21 Ağustos 1950 — Pazartesi
TENİ İSTANBUL 76.000 lir* d*frıtıyor
Tesis edem Habfb Edlb - TÖREHAN
Yıl 1—Sayı 264 — 10 kuruş
Abone: Tllrklye İçin seneliği 32, altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır* Hariç memleketler İki misildir .
hânlar t 6 ncı sayfada santlmetreel
1 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 — Posta Kutusu t 447 • İstanbul
Telefon! 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
19 uncu İzmir Enternasyonal Fuarı dün merasimle açıldı
Ticaret ve Ekonomi Bakanı, verdiği mühim nutkunda, bir sanayi politikası tesisi için tedbir alındığını bildirdi
İç politika
Gençlik ve hayat
GENCİN hangi mânaya geldiğini tamamen tesblt edememiş bir halde olduğumuzu zannetmekteyiz. Bunu, üniversitelerimizde okuyanlara hasretmek istesek haksızlık etmiş o-lacağız. Çünkü, üniversiteleri bitirmiş olmalarına rağmen orada hâlâ o-kuyanlardan daha genç olanlarımız da pek çoktur. Eğer gençliği yaş noktasından nazarı itibara alırsak bunları da o camiaya ithal etmekliğimiz lâzımdır. Bundan başka Üniversiteye Uğramamış olmasına rağmen kendisini olgunlaştırmış gençlerimiz de eksik değildir. Onların bu gençlik camiasına dahil olup olmadıklarını bilmiyoruz. Bundan başka, gençlik için bir yaş haddinln de tesbltl kabil olamı-yacağı fikrindeyiz. Çünkü genç olmalarına rağmen dimağı teşekkülleri inkişaf edememiş olanlara her memlekette tesadüf edildiği gibi hayatının en güzel eserlerini sonbaharında vermiş olan insanların adedi do bütün dünyada hiç de az değildir. O halde bizim noktal nazarımıza göre gençlik, memleketini seven ve onun terakkisini isteyen insanların vücut ve kafaları İşleyenlerin heyeti mecmuasıdır. Buna kabil olduğu I cad ar fazla malik olan memleketlerde terakki eserleri e nispette ileride bulunmaktadır.
Totaliter sistemler çok defa gençliğe ehemmiyet verdiklerini ileri sürerek rakiplerine galebe çalmaya çalışmışlar ve genç zihinleri bir takım vaitlerle kendilerine çekmişlerdi. Bir zamanlar İtalya ve Almanyada henüz küçük çocuk denilecek yaştakile-rüı politikaya karıştırılmalarının ve onların her gün meydanlarda avaz a-vaz bağırtılmalarının fena neticelerini, aradan henüz çok zaman geçmediği İçin hepimiz pek iyi hatırlarız. Bizim noktal nazarımıza göre gençliğe ehemmiyet verilmesi, onun yarın lçlmtyt yetişmesi imkânının teminidir. Çünkü bugünün genci olanın yarının olgun adamı olmasını hepimiz, hem onlar namına, hem de memleket namına, isteriz. Onlar namına isteriz, çünkü iyi yetişen bir genç her şeyden evvel kendini cemiyete yük olmaktan kurtarır. Memleket namına İsteriz, zira böyle İyi yetişen bir genç kendine faydalı olduktan sonra cemiyet ve memleketine de faydalı olur.
Biz, yakından gördüğümüz bütün demokrat memleketlerde gençliğin neşe içinde hayatlarını geçirdiklerine ve bilhassa öğrenmeyi İlk hayat şartı telâkki ettiklerine şahit olduk.
öğrenmek sevgisiyle hayatın bütün mihnet ve ıstıraplarım neşe İçinde karşılayan ve hayatta muvaffak olan İnsanları kendilerine misal tutan hu gençlerin gayelerine erişmek İçin hiçbir meşrû işi yapmaktan çekinmemeleri cidden taklit edilmeye değer. Amerlkadan başlayarak bütün medeni ve demokrat memleketlerde, hayatta faydalı ve muvaffak olmuş insanların mazileri* bu gibi hikâyelerle doludur. Otellerde gursonluk etmek, sokaklarda gazete satmak, hattâ çöpçülük ederek hayatlarını kazanmak ve bu arada tahsillerine imkân yolları bulmak, bir çok gençler İçin pek tabii bir şey telâkki olunur. Bize öyle geliyor kİ. gençlerimiz için bundan sonra kendi emek ve kazanç-lariyle tahsillerini temin etmek, çetin olmakla beraber, daha cazip olacak ve onları hayata daha İyi hazırlayacaktır.
Biz hayatını çalışmaya ve sıhhatinin en müsait devresini neşeye hasretmesi daha münasip olan gençlerimizin memleket işlerine alâka göstermelerini çok iyi bulmakla beraber, politikaya yayılmalarını muvafık görmediğimizi yine onların, menfaatlerini düşünerek söylemek İsteriz.
Gençliğe Cumhuriyet devrinde pek çok ehemmiyet verildiğini hepimiz tekit etmek mecburiyetindeyiz. Eğer bunun müspet neticelerini elde etmekte müşkülât çekiyorsak bu da sırf işlerin bizde tatbikat sahasında iyi yürümemesinden ileri gelmektedir. Meşrutiyetin başlarında en genç vatandaşlarımızı en büyük mevkilere getirdik. Bunun yaptığı inikas onlardan yaşlı olanların İş görmek kabiliyetinin az olduğunu ihsas etmek oldu, Halbuki biz memleketi İki cepheden tetkik etmek mecburiyetinde idik. Biri gençlere ly| yetişmeleri İmkân ve kabiliyetinin devrilmesi ve diğeri de 1} I yetiştikten sonra uzun bir tecrübe devri geçirmiş olmaları. Şimdiki demokrat rejimimizde buna ehemmiyet verileceğini kuvvetle ümit ediyoruz. Bundan dolayı şimdi gençlerimiz ve gençliğimizin memleketle büyük nispette alâkalı olmalarını istemekle beraber hükümet icraatına karışmamalarım çok yerinde ve doğru bir hareket olarak düşünmekteyiz. Vaktini Öğrenmekle geçirmesi lâzım gelen gençlik bunu yapar ve bilhassa siyasete hiç karışmazsa o zaman ona bağladığımız ümitler daha çoğalmış olacaktır.
Habib Edib - Törehan
Ticaret sahasında bundan sonra müfrit bir particilik zihniyeti hâkim olmryacak. Bakan, hayat pahalılığı ile mücadelede muvaffakiyete ulaşılacağından şüphe etmediğini bildirdi. Satış ve kredi kooperatiflerinin İktisadî şartlara göre çalışır birer müessese haline getirilmesi için faaliyete geçilecek
Ekonomi ve Ticaret Bakanı, Vali ve Belediye Reisi tarafından karşılanıyor
■ ■ —■■■■ ■■■■
Marshall Plânı bitince
tatbik edilmek üzer
Büyük Britanya,
Yardım Plânı"
Londra 20 A.A. (Router) — Ingiliz î«jçf Partisi bugün 1952 de Marshall Plânının yerine geçmesi gereken bir “Dünya karşılıklı yardım plânı,, teklif etmiştir.
Parti icra komitesi bugün yayınladığı ve partinin yeni siyasetini ihtiva eden “Çalışma ve yeni cemiyet,, başlıklı beyannamede inkişaf etmemiş bölgelerde olduğu kadar, inkişaf etmiş bölgelerde de fakirliği mevcut olduğu her yerde ortadan kaldırmak gayesini
W.A.Y. toplantısı
dün sona erdi
Bir haftadan beri Şalc Kö^kuudr yapılmakta olan W, A Y. ikinci konsey toplantımı dün mona ermiştir. Yukarıdaki rcmlmdr W. A. Y. rrimi M. Bauvt kapanuj nutkunu okurken ff örülü yor.
f Bu humustaki haberlerimi* ikinci mayfamızdadırj
Nehru, Komünist Çine davet edildi
Yeni Delhi 20 (APj — Pazar günü bildirildiğine göre Hindistan Başbakanı Parıdlt Nehru Komünist Çin Hükümetini ziyaret etmek üzere Pcklng-. den bir davet almıştır. Haberde ilâve edildiğine göre Nehru davete henüz cevap vermemekle beraber, konıün’st-lerin bu teklifini ciddi olarak tetkik etmektedir*
güden ve plânın tatbiki İçin Marshall Plânına dahil memleketler tarafından girişilecek hazırlıklara derhal başlanacağını bildirmektedir.
Ekim ayında toplanacak îşçi Partisi konferansında müzakere edilecek olan bu siyasete göre “Hayat seviyesinin yükseltilmesi komünizm ve faşizmin sızmasına karşı en kuvvetli müdafaayı teşkil etmektedir.
“Zengin milletler az inkişaf etmiş memleketlere yardım etmeye mânen mecburdurlar. Bu milletler kendileri de bu plândan istifade edeceklerdir.
Beyanname “Hüküm sürdüğü her yerde fakirliği ortadan kaldırmaya çalışmakla istihsal ve sınai memleketlerin refahının arttırılacağını,, belirtmektedir.
Böyle bir jfiânın ana prensip! fakir memleketlere kendi kendilerine yardım edebilmeleri için yardımda bulunmak olacak ve iktisadi ilerlemenin yani sıra demokratik bir muhtariyet gelecektir.
işbirliği yaptığımız bütün memleketlerin sosyalist memleketler olmalarını beklemiyoruz. Bütün istediğimiz milletlerarası plâna yöre yüklenecekleri vecibeleri yerine getirecek şekilde kendi iktisadi sistemlerini tatbik edebilmeleridir...
İzmir, 20 «Hususî muhabirimizden! — İzmir Enternasyonal Fuarı saat 19 da onblnlerce kişinin iştirak ettiği ve; güzide davetlilerin bulundukları bir törenle açılmıştır. Saat 19 dan birkaç dakika önce Russell Dorr, İngiliz, İsveç elçileriyle konsoloslar, milletvekilleri ve diğer zevat fuarın Lozan antresinde .yer almış bulunuyorlardı. Saat tam 19 (üı Ekonomi ve Ticaret Bakanının gelmesiyle İstiklâl Marşı dinlenildi. Bunu İzmir Belediye Başkan^ Hulûsi Şelçk’in tzml)> Fuarına iştirak eden devlet ve müessese-lerinl selâmlayan nutku takip etti. Daha sonra Ekonomi ve Ticaret Bakanı nutkunu irat. etti. (Nutkun tam metnini 3 üncü sayfamızda okuyacaksınız).
Bu sırada fotoğraf objektifleri ve sinema makineleri çalışıyordu. Ticaret Bakanı iyi temennilerini izhar ederek fuar kapısındaki kordeleyi 19 seneden beri bu törenlerde İ9timal e-dllcn makasla kesti ve fuara girildi. Bakan sırasiyle devlet paviyonlarını ziyarete başladı.
Marshall Yardımı Paviponunun Ö-nüne gelindiği zaman. Birleşik Amerika Devletlerini temsil eden büyük boydaki renkli balonlar Marshall Plânı pavlponu ortasındaki boşluktan u-çuruldu. Ticaret Bakanı paviyonlnrı gezerken izdiham o kadar artmıştı ki, paviyonları rahatça ziyaret etmek ve açılış törenlerini yapmak imkânsız bir hal almıştı. Bu demokrasi anlayışı esasen Bakan daha açış nutkunu Lozan kapısında söylerken on binleri aşan insan selinin turnikeleri devirerek içeriye girmesiyle tuhaf bir şekil almış ve bu suretle paviponlar lâlettayln bir şekilde grzilebllmlştlr. Nihayet bir tedbir olarak Bakanın fuarın arka kısmından bir tur yapması ve izdihamın dağılması şekli bulunarak Devlet paviyonları gezilebll-miştir. Şu saatte İzmir Fuarını dolduran ziyaretçi kalabalığını 100 bin o-larak İfade etmek mümkündür.
Fuarın gece manzarası gündüzden çok daha cazip bir şekil almıştır. Girişte ve onu takiben büyük kalabalık arasında birkaç kişi yaralanmış ve fuarda 24 çocuk kaybolmuştur.
Türkiyeyi Amerikada temsil eden talebemiz yurda döndü
M
An
İti haftadan memleketten
beri 21 seçilmiş
gençlerle beraber Türki-
yeyi temellen Amerika-
da bulunan Emel Aktan
dün uçakla şehrimize dönmüş ve hava meydanında kendisine M.T.T.F.
tarafından bir buket ve-
rilmiştir.
Emel Aktan kendini I-
le konuşan gazetecilere Amerlkadakl temasları hakkında aşağıdaki tafsilâtı vermiştir:
“Amerikada kaldığım
müddet zarfında ınemle
ketin yarınını dolaştım. En kültürlüsünden tren
biletçinin* kadar herkesle konuştum. Bu konuşmalarımdan edindiğini intiba şııdur kİ, Amerikan halkı blz| eskiden çok geri kafalı olan fakat şimdi büyük terakki, ler kaydetmiş bir millet olarak tanıyor. Kore harbi hakkında verdiğimiz karar Amerikada çok İyi karşılandı. Kararın A-merlkan gazetelerinde neşrinden nonra Ver-mont Kolejinde uzun bir
Emel Aktan, hava alanında
konferans verdim. Türk gençliğinin Amerikalılara karşı duyduğu dostluk, tan bahsettim. Başkan T r um an ta-
rafından da kabul edildik.,,
Emel Aktan» dün akşnın WAY’ın son toplantısında bulunmuştur*
Belediye seçimleri propaganda kampanyası dün fiilen başladı
Her üç parti şehrin muhtelif yerlerinde toplantılar yaptılar. M. P. sözcüleri iktidara karşı şiddetli hücuma geçti
Belediye seçimleri propaganda kampanyası dünden itibaren bilfiil başlamış bulunmaktadır. Millet Partisi, dün öğle vakti Bayezitte bir lokantada idare heyeti âzalariyle gazetecilerin hazır bulunduğu yemekli bir toplantı yapılmış, söz alan Ge-nelbaşkan Hikmet Bayur, muhtar seçimlerinde baskı yapıldığını söylemiş ve Ko-reye asker gönderilmesi hakkındaki kararı yersiz bulduğunu ilâve etmiştir. Aynca akşam saat 17 de Fatihte Kıztaşında ve 19,30 da Beşiktaşta Barbaros meydanında yapılan iki büyük propaganda toplantısında Hikmet Bayur, Fuat Ama, General Sadık Aldoğan, Ahmet Oğuz, ve diğer muhtelif hatipler konuşarak iktidara en şiddetli bir şekilde hücum etmişlerdir.
Diğer taraftan Demokrat Parti de Kadıköy, Sarıyer, ve Fatihte yaptığı üç siyasî toplantıda, söz alan hatipler Halk Partisi devrinde yapılan Belediye seçimlerinin, halkın isteğini yerine getiremediği, bundan sonra, İstanbulluların dilediklerine göre bir seçim yapılacağını tebarüz ettirmişlerdir.
Halk Partisi Kadıköy ilçesi dün saat 11 de Kadıköy Halkevinde. yaptığı bir siyasî toplantıda hatipler, D.P. iktidarının kararsızlık geçirdiğini ve muhtar seçimleri neticesinin buna bir delil olduğuna işaret etmişlerdir.
Her üç partinin yaptığı toplantıların tafsilâtım ikinci sayfamızda bulacaksınız.
Kore'de
vaziyet
düzeldi
Amerikan kuvvetleri, bazı yerleri geri aldılar. İlerleme süratle devam ediyor
Tokyo, 20 A.A. (AFP) — General Mac Arthur genel karargâhı Sözcüsünün bildirdiğine gör t, rant 17 de cephedeki durum şöyle hulâsa edilebilir:
1 — 24 üncü tümen ve Amerikan bahriye piyade tugayı dün taarruzlarına devam ederek Naktong’un doğu sahilindeki düşman tümeninden geri kalan kuvvetleri tamamlyle bertaraf etmişler ve bu suretle bir köprü başını ortadan kaldırmışlardır.
2 — Naktong boyunca merkez kesimi sakin kalmıştır.
3 — Kuzey kesiminde. Birleşmiş Milletler kuvvetleri Taegu-Kunwi yolu üzerinde karşı taarruza devam etmişlerdir.
Doğu kesiminde. Güney Kore kuvvetleri Pohang ve Naklgye kuzeyinde hafif bir ilerleme kaydetmişlerdir.
5 — Mosan’nın güney batı ucundaki kesimde düşman 25 inci Amerikan tümeni kuvvetlerine hücum etmiş ve bazı ilerlemeler elde eylemiştir.
İS ağustos günü, düşman 5684 ölü ve 6 esir vermiştir.
Tokyo, 20 A.A. (AFP) — Saat 7 de yayınlanan General Mac Arthur karargâhı tebliğinde tasrih edildiğine göre, 18 ağustos cuma günü sabahın saat 5 inde Güney Kore bahriye sl-l&hendazları. kısa bir bombardımandan sonra. Şangpiongul’ye karaya çıkmışlardır.
Kuzey Koreli garnizonun kalan kısmı denizden kaçmağa çalışmaktadır.
>--------------------------------.
Harp bittikten sonra
vesayetin
Lake Succes», 20 A.A. (AFP) — Güney Kore, Kuzey Koreli mütecavize karşı ya askeri veya siyasi bakımdan zafer kazandıktan sonra Kuzey Korenln. belki Güney Korenln de Blr-leşmie Milletler vesayeti altına verilmesi ihtimali Lake Suo-cess'de bazı çevrelerde ve bilhassa Genel Sekreterlikte düşünülmektedir.
Birleşmiş Milletler Teşkilâtı, Milletlerarası komisyonun kontrolü altında, bütün Korede serbest seçimler yapılması fikrini dalma müdafaa etmişti. Fakat komisyon hiç bir zaman Kuzey Koreye giremedi.
Bundan başka Birleşmiş Milletler aynı zamanda Güney Korede de mühim bir rol oynıya-caktır. Bu kısım üzerinde vesayet tesis etmekten bahsetmek şimdiki halde müşkül İse de, hukuki bakımdan ortaya çıkan bu güçlük, Kuzey Koreye olduğu gibi Güney Koreye da mümkün olduğu kadar birbirine muvazi şekilde yapılacak olan Birleşmiş Milletlerin yardımı ile bertaraf edilebilir.
\________________—____________________/
Bir Rus ticaret heyeti Tahrana gitti
Washlngton 20 (YÎRS» — İranlIlarla müzakerelere başlamak üzere bir Rus ticaret heyeti Tahrana muvasalat etmiş ve (7) aydan beri Ruslarca mevkuf tutulan (4) îranlı esir serbest bırakılmıştır.
Bir Japon, gene yüzme rekoru kırdı
Kobe (Japonya) 20 ıAP) — Hlro-noshin Furumashl Sshvcd adındaki Japon yüzücüsü 500 metre serbest yüzme müsabakasını 5.55.8 dakikada yüzerek yeni bir rekor kırmıştır.
Cumhurbaşkanı CHâi-Bayar, evvelki gün Ankara Hipodromunda ordu atlı müsabakalarını takip etmiştir. Bu sırada Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Koreye gidecek olan birliğin komutanı Tuğgeneral Tahsin Yazıcıyı Cumhurbaşkanına takdim etmiştir. Resimde, Cumhurbaşkanı, Orgeneral Nuri Yamut ve Tuğgeneral Tahsin Yazıcı görülmektedir
Amerika ile Avrupanın müdafaası bir bütündür
Avrupanın silâhlanması 18 ■ 24 ayda
tamamlanacak. Batı Almanya, da bu müdafaa sistemine dahil edilecek
r


