21 Mayıs 1950
Pazar

p
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone : Türkiye için seneliği 32, altı sylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.

Dış politika

O

*




Dünya huzurunda
bizim seçimler
r *
c


* .
11


aao.
I KOtOphane») [ SİYASİ İKTİSADİ
« A
A jA
MÜSTAKtL GÜNLÜK GAZETE
Tesis öden : HABİB EDİB-TÖREHAN
*1
F %
1
I


t
¥
3
(


»

Sayı 172
10 kuru;
11Anlar : 6 ncı tayfada santimetresi 2 liradır, İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.



*


4
Telefon : 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul

*
* •


hayranlıkla kar-

7r
F J





Br-
- F
*
»t
4
si
M
K
*s

f
,3
»t
Y
t
z
*
0 I
1

t
>


1)
¥
w

i

J





4
• •
• e

1



0
z.
*


i-
\1


t
Demokrat Parti Meclis Grupumın dün Aııkarada yaptığı toplantıdan umumi bir görünüş
sa-yo-in-
şftz
1 950 senesi içinde yapılan seçimler arasında, en çok alâka çeken ve en büyük hayret ve
şılanan, bizimki olmuştur Günlerce dünyanın en mühim gazeteleri, bunun tahlilini yaparak» hâdiseyi beynelmilel ölçüsünde değerlendirmeğe çalışmışla rdn.
Onlar nasıl bizimle böyle bu kadar yakından alâkadar oldularsa, biz de şimdi, onların bu alâkalarını tahrik etmiş olan sebepler üzerinde durmalıyız. Ki. hareketimizin beynelmilel şümul ve ehemmiyetini, biz de anlamış olalım.
Dışarıdaki dostlarımızın tahlillerine göre, Türk milleti bir kere, otoriter bir rejimden demokratik bir rejime. kansız ve sadece rey kuvvetiyle geçilebileceğini göstermiştir. Kabul etmek lâzımdır ki. yabancı matbuatın bu müşahedesi, tamamiyle yerin-dedir. çünkü dünya tarihi, demokrasilerin diktatörler eline geçtiğini kaç kere kaydetmiştir amma, her ne sebeple olursa olsun, elinde diktator-yal salâhiyetler bulunduran bir tek parti rejiminin yahut partisiz bir ^nutlakivet rejiminin, hiç kimsenin burnu kanamadan, seçmenlerin % S0 in üstünde bir iştiraki ile ve dece rey pusulalarının konuşması luneten demokratik bir idareye kılâp ettiğin! görmemiştir.
Neden acaba bizim vakamız
ve müstesna bir vakadır? Yabancı dostlarımız, bu sualin doğru cevabını bulmuşlardır. Diyorlar ki, Türkiye bunu }rapabilmiştir. çünkü 26 seneden beri sürüp gelen Kemalist inkılâbın, temel mânası gibi asıl gaye ve hedefi de bu idi. Yani, demokratik idarenin bir tek hamlede yerine oturtularak mükemmel bir cihaz ve makine gibi işlemesini hem temsil hem de temin etmiş olan 14 mayıs seçimleri: Sivas ve Erzurum Kongrelerinde kurulan: dünya ölçüsündeki felsefesini “Milli Misak” da ifade etmiş ve dünya ile insanlığa karşı olan taahhütlerim de Lausanne barışında ilân etmiş bulunan Cumhuriyet Tür-k ' nnin. sadece, üst katıdır. Öyle Jr. tikamet bu olunca, netice, başka tmr olamazdı.
Şu halde, 26 sene içinde, evvelâ, ’biı milletin siyasi istiklâli temin edilmiş; arkasından iktisadi ve mali ir. klâlinin temellen atılmış; buna muvazi olarak dm. mezhep, ırk ve iyet farkları kaldırılarak vatan-..djjjls.r arasında kat i hukuk müsa-
’• temin edilmiş, daha doğrusu nfnel asnn başlangıcına kadar ilahilen bir Ortaçağ tasfiye edil-), ondan sonra da, dört sene gibi . -a bir müddet zarfında demokrata jimin bütün cephe boyunca tat-.ıtına geçilmiştir.
Yabancı müşahitler, işte bu sebep-i(*. 11 mayıs seçimlerini, doğrudan doğruya Atatürk’ün eseri sayıyorlar. Bu. gerçekten böyledir. Aksi takdirde, en yakın arkadaşlarından biri olan muhterem Celâl Bayar, C.H P. den ayrılarak muhalefete geçmez ve öteki arkadaşı yani tnönü de, kurulacak olan demokratik idarenin bedelini, Atatürkün kendi eliyle kurduğu partiyi ödettirmezdı.
Yabancı müşahitleri alâkadar eden İkinci nokta, kendi zaviyelerinden, en ehemmiyetli olanıdır. Vaka, onlar İçin, şöyledir:
Birinci Cihan Harbine kadar, demokrasi fikri, dünyanın ancak ileri pıemleketlerinde revaç bulabilmişti. Hattâ Almanya ve Avusturya imparatorluklarında, tam inkişafını kay-dademerniş bulunuyordu. Harbin neticesi, mağlûplara, bu fikri kabul et-liveeek gibi göründü. Fakat bu. çok sürmedi. İki harp arasında, faşist, nasyonal sosyalist ve bolşevik idareleri yolundan, sağlı sollu modern mutlakiyet idareleri kuruldu.
İkinci Cihan Harbinden sonra, demokratik fikir bir muvaffakiyet merhalesi daha kaydetti. Ancak dünya bakımından, bu da nâtamaındı. Çünkü Franko İspanyası, dayandı, buna Tito Yugoslavyası iltihak etti Ve bunların başında da. Sovyet totalitarizmi kendini demokratik dünyadan, demir bir perde ile ayırdı.
İşte tam bu esnada. Türk inkılâbının kendini tamamladığı haberi geldi. Türkiyenin demokratik bir memleket olup olmadığı 14 mayıs 1950 ye kadar hir münakaşa mevzuu olabilirdi. Fakat bu tarihten itibaren. Türkiyenin misali, mevcut tek parti yahut mutlakiyet rejimlerini ilzam etmeğe yarıyan en kuvvetli debidir. Bir Sovyet Rusya, bir Yugoslavya yahut bir Ispanya, artık birer demokrasi olduklarım iddia edip antl-deınokra-tik hareket edemezler Rejimlerinin devamlı sayılacak bir muhtevaları varsa, “kavıl“ ile “fiil” birbirini tut-1 malıdır.
Türkiye misalinde, bu olarak tatbik edilmiş 1 ı Halk trbalcaları ile demek ki, gerçek yanı
tanıyan bir demokrasiye derhal intibak edecek gibi hır terbiye verilmiştir. 2ı Rejimin yedi-ernini durumunda bulunan en yüksek şahsiyet yani “şef, kendisi iktidardan düşme pahasına,, seçim makinesini kurmuş, bunu İşletmiş ve neticesine iniştir..
Şu halde, büyük Avrupa bizim 14 mayıs seçimlerimiz
de eğer ehemmiyetle duruyorsa, bu, bizi ötekilerine, bir örnek gibi gösterebildiği içindir.
Türkiye 14 mayıs seçimleri He dünyada ve dünya tarihinde kazandığı itibarı, milyonlar aarfetmek pahasına dahi olsa, herhangi bir 'propaganda He elde edemezdi.
Burhan Belge
w
kaide, celi bulunuyor: vatandaşa, hürriyetleri
katlan-
basını, üzerin-
[ YENİ İSTANBUL’UN
I KUPONU
olmak arzusunda
Dün neşrettikleri tebliğle Amerika ve İngiltere, Rusyaya bir ihtarda
bulunmak istiyorlar
S

Cumhurbaşkanlığı için aday seçti

Londra 20 A A. «Reuterl — Buradaki siyasi çevreler Ortadoğunun güvenliğine karşı duyulan alâkanın devam ettiği yolunda yapılmış olan Ingiliz ve Amerikan demeçlerini, İngiliz ve Amerikan Hükümetlerinin Rusyaya yaptığı tazyikin yenilenmemesi için ikaz etmek gayesini güden dikkatle hazırlanmış siyasi bir hareket olarak telâkki etmektedirler.
Burada sanıldığına göre bu demeçler Yunan, İran ve Türk Hükümetlerine ve Sovyetler Birliğhıe Atlantik camiasının İnkişafının bir nevi “Atlantik infiratçılığı,, mânasına gelmediğini açıklamak için yapılmıştır.
Mamafih Kuzey Atlantik Konseyi, Londrada yaptığı toplantıda yeni ü-yeler kabul ederek andlaşmanin faaliyet sahasını genişletmeyi kararlaştırmamışım Batılı devletlerin Atlantik bölgesinin dışına çıkarak hem askeri hem de iktisadi mesuliyetle-
İranın du-demeçler neşrettlk-eksik hal-
rini arttırmamayı düşündüklerine şüphe yoktur.
Amerikanın Fransaya Çin Hindinde yardım yapması gibi kararları İngiltere ve Amerikanın, Asyanın komünist olmayan bölgeleri ile alâkadar olduğunu göstermektedir.
Yunanistan, Türkiye ve rumlan hakkında resmi yayınlanması. Bakanların iert kararlar zincirindeki
ka.vı tamamlamıştır. Yakın ve Orta-doğuya yardım edilmesi hakkındaki Trurnan doktrininin yenilenmesi müsait zamanda yapılmıştır.
F’ilhakika Kuzey Atlantik paktının üyesi olmak ümidiyle Türkiyenin vaziyetin ne merkezde olduğunu anlamaya açhştığı hesaba katılmaktadır. Bundan başka Sovyet Husyenin Iran üzerindeki tazyiki de nazarı itibara alınmaktadır. Filhakika Rıısya İranı Sovyet hududu yakınlarında petrol arayarak Sovyetlerln güvenliğini tehlikeye düşürmekle itham etmiştir.
Amerikada bir
infilâk oldu
«T„ mayınlan, Amboy şehrinin üzerine yağmaya başladı
South Amboy (New Jereey)
— South Amboy rıhtımında ve infilâk maddeleri ile yiiklü olan dört mavna dün infilâk etmiş, bir çok kimseler Ölmüş ve takriben 300 kişi
20 lAP.» bulunan
Amerikada beşinci kol plânlı çalışıyor
Şehir sulan zehirlenecek, resmi binalar tahrif» olunacakmış
VVıiBhington, 20 A A. rUnltPd Press' Bugün açıklandığına göre hükümetteki cinsi sapıklar hakkında tahkikat yapmakla olan ayan üyeleri Rusya ile bir harp çıktığı takdirde başkentin imhası için hazırlanmış hakiki olduğunu sandıkları bir plân meydana çıkarmışlardır, Bir kitap kalınlığında olan bu imha plânı ana hükümet dairelerinin bombalanması, âmme hizmetlerinin imhası ve şehir suyunun zehirlenmesi İçin etraflı talimatı ihtiva etmektedir. Bu plânın gayeşı hüküm» ıı ve bilhassa kongreyi, askeri müesseseleri ve Dışişleri Bakanlığını felce uğratmaktır. Plân, Cumhuriyetçi ayan üyesi Kenneth Wherry ve demokrat ayan üyesi Li«-ter Hlll tarafından incelenmiştir Polis plânın hakiki olduğuna kanidir
ya ra lan m ıştır.
İO.UOO kişilik nüfusu olan South Amboy’da ıNew-York’un 30 mil gü-neyindedir) fevkalâde hal İlân edilmiştir.
Pennsylvaniu demiryolunun Kartlan körfezinde bulunan doklarında şiddetli bir yangın başlamıştır
Şehrin hemen hemen bütün binalarının camları kırılmıştır.
Dolıı gibi “T” mavini yağmuru
New-York, 20 (YİRŞ) — South Amboy rıhtımında vuku bulan infilâk neticesinde şehrin üzerine âdeta “yağan" kara mayınlan şehir sakinlerinin hayalını tehlikeye düşürmektedir Meselâ altı katlı bir binanın damı üzerinde bir “T” mayını bulunmuştur
Hoparlörle mücehhez polis otomobilleri ve radyo, halkı devamlı surette İkaz etmekte, hattâ batı mahallerde sokağa çıkma yasağı tatbik olunmaktadır.
Tahminlere göre, Pakistana gönderilmek üzere hazırlanan cephane ve mayınları havi, bir gemide infilâk olmuştur Bunun neticesi infilâk etmemiş *'T” mayınları etrafa sıçrayan çamur gibi şehrin üzerine yağmıştır.
Toplantıya iştirak eden 376 milletvekilinden 345 i Demokrat Parti Lideri leh nde oy verdi
B.M.M. Başkanlığına R. Koraltan aday gösterildi
D.P. Başkanı dünkü toplantıda

Eskişehirde ikinci bir felâket mi başlıyor

Porsuk ve Kargın dereleri ve evleri su basmaya
Sungurlu da
Eskişehir. 20 t A. A.) — 8on yağan yağmurlar Porsuk ve Kargın derelerini tekrar kabartmış, su şehir içinde tabii seviyesini aşarak evlerin bodrumlarına girmeye başlamıştır.
Geçenkl seylâha sebep olan Sarı-su’du henüz bir kabarma yoktur. Ayrıca Eğriöz deresi de taşmış» sular Keskin ve SÖgütözü köyleri arazisini İstilâ etmiştir. Porsuk suyu Eskişc-
KAVAK
YELLERİ
' Yakında
Bahar ve Çiçek Bayramı dün aalûllı rrkeıı saatlerden itibaren GÜihane tarhında kutlanmaya haşlnnııst >r, (’ok ıılâluı toplayan bayram bugün dr davan» edecektir. RcHııılnılz çiçek arab.ıia. ıııııı geçişini göstermektedir, lazibi İkinci »uykımızdadır
Yeni Anadolunun romanıdır
YENİ ISTANBUL’da
tekrar taştı başladı
altında
sular
hir ovasına da yayılmaktadır. Sungurlu da anlar altında
Sungurlu, 20 lA.A.) — 10 mayıs «ant 18 sıralarında ilçe civarına yağan şiddetli yağmur vo dolu neticesinde bağ ve bahçeler önemli surette hasara uğramış, Digi ve Buakozü derelerinden gelen sel bıızı kenar evleri basmışsa da insanca zayiat olmamış, 15 kadar hayvan sele kapılmıştır,
Aynı şekilde hasar gördüğü tahmin edilen bazı köylerden henüz haber yoktur.
Ankara 20 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — D.P. Parti Grupu bugün Büyük Millet Meclisi salonunda saat 15 ten 21 e kadar 6 saat devam eden bir toplantıdan sonra Cumhurbaşkanlığına Celâl Bayar’ı seçmiştir.
Meclise iştirak eden 376 milletvekilinden 345 i Celâl Bayar, mütebakisi de Halil Özyörük ve Fuat Köprülü lehinde oylarını kullanmışlardır.
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 274 oyla Refik Koraltan seçilmiştir. Bunda Halil Özyörük 50 ve Fuat Hulûs! Demircili de ancak 11 rey alabilmişlerdir.
Başkan vekilliklerine Hulûsi Köy-men. Sıtkı Yirçalı, kâtipliklere dc Haşan Polatkan, Ümran Nazif Yi-ğiter, Füruzan Tekil. Muzaffer Kur-banoğlu, İdareci üyeliklere de Ihsan Şerif özgen. Kâmil Gündeş seçilmişlerdir.
Grup, önümüzdeki salı günü tekrar toplanarak Meclis Grupu Başka-nını seçecektir.
Ankara, 20 «Hususi muhabirimiz bildiriyor) - D.P. Meclis Grupunun bugünkü toplantısı He hükümet merkezinde seçimlerden sonra siyasi faaliyet tekrar başlamıştır. Celâl Boyarın başkanlık ettiği bu toplantıya D.P Milletvekillerinden 376 sı İştirak etmiştir. D.P. Genel Başkanı D.P nln kazandığı zaferi ve serbest seçimle İktidara gelen D.P. ye düşen vazifeleri kınaca belirttikten sonra Cumhurbaşkanlığı İçin aday seçileceğini bildirmiş ve bu münasebetle bir önerge verilmiş olduğunu söylemiştir.
Celâl Bayar üyelerin oylarını kullanırken bu önergedeki teklifle mukayyet olmadıklarını bilhassa tasrih etmiştir.
Bir kısım milletvekillerinin İmzasını taşıyan vo Celâl Boyarın aday ?• çllmeslni istiyon bu önerge bütün salonda alkışlarla karşılanmış v. müteakiben gizli oyla seçime geçilmiştir Neticede 376 üyeden 345 inin verdikleri oylarla Celâl Bayar D.P. nin Cumhurbaşkanı odayı seçilmiş ve bu netice sürekli alkışlarla karşılanmıştır.
D.P. Meclis Grupu bugün toplantıya başladığı saatten itibaren Meclisin önünde toplanan kalabalık bir grup milletvekillerinin gelişlerini alâka ile takip man Celal lı bir 21.30
kendisinin Cumhurbaşkanı adayı seçilmiş olduğu daha önce duyulduğu için Ankara Palasın önünde birikmiş olan halk sevgi tezahürlerinde bulunmuştur.
Celal Bayat'ın Cumhurbaşkanlığı a-daylığına seçilmesi üzerine D.P. Genel Başkanlığından fiilen çekilmesi icap etmektedir Her ne kadar Celâl Bayar Ankarada bulunmadığı zaman Başka nvekilini dalma Fuat Köprülü ifa etmişse (le D. P büyük kongresi yeni bir Genel Başkan seçinceye kadar D P. Genel İdare Kurulunun muvakkaten vazife görecek yeni bir Başkanvekill seçmesi mümkün görülmektedir. Başkanvekllllfcine Fuat Köprülünün tâyini münasip gö rüldüğü gibi Kabinede vazife almadığı takdirde Feyzi Lûtfi Karoosmanoğ-iunun getirilmesini muhtemel görenler de vardır.
Pazartesi
Ankara 20
bildiriyor)
etmiş ve kendilerini zaman za-h ara retle alkışlamıştın Meclise Boyarla /\dnan Menderes kapa jeep’lo gelmişlerdir. Bayar saat da Meclisten ayrıldığı zaman
Hükümetin devri
münasebetiyle
r ıT..
Giinaltay, bir beyanname yayınladı
Ankara, 20 (A.A.) — Bugün Başbakan Şemseddin Güııoltay. hükümeti Demokrat Partiye devir münasebetiyle, aşağıdaki beyannameyi neşre finiştir:
Üzerimizdeki ağır vazifeyi vicdan huzuriyle 9 uncu Büyük Millet Meclisine devrederken memleketin iç huzur ve saadetinin, dış emniyet ve İtibarının devamı temennilcrinü tekrarlamayı önde gelen kutsi bir vazife saymaktayım.
Ekseriyet partilerinin tahakkümüne müsait olan Anayasamızda demokrasi rejimini sağlam temeller üzerinde tutacak, hürriyetin ve milli inkılâpları korunmasını, devlet nizamının masuniyetini emniyet altına a-lacak esasları sağlayan tadilleri (emin, memleket İşlerinin dürüstçe tedvirini, gelişme faaliyetinin hızını kaybetmemesini murakabe, milli ruhu söndürmek amacını güden cereyanlarla mücadele ve Atatürk’ün e-ınaneti olan tarihi partimizin, o-nun ölmez mefkûresl etrafında yeni bir hayatiyetle toplanarak yeni görevlerini başarmasına çalışmak yolunda vntunı vazifeme sarsılmaz bir azim ve l-manla devanı edeceğimi vatandaşlarıma ve beni seçmek suretiyle bu
memur eden muhterem hemşe-rilerlme arzeder. İş başında bulunduğum müddetçe vatandaşlarımın gösterdikleri yüksek teveccüh ve mânevi müzaherete sonsuz minnet ve şükranlarımı sunmakla ebedi bir şeref duyarını.
aziz vekil hizmete
Ç
Demokratların bir teklifi
Muhalefetten de bir Meclis Başkan vekili, iki kâtip ve bir idareci üye teklif edilmesi istendi
Ankara, 20 ı Hususi mtıhnbi-ıinılz bildiriyor ı D.P. Cumhuriyet Halk Partisine müracaat ederek B.M.M. ne bir reis vekili, iki kâtip, bir idareci üye teklif etmelerini istemiştir
C H P. Meclis Grupu da yakında toplanarak bu talep karşısında verilecek cevap hakkında bir karar alacaktır


giiııkü toplantıda
( Hususi muhabirimiz Haber aldığımıza göre Cumhurbaşkanı ismet İnönü Meclisin pazartesi günkü toplantısında hazır bulunnııyacaktır. Buna sebep Cunv hurbuşkanlığı vazifesinin yeni başkan seçilinceye kadar devam etmesi ve Cumhurbaşkanı sıfatiyle Meclis Içti-rnaına iştirakine imkân olmayışıdır Bu itibarla ismet tnonü seçimi müteakip Meclise gelecek ve yeni Başkam tebrik edecektir.
General Vandenberg’in mühim bir demeci
“Amerikanın hava kuvveti harbe 3 ay dayanabilir" Detroit, 20 (APl — Birleşik Amerika Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı General Hoyt S. Vandenberg. dün. A-merikan hnvu kuvvetlerinin, tamamen harici bir harbe bir kaç aydan fazla devam edemiyocek bir şekilde zayıf olduklarını belirtmiştir.
General, çok hafif kayıplar ile dahi, ilk hat uçaklarının bir kaç ay zarfında tamamen kullanılmış olacağını ileri sürmüştür. General, şimdiki halde hava sanayiinin, bir harp kayıplarını karşılayabilecek durumda olmadığını kaydetmiştir.
Washington, 20 A A. (Reuter) — Temsilciler Meclisi Tahsisat. Komitesi süratli harp uçaklarım ve donlzaltı-larıı karşı silâhları inkişaf ettirmek I-çin tuhsisat verilmesini dün tavsiye etmiştir
Bu hususlar Temsilciler Meclisine verilen 625.-193.694 dolarlık bir kanun tasarısında derpiş edilmektechr
Temsilciler Meclisinin gelecek hafta bu hususta bir karar vermesi beklenmektedir.
21 Mayıs 19H0
Snvfa 2
T L N I ÎSIANHUL —
TETKİKLER I
Yeni İktidar partisinin politika faaliyeti
Yoıon : M. Nermi

S E IIIII II A İt EBLEHİ
Bugün nüfus sayımı tecrübesi yapılacak
HEMOKRAT rartinln Anayasa gevreğince, henüz kurulmuş bir hükümeti olmadığı halde, bizim, burada. politika faaliyetinden bahsedişimizi konusuz bulanlar olabilir. Fakat her parti tam mAnasiyle bir politika teşkilâtı olduğu için yurdun ıç ve dış politika dâva lanmia belli başlı görüşleri vardır ve yeni hükümet kuruldu, ğu zaman da aynı görüşlerin bütün idare faaliyetini ayarlaması tabiidir.
Seçimlerden hayret verici bu zaferle çıkan her muhalefet partisi, dünyanın her yerinde, her ülkesinde devrim yapmış bir kudret şeklinde mütalâa olunur. Çünkü, muhalif bir genel politika tezinin zaferi, hiç olmazsa» eski hükümet tezlerinin t erke d ilişi mânasına gelir. Bunun devlet ve millet hayatında temelli bir değişiklik ifade ettiğini anlamak güç değildir.
Devlet ve millet hayatı, daha önceki yüzyıllarda bile, yüksek hudut duvarlariyie çevrili bir dirlik halinde kalamamış ve bunun normal bir neticesi olarak uzak ve yakın ülkelerle tamamlıyıcı menfaat kaynaşmaları, politika temasları, karşılıklı ilgiler meydana gelmiştir. Halbuki içinde yaşadığımız çağ, şimdiye değin bilLn-meyen bir ölçüde, milletleri birbirine yaklaştırmış, hattâ azçok cepheleş-tirmiştir. Onun için yalnız bir milleti ilgilendirir gibi görünen büyük bir politika hâdisesinin tesir sahası, hakikatte, çok geniştir. Memleketimizdeki son geçim neticelerine politika dünyasının verdiği ehemmiyetse bunu apaçık göstermektedir.
Seçimlerle dile gelen çok .cuvvetll halk temayülleri, umumiyetle, iç ve dış politikadaki tesirleri bakımından münakaşa, olunabilir. Biliyoruz ki» buhranlar içinde çırpman bir İç politika. dış politika dâvaları için, güvenilir bir destek sayılamaz. İçerde kuvvetli olmadan dışarıdan kuvvetli olmanın imkânı yoktur. OsmanlI Sultanı Mustafa İÜ. kuvvetli olmanın sırrını yalnız falcılardan, müneccimlerden öğrenebileceğini sanmış ve Prusya Kıralı Büyük Frecie-rikten. imparatorluk için üç müneccim istemişti. Frederik. üç müneccim yerine sultana üç nasihat göndermişti. Bu nasihatlerden en ehemmiyetlisi şudur: Kuvvetli hır maliye politikası.. Doğrusunu isterseniz, bizim maliye politikamız, teferruatı istisna edersek. o zamandan beri hemen hemen değişmemiştir. îç politika buhranlarımızın bu politika ile ne kadar sımsıkı ilgili olduğunu burada ayrıca belirtmeye lüzum bile yoktur.
Yurdumuzla bir çok iktisat ve politika münasebetlerine girişmiş ülkelerin. yem politika durumumuza karşı gösterdikleri derin ilgiyi yersiz bulmamak lâzımdır. Biz de dost ve müttefik ülkelerde yapılan geçimlere karşı aynı derin ilgiyi her zaman göstermişizdir. Karşılıklı menfaatlerin karşılıklı ilgiler uyandırması kadar tabii bir şey düşünülemeı. Hele bizde olduğu gibi, seçimlerin neticesi, devrim »ayılacak bir ölçüde, temelli bir değişiklik İfade ederse., hu durumu bütün genişliği ve neticeleriyle tartmak isabetini gösteren D P. şahsiyetleri. hükümet teşekkülünü beklemeksizin. yurt içinde olduğu gihi hudutlarımızın dışarısında d* fikirleri aydınlatmak faaliyetine girişmiş olmakla, tam yerinde ve tam zamanında ehemmiyetli bir iş yapmışlardır. Fuat Köprülünün Frence Preas*e verdiği demeç, ülke-dışında yapılması muhtemel yanlış tefsirleri önliye-cek bir aydınlıktadır. D.P. ye göre dış politikamız, artık millet in malı olmuştur. Seçim propagandası sıralarında ileriye sürülen bu politika tezini. Türk Milleti, belirttiği iradenin bütün genişliğiyle desteklemiştir. Artık dostlarımız, müttefiklerimiz, hükümlerini verebilirler: Tlirkler, sözlerinin eridirler.
Dış politikamızdaki bu anlayış ve görüş aydınlığı aynı zamanda iç politikamızın karanlık kalmış köşelerine de yayılmaya başlamıştır. D.P. Genel Merkezinden gelen haberlere göre, dünyadaki bütün ekonomik dirilişin başlangıç noktası ve temeli sayılan şahsi teşebbüse geniş sahalar ayrılacak, köy kalkınmasına gereken ehemmiyet verilecek vc masraflar kısaltılarak mütevazin hir maliye sistemi kurulacaktır. Bundan Oa anlaşılıyor ki. yeni iktidar partisi, sağlam bir maliye politikasının bütün devlet hayatındaki büyük rolünü tesadüflerin elinden kurtararak milli imkânlarımıza göre düşünmeli kararını vermiştir. Realist bir maliye politikası için de bundan başka verimli bir başlangıç noktası yoktur Yeni bir gelir kaynağı yaratmadan yapılan masraflar, devlet ekonomisi bakımından, en tehlikeli israflardan başka bir şey değildir. Gelir kaynağı yaratmak ise. vergileri kabartmakla değil, yurdun ekonomik kudretini artırmakla mümkündür. Onun için bu gibi büyük devlet ve millet dâvalarına temas eden demeçlerin, haberlerin, hele böyle zamanlarda, büyük bir ehemmiyeti vardır. 1
Fetih ve Şişlinin bazı sokaklarında yapılacak olan deneme sırasında herkes sokağa çıkabilecektir
ÖnümüKîeki ekim ayında yapılacak ulan genel nüfus sayımı haııriıklan Ueriemektcdir. Sayım İşlerini idare etmek üzere faaliyete geçirilen sayım komitesi çalışmalarına başlamıştır.
1950 sayımı için hazırlanan sual kâğıdı bundan Önceki sayımlardaki gihi nüfusumu» hakkında ferdi malûmat toplamaktan ibaret olmayıp, ev balkının durumu, nUfuaumuBun şuaya* ve ekonomik bünyesini belirtecek mahiyette sıraya konacaktır.
Bu itibarla bugün lstanbulda bir deneme sayımı yapılacaktır. Deneme, şehrimizin hayal »eviyesi değişik dört semtinde ufak mahiyette olacaktır. Amerikadan gelen iki mütehassıs da bu tatbikatla meşgul olacaktır.
Denemede, hiç kimse evlerinden dışarıya çıkmamaya icbar edilmiyecek-tir.
Bugün saat sekizden İtibaren deneme yapılacak olan sokaklardan üçü Fatihte, biri Şişlidedir. Bu sokaklardaki evlerde oturanlar memurlara cevap vereceklerdir.
Bahar ve çiçek bayramı büyük bir alâka topladı
GÜLHANE PARKINDA YAPILAN BAYRAMA BİNLERCE İSTANBULLU İŞTİRAK Eni. BAYRAM BUGÜN DE DEVAM EDECEK VE HER SENE TEKRARLANACAK
7 ve 8 mayıs günlerinde yapılması kararlaştırıldığı halde havaların yağ. murlu gitmesi dolayısıyla tehir edilen Bahar ve Çiçek Bayramı dün başlamıştır.
Bayram yeri olarak seçilen QÜI-hane Parkı sabahın erken saatlerinden itibaren görülmemiş bir kalabalıkla dolmuş bulunuyordu.
Alaya İştirak edecek teşekküller, saat 12 den itibaren Gülhane eski Askeri Müzesi önünde toplanmaya başlamışlardı. Saat 15 te Vali ve Belediye Reisi Fahreddln Kerim Oökay yanında Belediye Reis Muavini olduğu halde Gtllhane Parkına gelmiştir. Parkın muhtelif yerlerinde hazırlanmış olan eğlence yerleri Valinin kısa bir hitabesinden sonra faaliyete geçmiştir. Çiftetelli oynayan köçeklerden orta oyununa kadar her şey mevcuttu.
Askeri Müze önünden kalkan çiçeklerle donatılmış arabalar Sultanahmet. meydanı ve Alemdar caddesini dolaştıktan sonra Farkın ana
Yarın Amerikadan şehrimize
mühim bir heyet geliyor
Türkiyenin İktisadî kalkınması için C. H. P. tarafından bu heyet âzalarından birisine hazırlatılan plânın, D. P. tarafından nasıl karşılanacağı merak ediliyor
Yarın» hususî bir Amerikan uçağı İle şehrimize çok mllhim bir Amerh kan heyeti gelecektir. 5 kişiden müteşekkil olan bu heyet arasında Amerikanın en büyük maliyecisi Mr. VVinthrop Aldrich bulunmaktadır. Mr. Aldrich Truman'ın dış memleketlere yapılacak kredi ve plasmanlar komitesi başkamdir ve memleketimize Merkez Bankasının davetlisi olarak gelmektedir.
Heyet arasında bulunan diğer mü-lim bir şahsiyet de Mr. Barker‘dir. Hatırlardadır ki. Mr. Barker geçen sene memleketimize gelmiş olan Milletlerarası banka heyeti mülehassıs-
larındandı ve Türkiyede muhtelif tetkikler yaparak bankanın ne gibi iktisadi teşekküllere plasman yapabileceğini teabit etmişti. Diğeı taraftan önemli olan cihet şudur ki, C H P. hükümeti iktidarda iken Mr. Bar-ker’e Türkiyenin iktisadi kalkınmasını sağlayacak bir plân yapmasını istemişti. Mr. Barker hazırlıyacağı plânı bu seferki gelişinde yapacaktı. Şimdi iktidara geçmiş olan D.P. nln bu plânı kabul edip etmlyeceği merakla beklenmektedir.
kelenizde yapılacak turistik seferler
Karşılıklı talebe temasları yapılacak
Bale
Okulu Ankaraya nakledilecek dört sene kadar evvel Ye-Pansiyonlu ilkokulda »di-
Bundan
llköydeki
niş olan Bale Akademisi Ankaraya nakledilerek Devlet Konservatuarına ^ağlanacaktır.
Bu maksatla şehrimize gelen îngll-^re Kırallyet Tiyatrosu menaupla-- indan ve Türk Bale Okulunun kurucusu Misis Nlnette de Valois bir iki gün zarfında Ankaraya giderek nakil işleriyle meşgul olacaktır,
Yeni

