21 Şubat 1950 — Salı
Sayı 83 — 10 Kuru)
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır Hariç memleketler iki misildir
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
îosı» eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı eahlfede santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes'uliyet kabul edilmez.
Telefon: 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
' İÇ ve DIŞ ]
POLİTİKA
\___ 20/11/1950 -'
Bidault, vaziyete hâkimdir
Churchill’in teklifini
Z

Dışişleri Bakanımızın verdiği cevap
T
İÇİNDEKİLER
Amerika destekliyor
ii
I RANSIZ Meclisi, işçilerin I kollektif mukaveleler akdetmek hakkını tanımış ve buna dair olan kanunu tasdik etmiştir.
Tatbikatta, işçi sendikalariyle patronların sendikaları karşı karşıya gelerek, mukavelelere esas teşkil edecek olan ücret esaslarını, pazarlık yoliyle tesbit edecektir.
İşte bu, şu günlerde komünist tahrikâtçılarının ekmeğine yağ sürmüştür. Çünkü görünürde kollektif mukaveleler akdini mümkün kılmak, fakat hakikatte Fransız sanayiini, münakalât cihazlarını v.s.'yi felce uğratmak tizere mükemmel bir fırsat zu-hûr etmiştir.
Bilindiği gibi Vietnam’da baş-gösteren Hoşi-Min tehlikesini önlemek üzere. Fransanm oraya külliyetli miktarda silâh sevket-mesi gerekmektedir. Halbuki komünistler, bu meselede de tahrikât yaparak, silâhların yüklenmesine engel olmaktadır.
Demek oluyor ki, Fransız komünistleri, ‘‘kollektif mukavele" paravanası arkasında siyasî maksatlı grevler tertip etmek imkânını yeniden elde etmeye çalışıyorlar.
Fakat Bidault Hükümeti, komünist olmıyan sendikaların da yardımiyle, grev dalgasını kırmaya muvaffak olmuştur.
Diğer taraftan Bidault'nun kendisi, Churchill’in üçlü bir konferans teklifini fırsat ittihaz etmiş ve konferansın dörtlü olarak yani buna Fransa da davet edilmek suretiyle düşünülmemiş olmasını, Fransanm dahildeki zaaflarım bir türlü izale edememiş olmasiyle izah etmiştir. Arkasından, böyle bir hale tahammül edilemiyeceği. Hükümetin, vazifesini yapacağını, tahrikâta son vermesini bileceğini ilâve etmiştir.
Bir Pasifik paktı
OVYET . Çin anlaşmasına bir mukabele olmak üzere, Atlantik Paktı gibi bir paktın Pasifikteki devletler arasında akdi etrafında yeni cereyan ve faaliyetler mevcuttur.
Bir kere Filipin Devlet Reisinin bu hususta bir konferans toplamak lâzım geldiğine dair olan teklif ve hazırlıkları vardır. Fakat bu sefer, aynı fikirleri. Avustralya Dışişleri Bakanı Spender ileri sürmektedir. Spen-der’e göre, Uzakdoğuda süratle inkişaf etmekte olan hâdiseler, Vakit kaybetmeden bir Pasifik paktının akdini istilzam etmektedir. Bunun için İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelândanın Önayak olmaları lâzımdır. Bu takdirde, Amerikanın ve Kana-danın iştiraklerine yol açılmış ©lacaktır.
Almanya ile tek taraflı barış
/\ SSOCÎATED Press A-jansı-* 'nın Washington’dan verdiği bir habere göre, Birleşik Amerika, Batılı Müttefiklerin, Almanya ile harp haline son verecek olan bir deklârasyon yaj>-malarmı talep etmek üzeredir.
Hiç şüphe etmemek lâzımdır ki. bu karar tatbik edildiği takdirde. bunun Pasifik'teki tamamlayıcı parçası da tatbik mevkiine konacak, yani, Batılı Müttefikler, Japonya ile de münferid bir barış mukavelesi akdedeceklerdir. Ki, bunun bir adım daha ilerisi, Almanvanm Atlantik Paktına, Japonyanm da Pasifik paktına alınmalarıdır.
Sovyet Rusya ile görüşmeler yapılarak, bir anlaşmaya varmak arzuları izhar edilirken, bu olmadığı yani Sovyet Rusya yola gelmediği takdirde, hangi imkânların el altında bulunduğunun işaret edilmesi, Batıklar karargâhının elinde hem çare, hem de müeyyide mevcut olduğunu gÖBterse gerektir.

Dün verdiği bir nutukta M-uhafazakâr Lideri, dış siyaseti idarede,
insanlara ihtiyaç olduğunu
Bevin'den daha uzak görüşlü söyledi.
Londra. 20 (YİRSı — Bugün Manchester’de verdiği bir seçim nutkunda. Churchtll, bütün dünyada akisler yaratan Edinburgh nutkuna temas ederek, şunları söylemiştir:
“Rusya ile anlaşmak hakkında söylediğim samimi sözler, yalnız İngiltere seçimleri üzerinde tesirini göstermekle kalmamış. bütün dünyada akisler yaratmıştır. Benim bu sözlerim yeni imkânlar yaratabilir ve her halde bugünkü gerginliği artlıramaz.
“Dışişlerimizi idare etmek için, Bevin’den çok daha uzak görüşlü insanlara ihtiyacımız olduğuna herkes kanidir”, diyen muhalefet lideri, içişlerine temas ederek, hükümeti, İngiliz servetini İsraf etmekle itham etmiştir.
Amerikadaki akisler
Londra. 20 (YÎRS) — “Daily Exprcss„ gazetesi, Stalin’le bizzat görüşmek için Churchıll tarafından yapılan teklifin Birleşik Amerika efkârı umumiyesinde müspet tepkiler yarattığını bildirmiş ve Churchıll Başbakan olduğu takdirde bu hususta yapacağı bütün teşebbüslerin Amerikan halk efkârı tarafından destekleneceğini belirtmiştir.
Morrison’a göre, teklif, gülünçtür
Londra 20 A.A. (United Press» — İşçi Partisi Liderinden Herbert Mor-rison Churchill’in atom bombası koıı dün cevap vermiştir. Morrison Chuı-chill’ın teklifini abes ve gülünç olarak vasıflandırmış ve her halde diğer par ti liderlerinin de bu tekliften memnun olmadıklarını ilâve etmiştir.
Noel Baker tarihin de gösterdiği gibi İşçi Hükümetinin Rusyayı atom siyasetinin yanlış olduğuna inandıra-1 cak yegâne hükümet olduğunda ısrar etmiştir.
Kremlin, zaferden emin
Paris 20 (YİRS) — “L‘Epoque„ gazetesi, Amerikada Kremimle doğrudan doğruya temasa geçmek için başlayan zamanda Truman'la adamlarını çevirmekle bugünkü nazik durumun, Roosevelt tarafından yapılan tavizlerle başladığını yazarak, Kremlin’in. artık komünist zaferinden emin olduğunu ve gayesine bir an evvel erişmek için hiçbir tedbirden kaçınmayacağını illâve etmiştir.
cereyanın, başladığını diğer Amerikalı beynelmilel hâdiselere sırt
itham etmiştir. Gazete, Yalta’da
uygunsuz bir belirtmiş ve devlet
Berin in seçim nutku
Londra 20 A.A. lAfpı — Dün akşam Surrey de söylediği seçim nutkunda Bevın. Marshall Plânı 1952 senesinde nihayet bulduğu zaman bir iktisadi buhranın meydana gelmemesi için her türlü tedbirin şimdiden alındığım bildirmiştir.

Hidrojen bombası ve tesir sahası
türlü oldu-
kllo-
Bir bombardıman serisinde 12,5 milyon kilometre kare saha dahilinde hayat sönecek
Chicago, 20 A A. (AFP) — Chicago Üniversitesi Fizik Profesörü Harrison Bro«'n, dün radyoda yayınlanan beyanatında hidrojen bombasının radyo aktif tesirleri İle 2500 ilâ 5000 kilometre dahilinde her hayatı mahvetmek kudretinde gunu açıklamıştır.
Profesör misal olarak 2500
metre kadar uzunluğunda olup Prag-dan kuzey-RÜney istikametine giden bir hat Üzerine atılacak bir seri bombanın bütün Sovyet halkını İmha e-debileceğini ifşa etmiştir.
Profesör, infilâk neticesi hâsıl olan rado-aktif unsurların rüzgârlarla doğuya doğru sevkedilecegini tasrih etmiştir. Rüzgârlar Lenlngraddan Odesaya kadar 2500 kilometre genişliğinde bir sahaya yayılacaklar ve 5000 kilometre derinliğinde Urallara kadar tehlikeli bir saha yaratacaklardır.
Profesör, Pasifik okyanusunda bir hat üzerinde vuku bulacak seri halindeki infilâkların da Birleşik Amerika ülkesi üzerinde hayatı tamamen yok edebileceğini açıklamıştır.
r *

^Avrupa, medenî dünya içerisinde bundan evvelki mevkiini tekrar almak veya mahvolmak mevkiindedir”
şıklarından birini tercih etmek
20 (A.A.) — Amerikan Kongresi. Avrupava yapılacak yardımı etmeğe başlarken Avrupa Birliği Hareketi Genel Sekreteri ile
Paris, müzakere Birleşik Amerika Avrupa Komitesi, birliğe dahil devlet adamlarına şu suali sormuştur;
1950 yılında Avrupa Birliği Hareketimin ilerleme şansı nelerden İbarettir ve bu birliğe doğru ilerlemeğe karşı koyacak engeller nasıl aşılabüe-cektlr ?
Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, bu suale şu cevabı vermiştir:
Bana, parlak bir başarı


Avrupa Konseyi hakkında beslediğim ümitleri ve bu husustaki kanaatlerimi bir kere daha ifade etmek fırsatını verdiğinizden dolayı size teşekkür e-derim. Muhakkak ki. bu teşekkülün işleyişinde bazı aksaklıklar, bazı tereddütler görülmektedir. Fakat bu normal değil midir? Hangi teşekkül, hele bahis konusu olan Avrupa milletler tarihinde nevi şahsına münhasır böyle bir teşekkül, kuruluşunda mükemmel olabilir mi?
çeyrek yüzyılda birçok badi-atlatmış olan Avrupa, hllr-ve hakkın üstünlüğüne da-temeller üzerine kurulmuş ve

Cumhurbıışkanı Truınan’a kömür grevi hakkında malûmat veriliyor
Brodway, karanlık bir gece geçirdi
New-York 20 (AP) — Umumiyetle dünyanın eıı parlak caddesi olan Brod-wa.v, dün gece, kömür grevinin neticesi olarak ele alınan takyldat tedbirlerinin tatbikından sonra, karanlık bir sokak halini almıştır. Binlerce reklâma dayanan aydınlık, tamamen kararmış buhınmatkadır.
New-York’un diğer sokakları da kararmıştır, zira» elektrik sarfiyatının 200 vvatt’ı geçmemesi İcap etmektedir.
Kömür stokunun ancak bir hafta veya on gün devam etmesi mümkün iken, diğer taraftan 370,00ü İşçinin grevine sebep olan anlnşamamazJığın süratle halline de mümkün nazariyle bakılmamaktadır.
Son ’ reler riyet j yanan
müşterek mirasımızı temsil etmekte bulunan fikri ve mânevi kıymetleri tam bir tahripten kurtarmak maksa-diyle en iyi evlâtlarının müşterek gayretlerini bir araya toplamak ve birleşmek yolunda âcil ihtiyaç karşısında bulunuyordu.
Derpiş etmek zaruretinde bulunduğumuz meseleler çok girifttir. Avru-panın birliğini tamamlamak ve yolumuza dikilen engelleri ortAdan kaldırmak lâzımdır. Şüphe yok ki, bugüne kadar elde edilen netice, memnunluk vericidir. Avnıpada tamamivle yeni ahlâki bir hava yaratıldığına ve bunun karşılıklı iyiniyet ve anlayış zihniyetiyle avrupa meselelerinin hepsini tetkike müsait olduğuna eminim. Başlayan yeni yılın bu konuda kati, kararlı olacağından kimse şüphe e-demez.
Avrupa, bundan evvel medeni dünyada işgal ettiği imtiyazlı mevkii tekrar almak suretiyle kendini kurtarmak veya mahvolmak şıklarından birini tercihe kRrar verecektir.
Komünizm tehlikesi karşısında
^Pasifik paktını vakit kaybetmeden kurmalı”
Avustralya Dışişleri Bakanı, herhangi bir gecikmenin, vahim neticeler doğuracağını söylüyor
Sydney, 20 (YİRSı — Avustralya I Dışişleri Bakanı Mr. Spender. yaptığı bir beyanatta, komünizm tehlikesi karşısında bir Pasifik paktının kurulması lüzumu üzerinde durarak demiştir kİ:
Uzakdoğuda büyük bir süratle inkişaf eden hâdiseler, vakit kaybetmeden bir Pasifik paktının kurulmasını istilzam etmektedir. Herhangi bir gecikme, vahim neticeler doğuracaktır. Britanya ve Yeni Zelânda, A-vustralya ile birlikte böyle bir pakt kurmak için harekete geçerse. Birleşik Amerika ve Kanadanın da iştiraki temin edilebilir.,,
Yeni Delhi, 20 ( YİRSi — Colombo-da bir basın toplantısı tertip eden Amerikanın fevkalâde elçisi Mr. Jes-
sup. Amerikanın Aayada bir askeri blok kurmak gayesi peşinde koşmadığını belirterek şunları ilâve etmiştir
“Asyadaki memleketlere hiçbir A-merıkan yardımı İcbar edilmiyecek-tlr. Yardım, ancak bir talep vukuunda yapılacaktır...
Dr. Jessup. Amerikanın, bütün Asya memleketlerinin istiklâllerine saygı göstereceğini söylemiştir.
Paris. 20 ıYİRSı — Rus - Çin paktına temas eden General De Gaullc, dün yaptığı bir açıklamada demiştir ki:
'*— Fransa kuvvetlenmek zorundadır. Rua-Çin paktiyle husule gelen kütlenin tehlikesi azımsannınaz ve bu kütlenin gayesi, gizlencmlyecek kadar bellidir.,,

y r
•44-
4, A
Komünist Çin I>>!♦*rI Bakanı Mnln'ln mezarını ziyaret ediyor. — Sov-Ruaya İle mühim Anlatmalar akdetmek üzere İki ay kadar Moşkovada
yel
kalan Komünle» Çin heyetinin reis vekili. Dışişleri Bakanı Cu-EnLnt, Le-nin in Kızıl Meydandaki mezarını ziyaret ederek bir çelenk koymuştur.
Fransada yeni bir Dreyfüs dâvası
Revers, suçlu değil mi ?
Paris. 20 (APi — Fransa, «on günlerde, yeni bir Dreyfüs hâdisesinin heyecanını yaşamakladır: “Re-Vers-Mast hâdiaesı,,. Bu hâdisenin kahramanları arasında bir zamanlar Fransanm Genelkurmay Başkanlığını vapnuş olan General Revers, eski Sömürgeler Bakanı Paul Costc-Floret, bir çok generaller, Vietnam milliyetçileri ve ihracatçı Roger Peyre bulunmaktadır. Hâdisenin mevzuu, Revers tarafından Hindiçinl’nin siyasi ve askeri durumuna dair olarak yazılmış olan bir raporun çalınması ve satılmasıdır.
Komünizme karıyı mücadele
Londra, 21 (YİRSı — Fransız Lçiş-leri Bakanlığı bütün savcılara gönderdiği bir tâmimde. Hindfçınî'ye yapılacak askeri malzeme sevkiyatını baltalamak İsteyen komünist işçilerin Ve bunların ajanlarının şiddetli cezalara çarptırılmasını emretmiştir.
Türkiye başlangıcından itibaren bu «sil dâvaya katıldığından gurur duy. makta. Birleşik Avrupa konusuna temas eden çeşitli meseleleri geniş bir anlayış zihniyetiyle incelemekten geri kalmamakta ve bu maksatla sarfe-dilen emeklerin başarı ile sona ermesi İçin hiçbir şeyi ihmal etmemektedir..,
A
Batı Almanya barışma doğru




Harp haline son vermeleri için, Amerika, Batılı Müttefiklerin bir deklârasyon yayınlamalarını isteyecek
VVashinglon 20 1AP1 — Bildirildiğine göre. Birleşik Amerika, Batılı müttefiklerin .Almanya ile harp haline son verecek olan bir deklârasyon yapmalarını talep etmek üzeredir,
Yapılacağı tahmin edilen tekliflerin içerisinde işgal kuvvetlerinin derhal geri alınmasının ve bir barış andlaşması-nın imzalanmasının yer almı-vAcağı da kaydedilmektedir.
İngilizler, Paris konferansı sırasında şu hususları ileri sürmüşlerdir:
1 — Almaayada işgal kuvvetleri bulundurulması keyfiyeti haleldar olmıyacaktır.
2 — Siyasi noktai nazardan bu şekilde bir hareket Almanların hoşuna gidecek ve Rusya ile Doğu Almanya arasında ayrı bir barış andlaşması İmzalanmasının önü alınmış olacak ve Alnıanyaya yabancı sermaye yatırılması teşvik edilerek Bonn Devletinin milletlerarası ticarete katılması daha kolaylaşır.
3 — İşgalin mahzurları sadece teknik sahaya inhisar edecektir
Şayet. İngiliz ve la yapılacak görüş bir netice alınırsa, bir Büyük Üçler
toplanacaktır. Resmi lar bu derere ileri bir adım a-tılacağından şüphe- etmektedirler.
Frapsızlar-teatisinden Londrada konferansı kaynak-

t K î N C î
Petrol siyaseti - Ktbns M. S.
ÜÇÜNCÜ
“Yeni İstanbul” un iktisadi anketi
DÖRDÜNCÜ
Lisanımızda “Ne” ile “Ve” Refik Halid Karay Seyyahlar arasında Çanakkale - İstanbul yolculuğu Nazlı Tektaş
BEŞÎNGÎ öğle yemeği (Hikâye) Kadın - Ev - Moda
O
Seyyahlar Ayasofya Müzesinde
“Britannfca” seyyah gemisi geldi
iki seyyah, Türkiye aleyhindeki menfi propagandaları anlatıyor
Gelen vapurda 507 yolcuya bakan -(i I ' İt
£>94 personel var : • • ■
Brıtannlca transatlantiği dun sabah 507 seyyahla limanımıza geldiği mmaa liman Umamlyle sisle kaplı bulunuyordu. Bu esnada gazeteciler ve IdarıkUori gemiye götürmekte olan küçük Burgar vapuru seyyah gemisini ukun ramar aramıştır. Nihayet gemi Kadıköy sahlbne yakın bir yerde buluna bilmiştir. • Sabahın çok erken bir aaati olmasına raCmen bıı esnada seyyahlar gemiden çıkmaya hazır bir vaziyette bulunuyoılardı.
Dikkati çeken nokta yolcuların hemen hemen hepsinin 40 yaşından yukarı oluşudur. Ekseriyeti kadınlar teşkil etmektedir. Gemide 469 Amerikalı. 22 Kanada, lı. I Ingiliz, 2 Fransız, 1 Alman. 1 DanimarkalI ve bir Cölombi&li buiunu-malctndır 507 seyyaha mukabil personel adedi 594 dür. Gemide, yüzme havuzu ve çocuk oyun odası vardır. Seyyal lar arasında bulunan gerçek bir Türk dostu olan Emekli Albay ve hâlen muharrir ve konferansçı olan Valentine Furlong, ac.vahrtt esnasında, kendi eliyle çizdiği bir Türkiye haritası üzerinde, yolculara memleketimize dair malûmat ve Türk İnkılâplarına dair de konferanslar vermiştir. Ayrıca, geminin gaz^tesinde modern Türklyeve dâir bir de mu* kAİe neşrctmlştlr. Hükümet bu kıymetli dostu Ihmı! etmemiş ve kendisini karşılamak üzere bir memuru vazifelen-dlrınişilr. Albay bir arkadaşımıza demiştir ki:
"Amerikada aleyhinize propaganda yapanların ekserisini Ermonller teşkil ediyor. Memleketinizi Amerikalılara ta nıtmak için yüzlerce konferans verdim. Hakkınızda menfi düşünenlere lâzım gelen cevapları vererek kendilerini İkna etlim Fakat her defasında gördüm kİ. bunlar Ermenlleıdlr...,.
Türkle.re karşı olan sevgini Atatürk İnkılâbından başlar. Bu büyük dâhinin eserlerini hayranlıkla takip etim. Memleketinize bundan evvel İki defa geldim. Bu defasında muazzam terakkilerle karşılaştım. Bugün de Türkiye yeryüzünde sulhun bekçiliğini yapmak gibi muazzam bir işi muvaffakiyetle başarmakta ve» bütün dünyanın hayranlığını Üzerine çekmiş bulunmaktadır.,,
Amerikanın tanınmış fabrikatörlerinden milyoner Dupont’da şunları söylemiştir:
"Ispnnvuya çıktığımız zaman, Türkl-yeyc gitmeyiniz, orası pis ve barbar hh memlekettir, dediler. Halbuki Türk karasularına girdiğimiz Çannkkaleden İtibaren gerek resmi memurlarınız ve gerekse İstanbul halkı tarafından goste-


-------------------------- . .» rilrn samimi alâka bizi şaşırttı. Nedeı kendinizi bu kadar yanlış tanıtın âl arını müsaade ediyorsunuz, neye lehlnisdo propaganda yapmıyorsunuz. İlk fırsatta. bir yaz geçirmek üzere İstanbul» mutlaka geleceğiz...,,
GcıVıİdcki tanınmış şahsiyetler meya-nındSL Amerikanın en büyük‘hayır kurullarının mÜesRİsi milyoner George Blomberg Cook Seyahat Şirketi Müdürlerinden Hrnncssy Yak Üniversitesi Profesörlerinden ve Cenubi kâşiflerinden Hlram Bigham. nin nin en meşhur Avukatı Crawfort’u sayabiliriz.
138 otomobille 3 kafile halinde
• ya. Ycrebatan ve Süleymaniye camilerini gezdikten sonra AmerıRap ve Türk havalan arasında taşkın bir neşe içjnde Park Otelin öğle yemeğini yemişlerdir.
Yardım Sevenler Kurumu Sarıyer şubesinin Park Otelde teşhir ettiği el işleri ve İşlemeler turistlerden geniş bir rağbet görmüştür. Misafirler öğleden sonra çarşıyı gezmişler ve 18 den 19 a kadar Radyo evinde Eminönü Halkevi tarafından şereflerine verilen milli oyunlar gösterisinde hazır bulunduktan sonra gece de eğlence yerlerinde sabahın erken saatlerine kadar eğlenmelerdir.
Amerik-ı Kallfor-Sinclair
Ayasof-

Tl KİSTLER tSTANBI LDA:
Turistler — Halbuki biz seyire gelmiştik.’...


