21 Haziran 1950 — Çarşamba
Abone ; Türkiye için seneliği 32. altı aylığı 17» üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
Sayı 203 — 10 kuruş
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden : HABİB EDİB-TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sayfada santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Telefon : 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
Dış politika
Avrupada soğuk harp
İRSHAL Yardımının hitam vâdesi yaklaştıkça, Amerika ile
AvrupalInı birbirine daha sıkı bağ hınmnsı lüzumu anlaşılıyor.
Bu yardımdan maksat, harp yaralısı Avrupa memleketlerini ayağa kaldırmaktı. Bu, olmuştur. Bu iğde, ayrıca her memlekete bir gayret hissesi düşmekte olduğu ve herkesin sonuna kadar ve bilâ müddet .Amerikan yardııçiyle yaşayaını.vacağı nok-.1 da anlaşılmıştır. Buna rağmen ve her yerde hissedilir bir kalkınma r levcut olduğu halde, meseleler halledilmiş. tehlikeler atlatılmış ve Sovyet Rusya ile demirperdenin karşısında, her sarsıntıya karşı koyacak sağlam bir barış yapısı henüz inşa edilmiş değildir.
Fırtınalara sed çekecek bir dalgakıran için, nasıl denizin dibinden sathına kadar taş yığınak icap eder ve bu taşlardan hiç biri iLst-yapımn bir yerinde görünmek şerefine nail olmazsa. Amerikanın şimdiye kadar-ki yardımları da, daha ziyade, ilerideki dalgu-kıran için lâzım bir taş yığına amrliyesinden ibarettir. Ne verilse, denize atılan taşlar gibi gözden nihan olmaktadır.
Yardım kesilirse, bütün emekler boşa gitmiş olacaktır. Fakat, devam ederse, hıı muazzam imlâ ameliyesi tamamlanmış ve dalga-kıran*ın üstyapısı çıkılarak, liman, vücut bulmuş olacaktır.
Bugünkü safha, budur.
Eğer Amerika vermekten. Mar-shall Plânj'na dahil memleketler de verileni tam yerine sarfetmekten yorulmamışlarsa, Amerika ile Avrupa-nın iş ve mukadderat birliğini çok yakında bütün heybetiyle görmemiz mümkündür.
Pariste, Avrupa Tediye Birliğini kurmak için sarf edilmekte olan gayretler gibi Sehuman Plânını tatbik mevkiine koymak üzere cereyan eden müzakereler de hep bu bakımdan düşünülmüş tedbirlerdir.
Zira, İtalya İle Fransada, teşkilâtlı bir komünizm mevcutur. Diğer memleketlerde bu ölçüde bir hale rastlanmaması. komünist faaliyetin olmadığına değil, başka yollardan çalıştığına delâlet etmektedir.
Italyada, geçen seçimlerin bir hatırası olarak büyük şehirlerin varoşlarında yahut köylerde, dıvarların ü-zerine kocaman harflerle, şuna benzer İbareler vazdıdır: Togllatti’yi seçiniz!
Komünist Partisi, eski Faşist Partisinin. her yerde, merkez binalarına yerleşmiştir. Eğer kuvvetli bir polis teşkilâtı olmasa, iş hayatı her gün felce uğrayacaktır. Her gün, tecavüzler tertip edilecektir. Netekim, bütün devlet binaları, bütün fabrikalar, kabil olduğu kadar belirsiz bir şekilci dahi olsa, polis muhafazası altıncı bulunmakta ve İtalya, kalkınma-s ’i böyle bir şekilde yani bir elinde çalışma âletleri, bir elinde de tabanca olarak yapmaktadır.
Bütün bunlara, Sovyet Basyanın politikası İnzimam etmektedir. Bunun son günlerdeki tezahürleri, demirperde arkasında görülmüştür. Mesela, komünist Doğu Almanya. Polonya ile bir anlaşma yaparak hudut meselesini halletmiştir. Aynı şeyin Çekoslovakya ile yapılması beklenmektedir. Bir kolayı bulunarak, meselâ Yukarı ve Aşağı Saksonya anlaşmasında olduğu gibi, demokrat cephede gedikler açmak teşebbüsüne girişilmektedir.
Hulâsa, Sovyet Rusya ile peykleri ve bunları şu yahut bu memlekette desteklemekte olan komünist partileri ziyadesiyle faaldir. Büyük şehirlerin cazibesini bir yana bırakarak iş. politika ve devlet adamları ile konuştunuz mu, Bolşevikler dünyasının bu tazyikini hissediyorsunuz. Eğlenceli sıcak hayat mıntakasından soğuk harp mıntıkasına geçmiş ve bunun endişeleriyle karşılaşmış oluyorsunuz.
Fakat, telâşsız bir endişe mevcut olduğunu da görüyorsunuz. Bilakis, ateşi tavında dövmek arzusu hâkimdir. Sovyet tehlikesini, olduğu gibi görerek milletlere, olduğu gibi göstermek esası hâkimdir. Ki, her memleket kendi payına düşen fedakârlığı yapmaktan çekinmesin, komşusu İle bir ihtilâfı varsa, uzlaşsın ve anlaşsın. Ve, müşterek hareket adına, ne ölçüde bir taahhüt lâzımsa, buna girmekten çekinmesin..
Bu bakımdan, “soğuk harp” şu sıralarda. bir politika, daha doğrusu muayyen bir politika iklimi olmuştur. Atlantik Paktından tutunuz da Sehuman pool'una kadar, bütün siyasi nebatlara tutma ve serpilme İmkânları veren bir siyasi iklim!
Bu iklim sayesinde mahsul alındığı gün, iki büyük kalem göze çarpacaktır: 1) Avrupa Birliği, 2) Avrupa - Amerika mukadderat birliği!
Eğer bu iki büyük netice elde edilirse, “soğuk harp” yerini “soğuk sunf’a bırakabilir. Çünkü hem Av-nıpa Birliği siyasi, iktisadi ve mali bir tamamlılık İçinde olarak meydana gelmiş olacak hem de, böyle bir A* rupa ile Amerika arasında, Sov-yetler dünyası dışındaki dünyayı her bakımdan tanzim etmek, ileri istihsal ve mübadele şartlarına kavuşturmak ve medcııi, müreffeh, seviyeli camiaların yaııyaıuı ve anlaşarak yaşadığı müşterek bir vatan haline koymak hususunda tanı bir İş ve gaye birliği bağlıyacaktır.
Dâva, büyüktür. Bir hamlede halledilmesine imkân yoktur. Avrupa, A-ınerika ve bir de bunlarla birlikte yaşayacak memleketler arasındaki tarihi, coğrafi ve ruhi bağlar, henüz kail kuvvete olarak mevcut değildir.
Fakat bir yandan Sovyet politikası bir yandan da bunun doğurduğu tabii tepki yani “soğuk harp” bu büyük maddi ve mânevi oluşu, olduracak âmillerdir. Zaten, müsbet neticeler, ekseriyetle, menfi sebeplerin mahsulü değil midir?
Burhan Belge
"Sehuman plânı,, konferansı açıldı
Schuman’ın plânı
hakkındaki demeci
??Dünyada bir benzeri olmayan müesseseler meydana geldi,,
“Milliyetçilikten daha üstün ve müşterek bir pazar meydana getirmek arzu ve zorundayız”
• • • >
• •
Demokrat Parti Meclis Grupu dün toplandı
Hükümet Doğu Akdeniz Paktı etrafında çalışıyor
Dünkü Grup toplantısında, Türk - Bulgar hududundaki son hâdise ve izahat verdi
Kıbrıs Adası meselesine dair Köprülü
İÇSAYFALARDA
I K î N C î
Sosyal hayatta yurt sevgisi
M. Nermi
ÜÇÜNCÜ
Başveren bir inkılâpçı Falih Rıfkı Atay
DÖRDÜNCÜ
Paris, 20 A.A. lAFP) Kömür ve çeliğin müşterek işletilmesi halkındaki Fransız projesini inceleyen konferansın açılışında söz alan Bakanı Robcrt Sehuman. şunları söylemiştir:
"Fransız Hükümeti plânım ğinden beri günü gününe tam 6 hafta geçmiştir.
Fransa acele ettiği için muahaze e-dilmlştir. Fakat tecrübe, bize göstermiştir ki, en iyi teşebbüsler meydana çıkmadan önce danışmaları yüzünden geç kaldıkları takdirde paslanmaya yüz tutarlar.
Hükümetlerimiz, serbest görüş teatisi ve hususi durumlara göre benimsediğimiz prensipleri müşterek olarak araştırmayı kabul etmiş ve bu suretle dünyada benzeri olmayan müesseseler meydana gelmiştir
Neticeye varmadan muvaffakıyet-sizliğe uğramak veya işi terketmek müsaadesinin bize verilmediğini hissediyoruz Bildiğiniz gibi elde edeceğimiz neticeler, hükümetlerimizin tasvibine. parlâmentolarımızın kararına sunulacaktır.
Bizim hazırladığımız sisteme benzer hiçbir plân fiilen tahakkuk ettirilmemiştir. Biz bir andlaşma tasarısı yapacağız. Bu tasarı umumî hatlariy-le müşterek idarenin işleyişini tarif e-decek, kararlarına karşı müracaat vasıtalarını gösterecek ve mesuliyetini tâyin eyliyecektir.
Dışişleri ezcümle
bildirdi-
• •
Bir otel mütehassısı
Tiirkiyeye davet edildi
Marmara Adasında doğan Taylor, otel inşaatı işini tetkik edecek
New-York, 20 (A.P.) — St.Mo-ritz and Bucklngham oteller grupunun umum müdürü Charles G. Taylor Türk Hükümetinin daveti üzerine 15 haziran perşembe günü "Queen E-lizabeth,, transatlantiği İle Tür-kiyeye müteveccihen hareket etmiştir.
Charles Taylor aslen Türki-yede doğmuştur. Türkiycdeki ikameti sırasında, bu memleketin gittikçe ve tedricen artan turizm hareketini geliştirmeye matuf bir otel inşaatı işini tetkik edecektir. Mr. Taylor Avrupada yapacağı 3 aylık bir gezi sırasında eski bir dostu olan Patrik Athenagorası da ziyaret edecektir.
Türk iyeye ait Marmara Adasında Rum anne ve babadan doğan Mr. Taylor, 16 yaşında Amerikaya göçmüştür. îlk defa olarak asli vatanını ziyaret etmektedir. Uzman, Yunanistan. İtalya, Fransa, İsviçre ve in-gilteredeki oteller hakkında da tetkiklerde bulunacaktır.
Memleketlerimizin hususî ihtiyaçlarını gözönünde bulundurmak şartiyle zamnnmuzda millî menfaatin. millî hudutlar dışında dnha rasyonel bir İktî&ıdî bünye tahakkuk ettirecek vasıtalar bulmak, daha İktisadî ve daha toplu ve geniş bir pazar meydana getirmeye gayret etmek zorunda olduğunu kabul etmeliyiz»
Avrupa ekonomisini sağlamlaştırmak maksadiyle ba(ka yerlerde yapılmış olan teşebbüsleri inkâr etmiyoruz Meslekdaşım Stikker bir müdet önce mühim ve verimli bir yardımda bulundu. Bu bizim plânımdan daha başkadır Gayelerimiz arı»*ın(ln birbirine aykırılık bulunmamaktadır. Fransız teklifinin bir vasfı da hâlen inkişaf edebilecek iktisadi veçhesi yanında başlangıcından beri her türlü telâkkiden önce muhtelif memleketlerde efkârı umumiyeye tesir eden siyasî bir kıymeti bulunmasıdır.
Eskiden beri alışılmış olan damping ve tefrik siyaseti yerine işbirliğini 1-kanıe etmek istiyoruz. tngilterenin müzakerelere İştirak etmesini çok istedik. Onun dahil olmıyacağı bir Avrupa tahayyül edemiyoruz. Fakat biliyoruz ki, İngiltere Hükümeti çalışmalarımızın başarılı olmasını temenni etmektedir.
Hükümetim adına sîzlere hoş geldiniz derken bu dâvaya ümit ve itimatla bağlanmış olan milletleri hayal sukutuna uğratmamanızı temenni e-derim...
Fransa bir memorandum hazırlamış
Londra, 20 A A. (Lps) — Paristekı basın muhabirlerinin bildirdiğine göre, Fransız Hükümeti, Sehuman plânı prensiplerine şâmil olacak bir andiaşmaya esas teşkil edebilecek bir memorandum hazırlamıştır. Bu memorandum çok yakında diğer delege lerc de gönderilecektir.
Bununla beraber Fransız sözcüleri müzakerelerin reyan etmesi etmektedirler.
Halledilmesi taraftan kömür kontrol edecek olan yeni bağımsız makamın yetki ve görevleri, diğer ta raftan bu makamın vereceği kararlara karşı itiraz için başvurulabiline-cek teşkilâttır.
Churchill Avam Kamarasına bir takrir verdi
Londra, 20 A.A. fAfp) — Churchill bu akşam Avam Kamarasına Meclisteki Muhafazakâr ve Liberal Parti şeflerinin imzalarını taşıyan bir takrir sunmuştur. Bu takrirde hükümet, Pariste Sehuman plânı üzerinde yapılan müzakerelere iştirake dâvet edilmektedir. Bu takrir pazartesi günü bu mesele üzerinde cereyan edecek müzakereler dolayısiyle hazırlan m ıştır.
Takrirde muhalefet lideri Churchill Avam Kamarasındaki Liberal Parti Başkanı Clement Daviea ve eski Muhafazakâr bakanlardan Eden, Buttier ve McMillan’ın imzalarım taşımaktadır.
» •
mûtedil bir tarzda ce-lâzım geldiğine işaret
gereken meseleler, bir ve çelik sanayiini
Amerika Dışişleri Bakanı diyor ki?
Amerikalılar 4üncü nokta plânını desteklemeli,,
Bu program açlık ve sefaletle mücadele, hayat şartlarını yükseltme gayesi güdecektir:
White Sulphur (Batı Springs) 20 A.A. (AIp) — Dışişleri Bakanı Ache-8on, bugün Amerika Birliğinin 48 devleti hükümetlerinden 4 üncü nokta programını faal olarak desteklemelerini istiyerek şöyle demiştir:
"Bu program, açlık ve sefaletle mücadele ederek hayat seviyesini yükselterek Lâtin Amerikada, Yakındoğuda, Afrika ve Asyara belki de büyük bir eserin tahakkukuna İmkân verecektir. Bu tasarı için hükümetin talep ettiği 15 milyon dolardan. Ayan ve Temsilciler Meclisleri 35 milyon dolarını kabul ettiklerine göre 4 üncü nokta tasarısının ölçüsü kısmen tadıl.- uğramış demektir, fakat bu program tatbik edilince tesiri muzaaf olacaktır."
Dışişleri Bakam bundan sonra As-yada yeni teşekkül etmiş Sovyet Rusya İle Komünist Cine komşu hükümetlerin kendi idarelerine ait bazı meselelerin halli için Birleşik Amerlkadan yardım istediklerini bildirmiş ve şöyle demiştir:
"Kendilerine istedikleri yardım. 4 üncü nokta programı çerçevesinde yapılacaktır.”
Bu programın büyük kısmının Birleşmiş Miieitlerle İşbirliği yapılarak tatbik edilmek üzere göze alındığını belirten Acheson, sözü Kuzey Atlantik topluluğuna getirerek şunları söylemiştir:
"Bu toplulukta vücude getirmekte olduğumuz askeri kuvvetin başlıca gayesi tecavüzü önlemektir. Ancak Kuzey Atlantik topluluğuna verilmiş bulunan, hür dünyanın taarruzdan korunması yetkisinin tnm kullanılabilmesi için bu topluluğu teşkil eden devletlerin kendi atalarında vo dünyama başka yerleriyle sağlam iktisadi münasebetler tesis etmeleri şarttır.”
Acheson. hıı hususta Avrupa Ödeme Birliğinin Avrupada serbest ticaret
engellerini hafifleteceği kanaatindedir.
Dışişleri Bakanı, yapılan yardım neticesi iktisaden az gelişmiş bölgelerdeki milletlerin her ne şekilde olursa olsun, müfrit sol cereyanlara karşı mukavemetlerinin artacağını ve bu suretle yardımın, sürekli milletlerarası bir birliğin temellerini atmak imkânını Bağlıyacağını teyit ederek sözlerini bitirmiştir.
r
İsrail Başbakanı Davld Ben Gurion (solda), İranın hususî mümessili Rıza
Safinin (sağda) ile görüşürken
İsrail kusurunu
Stockholm. 20 A.A. (Lps) — İsrail Hükümeti, İsveç Hükümetine verdiği bir notada geçen ay "Kont Berna-dotte'un katillerinin meydana çıkarılması hususunda gösterilen hayret verici ihmalkârlık" dan bahisle aleyhinde ileri sürülen ithamları reddetmektedir. Bununla beraber notada, hâdiseyi müteakip polis tarafından yapılan tahkikatta bazı aksaklıklar olduğu kabul edilmekte ise de İsrail Hükümetinin Kont Bernadott'ea silâhlı muhafız-
kabul adiyor
lar vermemek suretiyle vazifesini ifa etmemiş olduğu yolundaki İsveç Hükümetinin görüşü reddolunmaktadır. Maamafih İsrail Hükümeti, Kontun, uzlaştırıcı sıfatiyle haiz olduğu özel durumunu dikkat nazara alarak muhafız istemiyeccğinl cTüşünmemiş olsaydı daha doğru hareket etmiş olacağını kabul etmektedir. İsrail Hükümeti derin teessürlerini arzetmekle heraber, cinayet hakkında yeni bir tahkikat açmanın bir değişiklik husule getirmiyeccği kanaatindedir.
Ankara, 20 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — D.P. Meclis Grupu dün saat 15 de İzmir Milletvekili Ekrem Hayri Üstündağm başkanlığında toplanmıştır. Dış siyaset ve Bulgar hududu hâdisesi hakkında Dışişleri Bakanı Fuat Köprülünün verdiği geniş izahattan sonra bir çok sorular cevaplandırılmıştır. Diğer bazı sorulaı için Bakanlıklarca tahkikat yapılmakta olduğundan başka bir gün cevaplandırılması uygun görülmüş ve saat 2Ö.20 de oturuma son verilmiştir
Grupta cereyan eden müzakereler şu şekilde olmuştur: Fuat Köprülü son seyahatinde edindiği intihaları bertafsil anlatmış ve gerek müşahedelerinde gerekse vukubulan görüşmelerden memnuniyet ve sitayişle bahsetmiştir. Son seçimler dolayısiyle Türkiyenin dışarıda büyük bir itibar kazandığını sözlerine ilâve eden Köprülü. Türk-Bıılgar hududundaki son hâdiseye temas etmiş ve bir gazetecinin öldürülmesiyle meydana gelen hâdisenin tahkik safhasında olduğunu bildirmiştir. Bakan şöyle demiştir:
“Bulgar Orta Elçisi bir başka mesele için Dışişleri Bakanlığı Umumi Kâtibini ziyaret etmiştir. Bu ziyaret esnasında naaşm iadesi İstenmiştir. Bizim iddiamız hâdisenin Türk topraklarında, onlarınki ise Bulgar topraklarında vukubukluğu merkezinde dir. Hangi tarafın haklı olduğu ancak tahkikat sonunda belli olacaktır.,.
Dışişleri Bakanı Atlantik Paktına ve bu Pakta karşı Türkiyenin alâkasına da temas etmiş ve Paktın ancak Batı Akdeniz emniyetini istihdaf ettiğini. halbuki Doğu Akdcnizin bugünkü durumunun da aynı derecede mühim olduğunu söylemiş ve Türki ye, Yunanistan ve Iranın da dahil e-dilcceği bir Doğu Akdeniz paletinin kurulması ve bu paktın Atlantik Paktına bağlanması temennisinde bulun muş "Bu hususta çalışmalarımız vam etmektedir,, demiştir.
Toplantının üzerinde en fazla rulan mevzuunu Kıbrıs meselesi
kil etmiştir. Bu meseleye dair bir mil letvekili tarafından sorulan suale Köprülü "Biz böyle bir meseleye resmen muttali değiliz., demiştir. Dışişleri Bakanının taı sözü Grupu tatmin etmemiş olacak ki bir çok milletvekillerinin bir anda söz istedikleri gö rülmüştür. Ve bunlar Kıbrıs dâvasını muhtelif zaviyelerden teşrih etmişlerdir. Bir milletvekili şöyle demiştir:
"Biz böyle bir meseleye resmen muttali değiliz,, sözü tatmin edici biı mâna İfade edemez. Karşı taraf tah Tiklerine devam etmektedir. Kıbrista bugün yüz bine yakın Türk yaşamaktadır. Ayrıca Kibrisin coğrafi vaziyeti de kendisiyle alâkadar olmamız için kâfi bir sebeptir.,,
Dışişleri Bakanı tekrar kürsüye gelmiş ve şu cevabı vermiştir:
"Dışişleri Bakanlığı memleket men faatlerini ilgilendiren her hususla a-lâkadar olmaktadır. Arkadaşlarımın bundan emin olmalarını rica ederim,,
Müteakiben Fuat Hulusi Demircili aynı mevzuda uzun bir konuşma yapmış, eski hükümetin dış işleri siyasetini iyi tedvir etmediğini belirtmiştir. Hatip Kıbrıs meselesi bahis mev zuu olurken yalnız Kıbrıs Adasını değil. Batı Trakyadakl Türk ckalli yetinin durumlarının da nazarı iti bara alınmasını, bunların bir kül teşkil ettiğini ifade etmiştir.
Başka bir milletvekili de eski hükümetin dış işlerini ne vaziyette bırakmış olduğunun sarih olarak açıklanmasını ve D.P. nin takip edeceği dış siyasetin de aynı vuzuhla izah edilmesini istemiştir.
Bir başka milletvekili de Meis A-dasından bahsetmiş ve bu adanın müstakbel durumu hakkında bazı şahsî mütalâalar serdetmiştir.