Neşriyat
Ü L YOLU
Tahsin Berkand
romanları fazla
Diin Amerikan Kır. Kolejinde ve Robert Kolrj’du ananevi senelik merasim yapılarak kıral ve kırullve seçilmiştir. Kib Kolejinde kırallçelik pâyeni Solmaz Ba.ıer’e, Rolleri KoleJ'dn de kimilik pâyosl Enver Fıırtıın’a verilmiştir.
Reamimta kırahçeyi yine dün seçilen prensesler aniMiııda göstermektedir.
G 0 N Muazzez
Memleketimizde
ağbet gören romancımız Muazzez
Tahsin öerkand'ın fevkalâde sürükleyici ve tatlı llslûbiyle hazırladığı bir ışkın romanıdır.
Dr. Faik Yargıcı hasta
İstanbul Sosyal Yardım ve Sağlık Müdürü Dr. Faik Yargıcı birkaç günden beri hasta buhınmakladıı, Kendisini tedavi eden doktorlar bu hastalığın yorgunluktan mütevellit olduğunu beyan etmişlerdir. Hernşeriler tarafından çok sevilen Dr. Faik Yargıcıya âcil şifalar dileriz.
Karcdenize ilâve şilep seferleri yapılıyor
Karadeniz iskelelerinde yük birikmesine meydan vermemek ve Istan-buldan Karadenlze gönderilecek malları daha süratle ulaştırmak maksa-diyle Denizyolları tarafından ilâve şilep postalan yapılmasına karar verilmiştir.
KAPTAN H A T T E R AS Jule* Verne
J. Verne'lrı bütün eserleri g‘01 fevkalâde sürükleyici, heyecan verici Kuzey Kutbuna alt seyahat romanlarından biridir. Çocuklarımıza tavsiye edebileceğimiz bu roman Ferid Namık Hansoy tarafından lisanımıza çevrilmiştir.
Bu iki eser de İnkılâp Kitabevi tarafından satışa çıkarılmıştır.
Stockholm Teknoloji Enstitüsü talebelerinin tetkikleri
Şehrlmlse gelmiş bulunan Stockholm Teknoloji Enatitüatl aon »ınıt talebeleri, bu akgam Tekn aile Talebe Birliği Lokaline Biteklerle tanışacaklar ve muhtelif meseleler »zerinde Gaklardır, Yarın Teknik Üniversiteyi ve bilâhare Ayasofya ve Topkapı Sarayı mtlzelerlnt gezeceklerdir. Akşam ise Ankaraya hareket ederek oradaki mühendislik ve mimarlık e-aerlerlnl tetkik edeceklerdir, Ankara-da, kafile başkanı olan profeaöı tarafından Ulaştırma ve Trafik mevzuunda bir konferans verilecektir. Bu vahatlerde İsveçlilere münhasıran ılverslteli mihmandarlar refakat leceklerdlr.
lik Üniver-ıde üniver-onlarla konuğa-
şeti -e*
“Yeniler Grupu,, resim sergisi açıldı
Dün Taksimde Fransız Konsoloslumu binasındaki salonda yeni bir resim sergisi açılmıştır. HYenlleı Grupu” ismi altında bir araya gelerek, her sene bir veya iki sergi açan genç ve değerli ressamların, bu son sergide de takdir ve alâka tüplayaoakları şüphesizdir.
Sergide yedi ressama ait 80 tablo .eşhir ediliyor, İştirak eden ressamlar; Ferruh Başağa, Nuri İyem. Turgut Atalay. Fuat İzer, Kemal İncesu. Pindoris Platonldis ve Dimitro Mo-noyudis-dir. Sergi 5 haziran tarihine kadar her gün 10-19 arasında açık bulunacaktır.
caddesini boydan boya katetmişler-dir.
Bundan sonra Vali halkın arasına katılarak bütün eğlence yerlerini gezmeğe başlamıştır. Bu sırada halkın tezahüratı son haddi bulmuş ve bilhassa çocuklar tarafından muhasara edilen Oökay zaman zaman durarak halkla beraber resimler çektir, mlştir. Kalabalığın arasında kendisine güçlükle yol bulan Vali ve Belediye Relai bir aralık köçek ekipl-nln oyunlarını da seyretmiştir. Bu sıralarda Parkta adım atacak yer kalmamıştı .
Bütün buraları yaya olarak dolaştıktan sonra Vali ve Belediye Reisi Parkın dışında otomobiline bininciye kadar sık sık alkışlanmış ve İhtisaslarını bir arkadaşımıza şöyle anlatmıştır:
H— Bugüne kadar hiç bir şey beklemeden halk İçin çalıştım. Bugün hemşerilerimin bana karşı gösterdikleri sıcak tezahüratı bu çalışmalarımın mükâfatı olarak telâkki ediyor ve hayatımın en mesut gününü yaşıyorum.”
Dün akşam saat 8 e kadar devam eden eğlenceler bugün saat 20 de sona erecek ve bu müddet zarfında Denizyolları Galatadaki rıhtım iskelesiyle Saraybuınu arasında daimi vapur İşletecektir.
Ord. Prof Dr. Kessler
Üniversitemizden ayrılıyor
İktiHHt Fakültesi Ord. profesörlerinden Dr. G. Kessler, üniversitelerimizden ayrılarak Gottlngen Üniversitesine gitmiştir, Senelerce iktisat Faktllteaınin Sosyal Siyaset kürsüsünü idare eden, içtimaiyat Enstitüsünü kurarak bu enstitünün yıllarca direktörlüğünü yapan ve memlekete binlerce talebe yetiştiren Prof. Kesslerin kürsüsünden ayrılması umumi bir teessür uyandırmıştır. Kesattı-, Got-Lingen Üniversitesindeki tedrisatına bir sömestr devanı ettikten sonra memleketimize dönecek ve burada tekrar bir sömestr ders yaptıktan sonra devamlı olarak yeni kürsüsüne avdet edecektir.
Prof. Dr. G. Kessler'in üniversitemizdeki kürsüsünü Prof, Dr. Ziyaed-dln Fahri Fındıkoglu ile Dod, Dr. Orhan Tuna ve Dr. Ekmel Zaui) dolduracaklardır.
Gemilerde fazla yolcu taşınmıyacak
Devlet Denizyolları idaresi muhte-ıf hatlarda işleyen vapurlara istiap maddinden fazla yolcu alınmaması hususunda kati emir vermiştir. Bu itibarla alacağı muayyen yolcu miktarını tamamlayan vapurlara, mazeretini ileri süren yolcular bile alınmayacaktır
Denizyollarının satılığa çıkardığı gemiler
Devlet Denizyolları. GUlcemal, Söğütlü, Kemal vapurlarından sonra. Şııle» Doğan ve Akbaş gemilerini de satılığa çıkarmıştır. Gemiler en fazla flat veren firmaya verilecek •hraçlarına müsaade edilecektir»
ve
Kabalaştılar Günü
Kabataş Lisesinin mezun veya mensup olanlar 28 mayıs pazar günü saat 11 de okulda bir eğlence tertip etmişlerdir. Ayrıca dernek; misafirlere konser, yemek ve yaşlı öğretmenlerle İftihara geçenlere hediye verecektir. Dâvetlyeler okul, Beyoğlu Rebııl Ecaahanesl ve Galata Baylan pasta salonunda tevzi edilmektedir.
Amerikan Ekspres Kumpanyası 48 askeri radyo ile reklâma başlıyor
Amerikan Ekspres Kumpanyasının Devlet Denizyolları İle müştereken hazırlamakta olduğu turistik seferler müspet bir safhaya girmiştir. Bu seyahatlere ait biletlerin sözü geçen kumpanyanın Batı Almanyada Amerikan İşgal bölgesinde bulunan Frankfurt şehrindeki bilet »atış merkezi. Almanyadaki dlğor 48 acentesi İle Avrupa ve Amerlkada mevcut 480 satış şubesinde satılmalarına yakında başlanacaktır.
Bu turistik seferlere iştirak edecek yolcuların ekserisini Almanyadaki A-nıerlkan İşgal kuvvetlerinin alvil ve askeri mensuplan teşkil etmektedir.
Kntvazlyerleri yapacak olan 15 temmuz ve 5 ağustosta Cenevedcn hareket edecek Tarsus vupuru Pire. İstanbul. İzmir, Rodos ve Giride ağrıyarak Cerıeveye dönecektir. Gelecek olan turistlerin ekserisi Amerikalı olmakla beraber îsviçreden de daha şimdiden çok talep vardır, isviçreli. Fransız. Alman ve îngllizlerden mürekkep bir çok turist de bulunacağı tahmin edilmektedir.
Tarsusun yapacağı turistik seferlere alt afişlerin Amerikan Ekspresin Paristekl merkezi tarafından bastırılmasına başlandığı gibi Batı Almanya raki 18 Amerikan askeri radyosu tarafından günde 3 defa yayınlanmasına karar verilmiştir.
• •
Ürdünlü talebeler memleketimize gelecekler, gençlerimiz de Cezayir ve Afganistan'a gidecekler
Millî Türk Talebe Federasyonunun (lış memleketlerden talebe mübadelesi hususunda yaptığı temaslar müspet neticeler vermeğe başlamıştır.
Şarki Urdünden bir yüksek tahsil talebe grupunun memleketimize gelmeleri her iki dost memlekette memnuniyetle kabul edilmiştir.
Diğer taraftan Federasyon Cezayir-den aldığı bir daveti kabul etmiştir İmtihanlardan sonra Cezaylre bir talebe grupu gönderilecektir.
Ayncn Afganistan sinin nazikâne daveti Türk talebe grııpıınun ziyareti memnuniyetle ve gereken programın
hazırlanmasına başlanmıştır.
Üniversite-100 kişilik bir bu memleketi kabul edilmiş Federasyonca
• •
Üsküdar İlçesindeki lise birincilerine mükâfat veriliyor
DUn saat 16 da Kandilli, Çamlıca Kız [.ideleriyle Üsküdar Kıı Ortaokulu birincilerine Üsküdar Halke-vinde merasimle mükâfat dağıtılmıştın-, ' , .............. ”
Yarın saat şa Lisesi sınıf dahilinde saat Kız Lisesi ve rincilerine ınükAfalları Üsküdar Hal» kevinde törenle dağıtılacaktı^
16 da Haydarpa-birincilerine mektep
17.30 da. Erenköy Sen Josef Koleji bi*
Üniversitede imtihanlar haziran İptidasında başlıyor İstanbul Üniversitesinde dersler mayısın 27 sinde kesilecek ve imtihanlara haziranın 1 inden 30 una kadar devam edilecektir. Askerlik kampları temmuz ayında’başlıyacak-tır.
Robert Kolej Spor Bayramı bugün yapılacak
Amenkan Robert Kolej öğrencilerinin her yıl yaptıkları “Fıeld day„ spor bayramı dün Bebekteki mektebin spor sahasında kutlanmıştır.
“Bandırma" İlk 4«ferlnl pazartesi günü yapacak
Denizyollarının Marmara hattı için yaptırdığı gemilerden birincisi olan Bandırma vapuru birinci seferini yarın Bandırmaya yapacaktı^ 8.15 de Galata rıhtımından kalkacaJı oln gemi 12 de Bandırmaya varacak ve akşama 20 de îstanbula dönmüş bulunacaktır.
Soğanlı köyünde kalkınma bayramı
Soğanlı köyünün mûtat (kalkınma bayramı) bugün Soğanlı Köyünü Gü. zelleştirme Derneği ile İstanbul Ü-niversltesl T.B. tarafından müştere-spor bayramı dün Bebekteki mektebin spor sahasında kutlanmıştır.
Avrupa ve Dünya Federasyonu Cemiyeti’nin kongresi yapıldı
Prof Dr. Ahmet Ali Özeken’in cemiyetin bir “müzaheret komitesi,, kurması hususundaki teklifi alâka ile karşılandı
Avrupa ve Dünya Fedeıasyonu Fikrini Yayma Cemiyetinin İkinci u-mumi kongresi yapılmıştır.
Nizamnamesinin 3 üncü maddesinde gayesi “insanların ve milletlerin hakikî ve devamlı bir sulh, emniyet, hürriyet, adalet ve refah içinde yaşamaları için insanlık camiasının bir Dünya Federasyonu halinde birleşmesi ve teşkilâtlanması zaruri olduğu fikrini yaymak ve benimsemektir.,, şeklinde izah edilen cemiyetin umumî toplantısında bir yıllık çalışma raporu okunarak tasvip edilmiş ve yeni idare heyeti seçimi yapılmıştır.
Toplantıda söz alan İktisat Fakültesi profesörlerinden doktor Ahmet Ali özeken. Cemiyetin bir müzaheret komitesi kurmasını teklif etmiş ve muhtelif sahalarda çalışan zevatın müzaheretinin teminini istemiştir. Teklif umumi heyet tarafından çok büyük bir alâka ile karşılanmış ve derhal bu komite teşkil edilerek, bu işle A. Adnan A (livar, Hamdullah Suphi Tanrıöver. Prof Dr. Ahmet Alı Özeken vazıfelendlrilmlşlerdır.^
Cihad Babanla, Ahmet Ali Özeken toplantıda bir de “gençlik komitesi,, teşekkülünü istemişler, bu teklifleri de umumi heyetçe kabul edilmiştir.
Neticede yeni idare heyetine; Prof.
Nihat Reşat Belger, Cihad Baban, Prof. Dr. Ahmet Ali özeken. Prof. Dr, Refil Şükrü Suvla, Ord. Prof. Dr. Crozat» Ahmet Emin Yalman, Safiye Hüseyin Elbl. Dr. Kemal Tosun, Mustafa Şimşekli, Neriman Somer. Osman Acar seçilmişlerdir.
siyasî İktisadî
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi;
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LtMİTED ŞİRKETİ
MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER
Bu sayıda yazı İşlerini fiilen idare eden: Baeİd ÖGET
GnşefenıUe gönderilecek M-lûnııım yanların doğadan doğruya Ywa İşleri Müdürlü-ğiuıe pandtHbnesi İdilindir. Baaıldığı yer ;
yenî İstanbul, matbaaci-LIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
Ahmet Hamdi Tanpınar
Sahnenin Dışındakiler
- 74 -
Bir ara Sabiha ile Muhtarın ayrıldıklarını şöylemek iatedim. Fakat bu kadar tatlı bir hülyayı bozmaya kıyamadım, Zaten »öylesem beyhude olacağını biliyordum. Benden çok kuvvetliler işi tecrübe etmişlerdi.
Bir ara çok mühim bir şeyi unutmuş gibi durdu. Sonra da vestiyere bıraktığı gazetelerini getirtti. Ve bana, şirketin o günkü gazetelerde çıkan ilânım okuttu, Her şey nizamı dahilinde İdi. Kudret Bey kanuna çok uygun olarak dolandırılmıştı.
Kederimden, hıraınıdan ne yapacağımı bilmiyordum. Biı inhanın emniyetiyle bu derecede oynamak beni çileden çıkarıyordu.
Biz yemeğin ortacında İken kapı açıldı. Nuri Adil, yanında solgun bir delikanlı İle İçeriye gir* dİ. Bizden çok uzakta bir maaaya oturdular. Biraz aonra Uıwu Hazan Bey geldi. Onların maau-sına gitti. Yavaş sesle aralarında konuşmaya başladılar. Onların gelmeai düşüncemin istikametini degiotirdl.
yemeğimiz bitince ben Kudret Beyden İzin alarak Haşan Beyin aofraaına uğradım. Niyetim Paşanın işlerini konuşmak için bir randevu Iste-366
mekti. Fakat daha söyler aöylemez:
— Hacet yok, burada şimdi konuşuruz! diye-rek arkadaşlarından İzin aldı.
Ayn bir masaya çekildik.
— Ben sarrafla konuştum, her şeyi hallettim, dedi. Satılacak eaham, Pendikteki arazi, hepsi satıldı. Borçlar ödendi. Paşanın şimdi yirmi yedi bin lirası varl Ev aatılmıyacak. isterseniz, ya kendisi, yahut siz sarrafa uğrayıp kontrol edin!
Kendisine bunun lüzumsuz olduğunu, Paşanın mali işleriyle alâkam olmadığını söyleyerek teşekkür ettim. Sonra işi Süleyman Beye çevirdim.
— Bana merak oldu, sîzdeki bu kâğıt nedir? dedim.
İlkönce yüzü çok bozuldu, Biraz evvel bana o kadar iltifatla muamele eden, her sözünü gülümseyerek söyliyen adam sanki o değildi. Fakat kendisini çabuk toparladı. Onun da gözlerinde Muhtarın bakışlarında iki saat evvel seyrettiğim ışığa benzer bir parıltı gördüm,
— Bu, dedi, sizi hiç alâkadar etmez! Fakat müsterih olmanız için söylıycylm. Benden ne 8a-blhaya. ne du babasına fenalık beklemeyin. Daha ziyade Süleyman Beyin üzerinde bir baalcı bulunmasını, bunu kendisinin de bilmesi için yaptım.
Mesele anlaşılıyordu. Süleyman Bey sade Muhtarın değil, Hüsnü Beyin de elinde idi. *
O zaman kendisine Süleyman Beyin Muhtarın evindeki vazıyetini anlattım, bana:
— Her şey düzelecektir... Göreceksiniz! dedi, Ayrılmadan evvel de İnce bir hesap kûğıdly-le zarf içinde bir çek verdi.
— Nama muharrerdir, aybetmekten korkmayın! Paşa İşlerinin çabuk olmasını ister. Bunu kendisine bu akşam verirseniz minnettar o-367
turum. Ben bir İlci giln Reyoğluna geçıniyece-ğlm.
Kudret Beyden ayrıldıktan sonda Nâsır Paşaya gittim. Haşan Beyden öğrendiklerimi anlattım. Vc çeki verdim. Paşa beni hiç görmediğim şekilde dostça karşıladı. Hesap pualaamı çok dikkatle tetkik etti. Sarrafına iki defa üst üste telefon ettikten sonra:
* •
— Her şey yolunda, teşekkür ederim! dedi. Giderken de, evin en aziz dostu olduğğunuı, sık sık uğramanı: söyledi,
Bu sözlerin nıâııaeını ertesi sabah anladım. Daha saat onda uşağı bana bir mektupla bir paket getirdi. Paşa mektubunda, bütün İşlerin halledildiğine göre artık kâtibe ihtiyaç: Icalmadığmı, zaten bildiğim gibi yakında seyahate çıkacağını, maaşımla beraber, bir iki küçük hediye gönderdiğini, onları kalnıl edersem çok mesut olacağım »söylüyordu. Hediyelerden biri çok ince bir duvar halısı idi. Öbürü de mektupta Paşanın Frenklerlrı “İ4ipl«dazur|„ adını verdiklerim söylediği lâcivert taştan oyulmuş küçük bir Mısıı mumyası idi. İkisi de çok kıymetli şeylerdi. Mektubun sonunda şu cümle vardı; ^Bugünlerde sizi ben çağırtmadan eve gelmemenizi rica ederim. Gideceğim zaman veda için kendim rica edeceğim. Gittikten sonra da, aramızda karar verdiğimiz gibi ev size emanettir. Kızım, kâtip bey hızı unutmasın,, diyor.
Bu mektubun daha ziyade bani korumak için yazıldığını çok sonra arıladım. Yazık ki o zaman ne Paşaya yardım edebilirdim, ne de bu tarzda yol verilmeden duyduğum kırgınlık yüzünden kendisinden af dileyebilirdim. Çünkü paşayı hakikaten sevmeye başlamıştım. Onun benden bu kadar kolayca vazgeçmesi beni rahatsız etmişti.
368
Bütün bu izzeti nefis dâvaları halıyı yatağımın başı ucuna asmama ve lâcivert taşından muammalı gülüştü Mısır heykelciğini odamın eıı görünecek yerine koymama mâni olmadı. Bu iki hediye hâlâ (idamdadır. Yazık kı, lâcivert taşlı biblo ortasından kırıktır. Busofalos daha ük haftasında bu kazayı yaptı.
Sablhamn Muhtardan ayrılmış olması beni Ümitle, onu bir türlü ele geçirememekten doğan azap arasında bırakmıştı. Bana geleceğini vadet-tlği halde gelmemesi garibime gidiyordu. Nerede olduğunu da bilmiyordum. Sakine Hanım, ondan her bahsettikçe ^akrabasından birinde kalıyor!,, diyordu. Fakat bu akraba kimdi? Burasım söylemiyordu. Yalnız İki defa Sakine Hanıma, birkaç defa da Leylâya uğrğamıştı. Bütün bunlar Kudret Beyle beraber sık sık ziyaret ettiğimiz bu iki evde bulunduğumuz »umanlara bir türlü rastlamıyordu. ı
Kudret Bey, Sabiha ile Muhtarın ayrılmalarına ciddi nazanyle bakınıyor, Muhtardan matbaa İşine dair aldığı kısa haberlerin sevinciyle geçiniyordu. Sabihadan her bahsedişimde: “Onlar birbirlerini seviyorlar, aldırma!,, diye söze başlıyor, ve hemen arkasından sözü gazeteye naklediyordu, Ocak ayı içinde Muhtar onu. makinelerin A (manyaya ısmarlanmasındaki faydaya İyiden İyiye inandırdığı için adamcağız sabırla bekliyordu. Yine o günlerde mum fabrikasının, Kapaliçarşının Nuntosmaniyc kapısında çorap satan İhtiyar bir Güreli Yahudisine devredildiği#-ni, çamaşırhaneyi de akrabasından hırının satın aldığım haber aldık. Böyleco Muhtar bütün işlerim tasfiye etmiş, ortadan çekilmişti. Neden sonra, hor ikisinin de şu veya bu şekilde, elinde tuttuğu İnsanlar olduğunu öğrenebildim. Böyle-ce Muhtar, hiçbir şeyi bırakmış olmuyordu. Şu-369
rası da var ki bu iki adamın İkisi de ticaret zekâsına sahip çıktılar, ve zamanla genişlettiler. Muhtarın ölümünden sonra, birisinin çamaşırhanesi çorap fabrikası oldu ve birdenbire ticaretini o kadar genişletti kı, bugün üç oğlu İstanbulda ayrı ayrı müessese sahibi olduğu gibi Amerlkada da mühim işleri vardı.
Bu gürcü yahudişi ile o zamanlar sık sık gittiğimiz İkbal kıraathanesinde konuşurduk. Halinden şikâyet etmez, ne servetinden, ne de yokluğundan bahsederdi. O zamanlar fakirden, fukaradan bahsedince:
— Fakır, şeytandır, der, zenginin de. Allah olduğunu söylerdi. Senelerden sonra rgstgelıp de gerek (iğııllarımn. gerek Icendisımn servetinden bahsedince, yine aynı cevapları, sadece iki haddi yer değiştirmiş olarak dinledim. Bana evvelâ:
— Zengin Allahtır, dedi. Ben.
— Ama, zengin, fakir insanlar da var! deyince: •
- Fakir şeytandır, cevabım verdi. Fakat onda değişmiyen sade bu cevaplar değildi. Bir milyon servetine rağmen yaşayış şekil - e kıyafeti de değişmedi. Hep elinde işportası, kahvelere girip çıkan, karda, yağmurda çarşının kapısında çorap, kibrit ve sigara, ayakkabı bağları satan adam olarak kaldı. Son gördüğüm zaman burç çorbasi.vle votkasını aynı sadolikle içiyordu. Muhtarın, mum fabrikasının idaresini bıraktığı adam ise, devlet parasiyle şahsi teşebbüsü birleştirdiği içm olacak, şimdilik bize mahsus tek kazanç şekli olun yol müteahhitliğine girdi Fakat ustasından epeyce ders almıştı. Muhtarın metadlarıııdan hiç birini terkrtmeden kazandı, üstelik. Muhtarın şahalyetindeki ölçüsüalük onda bulunmadığı İçin her yaptığını kanuna uydurarak yaptı. (/>' (Hfnl ra>
370