VVashlngton, 20 A.A (AFP) — İkJ haftalık istişarelerden sonra Amerikan murahhası Charles Spofford Londraya hareket etmiştir.
Spofford, Londrsda Kuzey Atlantik Paktı memleketleri Dışişleri Bakan Yardımcılarının yapacakları yeni toplantıya başkanlık edecektir.
Amerikan delegesinin vazifesi Batı Avrupanın savunmasınnı takviyesine dair Amerikan görüşünü izah etmek ve bu noktal nazarı pakta iştirak e-den Avrupa milletlerinin görüşleriyle telif eylemektir.
Amerikan Genelkurmay Başkanlık çevrelerinden bildirildiğine göre, komünist tehdidine karşı hakiki bir kalkan teşkil edilmek isteniyorsa, Avrupa milletlerinin de Fransa tarafından katlanılan gayrete İştirak etmeleri zarurîdir.
Bu çevrelerdeki kanaat, üye millet» ler mühim miktarda kara kuvvetlerini fiilen seferber etmek arzuaunu gösterdikleri takdirde Birleşik Amerikanın 3 ilâ 5 tümeni Atlantik aşırı göndermeyi ve diğer taraftan da Atlantik Paktı kuvvetlerine bir başkomutan tayinini kabul edeceği merkezindedir.
Amerika ve Avrupanın savunmalarının bir bütün teşkil ettiği belirtilmektedir.
Birleşik Amerikanın kanaatine göre, kısmen ve makul bir surette silâhlandırılmış Batı Almanya, Avru-panm savunma sistemine ciddî bir yardım teşkil edebilir, fakat Amerikan çevreleri bu silâhlanma meselesinin Schuman Plânının muvaffakiyetine bağlı olduğunu kabul etmektedirler.
Ankara Konkuripikleri bitti
Süvari Dairesince konmuş olan gümüş kupa İle Gazetemizin Kupasını, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, müsabakaların birincisi Eyüp Öncü’ye verdi
Dört giindiir devam etmekte olan ordıı atlı şampiyona müsabakaları dün bitmiştir. Bu nıüsahAkalarda birinciliği Binbaşı Eyüp öncü kazanarak Süvari Dairesinin ve gazetemizin koyduğu kupaları kazanmıştır. Müsabakalnn Cumhurbaşkanı Celâl Bayar da şereflendlrmlştlr. Resimde Cunıhıırbuşkanı müsabakalara katılan bir ah severken görülmektedir. (Yazısı 3 üncü say famızda)
Sayfa 2
YENİ İSTANBUL
21 Ağustos 1950
• _________ ______
MEMLEKET MESELELERİ
X
şehir haberleri
işçi Birlikleri Kongresi dün yapıldı
Ölümünün 35 inci yıldönümü münasebetiyle
Tevfik Fikretin Terbiyeci cephesi
— I —
Bu sırada tstanbula gelen birkaç muallim kafilesinin Istanbulu gezme programlarında “Aşiyan,, ı ziyaret de görülüyor. Sene İçinde de bir çok hocaların talebelerini o semte götürdüklerini hatırlıyorum. Aldanmıyorsam bu alâka, son bir iki senenin eseri olacak. Bir nevi Fikret hasreti, yeni nesilleri yetiştirmekle vazifeli meslek mensuplarının elinde bir terbiye vasıtası rolünü oynuyor gibi. Bu sözümün sonunda “gibi” bulunmasının sebebi, ortada hasretin, şuurunu belirten bir fikir faaliyeti görünmemesi, meselâ şairi yeni nesillere tanıtacak herhangi bir tahlil ve tanıtma eserinin, hattâ yazısının çıkmamasıdır. Bu yokluğa rağmen, Bebek sırtlarında otuz beş senedir yatan büyük adamın, ekserisi onun öldüğü senelerde ve daha sonraları doğanlar tarafından ziyaret edilmesinde dikkati çeken ve insanı sevindiren bir taraf var!
— n —
Otuz beşinci ölüm senesinde yâde-dılen Fikret’in çok cephelillğinl hepimiz biliyoruz. Bunlardan, bu senenin “Aşiyan” ziyaretçileriyle alâkalı olanını ele almak zamanımız bakımından da doğru olacak. Eğer 1950 senesinde onun mezarı başına gidenlerin çoğu öğretici ve öğrenici zümreden ise demek ki, ziyaretçiler, müstesna bir hoca ve bir mürebbi nü-munesinl düşünüyorlar. Gerçekten sabırlı ve mütehammil bir maarlfçl olmamasına, reelin çirkinlikleri karşısında yeteslye iradesi bulunmamasına rağmen biz onu yine terbiye dünyamızın yıldızlarından biri olarak sayıyoruz. Bugünün dillerde dolaşan terbiye davaları, ilk defa onun Türk rönesansmı temsil eden davranışında okundu. Terbiye dünyamızın bir ikinci yıldızı olan Ziya Gökalp’ın “Muallim” mecmuasında Fikretl uyanış devrimizin pedagogu olarak belirtmesi sebepsiz değildir. 14 mayıs 1950 tarihine takaddüm eden yıllarla sonraki senelerin Türkiyesinde terbiye atmosferi, galiba bizim haberimiz olmadan Fikretl düşündüren bir rüzgârla yeni bir fer, yeni bir kuvvet kazanıyor.
— III —
Şüphesiz Tevfik Fikret, kelimenin en geniş mânasiyle bir terbiyecidir. Onun bütün varlığı, başlıbaşma bir terbiye hareketini temsil ediyor. Mısra’ lan, birer terbiye vecizesi olmağa namzet olan şair, acaba dar mânasiyle de bir terbiyeci sayılabilir mİ? Yani terbiye meselesinin kendisi ile meşgul olmuş mudur? Şair, ahlâk kahramanı, ütopist edebiyatçı, mütefekkir, siyasi mücadeleci.... olan Fikretin bu tarafı, şimdiye kadar pek az muharririn dikkatini celbettt. Bereket versin bu alâkasızlığı, Fikreti vakit vakit tanıtmakla asil bir vazife ifa eden kıymetli muallim Salih Keramet Beyin müstesna alâkası telâfi ediyor. Otuz beş sene sonra, şairi muallimlerle talebeleri cezbeden tarafı ile “YENİ İSTANBUL” o-kuyucularma tanıtır ve hatırlatırken ben de bu alâka lan faydalanıyorum.
— IV —
Filhakika Tevfik Fikret, dar mânada da bir terbiyecidir. Onun bilhassa bugünün Türkiyesl için ele alınacak bir “Yeni mektep doktrini’* vardır. Şimdiye kadar memleketimize getirilmiş ecnebi maarif ıslahatçılarının raporlarında yer alan fikirlerin çoğu, şairimizin “yeni mektep”lnde pek veciz şekilde anlatılmış görüyoruz. “Yeni mektep”in programına alt bir İzahta şair mütefekkir şöyle diyor: “Yeni Mektep gençleri, muhitin muzır tesirlerinden tecrit ederek şahsi haysiyetlerini, vezalfl içtimaiye ve hukuku siyasiyelerini lâyıkı ile takdir ve hayatı cedîdenin şahsiyeti be-şeriyeye hürmetten mütevellit bütün saadetini hakkı ile hissedebilecek bir hale kavuşturmak, bu değerli erkânı terakkinin merbut bulundukları ailelerle ileride bizzat tesis edecekle-
edecektir. Milli İngilizcenin dl-tercih sebebi, fikri bizce imti-lâzımgelen kav-
Yazan t Fındıkoğlu Z. Fahri İstanbul Üniversitesi Profesörlerinden ri aşlyanlar ve dairei faaliyetine dahil olacakları cemiyetler üzerinde feyizli nüfuzu şahsîleriyle İcrayı tesir edebilmelerini temin eylemek emelindedir.’’
ikinci Meşrutiyetin ilk senelerinde ortaya atılan bu düşünce gerçi Prens Sabahaddin Beyin de çok evvel yaptığı neşriyatın ağırlık merkezlerinden birini teşkil ediyordu. Fakat Fikret'in kaleminden daha başka bir kuvvetle ortaya atılmakta, âdeta 14 mayıs 1950 don sonraki ilk kabinenin maarif programında görmek istediğimiz, fakat nedense göremediğimiz bir hassasiyetle belirmektedir.
“Yeni Mektep” programının dersler kısmında yabancı dilin lüzumundan şu suretle bahsediliyor: “Tedrisat umumiyetle türkçe ve İngilizce Hsanlariyle cereyan lisanımızı müteakip ğer yabancı dillere hürriyet ve teşebbüs sal nümunesl olmak
min lisanı bulunmasından ibarettir. Lisan İse en müessir bir vasıtal te-messüldür.’’
— V —
“Yeni Mektep” in diğer derslerin öğretimine ait mucip sebepleri, her biri ayn bir yazı konusu olacak kadar zengin ve bereketlidir. Sadece terbiyeden güdeceği gaye İle, yabancı dilin hedefi ve nevi bugün, yani aradan yarım asra yakın bir zamanın geçmesine rağmen, dikkati çekmekten geri kalmıyor ve bizi yaman bir uzak görüşlü karşısına çıkarıyor.
Şair, çok kısa bir müddet bulunduğu idari vazifelerde bu fikirlerini gerçekleştirme yolunu tuttu mu? Yahut tutabilir miydi? Şüphesiz hayır! Zira, şahsî hürriyet ve teşebbüs fikrini terbiyenin, İngilizc eyi yabancı dil öğretiminin merkezi yapmak için bütün tahsil sisteminin ele alınması gerekti. Nitekim bugün de böyledlr. D.P. nln maarif dâvasına ait neşriyat bir düziye şahsî teşebbüsten bahsediyor. Fakat sırf yabancı dil tahsil sistemi bozuktur. Yabancı dilden bah-setmlyen kimse kalmadı. Fakat sırf yabancı dil öğrenmek İçin memleketimizdeki yabancı mektepleri, Türki-yentn maarif zaviyesinden müstem-lekeliğinl düşündürüyor.
Hulâsa otuz beş sene sonra ölümü bugün yâdedilen şairi, ancak onu “Yeni Mektep,, İdealini ele alacak terbiye ve mektepçiler memnun edebilirler. Eğer D. P., dünyanın bu buhranlı zamanında onu Prens Sabahaddin ile birlikte ikinci terbiye ideoloğu olarak benimserse dört senelik imtihan devresinde yine kendisi kazanmış olacaktır.
Kasım Gülek’in basın toplantısı
Birkaç gündenberl şehrimizde bulunan C.H.P, Genel Sekreteri Kasım GÜlek bugün saat 16 da C.H.P. 11 Merkezinde bir basın toplantısı yapacaktır. Ayrıca Genel Sekreter saat 17 de Eminönü Halkevinde yapılacak olan partinin Belediye Seçimleri toplantısına da iştirak edecektir.
“İstanbul” vapuru gitti
İstanbul vapuru Doğu-güney Akdeniz postasını yapmak üzere dün saat 14 te 360 yolcu, 250 ton yükle limanımızdan hareket etmiştir.
Beyrut Elçimiz Ferit Celâl Aba-cıoglu da aynı vapurla vazifesi başına hareket etmiştir.
Vatan gazetesi
10 yaşında
“Vatan” refikimiz 10 yaşma basmış bulunmaktadır. Günlük gazeteler arasında gördüğü hizmetlerle e-hemmiyetli bir yer işgal eden Va-tan’ı tebrik ve bundan sonraki neşir hayatında da muvaffakiyetler temenni ederiz.
W. A. Y. ın ikinci Konsey toplantısı sona erdi
Toplantının sona erinesi münasebetiyle T. M. T. F. Başkanı tarafından (W.A.Y.)a bir Türk halısı hediye edildi
Bir haftadan beri Şalo Köşkünde devam etmekte oltın W, A. Y. ikinci Konsey toplantısı dün akşam sona ermiştir.
Evvelki gece yapılan seçimlerde başkanlığa M. Sauv6 (Kanada) başkan vrkilllğlno Kroveld (Belçika) ve Cuu (Vietnam», muhasipliğe Frankenburg (İngiltere) seçilmiş, Türk namzedi Mükcrrcm Taşçıoğlu da İcra Komitesine âza olmuştur.
Dün sabah ve öğleden sonra yapılan toplantılarda komisyon raporları müzakere edildi.
Bu arada Haberleşme ve Vesikalar komisyonu «ene İçinde de Demokratik Eğitim mevzuunu İnkişaf ettirmeyi kararlaştırdı ve bu iş için kendi arasından bir heyet seçti. Türk delo-go8İ Vedat özsan 5 daimî âzalıktan birine ittifakla seçildi
Akşam yapılan üçüncü celsede konferansın kapanması dolayısiyle İngiliz. Fransız, Amerikan, Belçika. İtalya. Altın Sahil ve Ceralr delegeleri İstanbul Radyosunda naklen yayınlannn birer konuşma yaptılar ve hepsi de kendilerine gösterilen misafirperverlikten sitayişle bahsettiler. îstanbula tekrar gelmek İzhar ettiler.
Konuşmalar
Kıraç, T. M. T. F. adına bir Türk halısı hediye etti.
Bu münasebetle «öz alan W. A. Y. reisi M. Sauv6 böyle bir sürprizin kendilerini no kadar memnun bıraktığını İfade edemlycceğinl söyledi. “Artık Türklerden bize başka sürpriz yapmamalarını istiyoruz, çünkü çok müşkül vaziyette kalıyoruz,, dedi.
Her zaman bahsini duydukları Ananevi Türk misafirperverliğinin ne demek olduğunu artık yakından bildiklerini söyleyen Sauvd, sözlerini şöyle bitirdi: "lstanbula ve Türk dostlarımıza binlerce teşekkür!.,
Sauvö’don sonra T. M. T. F. reisi Can Kıraç konuştu. Delegelerden memleketlerine dönünce arkadaşlarına Türk gençlerinin sevgilerini götürmelerini rica etti.
Saat 18.30 da basln toplantısı yapılacaktı. Fakat komisyon çalışmaları henüz bitmemişti. Bu yüzden basın toplantısı ancak 15 dakika yapılabildi ve delegeler gözet çöllerin bu müddet zarfında sorabildikleri sualleri cevaplandırdılar.
Basın toplantısından sonra komisyon çalışmalarına devam edildi ve gece, kongrenin sona ermesi dolayısiyle Taksim Gazinosunda büyük bir balo verildi.
olduklarını
arzusunda
bittikten
sonra Can
W. A. Y. a
Üniversite ve yüksek okulları tanıtıyoruz
İstanbul Üniversitesine girme
II
lstiycnlerin oldukları
Üniversite talebesi olabilmek İçin hem Üniversiteye ve hem de fakülte derslerine yazılmak lâzımdır:
a) ÜNİVERSİTEYE YAZILMA: İstanbul Üniversitesine kış ve yaz sömestrlerinin başında olmak üzere senede iki defa öğrenci kabul edilir. Kış sömestri için 15 eylülden 15 e-kime, yoz sömestrost için de 1 şubattan 15 şubata kadar kayıt yapılır. Ü-niversiteye kayıt için adayın şahsan müracaatı şart değildir. Ancak sıhhi muayene raporunun tanzimi i(in sömestr başlangıcından itibaren en geç beş gün İçerisinde Üniversite sıhhat merkezine kendisinin raca&t etmesi İcap eder.
Üniversiteye yazılmak getirmek mecburiyetinde vesika şunlardır;
1 — Lise bitirme ve olgunluk diplomaları veya bunlara eşitliği tasdik edilmiş olan belgelerin asılları.
2 — Nüfus hüviyet cüzdanı (yabancı devlet tabiiyetinde olanlar için o-turma tezkeresinin) örneği.
3 — Oturduğu yeri gösterir belere.
4 —öğrencinin etrafı için tehlikeli ve bulaşıcı bir hastalığı olmadığını gösteren hükümet tabipliği raporu.
5 — Üniversiteye yazılma harcına ait İstanbul Üniversitesi Saymanlığından alınmış vezne veya aynı saymanlığa 15 lira gönderildiğine dair posta makbuzu.
Üniversiteye girmek istiyenlcr yukarıda sayılan evrakı bir İstidaya iliştirerek doğrudan doğruya Rektörlüğe müracaat etmek lâzımdır. Yalnız yazılacak olan istidaya hangi fakülteye girilmek istondiğl sarih olarak yazılmalıdır.
Liseyi bitirdikten sonra tahsiline bir yıl ara vermiş olanların, bağlı bulundukları askerlik şubelerinden, talebelikten başka bir sebeple ertesi se-
şahsan mü-
Belediye seçimleri kampanyası şehrimizde dün bilfiil başladı
Millet Partisi, İktidara şiddetle hücum etti. Demokratlar, eski belediye seçimlerinin fena taraflarını belirttiler.
C.H.P. liler, muhtar seçimleri dolayısiyle Partilerini tebrik ettiler
Beledlye seçimi proapganda devresi hararetli bir hava içinde başlamıştır. Dün siyasî partiler şehrin muhtelif semtlerinde açıkhava toplantıları yapmışlardır.
Millet Partisinin toplantıları
Millet Partisi Propaganda Servisi, dün saat 13 te Beyazıttaki lokantada Genel Kurub üyeleri ile gazetecilerin hazır bulunduğu bir öğle yemeği vermiştir. Toplantıda başta Hikmet Bayur olmak üzere partinin bütün İleri gelenleri hazır bulunmuşlardır. Yemekten sonra gazetecilerin masasına gelen Parti Genel Başkanı Hikmet Bayur, sorulan muhtelif suallere cevap vermiştir. Bu arada Başkan muhtar seçimlerinin neticeleri hakkında şunları söylemiştir:
“— Halk memnun olduğu muhtarı seçmiştir. Yalnız bugünkü İktidar partisi bu seçimler üzerine mânevi baskı yapmış ve muhtar seçimlerine siyasi bir mahiyet vermiştir. Demokrat Partiye oy verenlerin işi görülecektir demesi, ben demokratların iktidarıyım demektir. Halbuki o mev-kie gelindikten sonra milletin iktidarı olmak lâzım gelir. Maalesef İktidara gelenler geçmişi unutuyorlar. Vaktiyle C.H.P. nln başında bulunanlar, Moskova Radyosunun işine geldiği için tekrar ettiği bazı sözlerimizi tenkid ederlerdi ve başta Celâl Bayar olmak üzere hepimiz bu hareket tarzına kızardık. Şimdi ayni şeyi Celâl Bayar yapıyor. Hayret ettim. Hattâ bunu ismet İnönü bizzat yapmazdı. Bir Cumhurbaşkanının bu kadar günlük politikaya karışması doğru değildir. Bütün bunları göz-Önünde tutarak bugünkü iktidarı 1-kaz etmek maksadiyle millet Belediye seçimlerinde Demokrat Partiye rey vermemelidir. Ayrıca gerçek mu.
neye terkedildiklerlne dair bir belge getirmeleri lâzımdır.
Tıp, Kimya mühendisliği dalları île Orman Fakültesine orta derecede olgunluk vermiş olanlar kabul edilmezler. Fazla müracaat karşısında İse iyi dereceliler arasında kur’a çekilir. Eczacı ve Dişçi Okullarına, Fen ve Edebiyat kollarından pek iyi derecede olgunluk diploması alanlar kabul edilir. Kadro müsait olduğu takdirde fen şubesinden iyi derecede diploma almış olanlar arasından kur’a çekilir.
b) FAKÜLTELERE YAZILMA : Üniversite kaydını yani (immatrlkü-Jasyon) unu yaptırmış olan bir tale-bonlm, Üniversiteli haklarını elde edebilmesi için fakültelerde veya dahil olmak istediği okullarda derslere yazılma yani (İnskripsiyon) un da müddetleri içerisinde tamamlaması lâzımdır. Taleb?nln fakülte veya okula yazılmış sayılması İçin, ilk sömestr de haftada en az 5 saatlik derse kaydedilmesi ve bunlara ait harçları Üniversite veznesine yatırması lâzımdır. Üniversite fakülte veya okullarında derslere yazılma İşlerinih immatrlkü-lasyon müddetinin sona ermesini takip eden 15 gün içerisinde nihayete erdirilmesi lâzımdır.
ÜNİVERSİTEYE GİRME ŞARTLARI : Her talebe Üniversiteye girerken (immatrikülasyon) İçin 15, kitaplık için de 5 lira harç verir.
DERSLERE YAZILMA HARÇLARI : Bir sömestr için derslere yazılma (inskripsiyon) harçları şunlardır: Her ders ve bu derse bağlı her seminer ve laboratuvar İçin 1 lira, serbest veya ihtiyari her seminer ve laboratuvar için 2 lira, her mevzuun imtihanı için de sene sonunda beş lira alınır.
Gelecek yazıda Tıp Fakültesinden bahsedeceğiz. Ş. E.
tarafından verilen bu kararı tas-etmişlerdir. Sonra biz ahdcn as-göndermeye de mecbur değiliz, teşkllût kurulacak ve herkesin
haiefeti bugün C.H.P. den daha çok Millet Partisi yapacak kudrettedir.”
Bilâhare Hikmet Bayur Hükümetin Kore kararı hakkında ne düşündüğü sualine de ezcümle aşağıdaki cevaplan vermiştir:
“— Kore işinde bir esas dâva bir de şekil dâvası vardır. Şekil dâvası ehemmiyetsiz değildir. Şekilleri çiğneyenlerden şüphe etmek lâzımdır. Bir hükümet şekil dışına çıkınca a-man gene ne yapacak diye heyecan duyarız. Bilindiği gibi Bakanların büyük bir kısmı mezkûr karara son dakikada İştirak ettirilmişlerdir. Böyle mühim bir karar karşısında imali fikredilmeden evet veya hayır denilemez. Halbuki Bakanlar birkaç kişi vip ker Bir
kudretine göre yardım istenecektir. Bu bizim ihtiyarımızda idi. Belçika neden asker göndermiyor? Acaba bizim güvenimiz temin edilmiş midir? Bizi ancak, bize bir taarruz olduğu zaman Amerikanın ilânı harp etmesi tatmin edebilir. Bu halde değil alay, kolordu gönderelim. Çünkü sıkı bir mukadderat birliği yaratılmış demektir, iktidar bu kararla memleketimiz* yapılacak olan ekonomik yardımın arttırılacağını beyan ediyor. Şunu ifade etmek isterim ki şu kadar traktör veya şu kadar maden kazması fazla alacağım diye kan akıtılamaz. Ayrıca müzakeresız gönderdik diyemiyorlar da pazarlıksız gönderdik diyorlar. Bu ne demektir? Müzakeresiz miLletler ve devletlerarası iş olur mu? Askerlerimizi pazar da mı sattık kİ pazarlıksız gönderiyoruz. Diğer taraftan görülüyor ki 250 bin Türkü Bulgaristan kış mevsiminin arifesinde memleketimize gönderecek. Bu Kore kararına bir cevaptır. İktidar, ekonomik kudretimiz arttırılacaktır dediği zaman a-caba bunların yerleştirilmesinin temin edildiğini mi söylemek istiyor?” öğleden sonra saat 17 de Fatihte Kıztaşı meydanında, 19.30 da Beşik-taşta Barbaros meydanında yapılan iki açıklıava toplantısında, Hikmet Bayur, General Sadık Aldoğan. Fuat Arna, Ahmet Oğuz, Nureddin Ardıç-oğlu ve diğer muhtelif hatipler ko nuşmuşlardır. •
Aldoğan, bugüne kadar yapılan Belediye seçimlerinde Şehir Meclisi üyelerinin, C.H.P. tarafından tayin veya İnönünün yardımiyle iş başına getirilen kimseler olduklarını ve memlekete faydalı olamadıklarını tebarüz ettirmiş. Fuat Arna da, muhtar seçimlerinde halkın iktidara karşı duyduğu itimatsızlığı belirtmiş olduğunu ve bu ikinci imtihanda da iktidarın kaybedececeğl kanaatinde olduklarını belirttikten sonra, hâlâ tayin edilmiş bir Belediye Reis! bulunmadığını ve iktidarın vadettlği en basit devlet esaslarını bile yerine getiremediğine işaret etmiştir.
Demokrat Partinin toplantıları
Demokrat Parti Kadıköyünde, Sa-rıyerde ve Fatihte olmak üzere üç propaganda toplantısı yapmıştır.
Kadı köyde kesif bir halk topluluğunun iştirak ettiği toplantıyı İlçe idare Kurulu adına Sami Maktalan açmış ve Belediye seçiminin ehem-’ miyetini tebarüz ettirerek, İstanbul Belediyesinin şimdiye kadar tek parti idaresinde ve son derece fena bir şehir siyaseti takip ettiğini ifade etmiştir. Istanbulun hususiyetlerini de belirten hatip ezcümle demiştir ki:
”— İstanbul vatandaşı reyi ile iş başına gelen ve ona dayanarak iş görmek durumunda olan bir Belediyeye 3 eylülde kavuşacaktır. Hür ve emniyetli bir seçim ile iş başına ge-lecek yeni Belediye Meclisine büyük ve mesuliyeti! vazifeler terettüp etmektedir. Tarihi İstanbul şehri bugüne kadar keyfi bir gidişin kötü ör-
neklerlne şahit olmuştur. Belediye hizmeti olarak önümüzde hata, mu. rakabesizlik, suiistimal yığınları durmaktadır. Muhterem İstanbul halkı bu kötü örneklerin başlıca müsebbibi olan Halk PartiBine bir defa da-ha Belediyesini teslim etmiyecektir.” Müteakiben Avukat Muzaffer E-rer hararetli bir konuşma yaparak Belediyenin çekili sahalardaki icraatını şiddetle tenkid etmiş ve Belediye hizmetlerinde şimdiye kadar halk menfaatinin asiâ birinci plân-da yer almadığını tebarüz ettirerek, 3 eylülde vatandaşların D.P. adaylarına oy vermesini istemiştir. Bundan sonra Tabir Kaşıkçı, İbrahim Höyi ve Turgut Bayar Belediye seçiminin ehemmiyetini belirtmişler ve Istanbulun Belediye bakımından 3 eylülde büyük bir talihsizlikten kurtulacağını belirtmişlerdir.
İstanbul milletvekili Flruzan Tekil de ezcümle şöyle demiştir:
”— Partimiz halka hizmet yolunda en samimi niyetlerle hareket etmektedir. Belediye mevzuunda da bu böyle olacaktır. Bizim kanaatimiz şudur ki vatandaşlarımız denenmiş bir Belediye idaresini bir defa daha denemek lstemiyecekler ve bunda bir fayda görmiyeceklerdlr.”
Sarıyerin Istlnye semtinde yapılan toplantıda İbrahim Somay İle Avukat Neclâ Akmoran konuşmuşlar ve Demokrat Partinin Belediye politikasının istikametini belirtmişlerdir.
C. Halk Partisinin toplantıları
C.H.P. Kadıköy İlçesi dün saat 11 de Kadıköy Halkevinde bir siyasi toplantı yapmıştır. Kalabalık bir halk kütlesinin İştirak ettiği bu toplantıda milletvekillerinden kimse bulunmamış, söz alan hatipler Demokrat Partinin 3 aylık iktidarı esnasında kararsızlık içinde bulunduğu ve muhtar seçimlerini Halk Partisinin kazanmasiyle halkın evvelki seçimlerden büyük bir pişmanlık duyduğunu belirtmiş ve C.H.P. yi tebrik etmiştir.
Radyo konuşmalarına bugünden i-tibaren başlanacaktır.
■■
SPOR
2
2