İkinci Cilıan Harbinin en cesur İngiliz casusu
Jerard Tickell
Müstesna bir gün
(Hikâye)
BEŞİNCİ
Memleket kalkınmasının elektrik kudreti istihsaliyle münasebetleri
Nureddin Taner
Milletlerarası
İmar Bankası
heyeti
de-
du teş
Bir mütehassısın beyanatı:
“Hidrojen bombasile havanın zehirlenmesi mümkündür,,
”Ruslar bize yetişmeye çalışacağına şimdi biz onlara yetişmek zorundayız,,
Laurence ez-
casusu Klaus anlaşıldığına beri
New-York, 20 (YtRS) — New-York Times gazetesinin ilim mütehassısı ve atom enerjisi mevzuunda salâhiyet sahibi Willlam Laurence mühim bir beyanatta bulunmuştur, cümle şöyle demiştir:
"İngiliz âlimi ve Rus Fuchs’un itiraflarından
göre Sovyetlcr 1945 senesinden devamlı bir şekilde hidrojen bombası üzerinde çalışmaktadırlar. İşin acıklı tarafı Ruslar bize yetişmek için gayret edeceklerine şimdi biz onlara yetişmeye uğraşıyoruz. Sahillerimize yaklaşan her gemiyi, atom bombası taşıyıp taşımadığını anlamak için, muayene etmeye mecbur kalacağımız zamanlar pek uzak olmayabilir.
"Hidrojen bombaslyle teneffüs ettiğimiz havanın zehirlenmesi kabildir. Bu ihtimali fizik âlimi Einstein’ın beyanatına istinat ettiriyorum. Bikini a-dasında patlayan atom bombasının radyoaktif tozları bir hafta sonra A-merikada görülmüştür. Bu kadar kısa bir zamanda, rüzgârlar radyoaktif hava tabakasını 4150 mil öteye götüre-bllmİştir. İşte buna benzer bir şekilde de Rusların atom bombası İnfilâk ettirdiklerini anladık. Gerek Amerikanın, gerekse Sovyetlerin elinde hidrojen bombası bulunması harbi mantı-
kan imkânsız bir hale sokar. Ancak hiçbir kurtuluş çaresi göremiyen bir diktatörün kendisiyle beraber bütün dünyayı da mahvetmeye kalkışması mümkündür.
"Şunu da belirtmek lâzım gelir ki. eğer Amerika son seneler zarfında hidrojen bombası üzerinde araştırmaları bir kenara bırakmış olmasa idi daha 1948 de hidrojen bombasına sahip olabilirdi.,,
• •
Orman mevzuunda mühim
prensipler tesbit edildi
Çalışmalarını bitiren komisyon âcil olarak köy hudutları içinde bulunan ormanları devlet, köy ihtiyar heyeti ve muhtarların müşterek murakabesine tevdi etti
Dünya Hikâye Müsabakası
Nt:w-York Hcrald Trıbum yazt teninin dünya çayında en iyi hikâ-ycyı bulmak üzere tertiplediği dünya hikâye müsabakasına en güzel iki hikâye m izi yollamak üzert Türkiye içbı açtığımız hikâye müsabakasının hikâyeleri yollama tarihi 9 rana kadar hikâye
göndermiş olmak
yün sonra bitmektedir. 30 hazi-lâzımdır.
Büyüne kadar fakat bundan önce istediklerini bildirmişlerdir. Bir çok değerli şahsiyetin fikirleri alınarak vo âdeta teker teker müracaat ile yayılan bir seçim sonunda dünya hikâye müsabakası için aşağıdaki değerli zevat intihap edilmiştir.
müsabakaya iştirak edeceklerini,
bir çok kimseler
jürinin kimlerdi n müteşekkil olduğunu öğrenmek
Gelmiş re gelecek olan hikâyelerin tasnifi ve seçimi için, jiiri heyeti Önümüzdeki yünlerde ilk toplantısını yayacaktır. Jüri heyetini soyadı esası üzerine alfabe sırasiylt bildiriyoruz:
O 2) 3) d 5) S)
Hailde Edip ADIVAR
Fatih Rıfkı ATAY
Rcşad Nuri DARAGO Memduh Şevket ESEN DAL Sabahaddlı: EYVBOGLI Rcşad Nuri GCNTEKİN
7)
*)
«)
10)
II)
Orhan Veli KANIK
Refik Halid KARAY
M. NERMİ
Ahmet Hamdl TANPINAR
Cevdet PERİN
l
Ankara, 20 (A.A.) — Tarım Bakanlığında üç günden beri devam eden köy muhtarları, profesörler ve ilgili milletvekillerinden teşekkül etmiş o-lan komisyonun çalışmaları sona ermiş bulunmaktadır.
Bu toplantıda yeni orman siyaseti hakkında ana prensipler tesbit edilmiş ve komisyon çalışmaları büyük bir anlayış içinde cereyan etmiştir.
Bu çalışmalar neticesinde esas olarak bir takım ana prensipler elde e-(illnıiştir. Bunların daha ziyade kesinleşmesi Büyük Millet Meclisinin Tarım Komisyonundan gönderilecek milletvekilleri, Orman Fakültesi profesörleri ve Bnkanlık teknisyenlerinin İştirakiyle yapılacak ikinci bir toplantıda tekrar gözden geçirilmesiyle mümkün olacaktır
ikinci toplantıdan sonradır ki, yeni orman kanununun esasları bugünkü ihtiyaco cevap verir bir şekilde tesbit olunacak ve Büyük Millet Meclisine sunulacaktır.
Diğer taraftan vatandaşla orman I-darelcri arasında başgösteren ihtilaflı hususinrın acilen ele alınması komisyonun vardığı kararlar arasındadır. Bu moyanda bir idari tedbir olarak buğun köy hudutları içinde bulunan ormanların devlet ile köy İhtiyar heyeti ve muhtarların müşterek murakabesine tevdiine ve vatandaşları orman kaçakçılığına sevkeden ihtiyaçların hor şeyden evvel temin edilmesine karar verilmiş ve mülhakata bu hususla emir gönderilmiştir.
Cumhurbaşkanı dün heyeti kabul etti
Ankara, 20 (A.A.) — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar bugün Çankayada Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası heyetini remsilen gelen Mr. James Barker başkanlığında Stcwart Mason ve B.U. Rapchfore’dan müteşekkil üç kişilik heyeti kabul etmişlerdir.
Bu kabul esnasında İktisadî işbirliği Teşkilâtı Genel Sekreteri Fatm Rüştü Zorlu hazır bulunmuştur. r
Ankara, 20 (A.A.) — Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası tarafından Hükûnıetfmizin daveti üzerine, memleketimizde tetkikler yapmak ü-zere gönderilen Heyet Başkanı Mister James Barker, beraberinde heyet erkânından Mistcr Mason olduğu halde bugün saat 12 de Dışişleri Bakanı Fuat Köprülüyü makamında ziyaret etmiştir.
• •
• •
Devlet
Başkanlığının tebliği
Çankayadaki Cumhurbaşkanhğı bahçesi ve muvakkat kebir umuma acildi
«p
Ankara, 20 (A. A.) — Cumhurbaşkanlığı Umumi Kâtipliğinden tebliğ edilmiştir:
1 — Çankayada Atatürk’ün ilk ikamet ettikleri köşk ile Cumhurbaşkanlığı Dairesinin bahçesi, her hafta cumartesi ve pazar günleri saat 15 ten 18 e kadar umuma açık bulundurulacaktır.
2 — Yine aynı gün ve aynı saatlerde Atatürk’ün muvakkat kabirlerin! ziyaret etmek serbest bulunacaktır.
30 yıl hizmet edenler tekaüt edilecekler
o
Karı koca çalışanlardan az maaş alanların da tasfiyesi düşünülüyor
20 (Hususî muhabirimiz — Haber aldığımıza göre programında ileri sürdüğü
Ankara, bildiriyor) Hükümet, tasarrufları sağlamak üzere tetkiklerine devam etmektedir. Bu cümleden olarak Başbakanlıktan Bakanlıklara bir tamim yapılmış ve 30 fiili hizmet senesini dolduran memurlarla, kan koca çalışmakta olanların listeleri istenmiştir. Tahmin edildiğine göre Bakanlar Kurulu umumiyetle 30 fiilî hizmet yılını dolduran memurların emekliye ve karıkoca çalışanlardan az maaş alanları da tasfiye etmek üzere bir prensip kararına varmak için müzakerelerde bulunacak ve muhtemelen önümüzdeki hafta içinde bu iş bir karara bağlanmış olacaktır.
• •
• •
Cinde :
— Nasıl, yeni idareden memnun musunuz?
— Sorduğun şeye bak, görmüyor musun, san renginıUden belli değil mi?
Y E N T İSTANBUL
21 Haziran 195Ö
Sayfa 2
■■———
| TETKİKLER |
Sosyal hayatta yurt sevgisi
M. NERMİ
YURT denilince hayalimizde ilkLn, üstünde milletin ömrü geçen bir toprak parçası, bir ülke belirir. Fakat bu toprak parçasında başkalarında olmıyan bir büyü, bir kudret vardır. Ona el sürüldü ınü, ondan bir şeyler kopacak gibi oldu mu benliğimizde dizginsiz isyanlar tutuşur, fırtınalar uyanır. Sırası gelince fâni varlığımızı bu görünmiyen kudretin mihrabına götürür ve düşünmeksizin kurban ederiz. Halbuki biz, hudut boyundaki tarlaları, ormanları, ırmakları, insanları ömrümüzde belki hiç görmemtşizdir bile. Demek o-luyor ki gerçekliğin görünmlyenleri de vardır ve biz onları yaptıkları tesirlerle anlıyoruz. Yurt sevgisi işte böyle bir gerçekliktir, hattâ sosyal hayatımızda en büyük gerçeklik...
Yurdun taşını, toprağını, kaynağını, ırmağını dirilten, bize seslendiren yalnız uzak bir tarihten damla damla sızan, zamanla gölleşen ve deniz-leşen büyük hatıralar değildir. Bunların yanında en büyük rol, bizim şahsiyetimizin dinamik örgüsünü veren diri kültüre düşer. Her Türk çocuğunun ajıa kucağında Öğrendiği her söz, bu manevi hayat yapısının Üslûbundan bir parçadır ve ona dokunmak. Üslûba dokunmak demektir. Dağlarımızın, ormanlarımızın, tarlalarımızın, göklerimizin renkleri başkadır ve onun İçin sözlerimizde bu renkler uçuşur, bir dünya dile gelir. Görünmiyen şeylerimiz de böy-ledir. Bizim, kendimize göre bir vazife anlayışımız. ahlâk düşüncelerimiz, fazilet kavramlarımız, kısası, hayat görüşümüz vardır.
Biliyoruz ki. hayat görüşü: durmayan. değişen ve zamanın genel yönlerine göre yuğrulan diri degerler-slstenıi’dir. Biz, iyiyi, kötüyü, yapılması gerekenle gerekmiyeni bu ölçülere göre buluruz. İyi ve kötü, yalnız bizim için iyi ve kötü değildir. Böyle olsaydı, bunbn hiç bir sosyal ehemmiyeti olamazdı. Sosyal değerlerin asıl tesiri, sahasının genişliğin-dedir. Milli bir sevincin olduğu gibi, milli bir felâketin de. bizi tesiri altında bırakması bundan Ueri gelmektedir. Biraz önce, hayat görüşlerinin zamanla değiştiğinden bahsetmiştik. Bu değişmenin bütün değer sisteminde de meydana geldiğini anlamak güç değildir. Demek oluyor kİ, düne göre iyi olan bir şey, bugüne göre kötü olabilir. Dünün hoş görmediği bir şeyin bugün hoş görülmesi mümkündür. Bütün kültür gelişmelerinin yankılarıyla ürperen sözlerimizde de aynı değişmeler vardır: Düıı güzelliğine hayran kaldığımız bir kelimeden bugün tiksinebiliriz. Biz buna kısaca zevkimiz değişmiştir, der ve geçeriz. Halbuki, dâva bu kadar üstünkörü bir şey degüdir. Bize bu zevk değişmesini veren şev, daha ziyade sosyal değerlerin değişmiş olmasıdır. Türkçülük hareketi, ölçülerimizi temelinden ayarlıyan bir kültür hâdisesidir. Bu olmasaydı eski hayranlığımızın kılına bile dokunulamazdı. Çocuklarımıza Altan, Erdoğan, Ertuğrul, Orhan gibi adlar vermiye başlamış olmamız da bununla ilgilidir.
Her cemiyet gibi Türk cemiyeti de e6ki ve yeni değerler arasmdaki büyük ve hayırlı lıayat mücadelesine sahne olmuştur ve olacaktır. Bunu önlemiye hiç kimsenin kudreti yetmez ve yetmiyecektir de. Olsa olsa bu gelişme, çeşit çeşit politika hünerleriyle. bir müddet için, tavsar gibi görünecektir. Fakat bu tavsavış, belki daha şiddetli bir mücadelenin kopması İçin bir derlenme devri olabilir. Son ezici zafer, mutlaka, yeni değerlerindir. Kültür tarihinin bütün gelişmeleri bu noktada her türlü şüpheyi gidermektedir.
Her cemiyet, aynı zamanda, bir mücadele topluluğudur. Bunu anlamak kolaydır. Zaten ideallerimizin yankılarından başka bir şey olmıyan sosyal değerlerde böyle bir mücadele ruhu vardır. Sosyal kudretini kaybetmiş değerlere karşı, onun için, harekete geçiyoruz. Fakat bir cemiyet, dünyadan el etek çekmiş, dağ
başında bir varlık değildir. Onun da yanında başka cemiyetler vardır ve her cemiyet, onun için, bu geniş çevre ortasında kendi benliğini muhafaza etmek zorundadır. Mücadele değerlerinin kudret ve mahiyetini tâyin eden büyük zaruret do Kudur işte. Atom savaşı devrinde kargı ile nasıl iş görülemezse, kargı devrinden kalma değerlerle de çağdaş bir cemiyetin aradığı hayat dinamizmine ka-vuşulnmaz. Bundan dolayıdır kİ, her diri sosyal kudret, kendisini zamanına göre ayarlamak zorundadır.
i I
# Biliyorsunuz ki, nesillerin arasındaki mücadele, İlk cemiyetlerin kuruluşu kadar eskidir. Yalnız vakalar, savaş hikâyeleri üstünde duran eski tarih vesikalarında kültür gelişmelerine hemen hemen hiç yer ayrılmamıştır. Fakat biz vakaların akışından. çözülüşünden nesil mücadelesinin temposunu şöyle böyle sezebiliriz. Dalla sonraki çağların tarihleri, bize, nesil mücadelesinden oldukça anlaşılır tablolar vermektedir. Hele Avrupanın Yeni Doğuş (reııalssance) adı altında bilinen hürriyet ve Yeni-tnsan mücadelesi, tam mânaslylc sezgili bir değer-slstcıni mücadelesidir. Biz burada sosyal kahramanlığın gerçekten büyük örneklerini görebiliyoruz. Yeni-Doğuş devrinin insanı, artık, Delphi için, Baal için, güzel Helena için değil, İnsanı insan yapan kudret için, yeni bir değer hayatı için güreşiyor.
Yeryüzünde İnsan cemiyeti kaldıkça bu yaratıcı güreşin devam etmesi tabii görülmelidir. Yurdumuzda Türk cemiyetinin özel faaliyetini yanlış anlıyanlar yok değildir. Onlara göre cemiyetler, diriliğini çoktan kaybetmiş, hattâ nesllslz kalmış değerlere bağlanmakla daha dinamik bir hâle gelebilirler! Böyle bir düşünüş tarzı, hayat mantığına taban tabana aykırıdır. Diriliğini kaybeden bir değer-sistemi zaten çağların ötesinde kalmıştır. Çağların ötesinde kalmak: konusuz kalmaktan başka bir şey midir? Değer sistemleri: nasihatlerle. tavsiyelerle yerleşmez. Onu. an cak. çağın genel hasretlerinden, ihtiyaçlarından, hayat görüşünden doğan idealler tâyin eder. Çağdaş ve cemiyet olarak .bizim de ideallerimiz vardır ve bunların gür ve yaratıcı kaynağı da doğrudan doğruya çağı-mızdır. Demek oluyor ki: yurt sevgisi adım verdiğimiz kudret; eski değerlerin değil, fakat yaşanan değerlerin, yaşanan çağdaş İdeallerin yarattığı büyük sezgiden ibarettir. Gerçek bir yurt sevgisi de budur ve ancak bu olabilir. ♦ - :
Mahrukat tanzim satışları yapılacak
Belediye mubayaalar yaparak halka piyasadan daha ucuz mahrukat satmak imkânlarını araştırıyor
İstanbul Belediyesi bu sene de mahrukat tanzim satışları yapmak kararındadır, Belediye bu hususta Tarım Bakanlığına bir tezkere yazarak, bu yıl da halk İhtiyacı . ucuz mahrukat tedariki maksadıyle kendisine orman mıntakalan gösterilmesini istemiştir.
Eğer Tarım Bakanlığı, bu «ene orman sahası göstermezse Belediye, mutemedi vaaıtasiyle ucuz mahrukat satan bölgelerden mübayaalar yaparak yine halks piyasadan daha ucuz odun ve kömür satmak imkânlarını araştıracaktır.
İstonbulspor Kulübünün kongresi
İstonbulspor Kulübünün senelik normal kongTesi 24 haziran 1950 cumartesi günü saat 13 te Kulüp lokalinde toplanacaktır.
Şehir Meclisinin dünkü toplantısı
Merliue verilen bir takrir yaz aylarında da Üniversitelilerin terinde seyahat
Belediye otobüsün kuruş fiyatla etmelerini teklif etti
Şehir Meclisinin yaz devresi toplantılarına dün de devam e-dilmiştir. Dünkü toplantıda söz alan Dr. Murat Unnkat; Belediyenin üniversite ile birlikte idare ettiği lıastahanelerin daha rasyonel İdare edilebilmesi için bir karara varılmasını istemiştir. Bilâhaıa konuşan Vali Kahredilin Kerim Gökay, bugüne kadar müşterek idare yüzünden her hangi bir şikâyetle karşılaşmadığını söylenmiş ve bu mevzuda söz alan diğer hatiplerin konuşmasından sonra teklif, alt olduğu komisyona havale edilmiştir.
Dün ayrıca 5 imzalı bir rir, belediye otobüslerinde de elli tenzilâtla seyahat üniversite öğrencilerinin
küçük müşkülâtla karşılaştıklarını ifade etmekte ve şebeke sahibi üniversitelilerin bundan böyle yaz aylarında da eskiden olduğu gibi, on kuruş fiyatla şehrin her istikametine seyahat etmelerini islemekte İdi. Mezkûr teklif de tetkik edilmek Ü-zere ait olduğu komisyona havale edilmiştir.
tak -yüz-edon bazı
Şiddetli sıcaklar devam ediyor
. Memleketin her tarafında şiddetli sıcaklar hüküm sürmektedir. Hararet derecesi bir çok yerlerde 35 dereceyi geçmiş bulunmaktadır. Gelen haberlere göre sıcak, bilhassa kendini Adana ve Ege bölgesinde hissettirmektedir.
Şehrimizde, sıcaklar dolayıslyle öğle saatlerinde umumi bir sessizlik müşahede edilmektedir. Vatandaşlar plâjlara ve muhtelif sayfiye yerlerine akın etmektedirler.
Teknik Üniversitede dekan seçimleri
Dün saat 14.30 da İstanbul Teknik Üniversitesinde yapılan minde Makine Fakültesi Su Maklnaları Kürsüsü Melih Koçer seçilmiştir.
dekan seçi-Dekanhğına şefi Prof.
Ana Esmeralda ve Montemar revüsü şehrimizd
Vapurunun güvertesinde
Ana Esmeralda Ankara
tstanhııl Sergisinin devamı müddeti net» 1 temmuzdan 31 temmuz tarihine kadar Sergi Sarayında temsiller vererek olan dünyaca tanınmış İspanyol sanatkârı Ana Esıneralda ve 24 kişilik Montemar revüsü yıldızlan dün Ankara vapuriyle şehrimize gelmişlerdir. Esmeraldaya Ser-
İ il A B Eli L ER İ
’N
Sanat Haberleri
Şeker imalâtçıları zor bir durum karşısında bulunuyor
Fiyatların indirileceği söylentileri karşısında birçok imalâthaneler faaliyetlerini daralttı. Şeker Bayramı arifesinde kesin bir karara varılması isteniyor
Hükümetin şeker fiyatlarında in-dlrnu? yapmakta gecikeceği haberleri alâkalı muhitlerde bazı tereddütleri mucip olmuştur. Öğrendiğimize göre, şeker fiyatlarının ucuzlayacağı söylentileri karşısında imalâtçılar mütereddit, imalâthaneler kısmen faaliyetlerini kesmiş ve bir miktar şekerci işçisi dc boş vaziyette kalmışlardır. Şeker fiyatlarının in(llril-mcsl haberleri Ramazana ve bilhassa Şeker Bayramı arifelerine rastladığı için gerek imalâtçıların ve gerekse işçilerin çok müşkül bir durum karşısında bulundukları söylenmektedir.
Diğer taraftan vaziyetin müspet veya menfi yolda aydınlatılması için şekerciler tarafından dün ladaki mesul makamlara çekilmiştir.
Bilindiği gibi şekerciler
de Anka-telgraflar
ve şeker
Sahne sanatkârlarının Validen dilekleri
Sahne Sanatkârları Birliği âzaları dün sabah sanatkâr Sadi Tek’ln başkanlığında olarak Vali ve Belediye Reisini ziyaret etmişler ve kendilerine bir lokal teminiyle belediye vergilerinin indirilmesi hakkında temennilerde bulunmuşlardır.
Iranın Amerika Büyük Elçisi dün şehrimizden geçti
Iranın Amerika Büyükelçisi yanında eşi olduğu halde dün sabah uçakla Tahrandan şehrimize gelmiştir. 5 saat kadar Yeşllköyde kalan elçi Ne'V-York’a müteveccihen yoluna devam etmiştir.
