25 Haziran 1950 — Pazar
^SİYASÎ
İKTİSADÎ
e

Sayı 207
10 kuruş
r

A

L
Beyoğlu • Müellif Caddesi 6 - 8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone : Türkiye için seneliği 32. altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mitlidir.

MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
öden : HABİB EOİB-TÖREHAN
tç politika
Propagandada ölçü
HADİSELER, 14 mayısta seçimle beliren milli karar m ne kadar gerinde olduğunu göstermektedir. Halkımızın politika olgunluğu ile gerçekten övünebiliriz. Türk tarihinin bu çok ehemmhetll olayından hepimiz, nnlnyıçımızn, islinize, yurt dAvaları-nın mahiyetine göre neticeler çıkarabiliriz. I a kat çıkarılan neticelerin birbirinden farklı olması, bizi tek bir noktada buluşmaktan hiçbir suretle alıkoyamaz : Halkın istemediği bir şeyi» biz, onu zorla yaptıramayız. Bütün partilerimiz, artık. bu hakikati bilmeli ve oğren-molhlirier. Son seçimlerdeki propaganda faaliyetinin yalnız dörtte birini, baftıı onda birini göstermiş olsaydı. Demokrat Parti gene kazanacaktı. Parti programı dâvası arka plânlarda kalmıştı. Seçim propagandasının kapanmak üzere olduğu sıralarda basına verilen ve daha ziyade tenkide benziyen Demokrat Parti programı da, bize göre, fikirlerin değişmesinde büyük bir rol oynamamıştır. Türk Milleti, seçim propagandası başlamadnn çok Önce kararını vermişti : Eski İktidar partisinin düşürülmesi lâzımdı. Halk Partisine karşı uyanan bu duygu, parti programının bilinmemesinden İleri gelemezdi. Çünkü, Türk Milleti, büyüğünden küçüğüne kadar, parti programını, bunun ııasıl yürüdüğünü. ne gibi yemişler verdiğini biliyordu. Türk vatandaki, yirmi yedi yıllık ömrü içinde bu programı öğrenememişse. birkaç propaganda gününde mİ öğrenecekti ?
Dâva, programın bilinip bilinmemesi değildir. Böyle olsaydı, sayısız Halkevlerindım, gazetelerden ve daha birçok şeylerden mahrum lılr partinin, Dmokrat Parti’nin yerinde yeller eserdi. Biz, çok partili bir politika bayatından büyük şeyler beklediğimiz İçin, bu noktayı bilhassa belirtmek İstiyoruz. Her parti niçin düştüğünü ve niçin düşeceğini anlarsa. yurdumuzda sağlam bir politika hayatı başlamış olur. Bizim İçin, herhalde, büyük bir kazançtır hu...
Biliyoruz kİ, iktidarın Demokratlara geçmesiyle Halk Partisi, ufak bir muhalefet partisi haline gelmiştir. Eski iktidar partisinin yolunda yürüyecek olursa. Demokrat PartP-nin başına gelecek şey de başka türlü nlim.vav.akt ir. Halkın emniyet dr ygıısu. güveni sarsıldı mı, Halk Partisi önderlerinin dr ç*d( İyi bildikleri gibi, ahret işlerine göz çevirmekle, hiçbir şey elde edilemez. İstenilen şey, dünya işlerinin günü gıinüne ve pürüt-süz bir şekilde görülmesidir. Alınması gereken ted-Tfl- ^rı 1 fi fiili ı eder He halkı avu-ta âk şeylere başvurursak. İstanbul sur anın badanalatarak, düşman dona ı lasını ürkütmek isti,yen Osmıınh pa ası gibi hareket etmiş oluruz,
Yurdumuz, artan nütusumu/.u barındıracak I cad ar geniştir. Yerinde bir toprak dağıtımı politikası, mülkiyet bakımından, son pürüzleri de ortadan kaldırabilir. Demek oluyor kİ. bizim ele alacağımız ilk dâva, millet olarak kendi kendimizi geçindirmek olacaktır. Şimdilik. Avrııpada olduğu güıi. karışık sosyal dâvalarımız yoktur. Halbuki, Halk Tartiai*-nln fikir adamları, son günlerde çıkan yazılara bakılırsa, bu fikirde değildirler. Biz, bütün Halk Partililerin onlar gibi düşündüklerini sanmıyoruz ve sunamayız da. Cünklı, soıı (*. II. P. Kurultayında aynı konular görüşülmüş ve delegelerin birçoğu başka türlü düşündüklerini göstermişlerdir. Delegelerin başka türlü, bir takını fikir adamlarının du gene başka türlü düşünmesi, parti teşkilâtı İçin İyi bir alâmet sayılamaz.
Anlaşılıyor kİ. Halk Partisi son politika hâdiselerini gerektiği gibi İncelemek ve bunlardan neticeler çıkarmak fırsatım henüz bulamamıştır. Böyle olsaydı, halkımızda çeşit çeşit kırgınlıklar uyandıran konuların münakaşasından vazgeçilir ve daha elverişli incelemelere girişilirdi. Bir zamanların Millet Meclisi kürsüsünden Türk tüccarına sosyallM ağziyle sataşmak moda olmuştu, şimdi de devletçilik propagandacını kuvvetle belirtmek için fırsat düşkünü S1a-vlsky'lerdcıı uluorta bnhsedllrııoktr-dir. Kimdir bu stav isky’ler, bu banka dolandırıcıları? Henüz yapılmamış suçları, suçsuz vatandaşlara tahmin tarzında da olsa nasıl isnat edebiliriz? Kanundan şöyle böyle anlayan her vatandaş, bu glhj iddiaların konıısuzluğıınıı sezmekte güçlük çekmez. Türkivcd»’ Öyle vatandaşlar varmış ki. mirasa konmak İrin, devletçiliğin tasfiyesini bekliyorlarmış, Kimmiş bunlar.' Yazdan şeylerden öyle anlaşılabilir kİ, devletçiliği sevmeyenler ve teııkld edenler... Böyle genel bir hüküm verebilmek İçhı gerçekten gözü kurarmış cesur bir mantık Inzımd-r. Vık bilnuh iz ki. Türk Milletinin ezici çogıı . ;/ıı devletçiliği, her nr şekilde olursa olsun sosvu-IİHtlIği Istcrûvor. İsterıcylşinin (le sebebi meydandadır, çünkü, Stavisk.v-ler. devletçiliğin ve buna benzeyen idare si*teı ..erinin havanından hoşlanırlar, Avr«ü anın **on gelişim tarihi incelenirse görülür kİ, eti büyük hırsı/l klor, ııuzlnc soy gunvuhıklurı, vurgunlar, rüşvet alış verişleri. İlh., idare mekanizınaşının devletçilik şeklinde işlemeye başladığı zamanlara düşer. Sıkı kanunların kontrolü altında yapdaıı sprbeat rekabet. Öteden beri» yalnız, iyi yemişler vermiştir
Biz. devletçilik sisteminde direnen-lerlıı Ntavlskj tipindeki insanları 1u-t arak lârı m, rlbelle, aklımızdan hile geçirmemek leyiz. Fakat devletçilik tezini benlmseyeıniyenleri; müflislerin ortağı, vurguncuların dostu, Stu-vlsky lerln rmışıısı gibi göstermek isteyenlerin fikirlerini yalnız milli Türk benliğine değil, ayrıt zamanda fikir hürriyetine karşı da kötü bir el uzatış saydığımız İrin şiddetle reddederiz. Parti propagandası yapılırken. vatandaşları Inrltmiyecek daha temkinli bir dil kullanmak lâzımdır.
M. NERMİ
Ankaranm Sofya'ya cevabı
Bulgarlara sert bir nota verdik

Bulgar protestosunu şiddetle reddeden notada, hudutta öldürülen vatandaşımızın naşı ile otomobilin iadesi ve müteveffanın ailesine tazminat verilmesi istendi
Ankara, 24 (Hususi muhabirimiz bildiriyor» Türk - Bulgar hududunda 10/11 haziran gecesi vukubulan ve bir Türk vatandaşının ölümü Ur neticelenen hudut hâdisesi münasebetiyle Bulgar Hükümeti ahiren Sofya Elçiliğimize bir nota vermiş ve bunda silâhlı üç Türk vatandaşının rakip oldukları bir jip otomobili ile mezkûr tarihti’ hasmane tahrikatta bulunmak üzere Bulgar topraklarına girdiği ve bu otomobilin verilen işarete rağmen durmaması üzerine Bulgar hudut müfrozesince açılan ateş neticesinde bir vatandaşımızın öldüğü ileri sürülmüş ve Bulgarİstanın hükümranlık haklarımı tecavüz diye tavsif olunan bu hâdise dolayısiyle Hükümetimizin protesto edildiği İlâve olunmuştu.
Dışişleri Bakanlığımız bu hâdise hakkında Bulgar Hükümetine bir nota ile cevap vermiştir. Bu cevapta hâdise etrafında yapılan tahkikten 10/11 haziran gece yarısınn doğru bir jip arabamızın yolunu şaşırması neticesinde Bulgar bir yanlışlık halın mutat çevesl içinde ları arasında hal ve intacı mümkün iken hu hâdiseye Türkiye cihetinden vâki hasmane tahrikler mahiyetinin İzafe edilmesine hayreti mucip olduğu. zira Hükümetimizin Türk - Bulgar münasebetlerini da-
• •

(oprağınn girdiği, ancak yüzünden hadis olan bu komşuluk kaideleri çer* iki taraf hudut makam-
— — * - •• « ••
• •
Attlee, itimat
oyu istiyecek
Bugünkü toplantıda Muhalefet namına Chıırchill’in konuşması bekleniyor
Londra 24 ıNafen) — Avam Kamarasında az bir ekseriyete sahip bulunan Attlee Hü. kûmetinin yarın akşam itimad mseelraini yeniden ortaya atacağı bildirilmektedir. Muhafazakâr ve Liberal Parti üyeleri-nin Schuman Plâni meselesi hakkında almış oldukları vaziyet yüzünden Hükümet itimat oyu istemeye karar vermiştir. Bilindiği gibi Muhalefet. Schuman Plânı müzakerelerine iştirak edilmesini istemişlerdir. Hükümet de Avam Kamarasından bu hususta takip etmekte olduğu siyasetin tasvibini isteyecektir.
Hükümet çevrelerinde tlldiğine göre, Schuman müzakerelerine yapılan namede bazı kayıtların
mam Attlee Hükümetini yolda harekete mecbur etmiştir. Fransız davetiyesi toplantıdan evvel bazı hususların kabulünü istemekteydi.
Yarınki toplantıda muhalefet namına Churchill'in konuşmasına ve kendisine de hükümet namına Maliye Bakanı Sir Stafford Cripps’in cevap vermesine İntizar edilmektedir.
belir-PlAnı davet-bulun. bu
Uzakdoğu için
Amerikan plânı
sağlam plânda
Uzakdo-
Japon sulhu ve askerî üsler ön
Mâ.HHgton. 24 « YİRSı guda yaptıkları 2 haftalık tetkik seya-
hatinden döneh Savunma Bakanı Johnson ve Genelkurmay Başkanı Gl. Bradiey Uzakdoğunıın komünizme rUifjŞ) müdafaası için müspet planlar Uizırianıışlardır. önümüzdeki hafin i-çindc bahsi göçen planları münakaşa ütmek için bir :eri toplantılar yapılacaktır. Dışarı «uzan haberlere göre Johnson ve Bradiey Doğuda komünizmin yayılmacım önlemek makşadlyle askeri - siyasi bir nüper plân hazırla-mışhırdıı Her «eyden önce Japon hulhu mcseleal nalledilnıek iMtenecuk-tlr. Buım muv izi olarak da Japon toprakları üzerinde Amerikan askeri üslerinin tesis ve muhal azası vardır
Hâlen Tokyodtı bulunan Gl* Mac Aarthur ve Japon liderleri ile lonına-larda bulunan Foslcı DulhM da per icmbe günü VV nHhingiona dönecek»İr.
Babına beyanatta bulunan Johnson her şeyi Amerikanın emniyetini gözö-nünde tutarak mütalâa etliklerini tasrih etmiştir Johnson. Gl, Mac Ar-ılıur'ün Japony.oiaki vazifenin^ devam edeceğini sözlerine İlâve etmiştir Formoza siyaseti değişebilir
VVashinglon. 'APı Pasifik bölgesindeki Amerikan askeri tesislerinde yaptığı tetkik gezisini müteakip bugün WMbingtona dönen Birleşik A-merika Savunma Bakanı ix>ııls John-son'un Formoza Adasına sığınan Çin milliyetçilerine herhangi bir yardım yapılmamasına dayanan şimdiki siyaset I değiştirmek kararında olduğu »övlcnlJnıcktedir.
İleri gelen idarecilerden bazıları su kanaati belirtmişlerdir: Johnson’la
General Omaı Bradley'ln yaptıkları tetkikler neticesinde Başkan Trıı-mun'ın da Japonya ile hiı nn evvel hır sulh andlasmnsı yapılmasını k« Hırlaştırması ve UzakdoğudakJ soğuk harpte yeni hareketlere geçmesi muhtemeldir.
ha tnzla bozmak gibi bir tahrik maksatlı bulunmuş olsa bu gibi vasıtalara başvurmalına İliç lüzum v(* mahal olmayacağı, çünkü Bulgar Hükümetince Türkiyeyc kar$ı hor Babada tevessül olunan sistemli şekildeki gayıüdoslanc ve hasmano tedbirlerin bu hususta genin fırsat ve imkânlara esasen zemini acık bırakmakta bulunduğu kaydedildikten sonra Bulgar hudut memurlarının komşuluk münasebetlerine sığmayan düşmanca bir hareketle bir Türk vatandaşını öldürmeleri hadisesinin vehamclinc ibaret olunmuş ve yersiz görülon Bulgar protestosu şiddetle reddedilerek Bulgar hudut maknmbırının elinde bulunan tip otomobilinin ve vatandaşımızın nâşının biran evvel makamlarımıza teslimi ve müteveffanın ailesine tazminat verilmesi talep olunmuştur
istifa Ailen
Bldnııll
llânlar : 6 ncı sayfada santimetresi 2 liradır, hânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Telefon : 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. îstanbul
D. P. Meclis Grupu dün toplandı
Bu ay sonuna kadar ekmek ve şeker fiyatları indirilecek

Bu hususu mümkün kılacak
formaliteler, önümüzdeki hafta içinde ikmal edilmiş olacak
tÇ SAYFALARDA
P
diiıı istifa etti
230 a karşı 352 oyla BidaııJt Hükümeti Mecliste mağlûp oldu
t
Yeni buhrana vesile, memur maaşları
Diğer bir habere göre de kabineyi eski Eaşhnkan kurması kuvvetle uille hükümeti daha nz sonya) bir karakter ta-şıyabilir.
Henry Queuille’iip muhtemeldir. Que-
AurioTü ziyaret
24 A.A. »AFP» — Cumhur-bugün «aat 14 te Parlâmento Edouarcl Herriot’yu kabul et-
Paris. 24 A.A. »AFP> - Saal 11.05 te Milli Mecliste Hükümete itimat oyuna müracaat edilmiştir.
Milli Meclis 230 a karşı 352 oyla Bi-dault Hükümetine güvensizliğini bil* dirmiştir.
Herriot, ediyor
Paris, başkanı Başkanı
miş ve kabine buhranını hal için o-nıınln istişarelerine başlamıştır. Sosyalistler de aleyhte
Parts, 21 (Nafen* — Fransız Hükümeti bugün tstifa etmiştir Başbakan Bldault tarafından istenilen ilimal o-yunu parlâmento ekseriyeti vermemiştir. Fransada patlak veren bu yeni siyası buhrana “Hükümet memurlarına zam yapılmasını İsteyen., bir sosyalist teklifi yol açmıştır. Hükümet bütçedeki açığı kapatabilmek maksa-diyle bu zam teklifim reddetmiş, fakat sosyalist takriri parlâmentoda çoğunluğu kazanmıştır.
Bugün Sosyalistler. Komünistler. De Gaulle’cüler ve bazı müstakiller hükümet aleyhinde rey vermişlerdir. Bıdault'nun partisi olan MRP İle Ra dıkal Sosyalistler ile diğer müstakiller de hükümeti ı utmuşlar, fakat bu itimat oyu için kâfi gelmemiştir.
Dün bütün gece siyasi parti lider leri bu buhranı kolaylıkla atlatmak için çalışmışlarsa da bunda muvaffak olamamışlardır. Şimdi yeni hükümetin kim tarafından kurulacağı henüz bilinmemektedir ve bu hususta hiçbir tahmin yürütül Enemektedir. Yalnız De Gaulle’cüler süratle parlâmentonun feshini ve yeni seçimlere gidilmesini istemektedirler. Bilindiği gihl son seçimlerden çıkan parlâmentoda reyler dağılmış ve hiçbir parti tek başına bir hükümet kurabilecek kadar rey toplı-yamamıgtı.
Bazı çevreler bu siyasi buhrauın Pkrlste devanı çimekte olan Schuman Plânı müzakerelerine de tesir etmesinden endişe duymaktadırlar. P'akat Başbakan Bidault altı memleket temsilcileri arasındaki Schuman görüşmelerinin muntazaman devam edece-ccğlni bildirmiştir. Schuman Plânı konferansında ise buğun Fransız temsilcisi Monnet Fransız Hükümetinin projesini açıklamıştır. Şimdi toplantılara bir müddet ara verileceği ve temsilcilerin memleketlerine dönmeleri İçin imkân sağlanacağı kaydedilmektedir. Böylelikle ilgili hükümetler Fransız projesi üzerindeki görüşlerini açıklıya bilecek lerdlr.
Qüeuillc’un yoni kabineyi kurman mümkün
Paris, 24 A A. »AFP> Gazetecilere demeçte bulunan Radikal Partisi Başkanı Edouard Daladier kabine buhranının sürntle halledileceği kanaatinde bulunduğunu bildirmiştir.


Ankara, 24 «Hususi muhabirimizden):
D.P. Meclis Grupu bugün toplanınım ve gündeminde bulunan madde leri müzakere etmiştir. İlk olarak Seçıın Tutanaklarını İnceleme Komisyonunun Zonguldak C.H.P. Milletvekili Sebat! Ataman ile Bingöl C.H.P. Milletvekili Feridun Fikri Düşünsel haklarında 3 üncü sayfamızda okuyacağınız raporlarını müzakere etmiş ve bu milletvekillerinin lehlerinde verilen raporların Komisyona iade edilerek yeniden lenmesını uygun görmüştür.
tkinci mesele olarak Seyhan letvekih Sinan Tekelioglunun, kü Meclis müzakerelerinde olduğu istizah takrin bahis mevzuu edilmiş ve bu işin Hükümetçe vapı* lan tahkikat neticelendikten sonra görüşülmesinin doğru olacağı kanaatine varılmıştır. Bazı milletvekilleri bir istizahtan ziyade anket parla-ınantere başvurulması fikrini ileri sürmüşler ve bu mütalâa Hükümetçe de benimsenmiştir^ Ancak yukarıda da belirtirdiği gibi bu husustaki karar, Htlkûnıet tahkikatından sonra belli olacaktır.
Söylendiğine göre. Grupta görüşülen üçüncü mevzu, şeker ve ekmeğin ucuzlatılmasıdır. kaynaklara
ince-
Mil-dün-vermiş
Dışişh^rİ Bakanı
Diiıı kapanan Tütüncüler Kangreninde Başbakan (solda) ve
Tütün kongresi dün
çalışmasını bitirdi
Başbakan, Dışişleri, Ticaret, Gümrük ve Tekel Bakanlarının da iştirak ettiği toplantıda, ağustos iptidasında ikinci bir kongrenin toplanmasına karar verildi
Ankıııa. 34 (A.AJ — Bugün saat 11 de Ticaret ve Eekunomi Bakanlığında Tütüncüler Kongresinin son umumî toplantısı yapılmıştır. Toplantıda Başbakan Adııan Menderes, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, Ticaret nonıl Bakanı Ziibtü Vchbcşe, ve Tekel Bakanı Nuıı Özsnn bulunma ktııydılar.
Oturum açıldığı zurnan söz
cnret ve Ekonomi Bakanı Zühtü Vcll-
ve Eko-Gümriik da hazır
alan Ti-
bir filo llmanımıztı gniınlştir.
beşe, hazırlanmış olan raporu incelediklerini söylemiş ve yakında yürürlüğe girecek olan yeni İthalât ve ihracat rejiminin tesbfciride (Le bu rapordan çok istifadeler temin edildiğini belirtmiştir.
Bundun sonra, raporda bildirilmiş olan. Türk tütününün ihraç ve dahilen satışı hakkında müzakereler yapılmış, bu mevzuda söz alan delpgeler dileklerini ve temennilerini bildirmişler. Başbakan, Dışişleri Bakanı, Tekel Bakanı du hu hususta lâzım gelen açıklamalarda bulunmuşlardır. Netice olarak. Türk l üt ününün dış piyasalardaki eski mevkiinin iadesi için, delegeler tarnfindııâ İleri sürülen tekliflerde Hükümetin de aynı fikirde olduğu, bu mevzuda gerek Tekel ve gerekse Dışişleri Bakanlığı tarafından lâzım gelen yardımın yapılacağı. İç ve dış plyusalnrdn Türk tütününün lâyık olduğu değeri muhafaza etmesi için, her türlü vasıtadan istifade edileceği belirtilmiş. Tütüncüler Birliği, kooperatiflerin gelişmesi meseleleri müzakere edilerek aydınlatıcı melümat açrdedllmiştlr. Bu arada ağuıdos ayının bnşındu ikinci büyük kongrenin yapılmadı da karar altına nhnınıştır.
1
• ■ ■ -i. - * • • A ' 1 j } (1 JJ 11 » a.’ j fr i L ' i t & «• I 1
E 4. E i
(Kongre hokkıııdııkl tafsilâtı bııgün IktKııl Miyfamızdıı bııhıcjıksimz.)
Rumen komünistleri

arasında temizlik
Komünist Partisinden
192.000 kişi çıkarıldı
Ihın I İngiliz luırp gemisinden müteşekkil Kesimde, gemileri geren Türk gazetecileri görülmekledir, (bazısı 2 ncldo)
Bükreş 21 (YİRS) Rumen Ko-ıııünlst Partisi Genel Sekreteri Glor-giu EJ'ın açıkladığına göre dahilinde büyük temizleme tine geçilmiştir. Rumen Partisi Azalarının ç; 2ü 192.000 kişi partiden ihraç lerdlr.
Part( hareke. Komünist si yani edilmLş-
göre bu mevzular Grup gilndermnue mevcut olmamakla beraber D. P. iktidarının bir aylık icraatının bit ifadesi olarak Başbakan tarafından izahat verilmiş ve ezcümle denilmiş tir ki:
“Hükümetimiz, bugüne kadar muhtelif fasıllardan 40 milyon lira bir tasarruf sağlamaya muvaffak olmuştur. Bu tasarrufun 25 milyon lirası ile kesme şekerde kiloda 20 ve toz şekerde 30 kuruş, ve geri kalan 15 milyon lira ile de ekmeğin kilosunda 3 kuruş bir indirme temin edilebilecektir.
Bu hususu mümkün kılacak formaliteler önümüzdeki hafta içerisinde ikmal cdilecoktir.,,
Meclis inşaatı hakkında tahkikat «tnnıına kadar gensoru açılnıı.vacak
Ankara, 24 (A.AJ — Demokrat Parti Meclis Grupu Başkanlığından:
Demokrat Parti Meclis Grupu 24-6-1950 tarihinde toplanarak gündemindeki maddeleri müzakere ve karara bağlamıştır.
Bu arada bağımsız milletvekili Sinan Tekehoğlu tarafından verilmiş >lan Meclis inşaatı İle Anıt-Kabire ait arsaların sureti istimlâki hıısu--ı ndaki gensoru takririnin hu mesele üzerinde Hükümetçe tahkikat yapılmakta bulunduğundan tahkikat sonuna kadar şimdilik gensoru açılmamasını da kararlaştırarak 20.15 te toplantıya son verilmiştir.
Üniversitede askerlik
kamp arı kald»rı.acak
Ankara 24 (Husus) muhabirimiz bildiriyor) — Söylendiğine göre Hükümet üniversite kamplannjn ilgası yolunda bir karara varmıştır. Bu tahakkuk ettiği takdirde bundan böyle kız ve erkek üniversiteliler kamp yapmıyacaklardır.
K 1 N C î
Askerlik bahisleri : Eski ve yeni seferberlik anlayışı
M. Şevki Yazman
DORDONCU
Türkiyenin en hiiyük ilçesi : ödemiş
Adnan Bilget
E Ş i N C 1
Gelişme plânlan
François Perroux
L T I N C I
Paris mektubu :
Ayşe Nur
Spor âleminde 60 sene : Nasıl boks öğrendim ? Selim Sırrı Tarcan İstanbul çeşme ve sebilleri Aziz Oğan
E K I Z t N C I
Spor
B
A
w
s
C. H. P. Divanının dünkü toplantısı

C. H. P. seçim beyannamesinde vadedilen hususlar programa alınacak
Ankara, 24 »Hususi muhabirimiz bildiriyor) — C.H.P. Divânı bugün de İnönünün başkanlığında toplanmıştır. öğrendiğimize göre, tüzüğün bazı maddelerinin değiştirilmesi ve daha lyl işler bir hale getirilmesi için kararlara varılmıştır. Pazartesi günü tekrar toplanacak olan Divân, bu yoldaki çalışmalarını ikmal ederek program mevzuuna geçeoektir. Anlaşıldığına göre Divân, seçimlerden önce neşredilen C.H.P. beyan nam esinde vâdediien hususları programına İthal edecektir.
Dünya Hikâye Müsabakası
"Nevv-York Herald Tribüne” gazetesinin dünya çapında en iyi hikâyeyi bulmak üzere tertiplediği "Dünya Hikâye Müsabakası" na en güze) iki hikâyemizi yollamak üzere Türkiye için açtığımız hikâye müsabakasının hikâyeleri yollama tarihi, 5 gün sonra nihayete eriyor.
Müsabakaya iştirak etmek istiyenler, en son, 30 haziran günü akşamına kadar hikâyelerini yollamalıdırlar.
O güne kadar gönderilmiş olan hikâyeler, birkaç günden beri listesini verdiğimiz Jüri tarafından tasnife başlanacak ve neticeler alınabildiği takdirde, en iyi 30 hikâye neşrolunacaktır. Bu hikâyelerin beherine 30 lira verileceği gibi, en iyi iki hikâyeye de 300 er lira ödenecek ve bu iki hikâye, dünyanın muhtelif memleketlerine mensup gazeteler, ki, bu nıeyanda "Yeni İstanbul" gazetesi de mevcuttur, tarafından konulmuş 5.000 dolarlık Dünya Hikâye Müsabakası mükâfatına namzet olacaklardır.
5 gün sonra hikâyelerin gönderilme müddeti sona eriyor.
100.000 lirası nhın bir dilenci yakalandı (Gazeteler)
— Şuııa bak ayol!. Peşimizden ayrılmıyor.
— Sakın terllycyim deme, belki zengin bir adamdır.