Taksim,
2
2
Dün yapılan kürek yarışları
Dün Beykozda yapılan Barbaros Kupası kürek yarışları büyük bir İntizam içinde yapılmış ve şu neticeler alınmıştır:
îki çifte kıdemsiz: 1 — Taksim. 2 — Beykoz, 3 — Sümerspor.
Tek çifte bayanlar: 1 — Galatasaray. 2 — Sümerspor.
Dört tek bayanlar: 1 — Galatasaray. 2 — Sümerspor.
500 metre sürat: 1 — Taksim, 2 — Demirspor, 3 — Beykoz.
Dört tek kıdemsiz: 1 — Beykoz.
— Sümerspor.
Tek çifte kıdemli: 1 — Galatasaray.
— Taksim.
Sekiz tek: 1 — Beykoz, 2 — Tak
sim.
İki çifte kıdemli: 1 — Taksim, 2 — Demirspor, 3 — Beykoz.
iki çifte bayanlar: 1 — Galatasaray, 2 — Sümerspor.
Dört tek kıdemli: 1
— Beykoz.
Tek çifte kıdemsiz: 1 — Beykoz,
— Sümerspor, 3 — G. Saray.
Sekiz tek kıdemli: 1 — Galatasaray, 2 — Taksim, 3 — Beykoz.
Umumî puvan tasnifinde: Kıdemlilerde 53 puvania Taksim birinci, 40 puvanla Galatasaray ikinci, 22 puvania Beykoz üçüncü oldular.
Kıdemsizlerde: 66 puvanla Beykoz birinci, 21 puvanla Taksim ikinci olmuşlardır.
Bayanlarda: 44 puvanla Galatasaray birinci, 9 puvanla Sümerspor i-kincl oldular.
Bugünkü voleybol maçları
İstanbul bölgesi tarafından tertip edilen açık hava voleybol turnuvası maçlarına bugün saat 17,30 da Şişil Halkevi sahasında başlanacaktır. İlk maç saat 17,30 da Langa - Altınordu arasında, ikinci maç ise 18.30 da Fenerbahçe ile Beyoğluspor arasında oynanacaktır.
Toplantıda iki birliğin birleşmesi teklif edildi
İstanbul İşçi Birlikleri Kongresi dün sabah saat 11,15 ten itibaren Eminönü Halkevi salonunda toplanmıştır. Zühtü Tetey tarafından açılan kongrede Birliğe* dahil sendikalar delegeleri İle ıHür İşçiler Sendikaları Birliği) Başkanı Şeref Hlvel, Başkan Vekili Mehmet Güler ve diğer delegeler hazır bulunmuşlardır. Gündem dairesinde kongrenin cereyanı beklenirken, Hür İşçi Sendikaları Birliği arlına riyasete verilen bir takrir, idare heyeti seçiminin geriye bırakılmasına sebep olmuştur. Bu takrirde ezcümle şöyle denilmektedir:
“İki Birliğin birleşmesi için yapılan teklif, Paşabahçe kongresinde bulunanların çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Ayrıca İstanbul İşçi Sendikaları adına Hür işçi Birliğine gelen üç kişilik bir heyet birliklerin birleşmesini teklif etmiştir. İşçi dâvasının selâmeti bakımından bu teklifi kabul eden birliğimiz şunu teklif etmektedir. Birliğin yeni yönetim kurulu seçimi kongrenin tâyin edeceği başka bir oturumda yapılsın. Fakat bugün seçilecek olan karma bir komisyon tüzüğü tetkik ve tesblt etsin. Bilâhare yapılacak olan bir genel kurul toplantısında tüzük müzakere edilip kabul ten sonra doğacak olan yeni idare heyeti seçilsin.,,
Bu teklif kongre tarafından kabul edilmiş ve bilâhare işçiler , tş Kanununun aksak tarafları ve grev hakkı meselesi Üzerinde konuşmalarda bulunmuşlardır. Bu mevzuda bilâhare Hükümetin hazırlıyacağı tasan üzerinde durulmuştur.
İkinci bu âna edildik-blrliğin
Vilâyet emrine verilen öğretmenler
Sıhhi durumları itibariyle öğretmenlerden Samiye Tamer, Şükrü, ye Börekli, Hilmi Bilginer ve Rüvey-de Bilginer İstanbul Valiliği emrine verilmişlerdir.
ru cid-mli-
Yeni bir tiyatro kuruldu
Tiyatro mevsiminin yaklaştığı günlerde şehrimizde tamamiyle dİ mahiyette ve yeni bir sanat
essesesi kurulmuştur. Bu teşekkülün başına Münir Hayri Egeli getirilmiştir. Ses Tiyatrosunun önümüzdeki mevsimde yepyeni bir şekil almasiy-le vücut bulacak olan bu sanat topluluğunun tam mânasiyle modem e-saslarla hareket edeceği haber verilmektedir.
ACI BİR ÖLÜM
Merhum Şair Hamamlzade Ihsan ve Nazıma Hamamlnin kızları, Ticaret Mahkemesi âzası Orhan Hamamlnin kardeşi, Davutpaşa Ortaokulu öğretmenlerinden
BEYHAN HAMAMİ tsviçrede yapılan bütün tedavilere rağmen uzun zamandanberi müptelâ olduğu menhus hastalıktan kurtu-lamıyarak dün sabah Şişli Marmara Kliniğinde hayata gözlerini kapamıştır.
Cenazesi bugün saat 12 de klinikten alınarak Beyazıt Camiinde öğleyi müteakip namazı kılındıktan sonra Edimekapı Şehitliğinde merhum pederinin yanına defnedilecektir.
Allahtan mağfiret ve rahmet dİ. leriz.
YENİ İSTANBUL
SITASI İKTİSADİ MÜSTAKİL GÜNLÜK gazete
Sahibi:
UENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Müdürü; Kemal EL SAKLICA Bu «ayıda yazı işlerini fiilen İdare eden : Sacld ÖGET
Neçrcdilmiyen yazılar iade edilme*.
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 80 —
Yara İlk göründüğünden daha düşündürücüdür. Adeta keskin bir cenah bıçağı, göbeğin I biraz altından, cetvelle çizilmiş gibi düz bir çizgi çekmiş, altındaki b&rsaklan bir çok yerinden doğranuştır. Benim yapabileceğim, yarayı temizlemek, bir iki muvakkat dikiş vurarak sabahı beklemektir.
Ben çalışırken zavallı adam umulmaz bir soğukkanlılıkla bana âdeta yardım ediyor, işimi kolaylaştmyor. Şimdi aydınlıkta onu daha İyi görüyorum. Dediğim gibi esnaf kılıklı İri yarı bir adamdır. Sakalından da biraz ilâve yapılmak suretiyle daha ziyade uzatılmış kalın ve uzun bıyıklan vardır. Çehresi hiç bir macera ve serseriliği akla getirmiyecek, kendi halinde bir aile babası, makul bir efendi adam çehresidir.
Yaralılar çok kere telâşlı olurlar; en acar ve edepsizine bile bir mazlumluk gelir. Kendilerine yapılan fenalığa devam edecekmişsiniz gibi korkarak, yalvararak konuşurlar. Bunun İçin bu adamın tok sesi ve polisle aksi aksi konuşması beni şaşırtır gibi olmuştu. Fakat çok geçmeden bu öfkenin daha ziyade kendisine karşı olduğunu anlıyorum.
Yarasını temizlerken:
— Yahu, nasLİ oldu bu iş? diyorum.
396
Evvelâ: — Oldu işte, diyor. Pisi pisine öleceğiz.
İşimden başımı kaldırmadan her zamanki emniyetli sesimle ve biraz gülümsiyerek:
— Allaha emanet, Allaha emanet.. Seni biraz yana çevirelim şöyle, diyorum Ve başka bir şey sormuyorum. Fakat o kendiliğinden ve bu sefer can sıkıntısı ile kesik kesik devam ediyor:
— Belâ geleceği vakit gelir... işimiz yokmuş... Kendimiz davet ettik.
— Peki nasıl oldu bu Lş! Sebebi ne?
Derin derin içini çekiyor:
— Sebebi benim eşekliğim, affedersin doktor bey... Eşekliğimden öleceğim.
Benimle beraber polis de kendini tutamıya-rak gülüyor. Ben yine aynı emniyet verici sesle:
— Korkma... Eşeklikten adam ölmez arkadaş korkma; diyorum. 1
Fakat o: — Ben öleceğim doktor bey, diye inat ediyor.
Ben işe başladıktan biraz sonra odaya ufak tefek bir kız girmiş ve ara sıra öte beri aramak için etrafa bakındığımı görerek bana yardıma başlamıştır. Hastabakıcılardan biri zannettiğim bu kıza, dişlek hastabakıcı bir aralık “doktor hanım” diye hitap edince, yüzüne bakıyor ve siz doktor musunuz? diye soruyorum.
— Dişçi mektebinde stajlyerdlm efendim, diyor, allem îstanbulda olmadığı için burada o-turuyorum.
Kızın uykudan kalkarak acele acele giyinmiş ve yüzünü yıkamış olduğu bellidir.
— Memnun oldum, diyorum, sizin eliniz işe yatkındır. Yardım edersiniz.
Artık kendisine bir şey sormadığım halde yaralı tekrar «Öze başlıyor ve başına geleni anlatıyor:
397
Zerzevatçı imiş. Dükkân komşusu bu gece onu oğlunun sünnet düğününe çağırmış. Kendisi İçki içmediği için sarhoşlar cıvımağa başlayınca canı sıkılmış. Bizim hastahanenln arkasındaki yangın yerlerinden evine dönüyormuş. önünde iki kadın görmüş... Yanlarından geçerken kulağına çarpan bazı sözlerden sinemadan döndüklerini ajılamış, hattâ kendi kendine: “Bu kadınlar nasıl korkmazlar bu saatte viranelerin İçinden geçmeğe?” diye hayret de etmiş. Biraz sonra kadınlar çığlık çığlığa bağırışmağa başlamışlar... Bakmış beyaz gömlekli bir serseri kadınlardan birinin elindeki çantayı kapmış kaçıyor... Serde erkeklik var ya... “Dur olan” diye bağırarak hırsızın peşine takılmış... Hırsız duvarların çokça olduğu bir tarafa dalarak onu şaşırtmaya çalışmış... Fakat mehtap çok parlak olduğu için kendisi onun bütün hareketlerini görüyormuş... Nihayet hırsız kuvvetinin kesildiğini ve yakayı kurtaramıyacağını anlayınca geri dönerek çantayı ona doğru fırlatmış... Adam çantayı almış, fakat hırsızı da takipten vazgeçmemiş ve nihayet bir yıkık hamamın önünde bastırarak ense, sinden yakalamış. Solucan gibi cılız ve pis bir çocukmuş.
Adamcağız anlatıyordu:
— Namusiyle yalvardı: “Aman Ağabey, köpeğin olayım. Çantayı aldın, bırak beni” dedi; hattâ ağladı. At iki tokat ensesine, defet gitsin... Lâkin yağmamı vor? Boşuna mı bu kadar yorulduk: “Onu aklından çıkar, seni karakola teslim edeceğim” dedim. Yine yalvardı. Terli pis ensesini elimden kurtarıp yere, ayaklarımın dibine düştü. Kaldırdım: “Gcbersen kurtuluş yok” dedim, öyle ya dünyanın ıslahına bizi memur etlilerdi. O vakit başıma geleceği çocuk açık açık 398
haber verdi: “Ağabey... Aldığımızı verdik, fit olduk!. Bırak beni... Ben sabıkalıyım. Karakola gitmem. Sonra fena olur. Başımı belâya sokma” Bu söz üzerine kanım kafama çıktı. “Bir sıkım-lık canın var. Bu boyla bir de adam korkutmağa kalkarsın ha” diye ensesine İki tokat attım. Tekrar yere yattı; ben de tekrar ensesinden yakaladım. Solucan gibi bir iki kıvrandıktan sonra döndü; dizlerime sarılır gibi yaptı, kamımdan boydan boya cız diye bir şey geçti. Ben öleceğim efendi. Eşekliğimden öleceğim... Dört çocuk... Dört çocuk..."
Polis yaralının açık ve parlak bir sesle tane tane konuşmasından ümide düşerek bir kere daha ifadesini almağa uğraştı. Fakat o artık kesilmişti. Adeta bir can sıkıntısiyle:
— Söyledik ya arkadaş, dedi, kabahatli ben... Ne istersin elin çulsuz İtinden...
Ondan sonra konuşmadı. Etrafını yastıklarla besliyerek ve şimdilik hiç kımıldanmamasını söyliyerek yatırdığım yerde bir dalgınlığa düşmeğe başladı. Yalnız birkaç defa “dört çocuk” diye mırıldandı; bir kere de bir parça öfkelenir gibi olarak: “Nedir bu karnelerin hali haylaz... Keseceğim seni” dedi. Söylediklerimi artık anlamıyordu-
Benim bundan sonra yapabileceğim ora sıra nabzı ve kalbi yoklayarak bir şınnga yapmak ve beklemekti.
Polis çoktan gitmiş» nine kapının kenarında yere çömelerek uyumuştu. Ali Osman hâlâ görünürlerde yoktu. Belki de hiç gelmiyecekti. Fakat hastabakıcı onun geceyi dışarıda goçirmek âdeti olmadığını, geç de olsa mutlaka geleceğini söylüyordu.
Hastabakıcı ile kıza gidip yatmalarını tav-
399
siye ettim. Pencerenin yanındaki koltukta yaralıyı kendim bekliyecektim. İkisi de reddettiler. Kız, bilâkis benim yatmam doğru olacağını, kendilerinin burada bekliyerek lâzım gelirse beni uyandıracaklarını söyledi. Yaralının umumî halinde fazla bir düşkünlük görünmüyordu. Fakat bu rahat bir uykuya benziyen sükûnete aldanmamak lâzımdı. Bunu kıza da söyledim, hattâ sesimi alçaltarak, hüzünle: — Adamcağızın kendine koyduğu teşhis pek yanlışa benzemez, yara iyi değil, dedim.
Sonra yukarı çıkarak sabah serinliğine karşı pardesümt) ve o bol resimli Tıp Coyrafyaeını aldım ve tekrar geri döndüm.
Evvelce de söylediğim gibi burası paşanın eski kütüphanesi idi. Sırf bu iş için yapıldığı, duvarlarının ve pencere parmaklıklamım kalınlığından ve ayrıca da bu pencerelere demir ke-penkler taktırılmış olmasından anlaşılıyordu.
Bütün bu tedbirler yangına ve dışarıdan gelecek hırsıza karşı idi. Fakat İçeriden yanacak yangına karşı ne tedbir olurdu?
Bu saatte bu kütüphanede benim Resimli Tıp Coğrafyamdan başka tek kitap kalmamıştı. Son kalan rutubetten çürümüş gazete ve mecmua destelerini de, ameliyat salonu yerleştirilirken işçilerin kireç ve boya kirlerine karşı yerlere sermiş olacaklarını tahmin ediyordum.
Paşa, bu tavana kadar çıkan raflardaki kitapları okur muydu? Hiç değilse antika çanak çömlek âşıkları gibi ara sıra ötelerini, berilerini elliverek eğlenir miydi? Yoksa en kıymetlilerinin eski büyük vilâyetlerdeki çapaçullardan getirilmiş olmalarına göre sadece bir satılık mal mı idiler ?
(Devamı var)
400
11 Aftustoa 1950
Zaman zaman
edeni şehirde
yaşamanın saadeti
Muvaffak İhsan GARAN
Bir İstanbullu vatandaşın hatıra defterinden:
“Dün gece yatağa girerken I-çimde bir sevinç vardı. Öyle ya: işlerim yolunda-. îyl para kazanıyorum. M açkınla konforlu bir a-partmanda oturuyorum. Knnm-la mükemmel anlaşıyoruz. Birbirimizi seviyor ve sayıyoruz. Hiç bir üzüntümüz yok... Gece bunları düşüne düşüne mesut ve sakin bir uykuya daldım.
“Sabah, altımızdaki komşunun, son raddesine kadar açtığı radyosunun acı feryadı ile silkinerek u-vandım. Arkasından, seyyar satıcıların kulak tırmalayan çığlıkları başladı. Buna rağmen, neşeyi elden bırakmayıp kalktım, banyoca gittim. Sular yine kesilmiş... Damacanadan bir tas İyi su alarak yarım yamalak yüzümü ynka-dinrı. O sırada kapı çalındı. Mal sahibinin elçisi kapıcı teşrif etti. Kıyın kaloriferi yakabilmek İçin mal sahibi her daireden beşer yüz lira kömür parası İstiyormuş, yoksa kalorlfe.rler yanmazmış. Kışın kaloriferin birleri ısıtmayacağını bile bile, yaz ortasında bu ceremeyi de çekip parayı ödedim. Aksi halde, bir ay sonra mal sahibinin bizi apartmandan çıkarmak için bin bir kombinezona başvuracağı muhakkaktı.
“Karım kahvaltıyı hazırlarken ben de ona yardım ettim. Çünkü hizmetçi iki gündür izinli... Hem 100 Hra aylık veriyoruz, hem de her türlü nazına katlanıyoruz. Bir giderse, yine kim bilir hangi hırsız veya şırfıntı kadının eline düşeceğiz. Başımız derde girecek.
"Bugün mühim bir iş için zengin bir sermayedarla görüşmem lâzım... Evinden çıkmadan evvel onu telefonla arayım dedim. Dört defa çevirdim, numara düşmedi, Beşincide "meşgul*’ İşareti verdi. Hemen bir dakika sonra bir daha çevirdiğim zaman, karşıdaki zil çaldı, çaldı, ama telefonu a-çan olmadı. Sabahın erken saatinde evde kimse bulunmamasına imkân var mı? Zaten bir dakika evvel başkaslyle konuşuyordu. Her ay "farla makaleme" İsmi altında telefona hlr sürü para veriyoruz, fakat bu acayip makineden hemen hemen hiç İstifade edemiyoruz. Her neyse, bugün slnlrlenme-meğe karar verdiğim İçin, o zata telefon etmekten vazgeçip sokağa fırladım.
“Yolda yürürken, bir kadın pencereden sigara tablasını silkeledi. Bütün külleri ve İzmaritleri başımdan aşağı yedim. Ne denir?
Yeni İstanbul’un KORE muhabiri bildiriyor
Yaralı bir Amerikan
askerinin kurtarılışı
^Bulunduğum çukurdan biraz ötede bir seyyar hastahane vardı. Oradan Kuzey Korelilerin ıstırap içinde bağırdıklarını duyuyordum,,
(Güneybatı Kore cephesinden - Mar-guerlte Hlggins bildiriyor).
Kayıp listesine kaydedilen 19 yaşındaki bir Amerikan eri tesadüfen bulunmuştur. Amerikan ileri karakolları keşfe çıktıktan vakit düşman hatları gerisinde günlerdir aç ve susuz kalan genci görüp kurtardı. Genç çocuk iki bacağında da makinelitüfek yaralan olduğu halde yerlerde sürüne sürüne kaçmaya ve esir düşmemeye çabalamıştır.
Er, Nelson Eckart bir yol çukurunda motorize sıhhiye eklpi tarafından bulunduğu zaman henüz cesaretini kaybetmemişti. Ekip Amerikan ileri hatlarının gerisine gitmek için düşman havan topları ateşine karşı koymak mecburiyetinde kalmıştı.
Kurşundan delik deşik olan bacaklarının tedavisi esnasında gösterdiği metanet ve cesareti metheden doktorlar, Nelson'un sakat kalmadan iyileşebileceğini söylemişlerdir. Bulunduğu çukurda ilk yardım tedavisi gördüğü zaman yanıbaşına giderek, o-nunla mümkün olduğu kadar sakin Jconuşmaya başladım. Doktorların söylediğini duyunca, bana yalvaran gözlerle baktı ve, ”Ne olur, bunu da yazın ki annem gazeteyi okuyunca üzülmesin.,, Kıvırcık saçlı, şirin yüzlü genel daha rahat bir yere naklettikleri vakit başından geçenleri bana teker teker anlattı.
Yaralı olarak saklandığı çukurdan kurtulma fırsatı İki kere ayağına kadar gelmişken kaybolmuştu. îkl kere Amerikan tank ve keşif kollan oraya kadar gelebilmişler, fakat her iki seferde de komünistler tarafından geri puskürtülmüşlerdl. Eğer talihi yaver olmasaydı bu sefer de kurtulamı-yacaktı. Çünkü Amerikan keşif kolları İngilizceyi fasih konuşan komünist Korelilerin "imdat imdat., diye bağırma numaralarına kanıksamışlardır. Onun için er Nclson’un sesine de pek aldırmıyacaklardı.
Keşif koluna komuta eden er, Stanley F. Janlcki vaziyeti şöyle anlatıyor: "Tanktan inip yerde yürürken bir taraftan düşman ateşi tarafından ölmcmeye çalışıyor, diğer taraftan da bizimkilerden kimse var mı diye etrafa bakınıyordum. Birden yanıba-şımda kısık bir insan sesi duydum.,, "Hey, buraya bak. ben de »izdenim. Gel beni kurtar.,, Bu sesin hakikî olduğuna ne kulaklarım ne de kafAm inanmıyordu. Brovvnlg otomatik tabancalı ekiplme beni takip etmelerini ve tabancalarını hazır etmelerini bildirdim, Sonra da sesin geldiği yere bağırarak ayağa kalkmasını söyledim. O zaman er. Eckart, büyük bir zahmete katlanarak yerinden kımıl-dıyabllmiş ve ellerini çukurun kenarına dayayarak sarışın kafasını çı-kartabllmişti. Orada bir Amerikalı göreceğim hiç de aklıma gelmemişti Çünkü son dört gün amzl komünistlerin maktaydı.,,
New-Jcr»ey’ll genç müthiş günde bir sn
cesaretini kaybetmemiş ve "İncilini
içinde bütün o elinde bulun*
gcçlrdiğl dört bile İmanını ve
M
Hiç... Bir "lâhavle” çektikten sonra yoluma devam ettim.
Teşvikiye dıırağındayım ve yirmi dakikadır tramvay bekliyorum. Şu Maçkaya do sözde tramvay işler». Daha hiç bir gün, en az on beş dakika beklemeden tramvay geldiğini görmedim. Sermn-ycdarı kaçırırsam, işim suya düşecek. Evinden çıkarsa, artık bugün onu bulamam, öfkemi yenmeğe çalışırken tramvay da çok şükür geldi. Basamaklarına kadar dolıı... Ben de tek elle asıldım. Bir knç istasyon ötede yeniden binenlerin tazyiki sayesinde içeri girebildim. Fakat itişme kakışma esnasında ceketimin iki düğmesi koptu. Uzattığını iki buçuk liralığı da biletçi bozmadı. Para bozmakla mükellef değilmiş. Beni indirmesin diye biletimin yazdırdım. Kim Bilseydim taksiye
“Yollar tıkalı... lumbağa yürüyüşü
rada bir de cereyan kesilip duruyor. Sermayedar evden çıkacak. Çıldırmak işten değil... Nihayet menzili maksuda vardım ama, geç kaldığım İçin o adamı da evinde bulamadım. Akşama kadar oraya buraya koştum. Bir türlü ona rastlamak mümkün olmadı. Telefonu açtım, İşlemedi. Terledikçe yüzümü yıkamak istedim, su akmadı. Acele yetişmek için tramvay ve otobüs bekledim, gelmedi. Veya dolu geldi, durmadı. Nihayet bir tanesi durdu. Bıı sefer de demir parmaklıklı kapalı durakta diğer sıradaki yolcular açıkgözlük edip beni çiğnediler, önüme Ben binemeden kalktı.
“Sıcaktan, aksilikten,
bunalmış bir halde eve yayan dönmeğe karar verdim. Yolda temiz aile kadınlıırınA sarkıntılık eden münasebetsiz çapkınların hali beni büsbütün çileden çıkardı. Şıı boya tabancalarından bir tane verseler. hepsinin suratını boyayncak-tım. Bu arada sağını, solunu ve yolda yürümesini bllmlyen bir sürü insanlarla çarpıştım. Ayaklanma bastılar, canımı acıttılar.
“Nihayet eve vardım. Ama nasıl?.. Kapıyı yarım dakika geç açtığı İçin kanma:
“— Neredesin be kadın?.. Ak şama kadar keyif çatarsın, sonra da bent kapıda yarım saat bekletirsin”, diye haykırınca, o benim bıı “yersiz” asabiyetim karşısında hayretten donakaldı.
"Istanbııldaki asabiye mÜteha.s-sısı doktorlann niçin bu kadar çok kaznndıklannı, şimdi daha İyi anlıyorum.”
arkasına gidip alacak?., binerdim.
Tramvay knp-lle gidiyor. A-
geçtiler.
Öfkeden
i
Koreli askerler,
cepheye gitmeden önce teftiş geçiriyorlar
"Amerlkah-
koynundan ayırmam işti.
ların gelmesi ve beni kurtarması için ettim», dem«?k-gotürülmek için beklerken bana
çalışırken ellerimle çl-llorilemoye ça-rklpten biri "Dayan, şimdi geliyorum’,, dedi
gece gündüz dua tedir. Hastahaneye bir tepe yamacında şunları anlattı:
"Ben muhabere eklpi ile beraberdim ileri karakolumuzla irtibat tesis ettiğimiz zaman düşman tarafından kapana sıkıştırıldık. Geri çekilmeye çalıştık ama hemen üstümüze abandılar. Bir makınellfütek patladı ve ben vücudumun bir yerinden vuruldum. Hemen İlk tedavimi yaptıktan sonra bir kere daha bacağımdan yaralandım. Arka arkaya ateş ettiler. Kaçmaya çalışırken bir daha vuruldum. Fakat menlere Ilgıyordum.
yanıma seni ama gün şup nlm de bir seyyar hastahane vardı. Oradan Kuzey Korelilerin İstırap içinde bağıran sesleri kulaklarıma kadar geliyordu. Ertesi gün karşı vAdiden Amerikan tanklarının geldiğini gördüm. Sevinçten ne yapacağımı şaşırdım Bnşımdakl miğferi onlara doğru salladım. Ama düşmıın hemen beni gördü ve ateşe başladı. Daha sonra Amerikan tanklarının yandığını görerek beni kurtarmak değil kendi canlarını güç kurtarabildiklerini an ladım. Düşman benim yerimi toabit ettiği için tepeye doğru sürüne sürüne gitmem İcap etti. Bu da fena oldu, çünkü gölgemi gördüler. Kafamı
yapışarnk
Bizim gelerek kurtarmaya bir daha görünmedi. İlk bir iki yanıbaşımda Korelilerin konu-yürüdüğünü duyuyordum. Be-bulundıığum çukurdan biraz öte-
• •
W
Savfa 3
Y E N I İSTANBUL
1 öw
XV A
19 uncu İzmir Enternasyonal
Fuarı dün merasimle açıldı
• •
gi-ve-bir Bu
İzmir, Fuar Telgrafhanesi. 20 (Hususî muhabirimizden) — Ekonomi ve Ticaret Bakanı bugün 19 uncu İzmir Enternasyonal Fuarının açılışında aşağıdaki nutku vermiştir:
"Kıymetli misafirlerim, aziz yurt-daşlarım, sevgili hemşerilerim,
Artık her yıl bu memleketin belllbaş-)ı mühim hadiselerinden biri olarak sayılan İzmir Fuarını sayın ve sevgili Başbakanım adına açmak şerefinin bu sene bu arkadaşınız uhdesine tevcih edildiğini nrzetmekle bahtiyarım.
Yurt sınırlarının İçinde ve dışında şöhreti ufuklara yayılmış olan İzmir Fuarının dünya çapındaki bu ehemmiyetini şu direklerde milli sancağımızı çerçeveleyen dost milletin bayraklarının dalgalanması kadar gözlerde canlandıran ne olabilir?
Eğenin incisi bu güzel îzmirlmlzde şen bir Canlılık kaynağını daha teşkil eden bu fuarın temelini atanları sevgi ile anarken, bugünü hazırlamak İçin çaJışmış arkadaşlara, bu faydalı faaliyete bizimle bir arada katılan bütün dost memleketlerin temsilcilerine, jhir-dun her köşesinde meydana getirilen değerli ve güzide eserleri burada ince bir zevkle gözlerimizin Önüne seren bütün alâkadarlara, hususî ve resmî müesseselere meslekî birliklere can ve gönülden teşekkür etmeyi çok zevkli bir vazife bilirim,
Aziz dlnllyenlcrlm,
Her yıl Fuarı açmak saadetine erişenler bir açılış nutku hazırlarlar. Bunda bir gelenek olarak o seneki ekonomik yürüyüşümüzün İzahatım verirler. Artık kendi kaderini demokratik bir zihniyetle kati olarak eline alan senelerden beri sürüp giden şef sistemini tarihin mütalâa edeceği vasıflarla yine tarihe gömen Türk milletinin son seçimlerle yaptığı büyük inkılâbı takip eden bu ilk nutuk da o sistemin memleket ekonomisini millete ne halde devrettiğini umumi efkârımıza tasvir etmek bnlkl çok yerinde bir hareket olurdu. Çünkü milletlerin hayatında da zaman zaman durarak geriye doğru bir göz atmak hem bulunulan mevkii tâyine medar olur, hem de dünkü yanlış hareketlerin ağır
Umumi efkârın DİKKATİNE
aboneler
Bir çok yerlerden yapılan müracaatlar d en anlaşıldığına
göre, Hüseyin Kaya adında hlr zat gazetemiz adına key de tm ektedir.
yeni İstanbul
müessese ile bu ratın
bir alâkası bulunmadığını hlr kere daha bildirerek, umumi efkârı ve alâkalı makamları tekrar İkaz etmeyi bir vazife telâkki ederiz.
gazetesi, herhangi

kaldırır kaldırmaz ateş ediyorlardı.
Üç gün aç susuz kaldım. Açlıktan ziyade susuzluk beni mahvetti. Otları emerek dilimi ıslatmaya çalışıyordum üçüncü gece ilerde su olduğunu gördüğüm bir çukura gitmeye karar verdim. Oraya vardığım zaman içimden bir his artık cip niyette olduğumu söyledi. Ertesi sabah yanımdan bir keşif kolu geçti ama konuştukları lisanın İngilizce olup olmadığını an-hyamadım. İngilizce olduğunu farket-tlğim vakit de artık geç kalmıştım. Bu son sefer dr pek İyi duyamadım ama artık ne olursa olsun diye bağırdım
Er, Eckart, altı maklnelltüfrk kurşunu İle vurulmuştu. Akan kanı gömleğini koparıp sargı yaparak durdurmuş ve elindeki köpek zinciri ile dr yarayı İyice bastırarak bacağını sarmıştı.
Er Eckart hana son olarak şunları söyledi: "Hâlâ kurtulduğuma inanamıyorum O dört gün ebediyet kadar uzun geldi. Aileme şimdi çok mesut olduğumu yazın. Aman sakın unutmayın, ve adresi do doğru yazın.,.
Kaçırılan Yunan çocuklarından çoğu Odesa'da imiş
Londra 20 AA. (Lps) — Geçenlerde Odesa'yı ziyaret eden denizcilerin ifadelerine göre, bu şehirde Sovyet makamları tarafından tutulan çok sayıda Yunanlı çocuk mevcuttur. Bıı çocuklar Yunan dahili harbi çımasında âsiler tarafından kaçırılmıştır.

