23 Ekim 1950 — Pazartesi
SİYASİ İKTİSADÎ, MÜSTAKİL
Yıl 1—Sayı 327—10 kuru;
Yeni İstanbul'un
KUPONU
TAHSİL KUPONU
Tesis eden: Hablb Edlb . TÖREHAN
Abone: Türkiye İçin seneliği 82, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler İki misildir.
İlânlar t 6 ncı sayfada santimetresi
2 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8. Telefon : 44756-4-1757 Santral
Posta Kutusu: 447 - İstanbul. Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul.
Amerikan kalkınması
DEMOKRASİ âlemi, son günlerde, Amerikan politikasındaki kati ne-ticcll kalkınma alâmetlerini büyük bir İnşirahla takip etmektedir. Daha bir kaç hafta önce, milletler ve hükümetler, şaşkınlık, emniyetsizlik. ıstırap. hattâ korku İçinde İdiler. Komünist emperyalizminin cehennemi tazyiki karşısında hür milletler kendilerini yapayalnız, yeni felâketlere, yeni ıstıraplara mahkûm hissediyorlardı. Niçin? Açık konuşmak icap ederse. Amerikalılara İtimat etmedikleri İçin!... Vakaa, Amerikanın İmkân ve kabiliyetlerinden ve bilhassa hayrete şayan aksülanıcl hassasından kimse şüphe etmiyordu. Fakat hıı muazzam kudretin, demokratik parlâmentariz-mln ifrat diyebileceğimiz betaatı yüzünden felce uğramasından veya hiç olmazsa geç faaliyete geçeceğinden ve binnetice kötü kullanılacağından endişe ediliyordu. İzah edelim:
Milletlerarası politikayı takip edenler. son iki yıldan heri. Amerikan İç politikasının şaşkınlıklarını ve buhranlarını endişe İle karşılamışlardır. Sovyetlerin İhanet ve teşviklerinden ders alan Washlngton Hükümeti, dünya politikasında, çok şümullü bir plânı büyük bir azimle tatbike girişmişti. Bu plân gereğince, herşeyden önce, mazinin hataları, mümkün mertebe tamir edilecek, siyasi sahada Sovyetler Birliğinin ele geçirdiği teşebbüs tekrar geri alınacak ve nihayet, demokratik milletlerin, soğuk harbin ilk safhasında. Kremlin tarafından bozulan müşterek cepheleri. Amerikanın rehberi iğinde yeniden tesis edilecekti. Halbuki*, bu plânı tahakkuk edecek olan Amerikan şahsiyetleri. meselâ Acheson, hattâ Tru-man, Amerikan umumî efkârında ekseriya büyük nüfuz sahibi olan bazı politikacıların ve gazetecilerin şiddetli hücum ve tenkidlerlne maruz kalıyorlardı. Daha da kötüsü, bizzat Amerikan Parlâmentosunun, hür ailemin akıbetini tâyin edecek bu plâna muhalefet etmeye mütemayil olduğu görülüyordu. Bir taraftan Truman’ın. demokratik milletleri yeniden kalkındırmak İçin istediği krediler mütemadiyen kısıntıya uğrarken, öte taraftan. Acheson ve en mühim mesai arkadaşları. komünistlik *e hiyanetle İtham ediliyordu. Bilhassa bu hücumların başlıca gayesi, gittikçe yaklaşan seçimlerin tesiriyle zaten galeyan eden Amerikan umumî efkârını tamamen karıştırmaktı. Bütün hu emareler. kaderlerini Amerikaya bağlamış olan hür milletlerce zaten çok nazik bir hale gelmiş olan dünya muvazenesini tamamen bozabilecek bir buhranın öncüleri telâkki ediliyordu.
Amerikan Hükümetinin resmen veya bilvasıta giriştiği taahhütlerle, devletin askerî hazırlıkları arasındaki nispetsizlik de hür milletlerin endişelerini arttırıyor da. Atlantik Paktı İmzalanmıştı. NVashlng-ton, pakta dahil olmayan devletlere de askerî yardımda bulunmayı kabul etmişti. Avrupanın, muhtemel bir Rus taarruzuna karşı müdafaası meselesi. ön plâna geçmişti. Halbuki aynı zamanda Amerikan Savunma Bakanlı#!, orduyu terhis ederek kadro haline indiriyor, muharebe gemilerini, tanktan ve bombardıman uçaklarım "naftalinleyip” kaldırıyor ve denizcilerle havacılar, müstakbel harbin za-nıretleri hakkında lüzumsuz münakaşalarla vakit geçiriyorlardı. Bütün bu hâdiseler, Amerikan gazete ve mecmualarının, kızılordunun korkunç kudreti hakkında sayfalar dolusu yazılar yazdıktan bir sırada cereyan ediyordu. Avrupada veya demirperde İle doğrudan doğruya temasta bulunan memleketler Lse, bir taraftan btı kör-dövüşü endişe ile seyrederken, harp halinde imdatlarına yetişecek Amerikan tümenlerinin cılız sayısını acı acı hesap ediyorlardı. Onlara vakaa şu teselli veriliyordu:
"Canım, korkmayın! Harp patlama, son söz zaten Amerikan ordusunda kalacak ve siz de, geçen sefer olduğu gibi kurtarılacaksınız!,, Halbuki kurtarılacak olanlar şöyle cevap veriyorlardı:
"Memleket mezarlstan olduktan jonra. kurtarılmak neye yarar kl!„
Kabul etmek lâzımdır kİ, bazı çok mühim Amerikan şahsiyetlerinin şahsi gayret ve heyecanlı beyanatı, »talin tanklarının doğrudan doğruya tehdidi altında bulunan memleketlerin yüreğine su serpmekten uzaktı. Kimisi, Rusyaya karşı hemen önleyici bir harbe girişmeyi teklif ediyor, kimisi, Sovyetlerin hayati merkezlerine atom yağdırılmasını istiyor ve bazı meşhur, fakat sabırsız askeri şefler. Tnımanı, Asyada ve.va başka .yerlerde, Kremllnln şiddetli mukabelesini davet edecek harekâta girişmek üzere tazyik ediyorlardı. Bunları müşahede ederken. Amerikanın, kurulması için bu derece gayret sarfettlği Birleşmiş Milletler teşkilâtının gaye ve mekanizmasını unutarak tek başına siyasi ve askeri hareketlere girişmek istediği zehabı uyanıyordu. Bu manzara karşısında, Avrupada, tarafsızlığı teşvik eden bazı temayüllerin doğmasını tabii karşılamak icap etmez mİ?
Çok şükür kİ, bugün artık, bütün ı bu şüphe ve tereddütleri geride kaldı. | Kore harbi başlar başlamaz Amerikan kalkınması da hıza gelmiş ve bütün sahalara sirayet etmiştir. Başkan Tınmanın, San Franclsco'daki son nutku ile de kuvvetlenen otoritesi artık münakaşa edilmemektedir. Amerikan ordusu yeniden doğmaktadır ve Mac Arthıır. bu ordunun, tecrübeli komutanlar elinde, nasıl Öldürücü bir silâh olabileceğin! Kerede bilfiil göstermiştir. General Marslıall, "1" sayılı plflnlyle iktisaden kalkın-dırlığı milletleri askeri bakımdan emniyete alacak "2" sayılı plârpru hazırlamaktadır.
Achesön'un, kuvvetli olduğu kadar kıvrak politikası, muvaffakiyetle gelişiyor. Ve nihayet, hakiki sulha susamış milletler, İstikbale daha emniyetle bakabiliyorlar.
Amerika İçin, bu uyanış hakikaten pahalıya mal oldu. Maamaflh Wa-Bİıington'un. cihanı umumî felâketten kurtaracak kalkınma handesine ne derece sıkı sarıldığına bakılırsa, A-merlkarı evlâtlarının, karılarını beyhude akıtmadıklarına kanaat getirmek İcap eder.
Selim Sabit
Fransız kuvvetleri yeni
mevzilerine çekiliyor
İmparator Bao-Day : "Komünistleri kendi kuvvetlerimizle memleketten atacağız,, diyor
Vietnam’da bulunan Fransız Devlet Bakanı, komünistlerin devam eden ilerlemelerine rağmen Fransız askerlerinin yüksek maneviyata sahip olduklarını söylüyor
Saygon, 22 (YÎRS) — Hııdut bölgesindeki son karakolu da tahliye e-den Fransız kuvvetleri Hanoy’ıın 28 mil kuzey batısında bir hatta tutunacaklardır. Bu karar, yetkili Fransız komutanlarının cepheyi tetkik etmeleri üzerine verilmiştir. Fransız-lar bu cephede tutundukları takdirde, güneydeki zengin pirinç tarlaları kızılların eline geçmekten kurtarılmış olacaktır. Bugün bir müddet evvel terkedilmiş otan Thatke hudut karakolundan geri çekilirken çember içine düşen Fransız kuvvetleri uçaklar vasıtasiyle kurtarılmışlardır.
Bugün, memleketinde bulunmakta otan Bao-Day, düşmanın kurulacak muntazam Vietnam orduslyle memleketten atılacağını ileri sürmüş ve yapılmakta otan Amerikan yardımiy-
Fransız
Kabinesi
tehlikede
Almanyanın silâhlanması meselesi kabinedeki tesanüdü sarstı
Paris 22 (YİRS) — Almanya-nm si UUı tandırı Lalası
Fransız Kabinesin: tehlikeli duruma düşüreceği tahmin edilmektedir. Bugün Başbakan Ple-ven, Dışişleri Bakanı Schuman, Savunma Bakanı Moch vş Adalet Bakanı Rene Mayer toplanarak pazartesi günkü kabine toplantısında takip edecekleri al-yaseti kararloştırmışlardır. Buradaki yetkili çevreler, mesele sah günü Milli Meclise geldiği vakit, Kablnpnln düşmesinin mümkün olduğunu belirtmektedirler.
*
Paris 22 A A. (Reuter) — Milletlerarası Sosyalist Konferansının bugünkü toplantısında demeçte bulunan Fransız Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Guy Mollet, partisinin Almanvanın silahlandırılmasına muhalefet ettiğini bir kere daha kaydetmiştir.
Almanyanın yeniden silahlandırılmasına bizzat konferansa katılan Alman delegelerinin muhalefet ettiklerini söyhyen Guy Mollet “Bizzat Alman delegeleri kuvvetlenen bir Almanyanın tecavüz arzularının da kuvvetleneceğin! ve kaybedilen toprakları tekrar elde etmek isteyeceğini, bunun ise bir dünya harbine sebebiyet vereceğini söylemişlerdir." demiştir.
Guy Mollet sözlerino ilâve etmiştir:
"Almanyanın Avrupa masına İştirakini ancak rupa ordusu kurulması kabul edebiliriz. Fakat ordusunu kurmağa teşebbüs etmeden Avrupa Birliğini mutlaka tahakkuk ettirmek gerektir."
De Gaıılle İşbirliği İstiyor
Paris 22 A A. (AFP) — Kışlık Spor Sarayında Fransız Halk Topluluğu Partisi mensuplan ö-nünde konuşan General De Gaullo demiştir kİ:
Anavatanın,Fransız Afrikalının ve Çin Hindinin müdafaası için İşbirliği talep ediyoruz. Fakat bunu yapmakla imtisal edilmek arzusunda değiliz.
Bu da savunma sistemimizi bizzat kurmamızı âmirdir. Mamafih bu Bİstemi cömert vericilerimizin emrine tâbi kılmadan bize yapılabilecek yardımları da buna dahil edebiliriz.
şunlan
flavun-blr Av-şartiyle Avrupa
Sayım, yurdun her tarafında intizam içinde cereyan etti
Sayımın bir an evvel çalışanlara biiyük
bitmesi için halk suhulet gösterdi
Istanbuhın en kalabalık yerlerinden birini teşkil eden Köprünün Karaköy tarafı, günün hiçbir saatinde bu derece tenha sessiz olmamıştı
Saygon, 22 A.A. (AFP) — Devlet Bakanı Jean Letourneau, General Juln ve Yüksek Komiser Lion Plgnon kuzey Vietnam’da yaptıkları teftişten Saygon’a dönmüşlerdir.
Bekarlar” Hanında bir bayan sayım memuru
le bunun yakın bir tarihte tahakkuk edeceğini bildirmiştir.
Buradaki Fransız askeri makamları, Hindiçinide komünist Çin birliklerinin çarpışıp çarpışmadıkları hususunda bir şey Söyllyemlyeceklerinl açıklamıştır.
Kuzey Vietnamı ziyaretinde edindiği intibaı soran gazetecilere Letoıır-neaıı “Kuvvetlerin mükemmel bir maneviyata malik olduklarını ve kendileriyle iftihar edilebileceğini., söylemekle İktifa etmiştir.
Çinhindi. 22 (AP) — Langson’un Fransız orduları tarafından boşaltılması muvaffakiyetle neticelenmiştir. Fransız askerleri uzun bir yürüyüşten sonra cumartesi günü öğleden sonra H (indiye varmışlardır.
200-300 kişilik İlk kafile Langson İle Handı arasındaki dağlar ve vadilerden 35 mil yürümüşlerdir. Daha sonra Handlden gönderilen arabalar askerleri 70 mil ötedeki şehre taşımıştır. Askerler yolculuğun İlk devrelerinde ufak çete harpleri yapmak mecburiyetinde kaldıklarını söylemişlerdir.
Çinhlndİ, 22 (AP) — Fransız birliklerinin Langsonu terketmelerlnden beri Çinhindlndeki Fransız cqphesl zengin Tonkin deltasından Hanginin takriben İki mil *kuzeyindeki arızalı dağlara kadar uzanmaktadır.
Sayma işi Istanbulda 17,55 te bitti. Şehir sayılırken 16 doğum ve 9 ölüm vakası kaydedildi. 65 kişi cezalandı Reisi Fahreddln
Birleşmiş Milletler kuvvetleri Mançuryaya 75 km. yaklaştı
Dün alınmış olan esirlerle ele geçen komünistlerin sayısı 100 bini buldu
Tokyo, 22 (YİRS) — Pyongyang’ın kuzeyine indirilmiş otan Amerikan paraşütçüleriyle diğer müttefik kuvvetleri bugün birleşmiş ve Pyong-yang^ın limanı olan Şlmnampo’yu İşgal etmişlerdir. Muhtelif kollar halinde Mançıırya hududuna doğru iler-
Bulgarlar, bize bir nota daha verdiler
Hududun kapanması üzerine, Türkiyede kalan 131 yük vagonu derhal isteniyor
Ankara, 22 A.A. (Bosm-Yayın) — Sofya Radyosunun bu sabahki neşriyatında bildirdiğine göre, Bulgar Dışişleri Bakan Yardımcısı Jivkof Sofyadnkl Türk maslahatgüzarına yeni bir nota tevdi etmiştir.
Bu notada “Türk Hükümetinin keyfi bir kararla hududu kapaması üze» rine Türkiyede 131 açık Bulgar yük vagonu kalmış olduğu,, bildirilmekte ve "Bunların İade edilmemesinin Bul-garlstanın iktisadi bünyesinde birtn kim zararlara sebebiyet verdiği,, kay dedllmektedlr.
Bulgar notası, "Türk Hükümetinin bu vagonları iade etmemesinin devlet-
leraran hukuk kaidelerine aykırı duğıına" işaretle bu vaziyeti protesto etmekte, vagonların derhal ladesini İstemekte ve ayrıca zarar ve ziyan da talep etmektedir.
Bahkeslrde Göçmenlere Yıırdıııı Derneği kuruldu
Balıkesir, 22 (A.A.) — Bulgarta-tandan Bahkesire gelecek göçmenlere yardım makaadiyle şehrimizde bir lernek kurulmuştur. Muhtelif kolla-a ayrılan bu yardım derneği hemen faaliyete geçerek göçmenleri yatıracak ve iaşe edecek yerleri teablt etmiştir. Ayrıca para ve eşya yardımları da yapılacaktır.
ol-
llyen müttefik kuvvetleri bugün duda 73 kilometre mesafeye kadar gelmişlerdir. Bu cephede çarpışan İngiliz birlikleri, Pyongyung’ın 19 mil kuzey batısındaki Yongju’yu işgal etmişlerdir.
Bu cephedeki Güney Kore kuvvetleri ise bugün Kuzey Korelilerin yeni başşehirleri Huyşon’a 34 mil mesafeye kadar ilerlemişlerdir. Böyloce Güney Kore kuvvetleri Pyongyan'ın 50 mil kuzeyinde bulunmaktadırlar.
Korede müttefikler bugün 13.000 esir almışlardır, böylece müttefiklere esir olmuş otan Kuzeylilerin sayısı 100.000 kişiyi bulmuştur.
Tokyo 22 A.A. (A.F.P.) — Hava kuvvetleri genel karargâhından açıklandığına göre. Kuzey Kore kesimi üzerinde uçan Amerikan uçakları dün 300 esir almış ve 4 kamyon ele geçirmişlerdir.
Uçaklar derhal muazzam hoparlörlerle mücehhez otan diğer bir uçağı çağırmışlar, onun gelişine intizaren 8 kamyon tahrip etmişlerdir. Bu esnada gelen hoparlör uçağında bulunan Güney Koreli pilot, Kuzey Korelilere kamyonlarla birlikte güneye dönmek emrini vermiştir. Bu emre itaat eden Kuzey Koreliler diğer kamufle edilmiş iki kamyonun da İlâve edildiği iki kamyonla beraber teslim’ olmak üzere Sukchon istikametinde hareket etmişlerdir
hu-
Şehrimizde nüfus sayımı dün büyük bir intizamla yapılmıştır. Sayıma Yalova, Bakırköy, Eyüp, Eminönün-de 7.30 da, diğer ilçelerde 8 de başlamıştır.
Vali ve Belediye
Kerim Gökay, Emniyet Müdürü, İstanbul Komutanı sabahın erken saatlerinden itibaren sayım bitinceye kadar m intak ala tındaki muhtelif böl. geleri gezerek vaziyeti tetkik etmişlerdir. Zühtil Çubukçuoglunun Başkanlığındaki 11 Seçim Kurulu, ilçe ve bucak merkezlerindeki mıntaka seçim kurulları bu müddet zarfında bütün şehirdeki sayımın seyrini takip etmişler, denetleme memurları 200 e yakın taksi İle şehrin muhtelif mın-tnkalarında sıkışık durumda kalan sayım memurlarına yardımcı,, kayıt defteri yetiştirmişlerdir. Sayım saat 17,55 te ikmal edilmiştir. Bu müddet zarfında şehrimizde 9 ölüm, 16 doğum vakası olmuştur. İzinli olmadıkları halde sokağa çıkan 65 kişi cezalandırılmıştır.
Sayım neticeleri İki güne kadar belli olacaktır.
Valinin beyanatı
Vali ve Belediye Reisi Doktor Fahreddln Kerim Gökay, sayını bittikten sonra Vilâyette kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza şunlan söylemiştir:
"— Demokrasi rejiminde milletin kendi yüksek iradesi ile kendi hürriyetini tahdit ederek yurd ve memleket menfaatini her şeyin fevkinde tutarak yaptığı Cumhuriyet Devrindeki nüfus sayımlarının beşincisini de bugün şehrimizde başarı ile şu dakikada sona erdirmiş bulunuyoruz.
îlk defa saat 16.25 te Adalar halkının serbestçe sokağa çıkabileceğim kaymakama bildirdim. İstanbul halkının saat 17,55 te Yangın Kulesindeki İtfaiye Komutanı vasıtasiyle çıkma serbestîsini ilân ettik. Bu hususta kullandığım parola, benim için çok uğurlu olan Eskişehir idadisindeki numaramdı. Sayım günü vali muavinleri, kaymakamlar, bucak müdürleri, emniyet müdürü ve arkadaşları ile emniyet ve Jandarma teşkilâtı ve askeri komutam ile yardımcı-lan, il sayım komitesi ve sayımda çalışan bütün memurlar sabahın saat 6.30 undan itibaren vazifeleri başında bulundular. Vazifelilerin ve hem-şerilerimizln sayımın muntazam işlemesi ve erken saatlerde bitmesi için gösterdikleri gayreti takdir ve sitayişle yâdederim. Sağlık ekipleri muntazam bir şeklide vazifelerini dakikası dakikasına yapmışlardır. Sayın basın mensuplarının çalışmalarımızı kolaylaştırma yolunda gösterdikleri müzaherete teşekkürü vazife bilirim Bu sayım da yurdumuz İçin hayırlı olsun.,,
Ankara. 22 (Hususi) — Bütün yurtta 1050 genel nüfus sayımına bu
sabah saat 7.30 da başlanmıştır. An-karaya gelen haberlere göre sayım her tarafta tam bir İntizam ve sükûnet İçinde yapılmıştır. Ank arada sayım saat 16.30 da sona ve 10 doğum vakası
ermiş. 15 ölüm olmuştur.
İstatistik Genel Müdürünün beyanatı
Ankara, 22 (ANKA) — Bugün An. karada genel sayım saat 16.30 da sona ermiştir. Merkez ilçesindeki nüfus sayımı biter bitmez kendisi ile görüştüğümüz İstatistik Genel Müdürü Bilkur, Ankara Ajansının bir muhabirine aşağıdaki beyanatı vermiştir:
“Sayım tam istediğimiz gibi geçmiştir. Türkiyede nüfus sayımını ilk bitiren şehir Sivas olmuştur. Saat 14 te Sivastan telefonla sayımın bittiği bildirilmiştir. Bütün Türklyedekl ge-nel sayım neticeleri en geç bu hafta içinde belli olacaktır. Ankarada halkın sayım işine gösterdiği ciddi ilgi bizi candan memnun etmiştir. Unutulmuş mahalleler, apartmanlar teker teker telefon ederek vaziyeti anlatmakta ve derhal gönderdiğimiz mo-murlar buraların da sayımını tamam, tamahtadırlar. Ankarada sayımların neticesinin yarın belli olacağını tahmin etmekteyiz. 15-20 şehrin de nüfusu bir İki gün içinde belli olacaktır. Herhangi bLr yerden büyük bir yanlışlık olduğuna dair hiçbir haber gelmemiştir.,,
Amerikan sigarası İçenler takip ediliyor (Gazeteler)
İngiliz Kültür Heyetin n
»4
Sigaranın dumanı.
önümüzdeki hafta Ankarada. İngiliz Kültür Heyetinin kuruluşunun onuncu yıldönümü kutlanacaktır. Bu münasebetle yapılacak törende bulunmak üzere, Kültür Heyetinin genel Başkanı General Bir Ronuld Adam ve heyetin Türkiye bürosunun mücsslsi ve ilk müdürü Michael Grant dün uçakla şehrimize gelmişler ve akşam ekspresi İle Ankarayn hareket etmişlerdir.
Hava meydanında kendisi ile konuşan gazetecilerin, Kültür Heyetinin nıemteketiîrılzdı kl faaliyetine dair sordukları suali Slr Ronald Adam şu şekilde cevaplandırmıştır: önümüzdeki yıllarda faaliyetimize eskisi gibi devam edeceğiz. Kültür Heyetinin davetlisi olarak birçok İngiliz şahsiyeti Türklyeyi ve Türk-ler de tngiltereyl ziyaret edecektir. Hoca mübadelesi meselesinde de duruyoruz. Mayısta înglltorodc başlı-•ak olan büyük festivaller İçin memleketinizden bir heyet davet edeceğiz.
Türklyedekl 10 yıllık faaliyetimiz neticesinde birçok Ingiliz Türklyeyi, birçok Türk de tngiltereyl tanımış oldu. îngllterede bugün aşağı yukarı her Üniversitede Türklyeyi bilen bir profesör vardır.
Memleketinizdeki İngilizce tedrisat programınız da çok büyük alâka uyandırmış ve faydalı neticeler vor-mlştlr."

