23 Mort 1950
Perşembe
SİYASİ
İKTİSADİ
5ayı 113
10 Kum}

p
J
k
« A
'A
21
1
|F
z

Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32. altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tem» öden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar; 6 ncı sahifede santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes’uliyct kabul edilmez.
Telefon: 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul

İÇ ve DIŞ POLİTİKA
_ 22/111/1950 -
rl ’ vl>
1 •’
i U I

* •
I
Tehlike, Asyadadır



-


s

>7
■i 4$
r S
4


I
Dünya politikasında İki tarafın çekişmesi gittikçe I artmakta ve bu gergin anda Amr-| rlkan dış politikasını. Başkan Trııman ve Dışişleri Rnknnı Acheaon srxk ve idare etmektedir. Resimde. Amerikanın Sovyet soğuk I harbine karşı aldığı siyasi ve askeri tedbirlerden birini, AchcNon'un huzu-I rlyle Başkan Trıı-nıan’ın imzalaması görülmektedir. A-merlkada, Başkan, bir kanun veya bir ■ undlaşnıayı imzalarken. amatör ve kongre âzalarının | hazır bulunması a-I det halini almıştır.
Ve bugünlerde hu çeşit merasimlere sık sık tesadüf olunuyor.
Barış için atılan yeni ve son adım
Atlantik kıyıla-
burada durdur-
■ Ki Fransız devlet adamı, eski I başvekillerden Paul Reynaud ile Fransanın Almanyadaki Yüksek Komiseri François Poncet, dünya işleri hakkındaki düşüncelerini, gerçekten kendi milletlerine hâs olan vuzuh ve zarafetle ifade etmiş bulunuyorlar.
Gerçi dokundukları mevzular başkadır. Fakat bunların bağlandığı kök aynıdır : Rusya karşısında dünya I
Reynaud, “Dünya İşleri Konferansı” münasebetiyle, şu esnada Amerikada bulunmaktadır. Beyanatnn da zaten, ora halkından bize doğru yayılabilecek bir müessiriyet endeksi ile hesaplamıştır. Çünkü asıl ortaya koymak istediği fikir, Amerikanın Pasifik ile Atlantik arasındaki büyük vazifesini, tam bir muvazene dahilinde yapması lüzumudur.
Filvaki Amerika, bugün, hem Pasifik, hem de
nnı kucaklamak gayretinde bulunan Sovyet emperyalizmini hem orada, hem mak mecburiyetindedir.
Bunu yapamadı, yapmak istemedi yahut hatalı veya noksan bir şekilde yaptı mı (ki, hepsi netice itibariyle aynı kapıya çıkar) iki büyük denizin sahilleri, düşman bir mengenenin dişleri gibi kendi üzerine kapanacaktır.
Rusyanın dünya üzerindeki tâbiyesi, tıpkı Alman yanın geçen harp esnasında yaptığı gibi (merkezî durumundan rla istifade ederek), her türlü faaliyetlerine, kâh Pasifik ve kâh Atlantik’e doğru uç verdirerek, "mü-tenavip tehlike” ler yaratması ve bu yoldan, müdafaayı şaşırtmak istemesidir.
Bunun üzerinde, ziyareti esnasında Amerikada da durulmuş ve bazı Amerikalılar tarafından en büyük tehlikenin Asya üzerinde dolaşmakta olduğu söylenmiş olsa gerektir ki, Reynaud, "Mücadelenin neticesi gene gaipte alınacaktır” esasını tekrarlar gibi, Amerikalıların Avrupa üzerindeki dikkatlerini azaltmamalarını ve birleşik bir Avrupanın bir an evvel kurulmasına yardım etmelerini istemektedir.
Fransız - Alman ihtilâfı
İŞTE burada, Poncet’nin beyanatını ele almamız lâzımdır.
Poneet’ye göre, büyük ihtilâf Islavlar ile Amerika arasındadır. Bunun yanında Fransız -Alman ihtilâfı, ehemmiyetsiz ve talîdir.
Bu müşahede, yanlış değildir. Fakat noksandır. Çünkü Amerika ile Islavlar arasındaki büyük ihtilâfın sebepleri üzerinde durulacak olursa. Fransız - Alman ihtilâfı büsbütün tâlileşir. Daha doğrusu ve mesnedleri ne olursa olsun ortadan silinmesi lâ^gn bir hâdise mahiyetine düşer.
Amerikanın Islavlarla hudutları üzerinde teması dahi yoktur. İstese, daha doğrusu mevcut bir tehlikeyi görmemezlikten gelse, çeyrek asır rahat eder. Fakat o zaman da Reynaud’nun korktuğu hâdis olur. Yani tehlike, kâh Asya ve kâh Avrupada baş kaldıra kaldıra, günün Hudson kıyıları önünde eder.
Amerika ile Sovyet Avrupa dolayısiyle ve Avrupa yüzünden ihtilâflıdır. Avrupanın icat ettiği iki cihan harbi olmasaydı, bugün herkes 1914 ten önceki şartların daha da mükemmellerini idrak etmiş olacak tı. Halbuki kimse inkâr edemez ki, her iki cihan harbinden; AvrupalIlar ve tahsisan Fransızlarla Almanlar mesuldür.
Onun için; bu iki milletin hepimizce müsellem millî vasıflarını bir miktar ihmal ederek, artık Avrupalı vasıflarını ön plâna almaları lâzımdır. Çünkü, bu vasıfların da kendilerinde gayet yüksek olarak mevcut okluğu, ayrıca malûmumuzdur.
öyle sanıyoruz ki, Avrupa medeniyetinin kurulmasında büyük emekleri olan bu iki millet arılaştığı gün, Avrupa birliği otomatik olarak kuı-ulmuş bulunacaktır.
birinde zuhiır
Rusya,
Arkadaşımız Sacid Öget, Stockholm’dün telsizle bildiriyor
Güreşçilerimizden altısı finale kaldı




4

YENİ İSTANBUL’
İÇ SAYFALARDA
Nuri Hocanın gazetemize beyanatı
Halil Kaya ve Ali Ozdemir şampiyonluğa doğru gidiyorlar. Adil Candemir üçüncü oldu

î K I N C 1
Zaman zaman
Gelenler ve gidenler ÜÇÜNCÜ
Hüseyin Rahmi’nin meziyetleri ve kusurları Refik Halid Karay DÖRDÜNCÜ
Sanat haherleri :
Bir aylık tiyatro hayatı
Gelin (Hikâye) BEŞİNCİ
Ormanlarımızın korunması ve iç iskân meselesi
Prof. Dr. Ş. Nuri llkmen
Stockholm 23 Sabaha karşı (Güreşleri takibe giden arkadaşımız Sacid Öget telsizle bildiriyor) — Eu gece, müsabakaların sonunda kendisiyle görüştüğüm Milli Takım Antrenörü Nuri Hoca, takımın durumu hakkında şunları söyledi:
— Müsabakaların başından beri talihimiz bizi terketmedi. Bununla beraber, ekipimizin 1948 Olimpiyat eki-pimizden değer itibariyle yarı ya- I riya farklı olduğunu itiraf etmek lâzımdır. İlk günde güreşçilerimiz mağ-1 lûp olmadılar ve yahut da rakipleri kuvvetli değildi. Fakat, ikinci günden itibaren boy ölçüştükleri rakipleri büyük çapta şampiyonlardı. Bunlarla güreşirken daima şansımız yardımımıza koştu. Müsabakaları kazanabilmemiz için ufak farklarla neticelenen güreşler yaptık. Celâl Atik ilk dakikalarda kaybediyordu. Bununla beraber yerde güreşirken beraberliği temin etti ve son devrede de, güreşi ufak bir farkla kendi lehine çevirdi. Bununla beraber hakemlerden biri Celâl aleyhine rey verdi. Ali özdemir de güreşine çok fena başladı. Fakat ilk devre berabere bitip kurada üstte güreşmek hakkını kazanınca, bu onun galibiyetini temin etti.
Tevfik Yüceye gelince, bu güreşçimiz aksine olarak daha ilk dakikalardan itibaren avantajı ele aldı. Kol kapıp bir köprü ile vaziyeti kendi lehine çevirdi.
Candrmırin zaferi çok zor oklu. Rakibiyle aralarında bU>ük-kilo fax: kı olmasına rağmen Italyan rakibi Vecchi’yi mağlûp etti. Muharrem Candaş, İsveçli Nilsen’e karşı kendini kahramanca müdafaa etti ve bu güreşçiye mukavemetle muvaffak oldu.
Finallerde şansımız nedir?
Üçüncülük muhakkak gibidir. Kısmetimiz varsa, ikinci olabiliriz. Ferdi neticelere gelince, Kaya şampiyonluğa doğru gidiyor. Ali Özdemir ve Tevfik Yüce ilk üçü arasında yer alabilirleri
Nuri Hocanın bu ihtiyatlı beyanatına rağmen milletlerarası alâkalı ze vatın görüşlerini şöyle hulâsa etmek mümkündür. Yarınki finallere takım halinde kalan en ileri milletler Türkiye He isveçlilerdir. Bizimkiler 6, İsveçliler ise 7 güreşçi ile son turda yer alacaklardır.
52 kiloda Ali Yücel ile beraber dört güreşçi daha kalmıştır. Bunların içinde en kuvvetli rakip isveçli Johan-son'dur.
57 kiloda, şampiyonluğa en kuvvetli namzet Halil Kaya görülüyor. Bu sınıfta başka ekiplere mensup dört güreşçi daha vardır. Bunların en tehlikelisi Mısırlı Hasan'dır.
62 kiloda, Mehmet Oktav elimine olduğundan finallere iştirak edemiyoruz. Bu sıkletin şampiyon namzedi İsveçli Andenberg’dir.
67 kiloda, Tevfik Yüce İle beraber altı kişi şampiyonluk için karşılaşıyorlar. Bunların içinde Tevfiğüı şansı olmakla beraber İsveçli Rrej şampiyonluğa en kuvvetli namzettir.
78 kiloda, 5 rakiple beraber Celâl Atik tutuşacaktır. Bu kategorinin başta gelen rakibi Macar Szilvosi'dir.
79 kilonun başında Ali özdemir gelmektedir. Kendisini takip eden al-
Amerika, Trygve Lie’nin teklifini müsait karşıladı
Acheson, 20 yıllık barış programını, Amerika gibi bütün Birleşmiş Milletlerin d desteklemelerini tavsiye etti
1

M
New-York. 22 (YtRS) — Bugün bir basın toplantısı tertip eden Amerika Dışişleri Bakanı Dean Acheson. Birleşmiş Milletler Kurulu Genel Sekreteri Trygve Lie tarafından hazırlanan yirmi yıllık barış programının Amerikan Hükümeti tarafından büyük bir alâka ve dikkatle karşılandığını belirtmiştir. Acheson de-mıştirkl:
"Bütiln Birleşmiş Milletler Kurulu Üyelerinin bu programa, lâyık olduğu derin ilgiyi göstereceklerini temenni ederim.,,
Trygve Lie, hazırladığı programda, Birleşmiş Milletler beyannamesinde.
Devlet Başkanlarının »ık sık toplanmalarına dair bir madde bulunduğunu. fakat bu maddenin şimdiye kadar tatbik edilmediğini hatırlatmıştır. Trygve Lie. yirmi sene müddetle barışı temin edecek olan programı hakkında şunları söylemiştir:
"Yapılacak ilk toplantıda derhal müspet bir netice elde edilemiyeceği-ni biliyorum, fakat hedefimin olan barışa varmak için, sık sık yapılacak olan yüksek seviyeli toplantılarda, gayemize adım adım yaklaşabilir ve dünyaya barış temin edebiliriz. Bu toplantılar, memleketler arasında bir itimat havası yaratacaktır.,,
Bonn Hükümeti, Alman birliğini
kurmaya çalışıyor
Batı Almanya, bu maksatla bütün Almanyada serbest bir umumî seçim yapmalarını müttefiklerden istedi
Bonn. 22 (Reuter) — Milli Kurucu Meclisin bütün Almanyaya karşı yegâne hedefi hükümetin Alman halkının tasvibine sunulacak bir Alman anayasası yapmaktır.
Hükümetin bildirdiğine göre, seçimler için zaruri şart herşeyden önce her dört bölgede siyasî faaliyet hürriyetinin kurulmasıdır.
Hükümet aşağıdaki şartları elzem telâkki etmektedir:
1 — Bütün Almanyada bütün siya-
her içgal ma-
--------------------
Yeni Tefrikamız
Arthur de Gobineau'nun
m HİKÂYEIERİ

Pek yakında gazetemizde okuyacaksınız.
Oıı dokuzuncu anrııı eıı büyük Fransız muharrirlerinden olan Kont Artlııır (le Goblneau, bilindiği üzere doğu memleketlerinde ve hele İranda ırzım seneler kal* mış ve hu memleketlere dair edindiği müşahedeleri, hükümleri fevkalâde mühim ve kıymetli üç, dört eserde toplamıştı. Onlardan biri (le hiç şüphesiz en lâtifi, mevzuları Iran, Afganls*-tnn vc Kafka^yada geçen altı hikâyeden mürekkep "ASYA KAYELERÎ'* thıues") dlr. ilki olan
Hl-("NoijvcIIch Asla-Bıı hikâyelerden
BÜYÜK
adını taşıtan ve Blrıblr Gece nın-Hiılhırıııı hatırlatan parçayı birkaç güne kadar sütunlarımızda nkııyncnlcsinız. Hikâyeler dillinize
Reşod Nuri DARAGO
tarafından çevrilmiştir

i
si partilerin faaliyet serbestisine sahip olmaları ve işgal kuvvetlerinin, partilerin kurulmasına ve siyasi faaliyetine müdahaleden vazgeçmeleri.
2 — Siyasi faaliyete girişen şahsın şahsi güvenliği bütün kuvvetleri ve Alman Hükümet
kamları tarafından korunmalıdır.
3 — Bütün Almanyada gazeteler serbest yayınlanmalıdır.
4 — Bütün Almanyada seyrüsefer serbestisinin temini ve milletlerarası seyrüsefer müsaadesinin ilgası.
Hükümet beyannamesi bu serbestinin kurulması ve teminatının dört işgal devletinin iktidarında olduğunu tasrih etmektedir.
nwııwNnrihMnnnKMirMQnmnnn
Dışişleri Bakanımız bugün Romaya gidiyor
.Amerikanın Yugoslavya Büyük Elçisi George Ailen, elçi tâyininden sonra vazifesini sadakatle yapacağına dair yemin ederken
Kirk ve Allen’in Atina seyahatlerinden sonra
Balkanlarda mühim
hâdiselere doğru

Amerikan elçileri, baharda muhtemel görülen Rus tecavüzüne karşı Yunanistanla Yugoslavyayı birbirlerine yaklaştırmaya çalışıyorlar
Atina. 22 A.A. (AFP) — Yunan müşahitlerine göre Birleşik Amerika siyasi temsilcilerinin Ortadoğu konferansına iştirak eden Moskovadaki Amerikan Büyükelçisi Alan Kirk ile Belgrad Elçisi Gcçrge Ailen in Atina-yı ziyaretleri, verilen resmi izahata rağmen Balkanlarda ehemmiyetli hâdiselerin doğmak üzere bulunduğu hissini uyandırmaktadır. Bundan bir müddet evvel bazı kimseler Sovyet Rusyanın önümüzdeki ilkbaharda Yu-goslavyada bir dahili hareketi teşvik etmesini beklemekte idiler.
Söylenildiğine göre Birleşik Amerika, böyle bir ihtimale karşı koymak üzere Atina ile Belgrad arasında bir yaklaşma tesisini derpiş etmektedir. Şimdiye kadar Belgrad Hükümeti. Atina Hükümeti ile iyi komşuluk münasebetleri kurmayı kati olarak reddetmiş ise de 5 martta yapılan Yunan genel seçimleri neticesinde meydana çıkacak olan yeni siyasetin durumu bir hayli değiştirmesi mümkündür.
Bazı söylentilere göre Yugoslav memurlar, serbest bölgenin kurulmasını incelemek üzere şimdiden Selâ-nik’e gelmişlerdir.

öte yandan Yunan Dışişleri Bakanlığı memurları da Belgrad’a gitmeye hasırlanmaktadırlar.
ıtiMnnıınfwıiMiM;m«TTTW**^wwv * ninninvnı»m«nn«ırnmııı

t

Amerikan askeri heyeti, 26 martta Türkiyeye geliyor
Ankara, 22 A. A. (US1S) — Amerikan Askeri Yardım Kurulu Başkanı Tümgeneral Ho-race L. McBride, bugün, Amerika Birleşik Devletleri kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral J. Lawton Collins’in beraberinde kurmay heyetine mensup bir subay grupu bulunduğu halde, 26 mart pazar günü Ankaraya geleceğini tebliğ etmiştir. 28 mart salı günü Ânkaradan ayrılacağı tahmin edilen Orgeneral Collins bu resmi gezisi esnasında diğer yakındoğu memleketlerini do ziyaret edecektir.
Orgeneral Collins 16 ağustos 1946 dan beri Amerika Birleşik Devletleri Kara Kuvvetleri Ko-mulanlığındadır. Birinci Dünya Harbinden kısa bir müddet evvel başlamış olan askeri hayatında büyük başarılar kazanmış olması dolayıslyle Amerikan kara kuvvetlerinde en yüksek askeri mevkie tâyin edilmiştir.



Af kanunu tasarısı bugün Mecliste görüşülecek
Yeni tasarının metnine nazaran, af, 29 ekim 1948 den evvel işlenmiş bütün âdi suçlara teşmil edildi
Ankara 22 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Adalet Komisyonu bugün öğleden evvel ve sonra heyeti u-mu mi yeden iade edilen af kanunu tasarısı üzerinde çalışmış ve anca* geç vakit mesaisini bitirebılmiştır. Bu yüzden tasarı Mecliste görüşülememiştir.
Tasarı affın Adi suçlara da teşmili suretiyle genişletilmiş olarak komisyondan çıkmıştır. Uzun münakaşa ve müzakerelerden sonra son şeklini a-lan tasarının yeni hükümlerine göre;
1 — 29.10,1948 tarihinden evvel içlenip de 1 3.1950 tarihine kadar Amme dâvası açılmayan bütün suçlar hakkında takibat yapılamaz.
Ancak haklarındaki takibatın 1c resi devre sonuna bırakılan milletvekilleri bu hükümden istifade edemez ler. Bununla beraber milletvekillerine nit olup da diğer maddelerdeki affa dair olan suçlar aftan faydalanacaklardır.
2 — 29.10.1948 tarihinden önce !$•
lenen ve Türk Ceza Kanununun 2 tı-cı kitabının 1 inci babının 1, 2 vc 4 Üncü fasıllarında yazılı suçlar ile. Askeri Ceza Kanununun 5 İnci fûa-lında vc 248 inci maddesinde yazılı suçların cezaları üçte bire indirilmiştir.
Bu hükme göre, bu suçlardan dolayı mahkûm olup da cezasının üçte birini çekmiş olanlar tasarı kanunlaşınca derhal tahliye edileceklerdir.
3 — Aynı tarihten evvel yapıla, ve en yukarı 3 seneye kadar hapis eo zaaını müatelzlm olan suçlarla yalnız para cezası suçlan ve bütün kabahatler tamamen alfedilmiştir.
4 — Bunların dışında kalan suç-
ların üçte bir cezaları da kaldırılmıştır.» " . * >
5 — İdam ve müehbed hapis ceza lan da müddetli hapse çevrilmişlerdir.
Bu yeni hükümlerden anlaşıldığı üzere, Hükümetin evvele»* nıııhtevas.-nı bildirdiğimiz tasarısı baştan aşağı
değiştirilmiş ve Meclisin tazyiki ile Adeta yeni bir af kanunu hazırlanmış bulunmakladır. Siyasi suçlar ta maınen affedilmemiş, ancak cczııia» İndirilmiştir. Af kanununun Adalet Komisyonunda müzakeresi sırasındo müessif bir hâdise cereyan etmiştir.
Van milletvekili İbrahim Arvas. •‘Almanlar Yahudilerı nasıl temizlemişlerse, biz. de Komünistleri yoke meliyiz. Binaenaleyh onları affetmek doğru değildir." demiştir.
Komisyonda hazır bulunan latan-bul milletvekili Salaınon Adato; ar kadaştnın bu sözleri Üzerine şiddetti müdahale etmiş ve bir milletvekili mu Büyük Millet Meclisi çalısı altında ou gibi sözler sarfetmesim ta yip ettiğim bildirmiştir. Bunun üzerine Arvas A-dRtoya küfretmiş vc hazır bulunan diğer milletvekilleri Salamon Ada toya teessürlerim bildirmişlerdir.
Tasarı yarınki Meclis toplantısında görüşülecektir.
Bakan, yarın Türk-İtalyan dostluk andlaşmasını imzalayacak
Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak Komaya hareket etmek üzere dün sabahki ekspresle Ânkaradan şehrimize gelmiştir. Sadak, kendisiyle konuşan gazetecilere yapacağı seyahati hakkında şu beyanatta bulunmuştur: "— Ayın otuzunda Strazburg da toplanacak olan, Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanlan Meclisi toplantısına gideceğim. İtalya Hükümeti bu seyahat sırasında beni Romada üç gün misafir etmek dostluk ve nezaketini gösterdi. Bildiğiniz gibi Romada Türk - Italyan dostluk andlaşmasuu imza edeceğim. Strazburg’daki Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanlan Meclisinin Üç gün süreceğini tahmin ediyorum. Sonra 4 nisan tarihinde Hariste toplanacak olan, Avrupa Ekonomik İşbirliği Bakanlar Toplantısında memleketimizi temsil edeceğim. Bu teşkilât, bikliğmiz gibi Amerikan vat d ı miyte aalftfr aA pl a n meseleleri görüşecektir. Teşkilât, zaman zaman, 19 deVlöt Dışişleri Bakanlarının iştirakiyle toplanıyor. Bu defakl toplantının gündeminde teşkilât bünyesinin takviyesi ve bu teşkilâtla Avrupa Konseyi arasında işbirliğinin tanzimi mevzuları vardır. Toplantının çok sürmiyeceğlni tahmin ediyorum..,
Bulgaristanla olan münasebetlerimiz mevzuunda da Dışişleri Bakanı:
"— Bu memleketle münasebetlerimiz, maalesef eskisi gibidir. Bütün iyi niyetlerimize rağmen münasebetlerimizde henüz bir salâh yoktur,, de-miştlr.
Necmeddin Sadak, bugün öğleden sonra bir İsveç uçağiyle Komaya hareket edecektir. Kendisine Bakanlık Birinci Daire Başkanı Bülent Uşak-lıgil refakat etmektedir.
Yarın gazetemiz
sayfadır
tı güreşçi içinde en şanslı olanı isveçli Gronberg’dir.
87 kiloda, finale beş güreşçi kalmıştır. bunlar arasında Muharrem Candasın en mühim rakibi ve şampiyon namzedi isveçli Nilson’dur.
Ağırda Adil Csnclemir elimine olmakla beraber üçüncülüğü temin etmiştir. Dünya ağır sıklet şampiyonluğu isveçli Antonson ile Macar Bo-bis arasındaki mücadelenin neticesine kalmıştır.
Dünkü müsabal(alaıın teknik neticeleri ikinci sayfamızdadır.
— Oğlumun yerine geldim.
— Alfanı yok. nasıl oba vazifelerini de siz yapıyorsunuz!..