zararlarını belirten gelecekteki yürüyüşlerde bunlardan sakınmak lüzumunu İhtar eden terbiyevi bir tesiri haiz olur.
Bu yola girmiş olsak, görülürdü kİ, ekonomi sahasında bir memleketin böyle toptan devlet nüfuzu altına sokulması orada İş ve İstihsal hayatını tabiî bir kısırlaşmaya götürür, oranın en mühim kaynaklarını kurutarak iktisadi hayatın gelişmesine kuvvetli bir engel teşkil eder.
Bunu canlandıran misaller de ser-drdilebilir: Devlet İktisadî Teşekküllerinin türlü imtiyaz ve himayelerle desteklenerek pahalı bir maliyet He mamullerini pahalıya satmaları, kara ve deniz nakliyeciliğinin yüksek tarifeleri. akaryakıt fiyatlarının da maliyet değerlerinin dört misline varan vergilerle sunî olarak yükseltilmesi faiz ve Iskonto hadlerinin teşkilâtlanmış hiç bir memlekette görülmemiş derecelere çıkarılması sakat ve tehlikeli bir orman kanunu ile hem bu tabiî servet lerin heder edilmesi hem de bir cemiyet hayatında en çok kullanılan orman mahsullerinin erişilmez bir pahalılığa çıkarılması bütün bu yanlış tedbirlerle mütemadiyen artan devlet bütçesine gelir bulmak için iptidai muzır ve tatbiki gayet kötü vergilerin günden güne Ağırlaştırılması, böylece umumî hayat tahammül edilmez bir pahalılığa giderken zlraatlmlzin bulunduğu yerde sayması, maliyetleri alabildiğine yükselen ihraç mallarımızın da pazarlarını kaybetmek tehlikesine maruz olmaları bütün neticeleriyle anlatılabilirdl.
Bu büyük İş merkezimizde hemen hepsi sizce de malûm olan yanlış hareketlerin İzahı ile bu neşeli saatlerinizde ruhlarınızın üzerine sıkıcı bulutlar toplamaktan sakınmak isterim.
Bunun içindir kİ, üzerimize aldığımız büyük vatan vazifesinin altından mutlaka başarı İle kalkacağımız ağırlığını sadece İşaret ederek teveccüh edeceğimiz ferahlık yolundan size kısaca bahsetmekle iktifa edeceğim.
Sevgili yuddaşlarım.
Her şeyden evvel hayat pahalılığı He mücadele için bütün tedbirleri almaktayız. Bunları peyderpey tatblka koydukça adım adım ulaşacağımızdan şüphe
Herkese aynı hakk:, tevzi etmek serbest ve
bir hava yaratmak lâzımgelen ticaret sahasında bundan sonra müfrit particilik zihniyeti hakim olmıyacaktır. Ticaret odaları, borsalar, kooperatifler, belli maksatlarla hareket eden, hep aynı kadro ile karşımıza çıkan muanen kimselerin gediği değildir. Memleket ticaretini iyi yürütmek için şahsına, bilgisine İnandıkları, mesleklerinde en çok güvendikleri arkadaşları serbest seçimle İş başına getirmelerini tüccarımızdan bekliyoruz.
Bundan sonra fiili inhisarlar, şunun bunun hiç bir menfaat zümresinin telkinleri bu memleketin ekonomik siyasetinde yer almıyacaktır. Ticaret rejimimizde bu nevi mülâhazalar ta-mamiyle bertaraf edilmiş, yalnız memleketin ihtiyaç ve menfaati gözönüne alınarak herkes İçin seyyan muameleyi istilzam eden objektif bir sistem kurulmuştur. Bunda bilhassa ehemmiyet verdiğimiz cihet, istikrarı temin etmektir. Bundan sonra tatbik edenlerin telâkkisine göre değişen indi ve takdiri kararlarla ticaret âleminin tereddüt İçinde bocaladığı görülmiyecek-tlr. îhraç mallarımıza mütemadiyen mahreç değiştiren dış ticaretimizi devamlı pazarlarından ayırmak arızî piyasalara tevcih edilmesine sebep olan Amilleri birer birer izale etmek elimizdedir.
Bütün bu faaliyetlerden kendi hükümetiyle işbirliği tabiidir. Halkın ihtiyacını ederek renkli borsalar yaratanlar yahut üç kuruşluk menfaati için İhraç mallarımızda bütün memlekete söz getiren ahlâksızlıklara cüret edenler bunu şimdiye kadar olduğu gibi hafifçe atlatacaklarını zannederlerse bu zanlarında ne derece aldandıklarını çok çabuk anhyacakiardır. îyl ve namuslu çalışan tüccar kütlemizi neye mal olursa olsun bu gibilerden temiz-

muvaffakiyete etmiyoruz, aynı ölçülerle emniyet veren

milletln yapması istismar
¥ ¥
İZMİR FUARINDA
Belediye Balkanının verdiği açış nutku
Biz, Fuarı, Atatürk inkılâbının hedeflerinden biri olan yurdda sulh, cihanda sulh, idealini gerçekleştiren müspet bir hamle olarak saymaktayız”
İzmir Belediye Başkanı 19 uncu İzmir Fuarının dün yapılan açılış merasiminde şu konuşmayı yapmıştır.
Belediye Başkanı bu konuşmasında hazırunA teşekkür ettikten sonra demiştir ki;
"Tesisi insan dünyasının refahı için şart olan milletler arasında karşılıklı sevgi, saygı ve müsavat hislerine müstenit bir tanışma ve dayanışmayı kültür sahasında okluğu kadar e-konomik sahada da sağlamayı hedef tutmuş olan İzmir Enternasyonal Fuarı geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da kuruluşundaki bu asi) maksada uygun olarak hazırlanmış bulunmaktadır. -Sevimli bayraklarını burada hep beraber saygı He selâmladığımız doat milletler camiasının Ege’nin bu çok şirin köşesi. îzmlrde toplanmış olmasını alelAde ekonomik bir hareket olarak değil Atatüçk inkılâbının en asil hedeflerinden biri olan "Cihanda sulh" idealinin gerçeklenmesi yohınad atılmış müspet ve ileri bir hamle diye «aymaktayız, Enternasyonal Fuarımızın kapısında dalgalanan sevimli bayrakları böyle güzel ve insani bir teşebbüse iştirak etmiş olmaları itibariyle de selâmlamak bizim için en zevkli bir vazife teşkil eder.^
Türklyemizın bu biricik Enternasyonal Fuarı, çalışma ve gayesindeki bu müspet mahiyeti sebebiyle her yıl artan milletlerarası bir rağbete nıaz-har olmasından gurur duyuyor ve bu güzel teşebbüsün istikbalinden bir emniyet duymamıza vesile yor. 1950 İzmir Enternasyonal rina IştlrAk İçin müracaat eden İdlerin sayısı bihakkın iftiharla
nebllcceğlmlz rekor teşkil eden bir dereceye ulaşmıştır. Bu devletlerden bir kısmının kendilerine alt bazı sebep ve müşküller yüzünden bu yıl Fuarına yetişmemiş olmalarına mukabil İştirak imkânlarını bulan ecnebi devletler her İtibarla Fuarımıza sonsuz bir değer vermişlerdir.
Harp sonrası dünynsının kalkınma sında bütün milletlerin hayranlığını üzerinde toplayan hizmet ve gayrot-ler sarfeden büyük dostumuz Ameri-
tam verl-Fua-dev-övü-
• a

lemek milletin de hükümetin de en esaslı vazifesi olduğunu bilhassa belirtmek İsterim.
Sanayi hayatımızın iyi ve kötü her tarafını gözden geçirmekteyiz. Bundan sonra gözü kapalı yürümemek bir sanayi politikası tesis etmek için lâzım gelen bütün tedbirler Alınmaktadır. Bu politikamız şef sisteminin indi ve keyfi kararlarına bağlı bir mahiyet taşımıyacak, bir taklitçilik vc övünme âleti olarak kullanılmıyacak. parti gayretlerinden ilham alınmıyacaktır. Memleketimizin kalkınmasında sanayi hayatı, ziraat, hayvancılık, ticaret bi diğer ekonomik sahalardaki iş rlml ile mütenasip vc onlarla tam ahenk içinde gelişmek icap eder, hususta hükümetimizin her tedbiri a-lacağına, müşkülü aşacağına şüphe edilmemelidir.
Ancak milletlerarası ekonomik münasebetlerin teveccüh ettiği son İstikamet karşısında sanayicilerimizin süratle bu vaziyete intibak etmeleri lüzumunA da bu münasebetle işaret etmek mecburiyetindeyim. Harp senelerinin yanlış kararlarından doğan hareketlerle hem memlekete, hem de s&nayiimizo maddi ve mânevi büyük zararlar iros edilmiş olduğunu gozo-nüne alırken tüccarımızın da, sanayicilerimizin de rasyonel ve normal çalışma yoluna girmek zamanı geldiğini takdir edeceklerinden eminim.
Bütün bu lüzum ve ihtiyaçları tanzim eden bir sanayi kanununu hasırlamak için çalışmaktayız.
Sanayiimizden bahsederken yarım asırlık bir nizamname He bugünün İhtiyacına cevap vermekten çok uzak o-lan maden rejimimizin de ehemmiyetle ele alınacağını arzetmeliyim. TaöIİ servetlerimizden artık istifade etmek ve madenciliğimizi adeta tesis eylemek için herşeyden.evvel zamanın icaplarına uygun bir rejim kurmak, yeni bir maden kanunu hazırlamak yolundayız.
Kooperatifçiliğimizi yepyeni bir görüşle ele almış bulunmaktayız. Şimdiye kadar olduğu gibi İktisadî şartları dünya piyasası baremleri kaale alınma dan yapılan hareketler bundan sonra görülmîyecektlr. Satış ve kredi kooperatiflerini İktisadi şartlara göre çalışır müesseseler haline getirmek, bunlara normal şekil vermek için çalışmaktayız. Kooperatifçiliğimizin eşiği diyebileceğim bu mıntakada bu çalışmalarımızın bilhassa takdir edileceğine kaniim.
Türkiye tütün kongresinin çok vukuflu ve büyük faydalar sağhyacak verimli çalışmalarını burada büyük bir ehemmiyetle kaydederken kongre mesaisinden mülhem olarak hazırlan-makta olan esasların fiiliyat sahasına İntikali bu mühim ihraç maddelerimizin istihsalinden ihracına kadar bütün safhalarında büyük inkişaflar husule getireceği hakkındaki ümidimizi de belirtmek İsterim.
Bahsedilecek daha çok mevzular olduğuna şüphe yoktur. Her sahada kredi meselesi bütün ticarî maddelerimizin standardizasyonu işleri bu meyan-da zikredilebilir. Lâkin sabrınızı ve tahammülünüzü suiistimal etmekten korkarak bunlara sadece dokunmakla iktifa ediyorum.
Bütün bu maruzatımdan Hükümet olarak ne derece büyük mesai sarfı mecburiyetinde olduğumuz kolayca anlaşılır kanaatindeyim.
Hâtırası hepimiz için dalma bir e-nerjl kaynağı olan büyük Atatürk’ün yüksek ruhundan İlham alarak bu millet İçin ne kadar çetin olursa olsun iktlham edilemiyecek madiğini arzetmekten yacağım.
Sayın yurddoşlarım, Her zamandan fazla alâka celbeden îzmir Fuarının bugünkü yüksek başarılı vaziyetini gelecek seneler zarfında daha geniş ve yüksek derecelere vardırmak, Demokrat Parti Hükümetinin bilhassa ehemmiyet verdiği mevzulardan olduğunu arzet-mekle bahtiyarlık duyuyorum.
Hepinizi derin saygı ve sevgi İle se-lâmlıyarak 19 uncu İzmir Fuarının çıldığmı İlân eder, memleketimiz milletimiz için uğurlu ve hayırlı masını dilerim.,,
• •
bir müşkül ol-kcndimi alamı-
bütün dünyada
a-ve ol-
¥
bulmuş olaca-
müttcfiklmlz geçen fuardan
ka Birleşik Devletleri, fuarımıza çok geniş mikyasta hazırlanmış bulunmaktadır. Bu mümtaz devletin esas pavlyonunda Birleşik Amerika milletinin endüstri ve ekonomide eriştiği muazzam ve mesut neticeyi hayranlıkla seyredeceğimiz gibi buna mütenazır bu seneki fuarımızın yeni ve başka bir güzelliğini teşkil eden diğer bir Amerikan pavlyonunda kudretli dostumuzun harp sonrası dünyasının kalkınmasına yaptığı takdirlerimizin üstünde hizmet ve gayretleri de tcsblte imkân ğız.
Büyük dostumuz ve Britanya Devleti bu yıl
daha geniş ve ileri derecede İştirak suretiyle memleketimize karşı dalma mukabele gören dostluklarını bir kere daha izhar etmiş bulunuyor.
Batı Almanynnın bu sene fuarımıza daha mütenevvi ve büyük mikyasta fştirnk etml« bulunması şüphesi? kİ bütün ziyaretçilerin takdir hislerini üzerinde toplıyacaktır. Harbin on a-ğır tahriplerine uğramış olmasına rağmen azimli ve bilgili bir milletin kısa bir zamanda yaralarını sarabilecek duruma gelmesi hepimizin hayranlığını mucip olacaktır.
İtalya. Macaristan. Yugoslavya. İsveç. Çekoslovakya. İran, Belçika ve Pakistan devletlerine alt paviyonlar Enternasyonal Fuarımızın cazibe ve kıymetini arttıran çok güzel köşelerini teşkil etmektedir.
Fuarımızı bihakkın zenginleştiren ve bizi mütehassis eden bu iştiraklerinden dolayı demin bayraklarını saygı ile selâmladığım ecnebi devlet ve onların fuarda çalışan gayretli mümessillerine İzmirliler adına bilhassa teşekkür ederim.,.
Bundan sonra 19 uncu İzmir Enternasyonal Fuarının başlıca yeniliklerini teker teker sayan Hulusi Selek sözlerini şöyle bitirmiştir:
‘Biraz sonra göreceğiniz fuarımızın hazırlanmasında kıymetli yardımları dokunan mesai arkadaşlarıma, Türk ve ecnebi mütehassıslara. Türk basınına huzurunuzda bilhassa teşekkür ederim.'
Atlı müsabakalarda bir mânla atlanırı
Ankara Konkuripiklerî bitti
Süvari Dairesince konmuş olan gümüş kupa ile Gazetemizin Kupasını, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamat, müsabakaların birincisi Eyüp Öncü'ye verdi
• •
Ankara, 20 (A.A.) — Bugün Ankara Konkuripiklerinin son müsabakaları Hipodromda fevkalâde kalabalık bir seyirci kütlesi önünde yapılmış ve muvaffakiyetle sona ermiştir.
Küçük av parkuru olan ilk müsabaka kıtalardan gelen subay atlarına mahsustu. 12 müsabıkın katıldığı ve 1,20 metre üzerinden yapılan bu parkur, 12 mâni ve 13 atlayıştan ibaretti. îkl süvari müstesna bütün biniciler muvaffakiyetle parkuru bitirdiler.
Tasnif zaman üzerine ve müddet bir buçuk dakika idi.
Üsteğmen Kılıç Omay "Efe” ile hatasız 1,18 dakikada parkuru bitirerek birinci.
Yüzbaşı Ziya Akşit "Yıldırım" ile hatasız 1,20 dakikada ikinci.
Üsteğmen Süleyman Yenilmez "NA-rin” ile hatasız 1,25 dakikada üçüncü olmuşlardır.
İkinci müsabaka büyük av parkuru İdi. Her ırktan atlara mahsus olan bu müsabakaya 12 müsabık katıldı. 1.30 metre üzerinden yapılan bu parkurda
Belçikada yeni karışıklıklar
Komünist Partisi Liderinin katlini protesto için maden işçileri grev yaptılar
Brüksel, 20 A.A. (LPS) — Licge yakınındaki madenlerde çalışan işçiler Belçikada Komünist Partisi Lideri Lahaut’nun katlini protesto etmek maksadiyle bugün greve başlamışlardır.
Belçika Başbakanı M. Pholicn dün akşam bu hususta demeçte bulunarak suçluların cezalandırılacağını, bununla beraber suçu işliyenlerln henüz tes-bit edilmemiş olduğunu söylemiştir.
Licge, 20 A.A (AFP) — Licge’deki Belçika Çalışma Genel Federasyonu bürosu, Belçika Komünist Partisi Lideri Jııiian Lahaut’nun katlinden sonra kabul ettiği günlük emirde mesul makamlara ve hükümete hitapla eğer adalet süratle ve tamamiyle yerine getirllmlyccek olursA teşkilâtın faşist ve Hitler usullerinin yerleşnusinl menetmek üzere lüzumlu tedbirleri n Jacağını bildirmektedir.
Deauville gazinosunda kıral ve prenslerin hayatı
Deauvllle 20 (YÎRS) — Pazar gecesi, Kore harbi tamamen unutulmuş olarak. Fransanın eğlence merkezi olan Deauvilie’de fevkalâde eğlence İçinde geçmiş ve Mısır Kıralı Faruk gazino ruletinde (60.000) dolar kazanmıştır.
Filhakika acı hâtıralar bırakan 1939 yılı ağustosunda olduğu gibi, ziyaretçiler şimdi de evvelki senelere nispetle az İse de. bundan sonra artık paranın ehemmiyeti olmıyacakmış gibi fazlaca sarfiyatta bulunulduğundan, gazinonun kazancı geçen seneye nazaran bir milyon dolar fazlalaşmıştır.
Kıral Faruk, oyuna devamla (Fransız - Mısır galası) olarak tertip edilip büyük şenlikler içinde geçen bu gece içinde (2) milyon frank daha kazanmıştır.
Salonda Begüm Han ile kocası Ağa Han. Prens Ali Han ve eşi film yıldızı Rita Hay\vorth, Arabistan Kıralı Prens İbni Saud hazır bulunmuşlar, Begüm İle Rita 3(1 kırat büyüklüğünde elmaslarını taşımışlardır.
t •
Asgarî işçi ücretleri talimatnamesi hazırlanıyor
Çalışma Bakanlığı asgarî işçi ücretlerinin tayini için bir talimatname hazırlamaktadır. Bu talimatnameye göre, ücretleri maişetlerini karşılayamayan iş yeri ve iş kollarındaki işçilerin ücretleri sefalete düşmelerini önleyebilecek bir seviyeye çıkarılacaktır Bu ücretler, Belediye Ticaret Odası ve sendika mümessilleriyle hükümet doktorları ve Bölge Çalışma Müdürlerinin İştirakiyle yapılacak toplantıda kararlaştırılacaktır.
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının teşkilât kanunu
Ankara, 20 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Haber aldığımıza göre Ekonomi ve Ticaret Bakanlığında teşkilât kanununu hazırlamak ve tasarı esaslarını tesblt etmek için kurulan bir komisyon çalışmalarına başlamıştır. Bu husus daha önce de ele alınmışsa da Bakanlık faaliyetinin en az iki yıllık fiilî bir müşahededen geçirilmesi kadrolar ve hizmetler arasında aktarmalar yaparak mevcut imkânlar dahilinde eldeki e-lemanların tanınmasından sonra e-saslı bir neticeye varılmasının daha elverişli olduğu öne sürülerek kanun tasarısı geri bırakılmıştı.
Tasarının 1951 yılı başlangıcında Meclise sunulacağı zannedilmektedir.
biniciler bitirmif-
"Cesur1
biri çift ve diğeri üçlü olmak üzere 12 mâni ve 15 atlayış vardı.
Bir müsabık hariç bütün bu parkuru muvaffakiyetle ler ve:
Yüzbaşı Ekrem BirgÖrrn
ile hatasız 1.11 dakikada birinci.
Yüzbaşı Cevdet Sümer "Uİço„ ile hatasız 1.16 dakikada ikinci.
Yüzbaşı Salih Koç "Binuş” İle bîr hata 10 saniye ceza puvanı He 1,28 dakikada üçüncü olmuşlardır.
Üçüncü müsabakayı teşkil eden büyük parkura 7 müsabık iştirak etmiştir. Bu müsabakada ferdi derece a-lanların para mükâfatından başka Süvari Dairesince kıyafetli bir kupa verilecekti. Bu parkur 1.40 metre ü-zerinden 12 mâni ve biri çift diğeri üçlü olmak üzere 15 Atlayıştan ibaret olup tasnif puvan üzerine idi. Bu mü-
Binbaşı Eyüp Öncü "Sİyok” He 1 ceza puvanı He birinci,
Yüzbaşı Mennan Paslnll "Ünal” île 7 ceza puvanı ile İkinci,
Yüzbaşı Salâhaddin Orhon “Akıncı” ile 8 ceza puvanı ile üçüncü olmuşlardır.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut derece alan binici subayları taltif etmiş ve bugünkü müsabakalar için Süvari Dairesince konulmuş olan gümüş kupa ile dünkü müsabakalar için YENı İSTANBUL gazetesi tarafından gönderilen kupayı, her iki müsabakanın birincisi olan Binbaşı Eyüp öncüye vermiştir.
Amerika, Formoza için plebisit yapılmasını teklif edecek
Londra, 20 A.A. (Afp) — Sunday Times gazetesine göre, Amerikanın yakında, Formozanın istikbalini tayın etmek üzere Birleşmiş Milletler vasıtasiyle bir plebisit teklif etmesi mümkündür.
Gazete, yüksek rütbeli bir Amerikalı memurun aşağıdaki teklifleri hazırladığını bildirmektedir:
1 — Formoza üzerinde batılı devletlerin her türlü toprak menfaatlerini inkâr eden müşterek bir beyanname yayınlanacaktır.
Böyle o r beyannamenin. İngiltere ve Hindista-ı gibi büyük devletler iştirak ettikleri takdirde da.m fazla şümulü olacağı sanılmaktadır.
2 — Birleşmiş Milletler Genel A-samblesi, gelecek oturumun da bu tarihten İtibaren 2 İlâ 5 seneye kadar Formozada yapılacak bir plebisiti kontrol etmek üzere bir komisyon tayin edecektir.
Formoza halkı, Formozanın Birleşmiş Milletler vesayeti altında Çin rejimine bağlanması veya şimdiki milliyetçi rejimin devamı için oy verebilecektir.
1
Venizelos, Kabineyi henüz kuramadı
Şimdilik buhran, komünistlere karşı müsamahalı davranmaktan İleri geliyor
Atina, 20 A.A. (Lps) — M. Venizelos, yeni kabineyi kurmak için M. Piastiras ve diğer Yunan siyaset a-damlariyle görülmelerine devam etmektedir.
B B C. nin Balkanlardaki muhabirinin bildirdiğine göre, evvelâ muh. telif partiler arasındaki görüş farkları mevcut olmasından, saniyen bazı Yunan siyasi şahsiyetlerinin başkentte bulunmamalarından dolayı M. Venizelos yeni kabineyi kurmakta güçlük çekmektedir.
B.B.C. muhabiri, şimdiki buhranın Hükümet tarafından komünistlere karşı müsamahnlı hareket edilmesinden mütevellit olduğunu mektedir. Bununla beraber lerin işaret ettiklerine göre, tan henüz iç meselelerini
değildir ve binlerce Yunanlı mülteci elân içinde kışı geçirebilecek meskenden mahrum bulunmaktadır. Yunanlılar her şeyden önce memleketin İ-marını düşünmek ve şimdilik parti kavgalarını bırakmak zorundadırlar.
ilâve et-müşahlt-Yunanla-halletmiş
/
TAHSİL KUPONU
1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza İştirak İçin a-$ağıılnkl kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası a-la bileceksiniz.
Tafsilâtım her pazar günkü (YENİ İSTANBUL) da arayınız.
1 eni İstanbul'un
KUPONU