A
•Jtp •4ü|öllUdBX JU1F04 )j5d» OpU^BO TUXO |J “BpTlPKl babm ûa z.fuop 'b.i«m uuMIJa(u •V MIHLIM uıq 08 apui40tJ|qa& 80([taq IH3pujsoSıoq UBMlJBUjy uiubâubuiiv
•4tı9nu[tdBX opupu -o Uju^CpuuH X ««ıuoqx ıu8)nuıox -taq poiM|(4|q uBMPaıuy iMBpRdniAy ap Xo|3op[ r uqop yasjutOH HbsmPâ uumiJBiuv ’)|5a8 i$î))a M«4pfc| ujuyon -su ubhMBUiv ujq ZZ uaıuaq uaıuag ’4|)&|iup d|M«} 4UtXnqn« M08MnX uapa «Buıa; yananım MlJ^ı -inuı urpnq upuoıu uupauısng oa ||U|| •4ag aajo|U|q uo |U|UI8O4 pboa uw|uq» •UBgısn.ı m«jb|O “HnXnq ua poq uup -UIUBLUBZ 40|1|Hm UBpUlJBJB) |.ld|l|qBfc -rpu ubuiiv °a uB[tdBX apu|(49g a[X|« -iXü(op nun» 49i)PAAnx t|q«||8 uiul’m -yaıuy — (4O)nogı yy 03 ullJdg qdü Tuısaı ıpafi apuıpag jaMsp
ıpMuaıutf 000 ZZ
• •
*4H9|Uiap “ziA’nuıutdiüO ou|u|iu -0) )9X|Uau opoAi.ıoç 4tq Ma&MpX )BM«J •pşap uıUEt«z|q apaX|A0b i^bbe., upuıs -BtuânuoM n^npto öıuıdBÂ opu,)aX|uı -0Q 4O[pMn4îa Ö0M8J UB(0 IUX8(M &OM») U]U|fi|)4Rd JBMBZBjvqnK ’lUU^nno
'Jf)9pU)0 BA8(| ÖX|P “4opo dBOJ z|tuauıta mPBBi odgmmiP |Uî?aoa[|qB|») -BM 1(»BU M84U[O ||IU|JOA OA OpUMBb BU uutffBUiuB[dnxS pCBUBS 4|q ö|uo8 jvpuM nq >fBB«inq )nonA spadnaAy ‘uıuo.ıa; ’UIMBjnMO uopo 8B(B)ntu m«4«1(> "uıtpB 4|q iyi®B) OA nıoX|uıuxaqa moooi -iqoXnuo |q4Bq Jiq noupbp., |UgnM(n IMBpunrnsnM 3(9ttunfiaiJ|q apu[|Bq (nM j|q |uuanX8UB6 Mf|B5 oa 4putOM zıw -UBig oa ubuiiv uiuiubmbs zısûıug
•4n§nuyn -oq |U|3t))o dBoj m«iuBI1^4em ü(znMM«^ -O) JBpBM UUtSEtUltfcBIUB U|U|Jj03aX|Ul -40» druoB 4BJ8Z U8punq u|uaja)||»u) luîuBtd ut,uuuıunq3S )jaqog iuumwQ -tag’ Z18U8JJ ‘unp nıqojnq3 uoibuia\ — ((IV> 03 *(BXboMsy »4noqu|p3 i|mu|o ûpa£|AO«
Ma«MUX (aıuvid (nnunqog„
•4i)ft|uıap âluın40X -lUEUj au|So3d||qappa o|rz| u|u|?nu|» -498 nEq-n»op ‘MBJBtnjnM pJdpM -HM (dAAd Xb ön unpunq 'uın4oXıuBU| bu -nuınznı utUEUiftnuoM 4jq naX[AOS mbs -MnX upı xbui)8|uu |unouj8q8A ugoK -IZRA aunauınnüH Bitong )oXaos uoX -|jo)so8 M^^n iq4uq naupön oa npxn)
4oXi)tuvP* raw«|pop uunwq piAvq pquB3S0X (>4nq)JV |JO|>II »Jpoqjo 4nqtouı unqıO uııı^np Xppıg
IMvpmfyMUV
-)nun juıiBRoaj ujupjRH UBqi3 pu|MJ ozıq populfcopp uponapop qttag ’ oa nM«d MD^BDV.» ‘UBMBQtag jm^S *4f)9|UJ -)4|pq BqEp 4|q nunıunzpi (vuıu|idvX 4a|auı6njox ipApas Mos^nA up| pauı -ppa j84B)4aq u|?nuı«4oB jM^puibUJü nŞop-ıiBq •aoafl unp mqo4nqo uo)suia\ — (dV) 03 *(BXÖ0M9p Sjnoqu|pa
4V48M 0U|89Ul||pa 4qb
-UBS (9AA9 UBpUl48|UlXuX U|J0p)0ZB3 lliuyuuı upp n|iunx 4B|uiîMBg ıuuu •WA — (JO)oobi V V 03 ’uoSâüs
JIISUBS uuisuq VpurEl£}0!.\
joAıpa |nqe)| HeJel° 'lŞeq bjjbİ iu Hıu«|i ueuınq9$(i ‘ueqeq^eq ı^sj

J
jısnw apuısauıSnjoB
I . ....
nBop-ıpa 'Hiıpjnıp
•fiıuqjnaq ıu|Ş|p40A )9Âpuuıaqa aj>a4 -Op OU 0U|80fO4d ZISUB4d UJUt)dUIÜ>l “OH BMuaıuy *pjaP3J$dU jsnsnq ’sp ubuio4x uBM$«g 4dX«qiN -4tpB)>fBuıuBno>[ nunznjou oa ujmP^ uı5| ujuıo) jüîMUin$ı zq|3uj nq pŞ -P)a nzjB unounjHOH *nsoÂpB4 bmm -aurv i(P« «J*aS uıtreMPOurv,, ’-HPaP -ut)bbubm tSlppâ unrvı P(«nft Buoq opflSip 6ıua3 u]ua4d)i|3uj *uıö| isbui -)o i[UBtaq U]uaCo4d nq *ap ;auuon
•jq)iîuujpuq nunuınz -01 xquoui)o OTBp oa bid(I |Xo4a)H£uy aUlB0fO4d UBUirV - ZlSUBJjJ *>[040490 -upâ 48ij8X9(a) >n)8uıoıdıp )^snuı ;oK -b3 BpnzAdUi nq b.uo^utms'bm ‘uosaq -oy ıreıo 6|ui)o ;ıq»o) ao|Xj pınaX|ABZ 84 UOS U8)>(rpJBA 8ÂB4pUOq ’U
-^ruiBiUBÂuiABM uop4jq nufnnuiflö oa }oXıuıuıaqo uıuyjpfO) zibub4J[ ap p((aq oa fruıouratal >(Buıanınq ap4on88A ız -aq U8pU8 Mil PU^ ııiBMBg URMpaurv (P(un5 'nıfcnuııo M^nuın oa j|jBq [auıVTOSMB pfBp4uosaqoy ubuibz LŞr) -deX lupipm ujuafojd nq »W
MU ‘Bp84ts l£|)5o2 Ua)ST48d buiubm -og ya[ft[&ıa UBMpauıy *uBuınqos qi§nuaurnpa8qBq ırspunAABS •8) nq apq 8|puBqd[v ?ajoh VPOPDIV uınuın ioiöj ipBsnMJ tJılUB^Bg uoıftı -fcKI V))bh *np40XnJU[iq osuijm BM$Bq uop.4aıd8io an )auuow u^df usfiauııp -4BÂ fRBXıqvr®« un[eX utuiubmbh patfıfiıa 3A ubp.hubpih UB>fBqtag nuo •i)fiıtuu8[4izBq opu]5{ >[n[uın)9M jqq ops ;aX83 o(tq a)si48d ısafojd ırewnqos 'JOU))o 48qzı 6babX §ba -bX |Upai)BBU8>( OA jp(JJ ÎMBPUTHH^U ıjfppi zisub4j •uapzrpÇ ng -ıpaBifeııu -8UTB[U8 aopC| JU|)9XTq8UJ U|öf U8I>(IP -BUldB/C auıfrpjoâ 4jq 5(q op B8UB4j 9013AA0 8)snsnq nq 48[t(8>n4aurv -jbi -JoXnun(nq 6ıuiB[^Bq 8unq |uyan)Ui -U aA 4oXuoa )aXfU4Uiaqa autsafojd aıu4t)69[4|q |uhXbubs aA «W
-ap ubuijv • zısuBJj *48[q8M|4aujv U|5| [8q>tnsî ui>[bX ‘U8)jB4B) 4a#ja
•4oXî4d)Sp3 IUÎ48|MI)2>W XUI48[ld8>( 848iuu>[ui! Maoapa ujıua) ıXBUi8[q«4 -aj 4jq pupa) ap apupıauaq988ur)uu an baomsok •ujupoi>nPWI(JU MlWl -IV ub[o önuunM MlUP JJQ Bq^p 8pB4puoq ‘Eqi)uı punuın ‘aaaıAçg
■Jip8)>l®tuun[nq fflUtâB[U8 BpU(48| -848 OA B)MBU16l[85 0))94nB IPPP >|O5 o4ozn M^uutpiBM nXo348qu48 oa pat -)fpqB) UB|0 (U^IU 8UU>84qj bXbXubuj -ÎV n#oa U|U|4appp8Ui hAbubb Mil -ab oa 4fuıap uıuuXu8uqy t)Eg ‘paıu •TPIUH UBtuıv oa jjapasfuıOM >ps>tnX
HUan0W ^9^ 0Uf3|p4jpnq unuo •4qjBj5ıaı ı3jp4opuqâ UB)t)4op(uuıj ın^puouıÂ-BH MaB£ ‘ORPUD\).
Jipıuızvi Mauıal -Maq 1U)SO3|)OU upaıaıufttppâ •bX o))oXîq8iu oa juınıun Bq«p
•d4ozo Mdutua^P lu$ao*HQaIIPa aPP 49pu BpHMBS 4jq )OpqBUI BqBp opuu -oppsoıu )O4son 'u|5j unuo uoXjpn -oq rutgıpBuıuBU) zouaq 8Ui9ıp4Btaq |U|6j 8uqn)4nM uBpzBuntö nq «uıuı^ı IPUOM U86qBö os|sa) ju|sappeq -flUJ )a4B3|) BpUlBB4B figop 0(1 l)Bq U| -[BpıÂK u«l° lurepB )ouqpn)q höoasj 4jq 4uopznX og \ıoX|po oaço up tutg -ıpsuiB|8 dBAOO 4jq zpuaq 8XB4qqnuı 13tp4apuo3 aurpıuvMOU «ng ‘uijBp -4Xw n«>lMİP ba«4
-Mou nq M«48zbX ıuuaiMIPalırP PIMua) |43l§| UB(ld«X UBPUCJB48) M8ltap8>|4B IBSaiU OA rapiÂK 48UUO0 )40)04M»S nuoXs|uıox lp«n)Hj BdruAy Japoi “IIK fr|uı§o[4jg *ujuj4ajpo4Bp| )oXaos ‘®P O pmpjN
•JİP -a)Mduxuoi63q |)üuubm ı?808Ö8 ıui4B|ul -BM «P 8utjQ|UBXa4aa naX|48)qnuı 4|m -jj UB^op BpüdtUAV up5nq oa iJJbobi -BM ööuuq oa npaınıu t|Bdn4AV ubui -BUiB) u|uaX(MJnx BauiurçB ap apu|(uq up;pq 4jq )bmej ‘ı^vauıo 4B(MJUJ uırs -04d)ua mbjoi m^u upunsnanu nq bX -9A nfc UlUtrBOBB )0»bX|S 'UVpUBX O)Q ujpappury IIM&B) ıuıSBÖ4Rd 4|q unuo 9a jıpi|^uq uourounr) BÂEdnAAv n«â ’B||q o?t$ -op uupuıuıtM«q BXjB4^09 *aX|MJPX *4f) -Maoanpa )oXu|4 oa )ouunq 848|uzui| unuıq sıuımu ■5(B3B|U>| 0)HniJrunX uouXb yoppayunuı MU()£op urpng up >Mlja))nuı oppıuja |nquM ıutŞoaBXııu -[O MIPİI&İ?bp 4|q ö|q ıpusa opunosnX -,8 fiıp mj!KL ’UVMJB lumum ztKuujg •48i40X|)4|pq otX|^ıtJ|qp |Ui»np opojf MtyBA Jjq ufiuo uuput)oaoppuMnuı oa uopunoAAnM ‘uopujpuoM unuo ‘nun? •npıo )d(Aop )B4Mouıop m°* upEdnaAy n?oa oa zdX4ouı u|uoX|M4nx ‘yop)oz -B8 Zl8UE4g •4|pd)M0lU||pa mİj(IB) ıXv[op u8)M(îseu|6m«M î£ip4O)so» BpHZujBqnUi ı.(i)saq4os ()bm oa ($ıÛ8J8)|q unr) up -uiBBUSa 4O|uıpas 98M0408 ‘apunfnqBM oa Bpui8BUiuui4izBq unununuug ui|5 ros M°jb8 *aptuq nBnpun[nq opuıp yo| -)3X|qy|us ouuoa 4|uıa oa aury 04upı TtŞnpıo up48p|)M| ‘ap |)J8d dvi3»W usyıp •O)Mbui I^IPJB) luyMIJ ‘uvmus
-RIM«uuha B^ıta lupopıpMB) )oq)auı n3n|unâ(0 oa |Hp|)|
-*îo8 uoMAOpa opüjj |U(9fitq oa upu|{|qup unuu>f oa ujuziiui uiuimpm >pnx ‘JopıozB» un)qq ‘ö|4Bq
•4oXnunıoq 6)uıyp5 ubuijjoh uapaiAouao ıjutâpj pufMj
:4|)§Tui4i)a3 pp Butrepfnpio 8)MBurei4iz
•4UfipU)0 )9>pj«u UOtpOOOAOinUJ 8Xn,ıı?M«V B4UO8 UO|MIPuallrIP WPPD^ jqq *p4op3 azıuıobp )oXoh •»Uıut -UUpfi.tBJİ U8pU1JB4B) IUB)ni.UOM uoıupı OA ÎIBA Bpuopnpny ub.i| • MJOJL -nq l)M\>q |40M«« u«l° (Mui)P*
HUH.p o.iozp M«un,nlnCl 0pU|Ulf8B48UJ ozuuoo pı«a
u|U|AomM «ZIH iyofc ub.fj CVV 03 rı^oa
npuop zıuııpAaq uapa >|OJV4$ı auıunsojauı azoua^ uıuiAamaj dzim
•jıp.i0(M00040puo3 nuı3uu«>|h’Bg fouao ’d'Ö ®P 1^1)0408 jfq *iHiı9i|uoqtag iBipojv Pili W -OH MB.IBXl|BZUn |U|)O4II8 4B4B>( 4fq uaXn«! ıuı«tnupdBX tuoz üuı.iB|taoıu .nıupıu 0))0(İkiu 1900010493 uvmuij *iumo|>opoiiiouiöo9 ıqfitrBUi î4Btqnp(o B)mbili|b up3nq upi)UBldn) nq 3A JB| >|B.)BdnX t)UB(dO) 4jq 010)3 |80)4«ZBd unpmuıom uböi(b.'> opo.tBpl jsneny oa »pu hiops 08800 iu )01A9a — (4OXMtp -|iq Z|Uiî4’quqotu pOSOft) 03 ,4iuızj
jvputjuunpuı »UBtKHunuı buiŞİhiiu^svîi puag ’(1 ‘(1 *’A ®uıŞqum|fcBfl ıııöı ısınu|ijqjjn dyaıİHiu ub(O Ilip|UIIIlU UIIIUB|(iBmU JlUUdH'
ısi|UP{do| ı^ııue uıuuepnuıauı ituizj
ı(»p|iuai4|
uıpjapıaoonpa )OABp a>|B4î)§| Btutp4nX oq ‘UOUIROJ ’pıanaiAap bXsv n#opXauoo — ’9
•4|)Moaoupa IfMÖa) O4oq 4p Bp,oqıuo|o>ı U]5| >puı -)a aırjpıooM ımıpjsA M!tnpx — ’T ’JU -Maaanpoj4BS 3rçıqauı 4jq Mn.3u|p(qs uoXptu Z|qos *munuoq oa Moao|p -qa3 apnapA “nuu43o4d unpauA Miu ->PX »«BIUI80 O3pUO)B48dlUJ zio3uj„ ‘apupı Xb taM4jq Maoapo — •£
•4ipjB|M80BUBldO) Bp«4p -uoq BputXu ıo|Xa *U|5j naıup MIMW UBiupıd
.ıjq 48puM 4aq ubio
oq *4ai)0[Aap uzy — ’3 •4l)MH0VXt(4IZBq UTB43O4d aununâ hu «nün*» ^»iasp MBOBdB/L IUIP4BA — *1
ZJtpB)
-MBIUBIMÖ8 nun£np|o §ııuuqB buihb 4BJBM Ul4B|SO8nq 06 OLUHUUBÂaa
•in§|UU0A 48JBM H^BLU4tpU(>||8M O))0408 4)q ||OUJOpBM opupı ouas t)(B iâbâsv o#opXau -OD *34p3 ButŞıpiıĞBluB opaureuuBXaq 4jq ınqo fenuppa ^DP *suB4aj
-UOM UB[O B)MBUHld8X RpUlSTMU 40| •)a'lAop lıq«p BurBBjuiBO o3oi40)B4üd -UIJ znj5u; BpuiMM^M unp4BX uX8Xsv rıgopÂauoo — (avı 03 'XoupXs
)|e9ejıpui)||e)| ıÂeXsy nfopAgung ‘J9|zi|i3u|
JB[U8IU8>fO UüpUtJU.IU) 40| }S|UniUO}I
•JÎP -O)>|OUI0UI0XHZ|H |Uf)OXXEq U|jop BpUtS -i§48m oop^u nq uoppa IMMVP) zpıdaps J|q 0.1 U)M«UJ4ipU8|JI88A H«J8|O P|ZO |U|J948Z U|U|)18d taJ*fOlUİ>CI iMBpuiJJıı UI4BXug l*PD *IUI8Bq ZlSUEJd
— (UBpzmuoıpg jsnsnn) 03 'sprej
joâiu9|i3|i uepuıqe 9|zıui!|9q9|ui9uı ıuıseq 9A uçqjg ııunuın zısueıj ________________________c_____
i
k
PJUOS UBpUISUP§B(| UnŞ|O ıy|opjqıup9s uos uıudÂıypnj
HOÂimaıja zflHoana sıuvd
•2nuns4oXp4oX fXQfipM 4fq utıpurıııoXiAUd uv;«|pu|pf U8|iftB4^n au|«oujn4|4|q opıpfot 4|q i|uıuuınq *oouo uapu|uı«O4 opo9|[>| îmjhmb.I
•4i)ftııuıı5n npuofJBJ !*4O£ |>|«putwı(IwH «onfBsuaA v)juq uoAajl |wptıas «|awj
5
O
J u
X z
b
'A
Z
e
*
«
O
s
2
fa
C U
X
i
5
s o
>4
(9 >. :§ Q
u &
X
I s
z w >(
*
fa ö 3 T5
W fa fe o c fa
X
YENİ Birinciye 5000 dolar ★ YENİ İSTANBUL, Dünya hikftye müsabakası. Birinciye 5000 dolar
•4ipf|BiU|iınoM |pX«q MıwBMBqewntu uXup(j„ (»ıqjazn ii|4a|oXyMm Jipıuız. -yi ittcıu|o 9|tu||4apııo8 ü[dri)MrJlu OllOMM®11! «XdA ft|ui||pa ipıa) )irzz|q apu|||qvn|nıu znqqnuı 4cpcM au|t|yn| 0961 uü4fznq 06 az|(U9>ozu8 U|J9|aXıpnil — *4|)xaodX|pp oujüuınqq8 -E) ap 4|q aupaXyxıq u)snsnq nq *J|44nqn|9 ’4i) -)4Bft INRLU|O «*|UJRlU>jl'> Op4OX 41(| 1Dfft«q U|J()|«>Xm| -|q |49|Maad4üpııo» u|4d|tidp.> MiM|)(q e(ı:M«(i« PU 4|PH?BP fii|uj[|p9 nPMül ua.€X|jnM nzAOUi *zn4OX|pa 4mq.r| l«M«.4 ’JBpa nMfca) |qaqa« qp4a| uupnuio ft|iup> ııuXa4oa npznuıunıuvz oa uıj|nuıun|nq Sıtu|iznX Bilil» Jjq Iiq®l *.»p«w ıi|4uyXyM|jj *4H|qn|o (l|q«H anzıauı oyn) 4(>q |q|8 B84|)q| |4a9aq vXaA |4ap| •opeanıu M4i oa ufp ‘4W4«a *9| ‘d4«q *u4.mihu ’m(«u 4fiıuıui|B u«HwXwq !MI>1«q *IRTO ‘JB|BXyqiH uj) -;waq4O8 uaıuRtuB) nz.ıajç Jiyuu^ i4ii|Biıi|iznX îjuij -bjb) 4iq u|uaj|quR ‘muju|o uqwnu pp ap (>|||M«I> 9A MIPIUIPM ooot- MOb ua ‘OOSJI «b U|4a|oXnM!H — *4|pja[Mo>>apd |pA9) az|iuaunqo4up| ozazi) Mirui|ibB 9)q|48) tâlpja O)0(uq|u vxı?qYnqııu dA 8|j4U7. Jjq i|RdBM Mnjv>« bui)|u ışüqwnu 4jq u|ii|4apXırMiq 1UIJH[RZIU| !M!M«M 48(U8UFnnX IUJHJ 4110)8011’ U|||qopd 5|B4|)9| BAHy|uqw«rpu o[tu|S| J]q 4uapmuı 8Xoa o|Xpuzui| ipua>| '4i44ttqnıu 4aq âıtuvuıuıup; b.Coa Sımuıııuj, —
U||)«>)>fJiU4OA )Hjwqtu 4|q uX« v.ı »ypıu -)o mqiB) IPP* Jl(l «MftüM |pXaq (l|pı»>) up| ivhjo )vm -wj 'JlV»)Ma,u)d m«4|)9| (P «MMauıy
utt)iqııeun x o a uy|Xo$ 'uıUHipum •cptıvpz |uoa •wX|84)snAV ‘WXPJV |qnuaj ‘«putıyj 'v.CjpırBpıu ‘ınpvuifuva •öoa
-JO\I 4OJ5|A8J *VpUR||UH ‘BXURIU|V ‘b€|R)| *040)
*||»U| :j||Mlt|UII(t 43|P|||IU uopo qıun«| uapıpuıp «l|R|> BuiMnjvgBtpıu uıpıpuı nq u|iqqyv| 4v£|q?P3
i Zl3e3B§IJBX 3|J3|UII)|
UDMaaapa uj|pm«1 bji4Xu vui4B|na -nXnqo uo|unfl Tni4oXnun|nq fl|uqa ıquıo) uopfpuıp ıuiMM»M JjSau opoX|M4px u|uoXv>nq aıuta« 09 ng
HİSNVİSI IN3A
ui)qvdvio 0|ui||p9 )iq«®) »P 9Xıpf|q QÇ |Xf ua uupuiKRjv ju|)O|f|tu uopa qvJ|)S| e.CvqQqu8nuı tıp uq -JB4B) 4jq ‘UJ^JIUCJH pzçür U9 UlUüAuna
!S9*?1!H0£
pznS ua uıueAung
•JH>toao||pa fpAsrç aXiâpf ıs -U401PUJIV uwpuıjB4V| z|uio)9zeS MBJvutrzBM ıuuf -qwq Mouup BUibUMBM^OK i|)«j
-nqnıu jvpp 0009 Jona |q| nq uon&as apa£pfjnx — 9 •j|)M000jaA jujyMnuj 84|| 40 008 8Jü]utıq z|iuopz88 ‘M^aata* |upauv) p(| pzp8 uo uopaXVMN OS uanpojftou 'pnf Jjq qnX -nq dojppınıu uapu|4O|d|pa fiıuıuıuv) u|p>p|iU'>K — *4nM300[|40A pjan BJf! 06 uXa(VMm 4oq oa MaaanP -OJ(MU opz|iuo)9zvf 4opXyMiq ng ^u^oaopo uq -80) |XoXvmim 06 Hl u® MB4cd«X oıutav qn «HM U«P -U18B4B 40pXv>nq uop> *|pXoq |qopa U]Z|inopzv'j — '4O[40pO )pqqm7) fXaıuaui)d4«9u op49X 4|q öjq v>p«M 4V|)hm ou|saa|)ou DMnqwinuı |4opXyMiq papnP^P -uuB up| qu4n(i| B(üMBqR8pıu ‘ja|4jJ4uqnK
al
a
§yıS
y
(I
H
V :jı>Mnauuıi|o apumqup
4u[puQ pfepıflTJSu 4vui9înfBq8«ni2 B.Cupa
ijDffjoS §U|6 DAo>joqDsn^
'4|)>poonqn|o unMuıptu 9pıqvoXe« jöjuo jpzoun ı«uui|o mbj;haouj u|5| qnX -|q«>pa tnux>tTqw«T)iu nfl *znjoX|pa )dAFp (0^84))
-«I .,ırui8inırqBqMq «Xunarr |u|jopua(inı nJa#aP
UTUnq u|Z|icKdnu|uidiu j|pen ooıq)&np nq ’jipptu)? )vq«l |u|^|Pnqo8|)oX 4d|4|44Bqnuı ipa^ap op opz|q BXüXunp oa mbuiAb Bui)nX|qapa MJPX ıuu9|iduM aıui)«X|qapa uXunp o|)aanfl nq ‘zıtıııpüVMHjç '|p4|puo^]Z8A op op)iUL)d d|)4a) ıuiHB3fBqB8puı oXçq •I(1 «»İM nn10 uüjo 6ıujfUJU|idcX opaX|>f4nx «pıof 9X|p -ıu|fl OA |4)oqA98 ou(ft|4|q8| op 0)dzB3 nq |zjq (ı«BqBq -B8uuı oAvMUl «Xunp djpo) U|U|bo%ozh3 aunq|4x
P(U4oh MJ0A“MaN u,îl° 9)q«mqo JB8|)U] vpnyfpoıuv •pi 4ipa|daqaN nq o>ö| qp| |uırq aııpfıpp# ııupfoO uıu -IUBIIIE7. >|buj5v ıui4B|idmf uıui)iıXfqapa «Xunp 'oupoı -djpa M4nx Uînın(nq agpagap r.puıdBd BA'unp z]Koqdn^ opu|5| *a|X|qo«nq ısfTtuun[oq |p|qır((nıu utqnX ununz -48 OA )9Xçq|fi 4|q ipUTTAdp |4aq U0pO)O ‘ZJlUOlOZEf)