Ofis yağları 300 kuruşa satılacak
İle işbirliği yaparak ofis hasırlanmakta olan halk fiyatı, iptidai maddelerin üzerine yarından itibaren
Belediye marifetiyle tipi yağın ucuzlaması
kilosu 300 kuruştan satılmaya başlanacaktır. Ofis müdür muavini ile kimyageri dün sabah Vali ve Belediye Reisini ziyaret ederek bu nokta üzerinde izahat vermişlerdir.
ınüesse-
gi Komiserliği ve muhtelif »eler tarafından buketler verilmiştir. Dilber İspanyol yıldızı, memleketimize gelmekten büyük memnuniyet duyduğunu ve Türk erkeklerinin güzelliğinin dlllero destan olduğunu söylemiştir.
İşçileri İçin en faal ay Ramazan ayıdır. Çünkü bu ayda imal edilen şekerin en çok istihlâk edildiği Şeker Bayramının stokları hazırlanır.
Hükümetin. Şeker Bayramı arifelerinde kati bir karara varması beklenmektedir.
Belediye murakabe teşkilâtının dünkü faaliyeti
İHlnııbul Belediyeni murakabe teşkilâtından 2İ kimilik bir ekip beraber-lcıinde belediye zabıtası memurları olduğu halde dün sabah 9 da otobüsle Hali, Aksaray ve Şişli pazarlarını kontrol etmişlerdir. Bu kontrolde 527 manav, sebzeci ve kabzımal teftiş e-dilmiştlr. Şehrin muhtelif yerlerinde de 87 lokantanın fiyatları incelenmiş ve belediye yasaklarına aykırı görülenler hakkında zabıtlar tutulmuştur. Ayrıca teftiş neticesinde 41 manav ve sebzeciyle kabzımala ceza zaptı tanzim edilmiştir. Bundan başka 5 esnaf ve müessese milli korunmaya sevkolunmuştur.
Batı Avrupa seferleri başladı
Devlet Denizyolları idaresinin, Türk limanları, Batı Avrupa arasında tertip eylediği muntazam şilep seferleri başlamıştır.
İstanbul, İzmir, Pire. Havre, An-vers, Rotterdam, Hamburg limanları arasında 3 haftada bir yapılacak o-lan bu seferlere ilk olarak Rize vapuru hareket etmiştir.
Feridun Çölgeçen Paristen döndü
Kör
Pariste Vedat Nedim TÖr’Ün piyesini muvaffakiyetle temsil eden sanatkâr Feridun Çölgeçen dün Ankara vapuriyle şehrimize gelmiştir.
Kendisiyle görüşen gazetecilere Çölgeçen şunları söylemiştir.
n— TÜrk-Fransız kültürel yaklaşmasında bilhassa tiyatronun ehemmiyetini ön plâna alan Fransız Hâriciyesi ve Maarif Bakanlığı; Vedat Nedim'in Kör piyesinin temsilliden sonra bu İşe bir kat daha ehemmiyet vermiştir. Paris gibi sanat kaynağı bir şehirde bir Türk piyesinin oynanması her hangi bir beynelmilel eserin prömiyerlerinden daha önemli ayrı bir ınftna ifade etti.
Bilâ istisna bütün Fransız ön plân grupları repertuarlarına Türk piyeslerini almayı prensip olarak kabul etmişlerdir. Önümüzdeki sezon içinde Türkiyeye gelmeye hazırlanan Fransız truplarının repertuarında Türk piyeslerini görürsek hiç hayret etmemeliyiz.
Parisıteki bıı sanat hâdisesini belirten Türk basınına bilhassa teşekkürlerimi bildirmenizi rica edrim.,,
Beşiktaş takımı Ankaraya gitti
Amerikada muvaffakiyetli maçlar çıkaran Beşiktaş takımımız Cumhurbaşkanı ve yeni Hükümetle tanışmak için dün akşamki yataklı ekspresle Ankaraya hareket etmiştir.
bu ilk
Beyrut Racing geliyor
Beyrut Racing futbol takımı hafta içinde şehrimize gelerek maçını cumartesi günü Galatasaraya
pazar günü de Fenerbahçeye karşı oynıyacaktır.
Mevsimin ilk yüzme yarışları
Mevsimin ilk yüzme yarışları bu cumartesi günü Lido Yüzme Havuzunda saat 16 da yapılacaktır.
-----------——y
Prof. t. Hakkı Akyol dün defnedildi
Bu münasebetle dün Üniversitede bir tören yapıldı
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ordinaryüs Profesörlerinden İbrahim Hakkı Akyofun bir kalh krizi neticesinde vefat ettiğini dün teessürle bildirmiştik.
Değerli ilim adamının cenazesi Beyazıt Camiindeki din! merasimden sonra kaldırılmış ve Üniversite merkez binasına götürülerek ayrıca bir tören yapılmıştır. Bu törende, Vali vc Belediye Başkanı Prof. Dr. F’ah-reddin Kerim Gökay, Rektör Prof. Dr. Ömer Celâl Sarç. bütün Üniversite öğretim ve öğrenim üyeleri hazır bulunmuşlardır.
Merhumun tabutu başında söz alan Rektör, üniversite adına. Prof. Mas-har Şevket Fakülte adına. Prof. Besim Darkot da coğrafya şubesi adına, İbrahim Akyolun insan! ve ilmi değerini anlatan birer konuşma yapmışlardır.
Cenaze merasimine muhtelif teşekküllerden otuza yakın çelenk gönderilmiş bulunuyordu.
Ord.eProf. İbrahim Hakkı Akyola Tanrıdan rahmet, ilim muhitimizle a-ilesine de başsağlığı dileriz.
Ankara vapuru ile gelenler
Batı Akdeniz postasını yapan Ankara vapuru 326 yolcu, 250 ton yükle dün saat 14 te limanımıza gelmiştir.
Gelen yolcular meyanında Londra, Paris, Ottawa ticaret ataşelerimizle, Cumhuriyet Merkez Bankası Umum Müdürü Sadi Bekter ve İstanbul Şubesi Müdürü Fahreddin Ulaş, Paşa-bahçe Şişe ve Cam Fabrikası Müdürü Ziya Aygün. 14 İtalyan. 30 Yunan turisti ve 24 kişilik İspanyol revüsü bulunmaktadır.
D. P. deki şikâyet defterine yapılan müracaatların sayısı bini aştı
Demokrat Parti tl merkezinde bir şikâyet defterinin açıldığı malûmdur. Kısa bir müddet zarfında buraya yapılan müracaatların miktarı bini aşmıştır. Bu şikâyetlerin çoğu-nu sebepsiz yere işten çıkarılmalar teşkil etmektedir. Büyük bir kısmı da İş istemek için müracaat etmiş bulunmaktadırlar. Bu arada Belediye hizmetlerinden ve bilhassa temizlik İşlerinden yapılan şikâyetlerin miktarı da yüksektir.
Bu müracaatların iki yüze yakınının işi halledilmiş bulunmaktadır
Fatih mıntakasının yolları
Fatih mıntakasında bu yıl yapılacak oian yolların yerlerini tesblt etmek üzere Kaymakam ve Şehir Meclisi üyeleri tetkiklerde bulunmuşlardır. Bu yolların hafta sonunda keşifleri tamamlanarak ihaleye verilecektir. Zeytinburnu gecekonduları a-nayolu da bu grupa dahil bulunmaktadır. Fatih Kaymakamı dün Vali ve Belediye Reisini ziyaret ederek buralar hakkında izahat vermiştir.
Sağlık Müdürlüğü, camilerin temizliği meselesiyle meşgul oluyor
Şehrimiz Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğü. Ramazan doiayısivle İstanbul camilerinde fenni temizliğe başlamıştır. İstanbul cihetindeki camilerin temizliği ikmal edildiğinden temizleme ekiplerinin bir kısmı Beyoğlu semtinde, bir kısmı da Anadolu yakasında faaliyete başlamıştır.
Türkiye Hayvanları Koruma Cemiyeti, Valiye teşekkür etti
Türkiye Hayvanlan Koruma Cemiyeti bir heyet halinde dün Vali ve Belediye Reisini ziyaret ederek hayvanlara fazla yük taşıtılmaması hakkındaki emrinden dolayı teşekkürde bulunmuşlar ve bunun teşmilini temenni etmişlerdir.
Devlet Operası ilk temsilini verdi
Devlet Tiyatrosu Opera Bölümü ilk temsilini evvelki akşam Açıkhava Tiyatrosunda muvaffakiyetle verdL İstanbullular, operaya büyük bir tehalükle gelmişler, Açıkhava Tiyatrosunu hemen tamamen doldurmuşlardı.
İlk gecenin heyecanına rağmen, Devlet Tiyatrosunun genç artistleri seyircilerin kalblerinl kazandılar 1 e haklı alkışlar topladılar. Mevsim münasebetiyle uzak sayfiye yerlerine dağılmış olan musikisever bir çok İstanbullu da tiyatroya gelmiş» rdi Bu alâkalan cevapsız kalmadı ve hepsi memnun, şehirdeki evlerine döndüler ve oralarda kaldılar. Bunun sebebi, temsilin 9.30 da başlayıp 12 ye kadar sürmesidir. Şayet 9 da başlanmış olsaydı, vapurlara yetişmek imkânı do olacaktı.
Evvelki akşam havanın rüzgârlı olması ve şiddetini bilhassa Palyaço* nun temsili esnasında artırması artistlerin seslerini örtüyordu. Buna rağmen sanatkârlar, kendilerinden en iyilerini verdiler ve muvaffakiyetlerini hak ettiler. Bu muvaffakiyette, orkestranın ve şefi Dr. Hana Hör-ner’in büyük bir hissesi olduğunu da kaydedelim. Rejisör Renato Mordo* nun payı hiç de az değildir. Onun her iki operayı sahneye koyusundaki hususiyetler derhal dikkate çarpmıştı. Bu, bilhassa Palyaço’nun sahneye ko-nuşundaü)üsbütün barizdi. Malûm olduğu üzere, operanın kendine mahsus an'anelerl vardır ve bu hiç değiş-miyecek zannedilir. Rejisör, onlara hürmet etmekle beraber, opera mazileri olmadığı için bugünün telâkkilerine ve ölçülerine daha kolay İntibak ederek lüzumsuz bir İnada saplanmayan genç sanatkârlarımızla temsilde bir nevi modernizm yapabilmiştir. Böylece operaya eskisinden daha beşeri ve dramatik bir unsur ilâve etmiştir ki. bu. bazı noksanları fazlasiyle telâfi ediyor.
Artistlerimizin bu anlayışa büyük bir samimiyetle cevap vermeleri sahneye öyle bir hayatiyet veriyor kİ, seyirciler bllâtlhtiyar bu havanın içine giriyorlar ve "rampe’1 ortadan kalkıverlyor.
Devlet Operasını tebrik ederken, evvelki gece, seyirciler arasında dolaşan bir şayiadan da bahsedeceğiz. Bu Devlet Tiyatrosunun Ankaradan İstanbula nakli meselesidir. Filhakika. gerek seyirci bulmak ve inkişaf etmek, gerek yeni unsurlarla istikbalini temin etmek bakımından bu, elzemdir. Bir sanat muhiti yaratmak, bir takım şartlara bağlıdır ve hiç şüphe yok ki, bunlar Istanbu^da memleketimizin herhangi bir başka şehrinden daha çoktur. Devlet Tiyatrosu istanbula nakledildiği takdirde opera bölümünde olsun tiyatro oölü-münde olsun yetişmiş sanatkârlar kendilerine uygun bir muhiti de bulacaklardır ve Balet Okulunun da o zaman bir hikmeti vücudu, bir mahreci olacaktır.
Bu şayianın tahakkukunu memleketin sanat hayatı namına temenni ederiz. — Bir İstanbullu
Hilmi Uran Ankaraya gitti
Bir müddetten beri şehrimizde bulunan C. H. P. Genel Başkan Vekili Hilmi Uran, divan toplantısında bulunmak için dün akşam Ankaraya hareket etmiştir.
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LtMtTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. SAKLICA Bu sayıda yazı işlerin! fiilen idare eden: NUthat PERİN
Basıldığı yer :
yeni İstanbul matbaaci-LIK LIMITED ŞÎRKETÎ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 21 —
Evinde oturduğum yedi sekiz ay kadar zaman içinde Ebenin bana yiyeceğimi pişirmek, çamaşırlarımı yıkamak gibi işlerden daha başka hizmetleri de olmuştur. Kasabada bana ilk müşterilerimi o buldu. HattA İsa Beyin bazı fakir müşterilerine, günün birinde bu celâlli ihtiyardan dayak yemek tehlikesini göze alarak o beni peşkeş çekmiştir. Ben de ilk zamanlarda ondan çok memnundum: Dereboyu Mahallesinde çıkan bir iki evi onun hatırı için reddettim Fakat bir müddet sonra bende bu kadına karşı bir soğukluk hâsıl oldu. Bunun bir parça da mânâsız olan sebebi şudur: Ebenin ara sıra kenar mahallelerde mevlld okumağa çağırıldığını işitiyor, Süleyman Dede mevlidinin onun ağzında alacağı âhengi pek tasavvur edememekle beraber dışardan bir kaç kuruş kazanmak istemesini tabii buluyordum. Fakat sonradan doğuma gidiyorum diye evden kaybolduğu bazı gecelerde, yine kenar mahallelerde ölü bekçiliği yaptığı ve ölü yıkadığı kulağıma geldi. Fukara için buna da “namuslu bir iş değildir’* diyemem. Hattâ bir cinayet yüzünden Vilâyet hapishanesinde yatarı genç bir akrabasına ara sıra gönderdiği para da belki bundan gidiyordu. Nihayet ölü yıkayicıliK doktorun pek yadırgamaması lâzun gelen bu
101
meslektir ve benim yarasından, mikrobundan iğrenmeden bir biçare vücuda yapmağa çalıştığım hizmetin devamı demektir. Fakat duygu ve sinir meselesi!
İlk geldiğimden beri evde cinsini tayin edemediğim bir acaıp koku hissediyordum, işi öğrenince bu koku bana cenaze kokusu gibi geldi. Artık Ebenin sabun kokan tertemiz minder örtülen, pencerenin dışındaki gırgır testide soğuyan su. mutfakta kaynayan tencere bana cenaze kokuyordu. Tabağımdaki yaprak dolmasını onun hangi parmaklarıyle doldurduğu aklıma geldikçe aş yiten gebe kadınlar gibi safram kabarmaktaydı.
Sonra bu fakir ev için lüksten sayılacak bazı eşyanın ölü eşyası olmasından şüphelendim. Nihayet bir gece yatağımda her zamanki eski yorgan yerine baklava baklava dikilmiş bir atlas yorgan görünce âdeta ürktüm ve minderde paltoma sarılarak geceyi geçirdim.
Ertesi sabah Ebeye bir sebep söylemeden eşyamı başka bir yere naklettiriyordum.
O tarihte şeriat kanunu henüz kalkmamıştı. Ara sıra mahallede gecenin sessizliği İçinde birdenbire bir kadın çığlığı kopardı. Benim mahallede bir ölüm yahut cinayet oldu sanarak korkmama karşı Ebe hiç yüzünü bozmadan: "Değil değil... Herifin biri karısını boşadı" derdi.
Ben "Gidiyorum" dediğim zaman Ebe haykırmadı. Fakat o hizmetçi koğar gibi selâmsız sabahsız radeti eline veribnig kadıncağızlardan dalıa az müteessir olmadığına hiç şüphem yoktur.
XXI
MİNARE VE KAVAKLAR
Ebenin bitişiğinde bir eski meaçit ve bu
102 i
mesçidin bodur hir tahta minaresi vardı. Minarenin şerefesi benim odamın yan penceresiyle karşı karşıya idi ve aramızdaki mesafe o kadar azdı ki pencerem açık olduğu zaman müezzin ezanın bir kısmını âdeta benim için okurdu. Ahbaplığımız ilerleyince her ezandan sonra tekrar penceremin karşısına gelmeğe vc kollarını şerefenin tahta parmaklığına dayı,varak dertleşen komşular gibi, benimle üç beş satırlık bir cumba sohbeti yapmağa başladı. Aylığı son zamanlarda hemen hiçe indiği için Belediyede ona bir ilâve memuriyet düşünülmüş ve mesleğiyle az çok alâkalı bir iş olarak bedestan tellâllığı verilmişti. Benim kendi durumum hakkında ona izahat vermeme hacet kalmadı, çünkü nereden geldiğimi, ne iş yaptığımı, kaç kuruş aylık aldığımı benim kadar biliyordu.
Eski Haydarpaşa Fakültesinin başdöndürü-cü tavanlarından sonra kendimi Ebenin basık tavanlı odasında bulunca, ilk gece, boğulur gibi olmuş, Adeta bir şevki tabt! hareketiyle yükün Üst kapağını itip açarak dama sıçramış, bir kaç adım yürüdükten ve bir direğe tutunarak minare merdivenine geçer geçmez kendimi müezzinin şerefesinde bulmuştum. Benim o zamanki kuru ve çevik vücudum için bu manevra çocuk oyuncağı idi. Şerefe, etrafındaki çürük parmaklıklara dikkat edilirse bir küçük tahtaboş gibiydi. Benim pencereden ancak bir kaç ınetıe yüksekte olduğu halde manzara inanılmaz derecede değişiyordu. Sokaklar çok dar olduğu için birbirine yapışık gibi görünen inişler çıkışlar toprak damlar, üstlerinde hırdavat yığınlarına benzeyen irili ufaklı bacalar ve etrafında sıra sıra kavaklar.,,
Bu memlekette kavağı nedense pek severler Yahut belki de, kavak bu memleketin toprağını
:1O3
sevmiştir. Ev bahçesi, meydan, çarşı, sokak kenarı hâsılı nerede boş bir yer bulmuşlarsa kavak dikmişlerdir. Uzaktan baktığınız zaman kasabayı yemyeşil bir orman sanırsınız. Fakat i-çine girince bu ağaçların sokaklardaki ağır kasaveti arttırmaktan başka bir şeye yaramadıkları görülür. Hele kendilerinden en imdat umulacak zamanlarda, sokakların güneş altında cayır cayır yandığı sıcak yaz günlerinde bu boyundan başka marifeti olmayan ağaçların tepelerindeki bir avuç yaprağın gölgesini nerelere sakladıklarını bir türlü anhyamam.
Ben kendi hesabıma kavak ağacını hiç bir zaman sevememişımdir. Çocukken bir evde oturmuştuk. Kalışımızda bir kışla ve bahçemizde, talihime. yine bir kaç kavak ağacı vardı. Sineklerin kudurduğu sıcak yaz öğlelerinde neferler, kışlanın avlusunda, borazan talimleri yaparlar ve aradaki mesafeye rağmen bu borazanlar âdeta insanın kafasının içinde öterdi.
Kavakların hâtırası zihnimde o seslerin hâ-tırasiyle o kadar karışmıştır ki ne zaman bir kavak görsem borazan sesi duyar gibi olurum ve yüreğime tarif edilmez bir usanç ve bezginlik duygusu çöker.
★
O gece uzun müddet minarede oturdum; kâh yıldızlara, kâh kavaklara bakarak buraya gelişimi düşündüm; Bir zaman, İstiklâl Muharebesinin son seneleri, mektebi yeni bitiren gençlerin parolası "Gençler Anadoluya" idi. Biz yedi genç idealist Anadolnnun sıhhi durumunu ıslaha gitmeğe hazırlanıyoruz. Evvelden daha çok olduğumuzu zannettiğim halde sayımız, son günlerde bu miktara inmiştir. Ötekiler İstanbul-da iyi kötü bir iş bulmuşlar, hattâ aralarında Avrupaya gidenler olmuştu. Doğrusunu söyle-
104
mek lâzım gelirse ben bu yediler kafilesine en geç katmanlardandım. Daha evvel ötekiler gibi yapmak için hayli uğraşmış fakat muvaffak o-lamamıştım. Kışın bütün şiddetiyle geri dönmüş göründüğü soğuk ve yağmurlu bir bahar gününde, odunla işleyen bir trende Haydarpaşadan ayrıldık. Arkadaşım Emin Hulûsi çamurlara batarak, aynı zamanda da ağlayarak vagonun yanında koşuyor, "Bir sene, nihayet bir sene 1 diye bağırıyordu. Ben "Altı ay, nihayet altı ay’’ diye cevap veriyor ve yağmurun arasından sesimi işittirenıemiş olmaktan korkarak parmaklarımla işaretler yapıyordum. Altı ay!.. Bir sene!.. Halbuki şimdi on yedinci senenin içindeyiz ve hâlâ birbirimizi göreceğiz!
Emin Hulûsi de bizimle beraber gelecekti. Fakat bir kızı seviyordu. Daha doğrusu kız onu seviyordu. Zayıf ve hisli bir kızdı. Emin Hulûsi onu bırakırsa içlenip ölmesinden korkuyordu Onun için son haftada bizim kafileden ayrılmış, beni de, ideali de ona feda etmişti.
★
Bahar aylarında olmamıza rağmen gen dönmüş gibi görünen münasebetsiz bir kış yollan kestiğinden beş altı gün Eskişehirde bir handa oturmağa mecbur olmuştuk. İdealistlerden birini bir gece kömür çarptı, ertesi gün kendine geldikten sonra da: “Aman kardeşler yol yakınken ben geri döneyim... Perişan oldum... Bakalım biraz kendimi toparlarsam arkanızdan gelirim" dedi. İstasyona giderken hastalığım biraz mübalâğalandınyor, ikide bir bacaklarının kuvveti kesilmiş gibi kollarımıza dayanıyordu. Fakat istasyonun büfesinde son bir toplantı yaptığımız sırada tren, bir manevra için, bir parça kımıldanacak olmuştu. Gidiyor sanarak arkasından öyle bir koştu ki hayret ettik.
105
21 Haziran 1950
YENİ 1 S r A N B U L.