Bayta T
TENİ İSTANBUL —
25 Haziran 1950
skerlik bahisleri
Eski ve yeni seferberlik anlayışı
Dünün seferberlik anlayışı şöyle İdi:
Düşman harp ilân eder. Vatandaşlar askere çağrılır, sulh zamanında mevcutlan az olan askerî birliklere yeni ihtiyatlar verilir. Yeni silâhlar tevzi olnnıır. Mevcutlar dolar. Birlikler cephelere hareket eder. Muayyen harekât sahasında toplanır. Kati neticell harp başlar. Bu ölçüye nazaran bir memleketin harp Hâniyle harekât mıntakalannda mukadderatı tâyin edecek “kat! neticell harpler” arasında yerine göre haftalar veya aylar geçer. Bugün seferberliğini bu ölçüye göre ayarlayan memleketler varsa onlar felâketlerle karşılaşırlar. Bugünün sulh zamanındaki ordulan ve seferberlik plânlan ancak göyle olabilir:
1 — Her dakika harbe hazır bir-İlkler,
2 — Harbin uzunca müddet devamı halinde ordu müdafaasının genişletilmesini ve geliştirilmesini sağlayacak tesisler,
3 — Harbin patjamasiyle beraber düşmanın memleketin her tarafına havadan kuvvet indirmesi İhtimali gözönünde tutularak harbe muktedir vatandaşların buna göre hazırlanması ve bütün memleketin buna göre harekete geçmesini sağlayacak teşkilât.
Bu noktalan birer birer gözden geçirelim:
Ordunun harp birlikleri her an harbe hazır olmalıdır. Çünkü harbin ne vakit pathyacağı ve bu birliklerin nerede vc ne vakit harbe gireceği belli değildir. Çok muhtemeldir ki, ilân edilmeden patlayacak harple beraber bu birlikler hiç bir ikmal almadan, bir gün dahi bekleme imkânım bulmadan havadan indirilen kuvvetler veya hududu geçen zırhlı bir-
İlklerle karşılaşmak zorunda kalacaklardır. Eğer eskiden olduğu gibi hazar ve sefer mevcutlan arasında büyük fark varsa, yani tam iş görebilmeleri çln seferberlik yapıp İkmal kuvveti almak zorunda bulunuyorlarsa, bu âni talepler karşısında apışıp kalırlar ve hiç bir iş göremezler. O halde, daha sulh zamanında ordunun harp birlikleri nakliye, silâh, cephane, erzak vesaire itibariyle tam seferi hale yakın bir vaziyette bulunmalıdırlar. Eskinin “mümkün olduğu kadar çok adette” ve fakat zayıf mevcutlu ve seferberlikle beraber ikmal edilecek birlikleri yerine, bu gün az adette ve fakat “tamamen harbe hazır” ve çok kuvvetli birliklere ihtiyaç vardır. Bu nazari bir düşünce değil, kati, mutlak bir zaruret ve ihtiyaçtır. Seferberlikle beraber kuvvetlenmesi düşünülen birlik artık tarihe karışmıştır. Bugün Amerikada bite düşmanın hava taarruzları ve indirmeleri nazarı itibara alınırken, bizim gibi düşmanla hemhudut memleketlerde artık seferberliğin Hâniyle beraber harp edecek hale getirilen birlikler düşünülemez. Harp birlikleri daha sulh zamanında tam ve kâmil olarak harbe hazır olmalıdırlar.
Bu hal; harp birlikleri için “talim ve terbiye = yetiştirme,, teşkillerinin de harp birliklerinden ayn olmasını icap ettirir. Nasıl nakil vasıtaları, silâhlar, teçhizat tam ve harp edecek halde bulunmak İcap ederse neferler de aynı suretle “acemi devrelerini” başka bir müessesede yani benim kanaatimce “alaylara bağlı acemi mekteplerinde” geçirmiş, yetişmiş, talimlerini oralardaki silâh ve malzeme üzerinde yapmış olarak birliklere verilmelidirler. Bu suretle hem neferler daha bilgili olarak kıtalara katılırlar ve hem de harp silâhlan acemi ellerde yıpranmaktan kurtulurlar.
Bu mektepler aynı zamanda bizim ikinci maddede belirttiğimiz vazifeyi de görürler. Yani harbin patlamasından sonra ve uzayacak harp devre-
Yazan: M. Şevki Yazman
sinde yeni birliklerin teşekkül etmesi, yeni neferlerin yetiştirilmesi İçin hazır, kumlu birer müessese vazifesini görürler. Amerikalıların harp İçinde teşkil ettikleri ”tallmgAhlar”m hizmetini İfa ederler.
Memleket İçinde daha sulh zamanından itibaren düşman ”hava indirmelerine” karşı tertip ve tedbirler düşünmek bütün hükümet tekllâtını ve milleti kavrayan şümullü bir hal almalıdır. Çekirdek halinde mevcut ve ufak harp birliklerine sahip bir “havadan İndirmeye karşı müdafaa” teşkilâtının etrafında, milletin bütün kuvvetleri, çiftçi» işçi» tüccar, serbest meslek erbabı bütün insanların daha sulh zamanında görecekleri hizmetler taayyün etmiş halde bulunmaktadır. Bu meyandu yedek ve emekli subayların başkanlığında mahalleler, köyler ve şehirler etrafında muharebenin nasıl sevk ve idare edileceği iyice tertiplenmiş bulunmalıdır. O derecede ki harbin patlaması halinde bu teşkilâtın is görmesi de yine saatler ve günler zarfında kabil olmalıdır.
HULASA: Uzun zaman, haftalar ve aylar devam edecek seferberlik hesaplan tarihe karışmıştır. Bütün ordu teşkilâtımız ve seferberlik plânı-mis buna göre ^olmalıdır.
Tarsus Marsllyadan har«k«t etti
Neu'.York'tcın dun m ok te olan Tarsus vapuru Marsllyadan harekat etmiştir. 20 haziranda latanbula varacak olan gemi 4 temmuzda Akde. nizde yeni bir turtatik sefere çıkacaktır.
Çapa Erkek Lisesinin sergisi
Bugün saat 16 da Çapa Erkek Lisesinde bir resim . sarglai açılacaktır. Sergi 30 hazirana kadar aQik bulundurulacaktır.
Şehir Mektubu
Vapura yetişemiyen tramvaylar
Yaz münasebetiyle Denizyolları yeni bir tarife tatbik ediyor. Gecenin geç saatlerine kadar Boûaziçina, Kadıköy üne ve oradan Köprüye vapurlar kaldırıyor. Ramazan dolayısiyle de bu vapurlar bir hayli kolaylık te-min etmektedir. Cidden takdir edile-f ek bir iyi niyet.
Fakat bilhassa. Kadıköy ve Üsküdar cihetinden, vapurlara yetilmek bir hayli güçtür. Şehrin bu semtlerinde, hele geç vakit nakil vasıtası tramvaya inhisar etmektedir, iskeleye inmek için otomobil bulmak te-sadüfe bağlıdır. Lâkin tramvayların vapurla irtibatları tamamiylc nazari kalmaktadır. Ekseriya, tramvay iskeleye yaklaşırken vapurun düdüğünü öttürerek kalktığını gören yolcularla tramvay ve vapur memurları arasında münakaşalar olur. Sanki Tramvay İdaresi ile vapur İdaresi birbirlerine rakip müesses elerdir ve inat olsun diye tepişirler, yolcular da. iskelelerde sinirlenir, bekler, dururlar, bir dahi sokağa çıkmaya tövbe ederler.
Geçenlerde, böylesi fakirin de başına geldi. Şehrin hâyi huyundan kurtulup, Kalamışta asırdidc ve kömürcü Hafızın pek sevdiği çınarlar altında bir âlem-i âb eyliyeyim dedim. — Derhal ilâve edeyim ki Ramazanı şeriften evveldi, yoksa insan maazallah kâfir olur! — Vakta ki avdet saati hulûl eyledi, saat 11 i bilmem kaç geçe vapurunun olduğu söylenen bir tramvaya râkıp olduk. Kmltopraktan, plespâre bedüş bir acuze göründü, tramvayın önüne çı-karak durdurdu ve bindi. Yürüdük. Bilmem neden, bu hâtunenln manzarası beni tedirgin etmişti. Bilet pa-
Ş E II İ II II A B E B L E B İ
-----LJ-L-=^- -
Teknik Üniversite tedris toplantısı
Top/autınuı Mr rakor içinde
geçinenine rıtğnu n talebe cemiyeti âMİarının dimplın kuruluna verildikleri rivayet ediliyor
İstanbul Teknik Üniversitesi talebeleri tarafından tertiplenen tedrl. sat toplantısının akisleri devanı etmektedir. Toplantıdan sonra tedris devresi dolayısiyle bazı kürsüler tarafından talebeye verilen vize notlarında üniversiter bir anlayış ve zihniyet hâkim olmuştur, Böylece kısmen olsun talebeler bazı derslcr-
den başlangıçta vize alamamak suretiyle ikmalsiz sınıfta kalmak haksızlığından- mâsun kalmışlardır.
Bununla beraber bazı fakültelerde gene vize alamamak yüzünden bir kısım talebenin mağduriyete uğradığı söylenmektedir. Bu suretle talebeler mezun olabilmek için daha 2-3 sömestr okumak mecburiyetinde kalacaklardır.
Diğer taraftan, geçenlerde yapılan tedris toplan tısından dolayı. Üniversitenin efkârı umumiyetteki prestiji rencide edildiği mütalâuı ite gerek Talebe Birliği ve gerekse Fakülte Talebe Cemiyetleri İdare Heyeti â-zalnnmn disiplin kuruluna verildikleri rivayet edllmlktcdir.
Hatırlarda olduğu gibi Teknik Ü-niverşltcnln tedris toplantısı büyük bir sükûnet içerisinde cereyan etmiş ve toplantıya tedris heyetinden de bazı profesörler iştirak etmişti. Bu haber talebeler arasında büyük bir teessür uyandırmıştır.
Ermeni ilkokullarının sergisi
1949 . 1950 öğretim yılının sona ermesi münasebetiyle İstanbul Ermeni ilk okulları tarafından, Taksim Esayan Okulunda bir sergi tertip e-dllmiştlr. Sergi, 17-6-1950 salı günü saat 18 de açılacaktır.
ram aramak (fin çantaya beıuer bir nesneden ortaları delik teneke parçalan çıkararak avucuna sayıyor, şaşırıyor, olmadı bir daha diye tekrar başlıyordu. Altıyol ağsına gelene kadar bu ameliye yi Mr kaç kere tekrar etti, büyük bir sabırla bek-liyen biletçiye nihayet paraları verdi. Biletçi saymadan aldı, bilet kesti. Bu arada tramvay Altıyol ağzından kalkınca acûte HAyol dur, ben burada inecektim,, diye bir feryattır kopardı. Herkes sinirlenmişti. Defi belâ kaMHnden tramvay durduruldu. Beriki, saltanat arabasında bir nâzenin gibi süzülerek, pilisini, pırtısını toplamaya başladı. ıhlıya, poflaya indi. Biz de iskeleye geldiğimiz zaman, vapurun ancak uskur sularım görebildik.
Bu ve buna benzer küçücük hâdiseler, yüzlerce yolcunun bir, iki dakika gibi bir teahhur için, en azdan yarım saatlik vakitlerinin kaybolmasına sebep oluyor. At aba, Üsküdar ciheti Tramvay İdaresi ile Denizyolları bu basit işi bir düzene koyamazlar mı dersiniz f
Eleevap; isterlerse yaparlar.
BÎR İSTANBULLU
Suat İstanbullu İmzaalyle mektup gönderen okuyucumuza:
Gazetemiz hakkında IHI futlarla dolu mektubunuza teşekkür vazifesini, İdaremiz, boyadmızuı alâkası dolayı-siyle bendenize vermiş bıılıınııynr. Bize kar.şı ibzal ettiğiniz lütuf kâr sözler ve blIlıuftsa arkadaşlarınızın da aynı düşüncelerde olmaları bizim için çok kıymetli birer teşvik mahiyetindedir. Teveccühünüzün devamını temenni ve hürmetlerimizin kabulünü rica ederiz. — Bir İstanbullu
FilotlIlAnın kıınıaııdnn gemisi Salntes destroyeri
Dört İngiliz destroyeri limanımızda
Deniz albayı L. G, Durlacker’in komutanındaki 3 Üncü İngiliz Destroyer filosuna mensup “8aintes"f “Vigo”, •'Armada0 ve “Gravlines” gemilerinden mürekkep bir filo dün saat 8,45 te limanımıza gelerek Dol-mabahçe önünde demirlemiştir. Dost ve müttefik filo komutanı saat 9.30 da karaya çıkarak İngiliz konsolosunu, valiyi, İstanbul Komutanını, Deniz Komutanı Oramiral Fuat Uzgören’i ziyaret etmiştir.
öğleden sonra Vali ve Deniz Komutanı tarafından gemiye gidilerek bu ziyaretler iade edilmiştir.
Büyük Britanya Sefareti Basın Ataşesi Grant’ın delâletiyle saat 16 da İstanbul gazetecileri “Saintcs” gemisine davet edilmişlerdir. Modern harbin icııp ottirdiğl bütün cihazları İhtiva eden geıni hakkında İngiliz subayları tarafından gazetecilere i-zahat verilmiştir. İstanbul basın mensuplarının İngiliz subayluriyle samimi bir hava içinde bir saatten fazla devam eden hasbıhallerine bir aralık filotillanın kumandanı Albay Durlaclcer de iştirak etmiştir.
İngiliz Kırallyet Donanmasının mümtaz subaylarından olan Albay, Kuzey Afrika, Sicilya ve 8alemo harekâtına iştirak etmiş, Hint Okyanusunda yapılan harekâtta bulunmuş ve komutasındaki muhrip bir Japon konvoyunun tahribinde önemli bir rol oynamış ve müteaddit nişanlarla taltif edilmiştir.
Gazetecilerle yaptığı konuşmada Albay Durlackcr ezcümle şunlan söylemiştir.
•‘Sizi gemide gördüğümden çok memnunum ve bu güzel şehri gezmek fırsatını bulduğumuzdan dolayı kendimizi bahtiyar addediyoruz. Ev. velce biri 28, diğeri de 18 sene evvel olmak üzere İki defa şehrinize gelmiştim. Bu sabah resmi ziyaretlere gitmek Üzere Galata Köprüsünden geçerken eski halini hatırladım ve
Teknik Üniversite talebelerinin yaz çalışmaları
Teknik Üniversite Talebe Birliği, İnşaat, Mimarlık, Makine ve Elektrik Fakülteleri talebelerinin muhtelif şantiye ve fabrikalarda yapacağı fi. İli çalışmalar için alâkalı makamlara müracaat etmiştir. Müracaatlara müspet cevaplar alınmaktadır. Talebeler buna göre, bu sene Bayındırlık Bakanlığı, Ulaştırma, işletmeler Bakanlıkları fabrika ve şantiyelerde ücret mukabilinde çalışabileceklerdir. Bu imkân talebelerin hem meslek! tecrübe ve bilgilerini arttı-rabilmelerini sağlıyacak, hem de tedris devresi esnasında zraurl ve müb-rem ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için bir meblâğ edinebilmelerini temin edecektir.
Bütün yolcu gemileri Galata Rıhtımına yanaşacak
Şimdiye kadar yolcu gemilerinin hepsinin Galata rıhtımına yanaşmasına imkân görülemiyordu. Bu defa alınan tedbirler neticesinde yolcu gemilerinin hepsinin Galata rıhtımına yanaşarak yolcularını boşaltmaları temin edilmiş ve bu suretle yolcular, ayrıca, sandal ve hamal masrafından kurtarılmışlardır.
şehrin bir kat daha güzelleşmiş olduğunu müşahede ettim.
lstanbula bir dostluk ziyareti yapmayı uzun zamandan beri bekliyorduk, bir ay sonra bu vazifeden ayrılacağım cihetle emelimin bu tarih-ten evvel tahakkuk ettiğini görmekle ayrıca çok mesudum. Sîzlere fazla bir şay söylemiyeceglm. Yalnız la-tanbula vardığımızdan itibaren bize şimdiye kadar gösterilen hüsnü kabule karşı şükranlarımızı belirtmek İsterim.”
29 hazirana kadar limanımızda kalacak olan gemilerin mürettebatının şehrimizi gezebilmeleri için Belediyece otobüsler tahsis edilmiştir. Ayrıca misafirler bu müddet zarfında kulüplerimizle hentbol, basketbol ve voleybol temasları yapacaklardır.
W.A.Y. Teşkilâtının ikinci konsey toplantısı hazırlıkları Floransa’da yapılan son toplantıda İstanbul konseyinin ruznamesi tesbit edildi
Dünya Gençlik Birliği (VVorld Assembly of Youth) teşkilâtının ikin-cl konsey içtimai bilindiği üzere a-guston ayında istanbulda ve Şâle Köşkünde yapılacaktır. Fluransada yapılan son icra komitesi toplantısında İstanbul konseyinin ruznamesi ka-tl olarak tesblt edilmiştir. Buna göre. İstanbul konseyinde esaslı olarak başlıca üç mevzu ele alınacak, müzakere edilecek ve neticeye bağlanacaktır. Bunları
1 — Demokratik eğitim mevzuu. Bu temde demokratik tahsil etüd e-dllecek ve herkesin kültüre tesahup edebilmesi keyfiyeti incelenecektir. Müzakereler, cins, dil ve ırkı ne o-lursa olsun ve bilhassa genç işçilerin kültür sahibi olabilmeleri için gereken kanunî muamelelerin nelerden ibaret olduğunu tesblt ve zorlukları bertaraf etmlye mâtuf tedbirlerin a-hnması şeklinde tevcih edilecektir. Bundan başka demokratik eğitimin esas prensipleri ve bütün okuyan gençliğin ne gibi mali yardımlar görmesi araştırılacaktır.
2 — İkinci tem, gençlerin tş, kültür veya eğlence maksadiyle seyya-hat ve hicret imkânları araştırılacaktır. Bu temde vize formaliteleri, aykın İş kanunları ve döviz zorlukları yüzünden gençlerin seyyahat ve hicretlerine mâni olan vâkıalann bertarafı çareleri aranacaktır.
3 — Üçüncü tem olarak, dünyadaki gençlik hareketlerini teşvik ve geliştirme çareleri etüd edilecektir.
Bundan başka, WAY İdare heyetinin bir yıllık faaliyeti müzakere e-dllecektir. 1950 - 51 yılı bütçe tasa-
Sucu ve sakaların sıhhî muayenesi yapılacak
Sağlık ve Sosyal Yardım Müdür lüğü, esnafla, sucuları, ve bilhassa evlere su dağıtan sakaları sıhhi bir muayeneden geçirmeğe karar vermiştir.
Üsküdar iskelesi yeniden inşa edilecek
Yolcu ve araba vapurlarının yanaşacağı tek bir iskele yapılacak
Üsküdardaki muvakkat vapur iskelesinin ihtiyacı Icarşılıyamadığını nazarı dikkate alan Devlet Deniz yolları idaresi, gerek yolcu gerekse araba vapurlarının yanaşabileceği şekilde Üsküdarlıların arzularını yerine getirebilecek modern bir iskele binalının proje ve plânlarım hazır-lıyarak Belediyeye vermiştir. Şim-
diye kadar iskelenin yapıl anlamasındaki sebep, muhallebici dükkânının istimlâk edilememesinden çıkan zorluktandı. Bu defa Deniyzoliarı tarafından hazırlanan projede eski plânlar bir tarafa bırakılmış, diğer bir esasa istinat edilmiştir. Şehir Mcc-Hainin tasvibinden geçtikten sonra, yıl sonuna doğru İskelenin inşaatına başlanması muhtemeldir.
“Ankara,, dün 427 yolcu ile gitti
Ankara vapuru dün saat 12 de 427 yolcu ile Batı Akdeniz seferine hareket etmiştir. Bu geminin ilk seferinden sonra kaydettiği en yüksek rakamdır.
Giden yolcular mevanında, şehrimizdeki Fransız ve Amerikan kolejlerine mensup talebe grupları bulunmaktadır.
rısı görüşülecektir. Dünya Gençlik Birliğinin şümullendirilmesl imkânlarını araştıran ve keza VVAY’in daha iyi çalışabilmesi çarelerini etüd eden teşrii komisyonla inkişaf komisyonunun raporları da bu konseyde müzakere edilecektir.
Ayrıca muhtelif delegelerin çeşitli mevzular üzerindeki temennileri tesbit edilecektir.
Gazeteci arkadaşımız Faruk Fenik evlendi
Doktor operatör Ekrem Köner kızı İnci Köner ile gazetesi arkadaş, kırımızdan Faruk Feniğin evlenme törenleri dün Kadıköy Evlenme memurluğunda icra edilmiştir.
Genç evlileri tebrik eder, saadetler dileriz.
Kabri Ziyaret
2Ö/Ş/1940 da ebediyen kaybettiğimin, memleketimizin tanınmış iş adamların-dan ve Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu üyelerinden merhum
Ahmet Karamuatafaofclu’nun
ebedi medfenlne tavdilnln yıldönümü münasebetiyle 27/6/1960 salı günü mezarı ziyaret edilecektir.
Merhumun doatlariyle Yapı ve Kredi Bankası hlsHcdarlsrı. Yönetim Kurulu üyeleri ve Umum Müdürlük teşkilatı, salı günü saat 12.30 da Zincir-lllcuyu mezarlığında bulunacaklardır.
ALENİ TEŞEKKÜR
Uzun zamandan beri müptela olduğum hastalıktan mnhlrane müdahalesiyle bayatımı kurtaran Prof, Operatör Kemal A tay. Asistanları Dr. Süleyman ve Dr. Kemal Aydınhoglu ve nıüşfikâ-ne alâks ve Ihtlmamlarlyle insani hizmetlerini sonuna kadar esirgemeksizin İfa etmiş bulunan Guraba Hastahanesi îkmcı Cerrahi Kliniği idare amirliği ve Başhemşire ve arkadaşlarına candan minnettarlığımın v« aleni teşekkürlerimin iblâğına nayın gazetenizin tavassutunu saygılarımla rica eylerini.
E>antl\a Milyon!
Büyük bir dost kaybettik
Vedat Nedim Tor
PROFESÖR Doktor Eckatcin ölmüş.
Yeryüzünde onu tanıyıp ta bu haberle beyninden vurulmuşa dönrniye-cek tek bir insan tasavvur edemiyorum. Ankarada yaşadığı uzun yıllar İçinde doğup büyüyen çocukların hepsine onun mübarek elleri değmiştin Köylü ve şehirli bütün çocuklu ailelere onun hakkı vccmlştlr. O. çocukların büyük dostuydu, öyle babacan bir gülüşü, öyle tatlı bir bakışı vo anlatışı vardı ki, en huysuz yavrular bile onun yanında aakinblirlerdi. Telâşlı ann-babAhırı avutmak İçin do en inandırıcı sözleri bulurdu. Doktor Ecksteln, çocuklu ailelerin en yakın dert oı t.ıgı idi. Babımız sıkışınca hep ona koşardık
Tatillerde Anadoluda gezerdi. Köylülerimize âdeta âşıktı. Onların duruş, yürüyüş ve konuşurlarındaki tabiilik. olgunluk ve “kendine itimat” çok hoşuna giderdi “Bir lord gibi yürüyorlar. Bir lord gibi oturuyorlar, bir lord gibi konuşuyorlar.” diye diye bitiremezdi.
Fotoğraf meraklısıydı. Türkiyeyo ait çok güzel zengin bir koleksiyonu vardı.
Buradan aynlırken. bana şöylo dert yanmıştı: “Bu memlekete istediğim gibi faydulı olamadım. Raporlarıma, tckllflerlmo kimse aldırmadı. Ben bıu raya asıl çocuk vefiyatının önüne geçmek için geldim. Halbuki sadece hasta çocuklun tedavi He uğraştım. Bu işleri yapacak doktorlarınız çok. Asıl yapılmam lâzımgelcn şey, bilhassa ve-rem çocukları ölümden kurtaracak vc veremin sirayetine mâni olacak teşkilâtı kurmaktı. Bunları muhakkak tecrit etmek ve hususi bir bakıma tâbi tutmak lâzımdı. Bunun için mükemmel sanatoryumların yapılmasını beklerseniz İşin içinden belki yüz yıl sonra da çılcanıazscnız. Bugün yapılması lâzımgvlcn en pratik şey, resmi ve hususi büyük çiftlikler civarına bımit barakalar kurarak, verem çocukları bu barakalarda sistemli bil bakım altına almaktır. Cenubî Ameri* * kada ben bu teşkilâtı kurdum ve mu* vaffak (a oldum. Burada da aynı «oyî yapmak isledim, fakat kimseye ders dimi dinletemedim/’
Eckstein memleketimizi ve milletK mlzl vok sevdi. Fakat idare adamla» rımızın anlayışsızlığından yelse düşerek buradan ayrıldı.
Ecnebi mütehassıs getirmek kolay^ fakat onun dediğini yapmak güç. îştd Eckstnln’in Türkiyodeki tecrübesi de bu aczimizin acı bir misalidir, inşa* silah ölümü gözlerimizi açar,
Allah, sevgili karısına, çocuklarına ve onu seven bütün dostlarına sabit Ihsan etsin.
" 1 1 " ■»
Dünya Sağlık Teşkilâtının hemşire tekâmül kursu
Dünya Sağlık Teşkilâtının İstanbul Verem Savaşı Tekâmül Merkezinde temmuz ayının ilk haftasında başlamak ve bir ay kadar devam etmek üzere bir Hemşire Tekâmül Kursu açılacaktır.
Bu kursa verem, iç hastalıkları ve röntgen şubelerinde çalışan hemşireler davet edilmişlerdir.
Selimiye Kışlasının verem hastahanesi olacağına dair bir emir yok
Bundan bir müddet önco Ankara menşeli bir havadis. Selimiye Kışlasının verem hastahanesi olacağını bildiriyordu. Bu hususta maJûmauna müracaat ettiğimiz Sağlık ve Sosyal Yardım Başkanı Dr. Faik Yargıcı bize şunlan söylemiştir:
“— Bize henüz intikal etmiş bir emir ve malûmat yoktur. Böyle bir emir verildiği takdirde icap eden tahkikat yapılacaktır.,,
SÎYASt İKTİSADI
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LtMİTED ŞİRKETİ Müdürü; Kemal HL SAKLICA Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden ;
Sacid ÖGET
Keşredilmiyen yazılar iade edilmez.
Basıldığı yer : YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 24 —
Karanlıkta ta# diye onlardan birinin üstüne basmak vardır; hattâ sokak zannederek geçtiğimiz bahçelerden birinde kuyuya düşmek vardır. Ba- | zı yerlerde karanlık o hali alıyor ki körler gibi etele tutuşuyoruz. Birimizin "Çok şükür cad-deyi buluyoruz” dediği yerde kendimizi bir çok dönüp dolaşmalardan sonra hep aynı bir kapalı fırının kepenkleri önüne gelmiş buluyoruz. Ü-mitsızlikten bir iki kapıyı çalmağa teşebbüs ettik. Ses gelmedi. Genç mühendislerden biri aya-ğiylc daha hılzı vurmağa kalkınca şef mâni oldu: “Ne yapıyorsun yahu” dedi, şayet erkeği olmayan bir eve çatarsak; kadınlar pencereden: “Yangın var” diye bağınşmağa kalkarlarsa ne haltederiz? Kim olduğumuzu anlatıncaya kadar bizi Ilrıç ederler bıllâbi” dedi. Gözü pek adamlar sandığım komitacıların karanlıkta*ne kadar korkak ve ihtiyatlı olduklarını o gece farkettım. İtkide birde “Aman çocuklar dikkat; sokak diye birinin avlusuna filân gireriz. Herif uyku aer-semliğiyle kim olduğumuzu anlamaz da duvardan çifteyi kaparsa hapı yuttuğumuzun resmidir” diye iıizl dehşete düşürüyordu. Nihayet bil-I mem kaçıncı defa olarak kendimizi aynı fırının (önünde bulduğumuz zaman: “Çocuklar benden paso; ben buraya oturuyorum. Nasıl olsa bir da-
116
ha sefere yine buraya geldiğiniz zaman oeni alırsınız” diye şaka etti. Sonra “Kendimize bir yol açmak için şu lânet baykuş yuvalanndan birine bir kibrit çakıp kasabayı ataşe vermekten başka çare kalmıyor galiba” dedi ve “Nasıl kİ burada bir şehir plânı tanzim ve tatbik etmek İçin de öyledir” diye ilâve etti.