duktur yarlıı İmanı!
Savfa 2
" E N f İSTANBUL
23 Ekim 1950
TETKİKLER
Millet halinde
çalışıyor
TARLADA çiftçi, fabrikada İşçi, dairede memur, evlerimizde kadınları* mız ve nihayet, çalışma hayatının bütün safhalarında kendi çaplarında bir rol oynıyun bütün millet çalışıyor, kendilerine düşen vazifeleri yapıyorlar mı? Evvelâ nüfusumuzun % X0 ini teşkil eden köylü sınıfındım bavlıyalım:
Bugün Anadolunun her köy ve kasa banında, hor ferdin kolaylıkla ırö-rebllecejrl bir hakikat vardır: Erkeğin derebeyliği, kadının köleliği; burada kadın, evinde yalnız çocuğuna bakan veya zaman buldukça kocasına yardım eden bir varlık değildir. O geleneklerin kurbanı, erkeğin bir karo sapan gibi vasıtanı ve nihayet tabiatın bütün meşakkatlerini kendinde toplı-yan bahtsız, bununla beraber vefakâr bir ana, bulunmaz canlı bir İstihsal unsurudur,
öyle bir istihsal unsuru kİ, evinde ana, erkeğine köle, toprağına ırgat o lan bir İstihsal unsuru... öyle diyarlar gördüm ki çeşmesinde kadınlar su doldurur, tarlasında kadınlar çalışır, dövenini kadınlar döver, harmanını kadınlar kaldırır, hayvanlarını kadınlar sular ve yemler. Erkekler ise ka1'-ve, köy odalarında zaman Öldürmekle meşguldür.
Bununla beraber, kadınlarlyle beraber erkeklerinin de çalıştığı köyler gördüm ve yine bu köylerde kadının kara bahtını değiştiren hiç bir emareye rastlamadım. Senenin altı ayında çalışan köylülerimiz ekinini am-borina, tütününü satışa, üzümünü tacire, pancarını fabrikaya verdikten sonra, altı ay, bahara kadar, evinde oturmaktadır. Ve yine köylülerimiz, maalesef no tablnten servetlerinden tam mânaslyle istifade ediyor, ne de kendi enerjisini tamamiyle verimli İstihsale hasrediyor. Gerçi İstihsal vasıtaları asırların değiştiremediği kara sapandır. Topraklarında zlraatln verimli usulleri tatbik edilmiyor, fakat bütün bu şartlar içinde dahi bizatihi kendisinin çalışmadığını ve çalışsa dahi senenin altı ayında faaliyet gösterip diğer altı ayında gayri faal olduğu da bir hakikattir. Bir köy maarif programımız, bir köy yol ve yapı plânımız, bir köy ziraat sistemimiz olmadığı da Aşikârdır. Bu yüzden köylümüzü gerçi muaheze etmemiz doğru değildir. Fakat bütün bunlara rağmen, ellerindeki kara sapan ve mevcut babadan kalma ziraat usulleriyle dahi kimisinin yalnız karısı ve çocuğunu çalıştırdığı, kendisinin kahvede oturduğu, kimisinin de gelinini ve torununu çalıştırarak kendisinin seyirci kaldığı görülmemiş realitelerden değildir.
Bütün bu şartlar altında, nüfusumuzu teşkil eden % 80 köylümüzden, % 20 sİ hakiki mânada istihsal hayatına İştirak etmiyor demektir, istihsal bayatı İçersine girenler İse, sonenin altı ayında faaliyette olduklarına göre, bugünkü istihsal azlığının hikmeti de kendiliğinden izah edilmiş oluyor. Netice olarak % 80 köylümüzün bir senede İstihsale sarfettiği e-nerji, çalışılmıyan ayları vasati olarak. Türkiyenln her yerinde dört ay olarak nazarı itibara aldığımız takdirde, umumi köylü enerjisinin ancak ef* 40 inin istihsal sahAsına intikal ettiğini kuvvetle iddia edebiliriz.
Passlf bir vaziyette olan insan etmeğinden azamî İstifade edilemediği takdirde de bu durum asırlarca devam ettiği gibi yine de yıllarca devam edegidecektir. Bunun için artık gözlerimizi şehirlerden ziyade köylerimize çevirmek mecburiyetindeyiz. Bir köy ziraat sistemi, bir eğitim, yol plânı ve nihayet köylüyü İçinde hayvan-larlyle birlikte yattığı gayri sıhhi, ev demeye dilim varmıyor, kulübe ve İnlerden kurtarmak için, bir köy mesken politikası ile birlikte, bir köy çalışma sisteminin tatbiki zamanının gelmiş olduğunun ve bu hususta da oldukça geç kaldığımızın bilmem farkında mıyız?
Çalışma hayatımızın diğer safhalarına geçince buralarda da durumun memnuniyet bahşedicl olmadığını e-sefle müşahede etmekteyiz. Sanayiimizin gerek işçileri ve gerekse İşverenleri zaman mefhumunun İstihsaldeki değerini tetkik ededursunlar, o bizim aleyhimizde her gün biraz daha çalışıyor. Bu gidişle de mili! verimimizi galiba hiçe İndirecek,
Bugün işverenlerimizin, İstihsal mallarının maliyet fiyatlarının yüksekliğinden daima şikâyet ettiklerini görmekte ve duymaktayız. Ancak maliyet fiyatlarının yüksek oluşlarının hakiki sebeplerini araştırmak suretiyle teşkilâtlarını rasyonallze etmeyi ve çalışma şartlarının ağırlığını tahfif
muyuz?
Yazan : Ihsan İlhan
ederek, verimli çalışma metotlarının UıJnkı cllıetiue «inen işvereıılvn.ıilziıı olmadığı da bir hakikattir. Randıman İnsan emeğine verilen değer nispetinde çoğalacağı gibi, o emekten azamî İstifade usullerinin bilinmesiyle de artar. Halbuki bugün kültürel durumu müsait işverenlerimizin ender oluşları bize, bu metodlardan faydalanabilmek İmkânlarını vermiyor. Bumı mukabil İstihsalin diğer unsuru olan c-mek sahiplerinin durumları da tetkike değer bir salın olarak karşımızda durmaktadır.
Bugün sanayiimizin esasım teşkil eden kalifiye işçimiz yok denecek kadar azdır. Pek tabiidir kİ bu şartlar altında İstihsalin verimi de az olacaktır. Fabrikalarımızda tatbik edilen 8 saatlik mesainin randımanı hakiki mânada çalışıldığı takdirde, dört beş saatlik meşinin verimine müsavi otluğunu söylersem hakikati tam mâ-naslyle İfade etmiş olurum.
Bir çalışma anlayışı, zamanı kıymetlendirme mefhumunun olmayışı yüzünden mili! emekten tam mâna-slylo istifade edemiyoruz.
Devlet teşkilâtının muhtelif kademelerinde çalışma hayatı İse diğerlerinden farksız bir durum arz etmektedir. Burada da zaman mefhumu hemen hemen nazarı Itİbura alınmamakta, normal çalışma saati günde ancak dört saati geçmemektedir. Barem denilen tembellik sisteminin husule getirdiği uyuşturucu hava, çalışan fertleri zamanla zehirlemekte, devlet mekanizmasının ağır dönen çarklarında, daimi barem ve formalitenin kokuları duyulmakta, bir kişinin yapabileceği İşi beş kişiye gördürerek pasif müstehlik bir zümrenin, hem de başkalarına tembellik aşılıyan bir zümrenin teessüsüne sebebiyet verilmektedir. Yeni Hükümetin son zamanlarda emekliye ayırdığı şahıslardaki İsabet o kadar yerinde olmuştur kİ, yıllardan beri esasen bir emekli gibi kadrolarının üstünde oturan şahıslar nihayet hak ettikleri mertebeye erişmişlerdir.
Bütün bunlardan çıkaracağımız netice, milletçe çalışmatlığımızdır. Evet biz çalışmıyoruz. Köylü yılın altı a-yında tam çalışmaz, işçi günde hakiki mânada altı saat çalışır, memur dört saat çalışır. Bu memleketi muasır devletler seviyesine kim çıkaracak. yoksa Hükümetten İhracatçıların beklediği gibi, çalışmak için prim mi bekliyoruz? Evet memleketimizde sermaye yok, yol yok. köylerimiz bakımsız, teşkilâtlarımız bozuk, fakat ne de .olsa bugün bizi yaşatan topraklarımız kâfi miktarda zengindir. Az da olsa bir sanayiimiz mevcuttur. Çalışacak İnsanımız mebzuldür. Fakat bütün bunlara rağmen kâfi miktarda çalışmıyoruz.
Biz bütün devletlerden daha fazla çalışmaya mecburuz.
Bugünkü düzensiz dünyamızda, e-fendice yaşamak, kendimizi saydırmak İçin, her gün daha fazla çalışmaya mecburuz. Çalışma şuuru her ferdin vicdanında yer etmediği takdirde bütün gayretler boşunadır. Her fert her gün biraz daha çalışarak kendine faydalı olduğu gün, milletine de faydalı olur. Milletçe kalkınmak İçin, yine milletçe çalışma seferberliğine banlamamız lâzımdır.
Mîllî Eğitim Bakanı Bugün geliyor
Milli Ejritlm Bakanı, İstanbul Üniversitesi Rektörü Ömer Celâl Sarç lle beraber bugün Ankaradan şehrimize gelecektir. Bakan, İatanbulda mili! eğitim İdleriyle uğraşacak, Üniversite ve yüksek okulları ziyaret e-decek ve Çapa öğretmen Okulunu açacaktır.
Akbankın ziynet ikramiyeleri çekileli
Akbankın ziynet ikramiyeleri evvelki gün saat 15 te tkinel Noter ve Defterdarlık mümessili huzurunda Beyazıttaki Marmara Lokalinde kalabalık bir seyirci huzurunda merasimle çekilmiştir.
Georges Carpentier bugün gidiyor
Dünya boka şampiyonu Carpen-tler ve Ispanyol, Fransız profesyonel boksörleri bu sabah şehrimizden ayrılarak memleketlerine döneceklerdir.
^ehirjçöşeşi
Sayım günü İstanbul
Dün, /âtanbui sokakları» tramvaylar, vapurlar, otobüsler, arabalar, sandallar, hulâsa kaldırımlar ve nakil vasıtaları din-lendi.
Sessiz şehir, hepimize, tam bir sükûtun sinirlerimizi nasıl yatıştırdığını da hatırlatmış oldu, fakat akşam olup da halk, sabahtan beri yasak olan sokaklara dökülünce, otomobiller ve tramvaylar yedi sekiz saatlik sükûtun acısını çıkarmak istercesine kornalarını ve damla ularını da İki misline çıkardılar. Elveda ey sessizlik, ey rahat! Eğer daha evvel ebedi sükûta kavuşmaz isek, yelecek sayım gününe kadar elveda!
Boş caddeler ne geniş görünüyordu, fakat ne do çirkin. Dükkân kepenkleri alaca renklerinin çirkinliğinin kalabalıkta önümüze bakmaktan meğer hiç de farkında değilmişiz. Evet, evet, İstanbul kapalı dükkânları vs boş sokakları ile hiç do güzel bir manzara arzetmiyor. Tabiatton alıp el sürdüğümüz her şeyi bu hale biz getirmişiz. Zararı yok gürültülü olsun fakat sokaklar, böyle güzel bir güneş altında boş olmasın. Büsbütün boş olsa, belki de Sekspirvari bir haşmet alacak. Fakat her apartmanın kapısında, kiracıları geceleri kapılarda bekletip banyo günleri suyu kapatarak hüf kümleri altında inleten kapıcılar, başörtülü hatunları ve paytak çocukları ile bu sefer de sokağa hâkim olmuşlar. Ne de olsa nüfus diyeceksiniz, öyle!
En tuhafıma giden, yaya giden bir tramvay biletçisi oldu.
Lâkin, dün, bütün tstanbu-lun hdkinıf, sessizlikten ziyade yine de radyo oldu. Sabahta/ı akşama kadar, durmamacasma neşriyat yaptı.
BİR İSTANBULLU
Prof. Besançon dün ge d
Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi Profesörlerinden ve Fransanın tanınmış dahiliye mütehassıslarından M. Justln Besançon konferanslar vermek üzere dün uçakla şehrimize gelmiştir.
Profesörü hava meydanında eski sağlık ve sosyal bakanı Nihat Reşat Belger ve Fransız külterel ataşesi M. Bergeand karşılamışlardır.
Hava meydanında kendisi Üe konuşan gazetecilere M. Besançon demiştir ki:
**— Şu anda Türk topraklarında bulunmaktan dolayı duyduğum sevincin ne kadar büyüle olduğunu İfadeden âcizim.
Türkiyeye olan dostluğum 40 sene evvel asistan İken başlamıştı. O zamanlar Parlste Sayın Nihat Reşat, Muzaffer Şevki ve Akil Muhtar lle beraber büyük Türk dostu hocamız Prof. Marcel Lnbbln’nin talebeliğini yapıyorduk. Onlarla kurmuş olduğum yakın arkadaşlık, bana Türkler hakkında iyi bir fikir vermişti. O zamandan beri Parisc gelen bütün Türk tıbbiyeclleri lle sıkı temasta bulundum. Memleketinizin tıp sahasında yapmakta olduğu büyük terakkiyi büyük bir memnunluk ve hayranlıkla müşahede etmekteyim.,,
Prof. Besançon salı günü Ankara-ya gidecek, orada 2 konferans verdikten sonra cuma günü tekrar şehrimize dönecek, Üniversitede, Gure-ba, Haseki ve Çapa kliniklerinde 4 konferans verecektir.
Aynca, malzemeler yetiştiği takdirde Istanbulda tıbbi bir sergi de açılacaktır.
Sayını nıcmıfrunun önusıra dünyaya gelen bu . a yeıipuHşur. acm.., AuVub
sırasında ulırurıibtır
Nüfus sayımı şehrimizde nasıl geçti ?
Hcrgün sabahın erken saatlerinden İtibaren muhtelif nakil vasıtalarının işlemeye başlamaslyle canlanun koca şehir dün sabah hareketsiz ve sakindi. Vapurlar işlemiyor, yollarda otomobillerin kulakları sağır eden korna sesleYİ duyulmuyor.. Tramvayların, otobüslerin gürültüsü de yok. Buna mukabil Vilâyet, İlçe ve Bucak Müdürlüklerindeki sayım dairelerinde saat 7 den İtibaren faaliyet başlamıştı. Saat 8 de bütün sayım memurları vo denetçiler vazifelerini almışlar ve mıntakalarına dağılmışlardı.
Sokakların tabelâlalarına, evlerin numaralarına . bakarak bölgelerini arayan sayım memurları. İşlerine giden vazifeli, Basın, Emniyet veya P. T.T, mensupları ve gazete müvezzl-lerinden başka yollarda kimseler yoktu.
Sayını gününü unutanlar
Evden çıkar çıkmaz bir bahriye silâhondazı beni de durdurarak hüviyetimi sordu, Basın rozetimi göstererek yoluma devam ettim. Sıroselvi-lerin köşesinde hususi bir kulübün ö-nünden bir taksiye 9 kişi binmiş aralarında bulunan tanınmış kemancı Necati Tokyayla selâmlaşıyorum.
— Dün gece kulüpte idik. Şimdi çıkıyoruz. Evlerimize gideceğiz. Fakat İzin kâğıdımız yok. Akşama kadar burada kalamayız.. Taksinin de izin kâğıdı yok? Bugün sayım olduğunu unuttuk.. Nc yapalım diye soruyor..
Kendisine Taksim Emniyet Amirliğiyle temas etmesini tavsiye ederek yoluma devam ediyorum.
Sayım başlıyor
Herkes pencerelerde... Sayım memurlarının gelmedinl bekliyor ve caddelerdeki ıssızlığı seyrediyor.. Dcv-rlyelerln arkasını dönmesini bekllye-rek komşudan komşuya geçenler, balkondan balkona muhabbet edenler., az değil... Gazete müvezzilcri hayatlarından memnun., kendilerini o kadar çok çağıran var ki hangi birine yetişeceklerini bilemiyorlar... Aralarında bayanlar da bulunan sayım memurlarının hepsi tertemiz giyinmişler... Evlerde bekleyen sayılacaklar da şöyle... Herkes memurların çok nazikâne bir lisanla sorduğu sualleri aynı şekilde ve istekle cevaplandırıyor ve erken uyandırılmış olmaktan mütevellit üzüntülerini belli etmiyorlar... Henüz uyananlar giyinlnceye kadar memurlar vakit kaybetmemek
Suyımdan İstifade edilerek dün Karaköy Köprüsünün bazı aksaıın tamir edilmiştir. Yukarıdaki resimde, Vali tamiratı teftiş ederken görülmektedir.
İçin başka bir eve veya apartman dairesine geçiyorlar.
Yaşını bilmeyenler
Şehrin muhtelif semtlerini mües-sesenin otomobiliyle geziyoruz., Ni-şantaşında Kevser Sokak 12 numaralı tahta küçük bir evde oturan Bayan Ayşenin sayım memuruna verdiği cevapları dinliyorum. Yaşını bilmeyen bu kadına nüfusunu tetkik e-den sayım memuru “72 yoşındasınız*’ deyince:
— Demek o kadar olmuşum maşallah!.. Nüfus kâğıdım ben 4 yaşında iken çıktı, o halde 76 yaşındayım..
Yanındaki evde oturan Kadri Gürsel:
— Beyim ben bir gün bile evde o-turamam. Bugün akşamı nasıl bulacağımı bilemiyorum.. Allah vere de çabuk bitse, diyor.
Sayıma yetişmek isteyen yavru
Mecidiye Köyündeki tramvay ve otobüs garajlarında bütün arabalar 5 senedir ilk defa istirahat ediyorlar... Vatmanlar ve şoförler İçeride sayım biter bitmez harekete hazır... Bir işçiyle konuşuyorum.. Hareketsiz durmaktan sıkıldığını, bu şekilde istirahat etmeyi arzu etmediğini söylüyor.
Bu sırada asfalttan geçen bir cankurtaranı takip ediyoruz.
İkinci Taşocağı Bıldırcın Sokak 113 numaranın önünde duruyor.. Doğuracak olan bir bayanı alarak Şişli Çocu^ Hastahanesine götürüyor. Beyoğlu Cankurtaran istasyonundan Muzaffer Hansoy‘dan öğrendiğime göre bu kadını bir gün evvel de has-tahaneye götürmüşler, fakat vakti gelmediğinden doktor iade etmiş,. Bu sefer müstakbel yavru anlaşılan behemehal sayıma yetişmek istiyor..
Lovent Çiftliği evlerinin önünden geriyoruz. Sanki burada sayım yok. İnşaat devam ediyor. Amelelor yollarda geziyor.. Ayasağa köyünde Muhtar İbrahim biraz müteessir., çünkü İsmet Bıyıklıyı dün gece doğurmak üzere Hastahaneye kaldırmışlar... Köyün nüfusu iki kişi eksik yazılmış bir ana bir de bebek sayıma giremiyor..
Uyuyan Haliç
Kâğıthane kahvesinde su borularını döşeyen ame’eler kâğıt oynuyor., günün en mesut insanı onlar., zaten oracıkta çadırda yatıyorlarmış., sahillerden Halice bakıyorum. Şantlye-
lorden çekiç sesleri, motor gürültüleri gelmiyor.. Ne vapur, ne de sandal.,, Sular bılo uyumuştu.
Pay Mahallindeki meskensizler
Karaağacın Pa>r mahallindeki sayım memurları -tuç tanrnin edilmediği naide. buraua 300 yersiz yur us uz çobanı kaydedebilmek içm yardımcı bordro almağa gidiyorlar. Yine Pay mahallinde yatan Rıza Diker adında işsiz güçsüz birisi sayım memurlarına 2,5 hra vermezseniz kaydolmam diyor. Tabii polis marifetiyle kaydı yapılıyor.. Bir başkası da 2 gündür ağzına birşey koymamış, ona da ekmek bulunuyor, karnı doyuruluyor.
3 lisan bilen gecekondu sakml kadın
Hemen oracıktaki numarasız tek odalı bir gecekonduda 3 lisan bilen bir genç kadın oturuyor.. Rumanyada Alman Kolejinden mezun Semiha Düzler.. Romence. Almanca ve Fran-sızcayı ana dili gibi konuşuyor.. Kızıl rejimden kaçan münevver bir Türk kadını. Biraz üzücü ve düşündürücü bir tablo karşısındayız.
4 odada yatan 28 kişi
Hasköyde sayım .memuru Raşit Dinç Cami Sokak B numarada 4 o-dada ikamet eden 23 kişi, 7/1 numarada da 8 i bir odada olmak üzere 22 kişi kaydettiğini sayım bordrosundan bize tevsik ediyor.
Sayım sırasında şehrimize gelenler
Sayım esnasında İzmlrden limanımıza gelen Tırhan vapurjyle 700, Karadonizden gelen Karadeniz vapu-rlyle 800 olmak üzere 1500 yolcu deniz yoliyle, 600 kadar yolcu tren, 65 yolcu Avrupadan gelen uçaklarla şehrimize vâsıl olmuşlardır.
Bu yolcuların kayıtlan iskele ve istasyonlarda yapılmıştır. Yolcular şehire inememişlerdir. Ancak Yeşilköy Hava Alanına gelen diplomatik pasaport hâmili yabancılar için önceden müsaade alındığından bunlar şehire inebilmelerdir.
Doğum ve ölümler
Sayım sırasında şehrimizde 16 çocuk doğmuş. 9 kişi ölmüştür. Bir çocuk düşürme vakası olmuştur.
Bundan başka cankurtaran istasyonları 40 hastayı hastahanelere kaldırmışlar.. 2 zehirlenme. 6 yarelanma-ve bir de yangın başlangıcı olmuştur,
Sayım sona eriyor
Evvelâ Adalar ve Çatalca 14,30 da, ve en geç de Kadıköy ilçesi 17,55 te bitirmiştir.
Fatihto gecekonduların sayımı biraz uzun sürmüş en fazla gecikme Eren-köyünde olmuştur.
Ortalık kararmaya, halk sabırsız* lanmaya başlamıştır.
Kapıların önünde ve biraz sokak başlarında gruplar, topun atılmasını bekliyorlar. Vali ve sayım heyeti onlara bir an evvel hürriyetlerini vermek için ilçelere talimat veriyorlar. Her taraftan birbiri arkasına tekmil haberi geliyor. Saat 17.55 te Vali bizzat 29266 numarayı çevirerek Bayezit Kulesine telefonla:
— Sayım bitti, zarfı açtınız mı?
— Açtık..
— Numaramı söyleyiniz.
— Siz söyleyin.
— 116 tamam mı?
— Tamam...
— Yangın fenerlerin! yakınız.
Toplar atılıyor ve sabahtan ben hürriyete susayan halk kalabalığı caddelerden taşıyor.
Mehmet Ataker
Sanat âleminde
Yeni Ses’te 50nci mevsim galası
Vali, galaya riyaset edecek
Yeni Ses Tiyatrosu, Macar müelliflerinden Szigligettl’dcn dilimize çevrilen “Üç Güvercin,, musikJI komedisi lle bu mevsimi açmış ve sahne hayatımıza, mazbut bir temsil anlayışı getirmişti. Yarın, eserin ellinci temsili münasebetiyle tiyatro bir gala müsameresi tertip etmiştir Galaya şehrimiz matbuat mümessilleri, sanat ve fikir âlemine mensup şahsiyetler davetli bulunmaktadır.
İstanbul Valisi ve Belediye Reiat Ordinaryüs Profesör Fahreddin Kerim Gökay galaya riyaset etmeyi kabul etmiştir.
Muammer Karaca
Tiyatrocu temsillere başlıyor Anadoluda uzun bir turneden dön
müş bulunan Muammer Karaca He-yeti Maksimde tekrar temsiller vermeğe bağlayacaktır. Muammer Karaca hazırlıklarını bitirmiştir ve cumartesi gününden itibaren perdesini yeni mevsime açacaktır.
Muammer Karaca, İlk temsil o-lama telif bir eser veıt eğınl bildirmekledir. Bu. Refik Kordağ’ın “Bel Am!M adını taşıyan bir vodvili veya komedisidir. Eserin vodvil yahut komedi oluşunu tasrih edeme/ yışimizln sebebi, ona, nev’i şahsına münhasır bir sanatkâr olan Mu-anmıer Karacamn temsil esnasın
da vereceği çeşniye bağlı buiunma-sındandır. Muammer Karaca bunu muslkil! komedi, operette-bouffe tarzına da tahvil edebilir. Belki de, zemin ve zamana göre, sanatkâr temsillerini danslı rövll yapacaktır. Hulâsa ve kısacası, Muammer Ka
raca ve trupu temsillere başlayacaktır. Şimdiden hoş vakit geçireceğimize emin olarak muvaffakiyetler dileriz. — fa.
24 Ekim, Birleşmiş Milletler Günü
Birleşmiş Milletler Günü 24 ekim 1950 salı günü saat 16 da Üniversite Merkez binasında büyük merasimle kutlanacaktır. Devletler Hukuku Enstitüsü tarafından tertiplenen bu toplantıda Birleşmiş Milletler Teşkilâtının gaye ve prensipleri izah olu-nacakır.
Keza aynı günde şehrimizde bulunan İlse, orta ve İlkokullarda da toplantılar tertip edilerek, Birleşmiş Milletler mevzuunda öğrencilere geniş ölçüde izahat verilecektir.
Sayım arefesinde ihtikâr yapan fırınlar cezalandırılacak Bilindiği gibi sayım arefesinde fırınlar tarafından suni bir ekmek buhranı yaratılmış ve bazı vatandaşlarımız sayım gününü ekmeksiz geçirmek mecburiyetinde kalmışlardır. Dün öğrendiğimize göre, sayım do-layısiyle, iki aydan beri fırınlara tedrici surette arttırılarak un verilmiştir. Fakat bazı fırıncılar halkın tehacümünden İstifade ederek eksik vezinli ekmek çıkarmak hevesine kapılmışlar ve bu sıkıntının yaratılmasına sebep olmuşlardır. Gene öğrendiğimize göre bugünden itibaren bu kabil fırınlar hakkında sıkı takibata geçilmiştir.
YENİ İSTANBUL
SİYASÎ İKTİSADÎ
müstakil günlük gazete
Sahibi:
VEVt İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ
Müdürü: Kemal H. SAKLICA
Yazı iğlerin! fiilen idare eden mesul müdür;
Sacid ÖGET
NefredUmiyen yazüar iade edilme».
Basıldığı yer ı yenî İstanbul matbaaci-LIK LÎMÎTED ŞİRKETİ MATBAASI
PEYAMİ SAFA
YALNIZIZ
— 42 —
“11. Bu zaferi başkalarına da göstermek arzusu,
“12. A^ka ve benden gelen tesirlere İsyan ve mukavemet imkânlarını çoğaltan yeni alâka ve cazibe merkezleri bulmak arzusu,
“13. Bu uzaklaşmanın bende uyandıracağı ıstıraptan heyecan ve acı duymak arzusu,
“14. Aynı zamanda benim ıstırabımdan keyif duymak arzusu (sadizm),
“15. Benimle mücadelesinde sırf mücadele zevki duymak arzusu,
“16. Kendi nefsiyle mücadelesinde sırf mücadele zevki duymak arzusu.
“Şimdilik hatırıma gelenler, bunlar. İkinci Meralin birinciye karşı sık sık yaptığı ruh baskınlarında bu arzuların bazıları hâkim, ö-tekller birinci Meralin ve her insanın ruh yapısını vücuda getiren —Besimin dip koçanı diye alay ettiği— dip zıtlıklardır, ki yine her insanda bulunan İkinciyi vücuda getirmektedir. “Simeranya” kitabının bu probleme ait fikir hazırlığını şimdiden yapmak İçin, dip zıtlıktan ne anladığımı, ikinci Meralden ne kaydettiğimi ve aralarındaki münasebetle bunun ta-rlh çağlan içindeki gelişmesini biraz izaha çalışayım: ♦
“Mantıktaki zıtlık prensipl (principe de contradiction) malûm. “Birşey aynı zamanda 204
hem var, hem de yok olamaz." Dogru-yanlış, aydınlık-karaniık, haz-keder ilh... arasındaki sayısız zıtlıklar da malûm. Bu zıtlann, mevcut olmak için, birbirine muhtaç olduklan da anlaşılmıştır. Ruh, bilhassa düşünce hayatında, bû zıtlıklann diyalektik bir hareketle kaynaşarak bir terkibe (senteze) kavuştukları da Eflâtundan Hegel’e kadar gelen bir tarih 1-çinde gittikle daha fazla aydınlanmış bir fikirdir. Novalls, zıtları birleştirebilmek için üç düşünce tarzı kabul eder. Birincisi diyalektik, yahut onun tâbiriyle “lâstikli düşünce" veya ruh hareketidir İd, bir uçtan ötekine ve ötekinden yine berikine gitmektir. Her hazzın kedere ve her kederin hazza gidişi veya iradi ile gayri İradi arasında gidiş geliş böyle bir iç diyalektik hareketinin neticesidir. Fakat bu zıtlann gece lle gündüz gibi birbirini takip etmedikleri, içiçe ve aynı zamanda mevcut olduklan da düşünülebilir. Pasiflik ve aktiflik birer cepheleriyle aynı şeydirler. Bunlardan başka üçüncü bir hal daha vardır ki, orada ne diyalektik harekete, ne de zıtlann aynı zamanda mevcut oluşuna rastlanır. Bir senteze vanlır (ki Hegel'i hazırlayan asıl düşünce de budur).