1
•H
ı?iop OOO*£ ’>Ai.>ııı.ııy
joâijd luıseÂDiiıu ıXı ua 'oÂunrı
• • v | • I • • ••
joÂöo DiıqDXıqapa ıuuDiıdD>ı uıuuDÂıaapa DÂunp mflNVlSI IN3A
d
8
B «auna ’qaaxvxsı ikma *
•„sap.(M|BAl np «aaqa -nBAoqpu :up| pupa) umv[b)««M -UBUI :iolBABU4Q3 Op OpOpJd,, UI.)(B4 -oag • ru8(qun3JoX ujqp upea :4|pa) -MOuıipoA J0[tu|8) nS apı«q iMIPtuiS
•4|po)>puqoJ -o3 IMWP isuiuiojom pouuq
-vzao xç|d"j|q appap uqBa ’4n8|W)ap -X«m |Ui9oaanquuıqo M«n«Anuı dpfi| nq aiM1Pl^9Q aA |Uf?aoonqanpo )|qsa) ..tut -BxSo4d Mjznıu jbibisbm,, 4jq Bpuouob-48iBUXİ»i|85 oa J0LöqnJ004 unzn oa ftpu -ap 4|pnuuiPiuuuiMaq pouııa piBpa) lX -B)HBq 4|q pfUBqjaq uıuiBBöJBd MlzrıuJ 4|q |3uvq4öq ,4ajjnöqos ua U8untnq Bputtaq u|4aıaqn40d) ng ‘4|poppuxnpo OARO pgoaojOA ioıaonau |Xj wp i§4«m BUt4BiMUB4fiBq QIBM (zBq u|U|M|snn ’JU -Mbobio unHUinuı |q«p M*u*)a îABpa) a|| i4BiB0JBd jMPnuı tzBq ft|uınpo )|q -«a) |qBp uB|ue[O 8)SBq uupu([>f« ’a4oS au|4d|Mn)ap^M upoi94AOÖ HlİlJ Mİp 9)>puj)o )8ds) ıuıŞıp«uXo [ou J|q M0Xnq [(SUU 0pU[8|ABpa) Ul4B[B)SBq U|lİpt|8 -nuı 4j9(aqn4oa) u«[O ?)M?ui[idBX op[|M -09 4jq l|LUBAap 8pJB0)BJ0qB) 4iq U8[O öıuıuB(4!ZBq 0))0408 i8nsnq ap.Supds 4dA[!S — (UOJBH) 03 ‘MJOX-A\0M
SnıuJoAıpa ıAı ijd^dAudiu ua|d|saq uıtjau6oM
*4i)^ıuıdvX t)ueıdo) Jjq on I4d|4dpn |40i)04iftB PWJWA MBfBX *«Pî Mduno O)9O)O4d |40|JÎMA0) oq UipumM^^O^ uopıMM 000’03 W n04|8B 4BP40S ’»J93 OUPŞIPIIPO OA^IJ
•4ipa)Möxu4|pnq ou -n9npunıoq uoıdnsuavu pono4)fiB 4Bp -40S -08
*^T INBI’L, Dünya hİkiVye müsabakası. Birinciye 5000 dolar YENİ İSTANBUL, Diinya hlkâyo müsabakası. Blrlnclyo 5000 dolar YENİ İSTANBUL
*
J«PP 0009 «A'pUHMI ıv8>tHqBsnai 0A^xıq «Xuna *'IHHNVXSl IN3A gj
jtpıriMvlulo ısBaarv uiuijv|hoiub up uıutJB(MB0o5 MOûom oa papod -UtÂBM U|U|8tpU0M jpÜOM ipuip TBX|)qf Mil £6 nq ’ojgü oupftprpan^H utpBp -UltaX 69 IBI4BM pu|ftoq UtU.B4(0440lJ *j|)9|uı5as |uıâop4BM zim uiuizim Xoao ap 49J0B nq oa fi|ui)d9Sfq nunuınznj MaujuoiAd Bjep pu|8oq B4uos uaiMOPİP Bp tsuBM nounp4op Bjpıao^ pıüttâ ub|o Bpuıftı?X X6 ’J|paiıpınupdpAB){ njfr -npio |8d|pK B4PJ40J U|U)S0|rB Ml§lJB>f Ud UlUBXupa — (U0J8>J) 03 ‘BUlOg
ıoXnjo ıseuB uıuuBi>(nooi> ba uapaduıXB>{ uıuısıpua>f ıpuajj
ı$9|ie qı§ueq us uıueAung
^zpCjuı moooâiuuçS ıutŞr)M« 8AX)Bq ujuppfi MJTkL ’JO/ÛMB B48IJ848) UI|Ztq )40q UBP41SB 4tq (4{ -|fi d48Q ıun4oXnıozn ouısouıouıını -|q B)d4Bâ U|zıuıpn6 M
-oupfrnp i4Biuoq up)pq 0)§j -jumH -8U1 B4B[Jt8BA MaadPa UB4A8q !q!P? qdju3 4jq up|5os‘pp6 ubajp opsıJÂBS )BUBS OA MAOZ UB(O UTJMCT U^UIBZ 4®q €)oq8sj oa MO|M°Î l>PPaP«JI *4aJ -bjbz jMapa-ren*»'! Mn))np4ouı op uıoq *)opqBiu uroq po[|pp6 dpısp O)qBs oa uB5şvüqnuı mut4Bi)a(tqopo 4|
-B8 opzpuppfi UBAia 4tpUBpULg(p«lU •«P)tUB) o|X?M^Vl unuo ’oouoq ‘ası u -B(BU181UB4ÖA OUPfAOZ UtUt4p§ MJfkl
-4080 >p4dXosuquaq |unoXj8VSîJBq ?) -)Bq ‘iuuoiMUPZo aP«JI ba !u|)aX|uınz •ıırj)aieq qru 8punq aq)aoo
4apa l!M§0) asjpçq j|q ınoXtuıuıoqo ap^lBMAaj Bpui)uXBq utuureS ueuı “IV HOXOQ *UB)jB4B) 4oŞfp ‘o ’-npıu -BAia oqıaoo ztsaqdo§ 5|q
-4Bd UO *B)d4B3 UJU]4U§ *(8)>(OU
4|q tppuouı üp nq 0)6j ^iui ıp[B>( opupMAam qp4a; ıuu|q uap4osa 4oq ‘ouı 0PJp3 op lınsouıooja;
oqiaoO «qBDB îuın4oXııuB(4qBq spd iu -uoıquB) yapuııpja) zijçh oa im?H u|(aouıunBH) ’n§lui)9MA0s oÂauur) -aâ apnaoA 4asaq8§ 4iq ıq$ x ‘İtbajci M4B§ - dJBO„ nuo •şn^dı nq ‘SnuıÂnp 901d| jaou 4jq îSjbm aujjp§
-omo 4n>(o jupauıoaJd) zijbh u?.4oui -utbh *aq)oo9 ’jpjjAaö Bp ranreaja 4auıurBH uojiaoö BAeouBiuıv POHVS •Jn§|ui)a 4[qsa; B)apç lqjBâ |40{4fB§ uıaay apq oa Bduy uappa auıpaJO) ap4ai4jAap nıX« T>fnqrBH
£80808 4tpau daqas suisbuitbm ztssçme ui) -94A8# Uan)P(tâ U8PUTJB4B) 40niL8[tq ıpamÂrM Mad apCnauıa XB'xtn))ruej 848t(iEdnjAV |upın§ MJ0X 8aunXoq 4188 4tq npep bsjo ByBppsşj unzn •4np4nq§auı ısıfoıo)UE ı^tpaiMa buo oa ••ıqi4Bx PH§ îlUBUiso,, uı.qqıo apa4d)nâuj niSıui)a auıp349) tuuusim 4jq uııypıu utınuwAiQ im^S aP ^IIB)R1 •fcnuzöX “ıquBx 1J?!§ rçuBiuso.» EM^«q uapu „nn4Bx îiubuiso.. LUvzzBnıu o :4tp,4auıureH ap -[Bq 4aq |4|d UBfung *4ip4d( -§ıuuiAdö 4asa HÂB0 uapzıq ’4E(U8uı -|y UBABiujtÖBM Xa§ 4iqbıq uauıaq BpuB[8 nq op dıÂare ap Kuıq îoab 4iq uaıupaıu MBûappa aurrp4ax ’U -j!juq aA jq)8S ZB4tq 4asa aıpâ But? -tp(BM EpiUl4l)Bq )BM«J *lUT^80BXlUI8[ -nq tuıuyM^I M«^EIM^« m«j«[O ursan juıqaqas u]5j ı_3tpBUiun|nq apuıpa de) -İM .‘4i)§juıaıuMaö M^d U«>i>iîP ısouıpo -4a) J8[Bb48d 3tuös uıu,Xz«j OA qnp -uıaıv ’O *nptn5oq B)apy apuıöı aapâ -4ap |iun !4ataıuno4d) uopu(]zpX t48[ -biu(o dnsuaıu BJBiununn ıi§Bq4tŞB tqı» juıapcMB ujuyatdıoes ap BS4B[i) -dBX 4ataıu(p49) tzvq 8puu8|§Bq 4î$b naunznMopuo 4bizisubxj •ipibm uıu -bX Butçep asuapau 4aq i4a[snqqa§a) BUUt))tU8) aq4B§ îzııuuıı§ UBAja
upp
ıpo|§Eq aAaıupÛ J9|jaqeq
o6ojd(] uhn po§ay :UDZDA
joAiJip|iq dpıspi uıpDyj H O z!LU!J!q°MnV7 uo46uıqso/v\
uıı§ n6op opıjog
uph ununfi psiv
uuta uırunön 4|q dil i)8q aA appuı jbIsoh -4oXyipnq 91)9408 p8M ımıu
’LUIUO&UBS lui^ooopo !uya|dıpo dJEâ tm jıpıvjvjn)
‘dB4y :4Oi4ipiçŞop îoırBqB OUÎ4H§ >(JB§ 4BJU0 ?H tpi*X
)aXıuıua
-8q Ufuıoz ujöf 4a(avu§nJQ3 nq oa *Ji) -SıuureA au|)BEUEM usptnpıo Bpunsnz -4B M«uırnq jB94Bb ıvq i|q qbq(n8 >pj -auaA papunân# fl>(un5nq ‘Bp uijbxb) İMİ Joq uaıu#84 bŞi|zisibuii)| upap ub[O IĞ4EM auuai4|q4|q ‘B4U0S uapuaı -)EqEXas ı^ndBÂ bXbaomsoj^ oa 8|4Bg ’EJpUO'I ‘UO)3ufqSBM a(X|SB4IS *|40) -94M0S lauaD ^anaHIW fi[uı§a|4|g uıp -a)Mduıoujuop §oq (p BXBMpauıy ‘on 0aSX4X *4B[4ipB)MBUJB(4lZEq tUUBpOA’ UlUtSBtUIibB 40[aJ0MBZpUJ 8pU!MM«M uoptasouı uq)pq BpUISBJB î40tlpuaM -9|soq nXnz4B rıq ıu(?()Mrt 8UBpXauı
-B(Mopto 4tZBq aŞauıfenupâ a[A|4Biui8p -e )a[Adp t[i)8q U(uj4d[pa4upj )oXaos ‘M84B[o paanau uımpuı ua u|ui)94bX -İZ îÂBAsnH Ufupn 3a3Â4X 'B)JB4âp) I^IIMab UBpEAOMSOjv *X4nqs|tBg uobj4 -4«H VPAA3 •4|p4a[fc|UI4apUQxl 4BIJB43 -P1 M«3B4nA E?(ta lujpruın
rıgnpun|nq ısuufi 8uiB|qE40j 4tq upuX -upp aupaıapzuS ‘mqBqnıu pMapJuauı ouBqsX öp upsauiKL M-io^-aion
JB(4oX|pa )îXa) iui4B|mi)6i|b5 B#Buıınq iuub[Umlu| 1MI>1«H uıuBiudBÂ BUriteııre 4|q iiuubaop BpBpng ‘uıu -panaiAOp Mn^anv oa 4oX|4|pua|4a# -ap M«J«t^ aR ıui4E|uıısiM uaXXBntu U|U|^nqa) B4puoq Uaıpjpp? m°^ jIQ nBMMouıy — (uap4u|)4BK ’H ’D zi111 -p|qBqnuı pnsnH) 03 ’uo)Sujq8EA\
oa f4opqoiB) a)|8A9A|un ‘i4B[X8q np4O BPUISB4B Ul4B[UOq ’40qBH
•JUSpuppa JÎMAO) BpUBÎS|UB»JV |fi)M 09 UBputJ8|dnsuouı u|uoî)4Vd pmiouıoa.' UB|O ftjuno snqqaâd) aXaıu -4fAop (unaıuoMOH ubSjv ‘04o3 ouıŞjp -||J|Pliq UOP UBpUlJ'BJB) VMV IBUBfV 40i40qBH CİB4V — ((*V) 03 ‘W|M®X
| »T • ’* J ’ ® f #!AV- i
»8 1 C 1 İv



1 v *
LX. 4 _ i • • J- x> . •
Sııujıpo jptAa» ı§ı>j §ıumv uBpuuB|dnsuauı 4RHoıua(ı„
nsnqqa§a, »euın^nq raqwp epupjsıue6jy
•4|)9|uıop * np |nquH nu -nuujf iHBpuiMH^U ı tunum oa
(pu«e nuınŞnpp ıpp ıuBMS«q dj^uog ublubz Oh *a 9ıui)nyt)Bq nunJJnpp 9|iu -o)8| nunuBM )oıuz|q ya>y* auıöos 4jq UUpOiSUOM ’OpupOUOS Çfröt ‘UBİpEg
•jıpiıŞap §ııuuosıuıuaq ep o bsm°A ’ıp4tU8i$oq M’ltfJU J,9 u -8|UB[o dnsuaıu a40|4Q)[pM SıuıuBÂsp BUUBt)BXıqapa ut)vi aA ubuha ÎIBUI -a) ’j4||§ luaav ua4j)aâ !qep uıaıç 4jq ıuaX opuBiuBz iuXb *8[4Bq[H ng *40Âni -n4pâ 4aımq§a) Mn^os ba i|RŞvPQnlu iuXb *4dpJHi)S| iua‘b ‘dQ|S() UMB4n) -tun) vuXb —8pt£tZ48) U8)sap apq— apupapnS UBunx ba ubjj bmim«M “Ud M«aB[o uapuı51PlıqBXü^M° B[Xt) •B|^pp PJ1§ UBUHA ’UIMAOZ UUB(l[Ed -n4Ay as.CnpapS pqSB4 4bp«m o ubuj -BZ 4tq B)d4BÎJ J4n$ UIOdB ıoq«4oq 8( -unung -4inqanpa ujıuq8) bŞjppS yon UBPUUBIM4B) apBj| |)aXpuss8q apq oa )dXp8S88q 8S(0 Bsp MUZis&ÂBtuy Jip -4BA MIUÎ^b iub) apıuaıv im! Jaq ubp *uıuıiMBq dApıas oa )bub§ ^4Hiqa|ipa q-8ZI llSBU oUBpnpBÛLXBS„ U|Ö|U UBH| -d4B3 U|U|43[4tB§ )4R$ 45ysq aq)aoQ
uoXı§i|Bö aırıuıa)
ıup|ui!4§{ ujuajajıpâuj oa JoXıpp;sap tuısafojd UEiımıps ‘^juaurv -4OÂiiisb|ub (xepfnp|o jizbi| aA'aja^uznıu uuE|srıy ‘bjuos uapui)Bi|BXas vao^soj^ uıu^n aAzLCıj,
-9|uio[Xo8 oupozn papuıaiBj tufsaıuaıp -UanOtlAHM |U|«|pUdM 1§4B>( 8Un2n4JB -B) ıxıo)8 »ng Jjq pıua)qnuı ucurmP -auıy *o))o;aX|z J|q uotpaA 0[X|pqosBU -nıu nun* npıo uuMpauıv upapapn ÛoM^b ‘pzos nq uı.uvuınjx uu>[tag
unöıvuop “ıpzRiu(nq ınonA dJuq mh^ob 4ıpX88lo 9|ui)0 mIP»b) opup -ouos uapauıo|>pq ouas ön ıXt48S -UX mtâtpapi ajJJuoH pX«§„ U8tunjx UBMöBg — (dyı 03 ’uO)J8u|q8HA\
nunııı>U8>f pıuzııı ua>|SB auı.^as luı^ı^p jıppi 4aj3uoXw
npunquınuı q9uıe|uo q g»6l *!q«q qnŞos
£4BA ujjH wıtaq U8p.o4oqüq f ubio âııu[8 aıudie>t ja|i«qn.ı •o[S|q op d)uoooq ıreunınq Bpum« 14189) )uih **s| Bp8suB4eı uqânuBm -b£wC >pd |4|S9) UJtpiB>t Bpuıırv ’O )B>(BjtjÖ40â 48A |iup4d)nui U14IUBXX«H 491UQ 90040)1130) Upppâ >)BUlBlse4
0U|40(4|S0) U(U]41I§ >f4B£ 0pUUdl)0[
-||UI Bd04.iv JoîhP ’us^OA
*oıuq4oıu >ja) op PtPS ujpof -BM40UI 4iq UBpuıun>|«q ıftıÂBftrB ıui>t •AOZ >J4B& 9A 41|& fa>{48§ Uiq4V0 ‘lUBA -ta oyjaoD ’ioa'uoa |u§o5 4jq BH§«q BUO IS8UJ§U8>t Ol! }UİO|B>( OA UlBl) -p op U|U|||âAOS 4jq 4Ç>|)8UVS OA OÖU| •pzp3 ıqtü 40LU0(PA\ ’A »uubjjbk BunA’o lqopo ng •()^ıuı§qB5 b3«iu)b>( IUISWAUI( SOSlfBLU OU İP U OM UfZJlUp •OllUpMI BUOUÜM0^ UIO§0)UOU1 U|U|40{
•MiS’MO uoıu -SİM n$O43op Blfup ‘Jpsno 4opMtuıztq ziu(ba •4Bj4oXnunınq Sjuuîaoö ouuo) -pp U0U181UB) uouioq luuop|8§ )UtH U100V ap >pd
4jqso)
opupupzoâ nung uipıpuııuaMOm ua ’(uop|J3 yap uo )BM«J(paqnfi 4tq uıuyt -ı§ mj«^ J&ıaâ ujı§ M4flX *!))ps>(nX B4 •sb UBp.MSB d|Jd)Spd BpuıaıSuB[§Bq Bq -Bp UBUIOM î3tp4BA B4U0S uap4O[oıuaid unzn M^d 8put)8UBs 4t|§ uıuıatç zjıu -iSlPBP BdruAy !4H§ UBAta uaiMabuao ıuıXap(aıuup§np oA'ıp aıppa 4ipMB) Us -bu üqü3B ıpÂBSUîUB). oa a)Mduı*)a psa BUYSBlUmUUlUB) B)d4Bâ UHUO ObMIPJl) -§o(uyap |z|iuyn$ UBAja u«l° !S°P A -8ji mbsmpâ ua oouoq ınui)8irB8 HIJv
oıoâ Bcnunın ıj


YENİ 18TANBUI.
31 Mayı» 1080
1 "
Sayfa 4
Geçmiş Zaman Adamları:
1 NUHUN ' GEMİ Sİ NDE M
■ ■
13 kasım 1942 cuma günü, Amerikan donanmasına mensup “hıncaıı’ hafif kruvazörü bir Jüpon torpltosu-nun isabetiyle İnfilâk ederek natmış-tn İnfilâk nnııvla gemldo bulunan takriben 700 denizciden ancak on kişi kurtulmuştur. Hu zayiat nispeti, Amerikan donla tarihinin en büyük raliHihhhr.
ölenler aıUMinda, Watorloo şehrinden beş Bulllvan biraderler de vardır, Amerikan silâhlı kuvvetleri teşekkül ettiğinden beri ilk defa, bir aileye mensup beş kardeş, aynı muharebede can vermiştir.
Hâdise günü, Juneau kruvazörü, «ant 11 de, San Fraııclaco kruzerlnln 1300 metre sancak kıç omuzluğunda seyrederek Gııadalcanaüdan uzaklaşıyordu. Bir gece evvel aldığı bir tor-plto yarası, geminin pruvasını doıt ınetıe kadar denize daldırmıştı. “San Fıanelaco“nun hali daha beterdi. Geminin güvertesi ve üst yapıları harabeye dönmüştü, Qemide bir amiralle bir albayın cenazeleri vardı, Kafilenin içerisinde yalnız Helana kruvazörü i-le l’leteher destroyeri nispeten sağlamdı. Bu üç kruvazörle, Fletcheden başka İki destroyer tluha, bir gece evvel, Guadalcanal açıklarında şiddetli bir gece muharebesi veren on üç A-merlkan gemisinin kılıç artığı idi, Gemiler, kör topal, üslerine dönüyordu.
I - 26 Japon denlzaltısı. bu yaralı filoyu, dalmış vaziyette periskopundan gözlüyordu. Bu denizaltı da sırf tesadüf eseri olarak batmaktan kurtulmuştu. Bir kaç hafta evvel 8a-ratoga Amerikan uçak gemisini tor-pitoladıktun hemen sonra, az kalsın bir Amerikan destroyerine bindiriyordu. Amerikan destroyeri, Japon de-nizaltısının üzerine hemen bir su bombası salvosu savurdu. Fakat bombacı erat, o derece telâşa düşmüşlerdi ki, bombaların emniyet kanatlarını açmayı unutmuşlardı.
Bu sayede faaliyetine deçaın edebilen 1-26 nın komutanı 13 kasım 19*12 saat 11 de San Francisco kruvazörünü nişanlayarak torpltosunu savurdu. Tarassuduna az daha devam ettikten sonra, seyir jurnaline Francisco
kaydetti. Japon subayı, hataya düşmüştü.
Saat 11,01 de. “Helena' nm gözcülerinden biri, San Francisco'ya, üç torpıtoluk bir salvonun yaklaştığını rapor etti. Salvonun iki yanındaki torpitoların. geminin baş ve kıçından açık geçeceği anlaşılıyor ve yalnız ortadaki torpito, kruvazörün vasatına doğru geliyordu. Ancak bu torpito da yalnış regule edilmişti ve dalıp çıkarak seyrediyordu. San Francisco’ya yaklaşırken tekrar dalan toıp to, gemdin altından geçti. Fakat 1200 metre öteden, tekrar suyun yüzüne çıkarken, Juneau’nun bordasındaki rahneye çarparak İnfilâk etti.
Juneau, muharebe sırasında sakatlanan petrol tanklarından si2;an mazot buharlariyle dolu olduğu torpitonun isabetiyle birlikte,
mânasiyle “tuzla buz" oldu. Geminin parçaları etrafa o derece kesif ve şiddetli dağıldı ki, Öteki gemiler, ha-• va hücumu yapıldığını zannederek, hava alarmı verdiler. Juneau’dan 1200 metre ötede seyreden San Francisco kruvazörüne düşen bir parça, bir eri bacaklarından ağır yaraladı. İnfilâkın dumanlan dağıldığı zaman.
2 nci Cihan Harbinin
meçhul
kalmış
BİR DENİZ FACİASI
On denizcinin Pasifik'te açlık, susuzluk ve cınn etle mücadelesi
İnsan tabiatları
Nuhun şehri — Manevi ve maddî sakatlıklar -Fani hisler
Yazan : Abdü/hak Şinasi Hisar
Değişen ve değişmiyen şeyler gemisi
İnsan tezadları
r
1

