2 Eylül 1950
Cumartesi

■a’
SİYASİ İKTİSADÎ, MÜSTAKİL
» •
nesi
Yıl 1
Sayı 276
10 kuruş
Abone: Türkiye İçin seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
■■ ı
İlânlar : 8 ncı sayfada santimetresi 2 Hradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
yor VS'or yor
Y
YENİ ÎSTrANBUL 75.000 lira dağıt iyor KNBUL •-•il
TL
75.000 75.0 75.0 75.
I I
I.

Ü or t iyor iyor iyor
YE
YrJNT İSTANBUL 7» 000 lira dağıtıyor
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8


Posta Kutusu : 447 - İstanbul
TmI, eden: Hablb Edlb . TÖREHAN
Telefon : 44756 - 44757 Santral
w
••
I’


i
> •
Komünist dünyasını bir savunma çemberi içine alabilmek için
Mühim tedbirlerin görüşüleceği toplantı, Neıc-York’ta
Acheson,Bevin,Schuman arasında 12 eylülde yapılacak
İç politika
Hazırlanan gündemin başlıca maddelerinden biri de Türkiye
Tekrar olunan şeyler
BİZ. milletlerin ve belki de dünya hâdiselerinin üzerine tesiri olıuı tarihi İnkişafın bir tekerrürden İbaret olduğunu blllyoduz. Fakat en tabii millet ve memleket ihtiyaçlarının tatmin edilememesi dolnyısiyle bunların dalma yapılacağım sanmak ve tekerrürünü normal farzetmek İdareciliğimiz için o kadar iftihar edilecek bir şey olmasa gerek.
Eski Avrupa yirminci asra girmeden evvel bu İşlerle temelli bir surette meşgul olmuştur. Şehircilik konusu. her gün tekamül eden şekline rağmen basit esaslarını öteden lıerl tes-blt etmek kabiliyetini göstermiştir. Eski Sultan İdareleri zamanında bunları yapmaya İmkân bulamadığımızı kabul edebiliriz. Fakat Cumhuriyetin İlânından beri bu İşleri hıdledememiş olmaklığımıza ve sıcaklar geldiği zaman susuzluktan, kış gelince de kö-mürsüzlükten İleri gelen şikâyetlerin bize azâp ve ıstırap verdiğini de saklamamak isteriz. Çünkü bu İşler memleketimizde her şeyden evvel yapılmam İcap eden şeylerdir ve bunlar her hükümet veya belediyenin halka temin etmekle mükellef olduğu nimetlerin en tabiisi telâkki edilmek İktiza eder.
Onun İçin, şimdi, sanki yeni yapılan ve muazzam bir iş gibi gösterilen halkın suya, kömüre, elektriğe kavuşacağının bildirilmesi keyfiyeti He İftihar etmektense bunların* biran evvel yapılmasını ve İftiharla takdirin hAİka bırakılmasını daha çok münasip görmekteyiz.
âlenvto v’refll bir mevki almış ve artık şarkın hurafelerinden sıyrılmış nlan memleketimizin ilk Iş olarak halkın tabii ihtiyaçlarını temin etmesi ve medeni memleketlere yakışan İşleri başarmadı lâzımdır. Bunlardan sonradır ki, memleketin diğer ihtiyaçları düşünülebilir. Biz uzun zamanların tahribatına maruz kalmış olan memleketimizin her derdini birdenbire tedavi edebileceğimizi zannetmiyoruz. Bunun zamana ve paraya muhtaç olduğunu herkes gibi takdir etmekteyiz. Fakat Meşrutiyet ve bilhassa Cumhuriyet devirlerinde geçen zamanı da hiç az bulmamaktayız. Bilhassa sarfolunan paralardan ne büyük bir kısmının sırf bir gösteriş İçin harcandığını ve bu sebeple ne büyük bir milli servet payının za>l olduğunu düşünürsek cidden arınına-mak kabil değildir, idare ûrnlrlerlıııi-rln ve hükümetin faal olmasını memnuniyetle karşılanz. Fakat bunların bütün bu faaliyetlerinde şahsi arzuların bir yeri olamayacağını da söylemek isteriz. Çünkü bu faaliyetler şahın ile kaim olmakta ve şahsi düşüncelere iştinat ettiğinden memleketin umumi arzu ve Ihtiyaçlarlyle tevafuk etmemektedir. Halbuki bilhassa memleket İdaresinde tek bir a-hengin hâkim olması lâzımdır. Bu sebeplerden mevsimler itibariyle yapılacak bir çok İşlerden tıpkı yeni bir işmiş gibi bahsedilmesi ve artık bu İhtiyaçların nazarı dikkate almaşığının bildirilmedi hiç de sadra şifa verecek bir şey telâkki edilemez. Bizim istediğimiz şe.v memleket umumi hizmetlerinin artık nihai bir tarzda tetkik edilerek yapılması ve vergi veren vatandaşın tabiî ihtiyaçlarının teminidir. Bu, İdare âmirlerinin faaliyetinden ziyade, hu hususta yapılarak iyi bir programla temin olunabilir. İdare cihazımızın vazifesi artık bu programın pürüzsüz, bir larz.dn tatbik edilmesidir. Bu sistematik çalışma tarzma nail olduğumuz ve tatbiki İmkânını bulduğumuz zaman Türk vatandaşı yaşadığı topraklar li-zrrinde kendi ihtiyaçlarını düşünen ve onun tatmini yollarını arayan hükümetle mahalli İdarelere sahip olduğunu takdir edecek ve yaşama ferahlığını daha İyi hissedecektir.
Halbuki yarım ve şahsi tetblrlerle yapılan İşler İyi neticeler verse bile hiçbir zaman daimi bir tesire malik değildirler. Bilhassa blz.de gelenlerin en büyük arzuları gidenlerin yaptıklarını beğenmemek ve onun yolunda gitmemek olduğu İçindir ki. vazolu-nan şahsi esaslarda bir İstikrar hasıl olamamış ve asırlara yaklaşan bir zamandan beri halkın dinlediği şey hep yeni gelenin ne yapacağını İşitmek olmuştur. Bu tekrarlanan sözlerin tahakkuk imkânı olmadığını hâdiseler göstermiş olduğu İçin tekrar olunan sözlerin de fazla bir kıymeti kalmamıştır.
Demokrasi şahsa değil, kütleye ve onun bütün faaliyeti de programa İstinat eder. Onun İçin biz. şimdiki İktidardan artık en basit ve İptidai halk İhtiyaçlarının tatmini İçin esaslı bir program yapmasını ve herkesin de bundan sonra yapılacak şeyleri İdare âmirlerinin sözlerinden değil, hükümetin umumi İş programından beklemesini münasip görmekte kendimizi haklı zannediyoruz.
( Habib Edib - Töreban
Yunanistan - Iran - Ortadoğu ve Af rikanın müdafaasını
Atlantik Bölgesinin savunması ile imtizaç ettirmektir
Londra, 1 (AP) — Birleşik Amerika. Büyük Britanya ve Fransa Dışişleri bakanları 12 eylülde Ne\v-Yok’ta yapacakları toplantıda Batı İle Rusya araaıpda bir harp patlak vermesi hnllnde harp sahnesi olabilecek kesimlerin durumunu gözden geçireceklerdir.
Diplomatik kaynaklar bugün, bakanların müzakere gündeminde kayıtlı tehlikeli telâkki edilen noktaları açıklamışlardır. Bir dünya haritası Üzerinde İşaretlenince bu noktalar Rusya ile kızıl dostlarının hudutlarını hemen hemen tamanılyle çember İçin® almakta. Keredeki arka kapılarından başlayıp Almanya etrafında kıvrıldıktan sonra yukarı doğru Şimal Kutbuna kadar uzanmaktadır.
Dış bakanlan müzakere gündeminde bundan başka Doğu - Batı ticareti gibi konular da vardır. Bu hususta-
kJ Batı siyaseti harp endüstrisi İçin önemli emtianın kızıl devletlere herhangi bir tarzda intikalini durdurmayı gözönünde tutmaktadır.
Diplomatik şahsiyetlere göre. Birleşik Amerika, Büyük Britanya ve Fransa tarafından hazırlanan müzakereler gündemi aşağı yukarı şu meseleleri ihtiva etmektedir:
1 — Uzakdoğu: Bu madde altımla bilhassa İncelenecek konular, komünizmin Güneydoğu Asyadaki yayılışı, bu bölgeye İktisadi yardım yapmak hususundaki Batılı projeler tam teşekküllü bir iç harbe sahne olan Çin Hlndlstanı, Kore ve Amerikanın moza Adası meseleleri vardır.
2 — Doğu - Batı ticareti: Gaye İhdas etmeksizin
ketlere harp endüstrisinde kullanılabilecek malzemenin satışını durdurmaktır.
New-York toplantısında bulunacak 3 Dış Bakanı: Schıınıan, Bevin Achcson
himaye ettiği For-
bir İktisadi abluka
şimdiki halde tanı komünist memle-
Amerikan Yardım Heyeti Başkanı şehrimizde
Koreye gidecek Birlik müessir rol oynıyacak
Tümgeneral Amold, talim İçin çok az zaman bulmuş olmasına rağmen Birliğin gayet iyi hazırlanmış olduğunu söyledi Amerikan Yardım Heyetinin y*nl
Başkanı Tümgeneral Arnold dûn hususî uçağı ile Ankaradan şehrimize gelmiştir. Şehrimizi ilk defa ziyaret eden Mr. Arnold dün kendisiyle konu-
ALMANYADA
Müttefikler
manevrası
Heldelberg 1 A.A. (Reııter) — 100.000 kişiden fazla İngiliz, Amerikan ve Fransız askeri eylül ayında yapılacak manevralara iştirak edeceklerdir.
Bu manevralar müttefiklerin Avrupada şimdiye kadar yaptıkları en mühim müşterek manevralar olacaktır.
Amerikan kuvvetlerinin İdare edeceği manevralar 11 eylülde doğudan Frankfurt’a doğru yapılacak mefru? bir hücumla başlıya çaktır.
Müteakip günlerde müttefik kuvvetler geri çekilecekler yeniden toplanacaklar ve dokudan gelecek bir taarruzu durdurmaktaki kabiliyetlerini deniye-cek harekâtta bulunacaklardır.
şan bir arkadaşımıza aşağıdaki beyanatı vermiştir:
“— latanbula. yardım malzemesinin boşaltıldığı binanın vaziyetini görmek ve askerî mektepleri ziyaret etmek Ü7.ere geldim: Limandaki tahliye işi memnuniyet verici sürattedir.
Memleketinizde henüz 15 günden beri bulunuyorum. Bu müddet zarfında Türklerin Atatürk inkılâbından beri çok büyük ilerlemeler yapmış olduğunu müşahede ettim.
Türkiye muhakkak kİ daha çok ilerliyecektir.,,
Koreye gidecek Türk birliği * hakkında arkadaşımızın sorduğu suali Tümgeneral şöyle cevaplandırmıştır:
“— Koreye gidecek birliği gördüm, kendileri hâlen Ankarada talim görmektedirler. Eğitim henüz bitmedi, fakat vaziyet iyi gözüküyor.
Türk iyen İn Koreye asker yollaması Türkler İçin İftihar edilecek bir şeydir. Eminim ki Türk askeri birliği Korede çok müessir bir rol oynı-yacak ve onların orada gösterecckle-lerl kahramanlıklarla bütün Türkler İftihar edeceklerdir.
Birlik, gitmeden evvel tâlim görmek için pek az bir vakit bulmuştur. Buna rağmen gayet İyi hazırlanmak-ladırlar ve hepsi de Koreye gideceklerinden memnundurlar.,,
Son harpte Mc. Arthur’ün kumandasında çalışan ve Japonyanm işgalinde bulunan Mr. Arnold, Kore'yi do tanımaktadır. Bu münasebetle Kore-nln ikliminin Türk askeri İçin müsait olup olmıyacağına dair sorutan suale Tümgeneral şu cevabı vermiştir:
Korenin iklimi Orta Anadoluya çok benzer, bunun için Türk nln Korede zorluk çekeceğini mlyorum.,,
Tümgeneral Arnold, dün Ankaraya dönmüştür.
askeri-zannet*
8 — Avusturya İle yapılarak barış andlaşmam: Batılı devletlerin A-vusturya İle bir barış andlnşması akdi için sarfettiklerl gayretler şimdiye kadar neticesiz kalmıştır. Dört büyükler arasında, Dışişleri Bakan yardımcıları banaliyle yapılan 257 toplantıda ilerleme kaydedllememlştir.
4 — Türkiye, Yunanistan, İran, Ortadoğu ve A trikodaki savunma meseleleri: Gaye bu bölgelerin müdafaasını Atlantik bölgesi müdafaasiyle İmtizaç ettirmektir.
5 — Şimdiki hâdiselerin ışığında Birleşmiş Milletler meselelerinin tetkiki: Anlaşıldığına göre bu madde İle İlgili olarak Rıısyanın. teşkilâtın çalışmalarını aksatacak mahiyetteki hareketlerine karşı alınabilecek tedbirler, Birleşmiş Milletlerin Korede giriştiği harekâtın finansmanı „ve General Mac Arthur’ün Küredeki Birleşmiş Milletler kuvvetleri komutanlığı görüşülecektir. Bildirildiğine göre, Büyük Britanya İle Fransa Birleşmiş Milletler emrimle olan Mac Ar-thıır'ün bazı hallerde Koreye d3İr Güvenlik Konseyi kararının şümulü haricinde hareket ettiğinden pek memnun olmamışlardır.
fl — Kuzey Atlantik Paktı Dış bakan vekilleri Konseyinin tavsiyeleri: Bakanlar Batı Almanyanın Batı Avrupa savunmasına İştirak ettirilmesine dair bazı tavsiyeleri gözden geçireceklerdir.
7 — Rusya İle Kızıl çinin Birleşmiş Milletler Teşkllâtlyle münasebetleri: Pekin hükümetinin Birleşmiş Milletlere üye olmak hususundaki talebi etraflı surette gözden geçirilecektir. Büyük Britanya Mao-Tse-Tung rejimini tanımıştır. Amerika ve Fransa Komünist Çin Hükümetini tanımamaktadır. Büyük Brltanyanın İddiasına göre, Amerika ve Fronsanm bu siyaseti Kızıl Çinlileri büsbütün Rıısyanın kucağına atmaktadır.
8 — Al manyaya dair üç devlet tetkik grupıınun raporları: Bu meyanda müttefik İşgal statüsü, Batı Atman-yaya İç ve dış İşlerinde daha fazla serbest İlk verecek şeklide muhtemel olarak gözden geçirilecektir.
FT i*
w ve bıı
Kore’deki hareketinden İngiliz Fransızların memnun olmıyarak toplantıda, hakkında İzahat Istlyecek-leri söylenen Mac Art hur
Korede
Amerikalılar Naktong cephesinde 8 millik bir çekilme yaptılar
akşam
YALNIZIZ
Yazan: Peyami Safa
Harp Akademisinin yeni mezunları
Kara. Denli ve Jlava Şubelerini bitirerek
Bn yıl Harp Akademisinin diploma tevzii töreni dun Yıldızdaki Harp Akademisinde yapılmıştır.
Orduya dönecek olan kurmay subaylarımızın Yııksrıkl resündo Harp Akademisinin bu senek! mezunlan grup halinde görülmektedir.
Konseyde Cenup Kore
mümessili bulunacak
Kuzey Kore mümessilinin bulunması ise, büyük bir ekseriyetle reddedildi
Baş-eren top-bl-
Tokyo, 1 (AP) — Cumartesi günü sabaha karşı Tokyoya Kore cephesinden varan son haberlere göre, umumi durum şu şekildedir:
Cuma gecesi geç vakit Naktong nehri cephesindeki Amerikan birlikleri Kuzey Korelilerin harbin başlangıcından beri giriştikleri en büyük taarruz karşısında bazı kesimlerde 8 buçuk mil geriye çekilmişlerdir. Daha güneyde, Masan cephesinde, tankların himayesinde mukabil taarruza geçen Birleşmiş Milletler kuvvetleri yanmakta olan Hanıan şehrini istirdat etmişlerdir.
Tahminen 50 bin mevcutlu komünist kuvvetlerinin Naktong cephesinde a-tıldıkları ölüm kalım taarruzunun başlıca iki hedefi vardır: savaş hattından 35 mil mesafede, Güneydoğu sahili ii-zerindoki müttefilderin ana ikmal limanı Pusan ve Birleşmiş Milletlerin on ileri hattaki ulaştırma ve nakliyat merkezi Taegu.
25 İnci Amerikan Tümeninin Hamam İstirdat etmesi kızılların Pusan üzerine yürüyüşünü muvakkaten durdurmuştur. 2 nci Amerikan Tümeninin geri çekilmesi neticesinde ise öncü komünist birlikleri Tnegu’nun 11 mil yakınlarına sokulmuşlar ve Pusan -Taegu şosesi muvakkaten elden çıkmıştır.
Tahminlere göre, Kuzey Koreli kızıllar giriştikleri bu taarruzda şimdiye kadar 2.000 olii ve 6.000 yaralı vermişlerdir.
Lake Success, 1 (AP) — Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bu gece Türkiye saatiyle 22.15 te toplanmıştır. İngiliz delegesi Sir Gladwin Jebb başkanlık makamını İşgal etmiştir, kanlık devresi dün gece sona Sovyet delegesi Jakob Malik’in lantılara iştirak edip etmiyecegi
linmemekteydi. Malûm olduğu veçhile Sovyet temsilci heyeti Birleşmiş Milletler Teşkilâtında hâlâ Milliyetçi Çine yer verilmesi meselesinden çıkan ihtilâf neticesinde Teşkilât toplantılarını boykot etmekteydi. Jakob Malik, Güvenlik Konseyi başkanlığı sırası kendisine geldiği zaman bu boykota son yerip t.opl^ptılar^ iştirajf etmişti.
Bugünkü olurumun açılmalına bir kaç dakika kala Jakob Malik etrafında müşavirleri olduğu halde meydana çıkmıştır,, Güvenlik Konsçylodo söz a-j lıp almıyacağı sorulunca: “Ntıhnakaşa-. Tarımız olacak. Sükûtun altın olduğuna İnananlardan değilTm.. demiştir.
Konsey, müzakereler gündemini mü-nakaşasız ve süratle kabul etmiştir. Müteakiben Konsey Başkanı Sir Glad-win Jebb, Güney Kore Büyükelçisi John M. Tehang’ı Konsey masasında yer almaya davet etmiş ve Malik buna derhal itiraz etmiştir. Malik in bir aylık başkanlığı sırasında Konseyin çalışmalarına mâni olan ve usûl konu-lariyle ilgili tartışmalara yol açan Ko-renin bu temsil şekil meselesiydi. Komünist olmayan memleketler Kuzey Korenin Birleşmiş Milletler “ateş kes,, emrine meydan okuduğunu ve bu itibarla dinlenilmeye hak kazanmadığını İleri sürmekteydiler.
Malik. Birleşik Amerika He “aynı telden çalanların,, hem Güney ve hem Kuzey Koreyl temsilciler göndermeye davet etmemekle Birleşmiş Milletler Anayasasını ihlâl ettiklerini İleri sürmüştür. Sovyet delegesi, Koredekl mütecavizin Amerikan hükümeti olduğunda Israr etmiş: “Mütecaviz burada fakat kurban «yani Kuzey Kore) burada değil., demiştir.
Son ay zarfında bütün toplantılarda olduğu gibi Konsey salonu ve dinleyicilere mahsus yerler yine hıncahınç dolu İdi.
Sir Gladwln Jebb’in daveti üzerine Güney Kore temsilcisi Tchang la müşavirleri masanın etrafında yer almışlar ve Malik’in konuştuğu müddetçe yerlerinde oturmuşlardır.
Toplantıda Trygve Lle de bulunmuştur. Başkan Gladvvln Jebb. 25 ba-7,iranda alman karara tevfikan, derhal Güney Kore temsilcisini Konseye İştirake davet etmiştir.
Konseyde Cenup Kore mümessili bulunacak
Lake Success, 1 (YÎRS) — Malik, Şimal Kore mümessilinin Konseye çnğrılması teklifini tekrarladıktan
YENİ ISTANBUL’un
romanı
“Matmazel Norallya’nın Koltuğu" adındaki son romanının uyandırdığı geniş alâka Üzerine, Peyami Satanın yeni bir romanı sabırsızlıkla bekleniyordu. Uzun zamandan beri bu eserini huzırlnyun kıymetli romancı “YAI.NIZ1Z” adını verdiği yeni romanını (YENt t81 \xbi r sütunlarında okııy uçulanınıza
sunmayı tercllı etmiştir.
Bugün 3üncü sayfamızda Peyami Safa ile yaptığımız konuşmayı okuyunuz
sonra Reis Gtadwin Jebb bu teklifi •‘her İki mümessilin,, çağrılması şeklinde reye koyacağını, ancak eğer bu teklifi reddedilirse Cenup Kore mümessilinin Konseyde bulunma hakkının sâkıt olmaması lâzım geleceğini bildirmiş, bu husus reye konarak ekseriyetle kabul olunmuş ve bunu takiben Malik tarafından yapılan teklif keza reye konarak Sovyet Rusya ve reyine redde-
Yugoslavyanın iki muhalif karşı diğerlerinin ittlfakiyle diimi.ştir.
B.B.C. nln muhabirine göre, reisken 31 günde halledilemiyen bir
mesele bu suretle riyaset makamını Jebb İşgal ettiği içli. 10 dakikada ‘halledilmiştir.
Malik
r * »t
Ordu atletizm
takımı geldi
Takım bir kaç gün sonra Fransaya hareket edecek
1950 yılı Dünya Ordulararası Atletizm Müsabakalarına katılmak üzere Türk Ordu Atletizm Takımı, bugün öğleden sonra iki askeri uçakta îs-tanbula gelmiştir. Kafile tstanbulda bir müddet kaldıktan sonra Atina -Roma - Nta yolu ita Fratısaya gidecektir. 9. 10 eylül tarihlerinde Po şehrinde yapılacak otan bu müsabakalara Türkiye, İngiltere, Fransa, İtab ya, Belçika. Holanda, Yunanistan, İsveç ve muhtemel olarak Mısır orduları atletizm takımları katılacaktır.
Türk takımında 3 idareci ve 18 atlet vardır. Kafile başkanı Harp Okulu Beden Eğitimi Başöğretmeni Yarbay Hüsameddin Güreli, Antrenör Binbaşı Tovfik Böke, idareci de Üsteğmen Mithat Dertürk’tür.
Atletler: İsmet Uysal, (cirit) “1949 yılı ordutarnrası cirit atma şampiyonu,,; Ziya Ünüvar (sırık); Çelil Uçarer (disk); Nuri Turan (gülle); Muzaffer İskender (çekiç) ^949 yılı ordulararası çekiç atma iiçüncüsü,,; Sabri Sarıyer (üç adlim); Münir KÖ-seoğlu (sırık); Emin Tokgöz (gülle); Abdullah Gökpınar (800); Güç (100. 200); Şahap Uluç Fikret Evirgen (400); yılmaz (100, 200); Halûk
(100, 200); Yekta Sertçi (Uzun); Orhan Ortaç (400); Zekâi Andaç (3000 engelli); Necmi Sezgin (yüksek); Osman Coşgül (5000, 10000) “1949 yılı dünya ordulararası birincisi,,; Mustafa Batman (110 engelli).
Fikret (400); Nejat Tiirk-Onurlu
Sayfa
yeni İstanbul
2 Eylül 1950
TETKİKLER|
Kısmet’in kanatları altında
/
ŞEHİR HABERLERİ



Sanat hareketleri
Yurt göklerinde koyulaşan, kıyılan yırtıla yırtıla yayılan bir bulut yığınının bellrişi, içimizde ürperişler uyandırır. Biliriz: Seller kabaracak, çaylar coşacak. ırmaklar yataklann-dan fırlayacaktır. Bunun neticeleri yüzyıllardan beri hiç değişmemiştir. Tarlalar, köyler, şehirler su altında kalır. İnsan ellilin yıllar boyunca yarattığı değerler bir kaç saat içinde hiç olur ve Hükümet yardıma koşmaz, tohum vermezse arkadan gelen yılın llkbahan, sefalet ve ümitsizlik içinde akar, gider. Kısmet.. Anlaşılmaz ve görünmez bir kudretin, tedbir düşünmeyen insana ayırdığı hayat payı bu, işte..
Mangaldan sıçrayan kıvılcım; sarayları, mahalleleri, şehirleri, kısa bir zaman içinde, döküntü ve taş yığınlarına çevirir. Milyonlar, Monte Carlo kumar masalarının batakçı temposunu katkat gölgede bırakacak bir hızla erir. Ve, düşününüz, bu eriyen şey, millî servettir. Gene Hükümet yardımını ararız. Başka eksiklerimizi tamamlayacak paralarla her yıl tedbirsizliklerimizi öderiz. Yurdumuza dadanan, musallat olan yıkım; bizi iki taraftan çeviriyor. Bir taraftan milli zenginliğimiz, damla damla değil, göl göl kuruyor, öte taraftan da devlet bütçesi, yardım adı altında, başka yerlere dökülüyor. Biz, yüz yıllardan beri, kollarımızı bağlayarak hâdiselerin akışım yılgın bir tevekkülle seyrediyoruz. Kısmet.. Biz, bu karanlık ve kendi kuruntumuzdan doğmuş kudretin kanatlan altında yaşamaktan henüz büsbütün bıkmış deglllzdlr.
Şamanlar; şahsiyeti masallara bürünmüş Oğuz Han’a:
“— Ey ulu Han.. Senin binlerce yıl sonra -gelecek uzak torunların, toprağın büyük ve yapıcı mânasını unutarak bahtlarını kuruntularındım doğan gölgelerin eline verecekler ve seııln yaşayışı İnkâr etmeyen yolundan ayrılmayı kurtuluş fazileti sayacaklardır.,, demiş oysaydı, kudretli Han. mutlaka bol bir kahkaha ile gülerdi. Fakat yaşayış bezgini sayırız milletler de bir zamanlar bu yoldan geçmişlerdir. Epaminondaslar, Themistoklesler yetiştiren eski Elenler, Opimylerine arka çevirdikten sonra Hagion Oros (Aynaroz) a kapanmayı bir olgunluk İdeali saymamışlar mıdır? Beklenilmeyen hâdiseler, milletlerin ruhunu temelinden değiştirebilir Ve realist bir halk yığını, yılların elinde işlendikten sonra, benliğinden pek çok şeyler kaybedebilir. Biz şimdi yalnız benliğimizin değil, aynı zamanda çağımızın genel gelişimine de yabancı hayat görüşlerinin acısını çekiyoruz.
Kısmeti insan tedbirine kıskıs gülen bir kudret gibi düşünenler vardır. Onlara göre, ne yapsak bunun Önüne geçemeyiz. Doğrusu (???) herşeyi o-luruna bırakmaktır. Tarihimizin son yüzyıllarında, kısmetin tek hayat gerçekliği sayıldığı zamanlarda, bu görüş uğruna bölgeler feda ettiğimizi, hattâ bir İmparatorluk bile gömdüğümüzü hatırlamak lâzımdır. Bu, korkunç anlayış ve görüş âfeti, şimdi, şehirlerimize, köylerimize, tarlalarımıza çekilecek kadar tavsamıştır diyebiliriz. Biz, artık bilmeliyiz kİ. İnsan; bahtının hamurunu kendi e-llyle yuğuran ve ona istediği şekli veren bir varlıktır. Yaşayış güreşinde de ancak bu İnsan tipi üst gelebilir. Tarihin enginlerine ilk çıkışımızda biz böyleydik işte... Milli benliğe dönüşü de yalnız bunun için İstiyoruz. Dağlar, insan yüzü görmemiş ormanlar, göller ve denizler aşmış bir topluluğun çocukları nasıl olur da kısmet gibi bir kuruntuya boyun e-gerler? İnsanın yer yüzünde bir bahtı varsa o da kendi yolunun kahramanı olmaktır. Türk Devrimi bize böyle bir hayat görüşü getirmiştir.
Biliyoruz ki, topluluğa temel veren fikirler, görüşler. İdealler, bir çok öncülerin sabrını tüketecek bir ağırlıkla yayılırlar. Fakat tesirleri de o kadar uzun sürer onların. Biz, bunun örneklerini kendi sosyal hayatımızda da görebiliriz. İş haşında bulunanların düşündükleri tedbirler, geniş halk yığınlarına kadar uzanmak imkânlarını bulamazsa genel hayat düzeni-
Yazan : M. NERMÎ
m İzdeki aksaklıklar Önlenemez tabiî.. Bu, bize. Devrim yolu ile, girişmiş olduğumuz işin büyüklüğünü ve e-hemmiyetlnl Apaçık gösterir. Su baskınlarının, yangınların ve türlü tür-İÜ ihmallerin hiç olmazsa yüzde ellisini kurtarmak her zaman mümkündür. Temelsiz bir hayat görüşü yüzünden yüz yıllar boyunca gördüğümüz zararı hesaplarsak kaybımızın milyarları bulduğunu kolaylıkla anlayabiliriz. Bir Balıkesir yangını 30 milyon liraya malolursa, bahtına bırakılan hayvanların kırımı, tarlala-m süprülüşü, orman yangınları, pembe kurt, yeşil kurt derdi, saymakla tükenmeyen afetler, bozulmalar ve çürümeler bir tarafa bırakılmak şar-tiylo, bize nelere malolmazl. Kaybımız en iyimser bir tahminle her yıl yüzde ona yaklaşmaktadır. Bunu yıllık milli istihsal değerimizde karşılaştırırsak dehşet verecek bir rakam belirir. Çünkü, bu, 10 yıl içinde, şöyle böyle, devlet bütçemizin dördü kadar bir para tutar. Yüzyıllarca süren kısmet saltanatının zarar hesabını kendimiz yapabiliriz artık. Onun için biz, eski hayat anlayışını barındırmak ve yaşatmak İsteyenlerin vatan karşısındaki sorumluluklarından şüphelenmekte çok haklı olduğumuzu sanıyoruz. Varlığın yıkıcı kuvvetleriyle güreşen insan hangi a-lanlarda üstgeleceğtnl önceden hesaplayabilir. Çağdaş cemiyet, böyle bir insanın cemiyetidir, zaten.
Eski bir hayat anlayışından yepyeni bir görüş sistemine geçilen zamanlarda bütün müspet hareketleri Ayarlamak çok güçtür. Önün için bir çok tedbirlerimiz, kısa bir zarftan İçinde, soj'suzlaşıyor. Onun için yurdun her yerinde seller, yangınlar kuduruyor. Türk serveti eriyor. Benimsenmeyen tedbirlerin neticesi bu.. Sorumluluk duygumuzu kurutan, iç kudretimizi uyuşturan zihniyetten büsbütün kurtulmadıkça, her yıl, aynı hâdiselerle karşılaşacağız. Gerçeklik son derecede acıdır, ama. kısmetin kanatlan altında da yalnız böyle sürprizler var* dır.
Suriye Başkonsolosu terfian başka bir vazifeye tâyin edildi
Bir buçuk seneye yakın bîr za-mandan beri şehrimizdeki Suriye Başkonsolosluğu vazifesini İfa etmekte olan Züheylr Murabet terfian Moskova Sefareti birinci kâtipliğine tâyin edilmiştir.
Sovyet Rusyadakl Suriye sefirinin biraz rahatsız bulunması dolayi6İyle bir müddet maslahatgüzarlık vazifesini deruhte edecek olan Züheylr Murabet yakında yeni Vazifesine hareket edecektir.
Yeni Suriye konsolosunun bugünlerde şehrimize gelmesi beklenmektedir.
Ermeni Kardinali Ağacanyan bugün Romaya gidiyor
Ermeni Katolik Patriği Kardinal Ağacanyan bugün Ankara vapuriyle Napoliye hareket edecek, oradan Komaya giderek Papa tarafından kabul edilecektir.
Kardinal kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu tarafından vilâyette kabul edildiğini ve gerek bu ziyareti sırasında kendisine ve gerekse memleketimizde daimi olarak ikamet etmekte olan Ermeni Katoliklere Hükümetimiz tarafından gösterilen iyi kabul ve kolaylıklara karşı şükranlarını belirttiğini ve TÜrkiyeden çok İyi intibalarla ayrıldığını söylemiştir.
Tekel Umum Müdürü bu akşam Ankaraya gidiyor
Tekel Umum MüdUrlU&ünün 1951 yılı bütçesi tamamlanmıştır. Umum Müdür Hadi Hüsmen yeni bütçeyi hâmllen bu akşam Ankaraya hareket edecektir.
Yeni bütçede bazı müdürlükler birleştirilmiş ve kadrolarda âzam! tasarruf esası gözönünde tutulmuştur.
Şehir köşesi
Türbeler ve yatırlar
Pey-
Deniz Harp Okulunu bitiren, y donan mamıza katılan genç subaylar grup halinde
l/erle-lyi o-
Resim Sergisi
* S’ /
• . z- -A f ‘

tür-iken
Eyilpte Haerefi Hafidin beei açıldı. Buram, kapalı de eiyarctpdh idi.
Bba EJyyubu Bneari,
yamberlmizin mihmandarı idi. Bir Arap akını eenaeında, Konetantanlye civarında eehit edilmişti, tetanbulun eapttnda, toebit oraya
ruhlarına korku, t-temtelik yapmak-
eehabı keef, metannı etliler ve büyük Fatih bir cami yaptırdı.
Şehirde bu gibi tarihi rin açılmaet bir bakıma
luyor. Zira, kenarda, kölede ^evliya,, diye mumlar dikilen mezarlar var. Bunlar, çocukların, gençlerin eaf din hfecinden ziyade man yerine hurafe, yerine süflilik telkini tadır.
Meeelâ Bebek Ur Rumelihisarı arasında yolu takip eden duvarın ortasında bir kovuğa bir müdettir, akçamlam iki, üç km çocuğu gelip mum yakıyorlar. Namaz kılmasını bilmedikleri şüphesiz olan bu çocukları oraya scvkrdmler kimlerdir f Oradaki yatır kimdir T
Tcvkir edilmeleri Ideım gelen tarih büyüklerinin türbeleri açılırken bu gibi sahte itikada yer verecek hareketlerin de önüne geçilmelidir.
bîr İstanbullu
Lübnan Elçisinin basın toplantısı
Memleketimizdeki Lübnan Elçisi Emin el Ahtab bugün öğleden sonra Ayaspaşadaki konsoloshane binasında bir basın toplantısı yapacaktır. Elçinin bu toplantıda Lübnanın Güvenlik Konseyine namzetliği hakkında izahat vermesi muhtemlldir.
Teknik üniversite cinayetinin duruşması dün yapıldı
Teknik Üniversite Profesörü Feyyaz Gürsanı öldüren Elektrik Fakültesi talebelerinden Mehmet Taşke-sen'in muhakemesine dün saat 10 dan itibaren 2 nel Ağır Cezada devam edilmiştir.
Hâdise şahitleri dinlenilmiş veb u arada savcı İle sanığın avukatları arasında bazı tartışmalar olmuştur. Neticede muhakeme diğer şahitlerin celbi için başka bir güne talik edilmiştir.
Barbaros Türbesinin açılışı dün yapıldı
2 No. h Parka nakledilen Barbaros Çeşmesinin Eski Eserleri Koruma Cemiyetinin nezareti altında restorasyonu tamamlanmıştır.
Dün Vali ve Belediye Reisi tarafından açılış töreni yapılmıştır. Törende Milletvekilleri, Şehir Meclisi Üyelerinden Feridun Dirimtekin ve Sular idaresi temsilciler! hazır bulunmuşlardır. Açık Hava Tiyatrosunun karşısında mermer sanatının bütün inceliklerini taşıyan çeşmenin kordelâsını, Vali ve Belediye Reisi, “Su dâvasının halli hedefine yaklaşıyoruz, çeşmeden akan su milletimize ve hemşerilerimize hayat ve sıhhat kaynağı olsun,, diyerek kesmiş ve ilk bardak suyu İçerek davetlilere teşekkür etmiştir.
Yeni Bulgar Başkonsolosu Valiyi ziyaret etti
Bulgar Başkonsolosu dün Belediye Reisi Prof. Gokay’ı etmiştir. Aynı zamanda eski Başkonsolosu da Vali ve Be-
Yeni Vali ve ziyaret Bulgar
lcdiye Reisine veda ederek memleketimizde çalıştığı müddetçe gördüğü kolaylıklar dolayıslyle teşekkür etmiştir.
I

Harp Akademisini bitirerek
orduya katdan subaylarımız
Bu münasebetle dün Yıldızda bir tören yapıldı. Ayrıca, Deniz Harp Okulunu bitiren subaylarımıza da diplomaları dağıtıldı
Bu yıl Harp Akademisinin Kara, Deniz ve Hava kısımlarını bitirerek ordumuzun saflarına katılan kurmay subayları İçin dün saat J6 da Yıldız Harp Akademilerinde bir diploma töreni yapılmıştır. Törende, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Korgeneral Şükrü Kanatlı, Korgeneral Nu-reddin Baransel, Üniversite Rektörü, Vali ve Belediye Reisi Amerikan Askeri Yardım Heyeti Başkanı hazır bu. lunmuylardır.
İstiklâl Marşı İle başlıyan töreni. Harp Akademisi Komutanı Korgeneral Feyzi Mengüç bir konuşma Be açmıştır.
Feyzi Mengüç, bu sene Harp A-kademislnin bu yıl için kabul edilen sistemin Bk mahsullerini İdrâk ettiğini söylemiş, yeni sistemden bahsetmiş ve demiştir kİ: “Bu sene, harp Akademisinden mezun olan arkadaşların başarı nispeti şimdiye kadar görülmemiş derecede olmuş ve nispet % 98,5 u bulmuştur. Gençlere ve öğretmenlerine şükranlarımı aunanm.,,
Korgeneralden sonra Akademiyi bitirenlerden 3 üncü sınıf birincisi Enver özbakan konuşmuş ve müteakiben bu yıl mezun olan 169 subayın diplomaları verilmiştir.
Son olarak söz alan Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut töreni kutlamış ve mezunlara hitaben demiştir ki:
“Siz, mutlaka sizden öncekilerden üstün çıkıyorsunuz. Sizden sonrakiler sizden de Üstün olacaktır,
vaffakıyet için bilgi ve tatbikat lâzımdır. Birincisi Be İkincisi do zaman ve tecrübe ile o-lacaktır. Çalışacağınız müesseseler-de benliğinizi unutun. Ben yaptım demeyin. Muvaffakiyeti komutanınıza, kuşum kendinize maledln. Sizden şıınu isterim: Azimli ve realist olun. Yolunuz açık olsun.,,
Denk Harp Okulundaki diploma töreni
Deniz Harp Okulu ve Kolejinin 174 üncü yıldönümü dün Heybeli-
adadaki okulda parlak bir törenle kutlanmış ve bu yıl mezun olan genç deniz subaylarımız diplomalarını alarak and İçmişlerdir.
e
Saat 15.20 de Donanma Komutanı Tümamiral Rıdvan Koral, Donanma Kurmay Başkam Tuğamiral Münci İle birlikte, hususî motöründen rıhtıma çıkarak aaker! merasimle kar-şBandı. Bunu müteakip, başta deniz bandosu olduğu halde, genç denizcilerimiz tabur halinde, sırtlan denize, yüzleri misafirlere dönük olarak mevki aldılar. Bandonun İştirakiyle hep beraber istiklâl Marşı söylendi ve tören böylece başlamış oldu.
Mu-
mücehhezsiniz.
Almanyaya ilk parti pamuk İhraç edildi
İkinci Dünya Harbi İptidasından beri ilk defa olarak Almanyaya 255 tonluk bir parti pamuk Denizyollarının muntazam şilep postasını yapan Rize vapuriyle ihraç edilmiştir.
Yurdun ötesinde, berisinde kır çiçekleri gibi boy atan hava kulüplerinin sayılarını arttırabllmek, Türk Hava Kuramıma yardımlarımızı çoğaltmaya bağlıdır.