Savfı (
Y JED N î İSTANBUL
21 Atuatoa 1950
Jürinin seçtiği 30 hikâyeden biri
Muharrirlerin soyadı alfabe sıraslyle her gün bir tanesi neşrolunacaktır.
Şehir kulübünde
T. H. K. Başkanı Reınsl Şnnrl, ıılâkıdılıırn tayyareler hakkında izahat veriyor
Halle, TÜrklyede yapılan kendi malı uçakları tetkik ediyor
Bu, serin bir mayıs ikindisidir ve ıtızıııgık tepesinin doğu yamacın* Gaiı aoıunaıaa ıa.Kün ueıubine uugcU sunulan Hısımı ilçesinde, iKinaı demek &xşam demen tır: Kizıiışıgın goıguuı sangın ayuınngı önüne amar ve tez vakitte koca ovayı uuyı anı atan sonra, uncu leyıos. rengi on şerit gun çizen, çıpı&k jcmur uuaıurjnm aroınu »ürer.
nisanı İlçesi ııuyuuan mcuınuuuur ve Aııaa a, gunac oüş vakit, şuareuer: Çunku dağsa! kuyıerue, Hiaarlı llçe-sınu yag ut.şuıı, pejn.r u.auu u*yu, a*u-ziKİi kuyunıarııı uiviuetcnne torca bağlanır ve eyıcii urum ueuı mi, uug-oay yüklü karnımı, ovanın guigesız genişliğinde msarn İlçesinin zanıru tacınen için iuiku suyıer.
Buna karşıha Hişarıı ilçesi, bu tuz renkli kuyiuiere çarık satar, yemeni satar, ustu kiz resimli laoaka, yeşil teneke kaplı cep aynası, kemik saplı bıçak satar, hacıyagıan, KoKiKyag-ları, koşum tak mu an ve yuz gram kanve, iki yu eıu gram toz şcaerı satar,
ınsarlı ilçesinin içkili lokantası, ağır ceza mankemesı, iyi suyu, ku-aın berberi, parkı ve parke yolları vardır, nisanı ilçesi sinemanın, buz aoıaoının, vantilatörün ne olduguuu bilir; çunku nısarlı ilçesi elektriğin ne olduğunu bilir. Hulasa ıılsarh ilçesi kocaman ovanın, bu toprak okyanusunun içinde bir tanedir ve Hı-sariı ilçesinin Şeftir Kulubu bile vardır;
Şehir Kuiübü'nü, içte şu, bir vakitler yetmiş İki kiloda güreşmiş, sıtma savaşı doktoriyle eski kaymakam kuruular. Kuiub'don önce, ilçe aydınlarının toplanabilecekleri belli bir yer yoktu; Çoğu daireler kapanır kapanmaz soluğu evde alırdı; geriye kalamarın ise kınıl bir kahvede, kimi bir başka bir kahvede, mizaçlarını bulamadan pinekler dururlardı. Kulıib bu derdi ortadan kaldırmış, sıtma doktorunun, üye seçişteki titizliği sayesinde de münevver zümrenin muhiti, hattâ yuvası olmuştu.
Maamafih. kulübün böyle bir yuva oluşunda asıl pay kiracı Şükrüye düşer:
Şükrü hasmetmeab'ın bütün kaprislerini derhal seziyordu; Hacı Nesihlerin hanındaki bir salondan ibaret kahve bozuntusu kulubden sahici bir Şehir Kulubu, bir yuva yarattı:
"Sizin için, beyfendi; Vallahi sizin için, derdi: Maksat size layık bir nezih aile muhiti yaratmak; yoksa lokanta da zaıarına, gazino da zararına işliyor. Kâr eden bir içerisi; o da İşçilere gider, oduna, kömüre» elekriğe gider: Bana kırk para kalırsa gözüm kör olsun," derdi.
"Sizin İçin.”
Doğrusu da buydu; Şükrü herzeyi onlar için yapmıştı ve mükemmelen yapmıştı: Kulübde herkes kendisi İçin bir şey bulabiliyordu; üstelik bulunan bu şeylerin kıymeti küçümsenemezdi de; çünkü bu şeyler Istan-bulda geçen talebelik günlerinin, yâni altın çağın hatırlatıcıları idi:
Bu küçük odadaki Amerikan bar, yüksek tabureler, bu patlıcan salataları, cipsler, hattâ sosisler, hattâ Rus salataları, velhâsıl Hisarhnın görmediği bu şeyler onlar için; onlar, zâten, bohem kelimesinin câzibesi peşinde fakülte harçalarını, çorap paralarını bunlara vermez mlydller?
Camlı masalarda, Yenlkapı şarkılarının nlâkları da onlar için; onlar, zaten. Beyazıt kıraathanelerini, Yeni-kapı gazinolarını sevmez iniydiler?
Bu salon halkevi kitaplığını iflâs ettirecek: İşte mizah dergileri, işte magazinler, İşte gazeteler; onlar, zaten, sanatı ve fikir hareketlerini ön plânda tutmaz mıydılar?
Sonra içerdeki yeşil çuha kaplı masalar da onlar için; onlar, zaten, yeşil çuhaya dair hikâyeler dinlemiye, hattâ uydurmaya bayılmaz mıydılar?
Sonra lokanta ve vitrini. orada her şey lüks’tiir: Meselâ büfe. Büfenin yanında duran şeye bakıyor musunuz? nedir o öyle? Buz dolabı, diyeceksiniz, halbuki değil İşte. Biçimi, kapağı, boyası tıpkı bir General Elektrik, değil mi? Onu, işte Şükrü, bilhassa, öyle yaptırdı, onlar için; onlar, zaten, her aybaşında, hiç değilse bir İki defa, birinci sınıf bir lokantaya gitmez miydller?
Bu marketlere ne buyurulur? Onların adını Hişarlıda, Şükrü dahil, kim bilirdi? Fakat mademki onlar, bezik dediler, beziğin tadı marketle yazmaktadır dediler, buyurun marketleri.
Gerilerde, çok gerilerde, kaybedilen cennette, beş duygunun ve taptaze bir enerjinin hayata karşı kocaman ayçlçekleri gibi açıldığı çağda hasreti çekilmiş ne varsa, işte, hepsi hurda.
Şu satranç takımına gelince; o öyle, marangoz Recep ustaya tarifle yaptırılıvermiş uydurma bir şey değildir. Onu Şükrü, kendisi, tam otuz yedi buçuk liraya, yani ocakçı Ahmet ağanın on günlük ücretine. İstanbul-dan, Beyoğlundan ve sadece ceza yargıcı Münir Cevdet bey için aldı.
Münir Cevdet bey kırkına varmamıştır; fakat, işte şimdi, karşısında şah ını kaçmakla meşgul, ellilik sıtma doktorunda, ondaki ağırbaşlılığın yarısı bile yoktur. Şu karın ağrısı satrançtan başka oyun oynamaz. Gözleri sarıya yakın elâdır. Kulübe düşman olduğunu söylerler. İncecik dudaklarının üçleri, Şükrünün yüzüne tükürüverecekmiş gibi, dalma gergin durur. Evlidir.
Sıtma doktoru:
— Biz de evliyiz... biz de evliyiz ama hâkim bey, diye başlamak istedi.
— Şah.
— Pekâlâ hâkim bey, kaçalım. Yanlarındaki masada briç oynayan
Dünya Hikâye Müsabakası
Amerikada tertip edilen Dünya Hikâye Müsabakasına en güzel İki Türk hikâyesini seçip göndermek vazifesini üzerine alan gazetemiz, teşkil ettiği büyük jürinin karariyle "Sam Amca,, ve "Merhametli Bir Kadın,, hikâyelerini seçmiş, tercümelerini yaptırmış ve Amerikaya yollamıştır. Müsabakaya gönderilen 422 hikâye içinde jürinin neşredilmek üzere ayırdığı diğer 28 hikâyeyi de sıra ile her gün bu sahifede okuyucularımıza sunuyoruz.
genç sorgu yargıcı sürkontr diye bağırdı: O, pokerde restleriyle, briçto de bombatlk doklâroloriylo meşhurdu: Dört pik veya üç tanzatü diye başlar; kontr derler, sürkontr diye bağırır, sonunda da on az üç içeri girer ve köpüren ortağına karşı kahkahalar savurur; çünkü, o. âşıktır ve Hi-aarlıda aşk, ya evlenmek veya, işto böyle boyuna kontr yemektir.
Doktor, ona sürkontr diye nâra attıran kâğıtları görüp katıla katıla gülmek isterdi; fakat, vahşi bir hızla neticeye yönelen Münir Cevdet, boyuna şah diyordu. Beyaz fille şah, diyor, atla şah diyor, vezirle «Ah diyor ve boyuna piyon yutuyor. (II yutuyor, kale yutuyor, böylece de. doktor esnemek mecburiyeti duyuyordu.
— Nafile doktor bey, siz bu oyunu beoeremlyeceksiniz.
•— Siz ise ne güzel beceriyorsunuz hâkim bey... ve bu ne hnrlkulâdc bir şey. değil mi hâkim bey?
— Şah.
— Evet hâkim bey, rnat olur.
Münir Cevdet bey. sandalyesinin arkalığına,! yice yaslanmış, sonsuz bir kayıtsızlıkla akasya dallarına bakıyordu. Tabii biraz sonra zafer meyvelerini toplantıya girişecekti. Doktor bunu önlemek endişesiyle acele acele konuştu: Cümlelerini, kafasından yakaladığı bir beygiri masaya vurarak noktalıyordu;
— Bu aptal oyunu sevmiyorum, hâkim bey. Oyun pokerdir: Pır pır magnezyum çubukları yanar pokerde: Rest. Peki: Blöfü yakalamışsınızdır; sefil kent'lnlz bir avuç pnra alır. Rest. Peki: Çifte tabancalı ful'unuz mahkûmdur; Önünüzde sadece sigara külleri kalır.
Münir Cevdet bey püskürtülmüş olmalıydı: Sadece:
Demek pır pır mağnezyum çubukları yanar pokerde?
dedi ve bezgin bir tavırla saatini çıkardı.
Bu, tuhaf bir andı. Sanki şu adam, o madeni bir yapısı vardır zannedilen oeza yargıcı değildi: Doktor o nun sesinde, asırlardan beri süreğe* len ve giderilmez bir hüzün bulur gibi olmuştu:
— Saat kaç?
diye sorarken, onu. şöyle bir —fakat bütün dikkatiyle— süzdü ve birdenbire, alaca karanlıkta şimşek çakar gibi, bu donmuş yüzün, bu aç kedi gözlerine benziyen gözlerin ardında, çok daha ardında, kuytu bir köşede, ancak karanlık dönemeçlerden sonra varılabilecek yasak bölge’de işte o hüznü ve bir panik başlangıcını, yaka) ayı verdiğini zannetti;
Münir Cevdet beyin yüzü. böyle değil de, ondört yaşındaki çocukların yüzü gibi aydınlık, sevinçli ve munis olsaydı da. gözleri aç kedi gözleri gibi değil de. yaşlı savaş arkadaşlarının gözleri gibi baksaydı da. doktor onu. gene. İşte şimdi olduğu gibi, kendisi için bir küçümseme, hattâ bir küfür sayacaktı; çünkü a-sıl mesele. Münir Cevdet beyin, şu biraz önce elektrikleri yanan lokantada, bir akşamcık olsun içmeylşl, içerde, yeşil çuhalı masada, bir gece olsun geçirmeylşl, yalnız satranç oynayışı ve ondokuza üç beş dakika kala saatini yelek cebinden çıkarışı, sonra da, "Eh, vakit." deyişi idi.
Münir bey Baatlni cebine koyarken:
— Eh, vakit.
dedi. Doktor, artık emindi: O yasak bölgeyi ameliyat makasında açmış da, o hüznü, o panik başlangıcını u-facık pensinin uciylc tutmuş gibi e-mindi, İçini vahşi bir neşe doldurdu. Bu akşam, bu adama, işte bu lokantada, içebileceği kadar rakı içirteceğine dair bahse girmek isterdi:
Yalpalıyan Münir Cevdet —ceza hâkimi— beyle en son çıkacaklardı lokantadan. Doktor ona: "Şurada biraz oturalım, açılırsın." diyecekti. Gelip havuzun yanındaki masaya oturacak, fakat konuşmıyacaklardı. Sonra, bütün Hlsarlı mışıl mışıl uyurken, koyu lâcivert gökyüzünde sakin ışıklı yıldızlar, akasya dallarında yumuşacık fısıltılar varken, bu adanı gev-şiyecek, sessiz, fakat gene de sarsıla sarsıla ağhyacak ve o yasak bölgenin hikâyesini anlatacaktı.
Doktor bundan emindi.
— Allaha ısmarladık, doktor.
Doktor bundan emindi ve keyifli keyifli gülüyordu:
— Peki biralar? Biralar ne olacak? diye sordu: Bu akşam Münir beyin satranç oynıyabilmesl, ancak, yenilişe karşılık iki şişe bira koymakla mümkün olmuştu. Doktor, hâlâ:
— Biralar?
diyordu. Münir bey, dudaklardan bavlıyarak, buruna, oradan da alına kadar varan bir yüz kırıştırırla:
— Yok canım sen de. dedi. Doktor, hâlâ, emindi ve gülerek:
— Olmaz, hâkim bey; Çünkü bu. benim gibi bir kumarbazın izzeti nefis işidir.
derken: "Mahkumsun, hâkim bey: Beni fazla üzme işte." diye düşünüyordu. Münir bey, ceketini düzeltirken:
— Peki peki, alacağım olsun: Bir barka akşam.
dedi.
— Hayır, Münir bey, Biralar bu akşam içilmelidir, çünkü kanun Köyledir. Evet, kanun böyledir.
diye tekrarlıyan doktor, etrafa bakarak bir takviye kuvveti aradı:
İlerde; üstüne akşam vaktinin, yani alışılan içki saatinin tipik kararsızlığı daha şimdiden çöken sorgu yargıcı, briç*| bitirmiş, şimdi de esniyordu. Doktor ona seslendi:
— Değil mi?
Onun aradığı da bu idi:
— Ne var, ne var?
diye derhal geldi; doktordan meseleyi öğrenince de, tarafsız bir hakem tavrını, itina ile, takınarak:
— Tabii tabii; biralar bu akşam içilmelidir. Hattâ bira da ne oluyormuş? Rakı dururken.
dedi. İşte Şükrü de katılmıştı; mültc-fit bir gülümseyişle:
Mehmet efendinin bir güveç‘İ var; ilik mİ ilik... eller erimiş, erimiş. Biberi tam, sarnıısağı bol. İlik dedim ya, Eve göndereceğim diyor amma, hâkim bey İçin bırakır.
diyordu; fakat Münir bey ona, şöyle bir bakıverince derhal sindi: Bu a-damın gözleri niye öyle tükürüverecekmiş gibi dururdu sanki?
Münir bey ona:
— Şapkamı ver.
dedi. Sahiden gldecekmlydi? Doktor;
— Sahi gidecek misiniz? diye sordu. Münir bey:
— Miinaadenİz olursa.
dedi. Hayır; bu adamın gözleri, aç kediler gibi değil, yılan gibi bakıyordu. yılan gibi. Sorgu yargıcı âdeta yalvarıyordu:
— Kalın bu akşam, no olur?
Yozan : Tarık Buğra
Münir bey on», yılan gözleriyle ve tuhaf bir gülümseyişle, Şükrü şapkasını getirene kadar, baktı. Doktor, dudaklarını germek, gözlerini iyice kısmak, sonra da, böylece ve onun bu gülümseyişini doduruncayn kadar, kirpiklerini tltretlnceye kadar, sarı gözlerine bakmak istedi, fakat yapabildiği. bir sigara yakmak oldu.
Münir bey:
— Allaha ısmarladık.
diyerek çıkıp gitti. Sadece; '‘Allaha ısmarladık." Doktor: "Domuz herif." diye mırıldandı» Münir beyin sandalyesine kendini bırakıveren sorgu yargıcı;
•— Beraber içeriz, dedi,
"Beraber İçeriz."
O. masaya abanmış; piyon'ları, fİTleri, vezirleri, nvuçluyor, bırakıyor, sonra gene avuçluyor. gene bırakıyordu. Yüzüne baktığı bile yoktu, Doktor, kendisinin, onun İçin bir porsiyon Rus salatasından veya, nihayet, şişe bittikten sonra içilen bir kadeh rakıdan fazla bir şey olmadığını, ilk defa düşündü.
Ve, ilk defa, onun ve öbürlerinin de kendisi için aynı şey olduklarını düşündü.
Sorgu yargıcı:
— Beraber içeriz.
diye tekrarlıyordu. Doktor, rap diye ayağa kalktı: Eski yetmiş iki kilo şampiyonu kıfa-kol’dsn kurtulmuş gibiydi veya öyle zannediyordu:
— Derhal, dedi; derhal başlamalıyız.
Ve başladılar:
Şeker taciri sayın »Mehmet efendi; bu. bir taraftan camide vâz. ederek halkı kazandığını sanırken, öte taraftan da, belediye reisliği için, münevverlerle —tabii mümkün olduğu kadar gizli— kadeh tokuşturmayı şart bilen Imam-hatip okulu mezunu, ilik gibi güvercini seve seve masaya getirdi.
Rakı —ıralan ıüdü— her şeyi en uygun, en rahat şekle sokmak üzereydi; bu İşi —her zaman olduğu gibi— yapacaktı da; fakat Şükrü, kulağına eğilip de:
— Su cezıcı ne antika adam, der demez, doktor için, hiç bir ümit kalmadı. Doktor her şeyin, o^tık, mahvolduğunu bile bile, tehlikeyi:
(Sonu yarın)
Uçakla Doğu Türkiye
Karadenize küsen şehir - Yeşil ziyafeti - Çarşamba pazarı - Şirin Ünye - Afrika vahşilerinin evleri - 5 aydır yağmur yok - Bafra küçük Paris - Kapıkaya mağaraları
Röportajı yapan : Mehmet Ataker
Samsun, arkasını denize dönmüş, Karadenize sanki küsmüştü. Yalnız şehri değil doğuda Ünveye, batıda Bafraya kadar görebildiğim bütün sahil denize doğru en az 10U metre-İlk bir kumsal halinde uzanmış eşi emsali bulunmaz bir tabii plâjdt.. Denizi yalayarak şehri baştanbaşa kaleden demiryoluna muvazi geceleri karanlık asfalt bir bulvarın üzerinde, ne bir tek villâ ne bir apartman göremedim. Bütün evler denize cephelerini değil, sırtlarını dönmüşlerdi..
Pilotum kıymetli öğretmen Salim Kökçü ile sahili takip ederek ün-yeye kadar uçarak İlçe ve köylere beyannameler attık... Bu sahillerden tatlı bir meyille yükselen kubbeler! bulutlu Canik dağlarından başlayan yeşillik yer yer açık koyu dalgalar halinde denizin kenarına kadar İniyor.. Karadenizln beyaz köpüklü dalgalarında bile kaybolmuyor, deniz içinde ufuklara kadar kilometrelerce genişliğinde uzanıyordu.
Göz buralarda tasviri İmkânsız bir yeşil ziyafetiyle karşılaşıyordu. Zaman zaman bilhassa beyanname atacağımız sırada çok alçaktan uçuyoruz. Çarşamba ve Ünyenin üzerinden uçarken bu kasabalara pazar kurulmuştu.. Çocukluğumuzdan beri bir İntizamsızlık teşbihi olarak dinledi-
ğimiz "Çarşamba pazarı" tâbiri a-caba buradan mı çıkmıştı. Uçaktan bir kasaba pazarının manzarasını görmenin zevkini tatmamış olanlar muhakkak ki hayatta mühim bir zevkten mahrum kalmışlardır. Dört köşe bir meydanda kurulan Üstü A-çık sebze ve meyva pazarının renklerini bir Çin minyatüründe bile bulamazsınız,. Domateslerin kırmızı biberlerin şeftalilerin kırmızıları» patlıcanların moru, kavunun sarısı, naylon gibi parlayan soğanların koyu turuncusu daha ne bileyim ben fasulyelerin karpuza kadar değişen meyva ve sebzelerin muhtelif renklerini havadan gözlerinizin önüne getiriniz... Dünyanın en nefis bir peyi-zajı olmaz mı? Sonra pazardaki meyva ve sebzeler birbirine tipik olarak konmuş, aralarına hiç yabancı renk karışmamıştı.. Tütün, mısır ve fındık bahçeleri Üzerinden uçuyoruz...
îspartada dokunmuş yüzlerce açık koyu yeşil renkli paspası yanyana koyunuz... İşte size Ünye-Samsun sahilleri...
Samsun ne kadar denize küsmüşse Ünye o kadar kucaklaşmış.. Sahilleri Beykoz veya Anadolukavağı gibi yalılarla dolu idi.. Bahçeler a-rasında yükseklere doğru uzanan evleriyle burası çok şirin bir yerdi.
Öğrenmek ihtiyarında olduğumuz herşey
Hicrî 19 5 0 Ağustos 21 Pazartesi Rumî
Zllkndı 7 1369 Afııa. 8 1366
VAKÎT VASATÎ EZANİ
Güneş 6.13 10.12
öffle 13.17 4 16
ikindi 17.04 9 03
Akşam 20.00 12.00
Yatsı 21 10 1.39
tmeâk 4.26 8.24
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
4.45 D.H.Y. (Türk) Buran,. — (>50 D.H.Y. (Türk) İzmir. — 15,00 D.H.Y’. «Türk) Erzurum. Elûzıg, Malatya, Kayseri, An (arA. — 15.35 D H.Y. (Türk) ‘slcehdcrun. Adana, Ankara
- 15.50 B.E.A. (İngiliz) Don-İra. Nia, Roma, Atina. — 16.OO D.H.Y. (Türk) lzmlrdcn.
- 18.15 D.H.Y. (Türk) Bursa
- 18.35 D.H.Y. (Türk) Anka •a — 20.25 P.A.A. (Amerikan) uondra, Brükaelden.
GİDECEK OLAN
UÇAKLAR
8.00 D. H. Y. (Türk) Balıkesir, lzmlre. — 8.30 B. E. A. ıİngiliz) Atina, Roma, NIs, uondraya. — 8.30 D. H. Y. (Türk) Burnaya. — 9.00 A.F. (Fransız) Atina. Roma» Pariac
- 9.00 D, H. Y. (Türk) Anka-’a, Sivas, Elazığ. Diyarbakır Vana. — 10.05 D. H. Y. (Türk) Afyon, Konya, Adana, G. An-tep. Urfaya, — 10.15 D. H, Y. ıTllrk) tzmlro — 10.25 D H.Y. (Türk) Ankara. Beyrut, Ka-nlrsye. - 10.30 D.H.Y, (Türk) Ankara. Adana, lakenderuna.
- 16.00 D. H. Y. (Türk) İzmir®, — 17.00 D.H.Y. (Türk) Ankaraya. — 17.05 D. H. Y. (Türk) Bursaya. — 21.40 P. A. A. (Amerikan) Şam, Basra, Karaşl, Delhi. KalkÜtA Gangkok, Hongkong’a.
GELECEK OLAN VAPURLAR
6.00 Antalya. KarAblgadan
- 6.30 Mersin, Bandırmadan.
- 20.00 Sus, Mudanyadan
- 22.30 Bandırma, BandırmA-lan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
8.00 Bandırma, Bandırmaya. — 9.00 Sus, Mudanyaya. 11.00 Etrüak. lzmire. — 14.00 İzmir, Karadeniz?*
GELECEK OLAN
THI NI.Eli
8.30 Ankara. — 9.16 Ankara
'•:ka. — 20.30 Ankara.
GİDECEK OLAN
TRENLER
9*00 Tarsus. — 18.10 Ankara
- 21.40 Doğu ekapreak
SİNEM
Aml Bah-
1 —
BEYOĞLU CİHETİ ALKAZAH- (42562) 1 — Kafkas Kartalı. 2 — Cennet Peri-si. 3 — Haydudun Oğlu. AR (44394) 1 - Haki beler.
2 — Olimpiyatlar (türkçe). ATLTS (40835) 1 — Bel (Güzel Dost). 2 — Sihirli çc.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ
Ağlayan Bir Ömür (Türkçe). 2 — Şimal Kanunu.
ELHA.MHÂ 1 — Korsan Aşkı. 2 — Malta Kartalı.
İNCİ 1 - Bar İncisi .2 -Lorel Hardi.
İPEK 1 — Amber. 2 — Son Kısmet.
MELEK (44868) 1 — Son Macera. 2 — Yanlış Hüküm.
LALE (43595) 1 — Her Şafakta Ölürüm (Türkçe). 2 — Cehennem Gemisi (Türkçe).
SARAY (41656) 1 — Kara
Kartal. 2 — Cinnet (Türkçe). SUATPARK (83143) 1 — öldüren Kılıçlar (Türkçe). 2 — Şimal Kanunu. 3 — Kaabeh Variyetesİ.
S ('M ER (42851) 1 — Pranga Mahkûmu. 2 — Aptal Aşık.
SARK: (40880) 1 — Keşif A-layı. 2 —
ŞIK:
2 - Gizli Vazife.
TAKSİM (43191) 1 — Asilzade Silâhşor. 2 tim.
TAN 1 — Haç ceralar Kıralı.
Savaşı.
ÜNAL (Kışlık) rat Geliyor
Harp Zenginleri.
t'NAL (Yazlık! 1 — Allantir] (Türkçe). 2 — Yeşil Cehennem Fedaileri.
YENİ 1 — üçlü Kız. 2 — Hin! Rüyası, 3 — Ormanlar HAkl-ml (Renkli).
YILDIZ (42847) 1 — Unutulmaz Şarkı (Renkli). 2 — Mi-r«jı Peşinde,
ÎSTANBIL CİHETİ
ALEMDAR: (23863) 1 — Kan Kalesi. 2 — Denizler Hâkimi. AYSU 1 — Yeni Güneş. 2 — Müm Diyarı.
AZAK* 1 - Lüks Hayat. 2 -CİCİ Berber.
ÇEMBERLİTAS: 1 — Hafiye
Atlas Ekspresi.
1 — Tehlikeli Kadın.
Kara Bah-
Yolu. 2 — Ma-
3 — Casuslar
1 — Hacı Mu-(Türkçe). 2 —
R
L
R

blr-
Kı-Le-
Arasın-
1 — Kır-
iiAt.e
M
99. 2 — Lorel Hardi Silâh
Arkadaşı.
HALK 1 — Makineli Adamlar Diyarı (30 kısım tekmili den).
İSTANBUL (22367) 1 — zil Maske (25 kısım). 2 — keli Hayat.
KISMET (26651) 1 — Dilinger.
2 — Bağdat Perisi. 3 — İki Açıkgöz Haydutlar da.
MARMARA (23860)
mızı Fener. 2 — Singapur İncisi .
MİLLİ (22962) 1 - Kan Kalesi, 2 — Denizler Hâkimi.
TURAN (22127) 1 - Demir Taç. 2 — Virjlnya Kaplanı
3 — Doğru Yol (Türkçe).
YENİ (Bakırköy 166-126)1 — Ateş Bekçileri. 2 — Yılmaz Reis.
KADIKÖY CİHETİ (60112) 1 — Tarzan
Kaplan Kadın 2 — Aşktan da üstün.
OPERA (60871) 1 — Şehzade Sinbat (türkçeı. 2 — Port-Sait Canavarı.
S t’REY YA (60862) 1 — Kara Maske (Renkli). 2 — Çifte Hayat.
ANKARA:
ANKARA (32432) 1 — Şehzade Simbad. 2 — »Kafiyeler Kıralı BÜYÜK (15031) 1 - ölünceye Kadar. 2 — Kaznnovanın Aşk Maceraları.
CEBECİ (13846) 1 — Kafkas Kartalı. 2 — Dcnlzleı Arslnnı PARK (111SD 1— Kadın Severse. 2 — Uyumayan Adam. ■SUS (14071) 1 — Kanlı Prens. 2 — Şrhraztttın Doğuşu.
SCMER (11072) 1 — Zehirli Ruhlar. 2 — Hayaletler Gemisi.
ULUS (22249) l — Aşk ve Para. 2— İki Cingöz Casuslar Peşinde,
YENİ (14040) 1 — Hnyat Peşinde. 2 — Aşlc Şarkısı.
GAR ( i A Z İ N O S U N D A : yan Akrobatları.
İZMİR: TAYYARE 1 — Şariok men Washington*da. 2 — zil Tepe.
LÂLE 1 — Alâlmlsema Adası. 2 — Kartal. 3 — San Arı-
îtai-
Hol-Kı-
D
Y
0




