t
StYASt İKTİSADİ
■ ▲ 'A
71
Sayt 85 — 10 Kuruş
1



Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye İçin seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı «ahıfede »antimet-rosi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes'ullyat kabul edilmez.
Telefon: 44756-44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
Z
İÇ ve DIŞ '
POLiTiKA
22/11/1950 _J
Ingiliz seçimleri
r~) UGÜN, Ingilterede, en bü-I—■'yük İngiliz seçiminin zarları düşüyor. Propaganda, dün gece yarısından itibaren nihayete ermiştir. Otuz küsur milyon vatandaş rey verecek ve yüz küsur bin memur, bunları yaruı akşama kadar tasnif etmeye çalışacaktır.
Büyük bir ihtiyatla karşılanması lâzım gelen birbirine zıd tahminler şunlardır :
a) (İşçiler lehine) İşçi Partisinin vaziyeti sağlamdır. Beş senelik tatbikat, çok adette vatandaşı tatmin etmiş bulunuyor. Azamî 60 - 70 sandalye kaybetmek pahasına, ekseriyeti, gene elde edecektir.
b) (Muhafazakârlar lehine) Churchill. bir arslan gibi dövüşmüş ve Sovyet Rusya ile anlaşma parolasını, bir bomba gibi patlatmıştır. Bu sayede, birçok reyleri, kendine meylettirme-ye muvaffak olmuştur.
Muhafazakârların kazanması şansı, kuvvetlenmiştir.
c) (Liberaller lehine) İşçilerle muhafazakârlar birbirine yadlaşmış olarak ortaya çıkacaklardır. Bu suretle hiçbirinin elinde, rahat bir ekseriyet mevcut olmıyacaktır. Buna mukabil Liberal Parti, bu defasında. Avam Kamarasında daha çok âzalığa sahip olacak ve bu sayede iki büyük parti arasında hakem rolünü ifa edecektir.
Biz. hiçbir şey ilâve etmiye-rek sadece şu noktayı tebarüz ettireceğiz : İngiliz demokrasisi, bu imtihandan da alnı ak olarak çıkacaktır.
Işın ıçyuzu
Churchill bir seçim nutkumla
ÎNGÎLÎZ SEÇİMLERİ
Millet bugün yeni iktidarı seçecek
İlk reyi, 107 yaşındaki bir kadın, dün posta ile gönderdi. Neticeler yarın akşama kadar ilân edilmiş olacak
/------------------\
Truman diyor ki:
“Atom silâhlarının kontrolü lâzımdır,,
“Amerika, dünyayı yeni bir harpten muhafaza etmek için lıer şeyi yapmıştır ve yapacaktır”
Londra, 22 (YİRS) — George Washington'un yıldönümü münasebetiyle yapılan bir merasim esnasında söz alan Başkan Truman. Amerikanın dünyayı yeni bir harpten muhafaza etmek 1-çin elinden gelen her şeyi yaptığını ve yapmaya devam ettiğini söylemiştir.
Truman sözlerine şöyle devam etmiştir:
“Amerika atom silâhlarının kontrolü için beynelmilel bir anlaşmaya varmak hususunda her çareye başvurmuş ve vuracaktır. Atom silâhlarının kontrolü sahasında beynelmilel bir kontrolün lüzumuna kaniiz. Birleşmiş Milletlerin âza .devletlerinin ekserisi Amerikanın kontrol plânını kabul ederek tasvip etmektedirler, fakat bilhassa Rusya ile bu hususta bir anlaşmaya varılamadığından A-merika bu plânın ekseriyet tarafından tasvip edilmesinden iftihar duya ma maktadır, zira beynelmilel teftiş hakkını Rus-9 yanın tanımnamasmdaki ısrarı, bu programın tatbikini imkânsızlaştırmıştır..,
Başkan Truman komünizm tehlikesine temas ederek, şunları söylemiştir:
“Komünizmin en tehlikeli ciheti. milletlerin elinden hürriyetlerini aldıktan sonra onlara bulunduğu vaitler değildir; tehlikeli cihet, onları müsellâh bir emperyalizmin âleti olarak kullanmasındadır.,.
Büyük Millet Meclisinde
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi dün de görüşüldü
Ekonomi ve Ticaret Bakanı 3 saat süren bir nutuk verdi
Bakan dedi ki : “Çeşitli işletmeler mevzuunda plânlarımız olmasaydı, Marshall İdaresi, bize bir santim dahi vermeye razı olmazdı"
Bazı millet vekilleri., Baka ilhanı bir teşkilât kanunu mevcut olmadığını ileri sürerek tenkidlerdc bulundular. Bir milletvekili Toprak Ofisinin lâğvını istedi.
Ankara, 22 ı Hususî muhabirimizden) — Mecliste hararetin» kaybetmiş gibi görünen bütçe müzakereleri bugün Ekonomi ve Ticaret Bakanının üç saat süren nutkıyle yeniden canlandı. Bakan, sözlerine başlarken, pek tenha olan salon, biraz sonra kalabalıklaştı.
Nutkun ana hattını (serbest ticaret) rejimi teşkil etmekte idi.
(Ali Rıza Artunkal) gibi eski bir askeri bile söz almağa sevkeden bu nazik ve mühim mevzu etrafında e-peyce tartışmalar oldu. Bir milletvekili Toprak Ofisinin lâğvını istedi.
Serbest ticaret mevzuu konuşulurken Meclise hâkim olan başlıca endişenin İthalât mallariylc nasıl rekabet edilebileceği konusu idi. Milletvekilleri hilhassa istihsalin arttırılması lüzumu üzerinde durdular. Bu arada Tarım, Satış ve Kredi Kooperatiflerinin daha semereli bir şekilde çalıştırılmalarını istiyenler oldu. Vedat Diclelinin bakanlık hayatının en çetin imtihanını bugün verdiği söylenebilir.
Milletvekilleri bilhassa Bakanlığın plânsız çalıştığını İleri sürdüler. Vedat Dicleli tcnkidlerin hiçbirisini cevapsız bırakmamakla beraber kürsüde epeyce müşkülât çekti.
Ekonomi Bakanının Meclisteki izahatını, bugün
2 ııci ve 3 üncü sayfalarımızda bulacaksınız.
/\ MERİKA ile Bulgaristan ' 'arasındaki diplomatik münasebetlerin kesilmesi, üzerinde durulması lâzım bir hâdisedir.
Bir kere şundan dolayı : Devletler, birbirleri nezdine siyasî mümessillerini gönderirken, bunu hem cari usuller dahilinde olarak, hem de yüzlerce seneden beri devam edegelen bir anane dahilinde yaparlar. Bu kaidelere göre, diplomatların ve diplomatik heyetlerin, kendilerine mahsus muafiyetleri, masuniyetleri ve imtiyazları vardır.
Bu sayededir ki, asırlarca önce dini ayrı ve çok zaman birbirine kanlı bıçaklı devletler bile, karşı tarafın gönderdiği elçileri, el üstünde tutmuşlardır. “Elçiye zeval olmaz” sözü, bahsettiğimiz anane kadar eskidir.
Netekim, Komünist Rusyanın sefaret yahut ticaret heyetlerr de. dünyanın her tarafında, bu kaide sayesinde ikamet hakkı kazanmışlardır. Halbuki son zamanlarda ve, Sovyet Rusyanın teşviki ile, Demir-perdeye dahil memleketlerde, bu kaide tehlikeli ölçüler dahilinde çiğnenmeye başlamıştır.
Bu seferki Sofya hâdisesi, bu hususta verebileceğimiz en son misaldir. Hâdise, dün de kısaca işaret ettiğimiz gibi, Kostof’un muhakemesi sırasında, akredite bir diplomat olan Amerika sefirinden çok çirkin bir şekilde bahsedilmesi ve bunu takiben Amerika Hükümetinin bu işi resmen protesto ederek, kendi elçisine dair olan sözlerin mahkeme zabıtlarından çıkarılmasını istemesi üzerine alevlenmiştir. Çünkü Bulgaristan, hem istenileni yapmamış, hem de üstelik, sefirin geri çağırılması n» talep eylemiştir.
Ötesi malûmdur. Amerika, bu hakarete, diplomatik münasebetleri kesmek suretiyle cevap vermiştir.
Fakat işin içyüzü bu değildir. İşin içyüzü, Sovyetlerin, Demirperde arkasında yaşayan ne kadar yabancı varsa, diplomat, gazeteci yahut bir başka meslekten, bunların çıkıp gitmesini istemektedir. Çünkü bu suretle, elindeki memleketleri daha iyi tecrid etmiş ve bunları temsil edebilmenin imkânlarım daha iyi hazırlamış olacaktır.

Attlee ve Edhıburg Dükü
Amerikan askerî liderleri, Ispanya ile işbirliği istiyor
I > radley, ha tı d ünyası nın
müdafaasında, İspanyanın biiyük stratejik ehemmiyeti olduğunu belirtmektedir
VVajjhjngton 22 A.A. ı United Press)
— Hükümet kaynağından bildirildiği, ne göre Birleşik Amerikanın yüksek mevki sahibi askeri liderlerinden bazdan, İspanya ile daha sıkı işbirliği yapmak lehimledirler. Bununla beraber Birleşik Amerika Hükümetinin sivil bakanlıkları dış siyasete taallûk eden bütün kararlara» hâkimdir. Dışişleri Bakanı Achcson’un idare ettiği Dışişleri Bakanlığı ve bizzat Başkan Truman hu hususta .Savunma Bakanlığının herhangi bir şubesinden daha fazla nüfuz sahibidirler, Dışişleri Bakanlığı ve Başkan Truman her ne kadar Ispanya ile olan münasebetlerde değişiklik yapmayı tasvip etmişlerse de savunma mütehassıslarının savunma haklımdaki fikirlerini kale almamakta. silâh göndermek hususumla acele etmemektedirler.
Truman ile Achesonun bıı hususta takındıkları tavrı bugün Waşhihğton gazetelerinden birinde yayınlanan Coııstantın Broun imzalı bir makale bahis mevzuu etmektedir.
Makale, Genelkurmay Balkanları Müşterek Komitesi Başkanı General Oınar Bradley'in İspanyayı batı dünyası savunmasında stratejik ehemmiyeti olan bir memleket «aydığını İlâve etmekledir.
Londra, 22 lYİRS) — İngiltere de seçim mücadelesi için yapılan propa-gandalar.’ bugün gece yansı sona erecek ve yarın (bugün) saat 9 dan I-t ibaren 34 mılyon seçmen sandık başına giderek reyini kullanacaktır. Seçim, saat 21 de sona erecektir.
Parti liderleriyle mebus namzetleri, ev ev, kapı kapı dolaşarak taraftar kazanmak için son teşebbüslerinde bulunmuşlardır.
Siyasi müşahitler, muhalefetle İktidarın birbirine çok yakın rey alacaklarını söylüyorlar
Londra, 22 A.A. (United Press) — Ysrın yapılacak olan genel seçimler- ı de oyların sayılmasına 275 bölgede saat 23 te başlanacak ve ilk neticeler muhtemel olarak saat 01.00 den sonra ilân edilecektir. 04.00 e kadar bu 275 seçim bölgesinde vazıyetin belli olacakı tahmin edilmektedir. Geri kalan seçim bölgelerinde oyların sayılmasına cuma sabahı saat 11 de başlanacaktır. Neticelerin saat 13 te belli olacağı muhtemel görülmektedir. Bununla beraber kati neticelerin cuma günü saat 16 veya 17 den önce ilân edile miyeceği ileri sürülüyor.
f hurcbill'iıı goıı mesajı
Londra. 22 A.A. (AEPı — Churchill, seçmenlere hitap eden mesajında şöyle demektedir:
‘•Memleketimizin ve imparatorluğun refahını can ve gönülden isteyen, lor oylarını Muhafazakârlarla onları destekleyenlere vermelidirler Yarınki seçimin önemi, hayatidir. Ingiltere’yi, yeryüzünde hürriyeti koruvacak. İngiliz Milletini, refahı tekrar sağlayacak mevkie ancak Muhafazakârlara oy vermek suretiyle yeniden ge-hı • ohılirsiniz.
İlk rey posta ile gönderildi
Londra, 22 A.A (AFP) — İngiltere seçimlerinin ilk oyu bu sabah oy sandığına gelmiştir. Bu, Dorchester 11 107 yaşında Bn. Jane Bata ton'un posta ile gönderdiği oydur. Muhakkak ki, İngiltercnin en yaşlı seçmem olan Bn. Ba foton. 1945 seçimlerinde dr 102 yaşında olduğu, halde oy sandığına bizzat gitmişti.
Son tahminler
Londra, 22 (A. P.) — İngilterenin İşçi ve Muhafazakâr partileri, perşembe günü yapılacak genel seçimlere tekaüdüm eden son saatlerde, atbaşi berabere gider gibi görünmektedirler
İleri gelen her iki siyasi partinin kampanya şefleri, memleketteki 34 milyon kayıtlı seçmenin oylarım elde edeceklerinden emin gibi davranmaktadırlar. Liberal “News Chro-nicle" gazetesinin yayınladığı Gallııp anketinde yürütülen tahminler şu şekildedir : 1
İşçi Partisi, oyların % 45 ini; Muhafazakârlar, %43.5 ini; Liberal Parti, *•> 10,5 ini kazanacaklardır. Aynı ankette, partilerden herhangi birinin. 625 üyeden müteşekkil Avam Kamarasında kaçar mebusluk kazanacakları hakkında şimdiden bir tahmin yürütmenin tamamıyle İmkânsız olduğu kaydedilmiştir.
“Daily Express” ın anketine göre, Muhafazakârlar, oyların 46 sini; İşçi Partisi, '>44,5 ini; Liberaller unu alacaklardır.

Türkiye Sanayi Bankası kuruluyor
Ankara 22 (Hususi muhabirimiz telefonla bildiriyor) — İstanbul ve İzmir sanayicilerinden mürekkep bir heyet, birkaç günden beri Ankarada Merkez Bankası Umum Müdürünün Başkanlığında toplanmakta idi. Milli ve hususî bankalarla Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası mütehassıslarından iki Amerikalı maliyecinin de iştirak ettiği bu toplantılarda bir “Türkiye Sanayi Bankası” kurulmasına karar verilmiştir. Bankanın statüsü bir aya kadar hazırlanacak ve Banka ıkı ay içinde faaliyete geçecektir. Sermayesi 50 milyon olacak Bankanın 25 milyon Türk lirası tutan 9 milyon doları, 30 sene müddet ve %3.5 faizle Amerikalılar vermektedirler. 25 milyon liranın 10.5 milyonu hususi ve millî bankalar. 2 milyonu İstanbul. İzmir ve Adana sanayi birlikleri tarafından temin olunmaktadır.
Merkez Bankaşı da geri kalan 12.5 milyon lira için obligatıon çıkaracaktır.
Paris bölgesindeki grevlerin genişlemesinden korkuluyor
Fransanın silâhlanmasını durduracak hareketlere, yeni
kanun tasarısında ölüm cezası verilmektedir
I rıınMz Komünist bitleri Ihorcz (solda) partisinin bir nüııuıyişinde
Paris. 22 A.A. (AİP) — Paris bölgesindeki 4850 işletmede çalışalı takriben 400.000 maden işçisi, Ücrete müteallik isteklerini desteklemek maksadiylc yapılan grev hareketinin uygunluğu hakkında referandum yolu İle fikirlerini bildirmeğe davet edilmiştir.
İşçiler Renault fabrikalarında 18 saatten beri oylarım vermeğe başlamışlardır ve vermekte devam etmektedirler.
Büyük fabrikalarda şimdiye kadar elde edilen netice, çoğunluğun grev lehinde olduğunu göstermektedir.
Durum, heyeti ıımumiyesi bakımından hâlâ müphemdir ve hâdiselerin ne şekilde gelişeceğim öğrenmek İçin hiç olmazsa 18 saat beklemelidir.
Vilâyetlerin bazı yerlerinde tahrik alâmetleri görülmektedir.
Ycııl kantin (asnrısı
Paris. 22 A.A. ıReuter) — Bakanlar Kurulu tarafından tasvip edilen kanun tasarısını parlâmento kabul e-deısc Fransanın silâhlanmasını durduracak veya geciktirecek hareketler ölüm cezası ile cezalandırılacaktır.
Adalet Bakam Rene Mayer tarafından sunulan kanun tasarısı hükümetin dış emniyetini sarsacak herhangi bir harekete yalnız veya toplu olarak teşebbüs ve yardım edenlerle böyle bir hareketi teşvik ve tertip e-denlerin hâlen sabotajcılara verilen cezalarla cezalandırılmalarını derpiş etmektedir.
Asya paktı hazırlığı
Doğu devletleri harekete geçerse, Amerika, paktı destekliyecek
VVashlngton 22 A.A. ı United Press) — Dışişleri Bakanı Acheson Asyanın hür milletler» tarafından Uzakdoğu I-çin bir karşılıklı yardım plânı hazırlamak yolunda yapılacak her teşebbüs hakkında hükümetin cesaret verici ve hayırhah durumunu yeniden bildirmiştir. İktisadi İşbirliği Teşkilâtının genişletilmesi hususunda temsilciler Meclisi Komitesinde cereyan eden müzakereler esnasında Asya toplantısı hakkında kongrenin tavsiye ettiği siyaseti tatbike başlayıp başlamadığı Acheson’dan sorulmuştur A-ı heson böyle bir hareketin çok arzuya değer olduğu hususunda Beyaz Sarayla Dışişleri Bakanlığının Kongreyle henılikir bulunduklarım bildirmiş. fakat ilk teşebbüsün doğu devletlerinden gelmesi gerektiğini ısrarla belirtmiştir.
Acheson. Birleşik Amerikanın böyle bir toplantıya teşebbüs etmesinin yeisiz olduğunu belki de muvaffakı-yetsizlikle karşılaşacağını söylemiştir, Acheson. “biz birçok defalar böyle bir hareketi iyi karşılayacağımızı söyledik, fakat bu hızını tarafımızdan teşvik edilmemelidir” demiştir.
\Vashington, 22 A. A. (Reuter) — Acheson. Rus politikasına karşı koyabilecek bir Avrupaya yardım için. A-nıcrika iktisadi siyasetinin yeniden gözden geçirilmesini lüzumlu görmektedir.
Moskovadan Amerikan menşeli haberlere göre
İlkbaharda 4 büyüklerin toplanınası inuhteıneldir
Ingiliz salâhiyettar haberi tereddütle
Londra, 22 (YİRS) —Moskovadmı gelen Amerikan menşeli haberlerde, İlkbaharda dört büyüklerin bir toplantı yapacağı ihtimalinden bahsedilmektedir.
makamları ise bu karşılamaktadırlar
Ingiliz yetkili makamları, bu haberi tereddütle karşılamakta ve batı devletlerinin Birleşmiş Milletler ka-naliyle yaptıkları temaslardan haberdar olmadıklarını ilen sürmektedirler.
İÇ SAYFALARDA
İKİNCİ
Dünya Sıhhat Teşkilâtı
Mümessilinin beyanatı
ÜÇÜNCÜ
Fransız ve Türk bütçeleri Prof. H. Laufenburger “Yeni Istanhul” un iktisadi anketi
DÖRDÜNCÜ
Türkiye Masonlarının toplantısı üzerine : Hür Duvarcılar
Baydar Derler
Konfüçyüs Mabedini ziyaret
Dr. Muhaddere N. Özerdim
BEŞİNCİ
Küçük bir oyun (Hikâye)
Musiki bahisleri : İstanbul Konservatuarının 7 nci Konseri
Lâika Karabey
Sinema
wnra?qgaRgwfciıı«ııııif s 113 ■mm*
Yunan Kiralının amcası
Prens Jorj ve eşi şehrimize geliyor
Hususî mahiyetteki bu ziyaretlerinde misafirler şehrimizde bir hafta kalacaklar
Yunan Kiralının amcası Prens Jorj ve eşi Prenses Marle ile birlikte gelecek ayın ortalarına doğru bir hafta, kalmak üzere Atlnadan şehrimize geleceklerdir.
Prenses Marle Fransız olup *Napol£on Bonaparte'ın ahfadındandır. Yunanlı misafirlerin cebrimizi ziyareti Umumiyle hususi mahiyettedir.
Birleşmiş Milletler verem mütehassısının hasın toplantısı
Slr müddetten beri memleketimizde bulunan Birleşmiş Milletler Sağhk Teşkilât» Verem mütebakisi Dr. Etienne Berthet dün sabah Sağlık ve. Sosyal Yardım Müdürlüğünde bir basın toplantısı yapmıştır. (Dr Berthet nln enteresan bulduğumuz beyanatını ikinci sa-hifemhün makaJe sütununda tamamiy-le vermiş bulunuyoruz).
Emniyet Müdürlüğünde üçüncü bir muavinlik ihdas ediliyor
Nlıfua Umum Müdürlüğü İkinci Şube Müdürü Mehmet Ali Aiptar kauroaiyle naklen İstanbul Emniyet Müdürlüğü emrine verilmiştir.
öğrendiğimize göre şehrimiz Emniyet Müdürlüğünde bir üçüncü muavinlik ihdas edilerek bu vazifeye Mehmet Ali Alplar getirilecektir.
Taksim - Beyazıt tüneli hakkında Valinin beyanatı
Dünkü gazetelerden bazıları. l’afesimle Beyazıt arasında bir tuııel yapılacağını ve bu maksatla bundan bir müddet önce bir Fransız mütehassısı tarafından yapılan projelerin tekrar tetkike tâbi tutulduğunu. mütehassısın projclorlnc göre. Taksim ile Beyazıt a-rasındn 3»5 kilometrelik mesafenin beher metresinin vagon • flütleri de dahil 2500 liraya malolacnğını ve bütün tesisata 15 ınllyun lira masraf edileceğini, bildirmektedirler.
Bu hususla malûmatına müracaat etliğimiz Vali ve Belediye Başkanı:
Böyle bir teşebbüsten haberlin yoktur. Fakat İstanbul gibi seyrüseferi çok güçleşmiş olan biı* şehre bu yolda da hizmet etmek mesai programınla dahildir. Eğer böyle tetkikler ve projeler varsa bize müracaat etsinler, üzerlerinde duralım.” demiştir
Italyan güreşçileri Valiyi ziyaret etti
Bir müddetten beri şehrimizde bulunan İtalyan güreşçileri, dün İdarecileriyle birlikte Vali ve Belediye Başkanı Fahreddin Kerim Gökay ı makamında ziyaret ederek veda etmişler ve şehrimizde görmüş oldukları misafirperverlikten memnun kaldıklarını bildirmişlerdir.
(Gazeteler)
Vilâyetle Bcledlye’nlıı a.vrılıııası içişleri Komisyonundu görüşüldü
' »II — Belediye elden giderse dalın güç şartlar i* diyorum!..
ıı^uııı lılsso-
Sayfa 2
Y E N t İSTANBUL
22 şubut ıwa
Dünya Sıhhat Teşkilâtı Mümessilinin beyanatı uTiirl(iyede her bin kişide iki kişi ölüyor. Böyle bir âfete karşı sadece müdafaa tertilyatı almak kâfi gelmez; hiicıını etmek lâzımdır”
İKLEŞMİŞ Milletler Dünyu Sıhhat Teşkilâtı Mümessili Dr. F.tirmıo Bert bet. dmı İstanbul Sıhhat Müdürlüğünde tertip ettiği hanın toplantısında şu beyanatı vermiştir:
"Türklyeye yaptığını blrLncl seyahati bugün bitirdim. Dünya Sıhhat Tobkilâhıun, memleketinizde veremle mücadele için harekete geçmeden evvel yapmaya mecbur olduğu teşebbüsleri ve temasları do tamamlamış bulunuyorum.
"Ankarada ve İManbuldn veremle savaş mevzuunda mesuliyetti şahsLvetlerle, hu arada Türk Sıhhat Bakanı İle yaptığını görüşmelerden fevkalâde memnunum. Bu temaslarım esnasında Dürıyn Sıhhat Teşkilâtının Türklyedekl faaliyeti hakkında bir plân hazırladık ve bunun üzerinde mutabık kaldık, tütanbıılda da Sıhhat Müdürünüz-le; Veremle Savaş Derneği ve Kızılay reis ve âzalariyle. baştabana, sanatoryum ve dispanser (lok-toriarlyle. Tıp Fakültesi Arama Lâborn tu varında çalışan bilginlerle müteaddit konuşmalar yaptım. Bu suretle, veremle mücadele sahasındaki mühim gayretlerinizi ya-kinen gördüm, İm işleri İdare eden zevatın IhtİMiM, arımın ve bakım tesislerinizden birçoklarının mükemmeliyeti hakkında fikir edindim.
intibahırıınızııı ve kanaatlerimizin müspet olması neticesin dedir ki. Dünya Sıhhat Teşkilâtı, veremle savaş için hareket sahası olarak Türkiyeyl seçmiştir.
“Biı teşkilâtın memleketinizdeki faaliyet plânı iki nokta üzerinde toplanmıştır:
”1 — Beşeriyetin eıı büyük felâketlerinden biri olan veremin tahribatını mümkün olduğu kadar azaltmak İçin, Dünya Sıhhat Teşkilâtı. hükümetinizi tam bir şekil-• de destekliyecektlr.
"Bakanlık mütehassis İdarecileri ve teşekküllerle birlikte, halkınızın, modern ilmin bütün imkânlarından İstifade etmesi temin edilecek ve bu hususta memleketinizin içtimai, iktisadi ve kültürel hayat şartlan gözönüııde tutulacaktır.
"Nihayet memleketinizde veremden ölenlerin sayısını mühim surette azaltmak gayesine erişilecektir. Sıhhat Bakanınıza da vadettl-ğlm gibi. Dünya Sıhhat Teşkilâtının hükümetinizle elele vererek, hazırlanan programı azimle ve sebatla fathlk etmeleri neticesinde. 1952 yılının «onundan itibaren Türkiyede veremden ölenlerin sayısı epeyce azalacaktır.
ı-, **2 — Türkiycde bir "Nünıune
verem mücadelesi merkezi,, kurulacaktır. Sıhhat Bakanınız, bu merkezin tstanbıılda kurulmasını münasip görmüştür. Bu numune merkezinde, sıhhat ve İçtimaî tekniğin en son tekâmülü teşhir edilecek, veremle mücadelenin muhtelif sahalarında çalışan doktorlara, hemşirelere ve teknisyenlere son ve mükemmel keşifler hakkında fikir verilecektir.
"İstanbul merkezi, Dünya Sıhhat Teşkilâtının Doğıı Akdeniz bölgesinde kurduğu İlk mürKsrsn olacaktır. Bu merkezde, Tiirklerdrn başka Doğu Akdeniz milletlerine mensup diğer doktor, hemşire ve teknisyenler de çalışacak ve «İzin yanınızda onlar da, veremle mücadelede modern usulleri öğreneceklerdir. Diinya Sıhhat Teşkilâtı
tarafından temin edilecek en »on teRİsat. malzemeler ve bunları kullanacak ekipler, birkaç haftaya kadar îatanbula gelmiş olacaktır, öyle iimit ediyorum kl, mayıs ayı başından itibaren faaliyete geçebileceğiz.
"Dünya Sıhhat Teşkilâtı, Tıp Fa-kültenizin profesörleri ve bakanlıkça gösterilecek mütehassısları a işbirliği yaparak, bu merkezde Ih-tiMis ve mükemmeliyet- kursları açacaktır. Veremle Savuş Teşekkülleri, hemşireler, lâboratııvar ve radyografi teknisyenleri burada ders göreceklerdir.
"Bu ııümııne merkezinde yapılacak İlk tecrübelerin mâna ve ehemmiyeti çok büyüktür. Zira, Dünya Sıhhat TeşkllAtıııın bu tarzda kurduğu İlk merkez hu ra mi nln-cnktır. Bunun başarılı olması İçin bütün gayretlerimizi buraya teksif edeceğimizi size teinin ederim.
"Biı suret İp, önümüzdeki aylar İçinde Türklyede, ele alıp muvaffakiyeti için canla başla çalışacağımız bu teşebbüs, vereme ıkarşı girişilen en büyük taarruz hareketini teşkil edecektir.
"Veremin tahribatı hakkında «izlere biraz fikir vermek Interlm. Bugün dünyada verem yüzünden her sene 5 milyon İnsan ölüyor. Türk İyede l«e, hor sene veremden 10 bin kişi ölmekte olup, umum nüfusa nazaran her blıı kişide İki kişi ölüyor demektir. Böyle bir âfet karşısında sadece müdafaa tertibatı almak kâfi gelmez; hücum etmek lâzımdır. Bu üç noktadan lüzumlu ve (Hr:
"Ekonomi noktasından:
karşı mücadele için bütçeden yapılan bütün masraflar, neticede harcanandan fazla kâr temin eder. Çünkü insan, İktisadi bir kıymete sahiptir. Veremle mücadele için masrafa girmekten kaçınan bir Hükümet, sonunda hastalara, katlara ve yetimlere bakmak birkaç defa daha farla para camaya mecbur kalır. Bu,
taamız mühim-
Vereme
»a-Içîıı lınr-blr
memlekette en hayati kuvvetlerin israfı demektir kİ» her şeyden evvel önlenmesi İcap erler.
“Şif» tesirleri noktasından: Acaba hu faaliyet basırı temin edecek midir? Ben buna katı surette eminini, Size on güzel bir misal olmak üzere, birkaç seneden heri Fransa d a veremle mücadele sayesinde elde edilen neticeleri bildireyim. Şu rakamları mukayese ederseniz siz de muvaffakiyet derecesini anlarsınız*
"Fransada 100 bin nüfusu nazaran muhtelif tarihlerde her sene , miktarı şöy-
veremden ölenlerin
ledlr:
1920 de 250 Ölü
1930 da 155 H
1940 da 1 10 M
1948 de 74 9»
"İnsanlık noktasından: Vereme karşı girişilen lıer mücadele, hayatın saadet ve neşesini, açıkça .hissedilir derecede arttırır. Bir fâ-•icl daire halimle, verem ftefaleti. sefalet ise veremi tevlid eder.
"Birleşmiş Milletler Teşkilâtı. İnsan hakları İçimle en ınülıhnmi o-larak sıtılın! hakkını tanımıştır. Ir kı, dini, siyasi fikri, içtimai veyıı iktisadi vaziyeti ne oIiitmi olsıııı, her limanın elde edebileceği en mükemmel sıhhate malik olması, onun en esaslı ve en mukaddes hakkıdır.
"Milletlerin sıhhati İse. dünyada sulhun ve emniyetin başlıca şartıdır.,.
----------