“Slmeranyada bu zıtlıkların, en umumi fikir ve en külli mefhum olan varlıkla yokluk a-rasmdakl zıtlığa irca edilebileceği anlaşılmıştır ve "dip zıtlık’* budur. Cunlılann ve bilhassa insanın hayatında bu dip zıtlıktan ‘'varlaşma1* ve "yoklaşma" kutuplan doğar. însanda, Bergson’un yaşama hamlesi dediği bir varlaşma. fakat aynı zamanda onun kadar gerçek ve kuvvetli bir yoklaşma hamlesi de vardır. Bunların arasındaki devamlı çatışmadan do-205
gan bütün zıtlıkların sebep olduğu felâket ve kederlerin hepsi “olmak dramı’* adını alır.
"İnsandaki varlaşma hamlesi, ölüm korkusu ve nefretiyle birlikte ebedîlik özleyişini vücuda getirir; yoklaşma hamlesi ihtiyarlığa ve ölüme götürür. Bu, Slmeranyada, insana gelen değil, insanın ona gittiği bir netice gibi görülür. Yani yoklaşma pasif değil, varlaşma gibi aktiftir. Fakat bu zıtlık birbirlerine göredir. Rölatif’tir. Yani varlaşma hamlesinin aktifi yanında yoklaşma pasif, yoklaşma hamlesinin aktifi yanında varlaşma pasiftir. Böylcce, Heidegger’in tek taraflı tasavvurundan uzaklaşarak yokluğu bir zemin "fond" gibi değil, karşılıklı olarak, varlığı ve yokluğu birbirinin zemini gibi anlamak lâzımdır.
"İnsanın varlaşma hamlesinden ebedîlik hayali ve neşesi doğar. Bu özleyiş bütün cesaretini imkândan almaktadır. İnsan mümkün olmayan şeyi İstemek İçin kendini yormaz ve paralamaz. Kendi fâni ve geçici benliğinin üstüne sıçramak, kendi kendini aşmak için yaptığı bütün fedakârlıklar (her türlü aşk ve kahramanlık), varlaşma hamlesinin devamıdır. Söylemeğe hacet yok ki, bu bir ruh ham. leşi ve hareket halinde bir ebedilik prensipldir.
“İnsanın yoklaşma hamlesinden fânilik • ve geçicilik duyguslyle birlikte onun büyük sıkıntısı doğar, insan bu sıkıntıya en büyük felâketlere karşı mücadeleyi tercih edebilir, çünkü bu çarpışma insanda varlaşma hamlesini kırbaçlar ve onu yoklaşma hamlesinin korkunç sezgisi içinde bunalmaktan kurtarır. Sel-mlnln gebe olmadığını ve Ferhatla evlenmekte inat etmediğini anladıktan sonra, Mefharetin ruhunu birdenbire dolduran boşluk, onu kendi 206
İçindeki yoklaşma hamlesiyle ansızın temasa getirdiği için, tahammül edilmez bir sıkıntı içinde hüngür hüngür ağlatmıştır. Bunu o dar zaman içinde Besime anlatamazdım.
"İnsanın yoklaşma hamlesinden doğan fânilik duygusu ya Pierre Loti veya ondan İlham alan Yahya Kemal gibi şairlerde bir geçicilik hüznü uyandırır, yahut da orta a-damda "Bugün varız, yarın yok", “Bir günün beyliği beyliktir" tarzında hedonist, keyif ve kazanç temayüllerini azdıran bir yaşama telâkkisi içinde "Vur patlasın, çal oynasın" ahlâkı vücuda getirir. Yaşadığımız çağ bu ruh hail içindedir. Söylemeğe hacet yok ki, şiir taraflyle bu bir geçicilik melankolisi, htF/at taraflyle bir uzviyet hamlesi ve hareket halinde bir fânilik prensipldir.
"Bu iki zıt hamle insanda iki benlik yaratmıştır.
“Birincisi, aşk ve fedakârlık hamleleri halinde kendi kendini aşar, ve ebedilik değerlerine sarılır. Sevgili aşkından, aile aşkından, meslek aşkından, millet aşkından, insanlık aşkından Allah aşkına kadar gider (Esasen böyle bir transcendance olmadan varlığın mümkün olmadığı Simeranya metafiziğinin esasını vücut getirir), insan fânilik sıkıntısından böyle kurtulur ve varlığının en dolgun halini yaşar. Her insanda bu “Birinci", türlü an ve dereceleriyle, pek az veya pek çok şuurlu olarak vardır. Bütün sosyal ve kutsal değerler oradadır; birinci Meral de oradadır.
“İkincisi, tabiate, uzviyete, biyolojik hayata ve içgüdülere bağlıdır ve fâni değerlere sarılır. Zamanımızda para ve lüks hırsı, kazanç ve keyif ahlâkı çok defa birinci benli-207
ğimizi baskı altında tutan "lkincl"mizin davranışlarından doğmuştur. Bütün kaba iştah ve şehvet, kibir ve gösteriş değerleri oradadır; ikinci Meral de oradadır.
"Zamanımızda bu İkincinin birinciye baskın çıkışı bir tesadüf değildir, uzun bir tarih gelişinin neticesidir.
“Eski zamandan bugüne kadar, İnsan sezgisi ve düşüncesi, kabaca üçe bölünen çağlar boyunca, Allah ile tabiat arasında sallanmaktan kurtulmamıştır. Âdeta her çağa ve devrelerine, hâkim düşüncesinin karakterini veren tercih, bu sallantının bir ucudur. Eski Mısırda ilim Allahın emirlerinden ibaretti ve rahiplerin elinde idi. Geldanllerde ve İranda da aynı hal. Mukaddes kitapların dışında ilim yoktu. Hindlstanda Veda’lar, her şeyi tabiat üstü ve bir bakıma İlâhî kuvvetlerle izah eden metinlerdi. Çinde Konfüçyüs bir felsefeden ziyade din kurucusuydu. Sallantının öteki u-cu, eski Grek felsefesinin birinci devrisinde, Thales'ten başlıyarak Sokrates’e kadar süren iki asır içinde, tabiat! ve her şeyin başlangıcını araştırmaya gider. Bu, Allahtan tabiate doğru ilk rakkas hareketidir, insanı anlamadan evvel tabiatı anlamanın imkânsız olduğunu düşünen Sokrates’ten sonra açılan ikinci devi sallantının tekrar öteki uca doğru, fakat yeni anlayışlarla zenginleşerek dönüşüdür. Dört asır süren bu devreden sonra, insan zekâsının İskenderiye okulunda, tabiatten yeni Eflâtuncu bir mistik düşünceye tekrar döndüğü görülür.
(Devamı var)
208
23 Ekim 1950
\ ’C N ’ I
5
ı
Sayfa 3
Yazı makinesi ve hürriyet
Almanyada
SAYIM DEVAM EDERKEN ŞEHİRDEN ENSTANTANELER
Cumartesi akşamı Köprünün Kadıköy İskelesi
Tiirkiyeye dair bir Amerikan müzakeresi
Türkiyenin rolü,
Dünya eski boks şampiyonu
eııtıer
Erzincan ve Bingöle ait
Toprak
önceden makinesi.
Seçim yolsuzluğu tahkikatı başladı
Memleketimizi ziyaret eden Amerikan gazetecisi A. T. Steeb tarafından 18 ekim tarihli New-York Herald Tribüne gazetesinde neşredilen bu mühim makalenin tercümesini veriyoruz
Demokrat Parti İstişare Heyeti yarın toplanıyor
merikan seçim mücadelesi hararetleniyor
Bugün şehrimizden ayrılacak ulan profesyonel boksörler (lün gazetemizi ziya-* ret etmişlerdir. Resimde, boksörleri, arkadaşlarımızla bir arada görüyorsunuz.
ka denilmek
Toprak Mahsulleri Ofisinin Trakyadaki hububat mubayaası
Ankara 22 (T.HA.) nünden beri devam D. P. Îstlşarî Kongresi dünkü celsesinin sonunda sayım 16 dan evvel bittiği takdirde toplantıya bugün de devam etmeye karar vermiştir.
Sayını 16.30 da bitmiş ve bir kısım delegeler toplantının yapıldığı Gıır Gazinosuna gelmişlerse do ekseriyet temin olunmadığından toplantı yarma bırakılmıştır.
D. P. Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes’in yarın nutkunu vermesi beklenmektedir.
— Cuma gü-etmekte olan
Demir ve çinko fiyatları düşüyor
propaganda Bakan Ten-kararı vrr-
Pazar akşamı
Londra, 22 A.A. (United Press) — IngUtereden bildirildiğine göre Doğu Almanya polis kuvvetlerinin bir kısmının Sovyetler Birliğinin tekzibine rağmen bir ordu teşkil ettiği hususunda gayri kabili cerh deliller mevcuttur.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün tasrih ettiğine göre, Doğu Almanya kuvvetlerinden kaçan 1500 kişinin beyanatı, 53.000 kişiden mürekkep filan sözde polis kuvvetlerinin hakikatte ordunun iyi teçhiz edilmiş birliklerini teşkil ettiğini ve Alman kara kuvvetleri eski subayları komutası altında olduğunu göstermektedir.
Sözcü, bu kuvvetten başka 3 batı bölgesinde mevcut 90.000 polise mukabil. Doğu Almanyada ayrıca takriben 200 000 polis mevcut olduğunu l-lâve etmiştir.
Batı polis mevcudu yeni emre göre 125.000 kişiye çıkarılacaktır.
Sözcünün ilâve ettiğine göre doğu polis birlikleri tank, hafif top, havan topu, makineli tüfekle mücehhez o-lup birkaç sahil müdafaa gemisine sahiptir.
Köprünün Kadıköy İskelesi
İstanbul, 22 (T.H.A.)
Mahsulleri Ofisi, Trakyadaki hububat mübayaasına devam etmektedir. Fakat, mubayaa son haftalarda çok ağırlaşmıştır. Buna da çiftçinin ekim hazırlığı ve yağmurların münakalâtı aksatması sebep olmuştur.
Ofis, mubayaaya başladığı tarihten, 20 ekim tarihine kadar 23 bin ton hububat mübayaa etmiştir.
Diğer taraftan şehrimizde makarna fabrikalarının faaliyete geçmesiyle piyasada makarnalık un ihtiyacı birden bire artmış bu yüzden de buğday fiyatlarında cüzi bir yükselip olmuştur.
New-York Valisi Devvey’in, rakibine rüşvet teklif ettiği söyleniyor
Washington, 22 A.A. (Reııter) — Buradaki siyasî müşahitlerin kanaatine göre, Amerikalıların Koredekl muvaffakiyetleri ve Thomas Demeyin isminin karıştığı New-York skandali, kasım seçlmlerindo Kongrede Demokrat ekseriyetini temin edecek mahiyettedir.
Bahis konusu skandal, Cumhuriyetçi vali muavini Joseph Homley’in mektubunun neşri neticesi meydana çıkmıştır.
Bu mektuba nazaran New-York Valisi Devvey, valilik adaylığından imtina ettiği takdirde kendisinin borçlarını ödiyeceğini Homleye vâ-detmiştlr.
Mr. Homley’in kabul ettiğini bildirdiği teklif, De'Vey’e seçim yolunu serbest bıraktığı takdirde kendisine Ayan Meclisinde bir yer temini için Cumhuriyetçilerin müzaharetl vaadi İdi. Ayrıca Homley'e Ayan Meclisinde seçimi kaybettiği takdirde İyi bir memuriyete tâyini de vâdedilmlştir.
Demokratlar bu mektubun bir kopyasını elde etmeye muvaffak olmuşlardır ve bunu NeW-York eyaletinde seçim kampanyası için kuvvetli bir silâh olarak kullanmaktadırlar.
Bir dünya vatandaşının hâtıra defterinden
“Fransada yetişen îki boksör, yakında dünya çapında birer şöhret olacaklardır. Amatör boksta Tiirkler kadar ilerlemiş bir millet hatırlamıyorum”
sllâtını bildirenleri ele geçirmemiş olmasıdır.
Marksist bir rejimin tedhiş politikasını tebarüz ettirmek Içiıı, bir çok modern memleketlerin gündelik hayatında yer almış olan şıı güzel manzarayı hatırlamak kâfidir: Okula giden ufacık çocuklar ve ellerindeki minimini portatif yazı makineleri! Daha az gelişmiş memleketlerde ise, miniminilere, kauçuk harflerle okuma yazma Öğretmiyorlar mı? Fakat Teoharl Gcorgescu ile hcmpftları, ana mektebe giden sabilerden bile korkarlar!...
Romen Hükümetinin bu kararnamesi sanki neye yarar kİ? Sanki yazı makinesinin İcadından evvel “kurtarıcı” İhtilâl ve İnkılâplar olmadı mı? Teoharl Georgoscu e-fendl, gayesine varmak İçin, bıı rldişle mürekkepli ve kurşun kalemleri de menedecek galiba? ve nihayet, hürriyete susamış bütün Romenleri İpe çekmek İcap edecek! Çünkü, İnkılâpçılar, son çare olarak, yazılarını, kendi kanları İle de yazabilirler.
Prag toplantısı hakkında Başbakan Adenauer’în sualleri
Mısırda yeni siyasi faaliyet
Ankara — İnsanın Türkiyeye gidince dostlar arasında bulunduğunu anlaması için uzun müddet orada kalması şart değlldiç. Doha ilk gün bunu hissedebilirsiniz. Sadece onu değil, aynı zamanda soğuk harbin sınırlarından birinde olduğunuzu da anlı-yacağmız muhakkaktır. Anti komünist dünyada Türkiyenin mevkii takdir edildiğinden daha mühimdir. A-merlka bu yüzden Türklyeyl Iktlsa-den ve askeri cihetten kuvvetlendirmeye çalışmaktadır. Fakat nedense Batı Avrupa ve Uzakşarkla haddinden fazla meşgul olarak Türklyeyl İhmal etmekteyiz. Bu ihmalin derecesini. resmi Türk şahsiyetlerinden biri, “Biz sizi çok iyi tanıyoruz, halbuki siz Türklyeyl tanımıyorsunuz” diyerek İfade etti. Hakikaten çok doğru; hareket etmeden evvel. Türkiye hakkmdaki daracık malûmatımı genişletmek İçin başvurmadığım kütüphane, bakmadığım gazele sayfası kalmadı, netice hiç de tatminkâr değil. Maalesef muharrirlerimiz. Orladoğunun petrolleri, Arapların ve İsraillilerin dertleriyle haddinden fazla alâkadar oluyorlar, diğer taraftan bu bölgenin istikbalinin anahtarlarını elinde tutan bir memleketi. Türklyeyl ihmal ediyorlar.
Atatürk inkılâbını uzaktan esas 1-tlbariyle takdirle karşıladık, fakat bazı anti demokratik hususları şüphemizi calip oldu. Fakat son harp ve artan komünizm tehlikesi bütün bunları değiştirdi, Türk halkı arasında Alman taraftarlığı yaşamasına rağmen, halkın ekseriyeti Amerikan dostluğundan bahsetmektedir.
Türkiye 20,000,000 nüfusu İle. Rusların Akdenize geçebilecekleri yegâne su yolunu. Boğazları ellerinde tutmaktadırlar. 900 mil uzunluğunda ve 300 mil genişliğindeki Türk topraklan. komünist dünyanın Süveyş. Or-taşark petrolleri ve Kuzey Afrlv* işgal etmelerine mâni olan on büyük
Londra 22 (A.F.P.) — Kıral Fa-nık’un Kahlre'ye dönüşünde muhalefet partileri tarafından verilen istidayı tefBİr eden Observer gazetesi, Mısır’da yakın bir istikbalde ne umumi kargaşalık ne de hükümette bir değişiklik şekli altında büyük siyasi hâdiselerin cereyanını beklemek doğru olmadığını yazmakta ve bundan ancak saray ile iktidarda bulunan Vefd Partisi arasında şimdiye kadar mûtad olmayan bir işbirliği kurulacağını yazarak makaleye şöyle son vermektedir:
‘‘Muhalefet partileri halk tabakaları arasında pek az müzaheret görmektedirler. Bu partiler mazide iktidarı ele geçirmek ve muhafaza etmek İçin saray nezdindeki nüfuzlarından İstifade etmişlerdir.,,
Ankara. 22 (TH A.) — Erzincan milletvekillikleri seçimlerinde yolsuzluklar olduğuna daur şikâyetler Meclise İntikal etmiş ve bu seçimler hakkında Meclis tahkikatı açılmasına karar verilmişti.
Yozgat Milletvekili Avnl Doğan (C.H.P), Elâzığ Milletvekili Faruk Sanç (D.P.) ve Sivas Milletvekili Rl-fat Öçten (D.P.) den müteşekkil tahkik heyeti Erzincanda çalışmalara başlamıştır. Bu seçime alt doBya ve evraktan noksan olanlar tahkik heyetince istendiğinden uçakla Ercin-cana gönderilmiştir.
Bütün itirazlar dikkatle İncelenmektedir. Şikâyet edilen sandıklar hakkında yerlerinde tetkikler yapılmakta, gerektiği zaman listeler üzerinde seçmenlere ayrı ayrı müracaat edilmektedir.
Hulâsa heyet, bütün sandık bölgelerinde çalışacak, kazalara ve bucaklara gidecektir. Bu bakımdan tahkikat uzıyacagından raporun Meclisin açılışı günlerine yetişemiyecegi anlaşılmaktadır. Tahkik heyeti, raporu. tutanakları inceleme komisyonuna verecektir.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, Feridun Fikri DÜşünselfh seçim tutanağına vâki olan itirazlar üzerine Meclisçe Bingölde yaptırılan tahkikat neticelendirilmiştir.
İstanbul, 22 (T.H.A.) — Son günlerde demir ve çinko fiyatlarında mühim bir düşüklük başlamıştır.
Altı milimetre kalınlığındaki demirler son İki gün zarfında 65 kuruştan 50 kuruşa kadar gerilemiştir. Sekiz milimetre kalınlığındaki demirler de 60 kuruştan 48 kuruşa düşmüştür.
Demir fiyatlarına muvazi olarak çinko levha fiyatları da düşmektedir* Evvelce 165-170 kuruş arasında satılan çinko levhalar haftanın son iki günü zarfında 150-155 kuruştan alıcı aramıştır»
Eski dünya boks şampiyonlarından Georges Carpentier’nin. Ispanyol ve Fransız profesyonel boksörlerinin karşılaşması dolayıslyle memleketimize gelmesi ve ringe çıkarak hakem durması muhakkak ki sporumuz için iftihar edilebilecek bir hâdise olmuştur.
Dün genel nüfus sayımının yapılması dolayıslyle dünya şampiyonunu o-telde mutlak surette bulacağımı tahmin ederek Konak Oteline gittim.
İlk geldiği gün Spor ve Sergi Sarayında gazetemizin kendisine bir buket vermesi dünya şampiyonunu pek fazla mütehassis etmiş olacak ki. ricalarımı büyük bir nezaketle derhal kabul etti.
Carpentler, ‘‘YENÎ İSTANBUL., gazetesinin gösterdiği yakınlık dolayısly-le sözlerine teşekkürle bavlıyarak ve gazetenin bu güzel jestini en güzel hâtıraları arasında muhafaza edeceğini belirterek dedi ki:
“Memleketinizde 5 günden beri bulunuyorum. Şurasına emin olun ki. bu geçen 5 gün bana ancak 5 Baat gibi geldi. Çünkü TürkJerin misafirperverliği ve gösterdikleri arkadaşlık, yakınlık bana zamanımın nasıl geçtiğini hissettirmedi. Çarşamba gecesi ve cumartesi akşamı yapılan maçlarda boksörlerinizin fevkalâde kabiliyette olduklarına kanaat getirdim. Değil Fransada, dünyanın hiçbir yerinde Türkler kadar amatör boksta ilerlemiş boksörler gönnedim. Çarşamba gecesi Toupâ ile dövüşen Alekoyu çok beğendim. Bu boksörde kuvvetli bir yumruk var. fakat teknik yok..
Fernandez - Adnan maçında Adnan Çenesini kapatmasını çok İyi bildi. Sa-
AŞ AĞIDA:
Sokağın her günkü gürültü ve uğultusunu bugün bulamadığı 1-çin biraz da hayret eden bu küçük, İşlediği kabahatten bihaber, “Yeni İstanbul,, objektifine bakıyor.
YANDA:
üniversite İkmal Im/İhnnlan başladı. Cnğaloğlu Kız Talebe Yurdu sakinleri imtihan hazırlığı İçinde her gün kitaplarına e-ğihnlş çalışırlarken, bugün kapa lı kalmak mecburiyeti, sanki dışarıda mühim işleri varmış gibi hepsini âvâre etmiş. (Nedense bugün her zamandan çok vaktimiz olmasına rağmen hiç çalışamadık) diyorlar.
ÜSTTE:
Ycnicamlln sütunları arasından ıssız (!) köprüye bir bakış.
RUMANYA Halk Cumhuriyeti resmî gazetesinde, geçen gün, İçişleri Rakam Teohari Georgcscu-nıın Imzaslyle neşredilen bir rarnnnıede aynen şöyle tedlr:
“Milis teşkilâtından müsaade almadan yazı teksir makinesi, klişe tesisatı ve bu çeşit yazılı metin teksirine mahsus makine ve tesisata sahip olmak veya kullanmak yasaktır. Milisten İzin almadan yazı ve hesap makineleri, lâstik hurufat satın almak keza yasaktır...
Doğu Avrupa milletlerinin, Moskova tarafından başlarına getirilen İdarecilere karşı nasıl mukavemet ettiklerini, bu kararnamenin basit metni kadar, hiçbir vesikası gösteremez hari Georgescu. hu meklr, hür basından mahrum olan Romen Milletini gizil olarak hür â-lemden haberdar etmeye çalışanları baltalamak İstemiştir. Bu kararın diğer bir mânası da, gizil Romen polisinin, Romenlere, komünizme karşı cereyan eden gizli harbin taf-
settir. Rusya bu bölgeleri istilâ etmek istediği takdirde Türkiyeden geçmek zorunda kalacaktır, ki bu da pek kolay olmıyacaktır. ikinci bir İhtimal de İran üstünden güneye inmektir, ki bu takdirde de Ruslar Türk-lcrin husumetlerini üstlerine çekmek lstemiyeceklerdlr. Velev Türkler bitaraf kalsalar da Ruslar böyle bir rizikoya girerken temkinli hareket e-deceklerdir. Zira, Türkiye hiç de zayıf bir devlet değildir; bugün Av-rupanın Rusyadan sonra, en fazla askerini silâh altında tutan devletidir. Türkiye. Avrupa müdafaa plânında fazla yardım alan diğer devletlerden daha kuvvetlidir, bu kabul edilmelidir.
Anlattıklarım, Türkiyenin tanınması için gereken temel mahiyette hakikatlerdir. Türklerin diğer bıı hususiyetleri de Ruslarn karşı besledikleri ananevi husumettir. Asırların türlü tecavüzlerle Türk halkının ruhuna ektiği bu kin tohumları, yeni nesillere de intikal etmektedir.
Türkiyo Mustafa Kemal idaresi altında bir hayli inkılâplar yapmış ve son çeyrek asır İçinde batıya daha ziyade yaklaşmıştır.
Türkiyenin yeni şehir ve endüstri merkezleri, eski Eti, Bizans. Selçuk ve OsmanlI kültürlerinin zengin temelleri üstüne kurulmuştur. Türkiye ziyaretinizi sadece İstanbul ve An-karayı görmeye inhisar ettirirseniz, Türkiyeyi tam mânasiylc tanıyamazsınız. îç kısımlara gittiğiniz takdirde halkın yüzde sekseninin şehir hayatiyle mukayeso edllemlyecek şekilde yaşadıklarını görürsünüz. Türk halkının ekseriyeti hâlâ atalarının hayat tarzından farklı bir şekilde yaşamamaktadırlar. Koy İle şehir arasındaki uçurum, Türklyode bilhassa geze çarpmaktadır. Atatürk tarafından başlanan inkılâp ancak yarı yarıya tamamlanabilmiştir. Nedense bu inkılâpta bilhassa Avrupanın fantaziyc kaçan kısımlarını alan kısımlarına önem verilmiştir. Batılılaşmanın ruhuna nüfuz edilmemiştir.
Türkiyeye yapılan Amerikan yardımı, memleketin İktisadı ve askerî kudretini yükseltmekte olduğu gibi, inkılâplarının da gelişmesine imkân hazırlamaktadır.
Amerikalıların Türkler hnkkındakl hatalı fikirlerinden biri do Türkler! mutaassıp müslüman zannetmeleridir. Filhakika Türklerin ekseriyeti Miis-lümandir, fakat Atatürk tarafından din İle devlet İşlerinin ayrılması, Tür-kİyeyi bilhassa Arap devletlerinden farklı bir duruma sokmuştur.
Türkler çok geç kızıyorlnr. fakat kızınca da pek yaman oluyorlar. Doğrusu hiçbir devlete Türkleri kendilerine tâbi duruma sokmaya kalkışmalarını tavsiye etmem.”
Çukurovanın
elektrik işi I
Adana, 22 (Hususî) — Birleşmiş | Milletler İmar ve Kalkınma Banka- | sından bir Amerikalı uzman İle baş- J lıca sanayici Şehir Meclisi üyeleri ve | halktan arzu edenler Çukurovanın e-lektrlklendirilmesi mevzuu üzerinde salı günü Mersinde büyük bir toplantı yapacaklardır. Bu toplantıda Seyhan hidro-elektrik projesiyle Kadıncık santralı projesi görüşülecek ve her iki proje etrafında çoğunluğun fikri alınacaktır. Sanıldığına göre, hükû- I met Seyhan projesinin tahakkukunu istemektedir. 30 bin kilovatıtk Seyhan projesinin tahakkuku ile İçel, Seyhan ve Hatay bölgelerinin gerek tenvirat, gerek muharrik kuvvet olarak elektrik ihtiyaçları sağlanacak, ayrıca Mersin ve İskenderun limanlan da bundan geniş ölçüde faydalancak-lardır. Seyhan projesinin diğer büyük bir hususiyeti de Seyhan Barajından verilecek su İle Adana, Tarsus ve Ceyhan ovalannın sulanması olacaktır. Bu proje tasvip edildiği takdirde Adananın Kurttepe mevkiinde Çakıt suyu üzerinde dünyanın en büyük toprak barajlarından biri İnşa olunacaktır. Kadıncık santralı ise 10 bin kilovattık bir proje ihtiva etmektedir. Şurası muhakkak kİ, Seyhan projesi tahakkuk ederse İçel, Seyhan ve Hatay gibi yurdumuzun üç büyük İstihsal merkezi zlraatte, büyük ve küçük sanayide, maden işletmeciliğinde muazzam bir kalkınma imkânınna kavuşacaktır. Aynı toplantı çarşamba £Ünll Adanada tekrarlanacaktır.
Goslan, Batı Almanya 22 A.A. (AFP) — Pragda aktedllen Doğu Bloku Dışişleri Bakanlan Konferansı akabinde yayınlanan tebliğde kaydedilen dört noktaya temasla Başbakan Adenauer aşağıdaki sualleri sormak suretiyle fikrini beyan etmiştir:
1 — Sovyet bölgesi Alman polis teşklltâı dağıtılacak mıdır? Aske. rî hazırlıklar Batı bölgeslnda değil, ancak Doğu Sovyet bölgesinde yapılmaktadır.
2 — Doğu Almanya sanayü Sovyet Rıısyaya nakledilmeğe devam cdılacck midir?
3 — Sovyet kuvvetleri Alman hudutlarına, Amerikan kuvvetlerinin bulunduğu mesafede üslenecek, midir?
4 — Bütün Almanyaya şâmil bir parlâmnto kunılabilmesi İçin Doğu bölgesinde hakikaten serbest seçimler yapılmasına müsaade edilecek midir?
yet Adnan bu şekilde dövüşmemiş olsaydı maçı muhakkak nakavtla kaybederdi. Zaten Fernandez Avrupada bile yaptığı maçlarda müsabakayı nakavtla kazanamazsa sayı hesabiyle kaybeder. Fernandezin çeneye isabet eden bir yumruğu rakibini mağlûp etmeye kâfi gelirdi. Adnanm çenesini kapatarak rakibine fırsat vermemesi ve nakavttan kurtulması büyük bir muvaffakiyettir. Fransada her boksör, boksa amatör olarak başlar, daha sonra profesyonel olur. Ben Fransada boksa doğrudan doğruya profesyonel olarak başladım...
“Fransada bugün boks harpten evvelkine nazaran ne vaziyettedir?,,
“Fransada son zamanlarda yeni yeni boksörler yetişmektedir. Villemaln ve Dauthullle yeni ve çok ümitli boksörlerdir. Dauthullle'i daha dövüşken ve yumruklara mütehammil görüyorum. Çok yakında bu iki boksör dünya çapında birer boksör olacaklardır.,.
“Boks hayatınızda en çok heyecan duyduğunuz maç hangisidir?,,
Carpentler. cebinden çıkardığı bir Fransız sigarasını yaktıktan sonra:
“Hemen hemen bütün maçlarımda heyecan duyardım. Fakat hayatımda unutamıyacağım bir tek hâtıra vardır, Dempsey’lo yaptığım ve bütün dünyanın heyecanla beklediği ağır sıklet dünya boks şampiyonluğu maçıdır. Bu maçı yedinci ravnda kadar hâkim götürmeme rağmen yedinci ravndın son saniyesinde nakavtla kaybettim, bu maçtan 4 ay kadar sonra yarı ağır sıklette dünya şampiyonluğunu kazandım. fakat doğrusunu söyliyeyim arzum ağır sıklette ldi.„
VEDAT ETENSEL
ü 1
1 Ff