BAŞVEREN BİR
FALİH R IF K I AT AY
12
Sayfa 3
Gl. Mac Arthur'e
sual açıldı
durmak üzere
* • • •
• • •
• • • •
>:%•
» • * •
Resimde
f S|
Yunan - Yugoslav müzakereleri
Denilmektedir ki: “General, sırf kendini düşünerek keyfî bir siyaset takip ediyor,,
"Slav Makedonyası,, fikrinin aydınlatılması lâzım
takım kirli, kokmuş ayakları yalayan, yüzünü gözünü bulayan-
Ya bir ayakların pis topraklarına lara ne dersiniz? Nasıl yüzlerini tırmalamaz, dillerini burmazsınız? öyle ya. türkçesi söylenince, kabul etmem, diye inkâr ederler, fakat arabî, farsı kelimelerle, kadem-i-müba-reklerini bûs etmeğe, hâkipay-i-âlilerine rûmal olmağa geldim, diye iğrenmeden her dem söylerler.”
Ulûm gazetesinin 977 nci sayfasında bir yazısı var. Sultan Abdülaziz Paris’te iken neşredilmiştir. Başta Bizansm müb.- lâğalı teşrifatından bahseder. Bundan seksen yıl önceye kadar Fransa ve İngiltere’de, o günkü İstanbul’a yakın teşrifat olduğunu söyler. Şimdi de Çin fağfuru kendini bütün meliklerden büyük sayar, öyle ki Avrupa devletlerinden elçi geldikçe. Avrupadaki kulları kendine borçlu oldukları tazim ve teklimi takdim eylediler, diye hazzeder. Siyamlılar kendi dillerinde “altın” mânasına gelen "dal” kelimesini yapıştır* maksızm hükümdarlarına hiç bir şey söylemezler. Meselâ "Hükümdarın altın ağzından çıkan altın söz” yahut “Hükümdar altın gözünden altın bakış saldı," derler: "Hâlâ bizde ve acemde padişah ve şaha ait her şeyi "mübarek” ve "hümayun” vasfı ile zikrederiz. Çeşm-i-hümayun, deriz. Bazan da hiç kimsenin arayıp da bulamadığı saadet’i bu yerde kullanırız. Dar-ü-ssaade. Dersaadet, deriz.” Ona göre bu mânâsız lâkaplar ahlâkı bozar. Güldüre güldüre bayıltacak tuhaflıklardan biri de şudur ki Sultanın ağzından yazılan fermanlarda Sultan kendi kendini kibirle, azametle vasfetmesidir. Yine kendi kendini kâh güneşe, kâh aya benzetmesidir.
O sırada Sultan Abdülaziz, prensler ve bir hayli mabeyin adamı Paris’tedir. Ali Suavi’nin bu yazısı onlara, hoş geldiniz yerini tutmuştur: "Sultan Abdülâziz hazretine şunu işittiririz ki iki yüz milyon nüfusun reisi İngiltere Kraliçesinin resmî günlerde ziyarete giden kaduılar onun elini öperler, E-ğer kadın asilzade ise Kıraliçe de onun alnından öpüyor."
Üslûbu, ister istemez zamanının terimlerini ve klişelerini kullanmakla beraber, bizim bugünkü türkçemizin hazırlayıcısıdır. Devrinin edebiyatçılarını artık okumuyoruz. Fakat Ali Suavi’nin edebiyatı herkese açıktır. Bu üslûp, fikirle kanatlandığı vakit yükseklerde uçmağı da bilir. "Yarım fakilı din yıkar” başlıklı yazısının başlangıcına bakınız: “Yarım fakihler din yıkarlar. Hem de yıkılmamış gibi nasayihte (nasihatler) devam ederler.
“Yahudilere havra tahassım (kaleye kapanmak) emretti. Yahudilerde hısn (kale) değil, çit bile kalmadı. Lâkin hâlâ sokaklarını tellerle bölerler. Acaip, ne kavi (kuvvetli) hısn imiş ki yıkılmadı.
“Yahudilerin diğer milletlere teşebbüh (kendini benzetmeğe özenmek) etmemeleri emrolundu. Her veçhe ile benzediler. Ne kavı din imiş ki yıkılmadı.
“Arz yuvarlak demek bir vakit nasara (hıristiyanlar) dininde mürtetlik idi. Kolombos geldi, yuvarlağın altında oturanları gösterdi. Görüp inananlara hâlâ hıristiyan deniyor. Ne kavi din imiş ki yıkılmamış.
"Dünyanın ömrü bin yıldan ibaret olduğunu hıristiyan-lar, kilise haber verdi. Halbuki bin yıl çoktan geçip, dünya ye -rinden kımıldamadı. Ne kavı kilise imiş ki yıkılmadı, yani yalancı çıkmadı.
“On dört on beş kurun müddet koca güneş şu küçük ar-
o
Tunus Beyi
Eı aıısıı Ih» Tunusun sljasî dıırıımu r^k isi gibi devimi
günlerde Tıınııs Beyi Lnrnln Bey’iıı (sagdu) yeni Fransız. ıniinırsslli Louis Perililer’^ 1 (şuhlu) kabul edişi görülmektedir»
İn
ızıldenizde esrarlı
iki kaza daha oldu
Bir gemi havaya uçtu, diğerinin kaptanı ortadan kayboldu
Londra. 20 A A. (Reutrr) — Buğun Öğrenildiğine göre 7319 tonluk Indian Entrcprise adlı Ingiliz şilcpİ Suudi A-rabislan sahili açıklarında Krzıhb ur/-de içinde 50 mürettebatı olduğu halde infilâk etmiştir
Şilep, Hint Hükümetine patlayıcı madde götürmekte İdi. Mürettebattan yalnız birisi bir Norveç tankeri tara-
di-
!
— 13 —
zm etrafında seyretti. Havralar, kiliseler bu güneşi din ipi ile yeddiler. Sonra bir Galila çıktı, hahamlarla papasların ipini koparıp güneşi durdurdu. Arza hareket verdi. Havralar, kiliseler bu hareketi seyrettiler. Yine kilisenin din ipi kopmadı.
“Dünyanın altı günde yaratıldığını inkâra, cesaret edenleri Avrupa hıristiyanlan ateşe yakarlardı. Âlimler geldi. Hilkatin öyle altı günlük iş olmayıp edvar-ı-âdide (bir çok devirler) ile husul bulduğunu söyledi. Nihayet Papa 1804 te “gün” kelimesine “devir” mânası verilmesine müsaade etti.
"Tevrat’ın mânası “Allahaısmarladık” idi. Amma yine kilise yıkılmadı.”
Ali Suavi bu yazıda uyanık bir Müslüman, fakat dar kafalı medrese adamlarının amansız düşmanıdır.
Bu Yeni veya Genç Osmanlı, sonradan “Genç Türk” dediğiniz bir Jöntürk’tür, Yeni Osmanlı, yalnız zulüm ve istibdada karşı ayaklanmış bir hürriyetçi değildir. Türkiyenin kocadığını ve Türk milletinin soysuzlaştığını iddia eden İmparatorluk mirasçılarına karşı, onun kalkınacağına ve yaşayacağına inanan bir ideal ve îman adamı, devleti ve milleti için maddî mânevi kalkınma ve yaşama çarelerini düşünen, arayan ve zorlayan bir fikir, inkılâp ve hareket adamıdır.
Ali Suavi’ye göre, bir millet ki servet kaynaklan kapanmış değil, açılmamıştır bile! Kocamış değil, tazedir. “Şu eksik gedik” bir kaç kifayetsiz nizamname ile 1249 tarihi ile 1273 tarihi arasında, Fransa ve lngiltereye ihracat yüzde 635 artmıştır. “Hele bir kere nizâmat-ı-kâfiye ile ırz, mal, can emniyete alınsın, Dicle, Fırat, Tuna ve Nil memleketi olan Türkiye ne genç imiş, görülür.”
Fakat içeride bir Bâb-ı-âli idaresi vardır ki siyaseti "Sivrilen başı koparıp cümleyi bir halev-i-cehl-ü-meskenette düpdüz etmektir.” Ali Suavi Herodot’un meşhur hikâyesini nakleder: Bir hükümdar ötekine haberci yollamış. “— Acaba ne yapıp da bu kadar huzur içinde kalıyorsunuz?” diye sormuş. Hükümdar, gelen adamı yanına alarak, atını bir tarla içine sürmüş, bütün sivrilen başakları kopartmış. Dönüp bakmış. Bir düzeltme daha yaptırtmış. Bütün ekin sapları aynı hizayı bulunca misafirine izin vermiş: "Her yeni bazı eskiyi mahvedeceği tabiî olduğundan Sultan Mahmut vaktinde derebeylerinin başlarını koparmak belki lâzım geldi. Fakat bu tesviye perdahı öyle ilerledi ki iş hattâ okumuşlukla, istikamet ve faziletle şöhret bulanları ezmeğe ve itiraza meydan vermemeğe” kadar gitti: "Teşrifatçı Kâmil Bey, efendilerinden öğrendiği bir kaideyi yarısı fransızca, yansı türkçe olarak ne tuhaf ifade eder: "— Lettre mi kes! Ziya Bey bir mecliste bunun cevabını verir: "— Ayvaz mı gelsin?" Halkı devlet işlerinden habersiz bırakmak, Bâb-ı-âli idaresinin kaidesidir. Çünkü haberli olmak, tetkik etmeği gerektirir: “Etrafını görmemesi için değirmen beygirinin gözlerini bağlarlar.”
Ruzname sahibi Churchill, Fuat Paşa ile konuştuğu sırada, Âli Paşa içeriye girer: “— Siz ne yapıyorsunuz, millet cehaletle idare olunur,” der.
Genç Osmanlı bu Tanzimat devletlilerine isyan etmektedir: “Bu idare böyle devam eder, gider mi? Bu millet kör kalır mı? Bir Suavi bir kaç senede kaç Suavi oldu? Fuat Paşa dermiş ki Suavi bir değil ki hakkından gelelim, her köşe b -şmda bir kaç Suavi çıkıyor!"
Genç Osmanlı bu türlü Tanzimatçı demek değildir: "Yeni zaman yeni kan ister. Yeni cihan yeni can ister. Bir devleti ihya edenler, hep yeni canlarla ihya ettiler. Peygamberimiz bu dini putperestliğe henüz meleke kesbetmiyen civanlarla ve yeni fikirlilerle meydana koydu. Sultan Mahmut bu devleti yenilerle tecdit etti. Birinci Petro, devletni yeni bir takımla kurdu. Şu kadılar ki mahkemeye gelenlere, ben hare-meyn-muhteremeyn pâyelivim, huzurumda divan durmamak haddin midir, diye bağırıp çağırırlar: Onlarda şeriat kanı
I kalmamıştır. (Devamı var
Türk antropdopsH Hindistanda bir tetkik gezisinde
Yeni Delhi 20 (AP) — Türk antropoloji uzmanı Dr. Bayan A Eg-lar ın ağustos ayında Yeni Delhiye varıp Hindistanda bir tetkik gezisi yapması beklenilmektedir.
Dr. Eglar, Pakistanla Hindisi andaki sosyal ve insanlık şartlarını tetkik için Amerikan ilmi cemiyeti tarafından gönderilmektedir.
Bayan Eglar hâlen, P&kistanın kuzey batısının eyalet Başkenti Peşa-verde bulunmaktadır. Fakistanın Punjab eyaletinde beş aylık bir gezi yapmıştır.
fırıdan kurtarılmıştır. Hintli olan ger mürettebat ise Ölmüş veya kaybolmuşlardır.
Süvari kayboldu
Süveyş. 20 (Ap) — Ingiliz Tanker kumpanyasına ait 6950 tonilâtoluk British Faith petrol gemisi bugün gönderdiği bir telsizde gemi süvarisinin bugün esrarlı bir şekilde ortadan kaybolduğunu haber vermiştir. Açık denizlerde bulunan ve bir müddet evvel Basra körfezinde Abadan ‘dan hareket etmiş olan geminin dün gece Süveyş’e varması beklenilmekte idi. Telsizde kaptanın bütün araştırmalara rağmen gemide bulunamadığı kaydedilmişse de süvarinin adı veya öilş-kaca tafsilât verilmemiştir.
• •
Üç Türk bombası Telaviv’î sarstı
Telaviv 20 (AP) — Kuzey Tela-vivde Birinci Dünya Harbinden kalma 3 Türk yapısı bomba ile dört uçak bombası ele geçirilmiştir. Bombalar, ordu fenni kıtaatı tarafından patlatılmıştır. İnfilâk Telavlvin tarafından duyulmuştur.
Hoover 300 ajan daha istiyor
VVashington, 20 A, A. (AFP) Gizli Araştırma Teşkilâtı Şefi Hoo-ver, teşkilâtında kullanmak üzere .300 den fazla ajan isteğini Kongrenin tasvip edeceğine emin görünmektedir. İki ay evvel bu hususta Ayan Meclisinde konuşan Hoover’in belli komünist sayısının 34.000, komünistliğe meyyal olanlar sayısının çla 500.000 olduğunu sövliyerck Ameri-kadaki komünist beşinci kolun ehemmiyetini belirttiği hatırlardadır.
Vincent Minelli haberi yalanladı
Hollywood, 20 ( A.P.) Sinema yıldızı Jııdy Garkınd’ın geçirdiği bb a-sabi buhran sıra.sırda gırtlağını bıçakla kestiği» faka» yaranın ağıı olmadığı aktrisin mensup bulunduğu Stüdyo tarafından bugün açıklanmıştır.
New-York, 20 A.A. (United Press) — Başkan Truman'm Gl. Mac Arthur-den. Japonyada ve Uzakdağuda gütmekte olduğu Amerikan siyaseti hakkında İzahat istemeye dair vermiş olduğu kurar, “Scripps Howard” grupu-nn dahil gazeteler tarafından gayet i-yl karşılanmıştır.
Gazetelerin ileri sürdüğüne göre. Savunma Bakanı Louis Johnson ve müşterek Genelkurmaylar Başkanı O-mar Bradley gibi Truman Hükümetine mensup yüksek bir çok şahsiyetler harpten beri İlk defa olarak. Mac Ar-thur’den Uzakdoğudaki Amerikan siyaseti hakkında izahat almak üzere Tokyodn bulunmaktadırlar.
General Mac Arthur’ün Uzakdoğuda Amerikanın en yüksek makamını temsil etmesine rağmen, şimdiki halde Mac Arthur’ün herhangi bir arzusunun Amerikan Hükümeti tarafından kabul edileceği şüphelidir. Buna da sebep şimdiye kadar Mac Arthur’ün Japonyadan hiç ayrılmadan sırf kendini düşünerek güttüğü siyasettir.
Johnson ve Bradley'ln Japonyayı ziyareti hakkında mütalâa yürüten muharrir Ludwe Denny’ye göre. Avru-pada hâlâ hüküm süren soğuk harbin artması. Çinin tamamen komünistlerin eline geçmesi, 5 seneden beri üzerinde ehemmiyetle durulmayan Uzakdoğu meselesinin tekrar ısrarla ele alınmasına sebep olmuştur.
Muharrire göre, Mac Arthur’ün Japonyada güttüğü siyaset Japonyayı Uzakdoğuda. Birleşmiş Milletler himayesi altında bitaraf bir “İsviçre” haline getirmektedir.
Bu vaziyet karşısında Amerika Hükümetinin halletmek zorunda kaldığı iki mühim mesele vardır.
1 Uzakdoğuyn yapılan askeri yardıma ve İktisadi kalkınma plânına, kendi müdafaa kuvvetlerimizi bölmeden İktisadî sahada iflâsa gitmeden daha ne kadar devam edebiliriz?
2 — Japonya, Komünist Çin Sovyet Rusya ile ticari müzakerelere giriştiği takdirde Japonyaya ne dereceye kadar itimat edebiliriz?
Mac Arthur’ün basınla arası açık vaziyette
New-York, 20 A A (United Press) — Amerikan Basın Klubünün İleri sürdüğüne göre. Amerika Savunma Bakanı Louis Johnson. Tokyoda Amerikan basın mensuplariyle General Mac Arthur’ün genel karargâhı arasındaki mevcut anlaşmazlıklar hakkında İncelemeler yapmaktadır.
Amerikan Basın Kulübünün Başkanı Louis Plochner. Başkan Truman’a bir telgraf çekerek. Mac Arthur’ün “London Times., gazetesi muharriri Frank Hasvley’i “Arzu edilmeyen şahsiyet” olarak telâkki etmesini müteakip, Tokyodaki Amerikan muhabirlerinin son derece müşkül bir duruma düştüklerinden bahsetmiştir.
Bilindiği veçhile Havvley. Tokyodaki Amerikan askeri hükümetinin, son komünist gösterilerine mâni olmak için giriştiği siyaseti tenkid etmişti.
Komünist Çinlilerin Mac Arthur’e teklifi
Tokyo. 20 AA (United Press) Pekinden gelen bir haber Komünist Çin Hükümetinin Milliyetçi Çin delegesinin Japonyadaki müttefik konseyinden ihracını General Mac Arthur-den istediğini bildirmektedir.
Yeni Cin Haberler Ajansı Komünist Dışişleri Bakanı Chou-En-Lay’in bu talebi müttefik konseyi başkanlığı vazifesini görmekte olan Mac Arthur’ün siyasi müşaviri Villiam Sebold'le temas ederek yaptığı bildirilmektedir Japon Meclis Başkanı Rusyasız bir sulhü tehlikeli buluyor
4 •
ve
her
Millet Partisi Düzce Başkanının tavzihi
Millet Partisi Düzce Başkanı Haydar Seçkinden aşağıdaki telgrafı aldık. Aynen neşrediyoruz:
“Millet Partisi Genel Kongresindeki yuha ve kahrolsun feryatları bitaraf olmayan ve müstakil gibi görünen gazetelere aittir Millet Partisini kin. küfür, intikam cephesi diye kötüleyip mitinglerin beyannamelerini. hattâ açılan vilâyet teşkilâtlarına ait havadisleri dahi neşretmiyen, hakkı ve hakkaniyeti gözetmiyen gazeteciliğe aittir Umum basına şamil değildir. Zira bizim de “Kuvvet” gazetemiz vardır. Tavzihini dilerim.”
Bütün olayları objektif olarak karilerimizin nazarlarına arzettiğimiz-den. bunu da herhangi bir mütalâa ilâvesine lüzum görmeden aynen sütunlarımıza geçirmekle iktifa ediyoruz.
Tokyo, 20 (AP> —Japonya Mebuson Meclisi Başkanı Kujuro Şidehara bugün verdiği bir demeçte Birleşik Ameri kaya Japonyada askerî üsler verilmesi ve Rusyanm İştiraki olmaksızın batılılarla bir sulh andlaşması yapılması halinde, muhtemel Sovyet taleplerinden endişe ile bahsetmiştir. Eski Başbakan ve Jnponyanın en kıdemli devlet adamı şunları İlâve etmiştir: "Bununla beraber Rusya ve Çinin iştirak etmiyccekleri ayrı bir barış and-laşmosı yapılması ilânihaye beklemekten iyidir. Japonyada Rus işgal kuvvetinin bulunmasını katiyetle istemiyoruz..,
Tokyo. 20 A.A. (United Press) — Savunma Bakanı Loute Johnson ile müşterek Genelkurmay Heyetleri Balkanı General Onıar Bradley, gelecek hafta Amcrikaya dönünce Balkan Truman’a, Formozanın korunması ve Çın komünistlerinin eline düşmesine mâni olunması lehinde kuvvetli deliller vereceklerdir.
Atina, 20 (Ap.) — Yunanistan la Yu-goalavya arasındaki diplomatik münasebetleri yeniden kurmak için bir müddetten beri cereyan eden müzakereler şimdilik hemen hemen tama-mlylo durmuştur. Buna sebep geçenlerde Yugoslav Borba ve Politika gazetelerinde çıkan ve Yunanifit&ndaki sözde “Slav MakedonyalI” azınlığa dair makalelerdir. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, müzakerelerin devam edebilmesi için bu n- tenin tamamiylr aydınlatılması gerektiğini belirtmiştir. Dışişleri Bakan Muavin John Politis bugün Yunan Kiralına müzakerelerle ilgili yeni gelişmeleri anlatmıştır. Yu-goslavyanın Atinaya tayin ettiği yeni Orta Elçi Şehovlç İtimatnamesini dün Kirala sunacakken bu resmi kabul geri bırakılmış ve bu konuda herhangi bir izahat verilmemiştir. Yunan Hükümetinin bundan bir ay evvel Belgrada tayin ettiği Orta Elçi Dini it-riyos Pappas da hâlâ Atinadadır.
Her derde deva nakil vasıtası
Helikopterler hayatımızda gittikçe nıiihim roller oynamaktadır. Kefekim yukarıda gördüğünüz gibi, simdi basta naklinde helikopterler çok faydalı olu-yoTİar. Ziraattı?, posta tevziatında, askeri çıkarmalarda denenip muvaffak olduktan sonra, helikopter şimdi sağlık yardım teşkilâtının da ba.ştacı olmuştur. Resimde bir helikoptere hasta konulması ve yukarıda da hastanın en yakıtı sağlık merkezine nakil görülmektedir.
MEMLEKET HABERLERİ ]
Yargıtay İkinci Başkan ve üyeliklerine ait karar âli tasdikten çıktı
Ankara gazetecilerinin fevkalâde toplantısı
Ham afyonun iç alım fiyatları tesbit edildi Ankara 20 (A A) — Bakanlar Kurulu 1950 kampanyası hain afyonun iç alım fiatlerini aşağıda gösterilen şekilde tesbit etmiştir:
a) Primli sınıfına giren yüzde 13 ve daha fazla morfin dereceli, tamamen konaksız toplanmış rengi açık ve kokusu güzel afyonların bir kilosu her yerde 44 lira.
a sınıfına giren yüzde 13 ve daha fazla morfin dereceli afyonların bir kilosu her yerde 40 lira
b primli sınıfına giren yüzde 11,5 (dahil) tan yüzde 13 ı hariç) e kadar morfinli, tamamen konaksız toplanmış, rengi açık ve kokusu güzel afyonların bir kilosu her yerde 38 lira 50 kuruş.
b sınıfına giren yüzde 11,5 (dahil) tan yüzde 13 (hariç) e kadar morfinli afyonların bir kilosu her yerde 35 lira.
c sınıfına giren yüzde 11,5 (hariç) tan aşağı morfin dereceli afyonların bir kilosu her yerde 30 lira.
