticeleri tetkik ederken, bir yandan da hakkında çok az şey hildlğimiz meçhul şuaların muhtemel Akıbetlerini de gözden geçirdik, işte "Milli Araştırma Konseyi" ne göndermek üzere olduğum rapor.
— Ne neticeye varmıştınız?
Bir an tereddütten sonra dedi kİ:
— Vardığım netice şu oldu: Bu İnfilâk, dünyamızın her yanına ışık süratiyle son derece nüfuz edici şualar göndermiş olacaktır. Bu şuaların zararlı tesirleri olabileceğini de tahmin ettim. Ama bunların mahiyet ve hududunu kestirmek imkânsızdı.
— Şimdi bunu biliyoruz, dedim.
— Evet hakikaten şimdi biliyoruz. rfa, sahi erkekler gibi acaba kadınlar da kısırlaşmış mıdır?
— Araştırmalar henüz neticelenmedi tabii. Bir doktor grupuna kabil olduğu kadar çok insanı muayeneden geçirmek vazifesi verildi. Bugüne kadar muayene ettikleri erkeklerin iatlsnasız hepsini kısır buldular. Kadınların pek azı zarar görmüştü
— İnsan vücudü garip şuaların erkekler üzerinde kat bugüne kadar bilinen keklere, hem de; kadınlara
felâkete sebep olan şuh, bikllğlndz şualardan olmasa gerek.
— Bunun ne ehemmiyeti olabilir?
— Bu, hâdisenin enteresan cephesidir. Ama ehemmiyeti bundan böyle nazar! kalmıya mahkûmdur.
— Zaten, dedim, bundan sonra her şeyin ehemmiyeti nazar! kalnnya mahkûm. Ve uzun uzun düşünebileceği bu sözleri söyledikten sonra yanından ayrıldım. (Devamı var)
ancak
bir makinedir, dedi, PeU. tesiri daha büyük oluyor, bütün tehlikeli şualar, hem er-zarar vermektedir. Demek ki.
Bazı Fa-
Bu mevzu üzerinde çalışan profesörler dört çare üzerinde birleşiyorlar
I* NSANLARIN hayatî meselelerin»
halledememelerlnin belli başlı sebeplerinden bin. ruhiyatçılara göre onu benimsememiş, kavrıyamamış olmalarıdır. Dertlerini tahlil etmesini bilmedikleri için de, onu halletmek yollarını bulamıyorlar. Bununla be-
raber, son günlerdi, Chikago’daki Midvvest Ruhiyat Cemiyetinde yapılan toplantıda kabul edilen esasa göre, insanın kendi meselelerini tahlil etmesi. güçlükleri yenme hususunda atılacak adımların en mühimidir
Profesörlerden bin tarafından, şuh s! meseleleri tahlil ve halletmek hususunda dört çare ileri sürülmüştür Profesör, kendi sisteminin, uyuşukluğunun önüne geçmek ve bir insana güçlüklerini halletme yolunda atacağı adımları göstermekte çok faydalı olduğunu ileri sürüyor ve onu tavsiye ediyor.
Northwestern system adı verilen bu ilmi metot, basit olsun, güç olsun, her türlü meseleye kabül tatbiktir.
Yapılacak şey, bir kâğıdı dört sütuna ayırmak ve her sütunun başına, şu başlıklardan bilini yazmaktır: "Vmunıî noktalar?, "Güçlükler ve avantajlar”, "Hal çareleri" ve "iyi bir hal çaresinin hususiyetleri".
Bu oldukça basittir, sanıyoruz. Basittir. ama, bu, meselenize bulunacak pratik çarenin en mühim adımıdır.
Bu noktada, ruhiyatçılar: "Vaktinizi eş. dosttan yardım istemekle, yahut da bir koltuğa gömülüp avare avare düşünmekle geçirmeyin" diye tavsiyelerde bulunuyorlar.
Profesör Seashore’e göre, North-vvestern sistemi» hastayı, şahsi meselesini açık bir şekilde vazetmeye mecbur ederek, güçlüklere 9^50 ihtimalle bir hal çaresi bulmaktadır. Diğer üç yolla, yani "Güçlükler ve avantajlar”, • Hal çareleri” ve "iyi bir hal çaı*e-sinin hususiyetleri" İle meselenin mantıki tahlili, gelişigüzel kafa yormayı bertaraf ederek, usulü tamamlamaktadır.
Profesör Van Düsen, Northwestern Üniversitesinin Ciükago kampında leyli talebelere akşamları bu türlü öğütler vermeyi denemektedir. Bu öğütlerinde ne dereceye kadar muvaffak olduğunu şu vak'a ile gösterebiliriz: Bir gün bir genç kız gelip, meslek hayatında güçlük çektiğini, hususi kâUbelik vazifesini lAyıkiyle yapamadığını ve bütün kabiliyetini kullanamadığını söylüyor.
Doktorun tavsiyesi üzerine, dört sülunlu tahlil usulünü denedikten sonra, çalıştığı müesseseden bir kontrol vazifesi İstiyor ve elde ediyor. Halledeceği meseleleri şöyle sınılıyor: "Tedbirli hareket et; diğer kontrolörlerden malûmat al; sonra kendiliğinden işlere giriş”. Hareket plânını apaçık görerelc. bu şeyleri yapıyor, nefsine karşı güven kazanıyor ve daha büyük mevkilere yükseliyor.
Profesör Van Düsen diyor ki: "Plân yapmak ve bir işe başlamak hususunda kendilerine itimatları olmıyan hastalarımızın, dört sütunluk plân ve tahlil sistemini tatbik ederek nefislerine karşı güven kazandıklarını görüyoruz. Bu usulün dört noktası gelecekteki işlero bir "yol haritası” vazifesini görür ve insanlara güç meselelerini halletmeye imkân verin”
» Amhk 1949
YENİ t ST A NP, TT L