Kömür tevziatında halka güçlük çıkaranlar süratle cezalandınlacak
Beyannameli bir evden aynlıp gecekondu kuranlara kömür veriliyor.
İstanbul Kömür Tevzi Müessesesi halkın daha kolaylıkla kömür alabilmelerini temin İçin Kuruçeşmede yeni tesisat meydana getirmektedir. Bu tesisat sayeulnde yağmurlar ve Boğuklar başlamadan evvel bütün İstanbullular kömürlerini alabileceklerdir.
Öğrendiğimize göre, evvelce kömür beyannamesi verilmiş bir yerde oturup da oradan gecekondulara geçenlere kömürleri peyderpey verilmektedir.
Bugün saat 17 de Taksimde Fransız Konsoloshanesi salonlarında genç ressamlardan Mukaddes Erol, Mü-zeccel ve Fikret Ürgüp müşterek bir sergi açacaklardır.
Sergi 12 eylül akşamına kadar a-çık kalacaktır. Ziyaret saatleri 10 Be 19 arasıdır ve serbesttir.
Açıkhava Tiyatrosunda son müsamere
Bu akşam, Açıkhava Tiyatrosunda Şehir Tlyatroou Teşekküllerinden E-mekli Sahne Sanatkârları menfaatine "Çifte Keramet” vodvili temsil edilecektir. Bedla Ştatzerin 25 İnci sanat hayatı münasebetiyle oynanan bu eser çok muvaffak olmuştu. Raşit Rıza bu temsilde de rol alacaktır.
Senenin son açıkhava müsamere-sl olacak bu gecede Necm! Hıza. Zehra Bilir gibi ses sanatkârları da yer alacaklardır.
SPOR
Tenislerin finalleri
bugün oynanıyor
Töreni, Okul Komutanı Albay Fevki açtı. Bu yıl okuldan 57 si güverte. 18 i makine ve 10 u levazım olmak üzere 85 deniz subayı mezun olmuştur. Güverte sınıfının birincisi Mustafa Kaba, makine sınıfının birincisi Halûk Sengerdi. Okul Komutanı mezunlan tebrik ettikten sonra, Deniz Kuvvetleri Komutanının bir mesajını okumuştur. Genç subaylara btlhassa denize âşık olmayı ve karaya ayak basmamayı temenni eden bu mesajın okunmasından sonra, genç 8ubaylart masanın etrafına dizilerek ellerini Türk Sancağına koya, rak and İçtiler. Ând İçme merasiminden sonra Amiral Koral, diploma ve mükâfatlar» dağıtmış ve okurların yaptığı geçit resmiyle törene son verilmiştir.
Şimdiye kadar 300 . 400 gecekonduya kömür verilmiştir.
Kömür Tevzi Müessese»! halkın kolaylıkla kömür alabilmesini temin maksadiyle bu sene yevmiyeli amele kullanmaya başlamıştır. Kömürler de elenerek halka verilmektedir.
Tevziat yerlerinden şikâyeti olanlar İçin idare, kollarında “Kontrolör” yazılı bantlar bulunan memurlar 1-kame etmiştir. Tevziattan, ameleden veya herhangi uygunsuz hareketten şikâyeti olanlar bu kontrolörlere şikâyetlerini yaptıkları takdirde istekleri süratle yerine getirilecektir.
Diğer taraftan idare, halkın linyit kömürlerinden istifadesini temin maksadlyle yeni ve ucuz tip bir linyit sobasını da piyasaya çıkarmak ü-zeredir.
Batı ve Doğu-Batı Akdeniz postaları
Ankara vapuru bugün saat 12 de Batı Akdeniz, Adana vapuru yarın 14 te Doğu - Batı Akdeniz postası-ne hareket edecektir.
Bu soba sayesinde linyit koku duman vermeden yanmakta ve kok kömüründen daha ekonomik bir durum arzetmektedlr.
İstanbul Sergisi
Pakistan Maliye Nazırı bugün bir basın toplantısı yapacak
Evvelki gece şehrimize gelmiş olan Pakistan Maliye Bakanı Ghulam Mu-hammed bugün bir basın toplantısı yapacaktır. Bakan dün Eyüpsultanı ziyaret etmiş ve akşam kendisi şerefine Pakistan Sefiri tarafından Park Oteldo 35 kişilik bir ziyafet verilmiştir.
Nihaî toplantı Valinin başkanlığında yapıldı
İstanbul, 1 (Türk Ajansı) — İstanbul Sergisi Tertip Komitesi bugün saat 17 de Vali ve Belediye Reisi Prof Doktor Fahreddln Kerim Gökayın başkanlığında 1950 İstanbul Sergisinin neticeleri etrafında nihaî toplantısını yapmıştır.
Güzellik Kıroliçesine bu akşam taç giydirilecek
1960 Türkiye Güzellik Kırallçesi bu akşam Açıkhava Tiyatrosunda Emekli Sahne Sanatkârları menfaatine verilecek olan müsamerede merasimle taş giyecektir.
Toprak Ofisi Bölge Müdürü vazifesine başladı
İstanbul. 7 (Türk Ajansı) — Toprak Mahsulleri Ofisi İstanbul Bölge Müdürlüğüne tâyin edilen Konya Bölge Müdürü Sabahaddiü Orhan bugün yeni vazifesine başlamıştır.
Enternasyonal Tenis Turnuvam kar* şılaşmalarına dün de Tenis Eskrim Dağcılık Kulübünün üç kordunda birden devam edilmiştir. Avrupa şampiyonu Italyan Cucelli ve Gardinh Ko-valeskl Be Dorfman karşısında 8-L 6-3, 6-2 mağlûp olmuştur. Günün en güzel karşılaşmasını Bahtiye, Muallâ çifti île Tuckey, Pat Ward yaptılar» Muallâ İle Bahtiye rakiplerini güzel bir oyundan sonra 6-4, 3-6, 6-4 yendiler.
Alınan teknik neticeler şunlardır?
Cucelli, Gardinl — Garret, Frltı tVeİBS’I 2-6. 11-9, 6-3; MİkIIoH, Man-fredi çifti Hermsen. Marcellln çiftini 6-2, 6-2; Harper. Heraldo We!sa çifti Kumar İle Deyro çiftini 6-2. 6-8, 6-3; Kovaleskl. Dorfman çifti Cucelli Be Gardlni çiftini 6-1. 6-3, 6-2; Dorethy Hcad. M. Weİss çifti Mlgliori Manfredt çiftini 6-4, 7-5, Bahtiye, Muallâ çifti Tuckey. Pat Ward çiftini 6-4, 8-6, 6-4 yenmişlerdir.
Bugünkü program
Harper - Cucelli; Kovaleskl - Gar-dini; M. VVelsıı - K. Tuckey, Migllori 11e Cucelli - Hermsen İle Llnck kar-baş-
ile Cucelli - Hermsen ile Llnck şılaşacak, müsabakalara 13.30 da lanacaktır.
Bugünkü maç
Yakında însrlltereye gidecek Galatasaray futbol takımı bugün 18 de Beykoz takımlylo hususi karşılaşma yapacaktır.
oîan saat bir
Boksör Tâki Avusturyaya gitti
Boks İhtisas Kulübünün 62 kilodaki en İyi boksörlerinden Tâki hafta içinde Avusturyaya hareket etmiştir.
Tâki Avusturyada İki sene kadar kalacak ve mensup olduğu kulüple beraber Avrupa turnesine çıkacaktır.
Bir milletvekili daha hacca gidiyor
Cumhuriyetin İlânından beri hacca giden ikinci Türk mebusu Konya Milletvekili Ömer Rıza Doğrul, pazartesi günü Kahire yoliyle Clddeye hareket edecektir.
YENİ İSTANBUL
siyasî iktisadi
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi ı
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTET* ŞİRKETİ Müdürü: Kemal fiL 8 .ARLICA Bu sayıda yazı işlerini fiilen İdare eden ı Sacld ÖGET
Neçredilmiyen yazılar iade edilme*
Basıldığı yer ı
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 92 —
XIX
BEKLEYİŞ HAFTASI
Bu Yalova seyahati biraz tesadüfün, biraz da o gece Istinyede otomobilden İnerek bir gazinoda içtiğimiz birer viskinin eseri olmuştur, ikram sırasını kendinde gören Sabri bana viski teklif etti. Onu çok sert İçki diye bildiğim İçin ben bir gazoz İstedim. Fakat kızların pek nafif bir nazdan sonra viskiyi kabul ettiklerini görünce ben de onlaı gibi yapmağa mecbur oldum.
Bu esnada Ayperl ile Perihan, kendi aralarında, birkaç hafta sonra Yalova Oteli Gazino, sunda verilecek bir baloya gitmekten bahsediyorlardı. Bunu işitince Sabri de bana:
— Ne âlâ, dedi, biz de o tarihte orada olacağız öyle değil mİ?
Mevsim sonundan evvel beş on gün bir kaplıcaya gitmek fikrinde olduğumu arkadaşıma söylemiştim. Fakat yeri ve tarihi henüz belli değildi. Sabri bundan aramızda kararlaşmış bir mesele gibi bahsediyor, kızlara Yalova balosunda âdeta randevu veriyordu.
Arkadaşımın sözleri artık kaleme gelir halden çıktığı için onların yanında bir şey söylemedim. Fakat yalnız kaldığımız zaman:
456
— Böyle olmayacak şeylerden bahsetmen doğru değil,, dedim.
Her şeyi göze almış bir vaziyette, gülerek cevap verdi:
— Olmayacak bir şey yok bunda. Zaten bir yere gidecek değil misin? Oraya gidersin. Ben de seninle beraber gelirim.
— Sen de mi? Nasıl olur?
— Ben insan değil miyim ? Benim vücudumun kaplıca ihtiyacı yok mu? Daha olmazsa arkadaşlardan rapor da alırım. Hanımın aylarca hastahanede tedavi görmeğe hakkı olur da benim bir hafta kaplıcaya gitmeğe hakkım olmaz mı? Geçti o günler azizim.
Gülerek:
— Yine gelir, yine gelir, dedim, hele hanım hayırlısı Be eve dönsün...
Zavallı adam çocuk gibi yalvarıyordu:
— AUahaşkma oyun bozanlık etme... Bu bir fırsat kl bir daha ele geçmez... Şöyle bir gözünün önüno getir o geceyi... Korkulacak bir şey var mı bunda?
— Benim için hiç, dedim.
Evvelâ onun hatııı için kabul ettiğim bu fikir birkaç gün içinde ben! de sarmağa başladı. Kendimi hâlâ Sabrinin taşkınlıklariyle. acıyarak alay eden bir insan durumunda görmekle beraber onun heyecanlan bana da sirayet etti. Geceleri terasada benim hemşerllerle yârnelik ederken Perihanm aynı ısrarlı bakışla karanlıktan bana baktığını gördükçe aramızda bir sır var gibi bir şey hissediyor, onu Yalovada açık balo elbiseleriyle yanımda tasavvur ediyordum. Hattâ kasabadaki dans salgını zamanında bir dansetmeyi öğrenmediğime bile bir parça pişmandım. Yani açıkçası benim Sabriye yaptığım Ayperl telkinine onun Perihan)» muka-457
bele etmesi tesirsiz kalmamıştı. Bunu hissettikçe ben de kendime şöyle bir ikinci telkin yapıyordum: “Bu Ayperinln, İstanbulluların tâbiri üzere, malın gözü olduğuna şüphe yok. Zavallı Sabri ile hem eğleniyor, hem do onu hediyeler vesairelerle tırtıklıyor. Perihan İle benim için böyle bir şey tasavvur edilemez. Biz bu maskaralığı glilümsiyerek kenardan seyreden İki seyirciden başka bir şey değiliz.”
Böyle olmakla beraber ben de bu geceye âdeta bir aşk randevusu gibi ehemmiyet veriyor, çarşı pazan dolaşarak arkadaşımla bir Örnek elbiseler, gömlekler tedarik ediyor ve balodan bir hafta evvel onunla beraber Yalovanın yolunu tutuyordum.

Bu bekleyiş haftası hayatımda gerçekten garip ve tatlı bir zaman oldu. Keselerin ağzını açmıştık. Bunlar benim İçin zihnimdeki para ölçülerini bir parça kanşhrmaktan başka bir e-hemmiyetl yoktu. Fakat arkadaşım için yıkım oluyordu. Hattâ gazinoda kumar bile oynamağa kalktı ve kendini bir iki kere hafif tertip hacamat ettirdi. Bereket versin ben daima arka-sında dolaşarak ipini çekiyordum.
Bahşişi bol verdiğimiz İçin otelde itibarımız yolundaydı. Yemeklerde, gece eğlencelerinde masalarımıza herkesten evvel oturuyor, herkesten sonra kalkıyor, üstelik de geç vakit otelin civarındaki tepelere tırmanarak gruplara ve kadın erkek çiftlerine takılıyorduk.
Arkadaşım beni herkesin banyolarında, o-dalarmda istirahat ettiği sabah ve öğle saatlerinde de rahat bırakmıyordu. Dalma ortada görünmekten, otelin terasa ve bahçelerinde çocuklardan başka kimsenin kalmadığı zamanlarda onlarla arkadaşlık etmekten ara sıra utanmak-458
la beraber bir türlü kendimi Sabrinin elinden kurtaramıyordum.
Bu kadar yorgunluk benim İçin gerçekten fazla idi. Fakat arkadaşım:
— Zaten sana vakitsiz bir İhtiyar manzarası veren karnını eritmek istemiyor musun? Bundan âlâ kür olur mu? diyordu.
Bu bekleyiş haftasında her İhtimale karşı Sabri iki defa Bakırköy hastahanesini kolaçan etmeğe gitti ve kızlar cihetinden bir aksilik çıkmayacağına emin olmak İçin de Ayperinln yazıhanesine uğradı. Bir defasında onu yerinde bulamayarak Perihamn muayenehanesine git-mek münasebetsizliğini de yapmış.
O İstanbul» İndiği vakit üç dört saat başımı ve vücudumu dinleyeceğime seviniyor fakat vapur saati yaklaşırken de otobüs yolcuları arasına karışarak onu İskelede beklemeğe gitmekten kendimi menedemiyordum. Hâsılı ikimiz de bayrama hazırlanan çocuklara dönmüştük.

Masanın yerini tayin etmek bizim İçin en aşağı İki günlük bir mesele oldu. Ben biraz arkada kuytu bir köşeye taraftardım. Burası hem üstüne ve etrafına kol salan sarmaşıklarla daha şairane idi. Hem de misafirlerimizle Adeta bir husus! odaya çekilmiş gibi olacak ve çekinmeden gülüp söyliyecektik. Sabri bu cihetten bana hak vermekle beraber baş garsonun ön sırada cazbanda yakın bir yerde teklif ettiği masadan kızların daha fazla hoşlanacaklarını zannediyordu. Nlhyet balodan bir gece evvel pek gözönünde oturmanın onlar İçin de. bizim İçin de bazı tehlikeleri olabileceğini düşünerek birinciye karar verdik ve bu ehemmiyetli karardan sonra, gece yarısına doğru, Sabri ile beraber tepeye çıktık. Bu gece hava serin ve rüzgâr karlıca ol-459
duğu İçin fazla kalabalık yoktu ve bizden başkaları kolkola kadın . erkek çiftleriydi. Onlar taş yağsa farkına varacak halde olmadıkları 1-çln bu tenhalıkta sere serpe dolaşıyorlar, arada bir durarak dakikalarca sımsıkı birbirlerine Banlıyorlardı. Sabri bunları gördükçe beni dirsekleyerek:
— Gam yeme Sabri... Çok kalmadı. Yann gece biz de yalnız olmayacağız, diyordu.
Benim çok şükür bir şeye gam yediğim yoktu, yalnız sebepsiz bir hüzünden kendimi alamıyor, onunla eğlenerek:
— Yani ne olacak? Sen de böyle mİ yapmayı umuyorsun yoksa? diyordum.
Hüznüm ona da sirayet etmiş gibi.
— Yok canım. Ne münasebet! Bizimkisi bir parça çöplenmekten ibaret, diye cevap veriyordu. Fakat sonra yine eski haline dönerek rüyasına devam ediyordu.
— İçkinin hal! bilinmez. Gecenin hali bilinmez. Hele böyle kızların hail hiç bilinmez. Bir kere deniz gibi dalgalanıp köpürdüler mi!...
Arkasını söylemiyerek uzaklara bakıyor, düşünüyor, gülüyor, sonra içini çekerek ilâve ediyordu:
— Bakalım. Bekliyelim.
XX
BALO GECESİ
Sabri ile bir nöbet de o gün kavga ediyoruz. O kızlan iskelede karşılamaya gitmek fikrindedir. Ben bunu fazla buluyorum.
— Vazgeç. Ağır başlı olmakla bir şey kaybetmeyiz. Fazla üstlerine düşüyor görünmemek bizim İçin daha kârlıdır, diyorum.
(Devamı var)
460

$
Propaganda
Bediî FAİK
LOOK dergisi, iki milyon satar. Dağ glhl bir Grattc-Clcl in bilmem kaçıncı katında, yüzlerce personelin an kovanı gibi kaynaştıktan İdarehanesi, bizim Baln&llnin yansını ferah ferah yutacak cesamettedir. Sekiz rotatifinin hazmettiği kâğıt bobinlerini gerisin geriye boşaltmanız; Amerika İle Türkiye arasını en az seksen defa arşınlardı. Ama işte aynı Look. adına rağmen, Türklyedcn bahseden bir yazısını süslemek için koyduğu karikatürde» Türkü fesli ve entarili görmekten kurtulamıyor!.. Bizim sabah gazetelerinden bir tanesi, karikatürü İktibas etmiş. Amerikalının tahayyül ettiği Türk, cidden görülecek şey. Beyaz bir entari, üstünde ceket, başta fes ve elde nargile niyetine, kimyanın Kip cihazı gibi ncalp bir Alet!
Kızalım mı T Hayır. Amerikalı, pratik bilgiler dışında kafa yormaktan kaçınan madde dünyasının aa’ıdır. Bizler varlığımızı duyurmaz, onun metodlarlyle propagandamızı yapmaz ve susup öfkelenmekten İleri gitmezsek, Amerikalı, Türklyeyl hayalinin İmkânları İçinde görmek ve göstermekten kurtulamıyacaktır. Hindistan. Çin. Endonezya ve nihayet genç Pakistan, bunu anlamışlar ve Amcrlkaya yaydıkları propaganda ağlarını böyle Ayarlamışlardır. Buna mukabil ben size. New-York’takl Haberler Büromuzun tahsisatını söylesem gülersiniz. Amerikalı vasat bir zenginin mutfak masrafı, bizim bürodan fersah fersah İleridir.
Bu. İşin maddesi. Aynı eksiklik, sakatlık. mAnada da var. Koskoca Amerikaya, İki kırık teksir makinesinin çıkardığı Türkiye haberlerini vermek, en müessir çalışmam izdir kİ, Amerika-da yaşayan Türk düşmanlarının serçe parmaklarını şöyle kıpırdatmaları bile, bu gayreti parmağının yanına lâkayt bir da koyarsanız» düşülen çukur çarpıklığı, ne Life’ın acatpllği. Tribüne, gözünüze batar.
İttifak etmemiz farz olan
eski dünyanın bizi öğrenmesinde, herşeyden evvel gene bizim istifademiz olacaktır. "Ben onu okuyor, öğreniyorum ya» o da beni arasın bulsun!,. Hayır, küçük milletlerin düsturu bu değil. Ben onu okuyup öğrendiğim gibi, onun da beni tanımasına çalışacağım !
Amerikadaki Hindistan Sefareti bile, günlük gazetesi, ha-rlkulâde radyo reklAmlan ve NeW-York, W ashington, Delhi arasında durmadan dolaşan sayısız devlet adamlarına rağmen, varlığını Amerikalıya zor duyururken; Neu-York’un banliyösündeki küçük bir apartman dairesine sıkışmış Haberler Bürosu ile İktifa eden Türklyeyl, Hotanto'larla karıştırmayışlanna gene şükretmek lâzım L
blr sili vermeye kâfi geliyor. Düşman hariciye teşkilâtının horultusunu aydınlanır. Ve artık ne Look’un ne New-York Times, ne Chicago
nokta şurası: Amerikanın veya

Amerikan yol heyeti başkanının beyanatı
Şimdilik gaye, ucuz yol yaparak, memleketi bir an evvel yolsuzluktan kurtarmaktır
Ankara, 1 (A. A.) — îki haftadır
Ankaradan hareketle Amasya, Samsun, Giresun. Ordu, Trabzon, Rize, Erzurum. Tunceli, Elâzığ, Malatya, Ma-raş, Göksün. Pınarbaşı, Kayseri yollarından Karayolları Genel Müdürü Vecdi Dikerle birlikte geçerek tetkiklerde bulunan Amerikan Yol Heyeti Başkanı Mr. Jesse W ili Lam s, dün akşam şehrimize dönmüştür. Seyahatinden elde ettiği intibaları soran Anadolu Ajansı muhabirine Mr. Wil ilam s şunları söylemiştir:
"Seyahate, Karayolları Genel Müdürü Vecdi Dlker’le birlikte çıktık. İntihalarımız memnuniyet bahştır. Bu yollan iki sene evvel de görmüştüm. Bu kere, yol işlerinde hızlı bir gelişme olduğu fikrini kabul ettirecek şekilde rahat ve kolay seyahat ettiğimi söylemeliyim. Modern yollar istemek İyi bir şeydir. Fakat memleketinizde, modern ve pahalı yollar yapmayı lüzumlu kılacak İktisadî şartların, mahdut bazı yollarınız İçin varid olduğu unutulmamalıdır. Şimdilik gaye, ucuz yol yaparak memleketi biran evvel yolsuzluktan kurtarmaktır.
Yollarda, bakım bilhassa ehemmiyeti haizdir. Çünkü yolun muhafaza ve idamesi bakımla mümkündür. Su ha-
— ■ ■ ■ —
çok
yeni
Lâ-
le göre, bir yolun yapılması bittikten sonra da masrafları devam edecek demektir. Bu seyahatimde, bakım meselesinin ön plâna alınmış olduğunu memnunlukla gördüm. Bakım programını teksif ve inkişaf ettirmenin lüzum ve faydasıfıı gittikçe daha anlıyorum.
Memleketin bir çok yerlerinde yol İnşaatına İhtiyaç vardır,
kin. esaslı bir şekilde etüd ve istikşafı yapılmadan, herhangi bir yol inşaatına. sureti katlyede glrişilmemelldir. Nitekim, bugün, İyi etüd edilmemiş olan hatalı eski yollara yeni güzergâhlar bulmak İşi. kara yolları faaliyetinin büyük bir kısmını teşkil etmektedir. Kara yollarına bağlı etüd postalarının bu maksatla yaptıkları çalışmalar takdire şayandır. Bu seyahatimde, makinelerin kullanılışını daha iyi vaziyette buldum. Makinelerin randımanlı olarak kullanılması, ancak tecrübe ile elde edilir. Personelin bu bapta edindiği tecrübe yavaş yavaş gelişmektedir. Yollarla birlikte trafik emniyete de fazlaca ehemmiyet vermenin gerekil olduğunu sözlerime İlâve edeyim. İleride bu yollan tekrar göreceğim. Türk teknisyeninin muvaffakiyetinden emin bulunuyorum.,.
• •
Halkevlerine verilen tahsisat
ve Halk Partisinin görüşü
Maliye Bakanının beyanatı üzerine C. H. P. çevreleri bu tahsisat meselesi üzerinde mütalâalarını bildiriyorlar
Ankara 1 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Halkevleri ve hâlen C.H. P. nln İşgali altında bulunan bazı binalar hakkında bugünkü nüshamızda Maliye Bakanının beyanatı etrafında Halk Partisi çevrelerinde şu mütalâalar İleri sürülmektedir.
1 — Halkevlerine yapılan yardımlar kayıtsız şartsız yapılmıştır. Büyük Millet Meclisi halkevlerini faydalı birer müessese telâkki ettiği İçin her yıl bütçeden bunlara tahsisat ayırmağı uygun görmüştür. C.H.P. bundan dolayı kimseye hesap vermeğe mecbur değildir. Kaldı ki halkevlerinin parası yalnız halkevlerine harcanmıştır. Hattâ parti kendi kaynaklarını halkevlerini takviyeye kullanmıştır.
2 — C.H.P. merkez binası eski İttihat ve Terakki Kulübüdür. İttihat ve Terakki feshedilince devlete tir.
geçmiş-
nınca Atatürkün emri ile Halk Partisi de şimdiki binasına yerleşmiştir. Bunun gizil bir tarafı yoktur. İkinci Cihan Harbi esnasında hava bombardımanlarına karşı Meclisin arkasında yeraltında bir toplantı salonu yaptırılmak icap etmiştir. Buradaki arsa kİ bin metre karedir. C. H. P. ne alt bulunuyordu. Daha doğrusu Atatürkün şahsî mülkü olarak vasiyeti üzerine C.H.P. ye intikal etmişti. A-cele yapılması lâzım gelen sığınağa burasını tahsis etmekte Halk Partisi tereddüt etmemiştir. C.H.P. nln şimdi oturduğu binaların Meclis sığınağının yapıldığı yere kadar kadastro ve İmar parsalasyonu yaptırılınca bu arazinin yekûnu üzerinden Halk Partisinin 9 bin metreye tekabül eden hissesi baki kalmıştır. Bu 9 bin metre bugün serbest ğerinin bir buçuk la tutacağını o yatlarını bilenler 1er.
satılacak olsa demi İyon liradan faz-civardaki arsa fi-tesllm etmektedlr-
Washington muhabirimiz G. H. Martin telsizle bildiriyor
ZAFER BAYRAMI
burada binası
Mecburî askerlik kanunu
hararetle tasvib ediliyor
Kanun tasarısının silâhlı kuvvetler komisyonunda oy birliği ile kabul edilmesini Amerikan efkârı umumiyesi sevinçle alkışladı
Washington, 1 (Hususî muhabirimiz G. H. Martin bildiriyor).
Bütün gelenekleri itibariyle antl militarist olan Amerikanın, umumi silâhlanma hareketinin rehberliğini deruhde etmiş olması, tarihin garip ve acı bir tecellisidir. Batı Avrupa devletlerinin silâhlanmasını finanse eden Amerika, Alman askerî kudretinin. komünist aleyhtarı ittifak çerçevesi içerisine nlınmasını da hararetle desteklemektedir. Cihanı silâhlandırma politikasının zirvesini de, Amerikanın, kabul etmek üzere bulunduğu mecburî askerlik sistemi teşkil etmektedir. Senatonun silâhlı kuvvetler komisyonu mecburî askerlik kanunu tasarısını oy birliği İle kabul etmiştir. Komisyonun muhalif ve muvafık bütün üyeleri, bundan başka» senatonun, bu husustaki tasarı kanuniyet kazan m caya kadar da-
ğılmamasını oy birliği ile teklif etmişler ve bu jest, bütün Amerikan basınında hararetle tasvip edilmiştir.
Halbuki Amerikan tarihini bilenler, şimdi mecburî askerlik hizmetinin kabulü için uğraşan milletvekili, senatör ve gazetecilerin ecdadının, sırf bu hizmetten kaçınmak İçin Avrupa-dan Amerikaya hicret ettiklerini çok iyi hatırlarlar.
Amerikan gelenekleri dalma antl-mllitarlst idi ve Amerikalılar, sulh zamanında, mecburî askerlikten nefret ederlerdi; Birinci Cihan Harbinde. Başkan Wllson'un zamanında, askerlik aleyhine yapılan sayısız nümayişler. bu nefretin en bariz tezahürleri idi. îklncl Cihan Harbinde, Roo-sevelt, umumî efkârın, Mihver Devletlerine karşı duyduğu nefretten istifade etti ve daha az müşkülâta uğradı. Fakat her şeye rağmen. Amerikalılarda, Avrupai mânada askorllğe karşı bir hoşnutsuzluk yine mcvcut-
Amerikan ordu komutanları ara-1 Basma Fabrikası 1951 de
smda, halk tarafından en çok eovii- işletmeye açılacak, Bakırköy diğine şüphe olmayan General Elsen-hower bile, kendisine teklif edilen Bez Fabrikasının da ilâvei Cumhurbaşkanlığı namzetliğini şu «özlerle reddetmiştir: I inşaatı ikmal edildi
"Devletin en yüksek mesuliyetini meslekten yetişme bir askerin deruhde etmesini, ne Amerikanın gelenekleri. ne de şahsî kanaatimle kabili telif göremiyorum.,,
Cumlıurbaşkaniyle Genelkurmay
Başkanı arasında tebrik telgrafları teati edildi
Ankara, 1 (A.A.) — 30 Ağustos Zafer Bayramı nıünoseoetlyle Cumhur-başknnı Celâl Bayar İle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut arasında şu telgraflar teati edilmiştir:
Sayın Celâl Bayar Cumhurbaşkanı
Akhisar
Türk silâhlı kuvvetleri mensupları adına 30 Ağustos Zafer Bayramı tebriklerimizi ve tâlimlerimizi arzede-rlm.
Genelkurmay Balkanı Orgeneral Nuri Yamut
Sayın Orgeneral Nuri Yamııt Genelkurmay Başkanı Ankara
30 Ağustos Zafer Bayramımız münasebetiyle Türk silâhlı kuvvetleri a-dına çektiğiniz teli hürmetle aldım. Tarihe eşsiz zaferler maletmeyl anane hnline getirmiş olan Türk silâhlı kuvvetlcmlze tebriklerimle beraber teşekkürlerimi bildirmenizi tIca ederim.
• •
Cumhıırbaşkanı Celâl Bay ar
Devlete ait
fabrikalar
Irakta bir koalisyon kabinesi kurulacak
Bağdat, 1 (YİRS) — îyl haber a-lan çevreler şimdiki Başbakanın riyaseti altında yeni bir hükümet kurulacağını ısrarla söylemektedir. Meşrutî Birlik Partisi İcra Komitesi bu sabah eski Başbakan Nuri Alsaid Paşanın başkanlığında toplanmış ve mevsuk membadan Öğrenildiğine göre. Komite beynelmilel durumun nezaketini gözönünde bulundurarak kuvvetli bir millî koalisyon kabinesini desteklemeye karar vermiştir.
Asya Devletlerinin Atlantik Paktına alınması
Londra, 1 (YİRS) — Atlantik Paktına Asya devletlerinin de alınması hakkındaki İngiliz görüşünü açıklıyan sözcü demiştir kİ:
"Böyle bir hareket» mevcut müdafaa sistemini zayıflatacaktır, tîem daha siyasî, askerî ve ekonomik bir durgunluğa kâvuşmamış olan bu devletlerden birinin pakta girişi diğerlerinin bunun bir tecavüze hazırlık olmasından şüphelenmelerini mucip olacaktır. Pasifik müdafaa sistemi ancak antikomiinİBt bir esasa dayandığı takdirde ayakta durabilir. Hali hazırda böyle bir paktı Avustralya ve Yeni Ze-lândadan başka istiyen Pasifik devleti yoktur.,,
Diğer Asya devletlerinin durumlarını incellyen sözcü. Birmanyanın, komünistlerini atacağı yerde bunları bilakis çoğaltmaya çalıştığını, Hindistan He Paklstanın henüz kendi aralarındaki cemaat kavgalarını dahi , tasfiye edemediğini. Rusyadan yardım beklemekte olan Endonezyanın İse komünistlerle ancak devlet otoritesini tehdit etmeye başladıkları vakit meşgul olduğunu söylemiştir. İngiliz görüşüne göre bu memleketler şimdiye kadar kendilerini birleştirecek bir yol bulamamışlardır. Bugünkü şartlar altında kurulacak her hangi bir birlik ise zayıflığın artmasından I başka bir işe yaramayacaktır.
1 İnci Büyük Millet Meclisi toplanmıştır. Şimdiki Meclis Atatürk tarafından önce Halk Partisi binası olarak yaptırılmağa başlanmıştı. Fakat İnşaat henüz başlangıçta İken genişletilerek Meclis binası haline getirilmiştir. Meclis oraya taşı-
Hürriyeti için çırpınan timsah
w m** 1 ■
Eyüp Türbesi
Tarih ve sanat bakımından büyük değeri bulunan Eyüp Türbesi dün saat 13 de Vali ve Belediye Reisi tarafından törenle açılmıştır. Törende İstanbul Milletvekilleri, Şehir Meclisi Üyeleri, partiler temsilcileri, basın mensupları ve cami avlusunu ve sokaktan dolduran büyük bir halk kütlesi hazır bulunmuştur Bu münasebetle Vali ve Belediye Reisi bir hitabede bulunmuştur»
Lozan, 1 A.A. (Reuter) — 3 hafta evvel, lo ağustosta sahibinin yanından kaçarak Cenevre Gölü sahilindeki şehirlerin sakinlerini korkutan timsah bugün de hürriyetini elde etmek İçin ikinci bir teşebbüs yapmıştır.
îlk kaçmasından sonra 23 afhıstos-ta yakalanan timsah, Lozan'ın büyük bir mağazasında ısıtılan bir akvaryuma konulmuşta da dün sabah akvaryumun üzerini kapatan camı iterek buradan da kaçmıştır.
Korkuya kapılan mağazanın müstahdemleri 45 dakikalık bir araştırmadan sonra timsahı çamaşır tezgâhında uyur bulmuşlardır.
Timsahı boynundan ve kuyruğundan yakalayan cesur müstahdemler hayvanı bu sefer üzerini daha sağlam bir kapakla kapattıkları havuzun İçine koymuşlardır.
• •
Avusturya sulhu
Sovyet Rusya, sulh müzakerelerine iştirak edeceğini bildirdi
Londra, 1 (A.P.) — Sovyetler Birliği bugün Birleşik Amerika, Büyük Britanya ve Fransanın gelecek hafta Avusturyaya dair bavlıyacakları yeni müzakerelere iştiraki kabul etmiştir. Keyfiyet Rus temsilcisi ve Sovyetler Birliğinin Londra Büyükelçisi Georgi Zarubin tarafından Avusturya İle akdedilecek barış andlaşması üzerinde çalışan 3 batılı devlet Dışişleri Bakan vekillerine bildirilmiştir.
Gelişmeyi açıklıyan resmî kaynaklara göre, 4 devlet Dışişleri Bakan vekilleri Konseyi 7 eylülde toplanacaklardır.
Avusturya müzakereleri
Avusturya barış andlaşmasının akdine şimdiye kadar engel olan birkaç ihtilaflı nokta hakkında doğu veya batının karşılıklı tâvizlerde bulunmaya hazır olup olmadıkları bu toplantıda belli olacaktır.
Bakan vekilleri son defa 10 temmuzda 257 nel toplantılarını yapmışlar fakat müzakereleri, saplandığı çıkmazdan kurtaramnmışlardır. Bilindiği gibi Avusturya 1938 tarihli Anschldss veya Almanya 11e birleşme neticesinde istiklâlini kaybetmiştir. Büyük devletler 1043 tarihli Moskova beyannamesinde bu memlekete İstiklâlini İadeyi vâdetmişlerdlr. Fakat bu vait doğu İle batının çarpışan menfaatleri yüzünden şimdiye kadar yerine getirilmemiştir.
Ankara, 1 (ANKA) — Sümerbank’ın yaptırmakta olduğu pamuklu fabrl-kaJarı bitince hâlen mühim bir kısmı dışardan temin edilen pamuklu İhtiyacımızın yüzde 80 i İçeriden karşılanabilecektir. İzmir Basma Fabrikasının makineleri Amerika ve Ingilteredon gelmektedir. 1951 yılında İşletmeye a-çılacak olan bu fabrika yılda 30 milyon metre basma imal edecektir. Bakırköy Pamuk İpliği Fabrikasına İlâve edilen kısım tecrübe çalışmalarına başlamıştır. Fabrika yıl sonunda faaliyete geçecek ve senede 1500 ton pamuk ipliği ile 8 milyon metre pamuklu temin edecektir.
Denizli ve Erzurumda her biri yılda 1500 ton pamuk İpliği yapacak olan İki fabrikanın da inşası 1951 sonunda bitecektir. Ayrıca 1946 dan beri genişletilmesine uğraşılan Merinos Fabrikası da 1952 de tamamlanacak ve senede 1500 ton yün ipliği İle 4 milyon metre yünlü kumaş imal edilebilecektir. Bunlardan ba-şka Taşköprüdekl kendir fabrikası da 1951 sonunda işletmeye açılarak yılda 600 ton sicim ve 6 milyon metrekare kanaviçe ve ambalâj malzemesi yapacaktır. İzmit Kâğıt Fabrikası da İstihsalini bir misli arttırarak senede 25.000 ton daha İmalâtta bulunacaktır. Bunun için gerekli makineler gelmiştir, inşaat 1951 de bitmiş olacaktır. Sümerbankm evvelce giriştiği bu teşebbüslerle birlikte elindeki diğer fabrikaları hükümetin kararına uyarak hususî teşebbüse devretme yollarını aramaktadır. İzmit ve Karabük fabrikaları gibi bir İki büyük İşletme hariç diğer bütün müesseselerln hususi teşebbüse devri için uygun teklifler beklenmektedir.
Bütçe çalışmaları hızlandırıldı
Rusyasız Birleşmiş Milletler
Amerikan Senatosu Haricî Münasebetler Komisyonu, raporunda bu noktanın lüzumunu ileri sürmektedir
Ankara, 1 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — 1951 yılı bütçesinin tanzimi İçin Bakanlıklarla dürlükierde devam eden çalışmalar hızlandırılmıştır. Bütçe göre, bütçelerin eylül ayının İlk günlerine kadar hazırlanmış olması ve Maliye Bakanlığına tevdi edilmesi gerekmektedir. Bu İtibarla Bakanlıklar bütçelerinin eylülün ilk haftası sonunda hazırlanarak Maliye Bakanlığına gönderilmesine çalışılmaktadır. Hükümet 1951 bütçesini kanunun tâyin ettiği tarihte yani kasım ayında Mecliso getirmeye çalışmaktadır.
umum mii-
Kanununa
• •
Washlngton, 1 (YÎRS) — Amerikan Senatosu Harici Münasebetler Komitesinin bugün tasvip ettiği bir raporda. Rusyanın Birleşmiş Milletleri dağıtmaya çalışması İhtimaline binaen Amerika Hükümetine Rusyasız bir Birleşmiş Milletler plânı hazırlaması tavsiye edilmektedir.
Mezkûr raporda. Kore krizinin Rus-yayı Birleşmiş Milletlere karşı İçeriden ve dışarıdan şümullü bir sabotaj kampanvası açmaya tahrik etmesi
İhtimali üzerinde durulmaktadır. Bu takdirde Rusların sık sık veto hakkını İstimal etmek ve İçtimaları ter-ketmek gibi manevralar kullanması bahis mevzuudur.
Maden arama işi serbest bırakıldı
Bir Macar generali Avusturyaya kaçtı
Hollandadan 30 tahta ev geliyor
La Haye, 1 A A. (Reuter) — Her konforu haiz 30 tahta ev bir Holânda firması tarafından yakında Türkiye-ye teslim edilecektir.
Evler, Türklyede geniş ölçüde İnşaat işlerini üzerine atan bir Amerikan şirketi tarafından sipariş edilmiştir.
Viyana, 1 A.A. (Reuter) — Karısı İle birlikte Macaristandan kaçan Macar generali Laszlo Viray’a Avustur-yanın İngiliz işgali altında olan bölgesinde siyasî mülteci sıfatiyle ikamet hakkı istemiştir.
Ankara. 1 (Ankara Ajansı) — 2804 sayılı kanunun 7 nel maddesi mucibince şahısların arama taleplerine kapalı bulunan maden sahaları bugünden İtibaren serbest bırakılmıştır. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı alâkadarlara birer tamim göndererek bu husustaki yeni karara göre hareket edilmesini bildirmiştir.
Viray, Macaristandan şimdiye kadar kaçan yüksek memurlar içinde general rütbesini haiz olarak İlk şahıstır. Memleketinde kolordu kumandanlığı yapmakta İdi .
Beynelmilel Tütün ve Akdeniz Balıkçılığı Kongresi
Yakında YENİ ISTANBUL'da neşredilecek olan
‘ Yalnızız” romanı hakkında
Romada toplanacak kongreye memleketimizi temsilen Ticaret Bakanlığı müşavirlerinden Lemi Aksoy iştirak edecek
Peyami Safa i