Yangından sonra aşağı yukarı adamcağızın dediği olmuştur. Birdenbire parlayıp yükselen alevlerin, sırtlarında çocuklar, kollarında bohçalar, tencerelerle haykırta bağırla şimaldeki kireç ocaklarına doğru sürdüğü eski mahalle a-halisi bir daha oraya dönmemiş, kasaba beş para sarfetmedon istimlâklerin on büyüğünü başarmıştır. Bir kaç gün sonra veya halta kireç ocakları oyuklarında kurulan Kızılay çadır ve barakalarında barındıktan sonra yananların bir kısmı kasabayı doğu tarafından dolaşarak öte uçtaki ikinci fukara mahallesinde yerleşmeğe gitmiş, bunu da yapamayan öteki kısım, kireç ocaklarının ötesindeki kırlara doğru yoluna devam ederek civar köylüklerde kaybolup gıtrnış-ı ır.
Dediğim gibi arsalar birbirine karışmıştı. Çoğunun nerde başlayıp nerde bittiğini kadastro bile kestiremiyordu. Uzun uğraşmalardan sonra sahibine ”Al da hayrını gör” denecek hale geldikleri zaman da bir çok evlerden avuç içi kadar bir toprak kalmış olduğu görülüyor, üzerlerindeki odalar, sofalar ve bahçelerin bu kadarcık yere nasıl sığdırılmış olduğuna şaşılıyordu. Mahalleliden bir kısmı belki yine borç harç çoluk çocuğunun başına bir çatı kurmayı düşünebilirdi.
Fakat bu felâket karşısında tezelden yapılması vacip olmuş yeni sokak plân. | larlyte eskileri arasındaki uzlaşmazlık çok bü-117
yüktü. Zaten hiç bir hendeseye sığmayan küçücük arsaların Ötesini berisini de yeni yollar kestikten sonra yapılacak tek şey hepsini birden harman etmek ve bu harmanı Öbek öbek açık arttırmaya çıkararak parasım tapu sahiplerine üleştirmekti,
İş bu şekli alınca eski mahalle sekiz on muntazam parsele ayrılmış ve bunlar, merhum kayınbabam eczacı Müslim Bey de içlerinde bulunmak üzere, kasabanın bazı varlıklı kimseleri tarafından yok pahasına satın alınmıştır. Yeni mahalle gitgide Ankara Yenişehrinin küçük bir örneği haline gelmek yolundadır. Hattâ yeni Hükümet konağının orada yapılması için teşebbüsler vardır. Dereboyu Mahallesi ise günden güne sönüyor. Vaktinde gözünü açamamış yerlilerden bir kısmı da oraya geçmek hevesin-dedir. Fakat Yeni Mahalledeki arsalar elden ele geçe geçe ateş pahasına çıkmışlardır.
XXV AKŞAM GEZİNTİLERİ
İlk geldiğim zaman kasabanın başlıca toplantı yerleri Belediye meydanındaki bahçeli gazino. Dercboyundaki Müslim Bey eczahanesi ve bir de Müftü Efendinin Asmalıçarşıdakl mu-vakkıthanesi idi. Memurların çoğu akşam Üstü işlerinden çıktıktan sonra mutlaka bir iki saat bu üç yerden birine uğrarlardı. En kalabalığı gazino idi. Sonra eczahane gelirdi. Fakat orası daha ziyade bir açık hava kulübüne benzerdi. O-raya girebilenler ya eczacı Müslim Beyin yahut eczahaneye bitişik bir muayenehanesi olan doktor Ihh Beyin yakın ahbapları ve kasabanın hatırlı adamları idiler. Erznhanenin küçük kadehleriyle içilen vc üzerine su konduğu zaman rakı gibi ağaran bir nane suyu ıspesyalltcsı vardı ki 118
çok kere o içilirdi. Fakat isteyenler, kendi hesaplarına, karşıki kahveden kahve, çay, hatta nargile de getirtebilirlerdi. Burasının bir hususiyeti de, ekseriya halka halinde toplu oturulması ve toplu konuşulması İdi. Sohbetleri doktor l*a Bey, bulunmadığı zamanlarda da Müslim Buy idare ederdi. Eczahane bahçesinin nane suyu kadar hoşa giden bir takım hususi eğlenceleri de vardı. Kasabadan geçen bazı yabancılar burasını —çardağı, saksıları, masaları vesiıesivle— kahve sanırlar ve yarım ağız bir merhaba ile gelip otururlardı. Sözleri gibi şakalan da ağır o-lan İsa Bey hiç bozmadan eczacının cüce kalfasına: “Gel oğlum beylere sor. Ne emrediyorlar Kahve mi, rakı mı?” diye bağırır, sonra mecliste bulunanlar başlarını öte tarafa çevirerek yahut bastonlarının sapını ağızlarına sokarak onların utanıp şaşırmalariyle gizli gizli alay ederlerdi.
Kasabanın bana diken gibi battığı o ilk zamanlarda akşam üstlerinin bir iki boş saati vardı kİ mutlaka bir çarelerine bakmak lâzımdı. Bu Üç toplantı yerinin üçünü de gözüm tutmadığı için daireden çıktıktan sonra eğri büğrü sokakların içinde dönü döne şimdiki istasyon parkının bulunduğu yere gidiyordum. O tarihte her yer gibi orası da bir kavak ormanı idi. Fakat mahallelerin manzarasından sonra ne de olsa göz aldatan bir açıklığı ve yeşilliği vardı. Oradan şimale doğru uzunca bir yürtlyU* yapıyor, dere adını verdiğim cılız bir akar suyun kenarında beş on dakika oturup dinleniyordum. Başlıca kaynağı muhakkak ki aşağı mahallelerin açık lâğımları idi. Fakat gitgide seyreten kulübelerin bittiği yerde, çok somadan keşfettiğim bir nevi barajda toplandıktan ve meyilli bir sel çukurunun taşlan arasından hızla akmağa başladıktan sonra bu su âdeta bir dere berraklığı alıyordu.
119
Akar su pislik tutar mı? Çayıra çıkarılmış bazı eşeklerin ara sıra dere Üzerine başlarını eğdiklerini, Üst dudaklarını suyun yüzüne sürüp titrettiklerini, takat nedense içmeğe karar vere-meyerek hüzünle yollarına devam ettiklerini görüyordum. Ben kendi hesabıma bu su kenarında bir hakiki dere hayaliyle kendimi avutuyor, göğsümde arka arkaya kabarıp sönen heyecan dol-galariyle aşk şiirleri okuyordum.
Ne yazık ki epeyce şiir bildiğimi zannettiğim halde topundan hatırımda kalan beyitlerin on on ikiyi geçmemekte olduğunu görmekteydim. Daha fenası bunlar da tamam değildi. Bazılarının unutulmuş bir iki kelimesini, dökülmüş duvar çinilerini kireçle tamir eder gibi, kendi uydurduğum KcHmelerte değiştirdiğimi vezinlerindeki düşüklükten hissediyordum.
Buna mukabil Namık Kemalden ve daha başka bir kaç şairden vaveyla filân gibi parçalar hatırımda daha sağlama kalmıştı. O saatlerin hüznüne pek uymamakla beraber öteki ler bitince çaresiz bu ateşli vatan şiirlerini vo nihayet istiklâl Marşı okumaktaydım. Sonra ortalık kararırken aşağı mahallelerin dik vo dö* ntmeçli yokuşlarında suluya suluya Ebenin evine dönüyordum.
Dere kenarında geçirdiğim bu akşam üstlerinde hafif kırıklıklar, esnemeler vc kulak u-ğultuları hissetmeğe başlamıştım. Ciddi surette korktum. Kaza için yapılabilecek fazla bir şey olmamasına mukabil kendimi sıtmaya yakalanmamak için hiç bir tedbiri ihmal etmemiştim. Buna rağmen bir yerden bir şey mi aldım acaba diye bir şüphe geldi. Fakat değildi. Bu sadece kavaklar arasından ağır ağır çöken akşamın yapmakta olduğu bir molânkoli başlangıcı idi.
120
15 Harran 1950
Y E N T İSTANBUL
Sayfa 8
* *
Ingiliz Kıraliçesi
istlnkâfla boykot e-
(United Birleşik Fransa-
gazetesi veya diye
BAŞVEREN BİR İNKILAPÇI
Yazan :
F ALİ H RIF K I AT AY
Lie. komünist mi yoksa değil mi?
Genelsekreter, bu sualden hayret ve infial duyuyor
— 18 —
Bu bir türkçü ve galiba ilk türkçüdür. Meşrutiyet yıllarında “Türk Yurdu” veya ‘‘Yeni Mecmua” odalarında buluşan Ziya Gökalp ve Akçuraoğlu Yusuf’la ve arkadaşları ile görüşen gençlerin dilinde Şipka kahramanı Süleyman Paşanın, Bursalı Tahir Beyin ve Necip Âsım’ın adları düşmezdi. Gittikçe yayılan ve kökleşen türkçülük hareketinin Osmanlı âlemindeki müjdecileri böyle bir kaç kişi idî. Çünkü Süleyman Paşa, ilk defa, kendi tarihinde dünya Türklüğüne bir fasıl ayırmış ve onun bir fatihler ırkı olduğunu yazmıştır. Çünkü Bursalı Tahir Bey Türklerin ilim ve fenne hizmetlerinden bahseder bir kitap yazmıştır. (1) Bizden öncekiler Osmanlı veya Müslümandırlar. Türklüğü kimse üstüne kondurmaz. Frenklerin ve onlara uyan Osmanlı alafrangalarının edebiyatı, hepimizin ruhunda onulmaz bir aşağılık duygusu yaratmıştır. Yavaş yavaş kendimizi bulmak istiyorduk. Ede-biyat-ı-Cedide romancılarından birinin hikâyesinde "Türk” kelimesini görünce âdeta sevinirdik. Bir Osmanlı efendisinin yazısına ırkımızın adı geçmesinden şeref duyardık. Bu aşağılık duygusu Mustafa Kemal’in tarih ve dil üzerine çalıştığı günlere kadar sürdü. Hattâ Mustafa Kemal’in tarih ve dil üzerindeki çalışmaları bu gururlu adamın, nasıl şarkta hanedan kuranlar bilginleri toplayıp kendilerine bir asillik kütüğü icat ettirirlerse, kendi ırkına bir üstünlük yaratmak için zorlamalar gibi gösterilmek istenmiştir. Ben Atatürk’ün yaptığı işe inandığını yakından bilirim. O bilakis, nasıl Anadolu Türklüğünü köle olmaktan kurtarmışsa, Türk ırkını frenk tarihçilerinin ve edebiyatçılarının kötülemesinden ve küçültmesinden, ve ne ilim, ne edebiyat dili olmak için hiç bir değeri olmadığı söylenen Türk dilini arapça ve faısça yamaklığından kurtarmak için uğraştı, durdu ve bu rüya içinde gözlerini yumdu. Zorlamalar yaptığı da doğrudur: Nasıl ki herkesin aklını şaşırtan en büyük zorlamayı, bu memleketi ve bu milleti Birinci Dünya Harbini kazanan, zafer sancağını ellerinde tutan, karada, denizde ve gökte dünyaya hükmeden devletlerin istilâsı altında istiklâline kavuşturmak için yapmıştır.
Kendini aşağılık duygusundan ilk kurtaran, tarihe ve ilme sarılarak, vatandaşlarını Türk ırkının ve dilinin üstünlüğüne inandırmak için çırpınan inkılâpçı, Ali Suavi’dir.
Ali Suavi’nin Paris’te bulunuşu, meşhur ırk etüdçüsü Gobinaud'nun fikirleri ortalığa yayıldığı ve revaç bulduğu devre rasgelir. Gobinaud eserini bundan on beş yıl kadar önce yazmıştır.
Ulum gazetesinde Türklerin sadece asker ve fatih bir ırk olmayıp, dünya medeniyetine kuruculuk hizmeti gören büyük bir ırk olduğuna dair yazılan vardır. Yazmış olduğu Umumî Türk Tarihi basılmadan kaybolmuştur. Suavi, Av-rupada bir ırk meselesi çıktığını ve bir kavmin kabiliyet ve istidadını anlamak için hangi ırktan olduğu sorulduğunu söyliyerek ve türlü adlar taşıyan bir çok kavimlerin Türk aslından olduğunu izah ederek der ki: "Türkler sonraları Farsa, Anadoluya ve Kümeliye yayıldılar, Mısır’a indiler.
(1) Ali Suavi’nin adını zikretmek artık yasak olmadığı zaman Bursalı Tahir Bey Türkçülük tetkiklerinde “Ali Suavi’ye minnettar ve onun medyun-ı-şükranı olduğunu yazar.
Lake Success/24 A.A. (AFP) — Bir basın konferansı yapan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trygve Lie-ye müfrit sağcı Amerikan muhabirinin “komünist misiniz
veya komünist oldunuz mu?., sorması üzerine Genel Sekreter konferansının tasvip etmediği bazı toplantıların seviyesine düşürmesini reddettiği cevabını vermiştir.
Trygve Lie’nin yuyınladığı beyanname
Lake Success 24 A-A. (XTnited Press) — Dünkü basın toplantısında kendisine komünist olup olmadığı sorulan Trygve Lie. daha sonra aşağıdaki beyannameyi yayınlamıştır:
“Bugün öğleden sonra yaptığım basın toplantısında sorulan komünist o-lup olmadığım yolundaki lüzumsuz ve çirkin sualden hayret ve infial duydum.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine böyle sual sorulmaz.
Norveçte siyasetle meşgul olduğum mazim hak kındaki kayıtlar herkesin okuması için meydandadır. Bu kayıtları okuyan bir kimse, benim komünist değil, sosyalist olan îşçl Partisinin âzalığını yapmış olduğumu bilir.
Bugün bütün hükümetlere ve bütün Birleşmiş Milletler halkına karşı mesul bulunmaktayım ve milli yahut milletlerarası hiçbir partizan siyasete iştirak edemem. Müdafaa ettiğim yegâne ideoloji dünya barışı ve terakkisidir.
Trygve Lie, önümüzdeki cuma gü-
48 saat havada kalan
B. 36 uçağı
Honolulu, 24 A.A. (Afp) — Pasifik üzerinde bir mukavemet tecrübesi yapan 6 B. 36 üstün uçarkale, 48 saat havada kaldıktan sonra cuma günü Honolulu hava meydanına İnmiştir.
New-Chro-bildirdiğine göre,
ipnotizma ile tedavi revaçta
Londra, 24 (Nafen) nicle muhabirinin ipnotizma ile tedavi usulleri gitgide
çoğalmaktadır. Bunun fazla sigara L çenlere karşı olduğu kadar sarhoşlar için de kullanıldığı görülmüştür.
Şimdiye kadar morfinomanlara karşı da ipnotizmanın bir tedavi usulü olarak kullanıldığı belirtilmektedir. Yalnız bu hususta uzun tecrübeler yapıldıktan sonra kati bir hareket tarzı tayin edilebilecektir.
İlgili çevrelerde belirtildiğine göre, şimdi ipnotizmayı telefon veya televizyonla da yapmak kolay olmakta ve bu sayede gayet acı veren bir diş ağrısı bile kolaylıkla ve süratle durdu-rulabilmektedir.
[ MEMLEKET HABERLERİ ]
— 19 —
Fethettikleri yerlerde nice hanedanlar bıraktılar. Gaznevi-ler, Selçuklar ve Osmanlılar bunlardandır." Türkler ilimde birincidirler. Bir İngiliz âliminin sözünü zikreder: "Dünyaya ilimleri, sanayii ve medeniyeti öğreten kavim, Türktür." Hayvan ehlîleştirmeyi, kanallar açmayı, maden işletmeyi, tarihi ve edebiyatı yayanların Türkler olduğu kolayca ispat edebileceğini ilâve eder. İslâmlıktan sonra Türk ülkelerinde ye-tieşn âlimlerin hesabı yoktur: Fârâbî, İbnisinâ, Buharî. Ma-türidî, Mergmanî, Cevheri, Gazali, Fusî, Zimahşeri, Teftaza-nî, hep Türktürler. Kütüphaneler Türk yurtlarında yetişen bilginlerin eserleri ile doludur. Zikrettiği şahitlere göre, Türklerin oturduğu ülke ortaklaşa bir ev gibidir. Herkes başkasının evine kendi evi gibi iner. Biri bir evin kapısını açık bulmuş. Kapanmaması için de kanatlan mıhlı imiş. Sormuş: “— Yüz yıldanberi evin kapısı misafire açıktır.” demiştir. Yine bu şahide göre "Türkler ilim yaparlar, marifet yaparlar, yol yapar ve tayin ederler, misafirhane kurar ve medrese yaparlar.” Harezm ve Horasan âlimlerinin fürs olmadıklannı hatıra getirir. Bazılannın aileleri Türk olmasa da, Türk hükümetlerinin teşviki ile ve onlann idaresi altında yetişmişlerdir. Çelesin altı meselesini yirmiye çıkaran Türk bilginleridir. İlk medreseleri Türkler açmıştır. Ali Suavi bugünkü a-rapçayı dahi Araplara maletmez. Kendisi sorar: Acaba Is-lâmda ilim lisanı niçin arapça idi? Yine kendi cevap verir: Fakat bu arapça Arabın mıdır? Kur’an dili gitgide kaybolmağa yüz tutmuşken, fürs ve Türk üstadlan bu lisanın sarfını, nahvini ve lügatini yaptılar. Onu öyle bir dil hâline getirdiler ki dördüncü ve beşinci asırlardan ilim ve sanat adamları için onu öğrenmekten başka çare yok idi. Arapça, önce Arap dili idi: Sonra İslâm dili olmuştur. Araplar dahi bu dili öğrenmek için Irak, İran, Maveray-ün-nehir ve Endülüs şehirlerine geldiler: "Endülüs âlimleri Arap değildi. Araptan "Hâki” çıkmıştır. Alim yok gibidir. Babalarımız arapçaya bir yabancı dil diye bakmadılar. Araçpayı İslâm milletler için ilim dili yapmaktaki sır, ne Kur’an. ne din meselesi olmayıp büsbütün başka meseledir. Merakeş’ten Pekin’e kadar hutbeleri aynı dilde okutup, ırk farklarına rağmen, Müslüman milletler arasında bir vahdet yapmaktı".
Suavi OsmanlIlardan misal verir: Harpten nefes alır almaz ilme koyulmuşlardır. Okutma ve öğretme parasızdım. Şemseddin ve Kadızade heyette ve riyaziyede işsiz idiler Sultan Mahmud zamanında İstanbul’a gelen Paris’te Şark Cemiyeti âzasından bir İngiliz, Osmanlı âlimlerinin bir çok şubelerde ve ekonomi politikte herkese üs tün olduklarını yazar. Hesap OsmanlIlarda çok ileri idi. Ali Suavi’nin şahit gösterdiği bir frenk âlimi "Hesap kaidelerinin türkçeden tercüme olunmasını,, tavsiye etmiştir. Felsefeden bahsolunsa, kimse OsmanlIlarla çıkışa-maz. OsmanlIlar kitap yakalamışlardır. Kimse kitap yazmaktan menedilmemiştir. Ancak cevaplar ve reddiyeler yazılmıştır. Arapça yazan Türklerin bu dili Araplardan iyi yazdığını bizzat kendileri itiraf eder. Türkler arapça ve farsça ile kanmayarak, Yunan. Lâtin, Alman ve Fransız dillerinden ve başkalarından tercümeler yaptılar. Fatih Mehmed Plu-tarc’ı türkçeye çevirtmiştir. Suavi, daha bir yığın tercümeden bahseder. Bir çok Türk âlimlerinin de eserleri frenkçeye naklolunduğunu söyler. İstanbul’da'900 cami ders öğretmeğe açıktı, der.
İsmail Hâmı Danişmend. Ali Suavi’nin Türkçülük dâvasını şöyle hulâsa etmiş: 1 — Türk ırkı, askeri, medenî, siyasi rolleri bakımından bütün ırklardan üstün ve eski bir ırktır. 2 — Türk dili, dünyanın en zengin ve mükemmel dilidir. 3 — Türkler dünya kültürü üzerinde büyük roller oynadıktan başka, İslâm kültürüne dahi en büyük hizmeti onlar yapmıştır.
(Devamı var)
Sebatı Atamanla
tutanakları
kabul edildi
muhabirimiz Tutanaklarını Zonguldak C. ve
Feridun
Ankara. 24 (Hususi bildiriyor) — Seçim İnceleme Komisyonu, HP. Milletvekili Sebatı Ataman Bingöl C.H.P. Milletvekili
Fikri Düşünsel hakkında vâki itirazları incelemiş ve bu itirazları yerinde görmemiştir, öğrendiğimize göre. Komisyonun Sebatı Ataman hakkın-daki raporunda ezcümle şöyle denilmektedir:
“Merhum Maksut Çivi, gerek mevzuatımız ve gerekse hukuku esaaiye prensipleri bakımından milletvekilliği sıfatının başlangıcı olan andan önce vefat etmiş bulunduğu cihetle, vefatı esnasında henüz milletvekili sıfatını iktisap etmemiş olup kanun nazarında aday sıfatını muhafaza etmekte İdi. Anayasamızın yeni seçim yapılmasını derpiş eylediği hal, bir milletvekilinin ölmesi halidir. Halbuki burada vâki olan adayın ölmesi haildir. Bu itibarla yeni bir seçime lüzum yoktur.,,
Bu mucip sebeplere İstinaden hukuk ve kanun bakımından Zonguldak Milletvekilliğine seçilen Sebatı Atamanın seçim tutanağına karşı ileri sürülen itirazın varit olmadığına ve mumaileyhin tutanağının tasdiki gerektiğine ekseriyetle karar verilmiştir.
Diğer taraftan Feridun Fikri şünsel hakkında da Komisyon şu deyi kullanmıştır:
Seçim Kanununun tâyin ettiği
yit ve şartlara ve müddet, derece ve usullere riayet cdilmiycrek seçimlerden sonra her vatandaşın dilediği gibi yapacakları şikâyetlerin Millet Meclisinde tetkikma imkân kabul o-lunduğu suretle seçimler esnasında kanunun usul ve prensiplerine vatandaşların riayet göstermemesinde bir beis ve mahzur telâkki edilmesi gibi bir tezada ve kanun ve hukuk telâkkilerine uymıynn bâtıl bir itiyada düşüleceği belirtildikten sonra yapılan bir teklif üzerin»' (Milletvekillerinin Anayasa ve Seçim Kanunu ile mukayyet şahsi vasıflarına mütedair
Dü-İfa
ka-
Pamuk tahribatını önleme mücadelesi
Adana. 24 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Pamuklardaki y»?şil kurt tahribatını ve yapılan mücadeleyi bizzat görmek üzere bugün uçakla Ada-naya gelen Tarım Bakanı Nihat Eğri-boz. ovada esaslı tetkikler yaparak ^ehre dönmüştür. Bakana verilen izahat meyanında sırf merkez ilçe Adana arazisinde yarım milyon dönüm pamuk tarlasının yüzde 80 nispetinde kurt faaliyetine maruz kaldığı ve bu defuki tahribatın 1918 yılındaki tahribatın aynı olduğu anlaşılmıştır. Bakan tetkik ve temaslarına devam etmektedir.
İzmir öğretmenleri Kıbrısa gidecekler
İzmir, 24 ( Hususî muhabirimiz bildiriyor) Kıbrısh Türk Öğretmenlerin vaki daveti üz»? r i ne İzmir öğretmenler Derneği Kıbrıs adasına 2*1 temmuzda bavlıyacak bir gezi tertip etmiştir. 100 öğretmenin katılacağı hu gezintiye Kıbrıs Türklorı arasında büyük alâka gösterilmektedir.
nü çıkacağı Avrupa seyahatinden önce Londraya giderek İngiltere Başbakanı Clemcnt Attlce ile görüşecek ve Londrada bir demeç verecektir. Lie, Londraya 1 temmuzda varmak ve 4 temmuza kadar kalmak niyetindedir. Bundan sonra Cenevreye giderek ekonomik ve sosyal konseyin yaz oturumlarına 3 gün iştirak edecektir.
7 temmuzda Parise giderek en az iki gün kalacak ve Fransız Dışişleri Bakanı R. Schuman ile görüşecektir.
Trygve Lie, Paristen Kopenhag yolu ile memleketi Norveç’e gidecektir. Kopenhag’ta bazı Danimarka resmi şahsiyetleriyle de görüşmesi muhtemeldir.
Norveç’te bir müddet tatil yapacak olan Lie, Güvenlik Konseyi mühim bir toplantı yaptığı takdirde hemen u-çakla geri döneceğini bildirmiştir.
yı soymaya kalkan bir hırsız
yara-yu ruhi z-rağ-
Mary
Londra 24 (AP) — İngiliz polisi bugün 26 yaşındaki bir İrlandalI bahçıvanı İngiltere Ana Kıraliçesi Mary’nin ikametgâhı olan Balbo-rough şatosunu soymaya teşebbüsten sanık olarak mahkemeye vermiştir.
Skotland Yard‘dan bildirildiğine göre, hâdise geçen pazar gecesi cereyan etmiştir. Soygunculuk maksa-dlyle köşke giren Gerard O’Brien adlı bahçıvan Ana Kıraliçenin hizmetçilerinden birini bıçakla lamış ve diğer bir hizmetçiye rukla vurmuştur. Yaralanan metçinin haykırmış olmasına men 83 yaşındaki Kıraliçe uykusundan uyanmam ıştır.
O'Brien’ın ilk sorgusu bugün Bow Street Mahkemesinde yapılmıktır. Yaralanan kadın, vekilharç Bayan Alice Knıght 66 yaşındadır. Bir cep çakısiyle 7 yerinden vurulduğu tes-bit edilmiştir. Yardımcısı 49 yaşındaki Bayan VVinifred Ralph’ın yediği yumruklar yüzünden her İki gözünün etrafı çürümüştür. Bu arada Skotland Yard’ın en yüksek idarecileri, Ana Kıraliçenin evi etrafındaki emniyet tertibatının görünürdeki gevşekliğinden telâşa düşerek bugün olağanüstü bir toplantı yapmışlardır.
sebkcdecek itirazların hiç bir kayda tâbi olmaksızın tahkik ve karara bağlıyabileceği. fakat seçimin şekline dair ve müddetle mukayyet olan itirazları Seçim Kanununa uyarak tatbik edeceği) prensip kararına Komisyonun ekseriyetiyle itiraz edilmiştir. Bu prensip kararından sonra netice olarak şikâyet edilen aynı sandıktan çıkan oylar tamamen D.P. adaylarına aktanlsa bile bu hal umumi oy durumuna göre neticeyi değiştiremi-yeceğinden 5545 sayılı kanunun 123 üncü maddesinin 4 üncü bendine tevfikan varit olmıyan şikâyet ve itirazların reddine ve tutanakların kabulüne karar verildi.
Samsunda bir
uçak kazası
İnsanca hiç hır kayıp yok.
Uçağın bir kanadı kırıldı
Samsunda
Ankara. 24 (A.A.)
Devlet Havayolları uçağında vukua gelen kazada ölen ve yaralanan yolcular olduğuna dair bazı gazetelerde çıkan haberlerin asıl ve esası yoktur. Kazada yalnız uçağın bir kanadı hasara uğramıştır.
Avrupa veya Türkiyede meccani tahsil yapmak ister misiniz ?
bu sayfamızdaki kuponlar, karnelerimizin
siz kapakları ve abonmanlarımız temin ediyor YENİ İSTANBUL çıkmaya başladığı za-
man abonelerine bir hizmet olmak üzere yeni birşey düşünmüş ve bir sene abone olanlar arasında kur'a ile birinciye Avrupa ve İkinciye memlekette 3 sene meccanen tahsil imkân ve fırsatını vermiştir.
Memleketimizde büyük şehirlerde ve bilhassa Istanbulda yaşıyanlara abone oldukları takdirde gazetemizin posta ile gönderilmesi gecikmeye sebep olduğundan bizde tamamen yeni bir usul olarak karne ihdas edilmişti. Karneler 31 yapraktan ibaret bir defterdir. Alındığı zaman tenzilât elde edilir ve gazeteciye gazete alındığı vakit para yerine her gün bir yaprak verilmesi lâzım gelir. Bir çok okuyucularımız gazetemizin daimî karii olmalarına rağmen, abone olmadıklarından bu haktan mahrum edilmemelerini istemişlerdir. Bunun üzerine gazetemize bir de kupon ilâve edilmiştir.
Gazetemize abone olanlar her 3 aylık abo-
Amerlknda telefonla muhabere edenlerin bu konuşmalar esnasında birbirlerini görmelerine İmkân veren hlr televl/yon-telefon geliştirilmiştir. Elektronik teçhizat, hususî hlr şekilde inşa edilen bir televlzyon-alıcı perdesiyle ali kısma yerleştirilen bir televizyon tertibatından İbarettir. Bu teçhizat, son zamanlarda Birleşik Amerika ordusunun ışıldak birlikleri tarafından New-»Jersey eyaletinde yer alan Fort Monmoııth'da gösterilmiştir.
bir
A.A. 58 yol-Kuzey-ait DC
58 yolcu ile kaybolan Amerikan uçağı
Milvvaukce (VViscnsin) 24 (United Press) — Bu sabah cu ile kaybolduğu bildirilen batı Hava Yolları Şirketine
4 uçağının fırtınaya tutularak Mi. chigan Gölüne düşmüş olmasından korkulmaktadır. Göl üzerinde araştırma yapan bir uçağın pilotu, gölde yağ lekeleri ve uçak enkazına benzer şeyler gördüğünü bildirmiştir. Diğer taraftan sahil muhafızları da, gölde bir uçak enkazı gördüklerini haber vermişlerdir. Araştırmalar devam etmektedir.
Sağlık Bakanlığı bir tebliğ neşretti
Memurlar hakkında imzasız ve müstear nam ile yapılan ihbarlardan münderecatı itibariyle hiç bir delile dayanmayanlar muameleye konulmıyacak
Ankara, 24 (A.A.) — Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından:
Bakanlığımıza, imzasız veya müstear nam ile memurlarımız hakkında suç İsnat eden bir çok ihbarlar yapılmaktadır:
Umumî hükümlere uygun bir şekilde tetkike tâbi tutulan bu ihbarlardan mühim bir kısmının iftiradan ibaret olduğu tahakkuk etmekte ve ihbarı yapanın hüviyetini tesbit çok kere mümkün olamadığı için ahlâk ölçülerine uymadığı kadar kanunen de memnu bulunan bu hareketin failleri takipsiz kalmaktadır.
Bundan başka, bir esasa İstinat et-miyen bu gibi İhbarlar yüzünden devlet daireleri lüzumsuz yere meşgul edilmekte ve bu yüzden devlet hâzinesi mühim denecek zarara maruz kalmaktadır.
Bu sebeple Bakanlığımız. imzasız veya müstear nam ile yapılan ihbarlardan münderacatı itibariyle hiç bir delile dayanmayanları muameleye tâbi tutmayacaktır.
Memur ve vatandaş haklarının korunması bakımından alınmasında zaruret gördüğümüz bu tedbirin iftira ve isnatları da önliyeceğlne şüphe etmemekteyiz.
Bu hususta âzami titizlik ve hassasiyetle hareket etmeleri, vatandaşlardan ayrıca rica olunur.
ne için ve keza 3 ay karne alanlar her 3 karne için bizden birer numara alacaklardır. 3 ay zarfında kesecekleri 90 kupon da onlara bir yeni numara almak hakkını verecektir. Abone olmayan ve karne tedarik etmeyenler 90 kupon mukabilinde bir numara alırlar. Aldıkları her numara kur’aya girmek için bir hak verir.
Bu vaziyete göre meselâ gazetemize biı-sene abone veya 12 ay karne almış olan bir okuyucunun, 4 abone veya karne mukabili 4 numara ve bir de bunlara ilâveten verecekleri her 90 kupona karşılık bir numara almak hakkıdır,
"YENİ lSTANBUL”a abone olunuz. "YENİ lSTANBUL”un kuponlarını satın alınız. "YENİ lSTANBUL’’un kuponlarını saklayınız.
Ancak bu şekilde kolaylıkla Avrupa veya memlekette üç sene tahsil imkânını kazanabilirsiniz. Bunu istemezseniz size derhal 8 veya 4 bin lira tediye olunur.
Macar Kabinesinde büyük değişiklik
Budapeşte 24 (AP) — Başbakan Dobi, dün, Macar Kabinesinde kısmi bir değişiklik yapılacağını ilân etmiştir. Başbakan İçişleri Bakanı Anos Katar’m istifa etmiş olduğunu açıklamıştır.
Katar’ın yerine. Müsteşar Dr. Sandır Zoeld getirilmiştir.
I
Komisyonu bir hudut
FillstLn d e barış — Birleşmiş Milletler Mütareke İhtilâfını İnceliyor.
Valiler arasında yeni değişiklik yapılacak
Ankara 24 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İçişleri Bakanlığı valiler arasında yapılacak yeni değişiklikler listesini hazırlamaya devam etmektedir.
Söylendiğine göre liste birkaç güne kadar belli olacaktır.
Zonguldak Valisi Daniş Yurdakul merkeze alınacak, onun yerine de Safaeddin Karanakçı tâyin edilecektir.
Yeni çıkarılacak pullar
İzmir, 22 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — P.T.T. Umum Müdürlüğü, yakında hazırlatacağı bir seri pullarımız üzerine pamuk, üzüm, tütün ve incir gibi bclllbaşlı ihraç mahsullerimizin fotoğraflarını koyacağını bildirmiş ve fotoğraf gönderilmesini İhracatçılar birliğinden İstemiştir.
Mısırda muhalefet harekete geçiyor
Meclis çalışmalarım boykot edeceklermiş
Kahire, 24 A.A. (AFP) — Muhalif Liberal Saadist ve Milliyetçi partileri müştereken neşrettikleri bir beyannamede Mısır halkına hitapla^ Ayan Meclisinin teşekkülünde muhalefet zararına değişiklikler derpiş eden son kararnameleri gayri kanuni ve anayasaya aykırı olarak protesto etmişlerdir.
Muhalif partiler her iki meclisin çalışmalarına iştirakten parlâmento çalışmalarına deceklerini bildirmişlerdir.
Arap müsait
Birleşik Amerika, beyannamesini karşıladı
Washington 24 A. A. Press) — Arap Birliğinin Amerika, İngiltere yahut
dan alacakları silâhlan tecavüz hareketlerinde kullanmıyacaklan yolundaki beyannamesinden bahseden Dışişleri Bakanı Dean Acheson, Birleşik Amerika’nın bu beyannameden çok memnun olduğunu bildirmiştir.
Acheson, Arap Birliğinin beyannamesini, Yakındoğuda muvazene teminine doğru yapılmış kurucu bir hamle olarak karşılamaktadır.
Yunan Hükümeti Kıbrıs için mitinge müsaade etmiyor Atina 24 A.A. ıReuter) — Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesini desteklemek üzere 6 temmuzda yapılması düşünülen mitinge Yunan Hükümeti müsaade etmemiştir.
Patrik Psimatespiridon’un başkanlığındaki “Kıbrıs için mücadele,, komisyonu, miting yapmak üzere müracaat etmiş, fakat kütle halindeki mitinglere müsaade edilmediği ileri sürülerek izin verilmemiştir.
Ho-Şi-Min ölmüş
Cannes, 24 A.A. (Reuter) — Bao Dai, Hükümetine yakın bir kaynaktan öğrenildiğine göre Vietminh Komünist Lideri Dr. Hochi Minh ölmüştür.
Fakat bu haberin ne dereceye kadar hakikate uygun olduğu henüz bilinmemektedir.
Aynı kaynağın ilâve ettiğine göre Dr. Hochi Minh ölmüş olsa dahi kurmuş olduğu prensipler Vietminh halkı arasında yaşamaktadır.
C. H. P. propagandası yapan 8 inci işletme müfettişi Bakanlık emrine alındı
İzmir, 24 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Seçim günlerinde gayet açık bir şekilde Devlet Demiryolları memurlarını C.H.P. ye oy vermesi için bir konferans vermiş olan 8 inci İşletme Müfettişi Nureddin Zoroğlu Bakanlık emrine alınmış ve yerine Mehmet Ali Tınoztepe tâyin edilmiştir.
Teknik Üniversite doktora yönetmeliği değiştirildi
Ankara, 24 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi Doktora Yönetmeliğinin 35 inci maddesini değiştirmiştir. Yeni şekle göre tezlerin kapağına üniversiteye tevdi tarihi ile doktorayı İdare eden profesörün ve imtihan süresinde tezi kabule elverişli olan profesörlerin isimleri yazılacaktır.
Ankara Hukuk ve Tıb Fakültelerinde dekan, seneto ve yönetim kurulu üyelikleri seçimi yapıldı
Ankara, 24 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün yapılan seçimler sonunda Hukuk Fakültesi Dekanlığına Ceza Hukuku Profesörü Doktor Faruk Eren seçilmiştir. Yönetim Kurulu üyeliklerine Profesör Doktor Muvaffak Akbay, Profesör Doktor Hikmet Belbez. Profesör Doktor Osman Berki, Senato üyeliklerine Profesör Doktor Bülent Nuri Esen ile Profesör Doktor Hüseyin Cahit Oğuzoğlu seçilmişlerdir.
Tıp Fakültesi Dekanlığına General Doktor Zeki Faik Ural. Yönetim Kurulu üyeliklerine Prof. Dr. Necati Er-anıl, Prof. Dr. Kâzım Araş, Prof. E-yüp Canat. Senato üyeliğine Prof. Dr. Nüzhet Atal seçilmiştir.