Asıl değişen kendimiziz I
her çok
de-
getirdikleri değişir, dcfcl-kere isim-aym
ABUL ettiğimiz noktal nazara göre, geçmiş zaman adamlarının ya tıpkı bizim gibi olduklarını, yahut da bize hiç benzemediklerini söylemek mümkündür. Ortada Ki görüşü de teyid edecek bir dahiler vardır.
Bir taraftan, hayat, daimi bir
ğişme olduğuna göre, muhtelif devirlerin insanları arasında farklar bulunmasından tabii bir şey olamaz. Diğer taraftan da "Huy canın altındadır" dediğimiz zaman anladığımız keskin mâna ile insan huytarmm öyle kolay kolay değişmediği bir hakikattin
înaanlann meydana
hayatın bilhassa satıhları Modalar, kılıklar, lavantalar şir» Kadınlar değişmez. Çok devlet ve hükümet şekillerinin leri, kullandığımı» ıstılahlar,
şeyleri ifade eden kelimeler doğişir. Ve bir çoklan sanırlar ki ortada değişmemiş bir şey kalmamıştır. Halbuki bunlar insanları derinliklerinden değiştirmiş olmaz. Başka zaviyelerden bakışlar ve görüşler bu farkları belki çoğalmış gösterebilir. Fakat esaslarda büyük farklar hâsıl olma».
Milletler ahlâk ve tabiatlerlnl u-sun zamanlar zarfında, yavaş yavaş değiştirmiş olurlar. Baaan siz onları hâlâ eskiden bıraktığını» bir durumda sanırsınız. Ve bir gün başka bir âdette olduklarını görürsünüz. Fakat bu da onların esas vasıfları olan bütün İnsan huylarından ayrılmış olduklarını gösterme».
insanlar, büyük ekseriyetleri itibariyle, şaşılacak kadar mantıksız ve hislerine düşkündürler. Muhakemeleri gayet sayıf olan mahlûklardır ki göreneklerine ve bilhassa kendilerini sürükliyen duygularına tâbi oldukları halde kendilerini idare eden kuvvetin mantık olduğunu sanırlar. (Zaten muhakemeleri yerinde olsaydı bunu sanmayacaklardı.) Ve mütemadiyen hislerinin esiri bulundukları halde mütemadiyen mantıklariyle hareket ettiklerini umarlar.
Yine ekserisi fevkalâde unutkandırlar. Hâfızalan o kadar bozuktur kİ vicdanları kolay kolay muazzep olmaz. Zira İşlerine gelmeyen her şeyi unuturlar^ Menfaatleri icabından oldu mu unutmayacakları bir şey yoktur. Bunun içindir ki vefasızlıkları hudutsuz görünür. (Zaten böyle olmasa mazilerini de kolayca unutmazlardı.)
Vakaa bütün gördüklerimiz bir zaman ve mekân çerçevesiyle hudut-lanmıştır amma insanlar bu çerçevelerle aslında olduklarından aynhp başkalaşmış olmazlar, istediğimiz kadar muayyen bir muhitle ayrılmış insan tabiatlerini deşelim, bunlan ne kadar iyi tetkik edebilirsek aralarında o kadar içiçe bağlanmalar bulunduğunu anlamış ve meydana koymuş oluruz, öyle kİ bu huylar gördüğümüz muayyen bir takım insanların hususiyetleri olmaktan çıkarak âdeta bütün insan hasletlerinin birer nü-muneleri olurlar.
Hele muayyen bir insan sınıf ve zümresinden bahsetmek abes ve yanlış olur. Zira bunlar bir kazan üstünde kaynayan ağdalı bir mayi halinde kaynaşarak blrbiriyle İçten birleşmiş olur. Biz muhit diye çok kere mevcudiyetini ancak yabancıların kabul edecekleri bir takım mevhum görünüşlere bir isim takmış veya bir cisim farzetnıiş oluyoruz.
Halbuki her zamanda ve her yerde insanlar birbirlerine fena halde benzerler. Ve kaderin eli insan topluluklarını, gûya mânevi bir kepçe ile mütemadiyen karıştırıyor gibi, bu
topluluklardan meydana bir tutam insan çıkardı mı, bunların hemen he-men bütün beşeriyetin birer mümessilleri İmişler gibi, gözlerimiz karşısında da hâhzııını» içinde anmaya alışık olduğumuz nispetleri muhafaza ettiklerini görüyoruz.
insan seyahat için bir vapura binince güya yer yüzündeki bütün ta-biatlerin birer nümunesinden hulun-sun diye tertiplenmiş bir Hazret! Nuh gemisine girmiş gibi olur Sonra da, Asyada, Avnıpadn, Amerika-da olsun, her nerede, herhangi bir şehre gitti mİ, manzara hemen hemen yine aynı oluyor. Yine gûya Hazretl Nuh gemisinden çıkmış olanların kurdukları bir şehre varmış gibi, etrafında İnsan huylarının Adeta mükemmel bir tarzda temsil o-lıındugunu, insantarıh ayrıldıkları zümrelerin hemen hemen aynı nispetlerle teşekkül etmiş bulunduğunu görüyor. İnsan zaaflarının ve irade terinin her türlüsünden Adeta nllmu-neler toplanmış ve bir “Hazretl Nuh cemaati" diyebileceğimiz bir cemiyetle karşılaşmış oluyor. Yüzlerdeki maskeler zaman ile sıyrılınca bunların altında insan tiplerinin hemen cümlesi yavaş yavaş meydana çıkıyor.
insanlar, doğuştan, galip vakıflarına göre, denilebilir ki ia’anlı ve mantıksız, akıllı veya iradesiz, şehevi veya Aşık, vesveseli veya emniyetli, kurnaz veya hesapsız, müsrif veya hasis, rabıtalı veya densiz, soylu veya cibilliyetsiz, iddiacı veya .samimi, muvazeneli veya deli, merhametli veya İnsafsız, terbiyeli veya kaba, neşeli veya aomurtkan, inatçı veya dönek, uğurlu veya uğursuzdurlar. Hemen hepsi de menfaatine düşkün, hodkâm, bir hayli yalancı, biraz olsun gösteriş meraklısı, ve bir parça olsun kıskançtırlar.
Daha, büyüyerek çirkinleşmemiş, ahmaklaşmamış ve ahlAksızlaşma-mış çocuklar, aralarında birbirlerine benzerler. Gençrer adet itibariyle çoğunluğu teşkil eder. Onlara nispetle orta yaşlılar ve bunlara nispetle de ihtiyarlar daha azdır. Yakışıklılar daha az ve çirkinler daha çoktur. Kadınlar güzel görünmek isterler ve cidden güzelleri nadirdir. Erkekler akıllı görünmek isterler ve cidden a-kıllıları azdır. Sıhhatlilerin yanında hastaJar ve mânen alil sayılabileceklerin yanında maddeten sakatların, peltek, kekeme, şaşı, sağır, topal, kambur, cüce olanların mevcudiyeti görülür. İşte, her zaman ve mekânda, onların bu esas vasıflarında yüzdeki nispetlerin çokluk değişmediğini görürüz.
Bu insan toplulukları İçinde dalma haklarında büyük muhabbet ve hürmet duyulacak olanlar da, kendilerinden İkrah ve istikrah olunacaklar da bulunur Nice insanlar vardır ki tutuk ve küskündürler. Hayat güler de onlar tebasHÜm etmeyi bilmezler. Ruhları durmuş bir «nal gibi, işlemez olur. “Oeçmiş zaman olur kİ hayali cihan değer" ve onlar bu zamanı bilmezler, Biz kendinizden geçersiniz de, gûya hayat tılsımım gizlemiş g|b|, onlar bir şey görmezler. Bazan vakalar sizi ağlatır da onlar küçük bir teesaüre kapılmazlar. Basan hâdiseler karcısında siz âdeta Kudurursunuz da onlar tiksinmezler. Hayatımızı zehirleyen onların zehirli nefesleridir, Ve yine bunların arasında İnsanlar vardır ki ışıklar gibi parıldarlar. Ntce haclarımızın ve saadetimizin velinimetleri olan sanatkârlar vardır. Evliyalar gibi konuşan veliler vardır. Bunların yanında acılar ve felâketlerimizin müsebbiplerini unutmak isteriz.
perişan insanların hep her zaman conmplexe duygularına belki ne ne de tamamiyta fena
Zaten bu zavallı insanların en çoğu hisleri önünde Açta, fikirleri karşısında mütenakıs, ve, daha fenası, hakikatte ne oldukları pek de bilhıe-miyecek kadar tezad içindedirler.
Biz zavallı tenakuahı ve kaiblerimtzin büsbütün iyi,
denilemez, Zaten beğendiğimi» İyi İle beğenmediğimiz fenanın bu gizil, samimi ve daimi birleşmeleri, biribiriy-Je kaynaşmaları hayatın belki en büyük elemlerinden birini teşkil eden bir manzaradır. İçin için her şeyi mazur göstererek böylece bozmadığı hiç bir şey bırakmıyor...
Sonra, o can çıkmadan çıknuyaca-ğını iddia ettiğimiz huyların tezahürleri bile, şahsi hayat kaygusu gibi insan talihini aşan kuvvetlerin haricinde. çok kere Aciz ve fânidir. En derini sandığımız ve ömrümüzün temelleri saydığımız nice aşklarımızın biz daha hayatta iken, ruhumuzda kuruyabildiğim görüyoruz.
Ana, babanın çocuğğuna, kardeşin kardeşe, kadının kocasına, âşıkın sevgilisine hislerinin hepsi de, zaman ile, ya tahakkuk edemeden veya hayat boyunca tahakkuk ettikçe, gönüllerinde kuruyarak ölebiliyor. Ve bu itibarla, baki kalan huylarına rağmen, bir adamın kendisi bile nice değişiklikler göstermiş oluyor. Mütemadiyen değişen dünyada en çok değişen şeylerden biri biz kendimiziz. Fakat bu değişme hâdiseleri o kadar daimi ve nlspidir ki bunu biz kendimiz bile anlayamıyoruz!
, San kruvazörünü batırdığını
için, tam
Tıbbî bahisler:
Mafsal cerrahîsi
Beş sene önce. Elizabeth Sheehey İsminde bir Amerikan hastabakıcısı hastahanedeki vazifesinden İstifa etmişti. Mtlzmin mafsal iltihabı diz mafsallarım sertleştiriyordu. Kısa bir zamanda belki de yürüyemiyecek bir vaziyete girmesi dahi ihtimal dahilinde olduğu kendisine bildirilmişti. j ı
Bugün Miss Sheehey tekrar vazifesine dönmüş bulunmaktadır. Mafsalları. haatahanedekl İşine ilk başladığı gibi eğrilir bükülür bir hal almıştır. Tam mânasiyle İyileşmiş ve ağrı zail olmuştur.
Amerikada mafsal iltihabı hastalıklarını tedavi eden ve Boston’da yer alan Robert Breck Erigham hasta hanesindeki doktorlar, nylon plâstik ve cerrahi teknikle mezcedilmiş bir ameliyat neticesinde mucizevî denebilecek bir şekil keşfetmişlerdir. Robert Breck Brigham, Amerikada mafsal hastalıklarını tedavi eden biricik hastahanedlr.
Miss Sheehey bu ameliyat tekniğinin tatbik edildiği 20 kişiden birini teşkil etmektedir. Arthroplasty ismi verilen bu ameliyat son 5 yıl zarfında tatbik edilmeğe başlanmıştır. Ameliyata tâbi tutulan hastalardan biri müstesna, diğerleri 3 hafta zarfında yürümeğe başlamışlardır.
Müzmin mafsal iltihabı, ittisal noktasında bir araya gelen kemiklerin başlarını normal bir şekilde kaplayan zarı tahrip etmektedir. Bu zar yerinde bulunmadığı zaman, normal olarak kemiklere yastık vazifesini gören kıkırdak kemikleşiyor ve mafsal da katılaşarak İşe yaramaz bit hale giriyor.
Hicrî
SABA?»
4
1369
Bu facia, bilinenlerin en
albayı ev-sonradan
15 santim
Juneau’nun yerinde yeller esiyordu. İftihara değer bir
kuMiıı
öteki gemiler, yollarına devam ettiler. Helerıa kruvazörünün komutanı Albay Gllberl C. Hower. mühim b|r dâva karşıaındn bulunuyordu. Filoya komuta eden kıdomll subay sı-fatlyle, denize dökülenleri toplamaya sevketmok suretiyle, sakal gemilerini tehlikeye atması lâzımdı, yoksa kılıç artıklarım kurtarmak için, filosunu sürüp götürmesi mi doğru o-lacaktı? İnfilâkın dumanım görerek vaka mahalline yetişen bir laraHmıt ve tuhlls uçağı meseleyi hallutl. Albay Hoover, uçağa imdat getirmesini emrederek, çekip gittk Bu hareketi yüzünden, Amiral Halsey, velâ açığa çıkardı, fakat tekrar vazife verdi.
Juneau battıktan sonra,
kalınlığında mazot tabakasiyle kaplı denizde 1Ö0 denizel çırpmıyordu. Mazot İçerisinde didinen bu zavallılar yüzmeye ve binbir çeşit enkaz parçalarına tutunarak kurtulmaya çalışıyorlardı. Yaralı olmayanlar, yaralıları. yanmışları ve körleri, hasara uğramış üç salın merkezine toplayarak, imdat beklemeye başladılar. İmdat gelmiyor ve gelmlyecektl. U-çak. Albay Hoover’ln emrini ya alamamış. yahut da İfa edememişti.
Kurtulanların yarısı ilk gece öldü. Geriye 75 kişi kaldı. Ertesi günü ancak 50 al yaşıyordu. Bir hafta geçti ve yaşayanlar 12 ye düştü lnfıiâkten on gün sonra Juneau mürettebatından ancak on kişi sağ kalmıştı, işte yegâne kurtulanlar bunlardır. Jııneau'mın mazisi
Juneau kruvazörü, yeni ve modern bir tipin ikinci gemisi olarak 1942 şubatında Brooklyn deniz üssünde hizmete girmişti.
Hava hücumlarını karşılamak gayesiyle inşa edilmiş olan Juneau, selefi Atlanta kruvazörü gibi, bir nevi destroyer azmanı İdi. Bu gemilere â-zaml miktarda uçaksavar topu yerleştirilmiş. savunma zırhları asgari hadde tutulmuş ve âzami sürat elde edebilmek için makine takati çok yüksek tutulmuştur. Juneau’nun 16 adet 127 milimetrelik ana bataryası, hem deniz, hem de hava hedeflerine karşı kullanılabilmekte ve gemide daha ufak toplarla, torpito kovanları ve denizlaıt bombalan da bulunmakta idi.
Juneau’nun “mucize gemi" olduğuna dair bir ailrü rivayetler dolaşıyor
ve bütün donanmada, geminin seri a-leşlı yan otomatik toplan, yeni 81b-tenı radar cihazları ve saatte 10 mili aylığı söylenen yüksek süratme dair en inanılmaz şeyler anlatılıyordu.
Jnneau’nun mürettebatı gemileriyle iftihar ediyorlardı. Erlerden liri, yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: “Küpeşteden bakınca. bizimkinden daha güzel gemi görmek mümkün değili. öteki gemiler de. bizi âdeta kıskanıyor „
Juneau, Brooklyn'de, mürettebat ve cephanesini ikmal etti. Gemiye son gelen er partisi, Rhode Island'daki Newport Deniz talim alayından, 35 rütbesiz “aceml“den müteşekkildi. Hepsj “H gruıuma dahil bulunuyor yani İsimleri “H” harfi ile başlıyordu. Bu parti, topçu onbaşılarından Wrlght’in komutasında olarak geminin Işkampavyaslyle Juneau’ya iltihak etti.
Donanmaya iltahak etmek Üzere bulunan acemileri teshir etmek için, bundan daha mükemmeli seçilemezdi. Wright, kelimenin lam mânaaiyle bahriyeli İdi. Acemi erler, işkampav-yada Hk gördükleri günden, sekiz ay sonra beraberce ölünceye kadar. VVrlght’ı dünyanın en temiz ve babacan denizcisi olarak kabul ederek sevdiler. Felâketten kurtulan “H“ lerden birisi, ”Her zaman, topuğuna kadar asker ve denizci idi,, diyordu.
Harp içerisinde hizmete giren her yem gemi gibi, Juneau da. İlk talim ve terbiyeyi, muharebe vazifeleriyle
Öğrenmek ihtiyacında olduğumuz herşey
19 5 0 MAYIS
21
Pazar
Rumi
MAYIS
8
1366
VAKİT
EZANİ
VASATİ
Güneş 5.37 9.13
öğle 13.10 4.47
tkJndl 17.08 8.44
Akşam 20.25 12.00
Yatsı 22.19 1.54
îms&k 3.33 7.09
İSTANBUL
de
YENİ SES OPERETİ: 8.45 Anafor.
KONAK PAVlYONU: Ispanyol Atraksiyon Trupu.
ANKARA
BÜYÜK TİYATRO: 21 de Sha-kcspeare'ln '‘Yanlışlıklar mcdlal,,.
KÜÇÜK TİYATRO: 6 Muharririni Arıyor.
GAR GAZİNOSU s Paris heyeti.
PAVİYONDA ı İtalyan batları.
İZMİR
Ko-
8&hıs
Revü
Akro-
ŞEHİR TİYATROSU İlk Adım.
BEYOĞLU CİHETİ ATLASs (40835) AKIN (80718) 1 —
Macera Peşinde, 2 Kalesi.
ALKAZAR (42562) Çemberi, 2 — Pamuk (renkli) AR (44394) 1 — Şahane Vale. 2 — Kalküta,
ELHAMRA (43595) 1 - Aşkın Günahı» 2 — Geco Kulüpleri Kıralı.
ÎPEK (44289) 1 — Ölmeyen A-dam, 2 — Şöhret ve Para. tNCÎ (84505) 1 — Kanlı izdivaç. 2 — Aşk Serenadı.
LALE (43595) 1 — Salâhaddln Eyyııbl. 2 — Gönül Fırtınası, MELEK (40868) 1 - Meçhul Arkadaş. 2 — Kalbelz Kadın.
SARAY: (41659) Vasili» Lo-
gotholldis fîlen Komedi Trupu. SIJATPARK (83143) i — Aslanların Pençesinde, 2 — Lo-rel Hardy - Kuru Gürültü. SÜMER (42851) Çılgınlar Kulübü.
SARK (40380) Vazife Kurbanı. (Türkçe).
SIK (43726) 1 - Mahzun Gönüller.
TAKSİM (43191) 1 — Frankeş-
Kanlı Göl Dümbüliü — gchltlcr
1 — Ateş
Prennca
korkuncudur
Gumuş
Yazan: Andre BİRABEAU
nıezcetti. Bir taraftan Karalb denizinde komvoy hizmeti görüyor, öte taraftan MarÛniqueMe “abluka" altında olan Fransız gemilerini kolluyor ve »ırasında Brezilyaya kadar u-zanıyordu. Bu vazifeler sırasında mürettebat her gün muharebe talimi yapıyor. top atışları tamamlanıyor ve makineler tecrübe ediliyordu.
Donanmada, birisi "sert", diğeri “rahat" olmak üzere iki cins idare vardır Tabirler, gemi disiplinine ra-cldir. Bazan, disiplinin şekli, geminin büyüklüğüne tâbidir. Meselâ personeli çok olan muharebe gemilerinde, erlerin, kütle halinde, “sert" bir disiplin altında tutulması lâzımdır. Halbuki, destroyerler gibi ufak va mürettebatı az olan gemilerde, şahsiyete daha fazla yer vermek ve bu 1-tibarla disiplini daha başka yollardan temin etmek lâzımdır. Kruvazör gibi orta tip gemilerde ise. gemi disiplini, komutanının telâkkisine tâbidir.
Juneau’nun komuîanı Albay Ly-man K, Swensan, gemilinde "rahat" bir disiplin kurmuştu. Mürettebat da, bu sebeple, kendisine bağlı idi. Albay Swensan günün birinde gemisini, oğlunun tahsil etmekte bulunduğu Amapoliı'teki deniz harp okulunun önüne demirledi ve oğlu ile ark adaşları, gemiyi ziyarete geldiler. Başka bir gemide, mürettebat, bu harekete içerler ve;
Çeviren; Behçet Cemal
fDevamı var)
Çeviren: A. N.
taynm Doğuşu. 2 — Kara Maske.
TAN 1 — öldüren Para, 2 — Dalavereciler.
ÜNAL 1 — Ateşten Gömlek. 2 — Müzikli ilâveler.
YENİ 1 — Su Perileri (renkli). 2 — Kanunsuz Sokak.
YILDIZ (42847) 1 — Aşk Dansı.
2 — Işıklar Sönerken
İstanbul ciheti
ALEMDAR (23683) 1 — Zorunun İşareti 2 — Talibim Olsaydı.
AYSÜ (21917) 1 — Aıına Ka-renina, 2 — Aşk Bestesi.
AZAK (23542) 1 — Tokyo
Gülü, 2 — 117 NoJu Mahkûm.
3 — Çanlar Çalıyor.
ÇEMBERLtTAŞ (22513) 1 — A-si Kalpler, 2 — Kocam öldürmedi
FERAH 1 — Asya Ateşler I-çlnde. 2 — Kahraman Kılavuz. 3 — Deniz Kızı.
HALK 1 — Peri Kızı, 2 — î-ki Cingöz Canavarlar Arasında.
İSTANBUL (22367) 1 — Stockholm Güreşleri, 2 — Dertli Pınar.
KISMET (26654) 1 — Gungadln. 2 — Kara Aslan .
MARMARA (23860) 1 — Eğlenceler Perisi, 2 — Deniz Yıldızlan,
MİLLÎ (22962) 1 — Talihim Olsaydı. 2 — Zoronun işareti.
TURAN (22127) 1 — Tokyo Gülü 2 — 117 No.lu Mahkûm.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Büyük Günah, 2 — Deniz deri. •
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Tarzan manlar Aslanı, 2 — Cinnet.
OPERA (60821) 1 — Aşk Oyun-lan. 2 — Kanunsuz Şehir.
SÜREYYA (60862) 1 — Karanlık Gölgeler. 2 — Beni Affet.
ANKARA
Ej-
Or-
ANKARA Tamamen Şeninim.
BÜYÜK Asilzade Silâhşor.
CEBECİ 1 — Lorel-Hardl Bo-ğa Güreşçisi 2 — Leylâ llo Se-llma.
PARK Adalet
8U8 Altın Kafes.
SÜMER Bin Bir Tehlike Adası
ULUS 1 Siyah Paraşüt. 2 -Kırmızı Güller.
YENİ İhanet
İZMİR
Geceler Hâki-
ELHAMRA Kan Dâvası.
LALE 1 — Aşktan Kaçılmaz, 2 — Maklnah Adamlar Diyarı II. Kısım.
TAYYARE 1
mi. 2 — Gençliği Takip Edelim TAN 1 — Aşktan Kaçılmaz. 2 — Maklnah Adamlar Diyarı. II. Kısım,
YENİ 1 - Haydutlar Kırallçc al. 2 — Neaiınuç! Amerikada.
KARŞIYAKA CİHETİ
SÜMER: 1 — Çanı Sakızı Po-lis Hafiyesi. 2 — Ağır Ceza.
MELEK; 1 — Tarzanm İntikamı. 2 — Casuslar Oteli.
İJÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.45 D.H.Y. (Türk) Burundan
— 9.50 D.H.Y. (Türk) İzmirden. — 12.00 K.L.M. (Hol(inda) Tahrandan. — 11.80 P.A.A, (A-mcrlkan) Basra, Şam, Beyrut-tan. — 15.15 D.H.Y. (Türk) İskenderun, Adana, Ankaradan.
— 15.15 A.F, (Fransız) Paris.
Roma ve Atmadan. — 15.50
B E.A. (İngiliz) — Londra, Roma ve Atlımdan. — 16.55 S.A,S (İskandinav) Oslo, Kopenhag. Hamburg, Frankfurt. Münih, Roma, Atlnudan. — 18.05 D.H. Y. (Türk) İzmirden. — 18.85
D.H.Y. (Türk) Ankaradan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.80 D.H.Y. (Türk) Buraaya
— 9.30 D.H.Y. (Türk) Ankara-ya. — 10,15 D.H.Y. (Türk) İz-mire. — 10.30 D.H.Y (Tür! Ankara. Adana. îskenderuna.
— 18.00 K.L.M. (Holûnda) Ro-Amsterdama, — 15.30 P. (Amerikan) Brüksel, Lon-Boston, Now-Yorka. — D.H.Y, (Türk) İzmire. — S.A.S. (İskandinav) Atina,
ma, AA. dra, 10.00
17.25
Roma. Münih. Frankfurt. Hamburg, Kopenhag, Oslo’ya:
GELECEK OLAN VAPURLAR
10.30 Etrüfik, tamirden. — 21.00 Sus, Mudanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.00 Sus, Mudanya ya. — 18.00 Antalya. Çanakkaleye.
GELECEK OLAN TRENLER
8.30 Ankara. — 9.15 Ankara. — 22.20 Sempion.
GİDECEK OLAN TRENLER
8.20 Somplon, — 10.00 Ankara (Motör)Ül — 18.10 Ankara— 20.30 Ankara.
E A D 1 ( O ■33
ANKARA:
8.30 M. S Ayarı, haberler ve hava r/ıporıı. — 8.15 Günaydın (pl), — 0.10 Günün programı. — 0.15 Radyo ilo İngilizce. — 9.30 Sevilmiş parçalar (pli. — I0.1» Konulma. — 10.25 Makamlardan bir demet. — 11.05 Tem-HİI î Pazar «keçi "Ayağa gelon kınmet,, Kemnl Karadeniz. — 11.80 Salon orkestranı fijef: Halil Onavmiitı* I2.oo Hep beraber aöyliycllm (Yurtlan »enleri. — 12,30 Telden tele. — 12.50 Oyun havaları (Bağlama takımı). — 13.imi M. 8. Ayarı ve haberler. — 18.15 Dan» müziği (pl). — 18.30 Öğle Gazetesi. — 13.15 Dans müziği (pl). - 11.00
Hava raporu, nkşaın programı ve kapıınhj.
17.58 Açılış ve program, ıs.oo M. 8. Ayarı. — 18.00 İrtco naz (Hüzznm fnolı) — IH.(HI M. S. Ayarı ve haberler. — 10.15
Geçmişte Bugün. — 19.20 Ya-
13.15 Hafif melodiler (pl). müziği (pl). —
saat. (Konuşma
— 14.00 Saz e«er-tllrkülcr. — 14.15
rım saat dana (pl). — 19.50
Akşamın karma müziği (pl).—
20.15 Radyo G&zetesL — 20.30
Sanat heveslileri saati: Piyano soloları. Çalan; Yüksel. — 20.45 Genç müzlkçlnln seai. — 21.00 Hafif melodiler (pl). — 21.15 Müzikle gez! (pl). — 22.00 Spor saati (günün haberleri). — 22.15 DanN müziği (pl). — 22.45 M.S. Ayarı ve haberler. — 23.00
Program ve kapanış.
İSTANBUL:
12.57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler, orkestralardan
— 13.30 Dans 18.50 Serbest veya müzik), leri, şarkı ve
Caz müziği (pl)- — 15.00 Konçerto. (pl). — 15.25 Dans müziği (pl). — 10.00 Programlar ve kapanış,
17.57 Açılış ve programlar.— 18.00 Chttbrier, Ponchielli ve Rlmskl. Korsakof'tan sevilmiş orkestra eserleri (pl). — 18.30 Karışık dans müziği ve türkçe tangolar. — 19.00 Haberler. —
10.15 İstanbul haberleri. — 10.20 Tox Beneke orkestrasından dans müziği (pl). — 19.30 Saz eserleri, şarkı ve türküler. —
20.15 Vals Mueette ve Passo Dobleler (pl). — 20.30 Bir sukutu hayat. Radyofonik komedi. — 21.05 Spor hasbıhalleri.— 21.20 Fanti heyeti konseri — 22.00 Dinleyici istekleri (Klâsik batı müziği). — 22.45 Haberler.
— 23.00 Dans müziği (pl). —
23.80 Karışık huflf gece müziği (pli, — 24.00 Programlar ve kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR LONDRA:
7.80 Dinleyici istekleri. — 9.30 Küçük orkestradan melodiler. — 11.00 KlAaik müzik
dinleyici İstekleri. — 14.15 Operalardan parçalar. — 15.15 A-kordeonla parçalar. — 1(1.15
Robert Farnon ve orkestrasından hafif müzik. — 17.15
Brııhms No. 1 piyano konçertonu. — 18.15 Donald Pccra’dcn
şarkılar. — 21.30 Varyete programı. — 23.15 Keman soloları.
— 24.80 BBC senfoni orkestrası.
EMİNÖNÜ; Ankara (Eminönü) — Sırrı Buşdogun (Küçük-pazarı — Esat (Dlvanyolu) — Süreyya (Kıımkapl).
FATİH: İsmail Hakkı (Şehza-debaşD — Eteni Pertev (Akau-ray) — Samatya — Hnmdi Em-gen ıŞehremini> — Ahmet Suat (Kanıgümrülo — Hllsnmct-İhı Gökengln (Fener), EYÜP: Arif Beşer BEŞİKTAŞ: S. Recep — Yeni (Ortaköy) — Arnavut köy — HEYOGl.l : Güneş ( rlo-z»-Bnrunak (Taksimi — Batisi Tülbentçi (Taksim) — Bankalar (Galata) - Necdet Ekicin (Şişil. — Çubukçu (Şişil) -HaliOıoCdu ıHa^köy) — Yeni Turan (Kasımpaşa).
Okları takiben:
1 — Doğru gitmenin! şaftla.
— Endüstri. 3 — Tecrübe et-
2
me. 4 — Bir cins çorba. 5 — Tam armalı yelken gemilerinin arka direği. 6 — Ariyet olarak teslim edilen (çoğul). 7 — Büyüklük. 8 — Hüküm.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
.Soldan nağu:
1 — Mizah! yazı. 2 — ütülü libas. 8 — Ziyaret. Tl. 4 — Dolama. Kin. 5 — Yar al Torna. 6 — Adam. Meyan. 7 — Kek. Alilim. 8 — Ad. Yeşeren. 9 — Akıbeti ecel. 10 — İnayet e-den.
Yukarıdan imiği:
1 — Müz&vakalı. 2 — İtimat eden. 3 Malala.
te. 6 — Talebe.
Zati meleke. 10 — lsınamıyan.
— Kara yüz. Ca. 4 — Ney. 5 — Hür ol. Me« Dell. Derin. 7 — Beyit. 8 — Ab. Dişi yok. 6 —
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara tamir
44998
60533
91
2251
Beyoğlu 44644 Kadşköy 60872 İstanbul 24222 Üsküdar 60943 Ankara 00. İzmir 2222 Karşıyaka 15055
ADI Marie idi, fakat Carmen de olabilirdi, çünkü İspanyol ve tütün amelesıydi. İspanya hududuna yakın küçük bîr şehrin sigara fabrikasında çalışıyordu. Onu bir akşam paydos saatinde iki arkadaşı ile birlikte fabrikadan çıkarken gördüm. O kadar göze çarparcasına güzeldi ki, hiç düşünmeden: "Aman ne güze)
kız!" diye bağırdım. Arkadaştan güldü. Kendi de hiç kızmadı. İspanyada âdet otan sokakta lâf atmalara alışıktı her halde. O gün onu belki yalnız olmadığı için takip etmedim, fakat ertesi günü aynı saatte o civarda bulundum ve az zaman sonra da muradıma erdim. Hiç vicdan azabı çekmiyordum, çünkü kızın da mesut olduğunu görüyordum
Marie’ye evlenme vâdettim mi bilmiyorum. Bu bahsi açmağa hiç lüzum görmedim. Daha ilk tanıştığımız günlerin birinde bir akşam şehirde dolaşırken bir kuyumcu dükkânının önünden geçiyorduk. "Canın bir şey çekiyor mu? Söyle" diye ısrar ettim. Gözleri parladı, parmağiyle bir gllmüş yüzük gösterdi. Kıymetsiz bir şeydi. Çekingenliğine verdim. Yüzüğü parmağına geçirdikten sonra da. ilk defa olarak dudaklarını bana uzattığına hiç dikkat etmedim. Bu hareketin mânasını anlamak istemiyordum herhalde. Sonra da anladığım zaman iş işten geçmişti.
İlk seviştiğimiz gün afif bir kız olduğunun farkına varınca, karışık bir his duydum; hayret, heyecan ve can sıkıntısı. Biz! biribi-rimize bağlayan duygu o kadar basit ve kuvvetli idi ki, aramızda ondan başka mevzua yer bırakmıyordu. Tanışmamızdan epeyce zaman sonra altı çocuklu bir ailenin en küçüğü olduğunu, ana babasının civarda bir çiftlikte o-turduklannı öğrendim. İspanyadan göçmelerinin sebebi politika mı, sefalet mİ. yoksa her ikisi birden mi, hâlâ bilmiyorum. Bana gelince soyadımı sormak aklından bile geçmemişti., adım ona pekâlâ yetiyordu. Üstelik ne sebeple küçük şehre geldiğimi de hiç merak etmiyordu. Ancak haftaya Paıise dönmek mecburiyetinde olduğumu söylediğim gündür ki, benim hakkımda neler kurduğunu anladım. “Seyyar satıcısın değil mi?” diye sordu. Kahkahayı basarak: "Nasıl da keşfettin!” dedim. Bu söze senato âzası olan babam ve yakında elçilik kAtibl olarak tâyinime şimdiden övünen annem ne derler diye düşünerek içimden gülüyordum. Marie: "Nereden anladım, biliyor musun, dedi, küçük otomobilinle memleketi dolaşıyorsun da ondan.” Bir aylık tatilimi geçirmek üzere arkadaşımın evinde misafir olduğumu söylemek üzereydim kİ, Marie ilâve etti: "Şimdi neden llyorum: göre bir çeksin.”
Bunun
nıeğe cesaret edemedim, kendimden pek memnun değildim. Yatan söylemektense zalim olmak daha iyi diye düşünüyordum. Fakat Maric’ntn güze) yüzünde göz yaşı görmeğe tahammülüm yoktu. Ne olacak, beraber geçireceğimiz birkaç günü ne diye bozayım, diyordum, Mıırie’nin bana itimadı çok büyüktü. Yalnız gideceğim fün bir aralık sarsılır gibi oldu.
Umal insanın gözünde bir aleve benzer. O akşam Marie'niıı gözlerinde bir rüzgâr alevi birdenbire söndürecek gibi oldu. Parmoğın-
dakı gümüş yüzüğe bakarak dedi kı:
— Gelip beni alacaksın değil mi, sevgilim?.. Yoksa bu elim yok mu. Endülüslü Dolorea’in eli gibi gömülmez olur... Bilmiyor musun o hikâyeyi? Eski bir Ispanyol efsanesidir: Dolores, Endülüslü bir köylü kızıydı. Beyzadenin biri onu baştan çıkarmış, Haçlı sefer dönüşünde onunla evleneceğine söz vermişti. Beyzade seferden dönmüş ama Dolores’l u-n ut muşmuş. Dolores acısından ölmüş. Ama toprağa koydukları zaman, beyzadenin ona verdiği yüzüğü taşıyan elim bu türlü gö-memomışıer. Mezarcılar üzerine kürekle toprak attıkları halde, toprak dökülüyor ve Doloıes'in eli göğe doğru uzanıp verilen sözün tutulmadığı işaretini Tannya gösteriyormuş. Beyzade bu haberi a-lınca, derhal mezar başına koşmuş, diz çökmüş ve elini Dolo-res’in eline koyarak: “Allahın emri ile seni karım olarak alıyorum” demiş. Papaz nikâhlarını kıymış. Her şey olup bittikten sonra, toprak yarılıp el içine dalıvermtş.
Marie yan gülerek, yarı ciddi;
— Bak, Dolores’e olan bana da olur, dedi. Çünkü ben de seni Do-lores'm beyzadeyi sevdiği kadar seviyorum...
Birkaç sene sonra Ispanya hududundaki küçük şehre bir daha döndüm. Arkadaşım beni yine davet etmişti. Şehirde dolaşırken eski hatıralarım içimde bir bir canlanıyordu. Buluştuğumuz Belediye Bahçesi, üzerinde saatlerce o-turduğumuz bank, arkalarına gizlenip Öpüştüğümüz funda, Marleye yüzüğü aldığım kuyumcu dükkânı, hepsi yerli yerinde, hiç bir şey değişmemişti.
Üç akşam arka arkaya sigara fabrikasına gidip, gölgeli bir yere saklanarak amelelerin çıkışım gözledim. Güzel kızlar vardı ara-lannda, ama Marle’yi göremedim. Bi r gece dol aşa dolaşa şehrin hiç bilmediğim uzak bir mahallesine vardım. Çok karanlık bir sokaktı, tek tük evlerin kapalı pancurlaıı arasından bir az ışık süzülüyordu. Sokağın ucunda basık bir evin zemin katında bir pencere açık duruyordu. Dışarıya vuran ışık. İnsanı âdeta oraya doğru çekiyordu. Tenha sokakta adımlarım çmlıya-rak. açık pencereli eve doğru yürüdüm. Bir kaç adım yaklaşınca, pencereden aşağıya ince beyaz bir şeyin sarktığını gördüm. Ne idi? Paha da yaklaştım, sarkan elin bir parmağında bir gümüş yüzük vardı.... Marie’ye verdiğim yüzük Başımı kaldırıp oturan kadının gördüm.
Kalbim büyük
çarpmaya başladı. Demek sokakta adımlarımı duyarak, beni tanımış, beni çağırıyordu. Birden başım dönüverdi. Hızla bir kaç basamak merdiveni tırmanarak o-da kapısını ittim, “Marie” diye bağırarak içeriye daldım. Ayakta odanın ortasında duruyordu.
— Ne? dedi, »onra; "Ha, siz misiniz?"
Siz? Beni beklemiyor muydu? O anda gözüm boyanmış yanakta rina, haddinden fazla ince pembe sabahlığına ilişti. Olan olmuştu. Ben onu unuttuğum için, o da Endülüslü Dolores gibi olmllşttl ölümün çeşitlisi var. Bu oda onun mezarıydı. Ama bu mezardan sarkan el, beni değil, rasgele her erkeği çağırmaya yarıyordu. Anladım ki. Marie niıı kalbi Italores’-inkinden de daha kırıktı, çünkü o. beyzadesi gelse dahi, mezarı başında diz çöküp elini eline koy-mıyacağmı biliyordu.
• • • pencere önünde Marie olduğunu
bir heyecanla


