3 Eylül 1950
Pazar
S.YASİ İKTİSADİ, MÜSTAKİL
KûtOpha ns*>’
Yıl 1
Sayı 277
10 kuruş
TftNl UTANI
YİMnıuıiM
n
îl

yenİ İstanbul
YENİ İSTANBUL
Y YE
Y
Y
T .XBÜL
UL 75 OÛÛ
ai
76.000 75.000 75.000
T5.0 75.
78.
llra dağıtıyor
pıfc
lira damıtıyor il
LLU • * r tıyor ıyor iyor ağıtıyor
A
k

A
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu : 447 - İstanbul
Te«H eden: Hahlb Edlb . TÖRF.HAN
Abone: Türkiye İçin seneliği 33,
1 ıı'^“ 1 1J UÇ a.Vl’ğı D liradır.
* HM ■ Hariç memleketler İki misildir.
I —
IlAnlar : 6 ncı sayfada *antlmetrns!
w lira^,r* ilânlardan hiçbir mesuliyet
kahııl edilmez.
Telefon : 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
Güvenlik Konseyi âzalığına

namzetliğimizi koymamız
Arap Birliği aleyhinde imiş
!2™î Attlee Churchill


A
d
Washn!gton, 2 (YtRS) — Moskova Radyosu Kore harekâtı hakkında İlk defa olarak tümser bir konuşma Radyo, ileri hareket
tong Nehrinin büyük bir manla teşkil ettiğini kabul dir.
kÖ-ynpm ıştır, için Nak-
sert cevap verdi
etmekte-
Dış politika
İkilikler devam ederse
Muhalefet Lideri, vakit vakit kürsüye
4 •
1950
*>
• •
Suriye ve Lübnan basını, Arap efkârı umumiyesini tahrik etmeye uğraşıyor
Lübnan Büyükelçisi, dün verdiği izahatla Lübnanı Türkiyeye bağlıyan dostlukta asla bir değişiklik olmadığını bildirdi
tehlike azalmıyacaktır
GCVF.MJK Konsey», 1 eylül tarihinden İtibaren, Malikin ri-
yaset makamı istlpdadından kurtulmuş bulunuyor. Bu sayede, B. B, C. muhabirinin dediği gibi, tam 31 gün zarfında bir tiirlii karara bağlanamayan meseleleri, riyaset sandalyesini Büyük Britanya delegesi Sir Gladutn Jebb işgal eder etmez 10 dakikada halletmek kabil olmuştur. ...Mr. Trunıan her halde bu hasırlı değişiklikten İlham alarak, blziere, Kore İşinin sulh yeliyle nasıl hallts dilebileceğin I gösteriyor. Biz, Amerika Devlet Reisinin beyanatını ve Kore İşini tatlıya bağlamak üzere lüzumlu gördüğü şartları şıı şekilde hulâsa edebileceğimizi sanıyoruz:
1) Kore İsini sulh yollyle halletmek için, bir kere Şimal Korelileri mağlûp etmek lâzımdır. Bu da, Sovyet Rusya «İlâh vermekte devam etmezse kolaydır. İkincisi, oradaki harbin sirayetine mâni olmak lâzımdır. Yani. ne doğrudan doğruya, ne dr dola-yısiyle. Kızıl Çin bir muharip durumuna ne kendi girmeli, ne de vesile İrat edilerek başkaları tarafından sokulmalıdır.
2) Silâhlı mukabil müdahalenin neticesi alınır alınmaz, Koredrki İdare İkiliğinin yerini hlare birliği almalı ▼e bunıı mümkün kılacak olan tedbir ve kararlar müştereken alınmalıdır.
3) Bütün bu İşlerin anahtarı, Sovyet Rusyanın macera politikasını bırakarak Garplılarla samimi bir İşbirliğine karar vermesidir.
Öyle sanıyoruz kİ. Bîr. Tmman’ın bu beyanatına, makul düşünen ve dünya barışının mesuliyetini idrak eden hiç bir İnsan İtiraz etmlyecek-tir. Hattâ Sovyet Rusya bile, eğer Korede Adetâ kendi himayesi altına aldığı tecavüz boşladığı günden beri hâdls olmuş ür muazzam vakayı lâ-yiklyle tahlil edebilmiş ise. Tnıman’a hem hak. hem de. bundan böyle Birleşmiş Milletlerde başka türlü çalışılacağı hususunda «öz vermelidir.
Dünyada hâdis olmuş iiç muazzam vaka şunlardır: 1) Birleşmiş Milletler, mütecavizin üzerine silâhlı kuvvet göndermeyi, beynelmilel politika hayatının yeni ve müessir bir unsura olarak kabul etmişlerdir. 2) Silâhsız demokrasiler silahlanmakladır. .3) Dünya âmme efkârı, Sovyet dünyacının, kendinden kurtulması lâzım bir tehlike oldıığıı kanaatine varmıştır.
Bu bakımdan. Kore me«pl«*sinin Adeta faydası olmuştur.
Fakat, muhterem Mr. Trııman’ın ehemmiyetli görerek hepimize bildirdiği şartlara, bizce bir tanesini daha İlâve etmek lâzımdır. O (la şıı kİ, demokrasilerin bundan böyle İkilik kabul etmeyen sarih ve nıüdevven bir I politikaları olmalıdır.
Şu son aylar ve haftalar zarfında, fil biçim İkiliklere, hep beraber şaldt olduk:
Strasbourg’da. Ingiliz delegasyonu ikiye bölünerek birblrlyle mücadele etti. Avam Kanın rafında böyle bir mücadelecin şüphesiz kİ, yeri vardır. Fakat Strasboıırg’da henı de aralarında görüş uçurumları açılırcasına, lüzyım yoktur. Aksi takdirde. İngiliz politikasından faydalanmak İmkân-sızlatacaktır.
Bundan başka. Formoza İşinde, İki | Amerikan görüşünün şiddetle çarpış-1 tığını gördük. Bu İkilik. görünürde yalnıı Formoza dolayıslyjedlr. Hakikatte, A «ya ya dair İki Amerikan politikası hattâ ve biraz da İki “hayata bakış., tarzı çarpışmaktadır.
Bir üçüncü ikilik olarak. Amerikan ▼e İngiliz politikaları arasında zaman gaman baş gösteren İhtilâfları görüyoruz.
Bunlar, garp politikasının çelik ağında hâsıl olmuş kocaman deliklerdir. Sovyet politikası, hep bu deliklerden İçeri sızmaktadır.
Dünyamızın demokratik usuller İle idare rdllğlnl ve bu usullerin görüş İhtilâflarına, köy İdaresinden Birleşmiş Milletler Teşkilâtına kadar müsait bulunduğunu; demokrasi dediğimiz rejimin üstünlüğünü temin eden unsurun da bu olduğunu bilmiyor değiliz. Fikir ve İçtihat Önünde hürmet d uy'ma k. bunu müsamaha İle karşılamak, her zaman doğru hareket etmenin değilse hile hemen her defasında hatayı tamir edebilmenin garantisi olduğuna şüphe yoktur.
Bu böyle olmakla beraber, şurası da muhakkaktır kİ. ikinci Cİhnn Harbi nlhnyetlendlğl günden beri, hem doğru dürüst bir barış nizamı kurulamamış. hem de bunun yerine kerhen İkame edilen “barış modııs vlvendlsl,, dalıl İkide birde, ortadan kalkacak gibi olmuştur.
Bizzat Kore me«e1ral« tehlike Anına kadar ne derece dağınık ve birbirimizden uzak bir halde yaşadığımızı ve bir araya gelebilmemizin ancak tehlike büyüdükçe İmkân ve sürat kazandığını göstermemiş midir?
İşte bıınun en büyük sebebi, bizce, yukarıda arzrttlğlmlz İkiliklerdir. Bn İkilikler bir an önce ortadan kalkarsa. dünya barışına ve kendi gibi düşünmeyen dünya İle birlikte İş yapmaya. Sovyet Rusya da. daha taraftar olacaktır. Çünkü aklını İhtirasın Şeytanları yerine müşahede ve hesabın meleklerine teslim edecektir.
Rıırhan BELGE
Adana, 2 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Türkiyenln Güvenlik Konseyinde ver almasını Arap memleketleri aleyhinde göstermeye çalışan Suriye ve Lübnan gazetelerinden bir kısmı bu sahadaki neşriyatını çok İleri götürmüşlerdir. Beyrutta çıkan Elsat gazetesi bu mevzu üzerinde yazdığı bir yazıyı şöyle bitirmektedir:
"Türk Ordusunun süratle takviyesi ve silahlandırılması hususunda Amerika tarafından yapılan teklif kabul edilmiştir. Amerikalıların birinci maksadı yakmşarkta bir orduyu elinde bulundurmaktır. Bilhassa Irak. İran ve Suriyenin kendilerini müdafaa e-debilecek durumda olmamaları iddiası buna sebep gösterilmektedir. Amerikalılar bu suretle bir taraftan İsrail! diğer taraftan Türk topraklarını bir hareket noktası haline getireceklerdir. işte bu sebeple Türkiyenln Güvenlik Konseyine alınması Arap Hükümetleri tarafından drsteklenmlye-cektir..,
Arap gazetelerinin Arap efkârı u-mumlyesınl bu suretle Türkiye aleyhine tahrik etmeleri ve açıktan açığa Türk aleyhtarlığı yapmaları Suriye ile sınır sınıra olan ve yakın ryûna-sebette bulunan Güney Anadolu boyunca derin teessür husule getirmiştir. Bir taraftan rahmetli Hüsnü Za-im'in diğer taraftan Lübnan Başbakanı Riad el Sulh Beyin Türk dostluğuna'büyük alâka gösterdikler! sıralarda bu samimi hareketleri daha o zamanlar baltalamaya çalışanların hakikî niyetlerinin TÜrtîyeye düşmanlık duygusuna dayandığı şimdi bu neşriyatla daha İyi anlaşılmış bulunmaktadır.
Diğer taraftan Lübnan Hükümetinin Ankara Elçisi İbrahim el Athap’ ın bu mevzuda verdiği demeci bugün 2 nci sayfamızda bulacaksınız.
Göztepeliler
Tunus’ta galip
İzmirliler,
6 -
Tunus Sporbirliğini
2 mağlûp etti
A A. (özel muhablrimlz-
Tunus 2 den) — îzmirin Göztepe Takımı Kuzey Afrikada yaptığı İlk maçta Tu-nusapor Birliği takımını 6-2 matlup etmiştir. Göztepeliler İtalyan sisteminden mülhem uzun paslı ve süratli oyunlariyle Tunıısta çok takdir edilmişlerdir Hücum bâttı oyuncuları bilhassa golcülükleri İle temayüz etmişlerdir. İlk on beş dakika miite-vazin cereyan etmiş, bundan sonra açılan Göztepeliler şiddetli rüzgâra karşı oynamalarına rağmen iki gol atmışlardır. İkinci devrede rüzgârdan da İstifade eden İzmirli futbolcular arka arkaya dört gol daha atmışlar, Tunuslular bıına İki golle mukabele etmişlerdir. Türk takımı yarın Tunus Afrika takımiyle karşılaşacak ve oradan da Cezaylre gidecektir.
4 f
Edlnburg Dükü
es! ve çocuğlyle beraber
Edinburg Dükünün yurdumuzu
ziyaret programı hazırlandı
Dük, perşembe günü İzmirden Yalovaya giderek, Cumhur aşkaniyle öğle yemeğini yedikten sonra aynı günün akşamı İstanbula gelecek ve iki gün kaldıktan sonra dönecektir


Malta 2 ,AP) — İngiltere Vellahd). Prenses Ellzabeth’in kocası Edin-burgh dükü bu sabah “Magpie,, muh-ribinin kumandasını deniz Yarbayı A. L. Harper’den mıştır. Edingurg Ilınmadığı zaman mandia villâsında
İA, daha evvel Maltaya yaptığı iki ziyaret sırasında Prenses Elizabeth tarafından tanzim edilmiştir.
1*
devren teslim al-Dükü gemide bu-Maltada Guarda-e ’ • ı oturmaktadır. VII-,
yeni İstanbul — Edinburg Dükünün memleketimizi ziyareti esnafımda. ziyaret edeceği yerler biz programla tesbit edilmiş bulunmaktadır. Dük. lzmlre geldikten sonra uçakla aynı gün Yalovaya geçecek ve Cumhurbaşkaniyle öğle yemeğini
5 inci Enternasyonal Tenis Maçlar»
Final karşılaşmaları


1
k
i
îyedjkten aonra şehrimize gelecektir. Şehrimizde iki gün kalacak olan Dük, muhtelif ziyaretlerde buluna-
:------
• .
çaktıf.
Ziyaret programını mızda bulacaksınız.


3 üncü aayfa-
Belediye seçimleri
bugün yapılıyor
«e-bozanl&r oylarını
verlyo-
olun
beledi-
tebliğ yayınladı
Bu tedbirlere riayet etmlyerek çim emniyet ve intizamını veya seçmenlerin serbestçe
kullanmalarına herhangi bir şekilde engel olanlar veya yolları tutarak seçmenleri sandık başlarına gelmekten menedenier hakkında’5545 sayılı Kanunun ağır cezai müeyyideleri tatbik olunur.
Keyfiyeti vatandaşlarımın ıttılaına sunarım.
çıkan huysuz bir primadonnaya benzer"
Churchill’in kendi memleketini mütemadiyen buhran ve tereddi içinde olarak göstermesi Ingiliz haysiyet ve menfaatlerine büyük zarar vermektedir
müdafaa bazır-A-Kanıarasını et-
Londra, 2 fYİRS) — Başbakan Clcment Attlee radyoda verdiği bir nutukta, Churchlll’İ kendi reisliği altında bulunmayan milleti ümitsiz bir vaziyette gören “Titiz ve huysuz bir prima donna’’ya benzetmek suretiyle Muhafazakâr Parti liderine ağır bir siyasi darbe indirmiştir. İşçi Part isi Lideri, Churchill’in geçen cumartesi verdiği nutka cevap vererek Ingllterenin Rusyayı stratejik malzeme göndermenin kendi silâhlanma programını haleldar ettiği ve Koreya askeri yardım göndermek hususunda tereddüt edildiği veya geç kalındığı yolundaki İddiaları reddetmiştir. Rusyaya makine edevatı gönderildiğini böylece teyJd eden Attlee, Muhafazakâr Parti tarafından pek iyi bilinen ve o sıralarda tenkid edilmeyen iki senelik ticari bir anlaşma mucibince yapıldığını söylemiştir. , .
Churchill’in yaptığı ithamlar herhalde umumiyetle sakin olan Attlee’yi pek kızdırmış olsa gerektir kİ, derhal harp devresi başbakanına seçim kampanyasından beri İlk defa olarak en ağır ve acı şekilde mukabele etmiştir. Attlee bu nutkunda. hükümet henüz umumi
programını lamadan evvel vam içtimaa davet meye çalışan Chur-
chlll’i diktatörce bir tavır takınmak la İtham etmiş ve ■on yirmi seneden beri Churchill’in Parlâmentoyu sadece nutuk verilen bir yer olarak kabul etmiş gibi göründüğünü ilâve etmiştir. Attlee'nın söylediğine göre Churchil! parlâmentoda sadece tuk vereceği manlar hazır lunmakta ve zamanlarda bir ma donna gibi kürsüye çıkarak hitabede bulunduktan sonra ortadan kaybolmakta ve ancak İstizah celselerinde şöyle arada bir tekrar görünmektedir. Maamafih Kamaranın çalışması için Churchill’in nutuk ve yardımla-rina hacet yoktur.
Attlee, Churchill’in milletin gittikçe tereddi ettiğine dair verdiği bu nutuklarının Ingilterenln menfaatlerini haleldar ettiğini söylemiş ve Chur-chill'in işçi Hükümeti altında ezilmiş ve ruhsuz bir halk tabakaları Ingllte-resinl diline doladığını işaret etmiştir. Churchllie’ göre bu halk kendi liderli* ğl altında olmazsa İş yapmaktan âcizdir. . .
Bundan sonra Churchill’in Ingiltere Hükümetinin başka bir 'haftayı bekli-yeceğlne derhal Hongkong'tan Koreye asker göndermesinin daha doğru olacağı yolundaki iddiasına riicû ederek müttefik askeri kumandanlarının în-gllterenin anavatandan göndereceği geniş mikyasta askeri kuvvetlerin geç dahi gelse çok daha müsmir olacağını söylediklerini bildirmiş ve ancak bundan sonra âcil bir yardım için bir talep aldıklarını ilâve etmiştir.
Churchill’in ikinci büyük ithamı în-gilterenin Rusyaya tankların tamir veya imalinde kullanılan kimyevi boyaları hazırlamasıdır. Bu hususta Att-
• •
nu-za-bu-bu pn-
Attlee mikrofon başında
ilse »»rlrtflrf Sovş-çtler»e'-»nel»rden W rl ynptıgı bu tşdeh muazzam kArlar temin ettiğini beyan etmiş ve mukavele hükümlerine riayet edilmediği takdime İngiltere ile Rustya arasındaki ticarî münasebetlerin tamamlylft kesilmesi tehlikesinin mevzuu bahlı olacağını kaydetmiştir.
Başbakan, Rusya İle IngilterenLu karşılıklı menfaat prensipı üzerinde bir ticarî anlaşma yapmış bulunduğuna İşaret etmiş Ve Rusların bu anlaşmada kendilerine terettüp eden hükümlere riayet ettikleri gibi îngtlter^-nin de kendine terettüp eden hükümlere dayet. etnıesi.dâzım geldiğine işa* ret etmiştir.
Sovyet müfettişlerinin ısmarladıksın malları tetkik etmelerine gelince, bunun makûl bir hareket olduğunu söyleyen Başbakan, Rusların gizli Ingiliz harp imalâtını görmemeleri için esasen tedbir ve tertibat atlınmış olduğunu ilâve eylemiştir. ,*.ı T ‘ .
*
Kuzeylilerin
Yunanistan, Kore’ye bir tugay gönderiyor
Atina, 2 (AP) — inanılır kaynaklardan dün verilmiş olan malûmata göre, Yunan Kabinesi, Knreye bir tugay göndermeye karar vermiş ve bu kararını Birleşmiş Milletlere de bildirmiştir.

öğleden sonra başlıyor
YENİ İSTANBUL'un
günü seçmen vatandaşların İçinde ve huzur Içindo oy ver-sağlamak amaciyle kanunun maddesi bazı tedbirler derpiş
YALNIZIZ
Yazan: Peyami Safa




olan İstanbul 5 İnci Enternaayomıl Tenis Turnuvası ve Dağcılık Kulübü kortlarında dün de de-
26 ağustosta başlamış maçlarına Tenis, Eslerim vaın edilmiş ve bugüne final karşılaşmaları kalmıştır. Resimde, dün kuvvetli rakibi Ingiliz TuckeyM mağlûp eden Arjantinli M. Welss lsolda) görülmektedir. Dünkü mü*abaltaların tafsilâtı ve bugünkü maçların programı
3 üncü sayfamı zdadır.
son taarruzu
akim kaldı
Vilâyet, dün bir
Bütün yurtta Belediye seçimleri bugün yapılacaktır. Bu sabah başlıya-cak seçimler için İstanbul Vilâyeti, seçimin devam ettiği müddetçe riayet edilmesi lâzım gelen hususatı vatandaşlara bir kere daha hatırlatmaktadır. Vilâyetin tebliğini aynen ruz:
İstanbul Valiliğinden tebliğ muştur:
5515 «ayılı kanun gereğince,
ye seçimleri dolayısiylc yapılmakta o lan propaganda 30.8.1950 çarşamba akşamı sona ermiş bulunmaktadır.
Binaenaleyh, seçim gününe takaddüm eden üç gün ile seçim gününde gerek açık ve kapalı yer toplantıları yapmak ve gerekse ilân, beyanname ve açık mektup gibi her çeşit matbua dağıtmak sureliyle propaganda yapmak memnudur.
Seçim emniyet melerini 93 üncü
etmiştir. Buna göre:
1 — Oy verme günü, oy verme müd-detlnce umumi içkili mahallerde her çeşit ispirtolu İçki verilmesi ve içilmesi veya herhangi bir suretle ispirtolu içki satılması yasaktır,
2 — Oy verme günü, oy verme müddetinde tekmil umumi eğlence mahalleri kapanacaktır. Eğlence vasfını haiz lokantalarda bu müddet içinde yalnız yemek verilebilir.
3 — Oy verme günü, oy verme müddetine* ordu ve zabıta mensuplarından başka hiç kimse Türk Ceza Kanunu menetmemiş olsa dahi kasaba, .şehir ve köylerde silâh taşıyamaz.
Büyük bir aşkın aydınlığında nıvmlrketimlzln ve dünyanın h UZU muzl Uğun «lan doğan yeni bir dünya hasreti.

Bütiin mrslrkh-rdr ve hayatın her tezahüründe yalan :aAsk-Uı yalan, muaşerette yalan, ticarette yalan, hukukta yalan, hekimlikte vahin, gazetecilikte yalan, politikada yalan, ailede yolan.»
Bugün 2 nc'ı sayfamızda Peyami Safa ile yaptığımız konuşmayı okuyunuz


Güzellik Kıraliçesi, bugün Italyaya gidiyor
Itnlyada yapılacak Avrupa Güzellik Müsabakasına İştirak etmek üzere tertip edilen güzellik müsabakasında birinci gelerek Türk Güzeli Unvanını kazanmış olan Güler Artman bugün uçakla Italyaya hareket edecektir. Yukarıdaki resim, Güzellik Kıraliçrsinln Ressam Saip tarafından gazetemiz için çizilmiş ve Kıraliçe tarafından imzalanmış portresidir.
Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin şiddetli hava hücumları neticesinde taarruz kırıldı ve terkedilen yerler tamamen geri alındı
Tokyo, 2 tYÎRS) — Şimal Koreliler» Birleşmiş Milletler kuvvetlerini denize dökmek gayesiyle güneybatı cephesinde, Pusan limanını hedef ittfhaı eden kati ve büyük bir taarruza geçerek 50 .000 kişilik bir kuvvetle Nam ve Naktong nehirlerini tutan Amerikan hatlarını yarmaya teşebbüs etmişler ve buradaki Amerikan kuvvetlerini ricate mecbur etmişlerdir. Taarruzdan evvel Şangtung kızıllar tarafından şiddetli bir topçu ateşlno tutulmuştur.
Hücum Pohaııg’tan cephenin kuzeydoğu ucundan Masan şehri istikametine doğru yapılmıştır.
Mac Art hur kuvvetleri komünistlerin hücumunu kesmek üzere Nakton-gu dün havadan şiddetle bombalamış lardır, Jet tayyarelerinin İştirak ettiği bu hava nkınında tonlarca bomba, roket ve alev bombalan atılmış ve kızık ların taarruzu kırılmıştır. Müteakiben yapılan karşı hücumlar neticesinde Kuzey Korelilere terkedilen yerler tamamen istirdat edilmiştir. Bu arada Masan şehri ve Yongsan kalesi de tekrar ele geçirilmiştir. Kızıllar Nam ve Naktong nehri gerilerinde süratle ricat etmektedirler.
Komünist hücumu neticesinde cuma
gününden beri cephe ile İrtibatı kesilen İkinci Amerikan birliği kurtarılmıştır. Komünistler llerllyen Amerikan kuvvetlerine şiddetle mukavemet etmektedirler. Amerikalılar bu muharebede 48 tonluk tanklar kullanmaktadırlar.
Sayfa 2
YENÎ İSTANBUL
3 Eylül 1950
TETKİKLER
Yazan: Ekrem Z. APAYDIN

şehir haber
Şehir köşesi
eri
Â
SPOR
Bir gazete muhabirinin. Yeşilköy hava alanından tüccar hüviyeti altında geçen. Amerikan Federal Teşkilâtının mühim simalarından biri İle yapmış olduğu mülâkattan bir-kere daha öğrendiğimize göre, Amerikan umumi efkârı, son zamanlarda takip edilen dış politikayı, tasvip etmez bir tavır takınmıştır. Buna da sebep Truman’ın. Rusyayı imha etmek için kati tehirlere başvurmamasıdır.

guncu siyasetine devamla da iktifa etmiyerek, Kore’de kan kardeşlerini birbirine vererek harbi yeniden ateşlemişti r
Şurada ineceğim
• ■
Amerikan umumî efkârında, hiç değilse kısmen ve yeni yeni belirmeye başlamış olduğunu kabul etmekliğimiz lâzım gelen cereyanın doğuşuna âmil olan olayları, sayın Amerikalı şöyle İzah etmektedir;
Sovyet siyasetini, günlük havadisler meyamnda biraz daha yakından takip etmiş her kimse artık anlamıştır kİ, Rusyayı idaro edenlerin ihtirasları hudutsuzdur. Dünyaya tahakküm etmek arzuları, sıkıştırılmış bir yay gibi, fırlamak İçin fırsat kollamaktadır. Sovyetlerle normal yollardan anlaşmaya İmkân kalmamıştır. Şerçe parmağını gösteren kolunu kaptırmaya mahkûmdür.
“Mademki Rusya zavallı ve küçük milletlere sebepsiz yere hücum edebilmekte ve hiç bir şeyden korkmamaktadır. O halde, Amerikanın yegâne yapacağı şey. İngiltere, Fransa, İsveç. Norveç, Türkiye, Yunanistan, İtalya, Belçika, Iran, Pakistan, Hindistan ve Japonyadan yekûnu on beş bini bulan bombardıman uçakla-riyle aynı saatte Rusyanın üzerine gidip bütün Rusyayı sistematik bir surette bombalıyarak harp ve sanayi merkezlerini felce ugratmahdır. Îcap ederse mühim merkezlere atom atarak dâvayı bir günde halletmelidir.,,
Haklı olarak “heyecan verici iddia,, diye neşredilen bu gayrı resmi beyanat, ilk nazarda insana, mesuliyet almamış kimselerin, bol keseden atı verdikleri, hayalî bir çare gibi gelmektedir. Fakat Amerikan Demokrasisinde umumî etkânn ne büyük bir yer tuttuğu gözönüne getirilirse, doğmaya başlıyan bu fikrin yavaş yavaş Amerikan haricî siyasetine yeni bir veçhe vermesi beklenebilir.
Tarih boyunca beşeriyet bir çok tehlikelere maruz kalmış fakat komünizm salgını gibi bir âfetle karşılaşmamıştır. Bazı mıntakalann, muayyen hükümetlerin, bir kaç milletin değil, bütün dünyanın karşı karşıya kaldığı bu zulüm muvacehesinde tehlike ile mütenasip tedbirlere başvurmak zaruridir, insan vücudunda nasıl kangrenleşmiş bir uz. vu kesmek evlâ ise, bütün beşeriyeti kurtarmak için de kominformu İmha etmek lâzımdır. İki yüz milyon İnsanın inlediği bîr dünya parçasında, baş belâsı bir zümrenin yokedll-mesl uğruna dökülecek kan ve telef olacak vücutlann sayısı no olursa olsun, beşeriyetin istikbali ve istiklâli dâvası yanında göze alınamıya-cak bir fedakârlık sayılmaz. Beşeriyeti» kendini kurtarmak İçin, bu kadar şiddetli bir harekete başvurmaya mecbur edecek olanlar artık tövbeye gelmelidirler.