I
MÜSABAKA KUPONU

1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza iştirak için a-şağıdnki kuponlardan 90 tane getirerek hlr kura numarası a-labllecekMnlz.
Tafsilâtını hor pazar günkü (YENİ İSTANBUL) da arayınız.



Yeni lstanbıtlyun
KUPONIT
« ( »• •

X.
-

8ayfa 4
T BN T ÎRTANRUL
25 Haziran 1950
TÜİ1KİYEMİB EH BÜYÜK İLÇESİ ÖDEM
Yazan: Adnan Bilget
KAHRAMANI
Yazan : Orhan Aydar
HARAP ve bakımsız Anadolu köylerinde kerpiç damlar altında Adeta sürünerek yaşı yan sarı benizli, mecalsiz insanları miyâr gösterip daha mamur ve müreffeh bir Türkl* yenin vücut bulmasını hiç olmazsa yakın bir devre için imkânsız görenler vardır. Hattâ yine aynı ölçü içinde kalnuık şairiyle, son 27 yılda bu zengin fakat bakımsız topraklar üzerinde yapılabilmiş işleri överek ”Bu* na da şükür...,, diyenlerimiz bulunabilir.
"Anadolııyu tanıtma veya tanıma” dernekleri kurduralım. Memleketin varlıkları hakkında propaganda broşürleri hazırlıyanların himmetleri var olsun. Fakat, sıkı bir çalışmadan sonra Türkiyenin neler yapmıya kadir olduğunu anlamak Istiyenlere bu mevsimde Ege’ye gelmelerini halisane tavsiye etmek istiyorum.
179 çeşit ihraç mahsulü yetiştiren Ege ovalarında, haziranın ikinci yarısında dolaşmanın büyük müşkülâtını ve zahmetini göze almak, yakıcı, kavurucu vo insanları iliklerine kadar eritici sıcağına tahammül göstermek lâzımdır. Taın üç gün vc döı t gece bu ovalarda ilçe merkezleri, nahiyeler ve köyler dahil olmak üzere •‘YENİ ISTANBUL"un kamyonetiy-le dolaştım. Bir karış toprağı bile çalışkan ellerin ihtimamı içinde işlenmiş olan bu sahada her on dakikada bir âdeta iklim değişmişçesine mahsul değiştiriyoruz. Demin. Menemen ovalarını «üşüyen arpa ve buğday mahsulünün, az sonra yerini bir başka mahsule terkettlğini gördük. Beride Em İr Al em Barajı istikametinde beyaz altın tâbir edilen pamuğun zafer müjdesini aldık. Burada öğrendik ki bire beş, hattâ altı mahsul veren pamuk, buradaki sulama sayesinde yakın yıllarda Adananın pamuğunu her bakımdan geride bırakacaktır. Burasını dolaşırken 8 kişilik Amerikalı tarım uzmanla tiyle karşılaştık. Heyet başkanı olan Mr. Elmer, Ege pamuklarının her bakımdan Adana pamuklarını geçmekte olduğunu, evsafça şimdiden tefevvuk ettiğini söyledi ve pamuk ekicilerinin gayet zekî, çalışkan ve işlerini bilir İnsanlar olduklarını belirtti.
Bu zatın bir cümlesini kaydetmeden geçmek istemem.
Mr. Elmer diyor ki:
“Türk köylüsü kadar kendi sahasında zeki ve anlayışlı bir zümreye asla tesadüf etmedim. Amerikada yetişen meyvaların ve üzümlerin İlk defa İzmirden memleketimize geldiklerini hatırlıyorum ve Amerikan köylüsünün Türk köylüsüne bu bakımdan minnet histeriyle meşbu bulunması gerektiğini ifade ediyorum. E-ğer bu çalışma hayatı daha modern ziraat vasıtalariyle yapılırsa, yakın bir atide siz. California meyvacıhğı-nı burada yaratırsınız ve diğer ziraat sahalarında da Amerikaya rakip olursunuz.,,
Bk seyahat günüm, bu zatın sözlerini tahlille geçti diyebilirim. Erte-
Türk İyenin nn büyük ilçe*! ödemişten bir görünüp
si sabahın erken saatlerinde Cuma Ovasını geride bırakarak Torbalı İstikametinde ilerledik. Yolumuz Tireye yaklaşınca, her tarafın zengin tütün tarlalarlyla bezendiğini gördük. Bazı yerlerde tütün yapraklan kuraktan ufak kalmış, bazı yerlerde de daha uzun. Hole merkeze gelince bir çok köylülerin tütünlerini kuruttuklarına şahit olduk ki, bu olay Tire’nin ne kadar çabuk mahsul almakta olduğunu gösterir.
Bugün Tire’nin pazarı kuruluyor. Akşam vakti, mahsullerini develerine yüklemiş olan köylüler, sabah vakti pazar yerinde bulunmuş olmak için geceleyin yollara dökülmüşler. Meyvadan. hububat ve bakliyattan tutunuz, nefis Tire'nin tulum peynirine ve halis tereyağına kadar her şey bu pazarda yer almış. Şehirlerin meyveci ve bakkal dükkânlarında bozul m ly a yüztutmuş mahsullerinden hiç birine bu pazarda tesadüf edemezsiniz, Tire’nin meşhur kendirleri de pazarında yer alınış...
ödemime, gecenin saat 9 unda vasıl olduk, latanbukla çıkan gazeteleri ancak üç gün sonra eline alan ödemişliler, günü gününe gelen YENİ İSTANBUL’» karşı tıpkı Tireli’ler
gibi sıcak bir .alâka gösteriyorlar. Sövmiyen, saymıyan ve sütunlarını cinayet işliyen kimseleri kahraman haline get.lrmi.yen bir gazetenin yiğit insanlar yetiştiren Ödemişte nasıl içten bir alâka uyandırdığını memnunlukla müşahede ettim. Gece yarısı, kapısını açan halk, gazete İstiyor. Bu hal, halkın gazete okuma so-viyasl hakkında cahil bam gazete bayilerinin verdikleri menfi notu no kadar belâgatle yalanlamaktadır.
••Tatlı-Sort” İnsanlar yetiştiren Ö-demiş, arkasını gururla dayadığı Bosdsğ'dan serin meltem rüzgârları alıyor ve geceleri bu sayede serinli' yor, ödemişte işi ve güciyle meşgul olan halkın ekseriyeti parklarda ve gazinolarda toplanmış. Benim bir şeyler yemek için uğradığım gazinocu, halkın akın halinde Halkevi bahçesine gittiğini anlatıp duruyor. Meğer orada bir nişan töreni varmış, Gazinonun bir başka köşesinde oturan köylülerin derdi tütün dür. Tütün, sonede 15 milyon lira çeken Ödemiş köylüsünün kırmızı pabucudur. Burada öğrendim ki ödemişte, tütünde tarla kiralan 150 liraya kadar yükselmiş. Tütün işçileri dört liradan başlayıp altı liraya kadar gündelik alıyorlarmış. Bu hal ise, tütünde ma-
Ödcmlşln en güzel köşesi Gölcük
liydi, bu yıl 2,5 liraya çıkarıyor. Yani Ödemişte bir kilo tütün, ortalama 2.5 liraya mal olacağına, göre, mü»-tahsilin en az üç liralık bir fiyat beklemesi icap edecek. Bu da Vorilmaz-se, köylüler banka borçlarını ödiye-mrmrk gibi Üzücü bir durumla karşılaşacaklardır.
Bu ufuk muhaverenin, hükümeti idare edenlerin kulağına ulaşmasını ne kadar arzu ettiğimi söylemekten kendimi alamıyorum. Amerikalı alı-Ollar, bu yıl da işlenmiş tütüne 1.15 dolar ödemek Istlyecoklerso. Ego köylüsünden hayır beklemek ve kendilerini borçtan kurtarmak İmkânsız olacaktır. İstediğimiz kadar serbest ticaret teranesiyle avunalım. Maliye-ti düşürmeyince biz, Türk köylüsünü kalkındıranlayız. Köylü kalkınmayınca da, tarımda poli-kültür yapan bu sahalarda bile sâyini sermaye edinen köylüyü iflâstan kurtarmak ancak bir efsuncunun işi olsa gerek. Dünya pazarlan ucuzluk yolunda, Türk köylüsü ise yüksek maliyeti hor yıl biraz daha kabartmakta. Bu iki ma-küsen mütenasip sualden inandırıcı bir netice çıkarmak her halde Amerikalı dostlarımızın bile elinden gel* miyccek. Bir taraftan Mataha 11 yardımı. öte yandan alûbes satışlar. İşın İki ucu bir araya gelemiyor.