X.
Sayfa 2
23 Mart |A50
| Zaman zaman: |
Gelenler ve gidenler

Arkadaşımı! Sacid Öget, Sfockholm don telsizle bildiriyor
Meclis müzakereleri
Sinemalardan alınan
MEMLEKETİMİZİN siyaset ft-1 temi OsmanlI saltanatının baş-1 tanrıcından beri gidenlerin tenkidi ve sonra unutulması ve gelenlerin yani yapacakları şeyleri icabında övmek veya beklemekle geçer. 1-kınci padişah Orhan Gazinin kardeşi memleketin idaresi için esastar vazeder ve Kanuni Sultan Süleyman kanunlarını ortaya koyarken bunların içinde daima gelenin yaptıklarının kanuna uymadığı. gidenin arkasında çok defa fena şeyler bıraktığı görülmüş ve bunların cezası hop iki dudak aıasından çıkacak bir emre, hazan hiddetin verdiği Ani bir feverana yahut mecnun bir kafanın düşünemiyen zavallı emrine kalmıştı. Bundan dolayıdır ki. gelenin ne yapacağı sabırsızlıkla beklenir ve sonra do gideceği vakit başına gelenlerin no olacağı daha geldiği vakit düşünülürdü.
Hâkimiyetin millete ait olduğunun Kanun-ı Esasilerimize kaydedilmesi yalnız bu gibi kanunları hariçten tercüme ederek almaklığımızdan değil, biraz da gelenin geldiği vakit yapacağı işte serbest olması ve gittiği vakit şahsi bir düşüncenin kurbanı olmamasıdır. Bunun böyle olmasına çok çalışılmış olmakla beraber, itiraf etmeliyiz ki, hâdiseler son yanın asır zarfında çok defa böyle olmamıştır. Biz burada gelenin nasıl geldiğini ve gittiği vakit nasıl bir akıbete düçar olacağını tahlil etmek istemiyoruz. Bizim burada asıl mevzuu bahis etmek istediğimiz nokta, küçük ve büyük herhangi bir iş başına gelen adam, o ışde şahsiyetini ortaya kaymakta beraber istediği gibi hareket etmemesi ve kendisinden evvel gelmiş olanın işlerini tamamen bir tarafa bırakarak yeni işlere girmemesidir. Bunun şimdiye kadar böyle yapılmış olmasının sebebi, memleketimizin idaresi için her sahada bir bir tetkik yapılmış obuasına rağmen, henüz dddl bir programın vücuda gelmemiş olmasıdır. Muhtelif vekâletler sanki muayyen bir çerçevenin içinde yer almış ve birbirini tamamlayan şeyler değilmiş gibi hareket etmişler; İdare makinemizin büyüğünden küçüğüne kadar herke*, belki de bir plân mevcut olmamasından dolayı, bi-
Yabancı gözü ile |
Türkiyede siyasî partiler
III. Particiliğin tekniği
TÜRKÎYEDEKI partilerin Kusuru, akidede farksız olmaia* ı değil, particilik tekniği*bahsinde hiç bir fark gözetmeyişleridır. Meselâ fikirde müşterek oldukları na göre, bunların tatbikatta avul-maları lâzım geldiği ve tatbikattaki farklar üzerinde karşılaşarak mücadeleyi bu plâna çıkarmaları icap ektiği halde, bu hususta, bârız bir kifayetsizlik mevcuttur.
Fakat tek parti sisteminden ayrılalı ancak beş kadar senenin geçüg.. muhalefet kadrolarının eski tek partiden ayrılmış kimseler tarafından doldurulduğu ve bunlardan başkasının tedarikine henüz İmkân olmadığı düşünülecek olursa, bu neviden kusurları tahıl görmek '.Azımdır. 1
Hem sonra, aevk-ü idare kadrosu, siyasi akidesi ve mensuplan ile birlikte teşekkül edecek olan yem bir partiye başka bir mahiyet ve hüviyet vermek için, buna mesnet teşkil edebilecek, daha doğrusu böyle bir teşekkülün mucip sebeplerini verecek unsurlara ihtiyaç vardır.
Bu unsurlar ise mevcut değildir.
Mesel A. bazılan, işçi sınıfına dayanacak bir sosyalist partisinin kurulmamış olmasına hayıfıanmaktadıı. Halbuki Türkiyede; hakiki mânasında bir işçi sınıfı mevcut değildir. Bu tasnife girebilecek İnsamar şehirleı-de mevcut olsa bile, bunların sayısı, 19 milyonluk bir camianın içinde 600 bini geçmemektedir. Bunlara, köylü ve çiftçi görümlerini henüz terkevmemış olan üç dört yüz bin toprak amelesini ilâve cısek bile, bu yekûndan teşekkül etmiş bir amele partisi, reylerin ancak 1?19 una «a-hip olabilecektir. 1946 da sendikaların kurulmasına müsaade edildiği zaman, bunların âza adedi 15.000 ı güç bulmuştur.
Memleketin % 80 i köylü ve çiftçi olduğuna göre: “Acaba bu kütleden İstifade ederek ve büyük çiftçilere karşı küçük ve orta çiftçileri bir a-raya getirerek. bir çiftçi psr-ttai kurulamaz mı?" dıycnleı de vardır. Cevap, böyle hlr partinin de. bugün kurul&mıyacagı muhakkaktır. Çünkü köylünün düşüncesinde, buna kâfi gelecek bir inkişaf olmamıştır. Demokrat Partinin kurulmasına saik otan sebeplerden bir tanesi de, Cumhuriyet Halk Partisinin, o sıralarda, topraksızlara toprak vermeyi hedef tutan bir kanunu geçirmesidir. Bunun üzerine, büyük toprak sahipleri, bütün kuvvetleriyle Celâl Bayar ı desteklemece başlamış-lardır. Fakat, seçim günü gelince, küçük ve orta çiftçilerin, menfaatlerinin tamamıyla hilâfına olarak, büyük çiftçilerle işbirliği yaptığı rülmÜştılr. Çünkü iptidai bir ziraat bünyesine sahip bütün memleketlerde olduğu gibi, bunların hepsi, kendi aralarında, “şehirdekiler,, e kaışı birleşmişlerdir. Şu hata nazaran, ou
lerek veya blhnıyerek, istedikleri glhi hareket etmişler ve bundan şimdiye kadar, mnateessüf, zarardan başka bir netice husule gelmemiştir.
Avrupa medeni kanunlarını kendisine mal edinmiş olan memleketimizin idaresi için her şeyden evvel bir plâna bağlanmış bulunması icap e-der. Bu plânı bütün arzu ve gayretlerimize rağmen yapa miy arağımızı da itiraf etmek lâzımdır* Her şeyin bir meslek olduğunu ve mesleğin de ancak bir ihtisas neticesinde elde e-dilebileceğin! düşünmek mecburiyeti karşısında bulunuyoruz. Dünyanın en güzel iklim ve arazisine mâlik olan memleketimizin yükselmesi için onun yalnız toprak alt ve üstündeki servetlerinin ihyası, havaya yükselecek fabrika bacalarının yapılması kâfi değildir. Bu servetlerin kıymetlendirilmesi, bu fabrikaların kâr getirecek müesseseler halinde yaşaması ancak bir plâna muhtaç olduğu gibi memleket idaresinin de en küçük 1-şinden en büyüğüne kadar bir plâna ihtiyacı pek fazladır. Memleketimizin İç veya dış politikası ile alâkadar o-tan memleketleri münasip görmüyorsak. tarihimizde hiçbir acı vakası bulunmayan ve dünyanın en sulhçu milleti olduğunu gösteren bazı küçük memleketler vardır? Bu memleketler demokrasi ruhu içinde yaşamış ve insanlık hak ve meziyetinin ne olduğunu çok İyi takdir etmiş yerlerdir. Bunlar memleket idaresinde insanlık haklarına riayet etmek şartı ile büyük başarılar vücuda getirmiş ve o-ratan bir cennet haline sokmuşlardır. şimdiye kadar arasıra tatbik ettiğimi» yüksek mütehassıs getirmek usulünden vazgeçer ve damla halinde muhtelif memleketlerden bu mütehassısları seçmekten uzaklaşarak böyle politika ihtirası olmayan ve insanlığa hizmeti bir fazilet bilen memleketin birinden her sahada ve orta sınıf kimselerden mürekkep bir ekip getirtir ve onlara memleketimizin I-dare makinesindeki noksanlığı gidermek için hlr plân yaptırırsak, o vakit gelen ne yapacağını bilecek ve giden de arkasında bıraktığı mesai hayatında programı tatbik etmiş bir kimse olmaktan başka bir şey olmıyacaktır.
★ * *
çiftçi partisi, istikbale ait işlerdendir.
Buna mukabil, dini bir parti için şartlar müsaittir. Fakat bu, eskiye avdet mânası taşıyacaktır. Türk milleti mutaassıp değildir, bar.at böyle bir partinin kurulması ona bu vasfı aşılıyacak ve Mısırdaki “MUs lüman Kardeşler,, hareketinde görülen tehlikeleri Türkiyeye de bulaştıracaktır. Bereket versin kı, kanun böylesine bir teşekkülü meneylernck tedir.
Şu halde, bugün için, mevcut muhalefetten başkasına imkân yoktuı. Mevcut muhalefetin hakiki kuvvetini ise. bize, önümüzdeki seçimler gâh serecektir.
tki seçim a raundu, partilerin durumundu hûml otan şaşırtıcı
‘I. k.Mkhk
Demokrat Parti 1946 «cçimlerinin denizini pupa - yelken geçmişti. Henüz bir senelik bir ömre malık olduğu ve teşkilâtım «ağlama bağlamadığı halde, eğer seçim normal
şartlar dahilinde cerevan etmiş mİma.
idi, bunu kazanahiterek bir dıınxıxu±u_
bulunuyordu.
Bugün, yani o tarihten dört sene sonra, Demokratlar kuvvetli bir teşkilâta malık bulunmaktadır; matbuat. umumiyetle lehlerinedir; seçimler. kabul edilen adli mürakabe sayesinde serbest olacağa benzemektedir. Fakat bunlara rağmen, muhalefetin mağlûp edileceği kanaati hâkimdir.
Muhalefet de bunun farkına varmış olacak ki, kayıbına oynamaktadır (O masadan kabil olduğu kadar az zararla kalkmak peşindedirI.
Fikirlerde hâsıl olan bu beklenmedik değişikliği Üç esaslı sebebe irca etmek kabildir: 1) Demokrat Partinin bir seçim sahanlığına malik (*) bulunmaması. 21 Halk Partisi kadrolarının gençleştirilmesi. 3) Devlet Reisinin şahsiyeti.
t Profesör Maurlce Duverger’nın, büyük alâka ile karşılanan hu yazıları yarınki sayımımda nihayet bulmaktadır. Yarın neşredeceğimiz son yazısında, muharrir, bazı mühim hükümlere varmaktadır.!
(•) "Soçlm «ııhftnhgı im ı .ı»,Mİir. Bu lAblr bir kaç şey birden İfade eder. Bir kerr parti programında mevcut mühim noktaların ecçlrn beyannamciHina* Ifadeaini bulmanı demektir.
İkincisi, o parti tarafından ileri ıurii-len taleplerin herke.*» tarafından anla şilır şiarlar, parolalar haline getlrümoı demektir tlçünchatı. o partinin Bal/ı1.,! yetil mrneuplarınm bııntann hepşlnl, halk muvnraheaindr milde fan etnı«tfi demektir Yani ve kınncaat. lekma hu* aualyeilerle şartları haiz a» çim tâbiyral demektir.
Bevin, Açıkalınla görüştü
Londra, 22 A.A. iAFPt — Dışişleri Bakanı Bevin, bu sabah Türldyeııin Londra Büyükelçisi Cevat Açıknlın ita Dışişleri Bakanlığında görüşmüştü*
Güreşçilerimizden altısı
finale kaldı
Dünkü neticeler: 10 güreşin 8 inde galip geldik
Ağırda Adil Candemir 3 üncü oldu
Stockholm. 22 (Güreşleri takibe siden nrkactaşımıı Sacid ögnt tahtaır bildiriyor» — Pasarteai günü başhyan Greko-Honien güreş turnuvasına bu gün (1© kalabalık hır seyirci kütlesi o« nünde devam odildl. Üçüncü (ur kar-şıtaşmalarında şu neticeler alındı; Ali Yiierl — Franaır Fn ti re'.vl yendi
52 kiloda Ali Yilcci ita Fransız FaurA karşılaştı. Ali Yücel müsabıkımın başından sonuna kadar hakim güreş»-rek Franaıza karşı İttifakla kazandı
llıılll Kıı.vıı •— Ihdgrr \lroeyl tuşta mağlûp etti
57 kiloda Halil Kaya İle DanimarkalI Hnlger maçı, günün cn zevkli vc heyecanlı karşıtaşnıaaı oldu. Halil daha maçın başından itibaren rakibini altına alarak ezmeye başladı. Çok kuv vetli ve (yi oyun bilen Danlmaraah güzel paradlarla Halllln altından kur-tulmnaını bildi. Nihayet Halil Kaya 7 dakika 25 saniyede takdığı çift kle ile DanimarkalIyı tuşla mağlûp elti Böylece Halil 4 üncü güreşini de tuşlu galip bitirdi ve sıfır fena puvanla finale kaldı.
Mehmet Oktuv’ın mağlûbiyeti
62 kiloda Mehmet Oktav, lalanbm da mağlûp ettiği İtalyan Randl İle güreşti. Baştan itibaren Mehmedi kok layan Rnndi Oktavı «alto İta 3 (takılı 20 saniyede tuşta yendi. Qktav bu su-retle turnuvadan elimine olmuş oldu Muharrem Candaş, Gyula'ya aaj ı ile galip
87 kiloda Candaş, Macar Oyula îie güreşti. Candaş ilk dakikalarda Mu can kuvvetli bir elense ita yara yıktı İse de tuşa getiremedi, maçın sonuna kadar hâkim güreşen Csndaş sayı llv Calip geldi.
Adil Candenılrln galibiyeti
Ağır aiktatlerln İkinci turunda Aon Candemir kendisinden daha ağır olan rakibi Mısırlı İbrahim Orablye Kar» hâkiın güreşmesine rağmen tuş yapamadı vo maçı sayı İta kazandı.
Bu surotta bugün sabahleyin yapı lan 5 müsabakadan 3 ünü sayı ile, l ini de tuşta kazandık, Mehmet Oktav da elimine olmuş oldu.
Tevfllc Yüce, Hoopasalnılye ittifakla galip
67 kiloda Tvvfik Yüce Finlândtyaıı rakibi Kaile HoopiLKiıimiye ittifakla galip geldi. Bu kurşılagmuda ilk iki dakika yavaş g( çti ve bu arada Tev-Ük Yücenin taktığı kirden Fin güreşçisi kurtulmağa muvaffak Oldu. Ne-tlğode Yüce ittifakla galip geldi DİĞER Gt HEbLhRDE.
37 kilo: Lombardı (İtalya» Gonton (İsviçre»ye 5 dakikli 18 saniyede tuşta, Johanson (Fini Bence «Macarıa ekseriyetle, Haşan ( Mısır Faure ı Fransız >a 2 dakika ib saniyede tuşla, Petteraon (İsveç) Mcoll (Norveç)-ittifakta galip geldL
Bu uıklctte Alroe (Danimarka. Fauro (Fransa» Maorll ıNorveç). Gcn-ton «İsviçre). Bence «Macar» ve Pct-terson i İsveç» elimine olnıuşlardıı >
62 kilo: Andvnbvrg «İsveç» Lotam «Danimarka) ya tuşla. Talosc Ata «Fin» Kurz (Çekoslovakya »ya sayı hesabiyle, Sait Kandil (Mısır) Toriııa ( Yugoslavya »ya 11 dakika 47 sanlyeue tuşla galip gelmişlerdir.
67 kiloda: Joseph Gol «Macar Paul Esson «lsvlçro)ye. Frelj (İsveç) Hoı-ruy (Danimarka'ya »ayı ile galip geı diler
73 Kiloda: Cock (Norveç» AH Gal-fari (İranla 42 saniyede tuşla galip gelmiştir.
87 kiloda: Anderson (Norveç) Va* zal (Çck»e 7 dakika 4 saniyede tuşla Zalm «Mısır» Mahcup (Lübnan)a ekseriyetle, Nlhtaon (İsveç) Silveati (1-talya»ya İttifakta, Gonıbar «Yugoslav) Davidovlcl • Fransa)ya 10 dakı. ka 42 saniyede tuşla galip gelmişler dlr.
Ağınla: Vecchi utaiyan) Keeneı (Çckofilovukya»ya İttifakla, Anlonsson (İsveç) Knudson (Norveç)c 5 dakika da tuşla galip geldi.
Stockholm. 23 «8acld öğetten tel-slzta» — Ağırda Adil Candemir, Ita.-yan Vecchi ile yaptığı güreşte ittifakta galip geldi.
73 kiloda Celâl Atik Italyan Rigo-montiyc ittifakla galip geldi.
79 kiloda Ali Özdendi guzûl bir güreşi vn sonra Norveçli Lar sene 6 dakikada tuşla galip geldi
Kısa haberler