Tramvaya binmeye trşobbils ettiğimiz zaman, basamaklar* da bir lalam kimselerle karşılaşırız. /çerisi boş yahut yan dolu olduğu halde, bulundukları yerden kıpırdamazlar. Ekseriya çoluk çocuk ve hemen dalma üstleri, başlan kirli olan bu yolculara biletçi yaklaşıp da para istediği zaman aldığı cevap şu olur:
— Şurada ineceğim-.
Biletçi, pek mukavemet gör-miyeccğini tahmin ettiklerine kutusu ile vuracak gibi yapar, kaçırtır. Daha iricelerine haçını sallamakla iktifa eder.
Şurada ineceğim! Anıma redef Bu paso veya bilet kamına kullanılan cümle,
tanbulun en büyük dertlerinden biridir. Bu aynı zamanda memleket ölçüsünde içtimai, ahlâkî bir dâvadır. Bugün şehre, belediyeye ait bir nakil vasıtasında parasız seyahati bir muvaffakiyet sayan, yarın elbet de bu gibi “muvaffakiyetler,, peşinde koşacaktır.
Şurada ineceğim. Evet amma neredeT *
Hele tramvaylara salkım salkım asılan küçükleri görünce, içim svtlıyor.
BÎR İSTANBULLU
tıe-
m-
/s-
Lübnan Devletinin Güvenlik
Dünya Sağlık Kongresi yarın şehrimizde toplanıyor
BU MÜNASEBETLE OKUYUCULARIMIZA TEKŞİLÂTIN TARİHÇESİ VE GÖRDÜĞÜ İŞLER HAKKINDA GEREKLİ MALÛMATI VERİYORUZ
Pakistan Maliye Bakanının beyanat)
Gulam Muhammed dün gazetecilere Keşmir meselesi hakkında malûmat verdi
Esasen bu fikir Avrupa Konseyinde de hâkim olmaya başlamıştır. Strasbourg’ta, Avrupa Ordusunun kurulmasını isteyen Churchül, asamblenin şiddetle alkışladığı nutkunda, sert tedbirlere başvurulmanın zamanı geldiğini şu cümlelerle İfade etmiştir: “Hâlen elimizde bulunan en büyük koz Amerikalıların atom bombası bakımından Rusyaya nazaran muazzam surette faik oluşudur... A-tom bombasının kullanılması, Sovyet rejiminin temelini kökünden sarsabilecektir...”
Rusyaya karşı şiddetli harekete devam edilmesi, son günlerde Ameri kada yayınlanan bir beyanname He, tekrar takviye edilmiştir. YENİ İSTANBUL gazetesinin New-York muhabiri H. Martin’ne göre Ameri kada “(işin kızıştığı),, iyice hissedilmekte ve bir “hiddet», havası esmektedir. “Şimdi herkes, İcabında kendini feda ederek, Ruslara, haket-tlkleri dersi vermeye hazır,, dır, demektedir.
Amerika Birleşik Hükümetinin hâlen Bahriye Bakam olan F. P. Matthews’in. Boston’daki son konuşması bilhassa şayanı dikkattir.
Banşçı siyasetin değiştirilmesi lüzumuna işaret eden Bakan, Birleşik Amerikanın İcabında “barış için işbirliğini zorlamak,, maksadiyle harbe başlamaya hazır olduğunu bildirmiş ve “askeri gücümüzü, hiç düşmanın başa çıkamıyacağı kudret haline getirmekten başka re yoktur,, demiştir.
blr bir ça-
bu
Bilâhare sayın Bahriye Bakanı beyanatı kendi şahsı namına yaptığını açıklamış Ue de, sarfettiği sözlerin mahiyeti, Amerlkada doğmakta olan şiddet politikasının resmî mahfillere de sirayet etmekte olduğunun açık bir delili telâkki edilebilir.
İkinci Dünya Savaşından sonra Batı Demokrasileri bütün maddî ve mânevi kaynaylara başvurarak u-mumî barışı kurmak İçin muazzam gayretler sarfetmişlerdir. Bunların karşısına dikilen Komünizm ve onun bayraktarlığım yapan Moskof ejderi İhtiraslarına gem vuramamış, boz-
Konseyindeki namzetliği
Dün bir basın toplantısı yapan Elçi, seçim neticesinin iki memleket arasındaki samimî münasebatı değiştirmiyeceğini söyledi
Lübnnn Elçisi gazeteciler arasında
MI B v • -w
«M t 1
* «rB \ ■

Konsolos-toplantısı
Güvenlik
Lübnan Elçisi Emin Elahtab dün saat 17 de Ayaspaşadakl luk binasında bir basın yapmıştır.
Bilindiği gibi Lübnan,
Konseyine namzetliğini koymuş ve İsrail meselesi dolayıslyle Arap Birliği devletleri bu namzetliği desteklemeye karar vermişlerdir.
Güvenlik Konseyine bizimle aynı zamanda namzetliğini koymakla Türklyenln rakibi durumuna düşmüş olan LÜbnanın bu olay karşısındaki vaziyetini, son zamanlarda bazı yabancı kaynaklara dayanan neşriyat üzerine açıklamak lüzumunu hisseden Elçi gazetecilere verdiği izahatta ezcümle şunlan söylemiştir:
“Arap Birliği, Arap devletlerinin hayati menfaatleri dolayıslyle, Birlik âzasından birinin Güvenlik Konseyinde hazır bulunarak, doğrudan doğruya sesini işittirmesinin, nazik vaziyetler hâsıl olmasına mâni olma-
sı İtibariyle pek muvafık olacağı fikrindedir.,,
Bundan sonra Elçi, seçimin neticesi ne olursa olsun Lübnanı TÜrklye-ye bağlıyan dostluk münasebetlerinin aslâ değlşmiyecegini İfade etmiştir.
Emin Elahtap kendisine sorulan bazı suallere cevaben. LÜbnanla Türkiye arasındaki samimî münasebetlerin yegâne pürüzünü teşkil eden emlâk meselesinde de tarafeyn orasında tam bir prensip anlaşmasına varıldığını ve bu konuya alt teferruatın yakında tamamlanarak anlaşmanın imza edileceğini haber vermiştir.
Suudî Arabistan petrollerini Akde-nize akıtmak üzere Ürdün, Suriye ve Lübnan arazisinden geçerek Say dada biten, Tap-Une Amerikan Şir keti tarafından yapılmakta olan bo ru ferşiyatının 3 aya kadar «ona e receğini ve bu suretle Saydada bü yük bir petrol limanı vücuda gelece ğini belirtmiştir.
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 93 —
Bir türlü anlaşmamız kabil olmuyor O “Madem ki taraftar değilsin. Sen kal. Ben kendi başıma giderim” diye otobüse atlıyor. Ben onu beklemek karariyle elime bir mecmua alıp bahçeye oturuyorum. Fakat ondan sonraki otobüs makinesini işletmeğe başlayınca birdenbire yerimden fırlıyor ve 'şemsiyemi kaparak koşuyorum.
Vapur uzaktan görünmüştür. Sabrlye şöyle bir plân teklif ediyorum:
— Bir iştir oldu. Buraya geldik. Fakat daha İleriye gltmiyelim. Çımacılarla iskelede beklemek doğru değil. Biraz alarga duralım. Onlara hattâ başka bir İş için yahut deniz banyosu yapmak üzere jskeleye İndiğimizi söyleriz. Şimdiden hazırlayacağımız bir otomobille beraberce otele gideriz.
Dediğim gibi yapıyor ve epeyce bir zaman kumsaldan denize taş atmakla geçirdikten sonra vapur iskeleye yaklaşınca uzakça bir yere gidip duruyoruz.
Rasgele bir vapurun yanaşmasını seyreden işsizler gibi lâkayt görünmekle beraber gözlerimiz güverteye yığılan ve iskeleye akan kalabalığı dikkatle taramaktadır. Ara sıra birkaç kadını onlara benzetir gibi olarak halecanlanıyor, fakat az sonra yanıldığımızı görüyoruz.
Güvertedeki kalabalık az çok seyrelmiş, on-
461
lar hâlâ görünmemlşlerdir. Ben:
— Sakın son vapura kalmış olmasınlar, diye şüpheleniyorum.
Sabri buna ihtimal vermemektedir. Onun korkusu daha büyüktür:
— Sakın son dakikada bir aksilik çıkmasın? Olur mu olur? 1
— Yok canım. Daha kalabalığın yansı çıkmadı.
— Onlar cin gibi kızlar. Arkaya kalırlar mı? Kararımızı unutarak iskeleye yaklaşıyor, birbirimize: “Aman dikkat! Kalabalığın arasında ka-çırmıyalım” diye ihtarlar yapıyoruz. Kimler çıktı İse ortada, tabak gibi önümüzdedir, öte taraftan içeride de kollanndan tutularak iskeleden geçirilen ihtiyarlar, bohçah, sepeltl köylü aileleri ve hammallardan başka kimse kalmamıştır. O halde?
6abrl şaşkın bir halde, vapura doğru koşuyor. fakat parmaklıklı kapının hemen öte tarafında, bir aynalı dolap taşıyan iki hamalın arkasında Perihan ve Ayperi ile âdeta çarpışıyor.
Kızlar yanlarında uzun boylu bir delikanlı ile. yüzlerini vapura çevirmiş bir şey beklemektedirler. Derken bir başka delikanlı, elindeki bir kırmızı mantoyu havaya kaldırıp göstererek vapurdan atlıyor ve koşa koşa yanlarına geliyor.
Nihayet “Acele edelim” diye bağıran bilet memurunun biraz berisinde hepimiz bir araya toplanmış bulunuyoruz. Kızlar biraz şaşalamış haldedirler. Sabri ile ben de onlardan pek farklı bir durumda değiliz. Ayperi, İzmirli tüccar bilmem ne beyler diye bize delikanlıları takdim ediyor, Ellerini sıkıyoruz. Lâkırdı bulmakta güçlük çekişimize mukabil Ayperinln yanlışlıkla vapurda unutulan pardesüsünü getiren delikanlı onu bir hamalın elinden naBil aldığını gülerek anlatıyor.
462
Yann şehrimizde toplanacak olan Dünya Sağlık Kongresi dolayıslyle, okuyucularımıza teşkilâtın tarihçesi ve gördüğü İşler mevzuunda malûmat vermeyi faydalı gördük:
Dünya Sağlık Teşkilâtı (WHO) eski Milletler Cemiyeti Sağlık Şubesinin Biyolojik standartlaştırma ve salgın hastalıklarla mücadele Ödevlerini deruhte etmekle ekim 1946 da çalışmalarına başlamıştır. Deniz ve hava nakliyatına dair 1944 yılında aktedilen Milletlerarası Sağlık Muhafaza anlaşmalan gereğince kurulmuş olup muvakkaten UNRRA tarafından devren teslim alınmış olan salgın hastalıklarla mücadele servisleri 1 aralık 1946 da intikal Komisyonuna devrellmlştlr. Ocak 1947 de “WHO“, UNRRA sıhhat şubesinin Avrupanın harp yüzünden harap olan memleketlerinde giriştiği çalışmaları üzerine aldığı gibi nisandan itibaren Uzakdoğuda da faaliyete geçmiştir. Şubat 1918 e kadar “Office International d’Hygldne Public“Ln müteaddit teknik ve idari faaliyetleri de “WHO” ya devredilmiş ve bu teşkilât evvelce muhtelif milletlerarası sağlık teşekküllerinin uhdesinde olan sağlık ve sıhhat servislerinin İdame sorumluluğunu tamamlyle üzerine almıştır.
“WHO”nun faaliyetleri meyamnda şunlar zikredilebilir:
1 — 1947 kolera salgını sırasında, bilhassa vaksen temini yolu ile Mısıra yardım;
2 — Suriye, Ürdün, Lübnan ve Îs-rallde Arap mültecileri için tıbbî servisler teşkilâtlandırmak ve bu alanda UNRRA ile gönüllü ajanlıkların çalışmalarını koordine etmek;
3 — Tifüs salgını sırasında temmuz 1949 da. kontrol tedbirlerini teşkilâtlandırmak için Afganlstana iki man yollamak ve bu memlekete He aşı temin etmek;
4 — Ağustos 1949 da çocuk salgınını kontrol altına almak
vaki çağrı üzerine Bombaya uçakla “demir ciğerler,, göndermek;
5 — 1949 deprem felâketini takiben Ekuadorda yardım tedbirleri almak.
"WHO” aynı zamanda vereme karşı aşı kampanyası için milletlerarası
İlgili teşekküle teknik servisler temin etmiştir.
Haziran 1948 de Conevredc yapılan Birinci Dünya Sağlık Asamblesinin ittihaz ettiği bir karara tevfikan “WHO“ nun faaliyetleri 6 uzun vadeli program üzerinde temerküz etmiştir. Bu programlar mucibince, malarya, tüberküloz ve zührevi hastalıklara karşı mücadele açddığı gibi umumî tegaddî, anne ve çoçuk bakımının ıslâhına girişilmiştir.
Bu faaliyetler cümlesinden olmak üzere WHO*nun Yunanistan ve îtai-yada sıtmaya karşı giriştiği mücadelede iyi neticeler elde edilmiştir. Ttlr-kiyeye, memleket ölçüsünde kurduğu malarya kontrolü teşkilâtının modernleştirilmesinde yardım yapılmış, Macaristan, Rumanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Hindistan, Pakistan ve İranda uzun vadeli sıtma mücadele programlarına başlanılmıştır. Teşkilâtın tüberküloza karşı giriştiği mücadele kampanyası mucibince, 10 doğu Akdeniz memleketiyle Orta ve Güney Amerlkada tetkiklere girişilmiş ve tedavi kolaylıkları İhdasına başlanılmıştır. Atina ile Selânikte tüberküloz teşhisi için laboratuvarlar tesis edilmiştir.
de
Bir kaç günden beri şehrimizde bulunan Pakistan Maliye Nazın Gulam Muhammed dün geztee başmuharrirlerine bir Öğle yemeği vermiştir. Pakistan Sefiri ve İstanbul Valisinin de hazır bulundukları bu yemekte, Pakistanın muhtelif meseleleri. Pakistan - Hindistan arası münasebetleri. Keşmir İhtilâfı hakkında görüşmeler olmuştur. Akşam saat 16 da Park Otel d* bir basın toplantısı yapan Gulam Muhammed, bilhassa Keşmir meselesi etrafında Paklstanın noktai nazarını İzah e-den geniş İzahat vermiş ve Hindls-tanın hür bir plebisit kararını etmemesinin vahim neticeler rablleceğlnl ifade etmiştir.
Pakistan Maliye Nazın
Londra yoliyle Parise giderek âzası bulunduğu Milletlerarası Kalkınma Bankasının Meclisi İdare toplantısına İştirak edecektir.
kabul doğru •
bugün
Yeni Yunan Büyükelçisi
12 eylülde geliyor
Yeni Yunan Büyükelçisi Kontu-mas ayın 12 sinde Ankara vapuriyle şehrimize gelecek ve doğruca Anka-raya giderek itimatnamesini Cumhurbaşkanına sunacaktır.
Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Camiinin harap haliyle alâkadar oldu
uz-
DDT
felci üzere
Yugoslav Kiralının yıldönümü
Yugoslav Kıralı İkinci Plyerin doğum günü münasebetiyle şehrimizde bulunan Yugoslav mültecileri 6 eylül çarşamba günü Galatada Aya Andrea Kilisesinde bir dinî âyin yapacaklardır.
Yeni tâyinlerin listesi dün vilâyete bildirildi
İstanbul kaymakamları arasında yapılan değişiklik Vilâyete bildirilmiştir. Buna göre Emniyet Genel Müdürlüğü Şube müdürlerinden Ali Rıza Fatih, Silivri Kaymakamı Enver Kural Dikili. Ayvalık Kaymakamı Ahmet Akbil Beyoğlu, Pınarbaşı es. ki kaymakamı ve Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde Osman Tulgay Si. livri. Baskil Kaymakamı Suat Ete-moğlu Kartal. Beyoğlu Kaymakamı Muhterem Veznedaroğlu Mahallî 1-dareler Şube Müdürlüğüne, Adalar Kaymakamı Mehmet Ali Çatalcaya, Şile Kaymakamı Mekki Kefkın E-minönüne, Eminönü Kaymakamı Cevdet Barın Çorluya, Çorlu Kaymakamı Sadık Artomihaç Şileye, Çatalca Kaymakamı Şevket Yurdakul Ayvalığa. Kartal Kaymakamı Rifat Erdal Îneboluya» Mahallî idareler şube müdürlerinden Orhan Kürek-çler Adalara ve Fatih Kaymakamı Cemal Şaşıoglu Bigaya naklen tayin olunmuşlardır.
Evvelki gün Eyüp Türbesinin açılışında hazır bulunan Diyanet işleri baş kanı Hamdl Aksekill, Sütlüce infilâkında harap olan Eyüpsultan Camii camlarının hâlâ tamir edilmediği ve bu yüzden temizliğin temin edilemediği vo bu meseleye Evkafın lâyıkly-le ilgi göstermediği hakkındaki şikâyetlerle alâkadar olmuş ve gereken teşebbüslerde bulunacağını detmiştir.
Diyanet îşlerl Başkanı yann Mudanya yoliyle Bursaya giderek daki dinî müesseseler! teftiş edecektir.
vâ-
ora-
Sular İdaresi müteahhidinin ameleye ödemediği yevmiyeler
Sular tdaresl İnşaatında müteahhit tarafından ameleye verilmlyen yevmiyeler Çalışma Müdürlüğünün de müdahalesiyle temin edilmiş ve bu hususta gerekli tahkikatın yapılmasına başlanmıştır.
ACI BİR ÖLÜM
Merhum Doktor İsmail Hakkı Selen ve merhum müteahhit tüccar Mesut Selen ile Avukat Hüsam Selen, Günizi BoransÜ, Dürdane Garan, Fer-dane Şerbetçi, Muazzez Arslan’ın a-ğabeyleri. Kurmay Albay Etem BoransÜ, Tüccar Fahri Garan, Tüccar Fahreddin Şerbetçi İle Esat Aralanın kayın biraderi, Bursa eşrafından Rauf Umur’un damadı, Reşat Umur, Nezahat Ataç, Bedia Yönetken in e-nlştesi ve Doktor Siret Ataç ve Halil Bedi Yönetken’in bacanağı ve Nermln Selen’ln eşi,
SELEN MÜESSESESt 8AHÎBÎ TÜCCARDAN VECDİ SELEN
2 eylül 1950 cumartesi günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 3 eylül 1950 pazar günü ikindi namazını müteakip Beyazıt Camiinden kaldırılarak Edirnekapı Şehitliğindeki ebedi istirahatgâhına tevdi edilecektir.

Gençlerimizin yürekler! kanat aş-klyle yanıp kavruluyor. Kanat «esini yurdun en uzak köşelerine ulaştı ra* bilmek İçin Türk Hava Kurumunun çalınmalarını desteklemelimde. t t 1 t
Yeni romanı hakkında
Peyami Safa diyor ki
Dün bize, büyük bir sabırfuzlıkla beklenen eserinin nâzım düşüncesini İzah eden Peyami Safa, bugün de romanının vakalarlyle fikirleri arasındaki münasebeti aydınlatıyor ve diyor ki:
— Romanın başlıca kahramanında yeni bir dünya hasreti doğuran ihtirasın büyük bir aşk olduğunu dün söylemiştim. içinde bulunduğumuz dünyanın bütün sosyal müesseseleri saran buhranları, bu aşk mihverinin etrafında ve ona bağlı hayat sahneleri halinde yasanır. Bu buhranlurın bütün meslekleri içine alan karakteristik ve müşterek bir tezahürü de “YaJan,, dır. Evet» yalan, bugünkü dünyamızda zoraki bir ahengin en zarıırl unsuru haline gelmiştir: Hekimlikte yalan âdeta telkinin ve tedavinin büyük yardımcılarından biridir. Avukatlıkta yalan, müdafaanın belllbaşlı şartlarından biri haline gelmiştir.
Muaşerette yalan, insanlar arasındaki te san inilin âmillerinden biridir. Politikada yalan. kütle üzerindeki telkinlerin esası gibidir. Ticarette yalan, reklâmın, gazetecilikte yalan, okuyucu üzerinde muayyen tesirlerin, aşkta yalan. sevilenlerin birbirlerine karşı müdafaalarının. sanatta yalan, güzelliğin, siiste yalan, cazibenin zaruri unsurları halindedir. Bir âhenk zavahlri yaratan bütün bu meşru ve gayrimeşru yalanlardan kurtulmuş bir dünyaya doğru. sosyal tekâmülün seyrine istikamet vermek miimkiin müdür? Koınurun bir önsöz mahiyetinde olan Prolog'u, esas mevzuun dışında. geceleyin cereyan eden bir hâdisenin ışığında, romandaki hâdiselerin mânasını «üzüyor ve ortaya koyuyor. Bundan sonra sözü romandaki vakaların ve İnsanların kendilerine bırakmayı tercih ederim.
• ■

Tenis maçlarının dünkü neticeleri
Beşinci Enternasyonal Tenis karşı-laşmalarına dün de Tenis Eskrim Dağcılık Kulübünün kortlarında devam e-dilmiş ve kalabalık bir seyirci kütlesi tarafından zevkle seyredllmlştlr. 26 n-ğustostnnber) devam eden elemelerden sonra döml flnollere çok kuvvetli tenisçiler kalmış bulunmaktadır. Bilhassa dün Hnrjıerle Avrupa şampiyonu İtalyan Curellinin 5 «etlik maçı oyunun sonuna kadar çok heyecanlı olmuştur tik iki seti güzel o-yılnla Harper 6-3, 6-3 kazanmasına rağmen bundan sonraki üç seti arka arkaya kaybettiği İçin rakibi Cucelll-ya mağlup olmuştur
Cucelli karşısında oynarken ü-çiincÜ sette bacağına kramp gJrmeri yüzünden sevimli tenisçi Harper o-vıınn sakat sakat devam elmek mecburiyetinde kalmıştır. Alınan teknik neticeler şunlardır:
İtalyan Cucelli AvustralyalI Harpert 15 «etlik maçta 3-6, 3-6, 9-7. 7-5, 6-3 yenmiştir.
Amerikalı Kovalewskl, Italyan Gar-dinivl 8-fl, 6-2. 6-2,
Tek kadınlarda Arjantinli Marla Wei«s İngiliz K. Tuckey*! güzel bir o-yundnn sonra 1-6, 6-3. 6-1 mağlûp etmiştir.
Muhtelit dörnl finalinde Hermsen t* le Linck ve Mlgllori - Cucelli maçının İlk «eti Hermsen. Linck lehine 11-9 |-ken hava karardığı İçin bugüne bırakılmıştır.
Bugünkü program
Tek kadın finali: Mlss Dorothy Head (Amerika) - Marla Weiss (Arjantin).
Tek erkek finali: Kovalewskl (Ama-rikaı - Cucelli (Italyan).
Muhtelit dom! finali: Hermsen • LJnck, Mlgllori Cucelli. Dün hava ka* rardığriçin yarıda kalan maçı oyaıyıv caklar ve ayrıca Marla Wel80, Heroido WeİB» - Dorfmann. Tuckey İle karşılaşacaktır.
Münabakfilara bugün 14.46 te haşlar nacak ve finaller yann oynanacaktın
Yeni tenis maçları tertip edildi
19, 20. 21 eylül salı, çarşamba ve per^ şembe günleri “Tcnnia Club de Pa* ris„ İle “Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü., arasında Taksimdeki Tenis Kulübünün kortlarında Davis kupası usulü karşılaşmalar yapılacaktır.
Her iki takımda şu oyuncular oynayacaktır:
Tennls Club de Paris takımif J. Bo rotra, Dubuc» Kermadec.
Tenis Eskrim Dağcılık takımı: B-nes Talay, Suzan Gürel, Behbut Ce-vanşlr, Nazmi Bahri.
Fenerbahçe, Adalete hususî maçta 3-2 yenildi
Dün Fenerbahçe Stadında yapılas Fenerbahçe İle Adalet takımları arasındaki hususi futbol maçını 3-2 Ada* let takımı kazanmıştır. Galatasarayla Beykoz arasındaki maç İse Galatasaray >n bir gün evvel kendi aralarında yaptığı sıkı maç yüzünden yapılmamıştır.
Anadoluhisarı Kulübünün yeni lokali açıldı
Anadoluhlsar Kulübünün, Hisarda inşa ettirdiği mütevazi lokalinin açılış töreni Vali ve Belediye Başkanı Fahreddin Kerim Gokay tarafından yapılmış ve davetliler kulüp binasını gezmişlerdir.
TEŞEKKÜR
Sayın Vali ve Belediye Başkanı Fahreddin Kerim Gökay’a
Kuledlbinde uzun zamandan beri çektiğimiz su sıkıntımızı halletmekle bize gösterdiğiniz alâkaya candan teşekkür eder. Kuledibililerin şükran ve minnet duygularını sunanz.
Kuledibililer
YENİ İSTANBUL
SİYASÎ İKTİSADÎ MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NESBÎYAT LÎMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal EL SAKLICA Bu sayıda yazı İşlerini fiilen idare eden: Sacld ÖGET
Neşredümiyen yazılar iade edilme*.
Baııldıgı yer :
YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK LİMtTED ŞİRKETİ MATBAASI
Dışarıda hepimiz hâlâ sallantılı bir durumdayız. Başka bir iş işin Yalovaya inciğimiz hikâyesine artık lüzum kalmadığını gören Sabri bizi hazırladığımız otomobile götürüyor. Burada yine hepimiz müşkül bir tereddüt dakikası geçiriyoruz. Otomobil pek küçük olmasa dellkanlara da arkadaşlık teklif etmeğe mecburuz. Fakat vaziyet meydandadır. Kızlar onların ellerinden çantalarını ve daha başka eşyalarını alıyorlar; neşesiz bir tavırla ellerini sıkarak ağır ağır arabaya biniyorlar. Sabri içeride onların aralarına giriyor; ben şoförün yanma oturarak vapurun getirdiği bir akşam gazetesini açıyorum. Fakat otomobü hareket ettikten sonra başımı döndürüp içeride-kilerle konuşmam lâzım geliyor. Bu esnada arka pencereye gözüm İlişiyor. Delikanlıları, vurama-dıklan bir tavşanın kaçmasını seyreden avcılar gibi oldukları yerden bizim kaçışımızı seyrettiklerini, sonra otobüslere doğru yürüdüklerini görüyorum.
Hâsılı durum neşesizdir. Yalovadaki karşılaşmamıza pek bir randevu şekli vermemek İçin onlara kendi otelimizde oda hazırlatacağımızı resmen haber vermemiştik.
Yalnız Ayperl'nln bir ucuz otelden telefon veya mektupla bir yer temin etmeyi düşündüğünü söylemesi üzerine Sabri: “Siz onu bana bırakın. Ben meşgul olurum" diye müphem bir vald-de bulunmuştu. Kendi otelimizde ayırttığımız lüks odanın bu fakir kızlar için hoş bir sürpriz de olacağını ayrıca hesap etmiştik. Fakat bu durum karşısında sürpriz falan kalmıyor ve kızlar âdeta bize surat ederek bu odaya yerleşiyorlardı.