ödemişin genç belediye başkanı, kasabanın elektriğini bir hayli övdükten sonra, ödemişin suyu hakkın-dakl sualime "tçltemiyecek, ıımuml sağlığı tehdit edercesine berbat” cevabını verdi. Bu neden böyle oldu?
Mikyası ma nın 18 olduğu bir yerde belediyenin ilk işi. suyunu içilecek hale getirmek değil midir? Filhakika Elektrik Etüd Dairesinin gönderdiği uzmanlar, yeraltı sulorlyle ödemişin su ihtiyacını en kısa zamanda temin edecek bir gayret gösteriyorlar. A-çılmakta olan artezlyenler, yerin 150 metre derinliğinden fışkıran su çıkarınca. işin hal yoluna gireceğini hesap ediyorlar.
Hakkelinsaf söylemek lâzım gelirse, bir İsviçre kasabasını hatırlatan büyük ödemiş şehri, ilçe olan Kiraz’ı, kendi mülki hudutları arasından çıkarınca bazı fedakârlıklar iktihamına mecbur olmuş. BunH rağmen bu yıl yalnız bir yolunu 50.000 lirayı harcıyarak parke döşemiş, 120.000 lira sarflyle bir elektrik mo-törü ilâve etmiş.
Ödemişte öğrendim kİ, bazı mükellefler, belediye rüsumunu ödemekte acele davranmamak kararında i-mtşter. D.P. iktidarı aldıktan sonra vergilerin kaldırılacağı şâyi olmuş. Hakikatte bazı vergilerde indirme yapılabilir. Fakat bütçesi yürüyen bir sene içinde belediye vergilerinde indirme yapmanın D.P. Hükümetinin hatırından geçmiyen bir tasavvur ol-
duğunu zannederim. Bu bakımdan Ödemiş halkının C.H.P, li belediye meclisinin çalışmalarını sekteye uğratmaması bir realite sayılmak lâzımdır.
Öğrenmek ililiyacıııda olduğumuz hçrşey
Hicri 19 5 0 HAZİRAN 25 Pazar Rumi
Rzn. 9 1369 HAZ, 12 1366
VAKİT VASATİ EZANI
Güneş 5.28 8.43
öğle 13.16 4.32
İkindi 17.17 8.33
Akşam 20.45 12.00
Yatsı 22.48 2.03
İmsûlt 3.10 6.25 —
DEVLET TİYATROSU
Opera Bölümü Temsilleri
Bu akşam saat 21.30 da
ELEN DEVLET OPERASI BAŞSOPRANOSU
H ZOÎ VL AHOPOLLOli = = nun iştirakiyle = I MADAME BUTTERFLY f OPERASI
27 haziran saat 21.30 da
Soprano
AYHAN AJLN&B Yalnız bir defa için (Madam e Butterfly) operasını oymyacak.
Not: Bu akşamdan 30 haziran akşamına kadar olan bütün biletler satışa çıkarılmıştır.
. Telefon: 4217S
SİNEMALAR
BEYOĞLU CİHETİ
ALKAZAR (425021 1 - Barış Kahramanı. 2 — Memlş.
AR (44394) 1 — Varyete G Ilı ellen 2 — KAbus Şatosu.
ATLAS (4Wj35) l Harrou
Kumarbazı. 2 — Maskeler Dü-
şünce.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 - A-leşten Gömlek. 2 - Günahım.
ELHAMKA (43005) 1 - Gönül Yaraları. 2 — Ebediyen Yaşun-
maz.
İNCİ (S4Ö95) I - İki Yelime 2 — Kahkaha Tutanı.
İPEK (412*91 1 - Yem Güneş 2 — Kan Dâvası
LALE (43595) 1 — Şanghay
Ekaprcul (Türkçe). 1 — Kriötof Koiomb (Renkli).
MELEK (40MHI 1 - Aşk A-
dasi 2 — İki Yavrum
SARAY (41ÖÖ6) 1 * Caeuâlar
Çarpışıyor. 2 — Şarlatan. 8VATPARK İ83143) 1 ~ Ateşten Gömlek. 2 — Üstünicc
SfMER (42851) 1 - Vazife
Kurbanı. 2 —
BARK (4

)
taran Adam.
Sihirbaz Kadın.
1 — Vatan Kur-
2 — ORlahomn
Kahramanı.
ŞIK (43726) 1 - Tarzan Geliyor. 2 — Kurt Kadın, TAKSİM (43191) 1 - Çingene Baron. 2 — Kadın Severse. TAN 1 — Operada Hayalet.
2 — Denizler Arsl&nn 3 —Atlan tld,
ÜNAL (49306) 1 — Madde. 2 -Haydutlara ölüm.
YENİ 1 — Kırmızı Güller. 2 -Kara Güneş. 3 — İhtiras Fırtınası.
YILDIZ (42847) 1 — Aşk ve
Müzik. 2 - Şüpheli Adam.
İSTANBUL UtBUETİ
ALEMDAR (23683) 1 - Vator lo Köprüsü. 2 — Gizli Vazife. AZAK (23542) 1 — Korkusuz
Lassie. 2 — Hacı Murat Geliyor.
ÇEMBERLİTAŞ (22513) 1 —
Kara Korsan. 2 — Güzeller Barı.
FERAH I — Sahte Şampiyon.
2 — Deniz Ejderi. 3 — Bağdat Perisi.
HALK 1 — Birıbir Geco Yolcuları. 2 — Kızıl Çete. 3 —Esrarengiz Kadın.
İSTANBUL (22367ı 1 - Masum Gönüller. 2 — Esirler Gemisi.
3 — Canavar Pençesinde KISMET (26654) 1 — Köy Güzeli. 2 — Sevimli Haydut. 3 — Canavar Adam.
MARMARA (23860) 1 - Kam Ok. 2 — Aşktan da üstün.
TURAN (22127) 1 — Zafer Ordunu. 2 — Zuloğlu Rbstcm. 3— Altın Küpeler
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Düşman Kardeşler. 2 — Kıskanç Kadınlar.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 - Büyülenmiş Adam. 2 — Aşıklar Yolu.
OPERA (60821) 1 - Gönülden Bezler. 2 — Gangster Tuzağı. SÜREYYA KJO862) 1 ~ Cezayir Dansözü (Türkçe). 2 — Ateş Bekçileri.
ANKARA
ANKARA; (23432ı I - Arecnlk Kurbanları. 2 — Sarı GÜ1 bCyI’K (15031) Ruhlar Alemi CEBECİ: 1138-16) 1 — Tehlikeli Kadın. 2 — İki Açıkgöz Hully-wuo(1‘da.
PARK; (11131) 1 — Kahraman Harp Muhabiri..2 — Tulumba cılıır Kıralı
SUS (14071) Kalbim Senin SÜMER: (14072) 1 - Heri 2-
Duû Deviren Süvari
1 LU S (2229 H 1 - FleeU.
2 — Aşk Olmayınca
YENİ: (14040 ı 1 - Ncw-lork Esrarı. 2 — Güzellerin îlAhlsl.
YENİ Geceleri Saat 21.15 te Zati Sungur un LomtıHicri
ELHAMRA 1 - Vatan Hıi-lnL
2 — Lorel-Hanlı Aşçıbaşı. 3 — İlle Arzular
LALE 1 — Gaip Ormanlar Hâkimi. 2 — Hüentı Yumulun Açkı.
TAYYARE 1 - Saadet Günleri 2 — Kartallar Filosu.
TAN 1 — Gaip Ormanlar Hâkimi. 2 — Hüenü Yueufun Aşkı YENİ SİNEMA I - Allahın Cenneti. 2 — Leylâ ile Mecnun
3 — Yeşil Yunus Solcuğı.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK İstanbul Gecelen.
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.45 D.H.Y. (Türk) Bursadan
— 9.50 D.H.Y. (Türk) lzmir-den. — 12.00 K.L.M, (Holünde) Tahrandan. — 14.30 P.A.A (A-merlkan) Basra, Şam, Beyrut-tan. — 15.15 D.H.Y. (Türk) İskenderun, Adana , Ankaradan.
— 15.15 A.F. (Fransız) Paris,
Roma ve Atmadan. — 15.50
B.E.A. (Ingiliz) Londra, Roma ve Atlnadan. — 15.55 Ş.A.S (İskandinav) Oslo, Kopenhag, Hamburg, Frankfurt. Münih, Roma, Atinadan. — 18.05 D.H. Y. (Türk) izmirden. — 18.35
Q.H.Y. (Türk) Ankaradan. GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.30 D.H.Y. (Türk) Bursaya.
— 9.30 D.H.Y. (Türk) Ankara-ya. — 10 15 D.H.Y, (Türk) Iz-mire. — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara. Adana. îskenderuna.
— 13.00 K.L.M. (Holânda) Roma, Amsterduma. — 15.30 P. A.A. (Amerikan) Brüksel, Londra. Boston, New-York'a. — 16.00 D.H.Y (Türk) Izmlre. — 17.25 S.A.S. (İskandinav) Atina, Roma, Münih, Frankfurt. Hamburg, Kopenhag, Osloya.
GELECEK OLAN VAPURLAR
11.00 Corum, Karadenlzden.
— 12.3ü Ma ra kaz. Mudanyadan.
— 22.00 Bandırma, Mudanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.00 Murakaz, Mudanyaya. — 18.00 Ülgen. Ç&nakkaleye. GEI.E( EK OLAN TRENLER
8.30 Ankara, — 9.15 Ankara.
— 22.20 Sempion.
GİDECEK OLAN TRENLER
8.2ü Sempion. — 10.00 Ankara (Motörlü) — 18,10 Ankara— 20.30 Ankara.
ANKARA;
8.28 Açılış ve program —
8.30 M S Ayarı. Haberler ve hava raporu. — 8.45 Günaydın (pli. — 0.10 Günün programı.
9.15 Radyo İle İngilizce —
9.30 Sevilmiş parçalar (pl). —
10.10 Konuşma. — 10.25 Ma-
kamlardım bir demet. — 11.05 Temgll: Pazar skeçî, — 11.30 Rady(> salon orkestrası. — 12.0ü Hop beraber söyliyellm (Yurtlan sesler koronu). — 12.30
Telden tele. — 12.50 Oyun havaları (Bağlama (akımı). — 13.00 Haberler, — 13.15 Dnne mürlğl (pli, — 13.30 Öğle Gazetesi, — 13.45 Dans müziği
ipi). — 14.00 Havo raporu, akşam programı Ve kapanış,
17.68 Açılış ve program — 18.00 M. 8. Ayarı. — 18.0ü İnce öûz (KürdllIhicazkar faşlı).
— 19 00 M. S. Ayarı vc haberler. — 19.JÖ Geçmişte Bugün,
— 19.20 Yarım Hant «İane (pl).
19.20 Akşamın Raima müziği (pl). — 20.15 Radyo Gazeteni. — 20.80 Kanat heveshleri saati. — 20.15 Genç müzıkçi-
nln «esi saati: Mozart No. 8 Keman-piyano sonatı. —21.00 ölmeyen melodiler (pl). — 21.15 Müzikle gezi (pl). — 22.00 Konuşma: Spor saati (Günün haberleri). — 22.15 Dans müziği (pl). — 22.45 M. S. Ayarı ve haberler. — 23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL:
12.57 Açılış ve program. — 13.00 Haberler. — 13.15 Karışık hafif müzik (pl). — 18.30 Dan» müziği (pl). — 13.50 Serbest saat. — 14.00 Saz eserleri, şarkı ve türküler. — 14.45 Filİm-lerden müzik (pl). — 15.00
Konçerto (Brahma No. 1 piyano konçertosu (pl). — 15.45 Tangolar (pl). — 16.0ü Programlar ve kapanış.
17.37 Açılış ve programlar.— 18.00 Eski Viyanadan melodiler (pl). — 18.30 Duna müziğl-Necdet Koyutürk orlccatrani.-— 19.00 Haberler. — 10.15 İstanbul haberleri. — 19.20 Koro ile sevilmiş caz şarkıları (pl). — 10.30 Saz eserleri, şarkı vc türküler. — 20.15 Rumba ve
sambalar (pl). — 20.30 Budln Kalesi - Radyofonik temsil.— 21.00 Hafif ara müziği (pli. — 21.05 Spor husblhn 1leri. — 21.20 Fasıl heyeti konseri. — 22.00 Şehrimizde bulunan Monteınar İspanyol revüsü sanatkârları tarafından milli İspanyol müziğinden Örnekler. — 22.20 Klâsik batı müziği dinleyici istekleri. — 22.45 Haberler. — 23.00 Dana müziği (pl). — 23.30 Hafif gece müğlzl (pD. — 24.OU Programlar vc kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEVİLMİŞ YAYINLAR
Soldan sağa:
1 — Amaç. 5 — Bina üatü. 8 — Kısa zaman. 9 — But et. İL — Değerinden pek uşağı a-lınan mal. 12 — Bir edat. 11— Mektep. 15 — Çelik dolap. 17— Tazyik altında, olan. 19 — Tersi terbiyeler. 21 — Aydınlık. 22 — Kuvvetsizlik. 21 — Avadanlıklar. 25 — Boru «esi. 26— Satrançta bir tâbir. 27 — Şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan aal.
Yukarıdan njııflı:
1 — Yaratan. 2 — Genişlik. 3 — Yiğit. 4 — Ağ şeklindeki Örgü. 6 — Geri alınmak üzere verilen para. 6 — İleri fırlayış. 7 — Bir renk. 10 — Şaibe. 11 — Sıklık. 13 — Şifalı bir sebze. 16 — Tersi bir cins çivi. 18 — Münkesir. 20 — Bir uzvumuz. 22 — Yerme, 23 — Sonuna r gelirse hem bayıltır hem ayıltır. 25 — Bir cetvel.
LONDRA:
7.40 Dinleyici iateitlerl. —
9.30 Küçük orkestradan melo-
diler. — 11.00 Kİ ft sik müzik dinleyici İstekleri. — 14 15 O-paralardan parçalar. — 15.15
Akordeonla parçalar. — 16.15
Robert Farnon ve orkestrasından hafif ınüzlk. — 17.15 Konçerto. — 21.30 Varyete programı. — 23.15 Hafif müzik. —
24.30 BBC aenfonl orkestıaaı konseri.
DÜNKÜ BULMACANIN
HALLİ
Soldan sağa:
1 — Lir. 4 — Miras. 6 — Defaten. 8 — Yas. 9 — Nimet. 11 — Avam. 13 — Pide. 14 — Temel. 16 — Fen. 17 — Takiben s .19 — Tamir. 20 — Net.
Yukarıdan aşağı:
1 — Lif 2 — Iran. 3 — Kâtip. i — Mesamat. 5 — Seminer. 6 — Dâvel. 7 — Neden, 8 — Yat 10 — Tef. 12 — Mekân. 15 — Lime. 18 — Bit.
ECZANELER
İstanbul Beyoğlu i(i998
Anadolu yakası 60638
Ankara 91
İzmir 225)
EMİNÖNÜ : Mehmet Kâzım (Eminönü) — Hikmet Güney (KtKükpazar) — Sırrı Raalm (Alemdar) — Süreyya (Kum-kap)
BEİOÖU: Beyoğlu (Merkez) — İstiklâl (Merkes) — Tokalın — Merkez (Galata) — Halk (Şişil) — Haaköy — Merkez (Kaaımpaşu).
FATÎHı İsmail Hakkı (Şchza-dcimşi) — Sulâhaddln Gürgen 'Aksar - Yedlktıle (Samat-vn» — Haseki (Şehremini) — Ahmet Suat (Karagümrük) — Orbnn Avcıoğlu (kenar).
EY( P; Eylipsultan BEŞİKTAŞ : Vltlln - Yeni lOrtalcOy) — Arnavutküy — Merkez (Bebek).
Beyoğlu 14644 Karlı Köy 00872
İstanbul 24222 Üsküdar 60943
Ankara 00, İzmir 2222
Karşıyaka 15035
KADIKÖY : SöğÜtlÜçeşme
Kızılloprak — Göztepe — Bostancı.
ÜSKÜDAR: ittihat
II EYBELtADA : Heyhollado. büyCkadAî Merkez.
İZMİR ı Kaiantlna (Yalılar) — Yardım (AİHahcnk) Halk (Basmahane) — Birlik ıKeme-ralli) — Cumhuriyet (Eşrofpa-şa).
_ 4 -
Sallm'in, Edremit ve İzmir yolculuğunu Kahire dönüşüne bırakarak Beyrut’tun İtibaren sefere devam et* meal kararlaşmııtı.
23 nisan 1914 günü Sallın ve Kemal, "dördüncü uçağımız Edremit”! de alarak deniz yollyle Beyrut’a ha-i',kot «dlilrr
Tarihte ilk defa Sina ÇÖllInll aşan •ayılı bir kaç uçaktan biri olun ”Ed-remit ’ln hazırlıkları uzun aUrmodl ve Beyrutluların Salim ve Kemale doynmadıkları bir günde ajanslar, Türk tayyarecilerinin; Kudüs yoiiy-le ”IOrarlş”e İnişlerini haber verdiler. Mısırlılar, tayyarecilerimizi karşılamak üzere zengin bir program hazırluınışlardı. Edremit,‘ bu programa göre 5 mayıs günü Port-Sait halkının coşkun tezahürleri arasında buraya İniyordu, Burada bir gün kaldılar ve ”Teriüll(ebir” üzerinden Kahlreye uçtular. O gün, bütün Kahire hulkı "Holyopolla” meydanına taşınmıştı. Tayyarecilerimizin mihmandarlığını Prens Aziz Paşa yapıyordu.
Salim ve Kemal, cuma günü ls-kenderlyede "Ro’süttin” sarayında Mısır Hıdivi Abba» Hilınl Pasa tarafından kabul edileceklerdi. Tayyareciler, belirli saatte sarayda hazır bulunmak için bir akşam evvel Isken-doriyeye uçmuşlardı. Akşam olmuş, etraf İyice kararmıştı. Az sonra “Edremit” meydanın telgraf direkleri a-pasından bir kartal gibi soluyarak yere inmişti. I
Tayyarecilerimiz, burada kendilerini karşılamaya gelenler arasında rahmetli Prens Ömer Tosun Paşayı da görünce çok sevinmişler ve her ikisi de Paşanın önünde eğilerek elini öpmüşlerdi. (Ömer Tosun Paşa, Balkan Savaşında. muhacirlerimize karşı gösterdiği derin şefkat ve yardımla-rlyle her Türkün sevgi ve saygısını kazanmış muhterem bir zattı.)
Heybetli kalpağı, her zamanki gibi sağ kaşının Üzerine inik mert Sa-llm'ln, zarif ve kahraman Kemal’in gözleri yaşla dollydl. Cesur arkadaşlarını yere «eren kötü talihten nihayet Öçlerini almışlar ve Tlirk kanatlarını "Piramitler” üzerinden serin bir rüzgâr gibi geçirmişlerdi.

Aradan yıllar geçmişti. Birinci Dünya Savaşı ve hattâ istiklâl Mücadelesi bitmiş, Türk Yurdu ve Güzel İzmir, düşmandan kurtarılmıştı.
“Gazlemir” istasyonunda üslenen Türk kanatlarının panitısı, geniş o-vada göz kamaştırıyor, motor sesleri Ege'nin efsanevi ufuklarını tutuyordu. işte o günlerin birinde Salim bana, Kahire ve İskenderiye intihalarını şöyle anlatmıştı:
"Kahlrede bize verilen programın başında Lord Kiçner’i ziyaret geliyordu. Klçner, bizi, hoş geldiniz diyerek karşıladı, milletimizi çok sevdiğini. eskiden öğrendiği türkçeyi maalesef zamanla unuttuğunu söyledikten sonra:”
— Siz, dedi, Türklerin eski meza-ya ve faziletlerinden hiç bir şey kaybetmediklerini, bu son muvaffakiyetinizle ispat ettiniz.
îskenderlyede büyük bir kalabalık bizi bekliyordu. Bizi, otelimize kadar sırtlarında taşımışlardı. Otelde bir “ .. •. ” bayrağı asılıydı. Bunun altından geçip otele girmektense, bir bedevi çadırında kalmayı tercih edeceğimizi söyledim. Bunu derhal parçalayıp, yerine Türk bayrağını çektiler. Bayrağımızı öperek otele girdik.
Cuma günü saat 11 de Hıdiv Abbas Hilmi Paşa "hoş geldiniz evlâtlarım” hitabiyle bizi karşıladı» Bitişik salonda vükelâ heyeti bizi bekliyordu. Mûtad merasimden sonra yemek yenildi.
O akşam İskenderiyeliler muazzam bir tezahürat yaptılar. Donanma ve uçak ianesi için verilen paralar, şimdiye kadar Mısır’ın her tarafından yağan bağışlan aşmıştı. Hükümetimiz, bize kaı şı gösterilen bu sevgiden çok mütehassis olmuştu. Istanbuldan altın ve gümüş donanma madalyaları gönderilmek suretiyle başlıca Sineler tezyin edilmiş oldu. Madalyaların tevziine, biz memur edilmiştik.
îskenderlycye vardığımız gecenin sevincini anlatabilmek» benim için çok güçtür. Bütün emeller yerine gelmiş. Türk Milleti içten sevinmişti.
Seyahatimiz sırasında Kudüs. Port-Salt’ten ve Tanta’dan birer, Ka-hıre’den dört ve İskenderiye’den bir o kadar uçak satın alınacak para toplanmıştı.
Kahire uçakları, "Kahire, Mısır, Helyopolls..." isimlerini taşıyacaklardı. Sonuncusunun ismini hatırlı-1 yamıyorsam da Prens Celftleddln Paşanın eşinin ismi olması muhtemeldi.
Uçakların hedeli hükümetimize gönderilmiş ve uçaklar Parise işmar-tanınıştı. Umumi Savaş çıkınca, sayısı 15 i bulan bu uçaklar maalesef yurda gelemedi. (x)
Iskendöriyede Türk tayyarecilerine karşı gösterilen bu sevgi tezahüratı Ingiliz polisini korkutmuş ve "Ahmedld Düp-Ayı Ahmet" adında biri vasıtaslyle bize haber göndererek şehri terketmekilgimizi istemişlerdi
İ l bin kadar tahmin edebildiğimiz halk, mütemadiyen tekbir getirmekte ve "Yaşasın Türkiye" avazesi, ayyuka çıkmaktaydı. Ben, meselenin siyasi bir mahiyet almakta olduğunu görerek bir yekl-1 hal bulımya çalışıyordum. Fakat Kemal merhum, son derece galeyana gelmiş ve herifin yüzüne jöyle bağırmıştı:
- "Arkadaş, bir İngiliz polisinin emriyle 14 bin kişinin âmâli çiğne-
nerek gidilmez, san yalan söylüyor-•un.”
Ayı Ahmet bu cevabı onlara yetiştirdikten sonra İngiliz baskısı daha ziyade arttı. Bunu gören halk, otelimize kadar gelerek İngiliz polisini dövdü, Biz de bu anda tekrar nhallnln kucağına atılmaktan kendimizi alanındık. Ve saatlerce omuzlarda taşındık.
Kahlrede bulunduğumuz sıralarda bir gün sabotaj hâdisesiyle karşılaştık. Meçhul bir ol. motörümüzü açarak bujileri yerinden oynatıyor ve bu Işı o kadar ustalıkla yapıyor ki. Kahire gibi büyük bir şehrin tam üzerinde uçarken, motör birdenbire pan yapacak vc biz düşüp parçalanacaktık.
Tanrıya çok şükür. Holyopolla illerinde arıznyı hisset Um, Bu sırada bir pamuk tarlasını geçiyorduk. Hemen indim. Bir metre daha ilerlemiş olsaydık, koca bir hendek içine düşüp uçağımızı kıracaktık.
İskenderiye tezahüratından bir gün sonra "Edremit") de alarak Romanya vapuriylo memleketimize döndük. Bir çok Mıcırlılar, prens ve prensesler, Kahire uçuşunun bayariyie sona crmcai dolayıslyle latanbulda yapılacak törene katılmak üzere bilet almışlardı, İngiliz polisi vapura girerek bu yolculuğa mâm olmak istedi.
Vapurda, îstanbula kadar mihmandarlığımıza Mısır ağniyasından ishal( Paşa memur edilmişti, latan-bula geliş tarihimiz iyice kestlrüe-mediği İçin tören yapılamadı. Vapur pazartesi günü beklenirken, biz galiba iki gün önce gelmiştik. Başta bulunan hükümet adamlarımızın bu kadar mühim işlerle meşgul bulunu-yorken vazifeleri başından ayrılmalarını şüphesiz arzu etmezdik. Bun» karşı Hcybelladada Vükelâ Heyetinin de iştirakiyle, namımıza muhteşem bir ziyafet tertip edilerek sevgi ve şükran hisleri gösterilmiş oldu.”
Firavunlar diyarının derin bir sessizlik içinde uyuklıyan tarih! ufukları, "Edremit’ uçağımızla işte böyle canlanmış ve çalkalanmıştı.