Beyoğlu -H644 Ankara 00
İstanbul 24222 İzmir 2222
Üsküdar M45 K. köy 60872 Karşıyaka 15055
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara
İzmir
44998
60536
91 2251

EMİNÖNÜ: Sadullah (Eminönü) — Yorgi (Unkapanı) — Arif Neşet (Alemdar) — Haydar Yeni (Laleli) BEYOĞLU: Kinyoli (Merkez)
— Sıhhat (Merkez) — Kemal Rebul (Taksim) — Fındıklı iGaiata) — Tuna (Galata) — Asım (Şişli) — Nişantaşı (Şişli) — Hahcıoğlu (Hasköy) — Yeni Turan (Kasımpaşa) ‘ FATİH: Üniversite (Şehzade-başı) — Etem Pertev (Aksaray» — Yed i kule (Sama t ya»
— Hamdl Emgen (Şehremini)
— Edirnekapı (Karagümrük)
— H. Gdkengln (Fener) EYÜP: Eyüp Sultan BEŞİKTAŞ: Vidin (Beşiktaş)
— Yeni (OrtukÖy) — Arnnvut-köy — Merket ıBebek) KADIKÖY: R. Muhtar (Kadıköy) — Kızıltoprak — Göztepe — Bostancı CsK(>DAl(: Selimiye HEYBELİ ADA: HeybcUada bCyUkadA: Merkez
İZMİR: Ahancak — Ege
(Basmahane) — Hilâl (Keme-raltı) — Aarl (Eşrefpaşa) — Karantina (Yalılar)
tonlu Aslanı.
TAN 1 — AJnimlsoma Adası. 2 — Kartal. 3 — San Antonio A alanı.
YENİ 1 sinde. 2 \Vaterlo
MELEK
Kalbimi
— Aslanların Pcnçe-
— Denizaltı 104. 3 — Köprüsü.
1 — Altın Şehir, 2— veriyorum.
L
R
ANKARA:
7.28 Açılış ve program. — 7.30 M.S.Ayarı.
— 7.31 VVais Festival Orkestrası çalıyor (pl.). — 7.45 Haberler. — 8.00 Hafif melodiler, — 8.25 Günün programı ve hava raporu.
— 8.30 Ailen Roht ve Norman Cloutler Orkestraları (pl.). — 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program. — 12.30 M.S.Ayarı
— 12.30 Şarkılar (Okuyan: Snime Slnnn). — 13.00 Haberler — 13 15 2 piyano He melodiler (pl.). — 13.30 Öğle gazetesi. — 13.15 Jlm’my VVakeiy Triosu (pl.l. — 14 00 Hava raporu, akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve program. — 18,00 M.S.Ayarı.
— 18.00 Dans müziği (pl.). — 18.30 Kitap saati. — 18.15 Dört Güzeller söylüyor (pl.).
— 19.00 M.S.Ayurı ve haberler. — 19.15 Tarihten Sabite Radyo Majör
yo gazetesi, — 21.30 Dam» müziği tpl,). — 22.45 M.S.Avarı ve haberler. — 23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL t
ölr yaprak. — 10.20 »Şarkılar (Okuyan: Tur). — J9.45 Saz eserlarl. — 20.L5 gazetesi. — 20.30 Brahms-Sl Bemol
FUyııno Konçertosu (pl.). — 21.15 Rad-
12.57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Karışık hatif öğle müziği (pl ),
— 13.45 Şarkılar (Okuyan; Ahmet Üstün).
— 14.20 Serbeat saat (Konuşma veya müzik),
— 14.30 Şarkı v? türküler (pk). — 14.45 Or-
kestra eserleri (pl.). — 15.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar. — 18.00 Fasıl Heyeti Konseri "SulianıyrgOh ’. — 18.40 Cnz saati (Takdim eden: Erdem Bııri). — 10.00 Haberler. — 19.15 İstanbul haberleri. — 19.20 Küçük Orkestradan melodiler. — 19 40 Radyo Klâsik Türk Musiki Birliği Konseri.
— 20.15 Çift Mandolin Kuarttoti Konseri. — 20.30 tstnııbul Saraylarını Geziyoruz. — 20.40 Bağlamayla oyun havalan. — 21,00 Piyanist Earl WH(rdnn sevilmiş piyano eserleri (pl.).
— 21.15 Dinleyici İstekleri (Türk Musikisi).
— 22.00 Senfonik müzik (pl.). — 22.35 Salon Orkestrasından melodiler (pl.). — 22.45 Haberler. — 23.00 Dans müziği (pl.). — 23.30 Programlar vc kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME
Y A VINLAR
LONDRA:
7.40 Jan Murat ve Orkestrası (19.76 m ). — 9.16 Jaek Traln’den variyete ınllzlğl (pl ) (16.84 m.). — 11.00 Londra "Syıııphany" Orkestrası (16 84 nı ). — 12.30 Dans müziği (19,76 m.). — 13.80 Dinleyici istekleri (Konser M.) (11.49 m.l. — 15.3(1 Harold Goller ve Orkestrası (11,19 m ). — 18 15 B B C. Innd” Hafif Orkestrası (13 97 ın.l. -
Dinleyici istekleri (Hafif M.l (13.97 m.). — 20.30 Karışık müzik (13.97 m.). — 22.10 B.B. C. "Spmphony** Orkestrası (16.84 m», — 24.00 Dinleyici istekleri (Hafif M.) (25.38 m ).
•Mhl-
19.15
Bravo Ünyeliler, denizin zevkine var. mak İçin her şeyi yapmışlar.,

Bafraya otomobille gittim.. Kumsalın kenarından oldukça muntazam bir şosede 80-100 kilometre yapıyoruz, bu yol Sinoba kadar 15 metreye çıkarılıyor.. 15 sene evvel şiddetli yağmurların harap ettiği Dereköy Köprüsünün yeniden yapılmasına bu sene nihayet başlanmış, Koça, Akalan dağlarından itibaren Bafraya kadar ormanlık. Fakat her yerde olduğu gibi burada da şoseye yakın olan yerlerde orman kalmamış.. Yer yer karaağaç, gürgen, çam ve karaçam ağaçlan görülüyor.
Sahil tarafındaki Engiz Köyündeki Afrika vahşilerinin oturduğu pen-cercslz killi topraktan en iptidai ev modelleriyle karşılaş yoruz. Burada Kürtler oturuyormuş.. Bundan sonra Enblyab Dağı başlıyor.. Çok ve sık bir koru halinde şose boyunca kilometrelerce devam ediyor. Burası vaktiyle eşkıya yatağıymış, uçauz bucaksız ormanda barınan haydutlar bir türlü yakalanamıyor ve zaman zaman yol kesiyorlarmış.. Tabii vaktiyle Şimdi âsayiş berkemal.. O devirden kalma bir jandarma karakolu görüyoruz... Yemden ihya edilen Karaköy Harasının tevsii için 150 bin liralık geniş bir arazi satın alınmış. şimdi binalar yapılıyor. Evvelce bütün buraları bir tek şahsınmış, Hacı Ahmet Paşa diyorlar.
Tütün tarlaları çok cılız. Bazı yerler öyle ki mahsul var mı yok mu belli değil; tütün mahsulü bu yıl çok fena, Alaçam, Samsun, Bafra, Ger-zeye 5 aydır yağmur yağmamış... Geçen sene de soğuklardan çok zarar gören müstahsilin hali harap, vergi ve banka borçlarının tecili için emir verilmiş, fakat bu sene kendilerine esaslı bir yardım yapılması lâzım.
Burada halk Bafraya Küçük Paris diyor.. Çok muntazam kâgir binaları bir villâ gibi... Şehrin sineması da var. Şehir dışındaki bağları, bahçeleri ve 37 kilometre uzaJttakl Alaçamın güzelliklerini anlata anlata bitiremiyorlar..
10 kilometre uzakta Romalılardan kalma, Kızılırmak kenarındaki Ka-pıkaya ve Asa mağaralarını göremedim amma sütunların bulunduğu bu mağaralarda birer tabur askerin barınabileceğin! söylediler.
Uzak dağlardaki ormanlardan kesilen kütükleri KızılrrmaJc buraya kadar getiriyor, 1937 de yapılmış o-iajı Alaçam yolu üzerindeki Ali Çe-tinkaya Köprüsünün yanından topla-nıyor ve Bafra Kereste Fabrikasına sevkediliyor.
Bafra ile Samsun arasında Sarıyer - Taksim gibi mütemadiyen dolmuş taksiler 3 liraya adam taşıyor.
Gecenin karanlığında Samsuna dönüyorum.

Henüz işe başlayan yeni Vali Hâşinı Işcan yıllardanberi ihmal e-dilmiş Samsunu imar etmek üzere kollan şimdiden sıvamış bulunuyor. Bütün Samsunlular yeni valinin gayretiyle güzel şehirlerinin bir kaç sene sonra Bursaya benzeyeceğinden emin ve sevinç içinde... Öğrendiğime göre sahildeki demiryolu imar plânında yer almasına rağmen behemehal kaldırılacak ve sahilden geniş iki kordon geçirilecek, bugünkü istasyon caddesi üçüncü cadde olacak... Birinci imar hamlesi için 3 milyon liraya ihtiyaç görülüyor. Valinin bu parayı Samsunlulardan değil, Ankaradan temin edeceği anlaşılıyor. Bundan sonraki imar hamleleri için Samsunluların geniş yardım göstermeleri bekleniyor.