KISA HABERLER
Norveç, Amerikanın silâh yardımına dair kanunu imzaladı
Oslo 22. A.A. (Reutci ) — Dün 2 enat kadar «tiren müzakerelerden sonra Norveç Parlâmentofiu. Amerikanın Norve-çe yapacağı «ilâh yardımı anlaşmalının taedikınu mütedair kanunu oybirliğiyle kabul etmiştir.
Çin Milliyetçileri mukabil taarruza hazırlanıyor
Hnng-Kong 22, A.A (United Press) — Hong-Kong'dan gelen haberler. Çan-Kay-Şck'ln yakında Milliyetçi Çinin başına geçebileceği, ve Milliyetçilerin mukabil taarruzunu harırlıyacağr merkezindedir.
Kanton Özerinde uçuş yapan bir u-çak. Generalin yakında İş başına geleceğini bildiren ve halktan takın olmasını İsteyen beyannameler atmıktır. Habeşistanda
kargaşalık
Londra 22 (YIRS) — Asmamdan a-iınan haberlere göre, şehirden 60 kilometre mesafede bulunan bir kasabada çıkan kargaşalıkta, 22 kişi Ölmüş ve 60 ktşl yaralanmıştır.
Habeşistanla Eritre’nln birleşmesini gaye edinen Şlfta teşkilâta girmediği için öldürülen bir yerlinin Akmamda t yapılan cenaze töreninde bombalar atılmıştır.
Ingiliz makamları, Asmnranm kenar mahallelerindeki evlerin yakılması kar-şısında nizamı tesis etmek için zırhlı birliklerle harekete geçmişlerdir. Komünist Çin propaganda taarruzuna başlıyor
• Washington 22. A.A. (United Prcsr.j — Amerikalı şahsiyetlerin ve \Vashington-dakl yabancı eiyas! mahfillerin kanaatine*. Çin Komünist Hükümeti, Sovyet Rueyanın teşvikiyle, Güney-dogu Asya-da karışıklık doğurmak makeadlyle kuvvetli bir propaganda faaliyetine girişmiş bulunmaktadır. Siyasi mahfiller. Pelplng radyosu yayınını bu şekilde tefsir etmektedirler.
Pciplng radyosu, Güney-dogu Asya milletlerinden şimdiki idarecilerinden kurtulmak maksadlyle «llâhiı mücadeleye girişmelerini, ve Sovyet Rusya ile işbirliği yapmalarını İstemektedir.
Peıplng radyosunun bu yayım. Çin Komünist Lidert Mao-Tse-Tung‘un Mos-kovadan döndüğü zamana tesadüf etmektedir. Siyasi şahsiyetler bunun mâ-na.li olduğunu söylemektedirler.
Dalay Lama, Hindistan Cumhurbaşkanını tebrik etti
Yeni Delhi 22 (YÎRS) — Tibet Dalay Lama'aı, Hindistan Cumhurbaşkanı Pr&c&d’a başkanlığa seçilmesi vesIleHİy-Je bir tebrik telgrafı göndererek Hin-d is tan ve Tibet arasında eski samimi münasebetlerin idamesi temennisinde
I
l

B J

Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi dün
Ankara 22 ( Hususi muhabirimizden) — B. M. Meclisi bugün saat 10 da. Raif Karadcnızin başkanlığında toplanarak Ekonomi vn Ticaret Bakanlığı bütçesinin müzakeresine devam etti. BAriz bir tenhalık içinde baş-byan bugünkü muza kerelerde muvafık, muhalif birçok hatipler, dah.ı ziyade mahalli mozolelere temas eden çeşitli mevzularda tenkid ve temennilerde bulundular, öğleden sonra da devam eden bu karakterdeki tenkld-lorden sonra Ekonomi ve Ticaret Bakanı Vedad Dicleli söz aldı,
Hakanın İzahatı
Bakan, izahatına başlamadan önce salon kalabalıklaşmıştı.
Üç «aat süren nutkunda, memleketin umumi ekonomi ve ticaret politikasını izah eden Bakan, sık sik tasvip sesleriyle karşılandı ve alkışlandı. Sözlerine Bakanlığın bünyesine ve vazifelerine müteallik izahlarla başlayan Dicleli, şöyle devam etli;
"— İşletmeler Bakanlığının kurulmasından sonra memleketin ekonomik meselelerini kül halindo müşahede etmek göreviyle karşı karşıya kaldık. Bu yolda çalışmaktayız. Bu çalışmalarımızda dört duvar arasına kapanıp kalmadık, yersiz bir inada saplanmadık. Mesuliyetimizden vc yetkimizden kuvvet alarak karar vermek yoluna hiç bîr zaman gitmedik. Memleket ekonomisinin her meselesinde ve hor sahasında çalışan vatandaşların bize ilham vermelerini ve telkinde bulunmalarını rica ettik. Bu yolda ilk olarak hususi teşebbüsün dileklerini yoklamak üzere bir anket yaptık. Bu anket çok İlhanı verici oldu. Bundan sonra ve prensip kararları arifesinde de daima toplantılar yaptık. Bu ilhamlardan memleket menfaatine muhassala çıkararak iyi neticeler aldık.
Bunu dahi kâfi görmiyerek îstan-buldakl ticaret ve sanavicilerle temaslar yaptık ve onlarla daha organik çalışmak üzere tertibat aldık.”
Plâıılı çıılışnm
Vcdad Dicleli, plânlı çalışma meselesine de temasla bu güne kadar yapılan birçok işlerin hiç birisine plânsız dcnilemlycceğlni bildirerek dedi kl:
"— Hükümetiniz Marshall yardımından istifade etmek için muhtelif sahalarda hazırlattığı plânları Avrupa camiasında tanınmış birçok teknisyen ve mütehassıslara kabul ve finanse ettirmiştir. Tarım, et, balık işlerinde Etibankın çeşitli mevzuunda, hulâsa birçok bu plânlarımız olmasaydı şayan görülnıcseydl Avrupa
İşbirliği ve bunu destekliycn Marshall İdaresi bir santim dahi vermeği göze alamazdı.
Sonradan intisap ettiğim Hükümet, benden evvel bu İhtiyacı sezmiş ve Amerikadan mütehassıslar getirtmişin
Kalkınma Bankasından da bu hususta yardımlar görmekteyiz.
Bu mevzudakl faaliyetlerimiz devam etmektedir.”
Bazı milletvekillerinin Bakanlığın teşkilât kanunu olmadığını tenkid etmelerine karşı Bakan:
işletmeleri sahalarda ve kabule Ekonomik
Teşkilât kanunları

riayet edildiğini boyan eden Baknn. I«tih«al mevzuuna geçti ve j«tih«ali-mlzin azaldığını İddia edenlere cevap verdi. Rakamlar zikrederek gerek sınaî ve gerek zirai alanda ve hayvancılıkta, harpten evvelki ve sonraki 4 yılı mukayese ve harpten sonraki yıllarda artma olduğunu ifade etti.
İst ihlalimizin kaynağının kredide olduğunu belirten Vcdad Dicleli, Ziraat Bankası meaclcaino de temanla dedi ki:
Ticaret şabanında, sık sık kredi darlığından bahsedilmektedir. Gerek milli bankalarımız vasileriyle ve gerek Merkez Bankasının Reeskont mc-kaniznıariyle bilhassa istihsali değerlendirmekte. ihracata müteallik ve müteveccih birçok ticari muameleleri desteklemekteyiz.
Bunun on son misalini tütün satışları vermektedir. Bazı tüccarların ellerindeki malı bugünkü flal «eviyesi karşısında bir türlü ellerinden çıkarmağa gönülleri razı olmamakta ve bir müddet daha hrk1 mm elde edebilmek için kredi yollarına başvurmaktadırlar.
im arama
düşür
Bu vâkıa karşısında fiatleıl mc politikasını takip etmekte daha az hassas davranıyoruz.
Elinde daha yüksek maliyetli mal bulunduran ithalât ve Ihracut tâcir-leri, en kiyasetH tedbiri bu malları bir un evvel elden çıkarmakla göstereceklerdir.
Çünkü, dünya fiatlerl inınegc mütemayildir. Dünya konjünktürü de bunu göstermektedir. Sınai kreol üzerinde arkadaşlarım endişe İzhar ettiler. Bu mevzuda Hükümet bugünlerde müspet bir neticeye varmış olacaktır.
Küçük umutlar kredisi meselesi halledilmek üzere
4 •
Küçük «anallar kredisi ihtiyacını da düşünmekteyiz. Bunun mütevazı bir nüvesi olan Halk Bankasına yeni bir mahiyet vermek üzere kanunu tâdil, ettik. Sermayesini arttırdık Geniş imkânlar sağladık. Formaliteleri ikmal edilerek tasan Bakanlar Kuruluna sunuldu, öyle «anıyorum ki yÜkark heyetler bu çalışma devresini bitirmeden bu küçük sanayi kredisi İşini halletmek şerefini kazanacaktır.’
Dış ticaret politikacı
Vedad Dicleli, dış ticaret politikamıza dair şu izahlarda bulundu:
Dış ticaret politikamız Bratton Woods anlaşması gereğince çok taraflı tediye münasebetleri çerçevesi dahilinde inkişaf etmektedir Tuttuğumuz yol, mümkün olduğu kadar memleketler arasında boşluk bırakmamak, her memleketle’ bir ticaret ve tediye an-Inşmaaı yaparak zincirin «on halkasını tamamlamaktır
mevzuunda, bir santim dedi.
"Çelik ciğer’1 içinde uçakla seyahat
Londra 22, lAp) — Altı yaşında sarışın bir kız çocuk dün çelik bir ciğer İçerisinde olduğu halde, Londrâdan Now York'n uçakla hareket etn,İştir
Matça Rutiı Atlas, ebeveyni İle İn-giltereye geldiği zaman, çocuk felci hastalığına tutulmuştu. Kendisi Constella-tlorı tipi bir "uçan ha«tahane’ 'ıjo nakledilmektedir.
Bir teşkilât kanunu beklemek ne kadar tçnkid mevzuu ise, sık sık teşkilât kanunu getirmek de o kadar tenlcid edilebilir. Biz elemanları kadroda ve hizmetler arasında tevzi ettikten sonra bu kanunu getirmeği da: ha uygıın telâkki etmekteyiz. Şimdiye kadar alelacele getirilen teşkilât kanunları, «ık sık değişmiş ve bunların adedi 130) u bulmuştur. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilât kanunu, bu memleketin iktisadi lıuyalı üzerinde sözü olan bir teşkilât kanunu olmalıdır. Ancak, teşkilât kanunumuz henüz gelmemiş olmakla işlerimizin bir tezehzüb içinde bulunduğuna hük medilmenıelidiı Üç senedir aranızda yaptığım tcnkldlerin bütün hulâsalarını, İş başına giderken yanımda götürdüm ve bunlar üzerinde çalıştım. Huzurunuzda bu tenkidlcrımle beni tezada düşürecek herhangi bir vesika gösterilemez ve yoktur. Kadrolarda rasyonalizasyonıı hedef tutan Neomark raporu, Başbakanın drekti-fİyle ele alındı ve her Bakan arka daş, kendi dairesi İçinde ve imkânlar nispetinde bu raporu tasdike haşladı ’’ dedi
• •
Bu maksatla birçok Avrupa devletleriyle ticaret arılaşvıalaıı yapmış bulunuyoruz. Bunların bııyük kısmı, normal şekilde işlemektedir. İhracat politikamız, denildiği gibi günden güne değişen biı görüşe istinat etmemektedir. Mümkün mertebe memleketin bir avuç dahi olsa, bulun mahsulünü kıymetlendirmeğe nınluf ve ihracatı teşvik eden bir politik/» takip etmekteyiz.
Bu mevzuda memleketin ihtiyacını gÖzonünde tul inakta ve yalnız satarak değil, «atmamak suretiyle memleketi doyurmak endişesine geniş ölçüde ver vermekteyiz”
Hakkı Gediğin İhracatımızın artmadığı yolundaki iddialarını reddeden ve müdellel İzahatta bulunan Baltan, muhtelif vesilelerle Dış Ticaret Dairesi Balkanının yaptığı açıklamaları tekrarladı ve muhalefetin, İstihsalimizin artmadığı şeklindoki iddialarını tevsik İçin verdikleri rakamlar a-nısına kömür ihracatımıza ait lavı da ithal ettiklerini söyıcdı dİ kİ:
ihracatımız artmıştır

İstihsalimiz urtmiştır
Bu yılki bütçede âzami tasarrufa
ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
Bir Geçmiş Zaman
12
açık iskarpinler, bazısı he-kapaklanna yaklaşacak, ö-yanında dev gibi görünen bazısı topuksuz ve arkaları terlikleriydi.
Bazısı yandan sıra düğmeli ve ya-î’im çizme gibi yüksek potinler, bazısı ayak hizasına varacak kordelâh, kordonlu men diz tekilerin çizmeler, basık ev
Bunların hepsi de başka başka derilerden, meşinlerden yapılmıştı. Kimi rugani, kimi lustritı. Hepsi de ayrı ayn kumaşlarla kaplıydı. Kimi podö-süet, kimi kadife. Bazısının üstleri kadınların fiydikleri canfes bir kumaştandı. Bazısının fantezi yeleklerde görülen renkli düğmeler, bazısında olmaya hazır kordelâlar,
ince kordonlar, bazısında kemerler-dekileri hatırlatan tokalar vardı.
Bunların bazısı simsiyah, bazısı bembeyazdı. Ve açık sarımtrak renklerle koyu kırmızımtrak renkler arasında her çeşitten olanları vardı. Bir 45
gibi ince üstünde sadef ve fiyonga bazısında

yekun-ve de-
elem»-
I en
*— Bu misallerden komin ııını çıkardığımız takdirde 1034 beri, bu yıl. en yüksek ihracatı yapmış olduğumuz meydana çıkar Geçen yıllar İçinde İhracatımız hiç bir «ene 800 bin tonu geçmemişken 1940 da 000 bin 106 tona ulaşmıştır
Dış Ticaret muvazeneni tediye mu-
tanesi Şamfıstığının içi gibi açık fıstıkiydi. Bir tanesi de yemyeşilmiş amma bunu Ali Nizamî Bey, bir kere giydikten sonra annesinin hatın için biı daha giymeye tövbe ederek kal-dırtmış. Bazısı da y unndakilerin hepsinden ayrı kalan menevişli renklerdeydi, şanjandı.
Belliydi ki, bütün bu ayakkabılar her an değişen isteklerimize, niyetlerimize, hesaplarımıza, hüviyetlerimize hizmet edebilmek üzere bütün mevsimlerin günleri ve geceleri için ve bugünlerin ve gecelerin ayrı ayrı zamanları ve saatleri için hazırlanmıştı. Hepsi de kendi vakitlerinin sırasını bekliyor gibiydi. Bu, üstleri açık, sağlam yapılı iskarpinler uzun yollarda yürümek için, bu yandan düğmeli potinler, yol halıları üstünden resmi ziyaretlere gitmek için, bu ru-gani, iskarpinler danslı suarelere iştirak için, bu çizmeler ata binerek a-va gitmek için ve bu Ökçesiz terlikler de bütün bu şeylerden vazgeçerek hepsini terkedince akrabalarımızın müsamahalarına benzeyen evlerimizde talihimizin yuvalarına benziyen bizimle yüzgöz olmuş odalarımızın rahatına kavuşmak içindi.
Bunlara uzaktan bakılınca çokları biı şahsiyet ve hüviyet sahibi görünüyordu. Bazısı, vücutları ince, kıvrak gençlere benziyor, bazısı artık yaşlanmış, yıpranmış, burkulmuş ihtiyarlara benziyor, bazısının okumuş, hattâ çok bilmiş bir halleri oluyor, 46