Yüzbaşı Kemale karşı duyduğu sonsuz hayranlık ve sevgisini her
fırsatta tekrarlamaktan zevk vo gurur duyan büyük dostum rahmetli Batim, Ondan "Salimin ayrılmaz arkadaşı" diye bahsederdi.
Slnn kahramanının dört beş cümle içinde sıraladığımız şu sözlerinde bu taşkın aovgl ve hayranlığı sezmemek mümkü müdür?
—"Şehit arkadaşım Kurmay Yüzbaşı Kemal, pek değerli, muhterem, medonl cesaret sohlbl ve bilhassa çok cesur bir subaydı. Memlokotinln beka ve selâmetini, bir subayın vazifeye olan Mk derecesindeki bağlılığında görür ve gerekirse, ölümü bile göze almanın şort olduğunu söylerdi. Memleketinin şan vc şerefi uğrunda her zaman ve her yerde kendini tehlikeye atmaktan ankınmnzdı. Zamanında tavyarecüik, çok tehlikeli bir meslek olmasına rağmen, aramıza karışmış, hayat ve istikbalini bize bağlamıştı.
“iddia edebilirim kİ Kemal, vazifeye olan bu aşk derecesindeki bağlılığını. tayyareciliğe masruf olan o yüksek faaliyetleri sırasında bütün hararet vc saffetiyle göstermlye muvaffak olmuştu. istisnasız hepimizin uçuşlarına katılır ve hepimizden fazla uçardı.”
Salim ve Kemal, şimdi sonsuz •-bedlyot yollarında da beraberdirler. Bu İki kahraman. Türk kanatlarının şerefli tarihine altın bir yaprak daha kazandırdıkları Mormaranın iki kıyısında, bir uçtan bir uca, rüzgârı ve dalgalariyle onlara mersiyeler besteiiyen güzel Marmara yakalarında ebedi uykularını uyuyorlar. Ne mutlu onlara.
SON
(x) "Umumi »Mvaşr Türk tayyareciliğinin kurulmak ilsore olduğu bir sırada çıkü. M\uu»lenln en fena ciheti, Fransaya ısmarlanan uçakların l.eslim edilmemeliydi. İkmal edilmiş olan bir filo Niruporl uçaklarına Fransız balı riyali el koydu. Bunlardan bir kıamı Foadre gemisiyle Antlvarl’ye gönderildi ve orada AvusturyalIların misillemesinden korkulduğundan, bombardıman edl-lemlyen Kataro limanını kontrol İçin kullanıldı. Diğer bir kısmı ise. —kötü talihe bakınız— Rttvgyş Kanalında Türk Ordusuna kartı kullanıldı.’'
Gilberto Prlml-Las Ailea Turçues
HİKÂYE
~KAKTÜS
Yazan : O. HENRY
RAMANIN en büyük hususiyet-"lerinden biri de nisbl oluşudur. Boğulmak üzere olan bir adam, bir anda bütün hatıratını gözünün önünde canlandıracağı gibi, meselâ bir başkası da eldivenlerini çıkarırken bir, iki saniye i-çinde upuzun bir ilânıaşk macerasını muhayyilesinde yaşatabilir.
işte şimdi Trysdale de, bekârlık mekânı olan evinde, masasının başında eldivenlerini çıkarırken hatırlıyordu. Masanın üstünde, kırmızı toprak bir saksının içinde acayip bir nebat duruyordu. Kaktüs fasilesinden olan bu nebatın incecik, uzun tüylerle örtülü yaprakları, sanki birini çağı-rıyormuş gibi mütemadi hareketlerle titriyordu.
Gelinin ağabeysi ve Trysdale’in yakın arkadaşı olan genç bir a-dam da, yalnız başına içmek zorunda kaldığından dolayı söyleniyordu. ikisi de frak giymişlerdi. Yakalarındaki beyaz çiçekler, a-partmarun kasvetli havasını aydınlatıyordu»
Ağır ağır eldivenlerini çıkarırken, Try8dnle. son bir kaç saatin acı hatıralarını gözünün önünde canlandırdı. Sanki, hâlâ kilisenin her bir köşesine muazzam kümeler halinde yığılan çiçeklerin kokusunu duyabiliyor, binlerce sesin söylediği şarkıları, elbiselerin hışırtısını ve hepsinden ziyade, papazın "O”nu bir başkasiyle birleştiren sesini duyar gibi oluyordu.
Gelin, kilisede yavaş yavaş ilerleyip papazın önüne giderken. Trysdale, ufacık ve âni bir sevinçle kendini biraz teskin edebilmişti. Gelinin yüzünün solgun oluşunu, kocasından başka birini düşünmesine atfetmişti. Ama bu ufacık teselli bile çok sürmedi. Çünkü, kocası elini tutarken, başını kaldırıp öyle içten bir bakışla bakmıştı ki, Trysdale o anda artık kendinin çoktan unutulmuş olduğunu anlamıştı. Bir vakitler de tıpkı böyle, candan ve içten bir bakışla kendine bakmıştı, a-ma o zaman o bunu anhyamamış, takdir edememişti. Artık o mânâsız kibrini çoktan unutmuştu, zerresi bile kalmamıştı. Peki a-ma neden bitivermişti böyle? Hiç bir zaman en ufak bir münakaşa bile olmamıştı aralarında, hiç...
"O” daima Trysdule’l göklere çıkarmış, onu muazzam bir taht üzerinde tahayyül etmişti. Trysdale de bu iltifatı gayet mağrur bir eda ile kabullenmişti. "Ne kadar mütevaziydi,. diye düşündü nasıl, bir çocuk gibi tapardı kendisine ve ne kadar samimiydi. O daima, Trysdale’e bir sürü hayali kabiliyetler, haıikulâde meziyetler atfetmişti; Trysdale do bütün bunları, kupkuru bir çölün, en u-fak bir yaprak, bir filiz dahi va-detmeden, yağmurları çekip emişi gibi, hemen alıp kabullenmişti,
Trysdale abus bir suratla âdeta yırtaicasına eldivenini çıkarırken o budalaca gururunu, sonradan kendini bu derece pişman ettiren gururunu hatırladı.
Trysdale, kendine atfettiği muazzam tahta birlikte çıkmalarını teklif ettiği gece, "O" ne kadar
Çeviren ; Fatma ARDIÇ
güzeldi... artık bu hatıralar ona azap verdiği için Trysdale onun o geceki güzelliğini, saçının hafif, itinasız dalgasını, her halinde, tavrında, sesinde gizlenen ince, lâtif, taptaze ifadeyi hatırlamak istemiyordu. Konuşurlarken, bir ara,
— Carruthers, bir Ispanyol kadar İspanyolca bildiğini söyledi, demişti. Neden sakladın benden? Söyle, senin bilmediğin bir şey var mı bu dünyada?
Carruthers zaten budalanın biriydi. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse. Trysdale. lûgaliarın arkasında filân bulduğu eski Kastll atalar sözlerinden bir, iki tane ezberleyip bunları arada sırada kulüpte savururdu. Carruthers, Trysdale’l göklere çıkaran hayranlarından biri olduğu için bu uydurma bilgiçliği sahi zannedip mübalâğa etmiş olmalıydı.
Ama bu kelimeleri hayran hayran söylerken öyle sevimli, öyle mültefitti ki. Trysdale bu asılsız isnadı inkâr edemedi.
Halbuki "O”, o çekingen tavrı haliyle ne kadar sevinmiş, memnun olmuştu. Trysdale’in teklifini kabul edeceği gözlerinden belliydi, ama hemen kati bir cevap vermiye çekinmişti.
— Cevabımı yarın yollarım, demişti.
Ertesi gün, Trysdale evinde sabırsızlıkla cevabını beklemişti, öğleyin onun uşağı gelmiş, kırmızı saksıdaki o acayip kaktüsü bırakmıştı. Ne mektup vardı, ne de ufacık bfr not; sadece saksının üstünde, acayip bir lisanla yahut hir tabiiye terimiyle nebatın adı yazılıydı. Bütün gece. Trysdale bir cevap bekledi durdu, ama nafile. Kafasızlığı, kibri, gidip onu aramasına mâni oluyordu. İki gün sonra bir dâvette karşılaşmışlar-ttu O heyecanla, merakla Trys-le’c bakmıştı. Trysdale de gayet mültefit ve aynı zamanda gayet sert bir ifadeyle izah etmesini beklemişti. O, kadınlığının verdiği bir İnsiyakla Trysdale’in halinden alınmış, birden sanki buz kesilmişti. O günden sonra aralan artık büsbütün açılmıştı. Peki ama kabahati neydi? Kabahat asıl kimdeydi? Artık. Trysdale, yıkılan gururunun arasında, bu suallerin cevabını düşünüyordu. E-ğer...
Yandaki odadan arkadaşının sesi yükseldi,
— Bana bak Trysdale. nedir bu halin böyle? Sanki şahitlik eden sen değilmişsin de. evlenen şenmişsin gibi bir halin var... Aa! Burada eski bir ahbap duruyor... Bu kaktüsü nerde buldun? •
— Bir arkadaş hediyp etti. Kaktüsten anlar mısın?
— Gayet iyi anlarım. Punta’da bu cinsten binlerce gördüm. İşte ismi de burada yazılı. İspanyolca bilir misin?
Trysdale acı acı güldü.
— Hayır, dedi. İspanyolca mı yazılmış adı?
— Evet. Yerliler, yaprakların uzanıp insanı çağırdığına inanırlar, onun için adına Ventomarme demişler. Mânası şu: "Gel beni al.”
Gelişme plânları
Her millet İçinde ve milletler arasında İst Ihsak mübadele vo kredinin ameli şekilde nasıl İşlediğini bugün anlayabilmek için "Gellımo Plânı" hakkında açık bir fikir sahibi olmak lâzımdır»
Gelişme plânları her yerde tatbik edilmektedir:
Türlü şekiller altında olmak üzere bu çeşit plânları kullanmayan hemen biç bir millet yoktur. Mnrshall Yardımından faydalanan memleketler “ye-nidon imar plânları’* tertip eltiler; halbuki bu od onlara pek uygun imimi-yor, zira açıktan açığa ileri MÜrülnlo-Tneİdc beraber, o plânlarda kendi İktisadiyatlarına harpten önceki şekilden büsbütün başka bir bünye vermek niyeti vardır, Bağımsız olan az geliş* mlş iktisadiyat, gelişmelerini önceden gösteren ve bunlara Örnek olan piıra yatırma, istihsal ve dış ticaret plânları vücude getirmektedirler. Sıyası bakımdan tamamen bağımsız olmayan yahut sömürge IkttaadiyattaH, İlerideki gelinmelerinin seyrini gösteren birer plân alırlar.
Umumi mahiyette gelilme plânlarını kullnnunlnr yalnız milletler değildir. Birleşik Devletlerde Tennesseo Valtay Authority gibi geniş iktisadi faaliyet grupları aynı tekniğin yardımı ile işo -bağladı. Bir çok memleketlerde elektrlkleştlrmc. İkametgâh İnşaatı, şehircilik gibi işler hususi mevzulara göre kaleme alınmış, gelişme plânları ile yapılmaktadır.
Bu tecrübeler bize gösteriyor ki. 19 uncu asır boyunca da gelişme plânları mevcuttu. Gerçi bunlar resmiyet peyda etmemiş, kesin birer mahiyet almamıştı. Anavatan ve denizaşırı ülkelerinde sermaye yatırmaları her zaman liberal mezhebe göte yapılmış do-ildl; bunlar, yalnıa, umulan kârla denecek faiz arasındaki farka kapı
lan hususi müesseseler tarafından temin edilmezdi; mühim bir kısmı da, ait oldukları devletlerin yardımlyle hareket eden büyük İktisadi ve malî zümrelerin danışıklı ve tertipli teşebbüsleri eseridir.
Bıı itibarla gelişme plânı birinci derecede mühim bir iktisadi şc’nlycl o-lup üzerinde bu kadar az durulmuş olması gayet gariptir. Sovyet lor usulüne göre vücude getirilen ve ne İktisadi ve ne de içtimai bakımlardan makbul ve meşru olmayan otoriter plânlaştırma “Gelişme plân" lavını bugün mevıuumuz dışında bırakacağım.
Ben sadece demokratça ve değişen şartlara göre vücude getirilmiş ve hele piyasa ve serbest teşebbüs tekniğini kullanmağa azmetmiş bir devlet tarafından yapılan gelişme plânları Üzerinde duracağım.
Gelişme plânlan serbest İktisat lehinde girişilmiş bir iştir:
Böyle bir devlet netice itibariyle iktisadiyatının yeni bir şekilde kurulması hususunda âdeta bahse girişmiş olur. Muayyen devrelerde belli bir millî istihsal, istihlâk, sermaye yatırma seviyelerini ve bu esas bölümler dahilinde muhtelif istihsaller, sermaye yat rinalar ve istihlâkler seviyelerini haber veren bir plân hazırlar. İstikbalde mümkün ve temenniye şayan saydığı iktisadi bünyenin rakamlara dayanan bir resmini kâğıt üzerine çizer. Kendisini sadece müstahsillerle müstehliklerin ve para toplayanlarla sermaye yatıranların serbest ve bağımsız kararlarına terketmez ve hiç olmazsa bunlara yol göstermeğe, nizam vermeğe çalışır,
işte burada, karşılaşılan büyük güçlük. devletin kararları ile hususî şahısların kararlarını telif etmek meselesidir. Yani milletin umumi menfaatini temsil eden devletin iktisadi iddi-alariyle hususi müstahsillerin, tasarruf erbabının ve bankaların iktisadi iddialarını telif.
Bu İse kendiliğinden olacak şey değildir. Hangi şartlar içinde tahakkuk edebileceği pek sarih olarak anlaşılmalı.
Plânda yapılacak tashihler:
Gelişme plânı zaman zaman tashih edilebilir. İtibara aldığımız demokratça plânda bu İhtiyaç göze çarpar. Plânın muayyen bir müddeti vardır; her üç ayda bir değiştirilecek olsa plân-lıktan çıkar. Fakat değişmez bir şey de değildir. Meselâ bir sene geçtikten sonra icabında gözden geçirilir. Plân bir •'emir** ve bir “suaT'dir: Kendinden şüphe etmeyi kabul eden vo tecrübenin icap ettirdiği t&shüılere razı olan bir “emir”...
Fakat bu tashihler ne gibi tesirler altında kararlaştırılacak? Nasıl bir ölçüye dayanacak?
Tashihler, hiç şüphesiz, plânın tat-blkında karşılaşılan mukavemetlerden doğacak. Bu mukavemetler, plânın menfaatlerini güttüğü vatandaşlardan sadır olur ve iki şekilde belirir: Biri fiyat hareketi, diğeri plânı tat-bika yanaşmak. Meselâ plân pek büyük bir iş talebi IhtJva ediyorsa ücret seviyesi yükselir. Plânda yer bulan herhangi bir mahsul hakiki talebe nazaran gayrlkâfi nispette arzedll-mlşse fiyatlar fırlar. Başka bir alan-
François Perroux
Parİ9 Hukuk Fakültesi Profesörü
ila. işçiden pek fazla iş istendiği takdirde işçi grev yapar, Bir bölgede müstehlike zcvkına uymayan mal verilirse müstehlik satın almaktan vaz geçer.
Plân değişen ahvali n(ı kndnr gözetmiş olursa olsun, ne kadar demokratça yapılmış bulunursa bulunsun, ge-îrk fiyat hareketleri gerekse alıcının satın almaktan kaçınması gibi haller plânın, kaleme alanların ihtiyat vo bilgisine rağmen tatbik kabiliyeti olmadığını gösterir.
Fakat bu da bizo fazla bir şey öğretmez. Çünkü şöyle bir sual karşısında kalırız? Bize plânın iyi olmadığına hükmetmek hususundu katı bir İsabet imkânı verecek nokta, fiyat yükselmesinin nispeti ve müddetidir; Bunlar ne Radardır? Alıcının ulmrık-tan kaçınması gibi hâdisenin mahiyeti v«* ölçüsü ne olnmh ki • herhangi bir siyasi mülâhaza dışında - plânın iktı-saden isabetsiz olduğuna inanalım?
Bu gibi kararsızlıklar, yapılacak tashihlerin mahiyeti vo ölçünü üzerinde tesir icra eder. Karşılaşılan hareket vo mukavemctlor planı terkip eden kemml unsurların değişmek lâzım geldiğini gösterir, fakat ne miktarda değişmezi Iktızn oyllyeceğlne dair bilgi vermez.
Demek bu hususta hiç hayale kapılmamalı. Plân demokratça bile olsa, sosyalistlerin huşun! teşebbüslerde ten-kid ettikleri Ht«crübo ve yanılma,, yo-liylo ilerleme, yani yokluya yokluya İleri gitmcı usulünü memleket ölçüsüne yükseltir.
Gelişme plânı bir çerçevedir;
Demek oluyor ki. icabına goro değişir plânlaşnıa usulünü kullanmağa mecbur bulunan ve öte taraftan milletin zevkine, serbenfıaine. aksülamol-Icrino riayet etmeğe anneyi emiş bir devlet, hususî teşebbüsü ve tatbiki caiz rekabeti felce uğratmıyacak gelişme plânı mefhumunu kabul zorundadır.
Bahis mevzuu plân esas itibariyle bir gelişme çerçevesidir ve daha (azla bir şey olamaz.
Teşebbüs vo tasarruf orbablyle sermaye yatıran kırın vo dolaymlyle bütün vatandaşların gözü önüne Iktlnadi İşlerinin gelişme imkânlarını açmakla onlara, gayretlerini nereye tevcih e-debileccklerinl gösterir. Kendi hesaplarını, ümitlerini aydınlatır; bunlar, bütün şartları gozonunde tutarak inkişaf edebilirler. Alâkalılar, geçmiş devirlerin devlet muhasebeleri vasıtasiy-le memleketlerinin iktisadi hayatını ve gelecek devreler için hazırlanmış devlet bütçeleri vasıtusiyle do o iktisadi hayatın gelişme şekil ve imkânını öğrenebilirler.
Bundan başka, bazı can alacak filanlarda demokratça yapılmış bir plân esas sermaye yatırma hareketleri üzerinde de tesir icra edebilir. Bu esas sermaye yatırma hareketleri, milli ve milletlerarası piyasaların icaplarına göre geniş bir ölçüde değişebilen ve kullanılabilen istihsal vasıtalarını temin ederler. Bir memleketin enerjiye, ham maddeye, temel mahsullere malik olması ile müstahsil, müstehlik ve İşçileri hareketsizliğe mahkûm e-dilemezler. Bu iktisadi unsurlar türlü türlü kullanılabilir; ve o sebepledir kİ. iktisat ilmi bunlara haklı olarak “müteaddit tamamlayıcı unsurlar’’ a-dını vermiştir: Yani, yarı mamul ve tamamen istihlâk edilmek üzere vucu-de getirilmiş mahsullerin pek büyük ve hattâ ilk bakışta Ölçüsüne bir had çizilemiyen sayıda vücude getirilmesine yardım eden unsurlar.
Demek oluyor ki. bir taraftan gelişme plânının ve öte taraftan piyasa ile serbest teşebbüs mekanizmasının telifi imkânsız şeyler bulunmadıkları şüphesizdir. Fakat bir şartla: O da. ahvale göre değişen plân hususî teşebbüse tâbi değil, yardımcı olmalıdır: rekabeti öldürmemeli. ona bütün imkân ve faziletlerim inde etmelidir ni hayet plân, tam ve eksiksiz bir planlanmaya doğru yol alma değil de, devletin hakemliği altında ve fakat merkezî olmaktan çıkmış bir İktisada doğru yol alma sayılmaltdır.
A. B. D. tütün experi Avrupa seyahatine çıktı
Washington, (Hususi ı — Birleşik Amerika Hükümeti Ziraat Nezaretinin bildirdiğine göre Mr. J. Bernard Gibbs Amerika tütün eksperi olarak Avrupaya seyahate çıkmıştır. Mr. Gibbs bir sene İçinde Avrupanın mühim tütün ithal memleketlerini dolaşarak bu memleketlere Amerikan tütünü ithali imkânları, tütün üzerinden alınan gümrük resimleri ve Avrupa tütün İktisadının inkişaf vaziyeti hakkında malûmat toplayarak VVaahingtona Avrupa memleketlerine tütün İhracı hususundaki mevcut imkânları bildirecektir.
Amerikada bir ziraat nmkineHİ. ınınır tarlalarındı» koçanla rı «eplarından ayırmaktadır. Resimde, makinenin sağ ta rafındaki kasaya koçanların dolduğu görülmektedir.
Kısa Haberler
tngilterede bütçe müzakeresi
ir Londra, 24 t A.A.) — Avam Kamarası Hükümetin bütçe tasarısı üzerindeki müzakerelerini dün on beş saat devam eden bir oturumdan sonra bitirmiştir. Saylavlar muhalefet tarafından ileri sürülen tâdil teklifleri için sekiz defa oya müracaat etmişlerdir. Hükümetin elde ettiği oy çoğunluğu 8 ilâ 24 arasında değişmektedir.
Batı Almanya ile İngiltere ticaret görüşn>eleri
★ Londra, 24 A.A. (LPS) — İngiltere ile Federal Alman Cumhuriyeti arasında yeni bir ticaret anlaşmasının akdi hususunda devam etmekte olan müzakerelerde memnunluk verici gelişmeler kaydedilmiştir. Bu görüşmelerde Batı Almanya ile Sterllng bölgesi arasındaki tediyeler de bahis konusu olmaktadır.
İngiliz Ticaret Bakanlığının bildirdiğine göre, Hükümetiyle istişarelerde bulunmak üzere Frankfurt’a gitmekte olan Alman delegasyonu ayın sonunda Lon-draya dönecektir. Bakanlık müzakerelerin Alman heyeti Londra-va döndükten az sonra tamamlanacağını ilâve etmiştir. Şimdiki anlaşma 3t) haziranda nihayet bulmaktadır.
Doğu Almanya İle Çekoslovakya iktisadi münasebetleri
★ Prag. 21 «A.A.ı — Almıınyadaki Sovyet işgal bölgesiyle Çekoslovakya arasında ekonomik ve kültürel işbirliği meselesi hususunda Çekoslovak Hükümetiyle müzakerelerde bulunmak üzere bir Doğu Almanya heyeti Çekoslovak başkentine gelmiştir.
Marshall yardımının Avıısturyadakl tesirleri
★ Viyana. 24 (A. A.) — Buradaki Avrupa kalkınma programı bürosundan bildirildiğine göre, Mar-shall Plânının tatbik olunduğu İlk iki yıl zarfında Avusturyadaki endüstri İstihsalAtı yüzde 82, tarım istlhsalâtı da yüzde 27 nispetinde artmıştır. Bu iki yıl içinde Avusturyanın Maraball Plânından gördüğü yardımın tutan 430 milyon dolara varmakladır.
Modern ziraat makineleri
Amerlkuda bundan bir asır kadar Önce yüz kişiden soksen boşi kendileri ve diğer on beş kişi için gıda maddesi yetlştlrınok gayesiyle çalışırdı. Bugün aksidir: 15 çiftçi kendilerine
kişiye kâtl derecede gıda ınııd-doMi temin etmek imkânına maliktir. Bu hal bilhassa son elli yıl zarl'ında ziruut makinelerinin tekâmülü ve nis-tematik olarak kullanılmasiyle açıkça kendini göstermiştir.
İki milyardan fazla olan dünya nüfusu gitgide artmakta ve yıllık mahsul ve stoklar İhtiyacı gerektiği şekilde karşılayamamaktadır.
Modern ziraat makineleri, mahsulün kapasitesini, kalitesini ve hattâ toprağın vorimini arttırmak suretiyle dünyanın her kıtasında çiftçilere yardım etmektedir. 1850 de 1 hektarlık bir arazi üzerinde buğday mahsulü elde etmek için 165 saat uğraşıp çabalamak lâzım gelirken, bugün modern ziraat makineleri ilo bu iş 7.5 saatte yapılabil mekt od ir._________________
Ege bölg
■ ■
rekolte tahmini
İzmir, 24 (Hususi) — Bu yıl Ege mmtakaBinda ihraç mahsullerinin idraki gayet bol olmasına mukabil Ulûmum meyvalar, hava şartlarının inil-saadctsizüği yüzünden azdır. Bu yüzden meyva fiyatları gayet pahalıdır. Düşmesine de ihtimal verilmemektedir.
Resmî makamlar ihraç mahsulleri hakkında aşağıdaki bilgiyi vermişlerdir:
Üzüm: Yeni üzüm mahsulü gayet boldur. Hava şartlan müsait gitmektedir. Üzümün loğuş vaziyetinin normalin üstünde olduğuna bakılarak 80.000 tonluk bir rekolte elde edileceği tahmin edilmektedir. 1949 rekoltesi 70.000 ton olduğuna göre, yeni rekoltenin kolaylıkla tükeneceğine ihtimal verilmektedir.
İncir: Rekolte tahmini İçin vakit erken olmakla beraber 25-32.000 tonluk bir rekolteden bahsedenler vardır. Geçen yıl soğuktan müteessir olan incirlerimiz ancak 20.000 tonda toplanmıştı. Stok yoktur. Mısıra ramazanI-yellk gönderilen son partiden sonra ihraca sallh incir kalmamıştır.
Pamuk: Rekolte tahmini için vakit erken olduğu belirtilmektedir. Bununla beraber .50.000 tondan noksan olmayacağı İlgililer i aralından riyazi bir katiyetle beyan edilmiştir. Bununla beraber 55 veya 60 bin tondan bahsedenler de vardır Almanya, Fransa ve Çekoslovakya şimdiden pamuklarımızla ilgileniyorlar.
Tütün: Rekolte tahmini teshltler yapılmadan İmkânsız olmasına rağmen, ilk teabit için dolaşmaya başlayanlar 50.000 tonluk bir tahminde bulunmuşlardır. Kurutma devamdadır.
Ege mmtakası, 1950 yılı ihraç mev-Hİmine bereketli ve kabarık mahsullerle gireceği irin Ankarudan dış ticaret rejimi hakkında gelecek haberlere intizar etmektedir.
Yazan: 1. İ.
1850 de 20 hektarlık bir arazi 50 günde hasat edilirdi, bugün isç ziraat makineleri kullanılarak aynı saha bir günde hasat edilmektedir.
Kısaçtı modern ziraat makineleri yarıl imiyle saman, emek ve paradan tasarruf ederek mahsul on mükemmel ye on ekonomik bir şokildc istihsal ediliyor.
Son on yıl zarfında Amerlkada kullanılan ziraat maklnelorinln sayısı iki misli artmakla kalmamış, aynı zamanda cinsleri ve tatbikat sahaları da genişlemiştir, orada modern ziraat makineleri ve metodlaı ı sayesinde bugün. İkinci Cihan Harbinden önceki günlere nazaran çlltçiler yüzde 33 daha fazla mahsul elde etmekte ve senede 0 milyar işçi - saat tasarruf ediimektodir.
Muhtelif ziraat makineleri arasında en çok rağbet gören ve en kullanışlı olan tiplerden biri de traktöre bağlı veya traktör tarafından çekllebilcn âletlerdir. Bunlar arasında sayabileceğimiz pulluk, disk-harov, tırmık, gübre dağıtma makinesi, ekme makinesi, hasat makinesi, hububat toplama makinesi vesaire gibi modern âletler çiftçinin hemen homen her işini görmektedir.
Bir ziraat memleketi olan Türkiyede kara sapandan makine ile ziraate geçilmek üzere bulunulmaktadır. Mar-shall Plânı gereğince aldığımız malzeme arasında ziraat makineleri yurdun bir çok yerinde faaliyete geçmiş vaziyettedir. Bunların daha büyük ölçüde ve lâyıkivle kulhmılması memleketimizin iktisadi kalkınmasında pek büyük bir rol oynîyacâktır.
Sebze ve meyva fiyatları 24.6.1950 gününde, Sebze ve Meyva Hâlindeki toptan fiyat-
1ar: Kuruş
Bamya 85—100
Patlıcan •30— 60
Domates 25— 45
Biber 60— 80
A. Fasulye 21— 35
Ç. Fasulye 10— 15
Barbunya 00— 15
Bezelye 00— 45
Bakla 22— 25
Enginar 10— 50
Patates 00— 22
ÇUek 40—200
Erik 30—100
Kayısı 25— 90
Kiraz 30— 90
Şeftali 2.5—130
Agaççilefri 120—140
Vişne 30— 80
Armut 32— 70
Taze üzüm 50— 55
Karpuz 60—100
Ankara Tütün Kongresinden alınan neticeler
Dışişleri Bakanı, Yunanistanın tütün mevzuunda bizimle
beraber çalışmak istediğini söyledi
A£ustotttat dulıa Kftnl# mahiyette olmak üzere, Ankarada * tütüncülük kongrcHİ toplanacak
Ankara, 24 (Hususi) — Ankara- ı eta bulunan tütüncüler temsltallerl bugün Ticaret Bakanlığında son u-muml toplantısını yaptı. Toplantıda Barbakan A, Menderes, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, Ticaret Bakanı Zühtü Velibcşe, Gümrük ve Tekol Bakanı Nuri Öasan hazır bulundular. Toplantıda bütün tacirleri birlikleri İlo alâkalı resmi daire mümessille-rinden mürekkep bir komisyon tarafından hazırlanmış olan raporların müzakeresi yapıldı Ticaret Bakam Züthü Velibeşe rapordan çok istifade edildiğini, hasırlanmakta olan ithal ve ihracat rejimi nizamnamesinde de raporda ileri sürülen fikirlerin yer aldığını söyledi. Gümrük ve Tekel Bakanı Nuri Özsan elde kalan stoklar hakkında ezcümle şu açıklamayı yaptı.
— Bu senek i hava şartları dola, yısiyle elimizdeki tütün stoklarının vasılları düşüktür. Stok tütün mevcudu 15 milyon kilodur. Eski Hükümet destekleme tütün mubayaası İçin 10 milyon liraya ihtiyaç olduğunu ileri sürmüş ve bu paranın 27 milyon lirasını temin etmişti. Bugün fi-atler biraz daha düşmüş olduğu için 27 milyon liraya 6 veya 7 milyon Hıa ilâvesiyle bu satın almağı sonuçlan-dırablllrlz. Yalnız mevcut tütünlerden kalitesi bozuk olanların hepsini aİAinıyacağız. Bunların hepsini alıp İmha etmeğe bütçemiz müsait değildi. Diğer taraftan bugün elde bulunan stoklar da büyük bir veha-ınet arzetmemektedir,
Ticaret Bakanı Velibeşc de. 1946 rekoltesi İçin Hükümetin takasa muvafakat etmiş olduğunu, ancak diğer rekolteler İçin takasın mevzuu bahis edllemiycceğlnl açıkladı, işlenmemiş tütünün İhracatı mevzuunda söz alan bir çok delegeler, raporda da belirtilmiş olduğu gibi Türk tütününün gayrı mâmul olarak memleketten çık, masının yurda büyük zararlar tevlit edeceğini ve pek çok Türk tütün işçisinin İşsiz kalacağını belirterek Amerikalılar tarafından yapılan bu talebin üzerinde hassasiyetle durulması lâzım geldiğini beyan eylediler.
Başbakan Menderes. Amerikaulaı tarafından yapılan bu teklifin mahl yetini anlamak üzere tetkikle»d»* bulunulacağını söyledi, hariçte virjîn-ya tütünlerinin Türk tütünleriyle rekabet etmesi mevzuunun da Hükümetçe ele alındığı tebarüz ettirildi.
Türk tütünlerinin dış piyasadaki durumunun müzakeresinde Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, Dışişleri Ba-
Pamuk standardizasyonu nizamnamesi
İzmir, 24 (Hususî) — Pnmuk standardizasyonu tüzük tasarısının tatbik şekli hakkında Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı 30 haziran cuma günü saat 11 de Bakanlıkta bir toplantı tertip etmiştir. Bakanlığın telgrafla vaki daveti üzerine tznıir Pnmuk ihracatçıları Birliğini temellen Birlik Başkanı A. H. Al bayrak, öztürk T. A. Ş. temsilcisi Faruk Simsaroğhı ve Ziraat Bankasının yetkili temsilcisi bu toplantıya iştirak edeceklerdir.
Yine adı geçen Bakanlığın tebligatı mucibince, tüzük tasarısının tatbik şekli üzerinde fikir beyan etmek isteyen İhracatçı, müstahsil ve müesseseler de bu toplantıya İştirak edeceklerdir.
Bu toplantının gayet kritik bir zamanda yapılmakta olduğuna îzmirde İşaret edilmektedir. Çünkü bazı ihracatçılar. pamuk Standard nizamnamesinin işleri bir hayli müşkülleştireceğini belirtmekle beraber, kooperatifler hlrllgi gibi daha büyük İhracatçılar standArdlaşmadan sonra Türk pamuklarının dünya piyasalarında hak ettiği yeri alacağını beyan ediyorlar.
kanlığının bu menelede her türlü kolaylığı ve yardım göstereceğini belirterek şunları söyledi;
— Bugün Avrupa iktisadi îşblr-llğin de, Avrupa Konseyine dahil dev letler arasında Bulgaristan bulunmamaktadır. Bu suretle Bulgarlsta. nın tütünlerimize rekabeti mevzuu buhsolamaz. Geriye iki memleket kalıyor: îtaJya ile Yunanistan... Pa-riste Plastiras bana tütün mevzuunda Türkiye ile Yunanistanın birbirlerine rakip olarak değil, müşterek olarak çalışmalarını teklif etmişti. Bu teklin memnuniyetle kabul ettim. Böyle bir işbirliği tütüncülüğümüzün lehinde midir, aleyhinde midir, bunun takdirini size bırakıyorum. Ro-mada toplanacak olan kongrede de bu mesele müzakere edilebilir. Şunu tekrar edeyim ki. Dışişleri Bakanlığınız her zaman size yardım etmeğe hazırdır.
Tütün, ekiminin tahdidi mevzuunda Başbakan Menderes, böyle bir tahdide gidilmiyeceğl, tahdidin menfi olduğunu, Hk hedefin, tütünlerimizin revacının temin edilmesi lâzım geldiğini, bu temin edildiği takdirde tahdit şöyle dursun, bilâkis tütün ekiminin tevalinin icap edeceğini söyledi.
Kongre bundan sonra ağustos ayının başında ikinci bir büyük toplantının yapılmasına karar verdi. Başbakan Menderes delegelere hitap ederek tütün tüccarının Hükümetle birlikte çalışmasından ve Hükümetin mesuliyetine iştirak etmesinden dolayı memnuniyetini ve teşekkürlerini bildirdi. muvaffakiyetler temenni etti.
Dış ticaret rejimi hakkında muhtelif teşekküllerin fikirleri sorulacak
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının dış ticaret rejimine ait bir kararname çıkaracağı, İhracat mevsimine girmeden evvel, piyasanın bu kararnameyi merakla beklediği yazılmıştı, öğrendiğimize göre, Bakanlık bu kararnameyi hazırlamadan evvel Ticaret Odaları, Tüccar Derneği. Bölge Sanayi Birliği, Türkiye iktisatçılar Derneği ve bazı üniversite profesörlerinin de firkinl sormağa karar vermiştir.
Ticaret Bakanı veyahut Ticaret Müsteşarının temmuzun ilk haftasında şehrimize gelerek hu yolda alâkadarlarla görüşeceği söylenmektedir.