I
Merkez (Bebek ı.
KADIKÖY: Kadıköy — Kıaıl-toprak — Göztepe — Bostancı. UhKÜDAH: Ahmetliye.
HEYBELİADA: H. Halk. BÜYÜKADA: Halk.
İZMİR: Halk (Bnamahnne) — Birlik (Kcnıeraitn — Cumhuriyet (Eşref paşa) — Yanlım (Al-«ancak) — Güzelyalı (Yalılar). ANKARA: Şubat — Halk — Ba I yar.
Parise döndüğünü de bi-Anana, babana, gönlüne kan bulduğunu söyliye-
üzerine hakikati »öylc-Kcndı
91 Mayı* İMO
TBN! İSTANBUL
■ayf» •
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
ÇİÇEK BAYRAMI MÜNASEBETİYLE
Hayat ve iktisadiyatımızda çiçeğin yapabileceği tesir
Yoıan ı Habib Edib -Törehan

KISA bir mihldci evvel hfanhukfa ytpilaoatı İlân edilen Çiçek Bayramı (liin GÜlhnııc Parkında tesit olunmuştur. Baharın geçmek üıere olduğu şu aamanda tsfanbuhın «olgun wmı»w altında yapılan hu bayrama İştirak İmkAnı bulamadık, şüscl v« eğlenceli geçmiş olduğunu öğrendik. HIb bugiiu, burada çiçek gibi memlekette lük* telâkki edilen bir yeyin hayatımızda ve lktl«adlyaımı«da oynamayı İhtimali olan rolleri anlatmaya çalışacağı».
İki hat denildiği anman daima büyük mevıular güzümüzün önüne gelir ve ufak meselelerle uğraşmak bira» da tetkike lâyık bir mevzu telâkki edilme*. Ondan dolayıdır kİ çiçek movıuu şimdiye kadar ihmal edilmiş tetkiklerin başında gelmektedir,
Türklrrln en çok çiçek geven bir millet olduğunu onuu tarihi göt’ terlr. Lâle Devri diye başlıbaşına tarihte bir fasıl açmış, çinilerinde kadife ve kumaşlarında karanfil ve lâleyi daima göstermiş olan bir memleket ve milletin çiçek gevmediğini İddia etmek muhakkak kİ büyük bir İftiradır, Lâle Devrinin hlras da sefahatle mÜmtealç servet ve İhtişamı sail olduktan sonra İstanbulini eski samanlar hayatında her evin bir bahçesi bulunuyor ve herkes kesesine göre bahçesini tezyine çalışıyordu. Bir. büyük yangınların latanhulu tahrip etmesden evvel, bir çok ailelerin altın para ile beş kuruş gibi bir meblâğ sayesinde elde ettikleri tohumlarla bahçelerini 4-5 ay süslemiş olduklarını biliriz. Apartman hayatı memleketimizde hu hevesi söndürdü. Heyoğhınun bir iki köşesinde vaktiyle ecnebileri müşteri diye bekllyen ve bulunması oldukça zor olan çiçekçi dükkânları asri hayatımızın Icabatı olarak çiçek mefhumunu bize başka suretle tanıtmaya başladılar. Ve netice bugünkü elim vaziyeti husule getirdi. Mezarlarımızı tamim etmesden evvel oraya götürdüğümüz sevgililerimizin taze toprakları yanına bir *e)vl dikeceğlml-ge kocaman bir çelenk koymayı tercih ettik. Çelenkler büyüdü ve nihayet 3-4 kişinin taşıyanılyacağı alrlâcayip bir şekil aldı. Uzun zamanlardan beri dolaştığının ecnebi memleketlerin hiç birisinde bunun mümasillerini görmediğimizi itiraf etmek sorundayıa Keza beyaz duvağı altında yeni btr hayata giren gelinlerimize evlerinde kullandıkları zaman belki daha faydalı olacak bir şey yerine, hediye olarak sepetlerle çiçek verilmeye başlandı; sonraları bunlar da büyüdü ve alelâcaylp şekiller aldı. Burada bizim on çok mütecasir olduğumu» nokta, bu sepetler içine konan ve çelenklcre takılan çiçeklerin zavallı, cılız ve hattâ «apsis şeylerden İbaret olmasıdır. Bu «amut çiçekler birer ufak değneğe takılıyor ve sepetin içine veya çelengin üserine sokuluyor. Daha varacağı yere gitmezden evvel bir hamalın kucağında gönderilen hu çiçekler düğün salonlarından gelin odalarına nakledilirken iaşe gelinin saadetiyle hiç de mütenasip olmıyan bir mahsur irae ellerler, çünkü solmuşlardır. Bu faali» hayatımızda zayi olan ve israf ettiğimiz senetler meyanına kaydetmek icap eden
Medeni dünyanın her köşesinde artık başlı başına bir ev veya villâda oturmak imkânları çok azalmıştır. Buna mukabil bir ev kadını tek odalı bir ikametgâha dahi mâlik olsa İstediği zaman evinin bir köşesini ufak bir saksı İle süslemek kudretini gösterebilir. Bls burada bunu İçtimai hayatunıun bir seviye meselesi olarak ayrı bir kısma bıraktıktan sonra burada memleketimiz, çiçek yetiştirmek kudretini temin ederse İktisadi ve içtimai cepheden büyük İstifadeler temin edilebileceğini tebarüz ettirmek İsteriz, çiçek; bir evin ziyneti, bir âşıkın ilk tercümanı, bir güveyin karısına ilk tebessümü ve nihayet bir insanın toprağa bıraktığı sevgilisine «on vedâ selâmıdır. Bunun cemiyet hayatında İlerlemesi, seviyenin yükselmesine ve nezaketine delâlet eder. Bize öyle geliyor kl bir rakı sofrasının üzerinde bile bir kaç çiçek bulunsa sözler ve şekliler daha nezih bir manzara arzedecektir. Fakat çiçeğin bu kadar fazla ©a-miyet hayatına girmesi İçin her şeyden evvel ucuı olması şarttır. Bugün bayatın bin bir mihnet ve ıstırabı İçinde yaşıyan İnsanlara, bir çok ihtiyaçlarını tatmin edemezken bir çiçek almayı tavsiye etmenin doğru olmıyacağını tamamen takdir etmekteyim
Bir taraftan az bir aınıfa inhisar etmiş gibi bulunan pahalı çiçek sepetlerinin zayi olmıış senet olduğunu söylerken, bunun çok ucuzlaşarak herkesin hayatına girmesini arzu ettiğimizi bildirmekte bir isabet bulunduğunu zannediyoruz. İtalya ve Fransanın güney kısımlarında mütekait memur ailelerinin bir çokları çiçek yetiştirmekle hayatlarını temin etmektedirler. Çiçek yetiştirmenin büyük çiftlik tarzında olan çeşitleri bulunduğu gibi bir iki bin lâle, sümbül veya karanfil fidanlarından aldıkları çiçekleri satma suretiyle tekaüdiye maaşları üzerine oldukça iyi bir ilâve yapmak kudretini temin eden insanların miktarı pek çoktur. Şimdi memleketimizin ziraat enstitüleri, ziraat âlimleri ve ziraat fakültesi vardır. Biz öyle tahmin ediyoruz, kl, buralara müracaat edildiği vakit, nerelerinin toprak ve iklimlerinin daha iyi olabileceği bütün tafsllâtiyle bildirilecektir. Çünkü her şeyden evvel bilmekliğimiz lâzım gelen bir nokta var: Yapılması gereken İşin bir bilgi İle yapılması zaruretinin mevcut olduğunu idrâk etmek. Buna riayet olunmadığı takdirde o teşebbüsten hiç bir hayır beklemek kabil değildir. Geçenlerde NIs civarında tesadüf ettiğim bir Fransız mütekait albayı orada gül yetiştirmeye başlamazdan evvel, bir gül bahçesinde bir sene amele ve rençber gibi çalıştığını ve yevmiyesini aldıktan başka bir çok şeyler öğrendiğini ve şimdiki hayatından çok memnun olduğunu bize bildirmişti. Biz, memleketimizin iklim ve toprağının buralardan lılç de aşağı olmadığını biliyoruz. Şimdi memleketimizde nakliye vasıtaları ve bilhassa uçaklar fazla ve oldukça kâfidir. Ve yine öyle tahmin ediyoruz kl. uçaklar bu gibi nakli İcap ettiren ve siklet itibariyle hafif olan çiçeklerimiz İçin bir çok kolaylıklar ve hattâ ııcuz bir tarife tatbik edebilir. Bu neticeye vardığımız zaman çiçek ucuzlıyacak, çiçek muhabbeti artacak ve aynı azmanda bir çok İnsanlarımız için bazı şehirlerimizde yeni bir İstihsal şubesi ortaya çıkacaktır. Bugün İçin çok pahalı olan solgun çiçeklerle yaptığımız bahar bayramının, gelecek senelerde ucuz ve bol çiçeklerimizle her gün hayatımızda bir bayram yapmasını cânü gönülden dileriz.
Kolonytulft Milletlerarası
Bir tiltiin kongresi ve sergisi açılıyor
Kolonya 20 (Hususi muha-blrlmlzden) — 10-12 eylülde
Batı Almanyada Kolonya şehrinde milletlerarası bir tütün kongresi toplanacaktır. Bunu müteakip, Kolonya Sonbahar Fuarına İlâveten milletlerarası bir tütün «ergisi açılacaktır.
Milletlerarası Deri Birliği
Brüksel, 20 (Hususi) — Aşağıdaki milletlerin delegeleri tarafından Enternasyonal Dcr( Birliği (Consetl International du Cuir — CEÎC) nln statüsü kabul edilmiştir: Belçika, LÜksemburg, Fransa, Holânda, ve Britanya. CBtC'nln başkanlığını, geçen sene Fransa ile Belçikamn yaptığı hazırlık toplantılarında muvakkaten riyaset etmiş olan Mr. J. Va-lette (Fransa) denıhde etmektedir. Başkan vekilleri Mr. Van Alphan (Belçika). Van Gijn (Holânda) ve hâlen tâyin edimemlş bir Britanya-lıdır.
Birliğin daimî yeri Paris olacaktır; maksadı muhtelif deri müesseseler! ile irtibatı temin etmek, deri istihsali İle alâkalı iktisadi ve gümrük şartlarını tetkik etmek, ve deri müstahsilleri arasındaki işbirliğini kuvvetlendirmektir. Müstahsiller muhtelif proje ve ticari anlaşmaları kabul etmeden evvel inceleyecekler ve sonra alâkadar hükümetlerin dikkatine arzedeceklerdlr.
Birlik, Batı Avrupa devletlerinden iştirak etmek arzusunda bulunan her deri endüstrisi mümessiline a-çıktır.
ttalyada da zeytinyağı fiyatları düşüyor
Milano. (Reuter - Hususi) — Gelecek mahsulün iyi olacağı şayiası çıkar çıkmaz, Italyan zeytinyağı piyasasında fiyatlar düşmüştür. Bu şayialar kuzey îtalyada sade yağ fiyatlarının düşmesiyle desteklenmiştir. İstihsal bölgelerinde tereyağ (sadeyağ) fiyatları geçen haftanın 600 liret olan fiyatına mukabil 520-930 lirete düşmüştür.
Söylendiğine göre ihracat, İspanya ve diğer yağlardan kuvvetli re-
Pakistan petrolleri
Başbâksn. araştırma ve işletmeye yabancı sermayeyi davet ediyor
Los Angeles, 20 - A.A. (United Press) — Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Han, cuma günü basın konferansında verdiği beyanatta Pakis-tanın geniş miktarda petrol istihsal etmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu bildirmiş ve şunları ilâve etmiştir:
“Anlaşıldığı üzere bir çok büyük petrol şirketleri Bülûclstan ve Batı Pakistanda petrol araştırma hakkı sağlamağa çalışıyorlar.
Doğu Paklstanda da petrol bulunduğu kanaatindeyiz.
Birleşik Amerika Hükümetinin ve hususî teşebbüs sahiplerinin Pakistan sanayiinin inkişafına yardım etmeleri arzusundayım. Büyük Britanya ve Belçika bu tasavvurlarla alâkadar olmuşlardır.
Doğuda geri kalmış memleketlerin iktisadi gelişmesinin ne derece mü-
Kısa Haberler
Batı ve Doğu ticareti
ğr Cenevre. 20 - A.A. (AFP) — Prag, Moskova ve Varşovay» yaptığı seyahatten dönen. Avrupa İktisadî Komisyonu İcra! Sekreteri Gunnar Myrdal bu sabah vermiş olduğu, kısa beyanatta •unları söylemiştir:
“Batı ve Doğu Avrupa arasındaki ticarî münasebetlerin yeni’ den tesisi İçin yapmış olduğum görüşmeler henüz tamamlanmamıştır”.
Pazartesi günü Londraya gidecek olan Gunnar Myrdal. oradan. Fransız Hükümet erkânı ve tkti-sadl işbirliği Teşkilâtı Başkanı Harrimanla görüşmek üzere Pa-rise gidecektir.
50.000.000 dolar kredi Waahington. 20 - A A. (United Press)— Temsilciler Meclisi Tahsisat Komisyonu. Koreye yapılacak iktisadi yardım için 50 milyon dolarlık bir tahsisat kabul et. iniştir.
Hindi*(anda kâğıt istihsali artıyor
★ Yeni Delhi. 20 (OHH) — Haber alındığına göre, Hindlatanda kâğıt istihsali gün geçtikçe artmaktadır. Hindistan Hükümeti yeni bir çok kâğıt fabrikalarının açılması için yeni bir program hazırlamış bulunmaktadır. Bu programa göre hâlen inşa halinde bulunan 3 kâğıt fabrikasından başka 1956 yılına kadar inşa ve kurulması İkmal edilecek 7 adet kâğıt fabrikası 1956 yılında tam randımanla çalışmağa başlıya-çaktır.
Brezilya kahve
İhracatı
★ Rio de Janeiro, 20 (Hususî) — Yapılan resmî tahminlere göre 1950/51 Brezilya kahve istihsalinin dahilî istihlâki karşıladıktan sonra geri kalan 14,215,000 çuvalı ihracata ayrılmıştır. Bu miktarın ihtiva ettiği cinsler şunlardır:
Sao Paulo 6,562,000: Parana-gua 2.800,000; Minas Geraes 2,700.000; Eapîritos Santo bir milyon beş yüz bin; Rio de Ja-nelro 320,000; Bahta 120,000; Pernambuco 100,000; Goyaz, Mat-to Grosso 80.000/20,000 ve Sanz-ta Catharina 3,000.
kabet görmekte devam etmektedir.
Bu hafta sonunda, Floransa vilâyetinde ekstra kalite zeytinyağı kilosu 385 den satılmıştır; halbuki mayıs başında fiyat 420 liret olarak verilmişti.
him olduğunu Birleşik Amerika henüz idrak etmiş değildir. İktisadi seviyelerini yükseltmeye çalışan milletler. Birleşik Amerikanın tecrübe, bilgi ve sermayesinden İstifade edebilmelidir.
Benim izah etmeğe çalıştığım nokta işte budur.,,
Sovyet Rıısyanın Pakistana yardım etmek yolunda herhangi bir teklifte bulunup bulunmadığı sualine Başbakan şu cevabı vermiştir:
“Paklstanda fabrika kurmak İçin Sovyet Rusya henüz herhangi bir teklifte bulunmuş değildir.,,
Pakistan Başbakanı, dünyanın bir “İnsanlar ve milletler bağımsızlığı" beyannamesine muhtaç olduğunu tebarüz ettirmiştir.
Liyakat Ali Han, Güney Kalifor-nls’da üç günlük bir ziyaret yapmaktadır.
1953 te tamamlanacak limanda her türlü makineli vasıtalarla
çalışmaya devam edilmektedir
O
1933 yılı ortasında Zonguldak Umanının İnşası bittikten «nm ra maden ocaklarım mı n «cnellk İstihsal kapasite»!, tuveoaıı kömür halinde 5.040.000 tonu ve satılabilir kömür halinde de 3 milyon 720.000 tonu bulacaktır. Havzanın makineleştirilme amr-liyesi 1953 yılında tamamlandıktan sonra İse, bu miktarlar sı-raalyla senede 1400,000 ve 4 milyon 575.00(» tona yilkseimls olacaktır. Son yapılan tahminlere göre Havzadaki kömür miktarı 1 milyar tonun üstündedir. Yeni kısımların aranması yolundaki sondajlara da büyük bir hızla devam edilmektedir.
Zonguldak limanının inşası İşi de 1953 srneal ağustos ayın da tamamlanmış olacaktır. Yeni limanda 10.000 tonluk İki ve 5.000 tonluk bir vapur aynı zamanda tahmil A fa alınabilecek ve bııplara kurulacak tesisatla saatte en az 1.000 lon kömür yüklenebilecektir. Bundan başka limanda biri yalnı» maden ocaklarında kullanılacak direkleri getirecek vapurlar için, diğeri de bütün yük vapurları İçin İki ayrı rıhtım bulunacaktır. Rczlınler limanda aralıksız olarak yapılan makineli çalışmalardan lld sahneyi göstermektedir.
Stok fasulyeler
PAZAR YERLERİNDE HALKA UCUZCA SATILIYOR
Tüccarın elinde 10 bin çuval kadar tahmin edilen kuru fasulye bulunduğundan bahsedilmişti. Tüccar, bu fasulyeleri şehrimizin pazar yerlerinde satılmak üzere esnafa 22 kuruştan vermektedir. Son günlerde muhtelif pazar yerlerinde halk 25-27 kuruş arasında kuru fasulye almak imkânını bulmuştur.
Balık fiyatlarında ucuzluk artıyor
Balıkçılar Cemiyeti, yatılı okullara, hastahanelere. talebe yurtlarına mektup yazarak, balığın ucuz satıldığı mevsimde, bu müesseseler! balık istihlâkine teşvik etmektedir.
Dün şehrimizin muhtelif balık pazarlarında 80 kuruşa kadar kalkan. 100-120 kuruş arasında tekir balığı, 150-180 kuruşa da kılıç balığı satılmıştır.
Çilek ve kiraz fiyatları
Mevsim meyvalarından İri boy kırmızı çilek perakende olarak 80-100 kuruş arasında, yeril çilek de 140 kuruşa kadar satılmaktadır. Havala* nn yağışlı gitmesi yüzünden, kiraz henüz ucuzlamamıştır. Piyasaya gelen bazı siyah kirazların acı olduğu da görülmüştür. Fiyat. 80-130 kuruş arasındadır.
Ticaret1 Odası ve Bordasında , Seçimler için şimdiden propagandalar başladı
TİCARET VE SANAYİ İŞBİRLİĞİNDEN BAŞKA, TÜCCAR DERNEĞİ DE SEÇİMLERDE PROPAGANDA YAPACAK
Ticaret Odası ve Ticaret Borsacında eylül ayında yen! seçimler yapılacağı, bu arada Ticaret ve Sanayi İşbirliği Cemiyetinin şimdiden faaliyete geçtiği yazılmıştı.
Yeni kurulan bu cemiyet mensuplarının düşüncelerine göre, gerek Ticaret Odası ve gerekse Ticaret Borsacı meclislerine seçilecek zevat, şimdiye kadar partiler dışında kalmış tarafsız tacirlerden olmalıdır. Cemiyet, bu yolda propagandalara başlamıştır.
Tüccar Derneğinin de seçimlerden evvel faaliyete geçeceği anlaşılmaktadır. Tüccar Derneği mensuplarına göre, hâlen Ticaret Odası ve Borsa meclislerinde İstanbul ticaret âlemini temsil edemiyen zevat bulunmaktadır. Seçimlerde bu müesseselerin meclislerinde tstanbulun ticaret ve sanayi erbabını hakkiyle temsil e-decek zevatın bulunması lâzımdır.
Seçimlere bir kaç ay olduğu halde, her iki teşekkülün de şimdiden faaliyete geçmesinde, Demokrat Partinin milletvekilleri seçiminde gösterdiği muvaffakiyetin tesiri olduğuna şüphe yoktur. Esasen ticaret odaları
ve borsalarda seçim işlerine girişmeden evvel, yeni Ticaret Odaları ve Borca lan Kanununa istinaden yeni bir nizamnamenin tanzimine ihtiyaç vardır. Bilindiği gibi nizamname, E-konomi ve Ticaret Bakanlığının alâkadar teşkilâtında henüz hazırlanmış değildir. Alâkadarlar, ticaret odaları ve borsaların ıslahı, seçimlerin yenilenmesi İçin, nizamnamenin bir an evvel hazırlanmasına ihtiyaç görmektedir.
Bir Amerikalı kadın Türkiye lehine geniş propaganda yapıyor •
VVoshington. 20 - A.A. (Usla) — 23 seneden ben Türkiyed© İçtimaî yardım işlerinde çalışmış olan M üre Phoebe Clary. Türkiyenin İktisadî İşbirliği İdaresi vaaıt&slyle yapılan Marshall plânı yardımlarından çok istifade ettiğini belirtmiş ve buzhane ve süt fabrikaları İçin Amerikan yardımının elzem olduğunu söylemiştir.
18/V/1950 Perşembe MEMLEKET ve 1 1UNY1 1 BORSA ve 1 PİYASALARI 1