D» mokral Partinin
hazırlıkları
3 saat süren nutkunda Bakan, işletmeler "Plânlı olunmasaydı, Marshall Plânından dahi almaya muvaffak olamazdık”
vazonesinln bir unsurunu teşkil etmektedir.
•Bizim gibi tediye muvazenesinde bazı unsurlardan fazla gelir ümit etmiyrn memleketler açık vermek endişesini gözönündo tutmak mevklln-drdlrlcr. Ticaret muvazenesinin aleyhte olmanı demek, çok yemek, dünyadaki bütün nimetlerden istifade etmek vc bunun için de fazla ithalâtta bulunmak demektir. Bunun telâfisi bu memleketler için mümkündür. Bizim gibi imkânları mahdut olan memloketler, İstihlâklerinden fedakârlık yapmak ve dış ticaret muvazenesini denk tutmak mecburiyetindedirler.”
Ticaretin serbest bırakılması mevzuuna geçen Dicleli, «özlerine şöyle devam etti;
Paristekl toplantılara bigâne kalmıyoruz. Hüsnüniyetle ve işbirliği zihniyetiyle müzakere ve münakaşalara katılıyoruz. Amerika, Avrupaya yardım ederken haklı olarak her şeyden evvel "Aranızda kendi imkânlarınızı kullanınız,”' telkinini yapmaktadır. Bu itibarla hâlen Avrupa devletleri kendi istihsallerini birbirlerine takdim etmek, kendi ithalâtını kapat-mıyarak onlara sürüm imkânı vermek endişesiyle haşhaşa kalmışlardır. Bunun mahiyeti ticaretin tamamen serbest bırakılması demek değildir. 1948 yılında İşbirliğine dahil memleketlerden kendilerine vâki olan ithalâtın yüzde elli nispetinde bir ser-bestiyi mümkün görüyorlar mı, görmüyorlar mı? diye soruldu. Bizim verdiğimiz cevap şudur*
Ticaret Bakanı mütankıbon Toprak Mahsulleri Ofisini tcnkld edon Ahmet Oğuza cevaben şunları söylemiştir: Ofis İaşe politikasından Wh.h«cdcrk*n "muayyen gelir yerlerinde birkaç alım yapılsın ve müstahsilin ayağına gidilmesin,, dediler. Eğer yalnız piyasadaki fiyat meselesiyle olsaydı belki bu kâfi gelirdi. Köylerimiz, kasabalarımız ve münakale durumları cümle-mizce malûmdur. Hasat mevsiminde muayyen yerlerde alım yapıp diğerlerini bekletmek doğru değildir. Hasat mevsiminde falan köyün paraya İhtiyacı ne kadarsa diğer köylerimizin ihtiyacı da o derecededir. Bu itibarla müstahsilin ayağına gitmek ve en yakın bir zamanda stok yapmak itiyadı içindeyiz. Hattâ Amorlkada. Kı-nadada, değil böyle kazalarda köylerde alım yerleri tesis etmek, tarlalarda seyyar silolar kurmak yoluna gitmişlerdir.
C. Bayar, gelecek hafta şehrimizde
Fransa ve bil
İthalât ve ilıracnt-unuda serbestlyi kabul ediyoruz
ve e-
it-
18
"— Biz Avrupa işbirliği camiasının bir uzvu olarak 19 lararası ikti«adl hareketin genişlemesi için ithalât ihracatımızda %50 serbeatiyi arzu diyoruz.
Bu %50, serbest dövizle yapılan halat demek değildir. Geçen sene,
memleketten yapmış bulunduğumuz 395 milyon liralık İthalâtın. %5Q «İne tekabül eden bazı malların ithalini serbest bırakmaktan ibarettir. Bunun için bir liste yaptık. Avrupa iktisadi işbirliğinin serbest ticaret sistemine girsek dahi, bugün tatbik ettiğimiz ithalât politikası, mümkün olduğu kadar istihsale yarıyan malları ithal etmek, diğerlerini İthal etmemek merkezindedir. Bizim prensip dahilinde geçen sene 1.9 devlet içinde ithal ettiğimiz malların OrÖO si iptidai maddeler, makine ve cihazlardır. Bu angajman olsa da. olmasa da esasen benim ithalât politikanı, memlekete ithal e-deccğim malları sıraya tâbi tutmak suretiyle memlekete girmesini istemediğiniz malların ithalini önlemek imkânı,nı vermektedir. Kaldı ki biz, nn-laşrîıaVa bazı kayıtlar dn ilave ötmlş bulunuyoruz. Görülüyor ki, ticaret ser-bestisi mevzuu ticareti %lûfi serbest bırakmak değildir. Ayrıca bizim ticaret yaptığımız diğer Avrupa memleketleri de vardır Çekoslovakya. Ru-munya, bunlardandır.
Avrupa memleketlerinden 19 larla yaptığımız ithalâtın %50 si serbest bırakılmıştır Bu nispet, umum ithalâtımızın 9₺26 sini, bulmaktadır Çünkü biz yalnız, bu 18 lerdoo ithalât yapmıyoruz
Uirnriik politikası
Bizim şartlarımız, güzelce müdafaa (dildiği takdirde İktisadi Işbirllğlnce kabul edilebilir ve AvrupalIları birbirine yaklaştırıcı gayesi olduğu müşahede* edilir. Hiç şüphe yok ki kısmen olsun serbest ticaret rejimine giderken ve bunu nıülâyim karşılarken. memleketin gümrük politikasını da düşünmek icap eder
Bu hususta Gümrük ve Tekel Bakanı dnhıı yetkili konuşacak durum-dadıı Ben şu kadarını arzedryiıp ki. bu mevzuda iki türlü ıııeHalmlz vardır. Bir tanesi arlık ihtiyaca kâfi gelmeyen vc sıklet esâsı üzerin^ devanı eden gümrük tarifeleri ’ yerine kıymet esası üzerinde çahşnutlannuz!
İkincisi Bugünkü zarurctleı İcabı olarak memlekette yapılan biı inalın benzerini getirmekten ziyade zaruret varsa, o malın ham maddesini gellı inektir, Ampul ftıbrikaâı. naylon ve kauçuk İptidai maddeleri ğlbı, Bu husustaki kanun tasarısını B M Meclisim *»unnnı. huhınuyorıız
Bu senckl hububat vaziyeti malûmdur. Ha«at mevelml başında birçok vatandaşlar endişe İçinde kışın nasıl olacağını düşünürlerken bugün buğday fiyatları inmektedir. Bir zamanlar bir ziraat memleketi olan Türkiye, dışardan buğday İthal etmek töhmeti altında kalmıştı. Zirai Intih-salâtımız toprağın hususiyetine bağlı bulunmakla beraber, hava şartlarının tesiri altında olduğu malumdur. Fransa bu sene buğday anlaşması birliğinde ihracatçı olarak yazıldığı halde ve 90 bin tonluk taahhütte bulunmasına rağmen buğday ithal etmek mevkiinde kaldı. Buna karşı hiçbir Fransız çıkıp da hükümete: "Sen ziraat memleketisin, neden buğday ithal ettin,, demedi. Dâva, memlekette «ıkıntı yaratmamaktır. Bizim için diğer bir dâva da silo menelesldir. Bunun üzerinde esaslı olarak çalışıyoruz. Projelerimiz mükemmeldir
Biz fazla buğday istihsal ederiz, ihtiyacımızdan fazlasını «atarız. O sene memlekette istihsal az olur, hariçten mubayaa yaparız, istihsallerimizin fazlasını saklamak İçin silolara ihtiyacımız vardır. Ofis kurulduğu zaman yüz bin tonun altında çalışıyordu. Bugün 460 bin ton hububat alımı yapmaktadır. Silolar inşası için Kalkınma Bankaslyle temaslarda bulunduk, hütün hesaplarımızı yaptık, projelerimizi arzettlk. Mükemmel,, tabiri ile vasıflandırdılar. Yakında Amo likaya bir heyet gidecektir. Kalkınma Bankasından bu hususta istikrazda bulunacağız. Et mevzuunu da temas eden Bakan, demiştir ki: Et mevzuunda bu memlekette henüz değerlendirilmemiş, her sene İptidai nakil ve mübadele şeklinde yüz milyon lirayı kaybeden hayvancılığımızın kıymetlendirilmesi ni düşünmekteyiz. Bunun üzerinde hazırladığımız projeler Amerikalılarca Avrupalılararaaı ekonomik İşbirhğince kabul edilmiş ve pek mükemmel bulunmuş ve bize tah-Ki,sat verilmiştir. YoJntz hu sene dış finansman olarak 5 milyon lira aldık.
Erzurum kombinası
* (
Erzurum kombinası üzerindeki hazırlıklarımız ilerlemektedir. Bu kombina önümüzdeki ay faaliyete geçecektir. Bütün bunlar muvakkat tedbirlerle tarizim şeklinde değil, bir taraftan müstahsilin yüzünü güldürmek, bir taraftan da kanından, iliğinden boynuzuna kadar hs^an mahsullerinin her zerresini değerlendirmek ve nihayet geniş müstehlik taba-ka«ına da az ve pahalı yediği eti hem ucuza ve hem de bol miktarda yedirmek yolunu tutmuş bulunuyoruz. Fazlasını da ihraç edeceğiz.
Ahmet Oğuz arkadanım nedense yağ işine dokundular. Ofisin hazırladığı nebati yağı tenkid ettiler. Yağları biz karışıırıyormusuz, bahis mevzuu olan yağın keşfi bize alt bir mosele değildir. Bütün dünya nebati yağ yiyor. Bugün sadeyağ bulamadığımızdan dolayı nenati yağ imal etmedik. Bu yağları doktorlarımızın nezareti altında yaptırıyoruz. Bu hususta hazırlanmış tahlil raportı da vardır.
Ticaret Bakanı bu suretle umumi izahatını bitirdikten sonra, milletvekilleri tarafından sorulan bazı amilleri cevaplandırdı ve İthal fiyatları ustündç durdu. \
1 ★
Ekonoıüi vc llcıırct HakHiııııın nutkundu İtlini fiyatlarının düşmesi, geçinme endeksi \e ekmek mr«plrsiıı-den bahseden kısımlarını 3 üncü «aylamızda bııkı çaksın ız.

İl Kongresi, 3 martta toplanacak
Demokrat Parti İstanbul Teşkilatı seçim hazırlıklarına başlamıştır. Bu cümleden olarak II propaganda komitesi seçimin idaresini kolaylaştırmak Üzere bir seçim kursu açacaktır. 1 msrt çarşamba günü faaliyete geçecek olan hu kursa her ilçeden bir ekip katılacaktır Ekipler kursta Seçim Kanununun tatbikatı hakkında gerekli nazari ve anıeli hazırlıkları yapacaklar ve seçimin kanuni cereyanı üzerinde en küçük tereddüde d llşm ivecek şekilde yetiştirileceklerdir. Bilâhare ekipleri teşkil eden partililer kendi ilçeleri dahilinde bucak ve ocakların seçim ekiplerini hazırlayacaklardır.
Ayrıca Demokrat Parti 11 merkezi, isteyen vatandaşların yeni Seçim Kanunu hakkında tenevvür etmelerine hizmet etmek Üzere önümüzdeki avın başından itibaren yer yer konferanslar tertip etmiştir. Bu arada, her üçe, seçim sandıklarının yerlerini ve «andıklara giden yolları gösteren hususi paftalar hazırlı yaraktır.
Diğer taraftan Demokrat Parti Baç-kanı Celâl Ravar beraberinde Genel İdare Kurulu ve Büyük Millet Meclisi Grııpu Üyelerinden bazılan olduğu halde İstanbul ti Kongresini takip etmek üzere gelecek hafta şehrimiz» gelecektir. Parti Başmanının 3 mart cuma günü toplanarak olan İstanbul 11 Kongresinde bir nutuk söylemesi kuvvetle muhtemeldir .
Celâl Bayar'ın İstanbul Kongresinden sonra Adanaya gideceği haber verilmektedir.
Bu arada. Demokrat Parti Eminönü İlçesi 2fl şubat pazar günü Lâlelideki Çiçek Palas salonunda siyasi bir toplantı tertip edecektir. Bu toplantıda günün meseleleri üzerinde ve seçim hakkında parti hatipleri konuşmalar ya* pasaklardır.
İzmir sürat postasını “Ege” yapacak
Havuza çekilen Ankara vapurunun yerine Girenun vapuru tahsio edildiğinden İzmir «tirat poetaema Ez* vapuru verilmiştir. Ege İzmire iki aefer yapa* cak. t âmiri o zamana kadar bitecek o» lan Tırhan vapuru tahsis edilecektir.
“Dumlupınar” vapurunun ambarı su aldığından, Mersin postası bugün yapılıyor
Dün Mersin postasına hareket edecek olan Dumlupınar vapurunun iki numaralı ambarının iki pus derinliğinde su almış olduğu görüldüğünden gemi sefere çıkmaktan menedümlştlr.
Bir fon heyeti tarafından yapılan klkat neticesinde, «uların geminin lı mu tankından sızdığı anlaşılmış ârızanın tamirine başlanmıştır Bu
barda bulunan hamulenin mühim bir kısmını mamul sigaralar teşkil ettiğinden yük sahiplerine hAber verilerek a-vnrya vaziyeti olup olmadığı tetkik e-dilmiş, neticede biriken «uların yüklerin İç ambalAjjoa tesir etmediği görülmüş ve «ular tahliye edilmiştir.
Gemi 24 saat rötarla bugün saat 17 de
Ut-tat-ve nrn-
Mersin haltına kalkacaktır.
Yunan doktorlarının Denizyollarına teşekkürü
Devlet Denizyollarının 4 dana vapu-rtyle Pireden A tın aya seyahat eden A-tlna Etlbba Odasına mensup Yunan doktorlarından idareye gelen bir mektuptu gemideki intizam vc temizlikten, mürettebatın kendilerine gösterdiği İyi muameleden sitayişle bahsedilmekte ve samimi bir lisanla teşekkür edilmektedir.
bazısının acemi, mahcup, beceriksiz, pısırık bir halleri oluyor; bazısı zarif ve gösterişli insanlar gibi hazır ve yerliyerinde duruyor, bazısı hödük insanlar gibi küt bir eda ile kalıyordu Bazısı hamarat, yürümek, koşmak arzusiyle neşeli, bazısı tenbel, yorgun ve dinlenmek ihtiyariyle mıhlanmış görünüyor; bazısı resmî, kibar, sadakatli, vefalı yüzler taşıyor ve bazısı ise mutavassıt ve âdi insanlar gibi, biribirindeıı farksız ve şahsiyetsiz gözüküyordu
Ve her çiftin, komşusu bulunan çift yanında, kendine mahsus bir duruşla aldığı, takındığı bir eda vardı ki bu, tıpkı bir çift göz gibi, kendine hususî bir mâna vermiş oluyordu. Biitiin bu çiftler kâh yaııyana durduğu, kâh uçları biribiriııe dokunduğu, kâh araları açılmış gibi biraz aralık kaklığı için, bu duruşları da hususiyetine göre onlara birer mâna veriyor ve bu hallerinden hepsinin de ya bir duruş, bekleyiş yahut da bir yürüyüş, gidiş şekli almış oldukları gözüküyordu. Bazıları zarif ayaklar gibi, topukları bir hizada birleşik, uçları biribirinden ayrılmamış bir nezaket ve zerafet e-dasiyle sanki yürüyen iki ayak üstünde gibi duruyordu Ekserisi rabıtalı, intizamlı bu çiftlerin muntazam dizileri arasında bazı çiftler de, hele bir tanesi, yanındakine sarahaten arkasını çevirmiş, tamamen kaba ve saygısız bir adama benziyordu. Nihayet dolap içinde beraberce görülen bu
47
I


çiftler bıribirleriyle çoktan bağdaşmış ve anlaşmış hissini veriyordu. Bazıları sanki başbaşa vermiş de görüşüyor, bazılaı ı sanki kendi halinde, başını almış da geziniyor, bazıları gûya gezmiş oldukları yerlerden, geçmiş oldukları muhitlerden, görmüş oldukları âlemlerden bahisle bir takım ahkâm kuruyor, kimi hikâyeler anlatıyor ve kimi de maval okuyor gibiydi.
Onların böyle yaııyana seksen ayak gibi, sessiz bir ordu halinde, Ali Nizami Beyin gösterişli yürüyüşlerini hatırlatan, öyle bir adım atış halleri vardı ki, bunu görünce gülmemek mümkün olmuyordu.
Fakat hatırlıyorum kı, bu manzaraya en çok gülen ben değildim. Bilâkis, bu geniş ve uzun esvap dolabının alt rafında sıralanan bütün ayakkabılarım görmek ilkönce bana bir durgunluk ve dalgınlık vermişti. Gözlerim önünde ilk defa açılan bu ayakkabı kargaşalığını, sürüsünü, kafilesini, halkını görmek bana derin bir surette ilk tesir eden manzaralardan biri olduğunu ve zihnimde müstesna bir intibah husule getirdiğini iyice hatırlıyorum.
Onları hep birden görünce gülen arkadaşlarım gibi ben de bu manzaraya sade güleceğime acaba niçin ve hangi bir düşünceyle bir an için olsun böyle dalgın kalmıştım? İçimde hâlâ çözülmemiş bu duyguları belki hâlâ tefsire muhtaç bulmakta olduğumu duyuyorum. — Devamı var — 48
• •

Gemi adamlarının yeni kıyafetleri
Ulaştırma Bnkanlığı gemi adamdan-nın ehliyet derecelerine ve «ınıflanna göre giyecekleri kıyafetlere dair bir tanart hazırlamış ve fp lirimizdeki Liman Kontrol Dnirest Başkanlığına göndererek denizle ilgili dair© ve müesseee-lerin mütalAaaını sormuştur.
Bu tasarıya göre, kışlık elbiseler lâcivert. yazlık elbileser gene beyaz olacaktır. kaptanlar, uzak yol, yakın yol, kıyı, liman kaplanı, devlet taşıtları makinist ve kaptanları, tahlisiye roket, hoğâz ve liman kılavuzlar, doktorlar, gemi k ıtlpleri. ambar telsiz ve sağlık memurları ayn ayrı alâmetleı taşı-y araklardır
Yolcu gemilerinde vazife gören zabitler kı«a kollu beyaz; şileplerde çnlışan-’ar ise kahverengi gömlek giyeceklerdir. Bunların alâmetleri omuzlarında, diğerlerinin Is, kollarında olacaktır.
Tasarıda Deniz ve Ticaret mektepleri talebelerinin şapka forMarında da küçük hlr değişiklik yapılmıştır.
Liman Dairesi bu yem kıyafet tali-mut namesi tasarısını incelemektedir. Öğrendiğimize göre, deniz ve gemi a-damları kıyafetlerinin beynelmilel donu ticaret filolarındaki giyimlere uygun olması. gözönünde tutulacaktır.
Araba vapurunun makinesi buzuldu
KııbAtAştan ÜFkU'latK 17 neferini yapmakta olan 26 numaralı araba vapurunun mnkincsl hoaulduğundan 5 numaralı ta^ıt gomlai tarafından «nüde çekilmiş vc Anzaaı tamir edilerek seferlerine devam etmiştir Bu yüzden 17.20 ve 17.45 tv ka)kma«ı İcap eden neferler yapılamamış Kabataş iekele-üııdr tanıtlar birikmiştir.
’5 kuruşa yemek verecek halk lokantaları açılıyor
Cağa loğ) undaki İstanbul Erkek Lisesi mhçeeinde bulunan lokalde bundan bir müddet önce açılmış olan Halk Lokan-lıı.sı bÜv.Ük bir ol'ikaya nıazhar olnnı -tur Biı vazıhçı karşısında alâkalılar bu hnbh lokantaların .-»avısını arttırmağa karar vermişlerdir. Belediye, birisi Fa-tlh Halkevjnde vt diğeri de Hasköy iakehnd vivarında olmak üzere iki lo-Itnnt.ının açılmasını tel kik ettirmektedir.
Diğer taraftan, geliri duhâ az olanlara hizmet etmok İçin Lirini Mahmut -paşa hamamında, diğeri ’Züçükpazarda ve ÛçUncdaü de Sirkecide olmak ÜAere, elnnrgl dahil bir lU^lıı yemeğin 25 kuruşa «atılabileceği seni halk lokantaları açmak için tetkiklerde bulunulmaktadır.
Dünya Plsikiatrl Kurulundan bir heyet geldi
Dünya Pslklatrl Teşekkülünden heyet, memleketImlsde tetkiklerde lunmuk üzere şehrimize gelmiş ve Vali Fûhreıldiıt Kerim Gnktıy’l ederek tcşkiİâtiA hcI unlarım miglerdjr.
bir bu-dün ziyaret
beyan eı-
V
YENt Î8TANBUL
B^yfa 3
23 Şubat lf>50
GUNUN
KONOMiK

Fransız ve Türk
Yazan :
Prof. Henri LAVFENBl’RGF.R
1
950 bütçe kanunu Fransız Parlâmentosu tarafından 31 ocakta kabul edilmiştir. Fransada Parlâmento her ne kadar İki meclisten müteşekkil ise de. bütçe fiiliyatta Milli Meclisin eseridir, zira bu teşekkül, hakikatte ıstışarl bir meclis olan Cumhuriyet Meclisi tarafından yapılan tavsiyeleri nazarı itibara alıp almamakta serbesttir. Bu vaziyette hâ-disat. tek meclis sistemini kabul e-den Türkiyede olduğu gibi cereyan eder. Yani bütçenin esası bakımından. iki memleket hissedilir bir yakınlık arzetmektedirler.
Eskiden devlet bütçesi, umumi bir şekilde, vergi ile karşılanan İşletme masraflarını ihtiva ederdi: Bu masraflar. idare Amme hizmetleri (Adliye, ordu, maarif ve saire) ve iktisadi masraflardan ibaretti. Bugün istikrazla finanse edilebilen, teçhizat, imar gibi fevkalâde envestisman masrafları, tek bir bütçe içinde tnp-
lanmıştır. Fransada envestisman bütçesi iki kısma ayrılır: Bunlar bir taraftan, büyük kısmı hususi surette vazolunmuş vergilerle temin edilen harp zararları tamiratını karşılar (Bu vergiler, muamele vergisi üzerinden alınan munzam kesitlerle,.tevzi edilmeyen kazançlar ve şirket bilançolarının yeniden tahmin ve takdir edilen ihtiyatları üzerinden alınan vergilerdir) ve diğer taraftan millileştirilmiş teşebbüslerle birlikte bilhassa Marshall Yardımı ve istikrazlarla finanse edilen bazı hususi sektörlerin teçhizi işini deruhde eder. Türkiyede dahi bütçe, âdi ve fevkalâde kısımlara ayrılmaktadır.
Gelir ve giderlerin tevzii işi, inkişaf kanunları seyri dahilinde. Parlâmentoya tahsis edildiğine göre, ancak umumi hatlariyle tasdik edilmiş olan 1950 Fransız bütçesi şöyle görünmektedir (Milyar Fransız frangı):
GİDERLER
A —Mülki hizmetlerin İşleyişi (muhafaza' ve İkmal dahil)
Askeri hizmetler
Yekûn
B —Harp zararları
(Lk-
Envestism anlar raz ve garantiler)
Yekûn
Tasarruflar
l'mıımi Yekûn