Dış ticaret rejimi hakkında Izmirdeki intibalar
İzmir, 24 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Dış ticaret rejimine ait esasların hazırlandığı bugünlerde Ankarada E-konomi ve Ticaret Bakanlığı mehafilinin serbest ithal edilecek mallara ait listelerin hazırlanması, bunların en ziyade müsaadeye mazhar millet tarifesine göre gümrüklenmesi ve nihayet bizimle ticaretini genişletmek arzusu izhar etmiş olan Filistin, İtalya, İngiltere gibi memleketlerde daha geniş ticaret yapabilmek üzere yeni ticaret anlaşmalarının hazırlanması mevzularında tatbikata ait bazı müşküller çıkmıştır. Bakanlık bunları telif edebilmek için Ticaret Odalarının fikrini sormuştur.
24/VI/1950 Cumartesi
Borsâlarda vaziyet
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
İstanbul
BugOn
Buğun
Adana Ticaret Borsası
MUdafıı*
Londra Borsası
Adana
Bradford Piyasası
Trabzon
P&muk Pnmuk Pnmuk Pamuk Pamuk
iıtlkraau İstikrazı
Müdafaa
tngilizlere Udim teslimatının kspan-oldıığu bugün Borsada üzüm «atış-gayet durgun geçmiş, Ingıjlzlere son
Pnmuk
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
Eakl Kapanış
Akala Akala Akala yeril yerli
Dokuma Ham Maddeleriı liftik (ana mal) »•••••••••»,»( Tiftik (NntUrel) .................
Yapak Anadolu (Kırkım)
tenekell) ■ıra) çıplak)
İlam derileri
Sığır Nolamura (kaaap) Kİ. Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava kurunu kilosu
Hafta sonu Ticaret Borsası pek durgun geçmiştir. Hazır mal fındık Üzerine mahdut miktarda iş olmuştur. Diğer malların durumundu bir fark görülmemiştir.
Ticaret Borsasınd» pamuk fiyatları e»ki »eviyesini muhafaza etmektedir.
Famıık (Kâbtan=Tallan) Ashmouni Kısa eJyafh F/Q Karnak Uzun ely&flı F/G,
Kalkınma
üzüm çokirdcksls No 9 tnelr A hotİmİ No. S....
B florini No. 108 Akala 1 ....
Akaln fl .......
Akala ILI ......
yeril ..........
yağı (rafine) ... çekirdeği ......
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Borsa-mnda da, Devlet Tahvilleri üzerine pek az iş olmuştur. Altın piyasası ise durgun bir manzara arzetmektedir.
İkramiyen tahvIUcr
1953 Ergani ....
193b IkramiyeH Milli Müdafaa I 1941
1941
1/2
mış ları teslimatını bu akşam yapacak olan tek alıcı firma fiyatı az çok İndirmek için gayet hevessiz davranmıştır, Avanssız pnmuk satıştan bir gün evvelki gihj alâkalı ve hararetli geçmiş, fiyatlar daima yükselmek istidadı göstermiştir. Zf ytin ya/)ı fiyatı gerilemiştir Çekirdek sağlam durumunu muhafaza etmektedir.
£(nv taayyün eden takribi piyaaa değerleri
uününde Uoieaan muaınuiem tunc.H edilmemiş laııtıiut vu Miminin arz vo
Slvaa-Erzurum I *• H U.-V1I Demiryolu I
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.) Buğday Ofla ...................
Arpa yemlik (dökme) ...........
Mısır san (çuvalı) ...........
Fasulya tombul •••m.......... Fasulya Çalı sert ••••(••••••( Kuşyomi .......................
Mercimek kırmızı kabuk. Merclmok yeşil •••eeeeeo••••••••• Nohut natllrel ................
T ağlı tohumlar 1
Ayçiçeği tohumu Keten tohumu
Kendir tohumu
Susam ••••••••••••••■•«••••■O*•••••• Yer fıstığı kabuklu ...........—
•a•■••eeeree» •••■•■e» Demiryolu IV........
Demiryolu V ........
1949 Ikramlyell ...
Diğerleri
Demiryolu VI .......
Tüccar, alivre satışlarla alâkadar olmaktadır. Son bir ıkl gün İçinde de alivre satışlarda gevşeklik müşahede edilmiştir.
KAMBİYO
İstanbu 1 Borsası
Açılış Kapanış
1 Sterlin^ 7.90 50 7.91.—
100 Dolar 280.50 280.—
100 Fr, Frangı 0.80 T 80
100 İsviçre Fr.... 64.03 64 03
100 öelç. Fr 3,60 5,60
HX) Ieveç Kr 64.1250 64,1260
100 Florin 73.6M0 73.6840
100 Liret 0.44128 0.44128
100 Drahmi 0.01876 0.01670
100 Escoudos 9.7390 9,7390
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Klllçe Yeri) Or 4.66 4.67
Külce DnKURmt w —
Cumhuriyet 32.25 32 311
P.açm ... 36 26 36 50
Haınlt
Gulden 31 31 5iı
İngiliz 41.16 41.20
Fransız kok ...
NapuHson UJ .. — —
tsvlçre — •*
Ncu-Yurk'ta j onsu; S 35
Gümüş, Plâtin
En aşağı En yukan
Gümüş Gr. — r-
PlâUD " 10.- İL—
Zürich Borsası (Serbest)
28.5.1960 İsviçre Frangı
Durumu En aşağı En yultnı ı
l’hrk Lirası 1 05 > 15
Dolar 4.33 1/2 4.84 i 2
Slsrllnu l 1 Hl 11.25
Fransız Frangı 1.22 | 1.21
Kapanış (•)
22.50 24.-
20.40 22.-
21.10 21.-
99.— 100.—
99.— 100.-
Û9.2Ö 98.—
97.15 . 110.—
100.— 110.—
97.50 100.—
97.60 99.—
100.— 110.—
100.— 110.—
97.60 99.-
21.30 98.-
20.77 20.30
21.26 1(M).-
21.25 21.61
21.08 22.-
21.90 22.-
21 40 21.46
20 35 22-
21 — 2L-
21.10 21.95
Kuru Meyvalar ı
Fındık (kabuklu atvri)
Findik (îç tombul) •eee«e>ee
Ceviz (kabuldu) ....
Ceviz (îç natüral) .........
Şirket Tahvilleri
T.C. Ziraat Bankası Anadolu D.Y. Tertip A/B. 20.75 02.60 22.30 64.- 20.20 UL- 69.- 67.50
t» •• Q
n ’• *60
° „ KTümen. Sonet.
Şirket Hisse Senetleri
TC. Merkez Bnnkaaı 124.— 120.26
Türkiye tş Bankası 30,— e-
rürk Ticaret Bankası 5.- 6.-
Arslnn Çimento 16.25 16.76
Şark Doğlrrııunciilk 23.25 23.30
MIHI Reasürans ... . .......... 8.- 16.25
Ecnebi Tahviller
Nebntl Y af Itırı
Zeytinyağı (E.E. Suaamyağı (Raf Ayçiçeği (Rafine
Fındık yağı (ÇürükI
Trabzon Ticaret Borsası
FİNDİK a) %60 randımanlı kabuklu tombul b) tç sıra kontrollü 81.— 178.— 81.— 178.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak 30.-
Buğday sert 3L—

Son Kapanış
New-York Borsası
Dün Eski kur
Hıığdav (Buşell=Sent) Sert Kış mahsulü No. 2 - 266. —
Kırmızı ’* No. 2 — 251.—
Pnmuk MıddUng (Llbresi=Sent) * • »•««• • • •«• * • ••• ••*••• 33.13 33.32
ILK ı ıı> ••••••••••••••••••••••••>*•••»••••••>• 32 76 32.74
î*n 11 Ic •»• • ? ••••♦(••• 32.66 32.70
Tiftik (Llbresl=Sent) Telcmus No. 1
tındık (Libresi—Svnt) Kabuklu yerli iri 22.- 22.50
orto 22.60 21.-
Levam iç ithal mnlı 36.- 36.-
Ekstra iri İç İthal malı 44.— 40.—
Kuru Urllfn (LlbrctU = Scnt 1 .«•••. Thompson çetdrdokslz «oçme ... 11 1/4 11 1/4
Keten tohumu ı Buşcll^Doiar) ... Mlnneapulls 3.22 8.85
Knlnv (Llbrosi=:8ent) 76.87 76.—
Lcvha-teneku (100 libre dolar) 7.80 7.30
Keten tohumu (Tonu=Storling) Bombay 65.—
Kaiküta 63.50
Yer fıstığı Hlndlhtan — 64.—
Tiftik iyi mnl (Llbresi=Fiyat) 1 *82 r 1 34.—Nom 80.— ” 20'21 .18/21
• t Yün • 9 Sıra malı M ••
Anadolu Trakya 99 99 ee • •M •» •• •
İskenderiye Borsası
Sayfa 6
25 Haziran 1950
Kurtulanlardan biri
üstüne gözle-
hâdiseyi anlatıyor
FACİASININ YILDÖNÜMÜNDE
—— - ■' I J

Dokuz yıl önce, Türk Ordusunun en seçkin 202 evlâdı ölümle nasıl boğuştular?
14 haziranda Varisin opera hlııasıııda oynayan uPh»\lre" balesinin son provaları yapılmıştır. Bu baleyi Jean Cocteau sahneye koymuş, korolarını Serge Llfar üzerine almış, bütüıı müzik de George Aıırlc’e bırakılmıştır. Sadaki resimde Jcan Coctcnıı’yu, baş balerina Tamara Toumanova’nın kıyafetini yakından tetkik ederken görüyoruz. Solda (soldan sağa doğru Lycelte Darsonval, Serge Llfar, Jean Cocteau, George Auric, Tomara Toumanova ve o|>eranın direktörü Mr. Hlrsh görülmektedir.

az son-dÜşÜn-
anları-
Hayata dair
Paris mektubu

Kızımı yalnız
yaşamaya hazırlıyorum
Yazan: David L, Cohn
Paris Operasında yeni bir bale
P
H E D R
E
AKİLLİ tanıdığım hanımlardan bikriyle akşam yemeği yiyorduk. İnsanları asırlardır meşgul eden “hayatta mesut olmak” bahsini uzun u-zun konuşmıya daldık. Kendisi bana pek değişik gelen bir mülâhazada bulundu, “Kızımı yalnız yaşamıya hazırlıyarak yetiştiriyorum.” dedi.
Hiç şüphesiz evlâdını ihtiyar bir kız yahut bir münzevi yapmak niyetinde değildi, onun da bir yuvası ve çocukları olmasını istiyordu; fakat kendi iradesiyle yaşamayı bilen insanın ailesinin mesut bir ferdi olacağına inanıyordu.
Yalnız yaşamayı öğrenmek, bir insanın başkalarına lâkayd kalmadan kendi zihin ve hayalinde kendisini tatmin edecek bir varlık bulması demektir. Bu hal insanın çok çocuklu bir evde, manen onların patırdılann-dan uzak bir odası olmasına benzer.
Bu mânada yalnız yaşamak, kıs- ı men ufak tefek şeylerden zevk almak kabiliyeti demek oluyor. Gören gözü, hassas kulağı İslah edebilen, bıkkınlık, ruhi yorgunluk nedir bil- I miyenler ne bahtiyar insanlardır. Onlar için bir bulut tahayyül etmek, bir sonbahar çayırının üzerinde güneş ışıklarının oyununu seyretmek, yaprağı dökülmüş bir kış ağacının Ciirliliğini hissetmek, zihinlerine zevk verecek, ruhlarını tazeliyecek ve onları yeniden dünyaya getirecek şeylerdir.
Bunlar hiçbir kuvvetin tüketemi-yeceği yahut yerinden oynatamıyaca-ğı. kendilerinden zevk almak için külfete, zahmete ihtiyaç olmıyan şeylerdir, hudutları da yoktur. Çocukluğumuzdan kalma en kıymetli mirasımız olan dünyayı pembe görmek itiyadımızı kemale eriştirmemize yardım ederler.
Kitap, yalnız yaşamak sanatı için pek lüzumludur. Düşmanlık gösteren bir dünyayı dost, soğuk bir dünyayı sıcak eder. Onun vasıtasiyle Dickens’e kapı komşu olursunuz. Mark Tvvain sizinle ocakbaşı sohbeti etmlye her an hazırdır; başka bir yazar, uzun kış günlerinde size arkadaşlık eder. Okumak, dünyanın en güzide, en yüksek kalbli insanları, en beliğ sesleri, en akıllı dostları, en | sakin nasihatçileri, en neşeli daşlarivle tanışmanıza yardım ve insanı her zaman yükseltir.
Arkadaşım, “Kızımı yalnız mıya hazırlıklı yetiştiriyorum”
ği zaman bunları düşünüyordu. Kızma öyle bir şey verecekti ki, zaman ilerledikçe hiç emek sarfetmeye lüzum kalmadan kıymetlendirsin, defa kendi yaşadığımız zaman aşk. başkalarına
ların vereceği cevapları dinlemek gibi çarelerle oyalanmaya çalışmış, fakat tam mânasiyle kendi kafamızın kovuğundan çıkabilmiş miyiz? Hayır, ben ve siz. boş yere biribirimizi oyalıyoruz sanmışız; o halde kendi kovuğumuzda kendi yağımızla kavrulmaya hazırlıklı olmalıyız.
Yalnız yaşamayı, sadece bu mânada almıyalım. Hastalığın, beden! bir sakatlığın, sevdiğimiz bir insanın ö-lümünün, mali durumumuzun bozulmasının bizi yalnız bıraktıracağı anlar olabilir. O zaman dayanağımız ne olabilir? Ailemize, dostlarımıza yük olmamak için ne yapabiliriz? Dayanağımız her halde, o ana kadar ıslah ettiğimiz, zenginleştirdiğimiz kendi zihnimiz ve yalnız yaşıyabilmek kabiliyetimiz olacaktır.
Netice itibariyle her kadın, hayatında maddi kabiliyetleri bakımından kocasını oyalıyamıyacak, çocuklariy-le arkadaşlık edcmiyecek, dostlariy-le bağdaşa m ı.vacak bir vaziyete gelince, erkekten önce kadın için mevzuu bahsolan böyle bir akıbete daima hazırlıklı bulunmalıdır. Eğer hazırlanmamışsa elli yaşında işsiz güçsüz, bıkkın ve sıkıntılı bir insan olacak, fakat hazır ise esasen yalnız kalmı-yacak, daima kendi zengin zihin dünyasını yanında taşıyacaktır. Yaşı kaç olursa olsun, vücudu ne hale girmiş olursa olsun, lütufkâr, mutmain, müşevvik, cazip bir kadın olarak her zaman, her yerde iyi kabul görecektir.
Şükredelim ki, her yerde kendi kendilerini bahtiyar eden, başkalarına zevk veren ve medeniyetin süsü olan böyle kadınlar yok değildir.
Çeviren : Meliha B. ŞARLI
■ EAN Cocteau. yeniliğin şairidir. ^Çağdaş Fransız Tiyatrosunun özelliklerinden biri olan eski efsane mevzularını yeni şekillerle tekrar canlandırma temayülünü gorçekleştirenler arasında Cocteau. konuyu derinliğine işlemekte değilse de. türlü buluşlarla zenginleştirmek bakımından başta gelir. Bu sefer de Parise, henüz görmediği bir temsil çıkardı: Bale halinde bir trajcd>a. Racine’in “Phâdre” trajcdyasını sahne sahne ele alan Cocteau, Serge Lıfar, bestekâr Georges Auric gibi üç büyük sanatkârın işbirliğinden doğacak. O-pera Balesinin en parlak dansör ve dansözlerinin oynıvacağı bu bale, haftalardan beri sanat dedikodularının baş mevzuu olmuştu. Büyük galalara mahsus tuvaletler giymiş bale meraklılarının hıncahınç doldurduğu Operanın göz kamaştırıcı yaldız dekoru içinde “Phödre” temsili, mevsimin en şatafatlı bale hâdisesi oldu.
Cocteau’nun senaryosu, Racine’in sahneye koyduğu bütün kişileri ve trajedyanın akışını ufak bir kaç değişiklikle muhafaza etmekte. Bale boyunca değişmiyen dekorda bir yenilik, bir buluş göze çarpıyor: Bom-
boş sahnenin dibinde, önü perdeyle kapalı, aivri çatılı bir kulübe. İkide bir perde açılıyor, cereyan eden sahneyle alâkalı, fakat mekânda başka bir plân Üzerinde olup bitenler hareketsiz birer manzara olarak gözüküyor. Meselâ Phâdre Hippolyte’i dağlarda »avlanır hayal ederken, perde açılıyor, dört beyaz at koşulmuş bir şar üzerinde Serge Lif ar görülüyor. Th&rfe oğlunun mahvına sebep olacak lânetleri okurken, duasını kabul eden Denizler Tanrısı Poseidon meydana çıkıyor. Bu buluş, temsilde derinliğine bir kapı açılıyorsa da dans ve müziğin azameti yanında u-fak kalıyor.
Bale, iki türlü danstan ibaret: iki kişi arasında cereyan eden tra-Jedya sahneleriyle grup dansları. Phödre rolünde Ta ma ra Toumanova Yunan tiyatro maskelerinde görülen o daimi facia havasını kuvvetle canlandırıyor. Kabahat, Paris Operasının bu fevkalâde güzel dansözünde olmasa gerek. İnsan ne kadar düşünse, trajedyanın has o yüksek şin balede nasıl verilebileceğini kes-tiremiyor. Serge Lifar’ın oynadığı Hippolyte rolü daha baleye uygun, çünkü daha çok safhalı. Phâdre ise,
Yazan : Ayşe Nur

DEFAH vapuru, 9 yıl önce bugün ” batmış bulunuyordu. Türk Milletinin seçkin, olgun 202 evlâdı ezraille boğuşuyordu. O günün şu anlarında bir kısmı Allahın rahmetine kavuşmuş, bir kısmı İse kırık dökük tahtalar, pek azı da ele geçirebildikleri cankurtaranların Üzerinde bir ra gelecek mukadder neticeyi mckteydl.
O günün acıklı ve korkunç
nı bir daha hatırlatmak İstemiyorum. Fakat o korkunç ölüm sahneleri arasında dahi, asil Türk evlâdının temiz, engin ve faziletli ruhunu bir daha canlandırmak istiyorum. Türk evlâtlarının ne kratta insanlar okluğunu öğrenmek istlyenler “Refah Faciasf’nı tetkik etsinler.
Ümitsizlik, açlık, deniz ve ölümle mücadelelerinde dahi insanlıklarını kaybetmiyen o asil kimselerin ruhlarını taziz borç bilirim:
için birini anlatmayı
arka-cder
yaşa* dedi-
kendisini daha çok Hepimizin, bir çok kafatasımızın içerisinde anlar olmuştur. Zaman sempati, şefkat, anlayış, derdimizi dökmek, on-
*
tıajedya kahramanı tipinden hiç u-zaklaşmıyor, kıyafeti de ötekilerin: kinden farklı ve ananevi tıajedya kıyafetine çok yakın: Siyah bir tül elbise, omuzlar açık, başında bir taç, omuzlarına kırmızı kadifeden kırall-çe mantosunu atıyor. Halbuki Hippo-lyte, Arlcie ve biri Hippolyte*in yoldaşları, ötekisi kıraliçenln nedimelerini temsil eden bale grupları ellerini ayaklarını kapıyan mayolar giyiyorlar. Bunların kıyafetinde de, danslarında da avcılık ve atçılık motif-leri hâkim; kızlar kızıl toprak rengi mayo üzerine kısacık sarı etek, beygir kuyruğu gibi sarkan kora saç, erkekler ise, aynı renk mayo ile filizi pelerin ve filizi saç perükası takmışlar.
Müziğin kuvveti ve güzelliği, dansın mükemmelliği, altı sahneden ibaret olan bu baleyi baştan sonuna kadar zevkle seyrettiriyor. Fakat sonunda insan, ne tam bir bale, ne tam bir trajedya görmediği hissine kapılıyor. Cocteau’nun “Efsane, şairler onu canlandırdıkça yaşar” sözü, şüphesiz çok doğru bir söz. Fakat her mevzu her sanata gelir mi? Her halde Phâdre Efsanesi, baleye yüzde yüz gelmiyor bence.