BU ayın ortalarına doğru neşrine hazırlandığımız "Yalnızız,, romanı hakkında okuyucutaı ıııııza bir fikir vermesini bizzat muharririnden rica ettik. Peyami Sııfa İle İlk konuşma^ nıız, romanının ana fikirleri etrafımla dolaktı. Kendisine sorduk:
— Bu romanınızı İdare eden hâkim bir fikir var mıdır, yoksa, tam realist bir görüşle eseriniz hayatın bir aynası halinde mİ kalmıştır?
— Biliyorsunuz kİ, Birinci Dünya Harbinden beri "nıesrlell roman», diyebileceğimiz eserler birinci plândn gelmektedir. Hattâ edebiyat tarihleri. On dokuzuncu asrın mrseta getirmiş romanlarını seçmekte, hayatın yaşanmış veya olağan vakalarını bize nakletmekle kalan sade roman tipine u-zaktan bakmaktadır. Bununla tez romanını kaydetmiyorum. Mesele romanı mutlaka bir görüşün müdafaası değil, sadece bazı cemiyet ve ruh problemlerine karşı roman kahramanlarının davranışlarını aksettiren eserdir.
— Yeni lerdlr?
— Bu, mânnslyle
bir tek İhtirasın dünyamızın başlıca meseleleri, evvelâ
romanınızın meseleleri ne-
mevzuu bakımından, fam bir aşk romanıdır. Fakat mihveri etrafında
e bir konuşma
vakalar, sonra da heyecanlar ve fikirler halinde görünür. Umumiyetle, bütün sosyal mÜesseseieri yeniden kurulmaya muhtaç bir dünyanın derin sıkıntısı romanın başlıca kahramanını bambaşka bir dünya tasarlamaya sevkeder. Bu. henüz mevcut olmamış, fakat gelecekte doğması İmkânsız olmıyan bir dünyadır. Fakat, hemen şıınıı İlâve etmeliyim kİ. “antiri-pation romanı,, adı verilen eserlerde olduğu gibi, vaka 100 sene veya 1000 sene sonra geçmez. Zamanımızda geçer. Bugünün hayat ve ahlâk şortları içinde bıınntan bir ruhun her başı sıkıldıkça kendisini Slmeranya adını verdiği muhayyel bir dünyaya attığı ve oraya gidip geldiği görülür. Fakat bu muhayyel ülke, içimle bulunduğumuz dünyanın bir trkâınülü olduğu İçin, hayali olduğu nispette do mümkün ve gerçek sayılabilir. Sütunlarınız müsait olmadığı için ayrıca yine konuşuruz. Yalnız mühim bir noktayı İlâve etmek İsterim: Romanın bütün meseleleri, fikir haline gelmeden, onları düşündüren hayat ve heyevan sahneleri halindedir. Yani romanın hayatı ana düşüncesinin bir mlsull dr-ğll. aksine olarak fikirler romundaki vakaların ve heyecanların kendiliğinden doğan neticeleridir.
Ankara, 1 (ANKA) — Bu ay içerisinde Romada toplanacak milletlerarası tütün kongresi He Akdeniz balıkçılığı konsoylne memleketimizi temellen Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı müşavirlerinden Leml Aksoyun gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Kongrede Türk tütünlerinin dış piyasalardaki I-tlbarının rakip memleketler tarafından kötülenmesi üzerinde durulacağı gibi yeni pazarlar bulunması hususunda da ilgililerce tetkikler yapılacaktır.
Hacca gideceklerin sayısı 6488 i buldu
Şimdiye kadar verilen döviz miktarı 7,5 milyon liraya yaklaştı. Hacı
400
namzetleri arasında de kadın var
(ANICA) — Bu »ene hac
Ankara, 1 farizasını eda etmek üzere müracaat edenlerin sayısı 6488 1 bulmuştur. Hacı namzetleri için şimdiye kadar verilen döviz müsaadesinin miktarı 7,5 milyon lira civarındadır. Henüz döviz müsaadesi alamamış ve vize yaptı ramamış olanların sayısı 3000 kadar rahmin ediliyor. Müracaat edenlerin 400 kadarını kadınlar teşkil ediyor»
- X
Birleşmiş Milletlerin tank kuvvetleri cepheye gidiyor
Kuzeylilerin 27 ağustosta
yaptıkları büyük baskın
Bu baskın. Kızılların teşebbüsü henüz elde tuttuklannı ve Birleşmiş Milletler Orduları karşı taarruzunun günü gelmediğini gösterdi
Kore, 31 (Amerikan birlikleri yanındaki hususî muhabirimiz Homer Bi-gart bildiriyor) — Dün, Birleşmiş Milletlerin Koredekî köprübaşı, yeniden büyük bir tohlike atlattı. Cephenin en sağ cenahına müteveccih bir komünist baskınına maruz kalan 1 inci Güney Kore Tümeni panik halinde 12 kilometre kadar gerilemiş ve Klgye gibi mühim bir şehri, kızıllara kaptırdık-
• e
Türkiyedeki
Muhalefet ve İktidar partileri hakkında bir Ingiliz görüşü
Londra, 1 A.A. (Reuter) — Doktor Malcolm Burr,. îştanbuldan yolladığı ve Londrada Fortnlghtly mecmuasında bugün çıkan bir yazısında. Cumhuriyet Halk Partisinin samimi bir muhalefet teşkil etmek İçin zihniyetini değiştirmediği takdirde parçalanacağını yazmaktadır.
*bütün tehli-parti hükume-olacağını yaz-
Doktor Burr, bunun keleriyle beraber,, tek tine dönmek demek maktadır.
Doktor Burr, bu yazısında Türkiye-de Cumhuriyet Halk Partisinin 27 sene İktidarda kaldıktan sonra ağır surette kaybettiği umumî seçimler hakkında tefsirde bulunmaktadır.
Burr, şunları ilâve etmektedir:
Cumhuriyet Halk Partisi hâlen rakiplerinden hiç bir merhamet beklememektedir. Kiril çamaşırların ortaya çıkarılmasını Islemlyenler bulunmasına rağmen hükümet eski yolsuzlukları meydana koymakta tereddüt etmiyor ve bu çamaşırların bir kısmı hakikaten kirlidir.
Doktor Burr yazısını iktidara geçen Demokratlar "Kendilerine itimat ediyorlar. îşe iyi başladılar ve memlekette İyi düşünen herkes tarafından destekleniyorlar., diye bitirmektedir.
tan sonra güçlükle tutunabllmlştlr. Bu kesimde» büyük Ölçüde düşman yığınaklarının yapıldığından habersiz o-lan Amerikalı müşahitler, Güney Korelilerin âni rlc’ati karşısında şaşırıp kalmışlardır.
Vaziyet bugün bile o derece karışık kİ, hücum eden komünistlerin kuvveti hakkında bile sarih malûmat yok gibi» Güney Koreliler nihayet toparlandıktan sonra, karşı hücuma geçerek» Klgye yakınlarına kadar ilerleyebil-mişlerdlr.
General Walker İhtiyatlı konuşuyor
Halbuki daha evvelki güne kadar vaziyet gayet İyi görünüyordu. Kuzey Korelilerin bütün cephe boyunca müdafaaya çekildikleri zan ve kue* vetll bir mukabil taarruzun, bütün Kore dâvasını yılbaşına kadar tasfiye a-deblleceği tahmin ediliyordu.
Bugün ise, mütalaalar çok başkadır. Masan’dan Pohang’a kadar bütün cepheyi havadan teftiş eden 8 inci Amerikan ordusu komutanı General Walton H. Walker, fazla nikbin görüşlerden sakınılmadım tavsiye etmektedir. Taegun un tutulacağına dair İtimadını henüz muhafaza etmekle beraber, General Walker, düşmanın, teşebbüsü elden bırakıncaya kadar dıv-ha bir çok sürprizler yaratabileceğini hatırlatmaktadır.
Klgye, kısa bir zaman zarfında iki defa el değiştirmiş oldu. Vakaa düşmanın bu kesimde, ufak tefek yığınaklar yaptığına dair emareler yok değildi; fakat bunlara ehemmiyet verilmemiş ve Güney Korelilerin mukabil taarruzlarına karşı alman tedbirlerden sayılmışlardı. Bu İtibarla, cephenin sarsıldığı ve iki Güney Kore tümeninin 6-12 kilometre arazi kaybettikleri haberi alınınca, ordu karargâhı oldukça hayrete düşmüştür.
îlk tedbir olarak, Pohang kesimine mühim hava kuvvetleri gönderildi. Hunghne kesimine kesif bir taarruı yapan mosklto uçakları, düşman tuzağına düşmüş olan bir uçak tarassut postasını kurtarmaya da muvaffak olmuşlardır. Yolun üzerinden alçaktan uçan mo8kitolar düşman topçusunu korkutup sustururken, uçak tarassut postası Jeeple kaçabilmlştir.
Adenauer yeni bir muhtıra verdi
Gl. SPAATZ’IN
Bonn. 1 A.A. (AFP) — Federal Hükümet merkezi çevrelerinden öğrenildiğine göre, Başbakan Adenauer Yüksek Müttefik Komisyonuna, İşgal statüsüne dair İkinci bir muhtıra vermiştir. Gönderilişi gizli vesikayla beraber Batı İç ve dış durumuna dair da Yüksek Komiserlere
MAKALESİ
tutulan bu Almanyanm bir muhtıra verilmiştir.
Kore ihtilâfını halledemezsek Sovyet Rusya ile hemen harbe girişmeliyiı
Bildirildiğine göre, ikinci muhtıra dün Başbakan İle Yüksek Komiserler tarafından mufassal olarak incelenmiştir.
Muhtıra metni hâlen Washinglon Dişlileri Bakanlığında Acheson tarafından İncelenmektedir. Bunu, A-merlka Yüksek Komiseri McCloy 1 İnci muhtırayla beraber Birleşik A-merikaya götürmüştür.
Bonn siyasî çevrelerinde Başbakanın, halihazır
çerçevesinde müttefik işgal siyasetini umumi gnl statüsünde derin bir reform yapılması hususunda ısrar ettiği sanılmaktadır.
New-York, 1 A.A. (United Press)— Amerikan hava kuvvetlerine geçen harpte komutanlık etmiş bulunan General Cari Spaatz "Newsweek„ dergisine yazdığı makalede:
"Eğer Birleşik Amerika Kore İhtilâfını halledemezse Rusya 11e hemen harbe girişmesi evlâdır. Zira geçecek zaman zarfında Rusyanın büyük bir atom bombası stokuna sahip olması mümkündür ve Kore’de kızıl kuvvetlere ihtilâfı hal İçin barışçı bir yol kabul ettirmek İmkânı yoktur.,, demektedir.
milletlerarası durum
olarak tahlil ve İş-
Baltimore'da bir Türk gemisinde yangın çıktı
Baltimore 1 (AP) — Türk bandıralı "Hüseyin Kaptan” İsimli gemide dün vukua gelmiş olan bir kaza, geminin iki tayfasını ciddî yanıklarla John Hopkins hastasaslne göndermiştir.
Yangın, kısa devre yapmış otan e-lektrik tellerinin bir benzin bidonuna çarpması neticesinde çıkmış ve büyük hasar olmadan söndürülmüştür.
Yaralı denizcilerimizin ismi Gafur Yılmaz ve Arif Arlıç olarak bildiril-mlştir. *
Westerling
Brüksel, 1 (YÎRS) — Meşhur EndonezyalI Aai Westerllng, karısı Hollandadan geldiğinden beri Brükseldekl gece hayatından ayrılmıştır. Emniyet ajanslarının gece gündüz takip ettikleri Westerllng karisiyle birlikte Na-mur yakınında bir yere gitmiştir.
Kızıl Çin, Tibet hakkında Hindistana teminat vermiş
Yeni Delhi, 1 (YİRS) — Hindistan-da çıkmakta olan inglllzco Times mecmuasında neşredilen bir habere göre, komünist Çin Hükümeti Tlbeti İlhak etmek İçin harp açmak niyetinde olmadığına dair Hindistana teminat vermiştir. Ayrıca Tibet tebaa-smdnkllerln İskân işleriyle de meşgul olunacağı bildirilmiştir.
Mlndlstanın komünist Çin’e gönderdiği gayri resmî notada, "Tibet delegeleri burudadır, İlk komünist Çin Elçisi geldiği anda hazırlık mahiyetinde görüşmelere başlanılacaktır,. denilmektedir.
r
• •

• •
--------------
TAHSİL KUPONU
1 aralık 1950 de çekilecek bü.viik kuramıza İştirak İçin a-şağıdakl kuponlardan 90 tane getirerek bir kutra numarası a-Uıb Hece kainiz.
) eni İstanbul’un
KUPONU


J
I
Jürinin seçtiği 30 hikâyeden biri
Sayfa 4
1950
4
BABA
Orhan Kemal
Yazan:
ha! Bir! gelir, açar,
bıraktı,
Kltledin
f
öfkeyle kaldır-
emretmeml».
*
*
%
Allahın zengin
gürültiyle kilidi İyi-
oğul gülümsedi, köşoyi döndükten sonra,
var, akşamdan yok!"
layın, unutmayın girer lçorLJ*
oğul, arkasından usullaoık
Amerıkada Güzel Sanat müzeleri
U
TOPAL osklol; kıpkırmızı sakalı, çatık kaşl&riyle dükkânın önünde durdu vo karşı eakiclye baktı, baktı:
“DcyyuH, diye homurdandı, deyyus! Koskoca memlekette dükkân kıtlığı vardı sanki. Surata bak surata!”
Dükkâna adımını besmeleyle attı, İş önlüğünü besmeleyle kuşandı» makinesinin başına besmeleyle geçip, besmeleyle oturdu vo bir duayı mı* rıldandıktan sonra:
“O nerdo gene?” diye sordu.
*Ağam mı?”
*Hoye...”
*Su dökmeğe gitti.”
“Söylersin; ben Imarcthano değilim, baksın başının çaresine!”
Kırmızı püskül püskül kaşlarının altından küçük oğlana baktı. Küçük oğul yeni pençelcnnıiş bir iskarpin tekinin kenarını cam kırığlyle siyıri maktaydı.
“Baba, dedi, benim söylemem yakışık almaz! Sen kendin aöyle!”
“Alır. Ben imarethane değilim oğlum. Teışım yetmiş, işim bitmiş benim.”
“İyi ya, kendin söyle!”
“Utan oğlum, dilim »ert diyorum, dokunur.”
Küçük oğul başını dı:
“Ağamın üç çocuğu sabaha da yiyecekleri
“Eee... Nolacak?,,
“Cenaballah böyle
Yokluk içindeki bir insana bir tekme de sen at. denemiş. İnsan ne kadar vicdansız olmalı kİ...
“Suus, köpek!”
Küçük oğul sustu. Tahta bacağını döşemeye hırslı hırslı vuran baba:
“Yedi gününü yetirdim, bıyığını bitirdim! diye gürledi, zamanında o da herkes gibi mallı menallı bir kahbe dölü bulup alaydı. îki çıplak bir hamama yakışır!”
“Su», »us. Geliyor!*
Baba sustu. Halbuki uzun uzun, bağıra bağıra sÖylJyeoektl. Söylemek ■orunda olduğu şeyleri yutunca kıpkırmızı kesildi. Dükkândan İçeri giren büyük oğluna sertçe baktı:
“Nerden bu geliş?
Babasını en az yirmi yıldır tanıyan büyük oğul, onun bir kucak kıpkırmızı sakalının niye hırslı hırslı titrediğini bilirdi. Bir şeyler geçtiğini ■ezerek:
“Helâdan.” dedi.
“Heladan ha? Helâdan. Sen de adamım diye geziyorsun zahar!”
Büyük oğul cevap vermedi, yerine geçti, İşini eline aldı.
sabahleyin erken kalkılır, el yüz yıkanmadan önce çatlanır. Çatlanmadan önce el yüz yıkanmaz, u-sulden değildir, şeriata sığmaz. Evvelâ çatlanır, ondan sonra el yüz yıkanır!”
Bu »ırada dükkâna gözlüklü, ufak tefek bir memur, bir zabıt kâtibi geldi. Topal eskici büyük oğluna:
“Ver ordan efendinin ruganlarını! dedi, orda, orda be! Allah Allaaah. Gözlerin dikili mi, kör müsün?”
Müşteri:
“Zarar yok usta, dedi, görmedi, n-lur..."
“Kazık kadar herif, efendim! Yallah deyince üç çocuk babası. Ben o-nun kadarken Trablusta Italyana kursun atıyordum! Nah şu bacağımı, şunu orda verdim! Bösböyük adam, ardında sürüyle ineği var. Enik peydahlamak marifet değil; marifet onları doyurmak, giydirmek, okutmak, hiç kimseye muhtaç etmemek! İnsan gözünü açar. Orda diyorum. Bakınca görürüm ben olsam. Neden? Çünkü zihnimi verdiğim iş bu. Simdi nerdeee. Akıllar bir tevlr oldu» özü ■özü doğru, mert insan kalmadı. Kalmayınca da rızklar yolunu şaşırdı. Ver o gazeteyi ordan. Onu değil gazeteyi, gazeteyi ulaan! Ben gazeteyi diyorum, sen 6arı kâğada yapışıyorsun. Gazete denince, malûm!
Borcunuz mu beyim? Üç buçuk lira. Gazete deninco, malûm. Sen tutmuş...”
“Üç yeterdi be usta.
“Beyim pazarlığı sevmem! Beni I tekmil bu arasta bilir. Sen bilmiyorsan ne yapalım canım, öğren. Bilâl usta mı? Şimdi anasından, avradından çektireceksin Bilâl ustanın du!” I
Üç buçuk lirayı bırakırken adam: “Bu para bu İşe çok!” dedi.
Boğulacak kadar sinirlenen topal e9klcl, paraları aldı, yırttı yırttı adamın suratına fırlattı:
“Bir pire için yorgan yakmıyamn Allahını, kitabını... Senin gibi memurlar benim... Şimdi kötü kötü söyleteceksin. Ulan senin memuriyet dediğini ben, otuz yıl evvel teptim! Teptim ya. ne belledin? Tabii teptim, hem de şöyle, ayağımın burnuy-nan! Ba3 hadi bas, alay soytarısı. Başlarım şimdi gözlüğünün çerçeve-alnden ha!”
Her gün. her saat olağan işlerdendi. Araya komşu esnaflar girdi, kireç kesilmiş yüziylo tiril tiril titreyen zabıt kâtibini yatıştırıp şevkettiler.
Büyük oğul, babasının titreyen elindeki işe bakıyordu» tersinden diko-cekti:
“Baba, baba! dedi, dur, tersinden dikeceksin!”
Baba kendine geldi. Sahiden de tersinden dikecekti az kalsın. Büyük oğluna baktı ve küçük oğluna söylediklerinden dolayı pişman oldu.
“İhtiyarlık oğlum, dedi, aaah İhtiyarlık! İnsan hem geveze oluyor hem de... Değil mİ Ali?”
Küçük oğul aldırış etmedi. Baba bozularak gülümsedi ve İşine devam etti.
Akşamın sekizine doğru önlüğünü besmeleyle çıkarıp, caketlnl koluna besmeleyle alan baba, dükkândan besmeleyle çıktı, durdu:
“Kilidi vurduktan sonra iyice yoklayın! dedi; ileri geri iyice çekin, yuk-
M
•i