I
Memleket dâvaları
Bir eksiğimiz: Sosyal yardım

Sanayileşen, genişliyen. yeni hamleler yapmış olan her memlekette sosyal yardım teşekkülerine büyük önem verilmektedir. Halkın hayat seviyesi yükseldikçe ihtiyaçlar ve zaruretler do artmaktadır. Ferdî yardımlar ve te-berrular içitmal bir kalkınma için kâ-fi gelmektedir. Muayyen bir muhitte yaşamak zorunda olan muhtaç halk sınıfı dar bir hududun İçerisinde kabusuna çekilmiş olarak yaşar. Mali güçlükler yüzünden sıhhî şartlara pek riayet edemiyecekleri gib|i, bu şartlan aydınlatacak bilgiden de mahrumdurlar. Hamiyetli kimselerin yaptığı te-berrulann veya bir iki muhtaca yapılan uluorta yardımların kabuğuna çekilmiş olarak yaşıysa geniş bir kütleye nüfuz edebilmesi biraz güçtür.
Bu sahada büyük adımlar atan İngiltere ve diğer Avrupa memleketlerinde sosyal yardım sistemli bir plânla teşkilâtı and inini ış ve icraat, fikri kabiliyeti* içtimai terbiyesi yüksek olan elemanlara verilmiştir, tngilterede XIX uncu asrın sonlarında bu sahada iyi •eİmanlarla çalışmak İhtiyacı çok kuvvetle hissedilmeye başlanmıştı. Londra genişlemiş, büyük bir sanayi merkezi olmuş ve kalabalık bir amele sınıfı meydana gelmişti. Refah ile beta bjer zaruret de arttığına göre “cha-ritâ„ şeklinde yapılan yardımların kifayet etmediği görülmüştür. Halkın yaşama seviyesini düzenlemek maksa-diyle büyük bir mücadeleye girişilmiştir. Bu gibi teşkilâtlarda çalışanların İyi niyetli cömert ve dürüst olmaları kâfi görülüyordu. Uzun tecrübelerden sonra bu vasıfların yeter olmadığı anlaşılmış, halkla temas etmek mecburiyetinde olanların ayni zamanda dirayetli, fikren kabiliyetli sistemli çalışma zihniyetini kavrıyabilecek bilgili kimselerden teşekkül etmesi arzu edilmiştir.

HİKÂYE
Nuhun Gemisi
Yazan -.İLHAN TARUS
GEÇENDE Ankara'ya Doktor Smith adında bir yabancı geldi. An-kara, son senelerde yabancıya kanıksamıştır. Bir lokale, bir eğlence yerine gittiniz mi. etrafta bir kaç tane Amerikalı veya başka bir î cins erkekle, kadın görmeniz mümkündür. Mümkün ne demek, görme-
| aaglam adam, bir dilim ekmek için buralarda dolanır mı?

t vince sıkılıyoruz, orası bize bir yavan geliveriyor. Demek Amerikalılara ~ alıştık. Lâkin bu gelen Smith İsimlisi, benim bilhassa merakımı çekti.
Gittim. Ankara Palas’ın merdiveninde bu adamı bekledim. Yarım saatlik bir eziyetten sonra, yanındaki gençlerle birlikte çıktı. Ben de doya doya seyrettim: Kısarak boylu, tıknazca, gözlüklü bir adam.
Merakım, daha ziyade, onun Nuhun gemisini aramağa çıktığına da-h gazetelerde okuduğum yazılardan geliyordu. O günlerde her yerde konuşulan da zaten buydu ya. Neyse, bir iki gün sonra sokakta bizim eski hoca Saffet Kuzey’e rastladım. Usulen bir elli kuruşluk aldı ve sözü, Nuhun gemisine getirdi:
— Ben. dedi, geminin yeriyle filân değil, içindekilerle ilgiliyim.
— Acayip, dedim, içindekiler de duruyor mu acap?
— Ne sandın ya.... Kötü ağaç tekne durur da, dört bin sene sonra yeşerme kudreti olan buğday, pirinç, arpa durmaz mı? Okumadın mı gazetelerde ? Fravunun birisinin mezarından çıkan buğdayları İngiltere de ekmişler, mükemmel mahsul almışlar.
Bu günlerde Saffet’in bilhassa gıda maddeleriyle ilgilenmesi tabiidir. Bilirsiniz: zavallı, dünya edebiyatından bizim dilimize yalnız seçme değil, gerçekten seçkin hikâyeler çevirmiş, özlü bir münevver olduğu halde. kader şimdi ona hor bakıyor: Ulus meydanı dolaylarında dileniyor.
Ayaküstü bana bir hikâye anlattı:
— Beyzadem, dedi, kutsal kitaplarda Nuh tufanı hikâyesi yanlış anlatılmıştır. Bak ben sana doğrusunu öğretivereyim.
Efendim, Nuh, gemisine yalnız umum hayvanattan birer çift değil, umum nebatattan da birer torba aldı. Tabii tohumlarını... Tekrar yeryüzüne çıkınca kuru hayvan sürüsünü ne yapsın? Açlıktan kırılıvere-ceklcr,... Bunlara ve arada kendisine yiyecek lâzım. Gemi kalktı, etrafı sular bastı. Hayvanlar durur mu? Başladılar bağırıp tepinmeğe... O zaman Nuh, tohumlukları birer birer çıkarıp idareli şekilde yedirmeğe başladı. Sular kabarır, seller gürülder, yağmurlar gittikçe azıtır. Nuh düşünmeğe başlar... Dokuz ay mı, bir yıl mı, artık orası pek belli değil; Allahın gazabı tükenip sular çekilmeğe başlayınca, Hazreti Nuh bakar ki. tohum torbalan boşalmış. Bre aman... Neyse, konarlar Cudi dağının tepesine... Islak, kaypak bir toprağın üzerine İnerler... Nolacak ? Nuh filin yüzüne, fil gergedanın yüzüne, gergedan da ceylânın yüzüne bakar...
Sonra işin kolayını nasıl bulurlar bilmem, bildiğim bir şey varsa o gün bugün, bu toprakta, insanlar yiyecek kıtlığı çekerler...
— İyi ama, dedim, bu sene kimi yerde kuraklık oldu, kimi yerde de sular taştı. Kıtlık ondan..
— Yok efendim, dedi, masal o... Kıtlık olmasa, benim gibi sapa