Dünkü toplantıda yeni idare heyeti seçildi, başkanlığa da Mümtaz Faik Fenik getirildi
Ankara, 20 «Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Ankara Gazeteciler Cemiyeti bugün saat 11 de Halkevinde fevkalâde bir toplantı yapmıştır.
Eski İdare heyetinin ibrasından sonra, yeni seçimlere geçilmiştir. Neticede Mümtaz Faik Fenik, Fatin Fuat, Nihat Subaşı, Hikmet Yazıcı-oğlu, Emin Karakuş, Ahmet Muhip Dıran&s. Mckki Sait Esen İdare heyetine, Aka Gündüz. Subahaddin Sönmez. Şerif Arzık. Ratıp Tahir Burak. Rasirn iğdemir Haysiyet divânına ve Bilâl Akba ile Hüseyin Avni Şovsa) murakıplığa seçilmişlerdir.
Yeni İdare heyeti bugün öğleden sonra ilk toplantısını yaparak başkanlığa Mümtaz Faik Fenık’i. muhasipliğe do Hikmet Yazıcıofclunu seçerek çalışmalarına başlamıştır.
Ankara 20 (A.A.) — Yüksek tas-tlika iktiran eden Bakanlar Kurulu kararma göre, Yargıtay İkinci Başkanlıklarına Yargıtay üyelerinden A-rif Güngören, İzzet Çakır, Münir Ak-yürek ve Yargıtay üyeliklerine Adalet Başmüfettişi Kemal Göğüs. A-dalet Bakanlığı Ceza İşleri Umum Müdürü Lûtfi Akadlı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Umum Müdürü Sakip Güran, Adalet Başmüfettişi Mehmet Arıkaıı, Trabzon Hukuk Yargıcı Rahmi Anlı, Maraş Ağır Ceza Mahkemesi Başkam Cemil Tokuz. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkam Salim Başol, Ankara Ticaret Mahkemesi Başkanı Nuri Ulgenalp. Ankara Yargıcı Fe-him Ziya Zoğa tâyin edilmişlerdir.
• •
Aldoğan aleyhinde üçüncü bir dâva açılıyor
İzmir, 20 (Hususi muhabirimiz bildiriyor)
Aldoğamn seçim günlerinde İzmirde söylediği nutuktan dolayı hakkında Savcılık tarafından üçüncü bir dâva açılmıştır General, Cumhurbaşkanına hakaretten ve halkı kanunlara riayet etmemeğe teşvikten sanıktır. İstanbul Savcılığında General hakkında açılan dâvalarla İzmırdeki dâvaların birleştirilmesi talebini İstanbul Savcılığı reddetmiştir
Emekli General Sadık
------------ X
MÜSABAKA KUPONU
I ıiııdık 1950 (le çekilecek büyük kuramıza iştirak İçin a-şağıdukl kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası n-labilrceksiıılz
Tafsilâtını her pazar günkü (YENİ İSTANBUL) da arayınız
I zıın senelerden heri Afyon’u değerli genç Kızla* yetiştiren nyoı, w Suııııt Eııstitüsiı, geçen bir yılın çalışmalarını ortaya koyan bir sergi açmış bulunuyor. Bu sergide teşhir edilen giızel eserler XI> onlııhırı huymiı bn’fl mı> ve hıı enstitüye karşı olan rağbeti arttırmıştır. \ tıkardaki resimlerdi^ genç kız’n tinizi kentli diktikleri elbiselerin içerisinde vo Afyon Enstitüsün d. ki ser n hlr köşeyi göna( besiniz.
I I
Yeni İstanbul’un
KUI» O N e
21 Haziran 1050
Sayfa 4
YEN.T İSTANBUL
Dünya hikâye müsabakası münasebetiyle
İkinci Cihan Harbinin en
dır?
cesur
Yazan : Jerard Tickell
Ingiliz askeri arşelerinin henüz neşredilmemi; vesikalarına gör
1
casusu
Çeviren : Behçet Cemol
*
İçin Ingilizler bir film çevirmişler ve gösterildiği gece İngiliz Kıral vc Kırailçesl hazır bulunnıuş-lngiliz KırailçpHİni. İngiliz casusu Odette’ln filmden sonra tebrik
Meşhur İngiliz kadın casusu “Odette” bu filmin İlk tur. Resini do
gö-Al-
bizzat kendisin» etmesini görüyorsunuz.
sonra, çıkıp git-
tebessümle Odet-ki:
(Baş tarafı dünkü nüshanıızdadır)
— Lise, bugün size üç sual soracağım ve sizden bunların cevabım alacağım. Arnaud nerede? Roger nerede? Marsilya üssüne alt olup çaldığınız plânlar ne oldu? Görüyorsunuz ya, kim olduğunuzu, neler yaptığınızı tamamen biliyoruz. Şimdi sizden, bu işleri nasıl başardığınızı öğrenmek İstiyoruz. Fakat bu sefer düşünmek için bir gece değil, ancak bir dakika vaktiniz var.
Odette. genç adamın yüzüne sükûnetle bakıyor:
— Cevap vermek için bir dakikaya bile lüzum yok! Size söyliyecek hiç bir şeyim yok!
Gestapo memuru, aynı sakin tebessümle gülüyor:
— Yâ öyle mİ? Lütfen papuç ve çoraplarınızı çıkarır mısınız?
Yanındaki meslekdaşına dönerek:
— Şöyle sol ayağının serçe parmağından başhyarak sıra ile, sağ a-yağımn serçe parmağına kadar gidelim, olmaz mı?
Tekrar Odette’e hitap etti:
— Her parmak üzerinde meşgul olduktan sonra, suallerimi tekrar hatırlatacağım.
Odette, her iki caninin blöf yapmadığını çok iyi biliyor. Buna rağmen karan Jka tidir:
— Size söyliyecek İliç bir şeyim yok!
— Pekâlâ, Lise, mademki istiyorsun!...
Ve şeytani İşkence başlıyor. On defa titrek sesle, altı kelimeyi tekrar ediyor:
— Size söyliyecek hiç bir şeyim yok!1 *
Fakat tahammül de ediyor.
“Sansınız var, Lise...”
Odette’ln sonradan anlattığına re. tam o sırada odaya sivil bir
man girmiş. Cellatlar ayağa fırlıya-rak esas vaziyet almışlar. Meçhul şahıs her İki komisere almaca bir şeyler söyledikten miş.
“Sorgu hâkimi”, te’e bakarak diyor
— Tebrik ederim. Lise! Amirlerim, bu usullerle konuşturulamıyaca-ğınıza kanaat getirmişler. Ben bu fikirde değilim amma, ne yapayım! Emir, emirdir. Şimdi tekrar odanıza döneceksiniz. Şansınız var. Lise! Haydi gidin î’
Bir hafta sonra askeri mahkemeye verilen Lise, İdama mahkûm e-diidi, fakat tekrar Fresnes'e iade edilerek, akıbetinin ne olacağını bilmeksizin, bir yıl tek başına hapsedildi. Her glln yeniden sorguya çekiliyor ve her gün aynı cevabı veriyordu. Sorgu zabıtları hep şu cümlelerle bitiyordu:
"Mahkûm, mükerrer ısrarlara rağmen. bugün de söyllyerek bir şeyi olmadığını tekrar etti."
Ravensbrück Kampında
Odette. nisanda yakalanmıştı. E-kimde İlk defa yıkanmasına İzin verildi. Banyoyu müteakip on dakika temiz havaya çıkarılarak beden hareketi yaptı.
12 mayıs 1044 de Odette, keza hususi muameleye tabi diğer bir İngiliz kadın casusu olan Yolanda Bakman ile beraber. Almanyaya götürüldü. Her iki kadın birbirlerine kelepçeyle bağlıdır. Karlsruhcde, her ikisi ayrı ayrı hapsedildi. Bundan “Lise” Ravensbrück yolunu tuttu. 194-1 yılının temmuzunda bu cehennem kampına gelen bahtsız kadın, derhal karanlık bir höcreye atılıyor.
Tam üç ay on bir gün tek ışık görmeden geçiyor. Sonradan, o günleri şöyle anlatmıştır:
— Bu müthiş günlerde, kendi kendimi ipnotize etmiştim. Zihnen İngil-terede çocuklarımın yanındaydım. Anlaşılan bu cehennemi hayata ancak bu sayede tahammül edebildim.”
Ağustos ortalarına doğru, müttefiklerin Güney Fransaya çıkmalarına karşı misilleme olmak üzere, “hususi bir işkenceye" tâbi tutuldu. Odette’ln hücresinden kalorifer borusu geçiyordu. Kazanlar yakıldı ve bu yeraltı kovuğu dört gün cehennemi bir sıcağa boğuldu. Aynı zamanda kadına ne yiyecek, ne de içecek verildi. Artık bu sefer işkenceye dayanamıyarak” bayıldı. Odette’e yüksek makamın emriyle yapılan bu yeni işkencenin sebebini anlatmak i-Çin höcreye bizzat inen kamp kumandanı Suhren, can çekişen bir hasta ile karşılaşmıştır.
Esrarengiz bir mukavemet kudreti
Nihayet Odette, kamp revirine gir-miye liyakat kesbetmiştir. Burada biraz kendine geldikten sonra, “hapse mütehammil” olarak tekrar yeraltı hücresine tıkılıyor.
Odette, bu mahuf karanlıkta tekrar haftalar geçiriyor. Nihayet, kendisi hakkında verilen bir rapora uyu-larak. bu kadında mevcut “esrarengiz mukavemeti” kırmak için yeni bir usul tatbik ediliyor.
Pencereleri doğrudan doğruya ölüler fırınına bakan ufak bir hücreden, Odette, artık her gün ölüme mahkûm olanların bitmiyen geçişini seyretmektedir.
Müttefikler ilerlemekte ve Ravensbrück faciası sonuna yaklaşmaktadır.
18 nisan 1915 te. yakalandıktan tam İki yıl sonra, bizzat Himmler’in imzaladığı bir emir, Ravensbrück‘deki bütün “ağır vaka’Tarın, idam yo-liyie tasfiyesini istemektedir.
Yarın sahalı saat altıda!..
Hlmmler’in emri aynen tatbik ediliyor. Kamp kumandanı Suhren yalnız yedi kişiyi istisna ediyor ve O-dette de bu yedi istisnadan biridir.
23 nisan, Odette’ln 33 üncü yıldö-
nümüdür. O Suhren kadını bir müddet süzdükten sonra;
— Yarın sabah altıda yola çıkacaksınız! dedi.
Suhren’in bu sözleri iki mânaya da çekilebilirdi. Fakat Odette, söylenilen saatte hazırdır. Hayatını kurtarmak için hiç ümidi kalmamıştır. Suhren, ancak sekizde gelebiliyor ve koluna girerek bizzat siyah bir hapishane arabasına götürüyor. Odette, kamp kapılarının açıldığını faik eder etmez, arka kapıdaki parmaklıklı pencereye koşarak kampa bakıyor. Her taraf allak bullaktır, SS’ler kaç-mıya hazırlanıyorlar.
sabah hücresine gelen
Ertesi sabah hücrenin kapısını a-çık buJan Odette. kamp kumandanlığını buluyor ve Suhren ile görüşmek istiyor.
“Savaş daha bitmedi!”
Az sonra kapı açılıyor ve Suhren karşısına dikiliyor:
— Sen gene höcrene gir. Daha kozumuzu paylaşmadık. Hem unutma kİ, daha savaş da bitmedi!
Odette. tekrar geri dönüyor ve bekliyor. Akşarn oluyor, gece oluyor, tekrar sabah oluyor, hiç kimse gelip Odette’i aramıyor. Odette silâh gürültüsünü duyuyor ve bekliyor. Nihayet 3 mayısta, hemen öğleden sonra, kapısı açılıyor ve nöbetçi sesleniyor:
— Haydi bakalım, çabuk çabuk! Pilim pırtını alıp ne yapacaksın. Haydi, çabuk diyorum!
Odette, Ravensbrück’den beri beraber olduğu altı arkadaşiyle ancak vedalaşabiliyor, Hepsi, eşya almadan gitmemin ne demek olduğunu çok İyi biliyorlar. Bunun tek mânası, idamdır.
Fakat. SS-nöbetçlsi, Odctte’l üç büyük binek otomobilinin beklediği kamp kapısına götürüyor. Motorlar çalışıyordu. Arabalar, yüksek rütbeli SS-subaylariyle tıklım tıklım dolu. Odette. Fritz Suhren’in yeni ve parlak siyah renkteki Mencedes arabasını seçiyor.
Suhren kadını görünce, arabadan tekrar İniyor.
— îyl ki geldiniz. Benim yanıma oturun!
Odette ses çıkarmadan itaat ediyor. Suhren direksiyona geçiyor, gaza basıyor, araba süratle yola koyuluyor. îki saat, hiç konuşmadan gidiyorlar. Ufak bir ormana yaklaşırken. Suhren arabayı yol kenarında durduruyor.
— tn bakalım, Lise!
Odette idamın burada yapılacağmı sanıyor. Artık mukavemet de mânâsız. Arabadan iniyor. Suhren “Kıpırdama!” diyor ve arabanın arkalığından çıkardığı bir yığın dosya ve evrakı, yol kenarında yakmıya başlıyor.
Ravensbrück Kampının sicil dosyaları bu suretle kül olurken Suhren kadına dönüyor:
— Seni ne yapacağımı biliyor musun?
— Hayır, ne bir şey biliyorum, ne de bir şey anlıyorum.
— Haydi, bin arabaya bakalım!
Üç otomobilden müteşekkil kafile tekrar yola koyuldu. Saatlerce yol alıyorlar. Çoktan karanlık basmıştı ki. kAflle bir köye yaklaştı. Odette, ilk evlerin önünde ufak bir er kafilesi gördü. Erlerin üzerinde Alman üniforması yoktu. Arabalar ağır ağır yaklaşırken, erlerden biri bir el havaya ateş etti. Suhren gazı kesti, şiddetle frene bastı. Odette’e dönerek, sert bir ifadeyle:
— Haydi, in bakalım! dedi.
Odette itaat ederek arabadan indi ve kendisini hiç gözden kaçırmıyan nöbetçiye giderek, İngilizce:
— Arabadaki zat, Ravensbrück Kampının kumandanı Fritz Suhren’-dir. Lütfen yakalayınız! dedi ve Suh-ren’e döndü;
— Give me your revolver! (Tabancamı ver!)
Bütün dünyaya şâmil bir hikâye müsabakamı tertip edilmiş bulunuyor. Memleketimiz de YENİ İSTANBUL gazetesi vasıtasiyle, bu müsabakaya iştirak etmeğe hazırlanıyor.
Fakat tykâye nedir? Bizde bu kelime pek ıımuml bir mâna ifade etmekte, Avrupa edebiyatında olduğu gibi, nispeten sarih bir tasnife tâbi olmamaktadır.
Meselâ "Nasreddin Hoca Hikâyeleri” denildiği gibi buna “fıkra" diyenler de var. Hakikatte bunlara “kıssa’ 'denilmesi daha muvafık olur kanaatindeyim. Zira, bir Ömer Sey-feddin, bir Halici Ziyanın hikâyeleri ile Nasreddin Hocanın “hikâye”lerl a-rasmda fark pek sarih olduğu gibi onun “fıkra' ları ile meselâ Ahmet Hâşım’ınkiler arasında da elbet fark vardır. Halbuki, “Esope"un bir çok kıssaları arasında hiçbir ayrılık yoktur ve bütün dünya milletleri “Esope” un “fıkra"lanna “fable” der ve nasıl her kıssasından bir hisse çıkarsa her “fable”dan da bir “morale’ çıkarılır.
Fakat “masal" İçin ne diyeceğiz? Bunu “conta" mukabili kullanmak akla yakın geliyor. Meselâ peri masallarına karşılık olarak “contes do f£es“ var. Eflâtun Cem Güney’in A-nadoludan topladığı masallar da bu nev’e girer. Lâkin Barbey d’Aı.-
Suhren tabancayı kılıfından çıkardı. kadının eline sıkıştırdı ve elleri havada olarak arabasından İndi. Rüya görüyormuş gibi köye giren kadınla kimse meşgul olmuyor, kimse onunla konuşmuyordu. Belki de kimse onu farketmemlşti. Bir müddet sonra Odette yol kenarında kalmış olan Mencedes arabasına dönerek Ön tarafa oturdu ve hürriyetine kavuştuğa ilk geceyi açıkta geçirdi. Ertesi gün şafak sökerken, bir Amerikan subayı, tek başına duran arabaya yaklaştı ve kadına
— Kimsiniz siz?
Odette, İngilizce
— Ben, İngiliz dette Samson’um!
Odette, îngilterede Peter Churchill ile tekrar buluştu. Peter Churchill savaşta. Güney Fransa bölgesi âmiriydi. Her İkisi Fresnes’de karşılaşmışlardı. Odette ve Peter evlendiler ve şimdi Londrada, Odette’ln üç kı-ziyle beraber yaşıyorlar.
Mütarekeden sonra, Odette. Ravensbrück Kampı cellâtlarına karşı açılan muhakemede şahitlik İçin bir iki defa Almanyaya gitti. İfadelerini verirken o derece sakindi ki, hayret ettim. Hislerine hiç bir surette mağlûp olmadı. Artık, tarafsız bir şahitten başka bir şey değildi.
SON
almanca sordu:
cevap verdi: kadın casusu O-
Öğrenmek ihtiyacında old
I
umuz
herşey
—
Hicri 19 5 0 HAZİRAN 21 Çarşamba Rumi
Rzn. 5 1369 HAZ. 8 1366
VAKİT VASATI EZANİ
Güneş 527 S 43
Ö£lc 13 16 4.32
ikindi 17.16 8.32
Akşam 20.14 12.0ı»
Yatsı 22 İH 2 01
tma?ı l( 3.09 6.25
DEVLET TİYATROSU
Opera Bolü mi) Temsil İtri
Açık Hava Tiyatrosunda
Saat 21.30 da
Cavalleria Rusticana
Opera 1 perde
= ve = =
eP A L Y A Ç Oe
■ Opera 2 perde ■■ - -
(Her İki Opera bir gecede) Biletler saat 19.45 e katlar Şehir Dram Tiyatrosunda, 20 den İtibaren Açıkhava Tiyatrosunda satılmaktadır.
_______Telefon 12157
BEYOĞLU CİHETİ
AL KAZAR (12562) 1 — Barış
Kahramanı. 2 — Memlş.
AR: (44394) 1 — Çöl Şarlan. 2 — Kadın Düşmanı.
ATLAS (40835) 1 — Harrow
Kumarbazı. 2 — Maskeler Düşünce.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 — A-teşt.rn Gömlek. 2 — Günahım. ELHAMRA: (43595) 1 — Gü-
nah Çocuku. 2 — BlliCır Anah-t ar.
İNCİ (84595) 1 — İki Yetime. 2 — Kahkaha Tufanı.
İPEK (14269ı 1 — Yeni Güneş. 2 — Kan Dâvası.
LÂLE (43595) 1 — Yalnız GL denler ,2 — Ormanlar Arniar.ı (Türkçe).
MELEK (40868) 1 — Aşk A-
dosi 2 — Ikl Yavrum.
SARAY (416M) 1 — Kazuno-vanın Aşk Maceraları. 2 — Damgalı Doktor.
Hl ATFARK (63143) 1 - Ateşten Gömlek. 2 — üstünler.
8( MF.lt (42851) 1 — Vazife
Kurbanı. 2 — Sihirbaz Kadın.
HARK (40380) taran Adam. Ka hranıanı.
ÖIK (43726) X
yor. 2 — Kurt Kadın.
TAKSİM ı|31W 1 - Uçuruma Doğru. 2 — Aşkı
TAN 1 — Opoudn Hayalet. 2 — Denizler Arslam. 3 —At-lantld. .
1 — Volan Kur-
2 — Okhıhomn
— Tarzan Geti-
('NAL ı 19306) 1 — Madde. 2 — Haydutlara ölüm.
TEN t 1 — Kırmızı Güller. 2 — Kara Güneş, 3 — İhtiras Fırtınası.
YILDIZ (42847) 1 — Aşk
Müzik. 2 — Şüpheli Adam.
İSTANBUL CİHETİ
ve
.ALEMDAR (23683) 1 - Vgter-İo Köprüsü. 2 — Gizil Vazife. AZAK (23542) 1 — Korkusuz
Lasalc. 2 — Hacı Murat Geliyor
ÇEMBERI.İTAŞ (22513) 1 —
Kara Korsan. 2 — Güzeller Barı.
FERAH 1 — Sahte Şampiyon.
2 — Deniz Ejderi. 3 — Bağdat Perlftl.
HALK 1 - Blnblr Gece lart. 2 — Kızıl Çete. 3 rcnglz Kadın.
İSTANBUL (22367ı 1 — Gönüller. 2 — Esirler
3 — Canavar Pençesinde. KISMET (26654) 1 — Köy Güzeli 2 — Sevimli Haydut. 3 — Canavar Adam.
MARMARA (23860) 1 — Kara Ok 2 — Aşktan da üstün.
Tl RAN (22127) 1 - Zafer Ordusu 2 — Zalogln RÜfltcm. 3— Altın Küpeler.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Düşman Kardeşler. 2 — Kıskanç Kadınlar.
Yolcu -—Esra-
Masum Gemisi.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Büyülenmiş Adam. 2 — Aşıklar Yolu.
OPERA (6OK21) 1 — Sarışın
Bülbüller. 2 — Macera Limanı. SÜREYYA: (.60862) 1 — tıdm-si> den
Kahramanlar. 2 — GÖnÜl-Göntile
ANKARA
ANKARA: (23432) 1 — Arsenik Kurbanları. 2 — San GUI.
BÜYÜK (1Ö031) Ruhlar Alemi. ( EflE( I: (13846ı 1 — Tehlikeli Kadın. 2 — İki Açıkgz Holly-vvoot'ta.
PARK: (11131) 1 — Kahraman Harp Muhabiri. 2 — Tulumba* cılnr Kıralı.
H1ÎS (140711 Kalbim Senin SÜMER: (14072» 1 — ileri. 2— Dnğ Deviren Süvari
ULI'S: (22291) 1 — Flyeaüı, 2 — Aşk Olmayınca.