Küçük sögdü.
Büyük
Babası küçük:
“Tekrar yoklnyınnıış... diye homurdandı, akıldâne. O kadarını akü edo-ndyoceğta sanki...”
önlüğünü çıkardı, gerindi. Ağasına: “Kalk yahu! diye çıkıştı.
zengin edemediğini mİ
edoceksln?"
Büyük oğul elindeki İŞİ kalktı. İki kardeş dükkândan çıktılar. Küçük oğul kepengl İndirip kilitledikten sonra, ce yokladı.
"Bu, dedi, gâvur m alıl mİ cap diye kapanır. Müslüman malı değil kİ dalga gcçslnl”
Büyük oğul:
"Üzerlndo para var mı T" dlys »ordu.
“ Var. Ne olacak T”
“Üç ekmek alalım turdan.*
“Ben de belledim ki ikişer bardak şarap yuvarhyalım diyeceksin^”
“Boş ver.”
Küçük oğul fırından üç sıcak somun alıp koltuğuna kıstırdı, ağasiyle yan yana yürüdüler. Elektriklerin sarı sarı aydınlattığı sıcak ağustos gecesinde insanlar, otomobiller. Karşı kaldırıma geçerlerken bir bisiklet, küçük oğul un yanından ok gibi sıyrıldı. Küçük oğul ürktü, ekmeklerden biri yere düştü. Bisikletlinin arkasından söğerek ekmeği yerden aldı, üfledi. öptü, başına koydu. Yirmi metro sonra efendiden bir adam, koltuk vurup geçti. Az kalsın ekmek gene düşecekti. Efendiden adnm ^Pardon!" deyip geçmişti. Küçük oğul bu ao-fer de efendiden adamın pnrdonunA söğdü.
Büyük oğul:
“Bu akşam çok sinirlisin* dedi. Küçük oğul çevap vermedi. Büyük, onu eşelemek İçin:
“Bir radyomuz olsaydı.* dedt
Küçük gene cevap vermedi.
“öyle mi? Ne dersin?”
Küçük oğul
Büyük:
“Canın mı
li
mı • ••«• • •••
“Ha?”
Bir radyomuz olsaydı.
lâhavl» çekti.
sıkılıyor?” diye
sordu.
İS inci asır hn^ında ması kitabı »Usllyen
Vehbi tarafından yazılmış, "Sumanıci - Vehbi» adlı el yar^ minyatürlerden birli Sultan 3 Üncü Ahmet bir şenlik esnasında Tilrk danslarını seyrediyor.
Millî oyunlarımız tedvin edilmelidir
sÖyta
saka-
duyandım,
dedi, baktı: de onu
kayınyor-
haksız
olrnadığını
“Sşhl canın mı sıkılıyor?,,
“Boş ver.” “Hani anlatacaktın sabahki diğini?”
“Canım bo» ver yahu...*
“Yüzü kıpkırmızı kesilmişti,
lı titriyordu. Bana kızdı değil mi? Ne dedi?”
“Boş ver yahu, geldi geçti.” “Benim için değil mi?” H •>
“Canım »aklıyacak ne var anlamıyorum kİ. Geçende anama çekiştirirken de duyduydum.”
Küçük oğul ağasına baktı:
“Bazen kulam öyle kızıyor kİ, dedi. yani dini, imanı torbaya koy, kafasına bir çekiç! Utan madem baka-rnıyacaksın, zamanında düşüneydin! Alt tarafı bir eskici parçasısın. Nene gerek senin beş çocuk! İkide birde bu: Bakamam, edemem, tıkandım...”
Büyük oğul:
“Haksız değil!” Küçük hayretle “Değil mİ? Bir sun demek?”
“Kayırmıyorum,
söylüyoruDL Doğrusu bu. Ona bir sen yahut küçük bir çırak yeter. Hele ben! Benim yük oluşum! Düşünmem lâzım amma, sadece düşünmek işi halletmiyor ki. Ne dedi »ana?”
“Bakamam, edemem, ben imarethane değilim diyor kısacası. Lan diyecektim...”
Büyük oğulun evi, kenar mahallede, sırtını sivrisinek yuvası bir köye çevirmiş, tahtaları çürümüş, ahşap bir konağın alt katında, tek gözden ibaretti. Daracık sokak, acı acı şif denilen kurumuş koza kabuğu yanığı kokuyordu. Uzaklardan fabrika 1-niltisl geliyor, bir yerlerde kısılmış bir radyo...
Büyük oğulun karisiyle üç çocuğu kapı önündeydiler. Dnr sokakta beyaz bir gölge, bir kadın gölgesi karşıdan karşıya geçti.
Çocukların üçü, üç yandan koşuştular:
“Babam geliyor!,,
“Babaaa!” “Babacjıım!” “Amcam da, amcam da.* “Amca bana ver ekmekleri!” “Bana ver amca!”
“Bana bana.”
“Amcam, amcam bana ver, verme pise!”
“Pis sensin. Verme ona amca, de-
min büyük çişini yaptı, elini sabunlamadı!”
Amca her birine birer sornun verdi. Büyük oğul karısına:
“Ne pişirdin avrat?” diye sordu. Uzunca boylu, zayıf kadın: "Mercimek çorbası, dedi. Yağ da tükendi...”
En arkadan girdi, gitti, gaz lâmbalını yaktı, içeri içeri kamburlaşmış duvarlar aydınlandı. Üç çocuğun büyüğü Ayşe, coğrafya kitabını aldı, amcasına gösteriş olsun diye, lâmbanın yanma oturdu. İlkokulun dördündeydi ve coğrafyadan bütünlemeye kalmıştı. Ortanca, Cavlt, amcasının elini tutmuştu. Babasına duyurmadan beş kuruş istedi. Amcası cebindeki son beş kuruşunu çıkardı verdi. Çeyreği kaşla göz orasında cebine indi-riveren Cnvit. yarın, fırıldağına bir kaytan almanın sevinciyle:
“Alloooş!” diye bağırdı. Coğrafyaya çalışır
rünen Ayşe, derhal kulak kabarttı. Bir şeyler geçtiğini sezmişti. Kitabını bırakıp Cavidln yanına sokuldu:
“Niye Alloş dedin çekerim?” “Sana ne?”
“Hiç amma. Niye dedin sahi?,, “Dedim, dedim. Sana ne kız?” “Küserim, ablan olmam ha!” “Olmazsan olma, küsersen küs. Niye öyle dedin demin?”
“Ne dedim?”
“Büyük çişini yaptı da elini sabunlamadı dedin!”
“Sen niye pis dedin bana?” “Derim, derim.”
“Ben de dedim öyleyse.” “Zıkımın dibi!” “Karnına!” Cavit:
Artanı da koynuna!,,
Abla nı açtı
Serili tardı.
Babasına çok düşkün otan en küçükse, babasının omuzuna tırmanmış» ti bile. Baba oğul her geceki gibi yi-
o
Bu müzelerin gelişmesine, büyük olan John Morgan yardım
1918 yılında John Plerpont Morgan îtalyada ölünce, kendisi milletlerarası bankacılık. Amerikan endüstri ve güzel sanatlar koleksiyonculuğu Bahasında çok büyük bir ntlfuza sahip olduğu İçin kara haber bir an içinde bütün dünyaya yayılmıştı.
Morgan öldüğü zaman, harp devam ediyordu. Lâkin bunlar, dahili savaşlardı. Senelerden beri bir çok memleketleri ilgilendirecek bir Dünya Savaşından bahsedilmekle beraber Morgan öldüğü sıralarda bu İhtimal uzaklaşmış bulunuyordu. Böyle olmasına rağmen bir buçuk yıl sonra Blrinoi Dünya Savaşı başlamış bulunuyordu. 1913 yılının mart ayı bir devrenin sonunu teşkil ediyordu, lâkin bu durumu takdir edenlerin fla-yun çok değildi. O tarihte Amerika inkişaf yoluna girmiş bulunuyordu.
Böyle bir oernlyetto güzel sanatların takdiri keyfiyeti, resmi icraata dayanmayıp doğrudan doğruya huşu ■t bir gayrete İnhisar ediyordu. Arada sırada güzel sanat eserlorinl teşhir eden cemiyetlerin sayısı çok azdı. Buna mukabil sadece sanat eserlerinin teşhiriyle vazifeli müesseseler de hemen hemen yok gibi bir şeydi. Hususi mahiyette koleksiyon yapanlara da tesadüf ediliyordu, fakat bunlar sadece kütüphaneleri için kitaplar, ve evlerini süslemek gayesiyle ve hiç bir sistematik gayeye İstinat etmeden tablolar ve heykeller satın alıyorlardı.
Eğer Morgan bir koleksiyoncu olarak gösterdiği müstesna faaliyetle güzel sanatların ehemmiyetini belirtmemiş olsaydı, bu durumun daha ne kadar devam edeceğini tâyin etmek imkânsızdı. İş sahasında üstün bir başarıya sahip olan bir İş adamının, sanat eserlerini toplamak hususunda ■atfettiği büyük enerji neticesinde Amerikan halkı güzel sanat eserlerinin ehemmiyetli olduğunu takdir etti. Kati olarak bir tarih mek kabil olmadığı 1çfn
1890 yılından ölümüne kadar gan, dünyanın en büyük sanat lerl koleksiyoncusu İdi.
Bu müddet zarfında temin güzel sanat koleksiyonunun
mından ve çeşidinden bahsetmek ga-
yet müşküldür. Lâkin, veraset vergisini hesaplamak için New-York eyaleti mahkemesinin hıfız dosyasında bulunan listede bu eşyalara dair hulâsayı okumak kabildir. Listede, göze çarpan belllbaşlı eşyalar arasında şunlar vardır: Fildişi eşyalar, oyma, mermer, terra cotta, taş, rönesans bronzları, eski bronzlar, çiniler, cam eşyalar, gümüş eşyalar, eski mücevherat, kitaplar, el yazılan, baskılar, yağlı boya resimler, döşemeler, halılar, eşyalar, enfiye kutulan, minyatürler ve saire, 1913 yılında bu koleksiyona 20,421.000 dolar kıymet konulmuştu.
Morgan’ın koleksiyon gayesi o zaman İçin tam mânaslyle bir esrar teşkil ediyordu. Daha doğrusu İtalyan, Mısır, Yunan vesaire değerli malların mubayaası âdeta bir delilik addediliyordu. Zira bu eşyalann bir aile hayatında İstimal edilmesine imkân ve İhtimal yoktu. Esasen Morgan’ın bazı değerli eşyaları satın alabilmek için sarfetUğl paranın tam mânasiy-le fuzuli yere sartedlldiğine kanaat getiriliyordu.
Böyle olmasına rağmen Morgan, esaslı bir metoda istinaden bir kaç yıl zarfında koleksiyonları toplamakta devam etti. Diğer taraftan bu koleksiyonları satın alabilmek için
bir koleksiyoncu etmiştir
de büyük ölçüde vakit sarf edip Avrupa seyahatlerine çıkıyordu. Bozan Avnıpadakl belllbnşlı bir merkezde günlerce kalarak bir güzel sanatlar hazînesini satın almak veya almamak hususunda düşünmek mecburiyetinde kalıyordu. Morgan’ın koleksiyonunda. büyük İş adamının koleksiyonu toplarken verdiği hükümlerin ve İstimal ettiği metotların sarahatini müşahede etmek kabildir.
Morgan, yaşadığı müddet zarfında hiç bir zaman gayesini açığa vurmadığı için o zamanda yaşayanlar kendisini anlayamamışlardır. Fakat kendi arzusiyle ölümünden üç ay önce bu gayesini açık bir lisanla belirtti: “öenelerden beri, tablo, minyatür, personel ve sair güzel sanat eşyalarını toplamak hususunda büyük bir alâka duydum. Bu koleksiyonu meydana getirmeye başlayınca, Amerikan milletinin bu sahaduki zevkini ve öğretimin! sağlayabilecek sayıda güzel sanat eserlerine sahip olmayı gaye edindim.M
Bu arzunun ileri sürdüğü gaye mükemmel bir ■uretto baş ani öl Mor-gan’a ait güzel sonat eşyalan es aslı bir şekilde tesblt edildikten sonra» bunlar Metropolitan müzesine ödünç olarak verildi ve böylece halkın bu üstün sanat eserlerini görmelerine
lerarası
gösteren amatörlerimizin
kıyetlerl tasnif, tedvin edilmiş olur. fa
festivallerde varlıklannı muvaffa-
İleri BÜr-takriben Mor-eser-
ettiği lhtlşa-
Hemen dalma iptidai ve ma-oyunlardan» bugüne gelene ka-tasnifçl bir kafeya sahip âleminde yetişmiş ve hep
olan garp üze-dans
flANS bir ruh haletinin, bir hissin ahenkli hareketlerle İfadesidir. İfadeyi hareket temin eder, harekete musiki ahenk verir.
Güzel sanatlardan İlki, herhalde dan» olsa gerektir. En İptida! kabilelerde, dansın mevcut ve diğer sanat tezahürlerine nazaran en İleride olduğunu görüyoruz. Bütün beşerî duygular korku, aşk, kin, neşe, ö-lüm ve din duygulan, en basitinden en muğdillne kadar dansla ifade e-dllebilir. Çünkü dansın ana unsuru harekettir. Hareket olmayan yerde, dans yok demektir. Bu İtibarla en güzel dans, ifade etmek istediği duy-gulann en bariz hareketlerini, en çabuk, en kısa ve en anlayışlı şekilde verendir. Fakat bu mertebeye varmak için, her sanatta olduğu gibi, dansın bir tetkik mahsulü olması lâzımdır. Bu tetkiki yapanlara kore-graf denir.
Koregraf. kendisine verilen malzemeyi alıp onlara en veciz figürleri tesblt eder. Bu malzemeyi nereden alır? halli dar, garp
milletlerine mensup malzeme rinde çalışmışlardır. Şarkta, gayet zengin bir malzemeye malik olmakla beraber, bu usullerle İnkişaf etmiş değildir, bu İtibarla bâklr bir sahaya sahiptir. Şarkta da bu mevzu ele alındığı gün, dans Alemi çok genlşliyecek. Zengin unsurlar kazanarak yen! ve klâsik mahiyette mevzuların meydana çıkmasına sebep o-lacaktır. Lâkin bunun için Devlet Konservatuvannda bir folklor enstitüsü kurulması, Ankaraya nakledilmiş olan Bale Okulunun buraya bağlanarak Türk harsını bilen, onun üzerinde çalışmış mütehassıslar nezareti altında faaliyete geçmiş bulunması lâzımdır. Hâlen bu okülnn başında kıymeti! bir sanatkâr olduğu halde, Millî Talebe Federasyonu tarafından tertip edilen festivalde görüldüğü gibi, yerli danslarımızdan hususiyetlerini muhafaza etmek şar-tiyle yeni bir üslûp verilmek istenilen parçalar yeknasaklıktan kurtulamamış, bilhassa musikisi intibak ettirilememişti. Bu da sadece bir kore-grafın folklor malûmatı kâfi olmadığı takdirde, bu İşi başarmağa muvaffak olamıyacağını gösterir.
Eskiden “Maarif Vekâleti” nde bir “hars” müdürlüğü olduğunu ve “halkıyaf'a yakından alâka gösterdiğini hatırlıyoruz. Mili! Eğitim Bakanlığı bu teşkilâtı ihya ettiği takdirde, küçük bir himmetle mlllet-
Morgan Kütüphanesinin Batı odasında gayet değerli tablolar, kitap koleksk yontan ve diğer sanat eserleri bulunmaktadır.
Öğrenmek ihtiyacında olduğumuz herşçy
Hicri
Zllloıd»
19
1369
VAKÎT
19 5 0 EYLÜL
2
Cumartesi
VASATİ

Güneş Öğle tkindl
Akşam Yatsı imsak
6 25
13.14
16.54
19.42
80.17
4.42
Rumi
EZAMI
10.42
5 30
9.11 12.00
1.35
8.59
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
7.05 P. A. A. (Amerikan) New-York, Boston, Gandor. Londra, Brükselden. — 7.30 K.L.M. (Holânda) Amster-dam, Romadan. — 9.45 D.H.Y. (Türk) Bursadan. — 9.50 D.H. Y. (Türk) îzmlrden. - 15.00 D. H.Y. (Türk) Van, D.Bakır, JE-iâzığ, Sivas, Ankaradan -15.15 D.H.Y. (Türk) Urfa, G.Antep, Adana, Konya. Afyondan. — 15.35 D.H.Y. (Türk) İskenderun, Adana, Ankaradan. — 16.00 D.H.Y. (Türk) îzmlrden.
- 16.45 D.H.Y. (Türk) İzmir, Balıkosirden. — 18.15 D.H.Y. (Türk) Bursad&n. — 18.35 D. H. Y. (Türk) Ankaradan. — 20.20 P. A. A. (Amerikan) Hongkong. Bangkok. Kalkü-ta. Yeni Delhi, Karaşl, Tahran, Basra, Şam, Beyrut’tan.
— 21.10 P.A.A. (Amerikan) Ne\v-York, Boston, Gandar, Londra. Brükselden.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
SİNEMAL
BEYOĞLU CtHETÎ
ALRAZAR (42562) 1 — Çeh-iAd« Aaml (renkli). 3 — tkl Açıkgös Haydutlar Arasında. 3 — Akıncılar.
An (44394) 1 — Ölüm Dansı (Renkli). 2 — Macera Adası (Renkli).
ATLAS (40835) 1 — Casuslar Çarpışıyor. 2 — Sen Benlmaln. BESİKTA9 BAHÇESt 1 — Kara Bahtım. 2 — îkl Açıkgöz Hayatta İken.
ELHAMRA 1 — Marsilya Geçidi. 2 — Hayat Yolu. tNOÎ 1 — Aşktan dn üstün. 2 — Tarzanın İntikamı. İPEK 1 — Çam Sakızı Polis Kafiyesi (İngilizce). 2 — Haydutlar Kraliçesi (İngilizce).
1 — Zehirli Vata
— Asiler Ül-
R
M
Kadın. 3 — Düşman Kardeşler.
ÇEMBERLÎTA6 1 — Şövalye Kantoma (31 kısım türkço). EMRE 1 — Kara Canavar. 2 — Şeytanın Kızı.
UALK 1 — Harun
Gözdesi. 2 — Tarzan Diyarında.
İSTANBUL (22367)
Reşidin Kadınlar

Beyoğlu 44644 Ankara. 00 ' btanbul 24222 İzmir 2222 I
Üsküdar 6U945 K. köy 60872 Karşıyaka 15035
İmkân hâsıl oldu. Babasının gayaafe ni takip eden J. P. Morgan Jr. 1924 yılında babasının kütüphanesini de hibe etmiştir. Babasının ölümünden sonraki on yıl zarfında Morgan bu kütüphaneye bir çok değerli eserler İlâve etmişti.
Morgan koleksiyonları, Birleşik A* merikada güzel sanatların takdiri bakımından Amerikan müzelerine yaptığı hizmetin ancak bir kısmııu teşkil etmektedir. Morgan’dan sonra» bir çok kadın ve erkek güzel sanat eserleri toplayarak bunları halk mü-esseselerine hibe etmişlerdi. Diğer taraftan hayatlarında güzel sanatlarla alâkadar olduklarını htç bir suretle belli etmeyen bir çok kimselerin öldükten sonra bıraktıktan paralarla müzeleri desteklemek imkânı elde edilmiştir.
1 — Cebelitarık Caeuau. 2 — Fi es ta. 8 — Ölüm Islığı.
KISMET ( 2CA54) 1 — Monte Kristonun Mirası (tilrkçe). 2 — Ateş Glb! Kadın (renkli) MARMARA (23860) 1 — Pranga Kaçağı. 2 — Altın Küpeler.
MÎLLÎ (22962) 1 — Tkl Açık-göı Haremde. 2 — İşgal Altında.
TURAN (22127) 1 — Dağlar Kıralı (Türkçe). 2 — NÜ Kı-rallçesl (Türkçe). 8 — Allahın Kudreti.
KADIKÖY CÎHETÎ
HALE (60112) 1 — Fedailer
Kalesi. 2 — Renkli Rüyalar. OPERA (68714) 1 — Kanunsus Sokak. 2 — Vadiler HAkimi (Renkli).
SÜREYYA (C0862) 1 — İki A-çıkgöz Canavarlar Arasında. 2 — Şehr&aadın Doğuşu.
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara tamir
44998
60530
91
2251
EMİNÖNÜ: Sadullah (Eminönü) — Yorgi (Unkapanı) — Arif Neşet (Alemdar) — Cemil (Beyazıt)
BETOC.LÜ! Klnyolt (Merkez)
— Sıhhat (Merkez) — Kemal Re bul (Taksim) — Fındıklı (Galata.) — Tuna (Galata) — Asım (Şişil) — Nişantaşı
il) — Yeni Turan (Kasımpaşa.)
FATİH: İbrahim Hıdll (S«h-zadebaşı) — Etem Pertev (Akaaray) — Yodlkule (Sa-matya) — Hamdi Simgen (Şehremini) — Ulupınar (Kara gümrük) — HÜsameddln GÖkengln (Fener) EYÜP: Eyüpsultan.
BEŞİKTAŞ: Vidln (Beşiktaş)
— Ortaköy — G. Dlvanlıoğlu (AmavutkÖy) — Merkez (Bebek)
KADIKÖY! Halk (Kadıköy)
— Feneryolu — Erenköy — A. Cafer Çağatay CSKUDARı Selimiye HEYRELİADA: H. Hal Bl’Yt'KADA: Halk
İZMtR: Tarlan (Alaancak)
— Yeni tznılr (Basmahane)
— E^rofpaşa — Millet (Kamera İti) — Karantina (Yalılar)
ANKARA: Anafartalar
Hnlk — Yenişehir
MELEK (44868) Kadın. 2 — ilk
LALE (43595) 1 kes! (Türkçe). 2 — Balıkçının Kızı (Türkçe).
SARAT (41656) 1—Bay Tekin Atom Peşinde (24 kısım tekmili birden).
SÜATPARK (83143) 1 — Güzel Sultan. 2 — Fantomalar Karşı Kargıya. 3 — îkl Açıkgöz Hayatta tken.
SÜMER (42851) 1 — New-
York Esran. 2 — Ali Baba.
SARK (40380) 1 — Damgalı
Gangster. 2 — Kahraman
Öncü.
$IK 1 — Trablus Kahramanı. 2 — Ormanlar Kıralı. TAKSİM (37191) öksüz Kız. Kız.
TAN 1 — Mağlup Edllmlyen-ler. 2 — Singapur incisi. 3 — Vlrglnta Kaplanı.
ÜNAL (Kışlık) 1 — Hint Me-zan (Türkçe). 2 — öldüren Kılıçlar (Türkça).
ÜNAL (Yazlık) 1 — Mihracenin Gözdesi (Türkçe). 2 — Vahşi Ormanlar Melikesi (Türkça).
YENİ 1 — Beklediğim Sevgili. 2 — Kıskanç Kadın. 3 — Kanlı Tren.
) II.D1Z (42847) 1 — îlk Arzular. 2 — Lassinln Yavrusu.
(15031) 1 — Istırap
2 — Damgalı Dok-
(13840) 1 — Canavar
2 — Loral Hardl Sİ-
| Yeni neşriyat
A î L E
Memleketimizin en güzel ev der-grlsi olan ”AUe„ nin yoz sayısı da Yakup Kadri, Falih Rıfkı, Ahmet Hamdl, Vedat Nedim TÖr, Ziya Olman Saba, Cahit Tanyol, Prof. Dr^ Şükrü Hazım, Nah i t Sim örlk, Dk Rauf Saygın, Muhtar Körükçü ve daha bir çok tanınmış imzaların yazılan, şiir ve hikâyeleri, ayrıca çocuk, sağlık, moda ve karikatür sa-hifeleriyle çıkmıştır.
Bu faydalı dergiyi bütün okuyucularımıza tavsiye ederiz.
ANKARA:
ANKARA (23432) 1 — Sön-
meı Ateş. 2 — Çaylâk Hafiye Mekslkada.
BÜYtK
Çocuğu, tor.
CEBECİ
Pençesi,
lâh Arkaaa^lan.
PARK (11131) 1 — Hint Kaplanı. 2 — Nehirler Kırniiçe-■L
SUS (14071) 1 — Baskın. 2 — Sefahatin Sonu.
SÖKER (14072) 1 — Çöl Süvarisi. 2 — Dişi Haydut.
ULUS (22294) 1 — Ali Baba Boğa Güreşçisi. 2 — Aşk Mektupları.
YENİ (14040) 1 — Zevk Peşinde. 2 — Ercıllya Geceleri. GAR GAZİNOSUNDA] İtalyan ve İspanyol Revüleri.
BULMAC
Çiçe-
3 —
8.15 P.A.A. (Amerikan) Şam, Beyrut, Basraya. — 8.30 D.H. Y. (Türk) Buruya. - 830
B.E.A. (Ingiliz) Atina, Roma, Nİb, Londraya. — 9.00 K.L.M. (Holânda) Tahrana) — 9.00 D. H.Y.(Türk) Ankara, Kayseri, Vfalatva, EİAnğ. Emuruma.
- 10.İö D.H.Y. (Türk) îzml-re. — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana, İskenderun*. — 14.45 D.H.Y. (Türk) Ankarsya
- 16 00 D.H.Y. (Türk) îzmi-
ro. — 17.00 D.H.Y. (Türk) An-karaya. — 17.05 D. H. Y.
(Türk) Bursaya. — 21.35 P.A. A. (Amerikan) Brüksel. Londra, Boston, New-York’a — 22.10 P.A.A. (Amerikan) Şam, Beyrut, Karaşl, Yeni Delhi, Kalküta. Bangkok, Hong-kong’a.
İSTANBUL CtlIETÎ ALEMDAR (23663) 1 — Pranga Kaçağı, 2 — Altın Küpeler.
AYSU 1 — Sevimli Haydut (Türkçe). 1 — Sevimli Haydudun İntikamı (Türkçe).
AZAK 1 — Gllda. 2 — Lekeli

R
A
D
Y
0
L
A
R
iyi
kabamız; Alev.
gö-
GELECEK OLAN TRENLER
GİDECEK OLAN TRENLER
£flonu yarın/
MolMıat Blrtan. Bir Ge-aryaları
- Fehlşenln Koz&novanın
GELECEK OLAN VAPURLAR
dedi.
nefretle çekildi, gitti kltabı-ve somurttu.
yatakların üzerinde oturuyor-
7.10 Doğu (Ek».). — 8.30 Ankara (Eki.). — 9.16 Ankara. — 16.61 Ankaradan (MotöriO Tren).
18.10 Ankara Ekspresi. —
20.30 Ankara, — 21.10 Güney.
Eks.
gti 2 — Aşk Memnu. Sahra Cehennemi.
TAN 1 — Kumarhane ti. 2 — Aşk Memnu. Sahra Cehennemi.
YENÎ 1 — 1001 İnci Gece. 2— Singapur Casusu Kara Kor-«an.
SES 1 — Yaylâ Kartalı. 2 — Sönmlyen Acı.
3 — Diyanet; Re. 4 — Al;
KelAm: Kati. 6 — A-
İZMİR:
rAYYARE 1
Romanı. 2 — A«k Maceraları.
I.AlE 1 — Kumarhane Çlç**-
Dünya Hikâye Müsabakası
Amrrikoda tertip edilen Dünya Hikâye Müsabakasına en güzel iki Türk hikâyesini seçip göndermek vazifesini üzerine alan gazetemiz, teşkil etti* ğl büyük jürinin karariyle “Sam Amca,, ve “Merhametli Bir Kadın,, hikâyelerini seçmiş, tercümelerini yaptırmış ve Amerikaya yollamıştır. Müsabakaya gönderilen 422 hikâye İçinde jürinin neşredilmek üzere ayırdığı diğer 28 hikâyeyi de «ıra ile her gün bu sahifede okuyucularımıza sunuyoruz.
no gvreşmeğo başladılar. Alt alta, üst ü®te bir müddet yuvarlandıktan sonra» baba:
“Söv oğlum emmine!” dedi.
Oğlan yarım yarım sövdü. Gülmekten katılan baba, kardeşine:
“Duydun mu Ali, dedi, ananı, avradını tekmil kalayladı!”
AH, »ıkıntiyle ağasına baktı: “Ne dedin?”
“Ananı, avradını kalayladı!* Beriki oevap vermedi. Ağası: “Sahi ne düşünüyorsun?” diye yanına sokuldu.
“Hiç...”
“Şu meseleyi mi?"
Karşılarında yüzükoyun uzanmış, sivri Çenesi avuçlarında, konuşulanları dinleyen Cavlt:
“Hagl meseleyi baba?” diye sordu.
Amca güldü, oğlanı çekti, yumuşak san saçlarını öptü, içinden babasına ■Övdü.
Eski sofra bozlnl yere «eren büyük oğulıın karısı sıcak çorbayı getirmiş, ekmekleri dillmlemişti, mutfakta birtakım işler görüyordu. Neden sonra geldi, sofraya diz çöktü. Küçük oğul göz ucuyla yengesine bakıyor, ona öyle acıyordu kİ..,
Yemek kurt gibi yeniyordu. Bir ara Cavlt annesine:
12.30 Sus. Mudanyadan. — 14.00 Bursa, Ayvalıktan. — 19.00 Ülgen îmrozdan. — 22.15 M&r&kaz, Mudanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.00 Marakas, Mudanyaya.
— 12.00 Ankara, B. Akdenlze
— 14.00 Trabzon, lzmlre. —
— 17.00 Sus, Mudauyaya. — 20.00 Anafarta-Merain, Bandırmaya.
ANKARAı
7.28 Açılış ve program. — 7.30 M.S.Ayan.
— 7.31 Neşeli parçnl&r (pl.). — 7.45 Haberler. — 8.00 Şarkı ve türküler (pl.), — 8.15 Bando müzikleri (pl.). — 8 25 Günün programı ve hava raporu. — 8.30 Mozart-Re Majör Keman Konçertosu (pl.). — 9.00 Kapanış.
12.26 Açılış ve program. — 12.30 M.8. Aya-n. — 12.30 Küçük Orkestralardan melodiler (pl.). — 13.00 Haberler. — 13.15 Ktaelk »as eserleri. — 13.30 öğle gazete»!. — 18.45 Şarkılar (Okuyan: Muzaffer Blrtan). — 14.00 Müalk. — 14.40 Dağ havalan (pl.). — 14.55 Spor haberleri. — 15.00 Kayıp Mektupları, hava raporu, akşam programı ve kapanış.
1«.58 Açılış ve program. — 17.00 Çocuk saati. — 18 00 M 8. Ayarı. — 18.00 Dans mü-■İği (pl.). — 18.30 Şarkılar (Okuyan: Muzaffer îlkar). — 19.00 M.3.Ayan ve haberler.
— 19.15 Tarihten bir yaprak. — 19.20 Yurttan Sesler (idare eden: Muzaffer 8arısö-zen). — 10.46 Radyo İle İngilizce, — 2000 Varyete müzikleri (pl.). — 20.15 Radyo ga-cetesl. — 20.30 Sorbest euat. — 20.35 incesaz (Karcığar Faslı) Okuyanlar; Para. Müzehher GÜyer, Muzaffer Sabite Tur. — 21.15 Moıart-KÜçük ce Musikisi (pl.). — 21.36 Opora
programlar. — 13.00 Hw-
13.45 Rad-
Ser-
14.40
15.15
Saldan «nğaı
1 — Çift kardeş (iki kelime). î — Muhabbet gören; Tersi bir musiki âleti. 3 — Şart edatı; Lâhza, Ay. 4 — Ecnebi kadın unvanlarından ı Basan. 5 — Kemiğin içinde bulunun Biri için mukaddes olan şey. 6 — Bir harfin okunuşu; îşl döndürme. 7 — İkinci derecede; Sıçrayıp Reçel». g — iskambilde bir kâğıt. 9 — Çanak kalede bir 10 — Yaban! değil.
Yukarıdan aonğıı
1 — Kaşıntılı bir 2 _ Halsizlik; Bir 1 —
(pl.). —• 22 00 Havacılık haftası. — 22.16 Şarkılar (Okuyan: Nevin DeınİrdÖven. — 22.45 M.S.Avan ve haberler — 23.00 Dansa davet (pl.). - Program ve kapanış.
İSTANBUL :
12.57 Açılış ve
herler. — 13.16 Dans müziği (pl.). — Saz eserleri va oyun havaları. — 14.00 yo Salon Orkestrası Konseri. — 14.30 biat saat (Konuşma voya müzik). — Şarkılar (Okuyan: Arif Coşkunay). —
Dans müziği (pl ). — 15.45 Türküler (Okuyan: Aziz Şensen). — 16.00 Caz müziği (pl.).
— 16.30 Saz eserleri. — 16 45 Haftanın programı. — 17.90 Dan» müziği (pl.). — 17.30 Şarkılar (Okuyan: Cemal Kâmil). — 19-10 Kayıp Mektuptan. — 18 16 Gençer ve Arkadaşlarından dans müziği. — 18.45 Sos eserleri. — 19.00 Haberler. — 19.15 İstanbul haberleri. — 19.20 Şarkılar (Okuyan: Sahne Sinan). — 20 00 Vnlsler ve polkalar (pl ). — 20.30 Bn^tamayla oyun havalan. — 20.60 Serbest saat. — 21 00 Dinleyici İstekleri (Hafif Batı Müziği). — 21.45 Müseyyen Scnzr Işıl'dan Sevilmiş Şarkılardan mürekkep (1-zel program. — 22.30 Şehirde bu hatla (Hazırlayan; Orhan Boran). — 22 45 Haberler.
— 23.00 Dana müztğl (pl). — 23.30 Hafif Gece Müziği (pl.). — 21 00 Programlar ve kapanış.
hastalık; Fena, harfin okunuşu. Çabuk; Mukavele İmza «den.
4 _ Nefl edatı; Zekice. 5 — Mahkeme kararını bildirir; Yapmamakta tarar et. 8 — Avrupada bir havra; Kaba evet. 7 — Yâdet; Mezesi iyi olur, 8 — Müşir 9 — Güzel sanatlardan birine mensup; KUşat e-den. 10 — Psikolojik hastalık (iki kelime).
Dt'NKO BULMACANIN HALLİ Soldan sağa:
11 — Fena seciye. 2 — Ezel; Temas.
Kar; Lar. 5 Ana: Enam. 7 — Ta: Arnn. 8 — kıbct.l; Az. 9 — Nafaka; İde. 10 — Ebedi visal. *
Yuyarıdan ayağıı
1 —• Fedakarane. 2 — Ezilen; Kah. 3—Ney; LAtlfe 4 — AAlka; Aba d.
5 — Name; Eki. 6 — Eter; Vatan. 7 Cet; Kami. 8 — MI; Lama; Is.
Yarat; Ada. 10 — Eseri güzel.