£
a
c
t


Memleketine faydalı yardımlarda bulunan Octavia HilVin şu beyanatı çok dikkate^ doeğer: “îyinivetle başlamış. fakat muvaffakıyetsizlikle neticelenmiş hamlelerden sakınınız. Teknik şartlar, sıhhat müesseseler! ve mali düzen bir hercllmerç içinde bulunurken işlerin yalnız iyi niyetli kimselerin elinde bulunması boş ve faydasızdır.,,
Octavia Hill. yanında çalışanlara, dürüstlükle bilginin beraber yürüdüğünü telkin etmeye çalışmış, yardımcılarına yeni ve teknik usuller öğretmekten geri kalmamıştır.
XX nci asrın Başında tngilterede içtimai yardım teşekküllerinin âzası-na mahsus dershanelre kurulmuş, bu usul gitgide yayılarak Üniversite gibi irfan müesseseler!ne kadar nüfuz etmiştir. Bugün muhtelif İngiliz Üniversitelerinde “Sosyal Bilgiler,, namı altında bir ders programı içtimai muavenet teşkilâtlarında çalışmak istiyen-lere okutulmaktadır. Harplerden doğan İçtimaî muvazenesizlikleri düzenlemek gayesi tngilterede bir "Sosyal yardım işçisi,» zümresini kendiliğinden yaratmıştır. Bu yolun işçileri, muhtelif bakanlıkların himayesi altında kurulan geniş programlı müesseslerde vazife almaktadırlar.
Memleketimizde de içtimai yardım hareketleri oldukça göze çarpmıyor değil. Herhangi bir yardımı esirgemi-yen hamiyetli vatandaşlarımız var. Müracaat eden yoksullara iyi telkinler veriliyor ve yardımlar yapılıyor. Fakat bu yardımların umumî bir faydası dokunup dokunmadığını, ihtiyaçla mütee nasip olup olmadığını kestirebil-mek biraz güçtür. Esasen yoksul halkın yaşama seviyesini yükseltmek için yalnız malî yardım kâfi gelemez. Halk-
Leyi A KARA






4

• •
GÜZEL KADIN
BİR PARS
AT-
\ i
• >
t
Bir kadın süslenecek diye, bir sürü fedakârlıklar yapmıya, vahşi dedikleri hayvanlara bunca işkenceler çektirmiye değer mi? Şüphesiz, değmez. Bereket, mensucat sanayiîndeki ilerlemeler yufka yürekli kadınların hem güzel «hem iyi kalpli olmalarına İmkânlar sağlamış bulunuyor. Netekim, şu resimdeki patinözün elbisesi leopar derisinden değil, tezgâhta dokunmuş nefis bir kumaştan yapılmıştır.
Gençleşmek mümkün müdür?

İNSANLAR, kendilerini bildiler bi-■ leli, sonu ölüme varan ihtiyarlama hâdisesi karşısında ye se kapılmaktan ve bu tabiat kanununu değiştirmek çareleri üzerinde düşünmekten geri kalmamışlardır.
Gerçekten de, muayyen bir yaşa kadar durmadan gelişen maddi ve mânevi varlığımızın, bir zirve noktasına eriştikten sonra yavaş yavaş tedenniye başlaması hazin bir keyfiyettir. İnsan, bütün kuvvetlerinin, tıpkı yandıkça yağı tükenen bir kandil gibi ağır ağır sönüp gittiğini, üzüntülü bir aczle seyretmeye mahkûmdur. Onun içindir ki, her gün gözlerimizin önüne yeni yeni mucizeler seren ve İnsanları yüz biner yüz biner öldürecek kudrette atom bombalan meydana getiren ilmin, insanlığın bu en büyük derdine çare bulması ümidi içinde nesiller birbirini tâkibedîyor.
Şurası muhakkak ki fiim ve fen âlemi, hayatı uzatma imkânlarını aramaktan hiç bir zaman geri durmamış ve Ümidini kesmemiştLr. En eski çağların slmyagerleri her cismi altına çeviren maddeyi ararlarken bir yandan da ebedi yaşama cevheri saydıkları Abıhayatı bulmaya çalışmışlardır. Daha ziyade tabiat üstü kuvvetlerin yardımına bel bağlayan bu çalışmalar, bugünkü ilimde sadece tabiatın kanunları çerçevesi içinde kalmakta ve mucize değil keşif peşinde koşmaktadır.
Fakat bu İlmî araştırmalara, ara sıra, insanların saflığını istismar eden mübalağalı — ve hattâ şarlatanca — iddialar da katılmıyor değildir. Meselâ, yakın bir mazide memleketimize de gelerek neticesiz bir tatbikatta bulunmuş olan meşhur Voro-nofun gençleştirme ameliyatlarının bütün dünyada ne geniş bir ûJaka ve heyecan uyandırmış olduğu hatırlardadır.
Voronof, maymun veya koç gibi İri hayvanların cinsî guddelerini insanlara aşılamak suretiyle erkeklere münhasır bir gençleştirmeye muvaffak olduğu İddiasındaydı. Bu muvaffakiyetin delilleri olarak bir çok başarılı ameliyatlar da zikredlldiğini duyuyorduk. Fakat sonradan anlaşıldı kl bu türlü aşılar ya tamarniyle neticesiz kalıyor, yahut da muvakkat bir zaman için taze kuvvet verdikten sonra tatbik edilenin bir müddet
0 1