Sayfa S
Petrol siyaseti ■ Kıbrıs
2i çubat ıw

Bütçe müzakereleri
Milli Eğitim Bakanı dün
İstanbul - Paris
mucibince vesile ol-
Aıııeriku, sayesinde 48% ünü ne kadar
mnrıiE bulun-düğiindürecek Bir kuyudan petrol çıkarıl-
PETROL stratejik madenlerin haçında gelir. Sulh uuDianuı-da bile una:yün ve ulaştırmanın hıklşafınu engel olmadan, hayat aevlycslnl düşürmeden petrol sarfedllmok içlıt yeni kaynaklara ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Dünyanın bir senelik petrol sarfiyatı 8 milyar 317 milyon varile çıkmıştır. (1 varil 168.59 litredir).
Her ne kadıır B. Amerika kılanlarından dünya İRf İhRalâtının 65% i çıkabiliyorsa da memleket içi sarfiyatı o derece artmıştır ki, memleket dışına petrol göndermek hemen hemen İmkânsız bir hale gelmiştir (.Ancak
Bir taraftan petrol ihtiyacı durmadan artarken diğer tanıtlan mevcut kuyulardaki ihtiyatın tükenmek tehlikesine ması. Amerikalıları bir durum almıştır, günde ancak 8 varil
Diası bıınun delilidir»
ihtiyaçla İhtiyatın nihayet bu hale geleceğini hesap edcıı petrol tröstleri tam vaktinde teşebbüse geçerek diğer kıtalardaki petrollerden faydalanmak çarelerini a-ranıaya koyulmuşlardı.
Bahreyn adalarındaki petrolleri İşletmeye haşladılar ve Rumnnya-(laki iki petrol şirketinden Aıtro RoınnnA’nın aksiyonlarını elo geçirmişlerdi. Fakat asıl dikkat ve faaliyetlerini önasyadakl petrol bölgeleri üzerine toplamışlardı.
1914-18 harbinden biraz evvel teşekkül edip Alnıanlnrııı da his Releri bulunan Türk petrol şirketi harbi müteakip Irak petrol kumpanyası namını almış, Alman hlsaelerl do Frantuzlarn devredilmişti. A-meriknn petrol şirketleri Irak petrollerine de hisnedar olnıt^k için uğraşmaya başladılar. 1922 don 1928 e kadar altı sene süren uzun müzakerelerden sonra Standard Oil of Nevv Jemey ve Soknnl Vakum kumpanyaları Irak petrol şirketinin 23,75% hissesini almaya, ayrıca da diğer şirketlerle 1928 tarihli hlr petrol anlaşması akdetmeye muvaffak oldular. Fakat bu mukavele ahkâmına rağmen aralarına Standard Oll of California ve Te zan Oll Company’yl de alarak Near Enst Dovelopcment Compa-ny namı altında büyük sermayeli hır teşekkül kurdular. 1928 anlaşmasında kırmızı çizgi ile (eski OsmanlI İmparatorluğu İçinde kalan Arap ülkeleri) gösterilen sahalarda araştırmalara giriştiler,
Eskiden heri Bahreyn adalarında bulunmalarının Arap yarımadasındaki araştırmalarını kolaylaştırdığında şüphe yoktur. Çünkü Bahreyn adaları ile El Hasavı'ın jeolojik durumu, buralarda mebzul petrol damarları bulacaklarını müjdeliyordu. Daha şimaldeki Ko-veyt‘de petrol çıkmış nu teyit ediyordu. Bir lometre. kareye yakın Dehna çölü, dünyanın
yerlerinden olmasına rağmen eski coğrafya kitaplarında hu çölün altında bir tabaka bulunduğu yarılı idi. Bu sayede araştırma için büyük masraflara mecbur kalmadan dünyanın en büyük petrol hâzinelerini keşfetmişler vo zannıma göre 1935 senesinde Suudi Arabistan hükümetinden işletme İmtiyazını alarak faaliyete geçmişler ve petrol çıkarmaya başlamışlardır. Maişet darlığı çeken ve hurma mevsiminde Hadramut'dan ve hattâ Yemenden FJ Masaya hurma toplamaya gelen insanlara iş çıkmış, Suudi /Arabistan refah ve saadete kavuşmuştu.
olnıası bu-mllyon kl-mıınzzam en meçhul
Soıı gazete huvüdlslorino göre Suudi .Arablstanın Suriye hükümetine faizsiz olarak altı milyon dolar borç verebilecek derecede Orta doğu hükümetlerinin en zerıgin bir hükümeti olmasının sebebi hikmeti hudur.
Son harpte Fraıısamıı, düşman tarafından işgal edilmesi teknik düşman İtibar edilmesine ve Frade Enenıy Act formülü hisselerini kaybetmesine dıı.
Netice olarak Birleşik kendi petrol şirketleri Ortadoğu petrollerinin temin etmiş oldu. Her
hu bölgenin petrol istiliMlU dünya petrol Istihsnlâtını» nazaran ancak 11.7% kadar olsa da mütehassısların hesaplarına göre petrol ihtiyatı milyarlarla İfade edilecek derecede mebzul olup pratik olarak tükenmez bir haldedir. Ortalama olarak .Arahintnndııkl bir kuyudatı bir günde çıkarılan petrol. Ameri-Undaki bir kııyııdnıı çıkarılana nls-botlo yedi misil fazladır.
Birleşik .Amerikodakl petrol İh- • tlyncı ile petrol ihtiyatının doğurduğu petrol buhranı Ortadoğııdn elde edilen petrol hâzineleri sayesinde şimdilik atlatılmış sayılabilir.
Iııgiltereııin p(»trol durumuna gelince; Friııidıı adasında, Saravok-taki petrol kuyuları uzak olduklarından İrandaki Anglo-trnnlnn petrol şirketinin önem ve kıymeti, İngiltere için daha fazladır. Bıı şirketin hisselerinizi büyük kısmı doğrudan doğruya İngiltere hükümetinin malıdır. Ahow civarında geniş hlr sahaya dağılan kuyulardan çıkarılan petrol plpdlne - borularla İran Arnblstnnındnn Basra körfezi sahilinde bulunan Abadan tasfiyehanelerine scvkedlllr. Bu limandan her gün birkaç tanker Akdenlse, MiRirn, Afrlkayn ve Hln-dlstnna v.s. yerlere petrol taşırlar.
Blzlın petrol İhtiyacımızın da kendi tankerlerimizin Abadnndnn geldiği malûmdur.
Kerkük civarında çıkan Irak petrolleri de borularla Şam Trob-hisu İle llayfn tasfiyehanelerine sovkolıırınuıkta. oradan vapurlarla muhtelif yerlere gönderilmektedir.
Harp esnasında .Avrupa, Akdeniz, Önasya ve şimal Afrikadald silâhlı kuvvetlerin benzin ihtiyacı süratle ve kolaylıkla ancak Hayfa ve Şam Trablus petrol limanlarından ve Süveyş kanalından gelecek benzin vapurlarından femlıı ve İkmal olunabilir. Doğu Akdeniz petrol llmanlarıyle Süveyş kanalının elden çıkması, Anglo-Amerikan muvaffakiyetini tehlikeye düşürebilir. Bu hakikat kabııl edildikten sonra Doğu Akdeniz petrol llmanlarıyle petrol deniz geçidini ve doğuya giden bütün hava yollarını kontrol edebilecek coğrafi duruma malik Kıbrıs adasının statükosunun değiştirilmesi teşebbüslerine müsamaha veya müsaade edilmesine akıl erdirmek cidden zordur, r » ( r rcrrj rr r
Böyle hareketler, fikirleri. Birleşik Amerika ve tpg|Jter(uı(n Öna-asyada takip edegeldiklerf askeri siyasette bir değişiklik olacağına Ön emare gibi bir tefsire götürür ki, bundan kimlerin müteessir ve kimlerin mütehassis olacaklarının takdiri pek kolaydır.
Bu makalemle Kibrisin Yunan, Türk, Birleşik .Amerika ve İngiltere menfaatleri bakımından nrzet-tiğl durumu hulâsa etmiş ve tamamlamış oluyorum.
M. S.
Meclis, dün Bayındırlık Bütçesini kabul etti
Demokrat Parti, bayındırlık politikasının, siyasî propaganda hedefine yöneltilmiş olduğunu iddia etti
Ankara, 20 (Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyorı — Bayındırlık Bakanlığı bütçesinin müzakeresinde İlk sözü, Kemal Zeytinoğlu aldı ve D. P. adına tenkidlerde bulunarak:
°— Memleket bayındırlığının sağlanması gibi büyük bir dâvayı Üzerine alınış bulunan bakanlık, inşaat politikasını İyi yürüteınemektedir. Yol, sulama ve kurutma gibi en mühim işler, bir dağınıklık çukuruna saplanmıştır. Memleketin büyük ölçüdeki meselelerini ele alması icap eden bayındırlık politikası, siyasi politika hedefine yöneltilmiştir,, dedi. Hatip, Erzincandaki ahşap takma evlerin halka bir türlü ınaledi-leınediğini, Yapı ve Yollar Kanununun mesken inşaatım bir çıkmaza soktuğunu, kasaba ve şehir plânları meselesinin halkı Iz’aç edecek şekilde uzatıldığım izah etti.
Cemil Alevli, Cenup Demiryolları Vaziyetinin düzeltilmesini ve bu suretle 480 kilometre uzunluğunda ve bugünkü rayice göre 120 milyon değerinde olan bu hattan zahmetsizce istifade imkânının sağlanmasını istedi. Surlyeye her yıl ödenen bir milyon küsur liralık geçiş ücretinden kurtarılmamızı temenni etti.
Aziz Uraz, Emlnüddin Çeliköz, E-yüp Durııkan, ve Fahri Kara kaya, seçim bölgelerine ait yol vc sulama işlerini tenkidle bazı temennilerde bulundular. General İzzettin Çalışlar, Bayındırlık bütçesinin müdafaasını yaptı. Vaktiyle, kelekle geçilen nehirler üzerinde bugün muhteşem köprüler kurulduğunu hatırlattı. Küçük suların tanzimi işlerini programlaştırma zaruretine işaret eden emekli general, seçim bölgesi olan Balıkesir köylülerinin, küçük suların yaptığı tahribattan ağlayarak şikâyet ettiklerini izahla bu bölgede aliyote geçilmesi temennisinde lundu.
Raslm Eren, memleketin en
yük zahire anbarı olan Konya ova-
sının sulanmasını ve bu dâvanın artık halledilmesini ileri sürdü. Bayındırlık Bakanlığı bütçesinin müza-riyle devam •
keresi 70-80 milletvekilinin huzuriy-le devam ediyordu. Başkan, sat 18 den sonra 15 dakika müzakereye ara verdi. Müteakip toplantıda mevcut daha da azalmıştı.
Demokrat Partiye cevap
Söz alan İsmail Sabuncu, Demokrat Parti adına konuşan Kemal Zey-tlnoğlunun tenkidlerine cevap verdi. Erzincan evleri meselesinin propaganda mevzuu yapılması doğru olmadığını söyledi. Necmcddin Sahir Sılan, bayındırlık işlerinden alınan hayırlı neticeleri övdü ve seçim bölgesi olan Tuncchndekt kara yolla-larının vaziyetini anlatarak İkmal e-dilmemiş olan yolların tamamlanmasını temenni etti.
Ahmet Ali Çınar, Seyhan barajı işlerini tenkid ederek dedi ki:
— Seyhan barajı inşatına 12 milyon Hra aarfetmek üzere başladık. İş, büyüye büyüye bugün 150 milyon liralık bir vüsate yükseldi. Halbuki bölgede eski devirlerde yapılan seylâp ve feyezanları önleme tedbirleri dahi alınamamıştır. Hıdırlı hâdisesi malûmdur. Adananın 10 kilometre güneyinde bulunan bu köyde telefon tesisatı olmadığı için (taşkın) vaktinde bildirilememiş ve bu yüzden uykuda bulunan vatandaşların (15) i azgın «ulara kurban edilmiştir.
Ahmet Ali Çınar, baraj hakkında teknik İzahat verdikten sonra bu işin biran evvel halledilmesini ve gelecek felâketlere etti.
İbrahim vaz. Faik
alarak kendi seçim bölgelerine ait bayındırlık işleri hakkında talep ve temennilerde bulundular.
Daha »Öz alan vardı. Fakat, trakit gecikmiş olduğundan başkan oturuma 6on verdi.
mâni olunmasını talep
Refik Soyar. İbrahim Ar-Yılmaz, Ali Menteşe söz
tabu-
bü-

Amerikanın yer altında
I
inşa edeceği başkent
Bir atom bombasının, Washingtoıfıııı bütün faaliyetini karşı tedbirler alınıyor
durdurması ihtimaline
VVashington 20 (AP) — Mümessiller Meclisinin Demokrat California temsilcisi Chet Hollfield tarafından dün bildirildiğine göre. Birleşik Amerikanın muhtemelen yer altında bir tâli başkent teşkil etmesi kuvvetle muhtemeldir.
Ayan ve Mümessiller meclislerinin müşterek atom enerjisi komisyonunda âza bulunan Holifield. stratejik bir mevkide patlayacak bir atom
bombasının, mesabesinde olan bütün faaliyetleri sekteye uğratması mümkündür” elemiştir.
Holifield bu meselenin bir komisyon tarafından tetkik edilerek, Başkan vc Kongreye arzedllmesinl teklif etmiştir. Temsilci, bu talebinin, atom Komisyonundaki dört senelik mesaisi sırasında vâki olan malûmat birik-masinin neticesi olduğunu kaydetmiştir.
"milletimizin dimağı 'Vashington'dak!
e
tenkidleri cevaplandırdı
Bu yıl, Millî Eğitime ayrılan 200 milyon lira, hesaplı bir şekilde harcanarak. Memlekette ilköğretim dâvası yüzde altmış nispetinde halledilmiştir
yükü,
Herde Ücretli
şehir
orta ola-
İktisat Fakültelerinde talebe mübadelesi
Paris Üniversitesi Hukuk Fakültesi İn» t isaf Doktorası bölümü evvelce tef lktl-sat Fakültesine müracaat ederek doktora talebelerinin mübadelesini istemlyti. Bu hafta sonunda toplanacak Fakülte Profesörler Meclisi, hu meseleyi bir karara bağlıyacaktır.
Müdafaai Hukuk günü
5 - mart - 1950 pazar gUnü şehrimiz Halkevlerine!» ’ Müdafaai - Hukuk., günü olarak kutlanacaktır. Bu münanebct-İr, Müdafai - Hukuk ve M M trupundan hayatta olanlar bu toplantılara dâvet edilmişlerdir.
Düııkii sis
Dün aahah Boğaziçlnde beliren keâif sis dolayıaiyle saat 9.30 a kadar Cskü-darla Köprü «razında, vapur seferleri yapılamamıştır. 9.30 dan sonra seferler başlamıştır. Boğazın yukarı kısımlarında nİr ssAt 11 e kadar devam etmiş ve ancak bu saatten nonra uzun ve kısa gecikmelerle seferler yapılabilmiştir. Haliç hattı vapurlarında da ufak tefek gecikmeler olmuştur .
200 sabaya-
Ankara. 20 (Husus! muhabirimiz telefonla bildiriyor) — Bu sabah Meclisin çalışmaya başlamasiyle ilk sözü alan Milli Eğitim Bakanı Doktor Tahsin Banguoğlu, geçen celselerde milli eğitim mev7Aiunda söz a-lıp tenkid ve temennilerde bulunan hatipleri cevaplandırdı. Banguoğlu. önce, Meclisin milli eğitime gösterdiği alâkanın büyüklüğünü belirterek maarife verilen paranın; bütçenin yüzde 10-12 İni teşkil ettiğini, manevi kalkınma halinde bulunan bir memlekette milli eğitime bu çapta ehemmiyet vermenin zaruri olduğunu beyan etti.
Mülhak bütçeler de ilâve edilirse bu yıl milli eğitime tahsis edilen milyon liranın gayet hesaplı bir kilde sarfedlleceglni temin eden kan. bu paranın 117 milyonunun,
ni yüzde 78 inin özlük haklara ayrıldığını, Milli! Eğitim Bakanlığının 47 bini öğretmen olmak üzere 55 bin kişilik bir kadroya malik bulunduğunu ve bunlardan azam! şekilde istifadeye çalışıldığını söyledi.
Banguoğlu, bu yıl bütçede % 1 den az para artışı temin edildiği halde bu kadro ile % 10 hizmet inkişafı sağlayabileceğini, geçen seneye nazaran bütçedeki 11 milyon liralık artışa mukabil maaşlara bu yıl 13 milyon liralık zam yapıldığını tebarüz ettirerek sözü ilköğretime nakletti ve dedi kİ:
n— Hâlen ilk okullarımızda bir milyon 625 bin talebe okumaktadır. Gelecek senelerde, bu miktarın daha çok artacağı tabiîdir. Bugün, memleketimizde ilköğretim dâvası % 60 nispetinde tahakkuk etmiş bulunuyor. Üköğretlm talebesine vasati olarak senede 72 lira harcamaktayız.
Bu parayı hanelere tevzi edersek ev başına 55 lira düşer. Demek oluyor ki, biz, yalnız ilköğretim yoliyle vatandaşa kendisinden alacağımız verginin 55 lirasını iade etmekteyiz. Bundan faydalanan vatandaşlarımızın nispeti % 60 dır.,,
Orta okullardaki tedris sistemimizden de bahseden bakan, sözüne de-vAmla:
*•— Orta okul, aıtık büyük şehirlerin mektebi olmaktan çıkmış, kasabaların mektebi olmuştur. 10 sene evvel ilk okullardan mezun olan talebelerin Önünde bir^yol vardı: Orta okul!.
şimdi yol adedi dörde çıkmıştır: Sanat okulları, orta okullar, enstitüler ve ticaret okulları.
Bu sayededir ki, orta okullarda o-kuyan talebelerin yekûnu 87 binden 55 bine düşmüştür.
Tctkikatımız o merkezdedir ki, orta okulu bitirenlerin üçte ikisi hayata atılmakta, üçte biri de liseye devam etmektedir. Halbuki bu mekteplerin programları, talebeyi yalnız ve yalnız liseye hazırlayacak mahiyet-
tedir. İşte şimdi biz, orta okul programlarını değiştirerek bu üçte iki ta-lebonin hakkım vermeye çalışıyoruz.,, dedi.
Tahsin Banguoğlu, müteakiben liselerin 12 yıla çıkarılması hususuna da temasla ezcümle dedi ki:
— Uzun tetkikler neticesinde alınan bu kararın müsbet neticeleri zamanla müşahede olunacaktır. Çocuklarımızın mühim bir kısmı ,tayin edilen zaman içinde lise tahsilini ikmal edememek durumunda idi. Son kil, talebenin sırtındaki derece hafifletecektir,,,
Bu bahsi kapatırken okul ve İlse tahsilinin de
cağım söyleyen bakan, bunun demokrasiye aykırı bir durum teşkil ettiği yolundaki iddiaları: °Bu meselenin demokrasi ile alâkası yoktur,, şeklinde cevaplandırdı. Istanbuldaki muallim mekteplerinin kapatıldığı iddialarına da temas eden Bakan:
— Ben, îstanbulda muallim mektebi bulmadım kİ, kapatmış olayım., dedi ve kapatılan şeyin bir pansiyondan ibaret olduğunu, buradaki 41 talebenin her birine ayda 250 lira sar-fedilirken, şimdi burs verilerek bu masrafın 100 liraya indirildiğini, eskiden koskoca Yüksek Muallim Mektebi binasından 41 kişi istifade ederken bugün buraya üç orta mektep sığdınldığmı beyan etti.
Banguoğlu, başka mevzulara geçerek Ziya Gök Alpın Diyarbakırda-ki evinin müze haline konulmak istendiğini, mekteplerdeki imtihan şeklinin kötü ve ıslaha muhtaç olduğunu, bu işin ele alındığını, lise ve orta okul programlarının yeniden tetkik ve tadil edileceğini, programların; zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek şekle konulacağını ve meselâ edebiyat derslerindeki Divan Edebiyatına ait bölümlerin çok kısa bir hulâsa haline getirileceğini ifade e-derek sözlerini bitirdi.
öğleden sonra Milli Eğitim Ba-kanbğı Beden Terbiyesi ve Ankara Üniversitesi bütçelerinin fasıl ve maddeleri okunup kabul edildikten sonra İstanbul Üniversitesi ve Teknik Üniversite bütçelerinin müzakeresine geçildi.
îlk söz alan Kemal Zeytinoğlu:
H— Teknik Üniversite, bu yıl birinci sınıfına 375 talebe almakla bir rekor kırmıştır. Bu suretle bu üniversitenin talebe sayısı 1600 ü tecavüz etmiş ve memleket mühendis ihtiyacını karşılama yoluna girmiştir.
Ancak, lâboratuvar ve diğer tatbikat tesislerinin eksik olması, talebenin keyfiyet bakımından yetişmesine mâni olmaktadır.,, diyerek bu eksiklerin tamamlanmasını temenni etti.
Mithat Aydın. Ankara Teknik Ü-niversitesinln ikmalim istedi.
Maddelerine geçilen bütçeler kabul olundu.
Yabancı seyahat şirketleri “Tarsus” u kiralamak istiyorlar
Denizyolları tdnrrainin; Taraus gemi-alnv önümüzdeki nisan ayında Katolik hacıları için hususi «efrrler tertip ettireceği haberi, btıvük turlut firmalarını harekete getirmiştir. Birçok yabancı şirketler, müsait şartlarla gemiyi kl-ralıımak İçin tekliflerde bulunmaktadırlar.
Bu arada Yataklı Vagonlar Cook Şirketi. Amerikan Ekepree Kumpanyası vo Coaulich firması kruvaziyerler işini müştereken yapmak üzere Denizyolları İdarecine müracaatta bulunmuşlardır.
Gemiyi kiralamak İsteyen firmaların teklifleri, idare için daha kârlı görüldüğü takdirde (Tarsus) a kruvaziyerler tertip ettirmekten vaz geçerek, geminin muayyen müddet için kiralanması d^ mümkün görülmektedir. Bununla beraber. bu hURuala henüz verilmiş kesin bir karar yoktur. İdare, bütün tekliften ayrı ayrı incelemektedir.
Bölge greko-romen birincilikleri bugün başlıyor
Bölge Greko - Romen güreş birincilikleri buğun sat 14 de Spor ve Sergi Sarayında yapılacaktır.
Müsabakaların giriş biletleri 50 ve 100 kuruştur. Savın halka ilân olunur.
Kızılay Hemşire Okulunun 25 inci yıldönümü
Kızılay Hemşire Okulunun 25 inci kuruluş yıldönümü münasebetiyle bugün rabi 14 den itibaren, mektebin Haseki Haatahanesİ yokuşundaki merkezinde bir tören tertip edilmiştir.
BASIN BALOSU
Bu yıl Basın balosu İS mart cumartesi akşamı Taksim Belediye Gazinö* sunda yapılacaktır. Dün bu münasebetle memleketin seçkin şahsiyetlerinden -î-ııarlcft rlarındnn mürekkep bir komita Gazeteciler Cemiyetinde toplanarak ita zırlıkları gözden geçirmiş ve birçok sürprizler hazırlamıştır.
Hoffman, barış hususunda
Ümitli
Paris, 20 (YÎRS) — Dün bir açıklamada bulunan Avrupa Marshal) Plânı İdarecisi Paul Hoffman, barışın kurulması için, hâlen her samandan fazla imkânların mevcudiyetinden bahsetmiştir.
Holundada otomobillere telefon konuyor
Hilveraum. 20 (YÎRS) — Holândadakl otomobiller, önümüzdeki yaz. müteharrik telefonlarla teçhiz edilecektir. Bu telefonlarla, otomobilin içerisinden şehrin herhangi bir noktaaiyle veya bu telefonla mücehhez diğer otomobillerle görüşmek mümkün olacaktır.
Holâııdanm nüfusu 10 milyona > aklaştı
Hllveraum, 20 (YİRS) — İstatistik dairesinden öğrenildiğine göre. Holândanm nüfusu 9.634.000 dir. Erkek sayısı 4 milyon fiûO bin ve kadın sayısı İse 4.834.000 dir.
Atomla çalışan denizaltılar
Waehington 21 A A. (Afp) — Birleşik Amerika atom *enerjisi Jle hareket eden denizaltılar inşadına bağlıyacaktır,
İyi haber alan çevrelerden. Amerikan Hükümetinin yeni model denizaltı-ların inşaat plânlarını tatbik sahasına koymakta olduğu öğrenilmiştir.
Kremlinin yeni müttefiki
Londra 20 (YİRS) — "Daily Tele-graph gAzetesi. Rus - Çin paktını kaleme alarak ,iki memleket araaında gizli anlaşmaların yapıldığını belirtmiş ve komünistlerin, Burma, Hindi Çin, Malezya, Tibet ve Nepal* yapacakları taarruzların Moskovada tesbit edildiğini İleri sürmüştür.
••Times,, gazetesi. Ruayanın, İşe yarar bir müttefik kazandığını ve bu suretle Amerikalıları Çlnden atmaya muvaffak olduğunu yazmıştır.