Solmada caaıınlar, boyuna ••İtiraf” ediyorlar
Sofya. 22 A.A. (AFP) Sofya mahkemesi dün akşam bir “tıots* kiat" cagug grupu hakkında karat vermiştik Sanıklar Harardan memnun olduklarını söylemişler ve temyize müracaat etmiyeceklerini bildirmişlerdir. »
raklhtan u» Liberya fuhşıı ()nli.\cn anlaşmayı İmzaladılar
Lake Success. 22 A.A. (United Press) — Lnsan ticareti ve fuhuş hakkında millet taratası anlaşmayı imzalayan İlk iki devlet, Paklstân ve Liberyadır.
Vesikayı imzalayan her İki taraf. anlaşmayı İhlâl edecek her şahsı cezalarulırmayı, milletlerarası inaaıı ticaretine mâni olmak 1-çln gereken tedbirleri almayı fuhuş kurbanlarına cemiyetteki mevkilerinin İade edilmesi İçin harekete geçmeyi taahhüt etmektedirler.
Şanglnı.ı dakl 2.606 ecnebiyi kurt a rinaya çalışıyorlar
San Francisco, 22 A.A. (United Press) — General Gordon gemisi hakkında beyanat veren İlgili bir şahsiyet, komünistlerin elinde bulunan ŞHnghuydu takriben 2006 ecnebiyi tahliye etmek ümidinin elân mevcut olduğunu ve Çin ko-müntatlerlylo müzakerelerin devam ettiğini bugün bildirmiştir.
87 kiloda isveçli Nllson Muharrem Candnşa sayı İta galip geldi.
57 d© Halil Kaya samplyonnnın c»ı kuvvetli namzeddir.
Dunku gürajtar sonunda fena pusar durumu:
73 kilo: Atık (Türk) 2, Slnıanaımen «Fin» 2. Cock (Norveç) 2, Mlhalık (Çek) 3, Szilvaal «Macar» 4( Andeıs-son «İsveç» 4.
67 kilo? Frelj (İsveç) 1, Osman (M» sır) 2, Tavfik Yüce (Türk) 3. Ca. ı Macar« 3, Hoerııp (Danimarka) I, tBeason 1 İsviçre) 4.
«2 kilo Andsnberg (İsveç) ı Tnı,.. «Lübnnn» 4.
7W Idlo: Ali özdemlr Clark) 0, Oro enberg (İsveç) 1, Janivk (Çek» 3, Au-rlne (Fransız» 4, Limon (Norveç) t Nemet (Macar) 4.
87 kilo: Nllsson (İsveç) 2, Gomba (Yugoslav) 3, Anderson (Norveç) 8. Muharrom Candaş (Türk) 4. Kovaca (Macar) 4.
Ağır sıklette finali Antonsson (İsveç) ile Bobiş (Macar) yapacaklardır.
İstanbul üniversitesi, Ankara Üniversitesini 5-3 yendi
Dün İnönü Stadyomunda yapılan İstanbul • Ankara üniversiteleri arasındaki futbol karşılaşmasını İstanbul takımı Ö-3 kazanmıştır. Kalaba* İlk bir seyirci kütlesinin takip ettiği bu maçı hakem Sulhl Garsn idare etmiştir. İstanbul takımı ilk devreyi 1-0 galip bitirmiştir.
İkinci devrode İstanbul takımı daha 4 gol atmış, AnkaralIlar da 3 golle mukabele etmişlerdir.
İstanbul Üniversitesi:
Erdoğan — Rahmi, Salâhaddin — Eyüp, Melih, Tekin — Süleyman. Kâzım, Suphi, Galip, Memduh,
Ankara Üniversitesi;
Eıgun — Tüıkhan, Bayko — Ala-addln, Emin, Salâhaddin — Suphi» Nimn. Burhan. Vecdi. Adil.
Fenerbahçe, İsrailden döndü
On boş gün owel lsnüle giden ve yaptığı dört maçtan ikisinde 3-0 ve 6*3 galip gelen; Iklnslndc de 3-1 vo 1-0 mağlup otan Fenerbahçe takımı dün hususi bir uçakta şehrimize dönmüş Ve taraftarları tarafından hararetle karşılanmıştır.
Çinde açık korkunç bir hal aldı
Buna rağmen Komünist Çin Hükümeti, Rusyayo buğday sevketmektedir
Hoıı^kong, 22 A.A. (Renler) — Komünist Çinde milyonlarca insan açlıktan Ölmektedir, Bazı eyaletlerde daha şimdiden hüküm «Üren şartların fecaatini gözonünde tutan resmi komünist radyo ve ajansı yakın bir istikbalde tahakkuk edecek olan facianın ciddiyetini kabul etmektedir.
Çin makamları, pirinç «atın almak üzere Siyam ile görüşmelere başlamışlardır. Fakat hâlen her iki memleket de ödeme şekli hususunda bir anlaşmaya varamamışlardır.
Çinlilerin erzakta ödemek istedik* tali. Siyam ın ise karşılık olarak dolar talep ettiği sanılmaktadır.
Londra, 22 (YİRS) — Milliyetçi ve Komünist Çin kaynaklarından verilen haberlere göre. Şimali Cinde açlık, milyonlarca Çinliyi tehdit etmektedir. Komünist Pekin Hükümeti, memleketteki açlığa rağmen. Sovyet Rusyaya buğday sevketmektedir.
Çinin çeşitli bölgelerinden gelen haberlere göre, milliyetçi Çin ordusundan dağılan asker! topluluklar, çete faaliyetini arttırmışlardır.
Amerika ivurıııııybaşkanı Komaya vardı
Roma, 22 A A. (AFPı — Birle1 şlk Amerika Genelkurmay Başka* nı General L&wton CallIna, bu nahak uçak lıı Komaya gelmiştir. Kendisini İtalyan Genelkurmay Başkam General Eftalo karşıla-mıştır.
Amerlknnm Atina Elçisi (leği-. . ek
AUna. 22 A A. (AFP) — Muhafazakâr Acropolis gazetesi, Birleşik Amerikanın Atina Büyükelçisi Haıry Grady İle Amerikan Askeri Heyeti Başkam General Van Fleet'İn yakında değiştirilecekleri’ ni tahmin etmektedir
Amerika, iıığiltoreye
4 uçarkalo verili
Londra. 22 A A. (AFP) — Askeri yardım programı gereğince ingiltereye verine “B.29° uçaklarından dört tanesi saat 12.35 te Norfolk'da Marham hava meyda nına gelmiştir.
İran kabinesini
Ali Mansur kuracak
Londra, 22 lYtRS) — Tahrandan bu gece alınan bir telgrafa göre. Iran $alu. yeni Kabinenin Ah Mansur tarafından kurulıımm* m bildirmişti!. Ali Mansur, Iranın yedi yıllık kalkınma plânı başkamdir.
Gedikli Erbaşlar Tasarısı
dün Kanun şeklini aldı
Bir hayli tartılmalarla devam eden müıakorıİTdın sonra Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğü memur ve hizmetlileri ücret, çiftçiyi topraklandırma, hayvan hırtıılığı kanununa ek kanunlar da kabul edildi
Anksıu 22 (Hususi muhabirimi* bilidlrıyor) — B. M. M. bu sabah saat 10 dn Feridun Fikri Düşünselin başkanlığında toptandı. Eşklşohlr-de vuku bulan sel felâketi dolayısıyla alınacak tedbirler hakkında Kemal Zeytinoğlu ita Hulûai Oral'ın önergelerine cevap veren Bayındırlık Bakanı Porsuk barajı yatağının iştahı işinin İhale edildiğini, bu işin tamamlanmasından sonra arlık tehire zarar golmlyeccğlni, bu yıl oradaki suların kırk seneden bert kaydedilmemiş derecede taştığını, buna sebep olan Kargı ve Sarısuyun rejim altına alınması İşinin Ön plânda mütalâa edildiğini, yıkılan ev sayısının 863, huflf. orta vc ağır surette harap otan evlerin 783 olduğunu, menkul ve gayrı menkul zararın 2,000,000 lirayı tecavüz ettiğini söyledi. Bu arada muhalefetin bu Işı de politika mevzuu yaptığını iddia ederek cBcümle dedi ki:
“Bu bölgedeki sulann rejim altına alınması meselesini İncelerken Celâl Bayar'ın Başbakanlığı sırasında Nafia Vekâletinin icraat ve ha-aırlıklarımn ışığı altında çalışmak İmkânını aradım. Fakat Bayar'ın Başbakanlığı samanında bir fevkalâdelik görmedim. Bu sözler D. P. mUletvcklllcrinin lUraı «esteriyle karşılaştı, Kürsüye gelen Kemal Zeytlnoğlu. Bakanın nu tarzdaki konuşmasını safsata ve demagoji olarak vasıfIandırması üzerine C. H. P. sıralarından gürültüler koptu ve hatibe karşı bu sütunlarda tekrar etmek tatrmedlğiml* çok ağır sözler söylendi. Oturuma riyaset eden Düşünse! Z^yttnoğlundan safsata sözünü geri almasını istedi.
Zeytlnoğlu kullandığı bu kelimeyi geri almayınca kendisine oturum sonuna kadar söz verilmemesi kararlaştırıldı. Bundan sonra Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Genel Müdürlüğü memur vc hizmetlilerinin ücretlerine dair olan kanunlarda değişiklik yapılmasına alt kanuıı tuaansının ivedilikle görüşülmesi karar altına alındı. Ulaştırma Bakanı Kemal 8ntır bu kanunla aktif personel ve işçi sınıfının daha iyi duruma geleceğini, ileride ulaştırma çantasındaki diğer işletme personelinin de bu şekilde himaye edi-clccğini belirtti. Müteakiben maddelere geçilerek ufak tefek tashih-
Bacakları olmıyan tayyareci, dün özel uçağiyle geldi
İngiliz hava or*»u junun ©n taıunmı eski pllo'lnrııvtaa • kİ butnUlnn lİtel run. Albay Hndtı dün bizzat kullaad ğı Pof», na. Protec tor tipi küçük biı spoı* uçağiyle mlj» 13 te Atinsdan şc»ı rlmlz© gelmiştir.
Shell Akan akı Kumpanyasının luı vs kısmı nıüdürll © lan Albayı a la nü*
Şirketin ^chrimlıdv kİ temsilcileri v( gazeteciler karşıla mtşlnf Yeşilkio A.ı kcrl Hava Ahım ku mandam da göndvı dlğl bir ftubZjl. kcndİBİr.o beyan hoş (ııııtHİl eyleme lir. Bacakların' takına olmasın rağmen koltuk det* nofci kulİAntnmta kolaylıkla vGrÜYv Albay, Alım Müdb rünün octatnnda u ınüdact intirnhat • dei'ck ^uzclcclleı* şunları «öylem1» lir:
MeuuoKcÜthı de bulunun paruşu ınütehRAuını arkada ıjıuı Miller in bana
müteaddlı defalar Turluyu^ oehuıneıı • görnıeın lâzım geldiği hakkmduki tavsiyeleri üzerine buraya gelmiş bulunuyorum. Yeşilköy Hava Alunmılıı uça kla-
Lngtllcrvdeıı 506 traktör alıyoruz
Londra, 22 (Nafen) — Ingiliz Fcrguson kıımprım ası Türkede» 3.000 İngiliz lnnsı kıymetinde 500 traktorllik bir sipariş almıştır Teslimat nlnan ayının nihayetine . kadar yapılmış olacaktır. En son model olacak traktörler Türkiye* nln ziraat sahasında atmakta ol* dugu yeni ilerleme yolunda kulla nıtacaktır. Bu traktörlerin tec rübelerl geçen sene Türkivcde ya pilmiş ve matluba muvafık bulun muştu.
Ingiliz otoıuobU huııayil rekor hııllndo
Londra. 22 (Nafen) — Harple, beri inkişaf halinde olan Ingilis otomobil sanayii şubat ayında i ınalâtta yeni bir rekor yapmıştır. Kıymeti 10.032 000 İngiliz lirası o-lan 33.554 otomobil ve otomobil şasİsI harice «evkedllmlşUr.
1946 şubat nymeta Is© bu rakam* lar şöyle idi: 1.543.453 İngiliz lirası tutarında 15.829 otomobil ve otomobil şasisi ihraç edilmişti.
Milliyetçi Cin mukabil taarruza hazırlanıyor
Taipeh. 22 A A. (LPS) — Biı Kuoımntang mensubunun bildirdi* ğine göre milliyetçi hava, kara ve deniz kuvvetleri bir mukabil tam ruzft hazır vaziyettedir. Bu lanı ruzu iki milyon çetecinin dcstekli-yeceği bildiriliyor.
lerle taaurı kabul olundu.
Senlhı YllrUtonTn Çlno İlçesinin Abat köyünde 13 vatandaşa yapılan işkence hakkında Meclis soruşturması yapılmasına dair önergesi reddedildikten sonra, çiftçiyi topraklandırma kanununun ikinci müzakeresine geçildi. Fakat sual 13 o geldiği için oturuma «on verildi.
öğleden sonraki celsede maddeler okunarak tasvip edildi. Ancak Şükrü SÖkmcnsüer sonunda tusorı-nın heyeti umumlyesl üzerinde umumi bir konuşma yaparak bugün yürürlükte olan toprak kanununu müdafaa etti. Ve görüşülon tasarının memlekette bir toprak reformu yapacak evsafta olmadığını iddia etti. Tarım Bakam toprak reformunun çiftçiyi topraklandırma kanunu llo tskân Kanunu bir arada yürüdüğü takdirde imkân dahiline gireceğini. Hükümetin topraklandırma dâvasını fazla İstihsal problemi İle birlikte bir kül otaruk mütalâa ettiğini bildirdi. Neticede tasarının kanuniuğu kabul edildi
Sıra Feridun Fikri Düşünselin hayvan hırsızlığının men’i hakkıntfa-ki kanuna bazı hükümler eklenmesine dair kanun teklifine geldi. Bazı milletvekilleri bu teklifin Feridun Fikrinin riyaset makamını İşgal ettiği bir «ırada görüşülmesinin usule uygun bulunmadığım belittiler. Fakat Başkan kendi teklifinin görüşülmemesi için mücbir sebep olmadığını söyleyerek, teklifin müstaceli-yotlc görüşülmesini istedi Meclis de bu arzuya uydu.
Heyeti umumiyesi üzerinde söz alan olmadığı İçin maddelere geçildi. Maddelerin hemen hepsi itiraza uğradı vo esaslı tadillere maruz kaldı bunun üzerine kürsüye gelen Sadi Konuk teklifin natamam olduğunu, saatlerce süren müzakerelerin de bunu ifade etUğlni. böyle noksanları bulunan bir kanunin millet huzuruna çıkıl&mıyacağını İzah ederek teklifin encümene iadesini istedi. Fakat tasvip «esteriyle karşılanan bu beyanata rağmen teklif komisyon» İade edilmlyerek kanunlaştırıldı
Gedikli Erbaş Kanunu tasarısı dn bazı küçük tashihlerle ve müstaceliyet kararı İte tasvip olunduktan sonra yarın sabah tekrar toplanılmak üzere saat 21.30 da oturuma son verildi.
na akuryakıtiarım siallk .«euıiyiv ».* ıııınntamatarı konusu etrafında Incvlo-mclvr yapnmk üzere şehrinizde hır kaç gün kutuca um». Londı*a(hıı> hareketle. Kahire, Nayrobl, Beyrut v© Kıbnsa Uğrayarak buraya geldim, \tina. Roma, Ntg Üzerinden Londroya döneceğim. Bnhaı»e*a bana çok aevdlgim Türk "rahat lokumunu” bol bol vemek atıyorum..
Hayııtımzdnn bahsetmez misimi, sualine. müteaddit Almnıı tayyaresi dUşlirin Üş ve Ingliterenın eıı büyük nişanlarındım D.S O. ve D F.C vi hâmli bulunan harp luı hru inimi:
Huvuiımın entereaa bir taıau yok ki demiştir.
Yeryüzünde yeguno iki bucaktan ınuh-iuiii tayyareci olun Albııv Bader, ınub temel olarak cuma günü Park Otelci© bir banın toplantısı yaparak, enteresan hatıralarını anlatacaktır,
HAVA RAPORU
Son 24 ©ant zarfında yurdumuzda hava Karadeniz vc Akdeniz kıyılannıı» Doğu tarttılarıylv iç Anadolu w ’*u-ncy«l"ktı Anadolu Mm marn böl|.*lrrıu(tc çok bulutlu vc yor yer yajMsll dlgeı bölgelerde bulutlu geçmişi it
YUgiştar İç Anadolu bölgesinde ıcaı. Marıınıra bölgelinde yer vor kar. yağmur. diğer yağış olan yarlerde yatmur şeklhıdu olmuştur. 21 «ant içinde yurdumuza düşen yağış miktarları metrek*-rede, Çorumda 7 Kırşehlt 8tunaundı 6. Siirt. Merzifon, çlb- Korneti vc hJA-zığda I Gaziantep Voz .nt, Karta İrin o, Göztepe Giresun, Kttalamunu, Siv.ıt* Muidin vo Meralılde 2, dlgoı yağış ulan yorterdo 1 kllograımhr. Kar kalınlıktan Kura kösede 24, Erzurpında 15, Karata 14 santimetredir. En düşük sıcaklık Kara köse vo Karata aı lirin ulunda la, imi v iikrtrlı sıcaklık Antalya ve Bodrum da Hifırm üstündü 16 demezdir,
Bugün şebrlmızdv umumiyetle navn mn sz bulutlu nlncngı, rüzgûrlarm ha lif vc mütehavvll osccrftl, sühunetin biraz duba ylıksclvccgi tahmin edılmek-tedirs
Belediye resmi meselesi
Alâkalılar, ainemacıların mağdur oldukları iddialarını ceveplandınyorlar
Evvelki günkü nüshamızın şehir haberleri aütunundz yeril film Amütarlnln içinde bulundukları şarttan tobnrüı ettiren bir havadis çıkmışır. Bu yazıda, İki «ene evvel çıkarılan 5237 numaralı Baledl>e Gelirleri Knmınlarına göre, ©Çltnce yerlerinden alınacak temaşa vcrRİaınln, yerli film gösteren «Inemalarda vhzda 25 pİNpctinc indiıildlfti ftntablı.*or vr bu karardan yerli film sanayiimizin Inklşal yoluna girdiği belirtilerek,(Um ithal edâfi bir knç firmanın latlfadelerlnln lahmt edildiği bohrllllyordu» Ayni hava Hale ııvrıcn, bu firmaların Hükümet© mıha-caat ederek yabancı film görteten sınamalardan alınacak temaşa vergisinin vliide 50 ye İndirilmesini, Yerli film gösteren sinemalardan da verdikten yüzde 2» verginin ayni miktara yani yüzde elliye çıkarılmasını İstedikleri ve hu talebin maliye komisyonunda tatkİM edilmekte olduğu da zikrediliyordu.
Vaziyeti bir kore de Belediyenin a-lâk&lı makamları nesdlnde teikik »ttlk. Aldığımız netice sudur: Sinema büstlerinin birinci mevki Ücretleri geçen sene Nö kuruştan 160 kurusa çıkarılmıştı,
Bu fiat artışına rağmen içişleri Ra-kanlığına müracaat öden ■inemscılardan bir kısmı, yüzde 70 olan belediye resminin indirilmesini istemişler, Bakanlık iarafından Şehir Meclisine sevksdlteu bu teklif, Meclisçe reddedilmişti, şimdi sln«maeılar içişleri Bakanlığına tekrar başvurarak resmin yüzde 50 ye inniru. meal hakkındakl tekliflerini B. M. M. komisyonuna sevkettlrmeğe mu valfa 4 olmuşlardır.
Komisyon, teklifi Incellyerek verdinin yüzde «0 a indirilmesine karar vererek bu kararını umumi heyete şevketmiş tir.
Vaziyetten haberdar olan İstanbul Belediyesi Ankara nezdlnde teşebbüse geçmişi İr. Aynen Ankarada bulunan Vali de durumdan haberdar edilmlşJr.
Öğrendiğimi!© göre, bu karar Meclisten çıkarsa, İstanbul Batedlvesı olH-çesi bir hayli sarsılacak Ur.
Ayrıca alâkalılar ,alnemacı!ann mağdur oldukları Iddlaiennı yersıa karşılamaktadırlar.
Zira, haddi «atinde 100 kuruşun MI kuruşu Belediyeye. 41 kuruşunun slâe« mncıya kaldığı İleri sürülmektedir.
Giresun ve Ordu vapurlarında yangın oldu
"Giresun” Izınirden gelirken, "Ordu" Haliçte büyük bir tehlike atlattılar
İzmir sürat postasından dönüş sefetihl yapmakta olan Giresun vapuru !«m»r limanından ayrıldıktan bir müddet son* ra iki numaralı ambardan duman ve koku çıkmağa başlamıştır. Vasiyeti kaptan köprüsünden gören gemi aüvarta» ambar kapaklarını sıkıca kapatııktmı •nni’A otomatik karbon (Jl oksltj modern yangın söndürme cihastannı fanl|\er« geçirmiş vc geminin rotasını değiştirmeden aynı süratte yoluna devam etmiştir.
Yangın bu surette Anide söndürülmüş s*e gemi vaktinde lstanhuİH Vanruftu.
Yapılan tetk a netlcrsindo ysnzıniA yumurta sandıklarından çıklı^ı anlaşıl-iniş fakat sebebi henüz tesblt edile mimletir. Bu sabah ambarın tahliyesine başlanacak ve vengın sebebi anlaşıta-çaktır. Hasar gayet azdır. Yalnız bazı tüccar mallan cüz’I surette zarar g r-tn üştür.
Diğer taraftan Haliçteki havuzlarda tamir edilmekte olan Urdu vapurunda bir numaralı ambarın İkinci katımla yolcu ranzalarına kaynak yapılmakta i* ken kızan demirlerden biri yamndaal ıimbAilardakl üstüpü ve tahta parçalan tutuşmuştur. Havuzlar İtfaiyeci yetişmiş. fakat âfetin hava İle temas ederek büyümemesi İçin ambarın kapağını açmamış^ yandan saçı delerek su sı«c-miti ve bu suretle yangını söndürmüştür.
Demokrat Parti İstanbul Kongresi 30 martta
Muhtelif .«©hepler yüstlndsn bir kaş kere tehir edilen Demokrat Parti VOâa yet Kongresi 30 mart İMk) perşembe gd« nü toplanacaktır. Vilâyet geçici İdare heyeti, genel idare heyetinin Işt^n el çektirdiği eski II İdare heyetinin Kongre raporuna ek olarak, son hâdiseleri anlatan diğer bir rapor hazırlamıştır.
. D P. Genel Başkanı ite parti ileri gelenleri kongrede hazır bulunacaıdcrdır« Siyasi çevrelerde bu toplantıya oüyülb bir ehemmiyet atfedilmektedir
C. H. P. de seçim faaliyeti
C H.P. İstanbul teşkilatı geniş ölçüte seçim faalb’otine girmiş bulunmaktadır. Bu cümleden olarak C.H.P. idare heyeti Azalan, kazalara giderek konuşmalar yapmaktadırlar. Ayrıca bazı kabaların tcşkihıtı siyasi toplantılar tsr-Uplemeğe karar vermişlerdir. Bu arada Beşiktaş teşkilâtı İlk toplantısını cumartesi günü saat 15 t© Güler Sinemasında yapacaktır. Vilâyet merkezi de nisan ayı başında büyük bir siyası toplantı tertip etmiştir. Bu toplantıda Ankaradan şehrimize gelecek olan C H P. Heri gelenleri de birer konuşma ya-pataklardır.
Bir seyahat acentesi “Savarona” yatını kiralamak istiyor
ıanınmış Amerikan seyahat j.centa-utrından corient Turist Coıııpany) Yataklı Vagonlar ICuk şirketi vasıtaalyıa Denizyollarına yaptığı btr teklifle Sa-\aronn vatım xahıı* 56 yolcu ite Eğede 15 günlük bir seyahat için kirala inak İs tediğlnı bildirmiş ve şartlarını sormuştur.
Devlet Lh-nlzyoilurı bu tekili» incel/ k inektedir.
23 mayısta limanımıza bir sergi gemisi geliyor
North\vİiı adındaki lııgıllı yııtı Ykde-nıade hlr tur yapmak üzere SuiPnamı.-ton dan ayrılmı jh Bu ueınlde lnMJta firmalarının lenudlciteri ve flrmalAra a-İt mallar bulunmaktadır. 30 ya yakın firma muhtelif mallarla temsil edilmektedir, Bu mallar her limanda müşteri-tere ve muhıemcl ahcılaro teşhir âdı-lecelGlr.
Akdmızdckı xeyaha.t takribon 12 haı ta sürecektir. Yat ilk olarak Lizbon % daha sonra CebelUttarık. Malta» İsken* deriye, Beyrut, Kıbrıs, Hayfa ve Istan bul limanlarına uğrıvacaktır. İstanbul, da. Türk iş adamları sergiyi 23 mayii salı llo 25 rıınviA perşembe günlen ara* sinda gezcblteccklvrdlr. Gemi daha sonra Pire, Palermo. Cezayir ve Akdenls-de son uğrağı olan Tanca limanlarını uğrayacaktır.
X ■••(hu imi 8.000 mil kulottlkten tıonr* 24 İle 25 haziran arasında İngiltereli dönmüş olacaktır.
23 Mart 1950
Y E N î İSTANBUL —
Sayfa 3
HİHvrin
İkinci Dünya Harbi içinde
Paris yıkılmaktan nasıl kurtuldu ?
Bugünlerde Mecliste müzakere edilmesi münasebetiyle
Bir “telif hakları kanunu,, bize neler getirebilir ?
Yazan s Muvaffak İhsan GARAN
emri : "Paris yerle bir edilecektir. Parise memur general, son neferine kadar dövüşecek ve icap ederse, şehrin harabeleri altında can verecektir.
M
illetlerin medeniyet sevlyeleruu anlamak İçin elimizde bazı ölçüler vardır: İlim ve tendeki
Yaaan:
Korgeneral Von Choltltz
Paris'in son Alman Komutan»
Çrvlreıt.-
Behçet Cemal
başarıları, ahlâk ve karakterlerinin sağlamlığı, içtimai müesscKclorının zenginliği, sanayideki imkânları ve askerlikteki kudretleri... Fakat bütün
General, eliyle sözünü kesti:
•'— Resmi binalar, politika işidir. Ben. yalnız, hasmane her türlü ha* reketin durdurulmasını istiyorum, îşgal ettiğiniz binalara ateş açılmaması için emir vereceğim. Fakat, bu binalardan, askerlerime ateş edilmemesini de istemek hakkımdır. Kargaşalıklara mâni olmak için elinizden geleni yapınız. Fransız polisinin, bayrağını kullanmasına izin veriyorum. fakat polis de artık tekrar vazifeye başlasın...
Parodi» taahhüde girmek istemiyo ve General, mütareke anlaşmasının kendisine hiçbir fayda temin etmediğim anlamaya başlıyor. Fransızla-n cömert bir teklifle kandırmaya çalışıyor. Parodi. Paris halkının daha iyi iaşe edilebilmesi için teklif edilen erzakı, ciddiyetle reddediyor.
Parodi, Pr6 ve Laf fon. sel A m vermeden odayı lerkediyorlar. Kapıdaki Geatnpo memuru, antreden geçip otomobile bindiklerini hayretle görüyor. Canı çok sıkılmıştı. Meslek hayatının en güzel muvaffakiyetini göstermiş, halbuki yakaladığı adamlar serbest bırakılmıştı.
PARÎSTE KARGAŞALIK ARTIYOR 1
General von Choltitz’in hâtıralarına devam ediyoruz:
“Parodi fle yaptığım görüşmemin tesiri, hemen hiç denecek kadar azdı. Bu nazırın, daha müessir olabileceğini zannettiğimi itiraf etmek mecburiyetindeyim. Şehirdeki vaziyet gittikçe karışıyor ve beni düşündürüyordu. Parodi, mukavemet hareketi kıtalarının en muhtelif partilere, ideolojilere ve cereyanlara mensup kimselerden teşekkül ettiğini ve bu itibarla disiplinli bir orduyu idare eden bir general gibi hareket edemıyeceğini söylemişti. Hâdiseler. Parodi’ye hak veriyordu. Halk, ertesi günden itibaren yeniden kaldırım sökerek, araba devirerek barikatlar kurmaya ve yollan kapamaya başlayınca, düşmanın mütarekeyi bozduğuna kanaat getirdim. Zaten mukavele de, mutavassıt vasi-tasıyle alınmış şifahi bir sözden başka bir şey değildi ya’..
Şimdi, artık, çok ileri giden bazı mahalleleri hava bombardımanına tâbi tutup tutmamayı düşünmeye başladım. Bu tedbire, mümkün mertebe müracaat etmemeye karar vermiştim. Bu husustaki çekingenliğim. yufka yüreklilikten değil, hayatım boyunca edindiğim bir tecrübeden ileri geliyordu. Alman hava kuvvetleri, düşmanın ezici faikıyeti karşısında, ancak gece uçuş yapabilecek ve hedef olarak gösterdiğim mahallelere karşı müessir bomba hücumları yapamıyacaktı. Bu hücumlar ise, Perisin diğer mahallelerindeki nefreti arttıracak ve vaziyet büsbütün bozulacaktı.
Bundan başka ve bilhassa, sırf bir iki kendini bilmez çapulcu, ellerindeki silâhı kullanıyor diye, binlerle masumun kanına da girmek istemiyordum. Mütareke yapıldığı zaman, hemen bütün Paris halkının, çoluk çocuk duyduğu sevinci ve şükran hislerini unutamazdım.
Eminim ki, hasım karargâhında analar ve kadınlar söz sahibi olsalardı. şu mühim anlarda, çok hizmet edebilirler ve kana susamış çetecilere şu basit hakikati soyliyebilirlordi:
“Alman orduları mağlûp edilmiştir. Bizimkiler, bir k/ıç güne kadar burada olacaklar. Sız ise sırf, onlara bir iki saat takaddüm etmek, sırf hırsınızı yahut sabırsızlığınızı tatmin etmek için yüz binlerle insanın
Pnrlsin tahrip edilmekten kurtulmasında büyük hizmeti dokunan İsveç Başkonsolosu Nordling
kanına girmek, şehri harabeye çevirmek istiyorsunuz!,»
BAYEUX HALISI
Emir subayım Graf Amım odama gelerek SS kıtalarına mensup iki üstsubayın geldiğini bildirdi. Kabul odalarından birine girince, pırıl pırıl üniformaları İçinde iki SS binbaşısı ile karşılaştım. Bana, cakalı bir edâ ile şu emri tebliğ ettiler:
— “Generalim, SS - umumi komutanı, Bayeux halısını alıp götürmemizi emrettiler.»
Parise ilk geldiğim günlerde, bu meşhur sanat eseri ile alâkadar olmuş ve görmek istemiştim. Hiç tereddüt etmedim:
— “Ya!. Pek güzel!. Demek halıyı kurtaracaksınız ?,
— “Evet, generalim!»
— “Buna çok sevindim doğrusu!. Lütfen benimle balkona çıkar mısınız?
Balkondan Louvre’u seyrediyorduk. Hakikaten de şansımız varmış. Düşmanın müze damına yerleştirdiği bir makinehtüfek tam o esnada a-teşe başlamıştı.
— “Halı orada! Louvrc’un bodrumunda!,, dedim.
—• “Ama, generalim, bina, düşman işgali altında değil mİ?»
— “Tabii, hem de tahminime göre, oldukça büyük kuvvetlerin işgali altında! Çünkü, basımlarımızın merkezi olan belediye binası, buradan muhafaza edilmektedir.»
— “Peki, halıyı nasıl Alacağız?»
— “Beyler, sız dünyanın en iyi askerlerine komuta etmiyor muşu-
sunuz? Size, seçme beş altı kişi veririm, Rivoliyi geçerken, ateşimle himaye ederim, siz de kapılardan birini kırar ve halıyı zaptederainiz.»
Şimdi, işin kaçamak tarafım aramaya koyuldular.
— “Generalim, Fransız Hükümeti halıyı, her halde, çoktan Paristen uzaklaştırnııştır, değil mi?»
Hemen itiraz ettim:
— “Yok canım, halı muhakkak o-radadır... Yalnız biraz dövüşmek lâzım!,,
Bununla da İktifa etnuyerek, kurmay heyetine dahil olan sanat müşavirini çağırttım. O da, halının, mutlaka Louvre bodrumlarından birinde olduğunu teyit etti.
Tahminimde aldanmamıştım. Uzun askerlik hayatım sırasında, “sözde” ve “hakiki” askerleri birbirinden a-yırdetmeyl öğrenmiştim. SS - Genel Komutanı mümessillerinden kurtulmuştum. Bil* daha da suratlarını görmedim. Herhalde Berlinc döndükleri zaman, SS - nin emirlerini dinlemıyen bir generale rastladıklarım değil, bilâkis, oraya, kendilerinden, şahsen ateşe atılmayı istiyen delinin birinin hâkim olduğunu anlatmışlardır.
“YAKIP - YIKMA» EMRİ
Alman Orduları Başkomutanlığı, 22 ağustosta, uzun bir emir neşretti. Hltlerin imzasını taşıyan bu emir. Üslûp itibariyle, Parise tayinim üzerine bana verilen talimatın bir benzeri idi.
Enirin rnııkaddemesınde, vaziyetin vahametine İşaret ve askerler, sonuna kadar mukavemete davet ediliyordu. t Devamı var;
bunların yanında, bunlar kadar mühim, belki de hepsinden daha doğru bir miyar gösterebiliriz: Oda. bu milletin edebiyat ve «annt sahasındaki mevkUdir. Evet, bir milletin medeni yet seviyesi, cemiyete ve insanlığa hediye ettiği ölmez eserlerin değeri 11c, bunların sayısı İle ölçülür.
Gözlerimizi çok gerilere çevirelim.
Bir Mısır, bir Yunan, bir Roma, hır Çin. bir İran medeniyeti dediğimiz zaman hatıra gelen; bu milletlerin m ilmi, ne sanayii, ne askerliği, ne !(? karakteridir. Sadece, üzerinden asırlar geçtiği halde bugün hâlâ yeşıyan, hâlâ herkes tarafından hayranlıkta
seyredilen büyük sanat eserleridir. Bıraktıkları canlı örneklere bakarak,
o İmparatorlukların medeniyetteki derecelerini tâyin etmekteyiz. Ayııı şekilde, Selçuk, Osmanlı, Türk nr deniyetl bahis mevzuu olunca. ou milletlerin de bize kadar gelmiş edebiyat ve sanat eserlerine göre hüı* mümüzü veriyoruz.
Sonpa da yaşadığımız günlere, etrafımıza bakalım: Bugün medeniyette en yüksek mevkii alan, en önde görülen milletler, bu üstünlüklerim, birbiri arkasına yetiştirdikleri büyük müelliflere, eşsiz sanatkârlara borç ludurlar. Yüzüncü, iki yüzüncü, üç yüzüncü doğum veya ölüm yıldönüm-lerini yalnız kendi milletinin değil, bütün beşeriyetin parlak merasimler* le tes’it ettiği kaç tone muharriri, şairi, bestekârı, reasamı varsa ve bunların sayısı ne kadar fazla ise, bir millet medeniyette o derece İleridir Onlar, kendi içlerinden yetiştirip lr( sanlık tarihine armağan ettikleri bu kıymetli evlâtları ile övünürler. Hanlıdırlar. Ne kadar da övünaeler yen-
dir.
Acaba, şu son asırda bizim de aramızdan böyle birisi çıktı mı? Yan» üzerinden yüzlerce sene geçtikteki sonra eserlerini, yalnız bizim değil, bütün milletlerin, bütün beşeriyevüı hayranlıkla okuyacağı veya seyredeceği. yıldönümlerlni merasimle anacağı bir müellifimiz, bir sanatkârımız var mı? Hiç zannetmiyorum. Yoktur ve olamaz da.» çünkü, büyük muhaı ririn, d/ıhi sanatkârın yetişmesi için kadir bilen, bu gibi şeylere kıymet veren bir cemiyet, feyizli btı muhit lâzımdır. Eğer bir cemiyet, böyle nadir kabiliyet ve zekâların değerini an lar, haklarını tanırsa, bunların doğ ması için lüzumlu şartlan ve uygun zemini hazırlamış olur. Ancak ondan sonra, dünya çapında kıymetli tau-datların yetişmesini beklemeğe hak kazanır.
Bir müellifin ve sanatkârın en ta bil, en mukaddes hakkı ise, telif ha' kidir. Yani Ömür tüketip meydana getirdiği eserinden istifade hakkı... Edebiyat ve sanat sahalarında çan şanlar, emeklerinin mükâfatını göı-mcli, eserlerinin geliri ile geçlnebıl-melidtrler ki. daha iyilerim yaratmak Üzere kendilerini o işe vakfedebilsinler. Yoksa, çok defa senelerce göz m-ru dökerek ortaya koydukları eser
"Telif Haklarını Korumu Cemiyeti’' Umumi K/ıtlbl
ler, menfaat düşkünü, haris ve fırsatçı kimseler tarafından istismar e dillr ve kendilerine maddi, mânevi biı kâr getirmezse, artık bir İkincisini, bir üçüncüsünü tecrübeye cesaretleri kalır mı? Yahut, cidden orijinal ve değerli bir eser yaratanlarla, ötekinden berikinden bir şeyler aşırıp, kopya veya İktibas edip “kendi malım” diye ortaya koyanlar amamda bir fark gözet ilmezse, hakiki müellif ve sanatkâr ümitsizliğe düşmez, husıa-na uğramaz mı? Bu şartlar İçinde, medeniyet tarihine geçecek ve ebediyen yaşıyacak eserler beklemeğe İmkân var mıdır?
İşte, bizde senelerden bcıı sürüp giden vaziyet budur. Şüphe yok ki, mu clllfi vç sanatkârı koruyacak, onun kendi eserleriyle geçinmesini temin edecek, hor türlü haksızlığı, yolsuzuı ğu, hırsızlığı önlıyecek ilan tek vasıta, tek kuvvet, “telif haklan kanunu,, dur. Bugüne kadar, bizde böyle bir kanun mevcut değildi. Daha doğrusu, kırk seneden beri, eski, no* san. müphem, müeyyide kuvvetinden mahrum bir kanunla, işlerimizi köı topal yürütmeğe çalışıyoı, fakat hiç bir haksızlığın önüne geçemiyordu^. Müelliflerle tabilerin münasebetlerini ve alışverişlerini yola koyamıyor, ş-sor sahiplerinin istismar edilmelerine mâni alamıyorduk. Buna dair o Kadar çok nılsal göstermek kabildir ki...
Bilhassa Cumhuriyet devrinde, zamanın şartlarına uymak üzere bütün kanunlarımız elden geçirilmiş, bunlar esaslı değişikliğe uğramış veya yeniden yapılmıştı. Fakat modası geçmiş, İşe yaramaz hale gelmiş olan 1910 tarihli “Hakkı Telif Kanunu”, öyle ce bırakıldı ve bunun ıslahı düşünül medi. Halbuki, zaten çok nadir yetişen ve çok güç şartlar içinde birer fedai gibi çalışan ilim, edebiyat ve sanat adamlarımızı, ancak bu kanunu düzeltmek veya yenisini çıkarmakla koruyabilir, teşvik ve himaye edebilirdik. Bütün medeni milletler, her şeyden evvel, elek üstü mü-nevverlerinl teşkil eden bu kıymetli evlâtlarını düşünmüşler ve o sayede bugünkü üstün mevkie ulaşmışlardır. Oralarda, “Telif Hakkı” kanunlarının bir kaç yüz senelik mazisi vardır Lüzum görüldükçe de bu kanunlar daima yenilenmiş, daha şümullü haıc getirilmiştin
Memlekete yapılacak en değerli hizmetlerden biri, böyle lam ve mükemmel bir “telif haklan kanunu -nu hiç vakit kaybetmeden çıkartmaktır. Bu düşünce iledir kl, iki sene evvel 18 mart 1948 de. bir avuç mütefekkir, müellif ve gazeteci elele vererek “Telif Haklarını Koruma Ce-miyetl“ni kurdular. Cemiyetin müessifleri ve o günden beri mütemadiyen artan Azalan, ilk iş olarak yeni *Te lif haklan kanunu„nu hazırlatmağı, sonra da Meclise sevkettirip tatbik mevkiine koydurmağı, kendileri içıu en mukaddes vazife ve gaye bUmîft lcrıil.
İki yıl canla başla uğraştıktan sonra, onlar nihayet bu büyük emellerinin gerçekleştiğini göreceklerdir. Çünkü “telif hakları kanuna» nun, bugün yarın Millet Meclisinde tasdik edilip yürürlüğe gireceğinden artıa şüphe etmemekteyiz.
sveç edebiyatı
Isveçte senede dört bin kitap neşrolunur. Yabancı bir muharririn kitabı 2500 den fazla satılmaz, tamlan ve sevilen bir muharririn kitapları da 5000 satılır. 15.000 nüshadan fazla satılan bir kitap da “iyi satış“ yapan bir eser demektir. Böyle kitaplar da senede takriben 50.000 nüsha satar.
Bilindiği gibi edebiyat Nobel Mükâfatı geçen sene İsveç Kırallyet A-kademisinln 17 Azası tarafından benimsenmemişti. Namzetlerden hiçbiri 9 reyden fazla kazanamamıştı. (En çok “ Hatıralarım “ adlı eseriyle Wjnston Churclıill rey almıştı L Beğenilen muharrirlerden biri do hem şiirleri, hem de dramatik eserleri İle
meşhur olmuş Paer Lagerkvist’dir. Muharririn her tarafından beğenilmesinin sebebini Poe, Baudelaire ve Flaubert’e olan hayranlığı ile kübizmin mücerret mefhumuna olan bağlılığını muvaffakiyetle meczcdebilme-slndc aramalıyız. İsveç halkım Lo Gnoın adlı eseri ile Adeta fethetti. E-serin mevzuu Rönesans Italyasından alınmıştır.
tsveçin, 1919 senesi en İyi satış yapan eseri bir Norveçli tarafından yazılan Kon Tiki adlı bir seyahat kitabıdır. 70.000 tane satılmıştır. Eserin muharriri Thor Heyercinhl kitabında Okyanusu iptidai vasıtalarla nasıl geçeceğimizi anlatmaktadır.
Ahmet Homdi Tonpınar
Sahnenin
Dışındakiler
— Ben bu İnsanları sevmiyorum mu sanıyorsun? Ben de senin kadar seviyorum» ama kendim olmak istiyorum, bir şey olmak...
— Burada da olursun!
— Hiç bir şey olamam. O kadar nepımız uiı birimize benziyoruz ki... Sen bu koıden pek •alkil mı sanıyorsun gördüklerim. Hiç bir şey olamam! Merak etme bir yere de gideceğim yol' Kim bilir neler çıkar? Babamın eline para geçer geçmez ne yapacağını biliyor muyuz? Bu adam niye evlenmiş o karıyla biliyor musun? Beş altını varmış da ondan. Param var. demiş, bari cviv neyJm. Babam da eline para geçince kim bilir neler yapacak? O şimdi durmadan söylüyor, vâde* diyor... Anneme at, araba alıyor, ev alıyor, çnte çifte hizmetçiler tutuyor, bir daha dizinin dibinden ayrılmıyor. Eline bir para geçsin hele.. Yüzünü bile göremeyiz. Beyoğlu uda hır eve mıpa-nır, günlerce çıkmaz! Bilmez miyim ben? Bu sokaklardan insan kolay kolay kurtulmaz. Onlar bizim kaderimiz... Hepimiz birbirimize benzi yeceglz...
Koluma başını dayamış ağlaya ağlaya korktuğu Akıl)cünl anlatıyordu
O gece rüyamda bizim ıııahalledekılere
benziyen sokaklarda Sabihayı arayıp durdum. Onun buralarda bir yerde olduğunu, hattâ beni aradığını, beklediğini biliyor, beni çağıran sesini duyuyor, fakat bir türlü kendisini bula m.yordum. Bir sokaktan çıkıp Öbürüne giriyordum. Sonra onu bulmaktan ümit kesince sokağın başındaki çeşmenin taşına oturarak ağlamaya haşladım Bunlar belki de, haftalardan beri içimde hapset ilgim göz yaşlarıydı.
Ne gariptir ki aradan altı sene geçtikten sonra, o eylül sabahı mahallemize geldiğim zaman çeşmeyi görür görmez bu rüyamı hain ladini ve o sabah uyandığım zaman içimi saran o tahammülsüz acıyı ayniyle duydum, O gün do Sabihayı bu mahallede beyhude yere arı. acarımı gayet iyi biliyordum. Kabil ki ne mahalle eakt mahalle idi, ne çeşme, eski çeşme. Vakuu lülecinden yine su akıyordu. Fakat taşı parça parça ul muş, ayna taşı çatlamış, kitâbvsi bozulmuş, nnş-ucıındaki saikını ağarı kıııı;mıışlıı. Bu su Ihım bütün mahallenin buhur şenliği idi. Vakan eklerimizin hepsinde bnlıçe vardı. Ve bu devirlerde insanlar çiçekten, çiçekli Ağaçtan hoşlanıyorlar, onlarla uğraşmaktan bıkmıyorlardı. Fakat çeşmenin başındaki salkım gibisi pek azdı. O çiçek açınca bütün snkal^mor bir ışık içinde ulr Jcijjl altı rengi veya Sultanahmet Camimin bazı saban saatlerinin haline bcııziyen bir dolgunluk alırdı.
— VIII -
Kudret Beyin, kardeşleri ile Boguzıçmde o-turan hanımı bir sene evvel ölmüştü İnadına beyaz, inadına şişman bir kadındı. KocjumîUH akrabasını ziyarete geldiği zaman bindiği aııa paytonunu tek başına doldururdu. Onun için »ı.ıııı-iniyle beraber gezen Arap halayık nrabûdan a det/ı yarı sakat, olduğundan fazla zayıf çıkardı. Bu kadıncağızın hır kusuru da çok terlemesi idi.
7L
■ — 1 — 1 ■ ■■
Hizmetçimiz Paraşkevi onu ilk gördüğü zaman “Zavallıcık, ayazma duvarı gibi hep su içinde...,t demişti. Sabıkaların hizmetçisi Pakize Hanım da ondan bahaedorken “Uıknıa hamımı rihı hanım çığım, hep cıvık cıvık...» derdi. Kudı t Beyin hanımı mahalleye bu nâdir gelişlerinde uütün komşuları ayrı ayrı ziyaret ederek "kocası olacak didon herifi,, anlatırdı. Ve hor gittiği yeıde söylediği sözün iki misli ter dökerdi. Mahallenin ha nımları. kocasının bir türlü memlekete dönmeye razı olmamasını hanımın bu illetine »orarlaı. “Adamcağızın hakkı da var....... diye baş sallar-
lardı, “üstelik biçareyi boğennriyormur, kibar hulmuyoımuş...»
Kudret Bey karısını hiç sevmemiştı. Kaynı biraderleri ise daha ilk günde onu iç güveysi girdiği evlerinde ezmeye başlamışlardı. Bu hoyrat, hovarda, ikbal düşkünü paşa çocukları içm Kud ret Bey, frenle biçimi sn koliyle, dikkatin, daha ziyade göze çarpmamasına «affettiği kibar kıyafetiyle. musiki merakiyle hulûsa bütün Kudret Bey taraflarlyle, parasından başka hor şeyi, bütün hüviyeti ihmal edilmesi, hor ve küçüa goıütmesi icap eden hır şeydi. Kudret Bey de oıılaıı hiç sevmezmiş. Karısının ailesinden yalnız Mııh tar isminde yinnı iki, yirmi üç yaşlarında bir delikanlıyı benimsemişti. Muhtaı bahsettiğim sene Hukukun ikinci sınıfında idi. Ölen karısının dayısının oğlu olan bu çocuğa Kudret Beyin bütün tahsil hayatında yardın» ettiğini öğrendim.
Sablha Kudret Beyi o haftalarda merakla bekledi. Fakat komşumuz tstanbula gelmeden evvel Parise kadar şöyle bir uzanmayı tercih et iniş ve Hariciye Nezaretinden izin de alınıştı. Babanın yazdığı mektupta: "Derhal gelecektim; fakat ne olur, ne olmaz, tahsilimizi yaptığıma şu Paris şehrini bir daha dünya goziyie göreyim, 73
Hüseyin Rahmi’nin meziyetleri ve kusurları
"Mürebbiye" oyarında, yazıldığı devri istikbale nakledecek mizahî bir örf-ü-âdet romanından henüz mahrum bulunuyoruz
Yazan: Refik Hal id KARAY
Vefatının 6 ncı yıldönümüne rastlayan bu ay içinde büyük romancı Hüseyin Rahmiye dair neler yazıldığını, daha doğrusu bir şevler yazılıp yazılmadığını —bütün gazete ve mecmualara göz gezdirmek İmkânsızlığından dolayı— bilmiyorum. Mürebbiye muharririni acaba okumakta devam ediyor muyuz? Yeni hikâyeciler arasında onu kendilerine Üstat saydıklarını söyliyenlcre rastlamadım değil. Lâkin günün okuyucuları nasıl karagöz, orta oyunu, meddah ve hokkabaz dan dedeleri kadar zevk alamıyorsa Hüseyin Rahmi’nin de artık tadına pek varılmıyor.
Vanlmamasını bir çok sebepten, hele şu sebepten tabi! görmekliğimiz lâzım: Zira Hüseyin Rahmi ancak bir devrede yaşamış, yalnız o devreye uyan küçük tipleri ve Adetleri yaşatmıştır. İnsan karakterlerini daha umumi ve ezeli taraflarından alamamış, meselâ —daha kolay izah maksadiylc bir isim zikredelim Moliâre gibi, dünya durdukça hemen hemen değişmeden kalacak beşeri ihtirasları ve zaafları belirlememiştir.
Ön plâna aldığı tipler filvaki çok canlıdır, çok tuhaftır; zamanı nın adamlarıdır. Amma bugün ne metres, elli sene Önceki Mcfrer’tir, ne de şimdi öyle bir Mürebbiye mevcuttur; hepsi de ömürlerini çoktan itmam etmişlerdir. Hüseyin Rahmi, aktüallteyı ele aldığı müddetçe kendisini okutacak kıymette bir müellifti.
Başka kusurlarını dA sayabiliriz: 1 — Okuyucularında zoraki bir acındırma hissi uyandırması ve bu suretle rodvil İle melodram arası bir muvazene teminine çalışması. 2 — Alim görünmek huyundan bir türlü vazgeçemiyerek, hattâ gittlkç azıtarak eserlerini yavan tefelsüflere boğması. 3 — Roman tekniğinden meaelû, yolunda gittiği Ahmet Mithat Efendi ve Paul de Kock ile kıyas kabul etmiyecek derecede beceriksiz ligi, iptidailiği. 4 — İnzivaya çekildiği için Meşrutiyetten sonraki hayatımızı kavrayıp buna İntibak edememesi yüMnden yaşlılık eserlerinde muvaffak olamayışı. 5 — Sadece İstanbul muhitinde kalmam, yurdun başka taraflarım tetkik fırsatını bulamayışa (Cidden mütehassıs bir zat tarafından tefelsüf tarafları anılıp daha ziyade tasvir ve mll-kâleme kısımları bırakılmış, tasfiye ve ihtisar edilmiş bir Hüseyin Rahmi antolojisinin lümuzuna inanmaktayım).
Hüseyin Rahmi’nin kefede ağır basan meziyetlerini de kısaca anlatalım; II. Abdülhamld devrine alt bütün resimler, vesikalar yansa ve insanlar hatırlama kuvvetlerini kaybetse idi o devrin İstanbulunu —Ar-zıhalci dükkânlarından tutunuz, atlı tramvaylariyle, bütün kenar mahalle ve orta sınıf aile hayatiyle, sevişme, didişme, alışveriş, ve ufak-tefek Ihtiraslariyle— derinine gitmeden sathi manzarasiyle Hüseyin « Rahmi’nin beş, on romanı sayesinde yeniden bulmuşa dönmemiz ka bildi.
Meşrutiyetten sonraki devir için ise Hüseyin Rahnr kifayet etmez. Külliyatı karıştırılmak suretiyle aynı neticeyi elde edeceğimiz baş ka muharrir de yoktur. Muhtelif müelliflerin eserlerini araştırmamız ve her birinden bir şeyler alarak ancak o suretle tabloyu yanm yamalak, bir şeye benzetmemiz mümkün olabilir. Bir muadele^isevda muharririnin bize neler kazandırdığını anlatmağa şu satırlar kâfi gelir sanıyoruz.
Hüseyin Rahmi’nin boş bıraktığı yeri dolduracak .hattâ donatacak kıymette olan Osman Cemal, yazık ki hayatım üstadınkı gibi tanzim edememesi, günlük yazılarla geçinme mecburiyetinde kalması, vak tinden önce sönüp gitmesi yüzünden beklediğimizi veremedi Filvaki za manimiz daha iyi teçhhiz edilmiş modern kalemlere muhtaçtır. Hüseyin Rahmi’nin, yukarıda saydığım kusurlarından sıyrılmış, yeni vasıflar la bezenmiş muharrirler isteriz. Paul de Kock’lar nasıl Fransada yer lerini kendilerinden çok meziyetli haleflerine, meselâ Courteline, lules Renard ve Tristan Bernard gibi tuhaflık içinde beşerilik tarafı galip o-lan humoriet^lere bıraktılarsa biz de ayni tekâmüle erişmeği dilemekteyiz.
Fakat bu temenni, koca Hüseyin Rahmi'yi yermek mânasına alınmamalı; aksine meîhü sena olarak kabul edilmelidir. Zira Mürebbiye ayarında, yazıldığı devri istikbale nakledecek mizahi bir örf-ü-ddet romanından henüz mahrum bulunuyor, Meşrutiyetten beri, 40 şu kadar senedir ona benzerlerini bekliyoruz. Daha iyileri çıkarsa ne A1A! Mesuliyet bizim nesildekilerden başlıyor.
HOŞ BİR HABER
Tabiatın en çok kullandığı renkler
Yapılan bir tetkikin neticeleri
Londra. 22 (Nafen) — Tabiatın en fazla hangi renkleri kullandığı hakkında araştırmalarda bulunan uzmanlar şu neticeleri açıklamışlardır:
Tetkik edilen 1000 çeşit çiçekte şu neticeler elde edilmiştir:
Beyaz: 28i, Sarı: 223, Kırmızı: 220, Çıvit rengi: 144, Mor: 72, Yeşil: 36,
dedim. Fransadakl eski memuriyetimde aldığım bazı eşyayı da emaneten orada bırakmıştım; onları da beraber getireceğim. Siz de himmet buyurur evin tahliyesi meselesinde İbrahim Efendiye yardım ederseniz minnettarınız olurum!» diyordu.
— Kudret Bey gecikecek..,
Sablha boynunu büktü:
— Öyle görünüyor... Elbette gelir; görürüz. Sonra İhsanın bir gün evvel okumamızı söylediği kadın meselesine bir makaleyi eliyle işaret evtı.
— Bu da öyle, dedi. Bunlar ne biçim adamlar! Yazıya başlıyorlar, sonra unutuyorlar.
— Bu kadarı yetmiyor mu? Kadın me^tleo! beni hiç düşündürmüyordu. O bana o zaman ilk temelleri atılan izcilik gibi ikinci derecede bu iş görünüyordu. İki oymağın teşekkülünü SelAnı.c' ın. Manastırın. Yanya, İşkodra, Kosovamn» Adaların geri alınmasının tek çaresi gibi göstermeye başlamıştık. Zaten o yıllarda her yapılan işe bu çeşni veriliyordu. Alımet Fehim Efendinin tı.lû-at kumpanyası bile. Bulvar Tiyatrosundan aldığı oyunlarım ilân ederken sonradan o kadar alışa cağımız hu ağzı kullanıyorlardı. Benim için ise — bir çokları gibi — bu beş vilâyet ve bilhassa bir kaç günlük bir muhtariyet ile kendini kurtaran Batı Trakya çok mühimdi. Her gün sınıfta Rumeli haritasını yeni baştan tanzime çalışıyordum.
— Nesi yetsin bunların bana... Bunlar hep kelime! Üşenmesem ben de yazarım. Sablha böyle konuştukça ben kendime itimadımı kaybediyor, nasıl düşüneceğimi bilemiyor, zorla ahmaklaşıyordum.
Onun için Sabiharnn bir çırpıda reddettiği şeyleri, günün şöhretlerini behemehal tapınılma-sı lâzım gelen şevler arasına koyuyor, behemehal
74
Esmer: 4, Siyah: 2.
Diğer taraftan çiçeklerin yalnız onda biri kokulu olarak tesbıt edilmiştir. Beyaz çiçeklerin yüzde on beşi kokuludur. Diğer renkli çiçeklerde bu nispet çok daha azdır. Siyah renkli çiçeklerin hiçbirinde koku mevcut değildir.
onları sevmesi içm küçük dostumla mücadele eu -yordum.
Muhafazakâr zihniyeti ne kadar iyi anlanın. Onun bir yüzü çok yırtıcı bir didişme ise. obiır yüzü ipin ucunu bir an bıraksanız sizi nerelere götüreceği belli ohnıyan şüphedir. Bu şüphey. dünyanızı değiştirmekteki cesaretsizlik, o güvensizlik besler. Meğer ki ufuksuzluk olmasın: Sabihayı o günkü hayatımızı yapan iyi kötü ne varsa, onların bütünü içinde ancak kendim içm muhafaza edebileceğimi, aksi takdirde onlarla beraber benden de uzaklaşacağını iyice biliyordum.
Hiç bir zaman etrafımdaki terkibin bir par çası olduğumu o günler kadar duymamıştım. Ve bu terkibin Sabiharnn kafasında olduğu &ıbı kalması için her gayreti yapıyor, onu Adeta jolunca geciktirmek istiyordum.
Sabihayı muhafaza etmenin başka çareleri ae vardı. Ona yetişmeye çalışır, daha derinden arkadaş olur, aynı fikirler — eğer bu aksüUmci-lere fikir derseniz! — ve ufuklara doğru beraberce yürürdüm. Yazık ki içinde bulunduğum zthni tembellik buna engeldi. Yaşıma göre epeyce okuyordum. Fakat okuduklarımın Üzeunce düşünemiyordum. Mektepte, her şeyi ayrı ayrı öğrenmek ve kafamda göz göz saklamak Kiya-dını almıştım. Onun için okuduklarımı içime, na-fızftm bir dolapmış gibi yığıyordum. İhsan daha ilk derslerde bize Roma tarihinden ve Fransız ihtilâlinden bahsetmiş, “İnsanlığın bütün talihim bu ikisinde görebilirsiniz!» demişti. Üç ayda ben türkçede bu iki mühim devir için ne bulursam okumuştum. Fakat okuduklarımı insanlığın talihiyle birleştirmek şöyle dursun, birbıriyle kaynaştırmak bile aklıma gelmemişti. Belki de kendime bütün bu işler için uzun mühlet vermiştim. (Davamı var)
»alide Nusret ZORLÜTTJNA
Güreşçilerimizin aileleri
iriye-
• ••
k ar-
pın) pırıl, bir
• • •
dolu dal-
birden Karısı-
yardım şu ikisi bir tür-vereml-
anda
hem
şefkatle titrl-
ses:
üstüne attı, kocasının minnet altında, yapma bir sanki ehemmiyet vermi-
Halil Kayanın eşi, ku çağın da çocuğu radyo başında, kocasının zaferlerini heyecan içinde dinlerken
23 Mart ınsn
İstanbul, güreşleri nasıl takip ediyor?
Hepimiz heyecanlıyız ama, bizden fazla heyecanlılar da var:
$u anda, bütün spor sevenlerin kalbi StockhqjpTda çarpışan güreşçilerimizle beraberdin Dünya Greko Romen şampiyonluğu başladığı andan İtibaren matbaamıza sabahtan, gene sabahın erken saatlerine kadar telefonla müracaat e-denler neticeleri öğrenmek hususunda çırpınıp duruyorlar. Öyle ki, telefonumuzun meşgul olması yüzünden otomobile atlayıp bize şeref verenler bile oluyor.
Fakat, bu arada müsabakaları heyecanla takip eden bizlerden çok daha heyecanlı ve merakta kimselerin mevcut olduğunu unutmadık Bunlar, sırtlarına milli formamızı giymiş olan güreşçilerin anneleri, babalan, eşleri ve yavrularıdır. Hepsini ayrı ayrı, aramak zaman işi... Bu yüzden her halde bütün diğerlerini de temsı. edebilecek olan, Halil Kayanın eşim evinde ziyaret ettik.
Görülecek şeydi ev... Duvarlar Ha İllin Olimpiyatlarda, milletlerarası müsabakalarda kazandığı zaferlerin hâtıralariyle doluydu.
Eve girdiğimiz anda gördük ve an ladık ki, en kıymetli eşya radyodur. Bayan Havva Kaya, bir çocuğu kucağında, diğeri dizleri dibinde ajanı* haberlerini dinliyordu. Yüzü gorilmiş, dişleri sıkılı, gözleri bir noktaya dı kilmiş, kulakları radyoda... İsveç diliyle yapılan neşriyattan bir şey anlamıyordu, amma, her halde kocasının adını duyabilmek bile onun İçin büyük bir kazanç değerinde olacaktı. Bayan Kaya hislerini bize şöyle anlattı :
— Ah! 81zlere ne anlatayım şu dakika, ne sevinçliyim bir bilseniz... Halil mutlak şampiyon olacaktır, rüyasını dün gece gördüm, başına bir taç giymiş arabada gidiyordu.. Şu kördü-günüz üç yaşındaki yavrumuz yoh mu? Bu çocuğumuz Haille çok uğurlu geldi. Hayriye doğalı, Halil bambaşka bir güreşçi oldu.. Hem ben ve hem de Halil Haynyeyl uğur sayıyoruz. Halil bu çocuğa nasıl bakar bir görseniz. Bir de 7 aylık bir çocuğumuz var, o da bizim eve ugurlj geldi.
— Halil giderken güreşler hakkında bir şey söyledi mi?
— O güreşler hakkında hiç mr şey konuşmaz, giderken de "Allahın iznj ile rakiplerimi yenmıye çalışacağım** demişti. Başka bir şey söylemedi.
Yedi aydır da Halil hasıınlannı yenmek azmiyle canını dişine takarak çalışıyordu, giderken de artık tam formunu bulmuş bir halde olduğunu arkadaşlarından duymuştum.
Havva Kaya çok heyecanlı ıdı... "Acaba Halilin daha çok güreşi var mı?" diye bize soruyordu.
— O kadar merakla bekliyorum ki. diye sözüne devam etti, gece bire kadar radyomun başından ayrılamıyorum, bari dinlediğime göre bir şe., ögrenebıİ6eydim... îsveçlı Uo acaba ne zaman güreşecek? Ah bir bunu da yense, başka bir şey istemlyopım... fakat imanım kuşetli; HalU Kaya vatanına alnı açık dönecek...
Bunları söylerken bir noktaya da lan. gözleri sanki Halil Kayayı u gaklarda görüyor gibi idi...