Sayfa 4
Y E N I İSTANBUL
23 Ekim 1950
GÜNÜN
HAREKETLERİ
Fabrikaların devri münasebetiyle
Yazan : Seyfl GÜRÇAY
MEKTUBU
Beyoğlu Balıkpcızarı
DEMOKRAT Partinin İktidara geçmesinden sonra, devlet elinde bulunan fabrikaların hususi teşebbüse devri ve umumiyetle ekonomi, verim ve kalkınmanın nasıl elde edileceği, günün meselelerini teşkil otmektedlr.
Bu hususta matbuatta lehte ve a-leyhte birtakım neşriyat yapılmakta İse de. maksadın ne olduğu ve esas hedefe nasıl varılacağı, bu münakaşalarda pek yer almamaktadır.
Bundan başka, uzun bir tarihe malik bir devlet mekanizmasını devralan yeni part’ ve hükümetinden de. kısa bir zamanda mucize kabilinden İcraat beklenmektedir.
Bu satırlarda hem bu meseleler bir defa gözden geçirilecek ve hem do a-lmmakta olan bazı kararlara temas edilecektir.
1. Devletçe ve milletçe yapılması İhmal edilen İsler
înkıâlp devri olarak vasıflandırdığımız cumhuriyetin İlk yıllarında tek parti »istemi mutlak surette faydalı olarak çalışmıştır. Fakat bu sistemin çeyrek asır gibi uzun bir mÜddot devam etmiş olması, hatalı olarak tatbik edilen işlerin diğer bir parti (ar tından tenkide manız kalmaması do-layısiyle, ekonomik ve sosyal kalkınmayı çok geciktirmiştir.
Hiçbir fert Halk Partisinin de kötü bir niyetle çalıştığını düşünemez, onlar da memleketin kalkınmasını elbette candan arzu etmişlerdir.
O halde neden muvaffak olamadılar?
Çünkü, evvelâ esas kalkınmayı plân-lıyacak ehil ferdler bir araya getirilemedi. Sonra, esas ekonomi »istemlerini ve politikalarını nlzamlıyan ve tat-, blk eden bir organizasyon ve muayyen vadeli ve elastikiyeti mahdut bir ana program yapılamadı.
Filvaki, devletçilik diye tavsif ettiğimiz ekonomik sistemde hudut bir türlü çizilememiş ve hariçte bu sistem "Fısmen Sosyalist., diye kabul edilmiştir.
Bu satırlarda hangi ekonomik sis-temin kabulünün doğru olacağı münakaşa edilecek değildir; zira sistemler ve doktorinler arasında kesin bir hudut çizilemediğl gibi, hangi sistem kabul edilirse edilsin, devlet mekanizmasını münasip bir şekilde kurmadıkça ve onu çalıştıranlarla deatekllyenlerln. hiç olmazsa ekseriyeti arasında. I-nanç, görüş birliği ve teşriki mesai temin olunmadıkça, netice dalma mu-vaffakıyetslzllğe müncerdir.
O halde bütün kabahat yalnız parti ve dolayıslyle hükümete mİ aittir?
Tam bir demokratik rejim altında ya ayan bir memlekette bütün kaba hatl partiye ve dolayıslyle hükümete yüklemek doğru değildir. Fakat hakikî bir demokratik rejim mevcut bulunmaz ve o memlekette tahakküm zihniyeti yerleşecek olursa, kabahati partiye ve hükümete yüklemek hiç de haksızlık teşkil etmez.
Bugün Halk Partisi söyle bir töhmet altındadır:
Devlet her türlü iş sahasına el at-miş. bunu başaramamış ve memleketin ekonomik sistemini felce uğratmıştır.
Malûm bulunduğu üzere, bir devletin İş sahasına müdahalesi şu sebeplere dayanır:
a) Memlekete faydalı ve lüzumlu büyük işleri yapacak hususî sermayenin mevcut bulunmaması.
b) Halkın ezilmesine meydan vermemek veya serbest iş sahiplerinin zararlı rekabet yapmalarına mâni o-lunması. |
c) Halkın elinde bulunan küçük ve orta iş müesseaelerinl desteklemesi,
ç) Hususî sermayenin gitmediği yerlerde küçük endüstri merkezleri tesis edilmesi.
d) Memleketin emniyeti bakımından hususî ellerde bulunmasına cevaz verilmeyen muayyen endüstrinin kurulması ve işletilmesi.
Aslında ister devlet olsun, ister ferd olsun bir iş sahasına girdi mİ. menfaat esastır. Fakat bütün mesele, bu menfaat şeklinin ne olacakıdır. Menfaat yalnız para ile ifade edilmez. Bu. cemiyete ve memlekete hizmeti de ifade eder. Hizmet, başka birisine yapılan İş. diye tarif edilebilirse de. bu bütün mânayı İhtiva etmez. O halde daha iyisi hizmet, şahsi menfaatlerden fedakârlık etmek, kendi şahsî kazancından başka dikerlerinin kazancını da kabul ptmek. demektir.
Devlet ancak, hizmeti tahakkuk ettirecek mesleki ilimlere sahip sınıfı teşkilâtlandırmak ve onlardan faydalanmak suretiyle en iyi şekilde hizmet yapabilir.
Buna neden İhtiyaç hasıl olduğunu münakaşa etmeden evvel, meslekten ne kasdedlldikinl ve vazifelerini bir defa gözden geçirelim.
Meslek;
a) Tamamen şahsa kazanç temini l-çin değil, cemiyete lüzumlu vazifelerin İcrası.
b) İlme ve karşılıklı hizmete dayanan, tecrübe edilmiş ve sistematik bir bilginin tatbikidir, diye kabul edilmektedir.
Bir doktor, bir hukukçu, bir gazeteci, bir mühendis o işi sevdik! için o mesleki intihap etmiştir. O işden zevk alması menfaat beklemesi ve hizmet etmesi ancak o işin iyi bir şekilde va pılması İle mümkündür.
Yüksek Mühendis
Fakat bugün hudutsuz bir derecede inkişaf etmiş ve otmrktc bulunan her mofiloğo karşı olan zevk ve hizmet, bu meslek sahiplerinin birer ferd olarak çalışmalariyle tahakkuk edemez. E-sas hizmet ve menfaat, bunların her birisinin birer birlik halinde toplan-malarlyle temin olunabilir.
Bir meslekî birliğin gayesi, yalnız âzalarının birbirlerini tanımaları, sah-si menfaatlerini korumaları demek değildir. Esas gaye, birbirlerine ve cemiyete karsı vazife ve hizmetlerini daha verimli bir şekilde ifa otmektir.
Meslekî birliklerin bu vazifeleri nedir?
a) Devletin yardımı ile memlekete lüzumlu standartları tesis etmek.
b) Mevcut standartları zamana göre ıslâh etmek,
c) Azalarını yeni standartlardan haberdar etmek,
ç) Standartların fayda vo lüzumu hususunda halkı tenvir etmek,
dİ Halkın aleyhine olan standartları tatbik edenlere mâni olmak ve bu hususta devlete vardım etmek.
e) Devletin yapacağı program ve planlamada on geniş mikyasta yardımı sağlamak.
f) Kendi âzaları arasında görüş ve çalışma birliğini temin ederek hor sahada verim ve İnkişafı sağlamak.
Görülüyor ki. mesleki birlikler hem fertlere karsı ve hem de millete karşı büyük bir mesuliyet taşırlar. Böyle bir mesuliyet de ancak muayyen bir salâhiyetin meslek sahiplerine tevcih e-dilmesi ile muvazene haline getirilebilir.
Her meslek sahibinin tevcih edilmiş ve tanınmış bir salahiyeti vardır. Bunun için de böyle bir fert, hizmet ettiği müesseseden ziyade kendi meslekine sadıktır.
Bu itibarla bir doktor, bir mühendis, bir avukat veya herhangi bir memur, mevcut standartlara uymayacak herhangi bir teklifi haklı olarak reddedecektir. Fakat halk maruz kaldığı muamelenin haklı veya haksız olduğunu ancak o mesleğe alt standartların kendisine alt kısımlarının anlatılması suretiyle anlayacaktır.
Bunun İçin, halkı tenvir etmek ve öğretmek, meslek sahiplerinin vazifelerinden birisidir. Biı vazife, halkın her İstediğini yanmakla değil, o zamana alt standartların halk tarafından kabul ve tatbik edilmesi için, kendilerinin talim ve terbiyesiyle mümkün o-lur.
Bazı devlet idarelerinde ve umumiyetle cemiyet hayatında gerek mesleğe verilmesi lâzım gelen ehemmiyet ve gerekse bunları zamanında seferber etmek keyfiyeti İhmal edilmiştir.
Bilhassa son elli sene zarfında İnkişaf eden idareciliğin memleketimizde bir meslek olarak kabul edilmemiş bulunması da. bu arada yapılan hatalardan birisini teşkil etmektedir.
O halde bu idarecilik mesleği de nedir? Herhangi bir organizasyonu ele aldığımız 2aman. bunun muayyen fertlerden. malzemeden ve hazan da makineden müteşekkil bulunduğunu görürüz. Bu fertlerin her birisi başka başka kapasite, İnanç ve görüşe sahiptir. Bunların arasında ahenk ve görüş birliğini temin etmek İçin bazı huşu- I si bilgiye sahip olmak lâzım gelir.
Gene bu organizasyonda karar ver- I me, planlama, hazırlanma, tatbik mev- ' kilne koyma ve bunları kontrol etme hareketleri, tıpkı bir makine çarkı gibi döner, tekerrür eder gider.
Böyle bir organizasyonun başına geçerek önderlik edecek bir idarecinin o işle alâkalı teknik ve standartların yüzde yüzünü bilmesine lüzum yoktur, O iş hakkında mevkiine göre yüzde on ilâ altmış bir teknik bilgi lâzım ve kâfidir.
Böyle bir İdareci evvelâ idaresinin dahilî kısmında en verimli ve aynı zamanda cemiyete en uygun ve âzami menfaati temin edecek organizasyonu kurmak, bunu ahenkli ve anlayışlı bir jekilde çalıştırmak; hariçteki diğer resmî ve hususî müessiflerle ve halk ile lüzumlu ve uygun münasebetleri tesis ve idame etmek, gibi vazifelerle karşı karşıya kalacaktır.
Böyle bir İdare yalnız teknik prensipler ile idare edilemez. Yalnız ekonomik veya sosyal veya politik prensiplerle de idare edilemez.
O halde bunları koordine etmesini bilen bir öndere İhtiyaç vardır ki. bu da idarecilik mesleğine mensup bir ferdin kudreti dahilindedir. '
Bir sanat olmaktan çıkmış ve bir nevi ilim halini almış bulunan İdarecilik mesleği. yalnız tecrübe İle de iktisap edilemez. Bunun için idareci sınıfının kendi kendilerini yetiştirmelerinden ziyade, zamanın standart ve tekniğine göre bu kolda muayyen mevzuları tetebbu etmeleri ve hiç delilse. muayyen zamanlarda tesis edilecek kurslardan geçerek bu husustaki bilgilerini inkişaf ettirmeleri lâzım gelmektedir. 1
* l
Hulâsa, her şeyi devletten beklemek ve işler yolunda gitmeyince, yapamadılar, diye kabahati yalnız bir tarafa yüklemek haksızlıktır.
îstanbulun hususiyetini yapan köşelerinden biri, şüphesiz Beyoğlu Ba-hkpazarıdır. Burası, “L„ harfi gibi iki sokaktan ibaret bLr çarşı olduğu halde, gerek civarı, gerek canlılığı, hareketi ve gerek arzettlgri manzara itibariyle insanın en zayıf noktası olan midesine hitap eder, ağzını sulandırır ve gözler parlar.
Gözlerin parlamasında başka sebep de vardır. Balikpazan civarının. İstiklâl Caddesi tarafından başladığı yerde Çlçekpazan bulunmaktadır ve oradaki pasaj, küçücük birahaneleri, güzel kokusu ile, pazarın Adeta kapısıdır. Bilhassa sabahları on bir civarında, süslü ev kadınları bu manzarayı bir kat daha güzelleştirir, satıcılar daha mültefittlr, mostralıklar daha zengin, daracık sokaklar daha temizdir, müşteriler daimî cinsten olduğu için küfecl çocuklar daha terbiyelidir ve fiyatlar da daha yüksektir.
Beyoğlu Balıkpazarı bir yiyecek borsasıdır. Orada fiyatlar günde bir, iki defa değişir. Bilhassa balık fiyat-
Dükkân ve mağaza sahiplerinin şikâyetleri
Seyyar satıcıların beş liraya gömlek satmasından şikâyet ediliyor
Bahçekapıda bulunan mağaza sahipleri, seyyar satıcılardan şikâyet etmektedir. Son zamanlarda Bahçe-kapı ve civarında d kadar seyyar satıcı artmıştır kİ, kaldırımlardan geçmek mümkün değildir.
Seyyar satıcılar, dükkân ve mağazaların kaldırımlarını tutarak, dükkân sahiplerine nispetle daha ucuza çorap, gömlek satmaktadırlar. Bunların arasında beş liraya kadar satılan gömleklere tesadüf edilmektedir.
Amerika, Arjantine
125 milyon dolar kredi açıyor
VVashington 22 (Hususi) — Ameri-jantin Hükümetine 125 milyon do-kan İthalât ve İhracat Bankası Ar-larlık bir kredi açmıştır. Bu krediyle Arjantinin dış ticaretini düzelteceği tahmin edilmektedir.
Amerikan piyasalarında hububat fiyatları yükseliyor
New-York 22 (YİRSl — BugUn hububat ve fasulya piyasası Meksi-kaya buğday satılacağı, Kore ve Yu-goslavyaya yardım yapılacağı haberlerinin çıkmasından dolayı yükselmeye başlamıştır. Bütün hububat nev’ine dahil mallann fiyatlarında bir artış göze çarpmakladır.
Amerikada vasat bir lâstik işçisi, saatte iki dolar ücret alıyor
Clnclnnati 21 (YÎF.Sı — Good Year ve United Rubber Otomobil Lâstik Kumpanyaları işçi ücretlerinde yükselme yapmayı kabul etmişlerdir. Yeni zam. saat başına 12 sent olacak ve vasati bir işçinin günlüğü saat başına 2 dolan bulacaktır. Zamdan 25,000 işçi İstifade edecektir
lan. Bunun başka türlü olmasına da imkân yoktur. Zira, balıkhaneye tâbidir. Orada müzayede olur olmaz, çavalyalar otomobille beş dakika içinde Baltkpazanna getirilir ve hemen müşteriye arzedlllr. Büyük lokantaların hepsinin birer demirbaş balıkçısı vardır. Evvelâ onun payı ayrılır, geri kalanı satışa çıkarılır. Lokantalarda balık fiyatları sabit olduğu halde burada Öyle değildir. Bunun için, hangi balıkların, kaç liraya kadar hangi lokantaya aynla-blleccğlni tesbit etmek de bir marifettir. Demirbaş balıkçı bunu yapar. Balık nadir ve çok bahalı olursa hususi müşterilerine, hattâ telefon ederek haber verir ve ayırır. Hulâsa, bu İş bir borsacı inceliğine bağlıdır.
öğleden sonra, bilhassa akşama doğru fiyatlar düşer. Lokantalar alacaklarını almışlardır, ziyafetleri olanlar da hazırlıklarını sabahtan tamamlamışlardır. Bu vaziyet yalnız balıkçılar için değildir. Kasaplar, sebzevat-çılar, manavlar için de aynıdır. Onlar da balıkçılar gibi hareket ederler. Fakat bu usul, daha ziyade, Balıkpnzan-nın üst sokağına, yani tngillz Sefarethanesi tarafından girilen cihette olanlara caridir. Diğer sokak, daha ziyade orta hallilerin ve daha fakirlerin pazarıdır. Orada balık da. et de. sebzevat da her zaman bir miktar daha ucuzdur.
Evvelki gün, BalıkpazarındA şöyle bir dolaştım, fiyatlara göz gezdirdim. Ortalama olarak şu fiyatları tesbit ettim. Uskumru 140, Karagöz 300, Sardalye 160, Palamut, boyuna göre 50 - 80, İstavrid 100, tzmarld 120, Lüfer 240 - 320, Kefal 300, Pisi 500, Çlnekop 250, Karides 800, İstakozlar da 800 den başlıyor. Tatlısu balıklarından da bir kaç cins vardı, fakat ben orada iken sonu alınmıştı. Tabii Midye her zaman var. Tanesi beş kuruş.
Tavukçularda fiyatlar, piliçler İçin 175 - 200, tavuk 350. bir kaç hindi vardı, fiyat koymamışlar. Yarka 200 kuruş. Bıldırcın da var. Pazarlıkla satılıyor.
Kasaplarda sığır 180 den başlıyor. Koyun 200 den, kuzu 220 den. Bunların yanıbaşında, beyin, sığır dili, ciğer, yürek vesaire satanlar. Meselâ bir takım kuzu ciğeri 140 kuruş.
Ve burada fiyatlarını teker teker saymaya ImkAn olamayan yığın yığın sebzevat. Yalnız kabak, hani şu bildiğimiz kabak 70 kuruş olmuş. Turfandaya giriyor.
Yemişler de öyle. Bu sene ibadullah ayva var. Demek kış fazla olacak. Üzümler şıralaşmaya yüz tuttu. Bir manav, küçük bir kavun yığını yapmış, üstüne “Son elveda,, diye bir levha asmış. Buna rağmen tanesi 35 kuruş. Yukarı sokaktaki manavlar, kavunları askıya almaya başlamışlar. Hoş. havalar soğuduğu ve henüz kaloriferler yanmadığı için, bir çok evde, çabuk üşüyen ve nazlı hanımlar “kavunların içi soğudu, yenmiyor.. diye dudak büküyorlar.
İşportacılar da, son badem - salataları, tanesini 20 kuruştan satıyorlar.
Büyük salamcılar memnun, kış yaklaşıyor, camekânlarını tazeliyorlar. iştiha çekici ve envai türlü mostralar yapıyorlar. Meşhur, küçük pastırmacı önünde, akşamlan yine kuyruk yapılmaya başlandı. İşkembeci dükkânın içini boyatıyor ve pasajda, kukureççinin sesi daha dik ve yüksek duyulmaya başladı.
Dikkat ettim, Bölıkpazarının hay-hayhuyu içinde, asık suratlı hemen kimse yok. Buraya ve alış verişe hâkim *a
Nebatî Yağ Kongresi açılıyor
Şehrimizden Kongreye bir heyet gidiyor
Yarın Ankarada. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı salonunda Türkiye Nebati Yağ Kongresi toplanacaktır. Kongreyi Ticaret ve Ekonomi Bakanı Zühlü Ve-llbeşe açacaktır.
Kongrede nebatî yağ istihsali, muhtelif kalitelerde sabun imali üzerinde görüşmeler olacaktır. Kongrede bulunmak üzere İstanbul Bölge Sanayi Birliği delegeleri bu akşam Ankaraya hareket edeceklerdir.
Sebze ve Meyva Kooperatifi
Kooperatif umumî heyeti ay sonunda toplanıyor
Sebze ve Meyva Kooperatifi bu ayın sonunda yıllık toplantısını yapacaktır. Bu toplantıda kooperatife yeni bir istikamet verilecektir. Bilindiği gibi, Sebze ve Meyva Kooperatifi geçen sene şehrimizin muhtelif semtlerinde satış mağazaları açmış, burada piyasadan ucuz sebze ve meyva satmaya teşebbüs etmişti. Kooperatif bu teşebbüsünde muvaffak olamamış, satış mağazalarını kapatmıştır.
öğrendiğimize göre Ticaret Odası da iki sene evvel Sebze ve Meyva Kooperatifine verdiği 500 bin lirayı İstemektedir.
Çukurova pirinç piyasası
Piyasa, geçen seneye nazaran yüksek açılmıştır
Adana 22 (Hususi) — Çukurova pirinç piyasası açılmıştır. Fiyatlar geçen seneye nazaran yüksektir. Şimdiki halde fiyatlar şunlardır: Seyhan malı 109 - 110 kuruş, Maraş malı 115 kuruştur.
İstanbul piyasasından pirinçlere karşı istekler fazladır.