y1
sonra daha ağır bir bitkinliğe düşmesine sebep oluyordu. Onun için bugün artık, bu aşı sistemi büsbütün tarihe karışmış bulunuyor. Ama hayvan guddelerinin ve sentez yolu ile elde edilen benzeri maddelerin insan vücuduna verilmesi suretiyle bir salâh elde edildiği de söylenebilir.
Bu muvaffakiyetsizllkten ye’se kapılmayan başka âlimler, daha uzun ve sabırlı laboratuvar çalışmalariyle, hâlâ ayni gaye peşinde koşup duruyorlar. Bugün tıb âleminin erişmeye rr $ Miiff—mmiiML ■——■i
Tarihten Fıkralar
Hekimoğlu Ali Paşa, Birinci Sultan Mahmut ve Üçüncü Sultan Osman devrinde sadrazamlık etmiş bir zattır. Üçüncü Sultan Osman gayet müstebit, fazla zeki ol-mıyan, çok öfkeli bir hükümdardı. Bir gün huzuruna çağırdı, tekdir etli, ve:
— Seni şimdi azleder, Hamal Ali'yi Sadrazam yaparım dedi. Ali Paşa dayanamadı:
— Evet padişahım, yaparsınız, yaparsınız ama ona Hekimoğlu Ali Paşa demezler, Hamal Ali Paşa derler, cevabını verdi.

Hiciv
Ondokuzuncu asrın en ileri geîen heccavlanndan Kanlıcnlı Nihad Beyin de bulunduğu bir mecliste, Sadrazam Ali Paşanın, dillere destan olan kininden bahsedlliyormuş.
Nihad Bey:
— Onun da hayvaniyetl kin şek-Jinde tecelli ediyor, deyince Ali Paşa taraftarlanııdan biri: .
— Senin hayvaniyetln de hiciv söylemek şeklinde kendini gösteriyor demek!
Yolunda mukabele etmek İstemişti. Hiç bir sözün altında kalmak şanından olmıyan şair, derhal cevap vermiş:
— Hiciv yalnız insanlara mahsustur. Sen ömründe hiciv söyledin mi, yahut hiciv söyliyen bir hayvana rast geldlnml?



çalıştığı asıl hedef insan vücudundaki neşelerin hayatını uzatmak çaresini keşfetmektir.
Malûmdır ki meşhur doktor Ale.xls Carrel, henüz yumurtadan çıkmamış bir civcivin kalbinden aldığı hücreleri, bir tüp içinde, sun’l bir şekilde tam otuz sene yaşatmaya muvaffak olmuştur. Paris Fen Fakültesinde profesör Gautheret adında bir botanikçi de 1934 den beri ayni tecrübeyi nebatî hücreler üzerinde yapmaktadır. Havuç iki senede ömrünü tamamlayan bir nebat olduğu halde bu mütehassıs onbir seneden beri yaşamaya devam eden bir havuç cinsi elde etmiştir.
Bütün bu keşifler göstermiştir kl, hücrelerin ölümü, yaşama hâdisesinin sebebiyet verdiği bir zehirlenmenin neticesidir. Bu zehirlenmeyi önlemek çareleri bulunursa, demek ki, hücrelerin dolayısıyla hayvan veya insan nescinin ömrü uzatılabilir.
Son yıllarda bu sahada yapılan araştırmalar arasında bütün dünyayı meşgul eden bir de Bogomoletz sistemi vardır.
Kiyerii bir âlim olan Bogomoletz, 1908 den beri yaptığı araştırmalar sonunda koyun, keçi gibi hayvanlara, ölümünden altı saat geçmeden bir insandan alman ilikler devamlı surette aşılandıktan sonra, bu hayvanların kanı alınmakta, içinden çıkarılan serumun taze hayat verdiği iddia edilmektedir.
Bu serumun mucizevi neticeleri hakkında bir müddet dünyada çalkanan rivayetler 1946 da, Bogomo-letz’in pek de ihtiyar sayılmıyacak bir yaşta ölmesi üzerine şüpheyle karşılannııya başlamıştır. Serumu kendisine fayda etmedikten sonra, insanalrın tabiî ömrü 140 sene olduğuna bu âlim kimi inandırabilirdi.
Bu mevzu üzerinde araştırmalar yapan ve serumu hastalan üzerinde tecrübe etmekle meşgul olan Paris Pasteur Enstitüsü Müdüriyle diğer bir mütehassıs doktor, tecrübelerinin henüz müsbet bir neticeye varmamış olduğunu söylemişlerdir.
Şu halde gençleşmek fırsatını bulmak için sabırsızlananlara şimdilik biraz ilaha sabır tavsiye etmekten lınşka yapacak bir şev yoktur. Ancak Allathan limit kesilmediği gibi ilimden de ümit kesmenin doğru olmayacağını hatırdan çıkarmamalıyız.
Yıldızlar konuşuyor .★★★★★★★★★★★★★★
İnsanın tâlih ve mukadderatı Üzerinde yıldızların büyük bir rol cynamakta olduğunu iddia edenlor vö buna İnananlar çoktur. Bu telâkki ve bilgiye göre her İnsan muayyon bir yıldız altında doğar, dünyaya geldiği yurde ve anda ba«ı üstünde bulunan bu yıldızın bütün hayatı boyunca derin tesirleri altında bulunur. Bir kimsenin kendi yıldızına göre bir haftalık, İki haftalık, bir aylık veya bütün ömrü için mukadderatını tâyin ve tesblt etmeğe, oroakopunu yapmak. eski tabirle, “zaiçesini tanzirtl etmok” denir..
Gazetemiz karilerine muayyen zamanlarda bu hizmeti yapacaktır. Doğduğunuz ayı ilk sütunda arayınız, aşağıdaki İşaretlere bakınız, onların İfade ettiği mânayı altta bulacaksınız. Yıldızınızın söylediği umumi hüküm son sütundadır.
Doğduğunuz tarihe göre yıldızınız.