Bu arada şunu İlâve etmek zarureti vardır ki; üç günden beri, yedisinden yetmişine kadar İstanbul halkının bu tün alâkası Stockholm güreşlenndc-dtr. Eş dost sohbetleri, kahve görüşmeleri hep bu mevzu etrafında toplanıyor. Stockholm'den gelen iyi ve fena haberlerin tesirlerini halkın yüzünde okumak mümkün olmaktadır. V. Etonsel
SANAT HAREKETLER!
Bir aylık tiyatro hayatı
Televizyonun girmediği yer kalmadı! Hele, klâsik tiyatro geleneğine sadık, muhafazakâr Com^die FrançalseU de fethetmesi Paris’te hayretle karşılandı. Fakaı bu yeniliğin Paris’in tiyatro hayatında büyük bir tesiri olacağını sanmamalı. Netekim radyo da müzik, o-pera ve tiyatro meraklılarını konserlere, operaya ve tiyatrolara gitmekten alıkoy anlamıştır. Paris radyosu hemen her akşam bir temsil verdiği halde, Paris’in o pahalı tiyatroları daima hıncahınç doludur. Halk 15 gün evvelinden yer alabilmek İçin saatlerce sıra beklemekten üşenmez. Eğlence hususunda kımoe tembellik etmiyor buralarda. Bu sebepten tele-vizyonun Comâdie’ye girmesiyle bu milesseseye rağbetin azalacağını sanmak hatâ olur. AvrupalI "Sezarın hakkını Sozara vermekte., çok titiz davranır. Televizyon başka, tiyatro başka. Birinin ötekinin hakkını yemesine İmkân ve ihtimal yoktur. İşte muayyen hayat ve kültür ananelerine sağlam bel bağlamış olmanın güzel neticeleri.
Tartuffe kavgası
Edebî münakaşa Fransız zihniyetinin belli başlı, ölmez hususiyetlerinden biridir. Ecdatları Romalıların "de gustibus non dlaputandum,, (zevk hususunda münakaşa edilmez) kuralını Fransızlar her nedense hiç benimsememişlerdir. Hayatta her şeyi zevk ölçüsüne vurarak maharetli münakaşa etmekten aslA vazgeçme meal Fransaya tenkld ve tenkide! ruhun vatanı olmak şerefini kazandır mıştır.
Son zamanlarda Louis Jouvet’nln oynadığı Moliâre'ln "Tartuffe,, piyesi etrafında kopan münakaşa bu zihniyetin hâlâ ne kadar canlı olduğuna bir misaldir.
Bundan önceki bir yazımda da işaret ettiğim gibi, büyük Fransız sahne sanatkârlarının milli bir vazife o-larak benimsedikleri bir dâva, vardır: klâsik tiyatroyu yeni bir anlayış. yeni hlr oyunla daima canlı tutmak gayesi. Aktörler sanatlarının en olgun mertebesine vardıkları zaman, bütün bilgi ve tecrübeleriyle bu gayeye hizmet etmeği bir vazife biliyorlar. Copeau ve Dullin’den sonra Louis Jouvet de bu yolda yürüyerek mohöre’ln "Tartuffe,, piyesini sahneye koymuş, Tartuffe rolünü kendi oynamıştır.
' Tartuffe,, dindarlık taslıyarak bir aileye giren, aile reisini yalancı ö-ğütlerle kendi lehine çocuklarını mirastan mahrum etmeğe teşvik eden, karısına göz koyan ve sonunda âdi bir dolandırıcıdan başka bir şey olmadığı meydana çıkan sahte bir din-1667 de Xiv üncü Louis önünde
FrnıiMinııı on nmndar aktörlerinden Louis Jovvet
oynandığı zaman bu piyes dindar muhitlerde büyük bir infial uyandırmıştı. Paris piskoposunun katolikle-re "Tartuffe,,ü görmek, okumak, hattâ adını ağıza almağı bile yasak e-den fermanı üzerine. Kural piyesin oynanmasını menetmiş, Mollâre de senelerce eserini müdafaa ettikten sonra, eserin tekrar oynanmasını sağ-Uyabildiği halde, kilisenin husumetinden bir türlü kurtulamamıştı. Bu kin ve nefret fırtınası karşısında Mo-llöre eserinin acı hiciv tarafını hafifletmek, maskelemek İçin, esasında bir aile dramı olan piyesinde bazı komik "farce,, unsurlarım ön plâna almıştı. Bu yüzden "Tartuffe,, piyesi, birbirlno zıt unsurların Ahenkli bir bütün haline gelememiş, dini taassup yüzünden tam ifadesini bulamamış bir eser olarak yaşamış, oynanması da o nispette güç olduğu için, ne seyirciler. ne de oyuncular nezdinde
HİKÂYE
GELİN
koçanına
gençliğini refah, ihtişam .çino-geçirmiş olan bu asil, güzel kö dm — hayatta birdenbire kimse siz. desteksiz kalınca biraz şaşırmıştı; fakat şarlatanlar eli no e va» nız servetinin btiyük bir kısmım kaybetmekle kalmıştı; şer^Haden hiç bir (ey kuybstmemlşti.
Hattâ, bir çok zengin taııplcrı de geri çevirmiş, bir İkinci dgta evlenmeys asli razı olmamıştı.
Tek basma uğraşıp didmervK eğlunu okutmuş, yetiştirmiş; se (Bği kışla da avlendirmı^LL
Ve simdi...
idare edemez
SOLHAN SAĞA;
Bir maden
Tasa Vilâyet
Ev temizliklerinden biri Kalık
Kapalı surette anlstma Herkes
Bir nevi kıskae Bir erkek ismi Yüksek »«ele bağırma İlâvesi
Yftgrıut sanatı
Kölelik Bir nota Kısın yaftan Büyük Türk mimarı.
J -
6 —
• —
0 — n — 12 —
14 —
15 -17 — 19 — 21 — 22 —
24 —
25 —
— 27 —
YUKARDAN AŞAÖIl
1 — J5v eşyasından
2 — Bir renk
3 — Rumeli şivesinde kullanılır
4 — Boynu saran
5 — Tuhaflık
H — Kanma
7 — âfttrNnçtu bir tâbir
10 — Şikâyetçi olarak yargıçlığa baş
vurma
11 — ilk atar
13 — Bir vilâyetimi*
İS — Taharri eder
1b — Rııikun memleketlerinden birinin hükümet merkezi
20 — Haçmn
22 — Bir çeşit pasta
23 — Baki Türk devletlerinden biri
25 — Bir nota.
DtNKl* BULMACANIN HALLİ î — Anamur
3 — Tarana
8 — Tabaka
4 — Kamara
fi — Kasara
6 — Işımak
7 — Azalık
Gajudl.