Şehrimiz piyasasında toptan pirinç fiyatlarında da tedrici bir surette yükseliş müşahede edilmiştir. Umumiyet itibariyle cenup menşeli pirinç fiyatları toptan piyasada 5-6 kuruş arasında yükselmiştir. Henüz perakende piyasada pirinç fiyatlarında bûriz bir surette yükseliş görülmüştür.
Belediye İktisat Müdürlüğü pirinç fiyatlarındaki yükseliş karşısında. Toprak Mahsulleri Ofisinin, pazar yerlerinde küçük esnafa ucuz pirinç vermesini tavsiye etmiştir.
Izmirde bereketli yağmurlar
İzmir 22 (Hususî) muhabirimiz bildiriyor) — Eğenin her yerinde bereketli yağmur yağmakta ve bu meyanda Salihli dağlan ile Bozdağı-na kar düşmektedir.
Kar başlayınca havalar soğumuş ve sobalar yanmaya başlamıştır. Boz-dağdaki karın kalınlığı 30 santimi bulmuştur.
PAMUK EKİCİLERİNE
AVANS VERİLECEK
Ziraat Bankası Umum Müdürlü 6 milyon lira yardım yapılacağını bildirdi
Ankara 21 (ANKA) •— Ege ve Çukurova bölgelerinde son günlerde pamuk fiyatlarında haşgösteren düşüklüğü önlemek üzere Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü müstahsile yardım olarak dağıtılmak üzere 6 milyon lira tahsis etmiştir. Bu hususta malûmatına müracaat edilen Ziraat Bankası Genel Müdürü şu izahatta bulunmuştur:
"Fiyat düşüklüğü sebebini dış piyasanın en mühim alıcısı Alman-yanın pamuk ihtiyacını Marshalî Plânından temin etmesinde aramak lâzımdır. Almanyanın piyasadan çekilmesi üzerine bir müddet alıcı bulamayan müstahsil, fiyatlarda mecburi bir düşürme yapmıştır. Bu sukut ne-
ticesinde birinci akala tipi pamuk 327 kuruştan 29 ( kuruşa düşmüştür. Bunun Üzermr biz de müstahsilin pamuklarını düşük fiyatla satmpjmu önlemek üzere 6 milyon liralık bir yardım yapmayı kararlaştırdık, Bu yardım müstahsile geniş mikyasta avans vermek suretiyle yapılacaktır.
Bu tedbir derhal tesirini göstermiş ve yükselme başlamıştır. Fiyatlar 10 ekimde 305 kuruş, 18 ekimde 342 kuruşa ve bugün aldığım bir telgrafa rıazadan 385 kuruşa yükselmiştir. Aldığı avanslarla vaziyetini düzelten müstahsilin pamuk satışını da düzenlemesi ile bu durum temin edilmiştir.
herler
İstanbul Deniz
Komutanlığından:
Komut ıılığımızda mevcut fenni şartnamesine göre 95-105 hamule tonunda bir adet yük teknesi satın alınacaktır.
Satmaya istekli olacakların evsaf fiyat ve teslim müddetleri hakkındaki tekliflerini en geç 30 ekim 1950 tarihine kadar ko-e mutanlığımıza vermeleri, (13944)
Palamut tetkikleri
İzmir 22 (Hususî) — Ticaret Ofisi palamut satışlanndaki teamüller hakkında tüccarın fikrini sormaktadır-Palamutlann rütubet nisbetlen, satış şartlan tetkik edilmektedir.
Avusturya Rejisi tütün alıyor
Avusturya • Türk Tütün Şirketi, piyasamızdan geçen seneye nazaran fazla miktarda tütün almıştır.
öğrendiğimize göre şirketin bu se-nekl mubayaatı 3 milyon tonu bulacaktır.
Piyasa, liberasyon rejimine İntibak etmek için yeni bir harekete geçmiştir. Netekim Tüccar Derneği de, bu hakikati gözönünde tutarak, hafta içinde yaptığı bir toplantıda, yserbest ithal listesinin tatbikinden sonra, tüccarın ne tarzda hareket edeceğini takdir etmiş, Demek bünyesinde yeni ihtiyaçlara göre teşkilât yapmayı lüzumlu görmüştür. Esasen liberasyon nizamına uygun bir surette hareket etmek için, her tüccar, kendi bünyesinde tadilât yapmak zorunda kalmıştı. Evvelce de bu sütunlarda belirttiğimiz gibi, liberasyon rejiminin tatbiki, tüccarın mesuliyetini bir kat daha arttırmıştır. Bu itibarla tüccarın lisans, kontenjan, takas mevzularını kontrol eden hiçbir makamdan şikâyet etmeğe hakkı kalmamıştır. Çünkü önünde, kendi mesuliyeti altında iş yapacak geniş bir saha açılmıştır.
İSTANBUL ;
Hafta içinde ihracatçı tacirler, ceviz mevzuu üzerinde durmuşlardır Hamburgtan piyasaya gelen mektuplarda, Aman-lann Hamburg teslimi 210 dolardan ceviz istediği- öğrenilmiştir. Bu istekler Ticaret Borsasında cevize karşı olan isteklerin artmasına sebebiyet vermiştir. Alman firmalarının ceviz istemesi, muayyen bir fiyat seviyesi dahilinde mütalâa edilecek bir mevzudur. Ceviz fiyatları, Ticaret Borsasında 60 kuruşu tecavüz ettiği takdirde, bu gibi isteklerin de tahdide uğrayacağını kabul et mek lâzımdır. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, Hamburg ter limi 210 dolara ceviz so'm-ık irin, Ticaret Borsasında, ceviz fi yatlarının 50 kuruşu tecavüz etmemesi lâzımdır. Fakat haı tanın son günü ceviz fiyatı 61 kuruşu bulmuştur.
Fındık mevzuuna gelince. Almanyanın serbest ithal listesinde fındığa yer ayrıldığı malûmdur. Fakat Alman firmaları fi yatları pahalı buldukları için, isteklerinde nazlı davranmaktadırlar. Hepimizin bildiği gibi, fındık mahsulü de geçen seneye nispetle yandan aşağı olduğu için, ellerinde mal bulunduran tacirler, mevcut mahsulün satılacağından emin bulunmaktadırlar. Bu yüzden fiyatı tutmakta, piyasaya mal vermek hususunda ihtiyatlı hareket etmektedirler. Fakat fındık mevzuunda, yalnız Al-
FrauMnın askeri bütçesi 850 milyar franga yükseldi
A Paris 22 (Hususî) — Fransamn askeri bütçesi 1950 de 420 milyar frank iken 1951 yılı için 850 milyar franga yükselmiştir. Bu miktara Amerikanın göndermekte olduğu ve göndereceği askeri malzemeler dahil değildir. Kabul edilen 850 milyar frangın 610 milyarı Avrupa Fransası için kullanılacaktır. Kalanın 200 milyar frangı Hirıdlçinl'deki harpte sar-fedilecek ve 40 milyar frank da denizaşırı Fransa müstemlekeleri için kullanılacaktır.
Franaanın bu parayı bizzat tedarik edemlyeceğl anlaşılmaktadır. Çünkü aksi halde Fransa enflâsyona doğru gidecek ve bütün hesaplar altüst olacaktır. Fransa Maliye Bakanlığı bu paranın 580 milyar frangını Fransamn bizzat tedarik edebileceğini, kalan 270 milyar frangın da Amerikadan alınacağını tahmin etmektedir.
Amerika dış ticareti
13 seneden heri İlk defa açık verdi
★ \Vashington 21 (Hususî) — Birle şik Amerika Ticaret Bakanlığının bildirdiğine göre Amerika 13 seneden beri ifk defa geçen ağustos ayinde ihraç ettiği maldan fazla ithalât yapmıştır.
Geçen ağustosta Amerika harice 760.’. milyon dolarlık mal sattığı halde 819,4 milyon dolar tutarında ithalât yapmıştır.
Slnger mü^sesesl
Brezilyada ftıbrlka kuruyor
★ Rio de Jenairo 22 (Hususî) — Gelen haberlere nazaran Slnger dikiş makineleri kumpanyası Brezilyada bir fabrika kurmaya karar verm’ştir. Bu fabrika Güney Amerikada kurulacak ilk dikiş makinesi imal eden fabrika olacaktır. Bu sayede komşu devletlere de makine ihraç edileceği tahmin ^dilmektedir.
Mekslkanın çimento
İhracatı
★ Meksiko. 19 (Mususl) — Meksika Hükümeti bundan sonra yapılacak olan çimento ihracatının hükümet İzniyle yapılacağını açıklamıştır. Buna sebep olarak dahilde bir çimento sıkıntısı doğmasına mahal vermemek arzusu gösterilmektedir. Mekslkanın senelik istihsali 1 milyon metrik tonu bulmuştur. Hükümet fiyatların yükselmesine mânı olmak İçin çimento müstahsillerine gereken çuvalları da temin etmeyi garanti etmiştir.
Belçikanın bütçesi
★ Brüksel, 22 (Hususi) — Belçika Maliye Bakanlığının yayınlanan bir raporuna göre, 1951 bütçesinde Atlantik Paktı silâhlanma programı için yapılacak olan masraflar da dahil olmak Üzere bir fazlalık vardır. Rapora nazaran 63 milyar 851 milyon 900 bin Belçika frangı bir gelir teminine mukabil 63.744.000.000 frank masraf vardır. Geçen yıl bütçesi 65 milyar 916 milyon 500 bin frank gelire mukabil. 64.767.000.000 frank masrafla kapanmıştır.
Birmanya . Hindistan ticared t
★ Rangun, 22 (Hususi) — Birmanya ile Hindistan harpten evvelki ticari münasebetleri tesis etmek için görüşmelere başlamışlardır. Hln-dlstanm dokuma, kanaviçe ve diğer mallarına mukabil, Birmanya kendi mallarından verecektir.
İpekli satışlarında durgunluk
ir Milano, 22 (Hususi) — Geçen haftaki ipekli satışlarında bir durgunluk göze çarpmaktadır. Al-manyaya yapılan sevkiyat da değişmemiştir. İtalyan müstahsilleri piyasada nylon çoraplara karşı o-lan talebin düşmesinden istifade ederek İpek satışını arttırmaya çalışmaktadırlar.
KONFERANS
Tıp Fakültesi Dekanlığından :
Ekim ayının sonlarında şehrimizde bulunacak olan Paris Tıp Fakültesi Hidroklimatoloji Profesörü Dr. Jllstin Besançen, aşağıda yazılı mevzular üzerinde 5 konferans verecektir. Giriş serbesttir.
31 ekim salı günü saat 11 de Tıp Fakültesi Merkez Binasında 6 No. lu dershanede:
Bıopsi histopatolojisinin karaciğer hastalıkları tedavisine yardımı,
1 Kasım çarşamba günü saat 18 de Tıp Fakültesi Merkez binası 6 No. lu dershanede:
Spazmefilinln teşhis ve tedavisi,
2 kasım perşembe günü saat 10,30 da Çapa anfisinde: Artrozik hastalık ve seyri,
3 kasım cuma günü saat 10,30 da Cerrahpaşa hastahanesi Neşet Ömer trdelp anfisinde:
Andokrlnien ekzolftamiler ve tedavileri,
4 kasım cumartesi günü saat 10,30 da Haseki Hastahanesinde:
Hipertansiyonun cerrahî tedavisi. (14407)
man firmaları hatıra gelmemektedir. Son hafta içinde İsveç, Belçika ve tngiltereden fındığa karşı istekler artmıştır.
Hafta içinde yağlı tohumlar grupunda, susam, keten tohumu birinci derecede rol oynamıştır. Hafta sonunda susam fiyatı 94 kuruşu bulmuştur. Esasen susam mahsulü geçen seneye nazaran noksan olduğu için, fiyatın bu seviyeye çıkması tabii görülmektedir. Fakat bu yüksek fiyatlara dayanarak ihracat yapmak hatıra gelmemektedir. Ayçiçeği için de aynı mütalâayı ileriye sürmek kabildir. Fiyat hafta İçinde 38 kuruştan ileri gidememiştir.
İç piyasa bakımından yeşil, kırmızı mercimek satışları da en hararetli devresini geçirmektedir. Diğer kuru sebzelerde kayde ^sğer blrşey yoktur.
İZMİR :
İzmir 22 (Hususi muhabirimizden telgrafla) — Hafta içir pamuk fiyatlarının gösterdiği dalgalı seyir birinci dereccd-.*mi haiz bir olay olarak kayda şayandır. Mevsim başında bir kıp da dünyanın en büyük pamuk yetiştiricileri olan Hindietanl. •.merikanın Türkiyedcn pamuk satın alacaklarını ve pamuk fi atlarının 220 kuruştan 380 kuruşa çıkacağını söylemiş olsaydı buna İnanan olmazdı. Hafta İçinde tütün kooperatifleri kurulmasına karar verilmesi, dünya çelik fiyatlarında yüzde sekiz nispetinde indirme yapıldığı, Ingiliz lirası kıymetinde yeni bir ayar lama yapılacağı haberine ilâveten Stafford Cnpps'in istifası, nihayet Kore harbinin sona yaklaşması dikkate çarpmıştır İngilizlerle yapılan 17000 tonluk anlaşmanın yerine getirilmesiyle üzüm satışı tevakkuf geçirmektedir, ilgililer kasımda eldeki ü-zümlerln eritileceglni, bir üzüm meselesi kalmadığını kesin bir
irade ile belirtiyorlar. Tek imtiyazlı mahsulümüz inciri, bu yıl 20,000 ton gibi küçük bir rekolteye rağmen dilediğimiz şekilde satmayışımız müşteri ülkelerin inciri lüks yiyecekler meyanında göstermelerinden ileri gelmiştir, iyi kaliteli standart mallara müşteri varsa da ikine) kail e malların satışı yavaş gitmektedir. Buna rağmen yıl başından 4nçe rekoltenin erimiş olacağı mu hakkaktir. Ege ve Çukurova müstahsillerinin ilk defa bu yıl beyaz altın ticareti yaptıklaı. u ı l ılc kattir. Rekoltenin düşüklüğünü fiyatların harikulâde mükemmel oluşu telâfi ettikten başka bu yıl gelir fazlasından Ege müstahsilleri tarlalarını teçhize önem vermişlerdir. Eğer sulama dâvası da halledilirse beyaz altın Türk köylüsünün gelecekte tek kalkınma sebebi olacaktır.
Hafta başında 314 kuruştan 300 kuruşa inen pamuk, haftanın son günü 365 ten bir sıçrama yaparak 380 kuruşa çıkmış ve 38.5 kuruştan da 25 tonluk bir satış yapılmıştır. Bir başka parti Savcın pamuğunun 388 kuruşa satılmış olması yeni haftanın pamukta 400 kuruşluk bir parolaya doğru gittiğini gösterecek fevkalâde üm tli bir emare sayılır Daha evvel pamuklarını elden çıkarmış veya alivre taahhüdüne girişmiş olanların kârdan zarar etmeleri bir realite haline gelmiştir. Fakat bu gibi ihracatçıların •îindİ8tana Moskova emrine pamuk satışını cazip buldukları hakkında piyasada rivayetler dolaştığı gibi Çeklere satılan bir parti pamuğun bir Polonya limanı için yüklenmesi de dikkate çarpan bir olaydır.
I
ADANA :
Adana 22 (Hususi muhabirimizden telgrafla) — Sona eren nafta zarfında pamuk fiyatları yükselme rekoru yaparak cumartesi günü 345 kuruşa fırlamış ve bu fiyat üzerinden 100 ton ka-
dar satış kaydedilmiştir Serbest ihraç rejiminin müspet neticelerinden biri addedilen bu vaziyet karşısında bazı açıkgözler Av-rupanın geniş taleplerini perdeleyerek el altından pamuğu ucuza toplamak istemişlerse de muvaffak olamamışlardır. Üç gün evvel fiyat 322.5 kuruşa çıktığı zaman 340 kuruş istiyen müstahsil firmalar bugün 345 kuruşu da kâtı görmemektedirler. Piyasada dolaşan şayialara bakılırsa içinde bulunduğumuz lıaftanm sonlarına doğru fiyatın 400 kuıuşu bulması muhtemeldir.
Haftanın son günü kapanış fiyatlarına göre ikinci akala 302 kurtFtur E raz geç kalmış olmasına rağmen kampanya başın-dan bugüne kadar Borsada ve pazar yerinde 15360 ton akala, 6 ton yerli pamuk. 10511 ton kütlü. 2614 ton pamuk miktarı ise ortalama 50 hin ton olarak hesap edilmektedir. Çukurova ve Ege pamuk müstahsiline 1951 senesi için 6 milyon lira istihsal kredisi tahsis edilerek tevziine başlanmış olması, fiyatların düşmesini, saniyen müstahsilin parasızlık yüzünden malını aşağı fiyatlarla elinden çıkarmasını önleyici tedbir olarak mütalâa olunmaktadır. Bugünlerde Mersin limanı muhtelif bandıralar ta-şıyan yabancı vapurlarla doludur. Bu vapurların hepsi de pamuk almakta, limandaki yükleme ve boşaltma vasıtalarının kifayetsizliği yüzünden sıraya girerek vakit kaybetmektedirler.
Pamuklarımızın hariçten yüksek bedellerle satın alınmasını pahalılık addeden bazı şahıslar iç piyasada bir çok İstihsal maddeleri Üzerinde olduğu gibi ithal eşyası fiyatlarını da yükseltmek-• *
(edirler. Hükümetçe bu nevi hareketler önlenmez ve fiyatlar üzerinde bir murakabe vazolunmazsa pamuk bahane edilerek memlekette hortlaması nâhoş hallerin zuhur etmesi ve karaborsanın canlanması İhtimal dahilindedir.
Mersin Borsasında muamele görerek Mersin limanından son bir hafta zarfında yapılan ihracat ise 3190 kuruştan 1455 koyun. 1830 kuruştan 3158 baş keçi 160 kuruştan 5 ton koyun derisi 160 liradan 209063 metremlkAp cam keresteden ibarettir. Mersin piyasasına son günlerde palamut üzerine de teklifler vâki olmuş tacirler mal toplamağa başlamışlardır.
T3 Ekim 1950
YENİ. İSTANBUL
Sayfa O
Danimarkada bir millî
bayram günü
Yazan : Bahadır Dülger
Churchlll’e Kopenhag Üniversitesinin f ahri doktorluk pâyesl tevdi ediliyor.
kadar ha-
İşgal dev-başka bir
Mr. Churçlll Danimar-Onun bu ziyareti.
— Kopenhag — pazar gününden beri kada bulunuyor, ekseriyetle sakin bir hayat geçiren,
sisli, rutubetli, rüzgârlı iklimiyle insana ancak lyl ısıtılmış bir odada o-turmak arzusunu veren Kopenhag’a hemen bir haftadan beri fevkalâde heyecanlı bir hayat yaşatıyor. Geçen hafta, çarşamba günü, evvelâ gazetelerde görülen havadis, ertesi günden itibaren bütün şehri canlandırdı, harekete geçirdi.
önce, İdarehanesi Belediye Meydanında bulunan Politiken gazetesinin merkez binasının cephesini on beş metre büyüklüğünde bir Chur-chıll fotoğrafı süsledi. Sonra bu heyecan yavaş yavaş bütün şehre sirayet etti. Büyük mağazalar, her biri insanı bir başka mânada düşündüren hakikaten sanatli vitrinler tertip ettiler.
mâne-mAbet orada, kendi-
Bu kaynaşmanın büyük sebebi, DanimarkalIların Nazilere karşı duymakta oldukları hudutsuz kindir. Bu dar arazili, az nüfuslu, küçük fakat medeni millet, ikinci büyük harpte Almanyamn işgaline maruz kalmıştır. öyle bir işgal ki. AJman ordularına D anim arkaya taarruz veren Hitler bu tarihten ay evvel, Danimarka İle tecavüz paktı imzalamış aslâ haurlamamıştn
Her biri yalnız haklan, hürriyetleri İçin yaşıyan, şahsen faziletli ve namuslu fertlerden müteşekkil bir millet için bu, darbelerin en ağın idî. Onun için Alman işgaliyle beraber, Danimarkada çok şiddetli bir milli mukavemet hareketi başladı. Ve tabii, bu hareketin büyük aksü-lâmeli de görüldü. Kurşuna dizmeler. sürgünler, konsantrasyon kampları.. DanimarkalIlar bu acı hatıraları hâlâ unutmuyorlar. Geçenlerde, beni Klampenborg — Kopenhag’ın bir banliyösü — Ormanında gezdiren bir DanimarkalI, hemen her adım
başında rastladığımız Üzeri yazılı bir kaya parçasının önünde duruyor ve burada, kaç DanimarkalInın, hangi tarihte kurşuna dizildiğini heyecanlı bir dille anlatıyordu. O günü bir türlü unutamıyorum. Koyu gölgeliklerinde, artık ehlileşmiş geyiklerin sürülerle dolaştığı bu orman, bana, o zaman istiklâl ve hürriyet uğrunda can vermiş kahramanların viyetlerlyle dolu, büyük bir gibi görünmüştü. Ve yine Parlâmentonun açılış gününde
siyle tanışıp konuşmak fırsatını bulduğum eski Milli Ekonomi Nazırı Mr. Buhl'un sözlerini daha iyi anlamıştım.
Sosyal Demokrat Partisinin en İleri gelen şahsiyetlerinden biri olan bu İhtiyar nazır, Danlmarkanın İktisadi güçlüklerinden ve buna rağmen bir ordu beslemek ve icabında harbi düşünmek zaruretinden bana uzun u-zun bahsettikten sonra, göğüs geçirdi ve:
— Yirmi beş senelik bir antlmillta-rist politikadan sonra, bize bunlan
düşündüren hâdiseler ne «in değil mİ ? diye «ordu.
İşte bu hazin hâdiseler, resiyle alâkalı her şahsa
mâna ve hususiyet veriyor ve Danimarka milleti, bütün fertleriyle, o kötü günlerin hatıralarını sinesinde hâlâ bütün canlılığıyla, acılığiyle hissediyor.
ChurhlIFe gelince, o, işte bu milli felâketlerle dolu seneleri nihayete erdiren adamdır. Danimarka için büyük ve milli bir kurtarıcıdır. Geçen pazar günü, Kopenhag'da bunu, bil’ tün canlılığı ve hcyecanlyle hissettik. Pazarları daima boşalmış bir şehir hissini veren KopenhBg, uzak beldelerden gelmiş, tatil günü için banliyöye gitmek lüzumunu hissetmemiş yüz binlerce insanla dolu İdi. Her taraf bayraklarla süslü. Karşı-lama merasimine iştiraki bir milli vazife bilmiş olan bu yüı binlerce insanın elinde yüz binlerce bayrak... Üzerinde V harfini taşıyan büyük balonlar. Hava meydanından itibaren belediye binasına kadar uzanan yolun her tarafı dolu. Pencereler, balkonlar, ağaç dallan, hattâ damlar...
Saat dörtte uçak meydanına vâsıl olan Churchill işte bu kalabalık yoldan geçerek, elli dakikalık bir otomobil yolculuğundan sonra, halka hitap edeceği belediye binasına geldi.
O gün siyah pardesüsü, siyah melon şapkası, mûtad yaprak sigarası, güler yüzü ve halka durmadan V işareti yapan eliyle, Churchill bütün DanimarkalIların kalbini bir kere daha fethetti.
O gün. bütün otellerde ve lokantalarda. gecenin geç saatlerine kadar, şimdi redingotları veya siyah kompleleri İle insana birer diplomat hissini veren eski mili! mukavemet reketi mensuplan hep beraber eğlendiler.
Böyle bir grupun masasında,
glliz ve Danimarka bayraklarına sarılmış İrice bir porselen biblo duruyordu. Bütün incelikleriyle hürriyeti ve istiklâli temsil eden taze bir kadın. ve ayaklarının dibinde, haşin yüzü, sert adaleli vücuduna rağmen bitkin bir halde yatan zulüm ve istibdadın timsali...
DanimarkalIlar, Churchill'l İşte bu haleti ruhiye ile karşılayıp selâmladılar.
ha-
lçip
în-
emrini ancak üç bir ademi olduğunu
Kıbrıs Mektupları
İlhaka kapanan kapılar
Lefkoşe (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Runı ilhak heyetinin Girne Despotunun başkanlığında, bir müddetten beri, Kibrisin Yunanistana ilhakını sağlamak için dünya turunda bulundukları malûmdur. Bu heyet, evvelâ Yunanistanı zlyuret etmiş, orada bir çok temaslarda bulumuşsa da resmi makamları heyete karşı hiç bir teminatta bulunmadıkları için Londra yolunu tutmak mecburiyetinde kalmıştı.
Londrada, resmî çevrelerde temas yapmak üzere teşebbüse geçen ilhak heyeti, Sömürgeler Bakanı: “Kıbrıs meselesinin kapanmış bulunduğu,, cevabını verdikten sonra heyet, İngiliz basınına sokulmaya gayret harcamış, fakat bundan da bir şey elde edememiş ve nihayet, ne basın, ne de İngiliz efkârı bu teşebbüsle İlgilenmemiştir.
Londrayı ziyaret eden İlhak heyeti, geçen yıl burada yapılan keyfi ve hükümsüz plebisit listelerini merkezi hükümete takdim etmek istemişse de resmi makamlar tarafından yine red-dolundukiarını görünce; Amerikanın yolunu tutmuşlar ve ellerindeki hükümsüz vesikaları Birleşmiş Milletlere vermek sevdasına kapılmışlardı.
Son gelen haberlerden anlaşıldığına göre; bu teşebbüs de tam bir muvaf fakıyetsizllkle neticelenmiş ve ilhak heyeti de geri dönmek kararını almıştır.
İPEK-MELEK-ATLAS-LÂLE ve AR
Şehzadebaşında yeni ve modern
TURAN SİNEMASI
filmle-Istan-
sinemalarından çıkacak olan senenin en muazzam ve seçilmiş rlyle 25 EKİM ÇARŞAMBA günü matinelerden itibaren sayın bul halkına kapılarını açıyor.
BÜYÜK MÜJDE...
BÜYÜK MÜJDE...
Haftalardan beri memleketimizin en büyük mühendisleri tarafından yeni tanzim edilen sinemamız tstanbulda bir eşine daha rastlaya-mayacagınız derecede modem bir şekle giren
TURAN Sineması bu sene hiçbir fedakârlıktan çekinmeyerek AVRUPADAN getirmiş olduğu en son sistem makinelerle sayın sinemaseverlerin gözlerini bozmıyacak şekilde tertip edilmiş kuvvetli PROJEKSİYON ve SES tertibatıyla bu sene Beyoğlunda
tr