Yalova iskelesinde delikanlılardan ayrıldıktan sonra ne kızlar bir şey söylemişler, ne biz 463
onlara bir şey sormuştuk. Sabri ile yalnız kalınca:
— Bu ne iş böyle? dedim.
O keyfini kaçırmağa taraftar değüdl:
— Keratalar atladılar ya... Sen ona bak, dedi ve hemen hikâyelerini uydurmağa başladı:
Bu zamanda erkek arkadaşı olmayan kız var mıydı? Halbuki İzmir tacirlerinden diye takdim ettiklerine göre belki hattâ arkadaş bile değillerdi. İhtimal kızlardan biriyle avukat yazıhanesinde yahut dişçi muayenehanesinde şöyle bir tanışmışlar, sonra vapurda tesadüf edince İkisiyle birden konuşmağa başlamışlardı. Hattâ o da olmadığı halde vapurda rastgele konuşmuş olmaları da mümkündü. Sonra tüccar diye kendilerini satan bu oğlanlar âdi manifaturacı çırakları da olabilirlerdi. Ayprenin unuttuğu mantoyu elinde sallajnşına dikkat etmemiş miydin? Sokağa koyduğu işportanın önünde bağıra çağıra kamplyon malı eşya satan esnofdan hiç bir farkı var mıydı?
Ben: — öyle değil ya... Tığ gibi çocuklar.. Pırıl, pırıl dedim.
Sabri sadece:
— Yanlış görmüşsün, dedi, hem neye bahsediyoruz bundan bilmem kl... Kim olurlarsa olsunlar.. Atlattık gitti, dedi.
* = ’
Çocuklar gerçekten atlamış görünüyorlardı. Fakat ne de olsa hepimize bir durgunluk çökmüştü. O kadar kl. kızlar kendilerine hazırlattığımız banyolu lüks odaya bile umduğumuz kadar gözleri kamaşmış görünmediler. Perihan odayı ve banyo dairesini âdeta teftişten geçirdi. Duşun İyi işlememesi gibi bir iki küçük eksik için garsonu neşesiz bir sesle, hafif tertip haşladığını koridordan İşiterek Sabrlye yavaşça:
464
— Allah Allah! Sanırsınız kl, bütün ömrünü lüks Avrupa palaslarında geçirmiş, demekten kendimi alamadım.
Keyfini kaçırmağa taraftar olmayan arkadaşım:
—Aldırma.Onlar yeni kızlardır.Herşeyt bilirler. Sinemalarda buna göre nelerin resimlerini görürler, dedi. Ben onu biraz hırpalamak ihtiyacına karşı duramıyarak:
— Evet, yeni kızlardır. Onlara resimler gibi adıllarını da gösterenler olmuştur belki, dedim.
Sonra kızlar kapıya gelerek banyo etmek, dinlenmek, sonra da baloya hazırlanmak için bizden müsaade istediler. Hiç lüzumu olmadığı halde arkalarından buraya çıktığıma ve koridorda beklediğime birdenbire utanarak:
— Ben de size onu tavsiye edecektim. Gayet İyi olur. Hattâ biraz da uyumalısınız, dedim.
8abri:
— Canım yemokten evvel şöyle biraz dolaşıp aperatif almayacak mıydık? diye plânımızı açığa vurdu.
Daha ziyade canım sıkılarak soğuk bir bakışla:
— Öyle bir şey söylemiş miydik? Ben hatırlamıyorum, dedim. Sonra her zamanki babayani tavrımla gülerek hepsine birden:
— Vallahi o sizin bileceğiniz şey.. Belki hanımlar da onu tercih ederler. Fakat banim dediğim dediktir. Dinlenmeleri daha iyi olur. Bak baloda epeyce geç kalınacak. Ben kendi hesabıma biraz dinlenmezsem yapamam. Beni mazur görürsünüz.
Başka bir şey söylemeden yürümüştüm. Sabri arkamdan onlara teâşlı telâşlı:
(Devamı var) |
465

I
Günler geçerken
sermaye
Refik Halid Karay
Atlantik Paktına alınmamızı
gerektiren esaslı sebepler
J
I
(YÎRS)
Liberal
Valisi
Vagon fabrikası
imalâta
Adapezarın-vagon fabrl-
îngil-parti,
akar-
İhtiyaçları beher dönüme 2,5 lira hesabiyle bir kredi daha temin etmoktc-
Milletlerarası Ordu atletizm müsabakalarına aktılmak üzere Fransaya gidecek olan Türk Ordu atletizm takıntı Genelkurmay İkinci Başkanı tarafından An-karadan uğurtanırkrn
Türkiyeye verilecek Ajansı) — Ara-de bulunduğu Marshall
Plânından yeniden 5.431.000
SavfA
F
?•
Türkiyede ilk yabancı
başlık altında hlr İngiliz llrn sermaye koyarak Iş-bnşlnngıç olmasını dileriz. Ecnebi sermayesini memlekete sokmamak politikasının manevi bir İyiliği olmamış değildir. Vaktiyle Maliye Nazırı Cııvlt Boy “Bütçe açığının tcrblyetkâr fazileti vardır,, demişti: onun gibi kendi yağımızla kavrulmak riyaseti do bize “nefsimize güvenme,, terbiyesi verdi. Lâkin maddi bakımlardan o terbiyelerin zararı görüldü.
Hole İmar faaliyetini hep deflet hazînesine yüklemenin, hem bütçe açığım genişletmeye, hem do bir çok lüzumlu işlerin zamanında yapılamamasına, btı yüzden de gelişmemizin gecikmesine sebep olduğu muhakkaktır. Meselâ yurdumuz şoseriz kaldı; kaldığı İçin do inkılâp vc hamleleri İçerilere Işleyemedl. Halbuki bir Amerikan otomobil firmasının muayyen müddet zarfında memlekete sadece kendi markasını taşıyan otomobiller sokulmak partiyle teklif ettiği bütün yurda şâmil şokelendirmek plânı kabul edilebilseydi şimdi vaziyet büsbütün başka olacaktı En başta şark vilâyetleri bir hükümet doktoruna “hayvan İsem ahır, İnsan İsem mesken İsterim., dedirtecek kötü durumdan kurtulmuş olacaktı. Aynı firma bütün Balkan memleketleri ve Yakınşark İçin istanbnlu transit merkezi seçeceğinden şehrimiz ayrıca faydalanacaktı.
tstanbııla servet çekecek ve imarını hızlandıracak başka bir teklifle do karşılaşmıştık. Yine muayyen bir müddet Boğazlçİnde otel ve gazinolar yapmak ve İşletmek mukabili bir firma eski rayici ile yüz milyon dolar harcayacaktı, öyle bir plân yalnız Boğaz.lçlnl değil, tstanbuinn tamamını nasıl şenlendlrlrdl; kotayca tasavvur edersiniz. Tabii güzelliğine hayran olduğumuz Boğaz, gerek bizim, gerek seyynhtarın rağbetini çekecek, yalılar ve köşklerle dolacak, ağaçlanacak, dünyanın en bakımlı mamurelerinden birine dönecek, bAşta yer alacaktı; Beş Yüzüncü Fetih Yılına hazırlıklı girecektik.
Yıllar boşuna geçip gitti. Kuruçeşme gibi yamaçları koru, havası mutedil, şehrin yanında lâtif hlr köşe kömür deposu oldu. Adetâ milletlerarası şöhret yapmış bir Göksu kum ve çakılla kapandıktan başka kenevir kokulu fabrikalarla çerçevelendi; rağbette bir mesire İken mezbeleye döndü. Dedelerimizin mehtap salasına kanmadıkları Kanlıca vc gurup manzaralarına bayıldıkları İstlnye körfezleri metrûk yat-, sakat gemi barınakları İle kapatıldı. Bugün — o tekliften yirmi şu kadar yıl sonra — Boğazlçİnde otel denilecek tek bina yoktur. Büyükdoroye. İlk devirlerdeki İnsanların sular üstüne kazıklarla kurdukları köyler nevinden ahşap barakalar sıralanmıştır. Boğnz.içl gazinoları bunlardır!
Abdüihamit tarafından verilen ve Boğazlçine vladüklor üzerinden sırttan takiben geçecek tren İşletme İmtiyazının Meşrutiyet Hükümetlerince takip edilmemesi de bıı semti şimdilik kırk iki sene geri bıraktı. Soğukkanlı olarak düşünelim: Ztncirllkııyu civarında yeni kurulan mahalleler şayet bir ecnebi sermayesiyle vücııde gelseydi her halde bir şeye benzeyeck. şikâyetlere yol açmıyucaktı. Önlerinden geçerken öfke-lenmlyecek. bilâkis zevkle seyrine koyulacaktık. Zira ecnebi eliyle vo pn-raslyle yapılacağından kılı kırk yaracak, müsamahalı davranmıyacak, hatır ve göııüle bakmıyncaktık. Y'abanc.ıyı terletmesini İyi biliriz, İstanbul Tramvay ve Elektrik Şirketinin başına az mı İş açardık! Şirket gitti; hem de çıkardığımız bütün zorluklara rağmen ziyan etmeden... Yerine gelen Devlet İdaresi İse hesapsız kolaylıklar gördüğü halde İyi Işletilmemrkte, gittikçe zarara uğramaktadır. Geçen gün Taksim durağına blrblr arkasına dört tane Kurtuluş arabası gclmiştL Bir çeyrek bekledim; grev olmuşçasına başka semte alt tek araba görünmedi.
Evet, hususî yabancı sermayeden uzun zaman kaçındık; lâkin dünya siyaseti öyle İcap ettirdi kl, hlr başka devletin maddi yardımını biz de, başka devletlerin çoğu gibi kabul zorunda kaldık. Artık hususi sermayeye — İyi şartlarla — kapımızı açmaktan çekinmememiz icap eder. Binaenaleyh Y’ENÎ tSTANBUL’un “Türkiyede İlk yabancı sermaye,, başlığını gazetelerde iri harflerle manşet olmaya lâyık, büyük ehemmiyette bir hAber telâkki edersek doğru düşünmüş oluruz.
Dünya o vaziyete gelmiştir ki, ecnebi sermayesi bir devletin bAşına belâ olmaktan ve politika manevraları çevirmeye yaramaktan çıkmıştır. Şimdi büyük ve eermaycll devletler, çıngar çıkarmak şöyle dursun. küçüklerin gönüllerini fethetmenin, gözüne girmenin yolunu aramaktadırlar.
YYENt İSTANBUL, geçen gün, yukarıdaki firmasının büyük bir araziyi 12 milyon leteceğinl haber veriyordu. Bunun hayırlı bir
Dük, perşembe günü Izmirden Yalovaya giderek Cumhur Başkaniyle öğle yemeğini yedikten sonra aynı günün akşamı Istanbula gelecek, 2 gün kaldıktan sonra dönecektir
Londra, 2 A.A. (LPS) — 14 eylül perşembe günü Türk iyeyi ziyaret e-decek olan Altes Edlnbourg Dükünün muvakkat ziyaret programı şudur:
14 eylül saat 8 (takriben) “Peli-can„. “Magpie.. isimli İngiliz gemileri ile “Tokcn.. taLmü denizaltı lzmire gelecektir.
Saat 10 (takriben) Magple gemisinin komutanı Edimbourg Dükü yanında Ingiliz ataşesi olduğu halde gemiden aynlıp İzmir uçak alanına gidecektir
Türk makamları Dükün emrine bir otomobil tahsis edeceklerdir.
Saat 10.40 da Dük. refakatinde deniz Ataşesi olduğu halde îzmlr uçAk atanından Yalovaya gitmek Üzere ayrılacaktır. Dük, garnizon komutanı ve deniz üssü komutanı tarafından se-lâmlanacaktır.
Saat 11.50 de Altes Dük. refakatinde deniz ataşesi olduğu halde Yalo-veya gelerek otele inecektir. Dük, bahriye üniformasını giyecektir. İngiliz Büyükelçisi Dükü uçaktan indiği zaman karşılıyacaktır. Karşılama resminde deniz erlerinden bir İhtiram kıtası ve bando bulunacaktır.
Saat 1250 dr Altes refakatinde Ingiltere Büyükelçisi vc deniz ataşesi olduğu halde, Yalovadaki Cumhurbaşkanı köşküne gelecektir.
Saat 13.30 da öğle yemeği.
Saat 15.30 da Cumhurbaşkanının misafirleri köşkten ayrılacaklardır.
Saat İ5.45 (takriben) Altes ve refakatindeki zevat. Cumhurbaşkanının motörü İle Yalovadan Istanbula hareket edeceklerdir.
Saat 18.30 (takriben) Altes ve yanındaki zevat Dobnatahçeye ve daha sonra otomobille Büyükelçilik binasına gideceklerdir.
Altes, Dolmabahçedr İstanbul Valisi tarafından karşılanacaktır.
Saat 2030 da Ingiltere Büyükelçiliğinde yemek vc bllâhrre soğuk büfe,
15 eylül cuma günü:
Saat. 10 (tAkriben) Altes otomobille Ingiltere Büyükelçiliğinden ayrılıp Istanbulun tarihi binalarını gezecektir.
8aat 12.30 dA Altes. SnrayhurnundAn motorla ayrılıp Boğazda bir gezinti ve bir piknik yapacaktır.
Saat 17 45 den 19.30 a kadar tere Büyükelçiliğinde garden İngiliz tebaası için.
Saat 21 de Floryade İstanbul tarafından ziyafet
16 eylül cumartesi günü:
Saat 10.15 to Altes, refakatinde Ingiltere Büyükelçisi olduğu halde El-
çillk binasından ayrılarak Yeşllköyc gidecektir.
Saat 10.45 te Altes, refakatinde deniz ataşesi olduğu haide lstanbuldan uçakta lzmire gitmek üzere ayrılacak, bir ihtiram kıtası ve bando tarafından selâmlanacaktır.
Saat 12 de Dük, komutanı bulunduğu Magple gemisine varacaktır.
Saat 13 de Pellcan’m komutanı, İzmir Valisi, Belediye Reisi, Garnizon Komutanı. Deniz Üssü Komutanı, Ingiltere Konsolosu İle Magple gemisinin komutanı ve deniz ataşesi şerefine bir ziyafet verecek ve Altes Dük, İzmir makamlarını tanıyacaktır.
öğleden sonra filo Izmirden ayrılacaktır.
t
T
Yangın var
M
11— 1

H t.


Çiftçiye verilecek ziraat âletleri
Şimdiye kadar alınmakta olan faiz miktarlarında indirmeler yapıldı
Ankara 2 ( Ankara Ajansı) — Şlm-diye kadar Ziraat Bankası memleketimize Marshall yardımından gelen ziraat âletlerini çiftçiye 5 yıl vadeli kredi ile dağıtmakta ve % 25 faiz almaktaydı.
Öğrendiğimize göre, bundan böyle Banka Marshall Yardımı dışında hususi firmaların Almanya. İtalya ve diğer memleketlerden getirdikleri ziraat Aletleri İçin de köylüye aynı kredi yardımında .bulunacaktır. Ancak müşterilerine Ziraat Bankasının bu kredisini sağlamak isteyen firmalar sattıkları âletlerin yedek parçalarını temin edeceklerine ve müşterilerinin bulunduğu yerlerin 150 kilometre civarında tnmir atölyeleri kuracaklarına dair banka ile bir anlaşma yap-mnk mecburiyetindedirler. Bu takdirde bnnka makine bedellerinin % 80 i İçin 5 yıl vadeli 9i* 3 faizle kredi verecektir.
Ayrıca yeni arazi nçmnk için makine alacaklarla, ellerindeki makineleri tamamlamak için makine alacak çiftçilere bedelin peşin ödenmesi icap eden % 20 si için do kredi açılacaktır. Bu kredi 500 liraya kadar % 6. daha fazlası için % 7.5 faize tâbi olacak ve bir yıl vâde İle verilecektir.
Bundan başka zirai teçhizatı tam olan çiftçilere Ziraat Bankası yakıt, yağ. gresyağı gibi için ayrı dir.
Eskişehir in kurtuluşu
Dün yapılan merasimden sonra sel felâketzedelerinden 42 sine de ev verildi
Eskişehir 2 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Esklşehirln düşman İşgalinden kurtuluşunun 28 İnci yıldönümü bûgün coşkun tezahüratla kutlanmıştır.
Yapılan törende Ulaştırma Bakanı Seyfl Kurtuluş İle Çalışma Bakanı Haşan Polatkan da hazır bulunmuşlardır. Bu törende ayrıca 5 martta sel felâketine uğrayanlardan 42 aileye birer ev verilmiştir.
Marshall Plânından yeni yardım yapıldı
5 milyon 431 bin dolarlık yeni tahsisten
800 bin dolar
Ankara 2 (Ankara larında Türkiyenln dört Avrupa memleketine Yardım dolarlık ödenek ayrıldığı bildiriliyor. Bu dört memleket Türkiye, Yunanistan. İzlanda, Norveçtlr. Bu Ödenekten Türkiyenln payına düşen 800,000 dolardır. Bu para İle Amerlkadan muhtelif nakil vâsıtaları, makineler ve yedek aksam getirtilecektir.
.Müessesemizle. ilgililerin dikkat nazarına
Hüaeyin Kaya adında hlr şalısın Anadoluda dolaştığını ve kendisine gazetemiz mümessili süsünü vererek abone kaydetmeğe uğraştığını ve bayi terimizle temas etmekte olduğunu Öğrendik. Gerek okuyucularımıza, gerekse bayileri m İze ve müessesemizle İlgili olanlara Hüseyin Kaya isimli şahısla gazetemizin hiçbir alâkası bulunmadığını gördüğümüz lüzum Ü-zerlne hlr kere daha bildiririz.

Çin hakkındaki Hindistan
politikası iyi karşılandı
merikan siyasi liderleri, Mao-Tse-Tung’a Hehru’nun soz geçirebileceğine inanıyorlar
Hindistan işlerinde
Bir çok Ingiliz gazeteleri, uzun ve müdellel makalelerle pakta alınmamızın ve Güvenlik Konseyinde üyeliğe seçilmemizin lüzumunu belirtiyorlar
Londra. 2 (YÎRS) — Türkiyenln Atlantik Paktına alınması mevzuunda Ingiliz basını çok mühim makaleler neşretmişlerdir. "Fleet Street Letter,, isimli haftalık siyasi bültenin “Scotsman” adlı bir İskoç gazetesinin ve "White Hail Letter,, İsimli dl-ğor bir siyasi haftalık bültenin hemen hemen aynı günlerde bu konuya temas etmeleri ve aynı mülâhazalarla aynı neticelere varmaları çok dikkate şayan görülmüştür.
Bülteninin büyük bir kısmım Tür-kiyenin Atlantik Paktına alınması ve Güvenlik Konseyine üye seçilmesi bahislerine tahsis etmiş olan ‘‘Fleet Street Letter”, Doğu Akdenizin At-lantlkle birleştirilmesine ve btnnetice Türkiyenln Atlantik Paktına alınmasına itiraz edenlerin görüşlerine temas ettikten sonra asıl güçlüğün Danimarka ve Norveç tarafından, ö-teden beri pakta girmeğe itiraz eden Isveçin, bu defa pakt hududunun Şarki Akdenlze kadar uzatılması halinde kuvvetlerin dağılacağı mülfthaza-siyle yine pakta girmek istemiyece-ğlni İleri sürmesi şeklinde tezahür ettiğini yazıyor ve bu İskandinav devletlerinin “İsveç pakta dahil oluncaya kadar Türkiyenln pakta alınmaması” tezini müdafaa ettiklerini belirtiyor.
Bülten bundan sonra şöyle diyor: “Fakat ortada mevcut mücbir bir stratejik Amil dolayısiyle, ileri gelen Dışişleri Bakanları, daha Atlantik Konseyi toplanmadan bunun aksine kanaat getirmiş bulunuyorlar.
Yunanistan ve Türkiyenln kritik durumları vesilesiyle ortaya çıkan ve 1947 de Truman doktrininin formüle edilmesiyle başlayan Amerikan hari-ct yardım programı neticesinde, kati olarak Amerikalıların çizdiği bir Ortadoğu güvenlik sistemi vücut bulmaktadır. Kısaca ifade etmek lAzım gelirse, bu sistem mucibince, Atlan-tlğin - yani Amerikanın - gayretleri tamamen Yunanistan, Türkiye ve I-ran üzerine teksif edilecektir. îsrsll-le Arap devletlerinde hâkim şartlar İlerde müsaade ettiği takdirde onlar da, ayrı ayrı veya hep beraber, bu sisteme dahil olabilecektir. Bu, gerçeklere müstenit bir fikirdir.
Zira Asya ile Afrika arasında bir köprü mesabesinde bulunan bölgeye ilerde Rusya tarafından bir taarruz teşebbüsü vâki olursa, bunun için
Rusların ya İrandan yahut da Türkiye ve Iraktan geçmeleri İcap edecektir. Böyle bir İlerlemeye muka-vemet için en müsait mevkilerse Anadolu ovalariyle kuzey-batı lrandır. Sovyet Rusya da bu iki bölge üzerin, de taleplerde bulunmuştur. Bu itibarla eğer tecavüze karşı koymak İçin tecavüztyn çıkmasından evvel hazırlanılacaksa, Türkiyenln Atlantik Paktına dahil edilmesi ehemmiyet kazanmış olur.
Atlantik Paktının Türkiyeye temin edeceği avantajlara mukabil şüphesiz ki bunun Atlantik Paktı devletleri i-çln de büyük avantajları olacaktır.,,
Scotsman de aşağı yukan aynı sebepleri ileri sürmekte ve şöyle demektedir:
“Basra Körfez! ve Rus Ortaasyası-nın hudutları paktın 5 inci maddesi, gereğince üyelerin müdafaasını taahhüt ettiği Kuzey Atlantik bölgesinden uzak olmakla beraber, modern kuvvet siyasetinin gerçekleri muva-ceheslnde mesafe mefhumu pek az mâna ifade etmektedir.
Türkiyenln Atlantik Paktına kabulü, bu çerçeve dahilinde mütalâa edildîği takdirde, pakt devletlerinin, hattâ bunların içinde coğrafi vaziyetleri dolayısiyle Ortadoğu sahnesinden çok uzakta kalan, Norveç, Danimarka ve Kanada gibi devletlerin bile menfaati İcabıdır.
Diğer taraftan Rus Hükümeti, Doğu Avrupada yaptığı gibi Ortadoğu-ya da kolayca yayılabilirse hem Afrika kapılan, hem de Atlantik, Rus-lara tamamen açılmış olacaktır.
Türkiyenln pakta katılmasının gerekli olduğuna bütün batı devletlerini ikna edebilmek için daha bir sürü müzakerelere ihtiyaç olabilir. Fakat bu memleketler. Ortadoğudakl tehlikeyi hiçbir zaman Türkiye kadar yakından hissetmemiştir.,,
White Hail Letter,, bültenine gelince, Koreye 4500 asker göndermek arzusunu bildiren Türkiyenln Atlantik Paktına dahil olmak ve Güvenlik Konseyinde Ortadoğu mümessili olarak Mısırın yerini almak İsteğini izhar etmiş olduğunu belirttikten sonra şöyle diyor:
“Türkiye Doğu Akdeniz bölgesinin en esaslı devleti olmak hasebiyle 1-kinci isteğinde çok haklıdır ve Tür-klyenin bu isteğinin Ingiltere ve Bir-
VVashlngton. 2 (YtRS) — Başbakanı Nehrunun Asya memleketine hareket serbestle! sağlı-yan siyasetiyle, Amerikayı her müzakerede otomatik olarak desteklememesini resmi Amerikan çevreleri İyi karşılamaktadır.
iyi haber alan basın söz.cülcrlne göre. Amcrlkada bir çok resmi ve sivil kimseler Nehrunun Asyada sulhÜ sigorta etmek için kurnazca bir oyun oynadığına inanmaktadırlar. Bu ise Amerikanın gayceidir.
Kore meselesinin biran evvel halledilebilmesi İçin Komünist Çinin Güvenlik Konseyine alınmasını teklif e-den Nehrunun isteğini Amerikanın reddettiği doğrudur. Fakat rosmi m-v murtar şahsan. Hint Başbakanının Kızıl Çini milletler camiasına sokmak İçin bir yol bulmaya çalışmasına muhalefet etmemektedirler. Bu noktadaki İhtilâf muhtevadan ziyade zamanın iyi seçilip seçilmediği meselesinden 1-İcri gelmektedir.
Başkan Truman ve Dean Acheson Komünist Çinin Kore harbine İştirakini önlemek için gayret sarfetmek-t.edir. Amerikanın Çin halkına İyi niyetler beslediği hakkında tekrar teminat vermesi önemli sayılmaktadır. Mao-Tse-Tung hükümetiyle artık geçinme yolu arandığı görülmektedir.
Birçok siyasi memur hâlâ Peiplng He Moskovanın arasının açılacağına i-nanmaktadırlar. Bu çevrelere göre, Stalln Çin liderlerine emredemediğlne vc meseleleri oturup müzakere etmek zorunda kaldığına göre bu durum Pel-ping ile Moskovanın aralarının açılmalarının tohumunu teşkil etmektedir. Asyanm sulh İmkânı burada yatmaktadır.
Bu çevrelerde Nehrunun hareketi, yüz milyonlarca nüfusiyle Çin kıtasmı kontrol etmekte otan komünist hükümetin İhmal edilemlyeceğine bir delil telâkki edilmektedir.
Mutedil fikirli Amerikan siyasi liderleri Cin komünistleriyle Amerikan
kuvvetlerinin karşılaşmalarının Amerikanın Asya İşlerini bozacağına İnanıyorlar. Böyle bir hareketin diğer bölgelerdeki Amerikan kuvvetlerin! buraya çekeceği besbellidir. Tabii böyle bir durum ne komünist Çinin no (le Amerikanın İşine yaramaktan ziyada Rusya İçin iyi olacaktır.
Bu çevreler durumu Mao-Tse-Tung’a anlatabilecek şahsın Nehru olduğuna inanıyorlar. Filhakika Nehrunun hareketlerinin sivil Amerikalılar arasında pek beğenlldiği Hint basın temsilcisinin Başbakana hayranlık İfade eden beş yüzden fazla mektup geldiğini a-çıkhyan sözlerinden anlaşılmaktadır. Bu mektupların gayet tabiî olarak Birleşmiş Milletlerin Kore kararını dcstekllyen Nehruya komünistler veya bu temayüldekilcrden gelemlycceği kabul edilmelidir. Bu mektupların bir çoğunda Hint, liderinin Komünist Çln-le çalışmak gayreti takdir edilmekte ve bunun kabul edilecek en realist yol olduğu bildirilmektedir.
Suriyede karışıklık
Tayyare kazasında ölen sinema yıldızı
Halk, cenAze merasiminde : “Mezarında rahat uyu, Kâmile” diye haykırdı
Kahire, 2 (YÎRS) — Mısırın meş-hur sinema yıldızı Bayan Kâmile, geçen gün düşerek parçalanan ve 51 kişinin ölümüne sebep olan Amerikan uçağının yolcularından biri idi. Bugün Kahirede cenaze merasimi yapılmış ve binlerce halk sokağı doldurarak hep bir ağızdan: “Mezarında rahat uyu, Kâmile!,, diye haykırmıştır.
Ingiliz Liberalleri, müdafaa programını tenkid ediyorlar
Porthcawl 2
Parti Lideri Clcment Daviee bugün îşçi Hükümetinin müdafaa programını tenkid eden Churchill’e iltihak etmiştir.
İngiliz ordusunun tam çalışma esaslarına göre hazırlanmasını söyleyen Davics, Hükümeti. İngiliz müdafaasını ihmal etmek ve milletin tekrar silâhlanma programını gündengüne artan Sovyet kudreti karşısında yanlış İdare etmekle itham etmiştir. Da-vles. Kore harbinin İngiltere harbi olduğunu söylemiştir.
leşlk Amerika da dahil bazı büyük devletler tarafından desteklenmesi kuvvetle muhtemeldir. Türkiye, Ortadoğudnkl yeni mütecavlzkâr teh. İlkelere karşı, sabit bir siper halindedir.,,
Adapazannda kurulmakta olan fabrika, 1951 de banlayacak Ankara 2 (Anka.) — da İnşa edilmekte otan
kmn 1951 yılında faaliyete geçecek vc Devlet Demiryollarının vsgon İhtiyacını geniş ölçüde knrşılıyacakUr Ancak, eski Htaştırma Bakanlarından Şükrü Koçak’ın fabrikadan Adapa-zannın elektriğinin de sağlanacağına dair o zaman yaptığı beyanatın, teknik müşkülât yüzünden tatbik edile-Kniycceği anlatılmaktadır.
pATI>ICAN mevsimi neredeyse ■ bitecek ama, yangınların arkası alınacağa benzemiyor. Balıkesir, Demirci, derken kıvılcımlar ormanlara sıçradı. Şimdi çamlar, gürgenler, kayınlar, meşeler, zeytinler alev alev yanarak, ihmalkârlığımızın çehresini aydınla-lıyorlar .
Hani hu hale nazaran, mecburi askerlik gibi, bir de “mecburi itfa-lyelik,, usulü tatbik etsek, pek fena olmıyacak. Hiç değilse semt semt, mahalle mahalle ayrılıp, dünün gönüllü tulumbacısının modemini, makinelisini meydana getirmeliyiz, rln çarşısı bizimkinin
Mcvlânâ, nevTsinln yerinde, zamanında vıı-kııa gelen müthiş bir yangını unlatır: “Ateş, (aşları hile kuru ağaç gibi yak maktaydı. Yapıları, evleri yakmaya, hattâ kuşların kanatlarını ve yuvalarını hile tutuşturmaya başladı. Alevler şehrin yarısını sardı. Su hile ondan korkmakta. şaşırmaklaydı. Halk ömerr yüztuttular, koşa koşa gidip yangınımız sıı.vla sönmüyor, dediler. Ö-mer: “O yangın Tanrı alânıetle-rlndendlr. suyu bırakın yoksullara ekmek dağıtın,, dedi. Ilalk ömerr “Blziın kapılarımız açık* cömert kişileriz, mürüvvet ehliyiz,, dediler. Ömer dedi kl: “Siz Adet olduğu İçin, eli açıksınız. ÖğÜnmek. görünmek için cömertlik etînekte-slnlz. Tanrıdan çekindiğiniz İçin değil...,,
Diyanet işleri Krlslml/ ne buyurur bilmeni ama, bizim yangınla-
«MIHI
Ben aslan olacağım