-
Türk tiyatro muharriri Bay Cevat Fehmi »oroilne, Atina “Rex„ tiyatrosunda Yunan artlnlerl tarafından verilen kabulde Türkiye Elçisi Bay Hu,en E,ref ünayduı ve rofikulnrı bir orada.
Moliöre'ln öbür büyük komedileri kadar rağbet görmemişti.
Louis Jouvet "Tartuffe„U içtimai bir hiciv, taassubun doğurduğu sahte ve yıkıcı zihniyetin bir ifadesi olarak tekrar canlandırmakla büyük bir İşe girişmiştir. 1050 de bile sahte dindarı bütün çıplaklığiyle sahneye koymanın birçok tenkld ve hoşnutsuzluklara yol açacağını bildiği için olacak, temsillerine başlamadan önce, bir konferans vererek, maksatlarını anlatmağı faydalı görmüştür.
Fransanm en meşhur ressamlarından Georges Braque piyesin dekor ve kostümlerini çizmiştir. Braque*ın aynı günlerde açtığı ‘Atelyem* adlı sergisinde olduğu gibi, siyah ve kurşuni renklerin hâkim bulunduğu bir dekor İçinde, başta Jouvet olmak Ü-zere, bütün oyuncular seyircileri güldürmekten ziyade, sahte taassup yüzünden mahvına sürüklenen bir ailenin fAclasını canlandırmağa çalışmış* lardır. Buz gibi kurşuni bakışları, sü* kûnları. riya dolu yavaş hareketleriy. le Jouvet bizi çok düşündüren bir Tartuffe yaratmıştır. En büyük muvaffakiyeti sahnede Tartuffe şahsiyetinin yavaş yavaş gelişmesidir, yani sahtekâr, gözümüzün önünde ve vakanın gidişi İle birlikte sahtekârlığının kemaline eriyor.
Bu oyun üzerine Paris matbuatında kopan münakaşada 1667 fırtınasını doğuran dini taassubun bir kalıntısı. bir tortusu vardı gibime geliyor. ötedenberi "Tartuffe.. ü komik ve gülünç bir kisve altında görmeğe alışmış bir çok kimseler onu bugün de yaşıyabllecek bir tip olarak sahnede görünce biraz şaşırmışlar, oyunu can sıkıcılık, fazla ciddîlikle itham etmişlerdir. Hakikatte 400 kadar sene evvel yazılmış bir piyesin bugün sadece bir eğlence olarak değil de düşündürücü, fevkalâde canlı bir hiciv olarak sahneye konması, rahatına düşkün tenkidçileri rahatsız etmiştir.
Buna mukabil büyük tiyatro dA-ntfll Mohûre'ln her zaman canlı, her zaman modern ve müessir olduğunu ispat etmiş olnujkla Louis Jouvet ve trupu tiyatroculuk tarihinde bir merhale aşmış sayılabilirler.
GENÇ kadın» gardrobun o-nünde, o akşam giyeceği esvabı «eçmeye uğraşırken kocası; halka halka savurduğu sigara dumanları arkasından onu hazla ıcmnşa ediyordu.
Tepeden tırnağa, bu yarı çıplak vücut, usta bir sanatkâr eli İh* pom^e mermerden yontulmuş gibi idi. Geniş omuzlar üstünde biraz fazlaca küçük kalan güzel başın bu nisbctsizliğ'ni kıvırcık kumral saçlar, ne de hoş Örtüp saKİıyor-lardı!
Kadın birden döndü. Yeşil kedi «özleriyle, biraz sinirli, baktı:
— Bana ot, dedi, arasında İÜ karar
yorum. Sırma İşlemeli kırmızıhyı mı, yoksa gümüş yıldızlı gece mavisini mİ yim?
Bülent canlandı,
mn kendisine bir «ey danışması pek hoşuna giderdi. Vo bu; hayatının nâdir saadetlerinden biriydi. Acala acele konuştu:
— Bana kalırsa, nanıkom. mavi* yİ tercih etmollsin. Bu aksam davetlilerimiz hep sanatkâr insan lar... Kırmızı elbisen ue çok güzel ama, bütün güzelliğin* bir gösteriyor. Halbuki mavi,
birdenbire güzel, hem ballıkça daha güzelleşiyor. Yani hem satıhta, hem derinde güzellik! Tam bir sanat eseri!
Karısına dlkkatlo baktı.
O. kocasının bu sözleri üzerine, çoğu kere yaptığı gibi, k üçüm diyen bir eda ila dudak bükmemh-ti.
Bülent halecanla İlâve etti:
— Sen de en büyük sanatkârın en kusursuz «seri olduğun için... Anlıyorsun, değil pil canım G.
— Pekâlâ! Madem ki sen öyıe istiyorsun!
Göğsü, dişi bir gülüşle sarsılarak, mavi elbiseyi dolaptan çekip yolasının
Sonra, bakışları gınhkla.
yormuş gibi, sordu:
o
— Annen bu akşam yemekte bulunacak mı?
Bülendin boğazına birden, bir yumruk tıkanıverdi. Kendinin ol-mıyan boğuk bir sesle, zavallı, kekeledi:
— Tabi!... Bilmeni kl,„ Bir çoğu onun da tanıdıkları... Maamafih.. Bilmem ki
Karşısındaki yeşil gözler bira.* daha yuvarlaklaştı, kedileşti: pırı» pırıl yandı. Bu gözlerin tırnaklan vardı sanki. Doğrudan do^ru/L kalbi tırmalıyan tırnaklar
Nâzanın olhlse bahsinde neden o kadar uysal, tatlı davranmış olduğunu Bülent, şimdi gayet iyi anlıyordu. Kadın, bütün enerjisini bu bahse saklamıştı.
— Evet, dedi, bir çoğu tanıdıkları ama, bir çoğu da tanımadık* ları. Evimize ilk defa gelecek olan bir takım büyük adamlar.,, Annenin gözleri artık hiç görmüyor... İdare edemez!
Son cümleyi kocasının yüzüne bir tokat gibi fırlatmıştı. Bu toka din şimşeği içinde Bülent, bir an, kendi çocukluk hayatından s .nne ler gördü:
Babasının idare ettiği ler...
Gümüşleri, inekleriyle -ininin cimmişiz idaresiyle — dille ip destan olan sofralar..,
Müzikle, şiirle; sanat mubaha «eleri, fikir münakaşalariyle baın başka bir kıymet alan o zenglı toplantılar...
Sonra, babasının ani olunnyL hayatın bu taslı birden kapanını*. İl.
Anası - çocukluğunu vo ıh*
• ••
gününde, annesinin o muhterem sıyafeı-
blllûrları, nefis ye-bilhassa evin hanı-
Bunu ka-
dın;» Buleat; bir Lâhza, bir düşmana bakar gfbi hınçla baktı. O, bugüne kadar, a-nasının Idart* eltiliği sofraların rü-yaıunı bile görmemişti. GörmtMhiri-nl de Bülent, gayet iyi biliyordu
Amma niye yarar?
Onu seviyordu. Ona bir kop*» gibi bağlanmıştı. Ve bütün hır ha yatı, onunla beraber geçirecekti geçirmeye ‘'mahkûm,, lu Yutkundu:
— Maamafih... Eğer sen... Sci. muvafık görmüyorsan...
Kadın, hırçın bir katiyetle. — Evet! dedi. Sen kenJiıun-söyle!*
Bülent telâşlandı: — Peki, söylerim. Bu. kendisi için acı va zo» bh işti ama, ne çare? O nöylemeat Naran «oyliyccekti. Hem İdmbüit nasıl hoyratça, nadanca söyliyerek biçare kadını incitecekti.
Bülent; bütün bir gençliği, bütün bir ömrü kendiline harcamıo olan bu fedakâr anneyi incitmek istemiyordu. Otuz beş yıldan beri yalnız Bölendi için çarpmış olan yu-reclğinl Nâzanın sivri tırnaklariy-le kanatmaya tahammülü yoktu
Kalktı; çökmüş omuzlarla, ana amin odasına doğru yürüdü.
Eşiği atlayınca, yen, sıcak, tatlı bir
— Bülent!
Dedi.
— Ben’im, anne. Bembeyaz saçları tâç gibi başına toplanmıştı; 3iyan gözlükleri yüzünü büsbütün sorgun gösteriyordu; alnının çizdik.; bir mermere oyulmuş gibi derin ve hareketsizdi, üstünde düz. sı yah bir elbise vardı. Hâlâ taşıla cak kadar güzel kalmış olan ki-/l tır, beyaz ellerinin bir parmağın de iri bir zümrüt parlıyordu.
— Nen var oğlum?
— Bir şeyim yok anne. Niçin sordunuz?
— Adımların bana yordun gibi geldi! Selinde sanki bir.,.
— Hayır annem hayır!
Bu görmlyen gözlerin arkasında kafa vo kalb, nasıl zalimcesine çalışıyordu. /Yarabbi!
Bülent, sbylonıek istediği şeye nereden ba^hyablleoeğınl bir türlü keatiremiyerek susuyordu.
Yine annesi konuştu. ,
— Bu akşam Abdurrahman 8a-bit de yonıoğe gelecek mi, Bülent ’
Eski aile dostlarından olan bu büyük şair, evet, gelecekti. Faka; Bülent:
— Gelmıyecek, anne.
Dedi. Sonra;
— Bu akşam, diye devam etti, annem... Bu akşam...
Söyliyonıiyecektl. Boğazı birden bire tıkanıvermlştl
O zaman annesi, göğsünden vurulmuş bir insan gibi, iki elini c»a-vaya kaldırdı; telâşlı, mustarip bir sesle:
— Hayır çocuğum, dedi. Beni bu akşam mazur gör. Kendimi oy’e yorgun hissediyorum ki... Konuşa cak halde değilim bıı akşam, bof rada bulunamıyacağım!