Samsun hakkındaki yazdıklarımı bitirirken buranın plâjından da bahsetmedikçe geçemlyeceğim.. 100 den fazla salaş soyunma yerini ihtiva e-den plâjda derin bir yer bulup yüzebilmek için yarım kilometreden fazla denizde yürümek lâzım, Cadde-bostam veya Kalamışı aratmıyacak birer topluluk öğleye kadar plâjı kaplıyor. Şehirde muntazam otobüs servisi var... Vapurlardaki yemek zili gibi gelişi ve gidişi halka haber seriliyor.
Samsun plâjının kuzu etinden yadmış dönerkebabını da hiçbir yer-’e yiyemezsiniz.
Yarın Sivasa doğru yola çıkıyoruz.
Müzik
Beyatî Araban faslı
Yazan : Lâika Karabey
İstanbul Belediyeni Konservatuarı Türk Musikisi İcra Heyeti tatil zama nına tesadüf eden $u mevsimde faaliyetini açıkhava tiyatrosuna nak-lemlş bulunuyor. Fiyatlarda yapılan büyük tenzilât da halka bir musiki terbiyesi verilmek gayesinin takip edildiğini anlatmaktadır.
Fakat ne çare ki, kusurlarında mezyetlerlnden daha büyük bir js-rarlla sebat eden bu heyete karşı sırf Türk musikisinin daha İyi bir vaziyete gelmesi temennisiyle yapılan samimi tenkidlerin maalesef hiç bir tesiri görülmüyor. Münekkidler içinde en yumuşak yazanı da benim zannederim.
Geçen kış mevsiminde bu heyetin verdiği konserler, Türk musikisinin mümkün olduğu kadar sefaletten kurtulması emelinde bulunanlar tarafından acı acı tenkld edildi. Fakat acılığı kadar haklı olan bu ten* kidlerln heyet üzerinde noksanlan daha kuvvetlendirmek gibi bir tesir yarattığı İddia edilebilir. Hem de öyle noksanlar ki. musiki bllmiyen-lerin bile gözlerini vç kulaklarını incitecek mahiyettedir. Meselâ: Tek sesli olan bizim fasıllarda muhtelif saz ve seslerin girişlerini ve dinamik, agojlk nüanslarını işaret etmek vazifesi bulunmadığı için esasen şefe ihtiyaç yoktur. Fakat nedense İcra heyeti mutlaka bir şef Idaresnide konser vermek âdetini takip ediyor. Bu hale göre şefin tek vaziyeti girişleri ve çıkışları tanzim etmekten ibaret Ikeh heyetin fasıllarında ne giriş, ne de çıkış bakımından birlik görülmüyor. Bu eksikliğin bizzat heyetteki bütün sanatkârlar tarafından farkına varıldığı şüphesizdir. Nitekim hallerinden o’e anlaşılıyor.
Netice böyle olunca faslın başından sonuna kadar durmadan el kol aallıyan şefin yorgunluğuna acımamak elden gelmez.
Bir konser tasavvur edelim kİ, onda konser heyeti sahneye girerken, sahnede iken ve sahneden çıkarken türlü lâubalilikler yapar; içlerinden bazıları ağızlarında sakız gibi bir gıda bakiyesi çiğnerler; üç kişi aynı notayı okumağa çalışarak baş* ba^a verirler; keman yaylarından biri aşağı İnerken diğeri yukarı çıkar; üç tanburun saplarından biri yere mail, biri ufki, öteki şakuliye yakın bulunur; nüans namına hiç bir şey yapılmaz; sükûtlar, sazlardan yalnız bir kişinin çaldığı nağmelerle doldurulur: Eserlere hep blredn başlanması ve hep birden son verilmesi temin edilemez... Gözle görülen ve farkedilmesi için musikişinas olmağa hacet bulunmıyan bu aksaklığın ortasında bir konsar ne kadar mükemmel olabilirse işte İcra heyetinin 15 ağustos 1950 sah günü saat 21.30 da Açıkhava tiyatrosunda verdiği Beyatî Araban konseri de o derece mükemmel oldu.
Bütün bu kusurlar arasında hakiki kıymetinden daha ziyade değer kazanan bir kaç güzel noktayı kaydetmekten geçemlyeceğim:
Rahmi BevLn "bana seyran-ı cemalindir emel" Güfteli şarkısı heyetçe pek güzel okundu. Kemani Sadi Işılayın taksimi nefis oldu.
Hele Mefharet Yıldırım gerek fasılda, gerek solosunda büyük başarı gösterdi. Adeta fasıl heyetinde manevî şefliği o yapıyor ve eliyle usul vurarak sıkı sık vukua gelen aksaklıkları düzeltmeğe muvaffak oluyordu,
İcra Heyeti Türkiye içinde ve bi-naenaelyh dünya üzerinde resmî bir müesseseye bağlı tek Türk musiki takımı olduğu için bu heyeti yıkmadan, hırpalamadan terakkiye sevketmek istiyoruz. Fakat bizim bu hissimize heyetin pek de İştirak etmediği ve nasıl olsa yürüyebileceğini düşündüğü anlaşılmaktadır.
Son günlerde kıymetli sanatkâr Münir Nureddinin ve bir çok talebe yetiştirmiş olan değerli hoca tanbu-rl Refik Fersan ve eşinin Belediye konservatuarını intisap ettikleri rivayetini gazetelerde okuduk. Musiki bilmiyenlerln bile gözüne çarpan aksaklıkların bu kıymetli elemanlar tarafından süratle izale edileceğini umar ve hem kendilerine, hem da İcra heyetine muvaffakiyetler dili-yerek sözümü bitiririm.
Yeni neşriyot
METİNLERLE FELSEFE TARİHİ
Milli Eğitim Müdürlerinden ve Bakanlık eski müfettişlerinden Osman Pazarlı »Metinlerle Felsefe Tarihi) adlı yeni bir kitap daha neşretmıştir. Bu eser başlangıçlarından bugüne kadar bütün felsefe mesleklerini ve büyük fikir cereyanlarını herkesin anlı-yacağı bir şekilde açık ve sade bir üslûpla anlatmaktadır. Kitabın hususiyeti ilmi ve felsefi bahisleri, halk kitlelerine anlatmak gayesiyıe vül-garize edilerek hazırlanmış olması. Ve ayrıca her filozofun kitaplarından en seçme parçalan ihtiva etmesindedir, Kitaptan felsefe ile uğraşmayan talebe ve öğretmenlerin de istifade etmeleri mümkündür. 310 sahifelik kitap 250 kuruşa muharririnden veya kitapçılardan temin edilebilir.
21 AghiRtos 1950
YENİ İSTANBUL
Sayfa 5
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
Su işleri dâvamız, en mühim kalkınma davamızdır
Chicago Fuarında Türk Paviyoııu
Ou işleri deyince hatıra iki mühim iç gelmektedir. Birisi ıslâh, diğeri sulama. Islâh namı altında akar su yataklarının sabit bir karakter arzct-mesl İçin gerekli inşaat işlerini, büyük zararlara sebep olan talkınları önleme tc’dblrlerlnl ve sağda, solda tıkanıp akamıyan ve ekseriya büyük sahaları kaplayan çok zararlı bataklıkların kurutulması işlerini anlarız. Sulama namı altında İse herkesin az çok bildiği ve kurak mevsimlerde yatağında boşuna akan suların susuzluk çeken nebatata verilmesi kastedilmektedir.
Islâh işleri hemen dalma büyük maddî külfetleri gerektiren İşler olup ancak devlet güçiyle realize edilebilirler. Sulama işleri ise ancak ırmak ve nehirlerden sulama suyu alınması mevzuubahls olduğu zamanlarda yani sulanacak sahanın binlerce hektara baliğ olduğu hallerde ehemmiyet kesbeden ve dolayısiyle devletçe başarılması gereken işlerdir. Bunun haricinde ufak çay ve derelerden faydalanılarak sulama temini işleri mahalli halkça yapılabilen işlerdir. Feyezan zamanlarında yüzlerce metreküp suyu yatağını doldurup taşırarak geçiren bütün derelerimizin sarfiyatı en fazla 24 saat gibi kısa bir zamanda bir kaç metreküpe düşmektedir. Hele sulama mevsimi olan nisan - ekim ayları zarfında bu derelerin bir çoğu kurumakla olup en babayiğitleri ise 100-200 litre civarında yani bir iki değirmenlik sarfiyatla a-karlar. Sırası gelmişken şunu ilâve edelim ki, yazın kuruyan dereler havzaları fundalıksız ve ağaçsız olan dereler ve 100-200 litre sarfiyattı dereler ise havzaları fundalıktı ağaçlı o-lan derelerdir. Ormanların önemine burada kısaca temas etmiş olduk. I-leride bu konuya tekrar temas edeceğiz. Sulama mevsiminde suları bu kadar az olan derelerin sularının sulamaya alınması ise; taş, çim kesekleri. demet ve kazık malzemesi kullanmak suretiyle pek basit bağlamalarla mahalli halk tarafından kolaylıkla kabildir. Bunun içindir ki, mahallî halk bu gibi dere ve çayların daima feyezan tahribatından şikâyetçidirler. Sulamada faydalanma hususu üzerinde hemen mühim müracaatları yok gibidir. Durum böyle olunca küçük su işi yukarıda açıkladığımız maksatlardan tamamiyle birinci maksat içine girmektedir ki. teknik bakımdan bu iş, büyük su işleri gibi tamamiyle tecrübeli ve bilgili su mühendislerinin ve dolayısiyle Bayındırlık Bakanlığı Su İşleri Reisliğinin başarabileceği bir lşdir. Bayındırlık Bakanlığının bugüne kadar başardığı bir kısım çok önemli küçük su işlerini burada zikretmeyi faydalı görüyorum.
1 — Burdur Deresi ıslâhı ikmal e-dilmiştir. Bu dere Burdur şehrini fe-vezanlariyle tehdit ettiğinden derenin iki tarafına lüzumlu rıhtım duvarları inşa edilerek şehir feyezan tehlikesinden kurtarılmıştır.
Yazan : Salâhı Demirbilek
Yüksek Mühendis
1949-1950 senesi feyezan mevsimin, de âzami feyezana yakın olan 150 metreküp feyezan suyu getiren bu dere şehre hiçbir zarar vermemiştir. Bu derenin yaz sarfiyatı ancak 100 litre kadardır ki, bu da bir düden sarfiyatıdır.
2 — İnebolu Deresi ıslâhı olup 1-nebolu kasabasını adı geçen derenin feyezan zararlarından kurtarmak i-çln yapılmıştır.
3 — Alaçam Deresinin ıslâhı avın maksatla yapılmıştır.
4 — Elmalı Karagöl bataklığının kurutulması işinin birinci safhası ikmal edilmiştir.
5 — Erzurum Karasu bataklığı kurutulması İşi İkmal edilmek üzeredir. Bu konuların ilk Üçü vatandaşların can emniyetini sağlayan ve diğer ikisi ise vatandaşların tam faaliyet mevsiminde enerjisini sıtma âfetiyle kemiren sivrisinek yuvalarının imhasını sağlayan ve aynı zamanda binlerce hektar ziraate çok elverişli araziyi halkın istifadesine koyan konulardır.
Küçük su İşleri için verilen ödeneğe göre başarılan bu konular mevcut işlerin en mühimlerindendir. Memleketin her köşesinde mevcut bu küçük su konulan yüzlerce olup bunların hallinin bir zaman ve ödenek işi olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu hususta takip edilen program ise konuların ehemmiyet sahasıdır. Kanıu timizce başka suretle hareket etmeye de İmkân yoktur.
Büyük su işlerine gelince: 1929 senesinde verilen ilk tahsisatla hükümet merkezi Ankaranın içme ve sulama suyunu temin edecek olan Çubuk Barajı İnşası ele alınmış ve 1936 da İkmal edilmiştir. Aynı senelerde verilen ödenekle Yeşil Bursanın güzel ovası ıslâh edilmiş yani gerek feyezan tahribatından ve gerekse ba taklıklardan kurtarılmıştır. Takriben 5000 hektar vüsatında olan Serme Bataklığı bugün en verimli ırıeyva bahçeleri halinde ovanın ortasında zümrüt gibi yemyeşil durmaktadır. Bundan sonra Küçük Menderes havzası ıslahı Üzerinde durulmuş ve 1935 te işe başlanarak 1939 da ikmal e-dilmlştir. Bu ıslâhla Küçük Menderesin feyezanları zamanında, uzun müddet sular altında kalan 15.000 hektar arazinin tarım emniyeti tamamiyle sağlanmıştır. Bu sahanın 5000 hektarı tamamiyle batak ve civar için ölüm kaynağı halinde idi. Bu sahanın en belâlı kısmı olan Cellât GÖltf bugün, işe başlarken Ebedî Şef Atatürk tarafından isimlendirilen “Sağlık Ovası., namı ile anılmakta ve etrafına yerleştirilen göçmenlerin ektiği pamuk, susam gibi yemyeşil nebatlarla bir hayat kaynağı halinde gözleri almaktadır. Etrafındaki bazı köyleri sıtma âfeti ile münkariz kıldığı yer, yer küme halinde görülen yosunlu mezar taşlarından anlaşılan Cellât Gölünün kurutulması ve Küçük Menderes havzasının ıslâhı manzumesi Türk su mühendislerinin yüzünü
İlelebet ağartacak ve dünya suculuk tekniğinde örnek olarak gösterilecek bir eserdir.
Küçük Menderes ıslâh İşlerinin devam ettiği sırada büyük su işlerinde daha geniş işler başarmak üzere 1937 de yeni ödenekler temin edildi. Büyük su dâvalarımızın bulunduğu yerlerde memlekete bu gün de, yann Ha döviz temininde en mühim rolü oynı-yan beyaz altın nebatının yetişmesine müsait ovalarda, iş merkezi sıkleti teşkil edilerek faaliyete geçildi. Bu beyaz alUn nebatının yetişmesine müsait ovalarımız sırası ile Çukurova, Büyük Menderes ovası ve Geniz Irmağı havzasıdır.
Bu işlere muvazi olarak Samsun bölgesinde Çarşamba bataklıkları ıslâhı, Tokat Kazovası sulaması ve Es-kişehirde Porsuk Barajı inşası işleri ele alındı. İkinci Dünya Harbinden evvel tasarlanan ve o günkü ölçülere göre biçilip kesiflendirilen bu işler harbin patlaması ile husule gelen İktisadî buhranla askerlik dolayısiyle teknisyen ve işçi buhranı yüzünden gerek para ve gerekse zaman bakımından çok aksadı. Bütün bu sıkıntılara rağmen bugün 70.000 hektarı beyaz altın yetişen ovalarımızda olmak üzere 100.000 hektara yakın a-razinln sulanması imkânları sağlanmış ve ayrıca 100.000 hektar araal de su baskınları ve bataklıktan kurtarılmıştır. Bugün Tokat Kazovasın-da 10.000 hektar arazi tam olarak sulanmakta ve bilhassa Turhal Şeker
Fabrikasına şeker pancarı yetiştirmektedir. Arazi darlığı çeken Karadeniz sahilinde Çarşamba bataklıklarından kurutulan arazinin 5000 hektarlık kısmında Tarım Bakanlığı Gelemen Devlet Çiftliğini kurmuştur. Porsuk Barajı bir seneden beri Eskı-şehiri Porsuk Çayının feyezanlarından kurtarmış olduğu gibi Eskişehir şeker fabrikası İçin hemen fabrika civarındaki Eskişehir ve Alpı ovasında yetiştirilecek şeker pancarı için 150.000.000 metreküp suyu biriktirmiş vaziyettedir. Bu suretle Eskişe-hirde en az iki fabrika daha kurmak kabil olacak ve beyaz altın ziraatine en elverişli Çukurova topraklarında şeker kamışı yetiştirme tasavvurlarını da önlemiş olacaktır. Görülüyor Kİ başarılan işler azametli ve en mühim su konularımızdır. Devam etmekte o-lan işlerimiz her sene 10.000 lerce a-razimizln sulanmasını tamamlamakta ve bir o kadar arazinin de su baskınlarından ve bataktan kurtarılmasını sağlamaktadır. Kanaatimizce memleketimizin kalknımasında en mtlhlm rolü aynıyacak işler Bayındırlık Bakanlığının su ve yol işleridir. Su işi istihsalin ana faktörlerinden birisidir. Yol işi ise istihsali pazarlara nakleden, istihsali değerlendiren vasıtadır. Türkiye bir vücut İse kanı su ve demarları yoldur. Bu kanaatimi, bu inancımı memleketimizin hemen hemen bütün su dâvalarını gezmiş, görmüş ve içinde çalışmış bir unsuru olarak edinmiş bulunuyorum.
Chicago. Beynelmilel Ticaret Fuarında Tiirk pavlyonu büyük bir rağbet görmektedir. Pavlyonumuz, her taraftan gelen meraklılarla dolııp taşmaktadır. Yukarıdaki resimde Chicago Fuarında Tekel ve Gıda Maddeleri pavlyonu-nu, aşağıda da Güzel Sanatlar ve Türk halıları pavlyonunu görmektesiniz
Shell Kumpanyası, Mısırdaki petrol kuyularını kapatıyor
Kahire — Buradaki petrol İşleriyle alâkası olan bir kaynaktan bildirildiğine göre, Shell Petrol Kumpanyası Mısır Hükümetine, Rastamatarma kuyularını kapatacağını bildirmiştir.
Haberi veren kaynak, bu kararın, Mısır Hükümetinin, Mısır topraklarında çıkarılmış olan ham petrolün İhracına müsaade etmemesi neticesi olduğunu kaydetmiştir. Buradaki tasfiye imkânları mahdut olduğu İçin petrol şirketi kuyuyu kapatmayı muvafık bulmuştur.
Zagreb Fuarına iştirak edenler
Belgrad (Hususî) — 23 eylülden 9 ekime kadar devam edecek olan Fuara şimdiye kadar 14 devlet iştirak edeceğini bildirmiştir. Bu milletlerarası Fuara girmeyi kabul eden devletler şunlardır: İngiltere, Amerika, İsviçre, Avustralya, İsveç, Avusturya, İtalya, Batı Almanya, Trieste, Belçika, Danimarka, Mısır, Holanda ve Yunanistan.
Ticaret Bakanı, îzmirde mühim bir beyanat verdi. İngiliz
Elçisi de bir mesaj yayınladı
İzmir, 20 (Hususî) — Ticaret Bakanı bugün Foça ve Menemenden gelen ve üzüm mahsulü hakkında maruzatta bulunan heyetleri kabul etmiştir. Bakan, İzmir Fuarındaki İngiltere paviyonuna da şu mesajı göndermiştir:
'İngiliz tâcirlerinln Türk ve İngiliz tüccarına birbirine yaklaşmak ve tanışmak imkânlarını hazırlayan İzmir Fuarına bu sene de İştirak etmeleri beni çok sevindirdi. Ekonomileri birbirini tamamlayan İngiltere ile Türkiye arasındaki ticaretin her gün daha ziyade gelişmesine yardım etmek en büyük emelimizdir. İyi ve kötü günlerde birbirini yakından tanıyan ve takdir eden bu iki milletin birbirine karşı duydukları hissi bağlan iş sahasında da teyit etmeleri en güzel eserlerdendir. İngiliz sergi heyetinin bu husustaki faaliyetinin müsmir olmasını temenni ederken, gösterdikleri kıymetli alâkaya da teşekkür ederim.'*
Sergi münasebetiyle İngiliz Büyük Elçisi Noel Charles da aşağıdaki mesajı göndermiştir:
“Ingiliz tacirleri geçen sene İzmir Fuarında pavlyonlanmn pek yerinde olarak kazandığı muvaffakiyetten cesaret olarak bu sene son birkaç aydan beri Ingiliz - Türk ticari münasebetlerinin maruz kaldığı zorluklara rağmen Britanya istlhsalâtını daha vâsi ve mütenevvi bir şekilde teşhire imkân bulmuştur. Böylece mamulâtımıza yeni müşteriler temininde ve Britanyah müstahsilin bilgi ve tecrübesinin Türk ekonomisine daha yakından yardımı dokunmasında âmil olmasını temenni ederim. Sterlingin azlığı, hemen hemen kii sene Büyük Britanyadan yapılan ithalâtın üzerinde bir baskı vazifesi görmüştür ve binnetice bazı mamullerimiz âdeta bu piyasadan kaybolmuştur. Fakat bu gibi mallara olan ihtiyacın hâlâ devam ettiğinden eminim. Paviyonumuz istihsalâtımızı halka arzetmlş olacak ve Avrupa Tediye Birliğinin ve milletlerarası ticareti serbest esaslara bağlamak üzere alınan tedbirlerin Türk müşterilerin mallarımıza erişmelerine engel olan gayritabil mânileri bertaraf edeceklerini ümit etmek pek ye-rindedir. İhracata gelince, Büyük Britanya. Türkiyeden mübayaatta bulunmayı çok istiyor. Geçen eylülde Türk istlhsalâtının sterllng fiyatını yükselterek sterlingin kıymetinin düşürülmesi bence mühim bir darbe olmuştur. Fakat son zamanlarda kabili ihraç Türk istihsalâtının
artmasından ve fiyatların memnuniyet verici bir istikamet almasın* dan çok mütehassis oldum. Türk mallarının İhracının gelişmesi her İlci memleketin de göstereceği gayret ve teşebbüse bağlıdır. 1950 yılı İzmir Fuarının İngiliz - Türk ticaret bağlarını sağlamlaştıracağını ve ild memleket arasındaki mütekâbil hürmet ve anlayışı kuvvetlendireceğini ümit ediyorum.*’
Fıstık mahsulü noksan
1.000 ton kadar fıstık İstihsal edildi
Piyasaya gelen haberlere göre, Gaziantep bölgesinde fıstık mahsulü geçen seneden çok noksandır. Ancak 1000 ton kadar fıstık İstihsal edilebildiği anlaşılmaktadır.
Geçen seneden satılamıyarak elde 3000 ton kadar da fıstık bulunmaktadır. Fiyatlar yerinde 280 kuruştur. Halbuki geçen sene fıstık bolluğu yüzünden, seyyar sacıtılarda 250 kuruşa fıstık satılıyordu.
Fıstıklarımıza karşı Birleşik A-merikadan, Holândadan geniş istek, ler vardır. Amerikalılar bir ton fıstık için 1000 dolar vermektedirler.
Fransız Kambiyo İdaresinin bir kararı
Paris (Hususi) — Fransız Kambiyo İdaresi, ecnebi bir şirket tarafından çıkarılacak hisse senetlerini yabancı dövizle satın almak isteyen Fransız vatandaşlarına her türlü kolaylık gösterileceğini bildirmiştir. Bu kolaylıklardan istifade edebilmek İçin, hisse senedi çıkaran ecnebi şirket merkezinin, Avrupa Tediye Birliğine dahil memleketlerden birinde bulunması lâzımdır.
Torino'da uranyum bulundu
Torino, A.A. (Reuter) — İyi haber alan kaynaklar Torino'nun güneyinde uranyum bulunduğunu bildir-mektedirler. Bu cevheri hükümet uzmanları incelemiştir.
Uranyum, Torino’nun güneyinde Fransa hududunda Cunee civannda Chiusa de Pesio köyü yakınlarında bulunmuştur.
Araştırma gizli yapılmaktadır.
Hafta içinde, piyasada tüccarı meşugl eden meseleler, yeni dış ticaret rejimine ait hükümler, ve bu kararnameye bağlı listelerdi. Yeni dış ticaret rejimi, bazı tacirlerin zannettiği gibi, mutlak bir surette, her türlü kayıtlan ihtiva etmeyen bir dış ticaret rejimi değildir. Umumi kanaate göre, yeni rejime ait kararname, zamanımızda mevcut ekonomik şartlara, milletler arasında görülen ticari münasebetlere göre hazırlanmış bir kararnamedir. Bu itibarla. evvelce birçok maddeler için ticaret odalarındaki ithal bürolanndan lisans alacak kimseler, şimdi Merkez Bankasına ve Kambiyo Dairesine müracaat edeceklerdir. Eski ticaret rejimi ile, yeni rejim arasında, bu tarzda biı fark bulunduğuna kani olanlar çoktur.
İSTANBUL:
Ticaret Borsasında tiftik ve yapağıdan başka birinci plânda gelen madde fındıktır. Muhtelif vesilelerle yazdığımız gibi, bu yıl fındık istihsalindeki noksanlık, fındık fiyatlarının görülmemiş bir surette yükselmesine sebebiyet vermiştir. Yeni mahsul üzerine Giresun Borsasında bile 305 kuruşa kadar iş olmuştur. Şimdiki halde daha mevsim başında bulunuyoruz. Mevsim sonuna doğru fındık fiyatlarının hangi seviyede bulunacağını tahmin etmek zor değildir. Fakat rekolte hakkında kati hükümler elde edilmeden önce, alivre satışlara girişenler, tahminlerinde aldanmalardır. Bilindiği gibi birkaç ay evvel yeni mahsul üzerine eylül teslimi, 195 kuruşa kadar alivre satışlar olmuştu, âcaba bu satışı taahhüt edenler, bugün ne yapacak?
Tiftik ve yapağı durumuna gelince, hafta içinde piyasa hararetini muhafaza etmiştir. Satışlar en ziyade lıı-giltereye yapılmaktadır. Yeni kararnameye göre de. satışlar ihraç lisansına tâbidir. Bu itibarla mı tlak olarak mevcut yapağılarımızın dışarıya satılması da bahis mevzuu değildir. Yerli fabrikalara, umumiyet itibariyle millî ihtiyaçlarımıza da, muayyen bir miktarın da ayrılması lâzımdır.
Yağlı tohumlar grupu da, hararetli bir durum arzet-mektedir. Bilindiği gibi sus-ım, ayçiçeği gibi mahsullerin noksan elde edilmesi de, piyasayı hararetli bir safhaya sokmuştur. Gerek susam, gerekse ayçiçeği istihsali hakkında katı malûmat elde edi’ememiştir. Esasen ayçiçeği istihsal bölgeleri çok dağınık bir şekildedir. Bir çok yerlerde köylü, tâlî madde olarak ayçiçeği ziraatine ehemmi-'/et vermektedir. Bu itibarla İB' ;haal miktarı hakkında kı sa bir zamanda malûmat elde ed'lemiyecektir, biraz dah' beklemek lâzımdır.
Hafta içinde, ayçiçeği tohumu fiyatları 34-35 kuru arasındaydı. Susama gelince, fiyat 69 kruuştan ileri gid mem iştir.
Yağlı tohumlar grupunda en ziyade keten tohumu t rakki kaydetmiştir. Bir ay evvel 42 kuruştan ileri gidem yen, keten tohumu son hafta içinde 54 kuruşa kadar yü' gelmiştir.
Nebati yağlar grupunda. zeytin yağı piyasası müt reddit bir devre geçirmektedir. Piyasan' ’ t~u te -eddütte kurtulması için, zeytin mahsulü hakkında kati denilebile cek malûmatın elde edilmesi lâzımdır Bazı haberlere göre eıcak dalgalarının zeytin ağaçlarına zarar verdiği ileri sü-
Borsa ve piyasalarda haftalık vaziyet
rülmektedir. Fakat bu haberlerin ne dereceye kadar doğru olduğu hakkında bir fikrimiz yoktur.
Nebati yağlardan ayçiğeği, susam yağlarında fiyat ilerlemesi müşahede edilmektedir. Fındık yağı da, fındık fiyatlarına muvazi olarak, ilerlemektedir. İki ay evvel 130 kuruşa kadar düşen fındık yağı, son hafta içinde 155 kuruşa kadar yükselmiştir.
Hafta içinde bakliyat grupunda, yeni mahsul yeşil ve kırmızı mercimekler üzerine hararetli işler olmuştur. Bu arada yeşil mercimek 54 kuruşa kadar yükselmiştir. Kuru fasulye cinsleri üzerine dikkate değer mahiyette bir iş olmamıştır.
İZMİR:
İzmir, 20 (Hususî Büromuzdan telgrafla) — Yeni ticaret rejiminin ilân edilmesinden sonra Resmî Gazetede çıkan sirküler ve dış ticaret rejimi talimatnamesinin, haftanın ikinci yarısında Borsada gayet hareketli bir iş havası yarattığı meydandadır. Büyük firmaların simsarları ve ajanlar. Borsada çalışırlarken öte yandan en büyük faaliyet, tüccar yazıhanelerinde başlamış ve dış piyasaları yeni mevsim için fiyat teklifleri yapılmış ve bazı bağlantılara bile girişilmiştir.
Piyasada esas itibariyle gayet müspet karşılanmış o-lan yeni ticaret rejiminin muhtelif mülâhazalarla leh veya aleyhinde bulunmak belki de mümkündür. Fakat tatbikatta hiç olmazsa 30 günü doldurmadan ve ithalâta ait müeyyideler tatbik edilmeden bu bahiste ileri geri konuşmanın realist bir görüş olmıyacağı mütalâası, İzmir ticaret muhitinin görüşü olarak beyan edilebilir. Kaldı ki, 1949 ve daha evvelki seneler mahsulâtından eldeki stokları eritecek olan bir sistemin gidişini ihracatçının beğenmemesi asla hatırdan geçemez.
Yine ihracatçıyı, bu hafta sonunda alâkadar etmiş o-lan diğer önemli bir nokta da, İzmir Fuanna iştirak veya ziyaret maksadiyle İzmire gelen yerli ve yabancı iş adamları ile yapılan temas ve iş hareketleridir. İşte böyle bir tempo içinde muhtelif mahsullerin piyasa hareketlerini h^fta Fonunda âdeta takıp etmek bile güçleşmiş bulunuyordu.
ÜZÜM: Büyük sayılmayan bir rekolte ile yeni mev sime girilmiş olması, üzüm mahsulünün bu yılki geleceğ hakkında müstahsile ve tüccara ümitler vermektedir. Müs tahsil ve onunla ilgili mehafil çekirdeksiz rekoltesini) 30.000 tona varmıyacağını ifade ederken, Ingiliz İaşe Nc ».areti alıcıları rekoltenin belki 7*0.000 tona yaklaşacağır belirtiyorlar, öte yandan Chicago Fuarında teşhir edile curu üzümlerimize Amerikanın en büyük pastahanelerini 'c kek imaleilerinin gösterdikleri yakın alâka ve veı likleri 5000 tonluk siparişlerin piyasa üzerinde ilk adırr la husule getirdiği tesir gizlenmiyor.
Filhakika hafta sonunda Îzmirde tüccar elinde fazi iiktarda üzüm yoktur. Fakat gireceğimiz hafta içindi «ergilerden Borsaya bir hayli iiziim gelmesine intizar edi lebilir. Kısaca TÂRİŞ, bu yıl kendi ortaklarına ait fiyat
baremini tesbit ve ilân etmeden üzümde ticari mânada bir fiyat hareketinin vücut bulmasını beklemek imkânsızdır. Fakat bugün için Borsanın kapanış fiyatının 63.5 kuruş olması, bazı ihracatçıların endişe duymasını icap ettirdiğini söylemek vazifemiz sayılır.
İNCÎR: Hakikî tesbitçi olması icap eden İncir Kooperatifleri Birliği rekolte hakkında henüz konuşmadığı gibi, piyasanın açılış tarihi ve fiyat baremi hakkında da sözünü söylememiştir. Bu kadar küçük bir rekolte karşısında mahsulün üçte birine sahip bulunan İncir Birliğinin, eninde sonunda ticarî fiati ilân etmesinden başka çare yoktur. Bunun yanında Londra piyasası işlenmiş incirlerimize alâkasını arttırdığı gibi Kanada ve Amerika da bizden büyük ölçüde incir almak üzere faaliyete geçmiş bulunuyorlar.
İncir piyasasının 28 ağustos günü, mûtat törenle açılmasından sonra incirin istikbali hakkında bir görüşün yerleşmesi mümkündür. Görünüşe göre bu yıl incir müstahsilleri hurdalarını, geçen senenin incir fiyatına biraz daha yaklaştırmak azmindedirler.
PAMUK: Hafta içinde değişik bir gidiş arzeden pamuk piyasası bazan hareketsiz ve iştihasız olmasına mukabil bazı günlerde de gayet hararetli devam ettikten ve cuma günü 246 kuruşluk bir seviyede toplandıktan sonra cumartesi günü 255 kuruşluk bir kapanış göstermiştir. Amerikacla rekoltenin düşük olması yanında Liverpool Borsasında göze çarpan kıpırdanmalar İzmir Borsasında sarî bir hareket olarak görünmüştür. Pamukların kuraklık yüzünden bir çok yerlerde yanmış olmasının da tesiri bu duruma katılınca Âlmanyanın yeni fiyatlerle bizden bir hayli pamuk alacaklarını meydana koymuştur.
Çekirdek fiyatı hafta içinde bir hayli temevvüçler göstermiş ve zeytin yağı piyasası yükselmekte devam etmiştir. Şimdi bütün mesele, Ekonomi ve Ticaret Bakanının hafta başında Ticaret Odasında yapacağı toplantılardadır. Bakanın sözleri büyük bir ilgi ile beklenmektedir.
ADANA:
Adana 20 (Hususî Büromuzdan telgrafla) — Adana-via haftanın ilk günü başlıyaıı pamuk toplama faaliyeti birdenbire hızlanmış ve bu yılın ilk mahsulü Borsada sa tılmıştır. Henüz çırçırlanmamış olan ve mahallî tâbirle kutlu adı verilen bu pamuklar 78 - 79 kuruştan muamek ^Örmektedir. Kutlunun geçen sene açılış fiyatı 65 - 70 ku uştur. Çırçırlanmak üzere fabrikalara külliyetli miktard: utlu geldiğinden 1950 pamuk kampanyası önümüzdek taftadan itibaren açılmış olacaktır. Borsada açığa yapılaı adeli satışlar devam etmektedir. Fiyat 190-200 kuruştur lazır mal 195 kuruştan 215 kuruşa kadar muamele göı nektedir. Adananın en büyük firması olan Çukurova Pa nuk Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ise açığa iş yap Hamaktadır. Böylece Adana piyasası en kuvvetli rakit bertaraf etmiş vaziyettedir. Pamuk üzerine hariçten talep ler fazladır, Hafta zarfında Mersin limanından vabanc memleketlere 223,5 kuruştan 380 ton birinci, 193 kuruş
tan 89 ton ikinci, 161 kuruştan 156 ton üçüncü akala pamuğu ihraç edilmiştir. 33 kuruştan pamuk döküntüsüne de hâlen yabancı alıcı vardır.
Bu sene çiğit piyasasının da hararetli olacağı anlaşılmaktadır. Başta Almanya olmak üzere Suriye ve Yunanistan büyük partiler halinde çiğit istemektedir. Nebatî yağ sanayiimizi himaye maksadiyle çiğit ihracatı bu sene tahdit olunmazsa yağ fabrikalarının çiğit mubayaa fiyatlarını ihraç fiyatları seviyesine çıkarmaları zarurî olacaktır. Bu bakımdan bu sene yeni sezon çiğit piyasasının önümüzdeki hafta 15 kuruştan açılması muhtemeldir. Ancak memleket içinde çiğit fiyatları birkaç kuruş yükselirken yağ fiyatlarının da başı boş bırakılmaması temenni edilmektedir. Çiğit, yağı hâlen âzami 135 kuruştur ve Adana-da dahilî istihlâk bu sıralarda haftada 4-5 ton raddesinde-dir. Diğer taraftan çiğit küspesi ihracatı da muntazam şekilde yapılmaktadır. Evvelki gün Mersin limanına gelen İrland isimli bir îsveç vapuru İsveç için 1150 ton çiğit küspesi almıştır. Susam 66-68 kuruştur. Şimdilik ihracat yoksa da piyasada susam toplayanlar vardır. 1950 mahsulü fasulye alış verişi de iyidir. Keten tohumu ihraç fiyatı 80.26 kuruşa fırlamış ve Mersinde bir firma bu fiyatla 30 tonluk bir parti sevketmiştir. Keten tohumunun dahilî satışlarda 51 kuruşa kadar alıcısı mevcutur. Bu senenin narnup mahsulü de çıkmış, Adananın Kozan İlçesiyle Mersin ve havalisine mahsus olan bu maddenin ilk satışları 9 kuruştan kaydedilmiştir. Yeni dış ticaret rejimine göre, mukabilinde lüks eşya ithali mümkün olduğundan harnup bugünkü ihraç mallarımız arasında lüks bir mevki işgal etmektedir. Bilhassa Almanlar harnuptan nefis likörler imal ettiklerinden bu madde üzerine olan îş isteklidir. Takasın yeni şekli olan harnup ihraç edip lüks eşya ithal etmek piyasada harnuba bir çok talip temin etmiştir. Haftanın diğer ihraç hareketleri arasında Suriye yeniden 20 ton ham koyun derisi almış ve Mersin limanından sevkedilen bu mallar 130 kuruştan muamele görmüştür. Yeni dış ticaret rejiminin açık bıraktığı kapılardan gayri nizamî eş-kilde faydalanmayı düşünen Mersinli bir firmanın döviz kaçakçılığına tevessül ettiği anlaşılmıştır. Bu firma 200 kuruştan yukarı bedelle aldığı birinci akala pamuğunu Lübnana 200 kuruştan aşağı sattığını beyan ederek, Mersin İhracatçılar Birliğinden lisans talep etmiş, keza Mersin Borsasından da geçmesi icap eden muameleyi aynı şekilde tekemmül ettirmek istemiştir. Birlik lisans vermemiş. Borsa da ancak mevzuatın müsaadesi nispetinde ve usûl dahilinde muamele yapmıştır. îstanbuldan da bir firma aynı tarzda hareket ederek Beyruta 200 ton pamuk göndermiştir. Yüksek fiyatla aldıkları malı Lübnana aşağı iyatla sevkeden firmalar bu mallan orada gene yüksek fiyatlarla dolar mukabilinde satmakta, Türkiyeye gizlice oktııkları bu dolarlann karaborsa farkından büyük karır temin etmektedirler. Bilindiği gibi Lübnandâ serbest >lan dolar memleketimizde Merkez Bankası fiyatiyle ka-aborsa fiyatı arasında büyük fark göstermektedir. Yeni lış ticaret rejiminden sonra lisans mecburiyeti de kalktırıldım oldukça kolaylaşan bu nevi muamelelere ve teşebbüslere karşı nasıl bir tedbir alınacağı piyasada merak .•dilmektedir.
bu
yıl çok
*
Sürprizli bir kolye
»
I
ve bu
ceketler orijinal
Bu orijinal eldivenlerin yaratıcını Chrin-tian Dlor’dur. Bir kokteyl elblueM ile giyilmek üzere meydana getirilmişlerdir
•’IB
Birleşmiş terzilerin ilk defilesi