Hamel (Koç)
21 Mart •
19 Nisan

Sevir (Boğa)
20 Nisan -
20 Mayıs
İkizler
21 Mayıs -
20 Haziran
21
21
Sera tan (Yengeç) Haziran -Temmuz
Aralan
2 Temmuı •
22 Ağustos

Sünbüio
23 Ağustos
22 Eylül

Mizan
23 Evlûl -
22 Ekim
Kav» (Yay)
22 Kasım -
22 Aralık
Akrop
23 Ekim -
21 Kasım
Cedi (Yaban* keçisi)
23 Aralık •
19 Ocak
Dellv (Saka)
20 Ocak -
18 Şubat
JC ’/r ( C) 3 s a 3 . 4 * o o e V s
O o (g>
o i (t O
t • • o w
o o o
o a.
o o
o o
O o
O o o o
o o o
o
O 1 O i
Onbeş yününüz hoş geçecek. Beklediğiniz şeyler olacak.
Aşktan ve işten yana talihiniz sayesinde, ufak tefek sıkıntıları yenebileceksiniz
Müsamahalı olun. Sıkıntılı bîr seyahate hazırlayın kendinizi.
EUntza para geçecek. Seviyor. seviliyorsunuz, tyî bîr hayat RÜrecekslnlz.
Ufak tefek sıkıntılara rağmen. güzel bir sürprizle karşılaşacaksınız.
Uyanık da\ ranın, allhll olmak da, olmamak da tamamen size bağlı.
Kalp İşlerinizde sıkıntılar var. Ama hepsini yenebilirsiniz.
İşinizdeki başarınız, İçinize İhtiras sokacak. İtidalli ol-mıya çalışın.
Para pul işleriniz iyiliğe doğru gidiyor. 8abırh olun.
Bu nnbeş gün İçinde biriyle çatışacaksınız. Sonunda da haksız çıkacaksınız
Onbeş gün çok 1yi görünüyor. Aşktan yana saadet. Az zaman sonra eltn1xe para da geçecek.
Onbeş gün çok güzel ve sakin geçecek, iyimser olmıya bakın.
= Şans = Ümit ÇJ z Hiç fevkalâdelik yo» Müşkülât
= Sıkıntı öz>/ = Sürpriz Değişiklik Muvaffakiyet
Musiki hayatı
Şedaraban faslı
İstanbul Konservatuarının
Türk musikisi konseri
29 kasım salı akşamı İstanbul Belediyesi Konservatuarının Türk musikisi icra heyeti, alaturka meraklılarının alâkasını çeken konserlerinden birini daha verdi. Çalınan Şedaraban faslı idi. Heyetin toplu halde en iyi icra ettiği eserler, Tamburi, Cemil merhumun Fahte usulündeki peşrevi ile saz semaisi olmuştur. Bu muvaffakiyet, her iki eserin bütün heyetçe çoktan ezbere alınmış olmasından ileri gelmektedir. Ne yazık ki, kudümün yersLz ve nisbetslz bir şekilde kullanılışı, her nağmeyi kulağa gelmeden evvel Adeta bir tokmak darbesiyle ezik hale koyuyordu. Bir de heyetin eski geleneğine uygun olarak büyük usuller hep Sofyan kılığında
i 'ra ediliyordu.
Heyette göze çarpan en büyük eksiklik, beraberliğin yeter derecede olmayışıdır. Bunun da sebebi çalışmaların azlığından başka bir şey değildir.
Alaturka musikide şefin değnek sallaması veya havada kollarım oynatması faydasız bir taklide benziyor. Batı musikisinde, birçok sanatkârlar--dan mürekkep olan orkestra veya koro heyetlerini idare etmek, muhtelif saz ve söz gruplarının vazifelerini ve girişlerini nüanslarıyla hatırlatarak, heyete insicam vermek gibi maksatlarla şefin mevcudiyetine ve muhtelif hareketleriyle heyeti irşat etmesine ihtiyaç vardır. Fakat Türk musikisinde eserler, birlik halinde çalınıp
Arıdık 15 c kadar
*
okunduğu için vazife taksimatı, girmeler ve çıkmalar, çeşitli grupların birbirine nisbetle nüans farkları vesaire yoktur. Bu itibarla bızuıı heyetlerde el, kol sallamak beyhude yorgunluktan başka bir şey değildir. Bu yüzdendir kı, konserde, ellerine kollarına birçok zahmetler yükliyen biçare şefin bütün bu yorgunluklarının okuyan ve çalanların küçücük bir nazarına bile lâyık görülmeden boşa gittiği farkediliyordu. Sazende ve hanendeler, şefin telâşlı hareketlerine zerre kadar ehemmiyet vermeden önlerine bakarak, kendi âlemlerine dalmış bulunuyorlardı.
Programda kemençe taksimi yazılı olduğu halele her nedense yapılmadı. Sololara gelince, kadınlı erkekli solistler sanki eser kıtlığına uğramışlar gibi sekiz, on şarkının çerçevesi içinde kalarak senelerden beri bir konserde birinin okuduğunu öteki konserde başkası okumak suretiyle bir nevî idarei maslahat siyaseti takipte devam ediyorlar. Herhalde bazı solistlerin usulden külliyen düşmeleri, düzenin pek pest olmasına ilâveten bir de falso yapmaktan kurtulamamaları esefle telâkki edilecek bir hlmmetslz-llktir.
Gönül ister kl, İçlerinde istidatlı sanatkârlar bulunan bu heyettebiraz daha disiplinli bir çalışma programı tatbik edilerek hepimiz için mesut sayılacak neticeler elde edilsin.
lAika Karaboy
«a
Hicri 19 49 ARALIK 2 Cuma Rumi |
Safer M 1369 • — • Teg. sanl 19 1365
Vakit Vasatî Ezani Güneş 7. 5 2.23 Öğle 12. 3 ' 7.22 İkindi 14.28 9.46 ı Akşam 16.41 12.00 YaUı J8.19 1.37 , imsak 5.22 12.40
Tiyatrolar
ŞEHİR TtYATHObARI :
Dram Kısmı : (4217) Bir komiser
geldi
Komedi Kısmı ; (40409) Bebek Her akşam saat 20.30 d a
★★★★★★★★★★★★
MUAMMER KARACA OPERETİ
Öğrenmek
Sinemalar
ihtiyacında olduğunuz herşey
Müzeler
Topknpı Sarayı: Pazariıai . Çarşamba - Cumartesi, saat 33.30 - 17 Telf. (21090;
A>a«ofya: PazarteBİ . Salı . Çarşamba - Perşembe - Cuma, aaat, 10-16; Cumartesi - Pazar, sual 14.50 - 16 Tolf. (21750)
Arkeoloji: Salı - Perşembe - Falar, saat 13 - 17 Telf. (21662) Türk ve Nlâm Eserleri: Salı-Pcr-şembe-Pazar, saat 13.30-16.30 Tcif (21888)
Dolmabahçe Deniz Müzesi : Cumartesi saat 13 - 17. Pazar û - 18 Telf. (81284)
*
Bu gece M AKSI .M de 20.30 da
T Pazara İRÂKIM 185
kadar !-------------
¥
Salıdan itibaren
Cumarterd-Pumr matlııc IA !(’ Cumartesi mal melerinde
SİZİN SOKAK
* * * * *
* *
A
*
*
Talebeye tenzllftt. Ti. 43134
Sıhhî imdat
İstanbul Anadolu Ankara İzmir İzmir
Beyoğlu yakası
2222
41998
60536
91
2251
Karşıyaka 5055
İtfaiye
Beyoğlu 1I(MI Kadıköy HOBIS
lntanbul 24222 Üakllflar
Auiuua UU - İzmir 2222 - K.Yafca Şo55
•‘SES,, (4936(0 Yunan Tiyatrosu : Edda Gabler 16,30
Ankara
RUyUk Tiyatro (10370*40 Knock Sn-at 20 de
Küçük Tiyatro . (1116ü) Yalancı Akşıım naat 20 de
TİYATKO — İzmir Şehir Tlvat-ro«ı> Tel: 2364 - Bo>j beqlk (Piyes 3 perde 5 tablo;
Perşembeden manda İter nlcşnm naat 20.3O da - Pazar günü ea&l. 15 de matine
1 Aralık - 049
Beyoğlu ciheti:
AT.KAZAK : (42562) Cani kaçiyor-Meknika yohı
AK: (443(fi) M iğlııp eclllmıyenlcr
ATLAS i (40835) Montckrmto-nun miram
KI.IIAMKA : (İ3B95) Mağlûp
od İlmiyen i *r
İN(1 : (81595) Samba Kralı
İPEK : (44289) Montekrintonun mir/ıeı
LALE: (43595» Mağlûp etilimi-yenler
MELEK : (40868) 'I’rnvbıia
SAKAV: Tehlihcli karar
SVATPARR: (83113) Ele aşkı-Ayşcnltı duası
SPMF.it : (İ285D (Yunan Opereti» Gtınibroıı En Opal
SAltK ♦ (40380) Kanlı haydut
$IK ; (43726) İzmirli Dİmltrlo-•un mmıkeel
TAKSİM: (I.H91) Kanatlardan
Türbe
TAX: (80710) FUr çiçek Uç böcek • Zevk kurbanları
YENİ: (84137) Korkusuz Futtısy - Aşk şarlaşı
YILDIZ î (İ2H47) Samba Kralı
Istandı)* 1 ciheti:
ALEMDAR:' 133883) Kılışınım gölgelinde
ÇEMBEKLİTAŞ : (22513) Kor-«iinın adaleti - Renkli sürprizler