*■

— 53 —

Reis — Evet, işiniz nedir?
IX. Charles — Çanak çömlek tamircisi Nüfus kâğıdımda yazılı, zaten..
Yoksul — Âlâ! öyleyse şu IX. Charles’a
t
de getiriniz. Tamir etsin, görelim! Seni yakıncı düzenbaz seni!
Reis — Güzel fikir! Süleyman Peygamber daha iyisini akledemezdL Melekler; Bu-... bir...
Yoksul — Çatlak salata tabağı.
Relâ — Ha, evet çatlak bir salata tabağı İle tamir için lüzumlu öteberi!
Bir melek kanat çırptı, uçtıı ve az sonra tabakla eşyayı getirdi
Yoksul — (Charles’a) Yallah, marifetini koy artaya!
Reis — Mahkemeyi son mİ idare edecek sm. ben mi? Reis benim. »Charles’a hitabeni Yallah, marifetini koy ortaya! (Toparlanarak ı Şey... Yani tamirciliğini gönler bize, diyecektim.
IX. Charles — Ûüiünç teklif, doğrusu Mahkeme kusurunda tabak hiç! Adalete hürmetsizlikte bulunmamak reddediyorum.
Yoksul — Gördünüz mü, reis bey? rlfclk hapı yuttu. Hattâ şu IX. Charles, çanak çömlek tamircini sesiyle bağırmayı de beceremez, muhakkak. Ben şimdi ona beleş tara fından bunu öğretirim. (Haykırmaya başladı) Çanak çömlek tamir ederiz! perçinleriz! Var mı çatlamış çeviririz!
Rela — Susalım! Böyle görmemiştim, unutamıyncagım. (IX. Charic u) Uzatma, şu salata tabağını perçinle!
Charles, öfkesinden kıpkırmızı halde, diklerini gıcırdatarak tabağı, talihine güvenerek
çatlak bir salata tabağı veriniz, lüzumlu şey leri
gidi
bile raya derhal bir
tamir edilir
nı mİ, için
He-
Kırık tahakUu kâseler? Yen.ye.
muhakeme daha

MUHARRİRİ : CAMI
KIYAMET GUNU
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY
tamire kalkıştı. Lâkin beceremedi, oüabütun kırdı, parça parça etti.
Yoksul — Nasılmış? Ben size demedim miydi? Bu herif tabak tamircisi değil, kincisi... hödüğün biri! Utanmadan da Fransa Ki rallığı etmiş... Düşünün, bir hile âciz. Benim de, ne idi. yapmak elimden gelmezdi, ccğl bir iş vardır, çizmeden
lı. Reis bey. iater misin parçalanmış ta bağ. beş mın
tabak tamirinden o. ha. "katliâm,, Herkesin becerc yukarı çıkmama
Um.
alimallah!
Tamir lâfından
sokulmuş »lan
bile
der
dakikada yepyeni edeyim. Kırık olduğu* farkına varmazsınız,
Reis — Kes sesini!
Dâva halloldu!
XI. Louis kıyafetine
seri, kıralı göstererek «öre başladı:
— Bu da galiba kendisinin ben oıdugumı ve sandalye tamirciliği ettiğini aöylıyccek. Görelim hele.., Şuracıkta hıza bir sandalye tamu etsin!
Neron kıyafetindeki adam da işo karıştı; Neron işaretle dedi ki:
— Şu mendebur’ıııı bir köpeği nasıl kırptığını görmek isterim. Ha, söylemiştim, bilmem; bendeniz köpek kırpıoısıyım.
Reis — lllfillah. yeter, yahu, susun artık! Mahkeme salonunu çanak çömlek, sandalye
vesaire tamirhanesine mı çevireceğiz? Bir d( üstelik köpek mİ kırpılacak? Tekrar edlyu-rtiro: Muhakeme sona erdi. Adalet yerine ge tirildi. Melekler! Şu maznunları. Neron, Bcw* jlya. IX. Charleş ve hempalarını götürünüz Yarın muhakemeleri icra olunacak, lıaKedık leri cezaya çarpılacaklar. Size gelince, ej kötü kıraltarla kötü zenginlerin ahlattığı iyi insanlar! Evrakınız üzerinde gerekli tasninaı yapıldıktan sonra bir kaç güne kadur dava niza bakacağım. Şimdiden tebşir edeyim. Mahkeme baklanda pek yumuşak davranacak. Haydi, gidebilirsiniz. Muhakeme haftny.. talik edil.il
Yoksul — (Arkadaşlarıyla dışaıı çıuaı ken) Omuzdaşlar, Ucuz kurtulduk! Bizi kıra» vo milyoner sandılar. Ya, ı^ karışıklığa ge» saydi,,, hükmü giyince hepimizde şafak atacaktı. Doğruca Cehennemin dibini boylıyaeak-tık!
XXVIII
Saadet verici hlr sürpriz — Mııtüşıı-leh bamı bir lütuftu bulunuyor — Paris haberleri — Rlkikl ailesi Şefaat \â(llhiıı«le — Elvir'le evleniyorum — Hay Rlklkl'nİıı yüıı yeleği — Soıı mı-tırbır... Son veılâ *— oksııl'un frda-kârlıftı— Adulrt boruları çalıyor.
Mahkemeden çıkarken bom bir saadet boklıyordu: Adalet Sarayı önünde Elvır le bir likte babası, anası, Ürsül Hala ve Marsel Amca ve eşi ile karşılaştım. Bu. menfur gizli ter i batı haber verdiğime mükâfat olarak Baş-meleklerden Sen Mişel’ln bir sürprizi idi. Adlı imlalardan en müthişinin işlenmek üzere ol luğıı malûm muhakemenin ertesi günü Boı iya ve hempaları aleyhine şahadette bulur mıştum.
Karardan sonra Malüşnieh beni bizzat tebrik etmek lüzumunu duymuş ve benimle ailem hakkında lütufkârlık göaterecogini vft-detmiştı. Yanı Şefaat vAdisınde aylarca bekli-yeceğlıplze pek yakında adalet nmhkemesi hu suruna scvkolunacağız.
Marsel Aınca, beraber dükkânını bıraktı-.undan dolayı biraz mahzundur/Bana Parıa ve •Yedi Boru Oteli,, hakkında malûmat veriyoı Napohkm ve IV. Hanri hâlâ orada imişler; takat mahut Goluvu ile müşterilerden bir kısmı otelden ayrılmışlar. Rıklki ailesinin yakın gün erde hareket edecek kafilelerden birine kayıt ve kabul muameleleri yapılmış Söylediğine göm ihtiyatı hiç bir zaman elden bııakmıyan Buy Rikiki gayet büyük bir bavul satın almış ve bunun İçine bir seyyah kâşife lüzumlu eş yanın hepsini yerleştirmiştir; zira vahşi bir Çöle götürüleceğini sanmaktadır. Hattâ bı» çadır ve bir rnüstemloko şapkası tedarik etme vl de üınml etmemiştir.
pRrise gelince; Aynı cümbüş.,. Maamafın havasında az çok bir ciddiyet sezilmekte im*ş, sebebi de "sevkıyat,, m gittikçe çoğalınaaıdıı.
Elvir’irı anlattıklarından şunu öğreniyorum: Monik her gün artan bir şiddetle çong d çegane hayatına atılmıştır. Vfllbrun Marki’sl onıı, kendi ayarındaki dostlarıyle tanıştırmış kadın erkek mütemadiyen sefahetle vakit geçirmektedirler.
Arsenal, Clıelsea’yı 1-0 yendi
Londra. 22 (YİRS» — Bııgiin Ahu* nal Chelüou arasındaki futbol maçını 65 bin payirvi heyecanla takıp etmiştir Maç 0-V berahpre bitmiş ve 15 er dakika o-vun temdit odllnılştlr. Arsenal, oyunun bitmesine yakın bir gol atarak «abadan galip ayrılmıştır.
Hicri 19 5 0 Rumi
C. Ahir MART Marl
4 23 10
1369 Perşembe L366

VAKİT V ASA 11 EZAM
Güneş 5.58 U.o5
Öğle 12 21 >.a?
İkindi 15 IH ».20
Akşam İM.24 12,Ut:
Y*ta» 19,06 l.J«
tmsfık 1 21 a. 58
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SUNTER Bu sayıda yazı İslerini fiilen idare eden : Mithat PERİN
Basıldığı yer : YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
f Devamı var)
İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamızdaki iktisadi başmakalelerde ilen sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
23 J'nrt l?50
YENÎ İSTANBUL
Bayfft B
Ormanlarımızın korunması ve iç iskân meselesi
Yazan: Prof. Dr. Şeref Nuri tLKMEN
Tarım Bakanı, çiftçiyi toprak-, landırma kanununun tâdhi münasebetiyle iç UıkAn mesele mne tema» ederek, bunun topraklandırma İsiyle birlikte yürütülmesi lâ-tim geldiğini ve orman içindeki köylülerin çak kötü durumda bulunduklarını belirtmiştir. Gerçekten topraksız çiftçiye müstakil bir ekonomin hüviyet verdirilmek istenirken, elin* deki topraklardan yıllık geçiminin u-fak bir kıamını bile çıkartnnuyaıı ve fena İstihsal tartları içeririnde boca layıp duran orman içi ve orman kanarındaki köylüleri kendi hallerine terketmek, toprak dağıtma İşini ya rım tutmak demektir. Çünkü her .ki zümrenin istediği ve şikayet etlıjı şey birbirinin aynıdır. Biri toprağı olmadığından geçiminin dar olduğunu, öteki de toprağının verimsiz bulunduğundan sefalet çektiğini söylemekte ve her ikisi de kendilerine yaşama imkânlarının verilmesini talep etme«-tedırler. Bu takdirde topraksız köylüye toprak temini düşünülürken, mutlak orman topraklan ürerinde, herhangi bir tesadüf veya her hangi tarihi bir sebeple, yerleştirilmiş bulunanları ziraat sahalarına nakledip, bunlara toprak vermemek ekonomik zaruretleri görmemek ve sosyal adaletin icaplarına uymamak demektir.
tç İskân meselesine esaslı ve plânlı bir şekilde elkonulur, toprak sa-hasiyle nüfus miktarı arasındaki a-henksizlik giderilirse, bu hususta yapılacak malî ve İdari külfetlere mukabil çok büyük faydalar elde olunacaktır. tç iskân işi bazı siyasî mülâhazalar hariç, memleketin ekonomik ve sosyal zaruretlerinden doğmaktadır. Eğer mevcut toprajdar, o mahaldeki insanları geçindirecek vaziyette değilse, buradaki fazla nüfusu başka yerlere aktarmak ve nüfus dağılışını da muvazeneli biı hale getirmek lâzımdır. Memleketimizin bir tarafında sürülüp ekilmeğe muhtaç topraklar dururken, Kaıademz kıyılarında küfelerle toprak taşınarak. sunî tarlalar vücuda getirilmeğe çalışılmaktadır. Bu paradoksal vaziyeti halletmek iskân politıaabinın işidir.
İç iskân politikamızın sıklet merkezini orman içi ve orman kenarındaki köylerin elverişli yerlere nakli teşkil etmektedir. Bu halledildiği takdirde aşağıdaki faydalar sağlanmış olacaktır.
1 — Bir memleket arazisi tarlalar, bahçeler, bağlar, bostanlar, meralar, çayırlar ve ormanlar gibi elverişli topraklarla taşlıklar, kayalıklar ve bataklıklardan terekküp etmektedir. Tarla arazisi hububat, baklagiller, kök ve yumrulu nebatlarla endüstri nebatlarının: bağlar, bahçeler ve bostanlarda üzüm, mey-va ve sebzelerin yetişmesine hizmet ederler. Meralar ve çayırlar ise hayvanların beslenmelerine ve memleket hayvancılığının inkişafına yararlar. Orman topraklan da faydalan sayılmakla bitmeyecek ormanları teinin ederler. Bütün bu topraklar ayn ay-n bünyeye sahiptirler. Ziraat top-raklannda, kati bir zaruret bulunmadıkça hayvan otlatmak veya orman yetiştirmek, nasıl faydalı değilse, orman topraklannda da ziraat yapmak o kadar hatalıdır. Birincisinde toprakların hakiki şekilde kıymet*
Danimarka, Türk sigaralarını yakıyor