— Dr İm i rerrllrr
A
B
1.000.6
420
1.510,6
329
Al
Mııhtelif gelirler
2.237, 6
— Hususî surette İmara tahsis edhmiş
GELİRLER
3.98
727.0
2.217,6
Umumi Yekûn
.Marshall yardımı (teçhizat) kaynaklar (vergiler)
İstikrazlar

Dünya Haberleri J
kısmı
Avrupa ya
Maraba!)
ticaret anlaşması
Büyük Millet Meclisinde
“Türkiyede geçinme endeksini
1949 da 378’e
Ankara ?2 (Hiimim muhabirini izden) — Ekonomi ve Ticaret bütçesinin müzakeresi münasebetiyle İzahat teren Bakan, İthal fiyatlarının düşmesinden. geçinme endeksinden %e ekmek ınrscle(dndcn bahsederek •»unları söyledi:
//
Yeni İstanbul,, un iktisadı anketi
Dünya Bankasının yardım teklifi ve devletçiliğimiz karşısında hususî sermayenin yeri
1938 de 100 itibar edersek, ulaşmıştır.,,
Prof. Dr. Muhlis Ete’nin cevabı
8000 milyar kamilli gelirin en teşkil eder, dahi, Türkiyede
üniver-kültür umumi hizmet-
Bu yekûna, 800 milyar frank tutan içtimai emniyet için konan giderleri ve 300 milyar franklık mahalli idareler, belediyeler ve köyler bütçeleri tutarını ilâve edersek, takriben 3.300 milyar franga varırız ki, bu miktar. 1950 de dar tahmin olunan aşağı yüzde 40 mı
Demekki Fransa
olduğu gibi, birçok müstakil hizmetler camiasının umumi bütçeye bağlanması meselesinin halli ile karşı karşıyadır. Fakat katma bütçeler, iki memlekette, aynı mânada kullanılmazlar.
Türk katma bütçelerinde, siteler, teknik okullar gibi hizmetlerine ve. Fransada bütçe içinde görünen, sağlık
lerine rastlamaktayız. İktisadî âmme hizmetleri bakımından P. T. T. her iki memlekette de mülhak bütçeye dahildir. Fakat benzeyiş ancak orada kalır. Nitekim Türkiye. Demiryolları. Havayolları, tütün gibi monopolleri; mülhak bütçeler uauliyle, bütçeye bağlarken, Fransada bunlar kurtulmuş olup müstakil işletmeler grııpuna dahildirler. Bu işletmeler ancak açık verdikleri zamandır ki devlet bütçesinden vardım şeklinde istifade ederler (Bu yardımlar demiryolları için 50 milyar, Fransa havayolları için 1,5 milyardır). Tütünlere gelince, mali bakımdan, müstakil amortisman sandığına dahil olup, mezkûr sandık elde ettiği safi kazançları (1948 de 300 milyar) âmme borçlarının tediyesine tahsis eder.
Türkiyede eski ve Fransada yeni bir formül olarak beliren, muayyen iktisadi faaliyet sahalarının “millileştirilme., si formülü, her iki memlekette de. bütçe bakımından, müşterek meseleleri ortaya koyar; Fransa, muayyen bir ölçüde, bilhassa âmme sektöründeki teşebbüslerin sınai muhasebesi bakımından, Türk tecrübesin-
den istifade edebilir
Son senelerde millileştirilmiş olan Fransız teşebbüslerinin Statüden iyi tesis edilmiş değildir. İhraç müessese-si ve 4 büyük banka devlete ait olup, devlet bunların yegâne aks ıy öneri olmuş ve eski şeriklerin ziyanlarını Amme borcu yekûnu içine ithal ettiği obligasyonterte tazmin etmiş iken, öbür yanda madenler, gaz, elektrik işleri milletin malı olmuştur; bunlar idareyi taahhüt eden ve aksiyonerlerin tazminine mütedair mali, mükellefiyetleri üzerine alan müstakil müesses elerdir. Bugün bütçe ile mevcut olan tek alâkaları menfi bakımdandır; bu. âdi bütçedeki açıkları kapayacak yardımlardan ve fevkalâde bütçenin mükellefiyetinde olan (1950 de tahminen 300 milyar frank) teçhizatın finansmanından ibarettir. Madenler için, kazanç getirici bir idarenin yeniden tesisi zamanında, müspet neticelerin çok hafif bir cüzünün bütçeye akacağı esası kabul olunmuştur.
Türkiyede sınaî ve bankalara ait patrimuan’ın bir kısmı milletin değil devletindir. Fabrikaların, maden sanayiinin, mensucat fabrikalarının, kâğıt fabrikalarının idaresi Fransada olduğu gibi, ticaret hukuku prensiplerine tâbi iken, finansmanları bütçe dışında ifa olunmaktadır. Bu sınai teşebbüslerin umumi bütçeye karşı hiçbir mecburiyetleri yoktur, kazanç ve ziyanları kendi hesapları-nadır; finansman işini deruhde eden bankaların hazine ile olan sıkı münasebetleri dolayısiyle, burada nihayet bütçenin bilvasıta olan bir tesiri bahis mevzuu olabilir.
Böylece devletleştirme formülünün millileştirme formülünden daha açık ve daha net olduğu intibaına varılabilir; Fransada ise millileştirme cereyanının milli prensiplerden ziyade politik mülâhazalara dayandığını söyleyebiliriz.
Marshall Yardımının 3 üncü yıl hisarııılntten en büyük Ingiltere alıyor
Londra, 22 iYİRS) — yapılarak üçüncü yıl
Yardım Plânında en büyük hisse Ingiltereye isabet edecektir. İngiltere, 2 milyar 950 milyon dolardan 690 milyon dolar alacaktır, ingiltereden sonra en fazla yardım görecek olan Batı Almanya ve ü-çllncü olarak da Fransa gelmektedir
Birleşik Amerlkada İşsizlik en yüksek rakama vardı
Londra, 22 (YİRS) — Washing-tonda neşredilen istatistiğe göre, Birleşik Amerikadaki işsizlik, harbin sonundan beri en yüksek rakama erişmiştir. İşsizlerin sayısı dört buçuk milyona yaklaşmıştır.
Holânda Perııya sığır lhra( ediyor
Hilversum. 22 iYİRS) — HolAn-dalı ihracatçılar, Peruva, 200.000 guldenllk damızlık sığır ihraç etmişlerdir.
Yugoslavya Meksika İle ticaret anlaşması akdediyor Meksiko, 22 A.A, (AFP) — Meksika ile bir
akdetmek için müzakerelerde bulunmak üzere Popoviç dinur Gugarşfden mürekkep Yugoslav ticaret heyeti dün akşam Meksikoya gelmiştir.
Birkaç gün önce gelmiş bulunan Yugoslav heyetinin üç üyesi görüşmeleri hazırlamaktadırlar.
Diğer taraftan Meksika Hükümeti. kendi bakımından, müzakerelerle vazifeli heyet üyelerini tâyin etmiştir. Bunlar, Ekonomi Bakanı, diplomatlar, bankacılar piksek memurlardır.
Batı Almanya ile Marshall yardımından faydalanan devletlerin durumu
Hilversum. 22 (YİRSı — Holânda Dışişleri Bakanı ve aynı zamanda Avrupa iktisadi İşbirliği siyasi uzlaştırıcısı olan Mr. Sticker, Batı Almanya Hükümeti ile temaslarda bulunmak üzere Bonn şehrine gitmiştir. Cumhurbaşkanı Houss, Başbakan Adenauer ve Başbakan Yardımcısı Blücher ile müzakerelerde bulunacak olan Mr. Sticker. Batı Alman.vanın Marshall Yardımı gören memleketlerle daha sıkı bir işbirliği yapmasını temine çalışacaktır.
Ticaret ve Gümrük Genel Anlaşmasına letlerin temsilcileri toplanıyor
Cenevre, 22 A A. (AFP) — Ticaret ve gümrük tarifeleri hakkında genel anlaşmaya dahil tarafların yarın akdedecekleri dördüncü içtima devresinin bir aydan fazla süreceği anlaşılmaktadır. Milletler Sarayında açılacak olan oturuma 24 millet temsilcisi iştirak edecektir. Annecy’de umumî anlaşmaya iltihak için görüşmelerde bulunan hu memleket müşahit delegeler tarafından temsil edilecektir. İçlerinde Türkiye, Batı Almanya ve Avusturya gibi 1950 tarife görüşmelerine iştirak etmek isteyen bazı memleketler de aynı şekilde temsil edileceklerdir.
Diğer taraftan, milletlerarası para fonu ve Avrupa İktisadî İşbirliği İdaresi de bu toplantıya müşahit göndereceklerdir. Bu oturumda tarife hakkında göıüşmeler cereyan etmeyecektir. Müzakereler 28 eylülde açılacak 1950 tarife görüşmelerini hazırlamak için cereyan edecektir.
Parlste
ve Vla-
Tarifeleri dahil dev-Cenevrede
ve


altın borsası sakin geçiyor
iYİRS)
Paris altın sakin geçmiştir.
Paris, 22
borsası gayet
Külçe 538.000 franktan. Napol^on 3960 franktan ve dolar 926 franktan muamele görmüştür.
ithal fiyatları
Son zamanlarda İthal fiyatları üzerinde bir inme temayülü başlamıştır. Biz hu İnme hareketlerini durdurmak tasavvurunda değiliz. Memleketin senelerce beklediği ve geçim sıkıntısını hafifleten yaşama imkânlarını kolaylaştıran fiyat tenezzülünü konjonktu-rrl harekeli durduracak takatte değiliz. 2Ü milyon vatandaşın geçimi fiyatların inmesi nispetinde ifadesini bulmaktadır. İthalâtta başlayan liyat İnmeleri memleket İçinde yayılmaya başlamıştır. Bu suretle müstahsil vatandaşların ihtiyacı olan nıallat da ucuzlayacak ve dolay isiyle maliyet fiyatı yavaş yavaş düşecektir. Elinde şu veya hu miktar stok malı bulunan bir zümrenin veya bir mınlakanın arzusu muhteremdir. Fakat ne yapalım ki Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı olarak biz sadece bir zümrenin bir mahallin değil, memleketin menfaatini takip etmek vazifesiyle karşı karşı-yayız. İhraç zorluğu karşısında kalan her tüccar, her müstahsil kolay bir yolu ele alıyor ve takası ileriye sürüyor. Arkadaşlar takas normal bir mübadele yolu değildir ve iptidaî memleketlerde dağ başlarında takıp edilen sistemin aynıdır. Takas memleketlerin tediye ve ödeme işlerini normal ticari yollarla tanzim edemedikleri daha ziyade bu yoldaki boşlukları doldurmaya mâtuf yeni bir sistemdir. Binaenaleyh şu günün, bu günün zaruretleri diyerek bu geri sistemi bir normal muadele kisvesi altında tanzim edip geliştirmeye gönlümüz razı değildir. Ve bu yolda ısrarla hareket edeceğiz. Israrımız inat değildir. Çünkü inancımızdan ileri gelmektedir. Memleketin menfaati normal şekilde ithalâtı ve normal şekilde ihracatı takip etmekte tecelli etmiştir. Takasla ihracat bazı mallarımızın satışını kolaylaştırıyoruz zehabını vermekte ise de bunun günahım, vebalini yüksek mal ithal etmekle 20 milyon vatandaş çekmektedir.
Onun İçin buna mâni olacağız. -Ve bunu köstekleyen hiç bir harekete gitmeyeceğiz. Hakkı Gedik arkadaşım fiyat «indekslerinden bahsetti. Ve memleketimizin durumunu çok kötü gösterdi. Hakikaten bizde de fiyatlar yükseldi ve yükselmeyen memleket yoktur.
Yükselmeler mebde senesine göre bir yükseliş arzeder. Türkiyede geçinme endeksini 1938 de 100 itibar edersek 1949 da 378 e ulaşmıştır. Tür-kiyenln altında ve üstünde memleketler vardır. Gönlümüz arzu eder ki Türkiye geçinme endeksi daha aşağı olarak memleketler seviyesinde olsun, fakat ben size realiteyi açık yü-zlyle arzedeceğim Tiirkiyeden geçinme endeksi daha düşük olan 40 memleket vardır. Ve yine geçim endeksi bizden yüksek olan 24 memleket gösterilebilir. Bu yükseliş bazılarında daha fazla, bazılarında daha az olmuştur. Biz bunların ortamındayız. Fakat maddi imkânlarımız strükk'irümüz ve-sair unsurlarımız müsait olsaydı, belki bu kadar yükselmezdi. Avusturya bizim 375 e mukabil 707, Bolivyada 765, Sili’de 564. Finlândiyada 856, Fransada 2242, Yunanistanda 27914. Hong-konkta 586, tra-nda 860. İtalyada 4790, İspanyada 495. Folon.vada 12970. Tu-nusta 2291, Meksikada 403, Peruda 407. harbe giren ve girmeyen birçok memleketlerde geçim endeksi yükselmiştir. Ve bunların miktarı bizden çoktur,-Hâdise bundan ibarettir. Har yat endeksini daha sarih bir şekilde mukayese içir bütün dünyayı değil, birblriyle benzerlik arzedan memleket-

lerle bir mukayese yapmak faydalı olur.
Fransada aralık 949 da 378 «• nazaran 2242, Irakta 506, İspanyada 498, ltalyada 4790. Lübnanda 419, Mısırda 274. Yunanlstanda 27914, Türkiyede 378. Görülüyor ki Mısır müstesna, Akdeniz civarındaki memleketlerin geçim endeksi bizim memleketimizin çok üstündedir.
yaparken kanaatin-
de duran
Kanununun eksik olduğu-ihtiyaçlarına cevap verecek olmadığını mütalâa ettik, çıktığı zaman hiç şüphe-
Ekmek meselesi
Ekonomi ve Ticaret Bakanı ekmek mevzuuna da temasla şunları söyledi:
— Ekmek fiyatlarının inip çıkmasında buğday alım fiyatlarının büyük rolü vardır. Biz ekmeği halka ucuza yedirelim derken, buğdayı müstahsil-den ucuz almamız icap eder. Bu vaziyette çiftçi vatandaşterimız müşkül duruma düşeceklerdir. Biz her İki zümreyi de düşünmek mecburiyetindeyiz. Bu itibarla bir tenkid bunu bir neticeye bağlamak deyiz.
Sanayi Kanunu üzerinde
Bakan, şu beyanatta bulundu:
— İki senelik bir müsaadeden sonra Sanayi nu, günün mahiyette Bu kanun
siz memlekette tür tevsii sanayi ola-1 çaktır ve (Jaha sarih bilgilerle toplantılar yaparak, raporlar yazarak değil, defter üzerindeki kayıtlarla imkânlarımızı öğreneceğiz. Fakat bu demek değildir ki memlekette şu ve hu şekilde, şu fiyatla veya bu fiyatla. ŞU evsafta veya bu evsafta yapılan her malın benzerini ithal etmiyeceğiz. İthal vnemnuiyeti yapacağız. Böyle bir şey yoktur. Fiyat hareketlerinin seyrini sekteye uğratacak böyle bir şey düşünmüyoruz. Dışardan gelecek mallar, yerli sanayie rakip olacaktır ve yerli sanayiin iyi yapılmasını tahrik edecektir. Bu mevzu üzerinde..endişeli ve hassas durumdayız.
Hiçbir 2aman dünyanın serbestiye gittiği hır anda ithal memnuiyetini memlekette şu veya bu endişe ile tesis etnıiyeceğiz.
İplik ve kumaş
iplik mevzuunda, kumaş mevzuunda memlekete her malın gelmesine fiilen mâni oluyoruz.
Fakat gümrük mevzuatımıza ve tarifelerimizin içine memnuiyetler koymak şartiyle değil.
Çimento mevzuuna da işaret eden Bakan dedi ki:
“— Çimento işini, memlekette yalnız inşa malzemesi olarak değil, bir İktisadî kalkınma malzemesi olarak değil, bir medeniyet malzemesi olarak telâkki ediyoruz. Hususi teşebbüse tiraj haklarından 2 milyon Hra ayırdık Döviz bulma kolaylığı da, buna ilâve edilirse, gayretlerimizin derecesi anlaşılır.
Salamon Adatto, sigorta konusuna temas ettiler. Kendileriyle tamamen hemfikirim. $u anda îstanbulda bir komisyon toplantı halindedir. Muka vclc şartları üzerinde kendilerini tatmin edecek neticelere ulaşıldığını zannediyorum.”
Bir sual üzerine tekrar ekmek mevzuuna avdet eden Dicleli, şunları söyledi:
“— Bütün endişemiz, beyaz ekmekte değil, tam ekmekledir. Onun üzerinde çalışıyoruz. Stoklarımızı şubat ayı sonunda yeniden hesaphyacağız.
Surlyeden ithalât seyrini müşahede altında tutmaktayız.
Tiraj haklarından faydalanmak ve sterling sahası olmak hakımından döviz imkânlarımız bulunan Pakistan-dan bir miktar buğday ithal etmeği düşünmekteyiz. Biz ekmeğin kalitesini düzeltmeğe karar verirken bunun neticesini de düşünmeğe mecburuz
Vedad Dicleli bu arada muhtelif mahallî dilekleri de cevaplandırdı. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinin müzakeresine yarın da devam e-dilecektlr.
1. Türkiyede tatbik edilmekte olan
devletçilikten anlaşılan mânalar çeşitlidir. Bazılarına göre devletçilik geniş mânada devlet müdahaleciliğidir. bazı- _ __________
larına göre çilik devlet meciliğidir, bazılarına devletçilik ce hatıra devlet fahrlkacılığı gelmektedir. Bu muhtelif anlayış- . lar. tatbikatla çok mahzur doğurmuştur. Hele bu dar anlayış neticesinde hükümetler. İktisat politikasının esasını teşkil eden türlü teşvik, tanzim ve murakabe tedbirleri ittihaz ve tatbikim ihmal e-derek, yol, liman, sulama, elektrifikasyon vesaire gibi birinci derecede gelen âmme işleriyle yeler derecede meşgul ol miyara k, kendilrriul^sı-nai işlet m edlli k_oa-Tı am n n "k â ptırm ı s ve kanaatimce, e-şlt şartlarla çalışamadıkları için, hususi teşebbüslerle rrkahet sahasına girişmişlerdir.
Bu sebepten dolayıdır ki, ben devletçilik tâbiri yerine iktisat politikası tâbirini tercih e-diyor ve iktisat siyasetini tanziıncl bir esasa göre tedvin etmeği daha yerinde buluyorum.
Bizde tatbik edilen devletçilik daha ziyade devlet fahrlkacılığı ve madenciliği suretinde tecellî etmekte, bu faaliyetin ticarî cephesinden ziyade, sosyal cephesi galip gelmektedir. Gerçekten Tekelin de işletmeleri dahil olduğu halde, Sümer ve Etibanka ait işletmelerde sosyal tesisler demek, yatmak, yıkanmak, eğlenmek, tedavi. çocukları okutmak vesaire gibi yardımlar, çok miihlm bir rol oynar, devlet işletmeleri nispeten yüksek maliyetlerle çalışmak pahasına, muhitin sosyal kalkınmasında mühim bir rol oynamışlardır.
2. Önceden C. H. P. sinin bir umdesi olan devletçilik prensipi malûm olduğu üzere. Anayasaya ithal edilmekle resmi bir dogma haline gelmiştir. O kadar ki, bir vakitler devletçiliğe taraftar olmamak, veya liberal olmak âdeta bir suç telâkki edilirdi.
Birinci büyük harpten sonra. Hükümetin kara ve deniz yolu, liman, sulama, orman vesaire gibi yapılması birinci derecede devlete düşen vazifeleri pek fazla ihmal etmemek suretiyle. yani ana sanayii ve maden işleriyle uğraşması yanlış değildi. Hattâ bugün hususi teşebbüslere devredilmesi pekâlâ mümkün olan şeker ve mensucat fabrikaları gibi istihlâk maddeleri sanayiini de hususi sermayenin henüz pek zayıf olduğu devirde kurmasına bir dereceye kadar cevaz verilebilirdi. İkinci büyük harp içinde de millî müdafaa ve halk ihtiyaçlarını
devletisin t-diğer göre deyin-sadece
r
temin bakımından devletin İşletmelerden birçoğunu elinde tutması da bir bakıma göre müdafaa edilirdi. Fakat bugün içfn mesele
15 şubat çarşamba günkü gazetemizin ekonomi flahifesindc •‘Yabancı RÖziyJr bugünkü Türk eko-nomialnde huatınt t.eşebbüaiin veri’* mevzuunda. (Wall Street Journall gazetesinden İktibas edilen enteresan bir makale neşredilmişti.
Bu yazı etrafında açmış olduğumuz ankete bugün de devam edi-voruz.
Suallerimiz:
1. Türkiyede tatbik edilmekte olan devletçilikten anladığınız mâna nedir?
BJzdekl devletçiliğin ekonomik cephesi mi. yoksa sosyal cephesi mİ galiptir?
2. Bu makalede tebarüz ettirildiği gibi devletçilik, sadece Ç H P. nln mİ bir umdesidir? Birinci Dünya Harbinden sonra Türkiye de bir devletçilik siyaseti gütmek mecburiyetinde miydi?
3. Makalede ima edUdlği gibi, huşun! sermayenin Devletten çekindiği doğru mudur?
4. Türkiyede hususi şahıslar elinde birikmiş servet miktarı kaç milyon Ura civarındadır?
5. Tatbik edilegelcn devletçiliğin Türkiye İçin faydaları ve zararları ne olmuştur?
6. Dünya Bankasının yardım teklifini nasıl karşılıyorsunuz; tekliflerinin hangi noktalarına İştirak ediyorsunuz; bunların faydalı ve zararlı tarafları sizce nelerdir?