Sayfa 8
2 Eylül 1050
TENİ İSTANBUL
Turizm dâvamız
Merkez Bankası dün
Bizde turizm; Birinci Dünya Harbi »onunda, muhtelif milletlerin turizm alanındaki çalışmaları ve bu memleketlerin ekonomik ve sosyal terakkilerindeki yapıcı ve yükseltici ve neticeleri gözönünde tutularak, memleketin vatanperver münevver evlâtları tarafından 1923 te kurulan (Türk Seyyahln Cemi veli) adındaki teşekkülle ele alınmıştır.
Cemiyetin ülküsü, memleketin e-konomislne hizmet için turizmin gelişmesini, genişlemesini temin etmek, yabancılara Türklerl gerçek çehreleriyle tanıtmak, halkımızda seyyaha t arzusunu uyandırmaktı.
Bu cemiyet bilâhare, ı Türkiye Tu-ring ve Otomobil Kulübü) adını alarak 27 yıl turizm için elden gelen gayreti göstermiştir. Devletin resmi olarak turizmle meşgul olması, 1934 yılında başlar. 1938 yılında Ekonomi Bakanlığında müstakil bir Turizm Bürosu kurulmuş, bu büro 1939 da ve Ticaret Bakanlığının kuruluşu sı-rasında, (Turizm Müdürlüğü) adını alarak 1940 yılına kadar bu Bakanlığa bağlanmış, aynı yıl Başbakanlığa bağlanan mülga Matbuat Umum Müdürlüğünün bünyesi içine alınmış, 1913 te yine Basın - Yayın Umum Müdürlüğünün bir dairesi halinde kalmıştır.
1947 de iş başında bulunan hükümetler tarafından turizm meselesinin esaslı bir şekilde ele alınmak istendiği görülmüştür. Bilhassa Mar-shall Plânından faydalanan memleketlere turizm endüstrilerinin kalkındırılması hususunda yardım yapılması maksadiyle kumlan Avrupa İktisadî İşbirliği idaresinin turizm işleriyle ilgilenerek on altı devlete doğrudan doğruya müracaatı. Wa-shlngtondakl işbirliği İdaresinin de bu memleketlere Amerikan turist celbinde yardımcı olmak üzere bir (Turizm Şubesi) teşkil etmesi, meseleye bir kal daha ehemmiyet^verllmeslne sebep olmuştur.
Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünün yeni kuruluş hareketleri 1949 yılı temmuz, ağustos aylarını doldurmuş, turizm sahasında fiili ve esaslı çalışmalar eylül ayında başlamıştır.
Bu çalışmalar, daha fazla Maraba 11 Plânı havası içinde ve dış tunzm hareketleri yaratılması ümidiyle, İktisadi işbirliği İdaresi adına memleketimiz turizm meseleleri üzerinde İncelemeler yapmış olan Mr. Charles J. VVhite’ın vermiş olduğu rapor esas tutularak yapılmıştır.
Bunlardan sonra sıraslyle temas ettiği, yasak bölgeler, gümrük mevzuatı, demiryolları, vapurlar, otobüs servisleri, taksiler, havayolları, oteller, otel müstahdemleri, döviz meselesi, turist rehber ve tercümanları, polis, gümrük muayenesi gibi meselelerdi. Bunlar. Türkiye Turing ve Otomobil Kulübünün teşekkülünden beri, turizmle ilgili münevverler, hususî ve resmî teşekküllerle gazetele-rimizce üzerinde ehemmiyetle durulan meselelerdi.
Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü kısa ve uzun vâdell olarak, turizm dâvasında muhtelif ko-nular ele almıştır.
Bunlardan idari mahiyette olanları:
1 — Fevkalâde zamanlar için alınmış olan tedbirlerden, Türkiyeye gelmek İsteyen yabancıların vize taleplerinin merkezden istizan edilmesi u-aulünün kaldırılması,
2 — Yerli ve yabancı, herkesin şl-kâyetlendigl bir mesele olan taksi ücretlerinin her türlü zamlariyle birlikte ve net olarak tediye edilecek miktarının taksimetrelerle gösterilmesinin temini hakkında yeni hazırlanan 'Seyrüsefer Kanun Tasanın )na bir madde eklenmesi,
3 — özel sermayenin % 50 nispetinde iştirak edeceği turistik oteller inşası için bir şirket kurulmasının İncelenmesi,
Devlet turizm işletmeleri kurumu, na verilmek İstenen turizm endüstrisinin kuruluş vazifesi önce böyle bir şirkete verilmek düşüncesiyle hâzineye, özel İdarelere, belediyelere, vakıflara vesair resmi idarelere bağlı olan turistik müesseseler! dağınık vaziyetten kurtarmak ve bu kabil işletmelerin memur zihniyetiyle olan İdare tarzlarına son vererek, ttcarl birer müessese haline getirilmedi 1-
Yazan : Salâhaddin Çoruh
çin. Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü, Charles J. VVhite’ın raporundaki tavsiyeleri de gözönünde tutarak, sermayenin % 50 sine özel teşebbüs sahipleri iştirak ettirilmek suretiyle bir anonim şirket kurulma, sini İstemişti. Böyle bir şirket için dış turizme açılması düşünülen İllerden alınan cevaplar ümitlendlrlci idi. Hattâ özel teşebbüs sahiplerinden gelen isteklerle, bu gibi teşebbüslerin daha Önceden vâki olduğu ve derhal iştirake karar verebilecekleri anlaşıldı.
Böyle bir şirketin meydana getirilmesiyle, turizm endüstrimizin kuruluş ve inkişafında İstenilen ananenin yerleşmesinde büyük yardımlar temin edilmiş olacağı şüphesizdir.
4 — İstanbul. Bursa, Yalova. İzmir, İstanbul - Ankara şose yollarının ıslahı ve asfaltlanması hususu Bayındırlık Bakanlığından İstenmiş, Karayolları Genci Müdürlüğü programında bu ciheti nazarı itibara almıştır.
5 — Turist tercüman ve rehberliği, evvelleri raatgele kimseler tarafından İfa ediliyordu. Bu tercüman ve rehberler, memleket hesabına ve turizm bakımından fayda yerine, küçümsenmeyecek derecede zararlar ve fenalıklar yapıyorlardı.
Charles J. VVhite’ın tavsiyesine u-yularak memleketimizde de Üniversite ve Yüksek Okullar talebesinden turist tercüman ve rehberleri yetiştirilmesi meselesi ele alındı.
6 — Turistlerin ellerindeki paraları değiştirmelerindeki formalitelerin kısaltılması ve kolaylıklar gösterilmesi hususunda Basın . Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünden Maliye Bakanlığına yapılan müracaat üzerine, demiryolları istasyonlarında, havayolları meydanlarında, gemilerde, acentelerde ve gümrük salonlarında para değiştirilmesi işinde bir takım kolaylıklar sağlanmıştır.
7 — Turistleri; sıkıcı polis formalitelerinden ve polisle aık temaslardan, mümkün mertebe kurtarmak, polisin kendilerine her suretle bir yardımcı olduğunu gösterebilmek 1-çln, mevcut kadro içinde lisan bilen memurlardan İstanbul, İzmir. Bursa ve Ankarada turizm polisi yetiştirilmesi maksadiyle Emniyet Genel Mü-dürlüğünce merkezde bir Turizm Bürosu kurulmuş, tslanbulda da ekip halinde turizm polisi ayırtılmıştır. Diğer yerlerde de turizm polisi ihdas edilecektir.
Mamafih, zamanla ve hemen hemen bütün polis kadrosunun, açılacak kuralarla turistik bilgilere sahip kılınmaları, turizm terbiye ve formasyonunu almalan lâzım gelir.
8 — Mr. Charles J. White raporunda: hava, deniz ve demiryollarının seyahat acenteleri tarafından satılan biletleri için fazla bir satış komisyonu verilerek, satış rağbetinin arttırılmasını işaret etmişti. Bu idarelerce verilen cevaplarda, mümkün mertebe bu rağbeti temin edecek şekilde komisyon verildiği belirtilmekte idi.
Bununla beraber gerek bu mesele üzerinde, gerek seyyaha t ten vazgeçen yolcuların bilet bedellerinin ladesinde tatbik edilen formalitelerin ve ücret iadelerinin beynelmilel usullere yaklaştınlması için, zaman zaman üzerinde durulması lâzım gelmektedir.
9 — Turist parası.
Turizm sahasında yapılan hizmetlerin karşılığı olarak ödenecek paraların memleket dışındaki servetlerden tediyesi birinci şart olduğuna göre üzerinde durulmaya değer en mühim mevzudur.
Charles J. VVhlte "Hâlen bir döviz karaborsası mevcuttur. Doların mahalli para mukabili 2.80 Türk lirası ise de karaborsa fiyatları talebe gö. re 3.50 . 4.25 Türk lirası arasında tehalüf etmektedir.
Bir çok malların fiyatı ve umumi hayat seviyesi, liranın hakiki değerine, yani karaborsa değerine tekabül etmektedir. Binnetlce, Türkiyeyi ziyaret eden turistler haklı olmayan müşkül bir durumla karşılaşmakta ve bu da sadece turist trafiğinin aleyhine neticelenmektedir.
Tavsiyem. Türkiyeye giren turistlere bir nevi turist lirasından istifa, de edebilecekler! bildirilmeli, fakat bu parayı ancak Türkiye dahilinde
tüccar akınına uğradı
Yeni dış ticaret rejiminin tatbikına başlanması üzerine ithal
Ege Pamukları
Girmekte olduğumuz ihraç mevsiminde pamuğun Eğenin en hareketli ihraç maddesi olacağı anlaşılmaktadır
Dünden itibaren dış ticaret rejiminin tatbikına başlanmıştır. Dün bu münasebetle, T.C Merkez Bankasına mal sipariş etmek İçin bir çok müracaatlar vâki olmuştur. Müracaatta bulunacak olan tacirler, bankanın önünde büyük bir kalabalık vüııda getirmişti. Bu arada sabahın erken saatlerinden akşama kadar bankanın önündeki bu kalabalık dağılmamıştır.
Bilindiği gibi, yeni dış ticaret rejimine ait kararname hükümlerine göre, ithalât için Merkez Bankası lisans vermektedir. Merkez Bankası da,bu müracaatlara karşı yeni bir teşkilât vücuda getirmiş, normal miktarda olacak taleplere karşı bu İşe memur ayırmıştır. Halbuki dün sipariş verecek tacirler hepsi birden bankaya müracaat ettiği İçin, bankada ithal lisansı ile uğraşan bürolar bu müracaatları tatmin etmeye muvaffak olamamıştır.
Bankada alâkadar bir zat, ilk günlerde ithal lisansı için müracaatların fazla olduğunu, fakat ithal lisansı İle uğraşan büroların ne kadar genlşle-tlllrse genişletilsin, yine bu kalabalığın ihtiyaçlarını tatmin edem İyece* ğini söylemektedir. Aynı zatın İfadesine göre, bahsedilen tehacüm, bir iki gün içinde azalacak, müracaatlar normal bir hale gelecektir. Böyle olmakla beraber. T. C. Merkez Bankası, tehacümün devam ettiği müddet zarfında İthal lisansı veren büroların memur kadrolarım genişletecektir.
İzmir tacirlerinin faaliyeti
İzmir, 1 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Genel ithal rejiminin tatbikine başlanması üzerine Cumhuri-
sarfedebilecekleri ve yabancı dövize tahvil edemlyecekleri hatırlatılmalıdır.” demektedir.
Böyle bir turist parasının İhdasına Maliye Bakanlığı razı olmadı. Bugünkü kurlar dışında, turistik kur namı altında ayn bir kur tesisini muvafık bulmadı.
Devalüasyondan evvel bizde de tatbik edilmiş olan kordiplomatik gibi seyyahlar İçin resmî bir kurun üstünde ve serbest piyasa fiyatlarının altında bir kur tatbikinin faydalı o-lacağı şüphesiz görülmektedir. Böyle bir turist parası İle hem turistlerin, resmi ve mali organlarımız tarafından aldatılmış olmaları gibi bir zehaba düşmeleri önlenmiş, hem de karaborsa 11$ mücadele imkânı sağlanmış olur.
Bu para, seyyah çeki şeklinde turistler için memleket İç ve dışında tedavüle konduğu takdirde, malî mü-essesclerimlz otomatik olarak kısa vâdell döviz kredileri de temin etmiş bulunacaklardır.
yet Merkez Bankasında yen! servisler kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. Bu suretle yen! dış ticaret rejimi ithalât ve İhracattaki bütün hükümleriyle bugün meriyete girdiğinden ilgili tacirlerin yazıhanelerinde büyük bir faaliyet göze çarpıyordu. îzmlrde İhracat mevsimi başladığı ve tik ü-
Amerikan Hükümeti bazı malları yedeğe ayırıyor
VVashlngton (Husus!) — İçişleri Bakanlığı 11 kritik maddenin listesini yaparak hükümetin bunları yedeğe ayırmasını talep etmiştir. Bu eşyalar arasında motörlü vasıtalar, daktilo makineleri, çelik levhalar ve buna benzer mühim mallar vardır. İçişleri Bakanı, Mr. Jess Larson, sivil ajanlara da bazı maddelerin stoklarını azaltmalarını bildirmiştir. Bu suretle yavaş yavaş bazı mühim mallar yedeğe ayrılarak lüzumunda üç, altı, on iki aylık zamanlarda yerine konmadığı takdirde rahat rahat kullanılabilecektir.
Mr. Larson’un listesinde alüminyum, çimento, bakır, kurşun, kereste, kâğıt, kauçuk, çelik, yün çinko gibi maddeler dc vardır.
deri,
ve
Rumanya ile tediye anlaşması
Ankara (Hususî) — Rumanya 11e memleketimiz arasında yeni bir tediye anlaşması için Dışişleri Bakanlığında müzakereler başladığı öğrenilmiştir.
Biiyük Eşya Kurcasında
İtalya seyahatini kazana
ih/e
cak olan bir okuyucumuzu
Italyan havayollari
uçakları Romaya götürüp getirecektir
Talihli karilmlzln Italyada bir haftalık ikametini
PİER PUSETTİ
Seyahof Acentesi temin edecektir.
A
züm ve incir mahsulleri dış piyasalara gönderildiği İçin bundan son. ra İhracatta olduğu gibi İthalâtta da îzmlrde liman faaliyeti artacağa benzemektedir. Bilhassa 3 sayılı listeye giren malların İhracından tevellüt edecek 6 aylık ithalât îzmlrde bir hayli artacaktır.
r
Fındıklara musallat olan karamuk hastalığı
Ankara. 1 (A,A.) — öğrendiği-
mize göre, Ordu, Trabzon ve Giresun illerinde fındıklara önemli zararlar yapan karamuk hastalığı v« fındık böcekleriyle modem mücadele esaslarını tesblt etmek, hastalık ve haşerelerin biyolojilerini yerinde incelemek üzere Merkez Ziraat Mücadele Enstitüsü ve İstasyonları tarafından Cirosunda muvakkat bir Araştırma İstasyonu açılmıştır. Gönderilen bir entomolog ve bir fito-patoloğun birlikte çalışmalarından alınacak sonuçlar üzerine geniş ölçüde mücadeleye girişilecektir.
Tarım Bakanı hayvancılığın ettirilmesini
Balyada inkişaf istedi
Tarım Baka-
Balya, 1 (A. A.)
m Nihat îgriboz dün buraya gelmiştir.
Bakan. Balyanın İktisadî bünyesinde müessir olacak tedbirler Üzerinde halkla görüşmüş, hayvancı lığın canlandırılması İçin gerekli emirleri vermiş ve iki veterinerin burada va-zlfelendlrileceğlnl bildirmiştir.
a

z
e
•/
e
• \ —T .ıt
••V# e • ••

i
îzmlr (Hususi muhabirimizden) — İkinci Dünya Harbinden sonra ihracı serbest bırakılan pamuğun çok kazançlı bir mevzu olduğunu gören müstahsiller gittikçe artan Ölçüde pamuk zlraatıne geçmişlerdir. Bu artışta Marshall Yardımından memlekete İthal edilen tarım makinelerinin getirdiği imkânlar da geniş mikyasta rol oynamıştır. Mıntaknda şimdiye kadar sahipleri tarafından tamamı Işletİlemiyen büyük arazi hâlen bu İşe tahsis edildiği gibi, pamuk ekimi hattâ İzmlrin banliyölerine kadar yayılmıştır. Bunun neticesi bu sene Eğede rekoltenin 300 bin balyayı bulacağı tahmin olunuyordu.
Ancak, bu yıl İklimin kurak gitmesi sulanmıyan pamukların yanmasını mucip olduğu gibi. Gediz ve Menderes nehirlerinin sularının çok azalmış bulunması, bunların alt kısımlarında bulunan Menemen ve Söke ovalarındaki sulama İşlerini aksattığından buralardaki mahsul (le mühim nispette zarar görmüştür. Son yapılan tahminlere göre Ege rekoltesinin ancak geçen seneki miktar olan 170 bin balyayı bulabileceği hesaplanmaktadır.
Rekoltenin bu şekilde küçülmesine, Kore harbinden sonra cihan pamuk fiyatlarındaki yükselme de İnzimam edince, îzmlr Ticaret Borsacında bir müddetten beri alivre pamuk fiyatları süratte yükselmeye başlamış ve mevsim basında 205 kurııs olan alivre fiyatı hâlen 255 kuruşluk bir seviye iktisap etmiştir.
Alâkalılar, bövtece Eğenin en hareketli ve kazançlı ihraç maddesi haline gelen pamuk mevzuunda derhal alınması lâzım gelen tedbirler bulunduğu kunantlndedlrler. Ezcümle, Na-zlllldeki tok pamuk ıslah istasyonu çekirdeklerin yenilenmesine kâfi gelmediği İçin mıntakanın bir çok yerlerinde Akalanın mahalli hususiyetler arzotmeye başladığı görülmektedir. Tohum Islah İstasyonu adedinin İhtiyacı karşılayacak miktara çıkarılması ve bunların bölgenin muhtelif yerlerine dağıtılması zaruri görülüyor.
Bundan başka, randımanın arttırılabilmesi İçin sulama işleri üzerinde bilhassa durulmaktadır. Sulanmı-yan aynı tarladan vasati olarak 100 kilo çekirdekli pamuk alınabildiği halde, sulandığı takdirde miktar üç yüz kiloya kadar çıkabilmektedir. Muayyen sahalarda mütekâslf gamuk ziraat! yapabilmek ve maliyeti düşürmek bakımlarından mühim rol oy-1 nıyan sulama mevzuu, yerüstü ve yeraltı sularından faydalanmak gibi iki ayrı kısımda mütalaa edilmektedir. Alâknhlar, mevcut çalışma temposu İte tahakkuku uzun bir vâde İsteyen
Fındık müstahsilinin borçları
Bu sene fındık İstihsal bölgelerinde fındık mahsulünün, geçen seneye nazaran yandan aşağı olduğu yazılmıştı. Bu dunım karşısında, yalnız fındık istihsali ile geçinen, ve iktisadi mukadderatını bu maddeye bağlı-yan köylerde yeni bir darlık başgöa-termfştir.
Gircsunda çıkan "Yeşil Giresun,, gazetesi Tlreboludan aldığı bir mektupta, Tirebolu müstahsillerinin borçlarının taksitlere bağlanması için, alâkadar makamlara müracaat ettiklerinden bahsetmektedir.
Birleşik Amerika şeker stokunu arttırıyor
Washlngton (Hususî) — Harp korkusu dolayısiyle halkın şeker satın alıp saklaması İhtimaline binaen Birleşik Amerika Hükümeti şeker stokunu 850 bin ton arttırmağa karar vermiştir. Bu vaziyette içinde bulunduğumuz sene Birleşik Amerl-kada 8,7 milyon ton şeker satışa çıkarılabilecektir.
Gediz ve Menderes nehirlerinin kanatlanması işlerine müvazl olarak, daha seri neticeler alınabilen artezl-yon kuyuları açılması konusunda ısrarla durmaktadırlar. Etrafı dağlarla çevrili bulunan Gediz ve Monderes vadilerinde 30 - 40 metre derinliğe inlldlğl zaman bol suya rastlanmak-tadır. Bu sebeple, her şeyden önce, Marshall Plânından faydalanmak suretiyle. mıntakada bir artezlyen İstasyonu kurulması ve bu İstasyon marifetiyle hususî şahısların kuyu açtırma taleplerinin karşılanması yerinde görülmektedir.
Ayrıca, yine Marshall Plânından faydalanılmak suretiyle. îzmlr de yüksek tazyikli büyük bir presslng kurulması lüzumuna İşaret edilmekte ve ancak böyle bir preaslng kurulduktan sonradır ki, mıntakanın bütün pamuk varyasyonlarından istifade suretiyle meydana getirilecek harmanların devamlı sabit vasıflar arzednbi-leceği İleriye sürülmektedir. Bu takdirde mevcut az tazyikli balyaların hacimleri Üçte bire İndirilebilecek ve gerek depolarda ve gerekse gemi ambarlarında az yer İşgal etme neticesi depo ve navlunlarda mühim tasarruflar sağlanabilecektir denilmektedir.
D. K..
Kalay fiyatları yükseliyor
Kalay ithalâtında yeni zorluklar başgöstermiştlr. Dün de yazdığımız gibi, İngiliz İaşe Nezaretinin kalay İhracına şimdilik müsaade etmediği yolundaki haberler Üzerine, kalay fiyatı 870 kuruştan 950 kuruşa kadar yükselmiştir.
Çekoslovakya ile imzalanacak tütün protokolü
Ankara (Husus!) — Çekoslovak-ya İle memleketimi^ arasındaki tütün protokolünün yenilenmesi İçin Dış Bakanlığımızla İlgililer arasında müzakereler başlamıştır.
İktisadı İşbirliği İdaresi Yunanistanda halkın sıhhatini koruyor
İktisadi İşbirliği İdaresi ile Yunan Hükümeti tarafından müştereken 1-dare edilen bir milli sağlık koruma programı sayesinde Yunanistanda sıhhat şartlan harp sonrası senelerinde en yüksek seviyelerine varmıştır.
Bu fikir, Uç sene Yunanistanda İktisadî İşbirliği İdaresi ve ondan evvel Amerikan Yardım Heyetinin sağlık programını İdare eden ve geçenlerde Birleşik Amerikaya dönen A-merikan Umumî Sağlık Servisinin erkânından Dr. OsWald F. Hedley tarafından yürütülmüştür. Dr. Hedley şunları ilâve etmiştir:
"Sıhhat şartlarının ıslahında cesaret verici bir terakki görülmüştür. Mühim sıhhat meselelerine gelince, Yunanlıları telâşa düşürecek hiç bir sebep yoktur. Yunanistanda en tehlikeli zaman, 700,000 muhacirin kamplarda sıkışık bir halde yaşadıkları dahilî harpte İdi. Fakat alınan tedbirler sayesinde o zaman bile ciddî bir salgın hastalık yoktu.
D.D.T. nln İstimali ve diğer tedbirlerle harpten evvel halkın sıhhatinin 1 No. lı tehlikesi olan sıtma azalmıştır. Artık sıtma mühim bir sağlık meselesi olmaktan çıkmıştır.
Veremin de azaldığı kanaatinde olmama sebepler vardır. Veremlilerin büyük sayısı, Avrupa Kalkınma Programı ile ıslah edilen yemeklerin nev'I ve miktarından ve sıkışık İskân şartlarından ileri gelir.
Verem, sıhhat şartlarına riayet e-dilmemesl ve hastabakıcı noksanlığı bugün Yunanlstanın karşılaştığı üç mühim meseledir.,,
Borsalarda vaziyet
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
Devlet Tahvilleri
İstanbul
Kapanış
HugilD
Bugün
Adana Ticaret Borsası
Müdafaa
Londra Borsası
Trabzon Ticaret Borsası
Şirket Tahvilleri
Şirket Hisse Senetleri
Hnntıık
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
AkftJh AknJû Akala yerli yerli
cenekeli) •ıra) çıplak)
Eski Kapnnıı#
Buğday yumuşak Buğday aert
Aj*(xa
FINDIK
a) %ö0 randımanlı kabuklu tombul .. b) tç aırn kontrollü ..
Ham dörtleri
Sığır «altımura (kasap) KL Keçi tuşlu kuru kilosu ... Koyun hava kurusu kilosu
Ikramlyell tahviller
IV33 klrgaal ........
|k3S Ikramlyell ......
Miti!
ItM)
IV41
1/2
T/IX/1950 Cuma
üzüm çekirdeksiz No.y tnolr A »erişi No. tu..
B Berisi No. 10W
Akala 1 ...w. A kala 11 .^r.. Akala UI yeril • ••«te e*eee(
yağı (rafine) çekirdeği---------
İstikrazı istikrarı Müdafaa
Müdafaa l ... Uömırvnlu IV .. Demiryolu V ... 1049 ikrarnıyell Diterleri Demiryolu V1 „
BugÜrı tütün piyasasi düne nazaran gevşek açılmış ve kapanıncaya kadar böyle devam etmiştir, Bu arada epeyce muamele olmuştur. Bu gevşekliğin «ebe-bl bilinmemektedir. incir piyasam aynı hararette devam etmektedir. A »erte! mallar 46 - 48 aracında muamele görmektedir B serisi mallar da 33 - 35 a-rasındadır. Alivre pamuk piyasam hararetle açılmış ve 281 kuruşa kadar çıkmıştır. Fakat kapanışa doğru sebebi bilinmeyen bir krizle yine dünkü fiyat 275 kuruşa düşmüştür. Piyasa kararsızlık geçirmektedir. Pamuk çekirdeği piyasası aynıdır.
194) Kalkınma
Ticaret Bordasında tiftik ve fındık flyatlannm durumu sağlamdır. Her iki maddeye karşı İstekler artmaktadır. Tüccar malı buğday fiyatları da gün geçtikçe düşmektedir. Dün 27 kuruştan buğday satışı olmuştur.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Bor. sasında % g faizli birinci, İkinci, üçüncü kalkınma tahvilleri üzerine hararetli muameleler cereyan etmiştir. Altın piyasası İse düne nazaran daha ziyade düşüktün
Eskişehir Ticaret Borsası
Gününde JJoreada muamelesi vaeUl •dUinvmiş ULüvüâl ve eeiuunın ara Udopicre göre taayyün eden takribi pl>aua değerleri.
11.
1 »•••••• t.....
Sivas-Erzurum L... M ° U.-VIU Demiryolu
•• r r
Yağb tohumlar ı
Ayçiçeği tohumu Keton tohumu ............
Kendir tohumu (
Susam ....... •e*••••••••••«••«••(
Yor fıstığı kabuklu
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.)
Buğday Ofte ..............
Arpa yemlik (dökme) Mısır san (çuvalı) F&aulya tombul ____________
PaMiılvfl ÇaJ> gart Kuşyeml •••■••••••••—•••••••m
Mercimek Inrmızı kabuk. Mercimek yeşil ............
Nohut natürcl
Kum Meyvnla/ ı
Fındık (kabuklu bYvtI) Fındık (iç tombul 1050) Coviz (kabuklu) • ••e«er«Bve Ccvlı dç natllrol)-----------
KAMBİYO
Istanbu ıl Borsası
Açılış Kapanıp
1 Sterlin^ 7.87 7.88
100 Dalar 280 — 280.—
100 b’r, Frangı 0.80 0.80
Î.U0 İsviçre Fr...» 64.03 04.03
100 «elç, Kr 4.«0 6.60
100 teveç Kr..„ 54 12.50 54.12 50
100 Florin 73 »18 40 73 68.40
100 Liret 0.44.128 0.44 12*
100 Drahmi 0.01.876 0.01.87t
100 E^couaoB 9 73.90 9.73.90
Altınlar
Bugün Eski kuı
Lira Lira
Külçe Yeıl Gr. 4.87 4.89
KUlçe Orguna. 4.01 4.93
Cumhuriyet — — —
Reşat -—TfTir 38.20 36 30
Hamlt ..— 33.—
Gulden 30.70 81 25
İngiliz 43 70 43.70
Franeız kok
Napolöon LU « I
fnvlçre —
New-Turk'ta ı onau: 1 86
Gümüş, Plâtin
En aşağ) En yukarı
Gümüş Gr. —> —
Platin •• 10. - İL-
Zürich Borsası (Serbest)
23.64950 İsviçre Frangı
Duruma En En yukarı
Türk Lirası L- LıÛ1
Dolar 4.33 4.34
Sterline 10.7G lo.ao
Franeıjt Prnnr 1.16 1.1ü
TC. Ziraat Bankası 20.62 20.20
Anadolu D.Y lertipA/B. 111.— LDL-
a a
•• 22.30 69.-
,, Mumea. Senet. 63.- 67. Ö0
Dukama İlam Maddelorlı mite (ana mnl) l'lftte (NatüreD ........
Yapak Trakya (Kırkım)
T.C. Morke2 Bankam 124.- 120.26
Türkiye tş Banlcnaı ,„„T 3U.—
1 ürk Tlcareı Bankası — 0.— â-
Aralan Çimento . lfl.20 15.26
Sark Değirmencilik 23 Zö 23.60
Mili) KeaflÜrenN 16.- 10.26
Ecnebi Tahviller
Nebati Yatları
Zeytinyağı (fcü.tfi. Bunum yağı (Raf
Ayçiçeği (Kafine Fındık yağı (Çürük)
Son Kapan».
Dlln Eski kuı
Ktı^ıiiAy (Huflelı—Sent) ....■•mm,,..
Sert Kıs mahsulü No. T 257.— 257.—
Kırmızı ** '• No. 2 232.— 232.—
l'unıuk Mlddilng (Libresin Sen t)
Ekim 38.30 38.11
Aralık 38.38 38 10
Mart 38.60 38.40
I'lftiu n .IhreM — ..... —
105.—
Fındık (Libreni—Sent) -
Knhukh* yeril *rl ....n....... —
** orta -.—t-rrı ı - «M t
Levanı Ic İthal mab ...—••**«•*4 42-
EkMt.ru İri Ic ithal mab ırı,»r-- •19.—
Kura U*Um (LlbreM=Sent)
Thompson çekirdeksiz saçma ... U V4 U 1/4
Kelen tuhumu (Buşeb = Dol&r)
MInncıiDOİlfl . . 3.23 3.80
Kalay (L1 bresie8snt) 102.— 105.—
Lovha-teııoke (100 libre dolar) 1.30 7.30
Keten tohumu (Tonu=Sterllng)
73.— 70.—
72.— 70.—
Yer fıstığı Hindistan (M.— 64.—
Bradford Piyasası
Tiftik İyi mal (Llbreel=Fiyat) __
” Sın» mab — —
Tün Annılolu - ~ — —. —
" ’l'rakya *• * —
. İskenderiye Borsası
l'nmıılı (KantansTallurı) Aahrnoıını Kmo elvıtrb F/G KarnaH Usun elyaftı P7G
/
i ıt ■* ıc i z
GÖMLEK VE PİJAMALARI İKRAMİYE ÇEKİLİŞİ
31.8.1950 perşembe günü, İstanbul 6 ncı Noteri Bay Hamdı SELÇUK’un huzurunda ve Be yazıt Marmara Lokalinde yapılmıştır.
Bu çekilişte ikramiye kazanan numaralar ve kazandıkları hediyeler aşağıdadır:
005050 Otomobil 034568 Halı 010680 Kol Saati
001634 Radyo 082974 049493 Kol Saati
002149 •> 084653 • t 012186 Dolma Kalem
028153 tı 007421 Kol Saati 0.37950 Dolma Kalem
058592 Dolma Kalem
10,— TL. İlk eşya kamnan numaralar;
Son dört rakamları 4770 5068 6095 7424 İle nihayet bulan 100 adet bilet
0183 1094 1303 7.50 TL. İlk İkramiye 1833 2838 3730 kazanan nunıarAİar:
Son dört rakamları
0126 2352 4857 9091
1199 3913 9091 ile nihayet bulan
1356 4784 P573 100 adet bilet
2.50 TL.lik ikramiye kazanan numaralar:
Son üç rakamları
007 199 315 771
113 239 425 He nihayet bulan
124 304 478 1000 adet bilet
NOT: Hediye kazananların, gömleklerini aldıkları mağazalardan ikramiyelerini almalan rica olunur.
SÜRPRİZ GÖMLEK ve PİJAMALARI
1 eylülden itibaren satışlar yeni kuponlarla yapılacak, kazanamıyan eski biletler hükümsüzdür.
Bu devredeki çekilişler evvelkilerden çok zengin olacaktır. Hediyeler arasında 1 ev, 2 otomu-bil, 9 radyo, 2 Avrupa seyahati» 1 buz dolabı 5000 den fazla muhtelif eşya vardır.
SÜRPRİZ GÖMLEK ve PtJAMALARNIN yeni çekilişine ait tam tafsilât ve ikramiyeler YARINKİ NtlSHAMIZD ADIR
500 lirası peşin, kalanı oyda 75 lira
İTLE
SATILIK ARSALAR
Bu arsalar Cevizli tren istasyonu karşısında ve asfalt Bağdat Caddesi Üzerindedir. Cevizlinin bir hususiyeti, Marma-ranın Anadolu sahilinde bulunmasıdır. Bilindiği gibi, bu sahil, Modadan Pendik istikametine doğru, lstanbulun plâjlar karti-yesi halinde ilerlemekte ve ge üşmektedir. Cevizlinin diğer bir hususiyeti, Dragos tepenin tren istasyonu bölgesini teşkil etmesidir. Dragos tepe Ankara Yapı Kooperatifi tarafından modem bir görüşle plânlaştırılmıştır. Bu plânda kotra limanı, vapur iskelesi, temaşa meydanları, çarşı ve pazar yerleri, otel, plâj, mektep vesaire vücuda getirilmesi kararlaştırılmıştır.
Cevizlinin bir hususiyeti de daha şimdiden güzel bir ikamet muhiti haline gelmiş olmasıdır. Filhakika Dragos tepede hâlen 50 köşk inşa edilmiş olup Cevizli Tütün Enstitüsünün Cevizlide yaptırdığı memur evleri de burayı süslemiş ve neşe-lendirmlştir.
Müracaat yeri: Küçükyalı ilerisinde îdealtepe otobüs durağı, No. 93.
(Not: Küçükyalıdan sonra tren İdealtepede durur).
PARLAK ve YUMUŞAK SAÇLAR
Son tıbbî araştırmalar neticesi, Amerikalı mütehassıslar. saçlan dökülen kimselere baş açık olarak dolaşmalarını tavsiye etmektedirler Bu suretle havada bulunan ve saçlar üzerinde kıymetli tesirleri tesblt edilen mühim unsurların, iyi bir saç ilâcı kullanıldığı takdirde saçlan dökülmekten kurtardığı müşahede edilmiştir. Bu maksatla kullanılan ilâçlar içinde en müessirinin
retrol Nizam olduğu artık şüphe götürmez bir külmesi yegâne bulunan
“Pllocarplne,, cevheri
Petrol Nizamın müessir maddesini teşkil etmektedir. Bütün eczahane-lerde ve parfümeri mağazalarında ısrarla
Petrol Nizam
hakikattir. Saç dö-ve kepeklere karşı ve mutlak tesiri
arayınız.
İSTANBUL BELEDİYESİ İLANLARI
Tahmin bedeli tik teminatı Lira Kuruş Lira Kuruş
9570 76 717 81 Darülaceze Müessesesi ihtiyacı için satın alınacak 181 kalem tıbbî ecza,
2724 95 204 37 Darülaceze Müessesesi ihtiyacı için satın alınacak 38 kalem ilâç,
1581 ş 00 118 58 Karaköy Köprüsü İçin alınacak 102 metre çelik çekme boru.
Tahmin bedelleriyle ilk teminatları yukarıda yazılı İşler ay-
Anadoluhisarı İdman Yu dundan :
Kulübümüzün Anadoluhisa-nnda yeni inşa edilen lokalinin açılış töreni sayın Vali ve Böl. ge başkanımız tarafından 2.9.1950 cumartesi günü saat on yedide yapılacaktır. Bütün kardeş kulüpler mümessillerinin ve idman yurdunun eski ve yeni müntesiplerinin teşriflerini rica eder, vaktin müsaadcsizllğinden dolayı ayn ayrı davetiye göndermeğe imkân bulamadığımızdan özür dileriz.
n ayn açık eksiltmeye konulmuştur.
Şartnameleri Divanyolunda Belediye merkez binasındaki Zabıt ve Muamelât Müdürlüğünden alınacak veya görülecektir.
İhale 18 eylül 1950 pazartesi günü saat 14.30 da Belediye merkez binasında müteşekkil Daimi Komisyonda yapılacaktır.
isteklilerin ilk teminat makbuz veya mektubu ve 1950 yılı Ticaret Odası vesikası ile birlikte ihale günü saat 14.30 da Daimî Komisyonda bulunmaları lâzımdır. (12041)
SATILIK
2 DAİRELİ APARTMAN LALELİDE denize, tramvaya hâkim 3 ve 4 odalı gaz, au, ışık, boş teslim.
Lâleli cami bitişiğinde İbrahim Çelik
İSTANBUL - ROMA SWİSSAİR ve ALİTALİA DC.-4 (SKYMASTER) uçakları ile CUMA GÜNLERİ
saat
99
99
99
10.00
11.00
11.15
14.15
Yeşilköyden
Atinaya varış
- Atinadan
Romaya varış İzahat almak için
Seyahat acentenize veya
S W I S S A I R, Ayazpaşa Kun Palas, Tel. 82857 ye müracaat
Itııı Evler İnşaat
Kollektif Şirketinden
Adlî sicil : 42474 - İstanbul - Çemberlitaş
Garanti Bankası üstü - No 1 - Tel. : 27310
Ayda 20 ve 30 lira taksitle
R S A L A R
SATILIK A
Peşin 540 Liradır
Şirketimizden Florya - Soğuksu - Altın Şehirden arsa alan sayın müşterilerimizin tercih sıra numaralarına göre şimdiye kadar beğendirmek suretiyle arsalarını 1 den 750 numaraya kadar seçip kapatmışlardır. 750 sıra tercih numarasından yukarı olan sayın müşterilerimizin arsa seçimleri şirketimiz İzmir Fuarına İştirak dolayıslyle mühendislerimiz vazifeli olduklarından Fuar müddetince seçim yapılamıyacağını ve Fuardan sonra seçim yapılacağı günü gazetelerle ilân edeceğimizi özür dileyerek bildiririz.
NOT:
a) Arsalarımız 600 metrekaredir.
b) Peşin fiyatı 750 liradır.
c) 30 lira taksitle 900 liradır.
d) 20 lira taksitle 990 liradır.
e) İzmir Fuarı müddetince peşin 540 liradır.
f) Satışlarımız şirketimizde ve İzmir Fuarındaki pavl-yonumuzda satılmaktadır.
İstanbul Belediyesinden