Reklâmcılarımız
Yotaa bugün «İzin şeh-tutuştuğıı gibi, yarın pazarı kavnılu verecek!
Mes-
blr
Ömer
rın da dehşet bakımından Ömer devrlndeklno taş çıkaracak kıratta oldukları Aşikârdır. Artık siz, müslümanlığınızın derecesine göre, sebebi de ona yaklaştırabilirsiniz. Meselâ Çoeıık Esirgeme Kıı-rıımıınıın dördüzlere sadece kundak yardımı yapması, cömertliğimizin haline güzel hlr delil teşkil eder kİ, Ömer devrinde olsaydı, bütün Arablstanı kili edecek hlr yangına sebep olurdu.
Fakat hangi dinden olursanız o-lunuz, eğer hakikaten sırf Övünmek ve görünmek için yapılmış hareketler, yangınlara sebep oluyorsa, örncrln dediği gibi bizim yanmamız kadar tabi! ne vardır?
Maamaflh Mevlânft’nm aynı mevzu içinde, mânevi yangını da belirttiği İnkâr nlllemez. ömrrln İşaret ettiği göstermelik İcraat, mutlak gözün göreceği alevlere sebep olmasa hile, gönlün kavratacağı cayırtılara yol açacaktır.
Sözüm bize alt değil ama, düşününüz: Göstermelik hlr demokrasi, az mı yürek yakıcıdır?
Ben aslan olacağım
BİR okuyucum, siyasi İhtiraslar uğrunda mesleklerinden ayrılmış kıyamet kadar politika düşkününün. kapı kapı dolaşarak, yeni mevkiler kapmak İstediklerine işaret ederek, niçin eski meslekle-

Yazan:

Bediî FAİK
rlne dönmediklerini soruyor.
Müsaadenizi atarak, bu aziz n-kıtyiicııya hıızıı-nınıızda. bir hikâye ile cevap vereceğim:
Eşek bir gün aslan olmaya heves eder ve hayvanları etrafına toplayarak kararını bil dlrlr: “Ben aslan olacağım. .Aslanın yelesi varsa. I>rnlm de saçlarını var. Aslanın pençesi mi? İşte benim çiftem. Aslan kükrerse, ben anırırım.,,
Hayvanlar kendi kendilerine “o-hır mu, olur,, diye mırıldanmaya başlarlar. Fakat tam hu esnada serçe lâfa karışarak, eşeğe: “Hayır, der, sende hu kulaklar varken hiç zaman aslan olamazsın.,.
Bu sefer, hayvanlar serçeye hak verirler ve eşek derin hlr düşünceye dalar..
Akşam üzeri ördek yavruları ırmakta yıkanırlarken, değirmenin
taşlığı üzerinde bir çift meşine benzer nesne görerek, merak ederler ve kumlar üzerinde dinlenmekte olan dedelerine götürüp gösterirler. İhtiyar Ördek, parçaları mu. •yene ettikten sonra, torunlarına sabahki vakayı anlatır ve:
— İşte, der, bunlar eşeğin kulaklarıdır. Demek serçenin lâfını dinlemiş.
Dedelerinin hlkA,vo*l üzerine, küçük ördekler kanatlarını çırparak. sevinçle haykırırlar:
— O halde dede, eşek artık aa-lan olabilir, değil mİ?
İhtiyar Ördeğin cevabına bakınız:
— Hayır yavrularım. Üstelik o artık eşek de olamaz!
o-

Reklâmcılarımız REKLAMCILIĞIN TUrklyedc rc-■■ rl olması şöyle dursun, henıız anlaşıtamadığı hlr hakikattir. Reklâm yApmaya zor kalkışır; kalkıştığımız zaman da İyi yapamayız, doğru yapamayız. Amerlkada y alnız, radyo reklâmcılığı için tam 96 çeşit yol bulunduğuna inanınız. Ve tahammülünüz varsa, bundan sonra, radyonuza dokunup, mikrofonlarınızdan taşan reklâmları dlnlcy İniz.
Düşünüyor, düşünüyor bir türlü bulamıyorum: Radyo reklâmı der demez acaba mutlak “drect,,
tarzı mı kullanmak lâzım? Meselâ reklâmı yapılacak müessese tarafından terııln edilecek bir sanatkârın konseri İçinde “Indrect” me-todlara sapılanıaz mı? Sapılsa daha mı kötü olur? Bilmem ne sabununun adını Münir Nurrddlnin konseri sonunda yahut başında I-şltmek mi daha tesirlidir; yoksa Marcoııl zamanında kullanılan dikkat! dikkat! sayhalnrını müteakip mı?
Fakat radyoda ne İse ne ama, son günlerde gazetelerde göze çarpan İlânlar bunlardan da ömürdür. İşaret etmeliyiz kİ. İnsanın gözüne parmak sokarcasına yapılmak İstenen bu gibi İlânların tesiri aksi İst ikamet te
luyor ve sahibiyle mevzuuna zarar getiriyor.
Amerikalılar, reklâmcılık adına her şeyden taydalannı a y ı ve reklâmın rek lâm olmadığım anlatmayı İş e-dlnmlşler d I r . Meselâ Başkan Truııııını hile zaman zaman mevzuları içine aldıkları vftkldlr. O-nun herhangi bir müesseseyi ziyareti. resimlerle teshil edilip reklâmı yapılacaksa, bunun altına o müesseseııln mâmullerl sıralanıp, alınması tavsiye edilmez de, meselâ havadis babında bırakılarak, b-teml okıı.\ııcuııun İdrakine terkolıı-ımr.
Doğrusu şimdi anlıyorum ki, hıından dört beş sene evvel, Tahvil Kemalin:
“Biz veda etmek llzreylz kedere Getir ahbAba bir Kavaklıdere., Mısralarını gazete sütunlarında gördüğümüz zaman, hepimiz şairin günahına girmişiz.
Halbuki, siyasi şöhretlerin bile reklâm çerçevesi İçine alındığı hu devirde, üstadıftzam da olsa şAİr-ler küçük kalıyor.

Nümayişler sırasında polis kuvvetlerinden ölenler oldu. Geniş mikyasta tevkifler yapıldı
Adana, 2 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Sııriyede yeni a-nnya^a ve rejim meselesi İle muhalif partilerin Surlye-Irak birleşmesi etrafında ileri sürdükleri fikirler Şam ve Humus-da nümayişlere sebep olmuş, bu yüzden bir çok kimseler Ölmüştür.
Suriyede mevsuk kaynaklardan bugün alınan haberlere göre, bu nümayişler esnasında nümayişçiler e! bombalan kullanmış ve polis kuvvetleri arasında ölenler olmuştur. Hükümet ciddî tedbirler almak lüzumunu duymuş ve tevkif r(Iilenlerin Kayısı oldukça kabarık bir yekûn tutmuştur. Bu kanlı hareketlerin Suriyede 4 üncü hükümet darbesini İstihdaf ettiği, fakat önlendiği ilâve edilmektedir. Nümayişçilerin Humus'u merkez yapmış olmatan üzerinde dikkatle durulmakta vo komünistlerin de bu şehirde kesif bir halde bıılunduklanna işaret edilmektedir.
Komünist çetelerin faaliyeti Hükümeti yeni tedbirler almaya şevketti
Atina. 2 A.A. (Atina Ajansı bildiriyor) — Başbakan Venizelos dün akşam verdiği demeçte şunları söylemiştir:
“Bir taraftan Güvenlik Konseyinde Mallk’in Yunanlstana karşı giriştiği hücumlar, diğer taraftan 29 ağustosta Arnavutluktan Yunan topraklarına giren çeteye mensup komünist haydut Zanisln ifşaatı Yunan Komünist Partisi İle bu partinin dışarda bulunan hâmilerl arasındaki dayanışmayı meydana vurmaktadır. Memlekette sükûnu temin için hükümet ciddî tedbirler almaya karar vermiştir. Bakanlar Kurulu dün akşam af tedbirleri kanununu kabul etmiştir. Fakat bu kanun resmi gazetede hemen yayınlanmıya-enle t) r.
Atina, 2 A.A. (Atina Ajansı bildiriyor) — Genelkurmay dün akşam, haydut Z&nis’in İfşaatına dair bir tebliğ yayınlamıştır.
Zanis, çetede bulunan yirmi kişinin adını vermiştir. Bunlar çete reisi albay Vassilaras. ikinci reis binbaşı Lef-tcrls, diğer iki binbaşı, dört yüzbaşı, İki teğmen. ÜÇ asteğmen, bir çavuş ve üç adlî subaydır.
Zanis, buna benzer birçok çetelerin Polonyada yetiştirilmekte olduğunu, Polonyada haydutlar için subay, şoför, sabotajcı, havacılık mektepleri işlediğini bildirmiştir. Zanis, komünist çetecileri reisi Vladas’m sözlerine Atfen, demirperde arkasındaki memleketlerde bulunan haydut sayısının 15 bine yükseldiğini bildirmiştir.
Dağa kaldırılan bir mebus kızı
Tasula, kendisini kaçıranla evlendi
Atina 2 (YlRS) — Atina polisi yln mİ ağustostan beri bir dağ mağara, sında kaçırdığı Liberal Yunan mo bununun kızlylo birlikte yaşamakta otan Koata’yı yakalamıştır. Kosta başlangıçta kendisinden nefret eden Tassulaya kendisini sevdirmiş vo 'basit bir merasimle evlenmişlerdir.
Tevkif edildikten yedi snnt sonra babasının muhalefetine rağmen evlenmiş otan Tossuta kocasını başlangıçta sevmediğini fakAt günlerce hücum edenlere karşı gösterdiği kahramanlıktan sonra kendisine Aşık olduğunu söylemiştir.
TAHSİL KUPONU
1 aralık 1050 de çekilecek büyük kuramım iştirak İçin a-şağıdnkl kuponlardan 00 tane getirerek bir kura numarası a-tahilccekslrılz.
) eni ıstcıııbıı l'ıı ti
KUPONU

Sayfa 4
T E N t İSTANBUL
S Eylül 1050
Çorbam da is kokuyor ha!„ ded!.
Kadın kızardı, baba güldü. Kız:
“Terbiyesiz! dedi, anneye Öyle lâf söylenir ml?„
“Terbiyesiz şensin! Nivo söylemeyim? İs kokuyor işte.,,
“Zıkım!,, “Karnına!,.
“Senin karnına!,, 1 Baba: I
“Kesin artık!,, diye çıkıştı. Cavlt:
“Mektebe gidiyor diye kubanyorî dedi, biz de gidocez znhnr orya!„
Babayla kahkahalarını verdiler.
Yemeğe en oturan kadın evvel kalktı, kardeş aynı düşünerek “El baktılar. Küçük oğul şığını bırakıp çekildi, söğdü. Ağası:
“Boş ver dedik ya!” dedi.
Cavlt rene dayanamadı:
“Neye boş ver dedin baba?”
Kadın kahveleri getirince, babayla amca sigaraları yaktılar. Ayşe gene coğrafya kitabını açmıştı. Cavit konuşulanları dinliyor, en küçükse, Barı «açlı, yuvarlak başını babasının göğsüne dayamış, karşı duvardaki bir çivi yarasına uykulu uykulu bakıyordu.
Küçük oğulî
“Su kadına öylo acıyorum ki! du-d|, melek gibi.”
Cavit derhal:
“Anneme ml amca?” diye sordu.
“Yavaş «öyle... dedi amca, hayır." "Kime ya?”
"Bir başka kadın var da.”
Babası:
“Cavit, oğlum, dedi, gel yatırim «eni. haydi! Gel oğlum. Bak uykun var!”
“Nâplm” diye Cavit omuz «ilkti, “Ulan yat rahatına bak be!” “NApim, nâplnı.”
“Yat dn bak ne güzel rüya görecen gene. Sütten ırmakta çlmecen, tereyağından dağlar görecen. Hadi!”
“NApim, uykum yok ki. Bundan •onra bir şey eormam!”
Gülüştüler. Amca devam etti:
“Gidip yazının çıplağını atacağına, mnllı menallı bir knhbe dölünü alaydı diyor.”
Cavit az kalsın gene «oracaktı, ken-dlln zor tuttu.
Baba:
“Mallı menallıjn mallı menallıya verirler, dedi, öyleleri bizim kahrımızı çeker miydi? Üç yıl hapis yattım, koza topladı, fabrikada çalıştı, tütünde çalıştı bana baktı. Sonra düşün, on bir. tam on bir yıldır almadı babasından. Anası Üst İstemez, baş istemez, vur, ağzından lokmasını al!
mesele basit: Devirler değişti,’ babamın eskici dükkânı artık dokuz nüfusu besliyemlyor! Mesele bundan t-baret...”
“Doğru! Karşımızda dükkân açan eşklclye. hele öyle dellenlyor kİ. Ya kavuçuk ayakkaplar? Bizim yaptığımız bir kösele, taban fiatma satıyor herif kavuçuğu!"
“Doğru. Taban fiyatına ayakkabı satıyor herif. Müşteri gelip sekiz liraya, on liraya taban yaptırana kadar, gidiyor o parayla yepyeni bir kavuçuk alıyor. Bu kavuçuktar. ilerde eskiciliği öldürecek. Üç dört liraya düşerse fiyatlar, dayan dayanabilirsen. Herkes senin beslediğin nüfusu düşünmez, gözünün yaşma bakmaz kİ. Zenaatm sökmüyor, geçinemiyorsan git banka aç derler!”

amca, salı-
geç on İki şeyi kızı,.
Merhaba evlât!,, ı dedi.
Üzümcü, yan şaka:
•'Merhaba efendini merhaba!,, diye cevap verdi. Adama İyice «o* kutan ihtiyar:
"Çoluk çocuk, torun morun var mı?, diye «ordu.
Beriki:
“Ellerini öperler, dedi, aoklz dene yallah deyince!..
“Torunun?,, “Torunum da var, oğlum da var, kızım da, gelinim de flükür. Niye «ordun?,,
İhtiyar gülümee-
• .
“Benim de to-
- I runlarım var. Üç
Orhan Kemal dene amma, en çok ortancayı severim. Cavidi. Heye, anasını oğlum kendi bulup almış, bizim haberimiz yoktu amma, esasta namuHİu kadın. Biliyor musun ne dedim ben bugün büyük oğlumdan yana küçük oğlana? Dedim ki, ağana «öyle dedim, başının çnreHİne baksın dedim! filinde başka bir zenoatl yok. birikmiş parası yok. Çamura saplanmış bir İnsana bir
Doğru mu bu? Dine, İmana, vicdana, kitaba sığar mı? lnnanlığa sığar mı? Sığmaz. Biliyorum, insanlığa sığmaz amma... Devirlerin kan-ctklamnsına ne dersin ya? Hani eski kabadayılıklar? Nerdn mertlik? Ner-de o pire İçin yorgan yaktığımız devirler?”
“Hanlya üzüm, araboğlu üzüümü” “...şu bacağım var ya, nah* ou topal bacak... Ben bunu Trabuls'ta verdiydim. kalleş bir Italyan kuroununa! Lâkin Allah «onl İnandırsın, ciğerim bugünkü gibi yanmadı! Dünyaya büyü mü sindi, bizi büyülediler ml? Sonumu* no olacak? Ekmeğimiz kayıyor elimizden, ıslak sabun kalıbı gibi, kayıyor!”
Üzümcü nihayet:
“Arabanın önünden çekil İhtiyar, dedi, müşterilere mâni oluyorsun. Çekil kenara, hah şöyle. Üzüüüm, a-raboğlu üzüüüümü!”
Topal e«klcl güldü, Başını «alladı, «onra cebinden para cüzdanını çıkardı:
“Bana torunlanm İçin, dedi, İyisinden İki kilo tartl”
Yüzü öfkeli bir hal almıştı.
“Hey babam! Salkıma bok «alkıma! I”
Üzüm paketiyle uzaklaşan İhtiyar, karşı kaldırıma geçerken. üzümcünün yanına bir başıboş «okuldu:
“Ne diyordu morukf„ Üzümcü:
“Hiç canım... dedi, vızırtı. Kafayı çekmiş çekmiş. Üzüüm, araboğlu üzüüüümü!
Jürinin seçtiği 30 hikâyeden biri
5
9
Muharrirlerin soyadı alfabe aıraalyle her gün bir tanesi neşrolunacaktın
Yazan:
Memleket yazıları:

nın arkasından tıkanmıştı. Ka-babasınn tekrar
tek satır zati yok. ensesine Maamafl,
alâ-alâ-
Gün
“Nasıl ?”
“Nasıl, neyle açacağın, onlan kadar etmez. Onları hiçbir şey kadar etmez...
e
“Peki ne olacak bunun sonu?
günden kötü geliyor. Ekmeğimiz kayıyor elimizden, öyle değil ml ağa? Ekmeğimiz kayıyor gibi geliyor ba-
MA
Tl & ■
"Doğru, kayıyor. Daha da kayacak... Amma «onumuz İyi. Sen şimdi boş ver İşin Incealne de. Biz karıyla bir şeye karar verdik. Lâf aramızda, yakında pamuk toplamıya gideceğiz!”
“Kütlü değirmeğe ml yani?”
“Heye."
“Ciddi ml «öyltlyorsun?”
“Ciddî söylüyorum!”
“Deli olmayın yahu, O yazı, yaban, Allahın o earı sıcağı... Siz nasıl dayanırsınız? Anlatıyorlar, sivrisinekler an gibi, an gibiymiş.”
“Dayanacağız. Herkee nasıl dayanıyorsa biz de dayanacağız.”
“imkânı yok dayanamazsınız, İki güne kalmaz hasta olursunuz!”
“Bolca kinin, atebrin filân alırız yanımıza.”
“Ne yapsanız hava. Töbe dayanamazınız. Hele bu çocuklar!”
“Başka çare yok AH. Gökten zen-billo inmedik ya. Dayananlar da ona baba kuzusu, onlar da dokuz aylık, biz de. Elci genç bir delikanlı. Senden az kabaca. Diyor kİ:”
“Siz essahtan karar vermişe ziyorsunuz...”
Cavlt dayanamadı;
ben-
“Elci ne diyor baba?”
“Diyor ki, günde İki, İki buçuk. İyi çalışırsanız üç lira kazanırsınız diyor. Bir hesap ettim, elimize epey bir para geçecek. Bu yıl pamuk bolmuş. Yazının yüzünde masrafımız da olmaz pek. Kışa biraz paralı dönersek. şöyle İyi kötü bir dükkân uydururum diyorum: Bir örs, bir yarım kanat da kösele...,,
“İki, üç Hra kazanabilirsiniz yor?”
“öyle diyor."
çekiç.
mi di-
dinle-
“Babamın ağzının kokusunu mekten İyi amma. Güneş, «inek. Da-yanılabiİBe..."
VDayanılacak! Biraz fasulyemiz var, biraz bulgurumuz, bir İki ekmeklik unumuz, idare edeceğiz. Dönüşte be-
Dünya Hikâye Müsabakası
Amerikada tertip edilen Dünya Hikâye Müsabakasına en güzel iki Türk hikâyesini seçip göndermek vazifesini üzerine alan gazetemiz, teşkil ettiği büyük lürinin karariyle “Sam Amca., ve “Merhametli Bir Kadın,, hikâyelerini seçmiş. tercümelerim yaptırmış ve Amerikaya yollamıştır. Müsabakaya gönderilen 422 hikâye İçinde jürinin neşredilmek üzere ayırdığı diğer 28 hikâyeyi de «ıra İle her gün bu sahlfede okuyucularımıza sunuyoruz.
Bir köy panayırı
PANAYIR YERİ ALTINDA ÇİNGENE SAFASI
HIZLANAN ALIŞVERİŞLER 4*

Edebî musahabe

PANAYIRLARIN ÖZELLİKLERİ — CEVİZ BİR ANADOLU TİYATROSU —
Yazan: AHMET KOKSAL
Dergilerimiz
Yazan: Baki Süha Ediboğlu
nlm blslon saati de «atıp, kazandığımız paraya ekllycceğlm ”
Boş fincanları almağa gelen karısına:
“Doğll ml? Emine... dedi, karar vermedik mi?”
“NeyeT”'~ j ' 1
Cavlt:
“Neye neye.., dedi, bir şeyi aklında tutamaz.” •
“Kütlü toplamağa.”
Kadını
“Evet, dedi, «iz nasıl İsterseniz..,” Kardeşine dönen büyük oğul;
“Hayat AH hayat! dedi, «ıcak, yağmur. «İnek. Savaşacağız!”
Aklından birtakım hesaplar geçiren amca, kalktı. Soyhan Nehri kenarındaki «azlı bahçelore, ordan Demir-köprüye açılmayı tasarlamıştı. Amcn-«ını yolcu ettikten sonra Cavlt. babasının elini tuttu:
“Babacım, dedi, neyle savaşacağız?”