IIALK; (21901) ÇÖ1 aşkı - Altın küpeler
HİLAL: (22717) 15 anıhklu ugb hı.C8İ( (ikilen kap/ılı)
hTANIH L: (22367) Lekeli İHi-yat - üç kahraman
AZAK: (23512ı Şehitler ladeni MARMARA; (23880) Gümüşler gölgeni
MİLLİ: (22082) Kılıçların gölgesinde
YENt (Bakırköy) 16-128 Nnmun aözli - Ebediyen ynşanmnz.
Kadıköy ciheti:
HALE : (80112) Çögleç (yoıll film)
OPEltA: (60821) Gecelerin hA-kJmi - îlâhlnr sevişiyor
^(uı\ı \ : (60082) Ehlisalip seferleri
Üsküdar ciheti:
HALE: (60002) Gangeterler kâtibi - Şehzade Slmbnt
Ankara
ANKAI(\; (23432) Kara bayrak. BtYI’K; (15031) Nil MelikcHİ. I’AHK: r 111311 Fedakâr nna.
M (11071) Fedaîcâr ana, SCMElt; (14072) Merilik i»orcu -Alntiknlı kiX
Kl.ı s; (222V4) UimMİz katiller.
YENİ: (1i(ii0( Vahşi arzular.
İzmir -
ELHIMHA: Tel. 2573 — Ziller AbidcHİ
TAY YAK E: Tel: 8846 - Cezayir danşösü
\ EM SİSEM t: Tel: 4065 — Ruh-rııınan kılavuz - M(1 İdle*
LALE: Tci: 2753 — Şahane vale
- Kurumazof Kardeşler tas (1 SEM isi: Tel; 4248 — (L ile İle ayni)
KAltşiY Yl( V C İHETİ:
SI MEK: Trl; 15221 KailtlUa-Orümvi'lt
MELEK : Tel: ÎÖüOü — Şahitler kalesi
Radyo
Senfonik kımNvrler:
Saat; 11.00 BBC 19.16 m. — Londra senfoni orkestrası. — 16.15 BBC 19,31 m — BBC orkestrası. — 21 4li Ankara Radyosu (uzun dalga) — Plâklarla orktcRtrn esorlerl. — 22.15 BBC 19.31 m. — Opoıa eserleri.
Hnfif müzik:
Saat; 07.30 Ankara Radyosu: Plâklarla hatif orkohirn eserleri, — ok.30 Ankara Radyosu: Pbıklarl/I hafif müzik. — 09.15 BBC Radyosu 31.19 m.: Hafif orkotatra earrlerL — 13.45 Ankara Radyosu Filim müzikleri. — 18.15 BBC Radyosu, 19.31 m.: BBC vıırycte orkesiratn. — 18.45 Ankara Radyosu: Varyete müzikleri, — 19.20 Ankara
Radyosu: Melodiler. — 20.30
BBC. 19.31 m.: Grnrnl Hotci
Orkestrası. — 21.30 BBC, 19,31 m : Hafif orkestra eserleri.
Hiitıs nıfizlğl;
Saat: 08.30 BRC Radyosu: Plaklarla dans parçaları. — 14.15
BBC, 19.31 m . Syd Dean dans orkcslriL8i. — 15.15 BBC 10.31
m.; .Inz kulübü. — 22.J5 Ankara Radyosu: Plaklarla dana müziği. — 01.45 BBC. 19,31,25 m.: Dans ınilzigi.
Alaturka müzik;
Saat: 08,00 Şarkılar (Ankara Radyosuı — 12.30 Karışık şarkılar (Ankara Rnd.\osuı — 18.00 înce hu.z (Şedaraban faslı) Ankara Radyosu — 20.35 Tarihi Türk musikisi (Ankara Radyosu).
lliihrrlrr:
Ankara ve İstanbul Radyoları
saat 7 45. 13 00, 10.00, 22.45 — Saat 20.15 radyo gazetesi — BBC Radyosunun Türkçe neşriyat. analları: 7 15. 18,30. 23 00 Bu haberler 31.32 ve 41.40 metrelerden dinlenebilir.
Gelecek ve gidecek uçak, ekspres ve vapurlar
Bu aksam şehirde nöbetçi eczahaneler
GKLKCFK OLAN VÇAKLAR
14.45 — M.R. - Mısır — Kahire, Lefkoşe.
15.45 — K.L.M. - Hollanda Ams-
Eminönü İlçesi:
Süreyya (Kuınkapı).
Beşir Kemal (Sirkeci), hlınat (KüçlikpnznrL Sultanahmet (Alemdar).
I H|» ll(, rd :
Şifa (Ayvansaray).
Beyoğlu İlçesi:
Merkez. : Dşllasuda. Ecz. B.oğ. istiklâl C. 211. -
Taksim: Nihad Ecz. Tarisbaşı 02-94.
(ininin: Hayrettin Tav, Şair Ziya C. 20,
Sporidis Ecz. Necatlbev C. 306
>i->ll: V.ır.jh ı an: H G.C. 183
Mscldlyolçöy; Mor.K. C. 4 Kasımpaşa: Yeni Turan; Ka-
sımımda
Br’dklU’» İlçesi:
Nail Hallt Tipi, Köylçl.
İdili ih.ı‘^1:
tnnail HnkLı Ecz. Şehzade-başı, Necati Dirim Ecz. Fener. Rıdvan Ecz. Samatya
Hamdı Emgvn Ecz. Şehremini. Zİvil Nuri Ecz. Aksaray. Abrhet Ecz Knragümrük.
Heyholladu: Halk Eczanesi HA, Kadıköy İlçesi: Sıhhat Eczanesi Mada,
L'skÜdnr İlçesi:
Merkez Ecz. Selınanpak C.
terdam, Roma.
14.05—P.A.A- - Amerikan — Baa-ra, Şam.
16.35 — D.H.Y. - Türk — Beyrut, Lefkoşe, Ankara.
10.50 — D.H.Y. - Türk — Ankara
12.50 —D.H.Y. - Türk İzmir.
16.20 —D.H.Y. - Türk — Adana,
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
0---S.R. - İsviçre — Atina. Ce-
nova, Zürlh.
15.20 — P.A.A. - Amerikan —Brüksel. Londra, Shanon. G and er, Boston, New-York.
9.---D.H.Y. - Türk — Ankara
fi.20 — D.H.Y. - Türk — İzmir.
13.50 — D.H.Y - Türk — Ankara,
GELECEK OLAN VAPURLAR
22 — Sus — Bandırmadan.
6.30 — Konya — Bandırmadan.
7. — Seyyar — Karablgad&n,
17 —Bakır — Karadenlzdon.
17 — Cumburiyot — "
8,15 — Sus — Bandırmaya.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
4----Aualarta — lnoboluva.
19----Seyyar — KarabigayA.
17 — ülgcn — Ayvalık - İzmir.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER 6.45 — Semplon — Avrupa.
8.30 — Ankara.
7.10 — Tarsus.
GELECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 — Ankara.
21.30 — Slmpİon - Avrupa.
Soldan sağa:
1 — Kırk ha ramilerin hazînesini bulan, Nota. 2 — Nahif. Başkan 3 — Çatı, Hastalığı İyi elmlyo uğraşma. 4 — Çift ta bale Canın yongası. 5 — Vahşi bir hayvan. 6 — Ninbln. 7 — Kabul. Şikâr. 8 — Fazlasıyla. Amele. 9 — İnatçı. Sadaka, 10 — Pislik. Aşkta olmıyan.
Yukardan asnğı.vu:
1 — Yemin et. Bir ay adı. 2 — En aı. Birdenbire. 3 — Bir gıda maddesi. Doymak bilmiycn. I — Ne.fi eki. Alem. 5 — Bir şehrimiz. 6 — Bir gıda maddesi. Alâ. 7 — Arka, tîınit et. Ur. 8 — Yunanlstanda bir parti. Danun konarı. 9 — Bir rütbe. Dt unluğun yer. 10 — tavan edenler. Birbirinin aynı.
Dünkü lııılnıncnnın halli:
Soldun anğa:
1 — Ateş böceği. 2 — Saka; Ler. 3 — İlik; Üzüm. 4 — Amir; İkiz. 5 — Ek; Ar: Ma. 6 — Atik. 7 — Dil; Libude 8 — El; Yalan, 9 — Rahavet; Me, 10 — Nane; ltw>
Yuknrdnn aşağı:
1 — Asi; Ender. 2 — Talak; llâ«» 3 — Ekim; Al; Ha. 4 — Şakirt; Yan. 5 — İlâve. 6 — ölü; Akile. 7 — Cezir; Batı. 8 — Erlik: Han. 9 — Mim; Mı. 10 — în; Za; Eter.
Sayfa: «
SİYASI İKTİSADİ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER
Bu sayıda yazı İçlerini fiilen idare eden:
SACİD ÖGET
Bnaıldı^ı yer:
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
Jkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
o m O û; o aû
S
-J v u) a
AZ SARFİYAT
Y E N t İSTANBUL
2 Aralık 1941
COSSOR
MELOD* MAKER 494/AC
COSSOR
487-AX
AUDIOLA /,
PİLLİ 348 B tip
i.fiklöl Cadde.. 308 • Tel. 43849
5 lambalı.
Müzik meraklılarına mahsur
T. L. 280 taksitle
5 LAMBALI
HALİS C6VİZ MOBİLYALI.
T.L. 320 taksitle
Türkiye Umumi Mümessilliği :
LIBKA TİCARET T.A.O
4 LAMBALI AVRUPANIN EN GÜZEL PİLLİ RADYOSU
T.L. 300 taksitle
5 LAMBALI OTOMATİK DALGA DÜĞMELİ
T.L. 520 taksitle
COSSOR
474-AC K
AUDIOLA
I US-649
6 LAMBALI OTOMATİK İSTASYON DÜĞMELİ
T.L. 540 taksitle
COSSOR OTO RADYO \
466/6 5 lambolı
Urun ve Orio dalgalı. Otomotik istasyon düğmelerini hoiı. fâö taksitle
En müşkülpesentlerin arzularına cevap verecek şekilde bilhassa seçilmiş olan muhtelif boyda radyoların kalitesini, sesini ve şekillerinin zera-fetini seyretmeğe geliniz
( takdim
7»! vA î t I ’• pi l ’