ChrİRtian Dior gri yünlüden olan bu mantonun yaka ve kol alıçlarına caator koymuştur
Plaj ve sayfiye modası
sonra takvimler, sonbaharın geldiğini bildirecekler. Şu halde daha önümüzde bir ay yaz kaldı. Zaman itibariyle kimimiz için az, kimimiz İçin çok. Neden, yazın bu son günlerinden tam mAnasiyle istifade etmiyellm? Her gün denize giren ve açık havada dolaşanlarımız yazlık elbiselerinin içine bir tane daha katmaktan çekinmesinler. Haftada bir gün açık havada gezme fırsatı olanlara da. mayo için birkaç yeni fikir vereceğiz. Dairna zarif ve güzel olan şeylerin yapılmaları da gayet kolaydır.
Birbirine uygun renkli bantlardan müteşekkil elbiseler moda. Bayanlar ekseriya, güneşte, buzlu camları andıran renkleri, çok canlı olanlara tercih ediyorlar. Mesel A açık mavi ile açık gül kurusu ve canlılığını kaybetmiş bir yeşili yanyana getirerek zarif bir elbise elde ediyorlar. Yanık tenlere İyi giden, bakır, altın sarısı, açık portakal veya pembe-sarı renklere de rağbet çok. Fakat mayo ve şortlnr İçin siyah ve lâcivert çok kullanılıyor.
Bu yıl güneş elbiseleri veya mayoların üzerine giyilen kaplara gelince; bunlar mayonun biraz aşağısına İnerek vücudu Örtmekte, kollar ise dirseğe kadar İnmektedir.
Bu kapların bazılarının önleri açıktır, banlarının İse bası rahatça geçirebilen hüyük yakalan vardır. Ceketin aşağısı tamamen yarıktır. Kolların altında dikiş yoktur, öylekl hu yeni plAj elbiseleri, ortasında bir delik olan büyük bir daireyi andırmaktadır. Kadınların çok hoşuna giden bu ceketler üzerine her nevi süsü yapmak mümkündür. Bazı terziler bu ceketlerin çeşitli renkli bantlardan müteşekkil olanlarının içine, bantlardan birine uygun astar geçirmektedirler. Düz renkli, kalın ketenden yapılan ceketlerin İçine astar konmamaktadır.
Kapların çoğu, havlı kumaştan yapılmaktadır. Bu kumaştan aynı zamanda plâj halıları, çantalar, hattâ şapkalar bile İmal ediliyor.
Döpiyes mayolarla, düz mayolar arasındaki mücadele gene devam ediyor. Birçok kadınlar, döpiyesin üstünü emprime, aşağısını da emprimenin içinde hâkim olan, düz, renkli kumaştan yapmayı tercih ediyorlar. Zira üzerine emprime bir etek giyerek, güzel bir takım meydana getirmek mümkündür.
Denizde veya dağda, güneşin, insanı dalma yakmadığını nazarı İtibara alarak, sa> fiye yerlerine giderken yanınıza lâcivert, kırmızı veya siyah yünlü ceketler almağı ihmal etmemeniz lâzım. Bu ceketlerin mayo, şort ve pantolonunuza uygun olmasına ayrıca dikkat etmelisiniz.
Burada, karşımıza bir zorluk daha çıkıyor: Kadınların bazıları uzun patalonıı. bazdan da yarım pantalonıı seviyorlar. Değişikliklerden hoş-lanmıyanlanrı, tohlatlyîe Sicilyali balıkçıların pantalonlarını andıran yanın pantolonlara fazla temayülleri yok.
Yaz mevsiminin en beğenilen kumaşı ketendir. Bu yıl en çok beyaz ve kırmızı keten kullanıldı. Birçok terziler İşçilerin kıyafetinden İlham alarak gayet hoş takımlar meydana getirdiler. Altı, üstü ayrı olan mayo veya güneş elbiselerinin Üst kısmı, günün her saatinde glyllebllecek şekilde yapılmaktadır. Pantolonların üzerine mayonun üstü veya üçgen şeklinde bir örgü parça yahut da kolları sıvanmış spor bir bluz giyilmektedir.
Saclara gelince: Kadınların çoğu büyük şapkadan vaz geçmediler. Oldukça tuhafımıza giden maddelerden yapılan bu şapkalar, hlâj İçin hakikaten orijinal bir takım teşkil ediyorlar. Plâj şapkalarının hemen hemen hepsi kaba hasırdan yapılmaktadır.
Hakikî veya sahte olsun, mücevherlerin modası hiçbir ismen geç* miyeceğe benziyor. Terziler, son Koleksiyonlarında mankenlerini, □oyunlarında bir fiyonk meydana getirecek seklide zarif İncilerle süs-eyerek teshir etmişlerdir. Gece elbiseleri İle beraber giyilen bu hem küpe, hem de kolye olan resimde gördüğünüz seklideki kolyeler, giyimlerine çok düşkün olan kadınların bütün dikkatlerini üzerlerine toplamışlardır.
PARİS modasında büyük bir yenilik yaratan Birleşmiş Terzilerin otuz beş modelden ibaret ilk defilesi, bura muhitlerinde büyük bir ilgi ile karşılandı. Model gösterisine ayrılmış iki büyük salon hıncahınç dolu. Fakat bu kalabalık, birkaç gün önce Christian Dior’un sonbahar koleksiyonunu görmiye gelen kalabalıktan bir hayli farklı. Seyirciler bu sefer modelleri görüp ısmarlıyacak kimseler değil, müşteri değil veyahut da bir bakıma değil. Çünkü gazetelerden gayrı Birleşmiş Terzilerin taşrada ve yabancı memleketlerde mümessilliğini yapacak insanlar da var aralarında. Onlar ise müşteri, ama başka neviden bir müşteri, yani seçmek hakkı olmıyan, 35 modelin hepsini almağı taahhüt etmiş bir müşteri. Gazetecilere gelince; onlar buraya modelleri incelemek için değil de, daha çok Birleşmiş Terziler denemesini değerlendirmek için gelmiş tenkidçiier. Yok, modellerin birini beğenip talip olsa, almasına imkân yoktur, çünkü bu 35 modelin hiç biri Paris şehrinde satılmıyacaktır.
Görüyorsunuz ya, yeni bir iş, yeni bir deneme, her şey yeni ve alışılmamış neviden. Gene de manken defilelerinde esen eski hava esiyor burada da. Mankenler favkalâde güzel ve ince kızlar arasından seçilmiş, duvar boyunca sıralanmış koltuklarda oturan seyircilerin Önünde kırıtıyor, "Al beni” diye gülümsüyorlar. Mankenlik geleneğinin icgbı bütün jestler, biraz sallanarak yürümeler, elini beline koyarak dönmeler, başını arkaya atarak durmalar, hepsi var. Giydikleri elbisenin kumaşını, biçimini, rengini, en parlak bir şekilde meydana koymak için güzel kızlar ne çok gayret sarf ediyor!
BİRLEŞMİŞ Terzilerin defilesi bence öbür defilelerden daha çekici, çünkü burada bir terzinin sonsuz imkânlarla yarattığı parlak, şatafatlı modelleri değil, az imkânla herkesin giyebileceği ucuz ve kolay kopye edilir elbiseleri yaratmak için cehdini görüyorsunuz. Oysa ki, ne Fath, ne Piguet, ne Paquin bu yolda uğraşmağa, kumaş tasarrufu düşünmeğe, modelin kolay tatbikim hesaplamağa alışmış olmasalar gerek. Bununla beraber bu beş terzi Birleşmiş Terziler için yarattiklan modellerde konfeksiyona düşmek tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyorlardı. Bu 35 modelin her biri, yaratıcısının etiketini taşıyacağına göre, ona has bir havası olması da gerekti. Fath’ın modelini giyecek kadın Birleşmiş Terzilerin değil. Fath’ın damgasını taşıyan bir elbise giydiğini hissederse mesut olur. Yoksa bu modeller, büyük terzilerde dikilen elbiselere göre ne kadar daha ucuz olursa olsun, gene de orta halli bir kadın için pahalıdır. Demek ki, orta halli kadının fedakârlık yaparak Birleşmiş Terzilerden bir model alması, ancak muayyen bir terzinin damgasını taşıyân bir modçl olmasiyle mümkündür. Daha bir nokta : Büyük terziler yarattıkları sürü ile model arasında sarışına, esmere, boy boy, yaş yaş kadına yakışacak elbiseler vardır. Halbuki Birleşmiş Terzilere verilen 35 modelin hemen her kadına uyması, yaraşması da şarttır. Bu da ayn bir mesele.
Hasılı meseleler çoktu ve bence Fath, Carven, Paquet Piguet ve Jean Desses, bu meseleleri ftükemmelce çözdüler. YENÎ İSTANBUL için fotoğrafını aldırdığımız aşağıdaki beş modelde de görüyorsunuz ki, zarif olduğu kadar pratik ve güzel modeller yarattılar.
i
PAQUtN’in gri yünlü kumaştan geniş bir mantonu

Ayje NUR
Jacquea Fath’ın üzerinde saten «ataşından süsleri olan siyah yünlü ablye tayyörü
■S ÎS ; X-İ-
Manguin tarafından meydana getirilen siyah dantelden tekmil plise olan bir elbise
MANGVıN’In bu elbisesinin yegAne orijinal tarafı kornajın drapesi ile kemerin yeniliğidir

■ •
M


Î1 Ağustos 1950
i
’ t
TAKSİM
30 beygir kuvvetinde Deniz,


Sayfa T
L- ı • ,1 I
JL r J-, ~ ,—
bO' -t4/ '




Kara DIESEL motörleri ve grup elektrojenler
MENGER
9
Türkiye Umum Mümessili: /LH]\/1ET
CUMHURİYET MEYDANI No. 9-1 TELEFON

KİNİNLİ
Sıtma, Grip, Baş ve Bütün Ağrılara Karşı
Beherinde 0.15 gr. Kinin vardır
DEVAKİN .
Açık Eksiltme ile Onarma İşi
İstanbul Defterdarlığından:
I
Keşif Lira 4999
bedeli K.
96
Geçici teminatı Lira 375
4999
92
375
4999
88
375
İstanbul Müftülük binasında yaptı nlacak onarma işi. (Dosya No. 516 - 5121ı.
Fatih Maliye Şubesi binasında yaptınlacak onarma işi. (518-4251). İstanbul Tapu ve Kadastro binasında yaptırılacak onarma İşi (516 - 1273).
işlerinin 11/9/1950 pazartesi günü
dörder bin
Yakanda yazılı onarma
saat 15 te Millî Emlâk Müdürlüğündeki komisyonda açık eksiltme ile ayrı ayrı ihaleleri yapılacaktır. İsteklilerin teminat makbuzları ve 1950 yılı Ticaret Od8sı belgeleriyle en az bir kalemde Tapu ve Kadastro binası için (4500) diğerleri İçin
liralık bu işe benzer iş yaptıklarına dair eksiltme gününden (Ara verme günleri hariç) üç gün evvel Vilâyet makamına müracaatla alacakları ehliyet vesikalariyle birlikte eksiltme günü ve saatinde komisyona, keşif ve şartlaşmalarını görmek ve imzalamak için de sözü geçen müdürlüğe başvurm&lan (11312).
Akşam Erkek Sanat
Okulu Müdürlüğünden
*1 — Teknik Okul makine lâboratuvan İçin 6500 Hra tasar- . lanan bedel üzerinden bir tane 44-45 Hp. İlk (2 zamanlı tam sistem: Dizel motörü kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur.
2 — Bu işe ait şartname Tophane’de 347 No. daki okulun Bürosunda görülebilir.
3 — İhale, 6 eylül 1950 çarşamba günü saat 15 te 2 nel maddede yazılı büroda yapılacaktır.
4 — Muvakkat teminat parası 488 Hra olup bu para okul idaresinden alınacak bir belge ile yüksek okullar veznesine yatırılacaktır.
5 — İsteklilerin, kanuni belgeleriyle ve yatırılan rasının makbuzu (veya banka teminat mektubu)
usulü dairesinde hazırlayacakları kapalı teklif mektuplarını en geç 6 eylül 1950 çarşamba günü saat 14e kadar 2 nel maddede yazık büroda toplanacak komisyona vermeleri.
6 — Postada vaki olacak gecikmelerden komisyon sorumlu değildir. (11210)
aaymanhftı
teminat pa-ıle birlikte
yapılacaktır.
Bu İşe ait keşif, şartname, plân ve sair evrakı her gün
Erzurum Valiliği Beden Terbiyesi Bölge Başkanlığından
1 — Erzurum öğretmen Okulu arkasındaki sahada spor alanı 15'/ağustos/1950 tarihinden itibaren ft/eylül/1950 tarihine kadar kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — İşin keşif bedeli (63332) altmış üç bin üçyüz otuz iki lira (25) kuruş olup geçici teminatı (4749) lira (92) kuruştur.
3 — îhHİe 8/eylül/1950 cuma günü saat 16 da Valilik makamında
J 4 —
Eızurum Beden Terbiyesi Bölge Muhasipliğinde (Halkevındeı görebilirler
5 — Arzu edenlerin eksiltmeye girebilmeleri İçin ihale gününden 3 gün evveline kadar Erzurum Bayındırlık Müdürlüğünden bu İşi yapabileceklerine dair ehliyet al m alan
6 — tgle kİ İlerin geçici teminat makbuz veya Banka mektupları, 1950 Ticaret Odası vesikası ile 5 İnci maddede yazılı ehliyet vesikasını havi hazırJıyacaklan teklif mektuplarını ihale saatinden bir saat evveline kadar Valilik makamında toplanacak olan komisyona makbuz mukabili vereceklerdir.
7 — Postada vaki gecikmeler kabul edilmez.
ADRESLERİ
Kozlucahan
99
*
satış bÜ-
99538
97856
97667
95995
95802
İkmal et-müracaat
109900—108701 108700—108111 108110—106701 106700—106146 106145—105001
100250—
99537—
97855—
97666—
95994—
müracaat etmemiş olanların günüdür, hafta pazartesi sabah gazeteleriyle İlân edilir.
3)
22.8.
23.8.
24.8.
1*5.8.
26.8.
KOK KOMURU TEVZİATI
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi
Miiessesesi İstanbul Şubesinden
Devam eden tevziata ait haftalık izahat:
1) SATIŞ YERLERİ :
FATİH
EMİNÖNÜ (Şimdilik) KADIKÖY
ÜSKÜDAR KOZLUCAHAN 2) ÇAĞIRILAN VE BİR
Günler1
21.8.1950
M
M
H
n

Büyük Karaman Caddesi, No. 8/66 Halkevi, Şerefefendi sokağındaki kapı Kadıköy, Çukurbostan, Hasırcıbaşı sokak
Toptaşı Cad. Kefçedede Mektebi S. Galata, Rıhtım Caddesi HAFTA İÇİNDE MUAMELELERİ
YAPILACAK OLAN BEYANNAME Numaraları :
Kadıköy
Eminönü
132429—132050
132049—130340
130339—130080
130079—128530
128529—128330
Üsküdar
Tl 9051—118903 118902—100472 100471— 95297 95296— 95168 95167— 95052
No. 2/4 No. 14
________Fatih
115470—115220
115219—112125
112124—111416
112415—111175
111174—107377
Mazereti dolayıaiyle o haftA gününde Takip eden dâvet numaraları her DİKKAT :
Bu sene halka kesintisiz olarak namelerdeki oda ve soba adedine 4) GİŞE SAATLERİ :
1948 - 1949 kışında olduğu gibi beyan-göre kömürleri verilecektir.
Sabah öğleden sonra Cumartesi
5) EMEKLİ, DUL VE
Saat
M
9-12 13-16
9-12 YETİMLER :
Bunlara alt beyanname muamelesi her gün (öğleden sonra) sıra numarası aranmadan yapılacaktır. f
6) Gününde kuponu ile müracaat edeceklerden 1949/50 turuncu renkte beyanname numarasını havi kupon ile hüviyet varakası istenir.
7) Kuponlarını kaybedenler İlk önce Kozluca han satış servisinde zayi muamelesini tlrdlkten sonra ait olduğu semt satış bürosuna kömür ordinolarını almak üzere ederler.
LİNYİT ve AĞAÇLI KÖMÜRLERİ:
Linyit vo Ağaçlı kömürlerinin satışı serbesttir. Almak .İsteyenler, mıntakalannın rolanna müracaat ederek arzu ettikleri miktarda alabilirler.
_ . _______________________________ Tonu
Linyit kömürü fiyatı 36 Lira
•Ağaçlı •• •• 25 »• ♦
NOT: Geçmiş senelerde tevziat başlangıcı en küçük sıra numarasından itibar edilmişti. Bu yıl hakka riayet için en bllyük sıra numarası mebde olarak kabul edilmiştir. (11382)
Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Dekanlığından:
1950-1951 ders yılı İçin Fakültemize alınacak öğrencilerin kayıt ve kabullerine 15 eylül 1950 tarihinde başlanır ve 20 ekim 1950 günü akşamı sona erer. Müracaatlar, kayıtların başlama tarihi olan 15 eylül 1950 gününden İtibaren kabul olunur. Kayıtların kapanma tarihi olan 20 ekim 1950 don sonra yapılacak müracaatlar hiç bir suretle kabul edilmez.
Madde 1 — Ankara Üniversitesi öğrenci Yönetmeliğinin yazılma ve kabul edilme ile ilgili şartlan aşağıda belirtilmiştir.
aı Llae olgunluk imtihanım vermiş olmak (Türk liselerine eşitliği MIHI Eğitim Bakanlığınca onanmış bulunan yabancı memleketler liselerinde geçirilmiş olan İmtihanlar olgunluk mua-
leketler linçlerinde geçirilmiş olan İmtihanlar dili sayılır.)
b) Bir Fakülteden veya öğrenimi olgunluğa sek bir okuldan diploma almış olmak.
Madde 2 — Yazılmak İsteyenlerin getirmek oldukları belgeler şunlardır:
dayanan ytlk-
mccburiyetinde
a) Kayıt olmak istediği Fakülte Dekanlığına bir dilekçe;
b) Tahsil durumunu (Birinci maddenin
a fıkrasında istenen


41442
Tekel Ankara
Tak*İm Meydanındaki tenvlratlı reklâm aütunumıırda en cazip ilânlar teşhir edilmektedir.
Illlllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Telefon: 28321
Posta kutusu: 599
SERMET TEZCAN
SİGORTA ACENTESİ
Mithat Pasu Han No. 25
Telgraf: SERTEZ - İstanbul
Sirkeci Gan karşısında
şartlan) tevsik eden belgeler;
c)
d)
e)
Nüfus kâğıdı veya tasdikli örneği;
Şaftlık ve aşı raporu;
Kart onsuz 4,5x6 büyüklüğünde 6 fotoğraf;
Beyanname (Fakülteden alaöağı bu beyannameyi kendi
f)
el yazısiyle doldurup pulladıktan sonra İmzalar);
Madde 3 — Harç yönetmeliğine göre verilmesi gereken yazılma harcının Üniversite muhasebesine yatırıldığına dair makbuz getirmek,
Yukarda yazılı şartlardan başka, Fakülteye alınacak öğrencilerin seçiminde fen pek iyi, edebiyat pek iyi, fen İyi, İlse ol-günlük
derece sırası tatbik oiuııacaUi’r,
(11200)

■■
Mukavelesinin feshi dolayıaiyle Kalecik Tekel îdare binası ve ambar inşaatı bakiye işleri müteahhit nam ve hesabına kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
1. ) İşin keşif bedeli 90988 lira 70 kuruş olup geçici teminatı 5799 lira 44 kuruştur.
2. ) Taliplerin en az bir kalemde 70000 liralık bir işe benzer iş yaptığına dair işi yaptıran idarelerden alınmış vesikalarını tatil günleri hariç, ihale gününden üç gün evvel Ankara Tekel Başmüdürlüğüne verecekleri müracaat dilekçelerine rapt ile eksiltmeye girebilmek için Ankara Başmüdürlüğünden vesika almaları şarttır. Vaktinde müracaat etmeyenler eksiltmeye giremezler.
3. ) İstekliler şantiyede işin devamı müddetine* bir mühendis veya mimar ve ayrıca bir fen elemanı bulunduracağım evvelden taahhüt edeceklerdir.
4. ) Bıı işe ait proje, keşif evrakı ve şartnameler her gün mesai saatleri dahilinde Ankara Başmüdürlüğü Muhasebesi ile îstanbulda Tekel Genel Müdürlüğü İnşaat Şubesinde görülebilir ve bu mahallerden keşif proje ve şartname evrakının 4 Ur* 55 kuruş bedel mukabilinde temini de mümkündür.
5. ) Eksiltme 6.9.1950 tarihine müsadif çarşamba günü »aat 16.00 da Ankara Başmüdürlüğü binasında toplanan eksiltm* komisyonu huzurunda yapılacaktır.
6. ) İsteklilerin mühürlü fiyat teklif mektuplarım kanuni vesikalarla güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektupların İhtiva edecek olan kapalı zarflarını eksiltme saatin-den bir saat evveline kadar adı geçen Başmüdürlüğe makbuz mukabilinde vermeleri ilân olunur.
7. ) Postada vukua gelecek gecikmeler kabul edilmez. (11386)
Türkiye Büyük Millet Meclisi İdareci Üyeler Kurulundan
1 _ Eksiltmeye konulan iş: Büyük Millet Meclisi eski binası ile bağlantı binaları elektrik tesisatı İşidir.
(Keşif bedeli tutan (22.857 yirmi iki bin sekiz ytlz elli yedi) liradır.
2 — Eksiltme l-eylûl-1950 cuma günü saat (11) de Büyük Millet Meclisi İdareci Üyeler Kurulu odasında kapalı zarf uau-liyle yapılacaktır.
3 — Eksiltme şartnamesi ve buna bağlı kâğıtlar Büyük Millet Meclisi Daire Müdürlüğünden her gün mesai saatlerinde alınabilir.
4 — Eksiltmeye girebilmek için İsteklilerin usulüne göre (1714,28 bin yedi yüz on dört lira yirmi sekiz) kuruş geçici teminat ve eksiltme şartnamesi gereğince Ticaret Odası belgesi İbraz etmeleri şarttır.
5 — İsteklilerin bu İşin teknik öneminde bir İşi İyi bir surette başardığını veya idare ve denetlediğini İspata yarar belgeleriyle birlikte ihale gününden en az ı tatil günü hariç) üç gün önce Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliğine başvurarak işin eksiltmesine girebilmek İçin yeterlik belgeleri almaları şarttır.
6 — îstoklller aldıkları eksiltme kâg Harının her parçasına ellişer kuruşluk pul yapıştırıp imza ettikten sonra teklif mek-tuplarlyle birlikte zarfa koymaları ve eksiltme günü saat (10) ona kadar Büyük Millet Meclisi İdareci Üyeler Kuruluna vermeleri lâzımdır.
Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. (11111)
Muhtelif Demir Cıvata ve Demir Düz Pul Satın Alınacaktır
t. E. T. T. İşletmelerinden
1 — Muhammen bedeli 6830 lira olan muhtelif demir ci-vata ve demir düz pul 28.8.1950 pazartesi günü saat 10 da pazarlığa konmuştur.
2 — Muvakkat teminat 512,50 liradır.
3 — Şartnameler levazımdan “Metrohan,, parasız tedarik edilir. (11331).

Sayfa S
Y E N t İSTANBUL
21 Afutto* lHf

Her yerde ve lıer işde daima
Kamyonetleri
TÜRKİYE UMUMİ MÜMESSİLİ
EGE PETROL T.A.0
Uray Caddesi No. 63
Posta Caddesi No. 21
J 3) r I T m


j 1 I1
—' rr- V
a a A
w
1 g
Ankara satış yeri f
ARİF saltuk
Eskişehir satış yeri ı
KADRİ GÜMÜŞLÜGtL
Sivrihisar Caddesi No. 53
Mersin satış yeri I
TEVFİK ATALAY
İzmir satış yeri 1
SAKİ PERK Te Ortak Kol. ŞtU
Hadim ağa Çarşısı No. 44

Taksim, Cumhuriyet Caddesi No 31, Telefon 82007
Yalnız
Soldun sağa
diş macunlarına konan
Meşhur.
Yukarıdan atağı
Nane esansı nedir?
Hususî surette
DtNKt BULMACANIN HALLÎ
Soldan sagaı
Yukarıdan atağı:
KADİR KIZIL
Sayın Doktor ve Eczacılara
öksürük ve bronşitlere karşı tablet
BRONKO
tevziat depolarına tevzi edilmiştir
yazarlarının
ZAYİ: Kuleli Askerî Lisesinden almış olduğum tasdiknamemi zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
yetiştirilen nane filiz yapraklarının imbikten geçirilmiş ve imbiğin yalnız orta kısmından çıkan Dünyaca meşhur esansdır.
İzmir Belediye Başkanlığından:
İzmir Şehir Tiyatrosu edebi heyeti 1 eylülden sonraki devrede oynamak ve aynı zamanda millî tiyatro edebiyatımızı teşvik etmek üzere bugüne kadar oynamamış yerli eserleri tetkike hazır bulunmaktadır.
Elinde böyle eserleri bulunan yazarların, bunları daktilo Be dört nüsha olarak yazdırıp İzmir Belediyesi Yazı İşleri Müdürlüğüne gecikmeden getirme veya yollamaları İlân olunur.
(11139)
Goreh siı, gerek eş/mz saçlarının haftada bit defa S A PıKSlN ile yıkayınız S A PiKSiN saçlarınızın ömrünü uzatır Kaşıntı vrl kepofy yoheder
İLER TIBBÎ MÜSTAHZARLAR Lâboratuvarı
Atiye veren. 2 -Aradan; Kaz — İvedilik. 6 Kara tay. 8 -
1 — Asker; Soğuk 2 — Tartı kabı gayrlmcvcut; İşaret sıfatı. 3 — Nezretmek; Lehçenin dörtte üçü. 4 — Erkek dadım; Erkek keçi, ö — Bir maddeyi defetmek için adalelerini ger; Bir kararda olma. 6 — Adil olan ona riayet eder; Devamlılık. 7 — Bir hayvan; Bir lügat tedvin etmiş olan alimin mahlası ile birlikte İkinci adı. 8 — Sondaki harf okunmazsa emniyet ver (mürekkop kelime). 9 — Vazifesi kolay (İki kelime). 10 — Merhum bir bestekâr; İstikbali.
*• EN UCUZU
Belâ; Arena. 3 — Aradan; Kaz. 4 — Enas Azade. (5 — İvedilik. 6 — Yet; Refi 7 — At; Kara tay. 8 — Yasak; Sa 0 — İzabe; Eşit 10 — Kifayet
1 — Mezarı Edlrnede meşhur bir pehlivanımız. 2 — Doğruluk; Bir harfin okunuşu. 3 — Kapalı İle ardına kadar açık arası; Bir futbol tabiri. 4 — Kuru ot; Çabuk. 5 — Bir rüzgâr; Azı bile ziyan getirir. 8 — Usan; Bayan şarkıcılarımızdan. 7 — Cüzi; Emniyet vermek. 8 — Çocukluğu. 9 — İnan (mürekkep kelime). 10 — İcabetini bildirir tezkereyi hâmil.
1 — Abasıyanık. 2 — Teravet; îr 2 — Hân et; Kaf. 4 — Yad et; Ka ba. 5 — Yesarl. 8 — Vanel; Ra. 7 — Er; Dirayet. 8 — RekAket; Şe. 9 — En az; FAslt. 10 — Nazariyat
SAPIKSIN
Saç Dökülmesine Karşı
RADYO LiN
nuknechf
ektrikli
Takımları
Mutfak
Tokıim, Cumhuriyet Meydonı 9/1
Ttlf. t 41442 - Telgr.ı Avlmko-lılanbul
TOridye Umum MümtllM
AHMET VELİ MENGEB
Krema, mayonez, biber v.ı. yapan cihoz
Karıştırır- Çalkalar Tip R
İstanbul Jandarma Satmalına Komisyonu Başkanlığından
Evsaf ve mühürlü nümunesine gön 3000 kilo kuru üzüm 23.8.1950 çarşamba günü saat 10 da pazarlık suretiyle satın alınacaktır. Kati teminat pazarlık sonunda alınacaktır. İsteklilerin belli gün ve saatte kurulumuza gelmeleri. (11441).


I NİŞANTAŞI - ÖZEL —
Yuva-îlk|O|jf I İ CCCİ Yatılı - Yatısız Orta-Lise LIOLOI Kız-Erkek
(Esld FEVZIYE)
Yabancı dil öğretimi, îlk Kısım 3 iincü sınıfta başlar.
Kadrosu müsait sınıflara her gün saat 9 İle 17 arasında kayıt yapılır.
*IM
İR KÜRK MANTO
ALTIN KOLSAATİ
ROBLUK KUMAŞ
KAZANABİLİRSİNİZ
diyelerden biri
Ruj kutulan İçinde bulunan numarayı saklayınız. Yakında noter huzurunda çekilecek kurada bu hediyelerin birine sahip olabilirsiniz.
NOT: Şimdiye kadar ruj alanlar kutuların içindeki kuponu (P.K. 83 İstanbul) adresine gönderdikleri takdirde kendilerine yeni bir numaralı kupon gönderilecektir.
Bütün Parfümeri
dükkânlarında satılır.
Türkiye İmar Bankası
Sermayesi : 1.500.000 - Kuruluşu : 1928
Yeni Postahane arkasında Aşirefendi caddesi No. 35/37
Vâdeslz tasarruf tevdiatına % 4,5
Vadeli tasarruf tevdiatına % 6
Faiz verilir ve vâdell mevduat faizleri aylık olarak ödenir



TİCARET ADAMLARINA MÜHİM BİR FIRSATTIR
I
l



GELİNİZ f

Her Tûrlû Malûmat İçin
MUS 6RÛHBER6 Ofilü W. W. 6RÜNBER6 Tahfokole Cedit Hon Ne. 27-21 MÜRACAAT İDİNİZ
Telefon ı 2127i

Comments (0)