hyıx. Lâkin var, mutlaka var bir haksız, bir haksızlık var İşin içinde anıma, ne? Kim? Bazı bazı sapıtıyorum, günaha giriyorum, boyumla beraber. Töbe estağfurullah töbe. tö-be. Kafam kızdı nu, ne Allah görüyor gözüm, no kitap! Sonra pişman oluyorum, bir korkudur düşüyor i-çlme, töve töbe istiğfar, töbe tö-bo istiğfar. Bir boy gider böyle. Sonra şeytan gene giriyor içime, Iğva Iğva. Velhasıl ne dünyanın tadı kaldı, ne de bizim ağızlarımızın!”
Başını tekrar tczg&ha dayadı ve u-zun zaman öyle kaldı.
Altmışaltı Ziya aavuemuştu. Herkes kendi âlornlnc dalmış, İhtiyar unutulmuştu kİ, şaraphane sahibi, garsonuna seslendi:
“Hoy şampiyon! Moruk sızdı, al hesabı, çıkar dışarı, sepetle gitsin!”
Garson, ihtiyara sokuldu, iki omuzundan tutup çekti, ihtiyar ağırdı. Sarstı, tekrar sarstı. Zorla ayılır gibi olan ihtiyar, • adamakıllı kanlanmış gözleriyle garsona baktı. Gıcırdayan dişleriyle:
“Onlar, dedi, benim ciğerparelerim! Et tırnaktan ayrılır mı?”
Garson bir kere daha sarstıktan sonra:
•‘Ciğerparelerinden başlatma şimdi ha!” diye bağırdı.
Bütün şaraphane tekrar İhtiyarla alâkalanmaya başlamıştı. İhtiyar cebinden para cüzdanını çıkarıp tezgâha attı. Şaraphane sahibi de gelmişti. On altı bardak şarap parası alındıktan sonra, üs tarafı cüzdana konulup İhtiyarın cebine yerleştirildi. Sonra çeke çeke dışarı çıkarıldı, hayli serinlemiş ağustos gecesine bırakı-lıverdi.
Midesinde bir ağırlık. Parkeleri dö-ğerek ağır ağır yürüdü. Soldaki karanlık bir aralığa saptı. Kimseler yoktu. Usul usul çömeldl. Eski taşlarla örülü bir duvarın dibine ağız dolusu kustuktan sonra kalktı.
“Hak şüküür...”
Cadde tenhaydı. Karşıdan karşıya geçti. Siyah üzüm satan bir seyyar satıcının yanına gelince durdu, ü-zümlerl gözden geçirmeğe başladı. Üzümler iri taneli, gergin derili, kütür kütür şeylerdi. Bir şeyler ölçtü, biçti, sonra üzümcüye:
bucak merkezi, yol o kadar ha-bu kısa mesafeyi yakın zamanda
Panayır köyün klonlan iyice azalmış, (n-
tekme de «en at!
KARANTî Blganın 13 km. batısında 900 den fazla nüfuslu büyük, çe bir köy, bir Ama oraya giden kımsız, bozuk, kİ, otobüsle bir saate tükete bildik, yıağında.
cemlş bir derenin bitişiğindeki harman yeri düzlüğüne kurulmuş. Yanımızdan dört nala geçen bir beygirin kişnemesinden, akgam havasına kanşan ve artık yorulduğu besbelli satıcı ve zurna seslerinden burayı kolayca bulduk.
Bir kısmının üzeri çardak tarzında çalı çırpı, meşe dallan, bir kısmının da beyaz bezler, tentenelerle kaplı sıra sıra satıcı kulübeleri. kahve, köfteci, aşçı dükkânları; yürüyen, duran, oturan insan kalabalığı ve satıcı sesleriyle dolu bir meydan.
Anadolunun bir çok kasaba ve bucaklarında her yıl belli günlerde açılması bir gelenek haline gelen panayırlar o çevrenin sosyal ve ekonomik hayatında yeni bir hareket ve canlılık yarattığı gibi, köylülerimizin eğlenmesini, hoşça saatler geçirmesini de «ağlar. Bir kısmı ilkbaharda açılan panayırlar çoğu kere köylünün harmanını kaldırdığı, eli para tuttuğu ağustos sonlarına rastlamaktadır. Köylünün elbise.
kundura. banma, kap-kacak gibi belli başlı giyeoek ve eşya ihtiyacını ucuzca, kolayca edinmesine yardım eden panayırların önemli faydalarından birisi de geniş ölçüde hayvan alım satımına İmkân vermesidir. Çiftçinin elindeki hayvanı çıkarmasına. dilediğini »atın almasına, değiştirmesine büyük çapta fırsat verdiğinden panayırlarda en çok para dönen alan hayvan alış verişidir. Üç gün süren bu küçük köy panayırında yalnız hayvan satışının 20 HA 25 bin lirayı bulduğu söyleniyor. Biga bölgesinde her yıl 11 ağustosta Dlmeto-ka'da açılan panayır, ayın 16 İnde Karanti’ye, 19 unda Balıklıçeşme ye oradan da Çardağa geçmekte ve üçer gün sümvktedir
Panayırların başlıca özelliklerinden biri de bulunduğu çevrede bir eğlence ve baüram havası yaratmasıdır. içkili, çalgılı açık hava lokantaları. kahveler, şans deneyen döner-yuvarlaklar, renkli toplar, sigaralara geçirilen halkalar, bir mihver etrafında dönen motörlü, bisikletler köylüyü ve çocukları epey çeken eğlencelerdir. Bir yanda çardak altı kahvele. rlnln birindeki gramofondan yılın en yaygın şarkısı:
0— Bakmıyor çeşm-1 siyah ferya-de...“ yükselirken öte yandan beş metre kadar uzunluğunda küçük bir
S
A
patlı-«ahlbi


Mk gibi arada
dert dinlemeğe bayın ifadesini
gözünü kırpış-yanına gel-
Şaraphane sahibi:
“Baba, dedi. Topal eskiciye rica ettik olmadı, İstirham ettik olmadı, kötü mü söyliyellm ille be yahu! Ya-kes çeneni, ya da defol git hurdan! Herkes dertli, herkesin derdi var, dertsiz, tasasız, gnmüiı kerhanecinin ne işi var hurda?”
Topal eskici, kan çanağına dönmüş gözleriyle şaraphane «ahiblne baktı, baktı.,.
“Boşuna bakma! dedi şarapçı, burası meyhane! Herke# kafayı buldu mu. başını dinlemek İsteri Oğluna şunu demişsin, bunu demişsin. Kime ne?”
Şaraphane omuz omuzaydı. Ta ö-bür baştan biri:
“ikinci ordu, altıncı kolordu malûllerinden başçavuş Topalağa diye bağırdı, derhal çeneni ke« ve yerine o-tur!”
Şaraphane kahkahadan kırıldı. Topal eskici bardağını o tarafa kaldırarak:
“Şerefe!” dedi ve şiddetle alkışlandı.
Bir başkası:
“Baş efendinin derdi mİ varmış?” diye körükledi.
“Heye, derdi varmış mumaileyhin!” “Lan Altmışaltı Ziya, diye kupkuru birine seslendiler. Sen meraklısın, efendi bu alıver!"
Altmışaltı Ziya, sol
tırarak topal eskicinin inişti bile. Topal eskici sarhoş gözlerle Altmışaltı Ziyaya baktı:
“Merhaba evlât!”
Topal eskicinin İkram ettiği dolu bardağı. aldı, bir nefeste dikti, ta karşısındaki arkadaşına baktı göz kırptı. Topal eskici:
“Çoluk çocuk var mı?” diye sordu. Ziya: “Ellerini öperler, dedi beş dene!,, “Torunun?”
“Yok emmi."
“Benim var oğlum, gül gibi torunlarım var, üç dene, üçü de ay parçaları gibi. Şu bacağımı görüyor musun? Ben bu bacağı Trablusta verdim, kalleş bir İtalyan kurşununa. Lâkin bugünkü gibi ciğerim yanmadı!”
Öbür köşeden blrlal:
“Trablus Harbini mİ açtı, Ziya?” diye flordu.
Altmışaltı Ziya başını salladı, bıyık altından güldü.
“Allah yardımcın olsun oğlum, dinle gayrı!”
“Canım, Altmışaltı Ziyanın vazifesi ne bire herif? dediler, şarap beleş olduktan sonra, haşre kadar dinler
Topal eskici yorgun gözleriyle (laklara baktı. Tahta bacağını vurdu:
“Hop hop! Noluyor?,, “Şu boşlan doldurun!” Ziyaya döndü: ”..... şurda, şuramda, bir
nasıl tarif edeyim, şurda İşte, yüreğimin başında. Köz düşmüş
yanıyor, yüreğim yanıyor, yüreğim!
Alnını tezgâha dayadı. Kıpkırmızı ensesi sağlam ve kırışıksızdı. Altmışaltı Ziya etrafı kolladıktan sonra, eskicinin iki yudum İçilmiş şarap bardağını aldı, dikti, boş bardağı yerine bıraktı.
Uzaktaki arkadaşı: “Heye kardeş! diye seslendi, ha-barım var!” ,Zlya hırsla döndü. Beriki:
“Gözümüz yok, yltele.” diye tamamladı.
Alnını tezgâhtan kaldıran topal eskici:
”..... torunlarımdan en çok ortan-
cayı severim, Cavidi.,, dedi. Cin gibidir, patavatsızdır amma. Severim. Heey şampiyon! Doldur şu boşları!” Boşlan doldurduktan sonra garson: “On iki oldu
“.... bunlar
lan, oğlumun ciğerim demek
gerim demek elbette. Bugün ne dedim benlnı küçüğe biliyor musun? Dedim kİ, ağana «öyle dedim, baksın başının çaresine dedim! Olacak şey mi? Değil mİ amma, dedim işte.”
“içelim emmi!
“teelim velât! Şerefin var olsun,..” Bardaktan diktiler.
“... halbuki, o oğlumu, büyük oğ-
lumu adaklarla, sadakalarla meydana getirmiştim. Saçlarını Ashabül-kehf’te kestirdim de ağırlığınca sadaka dağıttımdı fıkaralaraî Hoey dünya! Devirler değişti, ekmek bölündü, kârların, kisplerln bereketi kaçtı, filinde avucunda, cebinde köşende neyin varsa «attın, savdın, kör boğaza verdin, gitti. İlle o kavuçuk ayakkabı boku. Memlekete onlar girdi bizim İşler temelinden (geylr-dl) temelinden (tekrar gevirdl) bozuldu”
Bardaklar tekrar doldu, şerefe kalktı, İçildi.
”..... karşımıza da bir eskici, dük-
kân açtı mı sana? Tamam, tüy dikti. Gördümmü suratını, cinlerim tepeme toplanıyor. Lâkin, hayır. Ona da acıyorum! Allah seni İnandırsın acıyorum. Neden? Çünkü, onun da oğlu, kızı, gelini, torunları, ekmek bekleyeni var. Torunları şu kadar şu kadar. Bazı bazı gelirler dedelerinin yanına. Tıpkı benimkiler gibi. Aaaah ah! Ben de haklıyım, o da haklı, sen de haklısın. Herkes, hepimiz hak-
II •M bar-yere
şey. tam gibi, II
ka moruk!” dedi, benim otlumun oğuî-ciğeri demek benim değil mi? Benim cl-

Öğrenmek ihtiyacında olduğumuz hersey
, Hicrî
Zilkade
20 1369
19 5 0 EYLÜL
3
Pazar

Rumî
At'ie.
21
1366
VAKİT
Güneş Öğle ikindi
Akşam Yatsı îmsAk
VASATİ
EZANI
SİNEMALAR
Dansı Adası
6.26
13.14
16.53
19.40
21.45
4.44
10.44
5.32
9.12 12.00
1.35
9.02
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
Bursa-(Türk) H. Y.
- 12.50
9.45 D.H.Y. (Türk) •lan. — 9.50 D.H.Y.
tamirden, — 10.00 D. (Türk) Balıkesirdcn.
K.L.M. (Holânda) Tahrandan. — 14.30 P.A.A. (Amerikan) Banra. Sam. Beyruttan. - 15.35 D.H.Y. (Türk) İskenderun. Adana Ankaradan. — 15.45 A.F. (Fransız) Paris. Roma ve Atinadan. — 15.50 B.E.A. (îngüls) Londra, Roma ve Atlnadan. — 15.55 S. A S. (İskandinav) Oslo, Kopenhag. Hamburg, Frankfurt, Münih, Roma, Atlnadan. — 16.00 D.H.Y. (Türk) den, — 18.15 D.H.Y.
Bursadan. — 18.35 D. (Türk) Ankaradan.
İzmir-(Türk)
H.
Y.
GÎDECER OLAN UÇAKLAR
8.00 D.H.Y. (Türk) Balıke-flr. îzmlre. — 8.80 D.H.Y, (Türk) Bursn.ya. — 10.00 D.H. Y. (Türk) Bolıkealre. — 10.15 D.H.Y. (Türk) İzmlre. — 10.30 D H.Y. (Türk) Ankara. Adana. İskenderun*. — 13.00 K. L. M. (Holânda) Amatcrdııma.
(Amerikan) dra, Boston, 16.00 D.H.Y.
- 17.00 D.H.Y, karaya. — 17.05 D. H. Y.
(Türk) Bursaya. — 17 25 8. A S. (İskandinav) Atina. Roma, Münih, Frankfurt, Hamburg. Kopenhag. Osloya.
Roma.
P.A.A
Lon-
— 15.30 Brüksel. NevvYork’a. -(Türk) tamire.
(Türk) An-
GELECEK OLAN VAPURLAR
11.00 GÜneysu. Karadenlz-den. — 12.30 3u«, Mudanya-(lan. — 16.30 Kadeş, den. — 22.00 Marak&a, danyadan.
îzmlr-
Mu-
GİDECEK OLAN
VAPURLAR
9.00 Marakaa. Mudanyaya.
— 14.00 Adana, D» Akdeniz*.
— 18.00 Mersin. Çanakkaleye.
GELECEK OLAN TRENLER
8.80 Ankara. — 9.15 Ankara. — 22.20 8emp)on,
GİDECEK OLAN
TRENLER
8 20 kara kara.
Sempion. — 10.00 (Motörlü. — 18.10 — 20.30 Ankara.
An*
An-
BEYOĞLU CİHETİ ALKAZAR (42562) 1 — Şehzade Azmi (renkli). 2 — îki Açıkgöz Haydutlar Arasında 3 — Akıncılar. AR (44394) 1 — ölüm (Renkli). 2 — Macera (Renkli).
ATLAS (-10835) 1 — Casuslar Çarpışıyor. 2 — Sen Benlmeln. BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 — Kara Bahtım. 2 — îki Açık-göz Hayatta iken.
ELHAMRA 1 — Marellya Geçidi. 2 — Hayat Yolu.
İNCİ 1 — Aşktan da üstün. 2 — Tnrzanm intikamı. tPEK 1 — Çam Sakızı Polis Hafİyesi (İngilizce). 2 — Haydutlar Kraliçesi (İngilizce). MELEK (44868) 1 — Zehirli
Kadın. 2 — ilk Vale.
LALE (43595) 1 — Asiler Ülkesi (Türkçe). 2 — Balıkçının Kızı (Türkçe).
HAKAY (41656) 1—Bay Tekin Atom Peşinde (24 kısım tok-mill birden).
SUATPARK (83143) 1 — Güzel 8ultAn.
Karşı Karşıya. 3 — îki Açıkgöz Hayatta iken.
SÜMER (12851) York Esrarı. 2 —
ŞARK (40380) 1
Gangster. 2 —
Öncü.
ŞIK 1 — Trablus Kahramanı. 2 — Ormanlar Kıralı. TAKSİM (37191) öksüz Kız. Kız.
TAN 1 — Mağlup Edllmlyen-ler. 2 — Singapur İncisi. 3 — Vlrglnla Kaplanı.
ÜNAL (Kışlık) 1 — Hint Mezarı (Türkçe). 2 — öldüren Kılıçlar (Türkçe).
ÜNAL (Yazlık) 1 — Mihracenin Gözdesi (Türkçe). 2 — Vahşi Ormanlar Melikesi (Türkçe).
YENİ 1 — Beklediğim Sevgili 2 — Kıskanç Kadın. 3 — Kanlı Tren.
YILDIZ (4284.7,) 1 — tik Arzular. 2 — Lusslnin Yavrusu.
2 — Fantomal&r
1 — Ne w-Ali Baba.
— Damgalı Kahraman
Kadın. 3 — Düşman Kardeşler.
ÇEMBERLİTA8 1 — Şövalye Fnntoma (31 kısım türkçe). EMRE 1 — Kara Canavar
2 — Şeytanın Kızı.
HALK 1 —* Harun Reşidin Gözdesi. 2 — Tarzan Kadınlar Diyarında.
İSTANBUL (22367) 1 — Cebelitarık Casusu. 2 — Flesta.
3 — ölüm Islığı.
KISMET ( 26654) 1 — Monte Krlstonun Mirası (türkçe) 2 — Ateş Glb* Kadın (renkli) MARMARA (23860) 1 — Pranga Kaçağı. 2 — Altın Küpeler.
MİLLÎ (22962) 1 — îki Açıkgöz Haremde. 2 — İşgal Altında.
TURAN (22127) 1 — Dağlar Kıralı (Türkçe). 2 — Nü Kı-rallçesl (Türkçe). 8 — Allahın Kudreti,
KADIKÖY CtHETÎ
HÂLE (60112) 1 — Fedailer
Kalesi. 2 — Renkli Rüyalar.
OPERA (68714) 1 — Kanunsuz Sokak. 2 — Vadiler Hâkimi (Renkli).
SÜREYYA (00862) 1 — îki A-çıkgöz Canavarlar Arasında 2 — Şehrazadın Doğuşu.
Beyoğlu 44644 Ankara 00 İstanbul 24222 İzmir 2222
Üsküdar 00040 K köy 60872 Karşıyaka 15055
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara
İzmir
44998
60536 1
91
2251
ECZANELER
İSTANBUL OfllETt ALEMDAR (23863) 1 — Pranga Kaçağı. 2 — Altın Küpeler.
ATSD 1 — Sevimli . Haydut (Türkçe), 2 — Sevimli Haydudun İntikamı (Türkçe).
AZAK 1 — Gİlda. 2 — Lekeli
R
A
(15031) 1 — Istırap
2 — Damgalı Dok-
rı 8846) 1 — Canavar
2 — Lorel HordlJSl-
ANKARA:
ANKARA (23432) 1 — Sön-
mez Ateş. 2 — Çaylâk Hafi-ye Moksikada.
BÜYÜK
Çocuğu, tor.
CEBECİ Pençesi.
lAh Arkadaşları.
PARK (11131) 1 — Hint Kaplanı. 2 — Nehirler Kırallçc-■I.
SUS (14071) 1 — Baskın. 1 — Sefahatin Sonu.
SÜMER (14072) 1 — Çöl Süvarisi. 2 — Dişi Haydut.
ULUS (22294) 1 — Ali Baba Boğa Güreşçisi. 2 — Aşk Mektupları.
YENİ (14010) 1 — Zevk Peşinde. 2 — Brezilya Geceleri GAR GAZİNOSUNDA: Italyan ve İspanyol Revüleri.
EMİNÖNÜ: Eminönü — Ben-aason (Küçükpgzar) — Ali Rize (Alemdar) — Süreyya (Kumkapı).
BEYOĞLU: Cemal At&soy (Merkez) — Llmoner (Taksim) — Cihangir (Taksim) — Sağlık (Galata) — Ziya Bo-ver (Galata) — Şark Merkez (Şişli) — Kurtuluş (Şişli) — Hhısköy — Merkez (Kasımpa-
*
FATÎH: İsmail Hakkı (Şeh-cadebaşı) — Sarım Çitçl (Ak-laray) — Samatya — Nüzhet Onat (Şehremini) — Ahmet Suat (Karagümrük) — Gül-leren Slpahioğlu (Fener). EYÜP: Arif Beşer.
BEŞİKTAŞ: S. Recep (Beşiktaş) — Yeni (Ortaköy) — Arnavutköj» — Merkez (Bebek).
KADIKÖY : Büyük (Kadıköy) — Kızıl toprak — Göztepe — Bostancı.
Ü8KÜDAU: Ömer Kenan. IIEYBELİADA: Hevbellada. BÜYÜKADAı Merkez.
İZMİR 1 Yardım (Alsancak) — Halk (Basmahane) —Cumhuriyet (Eşrofpaşa) — Birlik (Kemeraltı) — Güıelyalı (Yalılar)*
ANKARAı Başkent — Merkez — Bavar.
Panayırda satıcı barakaları
ray üzerinde itilen ve hedefte yan oyuncak top arabasının bağırıyor:
— Yedi buçukluk top gibi mazsa para yok!.,

Akşama doğru panayırda b!r durgunluk. bir tenhalık görülür. Hayvanların Ç((u yerlerine götürülmüş, yakın köylüler evlerine çekilmiştir. Tam bu sırada hayvan pazarının yanındaki ceviz ağacı altından b.r zurna sesinin geldiğini İşittik. O tarafa gittiğimizde ceviz dibinde kurulmuş birkaç çadır arasında beş on çingenenin bir rakı şişesi etrafında toplanıp. çilingir sofrasını kurduğunu, cümbüşe koyulduğunu gördük. Hem çalıyor, hem çekiyorlardı. Yanımdaki arkadaş dayanamadı:
— işte, dedi, zevk «afa bunlarda, yaşamasını bunlar biliyor.
Esmer bir çingene kızı da hemen oracıktan topladığı çalı çırpıyı tutuşturmuş, bir saçın üstünde erkeklerine bazlama pişiriyordu.
Dünyanın bütün gürültülerinden u-zak. her şeyden habersiz, kendi yoksul fakat mutlu dünyasında yaşıyan, onun eşsiz tadına ermiş ve ondan ayrılmak Istemlven bu tabiat insanlarını canlı bir tablo halinde, biraz da imrenerek seyrettik.
Alaca karanlık ortalığa yavaş yavaş çökerken lüks lâmbaları da birer birer yannuya başlıyor. Gece karanlığında uzaktan yeryüzüne inmiş yıldızlar gibi ışıldayan bu lâmbalar büyük bir kalabalığı çevresine toplamaktadır.
Panayırın en çok İlgi çeken köşelerinden birisi de tiyatrosu. Bu tiyatro on metre kadar uzunlukta, beş
patla-
BÎR kaç gün önce, gazete ve mecmua satan bir sokak «ergisinin önünde durdum; Allı mor- 1 lu. yeni yeni ad ve meslekte bir vığm magazin... Dalıt ziyade gö-ze ve renk zevkimize hitap eden hj kapak cümbüşü arasında bir tek sanat mecmuasına rastlayamadım. Belki de bir vitrin endişesiyle ön plâna alınmış olun bu şnnenk haftalıkların artasında. cılız, renksiz endamlarlylc bir iki sanat ve fikir mecmuası vardır, diye düşündüm.
Ayak üstündeki İncelemem bi-roz uzadı. Sağa baktım, «ola baktım, sordum soruşturdum, ne ge-zer!
Sayılan ikiyi üçü geçmeyen bazı sanat mecmualarını «ordum. Aldığım cevap şu oldu:
— Satılmıyor beyim, unun İçin biz de almıyoruz.
— Peki, nerede bulabilirim on-lan?
— Belki matbaalarda, İdarehanelerde bulunur.
Saııat ve bilhassa edebiyat mecmualarının kaderi maalesef bu-dur. Şimdiye kadar, bir ikisi müstesna, bütün edebiyat dergileri en fazla altı ay veyahut bir sene ya-şayabllmişierdir. Bizim Yaşar Na-binin “Varlık” mecmuası her nasılsa 1933 tenberi ara vermeden çıkabiliyor. Fakat ne fedakârlıklarla, ne zahmetlerle,.. Bu Işde hiç şüphesiz sevgili Yaşar Nablnin her zaman alkışlamak İstediğim ısran ve iyi niyeti esastır. Onun mecmuasından başka, aırf fikir ve sanat mevzularında uzun ömürlü o Lan bir İki mecmua dana var. o kadar.
Yaz «ayısı elime yeni geçen “Aile” dergisi başlı başına bir fikir ve sanat mecmuası aayılamu. içinde, yaraların, berelerin nasıl tedavi edildiğinden tutunuz da D.D.T. nln güveye karşı tesirleri cinainden faydalı etüdlerle, hakkında ne biliyorsunuz? fanteziler de vardır. Bu
Ahmet JHamdl Tanpmar gibi >11-rimizln büyllk bir ismine bu sa-hifeler arasında rastlarsanız hiç hayret etmeyiniz. Ahmet Hamdl mazurdur. Şiirinin büyük bir kütle tarafından okunmasını her sa-I natkâr gibi o da arzu eder. Baskı sayısı iki üç bini geçmeyen fakir, gelirsiz sanat mecmualarına şiir vermektense, böyle her şeyden bahseden, her eve giren bir dergide görünmk elbette daha akıllıca bir harekettir.
Bir çok magazinlerimiz, çok az da olsa edebi yazılara, şiirlere yer vermekle, sadece sanat ve fikir için çıkan dergilerin satışını büsbütün düşürmüş oluyorlar. Bunlardan biri de Hafta mecmuası, dır. Fakat hemen söylemeliyim kİ magazinlerimizin bu hizmeti, fikir ve sanat hayatımızı geniş kütlelere maletmek bakımından takdire değer Keşke bütün resimli haftalıklar, kannea kaderince güzel edebi makalelere, şiirlere yer verseler. Edebi ve fikri mecmuaların, geniş okuyucu kütlelerine kavuşacağı mesut günlere kadar, resimli, her şeyden bahseden magazinlerimizin bu hizmetlerine devamını temenni ediyorum. Sair meslek mecmuaları için de hal böyledir. Meselâ sadece musikiden, musiki tekniğinden bahsedçn, notalar basan iki mecmuamız vardır. Bunların çok az olan satışlarına mukabil “Radyo Haftası” alabildiğine inkişaf göstermiş, tahminlerin çok fevkmda bir tiraja yükselmiştir. Radyo Haftası, musiki literatürüne ve tekniğine dair neşredeceği makale ve e-tüdlerle musikişinaslara, bütün a-matör ve profesyonellere hizmette bulunabilir.
Bugünün İnsanı, bir okuyucu o-larak İhtisas yazılarından ziyade dereden tepeden, şundan bundan bahseden kısa, resimli, gözü ve gönlü oyalayan etüdler istiyor.
Dergilerimizin, aceleci, sinirli, her şeyi kısa zamanda bir hap glb! yutarak öğrenmek İsteyen o-kuyucu mizacına ayak uydurmaları şarttır.
ÎZMtRı
rATYARE 1 — Fahlşenln
Romanı. 2 — Kazanovanın Ask Maceraları.
LALE 1 — Kumarhane Çlçe-
ğl. 2 — Aşk Memnu. Sahra Cehennemi.
TAN 1 — Kumarhane ğl„ 2 — Aşk Memnu. Sahra Cehennemi.
YENİ 1 — 1001 inci Gece. Singapur Korsan.
SES 1 —
Sönmlven
Casusu. 8 — Kara
Taylâ Kartalı. 1 — Acı.
8 —
ÇİQ
3
Panayırda »atışa çı kanlan hayvanlar

r A t
lif
■ ■ w 1 ’ll g , M M
j İL

Kr» 1’