f


değişmiştir; devletin. memleket ekonomisini tanzim e-dici büyük ana işletmelerden gayrisini. tedricî bir surette hususî teşebbüslere devretmesi gerekmektedir.
3. Hususi sermayenin devletten çekindiği doğrudur. Devlet hususî mü-essesclerln gelişme-lerine muktazl o lan teşvik, tanzim ve murakabe tedbirleri alacağı yerde, işletmeciliğe girişir, hususi teşebbüslerin heın rakibi hem de ınurakl-hl olıır^a. bu tarz hareketten, çok hassas olan hususî sermayenin ürkmesine hayret edilmemelidir. hıiNusi sermaye devlet müdahalesinden, devlet formalitesinden ve bilhassa istikrarsızlıktan cidden çok miiteesslrdh.
4. Türkiyede hususi şahıslar elinde birikmiş sermayenin miktarını teshil edecek İstatistikler mevcut değildir. Bankalarda tasar-bunu ifadeye kifa-
ruf mevduatı da
yet edemez. Şehirde ve köydeki gayri menkullere yatan serveti hesaplamak kolay değildir. Milli gelir istatistikleri de milli servet hakkında yeter malûmat vermekten uzaktır.
5. Tatbik edilen devletçilik münhasıran devlet IştetmecHlğl olmaktan çıkar ve devlet tanzlmdllği şekline inkılap ederse, faydalı olur kanaatindeyim. Böyle olmaz, devlet âmme işlerini ihmalde devam eder ve bir vakitler .zaruret icabı olarak girdiğini kabul edebileceğimiz, fabrıkacı-lıktan vazgeçmez, mevcutları muayyen sanlar altında fertlere intikal ettirmeğe yanaşmaz, hâlâ yeni tevsi ve tesislere devam ederse, hatalı hareket eder kanaatindeyim. Fikrimce, yalnız bizde değil, başka memleketlerde dahi, devlet Işlehneslyte hususi İşletmeler eşit şartla çalışamıyörter. Her İki işletme, şekil bakımından birbirine benzetilmeğe çalışılsa da zihniyet, biinye ve çalışma tarzı bakımından birbirlerinden çok farklıdırlar.
6. Milletlerarası kalkınma ve imar Bankasının yardım teklifim memnunlukla karşılayanlardanım. Yaptıkları ve yapacakları yardımların sırası “Türk Ekonomisi” adı altında 8 seneden beri neşretmekte olduğumuz mecmuada müdafaa ettiğimiz fikirlere tamamen uygundur, âmme işlerinde devlete, sınaî işlerde hususi teşebbüslere yardım fikrini şahsan terviç edenlerdenim. Bütün mesele, dğvletçe ve fertçe bizim de bu nevi yardımlardan âzami fayda sağlayabılmemizde-dlr.
Anketi yapan: Şevket E\ L1YAG1L
Ticaret Ofisinin tasfiyesi için emir geldi
bir nıüesseseydi. Harp yıllarında kalay. kauçuk, çuval ve kanaviçe, pamuklu dokuma gibi maddelerin satışında nâzım rol oynamış, harpten sonra da Ankara ve İstanbul şehirlerinin et ihtiyacını temin etmişti.
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı, Ticaret Ofisini devrini ikmal etmiş bir müessese olarak telâkki ederek, tasfiyesine lüzum görmüştür.
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı, Ticaret Ofisine gönderdiği bir emirde, elinde mevcut malların haziran sonuna kadar tasfiyesini bildirmiştir. Ofis, kalayda olduğu gribi, levha tenekeyi de serbest bir surette satışa arzedecektir.
Bilindiği gibi Ticaret Ofisi, 1941 yılı 14 nisanında. Milli Korunma Kanununun icapların» göre kurulmuş
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
DUd
Eski kur
Bugün
58/80
59 60
23.—
23.—
34.20
11 1/4
11.50
İzmir :
Londra Borsası
178-■187
Bradford Piyasası
210.—
155.—
Eskişehir Ticaret Borsası
170.—
33.-
iskenderiye Borsası
266.—
I
265.— 220.— 150.— loa —
64.— 62 1/2 64.50
Hsk) Kapanıp
262 3/4
231 5/8
Sıra malı Anadolu Trakya
• ••
• ••
22 1/2
37.—
42.—
262 -231.—
• •
•>
• •
Buğday yumuşak
Buğday sert ..
Kıırıı Me.vvnlnr :
Fındık (kabuklu sivri)
Fındık (İç tombulJ .... Ceviz (Kabuklu) .......
Ceviz (İç natürel) ....
86/78
101 50
34.—
30.—
20 21
18 21
31.75
31.77
31.34
20.45
32.16
32.26
31.76
20.40
• •
• s
• »
33.—
82.—
34.—
30.— 20/21 18/21
64 — 62 12 61.50
Adana :
16(i —
170.—
160.—
22 U2 37—
39.40
Keten tohumu (Tonu^SterlIng) Bombay .....................
Kalküta ...........
Yer fıstığı Hindistan ..
370.—
350.—
200.—
«5/17
99 50
77 — 173 184
42.—
140.—
3.80
75.50
7.30
30 —
31.—
23.20
20 —
36.20
43.20 50.—
83.—
75.—
Pamuk ı lCantarı=Talları .....
Ashmouni Kısa elvaflı F/G. KarnaIc Uzun elyaflı F/G.
Tiftik İyi mal ıUbreai=Peni)
Tün
99
22/11/1950 Çarşamba
Borsalarda vaziyet
KAMBİYO
İstanbul Borsası
İstanbul
Ticaret Borsacında fındık fiyatları tekrar ilerleme kaydetmiştir. Alıcıların Almanya için mal topladıklarından bahsedilmektedir. Esasen stokların az olma-sıda, fiyat yükselişinde başlıca bir sebep teşkil etmektedir Zrphn ımpıttın muhte-telif kalitelen üzerine harareti! işler olmuştur. Fiyatlarda bir yükseliş görülmemiştir.
Kambiyo ve Eshap Boısasında, ytu-ete yedi faizli birinci, üçüncü, dördüncü tertip Demiryolları tahvillerine karşı istekler artmıştır. Altın piyasası ise düne nazaran düşüklük kaydetmiştir.
Hariçten ufak partiler halinde siparişler gelmeye başladığından borsada üzüm bir parça harekete geçmiştir.
İncirin sağlam durumunda bir değişiklik yoktur. Finiândiya ve Almanyadan yeni siparişler alındığından, borsada pamuk üzerine hararetli muamele olmaktadır. Fiyat yükselmektedir. Pamuk yağı piyasasında (iMh bir hareket yoktur Hâlen günlük ihtiyaçlarını karşılamış bulunan pamuk yadı fakrikaları mübayaa-da nazlı davrandıklarından borsada pamuk çekirdekinın durumu sakindir.
Bordada pamuk Üzerine İş olmamıştır.
ı SterJinb 100 Dolar Açılış Kapanış
7.90 261.— 0.80 64.08.— 5.60.- 34 12.50 Z3.68.44j 0. U428 0.01.876 9.73.99 7.90 281.— 0.80 64.03- 5.60.— •H. 12 50 73 68.41. 0.44 . LZfe 0.01.867 9.73.90
100 Fr. Frangı... 100 İsviçre Fr.., 100 Belç. Fr 100 İsveç Kr 100 Florin 100 Liret
100 Drahmi 100 Escoudos ...
Altınlar
Külçe terli Gr. Külçe Deanesa, Cumhuriyet ... Reşat HugUn EakJ kur
Lira Lira
5.84 5.90 39 W) 44.30 40.30 39.25 52 60 45 40 41.50 41.25 8S3SSŞ8ŞI1 ■v -* —• ct> O
Hamlt
Gulden
İngiliz ........
Fransız kok ... Napol4on III... İsviçre
New-Yurk’ta ı onau : 5 35
Gümüş, Plâtin
Gümüş Gr Plâtin En En yukarı
w.- U.-
Zürich Borsası (Serbest)
Tllrk lirası Dolar tevlçre Frangı
En açağı En yukarı
0,97 4.29 10.30 1.05 4.30 10.50
Strrllng
Fransız Fran
114
% 1.12
ESHAM VE TAHVİLÂT
YABANCI BORSALAR
Devlet Tahvilleri
İstanbul Ticaret Borsası
İkramiye!! tahviller Kapanış (•)
Tc5 1933 Ergani 23.25 24.-
Tc5 1938 İkramiyen 20.30 21.30
%5 Milli Müdafaa 1 21.— 20.80
Te5 194! Demiryolu IV ... .97.30 98.—
r(5 1941 Demiryolu V 98.60 99.—
%4 1/2 1949 ikramiyen .... 47.35 48.-
Ülgerleri
1941 Demiryolu VI 97.75 47.-
^6 Kalkınma 4..... 97.75 —
%6 II 97 70 07.25
06 “ III 97.75 98.—
«7c6 1948 istikrazı 1 97.85 98.-
194b II 97.75 98.-
rr6 Milli Müdafaa 1 • 1)7 50
Te7 1934 Sivaa-Erzurunı I. 20.90 20.90
%7 1934 .. tl.-VU. 20.80 20.85
%7 194] Demiryolu i 21.— 21.50
%7 194] .. II 4İ. - 21.85
%7 1941 |f| 21.35 22.—
«•(•7 Mim Müdafaa 1 21.15 21.15
^7 „ 11 21.40 21.40
.. .. 111 20.60 20.50
.. .. IV 20.80 20.65
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 109.— 107.-
99 99 • C»
H •• ^60 59.— 60.-
M Mümes. Senet. 67.50 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankası ... 130.50 132.—
Türkiye İş Bankası 25.10 25.10
Türk Ticaret Bankası 5.- 5.-
Andan Çimento 17.- 17.-
Şark DeğirmencUlk 23.25 23.50
Milli Reasürans 16. —
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi fonslye 1903 I 172.— . .. 1911 152.—
Hububatı
Buğday yumuşak (Ttlc.),.. Buğday yumuşak (Ofisin).. Arptı Yemlik (Dhknı«*ı
Mısır (Beyaz) çuvalı .....
Fasuiya horoz »Çuvalı) ... Fâ'SİÜya Çalı ^»*ri (Dökme) Kuşveml .............
Mercimek Kırmızı ■(, fÇu.) Mercimek yeşil t Yozgat’ı Nohut natürel .............
Taftlı fuhtınılnr :
Ayçiçeği tohumu ..........
Keton tohumu Kendlrtohumu ............
Sunam (Bandırma) ..........
Yer fıstığı kabuklu ......
Dokuma Hanı Maddeleri:
Tiftik (Ana mal) ..........
Tiftik (Natürel) ...........
Yapak Anadolu (Kırkım)
Ham deriler :
Sığır salamura (yaşı kilosu Keçi tuzlu kuru kilosu..... Koyun hava kurusu kilosu
Nrluıtl Vağlar ı
ZYağKEks.Eks.lTenokell Susamyagı (Rafine) »tene.) Ayçiçeği ı Rafine çıplak) ...
Fındık vnûı

30. —
31. —
23.20
20—
19.—
30.—
41.70
49.—
55.—
23—
Bugün Son Kapanış
Uzum çekirdeksiz No.9 51.75 31.50
încir A serisi No. 8.... 56 — 56.—
.. B serini No. 108 43.— 43.—
Pamuk Akala i 239.— 237.—
Pamuk Akala II 223.— 215.—
Pamuk Akala III —
Pamuk veril 200.— 200.—
Pamukyağı (rafine) ... 146.— 146 —
Pamuk çekirdeği 16.75 • 16.75
Adana Ticaret Borsası
Famuk Akala 1 İRO 185
Pamuk Akala II — 167.50
Pamuk Akala IH — 140 150
Pamuk Yerli I 150.—
Pamuk Yerli II
Buğday ((Buşell = Sent) ........
Sert Kış mahsulü No. 2 ... Kırmızı No. 2 ...
I'nmuk MiddHng (Llbresi=Serıt) Mart ...........................
31 \ ı.*•
Temmuz
Ekim ....................
Tiftik (Llbreai=Sent) ..........
Teksas No. 1 ..........
Fındık (Llbresi=:Sent) ........
Büyük Barselon (Kabuklu Domestic) ...................
.. orta .......
Uevant iç ithal inalı .....
Ekstra İri iç ınaJı .......
Kuru Üzüm (Llbrefii=Sent) .....
Thompson çekirdeksiz seçme Keten tohumu (Buşell=Dolar)...
Minneapolls ...........
Kalay (Llbresl=Sent) Levha-tcneke €100 libre dolar)


lCâ Gününde Borsada muamelesi tescil edilmemiş tahvilât ve eshamın arz ve taleplere göre taayyün eden takribi piyasa değerlen.
Sayfa (
T E N t t S T A N B U fi
W Şubat ÎWTO
-t *.


Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
n

İM -KMU
Ingiltere'de bugün başlayan
seçim etrafında tahminler
Yılın u-yaprak hışırlıla-barsaklanndan
kiklerine, yeni seçimlerin ilânı tarihinden değil, dört aydan beri başlamıştır. Anket neticelerine göre, Muhafazakâr (yani gazetenin mensup olduğu) Partinin kazanma ihtimalleri bu devre zarfında mütemadiyen a-
gelerinin umumi temayülünü tahkik etmekle vazifelendirmiştir. Gazete, ayrıca, her muhabirin, seçim neticeleri hakkındaki şahsi kanaatini bildirmesini de istemiştir.
Elde edilen neticeler birbirine ta-
Seçim tarihinden 4 oy önce başladığı tetkiklerinde “Daily Express”, Muhafazakâr Partinin kazanma ihtimallerini mütemadiyen azalır görürken, Sosyalistlerin aynı nispette yükselen şansa sahip olduklarını ileri sürüyor.
ME-iki
Londra (Hususi muhabirimiz Ma-nucl Gasser bildiriyor) — Y>«-yüzün-de hakikaten yenilik kalmadı, nanhlarla Romalılar, istikbali, kaddes meşelerin tından, kurbanların ve kuşların uçuşundan keşfetmeye uğraşırlardı. Bugün aynı maksatla Mr. Gallup ıın metotlarını kullanıyor ve kendimizi eskilerden çok üstün
görüyoruz. Halbuki umumi efkârın tahliline mahsus metodların, doğru netice vermekten çok uzak olduğunu. Ajneriksdaki son Cumhurbaşkanlığı seçimleri açıkça ispat etmiştir. Buna rağmen îngılizler. geniş Ölçüde anketlerle 23 şubat seçimlerinin neticelerini, önceden tahmin etmeye çalışmaktan geri durmuyorlar
Bilhassa “Daily Express,. ve vening Standart,, gibi meşhur
muhafazakâr gazete, seçmenlerin temayül ve kanaatlerini araştırmaktan bıkıp usanmıyor ve bunların neticelerini okuyucularına muntazaman bildiriyorlar. Şu var kİ “Daily Te-legraph., gibi ciddi bir gazete bile bu sahada mesai sarfetmekten geri durmuyor. Ancak bu gazete, tetkiklerini anket şeklinde yapmamakta ve her seçim bölgesindeki vaziyeti inceden inceye tahlil ederek, umumi seçim neticelerini bu yoldan tahmin etmeye çalışmaktadır.
Şüphe yok ki bu çeşit kehanetler büyük bir ihtiyat payı ile ele alınmalıdır. Çünkü ne kadar bitaraf hareket edilirse edilsin bütün anketlere, bunlan idare edenlerin arzuları müessir olmaktadır. Bununla beraber bu anketler, umumî efkârın temayülünü kabataslak tahmin etmek bakımından faydalı ve umumi alâkaya lâyıktır.
“Daily Express„ in bu bakımdan neşrettiği rakamlar bilhassa alâka uyandırıcıdır. Çünkü bu gazete, tet-

Paris Mektubu
li
merika ve Rusyanm duyacakları telâş sulhu sağlıyacaktır
FaJcat ne Amerika, ne de Rusya bu telâşı göstermek İstemiyorlar
Atom silâhlan yarışının Amerika-da yarattığı endişe havası hâlâ devam ediyor. Amerikan umumi efkârı ve Kongre mahaflli soğuk harbin muhtemel neticelerini münakaşa etmektedirler. Bilhassa Amerikan Senatosunda dış politika ve Acheaon’ıın “zorla sulh” prenslpi şiddetle tenkid edilmektedir. Bundan önce dış politika, her İki partinin, yani demok-ratlann ve cumhuriyetçilerin tasvibini kazanmıştı. Şimdi bu prensip de sarsılmıştır: “Partiler üstü,, dış politikaya inanan Vandenberg'in yerine Dışişleri Komisyonu Başkanlığına gelen senatör Connally, atom meselesini halletmek için bir üçler konferansına taraftar olduğunu beyan etmiştir. Ancak Connally, teklifinin müsbet bir netice vereceğinden kendirinin de şüphe ettiğini belirtiyor. Cumhuriyetçi parti liderlerinden Ha-rold Strassen. Fransayı da içine alan bir dörtler toplantısı teklif ediyor.
Aym sual lngilterede de sorulmaktadır. İngiliz Muhalefet Lideri, “anlaşma imkânlarının,, son bir defa yoklanması taraftandır. Her ne kadar Berin, Churchill'in nutkunu bir seçim propagandası olarak vasıflan-dırmışsa da Başbakan Atllee açık kapı bırakmayı münasip görmüştür: “Rusya. Amerika, Kanada ve diğer memleketlerle konuşmayı arzu ederiz. Ancak, tarafların bir araya gelip fikir teati edebilmelerinin birinci şartı böyle bir şeyi arzu etmeleridir. Demirperdenin bu tarafında bulunan hizler bu arzuyu besliyonjz.,,
Demirperdenin öbür tarafında bulunanların da aynı şeyi arzu ettiklerini gösteren bazı cmârcler vardır. New-York Times gazetesi Mos-xova muhabirinin oradan gönderdiği ve Sovyat sansüründen geçen haberler buna işaret ediyor. Bahsi geçen Amerikalı gazeteci ezcümle şöyle demektedir:
“Sovyet idarecileri anlaşmazlıkların sulh yolu ile halledilmesini mümkün görüyorlar ve Rus umum! efkârını buna hazırlamaya çalışıyorlar,,,
Bundan anlaşılıyor kİ, Washing-ton' »la olduğu gibi Moskovada da. soğuk harp bahsinde sonsuz bir açık arttırmaya girmenin tehlikesi takdir edilmektedir.
İki taraf için de mevcut bulunan ^istikbalden emin olmama korkusu,, belki sulha yanlım edecektir.
Demek oluyor ki, soğuk harbe se-behiyet veren başlıca meselelerin konuşularak halledilmesi fikri gittikçe kuvvet bulmaktadır Bu arada. Asya ve atom meselelerini ön plâna koymak lâzımdır. Hâlen, fasit bir daire içinde dolaşıp durulmaktadır. Kontrol imkânı bulunmadan itimat olmuyor, itimat olmadığı için de kontrol kurulamıyor.
Umumiyetle, karşılıklı duyulan telâş yüzünden anlaşma yoluna gidileceği zannedilmektedir. Bu anlaşma ikili olur, üçlü olur veya beşli olur. Asıl mühim olan tarafların adedi değil, fakat kimin ilk adımı atacağıdır, Şimdilik gerek Truman. gerekse 6talin telâşlı görünmemeye gayret ediyorlar ve diğer tarafın hüsnüniyetini İspat etmesini bekliyorlar.

zalırken. sosyalistlerin şansı, aynı nisbette artmıştır. Bunun rakamla İfadesi şöyledir: 1949 yılı ekim avının ortasında ankete iştirak edenlerin % 54 Ü muhafazakârlara ve ancak % 36 sı sosyalistlere rey vereceklerini bildiriyorlardı.
Kasım ve aralık aylarında muhafazakârlara taraftar olanların sayısı r( 2 azalırken sosyalistler aynı miktar kazanmışlardır.
Başbakan. 6 ocak 1950 de yeni seçimleri ilân eder etmez rusbetler birdenbire değişti. Muhafazakâr taraftarlarının sayısı % 48 e düşerken sosyalistlerin hissesi 38 den % 42 ye yükseldi. Liberaller ise bu dörr. aylık müddet zarfında taraftarlarının nlsbetini % 8 den ancak G* 9 & yükseltebilin işlerdir. Seçimlerin geri kalan 1 i komünistler de dahil olmak üzere diğer partilere taraftar olduklarını bildirmişlerdir.
“Daily Express„ İn son neşrettiği rakamlar sağ cenahın kaybetmekte devam ettiğini ve sol cenahın da vaziyetini gittikçe düzelttiğini göstermektedir. Hâlen reylerin 45 i muhafazakârlar ve 44 ü işçiler etrafında toplanmakta ve her iki de bu suretle şimdilik atbaşı bere gitmektedir.
Keza Muhafazakâr Partiyi
“Evening Standart,,, tetkiklerini başka yoldan yürütmüştür. Gazete, Büyük Britsnvadaki 400 e yakın muhabirlerini, bulunduktan seçim böl-
takıp bera-
tutan

Türkiye Masonlarının toplantısı üzerine
HUR DUVARCILAR
2.
3.
ideallerinden
4.
idealleri, yurt
millet-aşırı
ban tabana zıttır. Muhabirlerin seçim bölgelerini tetkik ederek verdikleri rakamlara göre yeni seçilecek İngiliz Parlâmentosunda, Muhafazakâr den 312 mebusluğa
Parti Grupu 203 yükselecek ve Sosyalist Parti Grupu ise 390 dan 280 mebusluğa düşecektir. Muhabirlerin şahsi kanaatlerine gelince: Ancak 22 si Muhafazakâr Partinin kazanacağını tahmin e-derken, % 77 si İşçi Partisinin yeniden iktidara geleceğine inanmakta ve bakiyesi ise hükümet kurabilecek bir ekseriyetin meydana gelcmiycce-ginı ve bu itibarla bir koalisyon kabinesi kurulmak icap edeceği kanaatindedir.
Dediğimiz gibi, bu çeşit tahminlere lüzumundan fazla ehemmiyet vermek doğru değildir. Bilhassa köylü ve kasaba muhitinde, namzetlerin şahsiyeti, mensup olduğu parti kadar mühim bir rol oynar ve bu itibarla buralarda, umumi neticeye çok müessir sürprizler her zaman beklenebilir.
Buna rağmen, yapılan anketlerde, Muhafazakâr Parti taraflarının % 54 den % 45 e düşmesi ve buna mukabil İşçi Partisine taraftar olanların % 36 dan % 44 e çıkması, hatırda tutulmaya değer bir vâkıadır, Bundan başka Muhafazakâr Partiye mensup büyük bir gazetenin bütün muhabirlerinden, ancak beşte bırirun kendi partilerinin zaferine inanmış olmaları, lngilterede hâlen hâkim o-lan temayül hakkında oldukça sarih bir fikir verebilir.
Arap âlemi, yeniden goleyana geldi
"Büyük Suriye,, polit kası aynı hızla devam ediyor
Kahire, (Hususi muhabirimiz bildiriyor! — Bağdatta Nuri Salt Paşa kabinesinin istifası. General Hinnavl-nm Şamda tevkifi ve nihayet Mısırda Nahns Paşanın seçimleri kazanması üzerine “Büyük Suriye,, projesinin ve hattâ Irak - Suriye birliği tasavvurunun bile tamamen akamete uğradığı zannedildi. Hâşiml hâkimiyeti altşnda “Büyük Suriye., kurmak idealinin yorulmaz müdafii Kıtal Abdullah, teessüründen hastalanarak Ürdündekl kışlık sarayına çekildi. Halbuki o zamandan beri Kahire, Şam ve Bağdat, bu çeşit birleşme tasavvurlarının elân devam etmekte bulunduğunu anlamaya başladı. Irak bakanları. Kahlrede Başbakan Nahas Paşa ile görüşerek Suriye ile birleşme plânlarını on sene tehir etmeyi söz verince, derhal mecbur edildiler.
Şam parlâmentosunda münakaşalar cereyan ediyor
kuf tutulan General HinnavTnin serbest bırakılması İsteniyor. Mebusların ekserisi: “Eğer Hınnavi’nin Bağ-datla birleşme politikası hıyaneti vataniye ise, parlâmentonun büyük ekseriyeti de vatan hamidir!,, diye hay-
istifaya
şiddetli ve mev-
kırıyorlar. Suriye, Mısıra üstüste murahhas göndermekte ve eski Cumhurbaşkanı Şükrü El Kuvvetliyi memlekete davet etmektedir. Mısır da birliğe taraftar ise de. daha ağır ve basiretli hareket edilmesini istemektedir.
Glubh Paşanın Şamdakl Iiumimî vazife»!:
Ingiltere, Suriye ve Irak birliğini bilhassa istemektedir. Ammanda çıkan “Eiifbâ" gazetesi, Arap lejyonu Genelkurmay Başkanı Glubb Paşanın bu vazifesinden alınacağım ve İngiliz Dışişleri Bakanlığının, Yakınyarkı en İyi tanıyan bu İngiliz memurunu Şama hususi elçi olarak göndermek niyetinde olduğunu bildirmiştir.
Suriye - Irak birliği meselesi, Arap âleminde yeniden heyecan uyandırmıştır. Nahas Paşa, Arap memleketlerindeki bütün Mısır diplomatlarım, görüşmek üzere Kahireye çağırdı ve aynı zamanda Arap Birliğine dahil bütün devletlerin reislerim, şubat nihayetinde Kahlrede toplantıya davet etti. Birliğe dahil yedi devlet arasındaki askeri ittifak projesi, ruz-naınenın İkinci maddesine ve, Büyük Suriye meselesi başa alındı.