■3
■ ■■


Gruplar halinde gelenlere hususî tenzilât yapılır.
Tafsilât için acentelerimize müracaat
Kamara ve ranzalı salon yolcuları, Cidde’de eşyalarını makbuz mukabilinde gemiye emanet edebilirler.
(12008)
Kadıköy ve Havalisi Muhterem Halkına :
Sonbahar ve Bayram mil-nasebetiyle evlerinize döşeteceğiniz mantarlı, mantar-sız yer muşambalariyle sofra muşambalarınızı almadan evvel en zengin ve seçme muşamba çeşidini her zaman tedarik edebileceğiniz yegâne müessese olan: Pa-zaryolu Söğütlüçeşme caddesi 80 numaralı
ÇINAR
Boya - Nalburiye - Boru ve
Muşamba Ticarethanesine mutlaka uğrayınız.
SATILIK EV
Osmanbeyde. tramvaya bir dakika mesafede kagir, 6 o-da. mutfak, banyo ve her türlü medenî vasıtaları haiz bir ev satılıktır.
Taliplerin her gün sabahlan saat 12 ye kadar 84480 numaraya telefon etmeleri rica olunur.
Açık Eksiltme İlânı
Gaziosmanpaşa Ortaokulu Müdürlüğünden:
1 — Ortaköy Gaziosmanpaşa Ortaokulu onarımı açık eksüt-meye konulmuştur. Keşif bedeli 2999 Hra 96 kuruştur. Eksiltme 4.9.1950 tarihinde pazartesi günü saat 15 te liseler saymanlığı binasında toplanacak komisyon tarafından yapılacaktır.
2 — Bu işe ait evrak şunlardır: Mukavele, eksiltme, bayındırlık işleri genel, hususî ve fennî şartnameleri, keşif hulâsasıyla buna müteferri diğer evrak Gaziosmanpaşa Ortaokulu dairesinde görülecektir.
3 — Eksiltmeye iştirak etmek için taliplerin 225 Hra muvakkat teminat yatırdığına dair makbuz ibraz etmesi ve 1950 yılında ticaret odasında kaydı bulunduğuna dair belgeyi hamil olması, eksümte gününden tatil günleri hariç 3 gün evvel vilâ* yet makamına müracaat ederek ehliyet vesikası alması ve yu* kanda 2 nci maddede yazılan evrakı görüp eksiltme şartnamesinde yazılı kayda göre kabul ettiğine dair imzalaması şarttır.
(11254)
Amasya il Daimî Komisyonundan:
Amasya - Kayabaşı - Yozgat yolunun 64-400—94*500 kilometreleri arasındaki şose onanını 14.9.1950 perşembe günü saat 16 ya kadar kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
Keşif bedeli 30088 lira 63 kuruş muvakkat teminat 2256 lira 65 kuruştur.
Bu işe ait keşif, hususî, fennî şartname, genel şartname ra sözleşme projeleri Daimî Komisyonda ve Bayındırlık Müdürlüğünde görülebilir.
Taliplerin ihale gününden üç gün evvel Bayındırlık İşlerinde 20.000 liralık iş yaptığına dair belge İle valiliğe müracaat ve eh liyet vesikası almalan lâzımdır.
isteklilerin kanuna göre düzenlenmiş teklif zarflanın ihaleden bir saat evveline kadar Komisyon Başkanlığına vermeleri şarttır.
Postada olacak gecikmeler kabul edilmez.
FERN-LİNE
NEW-Y0RK
Genel Meclis Zabıt ve Muamelât Müdürlüğü kadrosunda açık bulunan 200 lira ücretli stenografhğa seri zabıt tutabilecek liyette steno alınacaktır.
8 eylül 1950 cuma günü saat 10.30 da talipler arasında lediye merkez binasında müsabaka imtihanı yapılacaktır.
İsteklilerin tahsil vesikalarlyle birlikte İmtihan gününden vel istida İle Belediye Başkanlığına müracaatları ilân olunur.
(12043)
3 eylûl’e doğru limanımızda beklenen I I ___
FERNLAND Vapuru SCHENKER CO.
New-York — Boston — Fıladelfıya ve Baltimor
Limanlan için
Galata,
s
eşyayi ticariye ve yolcu kabul edecektir.
FAZLA TAFSİLÂT İÇİN
Veli Alemdar Hanında 203 No. da
C A N D S H İ P
Acenteliğine müracaat: Telefon: 42221
Eskişehir Valiliğinden
Eskişehirde yeniden yapılmakta olan Seylâp evleri Mınta-kasında inşa ettirilecek olan ilkokul binası 11/ey 1Ü1/1950 pazartesi günü saat 15.30 a kadar kapalı zarf ıısuüyle eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme Hükümet Konağındaki Daimi Komisyon salonunda komisyon huzuriyle yapılacaktır.
tşin keşif bedeli (56588) lira (25) kuruş, muvakkat teminatı (4244) lira (12) kuruştur.
Bu işe ait keşif, metraj, serldöpri. eksiltme ve mukavele projeleri ile buna bağlı evrak her gün D. Komisyon Bürosu ile Bayındırlık Müdürlüğünde görülebilir.
isteklilerin İhale gününden enaz üç gün evvel Valiliğe müracaatla ehhyet varakası almaları lâzımdır.
İsteklilerin 2490 sayılı kanun hükümleri dairesinde hazırlayacakları teklif zarflarını yukarıda gösterilen ihale saatinden bir saat öncesine kadar makbuz mukabilinde ve mühürlü olarak komisyona vermeleri şarttır.
Postada olacak gecikmeler nazara alınmaz.
eh-
be-
ev-
Satılık Piyano
Alman marka az kullanılmış bir piyano müsait bir fiyatla satılıktır. Taliplerin her gün sabahları 8-1480 numaraya telefon etmeleri rica olunur.
Sayın Doktor ve Eczacılara
T E B E S I L P A S
(Para amino salisilat de sodium)
500 Drajelik şişelerde depolara dağıtılmıştrr
MERKEZ LÂBORATUVARI
MİLLETLERARASI NAKLİYAT ŞİRKETİ
Bilhassa Alman ihracat mallarının Tiirkiyeye nakliyatı üzerinde gayet salahiyetli ve emin bir müessese MÜHİM ALMAN ENDÜSTRİ MERKEZLERİNDE ACENTALARI VARDIR
HAMBURG ACENTASI ADRESİ
Hamburg I, Speersort I
Tamamlayıcı malûmat içîn aşağıdaki adrese
Schenkerco
müracaat :
ERNST FASTtNG, Adalet Han, Galata. Telg.: Fasting
ULVİYE
BİÇKİ . DİKİŞ YURDU
Galatasaray - Ağahamam Maç Sok. No. 8/2
Talebe kaydına başlanmıştır.
ZAYİ — Beyoğlu Nüfus memurluğundan almış olduğum nüfus hüviyet cüzdanımı zayi ettim. Yenisini çıkaracağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Aleksamlros Polinyenldto
Kurtuluş Bozkurt caddesi
No. 89/1
İZMİR Enternasyonal Fuarında
IŞIK
Ra dy of on
Firmasının İzmir Enternasyonal Fuarı İsveç Papyonunda teşhir etmekte oldu-
ğu LUNOR RADYO A. B. firmasının radyo, pikap, ses
alma cihazları; Jacobcan A.
B. firmasının elektrikli çalışma lâmbaları; A. B. Tu-dor firmasının pil ve bataryaları; Albln-Hagstrom A.B. firmasının akord iyon lan büyük bir alâka celbetmekts-
FIABEL
EN İYİ ÇİKOLATA

2 eylül 1950 cumartesi günkü YENİ İSTANBUL gazetesiyle beraber verilir, ayrıca para ile satılmaz
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu t 447 - İstanbul
Telefon : 44750 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
HAFTANIN PANORAMASI
Formoza meselesi
Kore ve
bıı İki türlü Amerikan gÖrü-çarpışmakta olduğunu Mar-(10*1 harp esnasında Çan-Kay-Şek’i bir
KORE harbi, bütün bu ton hafta İçinde» durgun manzarasını muhafaza etti
Anlaşılıyor kl, tik haftalar İçinde, derin sızmalar yaparak Amerikalılarla Cenup Korelilerin kolaylıkla arkalarına diişebilrn ve bu suretle bunları taktik ricallere mecbur bırakabil lan Şimallller. coğrafyanın ufalması re daralması üzerine, artık bunu tatbik edemiyorlar. Çünkü daralmış cephelerin neresinden bir sızma yapsalar. Birleşmiş Milletlerin süratli ve seyyal olan kuvvetleri derhal o noktaya yetişerek kendilerini temizlemekte» yahut hangi kesimde bir yoklama ve keşif taarruzuna girişseler, bir miktar ilerlelesclcr bile, birkaç saat, yahut gün sonra yine o noktadan kendi hareket noktalanru boylamağa mecbur bırakmaktadır.
Zaten hava hâkimiyeti Birleşmiş Milletler tarafından olduğnndan, Ş1-malillerin ufak büyük her türlü hareketleri bir nevi göz hapsine alınabilmekte ve İnkişaf etmek İmkânı kalmadan ezilmektedir.
Askeri hareketlerdeki bu durgunluğa mukabil siyaset sahasında Sovyet diplomasisinin faaliyetleri devam eylemektedir. Fakat, bu faaliyetin de şu esnada hiç bir fevkalâde tarafı yoktur.
den aynca bir Çin maceram çıkmasını Önlemeğe matuftur.
Halbuki Mac Arthur He kendini desteklemekte olan müfrit Kongre â-tam, bambaşka bir kanaattedir. Bunlara göre, Fornıora meselesi Pasifik emniyeti İle alâkadardır. Şimdiye ka-darkl hatalardan dönülerek korkusuz bir politika takip etmek ve Form oradan Çan-Kay-Şek’I alarak Kızıl Çini tasfiye etmek lâzımdır.
Mac Arthur, bu sebeple gitmiş Çin mareşalini adadA ziyaret etmiş ve Truman. keza bu sebeple, “Aman, general kendi basına İsler yapmasın” diye Harriman’ı Tokyoya göndermiştir. En son olmak üzere de bu Ikl zıt Amerikan görüşü arasındaki mücadele bir türlü tavsamadığından, Mac Arthur, “Eski Muharipler” cemiyetine bir beyanatta bulunarak, bü-
zlyaret roporia blllyor-diitjt ii k-
tfln bn İşler bakkındakl kendi görüşünü açıklamak istemiş ve Truınan bu beyanatın yapılmasını ve İntişarını durdurunca, kıyamet bir kere daha kopmuştur. Yaııt generalin taraftan olan Kongre âzası. Truman İdaresi İle bunun dış politikası aleyhine ateş pü.skümıeğo başlamıştır.
Zaten şünün shallln ederek,
mahkûm ettiği günden beri dıık. Nitekim, her yeni fırsat çe, bu ihtilâf Ön plâna çıkmıştır. Mnr-•hall Hariciye Nazın bulunduğu müddetçe hafiflemiş gibi görünmüş, o çekildikten sonra yeniden baş göstermiş, Çin Kızılların eline düşüp arkasından Kore meselesi patlak verince hftd bir İltihap manzarası almıştır.
Kora kedi geçti
Binaenaleyh mesele, Formoza etrafında belirmiş yeni bir İhtilâf olmaktan ziyade As5*a politikası hakkında Amer İkayı bir türlü paylaşamıyan İki ayn görüşün çarpışmasıdır.
BURHAN BELGE
Koredekl muhabirimiz:
I
îlk olarak. Birleşmiş Milletlerdeki durumu gözden geçirelim: Burada» Malik'in reislik oyunları, İlk günlerdeki orijinalitesini kaybetmiş bulunuyor.
tik günlerde, Sovyetlerln Güvenlik Konseyine avdet etmeleri bile, başlı başına bir hâdise İdi. Herkes, “Acaba ne olacak” diye merak İçinde Idl. Fakat görüldü ki, Mnllk. Konseyin evvelce verilmiş olan kararını İptal ettirmek ve “tecavüzün kurbanını kurtararak mütecavizi tedip etmek” ga-
y esiyle hareket etmiş olan Konseyi "İki davacı taraf arasında tarafsız bir hakem’’ durumuna sokmak dedir.
niyetin-
ü zeri ne “temcit
Margaret Higgins
Amerika mektubu
New-York’un müzikhol
Bu eğlence yerlerinde hem film
hem de en meşhur radyo, sinema ve
caz artistlerinin numaraları
a
seyredilir
New-York’un en meşhur eğlence yeri: Radio City Binası
ve sinemaları


Bu oyun sökmedi. Bunun Malik, kendi tekliflerini bir pilâvı” haline koyarak, bizzat Kon.neyi muvakkaten İptal etmek yolunu tuttu. Fakat bugün, ağustosun sonu gelmiş Ve Malik'in reislik devresi bitmiştir. Bundan sonrası İçin, Sovyet Rusya, ya eskisi gibi Konseyin semtine yine ıığramıyacak. yahut, reislik sandalyesini başkasına terkederek, veto torbasına sarılacaktır.
Maamaflh ufukta bir üçüncü İhtimal görünmüyor değildir. Bu İhtimalin unsurları şunlardır: Kızıl Çinin Konseye kabulü meselesi; Kızıl Çinin Amerikan hava kuvvetlerini kendi topraklarına tecavüz etmiş gibi göstermesi; Formoza meselesi.
Aşikâr bir şey kİ, bu İslerin muakkipliğini yapmak lâzımdır. Bunu da ancak Sovyet Rusya yapabilir. Binaenaleyh. Sovyet Rusya, zevahiri bu sayede kurtararak, Konseyde bundan sonrası İçin de hazır bulunabilir. Kaldı kİ, Konseyin semtine uğramamak yüzünden, 26 haziran kararlyle ağzı fena halde yanmıştır.

Formoza meselesinin, daha şimdiden, epeyce kabarık bir dosyası hâsıl olmuştur.
Bir kere bıı ada, ahdi bakımdan, hiç kimseye ait değildir. Çine İade edileceği Kahire konferansında karar altına alınmış ise de, bunun da şartı, Japonya He bir sulh muahedesi imzalanmasıdır.
Bu bir yana,
Uyetçl Çin İle
İkametgâhıdır.
çi Çin arasında tek İrtibat noktası, bu ehemmiyetli adanın Çine alt bulunduğu İddiasıdır.
Formoza şimdilik, mll-Ç'an-Kay-Şrk’ln resmi Kızıl Cin ile Milliyet
Kore harbi zuhur edince, Truman. Adayaı tecrit etti. «Şöyle kl. Ameri-kan donanmasını, ^Kore harekâtı nl-hayrdlrnlnclye kadar adanın muhafazasına memur eylemekle, hem Milliyetçi çini Kızıl Çine tecavüz etmekten hem de Kızıl Çini, adaya hürüm etmekten menetmiş oldu.
Fakat hu karar, yalnız Amerikan Hükümetinin bir kararıdır. Birleşmiş Milletlerin Kereye dair kararlarında, bu nokta mevcut değildir. Diğer ta raftan, İngiltere ve Hindistan gibi Kızıl Çlfri tanıyan devletler. Amerikanın hu kararını hem kendi hesaplarına beğenmemekte hem dr bunun, Kore işi kanalından, bazı ihtilâflar ya pablleceğlni İleri sürmektedir.
İşin nazik tarafı şudur kl, Formoza meMTİrsinde, yalnız iki Çin yahut A-nıerlka İle İngiltere değil, Amerikanın kemlisi do ikiye bolünmüş bulunmaktadır.
Trumarı ve Achrsnn’a göre, Fnrm(»> za hakkımla verilen karar, müddet ve mâna İtibariyle mahdut bir karardır. “Müddet”!, Kore İhtilâfı bltlncl-ye kadardır. “âlâna® ı, bir Kore İşin-
New-York Herald Tribüne ve Yeni İstanbul gazetesinin Kore’deki hususî muhabiri Margaret Higgins, 2 Amerikan gazetecisinin öldüğü oep-hede cesareti ile yegâne kadın gazeteci olmak şerefini kazanmıştır. Her gün, gazetelerine bir makale yollar. Birinci makalesi bir skandal yaratarak onu meşhur etti. Margaret Higgins yazısında, Seoul’un müdafaası esnasında Kore M11U -Müdafaa Bakanının nasıl vaktinden evvel şehrin en mtlhlm köprüsünü uçurtarak yüzlerce adamın ölümüne, iki gazetecinin yaralanmasına sebep olduğunu tasvir ediyordu. Üstelik öyle realist bir lisan kullanmıştı ki Amerikalıları hayrete düşürdü.
Kol değnekleriyle yürüyen askerler, diplomatlar, İhtiyarlar, çocuklar ve bir kadın harp muhabirinden müteşekkil Amerikan askerlerinin idaresi altında dağınık ve perişan bir ordu diye Amerikan ordusunu tasvir edişi, General Wa)ter tarafından cepheden sürülmesi emri verilmesine sebep oldu. Fakat Amerikan gazeteleri, matbuat hürriyetine sadakatsizlik addederek emri şiddetle protesto ettiler. Mac Arthur, General Wal-keriin verdiği emri geri aldı ve Kore’deki bütün komutanlar namına hususi bir tebliğ neşrederek “Margaret Higgins hepimizin hürmetini kazanmış bir kadındır,, dedi.
Marguerlte Higgins, Güney Koreli askerlerle konuşarak harp röportajını hazırlarken
san yüz-
Slnema, küçük, büyük hepimizin başta gelen eğlencelerinden biridir. Bununla beraber zaman zaman ondan da bıktığımızı hisseder, başka şekilde eğlenmeye çalışırız. Zira sinemaya gidip iki saat seyrettiğimiz şeyler artık yeknesak olmuştur. Hem az farkla da olsa, herkesin sinema-dan beklediği başka başkadır. Birkaç tanıdığım vardır, sinemaya bilhassa bir çeyrek süren dünya haberleri için glderder, gene bir dostumu hatırlarım, eğer filmden evvel bir Mikl falan gösterilmemişse hiç zevk almaz.
“Ra dİ o City Muslc Hail” dünyanın en büyük gösteri yeridir. Bilindiği gibi YENİ ÎSTANBVL’da evvelce bu mevzuda bir yazı neşredildiğinden üzerinde fazla durmayacağım. Hususî balesi, orkestrası ve korosu vardır. Her programı için de tanınmış ■es sanatkârlarını, caz orkestralarını, komikleri ve cambazları angaje etmektedir, Radio City’nln ve onun gibi çalışan sinemaların giriş fiyatları bizim paramızla 425-500 kuruştur. Fakat, meselâ limanlarda yük doldurup, boşaltan bir İşçinin günde 15.30 dolar (43 lira) kazandığı bu memlekete göre bu fiyat hiç de fazla olmasa gerek.
Radio City yapılmadan evvel bu sinemaların en büyüğü *‘Roxy” imiş. O da böyle zengin programlı, daha küçük, fakat sevimli bir sinema. ”Roxy“de dalma yeni filmler oynanıyor. Seyrettiğim bir programında James Stewart'ın en son çevirdiği filmle, sahnede buz üstünde temsil edilen "Mavi Tuna Revüsü”, belki de bir daha eşini göremlyeceğim hari-
ka bir akrobat ve caz meraklılarının çok iyi tanıdıkları "Andrew Sisters” vardı. Andrew Hemşireler filmler de olduklarından daha sevimliler sah nede. Şarkı söyledikleri kadar da ko medyenler. En son doldur du k 1 a r ı
plâklardan müteşekkil bir programlan vardı, böylece reklâmlannı da yapmış oldular. Sonra umumî İstek üzerine tekrar şarkı söylemeleri icap edince içlerinden biri “Roxy“de programımız devam ettiği müddetçe pek çok mektup aldık, şarkılar o kadar kat size en çok dan birer kısım memnun etmeye zl seviyoruz..."
vllnUş şarkılardan birer kısım söyll-yerek âdeta bir caz potpurisi yaptılar. Daha evvel de gene böyle bir sinema olan "ÇapltoF’un sahne programında dinlediğim meşhur Xavier Cugat da aynı jesti yapmıştı.
fakat istenilen çok kl„” dedi, “Fa-istenilen bazılann-söyleyerek hepinizi çalışacağız, hepinl-
Ve böylece eski se-
daha birkaç hafta önce tamamlanıp Hollywood’dan gelen en yeni bir filmi de, Şarlo’nun "Şehir Işıklannı" da görmek mümkün. Amma benim daha enteresan bulduğum Havadis Sinemalan oldu. Bunlar sadece en son haberleri gösteren 45-60 dakikalık filmlerdir. Antrelerinde gösterilmekte olan kordelânm afişleri, kapı ve duvarlarında en mühim haberlerin manşetleri vardır. Gazete okuma, yı pek sevmiyen veya evinde radyosundan rahat rahat havadis dlnlemi-ye imkân bulamıyan (Kadın saati, çocuk saati, boks, beyzbol maçlan veya televizyon yüzünden) bilhassa iş adamları için evlerine dönerken bu sinemalardan birine uğrayıp en son haberleri hem de görerek öğrenmek hayli cazip olsa gerek.
New-York’un böyle epey büyük sineması var. insan oralarda hem güzel vakit geçiriyor, hem de radyo, sinema, caz artistlerini seyredebiliyor.
Bu sinemalardan sonra filmler diğer semtlere dağılıyor. Bunlar bildiğimiz sinemalar gibi, yalnız film gösteriyorlar ve daha ucuz oluyorlar. _____ _ |
Aynı hafta içinde New-York’da,
Velhâsıl Amerikalılar işlerin! biliyorlar. Televizyonun sinemaya zaran olacağı zannedilmişti amma, onlar böyle cazip programlar yaptıkça bu bahis, mevzuu değil. fakat yakında çıkacağı söylenen renkli televizyon için bir şey diyemem.
yazılarını okuyan dünya, ona acımakla beraber böyle realist bir muhabirin haberlerinden mâhrum olmamak İzin onun Koreden ayrılmaması ve sağ salim kalması İçin dua ediyor.
Miss Higgins, 28 ağustosta Amerikanın Kore Elçisi John J. Mucclo-yu ziyaretinden dönüşte, içinde bulunduğu jeep’in frenlerinde bir bozukluk olmuş. Şoför arabayı hızla yolun kenarına çekerken, ânl bir sarsıntı İle Miss Higgins burnunu Jeep-ln demirlerine çarparak incltmiştJr.
Çok ıstırap çekmesine rağmen “Vazifeme devam edeceğim” demektedir.
lhti-
*
X-
Sefva SEZER
Radlo City müzikhol ve sinemasının Içl. Muazzam sahne ve salonunun umumi görünüşü
Şiddetli sıcağın ve pisliğin İçinde, uzaklardan çok hoş ve muazzam duran dağların çeşitli böcekleri ve sinekleri ile mücadele ederek top tüfek sesleri içinde yılmadan çalışan ve dünyaya enteresan haberler vermek üzere harbe iştirak eden bu ka-
din, bir çoklarının tahayyül ettiği bir hilkat ucubesi değil, bilâkis saçlı, mütenasip vücutlu, güzel İÜ çok sempatik bir kadındır.
Cepheye doğru yol alındıkça
yar yüzlü genç askerlere rastlanır. Zira, yorgrunluk bütün askerleri ihtiyarlatmaktadır. Sanki, kendilerini daha tehlikeli bir mıntakaya nakledecek olan kamyonlara binerken birdenbire ihtiyarlıyorlar. Erkeklerin güçlükle tahammül ettiği bu iklime Margaret Higgins nasıl dayanıyor? îşte Amerikalıların ve bizlerin kendi kendimize sorduğumuz sual budar. Onun günlerce yediği şey; konserve, içtiği su ise javellidlr. Bu sempatik kadının biribirinden cazip
Sedat Tattaydı
Mesken buhranına karşı
Evvelden imal
edilmiş evler
evler İnşa edilmektedir. Bu parçalar halinde yapılarak ev tarafından tâyin edilen bir temel üzerinde bir araya ge-Bunlar muhtelif şekil ve renk-
niRLEŞÎK Anıerikada» ucuz mes-u ken talebini karşılamak m&ksa-dlyle büyük miktarda evvelden yapılmış evler, sahibi yerde tlrillr.
lerde olup diğer evler gibi sağlam, ferah ve konforludur
Birleşik Amerikada, geçen yıl istihsal edilen 35.000 evvelden yapılmış ev, bütün ev inşaatının % 7 sini teşkil etmiştir. Bu yıl, bu evlerin a-dedinin yekûnu % 10 u teşkil edeceği söyleniyor.
Harpten evvel, yalnız 16 şirket böyle evler imal ediyordu. Bugün 85 şirket vardır. Bu firmalardan biri olan National Homes Şirketi, İndlana eyaletinin Lafayette şehrindeki ve New-York eyaletinin Elmira şehrindeki fabrikalarında günde 51 ev imal eder.
Bu fabrikalarda, üç tam ev için lâzım olan pano tahtaları 64 dakikada yapılır. Her evin kısınılan yapılır yapılmaz teslim edilmek üzere kamyonlara yüklenir. Evin kurulacağı yere ilk önce iç duvarlar konur. Bundan sonra 4 saatte tahtalar, dış duvarlan ve çatı yer’eştirllir.
U.S. Steel Corporation Şirketi tarafından idare edilen Gunnison Ho-mes Şirketi, 11 muhtelif boyda ev yapar. Bunların bazılarında beş yatak odası ile üç banyo odası vardır. Bu evlerde mutfak, ısıtma teçhizatı ve borular tamamdır
Gunnlaon Honıes Şirketinin evleri, İndlana eyaletinin Albany şehrinde mükemmel bir fabriknda İmal edilmektedir. Bu fabrikadaki makineler her 25 dakikada tam bir ev yapabilir. Herhangi bir ebatta bir ev, fabrikada tamamlanan ve evin kurulacağı yerde bir araya getirilen levha vo tahtalarla ikmal edilir. El âlette-H kullanan birkaç işçi, bir günde 1 ev kurabilir.
Birleşik Amerikanın en büyük firmalarından biri olan Sears Roebuck Kumpanyası, memleketin muhtelif taraflarında bulunan fabrikalarında ev İmal eder. Fiyatları 10.000 dolar olan bu evlerde üç yatak odası, büyük bir salon, bir mutfak ve bir bodrum vardır. Meşe ağacından yapılmış döşemeler, petrol ile işleyen ısıtma sistemi, çinili banyo odaları ve bakır borular bu evlerin hususiyetleridir. Evin etrafına beton kaldırımlar vo bahçeler de temin edilir.
Yazan: E. H. Cookridge
•'Intelllgence Service” Umumi Şefi
Çeviren: Meral Cumaoğlu
Carıarisin vazifesi ecnebi bütün diplomatları satın almaktı
Canaris, N&zilerle işbirliği yapmanın daha elverişli olacağına henüz tamamiyle kanaat getirmemişti. Hlndenburg’un eski onbaşıya karşı duyduğu tiksinme, hiç geçmemiş ve değişmemişti.
Fakat Canaris yaratıcı imkânlara malik bir adamdı. En uygun işin, Hinden-burg’un itimadını ve aynı zamanda Nozl-lerln de dostluğunu elde etmek olduğuna hükmetti. Sahte bir vesika tanzim ederek bununla» Schleicher'in Alman devlet reisliğine göz diktiğini ispat etti. ZehlcndorC-ta Schleiche’ln evinde bir hazırlık tertip edilip kasalar kırıldı. Orada bulunan kıymetsiz ve ehemmiyetsiz bir takım evrak çalınarak, üzerlerinde pek ustalıkla yapılan tahrifler ve sahtelikler sayesinde buu-/ar tehlikeli evrak halini aldılar. İtimat ettiği başvekilinin, kendisine bu kadar müthiş bir surette ihanet ettiğini gören Hindenburg, Von Papen’in tekliflerini kabul etmekte tereddüt göstermedi. İptida Von Papen başvekil oldu ve birkaç ay sonra da Hitler sahneye çıktı. İşte böyle-ce Canaris Ue Von Papen, 1932 de Nazi rejiminin kılavuzları oldular.
*
Walter Wilhelm Canaris, müstakbd Führer e tâzlmkâr tebriklerini ilk takdim edenler arasında oldu. Mukabilinde istediği mükâfatın neden ibaret olduğu kendisine sorulduğu zaman Canaris, hiç tereddüt etmeden, en büyük emelinin Alman gizli istihbarat teşkilâtı olan “Nach-rlchtendlenst” İn şefi olmak olduğunu söyledi. Bu kadar tevazu, Hitlorin çok hoşuna gitti: “Casusluk teşkilâtının şefi olmak istiyorsunuz, öyle mi ? Derhal, yüzbaşım”. İhtimal Hitler, Canaris’in daha yüksek bir mevki, meselâ Nazi Partisinin mühim yerlerinden birini veya bir nazırlık ve yahut da polis teşkilâtında mühim bir memuriyet istemesinden korkuyordu, çünkü bütün bu yerleri gizlice, Rudolf Hess, Hermann Goering, Heinrlch Hlmmler ve Joseph Goebbels gibi en itimat ettiği arkadaşlarına dağıtmıştı.
¥
Fakat o zamanlar, askerî istihbarat servisi, Nazi şeflerini az alâkalandırıyordu. Kontr-amiral rütbesine terfi ettirilen Walter Wİlhelm Canaris» çok geçmeden BerLinde Alman Genel Kurmayının ma-karrı olan Bendlerstrasse’de 14 Numaralı Binanın şık bir dairesine yerleşti ve vazifeye başladı. Amiral kendisine hiç bir üniforma yaptırmadı. Canaris, 1906 da faal hizmeti terketti.kt.en sonra hiç bir üniforma giymemişti. Böylece kendisi sivil bir amiral olarak kaldı. Ve Bendlers-trasse’deki dairesinde, bir asır evvelki geniş ve esaslı teşkilâtın harabeleri üzerinde, Alman Gizli istihbarat Teşkilâtını yeniden kurmaya koyuldu.
Fakat Canaris kendisinin, Nazi patronlarının elinde basit bir âletten başka bir şey olmadığını çabuk anladı. Yalnız entrikalar ve komplolar muhitinde yaşamaktan zevk alıyordu ve harbin son devresinde, artık Himmler’in biâman bir düşmanı olmuş olan Canaris, Almanyanın düşmanlan hesabına yeni bir ihanete daima hazır ve amade olarak, müttefiklerle temasa geçmek için müteaddit defalar fırsat kolladı.
Chichester peskoposu Dr. G. Bell’in, Hitlerin katli için tertip edilmiş olan sui-kasdin yıldönümü olan 1947 temmuzunda yaptığı bir ifşaata göre. 1942 mayısında îsveçte Nazi aleyhtarı bir takım Alman suikastçıları, Britanya Hükümetine bir mektup gönderr ek üzere kendisiyle temasa geçmişlerdi. Canaris, bu “Hitler düşmanları idealistler” grupuna dahil olmamakla beraber, muhakkak kİ kendi idaresi altındaki “Nachrichtendienst” vasıtasiyle onlara yardım etmişti. Hiç şüphesiz kendisi, müttefikler harbi kazandıkları takdirde, kendisini haklı gösterecek ve affettirecek sebepleri daha 1942 den beri hazırlamıştı! 20 temmuz 1944 günü. Hitieri . öldürmek için Staufenberg’in yapmış olduğu, fakat akim kalmış olan teşebbüsten sonra, Canaris, hiç bir iz bırakmadan ortadan kayboldu. Hitlere karşı yapılmış olan bu suikast üzerine, Nazller müthiş intikamlarını almağa başladıkları zaman, Gestapo tarafından öldürülen 4.000 kişi arasında Cana-rls’in de bulunduğu zannedildi.
Fakat 1947 temmuzunda Fransız Casusluk Teşkilâtının, Hariciye Nezareti va-sıtasiyle Birleşmiş Milletler hükümetlerine vermiş olduğu malûmata göre, gizli a-janlar, Alman Casusluk Teşkilâtının 83-bık şefine, Arjantinde tesadüf etmişlerdi. Demek ki, Canaris’in 1944 yılındaki “ölümü”. onun maceralarla dolu hayatının sayısız blöflerinden biriydi. Canaris, beynelmilel casusluk tarihinin “Esrarlı adamı” olarak kalacaktır.
Kendlsiııl yuknlıyaruk zorlu otomobilin İçine Hoktulnr
NAZİ “BEŞİNCİ KOLU”
Canaris, Prusya militarizminin sert a-nanelerine göre yetiştirilmişti. 1914 ton 1918 hezimetine kadar, Von Papen, Yüzbaşı Von Rlntelen, Miralay Kari Lody v.s. gibi, Potsdam’ın sert nnzarlyelerlnln hakiki mümessilleri olan kimselerin yanlarında bulunmuş ve çalışmıştı.
Fakat çok menfaatperest olduğundan, Nazilerin plân ve programlarının kudretini çabuk kavradı. Milletin aşağı tabakalarından gelen bu adamların, kolayca tahakkuk ettirilebilecek projelere malik olduklarını —kalben bunları hoş görmemekle beraber— derhal anladı. Her halde bunların bir plânlan ve bir programlan vardı; halbuki Hlndenburg’un etrafındaki köhneleşmiş generallerle, muhafazakâr siyasiler, böyle bir durumda bulanmıyorlardı.
Diğer cihetten Mazilerin de casusluk sahasında tecrübeli bir adama ihtiyaçları vardı. Plân ve nazariye bakımından onlar hayli zengindi. Rusyadakl Gepeu Mü-essesesinin usullerini, tâbiyesinl ve teşkilâtını büyük bir ihtimamla ve aynı zamanda hayranlıkla tetkik etmişlerdi ve o müessese ile rekabete geçmeği şiddetle arzu ediyorlardı. Gepeu’nun bir de casusluk şubesi vardı, fakat bu müessese daha ziyade
İman
Canaris, Himlerin murakabesi altında A hâzinesinin kasalarına dilediği gibi tasarruf ediyordu. Deniz, Hava, Ticaret ve Matbuat Ataşeleri kisvesi altında dünyanın her köşesindeki Alman sefarethanelerine ajanlar gönderildi
vc bilhassa siyasi bir teşkilâttı. Askerî meseleler ikinci plânda kalıyorlardı. Bu teşkilâtın asıl vazifesi ve gayesi Komln-tern’ln sesinin ve akidelerinin, yani dünya ihtilâli emrinin, bütün dünya İşçilerine duyurulması idî.
Ve elde edilen neticeler de Nazllerl bilhassa hayrette bırakıyordu. Ve bunu gördükten sonra da Nazller, ajan ve kundakçı yetiştirmek İçin, Ruslarınkine benzer bir teşkilât kurmaya başladılar. Birkaç yıl sonra bütün memleketlerde bu Alman teşkilâtı “Beşinci Kol” adı ile tanındı kİ. bu tâbir, ilk defa olarak Madrid Muhasarasında General Franco tarafından kullanılmıştır.
Canaris’in Nazilerle iş birliği yapmak arzusu, sadece yüksek bir iktidar mevkiine çıkmak gayesinden ileri gelmiyordu; kendisi aynı zamanda mevcudiyetini ve şahsını korumak endişesiyle de bu iş birliğini yapmıya mecburdu, çünkü Nazller, bu pek karışık mazili adamın hayatını ve kabiliyetlerini pekâlâ biliyorlardı. Canaris onlarla iş birliği yapmaktan imtina ettiği takdirde pek muhtemel olarak kendisini yok edeceklerdi. Nazilerin makinesine bir defa kolunu kaptıran bir kimse, bu işten zararsız ve tehlikesiz olarak kolay kolay kurtulamazdı.
Alman Casusluk Teşkilâtının en mahrem sırlarına nüfuz edebilen Himmler’in yardımiyle Canaris, Nazilerin yeni casusluk teşkilâtının şefi oldu. Bununla beraber Hlmmler, onun samimî bir dostu olmadı, çünkü Nazi şefleri, eski Junker’ler tabakasının bu soğuk ve tatsız mümessiline karşı hiç bir zaman tam ve hudutsuz bir itimat göstermediler. Canaris’in bütün işleri, çok defalar kendisinin bile haberi olmadan, SS’ler miralayı ve Gestapo'nun “Abvvehr” şefi Kari Buchs tarafından gözetiliyor ve kontrol ediliyordu. “Abıvehr”, müdafaa ve himaye mânalarım ifade eder: İşte bu iki kelime. Buchs’m vazifesinin neden ibaret olduğunu mükemmelen ifade edebilirler.
Himmler’in murakabesi altında Canaris, Alman hâzinesinin kasalarına, dilediği gibi tasarruf imkânını elde etti. Kendisi, dünyanın en büyük casusluk şebekesini ve ağlarını kurması hususunda Himmler’in emirlerini tatbik ettiği zamanlar, emrine fevkalâde büyük miktarda para veriliyordu. Başlıca vazifesi, diplomatları satın almaktı. Askerlik, deniz, hava, ticaret ve matbuat ataşeleri kisvesi altında, dünyanın her köşesindeki Alman sefaret ve konsoloslukla rina ajanlar gönderildi. Bunlar, meslekten yetişme Alman ajan-lariyle münasebete geçiyorlar ve onlarla birlikte, muhtelif memleketler halkı arasında Alman ırkından olanların bütün dünyadaki teşkilâtı olan “Yabancı Memleketlerdeki Almanlar Birliği” ile “Lorenz
Teşkilâtı“nm faaliyetlerini kontrol ediyorlardı. Bu İki teşkilât arasında sonuncusu, diğerinden belki de çok daha tehlikeli idi. “Yabancı Memleketlerdeki Almanlar Birliği” Wllhclm Bohle adında birt tarafından kuruldu. Bu adam, Nazi şeflerinin küçük grupuna dahildi. Teşkilâtın gayesi, görünüşte çok dürüsttü: Yani dünyanın dört köşesine dağılmış bulunan Alman c-kalliyet ve cemaatleriyle Alman anavatanı arasındaki kültür ve milliyet bağlarını kuvvetlendirmek ve İnkişaf ettirmek emelini güdüyordu.
Şu noktayı da gözönünde tutmak lâzımdır ki, kâşif ve müstemlekecl olarak Ingilizlere en ziyade yaklaşan ve benzl-yen millet, Alınanlardır. Bunlar umumiyetle, İngiliz erlerinin beyaz ırka mensup milletlere kapılarını açtıkları ve emniyetli bir hale koydukları memleketlerde ticarî münasebetler tesisi makaadiyle, aradan bLr müddet geçtikten sonra, İngiliz erlerinin ve memurlarının peşinden o memleketlere nüfuz ediyorlardı.