(UNESCO) nun “Körleri Okutma” Mütehassısı Türkiyeye geliyor
UNESCO’nun Parintekl merkezinden haber alındığına göre, teşkilâtın “körleri okutma,, mütehassısı Slr Ciutha Mackenzie. 4 kasımda Türkl-yeye hareket ederek bu memlekette tatbik olunan okutma usullerinin ıslahı çahşmalunna iştirak edecektir. Bu sahada dünyaca tanınmış bir mü tvhaasıs olan Sir Ciutha. aynı zaman-dQ Türkiyadeki körleri alâkadar eden sosyal dâvaları du tetkik edecektir.
Türkiye Hükümeti ile Brltlsh Coun-cll’in dâvetine icabet eden Sir Ciutha, Türkiyede iki hafta sürecek olan ikameti sırasında, Ankara, İstanbul ve İzmir! ziyaret edecektir.
Bir Ciutha, gözlerini, Birinci Cihan Harbinde» Çanakkale harekâtı sırasında kaybetmişti.


— Hakkınız vur. Size öteki mektupları da getireceğim, dedi. »
— Beıı gidip İsteyim?
— Yok, ne münasebet!
— Sır tutmasını bilirini Marthe. Bana İtimat »»dlıılz.. Acımayı, affetmeyi de bilirim. Bence onu görmeseniz daha lyl olacak.
— Yazarını.
— Sizin İçin korkuyorum Marthe.
Gûya ona arıyor, İşlediği suça göz yumuyor gibi hlr hal alarak kadını büsbütün yaralıyor, İncitiyordu.
Marthe dayanunıayıp başını doğrulttu, kendini müdafaaya kalkıştı:
— Zannettiğiniz kadar zayıf karakterli değilim. Hem Mnthİldo’e verilmiş hlr NÖzüm de var. Dediniz ya: BÖylo şeyler mukaddestir.
Fakat “enişte bey”, onu geçirirken, hâlâ o hakarete benzeyen “İyilik ve merhametini,, ibzal edip duruyordu:
— Haydi bakalım, sizi bekliyorum... Cesur olun... Mathllde size yardım edecektir.
Marthe sadece:
— Sahi, onun yardtmınA muhtacım, dedi.
— 5 —
— PÎEKRE EMAGNY —
• ••
Konağın kapısı kapanınca, Marthe Chenevray, açık havayı derin derin içine çekti. Vydurduğu yalan, taktığı maske, Minki onu boğuyordu. Elinden giden İffetine, doğruluğuna, hicap duygusuna, benliğinin bu en sevgili, en kıymetli şeylerine dışarıda tak rar kavuşur gibi oldu.
Rastgele yürüdü ve kendini Monceau Parkının demir parmaklığı önünde buldu. Plerre I rnugny’nin evine varmak İçin, parka girip, öbür taraftan çıkıvernıek kâfi İdi.
Ağır vazifesini yenj baştan, hemen tezi tezine yüklenmeli miydi? İçinden kopan tiksintiyi yenerek, kardeşiyle “düşüp kalkınış,, olan adama koşmalı mıydı? Üstüne bir kesiklik, bir gevşeklik geldi. Kenarda, boş duran tahta kıınapeye oturdu. Zaten sabahın bu erken saatinde, parkta pek kimseler yoktu. Şıı yalnızlık, tatlı serinlik, gölgelik İçinde, rahatça kafasını dinllyeblllrdl. Sabah gezmesine çıkmış yaşlıca bir erkek, serçelere ekmek ufalıyor, kuşlar da hem Ürkeklik hem de oburluktan geline bir telâ# İçinde, adamın etrafında kanat çırpıyorlardı. Etrafı sulamaya hazırlnnun bir bahçıvan, çimenlerin üzerine upuzun lâstik boruyu yatırıyor, borudan yer yer fışkıran incecik su fıskiyelerini, güneş pırıl pırıl yaldızlıyordu.
Göz, gönül dinlendiren bütün bu şeyler, Marthe’a hiç hlr rahatlık veremiyordu.
Kabullendiği suç, sanki hakikaten nııı/lslnde yer etmiş gibi, kendi kendinden utanıyor; Üntelik garip bir tezada du-
Edebî musahabe
Doktorlar, Ramunlnrı
Bruofherin Muntp(Jlh*r Müzesinde bulunun “ihtiyar,, isimli tablosu
Dünyanın en büyük ressamlarından
BRUEGHEL
Italyan rönesansı ile Felemenk
ananelerini mezcetmiştir
Pieter Brueghel (1520-1569» Fo-lemenk Rönesans Ekolünün, dünyaca en çok tanınan ressamıdır. İtalyan Rönesansınm resim anlayış ve tekniğini benimsediği halde, Brueghel Felemenk ortaçağ resminin ananelerine sadık kalarak, eserlerinde hem şimal memleketleri peyzajını, hem de Felemenk halkının Adet ve tiplerini o güne kadar erişilememiş bir ustalıkla canlandırmıştır.
Brueghel, üç neviden eser yarat mıştır: Bunların arasında tu alın bütün sathını kaphyan büyük peyzajları en meşhur resimlerinden di r.
Mevsimler (Viyana Müzesi), Ölümün Zaferi (Madrid Müzesi), Bethleem Sayımı ile lkaros’un denize düşmesi (Brüksel en ufak tür gibi beraber,
günlük hayatının bir sahnesini canlı şekilde tasvir eder. Boydan boya
Müzesi), ortaçağ usulünce teferruatına kadar mlnya-işlenmiş resimler olmakla her bir parçası Felemenk
kar Örtülü kış peyzajlarının, Teniers veya Rubens’ln canlılık ve yaşama zevki fışkıran eserlerini hazırlayan bahar ve yaz manzaralarının tadına doyulmaz. “Düğün Sofrası”, “Köylüler Dansı” (Brüksel Müzesi) gibi halk sahneleri İle Brueghel milli mevzuları Rönesans resmine has kıvraklıkla. şekil ve hareket serbestliğiyle canlandırarak. Felemenkte asırlarca tutulan popüler bir resim nevi yaratmıştır. Aynı canlılık, bir görüldü mü bir daha unutulmıyan portrelerinde de göze çarpar. Fakat bunların yüz İfadesinde ortaçağın groteske düşkünlüğü, insan ve hayvan azmanlarım acayip şekillerle canlandırmaya meyli belirmektedir
Bruegherin resim ananesini, oğlu genç Brueghel ve daha birçok Felemenk ressamları devam ettirmiş, kendisi ise İki büyük sanat çağı arasındaki bağı temsil etmekle beraber, ekollerin dışında popüler olmuştur.
“Karda Avcılar,,
İKİnılI bıı tablo Viyana Mîıresludedir ve Brueghel*ln şuhrserl Hiıyılm oktadır.
* ■

V lü
Yeni şiirimizde Anadolu
Baki Süha EDİBOGLU
Yeni şiirin estetik şuuru, şokll telâkkileri, lisan ve kültür kavrayışları, daha goniş mânaslyle sanat İtibarı üzerinde tartışmaktan çekinerek, ona gelişigüzel İftiralar atmaktan hoşlanan bir zümre vardır. Bunlar, mutaassıp, manzum söz meraklılarıdır; muhtevadan ziyade şekle, kalıba, yıllar yılı alışılagelmiş vezin ve kafiye hünerlerine kıymet verirler. Aruzun muttarit seslerine alışık olan kulakları, yeni şiirin sereserpe ahen glnden, edasından rahatsız oluyor. Belki haklıdırlar. Tiryakilik mantık dinlemez.
Ancak, eski şiir tiryakileri, —tâbir caizse— rahat durmuyorlar; veril yersiz yeni şiiri kötülemekte devam ediyorlar. Meselâ: “Genç şairlerimiz vatanımızın güzelliklerine bigânedirler.,, tonu ün başlı-yarak, kâh öfkeli, kâh alaycı bir lisanla yeni şiirimize “gayri milli., damgasını vurmaya çalışıyorlar, İngiltere, Fransa vs Amerlkada genç şairlerimiz İçin antolojiler tertip edilmesi, en meşhur mecmualarda tenkld ve tahlil yazıları İntişar otmeal Öfkelerini büsbütün kabartıyor. Bütün bir lisan k ad ersizliğimize rağmen, yabancı ülkelerde yeni şiirin gördüğü bu alâka. ona “gayri milli,, damgasını vurmaya çalışanlara az çok müsait bir zemin de hazırlıyor. Öyle ya. bir sanat kİ. kendi memleketinden ziyade milletlerarası piyasada rağbet görüyor, o sanatta “millîlik,, vasıfları ya eksiktir, ya hiç yoktur yollu şüpheler doğurabilir. Ve derhal söylemeliyim ki, bundan daha insafsız ve sathi bir müşahede de olamaz. Zaten “millilik,, vasfı gibi izafi ve kaypak bir mevzuda her hangi bir sanatı yermek kadar kolay bir iş yoktur. Millilik nedir? Bir vatan coğrafyasının havasını, suyunu, toprağını aksottirmek mİ? O vatan üstünde yşaıyan taşanların toplum şuuruna uygun, onların düşünüş ve görüşlerini, ruh hallerini, geleneklerini terkip eden eserler yaratmak mı?
Yeni şiire, sağ duyu ile ve lyl bir götle bakıldığı zaman bu vazifelerini bihakkın ve tamamen yaptığı görülür Bu iddiamı biraz daha İleri götürorek diyebilirim ki. V,eni şiirimiz, kendinden evvel gelen nesillere nazaran bu mevzuda çok daha cömert, çok daha verimlidir, Eğer millîlik, bazılarının anladığı gibi, sırf vatan coğrafyamızdan bahsetmek meselesi İse. size yüzlerce, binlerce misal verebilirim.
İşte güzel örneklerden biri. Genç şair Halim Yağcıoğlu. Anadolumu-zu bakın ne güzel
Ağrıların, Torosların, Kaadnğların vardır.
O rlizgArhırln döğüten Altın akıtır toprağa Reyhanların,
Cey hanların Ya «enin Innnnnlrın TUrkiyem Ya senin İnsanların Tllrklyem
«••••••« •••••••« «••»••••••••»••••••!I•
Askerleri gördüm karlar altında Nöbet bakliyen
Teğmenleri gördüm ölümlere göğüs geren Dokuz çocuklu hnbalnr gürdüm, Kalbi glhl
Nofrnsı da bütün yurdıı açık mühendisler gördüm delip geçen.
Senin bağrında dinecek ağrılarım Kemiklerim senin boynunda çöıülr-
• cok
Bedenim zerre zerre nzlt toprağında dağılacak.
Yeni nesilde hemen hor şair, A-nadoludan bahsetmiş, azlı vatanımızın taşından, toprağından gor-çek, yapmacıksız, olduğu gibi görünen şiirler yaratmnsını bilmiştir. Bu şiirlere, sanat oyunlarından, o-dcblyat marifetlerinden ziyade bu momlrkotl seven samimi İnsanların duygulan hâkimdir.
Henüz 23 yaşında olan Talip A-paydından da bir kaç mısra okuyalım:
“TtRKlYT HARİTASI..
Mavi denizler çevirmiş etrafını, Bir Âvâre yolcu) um «lidere seven Sularını, göklerini, yollarını BLr yolcu) um
gördüklerini
anlatıyor:
memleketim çalkanan
Açılmnk İstedim Açılmak sulara
ab) 11-yen... doğru bo-
mink ovalara doğru, yollar yııncB yürümek En ur.ak köylere, en uzak köslere! Ah, dinlemek Anndolumnn »etini, dinlemek...
Türkiye benim İçil Büyük destanlarla
Kalbimle bir kor gibi jnnnn Benim lonnuı hürriyetim Türklvem memleketim.
Misalleri çoğaltmak neye yarar. Yeni şiire, gözü kapalı İftiralar a-tanlara, evvelâ hüsnüniyet, sonra da lütfedip yonl şairlerimizi tetkik etmelerini tavsiye ederim. Mü-nekkldlerimlzln pek çoğu, şurada burada rastladıkları bir kaç parça manzume üzerine hüküm verip, yeni şiiri toptan kötülüyorlar. O-kumak İçin vakitleri mi yok, iyi niyetleri mİ eksik, bilemiyorum On yıldan beri çıkmakta olan u-faklı büyüklü şür kitaplarını okuduktan sonra, genç şairlerimiz hakkında toptan vorllebllecek hüküm. yeni neslin, ancak bu memleketin gerçek İnsanını ve toprağım bütün samimiyetiyle aksettirmekte kendinden evvel gelen nesillere nazaran çok daha verimli ve cömert olduğu hakikatine dayanabilir. Yeni şiirimizde Anadolu. romantik ve şairane taraflariy-le değil, hakiki çehresiyle yaşamaktadır, Ve asırlar boyunca edebiyatımızın ve vatanımızın beklediği hayırlı İş de budur.
Çeviren :
Henry Bönlenme
Düşen Maske
Mohrure Alevok
10
sevgislnl. Baygınını duyabilmek İçin, ına/vretlor bulmaya çalışıyordu.
şerok, kız kardeşine, eski zavallının hesabına türlü
Parkın HesMİzllğl içinde, ÜMtÜno bir uyuşukluk çöküyor; kafasını işhdmedcn, mitle gözleriyle, açıklı koyulu yeşilliklerin üzerinde şebnem yağmuru gibi yükselip alçalan hu esintilerine bakıyordu.
Saatler saati orada oturmayı, kıpırdamadan, konuşmadan yapayalnız oturup kalmayı, öylesine İstiyordu ki...
Zevkine bir türlü doyamadığı bu durak ve dinlenme faalini. henüz hak etmemiş olduğunu biliyor, takat İçindeki o: "No duruyorsun, lıaydl kalksana!,, sesine, zayıfların harcı savsaklamalarla mukabele ediyor, HBonra!.. Biraz sonra.,,, tekerlemesinden medet umuyordu.
Üstünden bu uyuşukluğu atabilmek l£ln, bilyük bir gayret snrfettl. Evet Jacques, bilmeden, haklı; çok haklı bir şey söylemişti. O “çirkin sevişmenin,, hiç bir halı ran kalınumalı İdi. Mathllde'ln mektuplarını ortadan yoketnırk lâzımdı. Bunları, ölünün namına gidip İslemek de ona düşüyordu. Ayağa kalktı. Tereddüt ve bezginlik molamı bitmişti. Zihnini yokladı:
“Hoclıe Cııddesl, 2 numara,, diye, adresi hatırladı.
2 numarayı taşıyan apartman, parkın hemen yaıııbaşııı-hitlşiğlndedlr. Marthe Clıencvray, İki dakika İçinde ora-
ya vardı. M. Emagny'nlrı katını sorduğu lâkayt» bıkkın suratlı kapıcının dudaklarında, ulııycl bir tebessüm görür gibi oldu. İşin bu tarnfı, büsbütün ağrına dokundu.
Gurbet faslının uzıııı sürmlyeceğlnl evvelden kestiren Plerre Emagny, Haristeki apartmanını bırakmamıştı. Alt kattaki dairede oturuyordu. Marthe elektrik ziline hastı.
Bu sabah ziyaretini az buçuk hayrette kurşılıyan bir hizmetçi bozuntusu, misafiri yarı buduar, yarı yuzı odasına lıen-zlyen — zevkli bir kadın elinin değdiği belli, açık renk döşeli — küçük bir salona aldı. Fakat odanın hor yanımla, bl “yüzüstü bırakılmıştık hail,, bir hüzün ve sahipsizlik hava ı vardı. Pancurlar kapalı İdi; vazolar hoş yere'çiçek bekli») p duruyordu; masanın üstüne, mektuplar, kitaplar; kıırıııal rışık atılmıştı.
Mathllde belki, belki değil muhakkak, bu odaya gelinil
da,

Belediye televizyonu
New-York şehrinin Belediye Reisi VVillıam O‘Dwyer, şehir halkına şehir idaresi bakımından daha iyi bir anlayış imkânı sağlamak gayesiyle ayda iki defa televizyon yayınlarında gözükmektedir. Bu programlar doğrudan dogruyA Belediye Reisinin bürosundan yayınlanmaktadır.
Mr. O‘Dwyer, televizyon yayınlarından bahsederken şunlan belirtmiştir: 'Televizyon programları halka belediye reislerini görmek, dinlemek fırsatını vereceği gibi şube müdürlerinin faaliyetlerini takıp etmek suretiyle belediye idaresinin tanzim edildiği hakkında fikir miş olacaklardır.
Kısa sinema haberleri
Joan Crawford, yeni bir film çevirdi
nasıl edin-
Mr. O’Dwyer’ln başvurduğu vigyon yayını belediye alanında ilk defa müşahede edilmektedir. New-York'un müteveffa Belediye Reisi Fi-orello La Ouardiada radyo yayınlarından faydalanıyordu, ancak bu yayınlarda televizyon usulü tatbik edilmiyordu. “Halkla hasbıhal” İsmi altında yapılan bu yayınlar şehir malı olan bir istasyondan yapılıyordu.
tele-
etti, gibi

onu
Ziline çullanan bu düşünce İle yürek, nbla yüreği, cız Etrafındaki şeylere dokunmaktan, sürünmekten korkar bir hııl almış, kımıldanmadan, ayaküstü duruyordu.
I’lerre Enıagny’yl çok beklemedi. Adaın İçeri girip
görünce birden irkildi. “Gelen kadının,, o olabileceğini, aklından, hayalinden geçirnıemlştl. Hattâ onu görmeden evvel, böyle hu hah vakti, “ille görüşmek,, ısrariyle kapı çalan, “Ne biçim bir kadın mİMnflrdir?,, diye şaşkın şaşkın düşünmüş, İşin Içlndon çıkamamıştı.
Seal soluğu kesilerek, ancak:
— Siz misiniz^, diyebildi.
Solgun teııl, bercrmlş gözleri, gencecik yüzünü kaphyan ümitsizlik, yr.ls bezginliği; geçirmekte olduğu acıklı krizi, apaçık belli ediyordu.
Marthe’a yer göstermek, onu oturtmak İstedi. Kadın kabul etmedi ve hemen ziyaretinin sebebini anlatmaya bağlıyarak, neticeye vardı:
— Mathllde'ln mektuplarını veriniz. Bunları sizden İstemeyi önce aklrtnıemlştlnı. Ama şimdi lâzım, istiyorum.
Plerre Enıagny heyecanlandı.
— Benden İmkânsız bir şey İstiyorsunuz, dediğini Marthe zoruna duyabildi.
— imkânsız mı? Neden İmkânsız oluyormuş?
Genç adanı ona hayretle, hattâ biraz da korku ile baktı. Anlamıyordu bu kadın, hiç bir zaman anlanııyuçaktı da... Şu taş gibi, şu kaskatı “sadakat heykeli,, ile, kendi aşkının arasında öyle aşılmaz yollar, kilometreler vardı kL~
Yavaşça, tatlılıkla anlatmaya çalıştı:
— Filmde başka bir şeyi kalmadı...
Her gün. tekrar tekrar ııInı huyatıııı demek.
Marthe İse, yüzünü lıatırlntılnmmnı işitmek mül(*hakkim bir eda İle
— Kardeşimin mektuplarını veriniz.
— Evet ama veremem diyorum size. Anlamıyor musunuz* sevdiğimi... Şimdi,
Onları okuyorum., okuyorum... Bu mektuplar, şimdi be-
kızartan bir hakikatin böyle apaçık İstemiyormuş gibi başını çevirdi, ve tekrarladı:
Seviyordum... Hele şimdi, onu ne kadar eskisinden çok anlıyorum...
Kadın bu İtirafları kısa kesmek İçin Plerre Eınugny, ablanın namus telâkkisi (lıın şaşmamış bir hayat önünde, kendi aşk İtirazlarının hafif düşeceğini, ne kıymetsiz kaçacağını derhal anladı.
Yine de, gittikçe art un bir heyecanla, sözüne devam etti:
— Tabii, tabii siz bilemezsiniz. Sizin indinizde bizim sev-Inıiz, blzhıı aşkımız kiril, pis bir şe) ! Bizim aşkımız! HaJbu-’ii »» İkimiz İçin do ömrümüzün alevi, her günümüzün giizel-* -I, kalblerlmlzln en İyi bir parçacıydı. Birbirimizi öylo İçten r(’b* gole sevmiştik kİ. Birbirimizi Öyle pervasızca sevmiştik I. Geç karşılııştıloa, kabahat bizde nıl? Evet «İzce makbul (Devamı var)
• V •
blr Jest yaptı önünde, doğru
ve yol-ne


★ Joan Cravvford yeni bir film çevirdi. Eserin adı “Kurban” dır. Gertrude Walker’in bir hikâyesinden mülhem olan filmde Joan Crawford’un yanında henüz bir yıldız namzedi olan David Brlan oynamaktadır. Bir genç dulun hayatta karşılaştığı çeşitli sıkıntıları hulâsa eden bu film 1950 senesinin en güzel filmlerinden birini teşkil etmektedir.
Ar Gallup Enstitüsü tarafından yapılan bir anket, en fazla sevilen komik artistin Bob Hope olduğunu meydana çıkarmıştır. Fakat sonunda hazırlanmış olan listenin başında Bob Hope’dan sonra Mllton Berle ile Jack Benny gelmektedir. Listenin en sonunda da Char-11e Chaplln vardır. Şaılo’nun artık gözden düşmüş olduğu bu anket neticesinde ortaya çıkmış bulunmaktadır. Fakat Şarlo hâlâ Üç veya dört senede bir film hazırlamaktadır.
* Meşhur Fransız kadın romancısı HColette“ln bir romanı filme alındı. “Julle de Cameil-ham” ismini taşıyan bu fümin baş artistleri: Edvlge Feuil-l$re ve Plerre Brasseur‘dür.
Colette, film çevrilirken bizzat rejisöre yardım etmiş ve filmin Champs Elysee’dekı ilk tecrübe gösterisinde fotoğrafçılara "Haydi işinizi çabuk bitirin, zira kendimi tutamayıp ağlayacağım, sonra da çir-klnleşecegim!1’ dedikten sonra hakikaten filmi müddetince Önce heyecandan, sonra da sevinçten ağlamıştır, kendisine:
Rejisör
—“Sizce filmin kısımları var mı?" duğu zaman; Colette kendine has güzel cümlelerinden birini sarfederek:
kesilecek dh e sor-
Filmden bir sahne çıkarmak, benim parmaklarımdan bilini kesmeye bedeldi!, demiştir.