— 25 —
Ona diyorum ki: “Af buyur, meleğim, zengin falan değiliz amma, bizim de bir köpeğimiz var. tyi hayvandı; çok severdim. Zahmet edip zurnanızla ona da bir iki hava gösterirseniz, birbirimize kavuşuruz.,, Melek razı oldu, yerim gösterdim. Bir, iki Üfledi, işte böylece buluştuk. Ah ne sevindik bilseniz! O beni yalıyordu; ben onu öpüyordum. Sonra, Pireli, sevincinden meleğe de sürtünmeye başladı; hoşuna gider diye kanatlarının uçlarını ağzına alıyor, ısırıyordu. Fena halde utandım: “Buraya gel Pireli, diye seslendim, öyle sürtünüp yılışma! Pirelerini meleğe geçireceksin sonra!,. Melek, darılacak yerde bütün kalbiyle gülüyordu. Dedim ya. çok iyi. kibar kimseler. Hepsi de alçak gönüllü. Halbuki, ne kadar mağrur olsalar yeridir hani! İstedikleri zaman tayyareden daha iyi uçmak, zurnaya bir üfleyince kâinatı diriltmek öyle herkesin harcı mı? Böyle olduğu halde, melek, eskiden polislerin yaptığı gibi kızıp tekmeyi basacak yerde, gillümsiyerck dedi ki:
— Bırakın, zavallı köpek biraz eğlensin. Hem merak etme, pire falan da geçmez. Onları diriltmedik.
— Ne talihi varmış bizim köpeğin. Artık piresız bir dünyada yaşayacak. Amma iş böyle diye adını değiştirerek değilim a!. Alıştı hu İsme. Ne dersin Pireli?,,
Anlıyormuş gibi, fino yine tasvıpkâr bir havladı. Gülerek teklif ettim:
Bundan sonra ona Tertemiz diyebllir-
şekilde
siniz.
Fena değil, fona değil anının, fazla Yeni zengin isimlerine benzlyecek.
cakalı.
İyisi mı, eskisi gibi kalsın. Haydi, Pireli, efendiye Allah rahatlık versin de. gidip zıbaralım... Hem artık köprü altında yatmıyacagız, karyolada, sahici karyolada... Roşıld gibi!
Yoksulla Pireli gidince, Elvir’in penceresinin karşısındaki sıraya oturdum. Fakat o akşam, kepenkler sımsıkı kapatılmıştı. Yalnız aralıklardan, odasında ışık olduğunu görüyorum, uzaktan uzağa da piyano sesi geliyordu, Şarkı söylüyordu. Geçen geceki nağmeleri duyuyor, daha doğrusu hissediyorum.
( - - — -
1.
HALK dilimize Farmason şeklinde geçen franc-maçon kelimesinin tam türkçesı hilr-du-tarct’dır. Biz, onun için, hiç bir mânası olmıy&n Jammson sözünü bırakarak hur-duvarcı kelimesini kullanmayı daha doğru buluyoruz. Memleketimizde uzun yıllardan beri çalışan bu kurumun faaliyeti ufak bir durgunluktan sonra tekrar başlamış ve kurum, geçen ayın 29 unda, Sı-raselviler’deki löcaâında yıllık toplantısını yapmıştır. Toplantının, hesap işleri, idare kurulu seçimi gibi, teşkilâta ait kısımları bizi ilgilendirmediği için, çok değerli operatörümüz üstat M. Kemal öke’nin bu vesile ile söylediği sözleri incelemeye çalışacağız. Kulaktan kapma bilgilere göre yürütülen fikirlerin ne büyük yanlışlıklara, temelsiz tefsirlere yol açacağını bildiğimiz için, toplantıda söylenen nutkun doğru metnini bir kere gözden geçirmek lüzumunu duyduğumuzu ve bu yüzden şimdiye değin beklemiş olduğumuzu söylemek isteriz. Elimizdeki metne göre, üstat M. Kemal Öke. 29 ocak 1950 de söylediği kısa nutukta, aşağıdaki noktaların belirtilmesine bilhassa e-hemmiyet vermiştir:
1.
Hür-DuVarcılığın kökleri, bu fikir cereyanını bilmeyenlerin sandığı gibi, yurdumuzun dışarısında mıdır?
Hür-Duvarcıların sınırlarını aşan, idealler midir? Hür - Duvarcılık ne beklenebilir?
İnsancıllık (Humanism), bir teşekkül müdür ve Duvarcılık ne bakımından bununla ilgilidir?
Biz. şimdi, burada üstat M. Kemal Öke nin yukarıdaki sorulan nasıl cevaplandırdığını kısaca belirttikten sonra, Hür-Duvarcılık vc İnsancıllık (humanism) kavramları üzerine, yazımızın çerçevesini düşünerek, ufak tefek bilgiler vermeye çalışacağız. Üstat M. Kemal Öke’ye göre, Hür-Duvarcılığın kökleri dışarıda değil, yurdumuzdadır, bizim içimizdedir ve bu fikir hareketinin yabancı emellere âlet olmasına imkân yoktur. Atatürk gibi büyük bir Türkçü bile Duvarcılığı desteklemiş ve yardım edilmesi için Vekiller Heyetine söylive-ceğini vâdetmişlir. Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi gibi şahsiyetler Hür • Duvarcılardandır. Locanın en büyük emellerinden biri de memleket birliğine faydalı olmaktır. Loca, politikayla uğraşmadığı gibi dinsizleri de arasına almaz. Hür-Duvarcılar. insancıllık cereyanını, ideal ve ilerleme bakımından olduğu gibi, sanat ve kültür bakımından da d işünür ve blınula ilgilenir. Faka*, insancıllığa politika rengi verildi mi. iş değişir vc loca ideallerine aykırı bir şey olur. Bundan sonra üstat M Kemal şöyle devam ediyor: ‘'Mason-tuk (Duvuv( ilikmilli bir tw kküb diır vc ınllUı/ctt ılif'ıe bağlıdır. Mdhf vc rata-ıı (iş/ce hepimizin ruhunda ııa ifiyor. Biz ölnırliyit ki: o du kay-bolcun. Zaten bu ideal, proyramımı-zın brt^uıda yer a t m tetir,,,
Avrupadaki Hllr-Durarcthk cereyanının gelişmesini araştırmak fırsatını bulmuş olanlar, üstat M. Kemal Öke'nin sözlerini anlamakta güçlük çekmezler, Bu cereyana karşı yazılmış olan sayısız yazıların büyük bir kısmı polemik mahiyetindedir ve değersizdir. Hattâ bir zamanlm Vatikan. bu cereyanın ilerlemesinden ürktüğü için, bir papasa locaya girmek müsaadesini vermiş ve ondan sonra da masonluğa karşı kilise ideolojisine uygun ve çok şiddetli bir kitap yazdırmıştır. Halbuki, bu polemiklerle gerçeklik arasında büyük farklar vardır. Biz bu fikir cereya-
nının Avrupa tarihinde ehemmiyetli bir rol aynadığım görüyoruz. Alman-lığı büyük bir asker kudreti haline getiren Büyük Frederik, Prusya locasının büyük üstadı olmuş ve ondan sonra hüküm süren hânedandan bir prensin locaya girmesi bir devlet -yfdcntyi haline gelmiştir. Bu gelenek 1918 yılma, daha doğrusu Alman İmparatorluğunun tarihe karıştığı güne kadar devam etmiştir. İngiliz Kıratlarının, Birleşik Amerika Cumhurbaşkanlarının masonluğu da böyle bir gelenekten başka bir şej' değildir,
Hür-Duvarcüığın kaynakları derin bir karanlık içindedir. Bir anlatılışa göre Yalvaç Süleyman'ın mâbedinl yapan Mimar Hiram; çalışanları üç zümreye ayırmıştır: İşçi, kalfa, usta. Başka bir anlatılışa göre de bu fikir, Romalıların işgali altında bulunduğu sırada, lngilterede doğmuş ve Romalılar çekildikten sonra da yaşamıştır. Fakat Hür-Duvaroıhğm ilkönce Renalssance çağı İtalyasında doğmuş ve oradan İngiltere ile Fransa ve Almanyaya yayılmış olması ihtimali gerçekliğe daha uygun görülmektedir. tik loca 1717 de Ingll-terede kurulmuş ve arkasından da Deruzeııt-lVateTS'in Fransada açtığı loca (1725), faaliyete geçmiştir. Törenlerin Mernphıc vc Mıtraim ayrılmalarına rağmen, locaların amaçlan birdir: İnsanı olgunlaştırmak, yontmak, ham kayayı işlemek ve karşılıklı sevgiye kavuşturmaktır. Dikkat edilirse görülür kİ, bu tez. Amos Comerıius’un fikirlerini dile getirmektedir. Alman kültürünün ve Kurtuluş HareketVrün — Napolâon ordusuna karşı ayaklanışın — büyük şahsiyetleri, Lessing, Herder (eine unsichtbare - sichtbare Geseilschafb), Goethe (Logenreden, Symbolum)> Fichte (Eleusinien des XIX Jahr-hunderts) ve büyük bestekâr Mozart (Zaııberflöte) Hür-Duvarcılık ideallerine bağlanmış olanlardandır. Alman Milletine Nutuklar (die Reden an die Deutsche Nation) gibi bir e-ser yazan ve burada korkusuz ve sonsuz bir vatan aşkım dile getiren Fichte, elbette, bir Alman milliyetçisidir. Bu bakımdan, Hür-Duvarcı-lara karşı yönetilen İddiaları gerçekliğe (Tır.
Hür-Duvarcılıkla manismı arasındaki
bu, daha ziyade bizim humaııism sözüne vereceğimiz mânaya ve tefsire bağlı bir şeydir. İnsancıllık, kendisini doyma'dan, kaşarlaşmış Ortaçağ umdesinden kurtarmak ve kendini, başka bir deyişle, iııeam bulmaya çalışmak fikrinden doğmuş bir cereyandır. Biz bunun yankılarını Kantin idealist felsefesinde görüyoruz. Herder, Gnethe, Sebiller de bunun tesiri altında kalmıştır. Hür-Dııvar-cıltğın bu kültür ideallerini benimsemesi çok mümkündür ve bunda milliyet anlayışına aykırı bir şey de görülemez. Fakat Oxförd bilgin» Sebiller’in insancıllık sözüne verdiği mâna. Hür-Du varcı lığın tezine uygun düşmemektedir. Bu İngiîiz mütefekkiri mean her şrınn ölçü^iidın diyen eski Elen filozofu Protagoras*’ hatırlatmaktadır. Onun için, biz öyle sanıyoruz kİ. üstat M. Kemal öke. yanlış tefsirleri Önlemek maksadıyla, ıtMam ılhk sözü üstünde dı rnuış ve Duvarcılığın yalnız kültür İdeallerine bağlandığını belirtmek istemiştir öğrendiğimize göre Duvarcılar İlerde bir dergi de neşretmek fikrin dedirler. Biz, o zaman. Duvarcılığın kültür ideallerini, bir çok kavramları nasıl tofsirlendlrdlklerini daha iyi anlamak fırsatını bulmuş o’acağız. Derginin yazılarım gördükten sonra biz de düşündüklerimizi objektif bir surette okuyucularımıza bildirmeye çalışacağız. Baytlar DEKLER
Çinlilerin ıstırap ve sefalete karsı kayıhnzhjh
Çindcn notlar

Konfiiçyüs Mabedini ziyaret

MUHARRİRİ : CAMİ
milliye, t sizlik dayanmamakta-
insancıllık ı hu-ilgilere gelince.
KIYAMET GÜNÜ
• •
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY
Blıden, bir hüzün çöktü. Göremiyecek miyim? Pencereyi açmıyacak mı?
Chateauberiand’ın o hazin şarkısının nağmeleri boğuk hır halde kulaklarıma geliyor.
Şimdi sessizlik... Şarkı bitti. Pencereden hır gölge beliriyor. Kalbim çatlayacak gibi a-tıyor. Görünecek mi? Ah. Elvir!.. Hayır, Mo-nlk.„ Sizi görmek, seni görmek!
Işık da söndü..
Orada, kaç dakika, kaç saat, geçen geceki gibi, mehtabın altında, pencere açılır da aşkımın aziz hayali görünür ümidiyle kaldım!
Pencere kapalı kaldı. Mahzun mahzun dönüp yatmaya gittim.
Ah, hiç olmazsa onu rüyamda görebilsem. Elvir... Şey... Monik!
• • •
. . .
— XV —
• • •
Banknotların tekriri — rlııııresin ma* kulesi — ŞefRaCten bir telgraf — Mcsalİna dâvası — Jül AnflÖr oğlunu hulııyor.
• • •
Bugün Büyük Şefaat Sesi, dirllenlerln bir kısmının listesini adresleriyle beraber neşrediyor.
Monik’in adım arıyorum, yok.
Yanlışlıkla bir satır atlamış olmayayım diye listeyi bir daha gözden geçiriyorum. Hayır, Tiho-Rişar’ların isimleri yok. Herhalde yarın neşredin .-k,
İnkisarımı bıı kadar sükunetle kabul edişime hayret ediyorum. Araba sevgilimin canlı tasviri bu Elvlr’in benimle aynı otelde oluşu mu bana sabretmek kuvvetini veriyor?
Gazete, aynı nüshasının “son dakika,» mü-
tunundu, “Melekler İdaresinin,, Fransa bankasında mevcut banknotların bir gün evvel teksir edildiğini ve Paristekl bütün dirilenlcre müsavi miktarda tevziat yapılacağını bildiriyor. Tevziat, yarın, herkesin otelinde melek-veznedarlar tarafından yapılacaktır. “Melekler İdaresi,»»
Tüccar ve esnafın tevziat sayesinde mağazalarını, dükkânlarını açabileceklerini tahmin etmekledir. Bövlece şehirde tabii hayata avdet edilmiş olacaktır.
Haberin altında, büyük puntolarla şu serlevha okunuyor:
w
PROLETARYANIN ZAFERİ
Meşhur Sosyalist Lideri Jeand-Jaurfca rafından yazılan bu makale şöyle bitiyor:
“Nihayet, asırlarla süren mücadelelerden soma şuurlu ve teşkilâtlandırılmış proletarya, iddialarının zaferine şahit oluyor Yarın, Pa-risie hakiki servet ve sınıf müsavatı hükümran olacaktır; yarın, altın, gümüş ve tunç paraların müsavi bir surette taksimi sayesinde çalışan sınıflar, kapitalizmin boğucu ve kan emici tazyikim yenmiş olacaklardır. İğrenç burjuvazinin, kanlı militarizmin esaret zincirleri kırılacak! Yarın, servet müsavatı sayesinde, hır Kûçild ın bir Varyemezin kasaları, porle-taryaya mensup herhangi bir Çulsuzun, bir Yoksulun kasalarından ağır olmıyarak!,,
Yine “son dakika,. «ÜtÜnunda şu telgrafı okuyorum:
“Şefaat Vadisi, 28 temmuz - Mahkeme-i Kühıa harekâtı muntazaman devam ediyor. Bu derece mühim bir dâva için, önüne geçilmesi imkânsız olan usulü muhakeınatın ağırlığı goz önünde tutularak mahkeme, cel-
ta-
Buradaki sadelik ve sükûnetin, ruhları dinlendiren ve insanı derin düşünceye daldıran bir kudreti vardır : Dr. Mukaddere N. ÖZERDİM
Yazan
Peiping’de insanı en çok kendine çeken sanat Abidelerinden biri de Konfüçyüs Mabedidir. Asırlık çam ağaçlarının gölgelendirdiği serin ve temiz avluların içinde kurulmuş pavyonlarının renkli ve muhteşem güzelliğiyle Çin mimarisinin asil ve tipfk karakterini gösteren Konfüç-yils Mabedi. 2000 yıllık bir felsefenin de sembolüdür. Buradaki sadelik ve sükûnetin, Lama ve Buda mabetlerinin şaşırtıcı ve yorucu kalabalığından sonra, ruhları dinlendiren ve insanı derin düşünceye daldıran bir kudreti1 de vardı. v
Bu rımbed, Moğol devrinde (13'ün-cü yüzyılı yapılmış ve sonra Mançu imparatorlarından Kang Hsi (16891 ve Ch’ien Lung (17371 zamanında muhtelif defalar tamir edilmiştir.
Büyük iki kanatlı kirinizi kapısından mermer bit antreye, sonra küçük bir avluya çıkılır. Burada bütün diğer mabetler» le olduğu gibi taş bir tablet durur. Üzerine iri Çın harfleriyle mabedi ziyaret edecek olan sivil ve askerlerin ( saygı içim sedan-ehair’-lerindon veya atlarından inmeleri yazılıdır Buradan bir çok taş tabletlerin bulunduğu ikinci avluya geçilir. 72 tane olan bu taş tabletlere devlet imtihanım kazanmış bilginlerin isim ve unvanları kaydedilmiştir En eskisi Kublav Han zamanına kadar gider.
Üçüncü avluya yeşil damlı muazzam bir kapıdan geçilir. Bu avluda 12 tane pavyon vardır. Bunların içinde taştan yapılmış kaplumbağa üzerine iki metre boyunda taş tabletler di-
Kelerini gece, gündüz aktetmeye karar vermiştir. Böylece Şefaat Vadisindeki münakalât müşkülâtı bir an e\*vel bertaraf edilecektir. Mahkeme, nebi Metuşaleh’in riyasetinde muavinleri İbrahim ile Yakup’dan teşekkül ederek bugün Messalina’nm dâvasını rüyete başlamıştır. Bu meşhur dâva, mahkeme salonunu dinleyicilerle hıncahınç doldurmuştu. Fakat iddia evrakında zikredilen müstehcen tafsilâtı nazarı dikkate alan hâkim, salonu tahliye ettirmiş ve hafi celse akdine karar vermiştir Celse arasında suçlu Messalina melek-Jan-darmalardan birini iğfal teşebbüsünde bulunduğundan, müddeiumumi muavini Melki Sadık tarafından şiddetle te vb İh edilmiştir.,,
Bu telgrafı okuyunca şaşkına döndüm. O (ine gelene kadar, ben de herkes gibi, Mahke-me-l Kübrada bizzat Ulu-Tanrımn bizleri muhakeme edeceğini zannediyordum Halbuki Şefaat Vadisindeki mahkemenin, üç kişilik heyeti hâkimeden ibaret alelâde ve insanlarınkine benzer bir mahkeme gibi teşekkül ettiğini okuyordum.
Meseleyi halletmek İstiyorum. Otelden çıkarken, kapıcı-melvk. İsrafil’in odasına gidiyordu Okuduğum telgraftan bahsederek:
— Merakımı mazur görünüz, diyorum, ben mahkemeye bizzat Tanrının riyaset edece ğini zannediyordum,
— Ediyor ya. delikanlı! Tanrının ayni zamanda her yerde hâzır ve nâzır olduğunu bilmiyor musunuz? Binaenaleyh, mahkeme salonunda kendisinin “gözle görülür,, olmasına lüzum yok. O, orada olmadığı halde oradadır, orada ikon de her zaman ve her mekândadır. Anladınız mı? Siz insanlar, acayip mahlûklarsınız, Tanrının sîzlerden başka uğraşacak isi yok zannediyorsunuz. Kâinatla yalnız dünya mı var?!.. Sonsuzluğu milyonlarca, milyarlarca yıldızlan yok mu? Oralurı meskûn değil mi? Evet, kabul ediyorum, umumiyetle sevimli kimselersiniz, fakat itiraf ediniz ki. pek de mahviyet sahibi değilsiniz.
— Affedersiniz, öyle hatırlıyorum ki, “Ki-ta b-ı Mukaddes,, de..
— “Kitab-ı Mukaddes,, de mi! Yuhnnnu-nın Vahyi faslını okumanız kâfi, şöyle diyor:
— Devamı vıw —
kilmlşti. Bu tabletlere düşmanlara karşı kazanılan savaşlar ve Mançu imparatorlarının kazandıkları zaferler yazılmıştı.
Yine bu avluda mermer terasına (Ay terası) 17 şer basamaklı ve ortasında yekpare mermer üzerine ejderler oyulmuş iki taraflı bir merdi* venle çıkılan yeşil damlı, kıvrık saçaklı ve zengin renkli asıl mabede gelinir. Buraya “Müzik Hol” denir, içeride, tam ortada “Konfüçyüs’ün aziz hatırasına” dikilmiş bir tabletin bulunduğu küçük bir hücre, etrafta da KonfüçyÜşün mezhebini devam ettiren filozofların hatıralarına dikilmiş tabletleri havi iki hücre bulunuyor. Her hücrenin önünde üç ayaklı bronz buhurdanlıklar takdime »piskül, elma. fıstık vesaire) kaplarının konulduğu altar. etrafta beş müzik sesini gösteren taş ve madeni çanlar, harp, kanun gibi müzik âletleri, bundan başka 1 m para torla r ın Konf üçy üs mezhebini öven taş tabletleri vardı.
Binanın duvarları ve sütunları koyu kırmızı renkte kli. Tavan ise renk renk boya ve yaldızlarla işlenmişti ve gözleri kamaştıraca); kadar güzeldi. Kırmızı sütunlarda, üzerinde Konfüçyüsün yaldızlı harflerle yazılmış vecizeler! göze çarpıyordu.
Bu avludan sonra daha iki avlu ve renkli muhteşem bir kemeri geçerek diğer biı- avluya geldik.-Burada yine renkli kıvrık saçaklı ve güneşte altın gibi parlıyan sarı damlı bir pavyon vardı, adına “Klâsik Hol” deniliyordu, içeride kızıl kahverenk-lı beş basamaklı bir mrdivenle çıkılan taht duruyordu. Burada imparator, Konfüçyüs mezhebine mensup kimseleri imtihan ederdi. Bu pavyonun arkasında bir başka pavyonda üzerlerine beş mukaddes kitapla dört tarih metinlerinin yazılı bulunduğu üçer metre boyunda, birer metre eninde 18 tane taş levha vardı, imparator Ch ın Shıh Hunng (M.Ö. 240) zamanında Konfüçyüs mezhebi aleyhine bir cereyan ortaya çıkmış, bu yüzden bu mezhebe ait bütün kitaplar yakılmıştı. Sonradan Han sülâlesi (M.Ö. 206-M.S. 220) zamanında bütün metinleri ezbere bilen bir âlime, herhangi bir tehlikeye karşı korumak taşlar üzerine yazdırılmıştı.
Mabedin etrafındaki küçük yanlar rahip ve öğrencilere
Siyah cübbe ve siyah takke giyıyoı-lardı.
Bu mabette hiç bir heykele rastlamadık. T’arıg (618-9061 ve Moğol 11280-1368) devrinde Budizmin tesiriyle bazı taş heykeller konmuş* sa da Miııg sülâlesinden (1368-1644) itibaren bunlar tekrar kaldırılmıştır. Zira felsefesinde metafizik cepheye asin değer vermemiş vc ruhi kuvvetlere inanmamış olan Konfüçyüs’ün böyle taşlan yapılmış şok i ilerle gösterilmesi onun yüce varlığına bir saygısızlıktı.’Bununla beraber Çinliler, a-naya babaya saygı ve sevgiyi esas tutarak atalar küllünü yaratmış cilan Konfüçyüsün ruhuna kurban vermekle onu bir kült olarak kabul etmişlerdi, Böylece her vıl doğum günü kabul edilen 27 ağustosta büyük hır merasim yapılmaktadır. Falcat bizzat bulunduğum bu merasim bugün artık dini mahiyetini kaybetmiştir. Onun yüksek fikirlerini takdir edemiyecek yaşta öğrencilerin bu merasime iştiraki sadece bir vazife bilerek, yaşlılar ise geleneğe bağlı oldukları vc Konfüçyüsün eşsiz akidesinin bugünkü bozulmuş Çin cemiyetini Islâh edecek mahiyette olduğuna inandıkları için gelmişlerdi. Bu inanlarını göstermek İstedikleri belliydi.
üzere
pavi-aitti.
YENÎ İSTANBUL
Sayfa 5
23 Şubat 1950
HİKÂYE
Küçük bir oyun
Yazan: VAL TEAL
APIYA geldikleri »ırada John, dargın bir sesle:
— Daha nr kadar raman ıılşanlı kalacağız? Yoksa evlenme-
ye niyetin yok mır? diye sordu.
Maneey:
— Ben Ütemiyor muyum zannediyorsun? dedi. Fakat nr yapayım. Babamı bırakamıyorum. Evlenmekten bahsettiğim zaman o koflar fona oluyor kİ, »enin İsmini bile İşitmek İstemiyor,
— Ne egoist adanı!
— Hayır» öyle deme! Biliyorsun kİ, beni babam büyüttü ve bana annemin yokluğunu hissettirmedi. Fakat beni etrafında görmeye o luıdnr çok alıştı kİ. hn>atındnn eksilecek olursam şaşırır kalır, perişan olur.
-— o halde onunla beraber oturalım,
— Bunu da sen İstemezsin! Babam her dakika İnsanı meşgul e-decek bir şe> bulur. Bu sefer de sen tahammül edemersin.
Genç adam, dargın bir sesle:
— Anlaşıldı, bu hin sonu gcl-nılyecek! dedi.
Maneey:
— Sen üşülme John... Ben bir çaresini bulurum elbette, diye gönlünü aldı.