YENİ: (14040) 1 — Now-York Esrarı. 2 — Gürellerin İlâhisi. YENİ Geceleri Saat 21.15 te Zati Sunpur'un temsilleri.
İZMİR
ELIIAMRA 1 — Vatan Haini.
2 — Lorel-Hardl Aşçıbaşı. 3 — İlk Arzular.
LALE: 1 — Çöl Şarkısı. 2 — Korsanlar. 3 — Hayat Yolu.
TAYYARE 1 — Saadet Günleri. 2 — Kartallar Filosu.
TAN: 1 — Çöl Şarkısı. 2 -Konanlar. 3 — Hayat Yolu.
T ENİ SİNEMA 1 — Allahın Cenneti. 2 — Leylâ ile Mecnun.
3 — Yeşil Yunul Şokagr.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK letunbul Geceler).
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN IÇAKLAK
9.35 D.H.Y (TUrk) Ankara-dnn. — 9 45 D.H.Y. (Türk)
Bursadan. — 0.50 D. H. Y.
(Türk) lzmirden. — 15.35 D. HY. (Türk) İskenderun, Adana, Ankarndan. — 15.50 B.E.A (İngiliz) Londra, Nİa. Roma. Allnadan. — 16,30 D. H. Y.
(Türk) Erzurum. ElAzıg, Malatya, Kavaerl, Ankarndan. — 1805 D.H.Y. (Türk) Umlrdcn.
— 18.30 C.G.D.T, Kahire, Bey-
rutlun. — 18.35 D.H.Y. (Türk) Ankaradan. — 21.10 P.A.A.
(Amerikan) New-York. Boston, Londra. Brüksel, MÜnıhtcn. GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.30 D.H.Y. (Tllrk) Burmaya. — 9,«)0 L A.i. (İtalyan) A-tlna, Romaya. — 9.00 D.H.Y. (Türk) Ankara. Malatya, EİU-zığ, D. Bakıra. —. 9.3ü D H Y (Türk) Ankara ya. — 10.05 D H.Y. (Türk) Afyon. Konya. Adanaya. — 10.15 D.H Y. (Türk lzmlrc — 10.30 D.H Y. (Türk) Ankara.
— 11.20 — 16.00 — 22.10
Şam. Kanişi, Banskok, Hongköng'a.
GELECEK OLAN
TRENLER
8.30 Anka nidan. — 9.15 karadan lEkn. >.
GİDECEK OLAN
TRENLER
10 00 Ankarnya (MolörlÜ). — 18.10 Ankara Ekapreni. — 22.20 Semplon fîka. (Avrupa).
GELECEK OLAN YAPI RLAK
6.30 Duınlupınar. Saadet,
Bandırmadan. — 7.00 Güneynu, ÎHİccnderundan. — 11.30 Ordu
İzmlrdcn. — 12.80 Sun. Mudan-yadan. — 15 0o Çorum. Kara-denlzdcn.
GİDEC EK Ol,AN VAPURLAR
9 00 Bursa. Ayvalığa, — 11.00 Tırhan. İzmİre. — 17.00 Meraka/., M uda n vay a. — 18.00 An-tulyn., Imrozıı. — 20.(81 Dumlu-pmnr. »Saadet. Bandırmaya.
Adana. Iskendorunn. D.H.Y. (Türk) Izmiro. D.H.Y. (Türk) îzmlrc P. A. A. (Amerikan) Delhi, Knlküta.
An-
ANKARA:
7.3o M. S Avun. — 7 31 O-peret uvertürleri (pl). — 7.45 Haberler. — 8.00 Hafif melodiler (pl). — 8.25 Günün programı ve hava raporu. — 8.30 Çeşitli müzik (pl). — 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program. —
12.30 M. S. Ayarı. — 12.30 Şarkılar. — 13.00 Haberler. —
13.15 Piyano nnloları (pl •
13.30 öğle Gazetesi. — 13.45
Ş(*n parçalar (pl). — 14.00 Akşam programı, hava raporu vc kapanış.
17.58 Açılış ve program — 18.00 M. S. Ayarı. — 18.00 Şarkılar. — 18.30 Konuşma: Çiftçilerle haşhaşa — J8.15 Caz orkeat ralnrındnn Tony Marlln (pl). — 19.00 M. S. Ayarı vc haberler. — 19.15 Geçmişte
Bugün» — 19.20 Bnch MI majör keman konçcrtomı (pl). — 19.45 Konuşma; Maliye Bakanlığı a-
Sh Ayarı Program
ve ve
dına. — 20.00 Şarkılar. — 20.15 Radyo Gazetesi. — 20.30 Serbest Saat. — 20.35 Tarihi Türk müziği. — 21.15 Konuşma. — 21.30 Dans müziği (pli. — 22.00 Konuşma. — 22 15 Llly Pons söylüyor (pl). — 22.30 Halk tür-külerh — 22.45 M. haberler. — 23.00 kapanış.
İSTANBUL:
12.57 Açılış ve
13.00 Haberler. —
(ra eserleri (pl). — 13.45 Şarkı ve türküler. — 1120 Kadınlar Bli’IICI adına konuşma. — 11.30 Şarkı ve türküler (pl). — 14 50 Mendelsaohn Ha vay or-
kestrasından melodiler (pl). — 15.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar.
— 18.1)0 Dan? müziği (pl). — 18.20 Londra kalesi ye Türk topları. Konuşan: Selim Sırrı Tnrcan. — 18 30 Türküler geçidi. — 19.00 Haberler, — 19.15 İstanbul haberleri, — 19.20 İstanbul Konservatuvarı Türk Musikisi İcra H(?votl konseri.— 20.00 Ra(1y.o salon orkestrası konseri. — 20.30 Piyano soloları (pl). — 21.00 Şarkı ve
türküler. Müzeyyen Sennr Işıl. —*21.30 Fuzuli; Radyofonik tarihi temsil. — 22.30 Karışık
hatif müzik (pl). — 22.15 Hft-herler — 23 00 müziği
(pl) — 23.30 Programlar ve kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN
SEÇME YAYINLAR
LONDRA:
8.15 Dinleyici İstekleri. — 9.15 Klâsik mllzlk dinleyici istekleri. — 11.00 BBC Northern orkestrası konseri. — 12.30 Plâklardan Honfnnlk ınUrdk. — 14.13 Roiph Wİlsön dana orkestrası — 15.30 BBC hafif orkestrası konseri. — 17.15 Oporalardan parçalar. — 19,15 Victor Siives-ter »lana orkestrası. — 21.25
YVagnrr’In “ValkUrc., operasının 2 ııel pcrdeal. — 22.45 Piyano soloları. — 23.W Palın
Court orkest raHindan hafif müelk. — 24.00 Chnrllc Kunx’« dan piyano İle parçalar.
EMİNÖNÜ: İMtanhul (Eminönü) — Hamın Hulûsi (Küçük-pnznr) — Abdülkadir (Cafta-İoğİu) — Sıılfthaddkn (Çarşıkapı).
BEYOĞLU: MatkoVİç (Merkez)
— Galatasaray (Merkez) — Erttıgru! (Takalml — İsmet (Takaim* — Karaköy (Galata'
— Maçka (Şişli) — Feriköy (Şişli) — Haaköy - Merkez (Kn RimpAşa).
FATİH ; Muharrem Tanır (Sehr.adabaşı) — SalAhoddln Gürgen (Aksaray) — Emin Rıdvan (Snmatyn) — Haseki (Şehremini) — M. Fuat Bnyeı l ICarAKÜmrlık) — Orhan Avcı-oğlu (Fener).
ElCl»; Ayva.naaı*a.y, Şifa. BEŞİKTAŞ; Nail Hah t — Or-
program —
13 15 Orkea-
ö — Bir meyve. 7 — Orta As-yada bir nehir. 8 — Kırışık. 10 — Bir nevi toprak. 11 — Eş. 12 — Bir cin® halat. 13 — Ha-başlatanda bir unvan. 14 — Eski bir Türk devleti. 16 — Ab-yanın hlr parçam.
Yukarıdan
I — Meteoroloji âletlerinden biri. 2 — Kibrisin bir dağ. 3 — Büvilk. 4 — Seçim. 6 —
distanıçln bir şehir. 9 —
cins kumaş. 10 — Pislik* Doktor yarısı. 15 — Bir gamber.
Hln-
Blr
14 — pey-
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ;
Soldan «ııftn:
1 — Maflfet; Ca. 2 — Erim; Sakit. 3 — Zaman; Mala. 4 — İter; Visal 5 — Yakalama. 6 — En; Dol. 7 — Bereleme. 8 — Hane; Aman. 9 — Mey; Tanele 10 — İyi malala.
Yııkıırıdnn utaftıya:
1 — Meriyet; MI. 2 —Aratan; Hey. 3 — Kemir; Bayi. 4 — î-mar eden, 5 — Lorota. 6 — Es; Vale; Al. 7 — Tamim; Lana. 8 — Khmk; Ernel. 9 — Clİâ; Maln. 10 — Alala Rene.
S
M D A T
İstanbul Beyoğlu 41998
Anadolu yakanı 60538
Ankara 91
İr.ınlr 2251
Beyoglu 44644 Kadıköy 60872
İstanbul 24222 Üsküdar 60943
Ankara 00. İzmir 2222 Karşıyaka 15055
taköy — Arnavut köy — Merkez (Bebek).
KADIKÖY: Merkez — KızıL
toprnk — Göztepe — Bontnn-cı.
CsKl 'DAR: Çamlıyurt. HEYBELİADA: Hrvheliada. Bt’YÜKADA: Merkez. İZMİR:. Karataş (Yalılar) — Çankaya (AJsancak) — Tilkilik (Raemahune) — Şif* raitH
(Kemc-
Sen! ,(E;refpasa),
ye n e
revilly. Maupassant ve Hoffmann’ın “conte’ lan için masal diyemlyeceğiz. Bunlara hikâye diyoruz, diyoruz amma. Edgar Poe’nun “hikâye”lerine de hikâye diyoruz. Halbuki bunlar “Nouvelle” olarak isim almaktadır. Hoş. İngilizler için bu kelime roman mâ-nasınadır ve onlar hikâyeye “story” dij'orlar ki bıı da “histoire" yani hakiki mânasiyle tarih mecazî mâna-siyle hikâye demektir.
tşln içinden çıkmak pek müşkül.
Bizde “hikâye“nin tarihi hikâye küçük hikâye, büyük hikâye, çocuk hikâyesi gibi tasnifleri vardır. Fransızca ve almancada ise “fable-fabel” “Erzahlung-conte”, “Novelle - nouvelle" diye ayrılmıştır. Lâkin alman-cada “Mârchen" ve “Erzahlung” diye kelimeler de var. Sonuncusu İçin fransızca “rdcit" mukabili olduğu söylenebilir. Buna rağmen, hemen her kelimenin hakiki ve mecazi mânaları da var. Biz, İngiliz edebiyatındaki tasnife daha yakın olarak, on-lardakl “novel ve story" yani roman ve hikâye tasnifi İle İktifa edersek şimdilik, hiç olmazsa pratik ve rahat Zira vc
bir şekil kabul etmiş oluruz, hakikatte “conte" 11c “nouvelle" diğerleri arasında fark vardır.
Meselâ bir “conte” hareketten yade tahlile, umumiyetten ziyade hu-
HİKÂYE
zl-
susiyete, vakadan ziyade hayale, a-lelâdeden ziyade fevkalâdeye yer verir, dış âlemden ziyade derunî âlemi aksettirir. Onu masaldan aynrdeden şey hareket noktasının muhayyel değil hakiki oluşunda, anlatılış tarzının. seyrinin daima reel bir hâdiseyi takip etmesindedir.
“Nouvelle” İse ön plânda müspet bir vakayı ele alır, hareketlerle, mü kâlemelerlc onu muayyen bir neticeye götürür. Dış âlemle teması kaybetmez, bir macera anlatır. Vakanın başı, İnkişafı ve sonu vardır. Şayet vakaları çoğaltacak ve kahramanla rın hayatını daha etraflı verecek o-lursa o zaman roman olur. Bu İtibarla “nouvelle" İçin bir küçük roman diyebiliriz. Fakat roman, büyük bir hikâye midir? Hayır. O, tamamen başka bir şeydir.
BÜtUn bu spekülâsyon nedir? Başlarken işaret ettiğim dünya hikâye müsabakası, bunları aklıma getirdi, suallerin cevaplarını aradım. Daha ziyade edebiyat tedrisatı ve tarihi il? meşgul olanlara ait bu meseleyi kısa keserken, rivayet, hlkâyet, masal, kıssa, hikâye veya roman yazılan bir şeyin her şeyden evvel “güzel* 'olması lüzumuna kaniim. Fakat güzelin tarifi ve şartlan nedir? Bu... Bir başka hikâyedir. — fa.
Müstesna bir gün
Çeviren: Nuriye SltSTAKÎMOĞLt
EASTERN POlNT’dakl evlerin hepsi de büyük ve muhteşemdi. Fakat Winston Court, hepsinin en muhteşimi idi.
İhtiyar Misis VVeotherbee orada tek başına yaşıyordu. Kendisine, evine, otomobillerine, göl, mesire ve kış bahçelerine bakmağa memur olan bir hastabakıcı ile 17 hizmetkârı hesaba katmıyoruz tabiî.. O semtin en harap evi de Meade Estate’di. Vaktiyle Meade ailesine ait güzel bir konak olan bu bina şimdi ucuz bir plâj gazinosu haline gelmişti. Küçük VVhlt-ty de orada oturuyordu. Babası gazinonun aşçısı olduğundan bodrum katında ona bir oda vermişlerdi. Bir ilk yaz günüydü. Misis VVeotherbee muazzam ve mükellef salonunda küçük Whitiyde zemin katındaki odasında oturuyordu. Mutfağa bitişik odanın havası yemek kokulariyle ağırlaşmıştı. Misis Weotherbee’nin salonundaki hava ise, rutubetli zamanlarda kurutulur, fakat kuru havalarda da rutubetlendirilir ve kış yaz, doktorun tayin ettiği hararet derecesi muhafaza edilirdi. Hususî bir lâvanta ile de tüsülendiğin-den daima misk gibi kokardı.
ihtiyar Misis VVeotherbee memnun değildi. Aynanın, düşmana hizmet eden bir âlet olduğunu düşünüyordu. Günler günleri, aylar ayları ve yıllar yılları kovaladıkça, düşmanın kanat çırparak durmadan ona yaklaşmakta oldu, ğunu bu aynanın içinde görmemiş miydi ? x
Misis VVeotherbee’nin düşmanı nümdü. Bütün vaktini ve servetini onunla mücadele etmeğe hasretmişti. Fakat, işte artık, oyunu kaybetmek zamanı gelmişti.
Küçük VVhltty gezindiği sihirli âlemden döndü. Güneşli avluya çıktı. Etrafına bakındı. Bııgünüı onun için müstesna bir gün ola. cağını hissetti. Güneşli havayı derin derin içine çekti ve çamlığa doğru ilerledi.
Misis VVeotherbee büyük ve muhteşem salonunda şöyle düşünüyordu: “Bu oda. bütün lüksüne ve ihtişamına rağmen bir mah-besten farklı değil... Asırlar var ki bunun İçinde kapalı yaşıyorum"
Geniş, parlak camlardan dışa-riya baktı. “Dışarda yaz var. Fakat burası mevsimi olmayan bir yer. Havası hiç değişmez." diye söylendi. Gözleri bir müddet; bahçedeki parlak çiçeklerde, içinde kırmızı balıkların yüzdüğü havuzda, güneşli çakılların üstünde flört eden kertenkelelerde dolaştı. Denizin mavi sulan üstünde asılı duran martılar, beyaz hülyalara benziyorlardı. Bunların hepsi ona gerçek değilmiş gibi geldi. Gerçek olan bir şey varsa o da. ömrünün son dakikalannı insafsızca sayan saatin tıkırdısı idi.
O sırada küçük VVhltty gözüne ilişti. Uzun ve yeşil çamların arasında beyaz bir lekeye benziyordu. Birden maziden bir rüzgâr mı esti? Yoksa İhtiyar ve yorgun zihnini kaplayan sisli perde aralandı da eski günler mi göründü kiınbillr? Bundan seksen altı yıl önce VVlnston Court’da doğan sis \Veotherbce birden çocuk manın zevkini hatırladı. O, toprakları karış karış biliyor
bütün bunlun bir gün evvel geçen şeylerden daha iyi hatırlıyordu. Bu hatıra İle beraber içinde beraber yaşamımın, canlı ve hareketli olmanın zevki da canlandı
Bir zamanlar o kadar hayat dolu olan ben şimdi hep öldüm kor-kuslyle ömür geçiriyorum!” diye düşündü. Bu ne hazin bir haldi! Etrafına bakındı, Görünürde kimseler yoktu. Yalnız başına ayağa kalkmak biraz güçtü. Fakat büyük bir gayretle buna muvaffak oldu ve ağır adımlarla llerliyerek kapıya kadar geldi. Kendi eliyle sokak kapısını açmıynlı kaç yıl olmuştu! Bir gece evvel yağmur yağdığından hava oldukça serindi. Dönüp bir palto almayı düşündü. Fakat birine rastgellrim diye korktuğundan vazgeçti. Sırtındaki şala İyice sarıldı. Topraktan bir bahar kokusu yükseliyordu. Bu güzel kokuyu içine çek-
Mi-ol-bu ve
ti. Yıllar vardı kİ böyle bir haz duymamıştı.
Yamalı entarili küçük Whitty de bahar kokusunu İçine çekiyordu. Her çiçek, her ağaç, her kuş onun İçin yeni bir Alemdi, isimlerini bilmiyordu. Fakat, alhlrli bir ülkede yaşamakta olduğunu hissediyordu.
VVlnston Court’a yakın olan bir yere geldi. Halbuki burası Misis VVeotherberee'nin titrek adımlarına bugün ne kadar uzak görünmüştü! Ağaçların arasından denizin berrak suları görünüyordu. Hemen entarisini çıkardı. Güneşin ışıklan çıplak vücudunu yaldızladı. Memnuniyetinden güldü. Bu kahkahayı İşidince; yıllardan beri en büyük gayretini göstermiş. yakın bir kayaya kadar seyahat etmek İçin son kalan İsti mini de harcamayı göze almış olan Misis Weotherbe de güldü Ve:
— Her zaman buraya gelir misin? diye sordu.
Küçük Whitty’nln sihirli âleminde hayrete yer yoktu. Misis VVhotherbee’yi görmek onu şaşırtmadı. Çıplak oluşundan da u-t anmadı.
— Hayır, dedi. Ya siz?
— Ben buraya gelmiyell ne kadar zaman oldu Allah bilir. Fakat senin yaşında iken her gün gelir ve işte bu kayada otururdum. Bak! Tıpkı bir koltuk gibi oyulmuş değil mi?
— Siz buraya gelmiyell çok.. çok sene var mı?
— Oo... Yüzlerce sene...
Küçük VVhltty merakla:
— Yüzlerce sene evvtel İnsanların kuyrukları varmış. Sizin de kuyruğunuz var mıydı? diye sordu.
İhtiyar Misis VVhotherbce kuyruklu insanların nasıl giyindikleri hakkında çocuğa tafsilât vermediği için âdeta kuyruksuz olduğuna ihdildü.
— Hayır, dedi. Ben o devre yetişemedim. Yalnız küçük bir tayım vardı. Onunla suya giderdim. Bir de, kırmızı mavi ve beyaz çizgili bir gemim vardı. Suda kendi kendine yürür ve şöyle bir ses çıkarırdı.
Ve ihtiyar Misis VVhotherbee. 80 yıldan beri bu çamların altınla duyulmıyan bir sesi canlandırmağa çalıştı.
Bir müddet suda çırpınan çocuğu zevkle- se>Tettl. Küçük Whitty* yi pek sevmişti. Etrafındaki İnsanların hepsi onun gibi İhtiyardı ve sanki çok kıymetli bir şeymiş gibi onun üstüne titriyorlardı. Torunu olmadığından VV’inston Court'un muhteşem tavanlarında neşeli kahkahaların akisleri İliç duyulmazdı.
Sudan çıkan çocuğu şaliyle kuruladı. Küçük VVhltty kuşlar gibi şakıyordu. İhtiyar Misis VVeother-bee’ye bir peri masalı anlattı. İhtiyar Misis VVeotherbee onu zevkle dinledi ve peri masallarının vc bütün bu güzel şeylerin, ihtiyar hasta hayatının dışında kaldığına acıdı. Küçük VVhltty, cebinden bir kâğıt ve renkli kalemler çıkarmış hayalindeki geminin resmini yapıyordu. İhtiyar Misis VVeotheıbee. vUcudünün garip bir şekilde ürperdiğini duyarak masalına şöylo bir son verdi:
— Bu yoldan dosdoğru git ve *ve gelince baha hır manto ile tekerlekli iskemlemi getirmelerini söyle... Yalnız biraz çabuk ol.. Çünkü kendimi iyi hissetmiyorum.
Küçük VVhltty telâşla yerinden fırladı ve:
— Ben şimdi koşa koşa gider gelirim, dedi.
Bir ilk yaz günü, ihtiyar Misis VVeotherbee, yeşil çamların gölgesi altındaki kayadan oyulmuş coltukta. sessiz nadasız öldü Fakat ölmeden son sözünü yaza-vak vakit buldu.
“Bu çocuğun hayatta hiç bir şeyden mahrum kalmamasına dikeni edin. Ölmek için gtlzei bıı yer seçtim. Hiç korkmuyorum.
Margrıret VVeotmerbee
Yanına geldikleri zaman, acemi bir kalemle çizilen mavi kırmızı. beyaz, küçük bir gemi resminin yanına titrek bir elle yazılmış olan bu satırları kucağında buldular.