Kopenhag. (Reuter - Hususi) — Hiç kimse içmediği için, milyonlarca Türk sigarası Danimarkada yakılmıştır. Danimarka sigara fabrikaları, Türk sigaralarını tahrip etmeği, onların tütünlerini Vlrginia tütünleri ile karıştırarak kurtarmak için «atfedilecek mesainin bedelinden daha ucuz bulduklarını açıklamışlardır.
lendlrllmclerl mümkün olamıyacafiı gibi, İkincisinde de sarfedllen emek mukabilinde netice alınamaz. Bunun canlı misalini memleketimizin orman içi köylerindo görmek kabildir. Kendilerine toprak verilmesini dört gözle bekleyen köylüleri buralardan kaldırıp, ziraat bölgelerine naklet-moklo, iç iskân politikasının gayesini tahakkuk eltirtmlş ve fert ekonomisinin gelıgmealno de hizmet etmiş oluruz.
2 — Çiftçi orman İçi vo orman kenarındaki topraklara «atfedeceği emek ve parayı ziraat topraklarına tahsis ederse, alacağı hâsıla da yüksek olur. Her ne kadar Türkiye bir ziraat memleketi olarak kabul edilmekte ise de, hububatını her zaman kendi topraklarından tamamen temin edememektedir. Bunun cn mühim sebebi zlraate elverişli bulunan toprakların henüz yarısından biraz fazlasının ekilip sürülmesi ve ekilenlerden de düşük hâsıla elde edilmesidir. Yiyeceklerimizi karşılamak ve İhracatı çoğaltmak için ziraî İstihsal işlerini düzenlemek vo hu sahadaki insan emeğin! en rasyonel tarzda kıymetlendirmek zorundayız. Mutlak orman topraklannda yerleşmiş bulunanlar burada kaldıkları müddetçe, emeklerini başka sahalarda kıymetlendirmek zonında bulunacaklardır. Halbuki bunların miktarı küçümsenmeyecek kadar çok bulunmaktadır. Nüfusu 1.101.514 den ibaret 3042 köy orman içinde ve nüfusu 1.503,088 den ibaret 3532 köy de ormanın hemen kenarındadır. Ayrıca nüfusu tahminen 5.000.000 olan 13.000 köy de ormanlardan on kilometre uzaktadır. O halde mevcut köylerimizin yarısı ya ormanın içinde veya civarında yerleşmiş bulunmaktadır. Ellerindeki toprakların verimsiz oluşu, bunları başka yerlerde geçim kaynaklan aramaya sevket-mcktelir. Eğer bunlar ziraat sahalarına nakledilirse, ekonomi politikasının gayesi tahakkuk ettirilmiş ve millet ekonomisinin inkişafı sağlanmış olur.
3 — Orman içi, orman kenarı ve ormanın hemen civarında bulunan köyler kendilerine en uygun geçim kaynağını ormanda görmektedirler. Ormanlarımızın tahrip sebeplerine bakılırsa, bunların yangın çıkartma, hayvan otlatma, tarla açma, usulsüz kesim yapma ve kaçakçılık gibi noktalarda toplandığı görülür. Gerçekten tarla açılır, çünkü köy orman içindedir; kaçakçılık yapılır, çünkü köy orman içindedir; hayvan otlatılır, çünkü köy orman içindedir; enkazdan faydalanmak maksadiyle yangın çıkartılır, çünkü köy orman içindedir. O halde orman tahriplerinin toplandığı bu mihrak noktasını söküp atmazsak, ormanları kurtarmak mümkün olamaz. Köyleri verimli ziraat sahalanna naklettlrlrsck, ormanları harap olmaktan kurtarır ve ormancılık politikasının da gayesini tahakkuk ettirmiş oluruz,
İşte iskân politikasını, ekonomi politikasını ve ormancılık politikasını müştereken ilgilendiren orman içi ve orman kenarı köylüleri, topraksız çiftçilere toprak verilirken, unutmamak çok yerinde ve çok isabetli olur.
Kısa haberler
Kanadımın Japon.vaya buğday ihracatı artabilecek
Montreal» 22 (YİRS) — Japonya, Almanya gibi Milletlerarası Buğday Teşkilâtına alındığı takdirde, Kanadanın bu İki memlekete yapacağı buğday ihracatı 99 milyon bushel olacaktır.
Almanya bu miktarın üçte ikisini alacaktır.
Amrrlkııblnrııı, yardım gören memleketlerde çalışmaları tahdit ediliyor
★ VVnshington, 22 A. A, (United Press) — Ayan Meclisi Komitesi. Birleşik Aınerikadan yardım gören memleketlerde iş yapmaya çalışan Amerikalılara ticari tahdidat tatbik edilmesi yolunda Conally-nin yaptığı tâdil teklifini kabul et. miştir.
Bu tâdil teklifi, İngiliz milletleri topluluğuna dahil memleketlerde Amerikan petrolünün satışını kısmak hususunda İngilterenin sar-fcttlği gayretle bilhassa alâkadar, dır, (
Katı Alnıau.vunın Murahall Yardımından istifadesi
★ Berlin. 22 (YIRS) — Batı Almanya, şubat ayında, 142 milyon dolarlık Marshall yardımı görmüş-tür.
Avrupaya bugüne kadar yapılan yardım 8 milyar 560 milyon dolara varmıştır. .
lnglTiz - İsrail görüşmeleri hu hafta neticeleniyor
★ Londra. 22 A. A. (United Press) — İngiliz - İsrail malî görüşmelerinin bu hafta içinde muvaffakiyetle neticelenmesi beklenmektedir. Anlaşmanın tahakkukunu geciktiren mühim meselelerde ve küçük teknik hususlarda mutabakata varılmıştır.
Almanyanın gemi İnşası hakkı talebi reddedildi
İe Bonn, 22 A.A. (United Press) — Amerikan Yüksek Komiseri, Marshall Plânından 150 milyon Alman markının Alman gemi inşa programına, tahsis edilmesi hususundaki Alman Hükümetinin teklifini dün reddetmiştir.
Holândada peynir fiyatlar yükseliyor
ie Lahey (Reuter - Hususi) — İç pı yasa taleplerinin artması dolayı-siyle peynir fiatlerinde hissedilir bir yükselme hâsıl olmuştur. Da hilî istihlâkteki artış, fiatlerdo evvelce husule gelen düşüşün neticesidir. Bu sebeple hükümet, asgari ihracat fiatlerlni de indirmiştir. Altı hafta içinde İstihsal âzami miktarını bulacağı cihetle, peynir ihracatçıları Hükümetin yeni dış pazarlar bulmasını temenni ediyorlar.
Avrupa Tediye Birliği meselesi
İngilterenin Avrupa para
Avrupaarası tediyeler plânı, geçti, hafta Londrada bir tAraftan Bevın, Sir Stafford Cripps ve diğer taraftan Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilât Arabulucusu Dr. Stikker arasında cereyan eden münakaşalarla yeni oıı safhaya girmiştir. Siyasî ve mali ma-hafilde esasen hâkim olan kanaate göre. İngilterenin, prensipi bir kaç ay evvel kabul edilmiş bulunan, yen malî sistemin dışında kalmıyacaktu. Dr. Stikker yeni arabulucu vazifesine tâyininden beri ikinci defa Lon-diaya gitmektedir. Bu ziyaretinden evvel Washlngton’ft bir aeyahat yapmış, Avrupanın bir çok merkezlerin de temaslarda bulunmuştur. İlk önce kabul edilen tediye plânı üzerinac İngllizler tarafından itirazlara cevaben. Dr. Stikker'in, bir takım yem teklifler getirdiği tahmin olunmaktadır.
Londra resmî mahafih, esasen, Av-’ rupaarası tediyeler için çok geniş bir
Hususî muhabirimiz G. H. Martin telsizle bildiriyor
Birleşik Amerika için büyük bir sıkıntı
Amerikanın elinde kalan ziraat mahsulleri stokları 4 milyar doları aşmaktadır
Mesul idare adamları, depoları taşıran hububat, pamuk, kuru meyva, siit ve yumurta tozu, dondurulmuş yağ yığınlarını nasıl elden çıkarabileceklerini bilemiyorlar
Wsshington, 22 mart 1950 — Patates gibi zirai mahsullerden artan muayyen stoklan münhasıran hayvanat beslemek için yapıldığı mülâ-hıtznalyle, hususi bir boya tle maviye boyamak akla yakın gelir mi? Veya, bunları hemen hemen mecburî bir şekilde AvrupalIlara hediye ötmek toi Olh edilebilir mi? Veyahut da, umumi flat seviyesini düşürtmek için, bu fazla stokları piyasaya sürmek ve böylece büyük şohir merkezlerinin sınaî semtlerindeki ev idarecilerini teskin ötmek mİ ioap eder? tşlo Tru man idaresi için esaslı dâva olan faz la ziraî maddeler stoku meselesine hal çaresi bulacak muhtelif farklı şekiller.
Fazla olarak ziraî stokların tastı* yesl meselesi iki şekilde görünmektedir: Bir yandan aeçlm mücadelecinin başlangıcı çok yakın olması ha sebivle dahili politikada bahis mevzuu olacak diğer yandan da kongrenin Marshall plânı kredileri ve Av* rupaya yapılması icap eden yardımın şekli meselelerini, yeniden münakaşa etmesi dolayısiyle dış politikaya da aksedecektir.
Waah!ngton’da tesblt edilen resmi envantere göre, köylülerden,devlet I-sistemi ile satın alınan ve Fc-HÜkumetin ambarlarında yığ*
lan zirai stok fazlaları, şimdiden 4 milyar doları geçmektedir. Bugünkü gidişe göre, fazla stokların terakümü gelecek sene takriben 5,5 milyar dolara varacaktır. Truman idaresi, büyük miktarda, toz halinde yumurta, hububat, mısır, pamuk, dondurulmuş yağ, kurutulmuş süt, kuru kaysı ve erik ile dolmuş ve taşmış bir haldedir. Bu, dolayısiyle, son harbin eko nomik neticesidir,
Harp esnasında köylülerden, îng 1 tere, Rusya, ve diğer müttefikleri.., ve nihayet bizzat Amerikanın, asKd-rl gayretlerini desteklemek İçin, zira i faaliyetlerin! fevkalâde gerrişletnu leri istendi. Ziraatçilori İstihsale vlk için yüksek, asgari fiatler garanti edildi. İlkönce Amerikan malzemesine ihtiyacı olan ve onu ısrarla taıep « den harap Avrupanın imdadına ko9-un ı i!ttmımniMiihh(tıujU9
fonuna iştiraki Londrada ciddî olarak serbesti temin edecek olan bu proje-
nin derin bir şekilde tâdilini hiç bu zaman düşünmediğini açıklamakm dır. Bilhassa, sterlingin oynadığı hususi rolü nazarı itibara almak mov-zuubahistir. Diğer Avrupa paralarının aksine olarak, İngiliz lirası fil hakika sterling sahasının bütününün mübadele vasıtasıdır ve böylece dünya mübadelelerinin takriben yüzde 25 i kontrol etmektedir. Londrada. Avrupa dışı milletlere ait »tellin^ kredilerinin Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı âzalanna nakledilme meal için muayyen kontrollerin »nu hafaza edilmesi temenni olunmaktadır.
Avrupa için mevzuubahs mııhce mel bir açık altın veya dolarla kı-patılacağına göre, İngiltere bir ktıe daha İngiliz bankasının zayıf İhtı yatlarının eridiğini görmek tehlikesiyle karşılaşacaktır.
Meselenin teknik müşkülâtım tak
nıak ve Bonra da Birleşik Amerikanın milli ekonomisini İstikrara gu-türmok için, bu asgari flat garantilen günden «üne arttırılmıştı. Zırantç! lore gösterilen bu asgari flat garan tileri, devlet ianeleri vo mükelleflerin cebinden golen para İle temin ead-mİŞ bulunduğundan, bu moaele âmme efkârını çok alâkadar eder. Esasen Marshall plânı yardımının flnansma nı için zaruri olan bu Amerikan devlet yardımları da aynı şekilde Bu leşlk Amerika mükelleflerinin cebin-don çıkmaktadır. Kongrede bir parlâmento grupunun, hattâ bir taşla iki kuş vurulur gibi, AvrupalIlara Marshall yardımının bir kısmım ftu-la zira! stoklar şeklinde vermekle ı-sabetli bir karar alınacağı yolundaki iddiası da hiç fazla hayreti muoıp görülmemelidir.
Her zaman olduğu gibi, kongrede fikirler çok kuvvetle dağılır. Truman idaresi, Marshall plânı için kongreden 3.100 milyon dolar isteyince, Mümessiller Meclisinin Dışişleri Komisyonu bir proje teklif etmiştir. Bu pro je şayet kabul edilse idi, 1 milyar dolar, kredilere değil, bilâkis Amerikan ziraî mahsullerinin tediyesine tahsis edilecekti. Senatonun Dışişleri Komisyonu derhal öbür meclisten selen bu teklifi reddetti vo Marshall plânım finanse etmek için Truman ve Paul Hoffman tarafından istenileli katî kredilerin kabulünü tavsiye et mek kararını verdi. Mesele böylece gazetecilik sahasına intikal ettikUn sonra, New York Times gazetesinin salâhiyettir baş yazarı Avrupa telafim iltizam ederek bu kıtanın bugür için Amerikan zirai mahsullerine ih tiyacı olmadığını, fakat makine satın almak için dolara ihtiyacı olduğunu belirtti. Fakat herhalde Amerikan zi-raatçllerl için vaziyet tatminkâr Jc-gUdlr; unutulmamalı kı onlar da ağır vergilerini ödeyen mükelleflerdir; ve bizzat onların dolarlariyle meselâ İngiltere, gözü önünde ağzına kadaı hububat dolıı Amerikan federal ambarları dururken, Kanadadan veya Avııstralyadan hububat almak imkânım sağlıyabilecektir.
tetkik ediliyor
dir etmekle berabeı. İngiliz mütehas «ısları tatmin edici bir hal suretinin tahakkuk etmek üzere olduğunu tahmin etmektedirler. Bilindiği üzere, Mr. Hoffnıan bugünierde ingııte renin işbirliği fikrinden ayrılışın, şiddetle tenkid etmişti. Fakat Mar-shall plânı İdarecisinin müsait olnn yan tefsirleri. İngiltere bakımından ciddi endişeler doğurmamış görünüyor. Esasen o vakitten beri görüldü ki, Avrupa İşbirliği İdaresi ınümes sili Harriman tnglliz nokta! nazar karşısında büyük bir anlayış göstermiştir. Diğer taraftan Schuman’ın da, Bevln’le olan son görüşmeleri esnasında, Fransız Hükümetinin, yeni plânın sterling sahası için mevzuu bahs hususi meseleleri tamamen nazarı itibara alması hususunda hiç bir gayreti ihmal etmiyeçeğini, aynı zamanda açıkladığı rivayet olunmaK-tadır»
“Lo Moııde*’dan
Kutu kerestesi çok pahalı
İthâl malı kutular keresteden daha ucuz İzmir 22 (Hususi muhahlrlmlz bu diriyor) — Yapılan tetkiklerde Gümrük ve Tekel Bakanlığının kutulu kereste ithaline ait emrinin tzm'r gümrüğünde yanlış tatbik edildiği ve kutuluk kereste yerine üzüm ve la cir kutuları ithal edildiği anlaşılmış ve kutu İmalâthaneleri sahiplen keyfiyeti Ticaret Bakanlığı nezdinue protesto etmişlerdir.
Yapılan tetkiklerde İthal cdi.cn kutu fıatinln kutuluk kereste fiatlndan daha ucuz okluğu anlaşılmıştır, nayi Birliği ayrıca Tarım Bakanlı gına da başvurarak kutuluk keroste için ucuz fıatle sanayi odunu verilmesini telgrafla istemiştir.
İzmir Tütün İhracatçıları Birliği i *
İzmir 22 (Hususi muhabirimiz Dildiriyor) — İzmir Tütün lhracatçılaıı Birliğinin statüsü hazırlanmıştır. Yarın saat 15,30 da Ticaret Odası salonunda bir toplantı yapılarak, hazırlanan statü münakaşa edilecekti!.
İzmir Çimento Fabrikası kuruluşu tamamlanıyor
İzmir 22 (Hususi muhabirimiz bı.-diriyor) — tamirde kurulacak çimento fabrikasının statünü hazırlanma tır. 3 nisan günü Ekonomi Bakanlıg Tetkik Kurulu Balkanının ve çimento fabrikasına hissedar bulunan Cumhuriyet Merkez, tş, Yapı Kredi ve Garanti Bankaları temsilcilerinin iştirakiyle tzmirde bir toplantı yapılarak kuruluş tamamlanacaktır. Çı mento fabrikası yılda 150 bin tonlun kapasltelik olacaktır.
İzmir sanayi odasını kurma hazırlıkları
İzmir 22 (Hususi muhabirimiz uıl-diriyor) — Sanayi Birliği Odalar K. • nıınunun neşri üzerine lzmirde ûlr sanayi odası kurulması konusunu incelemek üzere bir komite teşkiline karar verdi.
Ham ve mamul deri ve
kösele döküntüleri ihraç edilecek '
İzmir 22 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Ticaret Bakanlığından Ticaret Odasına gelen bir yazıda hum ve mâınııl, deri ve kösele döküntülerinin, 326 sayılı sirkülerin deri döküntüsü meyamnda ihracına müuu ade edilmeni uygun görüldüğü bildirilmiştir.
Fındık İhracatçılar Birliği
* kongresi
Giresun ıHususi) — Fındık ihracatçılar Birliği kongresinde ekseriyet hâsıl •olamamıştır. Kongre ayın yirmi beşinde toplanacaktır.
Pakistan - Türkiye ticaretinin inkişafı
İzmir 22 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Pakistan - Türkiye ticaretinin ıkl taraflı inkişafım temin i-çin Pakistnn Büyilk Elçiliğinin isteg' üzerine Ticaret Bakanlığı İzmir, ta-tanbul ve Mersindeki ithalâtçı ve ihracatçıların bir listesinin hazırlanmasını bildirmiş, İzmir Ticaret Oda^ı İzmire ait listeyi hazırlamıştır.
Buğday fiatları düşüyor
1 nisandan itibaren francala imal edilecek öon günlerde buğday fiatlerinde düşüklük müşahede edilmektedir. uaret Boraasın(la .kı günden beri yal* nız tüccar malı buğday satılmakta* dır, Dün muhtollf bölgelerden şehrimize 102 ton buğday gelmiştir.
İstihsal bölgelerinden mahsul hak* kında da piyasaya iyi haberler gel* ınektodir. Bu haberlerin tesiriyle, tüccarın piyasaya daıu fazla mm sevkettlği anlaşılmaktadır.
Ankaradan gelen haberlere göt i. bir nİHandan itibaren de tek tip ekmek İmaline son verilecek, francn.a imaline müsaade edilecektir. Francala hariclndskl ekmekler de, şimdiki ekmeklere mspetlo daha beyaz olacaktır.
Makine ithalâtçılarının toplantısı
Dün Ticaret Odasında makine ve yedek akşamı ithalâtçıları meslek grupu, serbest ithal rejimi, ve gümrük tarifelerinde yapılacak tâvızat hakkında bir toplantı yapmıştır, ithalâtçılar, serbest İthal rejimi Halelerine, ham maddelere çok yoı ay rıldıgı halde, makine İthaline az a-hemmiyet verildiği noktası üzerinde durmuşlardır. İlerıyo sürülen bu teklifler oda tetkik şubesi tarafından tetkik edilmektedir.
İsrail ■ Tiirkiy ticaret anlaşması
İsrail ile Türkiye arasında ticaret müzakerelerine başlamak üzere İsrail Dışişleri Bakanlığı Dış Ticaret Müşaviri Moşe Barlur evvelki akşam Te-lâvivden hava yoliyle şehrimize gelmiştir. Dün sabah uçakla Ankaraya giden İsrail Ticaret Müşaviri kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza, *Ta-pıbnası arzu edilen ticaret anlaşmasının zeminini hazırlamak ve esaslarını tesbıt etmek üzere memleketimize geldiğini,” söylemiştir.
Diğer taraftan İsrail Dışişleri bakanlığı Ortaşark Dairesi Başka.4 Samoel Biven, evvelce bu mevkii İşgal etmekto olan Ankara Elçisi Eha hu Sason ile fikir teatisinde bulunmak üzere aynı uçakla şehrimize gcP miştir.
Ticaret ve sanayi işbirliği cemiyeti
Tüccar ve fabrikatörlerin iştirakiyle, ticaret ve sanayi işbirliği cemiyeti kurulduğu yazılmıştı. Ticaret Odası tarafından, cemiyete oda dahilinse bir daire ayrılmıştır. Cemiyet, fim* dilci halde burada faaliyetine uevaın edecektir.
Genç İş Adamları Ticaret Odaları Birliği
Manilla'da toplanan genç ış adam* lan Ticaret Odaları Birliği Korno* ransma İştirak eden Belçika ve İsviçre delegelerinden mürekkep dört kişilik bir grup dün uçakla şehrimize gelmiştir. İkinci başkan Paul Moro kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
36 memleketin iştirak ettiği Ma nilla konferansı, komünizme karşı cephe almış olan TÜrkiyenin de genç iş adanılan Ticaret Odaları Birliğine İştirak etmesinin teşekkülümüz ıçnı bir kuvvet olacağına kani olmuştur.
Gayemiz, hor memleketlerdeki genç iş adamları arasında samimi esaslara dayanan münasebetleri takviye etmen ticaret sahalannı ve imkânlarını genişletmek ve bu bütün memleketler için daha rahat ve refahlı bir ya§a«* yiş sağlamaktır.”
| 22/111/1950 Çarşamba
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
Ticaret Boraasında zeytin yağı ha-Fjç, diğer nebati yağlarda fiyat gerilemesi görülmektedir. Fındık fiyatları İse sağlam durumunu muhafaza etmektedir.
Kambiyo ve Esham ve Tahvilât Borsacında, muhtelif tertipte D( vlet Tuh-vUteri üzerine, her günküne mabetle daha ziyade muamele olmuştur. % 7 fn/z-U Demiryolu Tahvilleri hararetli istekler karşısında kalmıştır Bundan başka Ziraat Bankacı Tahvilleriyle İç Bankanı hinse senetleri üzerine de muamele olmuştur. A/fın piyasasında isteksizlik devam etmektedir. Altımı karşı alıcı yoktur
İzmir :
Müdahale mubayaası mekanizması nın ağır ve nâkıs bir şekilde İşlemesi neticesi çr farile kel z kuru ütüm fiyatları gerilemekte devam etmektedir. Bu arada İlerisi için ümitlerini kaybeden mutavassıtların üzümlerini daha fazla bekletmeyerek satmak istemeleri bu ge-nleyişte ayrıca Amil olmaktadır.
Hariçten siparişler kesildiğinden incirin vaziyeti sakinleşmiştir. Borsada pamuk sakin durumunu muhafaza ediyor. Zeytin yağı piyasasında hafif bir kımıldanma görülmesine rağmen pamuk yadına karşı alâkasızlık devam ediyor. Yegâne alıcı olan pamuk yadı fabrikalarının isteksizliği pamuk çekirdeği piyasasına tesir etmekte ve fiyatları geriletmektedir.
Adana :
Ticaret Borsasında yalnız birinci akala pamuk üzerine az miktarda muamele olmuştur. Piyasa durgundur.
M E M L E
KAMBİYO
İstanbul Borsası
ı BterJlng
100 Dolar .......
100 Fr. Frangı...
100 İsviçre Fr...
100 Belç. Fr.....
100 İsveç Kr....
100 Florin ......
100 Lirot .......
100 Drahmi ......
100 EscoudoB
AÇIİIŞ
7.89.— 281.—
0.80 ö4 03.— 6.00.-64.1260 73.68.40 0.44.128 0.O1.87Ş 9.7300
Altınlar
Külçe Yeril (ir KÜlça Derusaa. Cumhuriyet ... Reşat ...........
Ha m İt
•easeasee
Gulden ........
İncilli m.m.m.
Fransıı kok ...
Napolâon III
İsviçre .......
Bugün
5.97
6.00 40.2$ 41.16 (0.30 39.85 52 —
43.50
40.50 40.00
Gümüş, Platin
Gümüş Gr PlAtln ••
Kapanın
7.89.— 281.—
0.80
64.03
5.60
54.1250
73.68.40 0.44.128 0.01.876 9.7390
Eeki kur
Lire
6.07
6.04
40 so
H 15 40.35 39.46 52.— 43.75
41 25 40.90
En nıjaftı En yukarı
Zürich Borsası (Serbest)
ı.m.iMo
Durumu
Türk Liran Dolar Sterlin# ..... Fransız Fr
îsrlşre Frangı
KET ve DÜNYA
Devlet Tahvilleri
Ikramlycü tahviller
Tcö 1033 Ergani
9r5 1938 İkramiyen eeşaşeee» %5 Millî Müdafaa 1 ........
%6 1041 Demiryolu İT ... %6 1041 Demiryolu V ......
%4 1/2 1040 Ikramlyoll ....
Diğerleri
1041 Demiryolu VI.
Kalkınma L ••••eı^eeeea
H ....
m.........
%6 1945 latHcrazı I.......
%6 1948 n.......
Milli Müdaıan I .......
%6 1949 • • I
%7 1034 fllvas-Erzurum I.
%7 1934 et •» u.-vii.
%7 1941 Demiryolu 1
%7 1941 AS H 1!
1041 ili*
%7 Mili) MUdafûJi Is SfWSS
%7 Af •s II
•• (II
%7 • t f A IV
Kapanın
23.20 21 35
21.25
97.75 VO —
47.35
98.50
98.75
99.10
99.—
08.85
08.82
90.35
97.60
21.15
21.10
21.15
20.81
21.75
21.30
22.15
21.05
21.25
Şirket Tahvilleri
T. C. Ziraat Bankası .......
Anadolu D.Y. Tertip A/B.
»f t Cm
«, f»60 ,,,,,
M .. Mümeıı. öenet
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankası ... Türkiye lg Bankası ...... Türk Ticaret Banka» mm Aralan Çimento
Çark Değirmencilik ......... MIHI Reasürans ..........
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi fon »ive 1903 | 172
98.-100.-
97.60 99,-
100.— 100.—
90.— w«.—
99.-
98.-
20.30
20.40
21.61 '21.-
22 —
21,20
23.-
20 60
23.-
BORSA ve
İstanbul Ticaret Borsası
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.) Buğday yumuşak (Ofisin).. Arpa Yemlik (dökme) .... Mısır (San) çuvalı ......
Fasulya tombul .......
Faaulya Cali »ert .......
Kuşycml .................
Mercimek kırmışı İç çu Mercimek yeşil (Eskişehir) Nohut natürsl ...........
faUlı tabumlar ı
Ayçiçeği tohumu .........
Kctentohumu .............
Kendlrtohumu
Susam (Bandırma) ........
Yor fıstığı kabuklu ....
Kuru McyvaJıır ı
Fındık (kabuklu sivri) ...
Findik (îç tombul) .......
Cavla (kabuklu) .......
Ceviz (îç natürel) .......
Dukuma Ham Maddelerij
Tiftik (ana mal) .........
Tiftik (Natürel) .........
Yapak Anadolu (Kırkım)
Hnm deriler ı
Şiftir salamura (kasap) ki Keçi tuzlu kuru kilosu....
Koyun hava kurutu kilosu
Nebati Yağlar ı
Zeytinyağı (E.E. tenekoli) SuHanıvağı (Ruf t enek eli) Ayçiçeği t Rafine çıplak) Fındık vııûı (Çıplakı ....
Bugün
33.—
30.—
72.
176/182
42.—
Fa ki Kapanıg
35.25
81.—
21.—
23.15 aı—
27.20
39.10
39 —
28.—
33.—
39.20
30.—
78.—
76.—
82.—
178 186
40 —
170.—
PİYASALARI
İzmir Ticaret Borsası
üzüm çüklrdekHiı No.9
tncir A serisi No» &«•••
.. B serisi No. 108
Pamuk Akala !•
Pamuk Akala II
Pamuk Akala 1J I ••«••••
Pamuk yerli .
Pamukyağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği ...
Bugün
Son
Kapanış
50.—
57.—
43.—
232.—
214.—
188.— 185.— 135.—
15.—
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala 1......
Pamuk Akala II.....
Pamuk Akala III ...
Pamuk makine parlağı
İM —
142.60
185/188 150/152 141/152
140.—
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK»
a) 9(50 randımanlı kabuklu tombul
b) lc aıra kontrollü
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak ....
Buğday sert
Arpa ..............
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Buğday ((Suaell=Sent) ................
Sert Kış mahsulü No. 2 ... Kırının „ ,, No. 2 ....
I’umuk MlddJing (Libres!=Sent) Mart .................................
Mayna •ee eaaaeeeeeaae eeeeee eee w e ses ses Temmus MeeeeeeaeaeaeaMesaetsss^e Ekim .............
Tiftik (Llbreal=Sent) Teksa^ No. 1 ......•»•••••««■••♦m
Fındık (Libreui=S en t) (MSeMİSSOM Kabuklu yeril iri ....................
M |t VB
uevant ıç ithal malı Ekstra iri İç İthal malı ......
Kuru üzüm (Libresi=Scnt) .......
Thompson çekirdeksiz seçme
Keton lohurnn (BuşolisOolar)... Mlnneapolls ....................
Kalay (Llbresl=Sent) .......
Levha-tcneko (100 libre dolar)
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=8terllng) Bombay «................«.....
Kalküta ...................
Ter fıstığı Hindistan ........
Bradford Piyasası
Dün
Eski kur
266 5 8
244 7/8
32.38
32.20
82.71
68/60
22.-
22.50
36.—
40.—
Ul/4
8.75
8.80
76.25
7.30
265 3/4 *212.—
31.6?
32.35
32.38
30.47
60.—
22.50
21.-
36.—
40.—
Hl/4
8.80
8.80
73.—
7.30
Tiftik
•e Tün
İyi mal (Llbrcsl=Pont) Sıra malı
Anadolu .« .•
Trakya u u
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantan=Tallan ......
Aahmounl Kısa elyaftı F/G. Karnede Usun elyaftı F/G
X*), Gününde Borsada muamelesi tescU edilmemiş tahvilât ve sahamın arz ve taleplere göre taayyün eden tok rlbl piyasa değerleri.
Sayfa 6
t e n t İstanbul
23 Mart İMO
Türkiye Tiftik ve Yapağı ihracatçıları Birliği Umumî Kâtipliğinden:
Genel Kurul Toplantısı Hakkında :
22 Mart 1950 Çarşamba günü yapılması gepeken yıllık Genel Kurul Toplantısı, çokluk nisabı sağlanamadığından, Birlik Statüsünün 15 inci maddesi gereğince 29 Mart 1950 Çarşamba gününe bırakılmıştır.
Sayın Birlik üyelerinin o gün saat 14.30 da Ömer Âbit hanında Birlik İçtima Salonunda hazır bulunmaları rica olunur.