Îktîsaılı olduğu kadar gözleri de yormayan tatlı ve parlak bir ışık veren, uzun ömürlü ampuller. açipa
Işık ampullerini
her yerde arayınız
ARŞÎMİDİS MÜESSESESİ T. A. Ş.
MUSİKİ MECMUASI \
İleri Türk Musikisi Konservatuarı
organı olan bu eserin 22 nci .«ayısı çLOı Yalnız musiki meraklılarını değil, her münevver insanı İlgilendiren kıymetli yazılar
Suzidil faslının notaları
Kurtuluş. Bozkurt caddesi No. 99 Telefon: 83534
I
I
w
i
Turizm ve seyahat acentalıgına müracaat Galata Rıhtım caddesi No: 19 Tel: 43126
I ■
o
t
• *
Yunanistan'a Seyahat
YiiHanMttna ilk seyahati tertip ettik.
Pasaport, vize masrafları dahil olmak üzere Gidip - Gelme 175 liradır.
N A K
adet
liralık
99
99
99
99
99
ayrıca
M
ve
99
yara
10
10
20
40
muhtelif
t"' Hin
HALI ANTİKA KIYMETLİ KİTAP
Beyoğlu, istiklâl Cad. No. 390 Narmanlı Ap. Avlu İçinde No.4
Telgraf: Librorius
Telefon: 4 007 1
üi|t»