Misler Ban İster, kahvesini İçerken kızına bakarak düşünüyordu.
— Bu Maneey, bulunmuş kırdır doğrusu! Fedakâr, şefkatli, bir çiçek kadar da zarif ve güzel. Kıymetini bilnıiyen biriyle evlenirse yazık olur. Bıı gece pek düşünceli bir hali var. Yarın ona güzel bir hediye akıyım da sevinsin!
Genç kız fincanını yerine koyarak:
— Babacığım, soyiiyeceklerimi l-yice dinlemenizi istiyorum, dedi.
— Ben seni her zaman dinlemez miyim ?
— Hayır, son zamanlar kimseyi dinlemiyorsunuz... Hiç bir şeyin farkında değilsiniz.
Mİster Ban Is ter, kahvesinden bir yııdıım daha içti ve içinden:
— Şu kadınlar ne tııhaf mahlûklardır. Saçma şeyler söylemekten pek hoşlanırlar, diye düşündü.
— Babacığını artık görüyorum kİ. ihtiyarlıyorsunuz...
— İhtiyarlıyor muyum? Elli yaşında erkek ihtiyar saydır mı? Bir erkeğin tam olgunluk çağı..
— Bazı İnsanlar vaktinden evvel çökerler.. Beyinleri sulanır.. Bilhassa erkekler..
M ister Banfater o kadar şaşırdı kİ, verecek cevap bulamadı.
— Şu üstünüze, başınıza bakın bir kere!. Sigara külü içinde. Sonra hır do genç kızların peşinden koşmaya kalkışıyorsunuz. Vallahi babacığım» bunu size hiç yakıştıramadım.
— Ben mİ genç kızların peşinden koşuyorum?
— Tabii.. sjz_
Endişeyle kıztııa baktı. Bu ço-ertfea bir şeyler olmuştu. Belki de hastaydı.
— Yavrum, çocuğum; diye söze başladı. Fakat Maneey hırçın bir tavırla sözünü kesti.
— Rica çilerim babacığını. beni aldatmaya kalkışmayın! Alemin maskarası olmak niyetinde değilim. Katibenize derhal yol verin. Hani Ethel’e de acımıyor değilim. Zavallı kızcağız sizi seviyor. Hareketlerinizi ciddi sanıyor. Bir genç kızın zaafından istifadeye kalkışmak ne ayıp şey!!.
Mİster Banister daha fazla din-Uyemedl. Ayağa kalktı, ve:
— Sen çıldırmışsın! diyerek odadan çıktı.

Yazıhaneye gidince doğru katillen in odasına girdi. Genç kız. onun geldiğini duymamıştı. Bir müddet durup onu seyretti. Ne güzel kızdı! Onun hakkında dedikodu yapmaya utanmıyorlar mıydı? Bu temiz yüzün karşısında insan saygıdan başka bir his duyamazdı.
O «ırada Ethel başım kaldırdı ve patronunu görünce gülümsedi.
Bu tenesfiünı, dünyanın en güzel tebessümü İdi. Birden kalbi burkuldu. Hayır, kâtibinden ayrılamazdı. Onun yerini tutacak birini bulamazdı. Dedikodu yapanlar kenidlerlnden ııtaıısınbırdı!
— Ethel »izinle görüşmek l»tiyo-nım, dedi. Genç kız ciddiyetle «ordu:
— Ne oldu? Bir şey mİ var?
— Hayır, bir şey yok. Yalnız benimle evlenir misiniz diye sormak İstiyordum.
...Genç kızın iri lâcivert gözleri hayretle açıldı:
— Birdenbire böyle bir karar vermenizdeki sebebi anlamak İşlerim.
— Herke» hakkımızda dedikodu yapıyormuş. Bir genç kızla yaşlı patronu hakkında böyle şeyler düşünmek.
— Evvelâ «İr yaşlı bir erkek değilsiniz. Bir kadının sevebileceği kadar cazibelisiniz. Sonra ben o. kadar genç değilim. 88 yaşındayım ve kendimi mükemmel İdare etmenini bilirim. Patronu İle kâtibeni hakkında dedikodu yapmak da çoktan Adet haline gelmiştir.
Bunları nöyllyerek kâğıtlarını topladı ve başı dimdik odadan çık-
Biraz sonra bir memur gelerek İmzalanacak kâğıtlar getirdi. Miste r Banlster içlerinden bir tanenine göz gezdirince sapsarı kesildi. Hemen kâğıdı alarak kâtibinin odanın» koştu.
— Bıı kâğıt Ethel?
— İntifanı,.
— Bnnn böyle bir şey yapmaya hakkınız yok. İşlerim altüst olur sonra..
— Anını» yaptınız! Kâtipten bot ne var? Daha iyisini, daha tecrübelisini bulursunuz..
Oıı soneden heri beraber çalışıyorlardı. İler sabah onun güzel te-he^Kİimiyle karşılaşmak ruhunu ferahlatıyor, ona çalışmak kuvvetini veriyordu. Şimdi birdenbire o-nıı kaybedecek olursa hayatı güneş doğmayan bir güne henziyecokti. Kendi kendine:
— İhtiyar budala!. Hnydl kendini topla! diye söylendi. Etrafına bakınınca Ethel’l göremedi. Hemen dışarı fırladı Onu kapıdan çıkarken yakaladı:
— Ethel... Bir dakika beni dinleyin! Rica ederini benimle evlenin !
— Niçin? Dedikoduları kapatmak için m?
— Hayır, «İzi sevdiğim ve sizsiz yaşaysa Duyacağım için.

Otomobilde Etindin yanında o-t ıırıırken .Mİster Ban ister dünyanın en mesut adamı idi. Nikâhları kıyılmış, artık korkarak bir şey kalmamıştı. Fakat eve yaklaştıkça içini bir endişe kaplamaya başladı. Bakalım Mnncy bunu nasıl karşılayacaktı.
Manccy'yİ bahçede buldular. Onları görünce yanlarına koştu.
Baııistrr kendini toplamak İçin bir iki öksürdükten sonra:
Maneey... Sana bir şey. Yani bugün Ethel ile evlendiğimizi söylemek İstiyorum.
Genç kız boynuna sarılarak:
— Ne kadar sevindim! Dmıek şimdi ben de John ile evlenebilirim! diye bağırdı.
Mİster Banlster’in yüzü birden değişti. Sert bir sesle.:
— Maneey... Sana şunu söylemek İsterim kİ....
Ethel, sözünü tamamlamasına vakit bırakmadan:
— Maneey. babanız, uzun senelerden beri ona göstermiş olduğunuz sevgi ve şefkatten dolayı size teşekkür etmek istiyor, dedi, öyle değil mİ nevgillm?
Mİster Banlster ne diyebilirdi? İki kadın bir erkeğe karşı birleşirse o erkeğe boyun eğmekten başka yapacak bir şey kalmazdı.
— Evet» dedi. Evet... Ben de o-nu söyliyecektim Maneey.
Çeviren: Nuriye Müstakimoğlu
Teknik bakımdan elinde biıyuk imkânlar bulunan Hollyvvood'da bir film müzIkJcndirıliyor.
Sinema tekniğine yenilik getiren film
Meşhur İngiliz rejisörü Alfrcd Hitchcock’ıın Amerikada çevirdiği filin böyle tavsif ediliyor
Bizim memlekette “Rebecca” ve ••Şüphe” gibi filmleriyle tanılan İngiliz rejisörü Alfred Hitchaock, Ame-rikada sinema tekniğine yeni bir şekil veren bir film çevirmiştir. Sinema tarihinde bir inkılâp teşkil eden bu yenilik bir kaç noktadan kendim hissettiriyor. Biri, belki de en mühimi, para tasarrufudur. Sinemadaki ekonomik kriz yüzünden tasarrufa mecbur olan bütün şirketler, rejisörlerinden azami idare istemektedirler. Zamanımız, bir vakitler her film için zengin Holywoodru bile şeşırtacak derecede para sarfeden Eric von Stro-helm ve Cecll B. De Mîlle'lerin israflarına müsait değildir. Bugün şirketler masraflarını kısmaya ve meydana getirdikleri filmlerde en idareli, en az masraflı usûllere başvurmaktadırlar. Hitchcock bu tasarruf savaşında son filmiyle bir rekor kırmış bulunuyor. Amerikada meydana getirilen
•‘The Rope” yani “İp” ismindeki bu film 18 günde çevrildi. Hitchcock un filme başlamadan, hattâ aktörler seçilmeden evvel, filmin bütün sahnelerini ayrı ayrı şemalar halinde kendi eliyle çizdiğini, bu şemaların —âdeta Disney'in hareketli desenleri gibi— birbiriyle irtibatlı ve son derece tafsilâtlı olduğunu bir Amerikan mecmuasında görebildik. Hitchcock bu film için sinema âleminde bir yenilik daha yapan prova usulünü tatbik etmiştir. Artistler, tiyatroda bir piyes hazırlar gibi, on gün müddetle sahneleri prova etmişler, tam kıvamını bulunca, makine işlemeye başlamıştır. Hazırlanmış olan iki eş dekor içinde aktörler ve rejisör birinde o günkü sahneleri çevirirken, teknisyenler i-klncisinde ertesi günün sahnelerini tertip etmekle meşgul oluyorlardı.
Mevzua bir cinayet hikâyesi olan bu film. Amerikada çevrilen bu nevi
Örümcek ve Böcek adlı filmin güzel yıldızı Nadla Grey
filmlerden farklıdır. Cinayetin failleri ve şekli bilinmektedir. İngiliz cinayet romanı ruhuna göre, bütün mesele eserdeki dedektifin bu filmde a-lelâde bir adamın, cinayet evine gelmiş bir misafirin —cinayeti ve cesedin nerede bulunduğunu iki caninin hareketlerinden, konuşmalarından, bakışlarından, evin havasından anlı-yabilmesidir. Bu film Amerikada en güzel numunelerini vermiş olan ha-raketli, tabancalı, dövüşlü, cinayet romanına değil, İngiliz ananesinin cinayet hikâyelerine benzemektedir.
Filmin ikinci teknik yeniliğine gelince, en büyük hususiyeti bir tek dekor içinde ve kesiksiz olarak çevrilmiş olmasıdır. Yani makinenin odada bulunan bir insanın gözü gibi, bu o-dadan çıkmayan kahramanları fasılasız takip edişidir. Makinenin filmde büyük bir rol oynaması, yani seyir, cinin yerini tutması, Griffith’den beri bh* çok filmlerde görülmüştür.’Orson Welles, Robert Montgomery gibi aktör. rejisörler kameraya, yani makineye bu aktif rolü vermesini bilmişlerdir. Ama Hltchock’un bu son filmindeki şimdiye kadar eşi görülmemiş yenilik, plânların arasında kesinti bulunmamasıdır
James SteWard, John Dall ve Far-ley Granger ile çevrilen bu film tek-nlkolor olarak Çapılmış. Bu nevi “atmosfer” filmlerine siyah-beyaz tekniği daha iyi uymakla beraber, Hitch-cock bu filini renkli olarak çevirmekle günün muhtelif saatlerindeki renk değişikliğini göstererek vaka müddetinin bir günden İbaret olduğunu ifade etmek istemiştir.
Geçen sene, muhtelif plânlı fakat her perdesi tek dekor içinde çerçevelenmiş “Rigoletto” operasını sinemada görmüştük. Rigoletto ve onu takiben Amerikada çevrildiğini duyduğumuz lirik piyesler Hitchcock un bu filmine anlayış bacımından yakındırlar. Münevver BERK

C. Evvel
6
1369
Vakit

Musiki bahisleri
İstanbul Konservatuarının 7 nci Konseri
Rast
faslı
1950
ŞUBAT
Perşembe
Güneş
Öğ!e İkindi
A k ş.r! m
YnUı imsâk
Vasati
6.43
12.28
15.29
17.53
19 23
5 07
Rami
Şubat
10
1365
Ezan)
12.52
6.35
9.38
12 00
1.31
11.16
Atatürk inkılâp MüSftaD Perşembeden maada her gün 1U-12 vo 14-17.
Topkapı Sarayı: Pazartesi-Çarşamba - CumartcsL Saat 12,20-17 Telf. (21090)
Ayaaufya: Pazartesi Sah çarşamba - Perşembe • Cuma - Pazar. Saat 10 • 16. Telf (21750).
Arkeoloji: Çarşamba -Cuma • Pazar günleri 13 ten 16 ya lıadar.
E*kl bark Eıerler) Şubesi: Çarşamba - Cuma - Pazar 10 dan 12 ye kadar. Telf (21682).
i (irk ve tftlâm Eserleri; Stili -Perşembe - Pazar. Snat 13.30-16.30
Dolmahuhçe Deniz Müzeci: Cumartesi sn&t 13-17 Telf. (81284).
Belediye Müzesi: varı Perşembeden gün 10-12 ve 14-17
Tevflk Fikret Aslyan Muzcaı ; Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
İzmir:
Arkeoloji 51llzenl (3324) Her gün 9-12. 13.30-17. Cumartesi: 14-17 a-çiktır.
Pnrar
9-18.

Atatürk maada
Hul-her
S 1 H H t İMDAT
îrianhu! Beyoğlu Anadolu yakaru Ankara
İzmir
41995
ÜI
2251
Havuzlu ıirtil Kadıköy w(72
İstanbul 24222 üalıUdar 000(5
AnkAra. (W, limlr 2222, K. yaka 100M
İstanbul Belediyesi Konserva tu varının 21 şubat 1950 salı günü verilen bu senekl 7 nci konseri Rast Faslını ihtiva etmekteydi.
Faslın içinde en ziyade YÜrllk Semai ve Saz Semaisi kulağa çarpan kusurlarla temeyyüz ettiler. Esasen harcıâlem olan bu eserlerin, belki de fazla bilindiğinden dolayı, lâyık oldukları mükemmeliyetle çalınamadık-ları anlaşılıyor. Çünkü zihinde iyice yerleşmiş alışkanlıkları değiştirmek zor olduğu gibi çok bilindiğine kanaat getirilen parçalar İçin emek aarfet-mek de zait sayılır. Musiki parçalarının icrasında muvaffakiyetin temel laşlarından biri olan fıazeye hiç bir eserde ve hiç bir konserde riayet e-dilmeyişi de belki bundandır.
Güzel bir erkek sesine malik olan Ekrem Kongar, solo şarkılarını okurken kendi tabii sesini değil, ince bir başka sesi kullandığı için daha iyi bir intiba bırakmak vesilesini kaçırmış oldu. Temenni edilir ki, fıtratın kendisine hediye ettiği güzel sesini daha ziyade esirgemiyerek arasıra konserlerde kullanmağa razı olsun.
Solistlerden Mustafa Çağlar cidden iyi okudu. Fazla tizlere çıkmak, kendini zorlamak, bilhassa kararlarda tiz sekizliyi tercih etmek gibi itiyatlarını tekrarlamadı. Bu mütevazı ve şada
tavnndâ ne kadar daha iyi olduğunu gördükçe daima bu şekle bağlı kalacağını umarım.
Bir çok kimseler tarafından defalarca nazarı dikkate konulmuş olan yay birliği gibi pek basit bir işin, icra heyetince hâlâ halledilememiş bulunması hayret, edilecek şeydir.
Bir de şefe lüzumsuz olarak yükletilen el ve kol sallamak külfetinin hiçbir işe yaramadığı görülüyor. Çünkü sanatkârlardan, şefin hareketlerine hakan da yok, o hareketlere uyan da •••
Usullere gelince: büyük usullerin, kendi bünyelerine hiç uygun olmı-yan bir şekilde Sof yan veya Düyek ile vuruluşu her nedense bir türlü de-ğiştirilemlyor ve kullanılan küçük u-sıılün eserdeki büyük usulden ne kadar farklı düştüğüne dikkat edilmiyor. Bu halin neticesi olarak büyük usullerin kavi ve zayıf znmanlariyle küçük usullerin kavi ve zayıf zamanları birbirine aykırı geldiği için hassa» kulaklarda kötü bir kargaşalık tesiri husule gelmektedir.
İnsan, muvaffakiyet veya muvaffa-kıyetsizlik denilen şeylerin nasıl bir takım küçük âmillerden doğduğuna baktıkça bu âmillere ehemmiyet verilmemesine acıyor.
Lfüka KARABET
Son senelerde meydana getirilen yeril filmlerin hemen hepsinin mevzuu melodramdır» Bu »«'fer, bir müessese hayli muvaffak olmuş bir opereti filme almaya karar vermiş ve çalışmalara başlanmıştır. Ekrem ve Cemal Reşit Rey biraderlerin eseri olan operet “Lükiis Hayat., tır. Başlıca rollerde Halide Pişkin, Sevim Sezer, Yaşar özsoy, Renvıan Fooforoğlu oynamaktadırlar.
Gördüğümüz filmler ;
Kaplanlar Kıraliçesi ve Tundra
BEYOĞLUNUN küçük sinemalarından birinde, bizde, umumiyetle revaçta olan tarzdan ayrılan iki film gösteriliyor. Bunlardan “Kaplanlar Kıraliçesi,, adını taşıyanı türkçeleştirilmlş ve orta bir kıymet arzedlyor. Fakat “Tundra,, isimli film, cidden güzel
“Kaplanlar Kıraliçesi,, bizi Af-rlkanın içlerine kadar götürüyor. Onda, aslanlar, filler. zürafeler, maymunlar, zebralar ve daha bir çok yırtıcı hayvan görüyoruz. Sonra engin bir tabiat, şelâleler, ormanlar vesaire. Buna, artık “vahşî,, sıfatını koybetıpiş, yerli diye anılmaya başlanmış kabileleri, danslarını, bir aslan adım ilâve ediniz. Bu kadarı kâfi iken, film orta sınıf seyirci için kolay görülebilir bir hale sokulmak üzere bir de uydurma vaka eklenmiş. Meselâ, bir döğüş sahnesi var kİ, cidden komik, iki “beyaz,, a-dam, yerlileri birer kurşunda tavşan gibi öldürdükleri halde biribirleriyle vuruşmak icap edince, silâhlarını bırakıyorlar: yumruk yumruğa, döğü-şüyorlar. Vahşilere nazaran medenileri nrin döğüşü »anki buymuş gibi.
Bu film, sıcak iklimlerin hususi» yetlerini verdikten sonra öteki film banlıyor. Tundra, soğuk bir memle* ketin. Alaskamn tabiatını, hayvanlarını, sâkinkrinı gösteriyor. Onda da küçük bir vaka var. Bir doktor, hastalarına tayyare ile gidip bakmaktadır. Zira, Tundra’da mesafeler günlerde, haftalarla ölçülür. Tayyare ayın mesafeleri saatlere indiriyor.
Bir gün, doktorun tayyaresi bir buz dağına çarpıyor, doktor kendisini güç kurtarıyor. İşte film “Uçan Doktor,, Unvanım kazanmış olan bu ilim adamının kurtarılana kadar geçirdiği maceradır. Tundra’da, kendisini parçalamaya gelen bir ayının iki yavrusu île can yoldaşı olan doktor, tabiat ve vahşi hayvanlarla, açlıkla mücadeleden sonra, seyircileri heyecanlara düşürerek kurtuluyor,
Memleketimize, bu neviden filmler gelrtıektedir. Lâkin büyük sinemalar, onları “seyirci tutmaz,, diye ihmal etmektedirler, küçük sinemalar da, nAdiren, iki, üçü bir arada olmak şartiyle kabul ederler. Tundra, büyük bir sinemada, muvaffakiyetle gösterilecek bir filmdir. — fa.
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ HERSEY
DÜNYAMIZI TANIYALIM
ŞEHtR TİYATROLARI: 6aat
20.30 da.
DRAM KISMI (12157) Tebeşir Dairesi.
KOMEDt KISMI (40109) Hanımlar Terzihanesi.
MUAMMER KAKACA OPERETİ: Sızın Sokak.
1ENİ >ES OPEKETÎ: 20 15 te (DUBARA).
TAKSİM BELEDİYE PAVYONU: (Tel: 82904) Parisli Şantöz Avril.
ANKARA TİYATROLARI: 20 de.
OPERA: Köylü Namusu (i
de). Palyaço (2 perde). Çarşamba, Cuma ve Pazar 2 opera birden.
bCy( k
ıjemho, zart.es I
R( Ç( K Dünya
Ro«t
Saat
p er-
TİYATRO (10370 ı Per-cumartuM ve pazar, pa-akş&mları (Poer Gynt) Tİ V AT fto
Göziyle, 2 — İZMİR
ŞEHİR TİTATitOSÜ (2301» Katil,
111169» 1
Tüccar,
BM O6LL C IHETİ
AKIN (807IH) 1 — Dile Düşen Kadın. 2 — Ali Baba HlndlNinndn, ALKAZAR 12562 ı 1 — öûbalû-
bll'in İnnknmı. 2 — Yaramaz Çocukların Marifeti.
AR (44394) Havanada Festival.
• İkinci hafta;.
ATLA** (4OK35) Şn.nghayh Kadın.
LALE ve ELHAMRAda
Tel: 43595
Kutup kâşifleri
(Renkli)
Artistler:
IOH.V MILLS.DERK BOM)