T E N î İSTANBUL
Sayfa B
GÜNÜN
Memleket kalkınmasının elektrik
7
LONDRA HUSUSÎ MUHABİRİMİZ BtLDtRiYOR
Chicago Fuarı için
e
kudreti istihsaliyle münasebetleri
İngiltere ve Schuman Plânı
he-
1İB-
Yu-
BÎR memleketin konsomasyon ihtiyaçlarını karşılamak İçin o memleketi kalkındırmak gerekir. Bu da teçhizatla kabildir, şayet teçhizat istihsali Islaha yardım etmekten uzaksa buna teçhizat demek yersizdir, yani bu İlci kısmı birbirinden ayn incelemek imkânsızdır. teçhizattı memleketlerde enerjiye gösterilen ihtiyaç şöyledir: Her 10 yılda konsomasyon “iki" misli bir artış kaydeder. fakat bazı yeni kalkman memleketlerde enerji teçhizatının iki misline çıkabilmesi için müddet 10 yıl yerine beş yıldır. Buna da sebep ^onsomasyonun fazlalığıdır.
Türkiycdekl geçim zorluğunun başlıca âmili, mili! enerji kaynaklarımızdan hiç denecek şekilde istifade edemediğimizden ve istihsal edilen mevcut enerjinin de azlığı ve dolayısiy-le maliyetinin yüksek oluşundandır. 1947 yılının enerji istatistiklerine göz gezdirirsek, dünya devletleri içinde nüfus başına bir jnlda en fazla e-nerjl temin edebilenleri sırasiyle: Kanada: 2810, İsviçre: 2170, İsveç i 2140, Amerika! 1770 (Kwh) dır.
Şimdi kendi durumumuzu Avrupa-da bir yılda halkına en fazla enerji temin eden İsviçre ile keza komşumuz Yunanistanın istihsalini de saba katarak az bir hata İle şu teyi tanzim edelim:
1949*50 yıllarında Türkiye 47,
nanlstan 94, İsviçre 2500; 1950-51
yıllavtndş Türkiye 53, Yunanistan 99, İsviçre 2560: 1951-52 yıllarında Türkiye 56. STunanistan 121, İsviçre 2620 6Kwh0 dır.
Türkiye, için verilen rakamlar nüfusun 18 milyon olması esasına göredir. Şayet nüfusumuzda bir artış olması halinde bu miktarı daha da İndirmek gerekir; bazı kıymetli madenlerimizin memlekete döviz temin maksadiyle dun fiyatla satıldığı öğreniliyor. Halbuki eldeki su enerjisinden istifade ederek bunların memleket dahilinde ilk muameleleri yapıldıktan sonra İhracı sağlanmış olsa, aynı döviz bedeline karşılık daha az miktarda ihracat yapılacağı ve böylece zaten bitmlye mahkûm olan bu servetlerimizden bir miktar da gelecek nesillere bir pa>' bırakmak mümkün olabilir. 7.6.1950 tarihli makalemde unutulan bir kısmı, burada belirtmek isterim. (Beyaz kömürün yani su enerjisinin çok mühim ve af-fedilmiyecek olan yegâne kusuru gayrı muntazam oluşudur; meselâ günlük enerjinin sabit olduğu kabul edilse bile bir yıl İçinde aylık enerjinin değişkenliği 1 ilâ 2 arasındadır; keza yağmurlu bir yılın ortalama bir yıla nazaran enerji artımı % 40, kurak bir yılda ise enerji düşümü % 30 civarındadır. Fakat bu değişkenlik memleketin bilûmum bölgeleri için bahis mevzuu olacağından belki de bir bölgenin meselâ kuraklık mevsimi diğer bir bölgenin değişken zamanına tesadüf etmediği takdirde aradaki enerji eksikliğini bu şekilde telâfi usullyle gidermek kabildir).
Bazı devletler halkın refahını sağlamak için enerji temini maksadiyle şimdiye kadar meçhul kalan başka kaynaklardan istifadeyi düşünüyorlar, meselâ: Fransamn 40 milyar gücünde ve dünyanın en mühim kaynaklarından biri olan deniz seviyesinin büyük ölçüde alçalıp yükselmesinden temin olunacak feyizlenmeyi ön plâna AvrupalIlar bu enerji vasında daha da ileri
yorlar, şöyle ki: Batı Afrika sahilinde "Abldjan" kasabası önündeki raret derecesi 30 olan denizin sathiyle 450 metre derinlikteki niz suyunun 8 derecelik hararet
Yazan : Nureddin Taner
Doçent Yük, Mühendis
kından istifade edilerek elektrik e-nerjisl teminine çalışan "Gcoıgcs Claude”, bu İşe 1926 yılında başlamış ve henüz düşüncesini tatbik sahasına vazedebilmiştir. Bu yeni buluş sayesinde Hattı istiva sularından da eneıji temin edilmiye başlanacağı artık bir hakikat olmuş demektir.
Enerji konusu bütün milleti ilgilendirir, çünkü bir idro-elektrik santralinin inşa edilmesiyle her Türk vatandaşının şahsi serveti fazlalaşır; filhakika santralin teinin edeceği varidat maliyetinden üstündür, keza bu nevi tesislerin meydana gelebilmesi için ayrı bir bütçeye de İhtiyaç yoktur; aklıselimi olan her vatandaş verimli bir İşe elbette alâka gösterecektir. Hemen hatırlatalım ki bir baraj sırf enerji temini maksadlyie yapılacağı gibi, icabında sulama gibi maksatları da aynı zamanda sağlaması mümkündür. Memleketin her sahada istihsalinin arttırılması gerekiyorsa hükümetin bu konuyu himaye etmesi gerekir; Nitekim Amerika Hükümeti de endüstrisinin bir çok branşlarını harici rekabete karşı himaye ettiği malûmdur. Avrupa devletlerinin enerji toplantıları gereğince devletlerin birbirine yarayabilecek tarzda elektrik şebekelerinin irtibatı düşünülüyor. Balkanlarda Bulgaristan ile kısmen de Kumanya hariç, Yunanistan, Arnavutluk, Yugoslavya ve hattâ Macaristanda da esaslı enerji tesisleri mevcut olmadığından bizim bu bölge ile enerji sahasında bir irtibat temin etmemiz şimdilik imkânsız görülüyor. Fakat güney hudutlarımıza komşu olan Irak, Suriye gibi devletlerle sıkı bir anlaşma yapılırsa, enerji dâvamızın halli çok verimli olabilir.
Dünya şeker istihsali
Bu sene dünya şeker istihsali de rekor kırıyor
Washlngton, 20 ı Hususij — Tarım Bakanlığının bildirdiğine göre bu mevsim dünya şeker istihsalinde bir rekor kırılacağı tahmin ediliyor. İstihsal hacmi 37,999.000 ton olarak tahmin edilmişti. Bu miktar geçen mevsim rekoruna nispetle yüzde 2, harp öncesi vasatisine göre de yüzde 10 daha fazladır.
Şimdiki tahminler, geçen sonoalıar tahminlerine nispetle yüzde -( daha fazladır. Porto Rlko, Küba İle Avrupa ve Güney Amerikadaki bir çok memleketlerin İstihsali tahminlerin fevklndedir.
Geçen mevsim, istihsalin artmasına sebep olan memleketler Küba, A. B. D., Britanya, Garbi Hint adaları, Cava. Kanada, Avusturya, Belçika, Danimarka. Macaristan, İtalya, Polonya, Rusya ve Holânda İdi. Az istihsal yapan memleketler Bulgaristan. Fransa, Almanya. İspanya, Çin ve Hindlstandır.
IngiKerenin Schuman Plânına taraftar olmaması, ne suretle izah ediliyor?
et-
ne
et-
enerjiden de sürmüştür. İstihsali dâ-gitmek isti-
ha-Üst defa r-
9
Ingiliz orman mütehassısları Adanaya geliyor
Adana, 18 (Husus!) — Kıbrıs Orman Nazın Waccrer ile İngiliz İmparatorluk Ortadoğu Ormancılık Müsteşarı Chagamanan'm orman mevzuu üzerinde tetkiklerde bulunmak üzere Adanaya gelecekleri haber verilmiştir. Misafirlere Orman Genel Müdürlüğü 1 inci Şube Müdürü lzzl Aksoy refakat edecektir.
eden muazzam servetler-değil yalnız muhafaza et* hattâ arttırmak imkânını bu-sernı a yeda rl ardan, yüzde 70
Bugüne kadar sosyalistlere muhalif olan İngiliz gazetelerinde "zengin tabakanın gittikçe fakirleştiği hakkında çok mübalağalı haberler görül? inekte İdi. Her toprak satışı, her gümüş müzayedesi büyük puntolarla İlân ediliyor vc hayat seviyesinin, gittikçe demirperde gerisindeki memleketler seviyesine yaklaştığı söyleniyordu. Şimdi İse birdenbire, irsen intikal den mck. lan
temettü tevzi eden şirketlerden bahsedilmektedir. Ingilterenin. iktisadi bir refah devrine girdiği, hattâ bu refahın, Avrupa kıtasına da sirayet ettiği iddia edilmekte ve bu hususta ECA’nm, Avrupa ve bilhassa Ingil-teredeki istihsal artışı hakkmdakl raporuna istinat edilmektedir.
Sağcı matbuatın bu “Her gün daha iyiyiz’,» propagandasını, solcu meha-fil de takviye etmekte ve îngiltere-nin, sosyalizm sayesinde nihayet refah yoluna girdiği, her veçhiyle telkin edilmektedir.
Acaba, muvafık, muhalif, bütün si-
vasi mchafilirı giriştiği ve idame Urdlği bu propagandanın sebebi ola ki ?
Bu propaganda, Schuman Plânı
rafındaki Fransız - İngiliz görüşmelerinin kesilmesinden hasıl olan acı inkisara karşı bir müsekkin olarak düşünülmektedir. Avrupa kıtasına ve bilhassa İngiliz Milletine, her şeyin yolunda olduğu ve Büyük Britanya-nın hiçbir şekilde Avrupaya tâbi olmadığı telkin edilmek İsteniyor. Hattâ. umumi efkârı çok iyi tahlil eden Richard Grossrnan ayarında bir gazetecinin çok haklı olarak belirttiği gibi,.İngl)terede Dünkerk’tcn sonraki gururlu inada benzer bir ruh haleti belirmeye başlamıştır. O zaman "Allah razı olsun, şu Fransızlardan kurtulduk. Şimdi artık tek başımıza dövüşebiliriz... deniyordu. Şimdi de, Avrupa birlik ve beraberliğine matuf Schuman Plânının reddinden sonra, bir çok tngllizler aynı şekilde düşünmektedirler.
Vakıa Grossfrıan, vaziyetin çok değiştiğini ve Adakalenin, ikinci bir Dünkerk'ten sonra kendini tekrar müdâfaa edebileceği meselesinin pek
meşkûk olduğunu ve bunun yalnız askeri bakımdan değil, siyasî ve iktisadi bakımdan da bu merkezde bulunduğunu İlâve etmekten geri kalmıyorsa da, tek elin sesi olamı.vacâğı gibi, Grossman’ın da bu İhtarı, umumi gürültü arasında kaybolup gitmeye mahkûmdur. Çünkü umumi efkâr, kendisine, en İyi iktisadi sistem içerisinde yaşadığım vc bu İtibarla Avrupa meselelerine karışmaya mahal vc sebep olmadığını telkin etmektedir.
Kısa Haberler
★
Fuarda, teşhir edilecek işlemeli terlikler, oryantal eşya ve halılara büyük bir ehemmiyet verilecek
Chicago’da, yetil ağustostan yirmi ağustosa kadar devanı etmek üzere, Birleşik Devletler fuarı açılacağı yazılmıştı. Ticaret Odası, fuara İştirak edecek tacirlere gereken İzahatı vermektedir. ŞLmdiye karlar piyasamızda Chicago Fuarına karşı büyük bir alâka gösterildiği anlaşılmaktadır.
Fuarda, Türkiye pavlyonuna 2000 metre kare yer ayrılmıştır. Burada teshir edilecek eşyanın bir listesini aşağıya yazıyoruz:
Sergide, dünyaca meşhur Türk halıları, kilimleri ve battaniyeleri bulunacaktır. Orijinal ve modem şekillere uydurulmuş el işlemeleri, ipek çoraplar, deri çantalar, kemerler, terlik ve ayakkabılar ve danteller de altın ve gümüş işlemeli çevre ve örtülerin arasında yer alacaktır. Ham maddeler arasında pamuk, ipek, ipek kozaları, tiftik, bakır, manganez, an-
Dünya yün piyasası
Dünya yün istihlâki artıyor. Her tarafta, yün için bağlantılara başlanmıştır
Canberra, 20 (Hususi) — Avustralya Ticaret Bakanı John McE\ven, Mümessiller Meclisine, yün rezerve fiyatlarının emniyete alınması plânlan hususunda üç lâyiha vermiştir. Bu plâna göre, yeni plân için kapital temini gayesiyle, yün satışlarının yüzde 5 veya 10 u nisbetinde yün müstahsillerine vergi konulacaktır. Bu karara göre, Karma Organizasyona benziyen bir teşkilât kurulacaktır ve bu organizasyonun elindeki büyük stokfarı satışa çıkararak yün fiyatlarını düşürmesine mâni olunacaktır. Karma Organizasyona dahil olan Britanya, Avustralya, Güney Afrika ve Yeni Zelanda Azalan, ocak1 ayında Londra da toplanmışlar, ve ileride aynı şekilde bir program hazırlamak imkânının mevcut olup olmadığını kararlaştırmışlardı. Avustralya Hükümeti Avustralyanm Karma Organizasyonunun plânına dahil olmasını muvafık bulmuş, yalnız kapitalin endüstri tarafından teminini şart koymuştu.
Liverpool yün müzayedelerinin ekim ayında sona ereceği muhtemeldir
Liverpool, 20 (Hususî) — Hükümet LiverpooPdaki Dominyon yün satışlarına ekim ayından sonra devam etmemeğe karar vermiştir.
Daha ziyade halı ve. kilim istihsalinde kullanılan Hint ve Pakistan yünlerinin satışlarına muntazaman devam edilecektir.
Yün istihlâki artıyor
Toronto, 20 i Hususi) — Enternasyonal Yün Sekreterliği Başkanı Mr. R. G. Lund’ın bildirdiğine göre, dünyada hayat seviyesinin yükselmesi, yün istihlâkinin artmasına sebep olmuştur.
Mr. Lund’ın açıkladığına göre, harp sonrası senelerinde yün istihlâk talebi, istihsali yüzde 15 ilâ 25 geçmekte idi. Bugün bu fark yüzde 17 dir. Gelecek sene bunun yüzde 13 ile 15 arasında olacağı tahmin cdil-
★
inektedir. Aradaki fark. Karma Organizasyonun elinde bulunan 10 milyon 500.000 balyalık stokla telâfi e-dilmişti. Harp sonunda bu stok endişeler doğurmuştu. Stok edilmiş o-lan yünün ancak 13 senede elden çıkarılabileceği söylenmekteydi. Halbuki bu stok şimdiden 500,000 balyaya İnmiştir.
Güney Amerika yün piyasası
Buenos Aires, 20 (Hususi) — Arjantin yün piyasasındaki, dahili ve ihraç satışları son hafta 1,113 ton olup bunun yüzde 4 ü
kalitelerdir. Fiyatlar sabitti, stokların az olması yüzünden iş yapılamamıştır.
Montevideo’dan bildirildiğine
10 haziranda biten Uruguay satışlarında ihracat 1,745 tondur. Bunun 1,518 tonu Amerikaya satılmıştır. Piyasa sakindir.
zarfında aşağı fakat fazla
göre,
Tarım Kooperatifi toplantısı
Ayın yirmi altısında yapılacak toplantıya ehemmiyet veriliyor
İzmir, 20 (Hususi) — İncir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 26 haziran günü toplanacak umumi heyetine takdim edilmek üzere bir rapor yayınlamıştır. Umumi masraflarını geçen yıl kıyasla yarı yarıya indiren bu birlik son mahsul yılı içinde İngiltere, Almanya, Amerika, Kanada. İsveç, İrlanda vc Avusturyaya 8.5 milyon kilo İncir sattığını ve 289 bin lira safi kâr elde ettiğini, ortaklarına haber vermektedir. Umumi heyetçe tasvip edildiği takdirde ortaklarına İncirde 2,16 kuruş hurdada 6.44 kuruş müsbet fiyat farkı ödeyeceklerini, İncir Birliğinin umumi heyet toplantısı Eğenin en Önemli c-konomik olaylarından biri olarak beklenmektedir.
★
★
★
Yeşil kurtla mücadele
Ens-1950 çelik kud-
Bu dünya 50 sini
Hükû-
lide-ala-
Plâ-
Amerika d a çelik İstihtml&tı New-York (Hususi) — Birleşik Ameıikadaki çelik kumpanyaları 1948 yılında 88.640,000 çelik istihsal etmişlerdir. Amerika Demir ve Çelik Enstitüsünün bildirdiğine göre, bu miktar dünya çelik istıhsalâtma nazaran yüzde 52 nispetinde bir fazlalık teşkil ettiğini belirtmiştir, titünün bildirdiğine göre, yılının sonunda. Amerikan firmalarının çelik istihsal
retlerini 99,000.000 tona çıkaracakları açığa vurulmaktadır, rakam, tasavvur edilen çelik istihsal âtının yüzde teşkil etmektedir.
İngiltere Schuman plânını tetkik ediyor Londra (A.A.) — İngiliz
meti şimdi, Schuman plânını tet kik için kurulan özel komisyonun vermiş olduğu raporu tetkik etmektedir. Fransız plânı gele cek pazartesi günü Avam Kamarasında ve Lordlar Kamarasında müzakere konusu olacaktır. Başbakan Attlce ile muhalefet ri Cluırchıll bu hususta söz caklardır.
Marsbııll Plânının Yıınanistanda yol inşam projesi
Atina (Uçakla) — Marshall
nının tamamlayıcı para yardımları arasında 3.700.000,000 drah mi Yunanistanda başlanan iki yol projesini tamamlamak için kullanılmıştır. Bu yollardan biri Ar-ta’nın güneyinde, diğeri de Trik-kala’nın kıızeyındedır. Yolların tamamen inşası ve asfaltı için toptan 7,800.000.000 drahmi sar-fedilmiştir.
Bombay’da pamuk yetiştirme tahditler! kaldırıldı
Bombay (Hususi) — Resmen bildirildiğine göre, Bombay Hükümeti pamuk yetiştirme tahditlerini kaldırmıştır. Artık, pamuk yetiştiren çiftçiler, arazilerinin ne kadarını pamuk ekimine ayıracaklarını kendileri tesbit edeceklerdir.
Çek endüstrisindeki
(b fchlklik
Prag (Hususi) — Resmen bildirildiğine göre, Çekoslovak Kabinesinin toplantısında Çckoslovak-yanın ekonomisini değiştirmek ve tekâmül ettirmek için kararlar alınmıştır. Bilhassa ağır sanayi ve makine endüstrisi Üze rinde durulacaktır. Resmî bir demece göre Kabine, bu sene içir, beş senelik ekonomi plânının 1950 senesi için hazırladığı işlerden çok daha yüksek endüstriyel hedefler çizen yeni bir ekonomi plânını tasvip etmiştir.
1950 için hazırlanan bu yeni plân; ağır sanayi, inşaat endüstrisi, ziraat vc ormancılık İşler)
Adana pamuk tarlalarındaki mücadele teşkilâtı genişletildi
Adana, 20 (Hususî) — Adana ve Tarsus bölgelerinde pamuklara ânz olan yeşil kurt günden güne veha-ınetini artırmaktadır. Ziraat mücadele teşkilâtı, bu haşere İle mücadeleye hız vermiş bulunmaktadır.
90 ton daha D.D.T. 11 Gezarol ve 15 adet de ilâç püskürten makine getirtilmiş, bütün ovada ilâçlama faaliyetine geçilmiştir. Tarım Bakanlığının Çukurovaya göndermeyi kararlaştırdığı helikopter hâlen gönderilmemiştir. Muvaffakiyetle ilâçlama işlerinde kullanılan diğer bir uçağın bugünlerde Adanaya aevkedileceği Bakanlıktan bildirilmiştir. Gerçi uça-ğuı bu işlerde istenilen neticeyi tam olarak veremiyeceği, bilhassa bir iki uçağınl bu işe kâfi gelmiyeceği muhakkak olmakla beraber yeşil kurt tahribatının bir felâket halini almasını önlemek için mevcut bütün imkânlardan istifade edileceği tasrih olunmaktadır. Köylülerle, teşkilâtı tanı bir elbirliği
tlmuan, krom, kömür, zift, kurşun, tutya, gümüş, cıva, lüle taşı ve maden! yağlar bulunacaktır. Tıbbi müstahzarlar ve İlâç yapımına ait afyon gibi maddeler de sergide gösterilecektir. Lüle taşı (Eskişehir taşı), fildişi ve zeytin çekirdeğinden mamul teşbihler, Eskişehir taşı ağızlık ve pipolar, müzik âletleri, mangallar, Kütahya çinileri ve tabakaları da diğer eşya arasında teşhir edilecektir. Lokum, marmelât, şeker, helva ve badem ezmesi ile türlü likörler, rakı ve şaraplar da bulunacaktır.
Gıda maddeleri arasında süt tozu, peynir, kuru yemiş, konserve sebze ve balıklar, tuzlu balıklar, yağlı tohumlar ve muhtelif hububat da var* dır.
mücadele halindedir.
Adamada ekmeğin arttırıldı
Adana, 20 (Hususi) — Adanada 20 kuruşa satılan ekmeğin 504 gramdan 642 grama çıkarılmak suretiyle 138 gram arttırıldığını ve böylece bir miktar ucuzluk sağlandığını bildirmiştim. Son bir kararla ekmek 585 grama düşürülmüştür.
gramı
*
Sebze>ve meyva fiyatları
20-6-1950 gününde. Sebze ve
Meyva Halindeki toptan fiyat-
1ar:
Bamya 70-100 kuruş
Patlıcan 100-110 ft
Domates 40- 60 ft
D. biber 80-100 tf
S. bibetr 80-100 M
A. f as itliye 15- 40 M
Ç. ıasuSyc 15- 25 tr
Bakla 25- 35
Kabak 7- 18 • •
Patates 23 • 1
Çilek 40-100 99
Erik 25- 60 9»
Kayısı 37-130 99
Şeftali 60- 90 99
Ağaç çileği 150 99
Vişne 35- 75
Armut 60-120 • •
Karpuz 40-150 99
ile daha yakından meşgul olmaktadır. Bu yeni plân, ağır sanayi nin ve kuvvetli endüstriyel temellerin üzerine kurulmuştur Ağır sanayûde, bütün istihsalin mecmuu 19*19 da olduğundan % 17 daha fazfla olacaktır. Kereste ve kâğıt endüstrisinde de yüksek istihsal hedefleri maktadır.