Binlerce Alman İse, bilakis kendi şahsî durumunu düzeltmek maksadiyle yabancı memleketlere hicret etmişti. Hitler, İktidara geçtiği zaman Amerika Birleşik Dev-
1
letlerinde 11 milyon Alman vardı. Çekos-lovakyada 3 milyonda nfazla, Polonyada 1 milyon Alman yaşıyordu ve Macaristan, Rumanya ve Yugoslavyada da mühim miktarda ekalliyet mevcuttu. Güney Ame-rikada milyonlarca Alman yerleşmişti. Bunların büyük bir kısmı ve bilhassa A-merikada yerleşmiş olanlar, bütün ırkçılık nazariyelerlnln aksine olarak, bu ikinci vatanlarında rahat ve mesut bir hayat kurmuşlar ve kendi istekleriyle terketmlş oldukları asıl vatanlarına karşı büyük 1blr hasret duymıyorlaıdı.
Onlar Alman vatanına karşı yalnız hissi ve kalbi bir bağlılık muhafaza ediyorlardı. Birahanelerde toplanırlar ve eski Alman şarkılarım hep bir ağızdan söylerler, Alman anane ve âdetlerini muhafaza ederlerdi. Bütün bu hareketler İptidaları çok hoş ve mâsum telâkki ediliyordu ve kendilerinin bütün faaliyetleri de, musiki mahfilleri, tiyatro, spor, kulüp ve cemiyetleri tesis etmekten İbaret kalıyordu. Yerleşmiş oldukları memleketlerin demokrasi nazariyeleriyle yetişmiş olan bu Almanlar, Hitlerin ajanları tarafından kendilerine teklif edilen malî yardımlara hattâ tehditlere rağmen, o rejime karşı az sempati besliyorlardı. Canaris, istismar edecek yeni sahalar aramak için etrafına bakındı ve nihayet bunu buldu:
Faşizm birçok memleketlerde çok İtibarda İdi. Malî yardımlar bu tohumun İnkişafına yarıyabilirdl. İstismar edilecek diğer bir hedef de Yahudi düşmanlığı idi. Miralay Flelschauer ile Konsolos De Pottdre’e (bu sonuncusu, Fransız isimli olmakla beraber Almandı) kıvılcımları alevlendirmek vaztfesl verildi. Erfurt’takl “Beynelmilel Yahudi Aleyhtarlığı Umumî Merkezinden onlar bütün dünyaya, 14 dilde yazılmış sayısız kitap ve risaleler yağdırdılar, “Sionne Protokolları” gibi eski hikâyeleri ortaya çıkardılar. Rooavelt, Baldsvin. Chur-chlll, Blum. Eden, Attlee, Beneş ve diğer demokrat devlet adamları gazetelerde Yahudi ırkından veya Yahudi dostu olarak tanıtıldılar. İşte eski Romalıların meşhur “Divitle et lmpera” (yani bir memlekete hâkim olmak için evvelâ onu muhtelif parçalara ayırmak) prensipinl yabancı tesirlere karşı biricik korunma çaresi olarak telâkki eden bir grupun hazırladığı silâhlar bunlar oldu.
Bu plânın neticelerini daha mükemmel bir şekilde garanti etmek İçin Mimmier tarafından Werner Lorenz’e çok mühim bir vazife verilmişti. Bu adam, Birinci Cihan Harbinde kısa bir zaman casusluk yaptıktan sonra, 1918 i müteakip müteaddit pis ve karışık ticaret işlerine girmiş ve İki defa hapse atılmıştı. Bu mazisini temizlemek fırsat ve imkânı kendisine verilerek, 1933 de Hamburg, Bremen ve Lübek şehirlerinin Gestapo şefi olarak tâyin edildi. Bir SS kıtası şefi olarak bu şehirlerde mağrur bir tavırla dolaşıyor ve en ziyade sevdiği talebesi ve muavini olan Reinhaıdt Heidrich'i de yanından ayırmıyordu. Bu öğrenci sonraları öğretmenini geçti ve “Prag Kasabı” unvaniyle şöhret aldı.
Lorenz, müthiş bir Nazi şefi oldu ve Hlmmler de kendisinden bu şekilde istifade etti.

Lorenz’ln zulüm ve gaddarlıklarından pek memnun kalan Hlmmler, onu Münlch’e çağırarak Alfred Roscnberg’e takdim etti. Rosenberg, Nazi rejiminin filozofu olup “Irk saflığı” nazanyeslni ortaya atan a-damdı ve Nazi nüfuzunun Kuzey memleketlerine sızması maksadiyle hazırlamış olduğu plânını Lorenz’e anlattı.
Bir talih esen olarak, îskandlnavyada Alman ticaretini inkişaf ettirmek maksadiyle Deniz Ticareti Müesseseler! tarafından yıllardan beri kurulmuş eski ve ciddî bir teşkilât faaliyette bulunmakta idi. “Nordhsche Gesellschaft” ndh bu teşkilâtın başlıca merkezi Lübek’tc bulunuyordu. Az zaman içinde Lorenz, bu müessesenln fa-
allyetini hıziıuKİırdı, öyle ki birkaç ay için* de İsveç. Norveç, Danimarka, Finlandiya ve o samanlar müstakil olan Letonya, Es-toya ve Litvanya gibi Baltık memleket^» lerinde bu teşkilâtın 45 |ubcsl (Kontroa) kurulmuştu. Rosenberg. bilâhare bu teşkilâta karşı büyük bir alâka ve sempati göstermiş ve bizzat ziyaret ederek eski Teutonlann Wotan, Thor ve Nibeiungcn teabbüdlerlni, bugünkü devirle alâkalı ve mukayeseli olarak izah etmişti. Onu takiben de, Himmler’in eski bir dostu ve Danimarka ve Norveç Qıjlsllng’lerjnin müstakbel teşkilâtçısı olan kumandan Von Pflugk-Hartung faaliyetine boşladı.
Lorenz’ln kurmuş olduğu mahfillerin, halk tarafından roğbot görmesine mumaileyhin ne kadar ehemmiyet verdiğini vo bu maksatla nasıl çalıştığını gören Canaris ile Hlmmler, kendisinden çok memnun kaldılar. Bundan sonra Lorenz, nazarlarını gtlney-doğu memleketlerine çevirdi. İskandinavya ne kadar ustalıklı bir şekilde teşkilâtlandınldıysn, Balkanlar da aynı şekilde ve merhametsizce bir sürü a-janlarla dolduruldu.

işte Alman nüfuzunun uzun vadeli plânları bunlardı. Ajanlar usulca ve sinsi metotlarla çalışıyorlar ve Alman ordusunun ilerleyen kıtaiarının işareti gelir gelmez harekete geçiyorlardı. Nazi binasının temel taşlarından bîri de, cebr ve şiddet İstimali ldl ve Hlmmler, gizil baltalama gruplan kullanmak suretiyle mevzilerini kuvvetlendirmek kararında ldl. Bu gruplar, demokrasi memleketlerinin müdafaa kudretini zayıflatacak, amelî ve fiilî usuller ve tedbirler sayesinde, muslihane hu-lûl işini basitleştireceklerdi.
İkinci Cihan Harbine takaddüm eden huzursuz yıllarda bu grupların faaliyetleri gazetelerde muntazam fasılalarla görülmeğe başladı. Bütün bunları burada sıralı-yacak değiliz, fakat bir fikir vermiş olmak İçin, lngilterede vukua gelen bazı esrarlı hâdiselerin hiç olmazsa bir kaçını hatırlatmak İsteriz kİ, bir devlet esrarı o-îarak kalmış olan bunlar hakkında İngiliz Gizli Servisinin arşivlerinde çok mühim vesikalar mevcuttur.
13 nisan 1938 günü, Britanya Amirallik Dairesi neşrettiği birkaç satırlık bir haberde şöyle diyordu: “8 nisan 1936 günü Devonport’ta L. 54 Denlzaltısının başlıca motörlerinden biri çalıştırılmaya başladığı zaman bir hâdise ve kaza oldu. Bunun sebepleri hakkında araştırmalar ve tahkikat yapılıyor”. Hususî Servise mensup memurlar, bu hâdisede suikasd olduğunu meydana çıkardılar. Bu motör harekete getirildiği zaman, denizaltı sulara dalmış bulunsaydı, önüne geçilmez bir felâket vukua gelecekti. Royal Oak zırhlısı İle Oberon denizaltısında da esrarlı diğer iki hâdise oldu.
Çok defalar bu faaliyetler yalnız baltalama hareketlerine inhisar etmiyordu. Gemilerin teçhizatı arasında gizli ve kıymetli parçaların çalınması teşebbüsleri de oldu, 1090 tonluk Velox adlı torplto muhribi Chatam Tersanesinde bulunduğu sırada, mayın dötten cihazını ele geçirmek hususunda cüretkârane bir teşebbüs vaki oldu.
Bütün bunlar, sessizce yapılan biâman bir mücadele idi ki, Canaris’in adamlarının Fransada ve Axrrupada diğer memleketlerde muvaffak oldukları halde, bu gibi darbelerin lngilterede, Gizli Servisin daimî uyanıklığı sayesinde bertaraf edilebilmesi büyük bir talih eseri olmuştur.
Hlmmler, mücadelede, bilhassa Alman-lara mahsus yeni bir unsur ortaya çıkardı: Bellinde yapılan gizli bir konferansta, o günden itibaren casusluğun bir kahramanlık sayılması lâzım geldiğini anlattı, Hlmmler, icap eden vasıflara malik her gencin sınıfında yetiştirilmesini İstiyordu. Bu gençler, işe başlamak İçin, evlerinde baba ve annelerinin, rejim aleyhindeki
tenkillerini Nazi öğretmenlerine İhbar e-deceklerdi. En iyi casuslar seçilerek daha iyi işlerde kullanılacaklardı. Binlerce Alman delikanlısı ve kızı böylece tecrübeden geçirildi*. Hitler Gençliğinin “Ordensbur-gen” lerinde, SA ve SS teşkilâtlarında, Nazi Talebeleri Birliğinde ve diğer birçok teşkilâtlarda casusluğun, baltalama hareketlerinin vc hattâ adam öldürme fiilinin bile, devlet menfaatlerine yapıldıkları takdirde şerefli fiiller olduğu fikri Alman gençliğine telkin edildi. O çocukların, o gençlerin ve o kızların o zaman almış oldukları o dersleri kolay kolay unutamıya-caklan keyfiyeti, hayli düşündürücü bir iştir. Onlar, kendilerine öğretilen “sakin ol ve bekle” vecizeslni hâlâ ve iyice hatırlayacaklardır.
işte Goebbels’in propaganda teşkilâtı tarafından dikkatle hazırlanan malzeme ve metodlar bu nevidendL Bu propaganda, muhtelif gençlik teşkilâtında gittikçe artan bir hızla inkişaf ediyordu. Bunlar nıe-yanında, Himmlerin bilhassa itimat ettiği dört adam. Alman casusluk teşkilâtı İçin yeni kuvvetler bulacak durumda idiler. Bu dört adam da, Reinhard Heidrlch (İd bilâhare bunun yerini Dr. Ernst Kalter-brunner almıştı), Canaris’in adamlarından biri olan General Fellgiebel ile SS generallerinden Wolf ve Sachs İdi. Bunları Miralay Buchs murakabe ediyordu.
Sachs, şebekenin başlıca idarecisi idi Kendisi bilhassa baltalama İşlerinde mütehassıstı. Sachs ile muavinleri tarafından büyük bir İhtimamla kurulmuş ve teşkilât lundırılmış olan okullar, çok enteresan mlı esseselerdl. Harbin sonunda, Hamburg civarında bulunan bu okullardım birini gezdim. Dört katlı mütevazı bir bina olan burada ihtidaları, Prusya subaylarının kızları için bir ihtisas okulu bulunuyormuş.
Sahil muhafaza kuvvetleri aracından geçerek denlzaltıya doğru ilerledi
Üzerleri sarmaşıklarla örtülü, tuğladan yapılmış yüksek bir duvarla çevrili geniş bir sahanın ortasında bulunan bu bina, yoldan geçenlerin hiç dikkatini çekmiyc-cek bir durumda idi. Derleyen müttefik orduların yaklaşması üzerine alelâcele o-kulu terk etmiş olan Öğrencilerle öğretmenlerin karmakarışık bir vaziyette bırakmış oldukları bu okulu gözden geçirirken, o binada birkaç yıl evvel, Nazi kar Lalının henüz Avrupanın beşte dördüne hükmettiği zamanlar, cereyan eden hayatı ve sahneleri tasavvur etmek benim İçin güç olmadı. İşte bu sahnelerden biri:
“—Bana doğru geliniz: Herr Sorau size ne dedi?”.
Bu suali soran SS’lere mensup çok şişman, adaleli sert ve haşin yüzlü" cânl tipinde bir adamdı. Elindeki tabancayı, karşısında duran adamın göğsüne doğru teh-didkâr bir tavırla sallıyordu. Muhatabı, gece yarısı böylece âni olarak uykudan u-yandırılmış olmanın verdiği sersemlikten henüz kendisini toparlayamamıştı. Adamcağız korku ve hayret İçinde, hiç sesini çıkarmadan, SS’lere mensup memurun yüzüne bakarken öteki, korkunç sesiyle gülüyordu: “Sizin gibi adamlara yapılacak muameleyi biliriz”. Tabancanın kabzası He zavallı adamın çenesine şiddetle vurdu ve adamcağız bir râşe İçinde yere yıkıldı. Bu darbeyi birçok tekmeler takip etti, fakat adam hiç kımıldanmıyordu ve sesi de çıkmıyordu. Tekmeler devam etti, ta kİ zavallı adam gözlerini kapadı, kendinden geçerek bu işkenceyi artık duyamaz bir hale geldi.
O zaman SS’ler memuru az Ötede sakin bir tavırla bu manzarayı seyreden üçüncü bir şahsa dönerek: “—Mükemmel, bu adam işimize yarayabilecek— dedi— Kendisini kaldırınız ve ayıldığı zaman, terfi ettiğini kendisine bildiriniz; her halde memnun o-lacaktır”.
Gestapo’nun, Avrupanın her köşesinde bulundurduğu sayısız hapishanelerinde sık sık tekerrür eden bu sahnelerin en mühim hususiyeti, gerek darbeyi yiyen adamcağızın, gerekse ona saldıra nadanım, aynı derecede İnanmış birer Nazi olmalariydl. Yere yıkılan adam sadece, casusluk kursunun son imtihanını geçiriyordu ki bu da, kendisine yapılan bütün bu işkencelere rağmen birkaç saat evvel kulağına öğretmeninin gizlice fısıldamış olduğu mühim bir haberi ifşa etmemesi idi.
işte bütün casuslar böyle bir talime tâbi tutuluyorlardı. Ve Ingiliz Gizli Servisi de, casuslara karşı mukavemet mücadelesine giriştiği zaman bu gibi adamlarla karşılaşıyordu.
Sachs, Öğretmen kursunu dikkatle seçiyordu. Bu kursun, öğrenciler için pek de hoşa gidecek bir şey teşkil etmediğini kolayca tahmin edebiliriz, öğrenci daimi surette bir uyanıklık ve tecessüs havası i-çinde yaşamak mecburiyetinde idi ve bütün günleri de beden terbiyesi ve nazari derslerle geçiyordu. Derslerin mühim bir kısmını kimya teşkil ediyor ve patlayıcı maddeler üzerinde bilhassa duruluyordu. Bundan başka, görünıhez yazı kursları, çok küçük boyda radyo cihazları İnşası, coğrafya haritalarının okunması, yangın-çıkaran maddeler hakkında konferanslar, patlayıcı maddelerin hazırlanması, radyo telgraf ve şifreler, derslerin muhtelif mevzularını teşkil ediyordu. Spor faaliyetleri ise. bilhassa ellerinde iri sopalar ve demir bastonlarla ve büyük bir şiddetle taarruz eden adamlara karşı, Japonların Jlu-jitsu usulü He müdafaa temrinlerinden müteşekkildi. Bu temrinlerde, hasmını bayıltarak yere seren öğrenci büyük tukdlr kazanıyordu.
Bu kursların sonunda öğrenciler ihtisas İçin Stuttgart’a gönderiliyordu; buradaki merkez kütüphanesi, gençlere birçok bilgiler veriyordu ki öğrenciler bunları büyük bir dikkatle öğrenmek ve ezberlemek mecburiyetinde İdiler. Burada bulunan iki milyon fotoğraftan müteşekkil koleksiyon, îngilterenin, Amerikanın ve Avrupa memleketlerinin askerî fabrika ve müessesleriyle askerlik bakımından çok mühim ve nazik yerleri hakkında en küçük ve ince teferruatı ihtiva ediyordu, öyle ki. bu şekilde hazırlanan A.lman ajanı, Britanya
Harbiye Nezaretinin herhangi bir dairesine giderek, ele geçirmek istediği vesikanın saklı bulunduğu mahalle kendisini götürecek yolu, gözleri kapalı olarak bulabilecek bir durumda oluyordu.
Stuttgart Lâboratuvarlan Müdürü Dr. Rudolf Gö^sner, Von Tippelskirch ve Albay Moell gibi Alman cususluk okullarında çalışmış olan birçok büyük şefler, bugün müttefiklerin eline geçmiş bulunmaktadır.
Şunu da söyleyebiliriz kİ, Alman casus hazırlama sisteminin fazla mükemmel olması, iflâsının da sebebi olmuştur. Alman ajanları, Ln&nılmıyacak kadar kısa bir zamanda ele geçiriliyorlardı. Avrupadan In-giltereye mülteci sıfatiyle gelmiş olan insanlar arasında hakikî ve masûm mülteciler heyecana düşüp karmakarışık cevaplar verdikleri, halde, sahte mülteciler soğukkanlılıkla, sorulan her suale mükemmel cevaplar veriyorlardı. Bunlar, kendilerinden evvel gelmiş olan birçok meslek-daşlannın tatbik etmiş oldukları aynı metodu takip ediyorlardı. Bunlardan bir İki tanesinin hakiki hüviyeti meydana çıkarıldıktan sonra, tamamlyle aynı usulleri takip eden diğerlerinin de ele geçirilmesi güç olmadı.
Alman ajanları, üçüncü devre sorgularına ve bedenî tazyiklere mukavemet edecek bir surette yetiştirildiklerinden, müttefik ajanlarının ruhî âmile dayanan çok ustalıklı sorgu metodlan karşısında şaştırıyorlardı. Bu öyle bir şeydi ki, kendilerinin. Nazi patronlarının hiç aklına gelmemişti ve öğrenciler bu sisteme karşı hazırlıklı değildiler.
BÖLÜM VI
SCAPA FLOW KSRARI
1930 dan 1940 a kadar devam eden tehdit ve tehlike devresinde Hitler ile Canaris, Büyük Britanyada “Casus Yuvalan” kurmağa çalışmışlardı. Yabancıların Ingil-terede ikametini tanzim eden çok müsait mevzuat ve Britanya Milletinin de ecnebilere karşı gösterdiği müsamaha, onların bu işini hayli kolaylaştırdı. Fakat îngllte-rede ajan satın almak mümkün olmadığından. buraya Almanyadan ajanlar göndermek icap ediyordu. Britanya Hükümeti, külün altında gizli, fakat patlamağa hazır Alman volkanına karşı hemen hemen endişesiz kalabiliyordu ve Alman casusluk teşebbüslerine karşı fazla bir şiddet göstermiyordu; bununla beraber, para mukabilinde Reich’a hizmet edecek bir Ingiliz memuru elde etmek de hiç mümkün değildi.
Avrupanın diğer memleketlerinde para sayesinde en mükemmel neticeler elde ediliyordu. Nazilerin, Fransanm yüksek sosyetesine mensup şahsiyetler arasında mühim dostlar elde ettiği artık bir sır olmaktan çıkmıştı. Ve Sovyet Rusya hariç olmak üzere, hemen hemen bütün memleketlerin hükümet erkânı arasında da Almanların birçok taraftarları bulunuyordu.
lngilizlerln vatanperverliği dolayısiyle, Alman casusluk sistemi. paradan gayrı vasıtalara müracaat lüzumunu hissetmişti. Üniformasının şerefini bir kadının tebessümüne feda eden Balllie-Stesvart Vakası, bu yolda acıklı bir misal teşkil eder ve bu adamın ihanetinin aşk yüzünden vaki olduğunu gösterir.

Böylece, Londradaki Alman sefiri Von Ribbentrop’un etrafındaki şebeke de, Brl-tanyanın emniyetine hissedilir zararlar veremedi.
Paris Sûretâ’sl arşivlerinde muhafaza e-dilmiş olan vesikaların kısa bir tedkıki, Alman parasiyle satın alınmış olan hainlerin sayısının ne kadar büyük olduğunu gösterir. Meselâ, evvelce etraflıca bahsetmiş olduğumuz Sxvltz çetesine mensup şahsiyetler arasında, gizli şifre başmüdürü Prf. Louis Marin, bir erkânı-harp subayı olan Albay Octave Du Moulln, Harbiye Nezaretinde Zehirli Gazlar idaresi şeflo-rinden Dr. Rech gibi büyük çapta simalar-• dan başka. Nazi ajanları oldukları bilâhare meydana çıkan çok yüksek şahsiyetler de vardı.
Hakikatte Fransa tefessüh etmiş bir memleketti: öyle ki, cumhuriyetin en yüksek bazı ailelerine mensup birçok kimseler vatana karşı İhanet suçu ile mücrim sandalyesine oturtuldular. Bunlar arasınaa bazıları, Heple göreceğimiz gibi, çok ağır ihanet suçları işlemişlerdi.
Vatanlarına İhanet eden Fransızlar tıraşında Jean de Forcevllle İle Yüzbaşı Georges De Froge. Maginot hattı ile Bel-fort İstihkâmlarına ait sırları düşmana vermişlerdi. Acıklı bir muhakemeden sonra Charles Cridllng de. Fransaya karşı ihanet ettiği için en yüksek cezaya mahkûm edildi: Mctz’de fevkalâde mühim İstihkâmlarda binbaşı sıfatiyle bulunan bu adanı, karısı tarafından ihbnr edilmişti: Sevdiği kocasının Nazllere satılmış olduğunu gören kadın, onu ele vermekten çekinmemişti. Çok yüksek bir aileye mensup ve 26 yaşında bir delikanlı olan Marc Aubert de, fevkalâde büyük bir düşüncesizlik ve hafiflikle, Toulon Deniz Üssünün plânlarını satmış olması dolayısiyie ölüm cezaslyle cezalandırıldı.
—(Devamı önümüzdeki İlâve nüshamızda—
1950 Veniisü köyüne dönüyor
Herkes bilmek ister
Bugün Hollywood’un en güzel kadını sayılan Ava Gardnerin bu büyük şöhreti, meşhur Milo Venüsü heykeline benzemesinden ileri gelmiştir
Birleşik Amerikanın North Caro-îîna Devletinde küçük bir köy olan 8mithfield'de doğmuş olan Ava Gardner, bu köyde bir tütün çiftliğinde yaşayan ve ziraatle meşgul o-lan Jonas Gardner’ln yedinci çocuğudur. 1945 senesine kadar bu küçük köye hemen hemen hiç bir yabancı gelmemişti. Ne turistler ne de gazeteciler buraya uğramazlardı, çünkü tütün ve pamuk tarlalarının ortasında kaybolmuş bu köyde kendilerini ilgilendirecek bir şey bulamazlardı. Fakat 1945 te tesadüfen buradan bir seyyah otobüsü geçti ve bir iki saat kadar köyde durdu. İşte o zaman yolculardan biri inerek, Hollywood yıldızlarından Ava Gardner’ln ailesinin burada oturup oturmadığını sordu. Çünkü bu yolcu, genç ve çok güzel yıldızın hayatını okurken, onun bu vilâyette Smithfleld köyünde doğmuş olduğunu öğrenmişti. Şimdi, hazır gelmişken, beyaz perdede çok beğendiği güzel artistin ailesini görmek hevesine kapıldı.
Köyde kimse bu İsimde bir sinema yıldızının mevcut olduğundan haberdar değildi. Yalnız köyün ihtiyarlarından biri, uzakta, bir tütün çiftliğinde ailenin
Gardner soyadını taşıyan bir oturduğunu söyledi.
Gardner’ln ailesinin bu köy
Ava
civannda yaşadığı haberi yavaş yavaş etrafa yayılınca burası turistler İçin bir gezinti yeri oldu. Yavaş yavaş gazeteciler, fotoğrafçılar, ve sinema meraklılan da buraya gelmeğe başladılar. Herkes, Ava Gardner’e ait eski bir hatıran bulmağa çalışıyordu. Gazetecilerden kimi onun çocukluk yıllarını araştırmak İçin İlk doktorunu, ilk öğretmenini araştın-yor, kimi de, küçük Ava’nın genç kız yaşına girdiği zaman onu sevmiş olan İlk genç üzerinde araştırmalar yapıyordu. Şimdi bütün gazeteler Smlthfield’den bahsediyorlardı. 1942 den beri genç kız köyünü terketmlş Hollywood’a gitmiş, az sonra oranın en parlak yıldızl&nnd&n biri olmuş, şimdi de Hollywood’un 1950 senesi en güzel kızı mertebesine çıkarılmış olduğunu bütün Amerika gazeteleri yazıyordu.
1950 Venüsü Ava Gardner’ln güzel bir portresi
Daha kaç sene yaşayacaksınız? 1JÎÇ kimse öleceği günü kendine ■■ bildirecek bir vasıtaya sahip değildir. Fakat, geçmiş tecrübelere İstinat ederek hepimiz, içinde bulunduğumuz yaştan İtibaren daha kaç yıllık ömrümüz kaldığını yakın bir İhtimalle bulabiliriz. Hayat seviyesi vasat olan bir Amerikalının, hayat süresinin gittikçe uzaması dolayısıyla, geri kalan ömrü tahmin rakamlarında da bir artma meydana getirmektedir. Aşağıda verilen rakamlar Metropoliten Hayat Sigorta Şirketi tarafından hesaplanmıştır.
Bu listede 20 yaşından büyijk herkes, herhangi bir hastalık veya ka-zaya uğramadığı takdirde normal o-larak daha kaç sene yaşayacağını görecek ve anlıyacaktır. Ancak şunu da unutmamak lâzımdır ki; bu rakamlar Amerlkada yaşayan kimselerin vasat! ömürlerini bize bildirmektedir. Çok yorucu ve üzüntülü bir çalışma tarzına mecbur olan, üstelik medeniyet seviyesi düşük hayat şartlan gayrı sıhhî, korunma ve istirahat vasıtalan az memleketlerde doğan, büvtyen ve yaşayan insanların ömürleri elbette daha kısadır. O haıde, medenî İmkânlara az çok sahip olan her memlekette, her insan aça-ğıkl listede gösterilen seneler kadar yaşamak bahtiyarlığına ermektedir.
Eğer yaşınız
21 Ibo
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33 34‘ ”
M
••
I» m
Ava Gardner. İngilizceyi çok fena bir şive İle konuştuğu halde, çok müstesna güzelliği sayesinde Holly-wood'da derhal dikkati çekmiş, birdenbire parlamıştı. Az sonra Mikey Rooney He evlenmiş fakat birkaç ay geçmeden bundan boşanarak Artie Shaw adlı bir musikişinasla evlenmiştir. Fakat bununla da birkaç haftadan şandı.
da bir sürü gazeted, fotoğrafçı, tak-dirkârlan. Smithfleld, tarihinin en parlak gününü yaşıyordu- Fotoğrafçılar, onu evinin önünde otururken, doğmuş olduğu odaya bakarken resmini çıkardılar. Ava 16 yaşında iken köyün kasabı İle küçük bir flört geçirmişti. Şimdi bütün gazeteciler, bu flörtün hatırası olarak kasapla da bir resmini çıkarmasını rica ettiler. Ava onların bu arzusunu da yaptı. Fakat talihine, o zamanlar oldukça narin bir delikanlı olan kasap şimdi iri yan, kocaman bir adam, tam mâ-nasiyle ve klâsik tipte bir kasap olmuştu.
ra flo eski mektep arkadaşlarından doğmuş olduğu Stratford-on-Avon her biriyle 3 dakika dansettl.
İşte, 16 ncı asırda Shakespeare’in köyünün bu sebeple tarihte meşhur olması gibi, şimdi de 20 nci asrın en meşhur köyü, North Caroüna vilâyetinin Smithfleld köyü oldu, çünkü 1950 Venüsü burada doğdu.
Çeviren: M. Cumaoğlu
35
36
37
38
89
40
41
42
43
44
15
46
47
48
49
50
M
99
99
M
99
99
Geri kalen ömrünüt
49.3 yıldır
48.4
47.5
46.6
45.7
44.7
43.8
42.9
42.0
41.1
40.2
39.2
38.3
37 4
36.5
85.6
34.7
33.9
33.0
32.1
31.2
80.4
29.5
28.7
27.8
27.0
26.2
25.4
24.6
23 8
n

z
T*
99
99
99
99
99
Parts te büyük
muvaffakiyetle oynanan "Carmen" balesi
"CARMEN
Ömrllnllz
23.0 vıidır
22.3
21.5
20.8
20.0
19.3
18.6
17.9
17.2
16.6
15.8
15.2
14.5
13.9
13.3
32.7
12.1
11.6
11.0
30.5
30.0
Eğer iteri kalan yadınız
61 İse
52
53
M
55
56
67
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
* 73
74
75
76
77
78
79
80
fazla yaşamadı, yeniden bo-
ta raftan da Amerikanın tanın-antropometri mütehassislan,
Bir
mış
genç yıldızın vücudunun muhtelif kı-
Köydeki merasim bir taraftan devam ederken bir sürü delikanlılar gelmişlerdi. Bunlar, 8-10 sene evvel köy civarında Atlantic Christian Col-lege’de Ava Gardnerile birlikte, aynı sınıfta tahsillerini yapmış gençlerdi. Bunların her biri, Ava İle dans etmek şerefine nail olmak istiyordu. Sonra aralarında anlaşarak, her birinin 3 dakika dansetmesine karar verdiler ve böylece, Ava Gardner, sı-
Doğduğu köye dönen Ava GardnerHe dansedebllmek İçin mektep arkadaşları sıra bekliyorlar
Pariste bu mevsim oynanan meşhur bale, büyük rağbet görüyor
Yazan : Ayşe NUR
14 temmuzdan sonra Paris tiyatrolarının hemen hepsi kapılarını yaz tatiline kapar. Gazetelerin kışın sütunlar kaphyan tiyatro ilânları bir kaç satıra düşer.
Bütün büyük tiyatrolar kapanmışken, bu sene her nedense Champs Elys^es’nln meşhur Marlgny Tiyatrosu bütün yaz a£ık kaldı. Marlgny Tiyatrosu Parlsln en İyi trupu olan Jean-Louis Barrault ve Madelelne Renault Trupunun oyun sahnesidir. Bu trup birkaç ay önce Brezilyaya turneye çıkmıştı. Yerine Roland Pe-
Vücudunun güzelliği ile meşhur Ava Gardner
sımların! Ölçerek, bu vucudun, klâsik şaheserlerin en nefislerinden biri olan meşhur Milo Venüsünün vücuduna en yakın bir yapılış olduğunu söyledikleri zaman, küçük SmJth-field köyü halkı sevinç ve gurudan çıldıracak bir hale geldi. Artık ovalar ve dağlar arasında kaybolmuş bu küçücük kasabanın şöhreti Lon-dıanınklnl açmıştı! Köy belediyesi derhal bir heyetin Hoüywood’a gönderilerek. genç yıldızın köye davet edilmesine karar verdi. Köyün ileri gelenlerinden müteşekkil heyet birkaç ay evvel Hollyvvood’a giderek Ava Gardner'I resmen köyüne dönmeğe davet etti ve 1950 Venüsü de bu daveti kabul eyledi, tuttu.
Sözünü de
Filhakika geçenlerde ner doğduğu köye gitti.
Ava Gard-
Arkasından
e
istikamet tâyin eder,
Kuşlar nasıl
yollarını bulurlar?
Leylekler her
şu. yelve kuşu bileri Akdeniz kelerine kadar nerler.
sene İlkbaharda aynı yuvaya dönerler
Merak edilen bir mesele:
larına dönmüştürlerdir. Bu kuşlann, uzak yerlere götürülmeseler bile, soğuk mevsimini geçirmeğe alış-tıklan yere dönmeğe mütemayil bu-l lunduklan anlaşılıyor.
l/UŞLARIN belli zamanlarda iklim değiştirmeleri öteden beri merak uyandıran bir hâdisedir. Soğuktan yahut sıcaktan kaçtıklarını, daha doğrusu kışın daha mutedil yerlere göçüp yaz ile beraber geri dönmeyi âdet edindiklerini biliyoruz. Fakat hâlâ pek büyük bir alâka çeken nokta, kuşlann nasıl yolunu bulduğu, İstikametlerini nasıl tayin ettikleri, hulâsa meram ettikleri yerlere nasıl ulaştıklandır.
İnsanlar, istikamet tayininde fevkalâde mahir olan güvercinlerden ö-teden beri faydalanmayı bilmiştirler. Güvercinler, uzun zamanlar harpte mühim hizmetler görmüşlerdir. Fakat radyonun gelişmesi, güvercinlerin oynadığı bu rolü ehemmiyetten düşürdü.
Mevsim göçlerine gelince, soğuktan pek fazla korkmıyan bazı kuşlar vardır kİ, bunlar, kısa bir vakit için uzaklaşırlar. İskandinavya kuzgun-lan Fransada kışlar; Kuzey Avrupa alacalı kargalan da kış mevsiminde Fransadakl kardeşlerine katılırlar. Fakat iklim ve hava değişikliği hususunda daha hassas olan tarla ku-

Batı Avrupadakl su kuşlan, ördekler, çullukların çoğu, Afrikanın en sıcak kısmında barınmağa giderler. Zaten Afrika, Avrupa kuşlarından büyük bir miktarının kışlığıdır. Meselâ kırlangıçlar, ötleğenler ve incir kuşlan Güney Af-rikaya kadar u-zanmaktadır kİ bıı, hayli mühim bir yolculuk sayılır. Amerikanın yağmur kuşu kanadadan Arjantin ovalarına göçer ve böylelikle 13.000 kilometrelik bir mesafeyi katetmiş olur. Yağmur kuşunun "yaldızlı" denilen cinsi İse hiç bir yere uğratmaksızın Alaskadan Havay Adalarına u-çar, yani bir uçuşta 4.000 kilometre gider.
Hamburgdan Londraya nakledilen sığırcık kuşlarlyle kırlangıçların da bir hafta içinde yuvalarına döndükleri görülmüştür. Berllnden Madrit ve Atinaya götürülmüş kırlangıçlar 1800 metrelik mesafeden on gün sonra avdet etmişlerdir.