Km-
ÇİÇEK: 1 - Gizli Emir t k&nç Kadını renkli)
ELHAMRA (4369Ö) Kutup KAşif-lcrl.
ÜSKÜDAR CİHETİ
HALE (60062) 1 — Seven Ne
Yapmaz. 2 — Ayşenin Duası.
ANKARA
ANKARA (23432) Ay Doğarken Bİ Y t’K (15031ı Mıınon Lesko PARK (11131) Filipin Aslan) SÜMER (14072) l — Gizil Kasa 2 — Batakhane Geceleri.
SUS (11071) Filipin Anlam
I Ll x (22294) Yanlış Numara YENİ (11040; Gençlerin Sevgilisi CEBECİ (13^46) Ormanlar Aslanı
İZMİR
ELHAMRA: Büyük V.iIh.
LÂLE: 1 — Uluyan Ktırt.
Yefjil Cehennem Fedaileri.
TAS*: I — Uluyan Kurt. 2 — Yeşil Cehennem Fedaileri.
TA ¥ YARE J Dell Gönül
YENİ: 1 — Etauncu Baba. 2 — Ayşenin Duası.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 — Selva 2 — Mumyanın Hn y/ı ictl.
SC.HER: Macera.
2 —
CİHETİ
1 — Kara Ok. Pntl(ı rkrn.
— Aabmlunn îhlh! Sc«.
SI
İNCİ (85595) l Aptal Aşık. 2 — Fedailer Kulesi.
İPEK (41280) Tarzan Ormanlar Aslanı.
LALE (43595i Kutup Kâşifleri, MELEK (40868) Balalayka 2 nel Hafta.
SARAY (4.1G56) Son Bcnlmflln.
SI ATPARK (88143) 1 - Kanlı Döşek 2 — Kerimin ÇllcaL
St MER (42851) Istırap Yolları. SABK (40380) Kanlı Döğüş.
SIK (1372(11 1 - Bir Hizmetçi Kızın H») t imlan 2 — Aşk ve Para.
TAKSİM (43101) Uçuruma Doğru. TAS: 1 — Periler Dünyası. 2 — Esrarengiz At..
ÜNAL (49306) 1 - Kafkas Kartalı 2 — Şelfim Dostlara
YENİ (84137) 1 — Aslanların Dövüşü. 2 — Bitmemiş Dans.
YILDIZ (42847) Akdeniz Korkanları.
İSTANBUL
ALEMDAR (23683)
2 — Tabancalar
AYSir (21917) 1
Pençesinde. 2 —
AZAK (23542) t — Yılmayan Aslan. 2 — Damgalı Doktor.
ÇE51BEKLİTAS (22513) 1 — Filipin Anlam. 2 — Tarzan Ormanlar Prensi.
FERAH: i — Ateş Çemberi. 2 — Namus Mücuâtdûs)
HALK (21991» 1 — Cehennem Yarışı 2 — Kaplan Kadın.
ISltMU I. (22367) 1 - Hurman Kaya. 2 — Akıncılar.
KISMET (21904 ı 1 — Harmıuı
Kaya. 2 — Duvaksız Gelin.
MAIIMARA (23860 ı 1 - Iht.lraa Kurbanları. 2 — Trnvlycttn.
MİLLİ (22962) 1 — Talmnculnr
Patlarken. 2 — Kam Ok,
Tl RAN (22127) 1 — Damgalı Dok-tor. 2 — Yılına.varı Aelun.
VESl (Bakırköy 16-126) l -Korsanlar. 2 — Mücrim Gönüller.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (110112) 1 — Aşk»)» Yıllar. 2 — Damgalı Doktor
OPERA (60821) 1 — intikam Kur-tunları, 2 — İki Yavru.
Sİ REYİ A (60682) 1 —»Yaban
Gülü 2 Yay 1A Kaplanları,
1 BLDE6İKMEM 1 — Yıkılan
Şaedet. 2 Anlan Ahmet. 3 — Ksrarenglz
“YENİ Ista \ III L„ un IhirIih İçin iavMİye etildi programlar;
I) \HII.IH :
Hani: ı«.on Ankaı'u: İnce naz (Bnvtıll hı.Nİu, — 19.25 Ldan-
hul: Piyano MOlulan. çalan: GlUeoren Sadak. — 20.35 An-kura: Tnnburla «ar. eserleri (Mesut Cemil). — 11.15 İstanbul: Fasıl heyeti konseri. — 21.15 Ankara : Müzikseverin aiHitl: Ha.endo1 (265 ırıci doguın j ildhnurniı dolayısıyla).
HARİÇTE;
11.00 Londra: Gernldo konser orkontrası. — 11.80 Londra •
BBC nenfonl orkestrası konseri, Beethoven ti nci senfoni.
Tt’RK MfZIC.t:
Seat: 8.On Aııknrıı : Saz ıiserleri (Pl ). 12.80 Ankara: Sarkılnr.
18,15 İMnnbul: Şarkı v(- türküler (J’l 1 11.00 İatanhul * Şs.r-
kl v. türküler İH (Mı Ankara: ln«’e boz (Bayatı fn »l|>. — 18,-15 İstanbul; Saz vsuricri. — 19.20
Ankara: Yurttan ncHİer. — 11).45 İHtanhul: Şarkı ve türküler. — 20.35 Ankara: Tnnburla »az e-ferlorl (M Cemil). - 20.50 Ankara: Halk türküleri. — 21.15
İstanbul: Fasıl hovetl konseri.
KLASİK BATI MÜZİĞİ:
Saat: 8.an Ankara: Mozart bemol Majör Kuartet (P!.).
İt.30 Londra; BBC Senfoni nr-RasiraMı konaerl. Beethoven 6ncı «rntonl. — 19.35 İstanbul: Piyano soloları. Çalan GÜİRfiren Sadak. — 21.15 Ankara: Müzikseverin saati: Hnndel. — 21.00 Londra: Bach vo Hacndol’den sonatlar.
HAFİF BATI MUzIGİ:
Saat: 7.31 Ankara: Hafif müzik (Pl. i, — 8.15 Ankara: Hafif melodiler İPİ.). — 8.15 Londra; Hafif orkestradan melodiler. - 11,00 Londra: Geraldo konser orkostraaı konseri. — 12.30 Londra; .John Thorpa Idn-resinde “Regsnt or kontra sı,, —
13.15 Ankara: Radyo solon orkestrası konseri. — 13.30 İstanbul: Çeşitli hafif müzik (Fi.).—
17.15 Londra; Ray Martin vo orkestrası. — 18.30 İstanbul; Şan soloları (PI.) — 10.15 Ankara: Enstrümanlar geçidi ( Pl. ) — 22.00 İstanbul: Küçük orkestradan parçalar. — 22.15 Ankara: Operetlerden seçme parçalar ıPL) — 22.15 Londra: Philip Green vo konser orkestraaından hafif rnv|(Hiılrr (15 dnkiUai — 28.oo İstanbul: Çeşitli hafif müzik (Pl ) — 23.15 Londra: Mön-mnrtre orkestrasından parçalar.
DANS Mt’ZİGt:
Saat; ıı.ıo latanbul (Pl.) — ın.13 Londra: Orkestralar geçidi. — ı«on İHfnnbul: (PL) ıs.15 Ankara; Tango, rıımbn konfin ve sambalar (Pl.) — lo.ıs İstanbul; »Pl ) — 22.20 İstanbul: (Pl.)
(I SI Sİ PROGRAMLAR;
K onutmu:
Saat; 13,50 İstanbul; Ev Kadını - Çocuklnrın güneş ve deniz • •a ııy»-hı rı ImımKnn: Cezmlvr Ö-nen. —21.00 Ankara : l’ncsko gazetesi, — H 18 ■ 'i.hi.
•muti. — 22.00 Ankara ; BMM Hilali.
Müzik:
7.45. 9.80, 23.00 Londra: Dinleyici İKteklrrl. — İH. 15 Londra: Yeni plakları takdim ediyoruz. — 21.15 Ankara: Müzikseverin saati:
Hacndel.
Temsil:
18.30 Londra: BBC Türkçe neşriyatı: Tcmall. “Arapların çadırı” Lorrl Dunftany. — 30.15 İstanbul; “La Dame aux Çamella” Ra(lyofonlk trunsll.
TÜRKÇE HABERLER:
Aııknru ve ît»tnnbul: Saat: 7.45;
13.00; 19,00; 22 15
13.30 Ankara: öğle gnzeteal.
20.18 Ankara: Radyo gazetesi. “Aın«*rikamn Sesi’*: Saat: 10.15 (13. 16 ve 19 metro)
Londra Radyonu: Saat: 7.15; 18 15 vo 23 00 (19.91, 24.92, 31.32 VO 40.40 ınctro).
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
9.— Toros.
18.10 Ankara.
21.30 Seınpion (Avrupa).
(Her harfe dalma aynı sayı lo-kabtıl etmek üzere her rakama bir harf konulacaktır).
ı
2
UÇAK - TREN . VAPUR
9.50
12.50
13.30
OLAN UÇAKLAR (Türk) Anlmradan. (Türk) Anûaradan.
(Ingilis) Londra,
İl-
li. 45
16.-
16.20
9.—
10.10
OLAN UÇAKLAR
(Türk) Anka raya. (Türk) /İnkara, Beyrut u.
«Ingiliz» Atina, Ro-
GELECEK D.H.Y. D.H.Y. BE.A.
NIa, Roma. Atinadnn. D.H.Y. (Türk) İzmlfden.
S A $. (İskandinav) Kopenhag, Amatcrdnm, Münih, Rorıındaıi.
S.R. (İHVİçre) Zürlh, Cenevre. Atina, Ankaradan. D H Y. (Türk) İskenderun, Adana. D, Bakır. Malatya, Ankuradan.
GİDECEK D.H Y D H.Y, Klbriş, BE. A.
mu, Nl:ı, Londraya.
D.H.Y. (Tıırkı Ankarava. S. A S. (tfikandinav) R(»ma. Münih, Amatördüm, Kopenhag’a.
GELECEK OLAN t tl’LRLAK 2030 SUS (Mudanyadıın).
GİDECEK OLAN YAPIRLAR 5.— KADE5? (Karndonlze,) 9— SUS (Mudanyayıı).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 Seınpion (Avrupa).
7.10 D(»ku. 8.3U Ankara.
11 30 ntöo
İ Kl (9 / L T c u
2 2 T 1 4 5
Eminönü:
Haydar (Y. Lâleli) Beyazıt. Eminönü E. ö.
Bcneanon, Küçülcpaaar.
Beyoğlu:
Cemal Atnsoy, YUksckkaldınm 115.
Lımonor. ii'ilkhll C. 56.
Cihangir, Akarsu C. 31 Sağlık. Nocatlbey C. 181
Ziya Boy er, Kara köy Mart S. 5 Şark Merkez, Oşmaııbey 99.
Kurt »duş. Kurtuluş C. 231. Hıudcöy, Merkez.
Fatih:
İbrahim şı mınt.
Sarım. Aksaray.
Sfimolya. Sam» t ya
Nükhet Onat, Şehremini. Gündnğdu, Kara gümrük, Hl)»amc'ldln, Fcnor.
Has köy. Kaaifopnga.
Balmumcu, Şehzndelm-
E.vüp
Arif Beşer,
Beşiktaş:
S. Reı ep, Tram. cad. Knthküy;
Yeni Moda.
Kızıltoprak.
Göztepe.
Bosranc:,
C-liüdıır:
Ömer Kenan.
>Ir> hrllıifln: H. Ada.
Büyükada:
Merkez,
ANKARA
(12700)
(22324 >
Merkez
Gllray hmatprt^a (16175)
IZMÎR
Safilik. Alsnncak Sıhhat, Kemvrnltı.
G. Yalı. Yalılar.
A lla\re.|dhı Rııannıhane, Iklçcşmeilk, E^rcfpaşa.
3
4
5
«
7
8
0
10
il
12
1
2
3
4
ö
6
7
8
1 2
*r / n i> /’ (r t A
8 1 2 9 1 İÖ 5 11 2 7*Z) -- A - •
5 11
V £ Kl ‘ ‘ 2 6 14 15 6
c ( e n z / e
17 13 6 2 11 1 6
K / D L a
7 18 9 R 2
K P 4 T t-
7 19 11
2 9 1 /?6 A
2 3 11 2
n
6 7 6
— 13 6
-
- S6
A Ü
— 11 2
' K /A
1 12 11 L A 4 11
î
ı
A
5 4 11
14
*
7
T / A T i- 4 S
5 1 II 5 1 11 10
— İS f fî ” 17 ft
e rA ft i o a
— 17 20 K> 5 11 7 1 17 11
9 G K c i jfc TA H.
— 3 21 7 17 1TT 5 11 2
— Avrupa devletlerinden biri,
— Asya devletlerinden biri.
— Afrika devletlerinden biri,
— Cenubi Amerika devletlerinden biri,
— Sfmall Amerikada bir nehir.
— Aral gölüne akan bir nehir.
— Canuhişnrkl Avrupada bir dağ
— Şimali Afrlkada bir dağ silsilemi,
— Tüfklvcde bir dağ silsilemi.
9
10 — Merkezi Amerika devletlerin-
den biri»
11 —Sovyet Sosyalist devletlerin-
den biri.
12 — Büyük bir iç deniz.
Dünkü Bulmacanın Halil HALLİ
1 — MALATYA
2 — TRABZON
3 — ERZURUM
4 — HAKKÂRİ
5 — GİRESUN
6 — KAYSERİ
7 — İSPARTA
8 — KÜTAHYA
9 — ANTALYA
10 — DEaNİZLI
11 — NAZÎLLt
12 — İNEBOLU
jr. ı
4
Eshamlı Komandit Şti
Taksim, Cumhuriyet Cad. Unver Apt. altı Telefon : 82763 Telgraf : KAVÎKTO
TÜRKİYE MÜMESSİLİ:
e. V’ 1 , i -
t* ■
"KAVİ"
RİFAT KAMHİ, JAK AVIGDOR ve Şsi
KREFELD
UERDINGEN
(her türlü şasiler için)
RENAULT
Taylan • Etken İstanbul - Galata, Tahir Han 31 33
Tekel Genel Müdürlünündün ■_
kilogram
■ f
Jelatin dinamit
• t
MR FRANCF
SATILIK OTOMOBİL
Fransız Havayollarının
4 motorlu, konforlu SKYMASTAR uçaklariyle
e
Şevrole marka bir kamyonet satılıktır. Hergün Cagaloglun-da C.H.P. Vilâyet Merkez binasında görülebilir.
ile beraber çalışmaktadır.
1 — Yukarıda cbıs ve miktarları yazılı patlayıcı madü pazarlıkla satın alınacaktır
TÜRKİYE M Ü M E S S I L I :
2 — Pazardık 15 mart 1950 çarşamba gunu saat 15 te Ka m taştakl Tekel Genel Müdürlüğü Tekel Maddeleri Şubesi Alîaı Komisyonunda yapılacaktır
ÖLÜM
Zeliha Berkerin zevci, Zübey-de Berkerin biraderi, Leylâ Berker ve Margareta Berkerin kayın pederi, İstanbul Teknik Üniversitesi Profesörlerinden Ratip Berkerle Nafia Bakanlığı Yüksek Mühendislerinden Ata Berkerin pederi, Nihat Berkerin büyük pederi, Temyiz Mahkemesi sabık Baş müddeiumumisi ve sabık Van milletvekili Yenişehirli
YUSUF NİHAT
21 şubat 1950 sah etmiştir. Cenazesi şubat 1950 perşembe günü Ka-dıköyde Mühürdar caddesinde 104 No.lu evinden kaldırılarak Osmanaga camiinde kılınacak öğle namazını müteakip Edirne-kapıda Şehitlikteki mezarlığa defnedilecektir.
Rahmetli eslin ve annemi?
AYŞE KAMİLE DURUKAL’ın
vefatının 5 inci yıldönümü dolayısiyle aziz ruhuna ithaf edilmek üzere şubatın 26 n-cı pazar günü öğle namazını müteakip saat 14 te Sul-tanahmette Firuzaga camiinde mevlût okutturulaca-ğından arzu edenlerin teşrifleri rica olunur.
Birinci nevi gom dinamit 40 OOO İkinci nevi gom dinamit 270.000
İSTANBUL - ATİNA - ROMA - PARİS
50.000
SİYASI İKTİSADİ
YENİ İSTANBUL
müstakil günlük gazete
Sahibi
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRUı FARUK A SUNTER Bu sayıda yazı l.ılerlni fiilen İdare eden SACİT ÖGET
Basıldığı yer .
YENÎ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI


İkinci sayfamızdaki siyasi, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.

PLAJLI İKİ ARSA
Maltepe istasyonuna mübalâğasız boş dakika, plâj durağına üç dakika mesafede yirmi beşer metre cepheli ve beheri bin metre murabba, önü yol ve demiryolu, arkası lebiderya iki arsa sahibi tarafından ayrı ayrı veya beraber satılıktır. Bu evsafta arsa arayanlar için bir fırsattıı Telefon: 20183
Her Bakımdan
EKONOMİK
Normal şartlar altında 100 km. de 6 litre benzin yakar. Saatte 70 km. süratle gidildiği vakit, sarfiyat 5 litreye düşer.
/
Hacminin küçüklüğü sayesinde en müsait gümrük resimleri ve en düşük garaj ücretleri öder.
Bu güne kadar 80.000 - 4 beygirlik RENAULT satılmış olması, lamlığına en güzel delildir.
sağ-





Çok sağlam, işletme ekonomisine çok uygun, ağırlık itibariyle hafif ve teçhizat bakımından da mükemmeldir.
esimde görülen otobüs, 33 oturma ve 17 ayakta durma yeri olan ve Krupp şasisi üzerine kurulmuş çelik bir
3
r
1

UERDINGER
karoserini göstermektedir.
Düsseldorf ve Uerdingen’deki fabrikalarımızda:
Dizel ve benzin otobüsleri
Henschel şasilerine mahsus otobüsler, her nevi otobüs ve remork imal edilmektedir.
Her pazartesi günü saat 8,30 da
VVAGGONFABRIK UERDINGEN A. G

M E V L I D
muntazam seferleri
DIŞ KREMİ
Hariçte tahsilde bulunan ve ailelerini ziyaret
maksadiyle seyahat eden talebelere mühim tenzilât
*
i
mnıı11 .n 111•ıı111 uı nı1utıııı1111nnımııınırm a inutummımnnnruıı
A
9
Hüsnü Sadık Durukal Ailesi
3 — Şartname her gün adı geçen şubeden alınabilir e
4 — İsteklilerin belirli gün ve saatte teklif edecekleri fiyat üzerinden % 7.5 güvenme paralan ile birlikte mezkûr komisyona gelmeleri. (18&3)
BERKER günü vefat bugün 23
AIR FRANCE, Taksim Cumhuriyet Meydanı No. 1 - Telefon : 49134 ve bütün seyahat acenteleri
Klimsch - Horika
*
Tarafından teçhiz edilmiş, modern ve kifayetli klişe atelyemizde hazırlanmıştır
ERANKFURT/MAIN . ALTE MAINZER CASSE 37
SPEZIALFABRIK UND GROSSHANDLUNG FÜR REPRODUKTIONSBEDARFJ
SATILIK ANTREPO
Haliçte Cibaiide bir tarafı Fener Caddesi ve bir tarafı deniz, mükemmel rıhtım ve vapur yanaşır vaziyette iskelesi ile birlikte fabrika, a-tölye, antrepo olarak kullanılması elverişli takriben 640 M2 lik bir antrepo satılıktır.
Alâkadarların 20815 No.ya telefon etmeleri veya Posta kutusu 508 İstanbul adresine yazmaları rica olunur
TÜRKİYE İŞ BANKASI
Tasarruf Hesapları 1950 ikramiyelerinden faydalanınız!
6 ÇEKİLİŞ 6 EV 6 DÜKKÂN
ve çeşitli para İkramiyeleri...
Önümüzdeki Çekilişler ;
21 Nisan (Çocuk hesaplan için), 1 Haziran,
25 Ağustos. 31 Ekim. 29 Aralık
1 Haziran çekilişinde büyük ikramiyeler :
Büyükada’da Köşk, Ankara’da Dükkân
DİKKAT!

EV ve DÜKKÂNLfiR’ın intikal ve Veraset Vergileri Bankamız tarafından ödenmektedir.

Gazetemizde neşrolunan bütün
resimlerin klikleri


I


Comments (0)