HnHimvw«ıiMranmwmiH«iNiı
Tariş Umum Müdürlüğü
Bulgarlstana 48 saatlik son bir mühlet veriliyor
Şam, 20 (YÎRS) — Washington-dakı yetkili çevrelerden öğrenildiğine göıe, Birleşik Amerika Hükümeti, birkaç gün içerisinde Bulgaristan Hükümetine bir nota vererek, Sof-yadaki Amerikan elçisinin çağırılması için verilen notanın iptalini isti-yecektir. Notanın iptali için 48 saatlik bir mühlet verilecek, ve Bulgaristan Hükümeti karârından vazgeçmediği takdirde, iki memleket arasındaki siyasi münasebetler kesilecektir.
«ydınlmm duruşması
Ankara, 20 ( Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyor! — Suikast iftirasından sanık Denizli Milletvekili Reşat Aydınlınm duruşmasına bugün saat 14 te devam edildi.
Sanık ve avukatı duruşmaya gelmişlerdi. Geçen duruşmada reddi hâkim talebinde bulunan müdahil avukatlar hazır değildi. Yargıç, vâki reddi hâkim talebi üzerine dosyanın Ağır Ceza mahkemesine tevdi edildiğini ve oraca henüz bir karar verilmemiş bulunduğunu bildirerek duruşmayı 16 mart perşembe günü saat 14.30 a talik etti.
1
İzmir, 20 (Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyor) — Tariş Umum Müdürü Salâhaddiu Çuhruh’un vâki istifası üzerine, Tariş Umum Müdür Vekilliğine İhracatçı Birlikleri U-nıuml Kâtipliği de uhdesinde kalmak üzere Adnan Belbes tayin edilmiştir.
tfifjl
Payidar kupasını Beyoğluspor kazandı
Payidar kupası voleybol final müsabakaları dün gece Gniatasaray Kulübü lokalinde yapılmış. Beyoğluspor Galatasaray 13-15/9-15/11-15 yenerek kupayı kazanmıştır.
D. P. 11 Kongresi
Dünkü sabah gazetelerinden bazıları 3 martta toplanacak olan D. P. Kongresinin Eminönü Halkevlnde yapılacağını haber vermişlerdi. C. H. P. ıniıfet tlşliğl ile Halkevi başkanlığı böyle bir müracAttan malümattar olmadıklarını bildirmişlerdir. Diğer (aıaftan Demokrat Parti merkezi de kongrenin muhtemelen Kristal ve vaMaksim salonunda yapılacağını bildirmiştir.
D. P. ileri gelenleri kongre hazırlıkları ile meşguldürler. Bu mevzu ile alâkalı olarak semt semt toplantılar yapılmaktadır.
Diğer taraftan haber aldığımıza göre Demokrat Parti İstanbul II Kongre sinde D. P. Genel Kurulunun bütün âzalariyle Meclis grupu âZAİarı hazır bulunacak ve Genel Başkan Celal Ba-yar, Fuat Köprülü. Adnan Menderes kongre günü şehrimize geleceklerdir.
Fakültelere yeniden talebe kaydedildi
Sömestr sisteminin kabulünden sonra. Üniversitede bu «ene şubat devresi hem imtihan ve hem de yeni talebe kayıt devresi olmuştur
Üniversite Rektörlüğü, 1 şubatları 15 şubata kadar muhtelif fakültelere yeni talebe almıştır. Bu müddet zarfında Tıp Fakültesine 141. Kimya Mühendis kısmına 27, Eczacı Okuluna 35. Orman Fakültesine 6, Fen Fakültesine IS. Edebiyat Fakültesine 134, İktisat Fakültesine 34. Hukuk Fakültesine 13’2 yeni talebe kaydedilmiştir.
Bunlardan Edebiyat. İktisat ve Orman Fakültelerine müracaat edenlerin hepsi alınmıştır. Diğer Fakültelere girecekler arasında seçim yapılacaktır.
Neticenin önümüzdeki hafta İçinde İlan edilmesi beklenmektedir.
Diğer taraftan Fakültelerin imtihanları devam etmektedir.
Kockfeller Enstitüsü Temsilcisi tetkikler yapıyor
Yakında şehrimide kurulacak olan OrtaşArk Verem Mücadele Merkezinin hazırlıkları için sağlık müesaeselerimiıie İşbirliği yapmak üzere gelmiş olan Rock-fellcr sağlık teşkilâtı temsilcisi Misi Ellzabeth Tenatte. dün yanında Sağlık Müdürlüğü muavinlerinden blrial olduğu hnlde şehrimizde bazı tetkiklerde bulunmuştur.
Batı Almanya Adalet Bakanı iddiasında musirdir
Londra. 20 (YÎRS) — Almanyanın son harpten mesul olmadığını söylediği için geçenlerde Batılı Müttefiklerin müracaat! karşısında Başbakan Adcnauer tarafından muaheze edilen Batı Almanya Adalet Bakanı, dün gece yaptığı yeni bir açıklamada, diğer memleketlerin de harpten sorumlu olduklarını söylemiştir.
W«llac£, hidrojen bombasının evvelâ, Amerika ta rafından kullanılmasına muarız
Parla, 20 ıYÎRS.ı — Solcu Henry Wallace. hidrojen bombası hakkında yaptığı bir açıklamada, Amerikanın, herhangi bir çarpışmada, bu bombayı İlk olarak kullanmamasını istemiştir. İt.ıh.ı Somali’yi teslim alıyor
Londra. 20 (YİRS) — Somallyi Birleşmiş Milletler Kurulu adına on sene müddetle vesayet altına alacAk olan İtalyan memurlariyle 1000 askerden müteşekkil ilk kafile bugün Somallye varmıştır. îngiIUler, makamlarını îtalyan-l&ra devretmeye başlamışlardır.
Mısırdaki siyasi mevkuflar serbest bırakılacak
$am. 20 (YÎRS) — Arap Haberler A-jannının Kııhireden bildirdiğine görs, MiHirdnkl bütün siyasi mevkuflar ser-brfit bırakılacaktır.
Şimali YunanUtanda sükûnet vur
Berne, 20 (YİRS) — Yunanistan İçişleri Bakanlığından bildirildiğine göre, şimal! Yunanistan, fam bir sükûn ve huzur İçerlalndedir. Bu bölgedeki seçimler. emniyetle cereyan edecektir. Budapeşte muhakemeni
bitti
Londra 20 (YİRS) — İngiliz, Amerikan ve Macar İş adamlarının Buda -peşte'deki muhakemeleri bugün bilmiştir. Kurarın yarın tefhim edileceği bildirli mekte ve ecnebilere verilerek cezaların gayet ağır olacağı beklenmektedir.

ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
katen o kadar güç bir şeydi ki Ali Nizami Bey buna ancak şöyle bir
Bir Geçmiş Zaman
yesı
— 10 —
Ali Nizamî bunlardan biriyle gûya tanışmıştı ama bu hangisiydi? Hayal meyal hatırladığım resimlerini şimdi hangi birisine atfedeceğimi şaşırarak bunu bir türlü tâyin edemiyorum. Zamanlarında, biribir-lerine rakip olmuş, biribirlerinden nefret duymuş ve her biri kendi güzelliğinin şöhretine, kendi âşıklarının servet ve kuvvetine güvenerek diğerlerini gölgede bırakmayı emel edinmiş bu eski güzelleri ben şimdi — ruhlarını kimbilir ne kadar tazip edeceğimi bilsem de — biribirinden ayıramıyamk üçünü de biribirine karıştırıyorum.
Fakat Ali Nizamî Beyin bu yoldakiler arasında şüphe yok ki en romantik olan macerasını yalı komşusu bir hanıma çılgıncasına âşık olduğu bir devirde onunla buluşmak için başvurduğu canbazvarî çareler teşkil e-diyordu. O zamanlar böyle büyükçe bir yalının harem dairesine hariçten bir erkek misafirin girebilmesi haki-37

imkân bulmuş:
Kendisinin biri Türk biri yet emniyetli iki kayıkçısı Bunların çektikleri iki çifte kayık, gecenin ilerlemiş bir saatinde, büyük ve gizli bir emelle, denize doğru açılır, Boğazın ortasına kadar ilerler, sonra bir takım sessiz manevralar yaparak tekrar sahile yaklaşır ve demin önünden ayrıldıkları yalıdan ancak bir kaç yalı ötede bulunan lâmbaları söndürülmüş büyük, siyah ve metruk görünen bir başka yalının a-çıklarında duraklar siya edermiş.
Ali Nizamî Bey kayığın içinde yavaşça soyunur, büsbütün soyunur, nihayet bir donla kaldığı zaman u-sulca denize dalar ve sevgilisinin yalısına doğru yüzmeye başlarmış.
Onun bu yaptığında iç içe o kadar tehlike vardı ki âdeta ölümü gözüne alıyor demekti. Ve kendisi de bütün bu tehlikeleri bilir, bunun için hayatını feda ettiğini duymak lezzetini tadar, fakat için için de âşıkları koruyan talih yıldızına güvenirmiş. Düşünün! Boğaziçi geçidi her zaman kalabalık olmasa da gecenin en ilerlemiş saatinde bile adamsız, şahitsiz kalmaz. Gecenin her hangi saatinde olsun geçen yelkenliler, çatanalar, kayıklar vardır. Nice yalıların denize bakan pencereleri yazın açık kalır, karşıdan karşıya boşluğu dolduran deniz Öyle hislidir ki en küçük bir gürültü bile üstünde akisler ya-38
Rum ga-varmış.
par. Denizden geçen bir yunus balığının sulara atladığı duyulur. Ner-den beklenmedik bir ses çıksa polis müdahale eder. Mahallelerde öyle bir taassup vardır ki bir yabancının hele geceleyin bir eve girmiş olması yüzünden baskın yapılması imkânı bile vardır. Evin içinde tutulmak, rezil olmak, sevdiği kadının şöhretini berbat etmek ihtimalleri ortadadır. Bu hâdiseyi kadının kocası duysa, kıyamet kopabilir. Rezalet Sultan Hamide aksedebilir. Ve o takdirde ne olacağını artık Allah bilir. Daha, karanlığın bu saatinde her zaman soğuk olan suların koynunda üşüyerek hastalanmak da vardır. Nihayet, deniz içinde yüzen bir insan kendini bütün müdafâa vasıtalarından mahrum etmiş olur. îşte bütün bu tehlikeler koleksiyonu gözlerinde canlanır, bütün bu korkular hep birden beynine, kalbine hücum eder, fakat Ali Nizamı Bey bu tabiatla boğuşmak, bütün bu tehlikelere göğüs germek azmiyle, sonunda tadacağı vuslat uğruna kendini feda ettiğini duymak hazziyle, sevgilisinin yalısına doğru yüzermiş.
Üstlerinde yanan ışıklarla birer zıya tarlası haline giren sahiller arasında, sular uykuda, ortalıkta çıt yok, yalıların bile çoğu uyumuş. Karanlık sular ezelî sükutlarına dalmışlar. Zaman bitmez tükenmez bir felsefî zaman mefhumuna girmiş. Tabiî bir ezeliyet ve ebediyet havası duyuluyor. Her şey bir müslüman tevekkülü içinde uçuksamış. Bütün Boğaziçi 39
mütesanit bir tek kalb, vicdan ve iz’-an gibi yekpare parıldıyor. Boğaz, her iki sahilin karanlığında lâmbaların çiçekler gibi açmış ışıkları üstünde hassaslığını öyle biriktirmiş, toplamış ki bütün bu ışıklar sırf bu maceraya alâkalı âşinâ gözler haline dönmüş. Boğaz, bütün bu ışıktan gözlerle hep Ali Nizamî Beye bakıyor gibi gelirmiş ve o bütün bu ziyadan gözler karşısında sevgilisinin yalısına doğru yü zermiş.
İhtimal ki bu esnalarda kendilerini vaktiyle tehlikede duymuş nice ecdattan miras olan ve bizden evvel yaşanmış nice ömürlerden bize gelen bu hâtıralar, başkaları tarafından duyulmuş bütün o hisleri zamanın süzgeçlerinden geçirerek Ali Nizamî Beyin ruhuna aktarıyordu. Ve o kim-bilir ne kadar uzak ve meçhul ecdattan ruhuna ermiş bu hâtıraları canlandırdığını duymanın verdiği bir gençleşme ile onların emirlerini yerine getirdiğini duymakla için için belki de memnun, mahzuz, hattâ sarhoş olarak, artık talihinin dolduğunu, kemâle erdiğini, ve ölümden bile kork-mjyacağmı duymanın selâmetiyle yüzer, cesaretle, azimle, şevkle, çıplak vücudunu, bir tek hayatını aşkı için tehlikeye koymanın cinneti ile, takdis ettiği aşkını böyle ifade ettiğinden müftehir ve mağrur olarak fakat mümkün olduğu kadar suyun içinde kalarak, ve mümkün olduğu kadar da ses çıkarmıyarak, sevgilisinin yalısına doğru yüzermiş. (Devamı var)
40
Kömür parkı tesisatı tamamlanıyor
Kuruçeşmcdekl büyük kömür parkının beş otomatik vinci yerlerine takılmış ve bütün tesisatı tamamlanmıştır. Son olarak parka cereyan veren elektrik voltajının yükseltilmesi için gereken tertibat alınmaktadır.
Dünden itibaren Denizyolları İdaresine alt kömür gemileri, yüklerini buraya boşaltmaktadırlar. Mart başında, Kömür Tevzi Müessesesl Bürolarının parktaki binalara taşınmalına başlanacak Ve 15 marta kadar bu iş de tamamlanarak park, bu tarihte törenle açılacaktır.
> Denizyolları Genel Müdürü Ankaraya gitti
Denizyolları Genel Müdürü Cemil Parman. bütçe hakkında alâkalı makamlarla temaslarda bulunmak üzere dün akşamki trenle Ankaraya gitmiştir
Vali, güreşçilerin kampını ziyaret etti
Vali ve Belediye Başkam Kahredilin Kerim Gokay, dün' sabah Arnavutköv ve Mırgün semtlerini teftiş etmiştir. Bu arada Mlrgünde Avrupa Şampiyonasına iştirak edecek olan güreşçilcu-mizin kamp kuracakları köşkü gezen Vali, binanın tanzimi İçin lâzım olan emirleri vermiştir.
İstanbul Muallimler Birliğinin
32 nci yıldönümü
İstanbul Muallimler Birliğinin Kuru-luç yıldönümüne rastlayan 8 mart 1950 de büyük ölçüde bir meslek toplantımı yapılacaktır.
Bu toplantıda Muallimler Cemiyeti Rcİnİ Tcvfik Ararat ile otus iki sene ev* vei Birliğin kurulmajuna hismeti geçmiş ulan Muallim Ahmet Hallt Yaşar-oglu. bir konuşma yapacaktır. Toplantının esas programı yakında ayrıca ilân edilecektir. İstanbul öğretmenler muhitinde bu yıldönümü toplantısına olağanüstü bir ehemmiyet verilmekte, bu vesile ile baaı mühim meslek konuları Ürerinde de konuşulacağı zannolunınak-tadır.
TE N t t S T A N B UL
Sayfa 3
HAREKETLERİ
EKONOMİK
GUNUN


Ham ve mamul dokuma maddelerine dair haberler
Muhtelif piyasalardaki hususî muhabirlerimiz bildiriyor
Avusfralyada :
New-Çastle t Reuter - Hususi) — Şubatın ikinci haftası başlangıcında, yün satışı piyasasında, Birleşik A-merika, İngiltere, Rusya, Japonya. Avrupa ve mahalli fabrikaların bir çoğu arasındaki rekabet çok canlı olmuştur. Elde edilen yüksek fiyatlar. üç kısım için libre başına 145, 151 ve 157 pensi bulmuştur; bu kısımların her biri, Merinos yününü havi 6 balya ihtiva etmekteydi.
Sydney (Reuter - Hususi) — 1948 aralık ayında 131,143.000 paund yiln satılmış olmasına rağmen 1949 senesinin aralık ayında Avustralya 116 milyon 411,000 paund yün satmıştır. Bu miktarın 33,622.000 Lb’si ln-giltereve satılmıştır.
1948 senesinin aralık ayında 646 bin lb taranmış yün ihracatı olduğu halde 1949 senesinde ancak 470,000 lb olmuştur. Geçen sene hiç olan A-merikaya ihracat 1949 un aralık a-yında 104,000 olmuştur.

maya mecbur etmek için teşebbüse girişmeyi lüzumlu gördükleri zaman verilmişti.
İngilterede :
Bradford (Reuter - Hususi) — Piyasanın Merinos yünleri kısmında durgunluk manzarası alâmetleri vardır ve şubatın ilk haftalarında yeni ufak işler yapılmıştır Muamelelere girenlerin ekserisi, düşüsün sonu gelinciye kadar tathik siyle mallan ellerinde tadırlar. Bütün nakdi iyi cereyan etmiş ve
zamandır olduklarından daha fazla tatmin edici bir şekilde yapılmıştır. Karışık yünlü daha ziyade ucuz görünmekte ve en yüksek seviyedeki kotasyonlar şimdi Noelden evvelki durgun fiyatlara dönmektedir Yün iplikleri talebi ise bilhassa çorap no-vilerinde daha ziyade artmış ve yüksek nakdî kotasyonlar esası alınarak sonbaharda yapılarak teslimat için muamelelere girişilmiştir.
edilmek arzu-bulundurmak-işlerin hepsi teslimat., uzun