«o


000Lira
Sürat• Konfor* Temizlik . Eğlence
En nefis yemekler • en itinalı servis
1.000
500
250
100
ikramiyeleri
Tasarruf hesabınızda mevcut ve yeniden yatıracağınız her 100 Ura İçin ayn bir numara alarak keşideye girersiniz. Keşidelerimizde isabet niabeti daima yüksektir.
Batı Akdeniz Hattı • İstanbul Pire Napoli Marsilya • Cenova
Batı Güney Akdeniz Hattı • İstanbul İzmir Pire Limasol Beyrut İskenderiye Napoli • Marsilya -Cenova

AVRUPA VE YURTTA MEC C A N î TA H S İ L İMKÂNINDAN FAYDALANMAK İÇİN ABONMAN KARNELERİNİ ISRARLA İSTEYİNİZ!
aboneman kuponu
Bu karneden kopanlaıı bir yaprak rnu kabilinde gazeteyi va'an h(ır muve/.rj ve ya tütüncüden bir grızein «atın alınır.
Aylık nalı; ztu> huruçtur,
YENİ İSTANBUL
ABONMAN
• KARNELERİ
GAZETE BAYİLERİNDE,
SEÇKİN TÜTÜNCÜLERDE VE
MÜESSESEMİZDE
KATILMAKTADIR.

Comments (0)