D
Y
0
L
A
R
ANKARA:
8.28 Açılış ve program. — 8.30 MS. Ayan haberler ve hava raporu. — 8.45 Günaydın (pl). — 9.10 Günün programı. — 9.15 Radyo İle İngilizce, — 9.30 Sevilmiş parçalar (pl).
— 10.10 Konuşma. — 10.25 Makamlardan bir demet. Okuyanlar: Nevin DomİrcIÖven, Ekrem GÜycr. — 11.05 Temsil. — 11.30 Salon orkestrası (pl). — 12.00 Hep beraber söyllye-ilm (Yurttan Sesler Korosu ı — 12.30 Telden tele. Okuyan: MelfthatPars. — 1250. Oyun havalan (Bağlama takımı). — 13.00 Haberler. — 13.15 Dans müzzlgi le Gazetesi. — 13.45 Dans 14.00 Hava raporu, akşam panış.
17.58 Açılış ve program.
yan. — 18.00 İnoesas (Sualntlk faslı) Okuyanlar: Sabite Tur, Mclahat Pars, Müzehher Güyer, Ekrem Güyer, Muzaffer Birtan. — 19 00 M. S. Ayan ve haberler. — 19.15 Tarihten bir yaprak. — 19.20 Yarım eaat dans (pl). — 19.50 Akşamın karma müziği (pl). — 20.15 Radyo Gazetesi. — 20.80 Şarkılar. O-kuyant Nadir Duyguluses. — 20 45 Çeşitli hafif müzik (pl). — 21.15 Müzikle gezi (pl).
— 22.00 Konuşma: Spor saati (günün haberleri). — 22.15 Dans müziği (pl). — 22 45 M. S. Ayarı ve hnherler. — 23.00 Program ve kapanış.
(pl), — 13.30 öğ-mllzlğl (pl). —
programı ve ka-
— 18.00 M S. A-
ÎSTANBULı
12.57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Öğle korneri (pl). — 13.45 Saz aserîeri ve ayun havalan. — 14.00 Serbest saat. — 1405 Xavlor Cgut ve Vİnconto Lopuz orkestralarından dans müziği (pl). — 11 30 Şarkılar. — 13.15 Dinleyici İstekleri
(Klâsik batı müziği) — 16.00 Sar. eserleri, çarkı ve türküler (pl). — 16.30 Konçerto (pl).
— 17.10 Dans mllalğk — 17.45 Caa müziği
(pl). — 18.00 Sevilmiş enerlerden melodiler (pl). — 18.20 Fasıl heyeti konseri ‘ Muhayyer,,. — 19.00 ılaberler. — 19.15 İstanbul haberleri. — 19 20 Şarkılar. — 20.00 Serbest saat, — 20.10 Bestekâr slmelnn: Franz Schu-bert (pl). — 20.30 Klâsik «a« eserleri. —
20.45 Spor nashıhallerl (Konuşan: Eşref Şefik). — 2100 Bev Atladı - Radyofonik komedi. — 21.35 Valeler (pl). — 21.45 Şarkılar.
— 22.20 Dan« orkcatrelan geçidi (pl). —
22.45 Haberler. — 2300 Hafif gece müziği (pl). — 23.30 Dans müziği (pl). — 24.00 Programlar ve kapanış.
LONDRAı
7.40 Dluleytcl Istoklerl (Huflf müzik) (19 76 m ). — 8.00 Konçertolar (16 84 m.). — 11 00 Dinleyici İstekleri (Konser müziği) (16.84 m.). — 14.30 Operada geceler (11.49 m ). — 17.15 Edlnbıırg Enternasyonal Festivalinden müzik (16.84 m.).
bir ak-d(> fa-
metre kadar genişlikte büyükçe kapalı çadırda oynuyor. Bilhassa şam yemeğinden sonra hıncahınç luyor. Beş altı kız önce toplu bir
atî yaptıktan sonra teker teker hem şarkı söylemeye, hem de varyete numaralan gÖBtermlye başlıyorlar:
“Yüksek minareden altını kendimi, Türlü çiçeklerden aldım rengini i”
Bunu da “Oyalı da yazma başında”, “Çek deveci develeri yokuşa a-man”, “Üsküdardon geçer İken,, gibi piyasanın en seçkin, ünlü türküleri takip ediyor. Kendinden geçmiş bir kemanemin, bir cümbüşün ahengine uygun yan çıplak, boyalı varyete kızlarının bel kmrmalan. göbek atışları, titremeleri, bacak ayınşları terli göaler ve yan açık ağızlarla kıpırtısız seyrediliyor. Bir seyirci «an kız oynarken dayanamadı, yamndakine:
— Kemik yok namussuzda yahu.., diye fısıldadı.
Her numaradan sonra İki lüks lâmbasının aydınlattığı ufacık sahneye alkışlar, ıslıklar, yaşalar gönderilir. Çoklan da oyuncuları kızdırmak için olacak boyuna:
— Kemancıya şak şak., diye bagı-
rıyor.
İçilen sigaralardan içerisi ok bir dumanla dolmuştur. îki saat kadar süren şarkılı oyunlardan sonra kısa bir komedi oynar. O da yarınki temsilin fevkalâde olacağını bildiren küçük bir nutukta sona erer. Gece yansına yakın tiyatronun ağır havasından dağılan köy delikanlıları bir “A-nadolu tiyatrosu”nda geçirdikleri u-nutulmaz dakikaların hâtırasını yataklarına kadar götürürler.

Ertesi gün, gün yükselene doğru panayırda satışlar hızlanır. Bir yanda hayvan pazarlıkları yapılırken bir yandan da satıcı barakalarında herkes kolunun erdiğince ahş-verişınl yapar; top top allı güllü basmalar, renk renk boncuk, teşbih, bilezik, yumaklar İçinden payına düşeni alır. Satıcı curcunası da artık son haddini bulmuştur:
— Elma bu yanda, elma bu yanda..
— Buz deryası can sefası!..
— Boş yok, ne alırsan on kuruş... Panayır yeri kendine has gürültüsü, tozu toprağı, kalabalığı içinde kaynaşır durur.


8 Eylül 1950
T E N t Î8TANBUL
Sayfa 15
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
Devlet kırtasiyeciliğile mücadele
IZVN yıllardan beri şikâyet nıev-”zuu olan devlet kırtasiyeciliğinin, gnn romanlarda yine ele alındığını; zaman, para ve enerji kaybına sebebiyet veren bu hastalıkla yeııl iktidarın, ciddi bir şekilde, mücadele etmeye hazırlandığını memnunlukla (iarenmiş bulunuyoruz.
Bir taraftan devlet memurlarının, diğer taraftan devlet dairelerine İşi düşen vatandaşların her fırsatta şikâyet ettikleri devlet kırtasiyeciliğiyle mücadeleye acaba nereden başlamak lâzımdır?
Kanaatimizce, bu İşe evvelâ Maliye Bakanlığından başlamak, mücadeleyi bir dereceye kadar kolaylaştırmış o-lacaktır. Çünkü biliyoruz kİ; devlet dairelerinin maddi bakımdan kırtasiye İhtiyacını temin vazifesini de üzerine almış bulunan Maliye Bakanlığı, bu bakımdan ar çok İhtisas sahibi olmuştur. Bütün devlet dairelerinde, bir yıl içinde hangi cinsten, ne miktar malzemenin sarfolunduğrunu. bunların hangi resmi muamelelerde, lüzumlu veya lüzumsuz şekilde kullanıldığını, devlet bütçesine her yıl kaç ınilyun liralık bir masraf kapısı açtığını en İyi bilen veya bilmesi lâzım gelen merci Maliye Bakanlığıdır.
Devlet gelirlerini tahsil ve devlet masraflarını mürakabe ve tediye etmek gibi en mühim bir vazifeyi taahhüt etmiş bulunan bu bakanlık, ta-biatiyle paradan ve »Amandan tasarruf hareketlerinde de diğer bakanlıklara önderlik edecek bir mevkidedlr. Şu halde kırtasiyecilikle mücadelede birinci derecede rolü bulunduğuna 1-nandığımız Maliye Bakanlığının, evvelâ kendi bünyesi içinde, sonra da diğer bakanlıklara alt devlet daire ve müeaeeselerinde, hâlen cereyan etmekte olan ve kırtasiyeciliğin mükemmel örneklerini teşkil eden sarf formaliteleri üzerinde şekil değişikliği yapmak bu re tiyle, bu mücadelede muvaffak olacağını zannetmekteyiz.
Alâkalılarca bilindiği üzere» memleketimizde bütçeden sarfiyatı İst ilzam eden muameleler, bu işleri yapmakla vazifeli kimselere karşı itimatsızlık eeası üzerine kurulmuştur. Kanuni müeyyidelerle sarf formaliteleri genişletilmiş, uzatılmış, miktar itibariyle büyük olmayan paraların sarfın-da bile, fuzuli denecek kadar kâğıt, yazı ve İmza bolluğuna kıymet ve e-hemmlyet verilmiştir.
Bir taraftan bu formaliteleri yapmakla vazifeli memurların, diğer taraftan devlete İş yapan veya mal satan vatandaşların en çok şikâyetini mucip olan kırtasiyeciliğe ait bir tek misal vermekle İktifa edelim: Devlet dairelerinin ihtiyacını teşkil eden herhangi bir hizmet veya malın yapılması veya tedariki İçin evvelâ: ‘•Lüzum müzekkeresC’ne ihtiyaç görülür. Bu vesika, işin tenevvüü gözö-nünde tutularak, oldukça geniş bir hacimdedir. Fakat* ekseriya yalnız bir satırı doldurularak tarlhlenlr ve İmzalanır. Bu tezkereyi dairenin sn büyük âmiri görür, kabul ederse İm-7411ar, etmezse çöp sepetine atar. Lüzum görülen İhtiyacın giderilmesine — bütçe formülleri dahilinde olsa bile — dairenin âmiri karar veremez. Satın alma komisyonunun karan lâzımdır. Amir, komisyon başkanlığına hitaben karar istihsali için yazı İle teklifte bulunur. İşin garibi komisyonun başkam da kendisidir. Ü-yeleri davet eder. Bunlardan biri Maliye Bakanlığının organı ve murakıbı durumunda bulunan muhasiptir. Kendini, buna benzer bir çok komisyonlarda da üye olduğu ve ayrıca devamlı tediye organı sıfatım taşıdığı İçin, asıl vazifesinden her zaman ayrılamaz veya İki ayrı komisyonda, aynı umanda hazır bulunamaz. Pazarlıkla yapılacak nispeten daha ehemmiyetsiz işler için çağırıldığı komisyona gitmeylverir. O gelmedi diye komisyon toplanmazsa |ş gecikir. Buna bl-
Yozan : Nihat Sayâr
nnen. itimat ettiği diğer üyelerin “yazılı kararlını sonradan İmzalar. Mutabık kalınan fiyat üzerinden İşin veya malın bedeli taayyün etmiştir, tşin taahhüt edilmeline mukabil, dev. letin de para tesviyesini taahhüt eylemesi lâzımdır. Bunun İçin de ayrıca bir “taahhüt varakanı,, tanzim edilir. Bu vesikanın üzerindeki kayıtlar hemen hemen aynen, onu takip edecek dördüncü vesika üzerinde de vardır. Bunun ismine de “tahakkuk müzekkeresi., denir; hu vesika işin yapıldığına, malın muayene ve tesellüm edildiğine dair ayrı sütunlar, tablolar ve Umreleri İhtiva eder. Arka tarafı “t-tâ emri,, adını taşıyan — ki bu da eskiden ayrı bir vesika İdi — ve itâ âmirinin, tediye organı olan muhasibe verdiği yazılı emirdir. Buna ait tabloların İçinde de aşağı yukarı tahakkuk müzekkeresinin içindeki kayıt ve malûmatın aynı bulunur. Yalnız İbareler değişiktir. Bu sarf evrakına çeşitli faturalar, ambar tcaellüm ilmühaberleri, pullu, İmzalı makbuzlar eklendikten sonra, vilâyet ve kazalardaki muhasiplere gönderilir. Bunlar tarafından tekrar tekrar tetkik ve kontrol edildikten sonra, istihkak sahibine, haftanın muayyen tediye günlerinde, müracaatı bildirilir.
Devlet alacaklısı, tablatlyle bütün bu formalitelere vakıf olduğu İçin, kaybedeceğini tahmin ettiği vakit ve yol masraflarını, belki de tahsili gecikecek olan parasının faizini, satış fiyatına eklemekte herhalde tereddüt etmemiştir.
Devlet dairelerinde asıl ve suretleri ayrı, ayrı olmak Üzere bu matbu varakalar ve cetvellerin doldurulması İçin bir çok memurlar çalışır. İmza salâhiyetini haiz âmirler, yalnız bir tediye İşi için 7-8 yere imza koymak mecburiyetindedir. Bunlan imzalarken vakit kaybederler. Çünkü salâhiyetleri yoktur, ama mesuliyetleri çoktur.
Yukarıda sıraladığımız sarfiyatla İlgili vesikaları, daha pratik ve tasarrufa daha riayetkar bir şekilde, değiştirmek veya birleştirmek Maliye Bakanlığı “Maliye müşavere encümeninin salâhiyeti dahilinde olan bir iştir. Bu yapıldığı takdirde hem zamandan. hem kâğıttan tasarruf temin edilebilir.
Sarfiyata müteallik formaliteler I-se, İtâ âmirlerine, hiç değilse küçük ve orta masraflar İçin, daha geniş salâhiyetler vermekle azaltılabilir. Bunun İçin de Muhasebel Umumiye Kanununda değişiklikler yapmak Ik-tlza eder.
Memur sayısını azaltmak, devlet masraflarını daraltmak, bu ve buna benzer kırtaal faaliyetleri önleyecek tedbirlerle kabil olabilir. Bu tedbirleri almaya teşebbüs edecek en salâhiyeti! ve tecrübeli teşekkülün Maliye Bakanlığı okluğunu sanıyoruz.
Fransanın yeni ithalât lisansları
Paris (Hususi) — Fransız Maliye Bakanlığı, ileride lisansan ithal edilebilecek malların bir listesini neşretti. Bu listede, boynuz, çay, kobalt ve kadmiyum ksit ve hidroksit, baryum ve kadmiyum sülfit, magnezyum ve kobalt karbonatlan, demir ve kurşun kromatlan, Jüt ve sun! iplikler, floş İpek, iplikler ve diğer bazı maddeler vardır.
Bakanlık aynı zamanda İleride İhracat lisansı aranacak olan mallann da listesini neşretmlştir. Bu liste, demir ve çelik borular, kimya endüstrisi İçin lâzım olan bir çok makineler, ölçü âletleri, elektrikli motörler gibi mallar vardır.
Avrupa Ödemeler Birliğinden ne
gibi başarılar beklenilmektedir
e
yanın her tarafında milletlerarası ticaretin finansmanında kullanılan yegâne Avrupa dövizidir.
dikkate şayan iştirak aynı
bir delilidir, ramanda ’ Bü-
Londra (Hususi) — Büyük Brlfanyanın tam bir üys sıfatiyle ve özel ihtiraz! kayıtlar serdctmekslzln Av. rupa Ödemeler Birliğine ’ İştiraki, Sterling Bölgesine karşı Ingiliz sorumluluklarının buna muvazi olarak Avrupaya müteveccih sorum-luluklariyle imtizaç ettlrilebüeceğl-nln Bu
yük Britanyanm Avrupa ile işbirliği yapmak hususundaki arzu ve ka-rannın delilidir.
Avrupa ödemeler Birliğinin akdine yol açan uzun ve müşkül müzakereler devamınct İngiliz temsilcllen Israrla sterllngin özel durumunu belir-tegelmişlordir. Yine o sırada bu münakaşa ve İleri sürülen mütemadi İhtiraz! kayıtlara şüpheli bir nazarla bakılmış ve bunun lüzumsuz olarak Avrupa işlerine karışmamak hususundaki ananevi İngiliz hareket tarzının müeyyidesi olduğu ileri sürülmüştür.
Halbuki îngillzler tarafından ileri sürülen İhtiraz! kayıtlar tamamlyle ayrı bir mahiyette idi. İngiliz malt çevreleri bu hareketle milletlerarası bir ödemeler mekanizması olan sterling sistemine zarar geleceğinden çekinmekteydiler. Zira sterling sistemi tamamlyle sıhhatli bir mail sistem olup, dünyanın her tarafında ticaretin finansmanında değerli iş görmektedir. Avrupa ödemeler Birliğini formülleştirmek için müzakerelerin ilk devirlerinde hazırlanıp sunulmuş olan projelerden bazılariyle bu yeni teşekkülün kliring için yegâne kanal veya ajanlık olması, Avrupa memleketleri arasındaki ticaret sırasında biriken alacak ve vereceklerin münhasıran bu teşekkül kanallyle müvazenelendlrll-mesl teklif edilmiş bulunmaktaydı. Aynı tasarılara göre, mevcut bütün ödeme andlaşmalan iptal edilecek, aynı tarzda alacaklı ve verecek!! sterling hesaplan da silinip Avrupa memleketlerinin paralan derhal Av-^rupa Ödemeler Birliği genel kasasına devredilecekti, düşüren olmuştur, itibariyle dalbudak
masının bertaraf edilip yerine henüz tecrübe edilmemiş Avrupa ödemeler sisteminin ikamesi gözönünde tutulmaktaydı.
Müzakereler karşılıklı
nispetler da-muhafaza e-kazançlannın (Sterling böl-
Bu şekilde sterling sistemi Avru-pııda, Avrupa ödemeler Birliğiyle yanyana işlemekte devam edecektir.
*
Diğer Avrupa memleketlerinin ellerindeki fazlalığı hangi hlllnde sterling olarak dcceklerjnl sterling vüsati tâyin edecektir.
gesi Avrupa İle ticaretinde bir fazlalık ümit ettiği cihetle bazı memleketlerin ellerinde kalacak fazlalığın büyük bir yekûn tutmaması melhuzdur). 8anlyen fazlalığın vüsati, bu memleketlerin stvrllnge olan güvenleriyle de tâyin edilecektir. Neticede Büyük Britanyanm yeni sistemden çekinmesine lüzum yoktur. Son 3 aylık rakamlar, İngiliz altın ve dolar stokunun yükseldiğini belirttiği gibi sterling bölgesinin dolar memleketleriyle olan ticaretinde hakikî bir fazlalık müşahede edilmiş ve Ingiliz mâliyesinin sağlam durumu tamamıyla meydana çıkmıştır. Bütün bunlar sterllngin asli kuvvetini tebarüz ettirmektedir.
Avrupa ödemeler Birliğinin v asi! prensip!, dövizlerin serbestçe transferini mümkün olduğu kadar geniş bir sahaya teşmil etmektir. Avrupa arası ticarette fazlalık ve açıkların otomatik kompansasyonunu gözö-nünde tutan yeni anlaşma, İki taraflı Ödemeler muvazenesi mefhumunda inkılâpçı bir aynlma ve ileri a-dım teşkil etmektedir. Avrupa ödemeler Birliğine üye olan her memleket bundan böyle diğer üyelerle a-rasındakl ödemeleri muvazenelendlr-mek endişesinden serbest kalabilecektir.
Kısa Haberler
Amerikanın çelik İMtlhnalt
it Bir memleketin harp kabiliyeti bugün az çok istihsal ettiği çelik miktarı ile ölçülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri 1950 başından 1952 sonuna kadar çelik kapma imkânlarını 5,7 milyon ton arttıracaklardır. Bu adet, çelik endüstrisinin ele almış olduğu en muazzam gelişme programım temsil eder. Birinci Dünya Harbin-ne girerken Amerika Birleşik Devletleri senede 37,28 milyon ton çelik yapıyorlardı. îkinci Dünya Harbine 74 milyon tonla girdiler ve hali hazırda 90,79 milyon ton çıkartıyorlar, (ölçü 1000 kg.lık tondun. Dünyanın bütün geri kalan çelik İstihsali ise 78,9 milyon tonu geçmiyor.




Irak petrolleri
Irakta Klrkuk petrol sahasından Akdenize kadar 500 millik bir boru hattı döşenecektir. Bu lşde kullanılacak 30 ve 32 inçlik (759 m/m ve 810 m/m İç çapındaki) borular için CaBfomla’da 136.000 ton çelik kullanılacak ve İmalât bir yıl sürecektir.
Sıınî gübre istihsal rekoru
Amerika Birleşik Devletler tarihinde suni gübre istihsal rekoru kırılmıştır. Geçen mevsim çiftçilere 16.818.000 ton çeşitli kimyevi gübre dağıtılmıştır. Türkiyentn yıllık suni gübre istihsali 16.800 ton civarındadır.
Manganez kıtlığı
Rusya Amerikaya yaptığı martga-nez cevheri İhracını 1948 den beri sıkı sıkıya kıstığından, Amertkada muhtemel bir harpte hasıl olacak İhtiyacı karşılayacak kadar man -ganez stoku yapılamamaktadır. Buna çare olarak Madenler Bürosu düşük tönörlü cevherleri İşleyebilmek için yeni usuller üzerinde araştırmalar yapmaktadır. Muafiyeti!
sinekler Amerikada bazı muzır
2,4-D adı verilen bir ilâç kullanılmaktadır. Bu madde pamuk bitkisine zarar vermeden, muzır otların yüzde 85-95 ini öldürmektedir, Fakat geri kalanların tohumlarından yetişen müteakip ot nesli 2,4-D ye karşı iki defa daha dayanıklı olmaktadır. Aynı şeklide kara sineklerin de zamanla DDT ye karşı muafiyet kesbettik-leri tesblt edilmiştir.
otlar ve
pamuk tarlalarında otlan öldürmek için
Londrayı endişeye yeni tasarının bu veçhesi Zira bu tekliflerle esas Öteden ben yerleşmiş ve salmış sterling mekaniz-
Yeni sistem ödemeler andlaşması-nın Bağlıyacağı diğer bir istifade de dolar kazançlarının artışı olacaktır. Avrupa Ödemeler Birliğinin tahakkukuna çalışacağı başlıca gaye, Avrupa arası ödemeler muvazenesinde makul bir istikrar sağlamak olacaktır. Ancak bunu baçarmak suretiyle dünyanın her tarafında dövizlerin tam konvertibilitesi gayesine ulaşılabilir.
sırasında bütün llgi-tâvizlerde bulunduk-
Buna bilhassa, Akitler tarafın-kabul edilen “döviz opsyonlan.. Bu sistem meselâ ster-
İller
lan zaman bu korkular zail olmuştur.
dan
sistemi yardım etmiştir, gereğince alacaklılar,
Ilng veya frank gibi her hangi bir döviz faziahklannı ellerinde muhafaza edebileceklerdir. Bu opsyon u-mumlleştlrilmiş ve bütün dövizlere teşmil edilmiştir. Fakat bunun her şeyden evvel sterltnge şâmil olduğu bârizdir.
Zira bu para hemen hemen dün-
YARIN AKŞAMA
kadar yatıracağınız her
100 Liraya
21 eylül krşldrtd İçin bir kur’a numarası verilecektir
AKBANK
YENİ İSTANBUL'un
Biiyiik Eşya Kur'asında
İsviçre seyahatini kazanacak
olan bir okuyucumuzu
SWISSAIR
UÇAKLARI
îsviçreye götürüp getirecektir