"Yeni İstanbul,, un iktisadi anketi
Dünya Bankasının yardım teklifi ve devletçiliğimiz karşısında hususî sermayenin yeri
15 şubat çarşamba giinkü gailemizin ekonomi savlasında, "Yabancı gaziyle bugünkü Türk ekonomisinde hususi teşebbüsün yeri,, m»vzuundu *'Wall Street Journal^ guz» fesinden iktibas edilen enteresan bir makale neşredilmiştir
Bu yazıda, Türk dvı b iriliği üzerinde duruluyor ve Dünya Bankasının mr mlrkctimizc yapacağı yardımın şartlan aşağı yukarı izah vddmek isteniyordu.
Alâka dcCfcr bulduğumuz bu makale etrafında, iîbn Ve İŞ adamlarımız arasında bir anket açtık. Birinci cevabı, makalenin hııfâsa^ıylc birlikte dünkü nüshamızın ekonomi sayfasında yayınlamıştık.
Buyun de Tüccar Demeyi Umumi Kâtibi Ham di Başar He Doçent Dr, Feridun Erytn-in cevaplarını neşrediyoruz: :
* î
(
Ahmet Hamdı Başar’ın cevabı
SUALLERİMİZ
Doç. Dr. F. Ergın’in cevabı
I
Gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması aktedildi
Dışişleri Bakanlığı, 28 eylül 1950 de yürürlüğe girecek olan anlaşmada gümrük resmi tâvizleri istenmesi muhtemel eşyanın listesini yayınladı
diğer hangi
Birleşik Amerikada :
New-York (Reuter - Hususî) — Pamuk satışı son haftalar zarfında çok artmış, mart ve mayıs aylarında teslim edilecek mallardan gayri bir çok siparişlerde bulunulmuştur. Bilhassa ihracatın serbest bırakılacağı haberlerinin teeyyüt etmesi ü-zerine piyasa canlanmıştır.
Çinin. Şanghay fabrikalarının âcil ihtiyaçlarını karşılamak üzere hemen teslim edilmek suretiyle Ameri-kâdan pamuk satın alacağını duyan hususi Washington ticaret mahfillerinin nasıhatları ve tavsiyeleri sayesinde ihracat piyasası pek verimli bir duruma girmiştir, göre Çin hâlen 100,000 satın almış bulunuyor tanya, Şanghay deniz
tutarsa, yük şilepleri panuık taşımaya devam edecektir.
Bildirildiğine göre. Hindistan da hâlen almış bulunduğu 175.000 balya pamuğa ilâveten 90.000-1.00,000 balya daha satın alacakmış. VVashing-ton dan verilen enteresan haberler a-rasında Hükümetle alâkalı makamların dünyada Amerikan pamuğu istihlâkini arttırma çarelerim düşündüklerini ve icapederse ihracat fiyatını indireceklerini bildiren bir rapor da vardır.
Bir
Söylendiğine balya pamuk ve eğer Bri-yolunu açık
İsviçrede :
Zürich (Reuter - Hususi)
İsviçre firması naylona henziven ve
adı •’Grilon., verilen bir mensucat ipliği istihsaline başladığı hakkında ortada dolaşan rivayetlerin doğru olduğunu tasdik etmiştir. Şirket, yapılan tecrübelerin gayet iyi neticeler verdiğini ve lâzım gelen kimyevi maddeleri temin için gereken fabrikanın inşa edilmekte olduğunu bildirmiştir. Şirket, ayni zamanda, bu istihsal için gereken makinelerin İsviçre mensucat makineleri endüstrisi tarafından teminine imkân verildiğini bildirmiştir.
Gerek kalite gerekse fiyat bakımından ‘’Grilon,, beynelmilel piyasada rekabet edebilecektir. Şirket tihsale 1951 de başlamayı ümit inektedir.
is-et-
Hindisfanda :
Bombay. (Reuter - Hususi) — Dokuma Komiserliği, pamuk ve pamuklu üzenne muamele yapanlara, büyük Bombay sahasına dahil olacak resmi müsaadeli acentelerin ellerinde tuttukları pamuk stoklarını 8 şubat tarihinden itibaren piyasaya süreceklerini bildirmiştir.
Pamuk stoklarının dondurulması emri, 3 orak tarihinde, acenteler toplanmış stokları ellerinde bulunduran hususî şahısları ellerindekini çıkar-
Italyoda :
Milano (Uçakla) —Ocak ayı zarfında İtalyan ipekli satışları pek fazla parlak olmamış ve alışveriş 1949 senesinin son aylarında okluğu gibi durgun bir seviyede devam etmiştir. Maamafih 1949 senesinin ocak ayında 25,350 kilogram satılmasına rağmen 1950 nin ocak avında satılan 37,200 kg. nazarı itibara alınırsa durumun biraz daha iyi olduğu anlaşılır.
Ocak ayı zarfında Britanya 15,650 kg. satın almakla en mühim ithalâtçı devlet olmuştur; Almanya ipek ithalâtında bir gerileme görülmüştür.
tngllizlerin Italyadan aldıkları ipek miktarı mali bakımdan biı hayli yüklü idi. Bu miktar başlıca 13 15 denier ham ipek ve 90 92 saf ipekten ibaretti. Bunlar ipekle karışık naylon veya diğer suni hır iplikle imal edilecek olan ipek çorap istihsali için satın Alınmıştır.
Marshall Plânı hakkındaki demeçler
VVashington, 20 lA.A.i — Avrupada plâğa alınan ve Amerikan radyosu tarafından yayınlanan bir konuşmasında, İktisadî İşbirliği idarecisinin Avrupa Büyükelçisi W. Averell Harrimaj), Amerikan halkına. Plânının tamamlanması neticesinde batı dünyasının hürriyet için bir kale haline gelmesinin imkân dahiline gireceğini söylemiştir. Plânına dahil memleketlerden sekizinin İktisadî İşbirliği İdaresi
şefleri de kalkınma işinde elde edilen gelişmeler hakkında Amerikan radyo kumpanyaları tarafından yayınlanan
Washington’da bulunan Paul G. bir konuşma yaparak şöyle demiştir:
•'Sulbün temini için bugün daha
Marshall birleşmiş Marshall Misyon
bu konuşmaya iştirak etmişlerdir. Hoffman da, neşriyatın sonunda
kısa
nok-ken-
iyi imkânlar mevcuttur. Dönüm tasını teşkil eden Marshall Plânı işinde, vazifenin tamamlanması işine di m izi hasredelim.,,
Hoffman, Amerikalılara: '‘Marshall Plânı bitinceye kadar dostlarımızı desteklîyelim” diyerek ısrarda bulunmuştur. Harriman ise şöyle demiştir: “Amerika için, Marshall Plânını tamamlamamak düşüncesiz hareket etmek demektir. Zira, şimdiye kadar kazanılanı kaybetmek demek olacaktır,.
1 — Türkiyede tatbik edilmekte o-lan devletçiliği geniş mânada üç kısma ay ıra biliriz: Birğjici let işletmeciliğidir ki. memlekette sermaye terakümü olmaması, daha doğru bir i-(nde ile. Türkiye-nin garpte okluğu gibi bir sermayedarlık devri yaşamamış bulunması sebebiyle mecburen tutulan devlet kapitalizmi sistemidir. İkincisi* Esasen devletin yapması icap eden yollar, büyiik sulama tesisleri, limanlar, tohum ıslâh etme, teknik bilgiyi yayma, istihsal kredisini sağlama ve genişletme gibi İçler ve faaliyetlerdir. Cçiinc.ü kısım-devlet cTl.ire-gelInre. bu da İktisadî hayatın her safhasında muhtelif prensiplere ve zaruretlere dayanarak devletin terdir. Zannederim tiğiniz devletçilik, çerçevesine giren gerektir.
Bu devletçiliğin nonnk cepheli ivûi/tnıdır. YarTi devlet, hususi bir müteşebbis ve sermayedar gibi hareket etmekte, fabrika kurmakta ve işletmektedir. Ancak bu durum devam edemez. Ya işletmelerini fertlere ve hususi sermayedarlara devretmeğe, yahut da sosyal cephesi hâkim olan bir devletçilik tatbik eylemeğe mecburdur Ben bu fikri senelerden beri kitaplarımda ve yazılarımda müdafaa ettim. Türkiyede lagün tatbik edildiği şekilde devletçillüİ devamlı bir rejim gibi mütalna edenler tamamen aldanmakladıı lwr. tdari devletin tahakkümünde olan ve bürokrasinin bir çok usullerinin baskısında kurulup İşleyen bugünkü devletçilik. ancak muvakkat bir zaruret çerçevesi İçinde mütalâa edilebilir. O kadar muvakkat kİ bunun ya liberal kapitalizme veyahut da devlet sosyn lıznı.ne inkılâp etmesi için artık bekleyecek bir günümüz kalmamıştır. Naklettiğiniz makalede (l(* hu isiihâie-nln. şüphesiz, liberal kapitalizm sistemi İPhln? derhal yapılması zarureti belirtilmekledir. Esasen Dünya Bankasından yarılım görebilmek için ıh? maalesef başka çare bulunamadığı görülmektedir.
2 — İkinci diğim izahat tedir.
Devletçilik, bir umdesi İse, bu hâdise, bugüne kadar sadece bu partinin İktidarda olmasının neticesidir. Şayet 1930 dâ Serbest Fırka iş hacına geçmiş bile olsaydı, devletçilik aleyhtarı liberal programına rağmen, tarihi zaruret tarafından bu Fırkanın da drvlı-U.i olmağa «ürükleneceğine şüphe yoktu. Ancak liberal bir parti devlet işletmeciliğini devletin do hissedar olacağı ve hisselerini yavaş yavaş ferilere bırakacağı anonim şirketlere tevdi c-debillrdi Kanaatimce Halk Partisi bunu yapmamakla hatâ etmiştir
3 Hususi sermayenin devletten çekinmesi pek tabiîdir. Çünkü devlet sermayedarlığı rejiminde devletin fertlere rakip olması çok güçlükle önlenebilir. Rekabetin ortadan kalkması, ya iç piyasa İstismarında devletle fertlerin anİagmtMM veyahut da kârlı işlerin


1.
2.
3.
4.
o
6.
Türkiyede tatbik edilmekte olan devletçilikten anladığınız mâna nedir ?
Dizdeki devletçiliğin ekonomik cephesi mi, yoksa sosyal cephesi mi galiptir ?
Bu makalede tebarüz ettirildiği gibi devletçilik, sadece C. H. P. niıı ini bir umdesidir ? Birinci Diinya Harbinden sonra Türkiye de bir devletçilik siyaseti gütmek mecburiyetinde miydi ?
Makalede ima edildiği gibi, hususi sermayenin Devletten çekindiği doğru mudur ?
Türkiyede hususi şahıslar elinde birikmiş servet miktarı kaç milyon lira civarındadır ?
Tatbik edilegelen devletçiliğin Türkiye için faydalan ve zararları ne olmuştur *?
Dünya Bankasının yanlını teklifini nasıl karşılıyorsunuz; tekliflerinin hangi noktalarına iştirak ediyorsunuz; bunların faydalı ve zararlı tarafları sizce nelerdir ?
\_________________
yaptığı müdahale-sualinizden kasdei dcvlel kapitaliz: ;» işletmecilik olsa
.sosyal değil
sualinize yukarıda ver-kismen cevap vermek-
sadece C, H. Partisinin
fertlere, zararlıların ise devlete yüklenmesi demektir.
I — Türkiyede hususi ellerde hâlen birikmiş sermaye, maalesef. ikinci dünya harbi gibi büyük bir fırsat geçirmiş olmamıza rağmen, harp öncesinde fazla değildir. Bunun umumi hacmi, yani nüfus başına isabet eden miktarı, garp memleketlerinden herhangi biriyle kıya sin nnuyacak kadar azdır. Bu hakikati açıkça ifade et ( mekten çekinmemeli ve bankalardaki mevduat rakamlarına bakarak sathi mütalâalar yolu ile kendi kendimizi aklatma malıyız
Bu memlekette sermaye çok olsaydı, Ziraat Bankası yüzde 7 faiz vererek tahvilât satışa çıkarır mıydı? Çiftçiye para ikraz edecek bir bankanın yüzde 7 faiz vererek sermaye topladığı bir memlekette Hol sermaye vardır demek için İnsanın bir çok şeyleri eksik Olması lâzımdır.
5 Bu sualinize cevabım kısaca şudur: Tatbik edilen devletçiliğin fayda*), hır çok şeyler yapmış olmamız ve devlet kapısından bir çok bilgili ve marifetli insanlar yetiştirmiş buhınmamizdır. Zararına gelince, devlet Herınayedarbğının inkişaf ettiği bu devrede hususi teşebbüs ve sermayenin gereği gibi yet işememiş olmasıdır Eğer hu devletçiliği, meselâ on beş sene evvel, bir yoluna koyarak kapi-ImIM hüviyet yerine ona sosyalist bir hüviyet verseydik ve gayelerinin başına da sosyal nizama bağlı ferdi teşebbüsleri koruma vazifesini kornaydık devletçiliğin hem faydası çoğalır, hem de zararı çok azalırdı
6 Dünya Bankasının yardım teklifini bizim kendi bünyemize ve şartlarımıza uygun bulmuyorum. Çünkü yardım görmek maksadiyle çabucak suni bir takım teşekküller ve bankn-Inr kurmak, devletçiliği süratle tasfiyeye götürmek kanaatimce memleket için büyük zarardır. Dünya Bankasına ve onıı idare eden milletlere hususi durumumuzu kâfi derecede anlatanın-* mış olduğumuza kaniim Türkiye için bankanın yardımı, şimdiki huhle, ancak devlete olabilir Devlet de bil yardımı hususi sermaye ve teşebbüslere aksettirir. Devleti ortadan kaldırarak hususi sermaye ve teşebbiİNÜn doğrudan doğruya Aıııerikablarla ve dünya bankası ile teması mutlak lâzımsa şimdilik bankanın bu yardımından ınnhrıım kalmağa katlanmamızı daha hayırlı billurum

1 — Türkiyede iktisadi iktidarın hükümet elinde temerküzünü temin eden bir vasıta o-larak devletçiliğe başvurulmuştur.
Memleket Imizdc iktlsal siyasetine daima merkeziyetçilik zihniyeti hâkim olmuştur. Devletin idari, siyasi ve iktisadı sahalardaki icraatı, bütün imkân ve salâhiyetleri hükümet e-llnde toplamayı hedef tutmuştur. Tür-kiyedekl devletçilik hareketi, iktidar arzusundan doğan bir temayüldür.
2 — İktisadî tekâmül teşebbüs erbabının eseridir. İlk cihan harbinden sonra Türkiye hususi teşebbüs faaliyetini serbestçe inkişafını temin e-decek bir İktisadi sisteme muhtaç 1-di. Fakat merkezi-hususi teşebbüsün
yetçilik zihniyeti inkişafına engel teşkil etmiştir. Devletçilik prensip! bu zihniyete nazari hır istinat noktasıdır.
3 Hususi teşebbüsün devlet müdahalesinden çekindiği doğrudur. Fakat, hususi teşebbüs erbabını uzun vadeli yatırımlardan alıkoyan âmil yalnız iktisadi emniyetsizlik değildir. Kısa vâdell piyasa muamelelerinden temin edilen tatminkâr kazanç ve döviz kaynaklarının devlet inhisarı nl-tında bulunması: sermaye sahiplerinin uzun vâdell yatırımlara girişmelerine engel teşkil etmektedir.
4 Türkiyede hususî şahıslar elinde saklanmış servet miktarı hesaplan-manııştır. Yalnız sermayelerin bazı ticaret kademlereinde külliyetli miktarda temerküz ettiğine dair alâmetler mevcut tur. Piyasanın muayyen merkezlerinde sermayelerin konjeksiyon yapması, iktisadi bünyede lüzumundan fazla iş» ira kuvveti bulunduğuna delâlet etmektedir.
5 — Memleketimizde tatbik edilen sistem İktisadi miistahsillycti asgari dereceye düşmüştür. Beklenen iktisadi kalkınma hareketi tahakkuk edememiş, fakat devletin mali bünyesi zaafa duçar olmuştur. İktisat siyasetimizin faydalarını ve mahzurlarını anlamak için halkın refah seviyesine bakmak kâfidir.
6 — iktisadi müstahsiliyct seviyesi düşük bir memleketin harice fazla miktarda borçlanması mahzurludur. Memleketimizde harici istikrazların ve kredilerin iktisadi faydaları hakkında aşın derecede nikbin bir fikir beslendiği göze çarpmaktadır.
İzmirde kanaviçe sıkıntısı
• başladı
İzmir. 20 (Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyor) — tzmirdeki un, makarna, sabun ve çırçır fabrikatörleri, Sanayi Birliğine başvurarak 8 ve 10 oıısluk kanaviçe sıkıntısı çektiklerini. kanaviçe ihtiyaçlarının ıniııi için ilgili bakanlık nezdinde şebbüse geçilmesini istemişlerdir.
Sanayi Birliği, ihtiyaçları tesbit
iniş ve Ekonomi Bakanlığından, sanayiciler için kanaviçe temin edilmesini telgrafla rica etmiştir
te-te-
el-
Ankara, 20 (A.A.) — Dışişleri Bakanlığından tebliğ edilmiştir.
Dünya ticaretinin yüzde 80 ini temsil eden memleketler arasında "gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması” namı altında bir anlaşma akte-dllmlş bulunmaktadır. Mezkûr anlaşmanın esas gayesi anlaşmaya dahil o-lan memleketler arasında birbirleri lehine gümrük resmi indirimleri sağlamak ve ticaretin serbest şartlar altında cereyanına zemin hazırlamaktır.
Hükümetimiz de bu anlaşmaya katılmaya davet edilmiştir. Anlaşmaya katılabilmek için âkid devletlerle müzakerelerde bulunularak hangi maddeler üzerinde gümrük resmi tavizleri yapacağımızın ve bllmukabil devletlerin bizi İlgilendiren
maddeler üzerinde gümrük resmi tavizleri yapacaklarının tesbit edilmesi İcap etmektedir. Müzakereler 1950 senesi eylül ayında başhyacak ve hükümetimiz anlaşmaya katılmaya karar verdiği takdirde, bu müzakereler neticesinde diğer ilgili devletlerle a-ramızda karşılıklı olarak tanınacak gümrük resmi tavizleri müştereken kararlaştırılacak bir tarihten itibaren yürürlüğe girecektir.
Bu müzakereler münasebetiyle tarafımızdan yapılması gereken hazırlıkların ifası Dışişleri Bakanlığında toplanan Bakanlıklararası bir komisyona tevdi edilmiştir. Komisyon hangi maddeler üzerinde gümrük resmi tavizleri yapabileceğimizi ve hangi maddeler için diğer devletlerden gümrük resmi tavizleri talep etmemiz icabe-deceğini incelemektedir.
Millî ekonomimizi yakından ilgilendiren bu konu tetkik edilirken ziraat, sanayi ve ticaretle ilgili özel müessese ve şahısların da bu husustaki bilgilerinden ve tecrübelerinden faydalanılması diğer devletlere tanınacak veya diğer devletlerden talep edilecek gümrük resmi tavizlerinin ekonomik menfaatlerimize eri uygun bir şekilde teshil edilebilmesini sağlamak bakımından büyük bir ehemmiyeti haiz olduğundan ilgili müessese ve şahısların da hu mevzu ile alâkadar olup fikir ve düşüncelerini bildırcbilmeleri için komisyon bizden üzerinde gümrük resmi tavizleri talep edilmesi muhtemel olan maddelerin İlânına karar vermiştir. Şimdiye kadar ilgili devletler tarafından üzerinde gümrük resmi tavizleri talep edilmesi muhtemel olan maddeler aşağıdaki listede gösterilmiştir. İlgili devletler tarafından vaki olacak yeni talepler neticesinde bu listeye yapılacak ilâveler de peyderpey İlân olunacaktır. Bu maddelerin güntrük tarife kanunumuzun tasnifi dairesinde cinsi ve hususiyetlerine göre tanzim edilen teferruatlı listesi bölge ticaret müdürlüklerinde i-lan edilecektir.
Bu konuda ilgili müessese ve şahıslar tarafından "Genel Anlaşma Ko-
keçeden şapka, başlık ve taslaklân.
— İpek kozası, 14 — İpek ipliği,
— Saf ve mahlut ipek mensura»,
— Buğday, un. nişasta ve kola.
— Üzüm riaze ve kuru), 18 — İncir diğer meyvalar, 19 — Zeytin ve
misyonuna aittir” kaydı ile yazık olarak Dışişleri Bakanlığına bildirilecek fikir ve tavsiyeler Bakanlıklararası Komisyon tarafından ehemmiyetle incelenecek ve gerektiği şekilde nazarı dikkate Alınacaktır.
28 eylül 1950 tarihinde başlıyacak o-lan "gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması” müzakereleri sırasında Türk İyeden üzerinde gümrük resmi tavizleri istenmesi muhtemel olan başlıca eşya listesi:
1 — Peynirler, 2 — Tababet ve sanayide müstamel yağlar. 3 — Balıklar (taze, tuzlu, konserve ve ezme), 4 — Sünger, 5 — Barsak, 6 — Hayvan derileri (işlenmiş, İşlenmemiş), 7 — Deriden mamul eşya. 8 — Kürklük postlar, 9 — Yünden ve kıldan iplik. 10 — Safi ve mahlut yün mensucat, 11 — Şark halısı ve kilimleri, 12 — Kumaş ve 13
15
16 17 ve
zeytin yağı, 20 — Meyva konserve ve ezmeleri, 21 — Sebze konserve ve ezmeleri, 22 — Şekerlemeler, 23 — Alkollü içkiler: Şarap kanyak, vermut, rakı, 24 — Tohumlar: Pamuk, pancar, keten, haşhaş vs., 25 — Kırmızı biber, 26 — Tütün ve sigara, 27 — Fidan ve çiçekler. 28 — Sabun. 29 — Palamut, tırnağı, hulâsası, 30 — Plâstik maddeler ve mamulatı, 31 — Kereste, kapla-malık ağaç, 32 — Mantar ve mamulatı, 33 — Her nevi fırça, 34 — Saz, hasır ve mamiılâtı, 35 — Sargılık kâğıt. 36 -Fotoğraf vesair resimler, 37 — Pamuk ve pamuk ipliği 38 — Pamuk mensucat, 39 — Keten, kendir, jüt vs, İplikler, 40 — Keten, kendir, jüt mensucatı, 41 — Kauçuk ve lâstik ve mamulatı, 42 — Elâstiki mensucat, 43 — Muşamba ve mamûlâtı. 44 — Sünger taşı, kayağan taşı, mermer ve mermerden süs eşyası, 45 — Çimento, kaolin. zımpara, 46 — Cini ve porselen döşemelik eşya, sofra, tuvalet, salon takımları, elektrik alâtı ve suni dişler, 47 — Camlar: Şişe, damacana, kavanoz, pencere, fotoğraf camı, gözlük camı, camdan düğme, küpe vs., 48 — Demir: Cevher ve levhalar, demir ve dökmeden mamul eşya, 49 — Bakır: Cevher, tel ve eşya. 50 — Alüminyum ve mamulatı, 51 — Kurşun: Cevher, çubuk, külçe. 52 — Tutya (çinko» ve mamûlâtı. 53 — Nikel ve mamûlâtı, 54 — Kremit, 55 — Kuyumcu eşyası, 56 — Saatler, 57 — Piyano ve akordeon, 58 — Sinema ve fotoğraf makineleri, 59 — Fen âletleri. 60 — Ziraat, sanayi ve elektrik makineleri. 61 — A-ğır maden yağlan ve tortulan, 62 — Toprak boyalar, 63 — Madeni boyalar, 64 — Her nevi mürekkepler, 65 — Uz-vî. suni boyalar. 66 — Ecsamı kimyeviye ve tıbbiye, 67 — Çocuk oyuncakları, 68 — Şemsiyeler.
İT—• Hu