Borsalarda vaziyet
19 Mayı» Spor ve Gençlik
Bayramı münasebetiyle dün
borsalar kapalı idi. Bu se
heple yeni muamele olma-
mistir. Alâkalılar, cebelde
her gün olduğu gib! son
>lya»a rayiçlerini bıılacaklar-
dır
KAMBİYO
Istanbu 1 Borsası
Açılı, Kapanış
1 Sterllng 7.90.60 7.91.—
100 Dolflir 9999999999^ 281- 280.75
100 Fr. Frangı ... 0.80 0.80
100 İsviçre Fr...„ 64.83 64.83
100 Belç. Fr 6.60 5.60
100 leveç Kr....«. 64.67 64.67
100 Florin 73.68.40 73 68 40
100 luirct e9999999999 0.44.128 0.44.128
100 OrAtlfDİ 99999999 0.01.876 0.1.876
100 Cscoudoe 9.73.90 9.73.90
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe Yeril Gr. s* M0
Külçe Degussa. — 4.86
Cumhuriyet .... m 34.-
Reşat — 36.60
99 9999 989 999e — 34.-
Gulden 32 60
İngiliz 44 25
Fransız kok .... — 36.-
NapolAon III .. 34.—
l^VİÇrO 999999999 999 — 33.76
NeW'Yurk’ta t onsu: $ 36
Gümüf, Plâtln
En aştığı En yukarı
Gümüş Gr. —
PlA.tln s(e#eeee 10.- İL—
Zürich Borsası (Serbest)
İNVİçrc Frangı
18,6.1950
Durumu En aşağı En yukarı
Kürk Lirası 0.90 1.10
Dolar 4.27 3/4 1.28 3/4
Sterllng 10.70 10 90
Fransız Frangı 1 22 1 21
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLÂT
YABANCI BORSALAR
İstanbul Ticaret Borsan
Devlet Tahvilleri
New-York Borsacı
(•)
Kapanış
Bugün
Esld Kapanış
tkramlycll tahviller
%6 1933 Ergani .... 1938 ikramiyen MIHI Müdafaa I 1941 1941
V2
%5 O %5
%4
%6
refl
%6
%6
%7
%7
%7
*7
%7
%7
%7
%7
%7
99•999 9999999
99999999
Demiryolu IV 9999999 I Demiryolu V ........
1919 ikrAmlyell ... Diğerleri
Demiryolu VI 9999999 I 1 9999999
11 999 999 9 ,j
III ....
I.....
n.....
i.....
i.....
Slvan-fîrzurum I.., 99 ıı.-vn.
ı II III
L II.
III.
IV. ..
1941 Kalkınma
99
1949 istikrazı
1948 İstikrazı Milli Müdafaa
1949 1034 1034
1041 1941
1941 Milli
99
99
99
«f
9*
Demiryolu
• •
e s.
Müdafaa
tl
s
99

• e
• e
• •
99
9 •
99
99

20.90 2L— 21.-99.— 98.80
99.70
24.—
22.—
100.—
99.00
98.—
99.90
100.60
100.60
100.60
10.66
100.65
97.60
21.30
21.35
21.67
21.50
21.60
31.30
23.—
21.17
21.63
21.70
Şirket Tahvilleri
T.C. Ziraat Bankası Anadolu
99
99
99
D.Y. Tertip A'B
• |
■ e
»s
“ C.’
%60 .....
Mümea. 8onet.
20.20
112.60
22.30
67.90
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkez Bankası ......
Türkiye îş Bankası .........
Türk Ticaret Bankası .......
Arşları Çimento ••••««•eesssefd
Sark Değirmencilik .........
Mtlll Reasürans ............
121.—
30.—
5-
16.25
23.26
a.—
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi Fnnclyc 1903 | 172.— |
100.—
116.—
116.—
116.—
100.—
120.—
99.-
98.-
20.30
20.40
21.61
21.—
22.—
21.46
20.60
21.—
21.96
20.20
111.-
W.-
67.60
120,26
29.50
5.-
1G.75
23.50
16.25

Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.) Buğday sert (Ofisin) ................
Arpa yemlik (dOkme) Mısır (San) çuvalı ••9999 Facuiya tombul e» eesseeseseet Fasulye Çalı sert ....................
ICuşyeml e'eege essseJeegeeseeeeOf g
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeğli eesseseeseefeeaees Nohut natilrel ....................
Yağlı tohumlar :
Ayçiçeği tohumu ................
Keten tohumu .................. Kendir tohumu • 99SSSSSS 999999 Susam ...........................
Yer fıstığı kabuklu ...........
Kuru Meyvalar ı
Fındık (kabuklu sivri) ...
Fındık (İç tombul) .......
Ceviz (kabuklu) ..........
Ceviz (İç natilrel) ......
Dukama Ham Maddeleriı Tiftik (ana mal) .........
Tiftik (Natürsl) .........
Yapak Anadolu (Kırkım)
Ham derileri
Sığır salamura (kasap) Kl, Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava kurusu kilosu
Nebatl Yağları
Zeytinyağı (E,fC. Susamyağı (Raf.
Ayçiçeği (Rafine
Fındık yağı (Çıplak)
tsnekcii) sırıt 1 çıplak)
s

39.—
29.-
62
100.
133.—
180.—
140.—
80.—
1S8.—
320.
M.—
31.—
22.—
19.—
İzmir Ticaret Borsası
Bugün Son Kapanış
Üzüm çekirdeksiz No.9 56.—
İncir A serisi No. 8.... — 56.—
M B serisi No. 108 — 42.—
Pamuk Akala I — 205.—
Pamuk Akala II — 175.—
Pamuk Akala III ...... — 150.—
Pamuk yeril — 175.—
Pamuk yağı (rafine) ... — 117.-
Pamuk çekirdeği 12.60 .
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala I
Pamuk Akala II — 162.—
Pamuk Akala III ...... — 140.—
Pamuk yerli 1 — • •
Pamuk yeril II. ......
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK a) %60 randımanlı kabuklu tombul 81.—
b) îç sıra kontrollü 172.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak 30.—
Buğday sert — 3L—
Arpfl ••• •••••«••■•••••••••«•eeee
Pamuk (Kantan=Taiiarı) Ashınounl Kısa elyaftı F/G. ... Karımk Uzun elyafh F/G. ...
Dün Eski kur
Buğday (Buşeil=:Sent) Sert Kış mahsulü No. 2 - 271— 271—
Kırmızı “ 99 No. 2 w..—.. 263.— 254—
Pamuk Mlddllng (LİbresizzSent) ^TOimnilZ >«e eeseeeee«eeee*e eeeeeeeae e«aeee 30.99 32.94
Ellcim 99 9 99 9 9 999 99 99 9 999 9 9 9999 9 99999 9 8999999 9 3167 31.38
Af A İlk vesevesssseteet esi şşe eşse» eetşeseeeee 31-64 31.43
Tiftik (Llbr««l=:8önt) weee»Mweeee Tökft&A 0^4 O. 1 ••e««seweeseeeeeeeeee6Meee M
Fındık (Libresi—Sent) Kabuklu yerli iri 22— 22.30
Ort& 9â9989999999999999998 22.60 21—
Lovant İç İthal malı 36— 36—
Ekstra İri İç ithal malı 40.— 36.—
Kuru üzüm (Lİbresl=:Sent) ...... Thompson çekirdeksiz seçme ... 111/4 111/4
Keten tohumu (Buşell=Dolar) ... Mtnnoapoils 3.22 3.35
Kalay (Llbresi=Sent) 77.75 77 25
Levha-teneke (100 libre dolar) 7.30 7.30
• Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Sterllng) Bombay 65— 65 —
63— 63—
Yer fıstığı Hindistan 64.— 64 3/4
Bradford Piyasası
99
99
99
99
99
99
•es
• ••
rts
Tiftik
• •
Yün
• •
34.—Nom
30.- M 20/31 99 18/21 99
İyi mal (Llbresi=Fiyat) Sıra malı Anadolu
Trakya
M/21
18/21
İskenderiye Borsası
153.—
123.—
92.—
(♦) Gününde JBoraudu muamelesi lescıi edilmemiş tahvilât ve eshamın ar» ve taleplere göre taayyün eden takribi piyasa doğerlori.
Sayfa (5
t e n t İstanbul
21 Mayıs 1950
DÜNYA ÇAPINDA SIYASI PORTRELER
GELİŞİYOR
TDRKİYEDE
KAYNAĞI
SANAT
okulda
mütevazı
dehâlarının
nıası
çocuklarında
ve ne-Şüphe-konuş-ondan
siyonlu Dkokulda faaliyete geçen müstakbel “Bale Akademisinin nüvesi. çok kısa bir zamanda küçük öğrencilerin ve ileri görüşlü ailelerinin alâkasını bu nispette çekmeye muvaffak olmuştur.
MİM* Nevvton, her talebe üzerinde İnceden İnceye çalışmakta ve ha roketlerde elâstiki yet kadar bir ahenk de aramaktadır.
Mektebin Müdiresi MİSİ* ] ton, küçük talebelerini ayıı karşısında çalıştırırken. I nın dikkati ve talebenin reti bu resimde fazlaalyle rüniîyor.
Y eşilköyd eki yarının dans
taraftan açılan bir kursta, şimdiye kadar baleyle meşgul olan kimselere de ders gösterilmektedir. Muayyen bir müddet sonra, bunların içerisinde başarı elde edenler bir imtihana tabi tutulacaklar, muvaffak olanlara, milletlerarası mahiyette bir sertitika verilecektir.
Nitekim bundan bir kaç sene evvel, Bir Orman Masalı, Saatçi Dükkânı. Bora gibi bale gösterilerinde dikkat nazarımızı çeken genç elemanlar. Misis Nevvtonun akşam derslerine devam etmektedirler. Sekiz yaşında iken bale öğrenmiye başlıyan. on ya-
cn şayanı hayret mahiri: Sadece normal olan ve daima öyle tesadüfle-
memlekete ve insanlığa faydalı olmak endişesi ön plânda gelmektedir. Gerçekten bu nokta iftiharla kaydedilmeye değer. Yalnız, bu İşlek dimağlara. mühendislik ve doktorluk kadar sanatkâr olmanın da memleket ve İnsanlık için lüzumlu ve onlar kadar şerefli olduğunu aşılamak, blzlerın. bilhassa ailelerinin ve hocalarının va zifesidir.
Örnek bir okul olarak tetkik ettiğimiz Yeşilköy Pansiyonlu ilkokulundan gurur içinde ayrılırken yegâne endişemiz bu olmuştur.
.ŞEVKET EVLtYlĞtL
olmuş bir karikatürü itler için bir kabine haline sokmaya kalkışırdı: yahut para düşkünü bir siyaset adamı bu mevkiden istifade ederek epey para edinirdi. Truman bu iki ifrat şeyden kaçındı. îş adamları Truman komisyonunda çeki nilecek hiç bir nokta bulunmadığına çok geçmeden kani olmuşlardı. O vakitler akşamları, kızı Margaret'e refakat etmek üzere piyanoya oturup Chopin’i çalan temiz gülüşlü bu küçük adam, çok geçmeden memlekette bir kudret oldu. 1944 de, dördüncü defa reisıcumhurluga namzet olan Roosevelt, telâş içinde kendine bir başkan yardımcısı ararken, Truman seçilecek adamın kendisi olabileceğini aklından bile geçirmemişti. Zira Roosevelt Wallace’i ister gözüküyordu; fakat sağcı demokratlar bunu istemiyordu. Truman. Byrnesl ileri sürdü, solcu demokratlar itiraz ettiler. Nihayet kimseyi kuşkulandırmayan Harry Truman başkan yardımcısı oldu.
Amerika Teşkilâtı Esasiyesmde tuhaf bir kısım mevcut. Cumhurbaşkanının âni ölümü neticesinde kendisini otomatik olarak reis yardımcısı is-tihlâf eder. Fakat bu arada dikkat etmemiz lâzım gelen bir nokta var: Başkan yardımcısını seçerken onun ilerde reisicumhur olacağını hiç nazarı itibara almazlar, zira reisicumhur yardımcısının asıl işi siyasi bir muvazene temin etmektir. FakatT Amerika tarihinde başkan muavininin reisicumhur olduğu 7 defa görülmüştü, 7 nci şanslı da Harry Truman oldu. Bir gün acele olarak Beyaz Saraya çağrıldı, kendisini karşılayan Mrs. Eleanor Roosevelt ona: “Harry, reisicumhur öldü,, dedi, “Hiç düşünmeden size nasıl yardım edebilirim” diye karakteristik bir cevap verdi. Fakat Truman için bu, müthiş bir şoktu. Bu hali “sanki, ay yıldızlar, bütün gök başına yıkılmıştı” diye izah eder. Kendini vasat bir adam olarak tanıyan Truman, âni olarak çok parlak bir adamın yerine geçti.
Truman reisicumhur olduğu zaman Kongre ona karşı sempati ve acıma hissiyle karışık bir duygu besliyordu; iki partinin şefleri “Zavallı Truman, küçük bir adam için ne büyük bir vazife, ona yardım etmeli, belki de zannedildiği kadar fena bir reisicumhur olmaz” diyorlardı. Filhakika Truman, Rooseveltin dramatik prestijine sahip değildi, fakat Missouride doğmuştu. Bu yüzden aklıselimi şeşi yükünü hafifletiyordu, siz kı Rooseveltten daha iyi muyordu, fakat dinlemesini daha iyi büivor ve müthiş bir soğukkanlılıkla âni kararlar verebiliyordu, önceleri etrafına Missouri’li eski ahbaplarım toplamaya başladıysa da, çok geçmeden içlerinden işe yaram ı-yanlarını uzaklaştırmayı bildi Harbin çabuk sona ermesine sebep olduğu gibi harp zamanından normal hayata geçişi de muvaffakiyetle başardı.
Politika alanındaki muvaffakiyeti hasımla rını kıskandırdı. 1948 de yeni seçim yaklaştığı zamanlar Kongre ile Trumanın balayı artık sona ermiş bulunyordu. Gazeteler ve bütün sa-lâhiyattar makamlar Trumanın tekrar reisicumhur seçilnıiyeceğınl ilân ediyorlardı. Halbuki Amerikadakı işçi. çiftçi ve zencilerin Trumanı tutmakta devam ettiklerini unutuyorlardı. 1948 seçimi Truman için bir zafer olmuştu. Hem bu sefer bu zaferi kendi de arzu etmişti. Halbuki dünyanın vaziyeti eskisinden daha korkunç bir hal almıştı. Atom bombaları medeniyeti ve dünyayı mahvedebilecek bir duruma gelmişti Rusya ile anlaşmalara girişmek lâzım geliyordu, bu hiç de kolay bil İş değildi. Sulh muhafaza edilmeli. Avrupa emniyette olmalı. Amerika da bu vaziyet karşısında müsterih bir şekilde yaşam ly a devam etmeliydi. Fakat Harry Truman artık tecrübe
Mektebin bale faaliyetine ayrılan aynalı ve küçük sahneli salonunda mini mini balerinlerin çalışmalarını seyretmek hakikaten bir zevk. Siyah mayo ve pelerinleri, mavi koıdelala-riyle kızların, gene siyah pantalonla-rlyle erkeklerin, hocaları tarafından gösterilen hareketleri yapmıya çalışmaları, yanlışlarını tashih etmek için durmadan uğraşmaları, insana. Türk çocuklarının tamamen yabancısı bulundukları bu sanat sahasında da mu. vaffak olacaklarına kanaat getirtiyor.
Fakat nedense bazılariyle konuştuğumuz küçük balerinlerimizin hiç biri bize, (ilerde büyük bir balerin olacağım), cevabını vermediler. Nitekim Misis Nevvton’un pek beğendiği Hüsnü Sunal;
—“Tayyare mühendisi olacağım. Hayatımı bir bale sıfatiyle kazanmak hoşuma gitmiyecek. Hem bir mühendis olarak vatanıma daha çok hizmet etmek fırsatını bulacagun” diyor. Gene bale şubesinin başarı gösteren öğrencilerinden Oya Gürel de:
—“Baleye çalışmamı babanı çok İstiyor. Hem babamı ve hem de öğretmenim Misis Nevvtonu kırmamak için bale yapıyorum. Halbuki ben göz doktoru olmak arzusundayım Bir filmde görmüştüm: Kör bir adamın gözlerini, iyi bir doktor açtı ve onu hayata kavuşturdu. Aynı şevi ben de yapmak istiyorum. Halbuki bir balerin olarak milletime böyle hizmetlerde bulunamam.” diyor,
Görülüyor ki, Türk
Yeşil Yuva duvar gazetesinin sahip ve başmuharriri Ayşe Parman, kadarımıza gazetesi hakkında izahat verirken. Fakat... Bu gazetenin t Lh bara t şefi yok. Ayşe Parman ne yapacak şimdi?!.
Yazan : Andre Maurois
şında Misis Ninette de Valois’nm açtığı bale okuluna giren, mektebi bitirdikten sonra aynı okulun tiyatrosunda hoca olarak çalışan, Fransa. Belçika, Almanya. Hollânda ve bütün Britanya adalarını gezen, haıp içerisinde Fransa ve Hollândadan düşman askerleri çekildikten sonra müttefik askerlerine temsiller vermek üzere askeri kamplarda, bombalar altında bir tiyatro trupu ile dolaşan ve beynelmilel bir şöhret tesis eden Misis Newton, Türk talebelerinin bale kabiliyetlerini çok üstün buluyor ve çocuklarımızın kendi çalışma ihtiyacım tam mânesiyle tatmin ettiğini söylüyor. Misis Newton, talebeleri arasında Gönül Yaltırık, Gülen Almışlar, Hüsnü Sunal ve Ferit Akının İleride dünya ölçüsünde birer sanatkâr olacağını ifade ediyor.
Bir kaç günden beri şehrimizde bulunan İngiliz “Royal Opera Covent Garden,, ve “The Sadler’s Wells The-atre” tiyatrolarının direktörü Misis Ninette de valois’yı Millî Eğitim Bakanlığının. Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğü, memleketimizde bir “Bale Akademisi” kurmak üzere, bundan
beş sene kadar evvel davet etmişti. O zamanlar İki hafta müddetle Ankara ve İstanbuldakl ilkokul çağındaki çocuklar üzerinde et (İdler yapan mütehassıs, çalışma mahalli olarak da Yeşüköy Pansiyonlu İlkokulunu tensip ederek lnglltereye dönmüş ve “Bale Akademisinin” esaslarını ihtiva eden raporunu, muavini Misis New-ton ile memleketimize göndermişti.
Misis Nevvtonun nezaretinde ve 25 talebeyle faaliyete geçen “Bale Akademisi”, her yıl yeni bir sınıf açmak suretiyle, sekiz senede programını tamanılıyacaktır.
Halen 1 üncü sınıfını kurmuş olan Akademi, eylül ayında. Ankaradaki Konservatuvara iltihak edecektir.
Yatılı ilkokullardaki çocuklar arasında vücut yapıları, baleye müsait olanlar, ailelerinin muvafakatiyle a-kademiye alınmakta ve yetiştirilmektedirler. Burasını bitirenlere bir akademi sertifikası verilecektir. Diğer
İŞTE tarihin. ■ ceralarından bir Amerikalı kalmak istiyen bir adam rln yardımiyle kendini dünyanın hâkimleri arasına yükselmiş buldu,
Bir müddet evvel Truman, Brezilyayı ziyaret ettiği zaman halk ona Minter MİHsoııri adını takmıştı. Bu lâkap iyi seçilmişti. Harry Truman Missohriden di ve bd şehre bütün mevcudiyetiyle bağlıydı. Makul, hüsnüniyet sahibi, züppe ve gevezelerden nefret eden bu adam 1884 senesi 8 mayısında Missourirıin bütün orta-batı köylerine benziyen Laınar köyünde doğdu. Bir çiftçi olan babası, çocuğu l yaşına geldiği zaman, gene Missourınln Inclependence (istiklâl) şehrine gelerek oraya yerleşti. Nispeten ehemmiyetli sayılan bu şehir, isminden de anlaşıldığı gibi iyi bir nıaziye sahipti: Çok eskiden hürriyet memleketi olan batıya giden, Santa-F$ ve Arögon adlı iki yolun başlangıç yeriydi. Noırnanlann şefi Brig-hanı Young, Büyük Tuzlu Gole hicret etmeden önce, halkını buraya yerleştirmişti.
Bugün orta okulumuza tekabül e-den Hıgh Schoolda bir kaç sene okuduktan sonra, çiftçimizin oğlu hayatım kazanmaya koyuldu. Her mesleği denedi, ilk önce havalinin büyük gazetesi Kansas City Star için paket sarmayı, sonra bir drugstore (içinde ilâçtan yiyeceğe kadar her şey bulunan dükkân)» da cam temizleyici olmayı denedi; Santa-F€ treninde çaktıktan sonra, dolar bakımından değilse de tecrübe bakımından zengin olarak 1906 da baba çiftliğine döndü. Orada, canla başla 10 sene çalıştı. İhtiyar annesi Martha Truman, şimdiye kadar hiç kimsenin oğlu kadar muntazam çit sürmediğim iftiharla söylerdi. Truman iyi bir idareci olduğunu. o vakte kadar çiftlikte görül-miyen bir yenilik olan, defter tutma usulünü tatbik etmekle ispat etti. Çok geçmeden harp patladı. Küçüklen beri askerlik tarihini dikkatle o-
VEŞ1LKÖYDEK1 Pansiyonlu Ük-’• okulun başöğretmen odasında-yız. Okulun gözde talebelerinden ve “Yeşil Yuva” duvar gazetesinin sahip ve başmuharriri küçük Ayşe Parman, benden sınıf gazeteleri için mülftkat almak istemiş. Halbuki biz bu okuldaki bale öğrencileriyle bir röportaj yapmaya gitmiştik. İkinci sınıfın, gözleri alev alev yanan gaze-oi Ayşe Parmanı, yanında sevimli muhabir arkadaşı Oya Gürel olduğu haldo soruyor:
— Siz kimsiniz?
— Ben, Yeni İstanbul Gazetesinin İstihbarat şefi Şevket Evliyagil’im.
Bu söz üzerine Ayşe, öğretmeni Hayrünnlsa Sözere dönerek büyük bir endişeyle,
— öğretmenim, bizim gazetemizin neden istihbarat şefi yok. Hem istihbarat şefi ne demektir? Ben soruyorum :
— Peki sizin gazetenizde kimler var?
— Gazetemizin sahip ve başmuharriri var, o benim. Yazı İşleri müdürü var. o da gazeteyi yazandır. Sonra bir de karikatüristimiz var. Mevzuu değiştirerek,
— Ayşe, niçin bale öğreniyorsun... bale yapmasını seviyor musun? diye diyorum. Karşımdaki neşeli çocuk, mahzun bir eda ile cevap veriyor:
— Hayır... Baleyi hiç sevmiyorum. Hem bale yapmak günahtır. Onlar büyüyünce her tarafları çıplak, sahnelerde oynıyacaklar. Başöğretmen Kâmil Bingöl müdahale ederek, Ayşe kızım, neler söylüyorsun... Hem senden hiç böyle sözler işitmemiştim. Bir daha duymıyayım.., diyoı.
Ayşe Parman ayaklarını yere vurarak bir sinirlenme hali gösteriyor ve âdeta ağhyacak vaziyete gelerek odayı terkediyor. Başöğretmen devam ediyort
— En büyük arzusu bale derslerine de devam etmektL Fakat bale öğretmeni Misis Ne\vton, onu seçmedi, öyle zannediyorum ki, balerin olamaması onun İçinde, hayatının sonuna kadar büyük bir ukde olarak kalacaktır. Bu sebeple kendisini balenin İyi bir şey olmadığına inandırmaya çalışıyor ve gazeteci olmaya karar vermiş bulunuyor...
1946 senesinde Yeşilköydeki Pan-
Amerika Cumhurbaşkanı Mlater Trnman'ın muvaffak kuyan ve takip eden küçük Truman gönüllü olarak topçu sınıfının D Bataryasının 129 uncu alayına asker olarak girdi, biraz sonra yüzbaşılığa terfi etti. Cesur ve işinin ehli bir kumandan olarak Saint-Michel ve Argoune’da gayet iyi dövüştü; nıai-yetindekilere de kendisini o kadar çok sevdirdi ki. terhis olduğu zaman askerleri ona gümüşten bir muhabbet kupası hediye ettiler. Nadir rastlanan bir hareket!..
1919 da memlekete döner dönmez komşularından birinin kızı olan Bess \Vallace ile evlendi. Eddie Jacobson adlı bir harp arkadaşiyle beraber Kansas City de, erkekler için bir gömlekçi dükkânı açtı. 1921 senesinin krizi, iki arkadaşı iflas ettirdi. Meteliksiz kalan Truman. /dükkânını kapamak mecburiyetinde kaldı ve müşterilerine, son meteliğine kadar borçlarını ödeyeceğine dair söz verdi: 15 sene sonra Missourıhip âyan âzası olduğu zaman bütün eski borçlarını tamamen ödemişti..
1934 senesinde senatör seçilerek Mıssouri hudutlarından çıkarak millî hudutlara dahil oldu. Wa-karak millî hudutlara dahil oldu. Wa-shingtonda. dört odalı bir evde, eskisi gibi mütevazı, temkinli bir hayat sürmeye devam etti. Evde hizmetçileri olmadığından yemeği Mrs. Truman pişirirdi. Truman, patronu olan Roosevelte karşı derin bir sevgi besliyor ve ölçüsüz bir hayranlık duyuyordu. Her mevzuda ilk sorduğu şey “Patron nasıl buldu?,, sualiydi. İkinci Cihan Harbi patladığı zaman gene gönüllü olarak orduya yazıldı. Fakat ordu, onu Senatoya geri yolladı. Truman, bu devrede güzel bir jest yaptı: Kendisini intihap edenlerden biri, ordunun Missouride kamplar kurarak, devletin parasını israf ettiklerini mektupla Trumana bildirdi, bunun üzerine Truman hemen fa-aliyete geçerek Senatoya, miJli masrafı kontrol etmek için bir tetkik komisyonu kurma nazariyesinı teklif etti. Proje kabul edildi» o vakte kadar Senatoda sadece arkadaş edinmiş ulan Truman bu sefer bir mevki de edindi: Çift partili bir komisyonun reisi oldu.
Bu reislik, hakkında hayırlı oldu, zira kendisinin nelere muktedir olduğunu gösterebilmek için eline bir fırsat geçmişti. Trumanın yerinde kendini reklâm etmeye susamış bir politikacı olsaydı, komiteyi müteka-
fi


'■F;
: M
- ■ 1 ■ ■■•3İ J


★ 4
Gece kurblarında yetişmiş bulrlcr. yine de çalışnıa-,arınıı devıım ediyorlar. Orlıanla, Kaya İlhan, bir Macar dansını olgunlaştırmaya çalışıyorlar.

4
M(»ktcp Müdiresi Misi* Nevvton. yardımcısı ve üzerlerine, titrediği talebeleriyle beraber. Bütlin hıı yavrularda İstikbalin birer yıldızı olmak Intldadı mevcut, ön «ıralarda Hüsnü Sunul ile Göııül Yaltırık ve diğer yavrucaklar gayretli çalışmalarının neticesini yakında alacak lardır.