| VİYANA MEKTUBU
Avusturya sanayiinin 1949 daki durumu
Viyana (Husus!) — Türlü kaynaklardan alınan raporlara göre 1949 yılında Avusturya sanayiinin istihsal seviyesi umumiyet İtibariyle yükselmiştir. Yükseliş, geçen senelerin a kaine olarak devamlı surette elektrik enerjisi saklanmasından va Marshal) Plânı çerçevesi İçinde muhtelif sanayi bölümlerine sermaye yatırılmasından ileri gelmiştir. Buna, mübadelelerin serbestçe yapılmasına doğru İstikamet alan milletlerarası ticaretin durumundan faydalanan dış ticaretin İnkişafını katmak lâzımgeilr. NUhşalin nispeten artması vs bol miktarda ma) arzedllmiş olması hayatın biraz ucuzlamasına yol açmıştır.
Buna mukabil, mevsim İcabı olarak başgösteren İşsizlik sene sonuna doğru en yüksek haddine vardı. Fakat sanayi istihsali müsait bir şekilde gelişmeye devam etmiştir.
Maden sanayi! — Demir, kurşun ve çinko istisna edilirse madon sa-nayü istihsal bakımından 1937 rakamlarını bile geçmiştir. Mesela kömür İstihsali 1937 senesindo 3.472,000 ton İken 1M9 da 3,998,000 tonu buluyor. Demir, ham magnezit, bakır, pirit, kurşun vo çinko istihsalinde de. Öteki yıllara nispetle yüksek rakamlar kaydedilmiştir. Maden sanayiindekl bu gelişme bilhassa Marshall Plânına göre yapılan sermaye yatırmaları sayesinde sağlandı. 1949 yılı içinde, ballıca kömür madenlerine olmak üzere, özel ERP faslından 60 milyon şlllng yatırıldı.
ihracat umumiyetle artmış ve bazı maddeler 1948 senesine nispetle yüzde 30 veya 20 daha fazla miktarda ihraç edilmiştir.
Demir istihsali — Demir ve çelik İstihsali de hayli artmış ve meselâ 1937 de 387,601 ton ve 1948 de 613.109 ton çıkarılmış olan ham demir 1949 da 837.748 tonu bulmuş, ham çelik İse 1937 de 650.000 ton İken 1949 da 834,574 tona yükselmiştir.
Elektroteknik — Bilhassa Marahall Plânı çerçevesi içinde verilen ham maddeler sayesinde istihsalin bn sa-hAdn da arttığı görülüyor Meselâ ampul İstihsali 25 milyona, kabloları
45,000 kilometreye, T. S. F. âleti sayım 182.000 parçaya çıkmış ve hemen her bölümde dahil! ihtiyaç temin edilmiştir Elektroteknik sanayiinde ihracat da pek müsait bir şekilde inkişaf etmiştir. Âlet ve makineler yalnız eski müşterflorl olan Balkan memleketlerine değil fakat mühim miktarda Batı ve denizaşırı memleketlerine dahi İhraç edilmiştir. T.S.F. âletlerinin vüzde 10 kadarı da dış ülkelere satılmıştır.
Makine sanayii ve demir ve çelik inşaat — Makine sanayii ile nakil vasıtaları ve demir ve çelik İnşaat sanayi!, hemen her bölümünde istihsal! mühim bir ölçüde çoğalttı. İstihsal 1948 de 74.000 ton İken 1949 da 125.000 tona, kıymet İtibariyle de 540 milyon şllingden 1,076.000.000 şilihg'e yükselmiş bulunuyor. •
Son iki yılın fiyatlan karşılaştırılırken 1949 da fiyat değişiklikleri husule geldiğini unutmamak lâzım geldiği gibi, vaktiyle Alman malı olan müeaseselerden biç biri 1948 rakamlarına dahil edilmediği halde 19-19 hesaplarına (kısmen rahmin yoüyle) ithal edildiklerini de hatırlamalıdır. İstihsal, bilhassa makine ve lokomotif inşası alanında ilerilemiştlr; bunların yüzde elli kadarı da ihracata ayrılmıştır.
Nakil vasıtaları sanayiinde de İstihsal 1948 senesine nispetle mühim ölçüde artmış bulunuyor. Meselâ hususî araba inşası 13 ten 1,838 e, kamyonlar 776 dan 1,789 a, otobüs ve troleybüsler 124 ten 567 ye. traktörler 4,141 den 4,235 e. motosikletler 7,589 dan 12,759 a, bisikletler de 110.457 den 153,875 e çıkmıştır.
Makine ihracatı da dikkat! ç*ker derecede gelişmiş olup 1948 de 57.5 milyon şlling kıymetinde 4,000 tonluk makine sanayii mahsulleri ihraç edilmişken 1949 da 202 milyon şiling kıymetinde 23,150 ton İhraç edilmiştir.
Nakil vasıtaları İhracatı da 1948 rakamının 4 misline çıkmıştır. Yalnız, dünya piyasası fiyatlan Avusturya sanayii için elverişli olmadığından bisiklet ihracatı azalmıştır.
İthal lisansı müracaatları
Dün, T. C. Merkez Bankasının Önünde bir tüccar kalabalığı vardı
Dış ticaret rejiminin İthalâtı alt hükümlerinin 1 eylülden itibaren tatbik edildiği yazılmıştı. Dün de ithal lisansı almak isteyen İthalâtçılann erkenden T. C. Merkez Bankasında sıra beklemek İçin toplandıklan görülmüştür. Alâkadar tacirler, Merkez Bankasının İthal lisansı muameleleriyle meşgul olmak üzere kâfi derecede teşkilât yapmadığından şikâyet etmektedir. Merkez Bankasının salâhiyettar memurları da. kararnamenin tatbikına başlandığı ilk günlerde, tahmin edü-mlyecek derecede müracaatle-
Adanada pamukçuluk şirketi kuruldu
Şirket, devlete ait Çırçır Fabrikasını almak istiyor
Adana (Hususi) — Merkezi Ada-nada olmak üzere “Pamuk Ticaret ve Sanayii Türk Anonim Şirketi” adı altında büyük bir şirket kurulmasına teşebbüs edilmiştir. Müstahsilin elde ettiği mahsulü, bilhassa pamuk ve çiğidi değerlendirmek maksadlyle Çırçır, prese, dokuma, nebatî yağ. değirmen tesisleri kurmak veya bu neviden kurulmuş tesisleri satın almak. zlrast mücadele ilâçlan imalâthaneleri vücuda getirmek, ziraat makine ve âletleri ithal etmek gayesini güden şirkete hissedar kaydına başlanmıştır. Şirket bu bölgede devlete ait bir çırçır ve bir nebat! yağ fabrikasını satın almayı birinci plânda düşünmektedir.
rin çoğaldığını, hattâ bu servislere yeni memurlar verildiği halde, yine bütün bu müracaatlerin tatmin edilemediğini ileri sürmektedirler.
Bütün bu tehacüme rağmen, listelerde gösterilen malların hepsine lisans verilemediği, müracaatlerin e-hemmlyetlne göre, bir tasnife tâbi tutularak incelendiği anlaşılmakta^ dır.
Bazı tacirlerin zannettiği glbt listelerde Hân edilen her malı getirmek için döviz pozisyonlarının müsait olmadığı görülmektedir.
Sade yağ fiyatlan
Ticaret Borsasmda Ardahan yağlan 295 kuruştan, Kars yağlan da 35o kuruştan muamele görmektedir. Piyasada toptan Trabzoı^ yağlan ise 350 . 380 kuruş arasındadır. Trabzon ve civarındaki yağ bölgelerinde sade yağ mahsulü bol ve ucuzdur. Geçen hafta Akçaabad kasabasında 290 - 300 kuruş arasında yağ satışı olmuştur.
Adanoya yeni ziraat makineleri geldi
Adana (Hususi) — Motöriçşmek hususunda hızlı adımlarla İlerleyen Çukurovaya hemen her gün bir çok traktör» ziraat makine ve âletleri gelmektedir. Adana Ovasında mevcut 5 bin küsur traktöre İlâveten, son günler zarfında Zirai Donatım Kurumu Fordson Diesel, Massey Harris traktörlerinden bir miktar daha getirmiştir. Satışlar serbest olduğu için. İsteyen İstediğini kolaylıkla alabilmektedir.
Borsalarda vaziyet
İstanbul Borsası
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
Kapanış
Açılış
İstanbul
Bugün
Bugün
Eaid Kapanış
8on Kapanıp
Ticaret Borsacında fındık üzerine mahdut miktarda İş olmuştur. Diğer maddelerin durumunda kayda değer bir 1 şey yoktur.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Borsasmda İse. yalnız %6 faizli İkinci tertip kalkınma tahvili üzerine muamele olmuştur. Altın piyasası yine durgun bir çehre arzetmektedir.
İzmir:
Altınlar
flen-Turk'ta ı onnu; I 35
Gümüş, Plâtîn
QQmUş Or.
PlAUn “ .......
Zürich Borsası (Serbest)
New-York Borsası
Dun
En kİ kur
194)
M —
105.—
Adana Ticaret Borsası
230.—
235.—
U 1/4
U V4
290.—
Londra Borsası
Trabzon Ticaret Borsası
Şirket Tahvilleri
100.—
270.—
Şirket Hisse Senetleri
]«.—
Eskişehir Ticaret Borsası
217.—
Ecnebi Tahviller
ss.ıı
38 16
38.40
257.—
232 —
73.—
72 —
64.—
«4
69.—
67.60
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
40 -8L-
AkaJa Akala Akala yeril yeril
257>-
232.—
%6
%6 %7 %7
%7
%7
%1 %7
Buğday yumuşak Buğday sert
Arpa .. ....m
Dulrumn Ham M ad d el eril nftlk (ana mal) ...t..t—w TlfUk (NatUrel) __________
Yapuk Trakya (Kırkım)
Keton tohumu (Tonu=rSterİlng) D c* m bay
Kal kllta ........;jrın--.-.nr-\r
Yor fıatıgı Hindistan ...........
91T.— 200.— 180.— ISO.—
ŞO0.—
BOO.—
80.— 100.—
• ••
42-
40.—
■4 «#«••(•»••••
s.n
102.—
1 30
20.62
111.-
et
leUkTMi istikrarı
• 9
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
Pamuk
8.86
105.—
T.30
Nebati Yatları Zeytinyağı (İD.D. Sunamyağı (Raf. Ayçiçeği (Rafine
Fındık yağı (Çtirilk)
66.6
48.—
35 — 248.-190.-160-180-U(K-
17.—
Ikramlyall tahviller
1933 firğauı ....
1V38 İkramiyen Milli MÜdafua I 194)
1941
1/2
1949
1948
Milli Müdafaa
1949
1934
1934
194]
194)
1941
Mili)
29.—
28,—
24.-
20.-3L-
98.-100.— 100.-
2Z.30
63.—
05 70 96.40 96.— 06.40 91.35 06,50 97.60 31.30
20.25 20 04
20.25 20,52 20.20 21.-
20.20 20.70 21.03
65.— -46.—
33 — 275.— 105.-160.— 172.6 109.—
17.—
22.50
20.25
20.05
97.7ü
98,40
95.30
480.— 600.— 300.—
28.—
30.—
18.10
11.— 25 —
46.—
34.—
32.—
60.—
24.—
Gününde Borsada muamoicsi LcögU edilin e m İş tahvilat ve eshamın ara ye taloplere göre taayyün eden takribi piyana dökerleri»
Müdafaa
• »
83 —
60.—
6.-15.2b 23.60 16.25
tenekell) sıra) çıplak)
100.-
98. — 08.—
99. -
98.-100.-
09.— 22.-
20.80 21 —
21.61
22.-
22.-
21.45
22-
20 90
21.20
38.30
38.38
38.60
88 ••
Demiryolu
• 8
20.20
LLL-
üzüm çeklrdeksla No.8 tnelr A ecrlol No. 8....
B serisi No. 108 : Akala i
Akala U Akala IU yeril ......
yağı (rafine) çekirdeği
30 20 60.— 34.—
35.20
90.— 300.—
40.— 110.—
95.-
280.-
ıso.— 17E— 200.—
Hum dertleri
Bigır salamura (kasap) KL Kaç) tualu kuru kilosu Koyun hava kurusu kilosu
T C Ziraat Bankası .....
Anadolu D.î. Tertip A/B.
•* M •• C,
n - -wo n M Mtlmea Senet
Mısır Kredi Fona)ve 1903 | 172.
T.C. Merkez Bankımı Türkiye İş Bankası .. Türk Ticaret Bankam Aralan Çimento
Şark Değirmencilik MIH) Reenürans ..........
lluftday (Buşelt=Sent)
Sert Kış mahsulü No. 2
Kırmızı •• •• No. 2 ..
Pamuk Mlddllng (Ubraal=SanD kım •«••••»••••••••«•«•»•»«.....•• Arahk
S! 'i rl .»..m.*. «**•••••••••
nftlk (Llbr(m!=Sent) ,r.T-1fr-T-,. Teksaa No. 1
Fındık (LibresIzrSent) Kabuklu yeril trl “ orta
İthal malı İç İthal malı (Ubresl=$ent) coklrdeksls seçme
Marn Kayralar ı teindik (kabuklu stvrl) — Fındık (İç tombul 1950).,. Cavla (kabuklu) .....
Ceviz (Iç natürel)
•9
l^evnnt İç Ekstra iri
Kurn Uıtlm
Thompson
Keten tohumu (Bu$el1 = polar)
Mlnnrapolls
Katar (Llbresl=Sent) Levha-teneke GOO libre dolar)
1 -----
11 —_ uı ______
IL I •••••••
I .....
81 rsjı-Erzurum L... tl.-Vll...
L... a.-uı.«
I.« H.~
IU. ..
IV. ..
eoeoMaa
Demiryolu IV Demiryolu V 1949 Ikramlyall Diğerleri Demiryolu VI „ Kalkınma
Hobobatı
Buğday yumuşak (Tüc.)
Buğday Ofis ..........
Arpa yemlik (dökme) Mihif san (çuvalı) Fasulye tombul «• - -IT— Fasulye Çah «ert K uşyeml
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil
Nohut ne türel - ---
fuğh tohumlar ı Ayçiçeği tohumu Keten tohumu ... Kendir tohumu . Susam ...........
Yer fıstığı kabuklu
Külçe Yeti Gr. Külçe Drcuaıa.
Cumhuriyet ... Rraat
Ham İt
Gulden tngllls .....
Fmnsıa kok
Napvieon LL1 « tsvlçre .....
YABANCI BORSALAR
1 Sterling
100 Dolar
100 Frangı
100 İsviçre Fr
100 Belç. Fr.,.^w
100 İsveç Kr..^
100 Florin ____
100 LJret
100 Dranmi
100 Escoudoa ...
Bugün
Eski kur
Lira
4.87
4.91
36 20
30.70
Lira
4.86
4.90
36.10
— - -
2/IX/1950 Cumartesi
MEMLEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
Üzüm İhracatçıları arasında günlerden beri mevcudiyeti İddia edilen anlaşmanın çözülmesi üzerine bugün öğle vakti Borsada üzüm fiyatlan yükselmeğe başlamış ve 61 - 68 kuruş arasında mubayaalar yapılmıştır.
Hariçten yeni İşler geldiği İçin hafta başında fiyatların daha İki kunış yükselmesi İhtimali vardır.
İncir »piyasası hafta sonunda düzene girerek alıcı . satıcı münascbatı normal hale gelmiş ve yemiş çarşısında hiç mal kalmamışlar.
Bnrsada alivre pamuk plyaaasınıo bugünkü açılışı 14 kuruşluk bir düşüklük göstererek 280 den 266 kuruşa inmiş fakat bilâhare 270 kuruşa kadar bir kaç rnuarnele yapılmıştır.
En M*ğ> En yukan
10.- İL—
VTMDIB
a) %60 randımanlı kabuklu tombul b) îç sıra kontrollü

23 6 1950 İsviçre Frangı
Dammo En M**1 En yukarı
Türk Liram ...™ L- LıO
L)oi*.r .. — 4L33 4.84
St^rlink 10.70 10.90
Fransıı Frangı 1.16 1.19

124.— 30.—
5.—
15.20
23.26 ıa-
YENİ İSTANBUL
Sayfa 6
2 Eylül 1950
Haftanın Röportc ı
Bir güzel böyle seçildi

Büyük bir şair doğuyor
Güney Amerikayı hayrette bırakan harika çocuk
olıırıuz
Artman, halis
lİRt salonuna Muvakkat ev arkadaşımızın İstif İçin çok
istanbur'dan üç arkadaş, yere bağdaş kurarak şark işi jürinin küçük bir nümuneslnl gözler önüne seriverdik de rahatladık.
bir türlü sığamadık, sahibi, “Cumhuriyet,, teşrifatçıları, hepimizi uğraştılar. Biz "Yeııl
olduğunu bey-san ı.vomunuz. damarım
“Geme to Earth - Toprağa Gitti’’ romanı meşhur İngiliz yazarlarından Mary YVebb tarafından 1917 senesinde yaratılmıştı. Mary VVcbb’In romanları. Toprağa Gitti de dahil ol ırak üzere o zamanlar pek tutuüna-mışlardı. Fakat romancı kadın 46 yaşında ölünce, birdenbire büyük bir şöhrete ula;tı. îşin garabetine bakınız kı, şimdi de David O’ScIznlck milyonlarca Hra sarfiyıe Toprağa Gitti romanını renkli ol ırak filine aldırdı.
Filmin baş rollerinde Jennlfer Jones. David Farrar. Esmond Knight ve Cyril Cusack oynamaktadırlar. Jennlfer Jones, 1944 yılında, Song of Peınadctte filmindeki muvaffakiyetinden dolayı Akademi mükâfatını kazanmıştı. Bundan böyle, Dne1 in the Sun - Güneşte Düello. Matta me Bovary ve Portrait of Jennie - Jen-nie’nin Fortreai filmlerinde baş rollerde oynaçh
Londrada doğmuş olan David Farrar, Frleda, Black Narcissus, Mr. Ferrİn and Mr. Traill, The Small Back Roonı - Ufak Arka Oda ve Diamond City - Pırlanta Şehri film-lerİnde oynamıştı.
Filmin müziği, Brlan Easdale tarafından hususi surette bestelenmiş-tir. En ehemmiyetli parçalar. The Moııntain Ash - Dağ Külü, Shakes-peare’in, Sigh No More Ladies adlı eseri re Harps in Heaven - Cennetteki Harplar'dan ibarettir. Filmin devamlı musikisi de, The rlde of the Black Huntsman - Kara Avcının A-ta Binişi adlı bestenin, harp ve diğer telli aletlerin çalınmasiyle yapılmıştır. Bestekâr Brian Easdale, The Red Shoes - Kırmızı Ayakkabılar filmindeki son derecede enteresan ve kıymetli bestelerinden dolayı Oscar mükâfatını kazanmıştı.
Filmin dekorları Hein Heckroth tarafından yapılmıştır. Hein Heckroth da. Kırmızı Ayakkabılar filmindeki yüksek ve sanatkâr dekorları aebeblyle Oscar mükâfatını kazanmıştı.
Senaryonun yazılması, prodüktörlük ve rejisörlük. Michael Powell ile Emerle Pressburger tarafından yapıl, mıştır.
Toprağa Gitti : Hazel Woodus (Jennifer Jones), babası Abel (Esmond Knight) ile birlikte bir dağ kulübesinde yaşamaktadır. Abel Woo-dus, tabutçuluk ve arıcılık İle iştigal etmektedir. Çingene karısı öldüğünden beri, kızı Hazel tavşanlarla, tek gözlü bir kedi ile ve bilhassa Foxy ismindeki bir tilkiyle oyalanmaktadır. ,
Hazel bir gün, bulundukları mahallin yakınındaki bir köyün çarşı-aında yaptığı alışverişten geri dönerken, oturduktan arazinin beyi Jack Reddin (David Farrar) İle karşılatır. Genç adam, Hazel’e arabasında gitmeyi ve malikânesinde biraz dinlenmesini teklif eder. Hazel yürümekten çok yorulmuş olduğundan teklifi memnuniyetle karşılar. Hakikâtte Redöüı ayyaş ve ahlâksız bir adamdır.
Reddin, Hazer'i eve getirir getirmez içmeye ve genç kıza sarkıntılığa başlar. Onun maksadının kötü olduğunu anlayan Hazel, kıskanç u-gağın da yardımlyle evden kaçar. Fakat Reddin çok kötü ve ahlâksız olmasına rağmen Hazel’ln genç kız kalbini teshir etmiştir.
Bir müddet sonra Abel Woodua bir kilisede harp çalmağa davet edilir. Kilisenin genç papazı Edward Maraton, babasiyle birlikte gelen Hazer'i görür görmez âşık olur. Genç kıza evlenme teklifinde bulunur. Yeminini hatırlayan Hazel Woodûs, bu teklifi kabul etmek mecburiyetinde kalır Hazelin kendisinden pek hoşlanmadığının farkına varan genç papaz, evlendikleri zaman, Hazelin kendisine karşı otan hisleri değişincçye kadar, bir kardeş gibi hareket edeceğini bildirir.
Kilisede nikâhın kıyıldığı gün, Reddin peydahlanır ve Hazel’I gizlice kendisini görmesi için ikna eder. Neticede Hazel Reddin ile yaşamaya başlar. Genç papaz karısını zorla Reddinin elinden kurtarmaya çalı şır. Müthiş bir döğüşme ânında, Reddin Hazel'i çok sevdiği tilkisi Foxy’ ye kızgınlıkla bir tekme atar. Müthiş bir kızgınlığa tutulan genç kadın İnat için Reddini terkederek, ko-
Muammer Ali Kaytan
"Toprağa Gitti,, filminde Jtruı 1 fer Joııed’un iki güzel pozu
Hazel (Jcnnİfer Jones), babası Abel
casiyle beraber evine gider. Fakat papazın annesi ve kilisedeki diğer papazlar, günahkâr kadını araların-, da görmek istemezler.
Papaz, annesinin evi teaketmesine razı olur, fakat diğer meslekdaşla-rlyle başa çıkamaz. Bir münakaşa esnasında Hazel'in tilkisi ortadan yo-kolur. Reddin av köpekleriyle beraber tilkinin peşine takılmıştır. Hazel onları yakında bulunan bir tepede görür ve o tarafa dögru koşmaya ballar. Hazel tepeye ulaşınca bir çalılığa saklanmış olan tilkisini yakalar ve o anda üzerine doğru atiy-

* - i
Güzel artist Jennlfer Jones "Toprağa Gitti,,
filminde
(Esmond Knight) İle dağ kulübünde
1e hızla gelen Reddinden kurtulmaya çalışır. Kocası tepenin diğer cihetinden kendisini kurtarmak mak-sadlyle hızla gelmekte ve köpekler de genç kadının arkasında saldırmaktadırlar. Tepenin üzerinde bir çok eski maden kuyuları vardır. Ansızın Hazel bu maden kuyularından birine elinde tilkisi de olduğu halde düşer ve ölür. Ve birdenbire, aksi sadası diğer tepeleri de çınlatan korkunç bir ses işitilir., Toprağa Gitti... Toprağa Gitti...

Seçimi Halk Partisi kazanıyor—Kıraliçe, esmer erkeklerden Hoşlanıyor — Güzel etiketleri Aman gazeteci olmasın
Yazan ı
DUNDAN birkaç ay evvel Güney Amerikada, Arjantinin başkenti olan Buenos - Aires’te, yavrusuna çok düşkün bir baba küçük bir kitap neşretti ve bu kitaptan birer tane akraba ve arkadaşlarına hediye etti. Kitabın adı, Türkçede "Damlacıklar" mânasına gelen "Golistas”di, ve on İki yaşımdaki kızı Maria Cristina nın yazmış olduğu 33 şiiri ihtiva e-diyordu.
Fakat bu kitap, bir tesadüf eseri olarak, Arjantinin en büyük iki gazetesi olan Prensa ile Naclon gazetelerinin edebi münekkldlerinin de ellerine geçti. Bu gazetelerin edebi mü-nekkidlerl, Arjantinin bu sahada en salâhiyet sahibi bir eseri ya kıymetlendirir. yahut da batırır. îşte her gün yüz binlerce nüsha basan bu iki gazetenin edebî münekkidlert, bu kitapçığı okudukları zaman o kadar büyük bir hayret içinde kalmışlardı kİ, memleketin edebî ufuklarında çok parlak bir yıldızın doğmakta olduğunu bütün Güney Amerikaya yaymışlardır. Bövlece, 12 yaşındaki küçük Maria Cristina Peralta - Mândez, üç buçuk milyon nüfuslu Buenos - Aires’in edebî mahfellerlnde son zaman, ların en mühim fikir ve sanat sesi olarak herkesin dikkatini Üzerine çekmiş .bulunmaktadır.
Maria Cristina 2 mart 1938
doğdu. Kendi yaşındaki bütün çocuklar gibi o da mektebine gidiyor, derslerine çalışıyor, küçük hikâye kitapları okuyor, fakat bütün bunların hepsinden fazla olarak da, bol bol oy-nuyor. Beş arkadaşı ve 23 tane do bebeği var. Evindeki oyuncak o-dasında bu bebeklerden her birini münasip bir yere oturtmuş veya yatırmış, boş vakilterini onlara bakmakla, onları sevmekle, ihtiyaçlarını karşılamakla geçirir. Tıpkı küçük bir anne gibi. Maria Cristina’nın çok kitabı yok: Birkaç masal kitabı, ve birkaç ta şiir kitabı.
Fakat küçük Maria, okumaktan ziyade yazmaktan zevk alıyor, bilhassa şiir yazmaktan, tik şiirlerini 4 yaşında iken, henüz okuyup yazma bilmediği zamanlar söylemiş ve annesi do bunları bir deftere geçirmiş. Bir sabah Maria, perdeler arasından sızan bir güneş şuamı görerek: “Sihirli tozdan altın bir merdiven" kelimelerini söylemiş, fakat bu kelimeleri, kendisinde ince ve hassas bu ruhun mevcuriyetini ifade eden o ka-dar hoş bir eda ile söylemiş ki, annesi dayanamıyarak bunları defterine ge-çirivermiş
hâdl-kendi
günü

Sonraları, çocuk 8 yaşına geldiği zaman, tabiatın güzelliklerine karşı duyduğu İnce hisler ve bunları ifade tarzı öğremenln derhal dikkatini çe-
LJAiTA Içdnde. Halk Partisinin bir 11 seçim kazandığını hllnılyormırııız sanırım. Halbuki, hepinizin gözleri ö-nünde cereyan eden bir seçimdi bu. Gazeteleri merakla açıp, neticesini öğrendiğiniz, uzun ıızıın tahminler yürüttüğünüz halde, farkında bile olmadınız. Hayır, hayır, muhtarları, İhtiyar heyetlerini falan düşünmeye kalkmayınız, ben aöyllyeyim: Türkiye güzellik müsabakasını Halk Partisi kazanmıştır! Evet emin böyle. Kı rai İçe Güler bir Halk Partilidir.
Huyun can altında bude ini. söylemişler
İşte benim de gazetclllk tuttu ve güzellerden bahsederken politikaya atladım. Fakat dişimi sıkıp geri dönecek ve bütün müsabakada, jüri Aralığımla gazeteciliği karıştırarak, gördüklerimi anlatacağım.

Davetiyelerimizin üzerinde vapurun tam 1A.30 da kalkacağı yazılı İdi. Nefes nefese yetiştik. Bütün dostlar o-rada. Vapur rengârenk flâmalarla donanmış. Ama saat 16 yı aştığı halde, kaldırabilirsen kaldır. Hani güzeller otobüsle gitmiş olmasalar, kalkıştaki btı “naz„ı mânalandırnıak kolay. Ama anlaşılan güzeller kadar, güzel görücüleri de nazlı oluyor.
Hareketi müteakip, bir arkadaş, İki gün evvel Saray Sinemasında yapılan birinci elemeyi kaybeden güzellerden bir kısmını göstererek, kulağıma lyl-İlyor:
— Ne dersin, ayırdıklarımız, bunlardan pek mİ farklıydı?
Kendisine, bir İngiliz hâkiminin, kararlardan şüpheye düşmemek için, onlan düşünmemenin en salim yol olduğu sözünü hatırlattım da sustu. Yoksa Karaköydeıı Tarabyayı bir saatte alan bu davetli vapurunda, vicdan azâbından ölebllIrdL

Fakat Tarabyayı görmeliydiniz. Vapurdan muazzam bir gelin alavı gibi çıktık. İyi ki seçilecek güzeller aramızda değil, yoksa otelin kapısından jüriyi içeri zor bırakan meraklılar, güzellere ne yapmazlar?. Doğrusu jüride de kimler yok kİ. Müzisyenler, şarkıcılar, terziler, şapkacılar, o-peratörier, dişçiler, gazeteciler, romancılar, mimarlar, ressamlar, evliler, bekârlar, mutallâkalar... Kaç kişiydik bilmem ama. Konak Otelinin
kiyor ve bir gün küçük Marta Cris. tlna, sınıfta siyah tahtanın Önüne giderek tebeşiri e-üne alıyor ve oracıkta derhal dört mısra yazıveriyor. Bunlar o kadar gü zel, o kedar lnee mısralardır ki, ne öğretmen ne de arkadaşları, Marta tarafından uydurulmuş olabileceklerine inanamıyorlar, muhakkak baş ka biri tarafından yazılmış olup çocuğa ezberletilmiş olacaklarına hükmediyorlar.
Maria Crlstina-nın en güzel tarafı, diğer bazı harika çocuklarda olduğu gibi vaktinden evvel olgunlaşmış olmamasıdır. Şimdi 12 yaşında olan
Maria’da hiç bir şey, hattâ şiirleri-nln fevkalâde hoş, ince ve güzel olması bile, çocukta, yaşından daha büyük bir insan halini doğurmuyor. Yaramazlıklariyle, oyunlariyle, oyuncaklarıyla ve bebekleriyle, ve bilhassa konuşma tarziyle, Maria Cristina tamamiyle yaşının çocuğudur. Ondat bazı harika çocuklarının fena tarafını teşkil eden "büyümüş de küçülmüş’’ hali yoktur. Yazdığı şiirlerden okuduğu masal kitaplarının en küçük bir tesiri bile görülemez. Üstelik Maria Cristina’nın yazdığı şiirler şimdi bir çok gençlerin - ve hattâ yaşıhların da - tarzı olan serbest nazım nevinden de değildir. Şekil itibariyle bunlar klâsik şiirlere daha yakındır ve hiç birinde vezin ve kafiye düşüklüklerine tesadüf edilmez. Sanki onun yanında bulunan fakat blzlere görilnmiyen biri, küçük yavrunun kulağına bu nefis mısra vo beyitleri fısıldıyormuş gibi...