Tütün İmalatçılarının toplantısı
İzmir, 20 (Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyor) — İzm irde 45 bin tütün İşçisine işveren tütün imalâthaneleri sahipleri, bu sabah Ticaret Odası salonunda Çalışına Bakanlığından gelen heyetle uzun bir konuşmada bulundu.
Tütün işverenleri, yeni İhtiyarlık Sigortası Kanununun memleket iş hayatına iyilik getireceğini kabul etmekle beraber tütün iş yerlerinin senede 200 gün çalışması itibariyle mevsimlik iş yerlerinden addedilebileceğini, bu bakımdan İhtiyarlık Sigortası Kanununun tütün işçilerine ve İşverenlerine tatbik edilemiyeceği-ni belirtmişlerdir.
Uzun münakaşalar sonunda heyet, işverenlerin söylediklerini not etmekle iktifa edeceğini, keyfiyetin AnkA-rada Bakanlık tarafından bir karara bağlanacağını belirtmiştir. Heyet Başkam. Çalışma Bakanlığının tütün işçilerini müeyyidesiz bırakmaya rıza göstercmiyeceğinl, tütün işçilerinin de İhtiyarlık sigortası konusundan faydalanması için gerekirse bu kamında bir düzetlme yapılabileceğini boyan etmiştir.
Zeytin yağının ihracı isteniyor
İzmir 20 (Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyor) — Zeytin yağı İhracatçıları Birliği, yaptığı toplantıda Ticaret Bakanlığından zeytin yağı ihracına müsaade edilmesini istemeye karar vermiştir.
Birlik kobra ve araşit yağı ithali hususunda bazı üyelerin yaptıkları müracaati gözönünde tutmakla beraber buna zeytin yağı birliği olarak razı olacannyâcağını belirtmiştir.
Ticaret Ofisi kalay fiyatlarını indirdi
Ticaret Ofisi bugünden itibaren kalay fiyatlarında tenzilâtlı satışa başlamıştır. Yeni fiyatlara göre on birde bir arseniği ihtiva eden kalayın kilosu, 900 kuruştan, sanayide kullanılacak kalayın kilosu da 870 kuruştan satılacaktır.
Şimdiye kadar Ofisde her iki kalitedeki kalay da 10 lira 50 kuruştan satılmaktadır. Bu suretle Ofis, dünya kalay fiyatlarındaki düşkünlüğe muvazi olarak, fiyatlarda indirme yapmıştır. Bundan başka, Ofi3, kalay satışlarında bayı usulünü de kaldırıp piyasaya serbest olarak kalay verecektir.
t
Devlet Tahvilleri
Ticaret Borsosı
İzmir Ticaret Borsası
Borsalarda vaziyet
Şirket Tahvilleri
ı
isse
• •
• >
İstikran
I 20/11/1950 Pazartesi | 1 ■ MEMLEKET ve 1 DÜNYA BO RSA ve PİYASALARI
İstanbul :
Hafta başı, Ticaret Borsacında fındık piyasası hararetli bir surette açılmış, fiyatlar. ilerleme kaydetmiştir. Keten tohumuna karşı tekrar isteklerin başladığı görülmüştür. Mısır fiyatları ise gerilemektedir. Borsa kayıtlarına göre, dün şehrimize muhtelif bölgelerden 30 ton mısır geldiği anlaşılmaktadır.
Kambiyo ve Esham Bordasında her zaman olduğu gibi. % 7 faizli Mitli Müdafaa tahvillerine karşı istekler olmuştur A/frıı piyasası ise ayni seviyeyi muhafaza etmektedir.
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLÂT
İstanbul
Bu«un
195— 146— 16.75
194)
Kalkınma
No. No.
h il. III.
200.—
150.—
16.75
ıTüc.l...
• •
• • ••
• • • •
• • •
(•)
24.—
21.30
20.80
98 -
08.—
48.-
İzmir :
Hafta başında boraada çekirdeksiz kuru ırjnnını gevşek durumunda bir değişiklik olmamıştır. Bununla beraber «on fiyat gerilemesinin verdiği İmkânla İrlanda, Hollanda, Mısır ve iç piyasalara ufak partiler halinde ilzüm sevkedil-mektedir. tndr stokunun 5-6 yüz ton gibi çok küçük miktara inmesi üzerine istenilen çeşitleri bulmakta güçlük çeken bir kısım işleme evleri, İşletmelerini tütün ve diğer mevzulara tahsis etmeye başlamışlardır. Bu itibarla incir piyasası hareketaizleşmeye doğru gitmektedir. Pamuk piyasası sağlamdır, Pamuk yağı ve çekirdek piyasaları sakinlik göstermektedir.
Adana :
♦Ticaret Borsacında pamuk Üzerine yeni bir muamele olmamıştır.
KAMBİYO
İstanbul Borsası
X Sterlin^ 100 Dolar lop Fr. Frangı... 100 İsviçre Fr... 100 Belç. Fr 100 bveç Kr 100 Florin 100 Liret Açılış Kapanış
7.88 281.— 0.80 «4 03.-6.60.— 54.12.50 73 68.40 0 W. 12* 0.01 876 9.73.99 T. 88 281. 0.80 64.03.— 5,60- 54.12,50 73.68.44» 0.44.128 001.867 9.73.90
UM) Drahmi 100 Ezcoudo»
Altınlar
Külçe Yeri) Gr. Külçe Deguıma, Cumhuriyet ... Rea&t Bugün Eski kur
Lira Lira
5.85 5.93 39.80 44.50 (0 70 39.60 52.75 45.40 41.50 41.26 i Issssssss
Harnlt .........
Gulden
İngiliz
Fransız kok ... N«pol^on III... İsviçre
New-Y(»rk’ta : onsu . 4 35
Gümüş, Platin
Gümüş Gr PIAtin „ En aşağı En yukar.
10.- U.-
Zürich Borsası (Serbest)
Türk lirası Dolar taviçrc Frangı
En aşağı En vuknn
0,95 4.28 5/8 İfı 1.05 4 29 3/8 m ■( a
Sterli ng
Franaız Frangı.. 109 1/2 111 17
Ikramlyell tahviller 1933 1938 Milli
1941 1941
1/2
rrÖ "i fi %7
;
%7
%7
%7
%7
%7 %7
İP 18 1948 Milli 1931 1934 1941 1941 1941 Milli
• I
II
Ergani
İle ra m ly eli ..
Müdafaa • ........
Demiryolu IV ... Demiryolu V ......
1949 ikramlyell ....
Diğerleri
A
Demiryolu VI.......
i. I . . a a a ....••
II ......
III ....
I.......
II.......
Müdafaa l........
tîivas-hirzurum 1. .. ıı-vıı.
Demiryolu I.......
H......
.. IH......
MUd&I&a I.........
H H.....
., IIX. ■•••(■
H IV......
23.23 21,30
21— 07— 1)7.00 47.35
97.25
21
97 70 97 60 97.85 97 75
97 50 4» 90 20.80
21
2L-21 26 21.15 21.40 20,47 20.80

97 25 97 90 9b. -0b.
20.90
20.85
21.
21.85
21.20
21.15
21.40
20 50
20.65
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 109.— 107.-
et •> , C —
• t .. Tr.60 69.- 60—
99 Miline», senet. 67 50 67.50
^9 « | A « t • • a 1 e
T. C. Merkez Banknaı ... 130.50 132—
Türkiye tş Bankanı 25.10 26.10
Türk Ticaret Bankası 5— 6—
Aralan Çimen tu 17.-• 17.-
Sark Değirmencilik 23.25 23.50
MiUl Reaaürana 16.25 ““
Ecnebi Tahviller
Mınır Kredi fon m İve 1903 1 172— | -
1911 152—


lltıİHihııt
Buğday yumuşak Puü’lfvy yumuşak (Ofisin)
\ Biralık
Arp»ı Yemlik (DÖknid) Mı ır (Boyuz) çuvalı
FhhuI.va horoz (Çuvalı) Fu-mlyn Çalı «eri (Dökme) Kuşycnjl ........
Mercimek Kırmızı iç (Çu.) Mercimek yeşil (Sivas) .. Nohut ııntürel .............
l ll£l> Iu lı»iıı»hır t Ayçiçeği tohumu .. Ketcnlohumu ...... Kendiri okumu ....
Şuanın (Knrahlga) Yer fıstığı kabuklu
Kıırıı Meyvulıır ;
Fındık (kabuklu sivri) Fındık (İç tombul) ..., Ceviz (Kabuklu) .....
Ceviz (İç natürel)
Dokunu» llııto Maddeleri; Tlİtlk (Ana malt) .........
Tifiiic (Natürel) .........
Yapak Anadolu (Kırkım)
İfanı deriler ;
Sığır «alamura (vaş.ı klloau Koç» tuzlu kuru kilosu.....
Koyun hava kurusu kilonu Mezbaha sığır yaş kilosu..
Nebati Yrığlnr •
Z. YııftıfEks. EIch. iTenakeli SüAarnyagHRafine) itene.) Ay*J(;eğl ıRafina tanelfeil) Fındık vh ‘ i
bugün E«k> Kapa niş
31.20 32.— 31.—
27.-
* 32.20
20.— 20 30
49.—
— 30.—
■w 11.70
49.—
55.— 57.—
23.—
36.20 36.—
43.20 42 — 50.—
83.— 1 1 ss

77 —
172/183 160 174 50.—
140 — •“
370.—
M 350.—
210.— 200.—
— 140 —
170.—
215—
115.— 115—
265—
— 220—
169.— 170—
170.
ütüm çekirdeksiz
İncir A
.. B
Pamuk
Pamuk
Pamuk
Pamuk
Pamukyağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği ....
«erişi «erişi Akala Akala Akala yeril
No.9
8....
108
••••••
SOD kapanış
52.—
56.—
43.— 236.— 215.—
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala X 180 175 190—
Pamuk Akala II. ...... 160 170
Pamuk Akala ILI 140 155 140—
Makin» parlağı • 150—
Eskişehir Ticaret Borsası
33.—
33.—
32.—
Buğday yumuşak
Buğday aert ..

YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Dün Eakl kur
Buğdrtj ((Bu$ell=bent) Sert Kış mahsulü No. 2 ... 262 3/4 262.—
Kırmızı No. 2 ... 231 5/8 231-
Pamuk Middllng (Libre«l=Sent) Mart 32.16 31.75
M n x ıs ••••••••••••■••(••(«••«•••«•••••• 32.26 31.77
T 31.76 31.34
Ekim 20.40 20.45
Tiftik (Llbreal=Sent) Tckstıs o. X •«.«••••••••••••••••• 58 60 56/60
Fındık (JLlbreM=Sent) Büyük B«r«elon (Kabuklu 23.- 23.-
Donıestlc) .. .. orta 22 V2 22 1/2
Levnnt iç İthal malı 37.— 37.—
* Ekstra, iri Ic ınAh 42.— 39.40
Kuru lİFiiın (Llbres(=Sent) Thompson çekirdeksiz «cçme 11 1/4 11.50
Keten tohumu (Buşeli=:Dolttr)... Minneapolls 3.80 3.80
Kalay (Libresl=Sent) 71 50 75.50
Levha-teneke (100 libre dolar) 7.30 7.30
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Ster)lng) Bombay 64.— 64.—
Kalküta 62 1/2 62 1/2
Yer fıstığı Hindistan 64.50 64.50
Bradford Piyasası
Tiftik İyi nınl (Dibresi=Pen».,. 34,— 34 —
., Sıra mnh „ 30.— 30.—
Ttln Anadolu „ ... 20 21 20/21
,, Trakya ,, 18/21 18/21
İskenderiye Borsası
Tnmıık (Kantarı=Talları Asbmouni Kı«a elyaftı F/G. 85/17 86/78
Karnak Uzun elyaflı F/'G. 99.50 101.50
(•) Gününde Boraada muanıeleai tescil edilmemiş tahvilât ve eshamın arz ve taleplere göre taayyün eden takribi piyasa değerleri»
Sayfa 4



Siyasî meseleler ve muhabir mektupları





YBNt İSTANBUL
21 Şubat ı»KO

1
Paris Hususî Büromuz bildiriyor
General de Gaulle, umumî efkârın
Lisanımızda
ff
sevgisini kazanmaya uğraşıyor
Nejle "Ve
M
Yeni bir seçim halinde, mücadele bilhassa de Gaulle’cülerle Komünistler arasında olacak
---------------------------- -
General de Gaulle’ün reisi bulunduğu R.P.F. (Fransız Milletinin Topluluğu) Partisi, büyük bir miting tertip etti. Sosyalist bakanların kabineden ayrılmaları neticesi meydana gelen siyasî buhran, bahsi geçen toplantıya bir ehemmiyet verdiriyor. Fransız kabinesi hakikaten siyasi bir buhran geçirmektedir. Parlamento muhiti, meclisin feshi ve yeni bir seçim yapılması ihtimalleri üzerinde ciddiyetle duruyor. Sosyalist Partisi Bakanı Leon Blum’un hükümeti destekleyeceği yolundaki beyanatı pek ciddiye alınmamaktadır. Çünkü Blum’un arkadaşları, ilk fırsattA, müstenkif davranarak hükümetin lehine müsbet bir faaliyet göstermekten çekinmişlerdir.
Taraftar ve meraklı
Muhakkak ki, yeni bir seçim ihtimali. R.P.F. toplantısının muvaffakiyetine en büyük âmildir. Vâlodrome d’Hiver adındaki spor sarayında yapılan mitinge, yalnız general de Gaul-le’Un taraftarları değil fakat binlerce meraklı da gelmişti. (Bitaraf) İsmiyle anabileceğimiz bu meraklıların mevcudiyeti alkışlama zamanı belli oluyordu. General’in taraftarları kendisini delice alkışlarlarken dinleyicilerden bazıları sükûnetlerini muhafaza etmekte idiler. Mamafih, ekseriyetin de de Gaulle’Ü çok iyi karşıladığını ve mitingin gelişmesinden R.P.F. in iftihar edebileceğini ilâve etmek doğru olur.
Miting
Bazı kimselerin iddia ettikleri gibi 1049 senesinde de Gaulle’ün haâk nazarındaki itibarı azalmşsa. son hâdiseler. Generalin yeni taraftarlar toplamaya başladığına en güzel delildir. Orta sınıfa mensup Fransızlar parti mücadelelerinden, kabine buhranlarından. vergilerin devamlı olarak artışından ve hayat pahalılığından gaynmemnundurlar. Fiyatlarla ücretler arasında dönen fasit daireden bıkmış utanmışlardır. Bundan dolayı Fransızlar, en kötü zamanlarda zaferi vadeden ve bu vadini tutan

adama ümldlerinl bağlıyorlar.
Mademki de Gaulle’ün hnrb içinde hakkı varmış, sulh içinde neden olmasın?... “Şimdiki vaziyetten daha kötüsü olamayacağına göre bir defa tecrübe etmekte nc zarar var?” Ev kadım, memur, küçük sanat mensubu, ufak gelir sahibi böyle düşünüyor. İşçiler arasında bile General’in taraftarlarına rastlanmaktadır. Bunlar. de Gaulle’ün Sermaye-lşçl birliği sistemini hararetle müdafaa etmektedirler.
General de Gaulle’ün en yakın mesai arkadaşlarından biri olan Andrâ Malraux, bahsi geçen toplantıda konuşmuş ve Sermaye-lşçi »istemi hakkında geniş izahat vermiştir.
Malraux. İspanya dahili harbinde hükûmetçi kuvvetlerin tarafım tut-» muş bir »olcudur. Kuvvetli bir kaleme sahip olup halka hitap etmesini de gayet iyi bilir. Talâkati sadedir. Kitleyi harekete ve heyecana getirecek kelimeler kullanır.
Son R.P.F. mitinginde çok büyük mıştır.
• de
Mitingin
Gaulle. verdi. Mikrofonun başına geldiği vakit halk kendisini çılgınca alkışlıyordu.
General, eskisine nispetle biraz şişmanlamış fakat yaşını hiç göstermiyor. Büyük bir hatip olmamasına rağmen büyük bir kuvvetle konuşuyor. Kullandığı ve bilhassa kullanmadığı kelimeler bakımından eskiye nis-betle büyük bir terakki var.
De Gaulle, iktidarda bulunduğu zamanlar vadettiği rejimi tahakkuk ettiremeyişlne temasla şöyle demiştir:
“Eğer vadettlğinı rejimi zorla kabul ettirmeye teşebbüs etseydim diktatörlük etmiş olurdum. Halbuki diktatörlüklerin eninde sonunda iflâs edeceği kanaatindeyim. Diğer taraftan da. benim hiç bir rolüm olmadan kurulan sistem içinde faaliyette bulunmaya kalksaydım, o za-
Malraux bir muvaffakiyet kazan-
Gaulle’ün nutku son nutkunu Charles de
e
• ■
İNGİLTEREDE
manda kendimi sîzlerin sevgisine lâyık görmıyecektim. Yapabileceğim yegâne şey politikacılar tarafından aldatılan millete hitap etmekti.
Fransız milletinin beni takip edeceğinden ve beraberce Fransayı tekrar kurtaracağımızdan eminim.”
Yarın ııe olacak?
Bu sözler, spor salonunu dolduran halk tarafından şiddetle alkışlandı. Hep beraber söylenen Marseillaise’-den sonra dinleyiciler yavaş yavaş salonu terkettller. Aralarında, yeni bir seçimin lüzumunu konuşuyorlardı.
Orta sınıf halktan olan bu insanlar de Gaulle’ün zaferinden katiyen şüphe etmiyorlardı. Bunda nc kadar İsabet gösterdikleri kabili münakaşadır. Fakat şu muhakkaktır ki. Fransadaki siyasi kuvvetler gün geçtikçe de Ga ulle’cüler ve komünistler etrafında toplanmaya başlıyor.
Yazan: Yvon LE GOl’İR
Seçim mücadelesinde sağcı partiler
müşterek bir cephe tesis
edemediler
Sonat ve şuurun bu iki edatı, tekrar yerli yerinde kullanacağına, hele şu “ve" mirasyediliğiden, bir gün çirkinliği anlaşılarak vazgeçileceğine eminiz.
İLLET Meclisinde maarif bütçesi görüşülürken lisanımızın düştüğü acıklı hal bir kaç defa tenkid, daha doğrusu şikâyet mevzuu oldu. Terimlerden dert yanan mebus, eski ve yeni tâbirlerden gülünç misaller vermişti; misaller kahkahalarla karşılandı; bir daha gülmek için tekrarlatıldı! Diğer bir mebus türkçemizl istilâ eden ecnebi kelimelerden yaka silkti; haklıydı. Fakat kargaşalık ve gramersızllk yüzünden lisanımızın asaletini kaybettiği fikrini ileri süren mebusa hepsinden fazla hak verdim.
Bu müzakereyi yazan gazetenin o günkü nüshasında şöyle bir cümleye rastlamıştım: ”... Ve bundan nc Ah^ med'in, ne de Mrhmcd'in haberleri yoktu.,. Acaba “haberleri yoktu,, mu demeliyiz, “haberi vardı,, mı? öyle sanıyorum ki ikinci şekil şivemize daha uygundur. Hele, cümleyi ”... Bundan nc Ahmed’în habf ri vardı, dr Mchmt t'in» biçimine sokmak hepsinden şiveli düşebilirdi.
Lisanımızın ezeli gibi görünen dertlerinden biri işte hu “ne,, dir. Ebüzziya merhuma bir risale yazdırmasına rağmen “ne„ hususunda henüz sabit, şümullü bir‘ kaide konamamıştır; konulmuş olanına da riayet eden yoktur. Bunca yıllık bir muharririm: kalemimin ucuna “ne., lı hır cümle takıldı mı hâlâ şaşalamaktan kendimi alamam. Başlarım cümlemi ’Jüksek sesle okuyup iğriliği. doğruluğu hakkında denemeler yapmaya... Evdekılerden sorduğum da olur. “Ne., öyle bir şeydir ki — “şey., diyorum, zira (türkçe Sözlük) bunu “Birden artık özne, tümler veya /illi birlik^ yadsımak üzere, onları anlatan kelimelerin başları nd getirilen yad sili bir bağlaçtır., sözleriyel yor! — Cümle uzadığı kendinden sonra viyetlerini bazan “ne.. , lisanımızın şeytan çekicidir; miz kalmaz.
re tekrarlı tarif zaman fiillerin
edi-biie htl-
gelen değiştirir. Hulâsa bünyesi içinde bir elinden çekmediği-
♦ ♦♦
Refik Halid KARAY
şiir saymadığımı sanmayınız — içinde ”ve„ bııiunmıyan mı«raa rastlamamanız nâdir bir talih eseridir, öyle ki ”ve„, bağlama edatlığından çıkmış, muz gibi her niyete yiyebi leceğirıiz, yanı bin bir mâna vereceğiniz bir kelime mahiyetini almıştır, bu iki harf bahsi geçen manzumelerde bir cins “gizlenmiş belâgatin,, şifresi olmuştur!
nesirde “ve,, ile bavlıyan şiinie ”ve„ yi baş tarafa mısralara da alışmış bulu-Hltabelte de ”ve„ salgını
Artık cümleler, oturtmuş nuyoruz.
hüküm sürüyor. Alelâdesi gibi edebi, ilmi yazılar bile ”ve„ teşbihi çekiyor. Kısacası ıctrkmedir gidiyor»
“Ve„ inatçı, sağlam yapılı, sırnaşık bir edattır: Bir zamanlar Ziya Gökalp’a karşı kovulduğu halde bacadan girmek, sek şahsiyetine,
nan nüfuzunu hiçe sayarak satırlar arasına karışmak cüretini göstermişti. Sonra öztürkçülük istibdadına da boyun eğmedi.
koymak, kapıdan (Yeni Mecmua) ya üstadın hem yük-hem devlete daya-
Zira ”ve„ lüzumluydu: “türkçenln aslında yoktur, atmalıyız, boykot etmeliyiz,, gibi hiç de ciddi bir esasa dayanmıyan kaprisler onu yerinden sökemezdı: Ziya Gökalp aldanmıştı; bugün aynı fikre kapılanlar varsa bunların çııpınması da boşa gidecektir; “ve„ kalacaktır; kendisine muhtacız.
Bazı aleyhtarlarının sandığı gibi “ile,,, ”ve„ nin yerini tutamaz. (Mavi ve Siyah,, faraza ((Mavi ile Siyahı suretinde ifade edilemediği gibi (Kırmızı ile Siyahı da ı Kınımı ve Siyahı ın tam mukabili olamaz. Arada belli belirsiz zannedilen mühim bir fark mevcuttur ki zaten lisan zenginliği ve medeniliği de bu farklardan husule gelir.
Seyyahlar, şehrimizdeki lokantalardan birinde yemek yiyorlar
Seyyahların arasında
Çanakkale-İstanbul
yolculuğu
Londra. — (Hususî Muhabirimiz Manuel Gasser bildiriyor.)
İngiliz seçim mücadelesinde partilerin stratejik durumu şöyle görünüyor;
İktidarı müdafaa eden İşçi Partisi İki hasma yani Muhafazakârlarla Liberallere karşı mücadele ediyorsa da, bu mücadelesini tek cepheli olarak yürütmekte ve her iki hasmına karşı aynı ta biyeyi tatbik edebilmektedir.
Muhafazakârlar ise ideoloji bakımından o kadar farklı iki hasım karşısında bulunuyorlar ki, mücadelelerini iki cepheye ayırmak mecburiyetinde kalıyorlar. Muhafazakâr Partinin bu hasımlardan birine karşı kullandığı silâh, diğerine karşı hiç müessir olmadığı gibi, bazan kendisini bile zedeliyor. Meselâ, sosyalistlere her fırsatta “hürriyet düşmanı” olarak hücum edilirken, bu silâh liberallere karşı bittabi hiç müessir olamamaktadır. Diğer taraftan. Muhafazakâr Partinin Liberalleri, solculuğa karşı kendileriyle işbirliği yapmamakla itham etmesi, bilâkis sosyalistlerin ekmeğine yağ sürmektedir.
Bu vaziyet karşısında Liberal Partiye, fazla ehemmiyet vermenin doğru olup olmıyacağı suali varit oluyor. Vaktiyle, çok kuvvetli olan bu siyasi parti, son seçimlerde. 25 milyon oydan ancak 2 milyonunu kazanabilmiş, ve 600 den fazla mevcutlu Avam Kamarasında ancak 10 sandalya ele geçir e bilmiş tır.
Şu var ki, Liberallerin toplamış olduğu bu 2 milyon reyi, Muhafazakâr namzetler kazanabilmiş olsaydı, sağcıların muzaffer olması çok muhtemeldi. Herhalde, Liberallerin seçim mücadelesine iştiraki, oyların dağılmasına sebebiyet verecek ve bundan da yalnız sosyalistler istifade edecektir.
Bu itibarla Muhafazakârların Liberallere muğber olmalarına muhafazakâr matbuatın bu partiye karşı kullandığı lisanın, asıl hasım olan sosyalistlere karşı kullanılandan çok daha sert ve kızgın oluşuna şaşmamak lâzımdır. Bu üslûp, aralan açılmış eski dostlar, birbirine düşman olmuş kardeşler arasında sarfedılen en acı lisandır.
Vakaa, Muhafazakâr Parti, liberallerin seçim mücadelesinden sessiz sadesiz çekilerek meydanı kendilerine bırakacaklarını hiç bir zaman düşünmemişlerdi. Onların başlıca gayesi, liberal olsun, muhafazakâr olsun, herhangi bir sağcı namzet, karşısındaki sosyalist namzede nazaran kazanmak ihtimallerini zayıf görürse, mevkiini diğer sağcı parti namzedine terkede-rek onun mücadelesini desteklemeyi temin edecek bir anlaşmaya varabilmekti.
Halbuki Liberaller, tabiye bakımm-