Galata, Karamustafa Cad. No. 141/1. Tel: 42612
A
Danimarka vapunı hamulesini boşalttıktan sonra eşyâSa ticariye alarak doğru BEYRUT ve İSKEND hareket edecektir.
Tomı Expre$s Line
24 martta limanımıza gelecek
T H Y R A . S
Umumi acentası
C. SİSKtDt
alacakların

DIESEL
Âlmonyonın meşhur Dizel motörii fabrikası
eski

(TAPULAMA İŞLERİ İÇİN MEMUR ALINACAK)
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden:
1 — Ankara merkez ve ilçelerine bağlı köylerde tapulama İşlerinde çalıştırılmak llzere kadastro teknisyeni ve yardımcım alınacaktır.
Teknisyenlerin yüksek bir mekteptep veya liseden ve yardımcılarının da ortaokuldan mezujı olmaları ve askerliklerini yapmış bulunmaları şarttır. Hukuk mezunları imtihansız alınacak ve diğer İstekliler müsabakaya tâbi tutulacaktır.
2 — Teknisyenlere köylerde çalışıldığı günlerde barem kanununa göre alabilecekleri maaşlarına ilâveten 4.5 lira ve yardımcılara 3 er lira yevmiye ile ayrıca elbise ve ayakkabı da verilecektir.
3 — Lise ve ortaokul mezunlan. 3, hukuk mezunları bir aylık kursa tâbi tutulacaklardır.
4 — Müsabaka sınavı Ankarada Genel Müdürlükte İstanbul ve İzmlrde Grup Tapu Sicil Müdürlüklerinde 25.3.1950 tarihinde yapılacaktır.
5 — İsteklilerin dilekçe ve tahsil belgeleriyle ve memurin
kanununun 4 üncü maddesinde yazılı sair vesikalarla birlikte Ankarada Genel Müdürlüğe İstanbul ve İzmlrde Grup tapu sicil müdürlüklerine müracaatları. (3345)
50 ADET OTOBÜS MUBAYAASI EKSİLTMESİ TEHÎR EDİLMİŞTİR
I. E. T. T. İşletmelerinden:
Satın alınacak 50 adet otobüs için tekliflerin kabulü 1-5-950 tarihine tâlik edüdlği İlân olunur. (3152)
Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasından
olunmayan transferine
Memleketimizle Ynuanistan arasında 21 temmuz 1949 tarihinde İmzalanan ticaret anlaşmasına ek gayrı ticari tasfiyesine müteallik protokol:
2 nisan 1949 tarihli ödeme anlaşmasında derpiş \e Türk ve Yunan mevzuatının serbest döviz olarak
müsaade etmediği mebaliğle ticari olmayan her nevi Türk ve Yunan alacaklarının birbiri ile mahsup edilmek suretiyle transferini mümkün kıldığından Yunanistanda bu kabil matluplan bulunan Türk tabaasmın bu alacaklannı Yunan Bankası nezdtn-de "Muhtelif Türk Alacakları,, hesabına yatırtmak suretiyle Türkiye’ye nakledebilecekleri bildirilir. (3339).

Batı Akdeniz Halt
İstanbul Pire Napoli Marsilya Cenova

Do^u Güney Akdeniz Hoit
İstanbul • iıHr P|r* Llmasol Beyrut İskenderiye Napoli Marsilya Cenova
5-1000 BEYGİR KUVVETİMDE
DİZEL- ALTERNATOR GRUPLARI
TÜRKİYE UMUM MÜMESSİLLİĞİ;
TAYLAN ■ ETKER, GALATA, TAHİR HAN 31'33
Telgraf adresi : TAYLANETKE Telefon : 41044
DENİZYOLLARI
k(lcııı/(/f Türk t£em Heriyle, seycihat edinir
YENİ İSTANBUL en çabuk elinize geçen bir gazete olmıya
çalışacaktır. Ankaraya öğle esnasında gelmektedir. Diğer yerlere de en çabuk gelmek imkânları aranmaktadır.
Miivezzilerden ısrarla isteyiniz. Bulamazsanız
Her çeşit kömür sobasındo üstten yakmak suretiyle,

YENİ İSTANBUL’A bildiriniz
KOKUSUZ ve DUMANSIZ YANAR
En elverişli ev yakıtı olan Linyit kömürünün,
K A LORİSÎ ODUNDAN ÜSTÜN FtAT t İSE D A HA UCUZDUR
i
A
ETİ B ANK
En güzel ilânlar
hazırlanır

ftl
(.ı


! I
GRİP. NEZLE. vE SOĞUK
ALGINLIKLARINA KARŞI KULLANILIR .
• V
BUGÜN AÇIK OLAN MÜZELER İSTANBUL
Ayatofya: (Telf. 21750) 10-16.
Türk ve lılAm enerleri: 13.30-16.40 İZMİR
ArkeoJorlJ Müzesi: Cıelf. 3324)
9-12. 13.30-17.
TİYATROLAR
İSTANBUL
ŞEHİR TÎYATttOLARlı
OBAM KISMI: 20,30 da KATİL
KOMEDİ KISMI: 20,ûo da Kadınlar Terzihanesi.
MUAMMER KAKACA ÖPERE
TÎî Gece 20.30 da Osman Btkcs.
YENİ SES OPERETİ. 2U.45 te Evvel Zaman İçinde.
TAKSİM BELEDİYE PAVYONU i
(TelL AvrlL
4) Parisli Şantöz Roao
4
• I
ı.XAK PAVÎYONUı
Her ak*
Şam. Yunan Çan tözü ZOZO.
ANKARA
BÜYÜK TİYATRO (10670) 20 de. Peer Gynt.
KÜÇÜK TİYATRO (W) 2u da 1 — Dünya Göziylo. 2 — Tüccar.
İZMİR
•EHİK Tlk'ATROSÜ : Oyuncu (Komedi).
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ HERSEY
8.30 Ankara.
GtDECEK olan ekspresli 9.— Toros.
18.10 Ankara,
21.30 Scmplon (Avrupa).
ECZANE
NEMA
BEYOĞLU CİHETİ
AKIN (80718) 1 — Kara Bahtım
2 — Vahşi Kuvvet ATLAS (10835) Güzel Dost. ALKAZAR 142562) 1 Kızlı Şey tanlar. 2 — İki Cingöz Casus lara Karşı.
AR (4139l> Zafere Doğru. ELHA.MR/A (43595) Vatan Kurtaran Aslan.
İPEK (44289) Kanlı Altın.
LALE (13595) Vatan Kurtaran
Anlan. Suare: Ölüm Gemisi. MELEK (4OMİX) Genç Kız Kalbi
(3. hafta)
SARAY (41659) Kadın Cellûdı.
Suare: Dağlar Canavarı.
SUATPARK (88143) Uçuruma Doğru, •
SÜMER (42851) Gaip Karlın SARK (40380) üvey Baba (yerilj ŞIK (43726) 1 — Kanlı Prens. • -
Ruaty Polis Hafİyesi.
TAKSİM (43191) Bir Fırtına Gecesi.
TAN: 1 — Para Hırsı, 2 — Tatlı
Belâlar (renkli),
TENİ (84137) 1 Güzeller Revüsü
2 — Rüya Gibi Geçti ’
ÜNAL (49306) 1 — Felâket incisi
2 — Yeşil Yunus Sokağı YILDIZ (42847) Ahret Yolcular)
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23633) 1 — Kanunsuz Sokak. 2 — Tehlikeli Karat.
AYSU (21917) 1 — IstlklA! Fedaileri, 2 — Aşk Cehennemi
AZAK (23542) 1 — Beş Parmaklı Canavar. 2 — Esir Kız.
ÇEMBERLİTA6 (22513) ölünelye Kadar Şeninim e
rEKAiı. umuruma Du;ru
HAI.K (21994) 1 - Saltanatlar Deviren Gözde, 2 — K/ı «dinin Kuşları.
İSTANBUL (22367) ı - Harrov Kumarbazı. 2 — Sahte Melek.
KISMET (21904) 1 — Vurun Kahpeye. 2 — Koroğlu.
MARMARA (238601 1 — Yeni Güneş. 2 — Sen Bcnimsin.
MİLLİ (22982) i — K.ı.ıunnua Sokak. 2 — TeniikeU Ivataı
TURAN (22127) 1 - Be.â • aı
makiı Canavar. 2 - Eaır uız.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Dişi Şeytan, 2 — Yılmayan Aslan (renkli).
KADIKÖY CİHETİ
H \LE (60112) 1 - Asilzade fc5u4ii-şör. 2 — Zorlu Misal İr.
OPEKA (60821) I - İstiklâl Fedaileri, 2 — Meçhul Arkadaş.
SÜREYYA (60682) 1 - Monte Krlsto. 2 — Casuslar Savaşı.
Suare: Çete - (Yerli),
YELDEGİRMENİ 1 — Nalme. 2 -Tarzan Fantomalar* E (rşı. 3 -Don Juan.
ANKARA
SI s Uyumayan Aoanı YENİ A??k Bvslcaİ
İZMİR
ELHAMHE: Lulu Belle.
LÂLE, 1 — Krlstof Kolomb. 2 — Gönülden Gönüle.
TAN. 1 — Krlstof Kolomb. 2 -Gönülden Gönüle.
TAYYARE: Samba Kıralı
İzmir
TAYYAR E
olncmaaı
Hu ahşanı (Renkli İngilizce)
Samba Kıralı
••A Sonu Is horn” Artistler: Dnnny KAYE Vlrıchılu MAYO
YENİ, 1 — İntikam. 2 — Tabancalar Patlarken.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 — Kahkaha l'ulanı 2 — Broadway’da Hortlaklar.
SÜMER: Kanlı Döşek
ANKARA* Kalbim Senin îçtn
Çarpıyor.
BÜYÜK Esrarengiz At.
CEBECİ Şeyhin Aşkı.
PARK Uyumayan Adam, l'LUS Bu Evde Ne Var?
SÜMER Kanlı Doşuk.
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu 44998
Anadolu yakası 60536
Ankara 91
İzmir 22Ö1
-YENİ İ8TANBULMun bugüa İçin tavsiye ettlfrl programları
DAHİLDE:
8.30 Ankara: Mozart Do Maj-Scnfunisi (pl) — 18.00 Ankara: İnce saz — 21.15 İstanbul; Fasıl Heyeti Konseri — 22.00 Ankara: Müzikseverin t-aati.
HARİÇTE:
11.80 Londra: BBC İskoç Orkestrası Konseri (Beethoven 4. senfoni).
ANKARA:
7.30 M S. Ayarı — 7.3i Hafif müzik İpi) — 7.45 Haberler ve hava raporu — H.ou Türküler (pl) — N.I5 Tangolar ipi) — H.25 Günün programı — 8.30 Müzik: Mozart • Do Majör Senfoni (pl) — 9.oo Kapanış,
l?.?H Açılış ve program r.’.30 M S. Ayan — 12.30 Şarkılar — 13.00 Haberler — 18.15 Müzik; Radyo salon orkestrası — 13.30 Öğle Gazetesi — 13.15 Radyo salon orkestrasının devamı — 11.00 Akşam programı, hava raporu ve kapanış.
17.58 Açılış ve program — 18.ÖO M S. Ayarı — 18.00 İnce anz (Bavati Faali) — 18.45 Film müzikleri (pi> — ıo.oo m. S. Ayarı ve hnborleı» — 10.15 Geçmişte bugün 10.20 Yurttan Sesler — 10.15 Müzik; Brahma • Re Minör Koman ve Piyano Sonatı (pb — 20.15 Radyo Gazetesi —
20.30 Serbest afta t — 20.35 Karı-
şık şarkılar — 21.00 Uııesko Gazetesi — 21.15 Dans müziği
(plı — 21.15 Konuşma: (Sağlık Saati) — 22.00 Müzik severin saati — 22.45 M. S. Ayarı ve Haberler — 23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL:
12.57 Açılış ve programlar — 13.00 Haberler — 13.15 Şarkı ve türküler (pl) — 13.30 Çeşitli hafif müzik (pl) — 13.50 Ev Kadını - Çocuk üzerinde muhitin tealri. Konuşan: Cezmiye önen — 14.00 Şarkı ve türküler — 11.40 Dans müziği (pl) — 15.00 Programlar ve kapanış — 17.57 Açılış ve programlar — 18.00 Caz müziği ipi) — 18.30 Klarnet soloları — 18,15 Saz eserleri — 19.00 Haberler — 10.15 Dana müziği (pl) — 19.25 Piyano soloları — 19.45 Şarkı vo türküler — 20.15 Destanlar— 21.15 Fasıl heyeti konseri — 22.00 Küçük orkestradan melodiler — 22.20 Dans müziği (pl) — 22.45 Haberler — 28.00 Çeşitli hafif müzik (pB —
23.30 Programlar ve kapanıp
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR:
7.45 Londra: Dinleyici İstekleri.
— 8.15 Londra: Palm Court orkestrası. — 0.20 Londra: Dinleyici istekleri. — 11.30 Londra; BBC tşkoü çrkvstrası konseri,
— 13.30 Londra ı JaçH Salisbury ve orkestrasından hafi/ müzik.
— 17.05 AFN (282,(5 m) - Senfonik konser - Havdn. Beethoven — 17.15 Londra: Ray Martin ork. — 18.15 Londra: Yeni plâkları takdim ediyoruz. — 21.50 Fransa (248 m) - Senfoni konseri. — 22.08 İtalya (269.1 m)
Operadan nııkicn yayın — 22.15 Londra: Philip Grcen hafif orkea-trası. — 23.00 Londra: Dinleyici istekleri. — 23.30 Paris (317.8 m) - Yeni plâklar. — 24.00 AFN (282.6 m) - PlılUlarla dans müziği.
UÇAK - TREN - VAPUR
DİKKAT: Hava ıııuhnlcfetly!o seferlerde değişiklik olabilir.
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.50 D.H.Y. (Türk) Ankarndnn. 12 5ü D.H.Y. (Türk) Ankaradan.
13.30 BE. A. (İngiliz) Londra, Nis, Roma. Atlnadan.
14.— D.H.Y\ (Türk) îzmirdon.
14 45 S. A.S. (İskandinav) Kopenhag. Amstcrdam. Münih, Romadûiı.
16.- S.R. (İsviçre) Zürlh, Co-nevre, Atina, Ankaradan.
16.20 D.H Y. (Türk) İskenderun. Adana. D. Bakır, Malatya, Ankaradan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
* o,— D.H.Y. (Türk) Ankfir&ya.
10.20 D,H»Y. (Türk) Ankara, Kıbrıs. Beyruta.
14.30 B.E.A. (Ingiliz) Atina, Roma, NUı, Londraya.
ÜLŞO D.H.Y. (Türk) Ankaraya, hSo S. A.S. (■Iş^andjpavö
Münih, Aans t erdim. Kopenhag'a.
GELECEK OLAN VAPITRLAR 20:30 Marakaz (Mudanyadan»).
GİDECEK OLAN VAPURUAR 5.— İzmir (KuradtaHze).
9.— Marakaz (Mudanyaya).
GELECEK OLAN EKSPRESLER 6.45 Scmplon (Avrupa). 7.10 Doğu.
EMİNÖNÜ:
Salâhuddın (Çar^ıkapı) — İstanbul (Eminönü) — Haşan Hulusu (Küçükpazar) — AbdülkadS (Alemdar)
BEYOĞLU:
Matkoviç (Merkez) — Galatasaray (Merkez) — Ertugruı Cıato» sim) — İsmet (Taksim) — kara> köy (Galata) — Maçka (Ş^li) -(ı Feriköy (Şişli) — Hasköv — Merkez (Kasımpaşa»
FATİH:
Muharrem Tanır (Çehzadebaşo — Sarım (Aksaray) — Lnun Rıdvan tSanmtya) — Nüzhet u nnt (Şehremini) — Fuat Bayat (Karagümrük) — Hüsamed'din Gökcngin (Fener).
EYÜP: Avvansaray Şifa BEŞİKTAŞ: *
Nail Hııilt - Yeni (Orlnköy) — Arııavutkoy - Merkez (Bebek).
KADIKÖY
Merkez — KızıltopraR — Göztepe — Bostancı.
ÜSKÜDAR: Çamhyurt UEyfeELtADA: Hevbeltada. BÜYÜKADA: Merkez.
ANKARA
Çankaya — Derman — Gülhaaa.
Çankaya 5r\^anea4ç) — Kara (Yaldan) — Yeni (EşrefpKşa) Tilkilik (Basmahane) — § (Kemoraltı).
İTFA
Bevoglu »1U44 AOdikoy 61'873
İstanbul 24222 (lalcUdar 80945
Ankara 00. İzmir 2222, K. yaka 15056

Comments (0)