Maria Cristina, Buenos - Aires'te güzel bir evde oturuyor. Babası bir bankada müdürdür. Kendisinden büyük üç oğlan .kardeşi var. Bunların en büyüğünün geçenlerde bir kız çocuğu olduğundan, şimdi Maria Cria-tlna’nın mini mini bir de yeğeni var. Adı: Gracielita. Bu bebeğin küçük halası ona kim bilir ne güzel şiirler hazırlıyor. Marla'nın annesi UruguaylI çok hoş bir kadındır. Küçük Ma-ria’nın ruhi ve fıtri teşekkülünde mu*
1050 Tiirklyo güzellik kırallçe&i, Güler Anman arkadaşımızla konuşuyor
Derken, ortaya ilk güzel* Eşref Şefik dostumuz çıktı. Sırtında lâcivert bir ceket, ayağında bej gabardin bir pantalon olduğu halde, İlk İş olarak, Jüriyi şöyle bir haşladı vo arkasından aynı tonda, Avrupadakl güzellik müsabakalarına dair, ufacık bir der* vererek, güzelleri salona aldı. Saray Sinemasındaki elemeyi kazanan 10 güzel, sırtlarında rengârenk mayoları. ağır ağır.heyecandan katılmış çehrelerle ortaya dikildiler. Ne yalan söyliyeyim, çocukların, yaptıkları resimleri, altlarına "kuş", “ördek,, yazarak anlatmaları gibi, 16 dan bazılarına da birer “güzel" etiketi asacağım gelmedi değil. Ama elhak arkadaşlar zevk sahibi çıktılar.
Etraftaki fısıltılardan anlaşılıyordu kİ, ekseriyet 4 numarada İttifak edecek. Bu, Güler Aranandır. Beyaz bir mayo giymiş; mevcudun hepsinden
Büyük &alr, kiiçiik Cristina bebekle oynarken
hakkak ki, onun da rolü büyük olmuştur.
Maria Cristina çok cag)ı ve hareketli bir çocuktur. Çok keskin ve nüfuz edici bir bakışı, simsiyah ve çok canlı gözleri var. Hatırı sayılır derecede yaramazdır da. Sabahtan akşama kadar koşar, sıçrar, atlar. Sonra, birdenbire bir kenara çekilir, derhal iki üç beyit yazıverir, ve sonra tekrar oyuna dalar.
Yazdığı şiirlerin güzelliğini tarif etmek güçtür. Bu şiirler o kadar hoş, taze, renkli ve canlı hayallerle doludur ki. insan âdeta gözlerine inanamaz. Fakat hazan, nâdiren. bu çocuk, luk halini kaybeder ve olgun bir kafa ile birkaç mısra yazıverir. En çok sevdiği bebeklerinden birine hitap ederek söyler: “Yanımda olmadığına zaman ne kadar üzüldüğümü biliyor musun? Bak; belki bir tarafını incitirim korkusiyle seni öpmeğe cesaret edemiyorum."
Amerika kadın şairleri bakımından çok verimli bir toprak olmutur: Şiirli Gabriella Mtatral'ın şöhreti bütün dünyaya yayılmış ve kendisi Nohel Edebiyat Mükâfatını almıştır. Uruguay’da da. devrimizin en büyük şairlerinden biri olan meşhur Juana de Iborbourou yaşamaktadır. İşte bu çok meşhur iki kadın şairin yanında şimdi bir ilçüncüsü doğuyor: Maria Cristina, ve bütün Güney Amerika onu büyük bir sevgi ile selâmlıyor.
Çeviren: Meral Cumaoğlıı
daha uzun. Yüzünde bir dirhem boya yok. Mütemadiyen gülmeye çalışıyor ama, gözleri arada bir dudaklarını yalnız bırakıyorlar...
îik olarak beş güzel ayıracağız. Kâğıtlar dağıtılıyor. Kalemler ve göa. ler fırıl firik Nihayet ilk tasnif bitti. 4. .5, 9, 11, 14 numaralı güzeller elo-meyi kazandılar. Şimdi esas seçim var. Kırallçe, İkinci ve üçüncü güzeller ayrılacak... Jüri büfede İstirahat te(î) çekiliyor. Koridorda dolaşıp, gelen giden dosta soruyorum. Aankl herkes bir tek rakam söylemeyi beceriyor: 4.

Re.vler verilip, tasnife geçildiği rada, Cumhuriyetten bir arkadaşa rica ettim. Güzellerin soyunma odasına gidip, Güler Anmanla konuşacağım-
Kırallçeyi ilk tebrik eden benlm-Hayretle yüzüme bakıp soruyor ı “Tasnif bitmedi ama, diyorum, netice budur,, Ve elinden tutup bir köşeye oturttuktan sonra yanma İlişiyorum. Arkasında hâlâ beyaz mayosu var. Etrafımızı fotoğrafçılar aldı.
“Ankara Devlet Konser v a tu arında, piyano tahsil ettim,, diyor. Yaşı tam 19. Siyasal Bilgiler Okulunda almanca hocası Zeki Arıman'ın kızı...
— Hangi partidensiniz T
Gülüyor:
— Halk Partisinden.
Etrafımızdaki demokratlar yüzlerini buruşturup, homurdandılar. O, hiç oralı değil. Cevap yetiştiriyor:
— Ritmik dans meraklısıyım. Yüzmeye bayılın m.
En beğendiği piyanist, Alexandre Brallovrsky. Bizden Mithat Fenmen’e hayran. Alaturkayı da seviyor. Sabite Tur en beğendiği sanatkâr.
— Peki diyorum, siz jüride olsaydınız kimi seçerdiniz?
Hiç tereddüt etmiyor!
— Ayten Uluatlıyı.
— Ya Avrupadakl şansınız? Tevazu İçinde mırıldanıyorı — Zayıf.
Ve burada en mühim suali soruyorum kİ, esmer delikanlılardan teşekkür beklemek hakkımdır:
— Beğendiğiniz erkek tipi?
— Esmer, uzun boylu.
— Mesleği ?
Gözlerimin İçine baka baka ne dese beğenirsiniz:
— Gazeteci olmasın. Tehlikelidirler.
Elini sıkıp uzaklaşıyorum. înce n-zun. kuru eller! var.
Kapıdan çıkarken bizim Mithat Perin: “Ayıp olur diyor, diğer ikisiyle de konuşalım. Nasıl olsa, birinden biri ikinci, yahut üçüncü olacak.
9 No.lu Aylen Uluatlıya sokuluyoruz. Heyecanlanıyor. Ailesinden bir zat, bizi kanapeye sürükledi. İkimizin arasına alıyoruz. Kıraliçellkten fazla ümitli değil. Jüride olsa. Güler Artmanı seçeceğini söylüyor. Saray Sinemasındaki elemeye dudaklarını boyayarak geldiği İçin, ağabeyslndeu dehşetli bir papara yemiş. Ve yediğt de pek İyi olmuş. Çünkü Jüri, sade güzele, boyasız güzele kıylnet verdi*
Soruyorum: “Erkek tipi?,, Gülüyor: “Esmer„
— Mesleği?
— Kültürlü olsun da..
Ağzımız yandığı İçin korkarak I lâve ediyoruz: •
— Meselâ gazeteci? Bu daha diplomat: — Kısmetse ne denir?

Fakat üçüncü güzel kİ, cidden ha-rlkulâde vücudu vardı, pek sinirli. Jüride olsa, hiç birini seçmiyecekmlş: “Bir fevkalâdelik göremedim,, diyor. Piyanoya meraklı. Alfred Cortot İle Ferdi Von Ştatzer’l beğeniyor. Erkek tipi, hiç düşünmemiş bilet.

Netice İlân edilir edilmez, salonun hali görülecek şeydi. Kırallçe bu defa giyinik olarak masaya çıkarıldı. Bu arada bütün hazlrun: “Bravo,, diye bağırıyor.
VAlâ Nureddln kulağıma Iğlliyor:
— Yazacaksan aklında bulunsun, çeyrek asrın bütün meşhur güzelleri de buradalar.
Etrafıma bakıyorum, yıkılan camilere rağmen, dimdik mihraplar. dolu...
Ve dönüyoruz. Kırallçe seçmiş İnsanların hali başka oluyor. İlk İşimiz bir “vapur güzeli,, aramak! Fakat şu bizim tstanbulda, güzel, seçıııeldo biter nıi?



8 Eylül 1950
YENÎ Î8TANBUL
Sayfa 7
I

s
I
*
DERMOJEN
&3S
i
I adet 10.000, 2o adet I.000 liralık
rr
PARA İKRAMİYESİ
Muhterem Taksi Sahiplerinin Nazarı Dikkatine
Her 150 liraya ayrı bir iştirak hakkı verilir
Yeni ithal olunan "A fi G O" Alman taksimetrelerinin
SATIŞI DEVAM ETMEKTEDİR
Merkez: Galata, Voyvoda Cad. Adalet Han 33 - 36
Telefon: 42773
Satış yeri: Bitişik Hezaren Han 2nci Kat
3
I
i
1
i
Fr
Ayrıca,
Galatasaray . Agahamam Maç Sok. No. 8/2 Talebe kaydına başlanmıştır.
S-??
28 Ekim 1950 Çekilişinde:
ANKARADn
I
> 'v-1
BLAUPUNKT
Anafartalar Caddesi, Vakıf İş Hanı No. 110
Telefon : 16121
Posta Kutusu : 334
Usines Pharmaceutiques Reunles S P O F A
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ
MEHMET KAVALA
TAHÎR HAN GALATA
Telefon: 40430 - 42673
Telgraf: Lamet İstanbul
»

s
• • • • ♦ •
Güzel ve faydalı ilânlar
Büyükadfidan 13.30, Hevbeltada 13 45, Burgaa 14.00, Kmalıada 14,15, Bostancı 14.40. Köprü 15.25.
Büyükdereden 13.80, Beykoz 13 50, Yenlköy 14.05, Üsküdar 14,35, Köprü 14.50.
• • • • • %•. *•*•*•*•*•*
• • • • • g
• • • • •
Se • e e
• e e e
• • • • •
• • • •
• • • •
• • • •
• • • •
• • e •
• ♦ • •
• • • •
• • • •
• • • •
• • • •
• • • •
• e e e
• • • • •
• • • •
• • • • •
• • e e s sesse
• • • • •
• ••>«*
• e .
• • • • • e
• • • • •
• s • • • • •
• ••••şeş
• •••••••• ••••••şşss
• ••••••«
Sayfiyede Bulunanlara Kolaylık
YENİ İSTANBUL’da çıkar
EN İYİ E N NEFİS ÇİKOLATA






T. C. ZİRAAT BANKASI





Tanık, Ekzema ve Clld yaralarına fevkalâde İyi gelir
• •
Saatler, Şanjöman, Hortum ve Kablo ile Birlikte, Montaja Hazır, Ölçüler idaresi tarafından muayene edilmiş bir vaziyette, derhal teslim edilmektedir
nARG0„ Taksimetreleri Türkiye Umumî Vekili
EDGAR KONSOLİ
5

A- • .
>••••••• ••••(••! •
• • •(•••••••••••••♦
• •••••••••••••••••e
• •••••••••••••••••• s • • •••••••••••••♦•♦ *••••••••••••••••••
• •••••••••••••••••e »•••••••••••••««••a*
• «••••••••••••••*••
*•*•*•*•* *•*•*•* * * •>* *>
• •••«••••••••S •• • • • • •«••>•••«••••••>••
»••»••••••••••••S**
• • • • • • • ••••••••••••
• •(•••(«•••••••••••
• •••••••• •••••••«••
• ••••«•••••••••»a • • . •••••• •••••••••> • *
• ••••• • • •.• •••••••• fV
• .......
• ••••••••••••>••
• «••••>••••• s • • • • ♦
• •••••••••••(•••••
• ••eee»eeeee»aa««c »••••••••••••••••a*
• •••••••»••••••••e
• • • •• ••••••• • • • • ( s • !•••••••• •• ••••••••
• ••••••••••••••••S# !•••••>••••••••••••
• ••••••••••«•••••• !••••••••••••••••» »•••••••••••••••
• •••••>•••• >•••••••••«4 • ••••••••••
• ••••••••S
l • • • ♦ •
9 i t 9 t 9 t
9999 •*•
• •••••
• •••••... »••••••• 4
• •••••••
• •••••••«
• ••••(••
»


I ı

• • • • • • •
• • • • • « e

T
A
K S I
T L E
SATIŞ
Çamaşır Makinesi :
Elektrik süpürgesi :
450 Lira
375 Lira
100 lira peşin, ayda 85 lira, on ay
75 lira peşin, ayda 30 Ura, on ay
M A T A Ş
Tabir Han, Galata.
Telefon: 44996
▲AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAJ

H8
4
■" «I
Eylül ayı nüshası bugün piyasaya arzedilmlştlr Çok zengin münderecatla, Rusyanın plânlan hakkında yeni ifşaatlar İhtiva etmektedir. Her yerde «atılmaktadır.

SATILIK
MUHTEŞEM KONAK
Taksim Meydanına 25 metre mesafede, Avrupadan getirilmiş ekstra malzeme İle beş kat üzerine Fransız usulü ktr-glr inşa edilmiş gayet sağlam bir konak satılıktır. Konak, 20 odalı olup katların biri üzerinde Louls XV usulünde denize hâkim muhteşem dört kabul salonu, bu salonlarla diğer katlarda görülmemi ş güzellikte sekiz şöminesi, dahilde servise ve merasime mahsus çift merdiveni bulunmaktadır.
Müracaat İçin Taksim. OsmanlI Yokuşu No, İT. Telefon: 43842, (Saat 15-18 arasında müracaat edilebilir.)
KATIP — Salı günü Sirkeol İle Beyazıt arasında bir tramvayda Gltanjalî adlı kitap kaybolmuştur. MAnevt bir kıymeti olan bu kitabın YENİ İSTANBUL gazetesinde Bay Kamaran Kayaya getirilmesi rica olunur.
ULVİYE •
BİÇKİ . DİKİŞ YURDU
7 Eylül 1950 tarihine kadar acele 150 liralık bir hesap açtırınız.
Londraya hareket
Llnguafon Enstitüsü Türkiye umumî mümessili Vltalls B. Bilen, tetkiklerde bulunmak üzere dün Ankara vapuru İle Paris ve Londraya hareket etmiştir.
Fozla tafsilât îçîn r Holantse Bank - Üni N- V.
Sayın Doktor ve Eczacılara
Çekoslovakyadan ithal ettiğimiz “Birleşmiş Müstahzarat Fabrikaları Birliği” müstahzarlarından adlan aşağıda gösterilen ilâçlann bütün ecza depo-lanna ve eczahanelere bol miktarda tevzi edilmiş olduğu ilân olunur.
Alkiron tabi. 100X0,05 gr Anıris drag. 50X0,02 gr.
Pelentan tabi. 10X0,30 gr. Ultraren amp. 1X20 cc.
Bellaspon 25 drag. Coretonln sol. 10 cc.
Myon amp. 5X1,1 cc.
Myon sol. 15 cc.
İZMİR FUARINDA ÇEK PAVÎYONUNDA TEŞHİR EDİLMEKTE OLAN BON MODEL CİHAZLARIMIZIN ZENGİN ÇEŞİTLERİNİ TETKİK EDEREK KARARINIZI VERİNİZ.


Doktor
A. DÎAMANDOPULOS
Hastalarım Beşbıyık sokak 8, Modadaki yşnl muayenehanesinde 2 den 8 s kadar kabul etmektedir.
Tel: 60975. Sabahları Yel-deglrment Tepe sokak 74/1 adresteki evinde.
Tel: 60174
SAYIN BAYLAR
KORE hnrp vaziyetiyle bütün dünyanın bllûmum siyasî olaylarına İyi malûmat sahibi olmak İster misinle? Her cumartesi tayyare poatasiyle gelen
TİME ve NEWS WEEK
Amerikan mecmualarını satın alınız. Şehrimizdeki b1-lûmum kitapçı ve tütüncü mağazalarında ve aynı zamanda TÜrklyenln bütün oe-hlrlerlndo satılmaktadır.

Dünyayı yeni BLAUPUNKT radyolarlyle dinleyiniz.
ANKARA, RET İŞ MÜESSES fSİ

D. P. İstanbul 11 İdare Kurulu Başkanlığından tebliğ edilmiştir:
8 eylül pazar günü Belediye seçimleri münasebetiyle sayfiyede bulunan vatandaşlarımızın, şehir içindeki Sandıklarda oylannı kullanmalarım temin gayesiyle partimla, hareket eaat ve uğrayacakları iskeleler aşağıda yazılı iki vapuru seçmenlerin emrine tahsis etmiştir. Hangi partiye mensup olursa olsun, muhterem hemşerilerlmiz bu vapurlardan istifade edebileceklerdir.
EMNİYET
DEMEKTİR
taksim . İstanbul
AHMET VELİ MENGER
Cumhuriyet Meydanı no 9/1 Tel : 41442


Sayfa 8
/
a
*

GÖNDE
1950 İZMİR ENTERNASYONAL FUARI MÜNASEBETİYLE
THE ENGLISH ELECTRIC COMPANY Herkesin bir buz dolabına sahip olması için Fuar müddetince taksitlerde azamî kolaylığı yaptığını sayın Halkımıza müjdeleriz.
ATİ
e
1
a

TA 13 ANKARA CAU jnr N0.111 İ6T.




ÖLABI !.
a
t# • ’ •- * . i. K r
UM AYDA!.. :
ı
*toro% Ç^t/SMMES




IKRAMIYELI AİLE CÜZDANI
sahipleri arasında
2nci Noter huzurunda çekilen kur’anın talihlileri
Çiftehavuzlardaki 5 er odalı, bahçeli 2 Ev’i kazananlar
1
2
3
Şevkiye Çetin
- Nurhan Miricanyan
Ankaradaki bahçeli
(Cüzdan No. 7772)
(Cüzdan No. 9602)
EV’i kazanan:
Mardiros Kürken (Cüzdan No. 102228)
e
r • aMT • I • ’ I •*! ' f ** 1 Ifl F’ 4 • • w 9 . (| J fc f • t* •" w “
Yılda her 100 müşteriden birine hediye edilen para ikramiyelerini kazananlar:
İSTANBUL:
EHeabet Kostantinıdis Gazer Gazeryan Ali Güzel
Despina Mastrapa Dudu Erbeş Agavni Soysev Sara Levi
Reflıan Barlo Leonida Dinopulo Necmiye Akosman Emine Alp Armenuki Kıhkçıyan Fani Süner Angeliki Fenerli Rıfat Yalman özer A tay olu Leylâ Tunay Avni Kılıçturgay Mardiros Gümüşçü Yani Pavlidis Antuanet Güzeloğlu Ali Coşkun Oyla Gençer Hayim Cerasi Fahriye Alpay Jozef Benzion Kostantin Papadopuloğlu İsrail Nekri
Yorgi Françetiş Arşavir Narlıyan Muallâ Sezer
Despina Arlıangelos Yasef Arditi
Muhittin Sansaltık Memnune Alpakut Salamon Mefano Grasya Pçliti Artin Kazancıyan
V
Semiye Atak Belen Ömer Mustafa Teker Sadık övet Fehmi Başoğlu Simeon Atlamazoğlu Jan Ronceri Sezai Aytuğlu Refii Can su Cavidan Giiraoy Sabri Uysal Emin Haskök Mehmet Benice Feyyaz Göksel Hilmi Tutkan Jale Koksal Nezihe Alpdoğan Kemal Çağlıyan Yako Demesulan Salamon Bensason Davit Haas Cemile Cintay Nazmi Yaşatır Lazoros Topçuoğlu ümmiihan Canıtez Adalet Bora HaJit Ulukaya Birol Bankoğlıı Behlül Egemen Yordan Fistedis Ahmet Erman Adviye Kendi Esin Konakçı Fazıl Savçın Yusuf Keren
Agop Talaş Safiye Dinçer Mukaddes Akkoç Anastasiya Manetas
İhsan Erklin Rıza Ekit
Vartan Ohanyan Zeki Hepgüler Enise Demirler Münevver Dikici
Seta Çolakkol Necmettin özgür Emine Süheylâ Ot Ümmügiilsüm Terzioğlu Mükerrem Güraer Mari Harputluoğlu Martlıe Karangil Süheylâ Girişken Mehmet Baydar Maryam Denizciyan Müveddet Akişin Ali Harıınoğlu
Hacer Ataer Ali Rıza Bahadır
I
Mehmet Bes’ım Şansa] Mine Emil
Ziya Akkaya Esat Eraebük Naki Bekmen Ertuğrul Cündübeyoğlu Mehmet Kutbay Gül fırlan Yüzerer Behire Tümer Edip Arseven Haşan Yılmaz
BURSA:
İZMİR:
İrfan Bayraktar Saliha özer Aleksandır Tahinci Hüseyin Şener Süreyya İren Semilıa Sertel Anna Donoas İsmail Gülyen Mustafa Urlu Celâl Karacasulu Nilüfer Beşe Mustafa Eşit Necla Terun İbrahim Subaş Süleyman özsağman
Nazif Sılsoy Nail Örme Mihriye Koktay AJâattin Saraçoğlu Zehra Bermek Bedriye Siretll İbrahim Yıldırım
ADANA:
Cennet Leca Uğur öğütçü Fethiye Torun Ahmet Radiye
KON
ANKARA:
Hayim Levi Perran Ahengin
Yukarıda adları
yazılı olan müşterilerimiz 100 er
lira
Aralan K arsal
Y A :
Hasibe Şenaltan Fevzi Gürağaç Zeliha Atiker
İSKENDERUN:
Muzaffer Beleda
kazanmışlardır
YAPI
ve KREDİ DANKASI
Kullanırlar.
SATILIK
2 DAİRELİ APARTMAN LÂLELİDE denize» tramvaya hâkim 3 ve 4 odalı gaz, au, ışık, boş teslim.
Lâleli cami bitişiğinde İbrahim Çelik
ENGLISH ELECTRIC
*

EN SON PARİS MODASI
Kadın Kumaşlarımızı görmeden Sonbahar ve Kışlık yünlülerinizi almayınız
N İ V E A
Beynelmilel İzmir Fııannda
Bütün dünyaya yayılmış bulunan emsalsiz KREM NtVEA Enternasyonal İzmir Fuarında teşhir edilmektedir.
NİVEA meşherini ziyaret edenler orijinal Avrupa kutularını temaşa edip muhtelif boylarını mukayese ederek büyük kutu almanın ne kadar istifadeli olduğuna kanaat getireceklerdir.
KREM NİVEA yaz ve kış, gündüz ve gece her maksatla kullanılan nefis bir kremdir ve cildin taravetini mutlak surette temin eder.
KREM NtVEA dildi güneş, rüzgâr ve yağmurun zararlı tesirlerinden korur, buruşuklukları giderir ve önler. Bebeklerin nazik cildlerini pişikten korumak için en faydalı kremdir.
İzmir Fuan hâtırası olarak bir kutu KREM NİVEA getirmek en makbule geçen bir hediyedir.
SUADİYEDE SATILIK ARSALAR
Suadiye İstasyonuna altı dakika mesafede önünde havagazı, su, elektrik ve 1-çlnde kuyusu bulunan, duvarla çevrili ceman 3000 M2 ilk dört arsa varislerin an-laşamamazlıgı yüzünden 10 bin liraya satılıktır.
Müracaat: Suadlye Gündüz Bakkaliyesi
CİDDE ve MEDİNE ye
MIDDLE EAST AIRLINES
Lüks ve rahat Tayyareleril
ADANAdan
CİDDE ye gidiş ve dönüş:
ANKARA dan
gidiş ve dönüş:
HAC Seferleri
CİDDE ye
Lira
Lira
Size iktisadi, emniyetli, konforlu ve süratli bir seyahat temin eden MIDDLE EAST AIRLINES
aynı zamanda beş seneden beri HAC servislerini mükemmelen ifa etmektedir. Bu suretle tecrübesini de emrinize amade bulundurmaktadır.
Fazla izahat almak ve biletler için aşağıdaki adreslere müracaat ediniz:
İSTANBUL : PAN AMERICAN VVORLD AIRVVAYS
Galatasaray Yenlçarşı No. 20 Tel.: 40522-412,19
ANKARA: PAN AMERICAN >A/ORLD AIRVVAY9 Ankara Palas Oteli Tel.» 13681
İZMİR: TURİZMIR Ankara Palas Oteli. Tel. : 5854-7309
ADANA: TURİZMIR Selâhiyetli Mümessilliği
Yağ Camiî karşısı Kayadelen Mağazası Tel: 1937
Erclyas Palas Oteli
Tel: 1531
KONYA: Selâmet Oteli TURİZMIR Hacı Servisi.
FIABEL
EN İYİ
ÇİKOLATA
Aile Biçki
Yıllarca Yurd idare etmiş olan NİMET ERİM, tecrübesi ve en ileri metodu ile biçki, dikiş talebesine kolaylıkla öğretir. Milli EgitimdeD tasdikli diploma verilir.
Adres: Beşiktaş - Şair Nedim Caddesi No. 63 Ekrem ■■b Başaran Ap.
NİMET ERİM
Dikiş Vıırdu talebe kaydına başladı
Hububat zararlariyle mücadele ilâçları seçilecek
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden:
Anbarlanmızda yapılmakta olan temizlik (dezenf eksi yon) işleriyle; hububat, bakliyat ve yağlı tohum stoklarımıza ârız olması muhtemel fare, bit, kurt gibi canlı ve zararlıların imhasında kullanılmak üzere en tesirli, gıda maddelerine karıştırılması mümkün ve en ekonomik ilâçları seçmek maksadıyle etüdler yapılmaktadır.
Bu gibi maddeleri yerli yapan veya temsilcisi bulunduğu yabancı fabrikalardan getirtebilecek durumda olan firmaların, sarih fikir verecek derecede lâboratuvar ve tatbikat tecrübeleri yapmaya kâfi miktarda numunelerini, türkçeye çevrilmiş pres-pektüsleriyle birlikte, en geç 31/12/1950 tarihine kadar Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğüne tevdi etmeleri İlân olunur. (12018).
Cam Limited Şirketi:
Caddesi No. 232
tstanbul Sah» Depomı; Tahtakale No. 5
Dünyaca güvenilen Alman yapısı
KAWEC0 Dolma Kalemleri FUARDAKİ
Alman Papyonunda teşhir edilmektedir
Evsaf
14 KT. Altın Uç ve Plâtinli îrridium Nokta.
Her keseye uygun tip dolma kalem. Türkiye umumi dipozlter mümessilleri:
Anafartalar İZMİR

Comments (0)