a
23 Ekim 19150
1950 - 51 kışı için

r
Sarı siyah ekoseden yapılmış yünlü bir rob manto.
Carven’in kızıl kahverengi yünlüden bir tayyörü. Korsaj siyah jarsedendir.
Kullanışlı mantolar
ve rahat tayyörler
CHARLES Montaigne, bu mevsim, makaraları andıran bn siluet biçimi ortaya attı. Elbiselerde omuzlar genişlerken, buna muvazi olarak etekler aşağı kısımlarda godelerle bollaşıyor.
Sabahları giyilen mantolarla seyahat ve av mantoları üst kısımlardan itibaren genişliyor. Cepler daima mümkün olduğu kadar aşağıya konulmaktadır. Eşarp şeklinde yakalar, ekseriya çenenin altında bir büyük düğüm teşkil edebilecek kadar uzundur.
Uzun basklarla gençleşen klâsik tayyörler ile Rus kazakla-nnınkini andıran kapalı yakalı bulûzlar giyilmektedir. Etekler yuvarlak portföy şeklinde bir kenara drape olarak dikilmektedir.
Jean Boder, Paris şehrine şiir, cazibe ve hususiyet veren meşhur şahsiyetlerden modellerinin her birine birer isim takmasını istedi.
Omuzlan geniş, beli ve kalçalan dar mısırdan mülhem elbiseler fazla rağbet görüyor. Vücut hatlannı tamamen dışarıya çıkaran bu elbiseler ile, hattan bir kat daha tebarüz ettiren geniş kapaklar kullanılıyor. Mantoların omuzları kap şeklinde yakalarla genişletiliyor. Elbiselerde ise, büstü tebarüz ettirmek için çift yakalar kullanılıyor.
1 Mod Carpentier’nin çok şık olan koleksiyonunda, kollara büyük bir ehemmiyet verilmektedir. Kollan, mantolarda ya sivri kuplarla belirtiliyor yahut da omuzdan dirseğe kadar şişkinlikle göze çarpıyorlar.
Abiye mantolar, taftadan eşarp panolarla süslüdürler. Tena-zursuzluk her şeye hâkim: Gündüz elbiselerinin düğmeleri, sivri tünikler, bir omuzu örten dekolte v.s.... kokteyl saati için mavi satenden bir elbisenin dik yakasının bir tarafında, kollarda görülen aynı tarz işlemeye rastlanmaktadır.
Calixte’e gelince ; o, konforu çok sevdiğinden olsa gerek, kışlık mantolarında daima karlı havalan nazan itibara almıştır. Mantolann hepsi sıcak, tüylü ve rahat şeylerdir. Spor elbiselerde büyük bir spesialitesi olmasına rağmen Calixte, bize giymesi rahat, zarif abiye elbise modelleri de veriyor. Aynı zamanda mantolarının çoğunda omuzlan örten pelerin mevcuttur.
Amy Linker’de, geniş mantolarla redingot mantoların siluetini değiştirecek olan, icabmda drape olacak parçalar mevcuttur. Bu parçalar arkaya atıldığı takdirde kap şeklinde olurlar, boynun etrafına sarıldıklan takdirde eşarp teşkil ederler. Bu parçalar bazan renkli olup, mantolara neşeli bir hava vermektedir.
Solda, yeıil ve kırmızı tvveod’den bir tayyör. Ceket üç düğme ile İliklenmektedir. E-tok portföydür. Sağda, gri-mavi, ince yünlüden bir tayyör. Deriden bir kemer eteği zenginleştirmektedir.
Ortada: Bele büzgülerle tutturulmuş çok sade bir ceket. Siyah kadifeden bir etek.
Ten güzelliği için
faydalı bilgiler
TEN güzelliği haricî ilâçlardan ziyade, dahilî rejimle elde edilir. Dıştan kullanılan krem ve kompres gibi şeylerin, ta-biatiyle cilde çok faydası dokunur. Fakat bir kadın, cildinin hakikaten güzel olmasını arzu ediyorsa; yediği yemeklerde kanı arttırıcı madde otan demir ile, kanı temizleyici madde otan kükürdün bulunmasına bilhassa dikkat etmeli ve barsakla-nnın iyi işlemesi için ete nazaran fazla sebze ve yemiş yemelidir.
Sizler için, cildin güzelleşmesine yardım eden yiyeceklerin listesini yaptık. Aşağıda tarif edeceğimiz sebze rejimini tatbik ederseniz, üç hafta sonunda cildinizde bir temizlik hissedeceğinize eminiz. Çok memnun olacak ve size tavsiye ettiğimiz şeyleri yapmaya devam edeceksiniz.
İki çay fincanı doğranmış kereviz, iki çay fincanı doğranmış havuç, bir çay fincanının 3/4 ünü dolduran ince kıyılmış ıspanak, iki büyük tutam maydanoz hazırlayın. Bir buçuk litre su ısıtın, sebzeleri içine atın ve yârım saatten fazla olmamak şartıyle kaynatan. Süzün ve tuzlayın. Bu sebze suyu, size iki günlük rejim için kâfidir.
Sabah kalktığınız vakit bir fincan bu sudan İçin, bir bardak da gece yatarken ve iki fincan da gündüz içerseniz istenilen netice elde edilir. Zira bu mayiin içinde demir ve kükürt vardır, bu sebeple ihtiyacınız olan dahilî temizliği elde etmiş olursunuz.
Sabahtan sebze suyunuzu içtikten yanm saat sonra, kahvaltınızda bir tabak kuru erik yiyiniz; çünkü kuru erikte çok miktarda demir mevcuttur. Aşağıda sizlere tarif edeceğimiz şekilde hazırlanmış kuru erikler, barsaklar için fevkalâde iyi bir şeydir :
Erikleri bir kâseye koyun, İçine bir kahve kaşığı bal koyduktan sonra üzerine su dökün ve 24 saat bu şekilde bırakın.
Tereotu, ıspanak ve mercimekte bol miktarda demir olduğu için çocuklarınıza da bu sebzeleri yedirmeği ihmal etmeyin, çünkü kansızlığa karşı birebirdirler.
Kükürtlü sebzelere gelince bunlar: Havuç, soğan ve maruldur. Çok soğan yeyiniz: Soğan püresi cilde çok iyi gelmektedir. Patates püresinin içine bolca soğan doğramak suretiyle, soğan sevmeyenler de farkında olmadan soğan yemiş olurlar. Hem böy-lece soğanın kokusu hissedilmeyecek kadar hafifler. Şayet soğanı seviyorsanız, hele günde bir soğan yiyebilirseniz; herkesi imrendirecek bir cilde sahip olursunuz!...
Kahverengi tyvoed'dcn büyük kastor yakası olan bir tayyör. Korsaj yesH kadlfedondlr.
Kısa kollu yünlü bir elbisenin üzerine kastordan kapaklar kon-muj. Fiyonk mavi kadifedendir.
İki vizon derisinden çok güzel bir şapka*
Savfs 7
YENÎ İSTANBUL
23 Ekim 1050
Şehir Tiyatrosunda müsabaka
Kadın sanatkâr kadrosunun takviyesi için açılan imtihana 23 genç kız ve kadın iştirak etti
Jüri kimlerden müteşekkildi ? — İmtihan nasıl oldu ? seçildi
23 talipten üçü
Şimdilik artist namzedi olarak kabul edildiler — Aranılan vasıfların içinde gençlik de vardır
Bir genç kız için sanat sahasında iki büyük cazibe vardır: Beyaz perde ve sahne.
Slnema» şüphe yok kir daha büyük bir halk kütlosıne hitap ettiğinden, o nispette ve daha kolay şöhret temin eder. Yalnız, memleketimizde sinema sanayii emekleme devrinde olduğundan, böyle bir imkân henüz mevcut değildir. Yabancı memleketlerde bir yıldız olmak İhtimali ise o kadar çok şartlara ve tesadüflere bağlıdır kİ, buna bir kelime İle yok diyebiliriz. Bu sebepten genç kızlar, kadınlar bir sinema artisti olmak arzularını ancak bir hayal, tatlı bir hayal halinde besleyebilirler, öylece de avunurlar.
Fakat tiyatro? Sanat bakımından her hususta sinemaya üstün bu saha, bizde erişilmez bir hayat olmaktan çıkmıştır. Başka memleketlerde olduğu ve temenni edildiği kadar in-
kişaf etmiş bulunmamakla beraber, başlıca üç şehrimizde, Ankara. İstanbul ve İzmirde, resmi veya yarı resmi yardım gören sahneler vardır. Bunlara hususî tiyatroları, muvakkat temsiller verenleri de katarsak, bizde, hareketli bir şaline hayatı olduğunu söyleyebiliriz.
Fakat, şu noktayı belirtmek lâzımdır ki, sahnemizde erkek unsur, kenımiyet ve keyfiyet bakımından, ekseriyetle vasatın üstünde bir kıymet arzettlği halde, kadın sanatkâr öyle değildir. Nitekim İstanbul Şehir Tiyatrosunun geçen temsil mevsimi başında maruz kaldığı buhran, onu. soyadları Birası ile, Nevin Akkava. Nevin Seval ve Cahide Sonku gibi üç kıymetli artistinden mahrum etmişti, temsiller, bu yüzden aksıyordu-
Şehir Tiyatrosu, bu boşluğu nispe-
ten telâfi maksadiyle, sahneye kadın sanatkâr almaya karar verip bir müsabaka imtihanı ilân etti. Müsabakanın aaıl gayesi, tiyatronun bugünkü ihtiyacını derhal tatminden ziyade genç unsurlar arasından istidatları seçerek onları yetiştirmekti. Bu İtibarla, aranılan vasıflar arasında gençliğin de yeri vardı. Nitekim, 23 talip arasında yapılan müsabaka ne Uceslnde kazananlar 17, 18 vu 20 yaşlanndadırlar.
namzetleri diksiyon, mimik, kavrayıp ve İntibak dereceleri bakımından gözden geçirecek olan jüri Azalan birer blıer toplanıyor.
İmtihan heyecanı
Saat 15» Şehir Tiyatrosu Dram kısmının solonu bomboş. Perde açık. Sahnede o akşam oynanacak Don Juan’m birinci perdesinin dekorıı var.
întendant Behzat Butak’ın odasında biraz sonra karşılarına çıkacak
Jüri âzası. Soldan itibaren Behzat Butak. Galip Arcan, Refik Ahmet Sevengil. Hüseyin Menini Gümıen, Reşat Nuri Güntekin. Arkada Mebrure Alevok, Vasfi Rıza Zobu, Raşlt Rıza Snmnkov.
Tiyatronun sahne arkasındaki odasında ise, büyük bir heyecan var. İmtihan olmak Üzere günlerden beri hazırlanan 23 genç kız ve kadın ora-da’ar. Tanışanlar gruplar teşkil ediyorlar. Yabancılar, tek başlarına, lâkayt bir eda takınarak, kendilerine, bir çekidüzen vermeye çalışıyorlar Hava hiç de sıcak olmadığı halde, mendilleri, ellerindeki rol kâğıtları ile yelpazelenenler, Maklyajlannı tazeleyenler var. Bir kısmı da, salonda durmaktan sıkılarak koridora çıkıyorlar. Birtakım itfaiye âletleri, eski silâhlar asılı duvarlara merakla bakarlarken, gözleri, koridorun nihayetinde sahneye açılan kapıda mıhlanıyor. Bu kapı, biraz sonra onlara bir istikbal açacak, yahut.., Fakat hiç biri bu sonuncu ihtimali kabul etmek istemiyor. Yoksa burada işleri 9
a
Jüri âzası geliyor
Şimdi, jüri Azalan, karanlık salona giriyorlar. Sahnenin önünde, 1 ve 2 numaralı koltukların ortasında, prova masası, üstünde bir abajurlu lâmba var. Masaya t. Galip Arcan oturuyor. İmtihanı o idare edecektir. Onunla birlikle seçilecek namzetleri tâyin edecek olanlar gelişigüzel, ön sıralara oturuyorlar, tşte Behzat Butak, Refik Ahmet Sevengil, Mahmut Morali, Vasfi Rıza Zobu, Raşit Riza Samakov, Hüseyin Kemal Oür-men, gazetemiz yazı ailesinden ve Şehir Tiyatrosuna telif, tercüme bir çok eser vermiş muharrirlerden Reşad Nuri Güntekin, Vedad Nedim Tör ve Mabrure Alevok. On kişi, biraz sonra talipler arasından Şehir Tiyatrosuna üç sanatkâr namzedi seçecek-
t
Adanı
Çcm-
Kanlı
ANhAKA
(11072) Gaip Ormanlar
GELECEK OLAN UÇAKLAR
Öldüren Para. 2 —
Ha-
Port-
BÜYÜKADA: Halk
R
A
D
Y
O
L
A
R
Öğrenmek ili Civarında olduğumuz herşey
SIHHİ İMDAT
TİYATROLAR
Kahra-Mirası.
1 — CtmuMİar Sava* Bar 3 — Havnnadn
(16031) İçimizdeki Şeytan. (13810) 1 — Her Şafakta
2 — ŞerefHİa Mücadele. (11131) Çakırca!) Mehmet
ve ö-Perisi
Brükaolden.
UÇAKLAR Balıkesir, îz-(îngillz) Atl-
ANKARA; Yohl — Ankara — Ba-ynr
BEYOÛI.U
ALKAZAR (42562) 1 - İntikam
Kılıcı. 2 — Perili Maden.
AK (44d94) Benden Kaçamazsın. ATLAS (40835) Denizlerin Sevgilisi. ELHAMRA (42235) 1 — Takip. 2 — Çılgın Kalpler.
İNCİ (84695) İntikam Kılıcı.
İPEK (44289) Pompclnln Son Günleri.
LÂLE (43395) Zaferden üstün. MELEK (40868) Madama Bovory. (İkinci hafta).
KADIKÖT
BİZİM SİNEMA (ÜHküdur) 1 -Tarzan Kara Kaplana Karşı. 2 — Şenrazat (Renkli)
HALE (60112) Asilzade Silâhşor OPERA 66714) 1 - Kanun Karşısında 2 - Sevimli Haydut
EYÜI’ı E}'Üp Sultan
BEŞİKTAŞ: Vldln (Beşiktaş) —
Yeni (Ortaköy) — Amavutköy — Merkez (Bebek)
KADIKÖY: R Muhtar (Kadı-
köy) — Kızıltoprak — Göztepe — Bostancı — ittihat (Üsküdar) llEYBELİADAı Halk
17.67 Açılış ve programlar. — 18 00 Fası! Heyeti Konseri (Muhayyer). — 18.40 Dans müziği (pl.). — 10.00 Haberler. — 19 15 Kısa şehir haborleri. — 19.20 Küçük Orkestradan melodiler. — 10,40 Radyo Klâsik Türk Musikisi Birliği Konseri. — 20.16 Radyo gazetesi. — 20.80 İstanbul Saraylarını Gozlyoruz. — 20.40 Oyun havaları ve türküler — 21.00 Spor hasbıhalleri (Konuşan: Eşref Şefik), — 21.16 Senfonik müzik (pl.). — 22.00 Dinleyici İstekleri (Türk Müziği). — 22.45 Haberler. — 23 00 Dans müziği (pl.). — 23.30 Programlar v© kapanış.
LONDRA :
6.40 Dvorak (20 dakika) (3155 m ). — 8.15 Hop beraber müzik (45 dakika) (19.85 m.). — 9 15 Dans müziği (pl.) (15 dakika) (19.85 m.) - 10 00 Kırallyct FiArmonl Orkestrası (1 saat) (19.85 m.), — U.30 Vic-tor Sllvoster dorı dans müziği (46 dakika) (1085 m ). — 12.30 Dinleyici istekieri-KlAslk müzik (30 dakika) (16 84 m.), — 14.15 Plâklarla opera müziği (15 dakika) (16.84 m ). — 17.16 Cenubi Soronad Orkestrası (30 dakika) (16.84 m ). — 18.15 B. B. C. Midland Hafif Orkostrası (16 dakika) (16 84 m ). — 21 40 Plâklarla Schuberı’ten piyano parçaları (20 dakika) (10.84 m ). — 22.30 Yarım saat plâklarla piyano soloları (30 dakika) (31M m.). — 23.00 Dlnloyioi Utsklsri (Hafif müzik) (15 dakika) (31.55 m.).
BEYOĞLU; Beyoğlu (Merkez) — İstiklâl (Merkez) — Taksim (Taksim) — Merkez (Oalntaı — Halk (Şişil) — Merkez (Kasımpaşa)
FATİH: İsmail Hakkı (Şebzadeba-şı) — Sarım Çltçl (Aksaray) — Yodikııle (Samatya) —• Haseki (Şehremini) — Ahmet Suat (Ka-ragümrük) — Orhan Avcıoğlu (Fener)
GİDECEK OLAN VAPURLAR
8.00 Uludağ, Bandırmaya. — 9.00 Sus, Mudanyaya. — 14.00 İzmir, Karadcnlze.
GELECEK OLAN TRENLER
8 30 Ankara - 9 16 Ankara Ekspresi. — 20.30 Ankara.
GÎDBCEK OLAN TRENLER
9.00 Tarous, — 1K10 Ankara. — 2140 Doğu Ekspresi.
AARAV 41656» Üç Ahbap Çavuşlar Elmas Peşinde (İkinci hafta) Sl'ATPARK (83143ı 1 — Harman Sonu Dönüşü. 2 — Soysuz.
ŞÜftlEB 142ÖÖİ) üçüncü Kim?
ŞARK (40380) 1 - Yılmaz man. 2 — Monte Krlstonun
$IK (43726) 1 - üvey Kardeş. 2— Kazanovanın Aşk Maceranın.
TAKSİM »43191) çakırcah Mehmet Efe. (İkinci hafta).
TAN (80740) 1 — Gecenin Gözleri. 2 — Şikago Kaplanı
ÜNAL (493061 (Kışlık) 1 — Casuslar Çarpışıyor. 2 — Söz Bir Allah Bir.
YENÎ (84137) 1 — Kumarbaz. 2 — Kanlı Altın.
YILDfZ 42847) Çingene Kızı Singoalla (6 ncı hafta).
İZMİR: Halk (Basmahane) —
Yardım (Alsanoak) — Cumhuriyet (Eşrefpaşaı — Karantina (Yalılar) — Birlik (Kemoralti)
İSTANBUL
ALEMDAR (23883) I - Şehitler Kalesi. 2 - Kapanan Gözler.
AZAK (23542) şı. 2 — Kanlı Festival.
AYSU (21917) Hint Kaplanı.
ÇEMBER I.ITAŞ (22513) lât. 2 — Zamana Kızı.
EMRE 1 — Şişko Klt. 2 — Sevimli Haydut 2 - Çılgınlar Kulübü.
HALK (21904) i — Şehzade Sinbad. 2 — Tartan Ormanlar Prensi.
ÎSTANBI I. (22367) 1 - Söyleyin Anama Ağlamasın.
KISMET (26654) ' - Kaptan Kld. 2 — Tomston Caniler Çetesi.
MARMARA (28880) 1 — Şehzade
Slmuat. 2 - Acı Günler.
MİLLÎ (22962) 1 - Soysuz. 3 — Harman Sonu Dönüşü
T t KAN (22127) 1 — Casuslar Savaşı. 2 - Yaban Gülü. 3 - Kanlı Bar
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Ra-klbeler. 2 — Saİâhaddin Haçlı Seferleri.
1 — Cel-
44298
60536
91 2251
16 00 D. H. Y
- 18.15 D H.Y
- 18.35 D.H.Y.
SUNAR (Üsküdar) 1 — Gençlerin Sevgili*). 2 - Müthiş Korku SÜREYYA (60862) 1 — Aşk iüm Vadisi. 2 - Ormanlar ı renkli).
ızr Alayı- 2 — Gangsterler beri.
YELDEĞİRMENt: 1 —
Saltanat (Türkçe). 2 — Hint RÜ-yarn (Türkçe). 3 — Kahraman Mehmetçik Kore Yolunda.
Hicn 19 5 0 EKİM 23 Pazartesi Kuru»
Mulıar 11 1370 Ekim 10
VAHİT VASATI BZANİ
Güneş 6.18 1258
Ofrle 11.69 6-39
îlundi 14.57 9.37
Ak^am 17.18 12.00
Yatsı 18.50 1.31
tmaAl» 4.41 11.21 |
UÇ AK-TREN-VAPUR
ANKARA (23234) Sönmeyen Aşk. BÜYÜM CEBECİ ölürüm.
PARK
Efe. SÜMER Hâkimi.
SUS »14071» Çakırcah Mehmet Efe. ULUR (22294) 1 — Macera Adası, 2 — Sporun Zaferi.
YENİ (14010) Altın Kelepçe. BÜYÜK RlgoUtb.
KÜÇÜK Şakacı.
OAK GAZİNOSU İtalyan v© îşpan-yol Revüleri.
ANKARA PALAS PAVYONU Ge-za Şeydi İdaresinde Viyana Atrnk-eyon Orkestrası.
İZMİR
TAYYARE Kader
MELEK 1 — Cinayet Saati. 2 — Vahşi İntikam.
LALE i — Zaforn Doğru. 2 — Ha-vanada Festival.
TAN 1 — Zafere Doğru. 2 vanada Festival.
YENİ i - Kan Dâvası. 2 -salt
ELHAMRA Ormanlar Kiralının intikamı.
Beyoğlu 44641 Ankara 00 îotanbu) *»4222 İzmir 2222 Üsküdar 60945 K.kÖy 60872 Karşıyaka 15055
İManbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara
İzmir
EMİNÖNÜ: Mehmot KAzım (E-
mlnönü) — Hikmet Güney (Kü-çükpnzar) — Sırrı Raslm (Alemdar) — Süreyya (Kumkapı)