tit’nin “Paris Baleleri” geçti. Seyirci oe bu değişmeyi hiç yadırgamadı, çünkü Roland Petit ile Barrault birbirine her bakımdan çok benzer.
Balenin türlüsü vardır. Klâsik baleyi Paris Operasında Serje Lifar ve onun yetiştirdiği dansör ve dansözler temsil eder. Onlar klâsik repertuarı daima tekrarlamakla beraber, birçok yeni baleleri de oynarlar. Amma üslûplarında, oyunlannda Rus balesinin damgası daima sezilmektedir.
Bunun yanında daha göremediğim meşhur Monte-Carlo baleleri, bir de "Paris baleleri" adım taşıyan Roland Petit’nln trupu. Roland Pelit Fransada Opera balelerinin dışında yeni bir bale geleneği kuracağa ben-zlyot. Barrault gibi kendisi d? büyük artist DullIn’Ln yetiştirdiği ve belU bir sanat görüşiyle yuğurduğu genç artistlerdendir. Bunların özel-ligi kendilerini tam oyuna vermektir, yani tepeden tırnağa kadar bütün vücutları ile bir İfade birliğine doğru gitmek. Balenin buna tiyatrodan daha elverişli olduğu söylenebilir. Hattâ öyle kİ, Barrault tiyatro oynadığı zaman bile birçok sahnelerde dansettiğl hissini verir. Bu sanatın gayesi en yüksek İfade kabiliyetine varmak olduğuna göre, tiyatro, pantomima, bale birbirini aynı gaye uğrunda tamamlıyan sanat kol lorıdır. Gerçek artistin bunların hepsinde kendini denemesi lâzım. Bunun
içindir ki, Jean-Louis Barrault, baş. tan aşağıya şiir inşadından İbaret o-lan Claudel’ln piyeslerini oynadığı gibi, aynı başarı ile at kıyafetine gi-rip pantomima temsilleri de verir.
Roland Petit baleleri de bu sanat görüşiyle çalışıyor: Dansta hareket güzelliğini âzami ifade kudreti ile birleştirmek. En büyük başarılan şüphesiz ki "Carmen” balesidir. Bi-zet'nln müziğini fevkalâde yeni ve orijinal bir dekor içinde kullanan bu bale geçen sene ilk temsil edildiği vakit çok büyük bir rağbet kazanmıştı. Don Jos6 rolünü Roland Petit kendisi, Carmen rolünü de trupun baş yıldızı Ren6e Jeanmalre oynuyordu.
Fakat Carmen rolünü bu kadar iyi benimslyen genç yıldız birkaç ay evvel ayağını kırıp bir müddet İçin sahneden çekilmeğe mecbur oldu. Pa_ ns Baleleri sahnesinde Carmen’ler birbirini takip etti durdu. Evvelâ Roland Petit’nln Londra balelerinde birlikte çalıştığı meşhur Moira Shea-rer geldi. Paris Moira Shearer l çok zarif fakat Carmen rolüne göre biraz soğuk buldu. Moira Shearer’den sonra rolü Colette Marchand aldı. O da çok güzel olmakla beraber biraz dik ve sanşın güzelliği Carmen tipine hiç uygun değil.
Hâsılı Paris Carmen’ini özlemiş, biran evvel sahneye çıkmasını bekliyor.
Baharın müjdecini leylekler çocukların en büyük dostudur.
Kuşların bu muntazam mevsimlik seyahatleri yanında İnsanlar tarafından tertip edilmiş seyahatler do var: Güvercinlerden bahsetmek İstiyoruz. Bunların nasıl yetiştirildiğini, no gibi vazifelerde kullanıldığını, bu vazifeleri nasıl İfa ettiklerini biliyoruz. Ancak, ehlileşmiş olan o hayvanlar üzerinde yapılan müşahedelerin vahşi kuşlarla tamamlanması lâzımdı ki, istikamet tayininde ne gibi kaidelere uyduklarını daha esaslı surette tesblt etmek mümkün olsun. Kuzey Amerika ile Almanyada vahşi kuşlar üzerinde ‘'memleket değiştirme" tecrübeleri yapılmış vo deniz ördekleri, büyük martılar, leylekler, kırlangıçlar, kuzgunlar türlü “imtl-han"lara tâbi tutulmuşturlar. Meselâ Alman âlimi Rüppel 1935-1936 kışında bir cins martı ve angıt kuşlarlyle tecrübelere girişmiş ve Boründe kışlamakta olan birkaç martıyı 700 kilometre uzakta bulunan Luzern gölüne nakletmiş ve hayvanlan işaretledikten sonra salıvermiştir. Kuşların bir kısmı Berllne dönmüş, üst tarafı da tsvlçrenin öteki göllerine dağılmıştır, îsviçreden alınıp Borüne taşınan angıt kuşlan da kışlak-
Bütün bu müşahedeler, kuşlarda pek kat’i, pek emin bir istikamet hassası bulunduğunu gösteriyor. Yoksa, zorla 2000 metre uzağa taşınan hayvanların yollannı kolaylıkla bulmaları nasıl izah edilir?
Alimlerin bazıları bu hassadaki en büyük âmilin görüş kudreti olduğu fikrindedirler. Gerçekten kuşlann pek keskin görme kabiliyeti vardır; yol ve İstikameti müşahede imkânım kolaylaştıran bir huhus da yüksekliktir.
Fakat bütün bunların meselâ 1000 kilometre gibi mesafelerde rol oynı-yamıyacağı bellidir. Diğer bir naza-' riye de. bazı manyetik hâdiseler ileri sürüyor. Arzın oldukça şiddetli bir mıknatıs sahası olduğu malûmdur; arzın üzerinde, mıknatıs kutuplarına doğru çevrilmiş cazibe hatları bulunduğunu da biliyoruz. Böylelikle, kuşların o hatlara göre İstikamet tayin ettikleri ve btr nevi pusulaya uyarak yol aldıkları sanılıyor. Ancak bu hususta kat’î bir neticeye varılmış değildir.
Diğer bir faraziyeye göre de kuşlar arz dairesini hem arz kutuplarına, hem do mıknatıs kutuplarına nisbetle tayine muktedir bulunuyorlar. Her İki kutup birbirinden ayrı olduğuna (mıknatıs kutbu Kanada-mn kuzeyine isabet eder) göre kuşların, bu İki “muta*’ yı da kullanarak da bulunduğu yeri ve gideceği istikameti tayin edebildikleri sanılıyor. |
Hulâsa, henüz çözülmemiş bir sırı karşısındayız. Ancak bunun pek meraklı bir mesele teşkil ettiği de şüp-lıo götürmez.
Balenin en güzel sahnelerinden biri
fi-
4‘Curıpeu” bidesinde baş rolü oyııa^au erkek artisti
Roland Petit -------------------
Profesyonellik, amatörlük mevzuunda
OünyaSpor
Millî takımımız ve Fenerbahçenin eskihaberi eri sol açığı Bedri Gürsoy neler anlatıyor?
Hakemler memur sayılabilir mİ?

Profesyonellik ayıp değildir, gizli profesyonellik ayıpltır. Futbolumuzun bu şekle dökülmesine teşkilât ve kulüpler sebep olmuşlardır
bir pro-fazla pa-Slstemsiz-kıvranan
•t-ver-
gizil

AMATÖR peçesi altında, hemon he-” men hemen bütün futbolcuların mensup oldukları kulüplerden, türlü türlü sebeplerle fesyonel oyuncudan bile ra aldıkları aşikârdır, lik ve idaresizlik İçinde
futbolumuz hakkında gazetemi* bir anket açmış bulunmaktadır. Millî Takımımızın ve Fenerbahçenln eski solaçıgı Bedri Gürsoy "Futbolda amatör mü kalmalıyı», yoksa profesyonelli#! mİ tercih meJlyiz?" sualine şu cevaplan miçtir:
Profesyonellik ayıp değildir,
profesyonellik ayıptır. Futbolculan-mızdan ziyade, gizli profesyonel olduklarım bile bile onlan men et-mlyen teşkilât, kabahatlidir. Kulüplerimizin de birlblrlyle yan? edercesine oyunculan bu yolda teşvik etmelerine teessüf etmemek kabil değildir. Muhakkak kl sporun en temiz, ideal ve güzel yolu amatörlüktür. Sporu spor İçin yapmak büyük bir zevktir. Bugünkü futbolcu neslinin artık bu güzel yola dönmesine İmkân olmadığı için, bizim de ballandıra ballandıra amatörlüğü her fırsatta methetmeğe kalkmamız boşuna zahmettir. Hem bu zamanın futbolcusuna, geçim zorluğu içinde bocalarken, gıdasızlıktan şikâyet ederken, "Hayır... aç da kalsan... yine amatörlükten ayrılmıyacaksın. dişini sıkacaksın!" dememiz de insafsızlık olur. Çimdikl gençlik öyle bizim zamanımızdaki gibi birtakım plâtonik jestlerle "Kulüp aşkı için" "Millî forma
Bedri Gürsoy

için” menfaatslz olarak boşu boşına ter dökmeyi mânâsız buluyor.
Yorgunluğunun maddi karşılığını elde etmek İstiyor. îstiyebiltr, bu hiç bir zaman ayıp değildir. Profesyonellik, sporda meşhur bir yoldur. A-yıp olan, sporcuya yakışmayan şey amatörlük kisvesi altında gizli profesyonelliktir. Dikkat ediyor musunuz? Bakınız ismi bile ne kadar çirkin, “Gizli Profesyonellik!" Bir kaçamaklık, bir riya ifadesi taşıyan sporun bu mikroplu yolundan bir an evvel kurtulmalıyız. Sporcu mert ol-
Enternasyonal tenis
maçları münasebetile
Bugüne kadar yapılmış olan İstanbul enternasyonal tenis
maçlarının tarihçesi
AŞAĞI yukarı, Tarabya tenle kortlarında, ekserisi yabancı kimselerle de olsa 1906 yılı civarında başlayan tenisle, memleketimizde takriben 50 yıldır tenisin oynandığını kabul e-debillriz.
Tenisimizin bundan evvelki devrelerde bir İki kıymetli as'tan gayri birbirine yakın durumda fazla tenisçi yetiştirmediğini görürüz. Avru zamanda o devrelerde memleketin her tarafından bugünkü kadar fazla adette tenisçi de bulmak İmkânsızdL Bugün bilhassa Tenis E.D. kulübünün gençler arasında açtığı kuralarla ve teşvik maksadiyle tertiplediği turnuvalarla bu sporun hiç olmazsa Istanbulda yayılmasına doğru bir adım atıyor kanaatindeyiz. İstanbullu tenis aslan İse memleket seyahatlerinde bu güzel sporu etrafa yaymaktadırlar.
Eevvelld yıllarda turnuvaya giren tenisçi adetleri ile son yıllardakîleri mukayese edersek, arada bugünün lobine büyük bir fark görürüz. Şüphesiz bunda T.E.D. kulübünün şeref payı büyüktür.
Yurtta tenisin ilerlemesi îçtn yalnı* dahilde çalışmak gençlere kuralar açmak. turnuva tertip etmek kâfi değildir. Her spor şubesinde olduğu gibi lenste de yabancı ve iyi tenisçilerle ve hariçte müsabaka yapmak büyük İstifadeler temin eder. Şüphesiz hurice sporcu yollamanın müşküllüğii karşısında, onları memleketimize davet etmek daha kârlı ve kolay oluyor. Seyircisi az ve para getirmez bıı spor şubesinde Tenis E.D. kulübü büyük bir cesaretle 1946 yılında ilk îes-tanlıul Enternasyonal tenis turnuvasını organize etmeyi göze aldu
1946 SENESİ NETİCELERİ
Eylül 14 ten 25 İne kadar devam e-don turnuvaya 4 ecnebi tenisçi girdi. Neticeler:
Tek erkek şampiyonluğunu Yunanlı Stallos kazandı, finalde Yunanlı ArglrJu’yu 6/4, 4/6. 0/6, 6/1, 6/1 yendL
Tek kadın şampiyonluğunu Fransız Mathlru kazandı, finalde Türk Muol-layı 6/0. 6/3 yendL
Çift erkek şampiyonluğunu Yunanlı Stellos - Arglrlıı çifti kurandı, finalde Tiirk Akev 6/2 yerıdL
Karışık çift sız Matîıleu -finalde Türk 9/7, 6/2 yendL 1917 SENESt NETİCELERt
Eylülün 5 İnden 14 üne kadar devam eden II. turnuvaya 8 ecnebi tenisçi iştirak etti.
Tek erkek şampiyonluğunu Yunanlı Stalios kazandı, finalde Italyan Mel’yl 6/2. 7/5. 8/6, 6/1 yendi.
Tek kadın şampiyonluğunu Türk Bahtlye karandı. Finalde Türk Mual-lâyı 6/4, 3/6, 6/4 yendi.
Çift erkek şampiyonluğunu Yunnn-lı Stallos - Nlcolnldls çifti kurandı, finalde Mısırlı Talât - Cocn çiftini 7/5, 176, 8/10, 6/4, 8/6 yendi.
Karışık çift şampiyonluğunu Mısır-Tiirk Corıı - Bahtlye çifti karandı, finalde Mısır - Türk Talât - Muallfı çiftini 7/5, 6/2 yendi. a
1918 SENESİ NETÎCELFRt Ağustosun 21 inden 30 una kadar

- Bean çiftini 6/2, 6/4,
şampiyonluğunu Fran-Gentlen çifti kazandı, Mualla - Akev çiftini
malıdır; içi dışında olmalıdır. Amatörse amatör, profesyonelse profesyonel olmalıdır. Dolambaçlı yollar sporcu karakterine yakışma#. Fut-bolculanmızın bu şekilde yani gizli profesyonellik yolunda yürümeleri, bence kendilerinden ziyade teşkilât ve kulüplerin kabahatidir. Teşkilât bile bile bu İllere göz yumarsa, kulüpler de oyuncuları yan? derecesine bu yolda teşvik ederse, oyuncu ne yapsın ?
• •
bunlardan kurtulmak için profesyonel İlgi resmen Llftn O zaman kulüpler de, teş-oyuncular da hakiki hüvl-
Bütün tek çare, etmektir, kllftt da,
yetlcrinl meydana vurup daha meşru, daha rahat Ve çok daha spora ve sporcuya yakışan bir mertlikle, çizilen yolda erkekçe çalışmış olurlar.
Bizim spor kulüplerimiz gibi iki karpuzu bir koltuğna sığdıran kulüplere dünya yüzünde ne rastladım ve ne de işittim. Amatörlük ayn bir dâvadır, profesyonellik bambaşka bir şevdir. Biz bu ikisini birbirine karıştırdığımız için, İşin içinden çıkamıyoruz.
Futbolun selâmeti ve İlerlemesi 1-çln mutlak profesyonellik talimatnamesini kabul etmemiz ve derhal faaliyete geçmemiz lâzımdır. Yalnız profesyonellik talimatnamesi nasıl ve ne esaslara göre hazırlanmıştır? Bunu da öğrenmek elbette ki hakkımızdır. Bunun için talimatname kabul edilmeden evvel, aksak tarafları varsa bunlan da düzeltmek lâzımdır.
Bir tenis
elbisesi
Parisin meşhur terzisi Pierre Balmain tarafından, şirin Güssie Moran İçin dikilen tenis elbisesi. Saf ipekten olan elbisenin
ve 10 düğmesi var
240 pli’si ve


eden III. turnuvaya 8 yabancı iştirak etti.
erkek şampiyonluğunu Avas-VVelss kazandı, finalde Avus-Bedl'l 6/3, 6/4. 6/4 yendL
Türk
Lübnanlı
devam tenisçi
Tek taryalı tu n alı
Tek kadın şampiyonluğunu MunUâ kazandı, finalde Mnttar’ı 6/0, 4/6, 7/9 yendL
Çift erkek şampiyonluğunu Yunan-înglllz Stalios - Hughes çifti kazandı, finalde AvusturyalI VVciss - Rcdll 8/6, 6/0, 6/3, 6/4 yendi.
Karışık çift şampiyonluğunu Türk Muallâ - Kedi çifti kazandı, finalde Lübnan - Ingiliz Mattar - Hughes’i 6/2, 6/2 yendL
1919 SENESİ NETİC ELERİ Ağustosun 20 sinden 30 una kadar
devanı eden IV. turnuvaya 13 ecnebi tenisçi İştirak etti.
Tek erkek şampiyonluğunu AJmnn Von Cramm kazandı, finalde Fransız Cocheti’yl 6/4, 6/4. 6/2 yendi.
Tek kadın şampiyonluğunu Italyan Bossl kazandı, finalde İtalyan Man-fredlyl 6/1, 8/6 yendi.
Çift erkek şampiyonluğunu Alman -Avustralya Von Cramm - Harper çifti kazandı, finalde Fransız - Belçika Cochet - Peten çiftini 6/0, 9/7, 0/1 yendi.
Karışık çift şampiyonluğunu İngiliz - Alınan Cıırry - Von Cramm kazandı, finalde Avusturnlya Scott -llarper’i 6/2. 6/4 yendi.
çift kadın şampiyonluğunu Türk Muallâ - Balıtlye kazandı, finalde İngiliz Curry - Scott'u 6/3, 6/4 yendi.
Çekoslovakyada futbol hakemleri hükümete müracaat ederek kendilerinin da resmî mamur gibi muameleye tâbi tutulmalarını talep etmişlerdir. Bu «liretle mantı kalacakları herhangi taşkın bir harekete karşı mevzuatın bu gibi vaziyetlerde vazife halindeki memurları himaye ve Hıyanet eden hükümlerinden istif ad o etmiş olacaklardır. Hakeme ol veya dil llo tecavüz etmiş olanlar derhal ynkaln-nnrak ve müstahak oldukları cezaya çarpılacaklardır. Buna mukabil görevlerini lâyıkl.vle İfa edem iyen vazifelerinde İhmal ve lâka.vdl gösteren hakemler hakkında da şiddetli cera-lann tatbik edilmesini İstemektedirler.
Futbolcular teknik bir sermaye telâkld edilebilir mi?
Turln mahkemeleri, yakında ttal-yada büyük bir alâka uyandıran To-rino Kulübünün bir müracaatinl incc-llyeceklenllr. Vııkubulıın uçak kayasında hlrlııc.l takımının bütün oyuncularım kaybeden Torino, bıı kazaya sebebiyet veren tayyare kıınıpanynsı nlcyhlna açtığı dâvada dikkate şayan bir tez yürütmektedir. Torino, bıı facianın, pilotun uçuş nizam ve kaidelerine riayet etmemiş olmasından tevellüt ettiğini kaydettikten sonra bütün oyuncularını kaybetmekle sermayesini do kaybettiğini İleri sürmekte ve şu mütalâayı yürütmektedir: "Kaybettiğimiz sermayenin teknik ve ekonomik hlr kıymeti vardı. Çünkü bıı oyuncuları ahnra devretmek veyahut sntmnk İmkânına malik bulunuyorduk.”
Bn tez karşısında mahkemenin vereceği kararın hukuki bııkımdnn önemini takdir etmek güç dcğlldtr. Çünkü bu karar bir futbol oyuncusunun ücretli bir müstahdem mİ yoksa İçtimai gelirin esasını teşkil eden teknik bir sermaye mİ telâkki edilmesi lâzımgeleccği meselesini halletmiş olacaktır.
Brezilya tek seçicisinin başına gelenler
Brezilyalılar el'an daha Dünya Kupası futbol şampiyonluğunu kaybetmiş olmanın verdiği derin teessür içindedirler. O kadar kî, Rloda bir gazete bundan 60 sene evvel halledilmiş olan ırk meselesini bahis konusu ederek mağlûbiyeti takımı teşkil etlen oduncuların ekserisinin siyah ırktan olmasına atfetmektedir.
Takımın tek seçicisi Flavlo Coste, mağlûbiyeti sezer sezmez, halkın husumetine maruz kalmaktan ve hattâ linç bile edilmekten korkarak Brezilya - Uruguay maçının sonunu beklemeden staddnn tebdili kıyafet ederek sıvışmıştır. Ve hattâ Rio de Janeiroda dolaman şayialnra göre vestiyere gitmiş, orada bir kadın kıyafetine girmiş ve on ufak bir şüphe uyandırmamak İçin yolda rastladığı küçük bir çocuğu da kucağına alarak kapıdan dışarı çıkmıştır. Fakat bir müddet sonra çocuk ağlamağa başlayınca tesadüf ettiği bir kadına acele bir İşi halledip gelmesi İçin çocuğu bir İki dakika tutmasını rica etmiştir. Kadın Florio Costn’nın yüzüne hayretle bakmış ve onu İsmiyle anarak, bu hiz.metl İfa edemlyeceğin! söyleyince: “Beni nereden tanıyorsunuz" diyen seçiciye: "Nasıl tanımam, ben madam Feoln’ yun” demiş. Zavallı Flarİo Costa’nın heyecan ve telâşını düşününüz kİ, o dakikada Brezilya takımının antrenörünün karısını tanıyamamış.
Toplayan: S. K.
Iransa yüksek engelli rekordmenl Marle, 110 ra. engellide başta koşup Avrupa şampiyonu olurken. Müddet: 1L0 saniye. Solundaki Avrupa İkincisi Lundberg
r ’ f 4 ■* Ut *
r' 1
Avrupa atletizm şeref listesinin yeni şekli
Aşağıdaki şeref listesinde, 20 ağustosa kadar, bu sene Avrupada elde dilen on iyi dereceleri veriyoruz:
100 METRE:
10.4 Suharyev (Rusya), 10.5 Seben! (Macaristan), 10.5 Sanadze (Gürel*-tan), 10.5 Karakulov (Rusya), 10.5 Bally (Fransa). 10.5 Lammers (Holânda), 10.5 Klska (Polonya), 10.6 Stav-zik (Polonya), 10.6 Paçuete 'Portekiz). 10.6 Goldovanyi (Macaristan),
10.6 Byarnason (İzlanda), 10.6 Pustoch (Fransa), 10.6 Golubyev (Rusya), 10.8 Murayev (Rusya).
200 METRE:
21.1 Bailey (Britanya), 214 Suhar-yev (Rusya), 21.5 Sanadze (Gürcistan), 21.5 Camuü (Fransa), 21.5 Haroldsson (İzlanda), 21.6 Clavsen (İzlanda), 21.6 Sebçnl (Macaristan), 21.6 Bally (Fransa). 21.6 Paquete (Portekiz), 21.6 Mo-rettl (İtalya). 21.6 Goldovanyi (Macar ristan), 21.6 Karakulov (Rusya).
400 METRE:
47.4 Huppertz (Almanya), 47.6 Geiı*-ter (Almanya), 48.0 Lewis (Britanya), 48.1 Lunis (Fransa), 48.1 Pugh (Britanya), 48.1 Camus (Fransa), 48.3 Ban-talml (Macaristan). 48.3 Leroux (Fransa), 48.4 Siddl (İtalya), 48.4 Paterilnl (İtalya). 48.5 Haas (Almanya), 48.5 Martin (Fransa), 48.5 Soymoşl (Macaristan).
800 METRE:
1.48.7 Boysen (Norveç). 1.51.3 Han-senne (Fransa), 1.51.4 Clare (Fransa), 1.51.4 Ulzheimer (Almanya), 1.51.4 Cleve (Almanya), 1.51.9 Modoy (Rusya). 1.52.0 Bengtsson (İsveç), 1.52.1 Pa^Jett (Britanya), 1.52.1 Banhİster (Britanya), 1.52.2 Svensson (İsveç),
1.52.2 Stcines (Almanya), 1.52.2 Bel-legarde (Fransa),
1500 METRE:
3.46.6 Relff (Belçika), 8.47.4 Strand (İsveç), 3.48.4 Mabrouk (Fransa),
3.49.6 Erlksson (İsveç), 3.49.8 Garay (Macaristan). 3.49.8 Hansenne (Fransa), 3.50.0 Johansson (Finlandiya),
3.50.2 Lundqu!st (İsveç), 3.50.4 Ver-nler İT. (Fransa), 3.50.4 Veetüzme (Es-tonya).
5000 METRE:
14.06.2 Zatopek (Çekoslovakya),
14.21.2 Posti (Finlandiya). 14.22.8 Scha-de (Almanya). 14.25.6 Koskela (Finlandiya) 14.26.2 AJbertsson (İsveç), 14 27.8 Popov (Rusya), 14.28.8 Stokken (Norveç). 14.29.4 Heino (Finlandiya),
14.30.8 Makelo (Finlandiya), 14.31.0 Posidayev (Rusya),
10.000 METRE:
20.02.6 Zatopek (Çekoslovakya),
30.26.8 Popov (Rusya), 30.32.0 Al-bertsson (İsveç), 30.33.0 Perala (Finlandiya), 30.84.8 Salonen (Finlandiya). 30.39.0 Nİstrom (İsveç). 30.40.0
m. engellide genç İtalyan rekortmeni Fi 11 put, Rus Lituyev ve lngffli
400
VVhlttle’l mağlup edip Avrupa şampiyona olurken. Müddeti 51.9 saniye!
Relff (Belçika), 30.45.8 Könönen (Finlandiya), 30.46.0 Bohm (İsveç), 30.48.6 Vanln (Rusya).
110 METRE ENGELLİ:
14.4 Bulançtk (Rusya), 14.5 Marle (Fransa), 14.6 Tosnar (Çekoslovakya),
14.8 Finlay (Britanya). 14.8 Bernard (İsviçre), 14.9 Krul (Çekoslovakya),
14.9 Lituyev (Rusya), 14.9 Becker (Almanya), 14.9 Omnes (Fransa), 14.9 Hoeven (Holânda), 14.9 Hlldreth (Britanya).
400 METRE ENGELLİ:
52.9 Filiput (İtalya). 53.0 Lituyev (Rusya), 53.6 Lunyev (Rusya). 53.6 Mlssoni (İtalya), 53.7 Elloy (Fransa),
53.9 Whittle (Britanya), 53.9 Jaunay (Fransa), 54.0 Thureau (Fransa), 54.0 Larsson (İsveç), 54.4 Ybander (İsveç), 54.4 Cros (Fransa), 54.4 Kohlhoff (Almanya),
YÜKSEK ATLAMA:
2.03 Thlam (Fransa), 2.00 Patterson (Britanya). 1.98 Şöter (Kumanya), 1.98 Niklen (Finlandiya). 1.97 Ahman (İsveç), 1.96 Damitio (Fransa). VVidenfeldt (İsveç), 1.96 7
(Fransa), 1.96 Gudmuridsson da), 1.95 tlyadov (Rusya), 1.95 (İsveç),
8IRIKLA ATLAMA:
4.40 Lundberg (İsveç), 4.27 (Norveç), 4.27 Kataya (Finlandiya)»
1.96 Benard (İzlan-Byörk
Ka«
Futbol mevsimi başlarken
f
Yazan ı
iyi tflr-
tesiri altında kalmama-Ins&n olduklarını düşü-blr
Uluorta tenkidlerin; yarattığı asabiyet havasının seyirciler ve oyuncular üzerindeki tesiri, bir takım hâdiselerin çıkmasına, oyunun da kinci bir şekil almasına sebep olur
Sadi KARSAN
ÖNÜMÜZDEKİ haftalar içinde yeni yıl futbol mevsimi açılmış olacaktır. Kulüplerimize, oyuncularımıza, hayırlı olmasını temenni ederken yonl mevsime girmek üzere bulunduğumuz şu sıralarda müsabakaların hiisnü-suretie cereyanına İmkân verilemllmesi için gözönünden uzak tutulmaması lâzımgelen bazı noktalar üzerinde durmayı faydalı görüyoruz.
Bilindiği gibi futbol maçlarında ekseriya hâdiseler hakem İle seyirciler veya oyuncular arasındaki anlaşmazlıktan çıkar. Bazı aşın derecedo kulüp taraftarlan takımlarının yenilmesini hnzmedemlyerek bu mağlûbiyeti hakemin tarafgirliğine, bllgislrilğine atfederler. En ufak bir fırsatı ganimet bilip bulanık suda avlanmak isterler. Uluorta tenkidlerlnln yarattığı asabiyet havasının seyirciler ve oyuncular üzerindeki tesiri, bir takım hâdiselerin çıkmasına, oyunun da kırıcı bir şekil almaşına sebep olur. Bu yüzden hattâ hazan oyunun yanda kaldığı bile vfıkldlr.
Şimdi burada mesul kimdir? Hiç şüphe yok kİ, futbol umumî kaideleri hakkında hiç bir bilgisi olmayan uluorta tenkidleri İle bıı üzücü hâdiselerin çıkmasına başlıca sebep olaıı şu birkaç avuç şamatacıdır. Etrafa savurdukları kıvılcımlar, esasen clektrlkloşmlş olan havayı tutuşturmuştur. Halbuki hıı arkadaşların bilmedikleri veyahut yanıldıkları mühim bir nokta vardır. O dn hakemlerin keyfî veyahut gelişigüzel tayin edilmemiş ohııusı keyfiyetidir. Bu tayini «yapan hakem komitesi Azası, senelerce hakem İşleri İle uğraşmış, tarafsız, İhtisas salılbl zevat arasından seçilmişlerdir. Haftanın muayyen bir gününde toplanarak bölgelerinde yapılacak ulaçların ehemmiyetiyle mütenasip liyakat ve İktidarda hakemleri seçmek İçin büyük bir hüsnüniyet ve titizlikle hareket ederler. Eğer o haftanın mnçıııa falanca hakem tayin edilmiş İse seyirciler bilmelidirler kl, bıı hakem elde mevrutlar İçinde o müsabakayı en İyi şekilde idare etmeğe lâyık görülmüş olanıdır. Bu hususta hlr bir şüphe ve tereddüde mahal olmamalıdır. Şayet o giin bıı hakem evvelden takdiri mümkün olnnııyan bir haleti ruhlyenln tesiriyle kendisinden beklenilen başarıyı gösterememiş İse bunu her İnsanın başından geçebileceği gibi İyi bir gününde olmadığına atfrtnıcll ve onu mazur görmelidir. Bağırmak, çağırmak, vazifesini yapması hususunda onu daha müşkül bir duruma sokar ve verdiği kararlarda dalın ziyade yanlımağa sevkedeblllr. Gerçi
hakemler hiç bir zaman haricîn lıdırlarsa da nihayet onlann da nerelc kara kaplı kitabın bu kategorik nazarlyestne müsamaha payı ayırmak hakşinaslık olur.
İşte bütün bıı mülâhazalara blnoendlr kİ. eğer bir maç seyretmek istiyorsak hakemin vazifesini bir
kim yersiz lenkldlcrle güçleştirmekten çekinmeli, bilâkis ona rahatça vazifesini görebilmek imkânını bağışlamalıyız Seyircilerin olduğu kadar oyuncuların, kulüp idarecilerinin menfaatleri de bunu âmirdir. Oyuncuların hakeme itiraz etmemeleri, idarecilerin de oyuncularının fena hareketlerini nazarı müsamaha 11© karşılamamalarının, futbol müsabakalarının temiz cereyan etmesinde büyük rolü vardır. Futbol umumi kaidelerini ihlâl eder mahiyette olmamak şartlyle hakeme itiraz etmenin, hakem kararlarına karşı gelmenin, oyunun teknik neticesi üzerinde hiç bir tesiri olmayacağına nazaran bu gibi itirazlar yapmanın faydası değil şüphesi* kİ, zararı vardır. Oyun kaidelerinin takdiri olarak tatbikimi* mevzuat hakeme çok geniş salâhiyet vermiştir. Binlerce kişinin görüşüne aykın dahi olsa yine hakemin dediği muteber olur. Böyle bir vaziyette «abatla ısrarla İtiraz etmenin ne faydası olabilir? Kaldı kİ, kararlarına karşı gelen bir oyuncuyu hakem derhal salından çıkarmak yetkisini haiz bulunduğuna göre netice İtibariyle zarar görecek hâkem değil, o oyuncu ve dolay isiyle mensup olduğu takım ve kulüptür. Ikıl ve keyfiyet böyle olunca üzerlerine aldıkları ağır ve mesullyetll vazifeyi büyük bir dikkat ve ibtLmnınİA başarmağa çalışmalarının hakemler İçin bir şeref borcu olacağını hatırlatmak yerinde olur. En ııfnk bir İhmal ve dikkatsizliğin haran koca bir şampiyonanın kaybedilmesine sebep olabileceğini akıldan çı-kormıyarak hakemlerin hiç bir tesir altında kalmadan müsabaknlnn azami bir dürüstlük ve titizlikle idare etmeleri lâzımdır. Malûmu İlân kabilinden olmakla beraber. yeni futbol mevsimi açılırken La Pal İsse’İn şu hakikatini bir kere daha açıklayarak tekrar edelim kİ: Fut-bol sahalarımızda yüz kızartıcı hâdiselerin vukuuna meydan vermemek istiyorsak, hepimiz, yonl seyircilerimiz, futbolcularımız, İdarecilerimiz, hakemlerimiz, uhdelerimize düşen vazifeleri bilineli ve bunun hududunu aşmamağa gayret etmeliyiz. Bir tek elin sesi çıkmadığını hatırlayarak elbirliği llo müsabakaların selâmetle cereyanını sağlamakta hepimizin hissel İştiraki olacağını hatırlamalıyı*.
4.21 Bringelrson (İzlanda), 4.21 Olenlus (Finlandiya), 4.20 Piironen (Finlandiya), 4.20 Scheurer (İsviçre), 4.20 Hultr Quist (İsveç), 4.17 Pitkanen (Finlandiya), 4.10 Styernild (Danimarka),, 4.10 Kniazev (Rusya), 4.10 Sillion (Fransa) ve 4.10 Breitman (Fransa).
UZUN ATLAMA:
7.69 Willlams (Britanya), 7.59 Fax>-eher (Fransa), 7.44 Luther (Almanya),
7.38 Wessels (Holanda), 7.31 Föideşl (Macaristan), 7.30 Salmon (Britanya), 7.30 Stegger (Almanya), 7.29 Dlaz (Portekiz), 7.27 Fikeyz (Çekoslovakya), 7.26 Fallack (Almanya),
ÜÇ ADIM ATLAMA:
15.70 Çerbakov (Rusya). 15.14 Zam-, rinıborts (Rusya), 15.01 Moberg (İsveç), 14.92 Bute (.Letonya), 14.91 Hil-tunen (Finlandiya), 14.82 Vusihauta (Finlandiya), 14.77 Laing (Britanya),
14.72 Grosa (Britanya), 14.70 Boden-hagen (Almanya), 14.69 Strohschnider (Almanya). 14.66 Karttu (Finlandiya).
GÜLLE ATMA:
16.93 Lipp (Letonya), 16.25 Husebl (İzlanda), 16.05 Grigalka (Rusya),
15.83 Savidge (Britanya), 15.81 Lo-movakl (Polonya), 15.66 Sarcevic (Yugoslavya), 15.66 Kalina (Çekoslovakya), 15.65 Arvidsson (İsveç). 15.63 Gor-yainov (Rusya), 15.44 Giles (Britanya). 15.43 Raica (Kumanya),
DİSIC ATMA’
55.47 Consolinl (İtalya), 54.53 Tosl (İtalya), 51.76 Klîç (Macaristan), 50.31 Lipp (Letonya), 50.13 Husebi (İzlanda). 49.39 Johnsen (Norveç), 49.27 Karlsson (Finlandiya), 49.24 Ramstad (Norveç), 49.23 Partanen (Finlandiya), 48.59 Niqulst (Finlandiya).
MIZRAK ATMA:
72.60 Hiitİainen (Finlandiya), T2.51 Rautavaare (Finlandiya), 72.47 Berg*-lund (İsveç), 71.26 Pettersson (İsveç), 70.78 Daleflod (İsveç), 69.88 Nikkİnen (Finlandiya), 69.55 Erlcson (İsveç),
68.72 Bengtson (İsveç), 68.66 Ohedcn (İsveç) 68.04 Sotnikov (Rusya).
ÇEKİÇ ATMA:
59.88 Nemeth (Macaristan), 87.68
Kanakl (Rusya). 57.41 Wolf (Almanya), 56.82 Storch (Almanya), 56.06
S t randl i (Norveç), 55.49 Taddle (İtalya), 54.89 Clark (Britanya), 54.69 Kno-tek (Çekoslovakya), 54.57 Gubiyon (Yugoslavya), 53.76 landa), 53.71 Petike
Houtzager (Ho-(Macaristan)
I. 48 yaşındaki emektar maratoncu İngiliz Jack Holden, güzel finişle Heykel Sladırıda şampiyonluğu karaıurkua. Müddet: 2 saat 32.13.8 dakika

Comments (0)