¥
Yeşilköy okulunda dikkati çedcvıı. talebelerin durmadan, dinlenmeden çalışmaları ve bıındnn hiç bıkma-nıalarıdır.


senelerini atlattığından emin, daha büyük bir adamın kendisinden daha iyi hareket edemiyeccğine kani olarak kendim eskisinden daha kuvvetli hissediyor,. Çeviren ; Selva SEZER

Ma


Tt Mayıs 1050
TEN! T S T
r
ÇAMAŞIR DEĞİLDİR...
YÜZÜNÜZ
TUVALET SABUNU Cildinizin Arzuladığı Sabundur.
Dünya haberleri Ecnebi muhabirlerin mektupları
En güzel yazılar En güzel resimler YENİ İSTANBUL
>4
Tuvalet Sabunu
— oi R/fî FORMÜLLE HUSUSİ BİR
m mu
9U
cddmîıi b«''er
pUROn^SA6U
PURO
İMAL LDILEN
leninizln
hoU»*°e(itT
SABUNU yü*«BU*
yumuio'*'
puro^^tsabunü 7.'
PURO
Bol Köpüklü Nefis Kokulu
Uad’rt«
,ğı veıtt-
daima 9enç
xel göster
«ladır.
Muhasip anyonlara
Franaızca bilen, Amerikan 11-san ve ticaret dersaneainin muhasebe kısmını pek iyi derece ile bitirmiş muhasip serbest o-larak ticaret erbabının ve küçük firkatlerin defterlerini tutar, mİ »an bilançolarını yapar ve vergi itlerini halleder.
Müracaat: Beyoftlu P.K. 3880

100 de 100 saftır J
İstanbul, Yenlpostane Cad. Temeli han No. 9 - Telefon : 49192
ANKARA
Okuyucularımıza...
Gaseteml* hergün İlk uçakla Ankaraya gönderilmekte ve derhal otomobil veya bisikletle evlere dağıtılmaktadır. Bütün gayretlerimize raRmen "YENİ î8TANBUL"un ellerine geç veya intiıamsıı gsçtlflnden şikâyeti olan abonelerimizin ■nüleri nı Ankara Büromun bildirmelerini rioa ederi*.
Büromuz doğrudan dotruya abone kaydı yapmakta vs ilân kabul etmektedir. Aoele ilânlar telefonla İstanbula blldlt İlmektedir.
Ankara Büromuıun adresi;
Kâtını öıalp Cad. No. l/> Ilgar Apt.
Telefon; 16119 YKNtŞ
YENİ İSTANBUL» abone olur, YENİ ISTANBUL'un aylık karnelerini satın alır, YENİ ISTANBUL'un kuponlarını saklarsanız, bu sene nihayetinde üç sene için Londra, Paris, Frankfurt veya Viyana üniversitelerine tahsile gönderilirsiniz.
İkinci, bu fırsata İstanbul veya Ankara üniversitelerinde nail olacaktır.
Sayfa 7
MÜRACAAT YERİ:
YEN İSTANBUL
MÜMESSİLLİĞİ
r-, -M.
Tafsilât, karnelerin erkesinde yazılıdır. İdarehanemizden de serebilirsiniz.
1





Meşhur muharrirlerin yazılan, en doğra ve çabuk haberleri
YEM İSTANBUL da
bulursunuz. Satıcılardan ısrarla isteyiniz. Bulamadığınız vakit lütfen İdarehanemize bildiriniz.
İzmir Belediye Başkanlığından:
Bayraklı mahollonlnde 1612, 1614, 1610, 1617, 1600 ve 1620 sayılı sokaklarda yenldon kanallaaayon ve 1613, 1615, sokaklarda yeniden âdi döşeme yapılmnslyle 1619, 1620 sokaklarda da mevcut kayaların tesviyesinin yapılması İsi Fen İsleri MUdürlüRlIn-deki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltmeye konulmuştur.
Keşif bedeli 22154,79 lira ve geçici teminâtı 1662 Hradır. Bu Işo girmek Istlyenler İhaleden üç gün evvel Fen İşleri Müdürlüğüne müracaatla belge almaları lâzımdır. İsteklilerin teminatlarını Belediye vosneslno yatırarak makbuzları İle İhale tarihi olan 81.5.1050 çarşamba günü saat 15 te Encümene baş vur m filan. (8472)
»
BANK FÜR ANLAGENERTE

ZEITUNG FOR DfUTSCHLAND
Almanyanın en mühim siyasî ve bilhassa İktisadî gazetesi
BANÇUE POUR VALEURS DE PLACEMENT ZÜRİCH
TALSTRA88E 15 SERMAYE VE İHTİYATLARI : 7.500.000 İsviçre frangı
HER TÜRLÜ BANKA MUAMELÂTI
Bilhassa kambiyo ve tahvilât işlerinde ihtisası vardır
Telgraf Adresi ; VALORBANK — ZVRİCH
ı
Dünya İktisadiyatı hakkında size en iyi malûmatı verir.
t
Alman sanayiinin mümessilliğini almak İsteyenler ve Türk mahsullerini satmak arzusun-
DEVLET DENİZYOLLARI İLANLARI
da bulunan tüccarların bu gazeteye verecekleri ilânlar, kendilerine en büyük faydayı temin eder.
YENİ İSTANBUL TEVZİAT VE İLANCILIK LTD. ŞİRKETİ, VERECEĞİNİZ İLANLARI KABUL VE HAZIRLAMA İŞLERİNE YARDIM EDER.
Telgraf : HETLO - İSTANBUL Telefon : 44756 - 57
1 — Muhtelif volt ve amperde 199 adet akümÜlAtöı* pak arlıkla »atın alınacaktır. »
2 — Pazarlık 22.5.1060 pazartesi günü naat 16 to Tophanede Genel Müdürlük Alım Satım Komlayonunda yapılacaktır.
3 — 17 adet akllınlllAtörün tasarlanmış defteri 2110 lira, geçici güvenmesi de 362 Hra 86 kuruştur. 182 adet akümülatörün tasarlanmış değeri yoktur.
4 — İstekliler, tasarlanmış defteri mevcut olıruyan akümülft’ türler İçin teklif edecekleri mal bedelinin (yüzde on beşini) gücenme parası olarak hesaplamaları pazarlıktan önce komisyondan alacakları bir yazı İle güvenme paralarını İdare veznesine yatırmaları ve şarlnaınede yazılı belge ve mnkbuzlariyle birlikte belirli tarihte komisyonda bulunmaları lâzımdır.
5 — Surlnamesi parasız olarak her gün komisyondan alınabilir. (5984)'
Yanda resmi görülen REKLÂMKULELERİ'ni ANKARA'nın en seçkin yerlerinde kurmaya başlamıştır. Bu kulelere vereceğiniz ilânlar, size en büyük faydayı sağlar.
Yeni İstanbul İlâncılık Ltd. Şirketi BEYOĞLU KAYMAKAMLIĞI KARŞISI Telgraf : Heflo . İstanbul Tel. : 44756.44757


Kâzım Özalp Caddesi, Ilgar Ap. 1-9
Telefon: 23031

ELEKTRİKLİ ÇAMAŞ/R MAKİNELERİ
ve
ELEKTRİK SÜPÜRGELERİ
En çok beğenilen
DÜĞÜN HEDİYELERİDİR
M ATAŞ
GALATA T AHİR H AN - Tel. : 44996
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden:
1 — Tapu ve Kadastro idareleriyle Arazi Kadastrosu (Tapulama) Müdürlükleri İhtiyacı İçin 73 kulem defter vo evrakın tabı kapalı sarf usulü ile İhale edilecektir.
2 — İhale 26.5.1080 tarihine müsadif cuma günü saat 15 te Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde yapılacaktır.
3 — Tapu ve Kadastro İdarelerine a|t olan 61 kalemin muhammen bedeli 11600 vo muvakkat temlnutı 863 liradır.
4 — Tapulama işlerine alt olan 12 kalamin muhammen bedeli de 32600 lira olup muvakkat tomlnatı 2152 liradır.
5 — Her İkisinin muhammen bedeli 41100 Hra ve muvakkat teminatı 3315 liradır.
Heyeti umumlyesl bir müteahhide İhale edileceği gibi ayrı ayrı da İhale edilebilecektir.
6 — Teklif mektuplarının mezkûr günde saat 11 e kadar teslim edilmesi şarttır. Postada vaki olacak gecikmeler nazara alınmaz.
7 — Şartnamesi komisyonda görülebilir.
8 — İsteklilerin muayyen gün ve suatte müracaatları. (5787)
veriyorlar
Sıındrrlandlı futbolcular arkadaşımıza İzahat
■si
• 0**



Türk futbolu hakkında
uBugünkü maçı gördükten sonra, itiraf etmek zorundayız ki, Türk futbolunu bu derece üstün tahmin etmiyorduk,,
Ingiltere birinci profesyonel İlkinin üçüncüsü Sunderland takımı oyuncuları, şehrimizde yaptıkları üç maçtan sonra Türk futbolu hakkındaki düşüncelerini şöyle cevaplandırmışlardır:
Sunderland kafiye başkanı:
— Türk futbolunu tahminimin çok üstünde buldum; yalnız Galatasaray takımı müstesna kale ağzına kadar iyi, kale ağzında fırsatlardan İstifade etmesini bilmiyorlar, oyuncular numarasızdılar, onun için hangi oyuncunun ne oynadığını bir türlü anlayamadım, Sulh! Garanı son maçta beğendim, maçı İyi İdare etti.
Sollç ve takımın en iyi oyuncusu o-lan enternasyonal Shackleton:
— Futbolunuzu çok beğendim, Lon-drada İken böyle bir futbol oynıyaca-ğınızı tahmin etmiyordum, çok yakında İngiliz futbolu kadar güzel futbol oynıyacağınıza eminim; gördüğüm o-y uncular içinde Naci, Lef ter, Muzaffer, Kemal ve Isfendlyarı beğendim, ikinci maçı İdare eden hakem çok fena idare etti.
Hull City Ankarada 4*0 galip
Ankara 20 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün 19 Mayıs Stadında yapılan Hull City ile Demir-spor arasındaki maçı 4-0 Hull City kazanmıştır. İlk devre lngilizlerin lehine 1-0 kapanmıştır. İkinci devrede güzel bir oyun çıkaran tngiliz-ler 3 gol daha atarak maçı 4-0 galip bitirmişlerdir. Hull City pazar günü Gençlerbırlıgi ile oynıyacaktır.
Davis kupasının ikinci tur karşılaşmaları
Kopenhag, 20 (AFP) — Davis Kupasının ikinci turu için karşılaşan Danimarka ve Mısırlı tenisçilerin ilk gün karşılaşmaları sonunda Danimarka 2-0 galip durumdadır.
Kadınlar arası basketbol şampiyonası
Budapeşte. 20 - A.A. 'AFPı Kadmlararası Avrupa basketbol şampiyonasıhm final grupu karşılaşmasında Macaristan Çekoslovakyayı 49/32 mağlûp etmiştir.
Sağ bek J. Stelling:
— Türk futbolu hnkkuıdaki sorduğunuz suali kısa zamanda öğrendiği Türkçe İle ve güzel bir telâffuzla •’çok güzel" diye cevaplandırdı, hemen arkasından da yunlış bir şey söylemiş olmamak İçin “Very good" detil. Futbolunuz çok güzel, fakat İlk iki hakeminize söyllyecek şey bulamıyorum.
Sağiç Broodis şunları söyledi:
— Takını İtibariyle fena değil, fakat kalo önünde beceriksizler. Galatasaray takımını çok güzel buldum, kendilerini tebrik ederim.
Santrfor T. IVright:
— Genç karma takımı güzel, fakat Galatasarayı daim İyi futbol oynayan takım olarak görüyorum. Beşiktaş takımında muhacimler ceza sahası İçinde netice alamıyorlar. Beşiktaş takımında sağbek oynayan Kemal ve sol haf Hüseyin, genç kurmada Naci ve Lefterl; Galııtasa rayda ise Muzaffer, lsfendiyar ve Bülendl İyi buldum.
Kaleci Mapson:
— Son maçı İdare eden hakem başka, tenkit edecek bir .şey göremedim, futbolunuzu tahminimden daha iyi buldum, Naci ve lsfendiyar güzel bir futbol oynadılar.
Sunderland takımı İle beraber seyahat eden Ingiliz F'utbol Federasyonu müşahidi Collings iıç maçtan sonra şunları söyledi:
— Şurası muhakkak ki, futbolunuz çok iyi.. Tiirkiyede bu kadar güzel futbol bulacağımı hiç tahmin etmiyordum, birkaç oyuncu biraz daha çalışmak şartîyle Ingiliz takımlarında yer alabilirler. Soıı maçı idare eden hakemi İyi buldum. Gulatasaray takımı üç takımın en İyisi, memleketime dönünce, Tiirk futbolunun bugünkü iyi durumunu belirteceğim. Sunderland bu senenin futbol sezonunu kapamıştır, burada son maçlarını oynuyor, şunu da ilâve edeyim ki, Sunderland. İn-gllterede böyle oynamaz;
Sol haf Scotson:
— Tiirkiyeye geldiğim için çok bahtiyarım, Türkler iyi futbol oynuyorlar, doğğrıısu lâzımsa lııgiltcredr İken Istanbulda rahat bir futbol oynıyaca-ğımızı tahmin ediyordum. Gatalasaray güzel bir maç çıkardı.


Sunderland.» Galatasarayı ancak 4-3 yenebildi

e
t
I
t
d
Galatasaray devreyi 1 - 0 galip bitirdi, ikinci devrede 2 - 0 vaziyete geçti ise de, sol müdafaa hatlarının kifayetsizliği, Ingilizlere kendilerini
ve şöhretlerini kurtarma fırsatım verdi
Bugünkü maç
Fenerbahçe Sunderland’la oynuyor
İngiliz profesyonel Sunderıand takımı bugün son maçını Feneıbahçe-ye karşı yapacaktır. İnönü Stadyo-munda saat 17 de oynanacak olan bu maça San-Lâcivertliler en kuvvetli kac’ı olariyle çıkacaktır. Profesyonel Sunderland’ın bugün de güzel bir o-yun çıkarması beklenmektedir.
IIIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII
Maç tahmini
müsabakası
Okuyucularımız arasında açmış olduğumuz Sunderland maçlarını tahmin müsabakasına gelen cevapların en çoğu 4702 ile Beşiktaş maçına aitti. Bildiğiniz gibi Beşiktaş hiç bir gol yapaınayınca bu kuponların sahipleri kaybetmişlerdir. Genç Millî Takım ürerine bir golle tahmin yürütmüş olanların kuponları da (bunlar 1700 dür) dün Galatasaray 3 gol atınca kay betmiş vaziyete düşmüştür. Bu vaziyette hâlen Galatasaray üzerine üç golle tahmin yürütmüş vc bir de penaltı işaret etmiş olan kupon şuhipleri şimdiki lıalde en iyi durumda olanlardır. Bugünkü Fenerbahçe maçından sonra hııngi neticenin kazandığı belli olacak ve o netice Üzerinde tasnife geçerek hafta İçinde, noter huzurunda yapılacak kıırıı gününü ilân edeceğiz.

ıh
Dünkü maçın muhasebesi
Sürat, heyecan iyi futbol ve 7 gol...
İngiliz profesyonel Surylerlaııd takımı dün İnönü Stadyomunda 20 bini aşan bir kalabalık önünde üçüncü maçını Galataaaraya karşı yaptı. Saat tam 17 de miaafir futbolcular her zamanki gibi önde kaptanları olduğu halde ağır adımlarla sahaya girdiler vc halkı “sağ ol" diye selâmladılar. Sunderlanndlıları GalatasaraylIlar takip etti. Onlar da seyircilerin şiddetli alkışlariyle sahaya çıktılar.
Takımlar sahaya çıktığı zaman Sun-dcrland da gol kıralı Davisin, Galatâ-sarayda da Vefadan alınan solaçık Bülendin oynadığı görülüyordu. Hakem Sulhi Garanın idaresinde her İki takını da şu şekilde dizildiler:
Sunderland:
Mapson - Stelling. Hudgell - Scot-son, VVright. VVatson - Duna, Broodİs, Davis, Shockleton, Reynod.
Galatasaray:
Turgay — Naci, Ruhi — Musa. Muzaffer. Doğan — Isfendiyar. Reha, Gündüz. Muhtar. Bülent.
Oyun çok süratli başladı. Daha ilk dakikadan itibaren hor iki takımın da canlı ve seri bir oyun oynadıkları belli oluyordu. Üçüncü dakikada Stellln-ginin sağaçığa kadar kaydırdığı topu Scotson yakaladı, Scatsondan Broodlse gelen topu sağiç âni sıkı bir şut çekti Kaleci Turgay fevkalâde bir yumrukla bu tehlikeyi önledi. Galatasaray kalesini çember içine alan tngilizler i-klncl bir tehlike daha yarattılar. Takımın en İyi oyuncusu olan Shackleton soldan gelen topa âni dönüşle sıkı bir dömi vole vurdu, fakat bunu da Turgay güzel yakaladı. İngiliz baskısından sıyrılmasını bilen GalatasaraylIlar mukabil bir hücuma geçtiler, ts-fendiyarın sağdan sıyrılarak ortaladığı topu Reha zamanında çıkarak Gündüze aktardı ise de Mapson plânjonla vakaladı. Bir dakika sonra Muzaffer-ren inkişaf eden akını iyi takip eden Muhtar sıkı bir şut çekti. Hudgelle çarpan top kornere çıktı, sağdan -çektiği korner bir tnedi. On beşinci dakikada Ruhinin duraklamasından derek kaleye süzüldü. Çektiği şutu kaleci Turgay yakaladı ise de elinden kaçırdı, ikinci defa yaptığı mükemmel pionjonla muhakkak bir golü önledi. 26 nci dakikada Davis sakatlığı dolayısiyle oyundan çıktı yerine ihtiyat oyuncu girdi. 29 uncu dakikada Hudgellin kornere çıkardığı topu Bülent sağdan mükemmel çekti, kalenin ağzında topu yakalıyan lsfendiyar kale direğinin dibinden ilk golü yaptı. Oyun bundan sonra gayet seri oy-nanmıya başladı. Galatasaray galibiyeti kaçırmamak, Sunderland'lılar da mağlubiyetten kurtulmak için çalışıyordu. Otuz beşinci dakikada lsfendi-var Gündüzden aldığı topla kaleye kaldı. Scotson yerinde bir ayak koyu-iyle topun seyrini değiştirdi. Eroodise zelen top bir anda Galatasaray kalesine tehlike yarattı Broodi.sten Shackletona kadar gelen topu bu oyuncu mükemmel bir vücut çalımı İle Rey-noda geçirdi. Reynodun şandellni Turgay yumrukla uzaklaştırdı. İlk devre 1-0 Gnlatasaraym galibiyetiyle kapandı.
ikinci devreye Sunderland'lılar baş-ludı. ingilizler daha kendilerini topar-layamadan 1 üncü dakikada ikinci golü yediler, lsfendiyarın ara pasını yakalayan Reha güzel bir şutla topu Sunderland kalesine soktu
• • t •
Sunderland şaft hafi Scotson’la GalatasaraylI solaçık Bölendin güzel bir çıkışları
Etilendin netice ver-Shackleton istifade e-
duruma geçen Sarı-Kırmızılılnr soldan Bülent vasıtasiyle hücuma geçtiler. Rehanın uzaktan savurduğu topu Mapson yumrukla uzaklaştırdı Soliç-ten sağhaf mevkiine gelen Shackleton topu sol açığa uzattı. Sol açıktan tekrar Shackletona geçen topu bu oyuncu direğin içine çarptırarak takımının ilk golünü attı. 17 nci dakikada yapılan bu golden sonra seri vc deslâs-manlı bir oyun çıkaran Sunderland’h-lar 23 üncü dakikada yine Shackleton vasıtasiyle beraberliğe kavuktular. Yapılan santrayı müteakip sağaçık. Ruhinin hatasından istifade ederek ü-çüncü golü Turgayın müdahalesine rağmen kaleye soktu. Otuzuncu dakikada Galatasaray sağdan bir korner kazandı. Bülendin çektiği fevkalâde korneri Muhtar çok sıkı bir vole İle ağlara taktı.
Bu arada Naci sakatlanarak oyundan çıktı. Yerine Fazıl girdi. 37 nci dakikada sahanın en iyi oyuncusu olan Shackleton sola doğru sıyrılarak kaleye muvazi bir şut çokti. Doğan bu şutu eliyle kestiği için hakem penaltı cezası verdi. Stelling penaltıyı güzel ve sıkı bir şutla gole tahvil ederek Stınderland'a dördüncü golü kazandırdı Oyunun bitmesine bir dakika kala Galatasaray sağdan yeni bîr korner kazandı Bülendin çektiği sut Gündüzün kafasına geldiyse de kaleci Mapson bunu yumrukla uzaklaştırdı ve maç bu suretle 4-3 Sunderlnnd’ın galibiyetiyle sona erdi.
Sahanın en İyi oyuncusu hiç şüphesiz kı (lü) numaralı Shackletondu. Bu oyuncu bir profesyonel oyuncuda aranılan bütün vasıflara malikti. Ara pasları, vücut çalımları vc geri çevirişlerini bütün seyirciler büyük bir zevkle seyrettiler.
• •
• •
• •
ETENSEL
Vedat
(? oı rnib»
.'.«TP
Galatasaray Sunderland ınaçuıdu kaleci Turgayın
güzel bir ytuııruk çıkışı

Hafileyi rrfa ka / ed( n
Httlüjl Tıılon bildiriyor
ın
Amerika
seyahati
Londra, (Hususi) — 14.5.1950 günü saat 16.05 de Beşiktaş taraftarı kalabalık bir kafilenin çandan tezahürleri arasında Yeşilköy Hava Alanından P.A.A Amerikan uçağı ile havalanıyoruz. Bir kartal gibi yurt toprakları üzerinde süzülürken Sunderland» talihsizce mağlûp olduklarından mı. yoksa idarecilerin kendilerine verdiği öğütlerden mi olduğunu kestiremecÜ-ğim bir sebep yüzünden çocuklarda u-mumi bir sessizlik var Bu ölü sessizlik Brlgrad topraklarına kadar Revanı »dti. Tam Beİgrad üzerinde idik ki, yemek başladı Uçağın pencerelerinden Belgradı seyrederken küçük tepsilere sığdırılmış pirzolasından, sebzesinden pastasınd ın, kompostosundan sütlü kahvesine kadar her şey mevcut olan bu yemek gençlerin birer neşe kaynağı oldu. Üç dört saattir fasılasız susanlar yavaş yavaş canlanmağa ve şakalaşmağa başladılar. Brükselde kaldığımız yarım saat zarfında bu neşe umuma sirayet etti. Artık o derin küttan eser kalmamıştı. Herkes nuşuyor, herkes gülüyor ve herkes lenıyordu. Londra saati ile 22 de giltere üzerinde süzülen uçağımız Londr^ topraklarına kondu. Otobüslerle otellerimize gid(»rken Istanbuldn sık sık rastladığımız otomobil kazalarından ikisine de bu kısa yolculuk esnasında karşılaştık. Nazarı dikkatimi celbeden şey burada herkes kazazedeye yardım için âdeta birbiHeriyle yarış ediyorlar. Daha doğrusu resmî müdahale yapıhncıya kadar halk kendi kendine ilk ve hattâ esaslı diyebileceğim tedavi ve yardımı yapıyor.

• •
sü-ko-eğ-ln-
• •
15.5.1950 sisli bir Londra sabahı... Kensington palas otelinin muazzam salonunda sabah kahvaltılarımızı yaparken bütün arkadaşlarda bir tecessüs ve merak var. Acaba seçimlerin neticesi ne oldu. Aramızda bulunan milletvekili adayı Hakkı kaptan acaba seçilmiş miydi? Tabii müsbet veya menfi hiç bir malûmat elde etmeğe vakit bulamadan saat 8 de Londradan da ayrılıyoruz. Gece indiğimiz bu muazzam imparatorluk topraklarında bir gün dahi geçirmeden sabahın erken saatinde uzaklaşmamız hepimizde bir üzüntü yaratıyor Amma bir tesellimiz daha var. Daha mamur ve daha muazzam ve daha miitemeddin bir beldeye uçuyoruz.
Bir maçta 47 gol
Rnstratt Almanya) 20 iAP) Dün burada yapılan bir futbol maçı, bu sporun tarihçesinde nadir görülen belki de hiç vukubulmamış bir sayı (arkiylo neticelenmiştir, takımı, rakibi Elchr.shcım 17-0 « zmiştlr.
Oetighcim takımının, bu
a nı piyon luğ un ıı kazanabilmek gol averajı hesabiyle 30 gol lâzım gelmekteydi, luğıınun en kuvvetli namzedi ise Dur-
mersheim takımı idi Anlatıldığına göre, dünkü maçta mağlûp olan kimin oyuncuları Durmershcim'a ki bir kin beslemekteydiler. Bu heple Oetlgheİm'ln aşağı yukarı dakikada bir gol atmasına pek mâni olmaya çalışmamışlardır.
Octlghclm takımını
bölge hk için atması Bölge şampiyon-
ta-es-se-iki fazla
Maçın tenkidi
Yazan: Sadi KARSAN
DÜN Galatasaray - Sunderland maçını seyretmiyen futbol meraldi «arı büyük bir fırsat kaçırmış oldldar. Daha doğrusu, tâbir ca*z»e büyük bir futbol ziyafetinden mahrum kaldılar. Çünkü son soneler İçinde memleketimizde bu kadar heyecanlı, hareketli, süratli ve kalitesi yüksek bir futbol müsabakası yapılmış olduğunu hatırlamıyorum.
Takımlarının yegâne aksıyan tarafını teşkil eden solaçığıı Bülendi alarak sahaya çıkan Sarı-Kırmızılılar, bilhassa birinci devrede teknik, taktik ve canlılık bakımından kıymetli hnsımlariyle eşit ve hattâ zaman zaman üstün bir oyun çıkarmış, bütün seyircilerin takdir ve hayranlığını kazanmışlardır. Oyunun cereyan tarzından derhal vaziyetin nezaketini sezen İngllizler futboldaki bütün nıeharet ve ustalıklarını ortaya koymayı ihmal etmemişlerdir. Fevkalade denilebilecek bir gününde olan Galatasaray da tekniğe teknik, sürate siirat, taktiğe taktikle mukabele ettiğinden oyun her bakımdan âdeta İngiltere profesyonel İlkinde tapılan İddialı bir maç manzarası hissini uyandırıyordu. Top bir kaleden diğer kaleye mekik dokuyor, bu tarafta bir gol tehlikesinin at-altılmış olması heyecanı henüz daha kalblerde çarparken bir an içinde diğer kalede aynı vaziyetle karşılaşılması bu heyocunı en son haddine vardırıyordu, .
Bu derece süratle oynanan birinci devre, bir sıfır GalatiLsarayın galibiyetiyle sona erdiği zaman Galıı tasa raylıların İkinci devreyi de aynı süratle devanı ettirebileceklerine dair içimize düşen şüphe ne yazık boşa çıkmadı. Bıı devre başlangıcında Sarı-Kırmızılılar bir gol daha atarak iki sıfır galip vaziyete geçmiş olmalarına rağmen Sunderland. tam İngiliz profesyonellerine yakışan soğukkanlı, temkinli, itidalli oyunlarını yine aynı tempoda muhafaza ederek GalatasaraylIların gevşemelinden istifade etmesini bildiler ve on dakika İçinde üst. üste üç gol atmak suretiyle galip duruma geçtiler.
Bence dünkü maçın en karakteristik noktasını tngilizlerln nefes kabiliyetlerinin ikinci devrede bize olan üstünlükleri teşkil etmiştir. Onlar futbol oyununun bir buçuk saat oynanacağını düşünerek ceht ve retlerini oıııı göre ayarlayıp oynadıkları halde memlz lâzım gelen eforu 15 dakikada kullanıp kalıyoruz.
Dünkü maçı Galatasaray son dakikalarda
gay-biz 90 dakikada sarfet-i kinci devrede tâkatsiz
lüzumsuz yere yapılan bir penaltı yüzünden kaybetmek talihsizliğine uğramıştır. Maç çok temiz oymanmış, hakem de müsabakayı hiç bir sızıltıya meydan vermi-yecek bir şekilde idare etmiştir.
lngilizlerin bilhassa topukla geriye pas vermeleri, yüzleri kendi kalelerine dönük vaziyette iken derlıal fırıldak gibi dönüp makaslama ayak hareketleriyle topu cinlerine ulnuıları, ferdi mücadeledeki üstünlükleri, gııyet kolaylıkla sıyrılışları, pas verirken topu birbirlerinin ayaklarına sanki yuvarlayıvermelerl, ölçülü, isabetli ve kuvvetli vuruşları, deplasmanlı serî oyunları, hakikaten zevkle ve ibretle seyredilen futbol inceliklerinin birer numunesi idi.
Bütün varlıklarını ortaya koyarak oy’nıyan Ingİltereııİn meşhur profesyonel bir takımına karşı Galataaarayın dün çıkardığı oyun, futbolumuz için Övünülecek bir netice olduğu gibi son seneler içinde oyuntunuzun ne kutlar İlerlemiş olduğunun açık bir misalidir. Esasen maçta müşahit olarak bulunan Ingiltere Federasyonu müşahidinin futbolumuz hakkındaki sltaylşkâr sözleri de bu hakikati bir kere daha ortaya koymaktadır.

Resmini gördıığunuz btı iki Slyaııılı çocıık memleketi»-» uıc iuı* u». l>./k> yapmaktadır lar.

Comments (0)