9.45 D.H Y (Türk) Bursadan.-9.60 D.H Y (Türk) îzmirden. — 16.00 D.H Y. (Tü”k) Erzurum. E-İAzıg, Malatya, Kayseyl. An karadan. — 15 35 D.H Y. (Türk) İskenderun, Adana. Ankııradan — 15 50 B.E.A. (İngiliz) Lcndra. Nla, Roma. Atlnadan. -(Türk) îzmirden. (Türk) Bursadan.
(Türk) Ankaradan — 20.25 P.A A. (Amerikan) Londra.
GİDECEK OLAN
800 D.H.Y. (Türk) mire. — 8 30 B.E.A.
na. Roma. NIs, Londraya. — 8 30 D.H.Y. (Türk) Bursaya. - 9 00 A.F. (Fransız) Atina. Roma, Harise. - 9.00 D H.Y. (Türk) Anka-ra. Slvası Elâzığ. Diyarbakır. Vana. - 10.05 D.HL (Türk) Afyon, Konya, Adana, G Antep. Urfaya. — 10.16 O H Y. (Türk) îzmlre. - 10.25 D.H Y. (Türk) Ankara, Beyrut, Kahireye. - 10.30 D H.Y (Türk) Ankara, Adana, iekenderuna — 16.00 D.H.Y (Türk) îzmlre. - 17.00 D.H.Y. (Türk) Ankaraya. — 17.05 D.H.Y. (Türk) Bursaya - 21 40 P • A A. (Amerikan) Şam. Basra, Ka-raşl. Delhi, Kalküta. Bangkok. Hongkong'a.
GELBCER OLAN VAPURLAR
6.30 Etrüsk. Bundırmııdan — 6 00 Seyyar, Krrablgadan, — 9.00 Adana. D. G. Akdcnlzden. — 19 30 Sus, Mudanyadnn.
İSTANBUL BELEDİYESİ brhir Tlyııtrolurı 20.30 da ı Drıırrı Kınnıı (Temsil yoktur)
Kumi’dl kırımı
G E L t R V E R O î 8 İ
ANKARA :
7.28 Açılış ve program. — 7.30 M. S. Ayarı. — 7 31 Goldman Bandosu çalıyor (pl.). — 7.15 Haberler. — 8.00 Çeşitli melodiler ( pl.). — 8.25 Günün programı ve hava raporu. — 8 30 Hafif rnüzık (pl ). — 9.00 Kapanış.
12 28 Açılış ve program, — 12.3ü M S. Ayan. — 12 30 Şarkılar. — 13.00 Haberler. — 13 15 Melodiler (pl.). — 13 30 öğle gazeteni, — 13.15 Rltmcllor (pl.). — 14.00 Hava raporu, akşum programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve program, — 18.00 M. S. Ayan. — 18.00 Dans parçaları (pl ). — 18.30 Konuşma: Kitap saati. — 18.46 Hafif şarkılar (pl.). — 19 00 M. S. Ayarı ve haberler. — 19 15 Tarihten bir yaprak. — 19 20 Şarkılar — 19.15 Tarihi Türk Müziği. — 20 15 Radyo gazetesi. — 20 30 Radyo Senfoni Orkestranı. — 21.15 Radyo Haftası. — 21 30 Caz müziği (pl,). — 21 45 Yedek Subaylar Programı. — 22.46 M. S. Ayarı ve haberler. — 23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL :
12.67 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Hafif öğle müziği (pl.). — 13.45 Şarkılar. — 14.20 Serbest saat, — 14.30 Türküler (pl.). — 14,45 Rlchard Wugner Operalarından müzik (pl.)* — 15.00 Programlar ve kapanış.
Kazananlardan
Neşe Yunıaç jüri karşısında
ler. Hepsinde, bir istidat keşfedebilmek ümidi, heyecanı var. Hakikaten intihaplarında isabet olursa, sonradan, yani bu istidat bir yıldız haline geldiği vakit, haklı bir iftihar duyacaklar.
Sahnede Necdet Mahfl görünüyor ve kayıt numarası sırasiyle 1 numaralı talibi takdim ediyor! Güner Gül-huy Gülgfın. Mütereddit bir genç kız, heyecan içinde ilerliyor. Galip Arcan, heyet adına sualler soruyor. — Adınız — Kaç yaşındasımz — Tahsil dereceniz — Tiyatroyu seviyor musunuz — Sinemayı seviyor musunuz — Neden birini ötekine tercih ediyorsunuz —. Bu sualler, genç talibe emniyet, cesaret veriyor, yavaş yavaş açılıyor. Şimdi Galip Arcan:
— Lütfen, diyor, hatırladığınız parçayı bize söyleyiniz.
— Benim adım Ayşe Gül... Soy adım Solmaz...
Hayret Bu, •'Dell Saraylı,, piyesi-
Melfıhat lînsanoğlunun bir portresi
nin en güç tirad‘Ianndan biri. Belki de en gücü. Lâkin “Ayşe Gül,, ti-radnı, Güner Gülhuy Gülgûn muvaffakiyetle söylüyor. Bunun muvaffakiyetli oluşunu burada İleri sürmekle hata etmiş olmuyorum, zira imtihan neticesi ilân edildiği zaman, Şehir Tiyatrosuna artist namzedi olarak alınan üç genç kızdan biri de bu numaralı taliptir.
Tirad bitince. Galip Arcan:
— Şimdi, diyor, kendinizi bir hayalî pencere karşısında farzedinjz. Vakit öğledir. Çocuğunuz mektepten gelecek.. Pencerede, onu bekliyorsunuz. İşte göründü. Yalnız sokakta otomobiller, kamyonlar var. Bir anne sıfatlyle endişe duyuyorsunuz ve bunda haklısınız. Çünkü biraz sonra, yavrunuz bir kamyon altında kalıyor. Bize, bu sahneyt, söz söylemeden, hareket ve mimiklerle canlandırınız.
G. G. G. — ismi çok uzun olduğu İçin böyle yazıyorum — Bu 17 ya-. Sindakl genç kız hem bir anne ı oluveriyor vo çocuğunun eziliş sah-no8ini canhıraş bir feryatla aksettiriyor.
Ayşe Gül 2
Sıra 2 numaralı talibin. Hemen hemen aynı sualler ve tecrübelor. 3, 4, 5 ve 11 numaralı talibe kadar hep aynı şey. 11 numaralı talip Neşo Yumaç görününce havada bir elektrik peyda oluyor. Bu şaline insanlarını aldatmayan his. bu sefer de teoyyüt ediyor, ve “Ayşe Gül., tiradını onun ağzından büsbütün hususi bir mâna ve bir İfade İle dinliyoruz. Biraz evvel, kuliste, fotoğrafının alınmasına itiraz eden Neşe Yumaç şimdi sahnede tamamen değişmiştir, çekingenliği kaybolmuş, temsil ettiği utlp„ in kalıbına girmiştir. Galip Arcan:
•— Şurada. so’”nuzda bir kapı var, diyor, sevgilinizi bekliyorsunuz. Ge-1
HİKÂYE |
K o
HARPTEN evvel her şey İyi ve güzeldi. Hattâ denebilir kİ. şimdikine nispetle, havalar bile muvazeneliydi...
Yeryüzünün diğer köşeleri için bir şey söylenemez, fakat, bizim üzerinde yaşadığımız toprak parçasında, İyimser bir hava esiyordu.
Her şey ucuzdu, kiralık evlerden gıda maddelerine kadar her şey, istenildiği anda bulunabiliyordu...
Şehrin sinemalarında gösterilen filmler, insanı derin derin düşündürmüyordu. Bunlar, neşeli kordelelerdl. öyle, şimdikilerin çoğu gibi harplerden, harplerin doğurduğu felâketlerden bahje-den filmler değil...
Harpten evvel ne İyiydik, ne mesuttuk...
Şehrin köy sayılan bir semtinde oturuyor, güzel. renkli bir ille gençlik devresi geçiriyorduk. Arkadaşların hepsi kendi hallerinde, neşeli, iyi çocuklardı. Eğlencelerimiz, flörtlerimiz, aşklarımız temiz, tertemizdi...
Zaten o köyde, (havasından mı. suyundan mı bilinmez) heı şey nezih ve güzeldi...
F'akat birdenbire ne oldu, bütün bunlar kısa zamanda nasıl değişti T..
Yaşadığımız mesut toprak parçasından fersah fersah Ötede, bir diktatör, milyonlarca insanı harbe sürükledi, ölüme şevketti.
Harp başlamıştı.
Ve. İşte, olanlar ondan sonra oldu: Fyhuş, açlık, sefalet, dünyayı istilâ etti, viran Avrupa şehirlerinin yıkıntıları arasında kızlar, kadınlar, birer parça ekmeğe, birkaç sigaraya değişildiler.
Bunlan duyduk. gazetelerden ve mecmualardan öğrendik, tüylerimiz ürperdl...
Harp görmemiş memleketler de bir başka bakımdan çöktüler, ahlâk öldü, karaborsa doğdu.
Bütün bunlan da gördük. Ve hayat kazanma kavgası, hepimizi bir yana attı, bütün çocukluk arkadaşları, hep bir yana göçtük. Bu arada ben de köyden uzaklaşmak, hayatımı kazanabilmek için, şehrin göbeğine göçmek zorunda kaldım.
İnsanın, kendi memleketinde göçmen olması acı şey. Halbuki, ne kadar isterdim: doğup büyüdüğüm. havasını kokladığım, denizinde yıkandığım köyde, son günüme kadar çocukluğumun temiz hayatı devam etsin...
Hani derler ki:
•*— İnsan bir şeyi çok istedi mi olmaz...” Bu doğru...
Şehrin göbeğine göçtükten sonra köyün sükûnetini Özlemeğe başladım.
Bir tavanarası odasında yatıp kalkıyor, gazetelerde tashih yaparak hayatımı kazanıyordum. Onsekiz, ondokuz y&şlarındaydım, aile büyüklerimden pek azı hayatta kalmıştı, onlar da.....
Sonra asker oldum. Köy yine gözümde tütüyordu. Bu, ‘‘hatırlayış” m üstünde bir şey’, memleket hasreti, insanın hücreleriyle beraber gelişir sanki...
Bir şark vilâyetinden, 3.5 yıl sonra, tekrar şehrin göbeğine döndüm. Hayatın her günkü akışı içinde sürüklenip gidiyorduk. Köy, hâlâ ulaşılamayan bir “karşı sahil" di. Durumumu, ihtiyar ba-lıkçımnkine benzetiyor, acı acı düşünüyordum. Bu ihtiyarı, çocukluğumun varlıklı, mesut devirlerinde. bir sayfiye yerinde görmüştüm: Rıhtıma oturmuş, kamış oltasını denize sallandırmıştı. Dalgın hali dikkatimi çekiyordu. Biteviye, karşı uzak sahile bakıyor,
clktl. Biraz sonra kapı çalınıyor, açıyorsunuz. Fakat onun yerine, karşınızda abûs yüzü ile, meselâ amcası çıkıyor. Lütfen bize bu sahneyi yapar mısınız.
Neşe Yumaç, bir an içinde değişiyor. Muhayyel kapıya teveccüh etmeden evvel, kolundaki muhayyel saate bakarak, yüzünde ümit, muhabbet ve tereddüt, bir aşağı bir yukarı dolaşıyor. İşte kapı çalındı. Muhayyel bir zil ile tabii. Koşuyor ve birden somurtuyor. Muhayyel amca-boy göründü I
Neşe Yumaç müstakbel bir yıldızdır. Tabiî devem eder ve çalışırsa. Çünkü Şehir Tiyatrosuna kabul edilmiştir.
Şimdi İçlerinde muhtelif amatör truplarda çalışmış talipler de bulunan diğerleri sahneye geliyorlar. Manzume İnşad edenler vo bilhassa, aynı tiradı, üç, dört muhtelif şive ile tekrar edenler var. Belki kazanacak. Kazanacaktı ama, İşte sahneye 17 numaralı Melâhat Hasanoğlu geldi.
Jürinin spikeri Galip Arcan soruyor:
— Adınız, soy adınız?
Asıl
yşe
Cevap, herkesin alâkasını çekiyor ve dikkatini. Çünkü şöyledir:
rolüne girmiş ve
— Benim adım Ayşe Gül... Soy-adım Solmaz.
Melâhat Hasanoğlu, bu küçük zekâ oyunlyle heınen
tiradı cidden güzel bir şekilde tamamlamıştır. Galip ğer imkânlarını tecrübe İçin bir hileye müracaat ediyor:
Arcan» onun di-
— FarzedinU ki, sevgiliniz, dedikoducu bir kadın ve akrabanızdan biri aynı odada bulunyorlar. İçeri giriyorsunuz. Ayn ayrı ellerini sıkarak hissiyatının bize İfade edeceksiniz.
Melâhat Hasanoğlu. bu üç hayal! şahsın ellerini aynı ifade İle sıkıyor. Galip Arcan soruyor:
Neden hisierinisi göstermediniz?
Notunuzdan kaybedeceksiniz.
Yazan : Afif Yesarî
sallanan oltasından, balıkların ve-me vurup vurup geçtikleri, fakat ihtiyarın bunu farketmcdiğl anlaşılıyordu.
Bir müddet seyrettim, hafif çember sakallı ak pâk, çökmüş bir İhtiyardı. Ne düşündüğünü merak ettiğim için‘bir sırasına getirip sordum: İhtiyar Üsküdarhyzlı, fakir düşmüştü, tuttuğu balıkları satarak geçiniyordu, kimsesizdi:
“— Karşı sahilde, Üsküdarda. bir vakitler bizim de bir evimiz vardı. Fırtınalı bir tepede, büyük bir evimiz...” diyordu: “Uzun dur bu evin hikâyesi, günün birinde hayatın sillesini yedik... Hâsılı evlât, şu rıhtımda balık tuttuğum zaman, gözüm arada bir karşıva dalı veriyor da. içim yana yana geçmişi düşünüyorum.
“— Peki niye gidip orada 0-turmuyorsunuz?..” diye sormuştum. Acj acı yüzüme baktı:
“— Evet, İnanır mısın, değil gidip orada oturmak, öyle bir gezmek için bile. Üç kuruşu bir araya getirip vapur parası bulamıyorum...”
İnanmamıştım,,.
O zaman inanmamış, için için gülmüştüm; İnsan bir vapur parası da bulamaz mı?!!!„ diye
Aradan yıllar geçti, şimdi bu ihtiyarı düşünüyorum da, kendi halimle karşılaştırınca ona hak veriyorum. Demek ki insan bu duruma düşebiliyormuş...
Şarktan, şehrin göbeğine döndükten kısa bir müddet sonra, aradaki yirmi dakikalık deniz yolunu aşarak köye uğrayabildim nihayet: Krlstof Kolomb, Okyanus seyahatinde benim kadar heyecanlanmamıştır.,. Ve o gün, hâtıraları eşelemenin veya geçmiş günlerden bir şeyler bulmak isteğinin cezasını çektim:
Çocukluğumda, çember çevirdiğim arsaların her birindi» apartmanlar yükselmiş, harp yıllarında vurgunlarının en muazza-’ mmı vuran karaborsacılar, bütün kötülükleriyle, buraya kadar u-zanmışlar...
Caddelerde, plâj yolunda, şort ve pantalonla dolaşan, köylü aksan) ile İngilizce konuşan etli butlu kadınlara rastladım. Bunlar, sonradan gelenler olacaktı.
Ve bu sonradan gelenler, sadece köyün temiz havasını değil, insanlarını da bozmuş, bulandırmış gibi geldi bana...
Halbuki harpten evvel, hiç de böyle değildi. Köyü gezerken, yıkılan evinin enkazı üzerinde gözyaşı döken bir felâketzedenin iç kırıklığını duydum... Böyle birine benzettim kendimi...
Harp, her şeyi elimizden aldı.

Birkaç yıl daha savuşturduk. Günün birinde, çöp çatan beni de kumral, güzelce, iyi huylu bir kızcağıza çattı. Bütün mail hesapların ve imkânsızlıkların dışına çıkarak evleniverdik. (Ne kolay söyleniveriyor bu kelime...)
Şimdi, küçük bir kira odası, yine şehrin gürültülü bir semtinde... Fakat gönüller şen. bütün geçim zorluklarına rağmen, yaşamak... güzel şey.
Yaşamak güzel şey; yaz mevsimi var, yıldızı bol geceler var. denizkenarlan var. küçük, yeşil pancurlu kendinize alt oımasuu istediğiniz evi hayal etmek var...
Şimdi harp yeni bitmiş.
Dünyanın birçok köşesi, kira odalarında, kendilerinin olmasını istedikleri yeşil pancurlu evi hayal eden yeni evlilerle, sevgililerle dolu.,. Harp nesli, kendini gülmeğe alıştırıyor...
Ve uzakş&rkta, barut kokusu...
— Dedikoducunun yanında hiç hislerimi ifşa eder miyim?
Melâhat Hasanoğlu bu kavrayış ve psikoloji imtihanında da muvaffak olmuştur. O da müsabakayı kazanmıştır.
Ya ötekiler? Şüphesiz içlerinde kıymetli unsurlar var. Ne yapmalı ki, Şehir Tiyatrosu, bütün arzusuna rağmen ancak üç namzet alabilecekti. Mamafih bu sefer, almanuyanlann Imkânlan, meziyetleri not edilmiş bulunuyor, tik fırsatta, onlar da hayallerinin tahakkuk ettiğini göreceklerdir. — fa.
Güner GüJJıuy GiUgûn şeblr kıyafotlio
yenî İstanbul
23 Ekim 1050
Sayfa 8 eı_ -
kir-
işletmesi Müdürlüğünden
Adedi
Bayramiç
13580
Denizli
Fethiye
Adana
Mersin
mümkündür
44878
418750
işletmelerde latif, miktar, mu
MAS» W
HARVESTER
güzelliğin
DEVLET DEMİRYOLLARI İLÂNLARI
KREM
sonra
(14377)
Erkekler
İORGULESKU
tarafından idare
edilecektir
Dekorasyonlar
tarafından hazır
Oyulmuş STAR bıçaklarını ısrarla isteyiniz!
lanmaktadır
15000
14500
10000
10000 5000
600
100000 1U0U00 50Ü00 6000
Ifuham. men B Ura
Anamur Antalya
10000
6000 lııOOO 1U000 40000 60000
2250
3900
46750 46750 25750
4550
Sındırgı Muğla Manavgat
dır. Saç dökülmesi ve kepeklenmesine karşı harika ilâç PETROL NİZAM tedavisine derhal başlayınız. Bütün eczahanelerde ve lüks parfümeri mağazalarında bulunur.
54000—53401 53400—52176 52175—50000 Günü geçmişler.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Yük. Mimar KADRİ EROĞAN
Soldan »afta:
1 — Peyami Safa. 2
— JTIt; LA
— Marna;
— Aaaa;
— Radar;
61461—58750 58749—57075 57074—53000 52099-52500 52499—51000 50999—50000
2 — Pazarlık 25.10.1950 gününe rastlayan çarşamba günü saat 10 da Ankara Merkez İşletmesi Müdürlüğü binasında top-lanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
Bu fevkalâde bıçağı kullanmakla traş olmanın tam zevkine kavuşacaksınız.
Ankara Merkez Orman
Ezine
•I
4;— İsteklilerin belli gün ve saatte teminatlariyle birlikte komisyona müracaatları. (14365)
İLAN
Samsun Erkek Sanat Enstitüsü Müdürlüğünden
ŞERİT TESTERE PLANYA, RENDE v.s TAHTA İŞLEME MAKİNALARI
Ay. 3 — k a rat. 6
Eş. 7 — 81 û — Fakir;
(Davet sıra numaraları bit tiğinden müracaat serbest tir.)
24550
37590
4857.5 (Tümük.
(Kızılbağ
73459—69800 69799—67500 67499—63000 62999—60000 59999—56045 56044—50000
BULMACA
3 — Bu işe alt şartname ve mukavele projesi yukarıda İsim leri yazılı tşletmelerlo Ankara Merkez İşletmesi, İstanbul İşlet mesi ve Orman Genel Müdürlüğünde görülebilir.
1 — Onuncu mrndaklnin zıddı 2 — Küçük tanaler haline getirme; Mas et. 3 — Bakiler (eski terim çopul); Teaelli bul'un dörtte üçü. 4 — Birdenbire; Avuçlçl; Şikâr. 5 — Bir edat; Tersi fasıla mahalli (iki kelime). 6 — Damen; lttihudı İslâm taraftan merhum bir şairimiz 7 — Rusyanm kuzeyindeki soğuk kıtada oturur; Evetİn kabam. 8 — Tesviye eder; Yadeder, 9 — Seyretme; Bir coğrafya terimi. 10 — Harcananlar.
ÜSKÜDAR KADIKÖY
Yukarıdan A«ağı:
1 — Pijama; İri. 2 — Eli yanı: Yetim; Sadi. 4 — Ar; Nn-— Mile; Usare. 6 — î«a; Asalet. 8 — İki keçi, Enik. 10 — Ameli «aha
işletmenin Metreküpü Adı:
Devlet Demiryolları Haydarpaşa Satınalma Komisyonundan:
1 — örnekleri komisyonda mevcut 4 kalem muhtelif cins, ebat ve miktarlarda pirinç su ve buhar musluğu taahhüdünü ifa edemeyen mütgahhldi hesabına açık eksiltme ile satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli 1159 lira 90 kuruş olup muvakkat
teminatı 87 liradır. • ı
3 — Buna alt şartname komisyondan parasız olarak dağı* tılmak tadır.
4 — Eksiltme 7 kasım 1950 salı günü saat 10,30 da Haydarpaşa Gar binası dahilindeki Haydarpaşa Satınalma komisyonunda yapılacağından arzu edenlerin vaktinde komisyonda ha-zır bulunmaları. (14343).
KIYMETLİ BİR MÜŞAHEDE
Amerikanın meşhur Rockfel-ler Enstitüsü tim! Araştırmalar Konseyi tarafından neşredilen bir bültende, petrol kuyularında çalışanların saçlarını gayet iyi muhafaza ettikleri müşahede e-dllmtştlr Aynı bültende belirtildiğine göre. BENZİNE DE PETROL maddesinin saçların dökülmesine mâni olduğu tesbit edilmiştir. Bu maddeyi havi yegâne müstahzar
PETROL NİZAM
19
Tavşanlı
1 — Yukarda isimleri yazılı hammen bedeli ve teminatları gösterilen Mısır tipi çam travers ler pazarlıkla satışa çıkarılmıştır.
Traş olmanın, insanın maneviyatı üzerine de tesir ettiğine şüphe yoktur. Mamaafıh iyi traş olmanın bahşettiği tazelik ve rahatlık hissi, bilhassa kullanılan bıçağın kalitesine bağlıdır.
En iyisi, oyulmuş, yeni
STAR
bıçaklarını kullanmaktır.
TORNA, FREZE PLANYA. MATKAP v.s. DEMİR İŞLEME TEZGAHLARI
> t ı ı—■
Soldan sağa:
1 — Karşıkoyma gücü. 2 — Cerahat; Hayvan gıdası. 3 — Bir erkek temi; Tersi işçi. 4 — Tersi bir göz rengi; Yapma; İskambilde bir kâğıt 5 — Hollywood'un şark tipini andıran güzeli; General. 6 — Tabaklarımızdan hazmının asli maddesi; İmar et. 7 — Bir noU; Sondaki hnrfsiz belli. 8 — Bir renk; Mutfakta bulunur. 9 — Geçmiş hâdise ve vakala n anlatır (çoğul),; Bir edat. • 10 — Uygunluk.
Yukarıdan atağı:
Atelye veya fabrikanızın ran
• i
dımanını kat kat artıracak, en dayanıklı, en dakik ve sür'atlı tezgâhlar, mües-sesemizde mevcuttur. İçinize en uygun demir ve tahta işleme maki-rıalarını, zengin çeşidimizde daima bulmak
(Degirmisaz ve-(ya Demirli istasyonu.
(Dalman dere-(si civarı ve Ko-(cabaş iatasyo-(nu.
Çayağzı (Kırkgeçit ve (Köprübaşı. (Göçek sahil ve (şose kenarı. (Aksaz. Gökova sahil. (Oluk köprü. (Kargı köyü. Tosman.
Eğncr.
İlerisi; Ah îka. 4 — Ayine; Akis Esiri. 6 — Âr; Kuşak Leke. 8 — Ara seçim Tina. 10 — tyl ten.
GÎSE SAATLER!:
Sabah Öğleden Cumartesi
Küçük çifliklerde makineleşmiş ziraat
Doğrudan doğruya traktör üzerine takılan teçhizatları ile çiftçiliğin muhtaç olduğu kudreti çok u-cuza maleden ve küçük çiftlik işçisinin daha sür’ atli ve daha iyi çalışmasını temin eden «FAR-MALL CUBt, traktörüdür
McCormick International firmasının şöhretine dayanan^FARMALL CUB» modeli fevkalâde iş kabiliyeti, kullanışdakı rahatlığı, parmak teması ile hareket eden kumanda tertibatı ve kolay kul-
INTERNATIONAL HARVESTER EXPORT Co
TUrklyo Benci MUmeıslllifl» : TÜRK İNTER MAKİNELERİ A. 0.
İSTANBUL - ANKARA - AOANA - ESKİŞEHİR - KONYA
1 — Rize Yapı Enstitüsünde kullanılmak üzere (17.500) lira bedelli 89.5 M3 çam kereste 10.10.1950 salı gününden itibaren (21) gün müddetle açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — İhale 31.10.1950 sah günü saat 15 te Samsun Milli Eğitim Müdürlüğü odasında yapılacaktır.
3 — Kerestenin beher metreküpünün muhammen bedeli 195.50 liradır.
4 — Geçici teminat (1312.50) liradır.
| .* .T*
5 — İsteklilerin ihale günü olan yukarıda yazılı günde Millî Eğitim Müdürlüğü odasında bulunmaları lâzımdır.
6 — Eksiltmeye gireceklerin 4 üncü maddede yazılı geçici teminatı Samsun Maliye Veznesine yatırarak alacakları makbuzlarla ve 1950 yılına ait ticaret odası vesikaları ile eksütme komisyonuna İbraz etmeleri lâzımdır.
NOT: Şartnameyi görmek isteyenler Enstitü Müdürlüğüne müracaat edebilir.
— NAZAR -------------------------
Vapuru 28.10.1950 cumartesi îstanbuldan 31 ekim tzmirden kalkarak
H A Y F A’ya
hareket edecektir. Yrük ve yolcu İçin müracaat:
KIŞINBAY Biraderler Ltd. Ortaklığı
Adres: Galata Kefeli Hüseyin Han No. 16 - 18 Telefon: 41448
lanılan teçhizatı ile bir şaheserdir.
Evet..., Küçük çiflik-lere, lüzumlu mihaniki kudreti temin eden«FAR-MALL CUB» bugün için e»ı uygun modeldir.
Küçük bir çiftlikte daha büyük istihsalin nasıl temin edildiğini siz de görünüz. Derhal müesse-semize müracaat ederek «FARMALL CUB» hakkında malûmat isteyiniz.
FARMALL CUB> üzerinde hidrolik kontrol ter tibatı vardır.
KOK KOMURU TEVZİATI
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi
Müessesesi İstanbul Şubesinden
Devam eden tevziata ait haftalık beyanname numaraları
* - ı ■ 1 C
GÜNLER FATİH EMİNÖNÜ KOZLUCAHAN
Cevabı eâycl basittir : temiz ve yakışıklı görünmek için...
Fakat bundan maada, ekseri erkekler için, her gün traş olmak adetâ bir itiyat olmuştur,-o derece ki traşsız geçen bir gün, onlara aksi bir gün gibi görünür.
^simlerinizi
çektîrİhii
•••t. • • MII E • »••Mİ? • • ı I
t ır.ır/.:-:;S
»« ib i a a i ’ /
. jîü.tlb" ıl t * * * * '*/ f ı l . •
«*l
I
r» • • • 1 * • IV
■ imi 1*
tl’*1
r~
-i,
!


J
1 l ///. ■
M 4 ı

Comments (0)