Hafif endüstride teknik rin imalâtı anttın laca ktır.
ğır endüstrideı ihtiyaç olan insan kuvveti için hafif endüstride çalışan kadınlar» kullanılacaktır
daha umııl-
Aletle-Ve a-
Amerikan heyeti Menderes bölgesinde tetkikler yapıyor İzmir 20 (Huâusî) — Nazilli Pamuk Islah İstasyonundan sonra Menderesler bölgesinde uzun tetkikler yapan ve bütün tarlalarda ve çiftliklerde köylü İle temaslarda bulunan 8 Amerikalı tarım uzmanı bugün Emir Âlem barajında ve Menemen Ovasında çeşitli ziraat işlerin! tetkik etmişlerdir.
Amerikanın olduğu çeşitli rağmen ekser ra sapan gören sebebi üzerinde dilerine, verdikleri ziraat âletlerinin Türkiyenin bu bahisteki ihtiyacının 2 sini kapadığını, daha pek çok âletlere ihtiyaç olduğu İfade edilmiştir. Amerikalılar Manisa ve Balık*» sirde tetkiklerine devam ederek Is-tanbula gideceklerdir.
r
k
1
Türkiyeye vermiş ziraat âletlerine tarlalarda hâlâ ka-Amerikalılar bunun durmuşlardır. Ken-
Cenubi Afrika, altın istihsali artıyor
Johannesburg (Husus!) — Trans-vaal Maden Odasının bildirdiğine göre mayıs ayında altın istihsali
I, 012,599 onz olup, nisan yekûnundan 65,395 onz daha fazladır.
1950 senesinin ilk beş ayında Rand altın madenlerinde 4,859,353 onz altın istihsal edilmiştir. Geçen sene aynı müddet zarfında bu miktar 4,748,158 onz idi. Bu durum, geçen sene mayıs ayında 291,820 bu yıl mayıs ayında ise 307.648 olan Afrika işçi kuvvetinin tekâmülünü göstermektedir.
Bundan sonra, işçi kuvveti rakamlarında, mevsimin icpa ettirdiği düşüklükler kaydedilecektir. Eğer madenler, senenin ger! kalsa kısmında ayda 970,000 onz istihsal e-derlerse, senelik istihsal
II. 650.000 onz olup
144.600,000 sterling olacaktır. Geçen 11,708.000 onz idi ve kıymeti 899,043 sterling idi.
miktan kıymet!
Mersin limanının inşası
Adana 20 (Husus! muhabirimiz bildiriyor) — Zonguldak limanının inşasında kullanılan malzemenin bilâhare Mersine nakledilerek Mersin limanının da inşasına başlanacağı daha evvel derpiş edilmişti. Bu kararın tatbik edilip edilmiyeceğl hakkında şimdilik bir şey söylenemiye-cegi haber alınmıştır.
20/VI/1950 Sah
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLÂT
KAMBİYO
YABANCI BORSALAR
İstanbul Borsası
New-York Borsası
Devlet Tahvilleri
(•)
Kapanış
• e
Londra Borsası
99
Bradford Piyasası
Şirket Hisse Senetleri
I
Ecnebi Tahviller
LEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
E
12b.—
92 —
Kktcn lobumu (Tonu=Storllng)
Bombay .....................
Jvalküta ...................
YV.r fıstığı Hindistan .......
•B
99 istikrazı istikrazı
Puıntık (I(antarı=Talları) Anhmouni Kısa elyaf lı F/G Kurnak Uzun elyaftı F/G
1941 Kalkınma
tiftik de sağlam etmektedir.
ve Tahvilât Borsa-Birinci, İkinci, Ü-
(*) Günündü Bor Had al muamelesi tescil «dllmemlâ tahvilat ve eskuunm ar* ve taleplere goro taayyün eden takribi piyasa'defterleri.
Mımr Kredi Fnnufya 1903 | 172 — |
• e
Levanı lç Ekstra İri
[Kııru Ûzünı Thompson
Keten tohııınu (Buşcli=Dolar) ... Minneapolis ..................
Kolay (Librcai=Scnt) .......
' Lcvha-tenoke (100 libre dolar)
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
Dün de yazdığımız gibi Ticaret Borsacında keten t oh umu üzerine isteklerin arttığı anlaşılmaktadır. Tüccar, yeni mahaul İçin şimdiden bağlantılara girmektedir. Çoktan beri muamele görml-(en yer fıstığı da aranmaktadır. Bu mala karşı dış pazarlardan talepler başlamıştır. Natürcl tip durumunu muhafaza
Kambiyo, Esham sında yüzde 6 faizli,
çüncü tertip Kalkınma Tahvilleri üzerine İş olmuş, fakat fiyatlar ilerleme kaydetmemiştir. AZftn piyasasında ise tekrar bir canlılık başgösterrmştir.
İzmir :
Borsada çekirdeksiz kuru üzüm için bir gün evvel başlayan alâka bugün de aynen devam etmiştir. Bilhassa lngillz-lere teslim edilecek üzümler üzerine az çok alâka gözleri okşamakta idi. Pamuk fiyatları hararetini muhafaza etmektedir. İstek umumidir. Alivre a-vanslt pamuk satışlarının hafta içinde artacağı ümit edilmektedir. Pamufc ya-piyasası sağlamlığım muhafaza etmiş, çekirdek satışları devam etmiştir.
Adana :
Pamuk piyasasında kayda değer bir şey görülmemiştir.
Trabzon :
Tüccar, alivre fındık aatışlariyle meşguldür, hazır mallar üzerine iş olmamıştır.
Açılış Kapanış
1 Sterling 7.90,50 7.91.— •
100 Dolar 280.50 28^».—
100 Fr. Frangı 0,80 0.80
100 İsviçre Fr.... 64,03 64 03
100 Beiç. Fr 5,60 5,60
100 İsveç 54,1250 54.1260
100 Florin 73.6M0 73 Ak 10
100 Liret 034128 0,44128
100 Drahmi ........ 0 01876 0 01876
100 Escoudos 9,7300 9.7390
Altınlar
Bugün Eakl kur
Lira Lira
Külçe Terli Gr. 4.75 (68
Külçe DeguBha. M •
Cumhuriyet .... M» . -
Reıjat 36 —
Hamit
Gulden 31 96 31 60
İngiliz .11 41.—
Fransız kok • a • t
Napol6on III .. — • —
îavlçro 31.— —•
New«Tork*ta : onsu: | 35
Gümüş, Platin
En aşağı En yukarı
Gümüş Gr M»
Plâtin M 10.- ıı.—
Zürich Borsası (Serbest)
23.5.1050 İsviçre Frangı
Durumu En aşağı En yukarı
Türk Lirası ....... 1.05 1 15
Dolar 1 29 1>2 4 3ü 1 /2
Sterling 10 9n 11 05
Fransız Frangı 1 23 1 25
îkrnmlyell tahviller
%5 1933 Ergani .... 1938 ikramiyeli Millî Müdafaa I 1941
1041
1/2
*FeB
%5
Cr5
%4
r-o
*Te6
%6
%6
%6
%6
%7
%7 %7
%7 %7
%7 %7
%7
Domlrvolu IV......
Demiryolu V ......
1919 Ücramlyeli
Diğerleri
Demiryolu VI •••••eş I ................
XI
III essMS
I ....
II ...
I ««••••• I ....
Slvas-Erzurum I ” II.-VII Demiryolu
• •
Müdafaa
1949
1948
Milli Müdafaa
1949 1934
1934
1941
1941
1941 Mili!
• •
se
• ••
I... XX..» LII...
I... n... LU... İV.,.
22.50
20.40
21.10 09.—
99.—
09.25
100.45 ıoo.—
97.40
97.— 100.— 100.—
97.60
21.30
21.35
20.40
21.25
21.05
21.00.
21.75
20 35
21.10
21.45
24.—
22.— 2L— 100.-
100.-
08.—
110.— no.— 101).—
99.— no.— no.—
09.—
08.— 20.30
100.-
21.61
22.—
22.—
21.45
22.-
21.—
21.95
Şirket Tahvilleri
T.C. Ziraat Bankası Anadolu D.Y. Tertip A/B. • • • • •• •’ Çr 60 '• „ Mümea. Senet. 20.75 112 50 22.30 64.— 20.20 111.- 69.— 67.50
T.C. Merkez Bankası
TürkJyo İş Bankası ......
Türk Ticaret Bankası ...w. Arılan Çimento ..........
Şark Değirmencilik ......
Milli Reasürans ........
1110.23
30.—
5.—
15.25
23.25
8.—
120.25
20.50 6 —
16.75
23.50
16.25
İstanbul Ticare t Borsası
Hububatı Buftday yumuşak (Tüc.) BugUn Esld Kapanış
28.— 28.—
Buğday Ofis 29.30 29.30
Arpa yemlik (dökme) ...... 20.10
Mısır sarı (çuvalı) — 18.—
Fasulya tombul — 27.—
Fasulya Çalı sert — 34 —
Kuşyeml — 32.50
Mercimek kırmızı kabuk. — 37.50
Mercimek yeşil — 45.—
Nohut nutürel — 18.—
Tnftlı tohumlar ;
Ayçiçeği tohumu 28.—
I\ctcn tohumu ••• ••••*•>••(•••>• 38.50 36 50
Kendir tohumu 31.—
Susara 66.—
Yer fıstığı kabuklu 82.— 80.—
Kuru Meyvalar »
Fındık (kabuklu sivri) ... — m.—
Fındık (İç tombul) 193.— 193.—
Ceviz (kabuklu) M* 30.—
Ceviz (İç natürel) -e 100.—
Bokuma Ihun Maddeleriı 323.—
Tiftik (ana mal)
Tiftik (Natürel) 320 — 32û.—
Yapak Anadolu (Kırkım) 222.— 215»--■
İlanı dcrUcrı
Sığır salamura (kasap) Ki. 140.— 140.—
Keçi tuzlu kuru kilosu ... 160.—
Koyun hava kurusu kilosu — 185.—
Nebati Tağları
Zeytinyağı (E.E. tcnekell) — 210.—
Susamyagı (Raf. sıra) 200.—
Ayçiçeği (Rafine çıplak) 125.— 100.—
Fındık vnğı (Çürük) İUU.—
İzmir Ticaret Borsası
Bugün Son Kapapuş
üzüm çoklrdcksiz No.O 50.— 52.—
İncir A serisi No. 8.... 55.— 55.—
° B eerlsl No. 108 12.— 42.—
Pamuk Akala I 215.— 215.—
Pamuk Akala H İM).— 180.—
Pamuk Akala LU 160.— 160.—
Pamuk yerli ISO.— 180.—
Pamuk yağı (rafine) — 110.— 110.—
Pamuk çekirdeği 12.5 11.5
Adana Ticaret Borsası i
Pamuk Akala 1 190.— 190.— [
Pamuk Akala II .MM« 180.—
Pamuk Akala III — 150.—
Pamuk yeril I
Pamuk yerli İL ......
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK a) %50 randımanlı kabuklu tombul 81.— 85.—
b) îç sıra kontroUÜ 178.— ISO.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak 30.—
Buğday sert — 31.-
•••»« ■ • •• •••«•• • • • •••••
Buğday (BuşeU^Scnt)
Sert Kış mahsulü No. 2
Kırmızı " M No. 2
Panıuk Mlddllng (Ubresl=Sent) Temmuz • •••••«W
Ekim • •• • •••••••••••••• • »(•••••••••»«••»« Aralık .........................
Tiftik (Llbrcfll=Sent)
’l'cJcöas No. 1
Fındık (Llbresl=Sent) Kabuklu yerli iri ort.cı
İthal mal) •Wf ••**««** »o iç ithal malı (Dbrcsl=Sönt) .......
çekirdeksiz seçme ...
Dtln Eski kur 1
268.— II
— 251.- 1
'83.41 32.66 32.53 33.60 I 32.85 32.84
22.— 22.50 I
22.50 21.-
86.- 36.- J
44.— 40.- I
111/4 11 U4 I
3.23 3.85 I
77.25 78.— ,
7.80 7.30
65.— 65.- I
63.50 63.-
64.— 64 3/4
Tiftik (yİ mal (Librc3İ=Flyat) * 34.—Nom
- Sıra malı — 30.— ••
TUp Anadolu ° ** 20/21 20/21 °
Trakya 18/21 18/21 ”
İskenderiye Borsası
*
21 Haziran 1950
Y E N f İSTANBUL
Harman Mevsimi Geldi
SAYISI ÇİFTÇİLERE
*
■
Akşam Erkek Sanat Okulu
Müdürlüğünden
nusunuz!
1 — Erkek Teknik öğretim Okulları yatılı öğrencileri İçi a
3500 lira tasarlanan bedel üzerinden yeril pamuk ipliğinden ya-
pılmış, düz renklerde 10 -10,5 ve 11 numaralardan olmak üzerj
4000 çift çorap açık eksiltme suretiyle satın alınacaktır.
2 — Bu işe ait şartname ve nümuneler Tophanede 347
numarada okulun bürosunda iş saatleri İçinde görülebilir.
olup, bu para okul idaresin-
3 — Teminat parası 263 lira
Okullar Saymanlığı veznesine
len alınacak bir yazı ile Yüksek
yatırılacaktır.
4 — İsteklilerin 1950 yılına
ait Ticaret Odası belgesiyle
>uni[aıjınem
ve yatırılan teminat parasının makbuziyle birlikte 5 temmuz
1950 çarşamba günü saat 15 de Tophanede 347 numarada okul
BLAUPUNK
(8020)
binasında toplanacak komisyona baş vurmaları.
tadnoûatı dineniniz
ODUN ALINACAK
Türkiye Kızılay Derneği
GALATA^ KARAKÖY PALAS
1
ETIBANK
2
SERMAYESİ: 150.000.000 T.L
3
Bu reklâm kuleleri
4
İstanbulda da
hesap meselesi
Basit bir
KURAR, BANKA İŞLERİ YAPAR.
kurulmaya
İl Daimî Komisyon
Miiesseseleri:
başlamıştır
I
A
Yakında Taksim
Başkan1 _.üaan
İSTANBUL
aylık YENİ
Ereğli Kömürleri işletmesi
90 kupon
Meydanında
v
• j
Hemşire Okulu Müdürlüğünden:
amit ( i»
İSİİJAD SERVEN. « ŞERİKLERİ Kom._Şü
— Okulumuzun 1950 -1951 ders yılı için ihtiyacı bulunan 350 (üç yüz elli) çeki kesilmiş gürgen odunu, okulda teslim. pazarlıkla alınacaktır.
— Pazarlık 29 haziran perşembe günü saat 11 de Aksaray Haseki caddesindeki Okul binasında toplanacak korniş-
yon önünde yapılacaktır.
— İsteklilerin söylenen gün ve saatte % 7,5 geçici teminat ile birlikte Komisyona müracaatleri ilân olunur.
— Okul İdaresi ihaleyi yapıp, yapmamakta serbesttir.
MADEN İŞLETİR, BÖLGE ELEKTRİK SANTRALLARI
• • •
•• •
i
0
I I
ı
1
%
i
(
*
Her sene umulmaz yenilikleriyle ev kadınlarım
hayrette
bırakmaktadır.
Lüks, Sağlam, Ekonomik ve Kullanışlı
SAHİBİNİN SESİ
VAHRAM GESAR ve ORTAKLARI
İstiklâl caddesi:
302 Beyoğlu - Tel: 44934
»
I
• • •
&
I f
• • • “I (
ı r
I ı
t
f I
I l
f ı
» »
> I
:
I I
:•(
••••
■>
• •
i
'AMERIKADAN
Hususi suretle getirtilen
Dünyanın en saf en meşhur
Nane esansı ile hazırlanmış
RADYOLİN
Ağızda fevkalâde köpürül hoş rayihalı bir serinlik bırakır, en ekonomik ve
en
i
• • •
• • • • • • • •
lal
> I
) I
I I
I I
J 4
A
>
.‘.V.
i
* A ,
•:(
I 4
I I
I I
:(:v:
$
M
:■
&
I I
I »
l »
ı • - .
I I
•••.
• •
55!
I •
ı t
.. .•
t I
» I
» I
ı
o
I I
• 4
ı t t I
I 4
$
&
I I
I I
•(
> 4
U
*
I 4 . •
• * • • •
t I
1 • •:
I .
• 1
• • • • •
♦
Bir Senelik Emeğinizin Mahsulünü Tophyacağınız
_ v
■ 4
> i
V
I (
I
ı • ı
Garp Linyitleri İşletmesi Şark Kromları İşletmesi
Divriği Demir Madenleri İşletmesi
Ergani Bakır İşletmesi
Keçiborlu Kükürtleri İşletmesi
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi
Teşebbüsleri
Ağaçlı Linyitleri işletmesi
MurgııJ Bakır İşletmesi
Bolkardağ - Keban Kurşun Madenleri
Turhal Antimuan Madeni
Sarıyer Hidroelektrik Santralı
Hem siz kazanırsınız, hem memleket kazanır.
İstanbulluların
karşısına çıkacak
ve
e n
güzel
reklâmları
gösterecektir.
T
Ramazan Hediyesi
İlk, orta ve lise talebele-rinden sınıf geçenlere aileleri tarafından en güzel hediye olmak üzere
Hilmi Kitabevinin
Neşrettiği yeni harflerle KUR'ANI KERİM verilmektedir. Hor ta-
"EL KUR'AN"
rafı yaldız cild içinde hediyesi 4 liradır.
■
• • • •
• •••••
diş macunudur
it
A
*
j ı
A A
'I I
1 I
J I
• ( I I
I 4
■I I
I »
b i
♦
I 4
♦
I 4
I (
I I
■ >
••
> •
I »
• 4
• L -
• •
► '
I (
ı ı
I I
I I
•
I t _
• • 4
•y-
o %%%%%%•.
I
4
• • •
• 4
• •
%•
•
• • • • • •
• 9
♦
* 4
I 1
•:
t
» (
) I
I l
4
»
» I
" • I
» 4
i »
I 4
>4
» 4
I 1
> I
ı
I *
• • • • • >••••• ■
t ♦ • t • • • • ’
• •
• • • lS' • •
» •
I
• •
••
Ş
:•
Mahsulünüzü tarlada en kısa zamanda
TANE KIRMzVDAN - SAPTA TANE KAÇIRMADAN En ucuz, şekilde biçip dögnıek için traktörle çekilir.
i
BÜTÜN DÜNYACA TANINMIŞ
ÇOK TESİRLİ KAPLICALAR
i
i
İYİ BAKILMIŞ TARHLAR
KİBAR BİR HAYAT
•;ı
4
Makinelerinden istifade için acele ediniz
(AY ÇİÇEĞİ BİÇİP DÖGEN TERTİBATLISI DA VARDIR)
Marshall Yardım gereğince
ödemede kolaylık gösterilir
ÇEŞİTLİ TRAKTÖRLER - MİBZERLER
PULLUKLAR
DÎSKAROLAR -
TIRM IKLAR
KÜLTİVATÖRLER - ÇAPA - ÇAYIR ve OT PRESE MAKtNE-
LERİ GELMİŞ ve SATIŞA BAŞLANMIŞTIR.
John Deere ve Caterpillar fabrikalarının
Türkiye umu
mî mümessili:
ol
■:
İthalat ve İhracat t. a. o.
Telgraf : ÇÜKÜRTAŞ
Şubeleri: ADANA, Hava Meydanı — İSTANBUL: Tepebaşı.
Acentaları: ANKARA — İZMİR — ANTALYA — KONYA — EREGLİ (Konya) -İSKENDERUN — İÇEL (Tarsus) — ESKİŞEHİR — POLATLI
Acen talik teşkilâtımız olmıyan yerlerde Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Şube ve Ajanslarına müracaatla istenilen malûmat alınabilir.
Bir taş ile üç kuş vurmak
15 temmuzdan itibaren gazetemizi takip ediniz
BLUE Gillette blades
90 kupon
P
a r i s ’ t e
Londra’
Lozan’da
Gillette
Bir GILLETTE Traş mokmosındo Movi
GILLETTE
bıçoğını
dünyanın en
kullandığınızda.
mükemmel sisteminden
istifade etmiş olursunuz GUI El î E
Traş mokıno ve bıçaklorı, bin diğer»
için yopılmışlır Değeri biraz yuksd
olabilir, fakal ^ha uzun müddet
dayanır.
Paris’te
Londra’da
Lozan’da
İstanbul’da
Ankara’da
Tahsil
8000 lira
1 — Amasya merkezinde yapılacak olan 68533 lira 63 kuruş keşif bedeli Plevne İlkokulunun ikinci kısım inşaatı kapalı zarf
usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — İhale 27.6.1950 salı günü saat 15 te 11 Daimi Komisyo-
nunda yapılacaktır.
3 — Keşif, özel ve fenni şartname, genel eksiltme şartna-
mesi, sözleşme projesi vesalr evrak İl Daimi Komisyonda ve
yındırlık Müdürlüğünde görülebilir.
4 — İsteklilerin câri seneye ait ticaret ve sanayi odası
Ba-
bel-
ya-
gesl (4676) lira 68 kuruş geçici teminat makbuzu ve bu işi pacak durumda olduklarına dair vilâyetten alacakları yeterlik belgesini teklif mektuplarına raptetmeleri esastır.
5 — Yeterlik belgesi almak için bir defada (elli bin) liralık resmi bir bina yapmış veya denetlemiş olması lâzımdır. Böyle bir vesikası olan istekliler ihaleden Uç gün evvel 11 Makamına müracaatla eksiltmeye girmek Üzere yeterlik belgesi İstiyecek-
lerdlr.
6 — Kapalı ve mühürlü zarflar imza mukabilinde ihale saatinden bir saat evveline kadar komisyona verilir. Postada ge-
cikmc kabul edilmez.
Comments (0)