dan doğru olan bu makul teklifi yalnız reddetmekle kalmadılar. Avam Kamarasında ancak 10 sandalyaları olduğu halde, seçim mücadelesine 400 den fazla namzetle iştirak etmek suretiyle, Muhafazakârlara karşı açıkça meydan okudular.
Öyle hissediliyor ki. Liberaller her şeyden evvel kuvvetlerini denemek istiyorlar ve bu denemeyi de, münhasıran Muhafazakârlar aleyhine olsa. bile, yapmaya karar vermiş bulunuyorlar. Muhafazakârların, bu çeşit liberal kombinezon ve spekülâsyonlara karşı büyük bir hiddet duymalarını mazur görmek icap eder.
Henüz şiddetlenmıye başlıyan İngiliz seçim mücadelesinde, anti sosya-


— 23 —
list cephedeki bu kardeş kavgası, çok ehemmiyetlidir. Bu ayı ılığın meydana gelebilmesi, her iki sağcı partinin, en taze kuvvetlerini, sosyalist iktidarı yenecek yerde, birbirlerine karşı tevcih etmeleri umumi efkârda işçi rejimini devirmek hususunda kati bir azmin mevcut olmadığım açıkça göstermektedir.
Bunlardan hiç birisi olmadı. Bilâkis daha sıkı bir işbirliği yapılacağına, karşılıklı mücadeleye başlandı. Müşterek gayeye doğru elbirliği ile gidileceğine, kuvvetler iki cephe arasında zaafa uğratıldı. Sosyalistlerin bu inkişaf karşısında büyük memnuniyet duymalarına hayret etmemek lâzımdır.
Edatlardan bir tanesi daha vardır ki başka bakımdan bir üzüntü kaynağı olmakta devam ediyor: ”ve... Bu “ve”, “ne” gibi değildir; tufeylidir. Yazıda garplılaşma cereyanı başladıktan sonra arapçadan alınarak lisanımıza «okulmuş, kabak çiçeği gibi açılmış, şımarmış, zaman zaman muhabbet ve nefretle karşılanmış, ikbal ve idbar devirleri geçirmiş, acayip seıgüzeştli. nev’i şahsına münhasır bir edattır
Hem niçlr\ “ve„» eski lisanımızda yoktu diye boykota uğrasın? Dile yeni ve yabancı kelimeler sokmakta pek mi mutaassıbız? Başka tek ecnebi kelime yahut edat girmedi de iş kala kala “ve., çiğe mi kaldı? Virgülleri de teferruatıyla absak mı dersiniz? Bunlar da, hemen hemen edat vazifesi gören yabancı a-sıldan işaret şeklinde ”ve„ lerdir. Filvaki o edata müracaat etmeden türkçe yazmak mümkündür: viı ’M-süz de yazılır. Ama neden bunu a-palım? Eğer sadece “ve” yi atınca lisan tasfiye edilmiş, nur kesilmiş oluyorsa pekâlâ!
etrafında çılgıncasına, çırpına Yaz geceleri, ışıktan bahçe lâmbasının et-dönen. ziyayı ihata
terakkinin bir arada vurdukları yenilmiş, yerlerde sürünüyordu, fırsatta. Ortaçağ insanlarının birbirlerini boğazlamaya hazır Ruh? Mâneviyat? Vicdan? Bu
hızda-Ab ha-
Karada ve havada, insanlar son süratle dönüyorlardı. Şu delirmiş dünya maksatsız ve gayesiz, parçalan» dönüyorduk, gözleri kamaşarak bir rafında çarkıfelek gibi
eden pervanlere benzemiştik. Durmadan, dinlenmeden, yana çırpma, dönüyor. dönüyorduk !
Lâkin bu. maddenin fevkalâde terakkisi, bu yıldırım misâli makine tekâmülü insanların ruhunda o harikulâde hıza müvazı mânevi bir yükselme kaydetmiş miydi? Hayır. Zevahire rağmen insanlar ve milletler, iptidai, ve hattâ, kısacası hayvan zihniyetlerini muhafaza ediyorlardı. Terakki eden sade madde idi. Ruh ile cisim arasında asırlardan beri mevcut mücadelede ruh — dünya hâkimi makine. fen ve darbelerle — Milletler, ilk yırtıcılığı ile duruyorlardı.
saçma şeylerle uğraşmaya kimin vakti vardı? Alimler, herkes gibi, zekâlarını maddenin metine arzediyorlar ve her zamankinden ha fazla bir katiyetle ruhun ebediliğim, lah’ın mevcudiyetini inkâr ederek ebedi
yatı maymunların guddelerinde arıyorlardı.
Şimdi, bütün o ilim, sürat ve terakki nereye dayanmıştı? Nasıl bir netice vermişti? Ürsül halanın basit, mütevazı ve eski akideleri karşısında iflâs etmişti: Ürsül hala mı basit, saf? Hele hele!
Saat henüz 15 olmadı. Hayvanların dirilmelerine daha yarım saat var. Halam Pat-ron-Kedl’nin mezarı taşında beklerken. Jııl Anflör’le biraz dolaşıyoruz. Arkadaşım resimler çekerken, ben de, mezar taşlarının rindeki bazan konuk, bazan daima bir hassasiyet ifade ediyorum. Meselâ bir tanesi
‘ Hayatımı kurtardı,
yacuğım..,
Biraz ilerde:
“Uyu, zavallı “Cici,,, ineanın bakışlarında
minnettarlık ve samimiyet vardı
tize-orijinal fakat eden yazıları not şöyle;
onu aslâ unutmı-
gözlerinde hiç bir mevcut olmıya-n

zar
ne:
diline Tan-
Edebiyatı oldu; milli düştü;son-
baş tâcı
gözden aldı. Şimdi Serveti hayrete düşürecek
Mütehassıslar elbette daha doğrusunu bilirler: galiba yazı zımat Edebiyatlvlc girdi; Cedide devrinde edebiyat zamanı ra tekrar yerini Fünuncuları da
muazzam bir saltanat kurmuştur. Vezinsiz kafiyesiz, kimi uzun, kimi kısa satirli zemane manzumelerinden hangisini okursanız — bunları vezinden, kafiyeden mahrumdur diye
MUHARRİRİ : CAMİ
Dâva, “ve., nin dilimize alınmış olmasında, kalmasında değildir; sul istimale uğramasındadır. Zevk sahibi. hünerli bir muharrir, hele bir şair zaten onu iptizale uğratmaz. Veve-liycnltr ya henüz lisanına hükmede-ınemiş yahut sebepsiz yere yüzünü, gözünü oynatan ruh hastaları gibi bunu bir "tik,, haline getirmiş olan yazıcılardır.
Sanat ve şuurun “ve., ile “ne., yi tekrar yerli yerinde kullanacağına, hele şu “ve,, mirasyediliğinden bir gün çirkinliği anlaşılarak vazgeçileceğine eminim.
ÜJE)E, vapur göründü !...
Bu havadisi, hepimiz büyük bir memnuniyetle karşıladık. Yirmi dört saattir misafir kaldığımız Ça-nakkalenin küçük otelini hemen ter-kederek, iskeleye geldik. Deniz sert olduğu için güçlükle yanaşan kılavuz motörüne birer birer atladık ve denizin ortasında görünen ışığa doğru açıldık.
Gecenin on biri idi. Biraz sonra ışık yaklaştı, yavaşladı, ve Çanakkale önünde pratika almak üzere durdu. O zaman Brltannica adındaki 27.666 tonluk transatlantik seyyal) gemisinin bütün elektlrkleri yandı ve kendimizi pırıl pırı) bir adanın yanında bulduk. Başımızı kaldırdığımız zaman, üst güverteden sarkan başları birer nokta gibi görüyorduk. Pratika muamelesi tamamlandıktan sonra gemiye girmeye müsaade edildi ve gece ayazından yan donmuş bir halde ceviz kabuğu gibi çalkanan motorümüz, dalgaların keyfine göre inip çıktığı esnada, gemiden uzanan kolların yani imiyle kendimizi bir merdivende bulduk.
Güler yüzler bizi karşıladı. Gemi mürettebatı arasında birçok yolcu da gördük. Bunlar, ilk gelen Türkleri yakından görmek için geminin beş katını imeye çekinmemiş olan misafirle ı «lı.
“VVelcome to Turkev”, “Türkiye’ye safa geldiniz” dedik. Neye uğradığımızın farkına varmaya vakit kalmadan iki merdiven çıktık, uçsuz bucaksız koridorlar geçtik.
Merkez Bankasından gelen dört arkadaşı bir tarafa aldılar, Emniyet ve Gümrük memurlarına yer gösterdiler, ve birden birçok kimse etrafımı sararak : “Konferans verecekmişsiniz. sabırsızlıkla bekliyo ruz !.” dediler.
Kruvaziyer Direktörü Mr. H, Hennessey kendini tanıttı ve: “Lütfen şimdi konuşur musunuz? Yolcular, sizi dinlemek için yatmadılar, yarın sabah çok erken lstanbula varacağız, vaktimiz olmaz zannediyorum,” dedi.
Gecenin buz gibi esen rüzgârı altında bir saat açık motörde güçlükle sevrıni
. t tiğimlz idim, madan
azaltabilen gemiyi takip et-içln yarı donmuş bir halde Bunu düşünmeye vakit kal-derhal paltomu, şapkamı al-
KIYAMET GÜNÜ
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY
Dalıa ilerde:
“Feci bir sure/te olca, yeri daima boş katan sevgili Çapkın!,,
Komikleri de vardı. Fakat İnsanların metanlarında böyleleri yok mu? İşte bir ta-
"Hayatının baharında öldü, altın bir sesi, zümrüt gözleri vardı, asil bir ruhu sahipti.,, Bir başka mezar taşını okuyoruz:
Şu duvarın dibinde Yalan benim Sarman un Pek severdi sütunu Rahatı da., ah canım Na aci onu gömmek Bir dahi görememek.
Biraz ötede, insanın rikkatini çeken bir kitabe. İhtiyar bir kadın hikâyesini anlatıyor. Tek başına yaşıyormuş; kendisini dâr-ı dünyada köpeğinden başka seven hır mahlûk mevcut değilmiş. Bir gün, kaba ruhlu haydudun biri, zavallı hayvancağızı öldünnüş.
Şimdi, meşhur mücadeleci muharrir Henri de Rochefort’ıın kedisi Krumir’ın mezarı ö-ııündeyiz. Üstünde ölümünden on gün 10 temmuz 1913...
üst tarafında.
nialı yarışı kazanan, ertesi sene ölen meşhur bir at, Darilng yatıyor. Ynnıbaşında da 78 yaşında ölen bir papağan, Jako var. Taşında şu kıta:
I
şu yazı var: ‘'Sahibinin sonra, kederinde nöldü.—
1919 senesinde büyiik ma-
Hattâ Ölüm ânında.
M ey hur şarkıyı aoyler.
Durmazdı: “J'ai du bon t a ha e.
Daua ma takatlere,„

Papağandan sonra iki kumru geliyor: Popo ve Nono. Onların kitabesinde “20 ve 26 sene boyunca güzel sahibeleri Bayan D... ye muhabbetle arkadaşlık ettiler...
Birden karşımıza Rikikı ailesi çıkıyor. Bay Rıkıkl bana, köpekleri Adolfun mezarını gösteriyor. Üstüne şunları yazdırmış:
Burada ADOLF yatıyor.
Bu köpek on beş sene müddetle halıları hiç kirletmedi. Günün muayyen saatlerinde def-i hâcet için kendisini dışarı çıkarması hususunda nıuntazaman ve daima, efendisi birinci sınıf mılmryyız Bay Sezar Rikiki’yr müracaat etti.
Oturduğu yerde uyııkhyan Ürsül halanın yanına dönüyoruz. Merasimin icrasına memur edilen melek, hava yoliyle geliyor, kabristanın ortasına iniyor. Elinde tuttuğu borunun her zaman gördüğüm borulardan daha kısa olduğunu farkediyoruın. Yanma sokulup Koruyorum:
— Bu, diyor, orta boy bir torudur. “Ya-rj-Şefaat,, modeli. Küçük kıyametler için bunları kullanırız. Kedilerin, köpeklerin ve diğer hayvanların uykuları, insanlarınklnden daha hafiftir. Büyük boruyu kullanacak olur sak fazla gürültü eder, zavallıları ürkütür.
Melek gülümsiyerek ilâve etti:
— Bununla beraber, bir tek hayvan için istisnai olarak en büyük modeli kullanırız.
— Hangisi, o?
— Köstebek!
Bizim yeğen Marael m hakkı var; Melekler hoşsohbet kimseler... İnsan onlarla konuşurken «ıkılmıyor,
Birden herkes susuyor. Melek hoıuyıı ağzına dayadı. Şimdi borudan .sihirli uyanışın tabiat üstü sesleri çıkıyor. Ayaklarımızın altında topraklar kaynaşıyor, hemen akabinde havlamalar, miyavlamalar duyuluyor Ner-de ise kulaklarımız sağır olacak. Bir kere duba kıyamet nıûcizesine'şahit oluyoruz. Etraftan seslenmeler duyuluyor: Medor. Mine. Bi-jıı, Dik. Bop. MiriKa, Marki. Çapkın. Fifi, Sezar, Mimi... vesaire..
Asırlardan beri yan yana yatıp uyumuş olan kedilerle köpeklerin fıtri düşmanlıkları da kendileri ile beraber dirilmiştl. birbirlerine saldırdılar: kabristanın içinde bir kovalamaca haşladı. Kediler, bir anda kabristan duvarlarının Üstlerine fırlamışlar, oradan, müstehzi, peşlerine düşenlere balup duruyorlaı Kedi ve köpek sahipleri arasında kavgalar başlıyor.
— Pis köpeğinize dikkat edin bay, kedimi ısıracak!
— Pis köpek mi dediniz? Olur şey değil. Asıl sizin o mendebur kediniz tırmalamaya kalkıştı. Eğer alıp götürmezseniz bir tekmede
belim kırarım.
— Katil!.. |
öte tarafta. İnsanın gözlerini yaşartan manzaralar. Küçücük köpekler, kuyruklarını çılgıncasına sallıyarak hanımlarının, efendilerinin yanlarına koşuşuyorlar, hafif hafif havlamalarla, el. dil. surat yalamaları ile sevinç lerını gösteriyorlardı.
Ürsül hala, bir sıraya oturmuş, sevinç göz yaşları dökerek Patronu okşuyor. O, he« men dizlerindeki yerine çıkmış, gözleri yarı kapalı mırıl mırıl mırıldanıyor. Halam dedi kr
— Beni görür görmez tanıdı, çıktı kucağıma oturdu. Bak! Hatırlarsın ya. ben örgü örerken, hep Öyle, saatlerce mırıldanır dururdu. Enfiye kutumdan pek hoşlanmazdı. w kazara. Üstüne bir parçası dökülecek olsa, bana gözlerini diker. Adeta “Aman Ürsül hala, derdi, bu pis tozu burnuna tıkıyorsun, senin bileceğin iş. İnsanların tuhaf Adetleri vardır. Lâkın, saatlerce yalıyarak tertemiz ettiğim ipek gibi tüylerimi kirletmen hiç de doğru değil.
Devamı var

Yazan ı Nazlı TEKTAŞ dılar. ve Mr. Hennessey İle kat kat merdivenler çıktıktan sonra, kendimi muazzam bir lüks otelin salonunda buldum. Bu salon, dehçetli kalabalıktı. Kalın halılar üzerinde ilerledik ve bir başından öbür başına gelinceye kadar birkaç dakika geçti. Yolcular, grup grup malalar etrafında oturuyorlardı. Bir tek boş yer olmadıktan başka, salonun nihayetinde iki sıra, ayakta duruyordu.
Kruvaziyer direktörü, operlörün önüne geçti, birkaç fevkalâde nazik sözle beni takdim etti, ve yüzlerce meraklı göz önünde ben yerimi aldım. Misafirlerimize “Türkiye Turizm Kurumu adına memleketimize safa geldiniz,” dedikten sonra, lstanbulun bellibaşlı güzelliklerini ve geçirecekleri günün programı hakkında izahat verdikten sonra, sormak istedikleri suallere hazır olduğumu söyledim.
İlk nazarda göze çarpan, bu (kalabalığın kısmı âzaminin altmıştan yur karı olması idî. Beyaz saçlar, ekseriyeti teşkil ediyordu. Herkes fevkalâde süslü ve kadınlar göze çarpan renklerde dekolte tuvaletler gi* yiyorlardı. Eerkekler smokinli idi* ler. Herkesin yüzü gülüyordu. Birçok sesler beraber yükseliyor, o kadar ki, parmaklar kaldırıldı ve sıra ile cevap vermeye mecbur oldum.
Baştaki sualler, dolar mukabili alabileceklerini, taksi şo-ne vermek lâzım geldiği, ücret! ne kadar tutacağı idi. Kruvaziyer esnasında ” unvanını taşıyan ve
kaç para f örterine tercüman hakkında
“Konferansçı pek büyük bir Türk dostu olan Col. R. Furlong’un memleketimiz ve inkılâplarımız hakkında daha evvel gemi gazetesinde neşredilmiş bir makalesine ve Türkiye hakkındaki konuşmalarına rağmen, inkılâplarımız ve kadınlarımız hakkında birçok sualler soruldu. Bundan sonra şehrin görülecek hellibaşh yerleri hakkında malumat istediler. Bilhassa Topkapı Şurayı, camiler ve Kapalıçarşı, oteller, restoranlar, kabareler hakkında benden uzun uzun malûmat aldılar. Kabarelerle en çok alâkadar görünen en yaşlıları idi. Yaşlarına rağmen, bu derece hayat zekim muhafaza etmiş olan kimselere, takdirle bakmamak kabil değil. Hâtıra 'eşyasının neler olduğunu merakla uzun uzadıya anlamak istediler, ikişer Türk halısı ve birer kilo mûmul gümüş çıkara bileceklerini ve ayrıca da 250 Türk lirası kıymetinde nıubnyaatı, Gümrüğe tâbi olmaksızın götürebileceklerini söylediğim zaman, uzun uzun alkışladılar.
Buraya büyük bir iftiharla kaydetmek isterim lci, Çannkkaleden itibaren kendilerine iltihak eden. Türk otoritelerini temsil etmiş olan arka* duşların, kendilerine gösterdikleri her türlü nezaket ve sühuletten dolayı gemi İleri gelenleri, müteaddit defalar hararetle teşekkür ettiler. Çanakkale ile İstanbul ajanında en ulak bu* gayri memnunluk ifadesi olmamıştır. Sabah sisi sıyrılıp da lstanbulun efsanevi silueti seçilmeye başladığı zaman yolcular, sağdan sola güvertelerde koşuşuyor ve harikulâde, hayret verici, fantastik gibi sıfatlar kullanarak, kendilerini karaya çıkaracak olan vapurları sabırsızlıkla bekliyorlardı.
Yolcular arasında İşaret etmek istediğim en miihlm kimselerden biri, biraz yukarda bahsetmiş olduğum Col. R. Furlong’dur. Kendisiyle bir saatten fazla görüştüm. 35 senedir Amerikanın muhtelif şehirlerinde Tür kıyeye karşı hissettiği sevgiden dolayı, memleketimiz hakkında 400 den fazla konferans vermiş. Bu büyük Türk dostu ile görüşmek, bana pek büyük bir zevk oldu. Seyyahlar için hazırlanan bütün programı, ter-kederek, sırf Istanbulda bulunan birkaç Türk dostunu göreceğim söyledi. Gelen misafirler arasında birkaç milyoner. Amerikanın tanımış ilim adamları ve endüstriciler de bulunmakta.
Ümıdcderiz ki, İstanbul» çıktıkları anda yüzlerinde okuduğumuz şevki, gece sabaha kadar emirlerinde bulundurulacak olan Şehir Hatları vapur-lariyle gemiye avdetlerinde de muhafaza etsinler.
NOT — Ba,\an Nazlı Tektaş, Türk Turizm Kurumu tarafından seyyah lara İzahat vermek üzere Çanakkale ye gönderilmiş ve “Brltannica" ge-misine oradan bUnııiştir.

Bu şehrin içinden
II İ K Â Y E
Zarf ve mazruf!
Çok üşüyenler için
Yazan: W. Somerset Maııgham
Yazan: Salâhaddin GÜNGÖR
Sayfa S
kiiçiik bir oturuyordum. Kurandı-beni rar zor geçlndire-azdı. Meğer bu kadın kitabımı okumuştu. Bu-
cebir
açış
naat bek-
TİYATRODAKİ kalabalık a-rnsındıı gözüme çarptı. Bana İşaret ediyordu. Perde aralığında yanımı gidip oturdum. Kendisini görmiyell çok olmuştu Eğer o sırada birisi adını söylemeseydi hiç de tunıyamıyncakiım. Halbuki o beni pek İyi tanıyordu ve öyle bitap etti: :
— Y’a! Blriblrimbl görmlyell seneler geçti. Zaman nasıl da uçup gidiyor. Hepimiz ihtiyıırhıdık. Sizi ilk gördüğüm samanı hatırlıyor musunuz? O rün bana öğle yemeği yedirmiştiniz...
Güçlükle şimdi batırlıynbildim:
Yirmi sone evvel Parlste idini. Lâtin mahallesindeki bir apartmanın mezarlığa bakan dairesinde ğım para, cek kudur benim bir
na dair bana mektup yazdı. Ben dr kendisine teşekkür ederek vap verdim. Hemen İkinci mektup daha aldım. Bunda Parlsten geçtiğini ve benimle konuşmak İstediğini yazıyor, fakat vakti pek dur olduğu İçin ancak perşembe sabahı zaman bulabileceğini İlâve ediyor ve o sabahı Lükscmburg’da geçireceğinden kendisine Foyat’da ufak bir öğle yemeği yedirmemi rica ediyordu.
Foyat, Fransız senato arasının yemek yediği bir lokanta idi. Keseme güvenemediğini için o güne kadar orada yemek yemeyi aklımdan bile geçimıemiştlm. Fakat bu kadın beni övmüştü. Ben de, bir kadının arzusunu reddedrmiyecrk kadar genç yaşta İdim. Seksen altın frangını vardı. Bıı para, beni aym sonuna kadar idare edebilirdi. Orta derecede bir Öğle yemeği on beş franktan fazla etmezdi, tfç hafta kahve içmemekle bu pekâlâ kapıyabilirdim.
Kendisini perşembe günü yarımda Foyat lokantasında liyeceğiml yazdım...
Umduğum kadar genç değildi. Görünüş itibariyle cazip olmaktan ziyade heybetli idi. Kırk yaşında vardı. (Cazip olmakla beraber İlk nazarda âni ve yakıcı ihtiras u-yandırnuyan bir yaş) ağzındaki beyaz, iri ve muntazam dişleri insanda lüzumundan fazla İmiş gibi bir İntiba uyandırıyordu. Konuşkandı. Benden bahsetmek İstediğini anLadığım için kendisini dikkatle dinlemeye amade İdim.
Yemek UstesJ gelince İrkildim. Çünkü fiyatlar umduğumdan çok yüksekti. F'akat o:
— Ben öğle yemeğinde bir şej yemem!
Diyerek bana teminat verince ben cömert davranarak:
— Rica ederim hiç öyle şey o-lur mu?
Cevabını verdim.
— Ben birden fazla şey yemeni. Görüyorum, bir çokları fazla yemek yiyorlar. Belki biraz balık yiyebilirim. Acaba salmon balığı var mıdır? dedi ..
Henüz salnıon balığı mevsimi değildi. Zuten yemek listesinde de yoktu. Fakat bir defa garsona sordum. Nefis bir salmonun henüz geldiğini ve o mevsimde İlk defa bulabildiklerini söyledi. Misafirime ısmarladım. Garson, balık pişerken ayrıca bir şey İsteyip İstemediğini sordu:
— Hayır, bir çeşitten fazla şey İstemem. Y’alnız biraz tirlrsen fena olmaz.
Deyince içim sızladı, ki havyar çok pahalı
Kendim İçin, yemek listesinde en ucuz gördüğüm koyun pirzolası ısmarladım.
— Et yemekle çok hata ediyorsunuz. Bu kadar ağır bir şey yedikten sonra nasıl çalışabileceğinize hayret ediyorum. Ben mldeyo hiç yüklenmek istemem.
Diye müdahalede bulundu. Bundan sonra sıra İçkiye geldi. Ne İçki arzu ettiğini sordum:
havyar ge-
Biliyordum bir şeydi.
$ey
— Öğle yemeğinde hiç bir İçmem!
Deyince, sevinçle lıenıen:
— Ben (lr İçmem, diye bahsi pııtmak İstedim. Halbuki o «Özüne devamla:
— Yalnız beyaz şaraplar ıniis tesııa. Bıı Frangı* şarapları da öyle nefîs şeylerdir kİ... bilhassa haz-nıe çok yararlar.
Demez mİ? Ren yine misafir-perverliğe devamla, fakat bu def» biraz duba çekingence:
— Hangi şuruptan arzu edersiniz? diye sordum.
Otuz iki dişi İle sırıtarak:
— Doktorum şampanyadan ku İçkiye müsaade etmiyor.
Dedi. Sapsarı kesilmiştim, rım şişe ısmarladım ve sög
sır ula bir yolunu bulup doktoru-
kıı-
ba*>-
Ya-ara-
yemek itiyadı adasınız.
Bu beye-go
mun bana bir damla bile şampanya içmeye müsaade etmediğine söyledim. Bu sefer:
— O halde ne İçeceksiniz?
Diye sordu.
— Su. dedin).
Havyarı da, salnıon balığını da yedi. Keyifli keyifli sanattan, edebiyattan ve müzikten bahsediyordu. Halbuki beııInı zihnim hesap pııslasma takılmıştı* Plrzolıılaı geldi. Bu defa:
— Görüyorum kİ öğle yemeğini ağır
çok fena bir harekettir. Niçin nlm gibi yapıp yalnız bir şey mlyorsıınuz? öyle yaparsanız recekslnlz çok rahat edersiniz.
Diye nasihate başladı. O sırada elinde yemek llstebl He garson tekrar gözüktü. Ben hemen:
— Ben başka bir şey İstemem.
Diye garsonu savmak istedim. Halbuki o, sanki ısrar edilmiş gibi:
— Hayır öğle yemeğinde bir şe> yemem. Bir lokmadan fazlasını almam. O da sofrada konuşmaya vesile olsun diye. İmkânı yok baş ka bir şey yemem. Yalnız, İri kuşkonmaz varsa diyeceğim yok. Kuşkonmaz yemeden Parlsten gidersem doğrusu içimde kalır.
Dedi. Ellinde olsaydı garsona “yok., dedirtecektim. Fakat papııs ifadeli yüziim» o anda rııesııt bir tebessüm yayılan garson, İri, nefis, taze harikulade kuşkonmazlar olduğuna dair bana teminat vermeye haşladı. Misafirim bu defa müstağni bir tavır takınarak:
— Zerre kadar aç değilim. Fakat ısrar ederseniz biraz kuşkonmaz yiyebilirim.
Demez mi? Onları da ısmarladım.
— Siz hiç bir şey yemİyecek misiniz?
Diye sordu.
— Ben kuşkonmaz yemem. diy( mukabele ettim.
— Evet, haz.ı kimseler sevmezler. Halbuki siz yediğiniz o etlerle midenizi harap ediyorsunuz, dedi.
Kuşkonmazın pişmesini bekliyorduk. Borıl, bir korkudur almıştı. Bu, cebimde ay sonuna kadar idare edebilecek kaç frangın kalacağından ziyade mevcut paranın, gelecek faturayı kapatıp kapatamıya-cağı korkusu İdi. Meselâ, on frank
borçlu kalıp ıııisafirinıden borç almak durumuna düşmek benim için ölüm demekti. Öyle bir vaziyet hâsıl olursa böyle hareket edecektim. Cebimde kaç frangım olduğunu çok İyi biliyordum ya. Eğer hesap ondan fazla gözükürse, hemen el lertnıl cebime sokup, telâşlı ve müteessir bir halele yankesicilerin beni soyduklarını söyleyecektim. Fakat ya onda ila hesabı ödeyecek kadar para yoksa o zaman iş rezalete dönecekti. O halde yapılacak yegâne şey! Saatimi rehin olarak bırakmak ve borcumu ödemek Üzere tekrar geleceğimi söylemekti.
Kuşkonmazlar gözüktü. Dehşetli İri, silili ve Iştlba #âver şeylerdi. Hele erimiş tereyağın kokusu burnuma mis gibi geldi. Kadının, bunları iri lokmalarla ağzına doldurup midesine doğru nasıl yuvarladığını seyrediyor, bir taraftan da nezaketi elden bırakmıyarak Balkanlardaki feci durumdan bahse devam ediyordu. Nihayet bitirdi.
— Kahve?
Diye Mordum.
— Evet! Yalnız dondurma ve kahve, dedi.
Artık düşünmeye bile mecalim kalmamıştı. Kendime bir kahve, ona da dondurma ile kahve ısmarladım.
Dondurmayı yerken:
— En iyi şey. sofradan tam doymadan kalkmaktır.
Demesi üzerine bitkin bir halde: — Hâlâ açmışınız!
Demekten kendimi alamadım.
— Yok. aç değilim. Görüyorsunuz ki ben öğle yemeği yemiyorum» Sabahları bir fincan çay içerim. Yalnız ııkşamhırı yemek yerim. Öğle yemeğinde katiyen birden fazla şey yemem. Ben sizin için söylüyorum, dedi.
— Hâ! Evet!
Diyebildim.
.Bundan sonra müthiş bir şey oldu. Biz kahvelerin gelmesini beklerken, şef garson, sahte yüzünde kendisini şirin göstermeye çalışan tebessümlyle. elinde içi İri şeftaliler dolu büyük bir ıneyva sepeti olduğu halde bize doğru geldi. Şeftalilerin rengi tıpkı saf bir kızın yanaklarındaki pembeliğe benziyordu. Her halde şeftali mevsimi olmadığı muhakkak.. F'iatini Al iah bilir.. Onu ben de öğrenmekte gecikmedim. Çünkü misafirim: Konuşmasına devam ederken dalgınlıkla bir tane aldı.
— Görüyorsunuz ya, midenizi hayli etle doldurdunuz. (Benim vallı pirzohıcıklarım) şimdi yiyeni iyonsunuz. Fakat ben lokma şeftali
Diye inadı.
Nihayet, yemek Borcumu ödedikten kalan para, garsona bahşiş olarak verilmeye utanılacak kadar azdı. Misafirimin gözleri bir an orayı» bıraktığım üç frangın Üzerine dikildi. Kimbilir benim İçin ne düşündü! Fakat ben lokantadan çıktığım zaman Önümde koskocaman bir ay uzanıyordu. Cebimde de bt\ paranı kalmamıştı.
Benimle vedalaşırken hâlâ:
— Benim gibi yapınız, öğle ye ineklerinde katiyen birden fazla şey yemeyiniz.
Diye nasihatine devam ediyordu Artık dayanamadım.
— Ben daha iyisini yapacağım Madam. Bu akşam hiçbir şey yenil-yeceğim.
Diye mukabelede bulundum. Arabaya atlarken neşeli neşeli. — O! Siz çok şakacınınız. Diye bağırdı ve uzaklaştı.
İşte şlmd.1 intikamımı aklını. Kinci bir İnsan değilim nımı, doğrusu onun bu hale geldiğini seyretmekten zevk alıyordum. Artık hu du hakkımdı. Zira bir dev’e benziyor diL Yiiz kilo kadar vardı.
Neredeyse bu güzel lizözü giyebilmek için, insan bir günlük bir grlpi göze alacak. Cereyanlı bir yer olmamak şartiyle istirahate ihtiyacınız olduğu vakit ve yahut da kitap o-k umak, hayâl kurmak istediğiniz zaman, kapüşonunuzu başınıza çekip rahatça uzanabilirsiniz.
çın. 48 cm de 14 defa 2 ilmek eksiltmek suretiyle, yakayı açmaya başlayın, 27 ilmek (29-30» kalana kadar her sırada bir tane eksilterek ilerleyin. Tekmil yükseklik 52 cm ye yükseldiği zaman, omuzu 3 defada kapatın. Safi tarafı da ters İstikamette olmak üzere aynı şekilde örün.
yapan, küçük teferruatlar
Lâzım olan şeyler : 9 küçük çile yün.
3 numaralı 2 şiş; 4 numaralı 2 şiş.
Göğüs genişliği : 82-87-92. Parantezler içinde gösterilen ilmek sayısı 87-92 göğüs genişliğine tekabül etmektedir.
De^rn : 3 numaralı şişlerle birinci sıra: 1 yüz, 1 arttırma. 1 yüz 1 arttırma olmak üzere örülecek, ikinci sıra: Hepsi ters. 3,5.7.0 yüz örülecek, numaralı lecek. 11 şişlerle 1
örün. Aynı şişlerle 12 nci ve 18 inci sıralar da pirinç örgü ile örülecek
4,6,8,10 uncu sıralar 4 şişlerle ters olarak örü-inci sıra için 3 numaralı yüz, 2 ters, 1 yüz... v.s.
Arka : 3 numaralı şişlere 108 (114-120) ilmek alın ve 16 sıra pirinç örgü örün. Yukardaki desenden 30 cm. örün. Kol oyuğu İçin 7 defa 2 ilmek eksiltin. 82 nci 186-90) ilmeğe kadar da bir ilmek eksilterek ilerleyin. Bütün örgünün yüksekliğinin 52 nci santiminde, bir omuz İçin ilmeklerin üçte birini kapatın, ve sırayı bitirin. Diğer üçünü öteki omuz için kapatın. geri kalan kısmı da yaka o-yuğu olmak üzere kapatın.
Sol ön : 3 numaralı şişlere 60 (61-68) ilmek alın ve 16 sıra pirinç örgü örün, yukarda anlatılan desenden 30 cm ördükten sonra, arka kısımda yaptığınız gibi kol oyuğunu a-
bir şey yedim. Pek fazla gelmez.
küstahlığı
elden
bir bir âlâ
blı
7.H-»ey iki bir
bırak-
geldi
puslası sonra cebimde
Kapüşon : 3 numaralı şişlere 40 İlmek alın ve 16 cm pirinç örgü örün. 4 motif elde edene kadar yukar-daki desenden öre durun. İki kenarın zincirlerini toplayın ve 8 sirk pirinç örgü örün. 3 motif elde edene kadar aynı deseni örmeye devam edin. 3 numaralı şişlerle 16 sıra daha ördükten sonra 4 numaralı şişlerle kapatın. Yaka etrafına ilikleri yapmadan önce tığla sıkı bir sıra örün. Sonra tekrar tığla bir sıkı sıra ördükten sonra bitirin, ve yünü koparın.
alın ve 16 sıra pirinç örgü Öteki sırada İlmeklerin sa-iki misli olmak üzere art-1 sıra yüz örün. 3 ünoü sı-
Kollar : 3 numaralı şişlere 40 (44-48) ilmek örün.
yısını tırm,
radan itibaren yukardaki desene göre örün. Kolları arttırmak için, başlangıcın her ilmeğinde 2 defa ayrıı iki motifi örün, fakat 11 inci sırayı her zamanki motiften yapın 48 cm. de, pirinç örgüde 1, jerse örgüde 2 ilmek kapamak suretiyle kolun yuvarlağına başlayın. Kol takriben 64 cm. uzunluğunda olunca, geri kalan ilmekleri mümkünse, pirinç örgüsünden olan bir sıra üzerinde kapatın.
Dlkilişi : Bütün dikişleri birleştirin. Kapüşonu ceketten ayrı bırakmak istiyorsanız, içinden kurdele geçirebileceğiniz delikli bir parça ö-rün (tığla)
ir elbisenin, tayyörün veya mantonun zerafeti: garnitür ve kup gibi teferruatlardan meydana gelir. Şu halde herhangi bir takımı değiştirmek için onun teferruatlarını değiştirmek kâfi gelir. Eski bir elbisenizi giymekten bıktınızsa. aşağıdaki bir kac buluş ile belki onu tamamen yenileştirebilirsiniz.
O
a
lüks bir zarf kullanmak lhti* hissetmesi, acaba yalnız gös-olan meylinden mi ileri geldi? olduğunu pek sanmıyorum, o da başkalarına uyarak zarfta bile dış kıyafetin tesiri olacağını hesapla*
Çeviren: B. ŞANDA
Elbisenizin kumaşından veya kenarlarına püsküllü bir şerit geçireceğiniz kadifeden bir veya iki tane cep. Şayet cepleri kadifeden yapmayı tercih ettinizse yakaya da aynı şeyi tatbik etmek hiç de fena olmaz.
f
eLleri ince olanların, vücutlarını daha güzelleştirecek olan bu güzel kemer parlak deriden veya renkli fötrden yapılmıştır.
ve elbiselerini bir kat
lkbahar tayyörlerinize yeni bir çeşni vermek isterseniz, bu çok zarif olan geniş pike yakayı tercih edin.
GEÇEN gün, elime cicili bicili bir zarf tutuşturdular. “Kimden gelmiş?,, diye merakla açtım. İçinden saman kâğıdına yazılmış bir mektup çıktı.
Bir zarfa, bir de mazrufa baktım. Adeta keyfim kaçtı. Fakat, sonradan, içi dışına uymayan bu mektubun kargacık burgacık satırları, bana bir ilham kaynağı olmasın mı?
Kendi kendime:
— İşte, dedim, üzerinde işlenecek oır mevzu daha: Dışımız ve içimiz!.
Bana o İmlâsı ve şivesi bozuk mek* tubu göndermek zahmetine katlanan sayın okuyucum, onu Adi bir zarfın içine de yerleştirebilirdi.
Bunu yapmayıp .kenarı pembe kor-delâlı, yacını terışe Böyle
Olsa olsa, bir küçük hususi bir mıştır.
Hangimiz, hangi işimizde ondan başka türlü hareket ediyoruz ki? Eğer elbiseleri çıkarıp iç kıyafetimizle gezmek Adet olsaydı, iki dir* hem bir çekirdek ortada dolaşanlarımızın çoğu, utançlarından saklanacak delik ararlardı: Rengi kaybolmuş kombinezonlar, şuradan buradan tutturulmuş çoraplar,, yırtık fa-nilâlar, yamalı gömlekler ve daha buna benzer ne kirli çamaşırlarımız meydana çıkardı ? Zayıflık rejimine girdiğini, münasebeti! münasebetsiz etrafındakilere tekrarlayan şu çıtkırıldım mahalle kızının midesine o turmuş bayat pasta dile gelse, kim bilir ne acı hakikatleri açığa vururdu?
İki liralık rujun yalancılığı gözünü boyamamış olsa, şu zavallı genç, evinde mis gibi sabun kokan eşini bırakıp binbir erkeğe göz süzen yorgun fahişeye acaba kollarını açmak gafletinde bulunur muydu?.
Yalnız maddelerin ve hüviyetlerin değil, hâdiselerin de çok defa kabuğunda dolaşmıyor muyuz sanki? Sevgide, alış verişte, hattâ fikir mahsulünde. yaldız, en büyük tercih sebebi ve takdir vesilesi oldu:’
Haddinize düşmüşse kapağında çıplak kadın resmi bulunmayan bir haftalık mecmua çıkarınız. Cesaretiniz varsa, üstünde sadece kendi a* dini taşıyan renksiz bir rımz!
kitap bastı
çoktan de aldırış etti
Hakiki değer ölçüsü, ğişti» Mazrufa kimsenin ği yok. Herkes zarfa bakıyor.
Çarşı ve pazarlarımız, bir zamanlar hakiki zevk mahsulü eşya ile dolu idi. Ninelerimizin ve dedelerimizin el emeği harcayarak, göz nuru dökerek hazırladıkları yüzde yüz 1 milli) damgalı tefarik eserlerin yerini, şimdi bir sürü incik boncuk aldı.
Tekel İdaresinin bile, mazrufu hiçe sayarak zarfı ele aldığına dikkat etmiyor musunuz? 25 lik sigaraların kutusu değiştiği günden beri, tiryakiler, tütün dumanından fazla, a-ğızlnrmdan şikâyet püskürüyorlar. Şimdi nöbet içki şişelerinde imiş. Onların da yakında etiketleri değişecekmiş.
Bundan böyle akşamcılara, eski devrin meşhur hasisi gibi, içki şişelerini dışından yalamak düşüyor. Bu gidişle hiç bir işimizde zarftan mazrufa inmeye, yaldızı kazıyıp özdeki cevheri meydana çıkarmaya sıra gel-mlyecek galiba!..
Hicri 1950 Rumi
C. Evvel ŞUBAT Şubat
4 21 8
1869 Salı 1365
Valdt Vasati Ezani
Güneş 6.46 12.57
Öğle 12.28 6.38
İkindi 15.28 9.39
Akşam 17.50 12.00
Yatsı 19.21 1.31
İmsâk 5.09 11.20
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ HERŞEY
Atutürk İnkılap Müzesi » Perşembeden maada hor gün 10-12 vo 14-17.
Topkapı Sarayı: Paxarte»l-Çar-şamba - Cumartesi. Saat 13.30-17 Telf. (21090).
Ayaııufya: Pazartesi - Balı - Çarşamba - Perşembe - Cuma - Pazar. Saat 10 - 16. Telf. (21750).
Arkeoloji: Çarşamba -Cuma -Pazar günler! 13 ten 16 ya kadar.
E*kl Şark Enerleri Şubesi: Çarşamba - Cuma - Pazar 10 dan 12 ve kadar. Telf. (21682).
Türk ve tnlâm Eserleri: «alı — Perşembe - Pazar, Saat 13.30-16 30
Dolnıabahçe Deniz Müzesi; Cu-
ŞEHİR TİYATROLARI ı Saat
20.30 da,
DRAM KISMI (42157) Tebeşir Daireni.
KOMEDİ KISMI (40409) Bu akşam temsil yoktur.
MUAMMER KARACA OPERETİ: Sizin Sokak.
YENİ SES OPERETİ 20.45 te Dubara.
TAKSİM BELEDİYE PAVYONU; (Tel: 82904) Pariali Şantöz Roao Avril.
ANKAJLA TİYATROLARI: 8aat 20 de.
OPERA: Köylü Namusu (1 perde). Palyaço (2 perde), Çarşamba, Cuma ve Pazar 2 opera birden.
Bt'YPK TİYATRO (10370) Perşembe, cumartesi ve pazar, pazartesi akşamları (Pcer Gvntj
Kİ ÇÜK TİYADRO (11169) İ — Dünya Oözlyle, 2 — Tüccar.
İZMİR
ŞEHİR TİTATROSH (2364) Katil.
SİNEMALAR
mnrtesı saat 13-17. Telf. (81284). Pazar 9-18.
Belediye M üzesi: Atatürk Bul-
varı. Perşembeden gün 10-12 vo 14-17. maada her
Tevflk Fikret Aşlyan Müzeni : Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 vo 14-17.
İzmir:
Arkeoloji Müzesi (3324) Her gün 9-12. 13.30-17. Cumartesi: 14-17 a-çıktır.
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu ■14V96
Anadolu yakanı 60536
Ankara g;
İzmir 2251
Beyoğlu 44614 Kadıköy 60872
İstanbul 24222 Üsküdar 60045
Ankara 00. İzmir 22^, K. yaka 15055
BE) OĞLI (İli El 1
AKIN (80718) 1 - Yeşil Yunus
Sokağı. 2 — Kadın Boğucusu, ALKAZAR (42562) 1 — Şarlo
Diktatör. 2 — ölüm Postası (Türkçe sözlü) .
AR (44394) Havnnada FeativaL ATLAS (40835) Snnghayh Kadın. ÇİÇEK; 1 — Gizli Emir. 2 - Kıskanç Kadın( renkli).
ELHAMRA (43595) Havtınada Festival.
İNCİ (85595) 1 — Yalnız Gidenler. 2 — Hazin Aşk.
İPEK (41289) Tarzan Ormanlar Aslanı.
LALE (43595) Gönülden Gönuio. MELEK (40868) BaJ/ılayka, SARAY K1656) Para Hırsı.
SUATPARK (83143) 1 - Kanlı Döşek 2 — Kerimin Çilesi.
N( MEH (42851ı İstırap Yolları.
ŞARK (40380) 1 — Kaplanlar
Kırallçeai. 2 — Tundra.
SIK (43726) 1 — TckaaAUi Cümbüş. 2 — Kanun Harici.
TAKSİM (43191) Uçuruma Doğru. TAN: l ~ Periler Dünyası. 2 — Esrarengiz Al.
l'NAL (49306) 1 — Kafkas Kartalı 2 — 8c)(lm Dostlara.
YENİ (84137) 1 — Aslanların Dövüşü. 2 — Bitmemiş Dans.
YILDIZ (42847) Akdenl* Korsanlan.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) Çete.
AYSU (21917) 1 — Aslanların
Pençesinde. 2 — İlâh! Ses.
AZAK (23542) 1 — Gönül Fırtınası. 2 — İstiklâl Fedaileri.
ÇEMBERLİTAS (22513) Kaptan Siroko.
FERAH: 1 — Ateş Çemberi. 2 — Namus Mücadelesi.
HALK (21994) 1 — Cehennem Yarışı. 2 — Kaplan Kadın.
İSTANBUL (22367) 1 - Kahra-
man Kılavuz. 2 — Talihim Olsaydı.
KISMET (21904) 1 - Alevli Sa-hlller. 2 — Lorel Hardi Çift© Kumrular.
MARMARA (23860) Akdeniz Korkanları.
M İl.El (22962) Çete.
TURAN (22127) i — Gönül r'irlı-nası. 2 — İstiklâl Fedaileri.
TENİ (Bakırköy 16-126). l -Korennhır 2 — Mücrim Gönüller.
KADIKÖY CİHETİ
HAI.E (60112) J — Seven Ne Yapmaz. 2 — Ayşenln Duası.
OPERA (60821) 1 — İntikam Kurşunları. 2 — İki Yavru.
8( REY YA (60682) 1 — Deniz
Kurtları. 2 — Modern Venüs.
YELDEĞÎRMENİ: 1 — Vurun Kahpeye. 2 — Dıırnga ÜSKÜDAR CİHETİ HALE (60062) 1 — Seven Ne
Yapmaz. 2 — Ayşcnin Duası.
ANKARA
ANKARA (23432) Av Doğarken B( YÜK (1503!) Mıınon Lesko PARK (11131) Filipin Aslanı Sİ M ER (U072) 1 — Gizli Kasa 2 — Bhlakbnne Geceleri.
SUS (1I07D Filipin Aslanı ULI n (22204) Yanlış Numara. YENİ (14040) Gençlerin Sevgilisi CEKE( I (13816? Ormanlar Aslanı İZMİR
ELHAMRA: Meçhul Arkadaş.
LALE: 1 — İnci Korsanlan. 2— Seven Kalbler.
TAN: I — Y’ayia Kaplanı. 3 — Yaban Gülü.
TAYYARE: Dell Gönül
YENİ: 1 — Debreli Haşan Slno-malar Kıralı. 2 — Hint Kaplanı.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 — Selva 2 — Mumyanın Hayaleti.
Sİ MER: Macera.
Yeni Utnnbııl’ufi bııgiiıı İçin tavsiye ettlfil programlar
Saat: 13.50 İstanbul: Şarkı ve türküler. Okuyan; Lfıtfi Güneri — 18.80 Ankara: Radyo Salon orkealraHi — 18.30 laian-bul: Sadi Atııman Ses ve Saz Birliği Konseri — 19.20 İstanbul: Radyo senfoni orkestrası rl - 21).00 inin ol»ul .M« ın-leket havaları. Çalan ve okıı-an : Haşan Sösei I 30.30 Ankara: İnce saz (Acem kürdi faslı) — 20.45 İstanbul: Anadolu havalarından İzahlı örnekler, hazırlayan: Y. Z. Demirci — 81.15 İstanbul: Fasıl heyeti konaeri (Hüaeynl faali) Hariçte:
17.15 Londra: Schubcrt’ln eserlerinden piyano düeti — 24.00 Londra: Filarmoni orkestrası konseri. Programda: Muhtelif İngiliz betti okn ıhı rindim eserler.
Tl l(K MÜZİĞİ:
Saat 8.imi Ankara; Şarkılar (Pl) 12.30 Ankara: Şarkılar — 18.15 İstanbul: Şarkı vc türküler (Pl) - 13.50 İstanbul: Şarkı ve türküler Okuyan: Lülfl Güneri, çalanlar: Hakkı Derman,
Şerif İçil. Salâhaddin Pınar — ix.no Ankııra : Şarkılar — İH.30 İstanbul; Sadi Yaver Ataman Sen ve Saz Birliği Konseri. Programda: Memleket havaları, 10.20 Ankara: Yurttan Sesler — 20.00 İstanbul; Memleket havaları. Çalım ve okuyan: Hıısaıı Süzeri — 20.30 Ankara: İnce hhz (Acem kürdi fanili 20.45 İh-tanbul: Anudolu köy huvaia-rından izahlı örnekler. Hazırlayan. Yusuf Ziya Demire) — 21.13 İstanbul: F/tail Heyeti konseri ıHiıseynl tabii).
KLASİK BATİ MÜZİĞİ:
Saat: 11.30 Londra: Staııford Roblnson idaresinde BBC opera orkestrası 17.15 Londra; Deniş Mathenn ve Houanl taralından piyano düeti. SChubcrt: Grond Mnrch Sol minör op. 40, No. 2. Schu hor t: March Caraete rittque op. 121. No. 1. Schuborl: Varla-linnx la bemol majör — 10.20
İstanbul: Cemal Reşit Rey İdaresinde radyo senfoni orkestranındım Bach’ın Brandcnburg konçertosu, No. 5 re majör. Piyanoda: Ferdi Statzcr. keman: Argeşo, flüt: Muzaffer Tema — 20.15 İstanbul: Operalar saati (Fİ) - 20.30 Londra: Kıraliyet Operası orkestrası tıuafjndan Çaykovski vo Prokoflev’detl bale eserleri. Müziği takdim edenler: Sadler'a Weli» hnlerinalu-rındarı Murgot Fonteyn, Moira âhearer ve Beryl Grcy — 22.00 İstanbul: Oda müziği (Pi.ı — 21.00 Londra: Clarence Ray-bould İdaresinde filarmoni or-kcHtruat. Elgar: Konser uvertürü - Cenupla. Holst: Şark süiti • Reni Mora. Stanford; İrlanda Rapsodisi No. 5 Sol minör.
HAFİF Mt'ZÜK:
Saat: 7.31 Ankara; Hafif müzik (Pl 1. — 8.15 Londra; Film müzikleri. — 8.30 Ankara: Çeşitli melodiler (Pl.). — 10.00 Londra: Orkestralar geçidi. - 13.15 Ankara: Vals Festival orkestralı çalıyor (Pl.). — 13.30 İstanbul; Çeşitli hafif müzik (Pl ). 11.15
Londra: Müzik hâtıraları. — 18.30 Ankara: Radyo salon orkestrası. 1 - H. Mouton - Hint Marşı; 2 - Strauss - Kadın, Şu-rap ve şarkı t Valsı; 3 - Ritkv -lntermezzı»; 4 - Mfchiele - iki numaralı Çardaş; 5 - Szule - tn-termcoo. — 10.30 Londra: John Bull Orkestrası, - 20.00 Ankara ; Ramianâlar • pi > — 21.30
Londra: "Şıırkı geçidi., Loater Ferguson. — »2.45 Londra:
Henry Krein İdaresinde. Mont-ınartre müzisyenleri. — 23.00 İstanbul: Çeşitli hafif müzik.
DANS MÜZİĞİ;
Sual; 7.15 Londra: Dinleyici İstekleri. — 8.15 Ankara; Nornıaıı Cİoutier Orkestrası (Pl.). — 11 00 Londra : Dinleyici İstekleri. — 12.30 Londra: Bili SaviUc
ve orkestrası. — 13.15 Londra; Toni ve orkestrası. — 13.45 Ankara: Adalılar (PL). — 14.40 İstanbul (Pl ). — 18.00 İstanbul (PL). — 18.30 Londra: Geraldo orkestrası. — 22.15 Ankara:
Dans müziği (PL). — 22.20 İstanbul (PL)/
HUSUSÎ PROGRAMLAR:
Konuşmalar:
Saat 14.30 İstanbul: Ev kadını saati: “ÜtÜ ve kadife temizliği.,, konuşan: Münire Zebunoğlu. —
18.30 İstanbul: Kızılay Hemşireler Orkulıınun 25 İnci yıldönümü münasebetiyle konuşma. — 22.00 Ankara (B. M. M. saati).
MÜZİK:
Saât 7.15 Londra: Dinleyici İstekleri. — 11.00 Londra: Dinleyici lateklarl. — 20.30 İstanbul: Müzik bilmeceleri.
TEMSİL;
Saat: 16.15 Londra: — 21.00 Ankara.
TÜRKÇE HABERLER:
Ankara vo İMıınvul: Saat: 7.15 13.00; 19.00; 22 15
13.30 Ankara: Öğle gazetesi.
20.15 Ankara: Radyo gazetesi. "Amerikanın Seal”: Saat 19.15 (13. 10 vc 19 metre)
Londra: Radyosu: Saat: 7.15; 18.45; vc 23.00 (19 91. 24.92, 31.32 vo 49.49 metre)
001, Londra, Gandcr, New-Yorka.
GELECEK OLAN YAPIKLAR
16. — Anafarta, İneboludan.
18. — Antalya Çanakkoledcn. GİDECEK OLAN YAPIKLAR 9.— Sus. Mudanyaya.
17. — Bakır. İRkcndcruna.
19. — Seyyar, Karabigaya.
GELECEK OLAN EKSPRESLER
8.30 Ankaradaıı.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER 18.10 Ankarnva.
ECZANELER
UÇAK - TREN - VAPUR
DİKKAT: Hııva muhalefetiyle
seferlerde değinildik olabilir.
GELECEK OLAN UÇAKLAR 12.50 D.H.Y. t Türk) Ankaradan. İL— T.H.K. (Türk) îzınlrdon. 15.10 L.A 1. (İtalya) Roma, Atl-nadan.
15.40 C.Y. (Kıbrıs) Lefkoşe, A-tlnadan.
16.20 D.H.Y. (Türk) İskenderun, Adana, Malatya, D. Bakır, Elazığ, Ankaradan.
10.30 P.A.A, (Amerikan) Hong-Kong. Bangkok, Kalküta, Delhi, Karaşl, Basra, Şaman n.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR 9.— D.H.YT (Türk) Ankara, A-dunava.
13 50 D.H Y. (Türk) îzmlrc.
14 30 D H.Y. (Türk) Ankaraya. 22.— P.A.A. (Amerikan) Brük-
Eminönü:
Salâhaddin (Çarşıkapı) Boyazıt İstanbul. Eminönü.
H. Hulûs!. Küçükpazar Abdülkudlr. Alemdar.
Eyüp:
Ayvansa ray şifa
Beşiktaş:
Nail Hallt. Köylçl
Beyoğlu:
Atatkovlç. îstiklAl C. 402
Galatasaray. îstiklâl C, 211
Ertuğrul, Firıızağa 27
Ismot, Cumhuriyet C. 149
Kara köy. Karaköy C. 5
Maçka, Maçka C. 67
Feriköy, Ergenekon C. 7G Haaköy, HnalcÖy
Merkez. Kasımpaşa.
Fut Ih:
Muharrem Tanır. Şehzade M. Salâhaddin. Aksaray
Emin Rıdvan. Samatva
Haseki, Şehremini
M.F. Bayer, Karagümrük Haylin, Fener
(nküdur:
Çamhyurt
Kadıköy:
Sıhhat - Kızıltoprak - Göztepe -Bostancı.
Hey brllnıta:
Heyhellada.
BüytİkiKİıı:
Merkez
ANKARA
Ege (14083)
Yenişehir (21863». Ulus.
İZMİR
Çankaya, Alsancak. şifa, Kemer<ı. Karataş, Yalılar.
Tilkilik, Baümahana.
Yeni, Eşref paşa*
>oldnn sağa î
I — lstanbulun bir sayfiye yeri
8 — Eski devrin imtiyazlı sınıfla*
rından
9 — Bir cetvel
11 — Bir çeşit sopa
12 — Bir harfin okunuşu
13 — Bir coğrafya terimi
15 — Almanyada bir şehir
16 — Afrikadn bir körfez
17 — Bir ağarlık ölçüsü
18 — Slbiryada btr nehir
20 — Bir adet
31 — Bir soru edatı
22 — Ecdat
21 — Bir seyyare
25 — Nakil vasıtası
27 — Hlndistanda bir şehir
Yukardan aşağıya :.
1 — Cenubi Amerikanın en ce-
nubu
2 — İşaret edatı
3 — Mükemmel
4 — Arnavut yemini
5 — Kör
6 — Nida
7 — Önem
10 — Bir kadın sanatkâr
12 — Otomobil parçalarından biri
14 — Birdenbire
15 — laviçrenln bir eyâleti
19 — Amerika Birleşik devletlerin-
den biri
22 — Fasıla
23 — Bir clna kumuş
25 — Bir renk
26 — Su
DÜNKÜ BULMACANIN HALLÎ 1
1 — Kadıköy
2 — Karaköy
3 — Karakol
I — Karamel
5 — Keramet
6 — Selâmet
7 — Sefaret
8 — Beşaret
9 — Benarcs
Sayfa ®
TÜRKİYE İŞ BANKASI
Önümüzdeki Çekilişler :
DİKKAT!
4
en
Fena
S K 0 “ îJ
---e kOİAJ ^obollı.
yolcuyu
.t:-.-»’-'
sistem. .
. Her
ve
iken
bCnX’%^(» ger*
iler» o'f y sog'arn
ıen»e
A
om'-4’'1”4'
ve
4 silindir,
6.-°
■“*>'«"
lo
BilhaSS
«eMvld e«" .
sorunuz•
ç. -
ıçsbr^
kU*' 3" a° o\dUBunU
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sanda yazı İşlerini fiilen idare eden : SACİT ÖGET
Basıldı&ı yer:
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ştRKETİ MATBAASI
ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki iktisadi, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
Skoda O
4 KAPILI SEDAN '

Tasarruf Hesapları 1950 ikramiyelerinden faydalanınız!
6 ÇEKİLİŞ 6 EV 6 DÜKKÂN
ve çeşitli para ikramiyeleri...
21 Nisan (Çocuk hesapları için), 1 Haziran,
25 Ağustos, 31 Ekim, 29 Aralık.
1 Haziran çekilişinde büyük ikramiyeler :
Büyükada’da Köşk, Ankara’da Dükkân
EV ve DÜKKftNLAR’m intikal ve Veraset Vergileri Bankamız tarafından ödenmektedir.
Teessürle bayılanlara, Çarpıntıya, Sinir bukranlarına NEVROl CEMAL 20 DAMLASI DERHAL FERAHLANDIRIR. EVLERİNİZDE MUTLAKA BULUNDURUNUZ
doU
3. -
AA
sodan
5.-^


ima' tarzı
nTO^°

üUer
ve *e

. Yıkanır.
leke
öş4hA os ■
' ö U» • **“w"
•sU\Vo«
140
ed'”r ’
TEDİYATTA KOLAYLIK
Yeni partimiz gelmiştir
•I

y0ybd'r*
yOnordo
. orobOY’
ok
asile araba
selece
beden n®
4 lOman.
diinyaco
Vodo(

/eû Y^0"" e
kullanılan
ka»n
tel'I*
wome’"
meşhur

çon'O3’’


GÖZ HEKİMİ
Dr. Murad Rami AYDIN
SERBEST KALAY SATIŞI
A — Gıda maddeleri kaplarının kalaylanmasında kullanılabilir. 1/10000 nispetine kadar arseniği havi kalayın depolarımızda teslim beher kilosunun 900 (dokuz yüz» kuruştan;
B — Sanayide kullanılabilecek 5/10000 arseniği havi kalayın depolarımızda teslim, beher kilosunun da 870 kuruştan bugünden itibaren satışa arzedildiği ilân olunur. (2341)
Ticaret Ofisi

2? Çubat 1950
üniversiteliler Havacılık Derneğinin
HAVACILAR ÇAYI
4 mart 1950 cumartesi günü aaat 15 ile 19.30 arası Park otel pavyonunda
Üyeler ve dâvetlıleri davetiyeleri aynı yün Parkotelden temin edebilirler.
W
V
■ ıifiıı^( Jtwnmiiii.il—ııınıriffi
SKODA
ekono^‘-
32 beyg,r
bas*'


iaraan

İstanbul icra Yargıçlığından : 944/5876
Beyoğlu İstiklâl cad. 392 / 394, İstanbul Tel.: 49244-49245, Telgrafı Türkmotor.
İstanbul 3 üncü İcra Dairesinin 948/2828 sayılı dosyasında alacaklı Salih Zekl’ve borçlu Nebiye ve Ali Gülerin borcundan dolayı Taksim Kocatepe caddesi No. 52 do mukim 3 üncü şahıs Sabahattin Hızlangil aralarındaki İcra takibatı sonunda 3 üncü şahsın feshi ihale talebi reddedilmesi üzerine kanuni alire İçinde vâki temyiz üzerine Yargıtayca onanmış olup sözü geçen Yargıtay il A m sureti muhatabına her ne kadar tebliğe verilmiş ise de vazıh adreste bulunamadığından bu defa hakkında bir ay müddetle llânen tebligat icrasına karar verilmiştir. Muhatabının işbu müddet zarfında İstanbul İcra Yargıçlığı kalemine müracaatla Yargıtay kararını tebellüğ etmediği takdirde hükmünün kesiniemiş sayılacağı ilân olunur.

25 yıldan beri muvaffakiyetle imal edilmekte olan
Çok sağlam, işletme ekonomisine çok uygun, ağırlık itibariyle hafil ve teçhizat bakımından da mükemmeldir.
k
Dizel ve benzin otobüsleri
karoserini göstermektedir.
Beyoğlu Parınakkapı, İmam sokağı No. 2 Tel: 41553 A
Resimde görülen otobüs, 33 oturma ve 17 ayakta durma yeri olan ve Krupp şasisi üzerine kurulmuş çelik bir
UERDINGER



Düsseldorf ve Uerdingen’deki fabrikalarımızda:
(her türlü şasiler için) Henschel şasilerine mahsus otobüsler, her nevi otobüs ve remork imal edilmektedir.


INAGGONFABRIK UERDINGEN A. G
KREFELD
UERDINGEN
ile beraber çalışmaktadır
TÜRKİYE MÜ MESSİ Ll :
Taylan - Efkar, İstanbul • Galata, Tabir Han 31 33

Comments (0)