19 saat kadar olmuş-geçirdi-suların
Refah batalı
tu. Arkadaşımla beraber ele ğimiz tahtanın yardımiyle üstünde durmaya çalışıyor, sağdan
soldan gelecek bir yardımı bekliyorduk.
Kızgın güneş, sırtlarımızı yakmış, kurtulmak ümitleri azalmış, açlık ve uykusuzluk azami haddini bulmuştu. Uzaklarda tahtalar üzerinde sağa sola bakınmakta olan bir kaç grup ve hemen her yönde ümitsizlik içinde çırpınanlar görülüyordu. Ortalığı, bitkin hale düşen kimselerin feryatları ve iniltileri dolduruyordu. Gecenin korkunçluğu, gittikçe kuduran dalgalarla kucaklaşmıya başlamıştı. Karanlık çöktükçe ümitsizlik artıyordu.
önce derinden derine feryadı, daha sonra da inlemesini duyduğumuz bir kazazedenin bize doğru son gayretiyle yüzerek gelmekte olduğunu gördük. Büyük gayret sarfederek bir k8Ç metre yakınımıza geldiği zaman onun durumunun pek kötü olduğunu farkettik.
Suyun üstünde pek güçlükle durabiliyordu. Saçları diken diken olmuş, gözleri kanlanmıştı. Gözünün
İstanbulun çeşme ve sebilleri
Klâsik
Sinan çeşmeler
manzara arzeder-nadiren kitabe ne hendesi eşkâ
ŞEHRİMİZ çeşmelerini, umumi ve husus! olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.
Umumî çeşmeler: Hepimizce malûm olduğu üzere sokaklarda, mahalle aralarında, çarşı ve pazarlarda bulunmaktadır. Bununla beraber; cami, medrese harim ve avlularındaki şadırvanları da bunlara katabiliriz. Mahalle çeşmelerinin çoğunda su haznesi yoktur. Bunlara su, yeraltı mukassimlerinden borularla gelir. A-nadolu kıyısında Bostancı, Çatalçeş-me, Selâmi çeşmesi gibi Bağdat caddesi üzerinde bulunanlarla Üsküdarın bazı çeşmelerinin suları hemen civarındaki membalardan gelir, devrin mahsulü olan Mimar yapısı Kırkçeşmeler gibi sade ve vakur bir Jer. Bunlarda çok bulunur. Cepheleri
11 ve ne de çiçek tezyinatiyle süslenmiş değildir. Bazılarında ahşap çatı veya saçak yoktur. Yalnız yağ nıur sularının kolaylıkla akabilmesi için sakfı mail bir satıhla kaplıdır. Su hazneleri bulunmıyan çeşmelerin inşa tarzlar: basittir. Umumiyetle enleri 3 metre, boyları 4,5 metre, kalınlıkları da bir metreyi geçmez, Satıhları muntazam kesme ve yont ma taştan yapılmıştır. Mermer kaplamalar. son devirlerde ekseriya hükümdarlar ve hanedan ile ve devlet adamlarının inşa ettirdikleri çeşmelerde görülür. Önde bir yalak ve ya lağın iki tarafında desti, güğüm gibi su kaplarının oturtulmalarına mahsus sedler bulunur. Su almaya gelenler, dolan kaplarını sıra ile bunların üzerlerine oturturlar. Cephe bo yunca çok defalar sivri kemerli mihrap şeklinde bir o-yuk vardır. Pirinçten musluk, tam bu kemerin ortasında ve kitabe de kemerin altında bulunur. Bununla beraber bir çok çeşmelerde kitabeler saçak altına da yazılmıştır.
Musluğun ıkı tarafında, biraz yuvarlakça iki küçük bulunur !ar, bir duvara
höcre ki. bun zincirle
bağ -
Yazan: Aziz OĞAN
Arkeoloji Miizelrri Müdürü
lı su taslarının konmasına mahsustur. Biraz daha büyücek yol ağzı çeşmelerde iki yan köşelerde su içmeye mahsus musluklu nişler bulu nur. Bu ikinci musluklu ve önünde küçük kurnası olan yerler, geçicilerin, kaplajın dolmasını beklenmtye-rek sularını içip hemen yollarına devam edebilmelerini temin için yapıl m ıştır.
Bu kabil çeşmelerin bazılarının ö-nünde hayvan sulanmasına mahsus mermerden uzun yalaklar vardır. Bu gibi teşkilât, daha fazla büyük şehit ve kasabaları birbirine bağlayan ana yollar üzerindeki çeşmelerde bulunuı ve su, ince bir borudan daima lağa akar ve fazlası kenarındaki çentikten dışarı gider.
İstanbulun mahalle aralarında,
kak içlerinde zarif ve sıcak mevsim lerde gözlere âdeta bir serinlik ve inşirah veren pitoresque çeşmelere sık sık tesadüf olunur. Yanıbaşların-da yüzyılların yetiştirdiği muazzam bir çınar ağacının beyaz mermerleri üzerine serptiği mor ve eflâtun gölgeler arasında ressamlara zengin biı mevzu teşkil eden Edırnekapı civarındaki Neslışah Sultan mahallesindeki Yakup Kethüda çeşmesini söylemeden geçemiyeceğiz.
Yakup Kethüda, III devri ricalinden Mesih hüdasıdır. Üç beyitlik
kiretülbünyan’ı yazan Mimar Sinanın dostlarından Şair Sai’nin Hııp “Ab-ı pâk-ı can bahş” mısraı ebced hesabiyle 993 (1585) tarihini Klâsik devre mensup olan ikinci periyod dendir.
ya
bil
so-
Dikkate şayan çeşmelerden biri de hiç şüphe yok ki Sultan Ahmet civarında Cindi meydanında Esma Sultan çeşmesidir. Esma Sultan III üncü Ahmedin (1703 - 1730) kızıdır. Su haznesini de ihtiva eden büyük meydan çeşmesinin müstesna bir örneği olan bıı çeşmenin yalnız iki yüzünde su akar. Ayna taşlan kabartma tez-yinatlı ve üzerleri altışar beyitlı kitabeyi havidir.
Yanında binanın aslî bünyesine İstiflenmiş dar bir merdivenle çeşmenin üstündeki namazgâha çıkı hyor. Filhakika uzun yollar üzerinde müesses menzil başlarında ehl-ı ren yazılı taşı
çok sık tesadüf olunur. Fakat üzerinde narnazgâhı ihtiva eden Esma Sul tan çeşmesi eşi ender olan bir âbidedir. Üzerindeki:
“Dedi itmamına tevfik-i (luagû tarih
Dilküşat kıldı bu
ibaresinde çeşmenin rihinde inşa edildiği
çekmeyi Esma
Sultan.,
1193 (1779ı ta-anlaşılıyor.
çeşmelerinde yanı-salata kıbleyi göste-havi namazgâhlara
Yukarıda çeşmelerin umumi tasnifleri sırasında meydan çeşmeleri adı verilen dört yüzlü çeşme ve sebillerin hayır işleriyle ödevlendirüen tarihi hatıra ve monümanlardan ibaret bulunduklarım kaydetmiştik Meydan çeşmeleri ıtlak olunan bu mimari eserler, bulundukları yerlerin birer ziynetidirler. Bânileri bunların şehirlerin en güzel ve işlek yerlerinde inşalarında dikkat göstermişlerdir. Mühim ve dikkate şayan olanla-zikredeceğiz,
in
i
A
üncü Murad Paşanın ket-kitabesı tez-
gösterir, bu çeşme, çeşmeler
ı perlode ı

w z-
bokundaki resim: Etlîrnekapı civarında Yakııp Krthıidn Çeşmesi. Altta: Kudirçada Cinci .Meyuunında Esma Sultan çeşmesi


•(İL , i İT ’frAV. a*
* * M r ;
ğ /T U -
* L * a
■ ■ > S
•* b
1



* * "'z 1
. # 't-i
siyahlığı güçlükle farkediliyordu. Çini çıplak ve ıcngi mosmordu. Yüzüne bakıp, ölümün ne olduğunu anlamak kabildi. Ölümle çok pençeleştiği her hareketinden ve her halinden belliydi. Son gayretini bir daha topladı ve iki metre ilerimizde ve suyun içinde durdu. Net ve tok bir sesle:
— Tahtam çok ufak, yorgunum. Müsaade ederseniz ben de sizin tahtanıza tutunayım, dedi.
Yarabbi! O bitkin ve ölgün insan evlâdı şu durumunda, bizden müsaade istiyordu. O hâdise bize pek çok tesir etmiş olacak ki her ikimiz birden:
— Hay hay dedik.
Biraz daha yanaşarak tahtamızın kenarından tuttu. Zavallı çocuk, kelimenin bütün mânasiyle bitkindi. Tahtanın kenarından tutacak hali bile yoktu. Yavaş yavaş tahtanın üstüne çıktı ve oturdu. Gayet haklıydı. Fakat tahtamız Üç kişiyi taşıyacak kadar büyük değildi, çıkmasiyle hep tuzlu sularının oldu.
O küçücük
faydalanma imkânım çok düşündük. Suyun içinde durmayı da köpek balıklarından uygun bulmuyorduk. Bu mücadele ve düşüncelerimiz esnesın-da, oldukça ilerde dalgaların ahengi-ne kapılmış büyükçe bir tahta gördük. O sahipsiz tahta bir kurtuluş çaresi vermiş olacak ki hep beraber bağırdık:
— Tahta!
İyi bir yüzücü olan arkadaşım hemen ileri kendini attı ve:
— Ben tahtayı getirmeye gidiyorum, dedi.
— ■
yanına Fakat bize
Onun beraber Akdenizli) içine düşmemiz bir
tahtadan üç kişinin
Yazan : Refahtan bir kazazede
Yeni arkadaşla tahtanın çıktık ve giden arkadaşımızı rimizle takibetmlye başladık.
Arkadaşımızın tahtanın gitmesi uzun sürmedi,
doğru gelmediğini gördük. Biraz sonra:
— Gelemiyorum, bağırışı, bunu teyit etli.
Biz ona. o bize yüzmemize rağmen bir türlü aradaki mesafeyi kapatamadık.
Güneş ufkun ötesine gömülmüş, karanlıklar aramızdaki boşluğu gittikçe dolduruyordu. Bütün gayret ve bağırmalarımıza rağmen.^ arkadaşımızı kaybetmiş ve sesini bile duymaz olmuştuk.
Bu mücadele, zaten bitkin olan yeni arkadaşımı büsbütün yıpratmış o-lacak ki, tahtanın üstüne hareketsiz ve halsiz uzandı. Konuşması dahi fısıltı halindeydi.
Vakit epeyce ilerlemiş, etrafa bir serinlik çökmüştü. Gene tahta üstünde İmdat hayaJleriyle ümitlenme ye çalışıyorduk.
Neden sonra arkadaşım tahtanın üzerinde yeniden canlanır gibi oldu» O eski net ve tok sesiyle:
— Ben, bir Türk evlâdının kay» bolmasına sebep oldum. Artık yaşa» mam. Sözlerini henüz bitirmemişte Bir kaya, bir dağ gibi, insanhk gularlyle dolu ölmez bir varlık gibi Akdenizin esrarlı sularında bir sı» olmak üzere kendini attı^

O gün orada şehit düşen bu milletin evlâtları, hep böyle engin ruhlu insanlardı...
— Ruhlarınız şadolsun sevgili kardeşlerim.
( SPOR
LEMİNDE 60 SENE )
öğrendim ?
Yazan : Selim Sırrı Tarcan
1906 yılı ilkbaharında genç, dinç sporcu bir istihkâm yüzbaşısıyım Mühendishane harbıyesınde eski im idadisinde jimnastik hocasıyım. haftanın üç dört gününde Büyükadad; oturan nikâhlımın ziyaretine gidiyo rum. Mânevi evlâtlarım gibi sevdiğim güllelerimi müstakbel refikamın köş künün bahçesine götürdüm. Her Adaya gelişte jimnastikteki hüner ve ma rifetlerimi intisap edeceğim ailenin efradına göstermekle iftihar ediyorum.
hak-
çe-lü-
Bir gün Ada dostlarımdan biri va purda beni Mösyö Juery adında bu Fransız sporcusu ile tanıştırdı. Bu çok zeki ve dirayetli genç edebiyata olduğu kadar güreşe ve boksa da me raklı imiş. O zamana kadar benin boks hakkında hiç bir fikrim yoktu Fırsatı ganimet bildim ve hemen kendisinden bana boks öğretmesini rica ettim.
O gün karar verdik, haftada iki defa buluşacağız. Ben ona eskrim öğreteceğim, o da bana boks.
Ertesi gün Beyoğlunda Baker Mağazasından bir çift boks eldiveni aldım. Bir gün sonra da derse başladık. Arkadaşım önce bana boks kında şunları söyledi.
•‘Boks enerjiye, maharete, vikllğe, mukavemet ve cesarete
zum gösteren bir spordur. Doğrusunu söylemek lâzımsa bu adaleden ziyade bir zekâ, bir dimağ sporudur. İntikal süratinin, iradenin muhakemenin» hemen hemen bütün ruh! fakültelerin iştirakine lüzum vardır. Her şeyden evvel boks cünılei asabi-yeyi ve teneffüs cihazlarını terbiye e-der. Hiç bir sporda bunun kadar serinkanlı olmak lâzım değildir. Yumruğu yediğiniz zaman canınızın van-d iğini belli etmemek, haşininizin taarruzundan neden korunamadığınızı düşünmek bir yandan da indireceğiniz darbenin yerini iyi tasarlamak şarttır. Boks tam mânasiyle bir se-imkanlılık mektebidir. Boksta gaye hasınım bıı yumrukta yere sermek veya indirdiğiniz darbe ile onun yüzünü gözünü tanınmayacak bir hale koymak değildir. Hayır, boksun maddi ve mânevi tesiri göz pekliğini, cesareti, dayanıklılığı arttırmak, cudu işlek bir hale koymak, yumruğundan yılmamaktır.” ıJuery» daha buna benzer '.lyolojik nalfımat verdikten
vuruşları e siperleri de kısaca İtri! etti. Karşı karşıya geçtik. îlk hamle-le çene kemiğime bir yumruk yapıştırdı. Hayli canım yandı gözlerimden ateş çıktı. O hiç istifini bozmadı, buna ıcoupdırect) doğru vuruş derler. Bir anda büyük bir süratle sol kolunuzun müsait kısmiyle siper alacaktınız. Yalnız böyle tam isabetli vuruşlardan sonra mersi! demek bir nezaket cemilesidir,dedi. Böylece mideme, omuz başıma, göğsüme yumrukları yedikçe mersi! diyor ve içimden deh şairin:
beytini okuyordum.
Üç ay sonra ben de ona oldukça kuvvetli muştalar indirmeğe başladım. Yalnız müstakbel refikamın ziyaretlerine gittiğim zaman zavallı kayınvaldem hazan gözümün şiştiğini. bazan yüzümün ötesinde berisinde mavi, mor çürükler peyda olduğunu görüyor ve büyük bir üzüntü ile:
— Oflum başınızı bir yere mi çarptınız? Geçmiş olsun’ derdi.
vü-rakibin
bazı fi-sonra
Ben de bu sorguya:
— Bir şey değil valide, boks talimi yapıyorum. Bunlar erkeklik alâmetidir! diyordum. Aradan bir sene geçti. Ben de boksun bütün inceliklerini öğrendim. Şimdi artık başkalarına öğretmek ve Türk gençleri arasında bu sporu yaymak istiyordum. O devirde iyi görüştüğümüz arkadaşlardan, bahriye zabiti Alâeddin Bey ile Şakır Paşazade süvari mülâzimı A-sım Beye dayağın fazileti hakkında uzun, uzun nutuklar vererek ikisini de bu sporun nczahetıne inandırdım. Alâeddin Bevı karşıma aklım bir çapraz vuruşla ilk hamlede yere yuvarladım. O günden sonra bir daha gözükmedi. Asım Bey de iki üç ders sonra bu asli spordan vazgeçti.
Evlendikten sonra günün birinde refikam isyan etti ve bana:
Silici dfirüyşıtatfır sanmayın, pak oürliiyoı
Bu yayan yağmur değildir dsilunm ağlar bana!
— Senin spor merakına karışmanı, yalnız her seferinde yüzünü gözünü böyle tanınmayacak bir hale koyan maçlara devam etmene gönlüm razı icgiıdır. Ya boks, ya ben! dedi.
Bu ültimatom beni bu heyecan veren güzel spordan ayırdı.
I

T5 Haziran IBM
Bayfft T
ONBEŞ DEĞİL

\\ TEMİZLER!
Çamadır Makinesi :
Elektrik süpürgesi :
K S I
450 Lira
375 Lira
T L E SATIŞ
100 lira peşin, ayda 35 lira, on ay 75 lira peşin, ayda 30 lira, on ay
M A T A Ş
Tabir Han, Galata* Telefon: 44996
SORBONNE, 0XF0RD,
CAMBRIDGE
gibi büyük üniversite-
■M—| * ' 9 " ri • - - â. ’>/
lerde tahsilini yapmak
istiyenlere veya
ANKARA, İSTANBUL
üniversitelerinde
okumaya malî durumu
müsait olmıyarılara:


rivvel Sonra
PERTEV Diş Macunu
Dişlerinizi inci gibi yapar.
AT YARIŞLARI
Tarım Bakanlığı murakabesi altında Yan» Atlan Yetiştiricileri ve Sahipleri Cemiyeti tarafından İdare edilen İstanbul at yanılan 2 temmuz 1950 tarihinde bavlıyarak 12 hafta devam edecektir.
b it g ti N
Taksim Eczanesi
------ Açıktır------
ZAYİ — 1049/50 öğretim yılı Nötre Dame de Sion liselinden almış olduğum pasomu kaybettim. Yenisini alacalımdan eskisinin hükmü yoktur.
Temmuz Karnelerimiz Satışa Çıkarılmıştır. Gazete satan tütüncü dükkânlariyle gazete müvezzilerinden isteyiniz. Bulamazsanız, idarehanemizden tedarik ediniz.
BELKİ S SOYSAL İle
TACETTİN GÜLERYÜZ Bakırköy Evlenme dairesinde nikAhlandılar.
24 Haziran 1950
Satılık Gazoz Fabrikası tstanbulun İyi bir semtinde ve hâlen faaliyette bulunan modern komple Gazoz Fabrikası seyahat dolayısıyla satılıktır. Müracaat: Bahçe-kapı Rasimpaşa han kat 1
ECZANESİ

Beyoğlu İstiklâl caddesi


AÇILDI
Yüz yılı aşan büyük İsim ve şöhret tekrar işe başladı. Tıbbın en son keşiflerine alt bütün müstahzarlarla. Parfümeri, kauçuk ve sıhhi bilcümle malzeme bütün çeşitlerde emirlerinize âmadeclir.
Eczacı muhTddİn kansuk *
DEVLET TİYATROSU
OPERA BÖLÜMÜ
Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası refakatiyle
25 Haziran Pazar gününden itibaren ELEN DEVLET OPERASI PRİMADONNASI
Meşhur soprano
ZOE VLAHOPOULOU
nun iştirakiyle
MADAME BUTTERFLY
Operası temsil edilecektir.
27 Haziran Salı akşamı saat 21,30 da İstanbul Üniversitesi gençliğinin arzusu üzerine
MADAME BUTTERFLY Operasını Soprano AYHAN ALNAR yalnız bir defa için oynıyacaktır. 20 Haziran Çarşamba saat 21,30 da CAVALLERİA RUSTİCANA yerine BÜYÜK ÖZEL PROGRAM Aynı gece Üniversite gençliği şerefine
PALYAÇO Operasında
ZOE VLAHOPOULOU (Neda) rolünü oynıyacaktır.
İSTANBUL SERGİSİ
İÇİNDE

Firma ve mamulatınızın gayet cazip olarak PROJEKSİYONLA RENKLt REKLAMINIZI yaptırmakla, satı» ve kârınızı arttırınız.
PROJEK8İYONLA REKLAMCILIK Kol. Ort.
41871 veya 82590 No. ya telefon ederek mUtchaaaıa bir memurumuzu isteyiniz veya 83235 - 86 No. ile Serglevlndekl Büromuza müracaat ediniz
ANKARA
Okuyucularımıza
Gazetemiz hergtin ilk uçakla Ankaraya gönderilmekte ve derhal otomobil veya bisikletle evlere dağıtılmaktadır. Bütün gayretlerimize rağmen "YBJNİ t8TANBUL"un ellerine geç veya intizamsız geçtiğinden »Ikftyeti olan abonelerimizin arzularını Ankara büromuza bildirmelerini rica ederiz.
Büromuz doğrudan doğruya abone kaydı yapmakta ve lifin kabul etmektedir. Acele ilânlar telefonla İstanbul» bildirilmektedir, Ankara büromuzun adresi:
Kâzım Özlap Cad. No. 1/9 Ilgar ApL
Telefon: 16112 YENİŞEHİR
235 Klor Bcnbasat
SÜMERBANK
Ağustos çekilişinde Adet Adet
Adet
5.000
2.000
1.000
Liralık Liralık Liralık
Vadeli, vadeniz tasarruf mevduatı
YENİ İKRAMİYE PLANI
2
1
1
1
ve ayrıca 10.600 liralık muhtelif para İkramiyeleri
30 HAZİRAN’a KADAR
100 liralık bir hesap açtırmakla temin edilir. Her yüz lira İçin ayrı bir kur'a nıtmaraNi verilir. İkramiyelerin vergini bankaya aittir.
EN YÜKSEK İSABET İHTİMALİ — EN MÜSAİT FAİZ
İstanbul Sıhhî Kurumlar Arttırma
ve Eksiltme Komisyonundan:
Yedikule Verem HastahaneainLn soğuk hava deposu inşaatı işi açık eksiltmeye konulmuştur.
1 — Eksiltme, 3 temmuz 1950 pazartesi günü saat 15 de Cadalozundaki Sağlık ve S. Y. Md. lüğü binasında toplanan Sıhhî Kurumlar Satınalma Komisyonunca yapılacaktır.
2 — Muhammen beledi: 6500 lira olup, ilk teminatı: 488 liradır.
3 — İstekliler, bu İşe ait şartnameyi çalınma günlerinde komisyonda görebilirler.
4 — İsteklilerin câri seneye ait Ticaret Odası vesikası ile
2490 sayılı kanunda yazılı belgeler ve bu işe yeter İlk teminat makbuz veya banka mektubu olduğu halde belM gün ve saatte komisyona müracaatları. (8104)
AYDA 10 LİRA TAKSİTLE
Merinos kumaşından ısmarlama elbise 135 liradır.
Mahmutpa»a, Kapahçargı kapısı yanında No. 18
SALÂHADDIN KARAKAŞLI
KÜL


(1
Taksim Meydanında Faaliyete Geçmiştir
Şehrimiz için bir yenilik olan bu kulelere reklâm vermek
istiyorsanız, müsait şartlarımızı öğrenmek için
44756-57 sayılara telefon ediniz. Bir memurumuz,
sizi derhal ziyaret ederek, gereken izahatı verir
9




YENİ İSTANBUL
25 Haziran 1950 Pazar
Fransada atletizm
Thiam Papa - Gallo çekişmesi
Milletlerarası Güreş Fedrasyonu
Dünya şampiyonluğu revanşı aralık ayında Istanbulda yapılacak. Almanya ile serbest ve Greko - Romen temasları da ekimde şehrimizde cereyan edecek
FRANSIZ atletizminin son yıllar zarfında büyük bir varlık göstererek Avrupa klasmanın da ön safa geçmesi cidden tebrike değer bir olaydır. Geçen mevsim sonunda yapılan Fransa-İsveç karşılaşmasının 3. puvan farkla dahi ol a Fransa lehine neticelenmesi, bu memleket sporu için büyük bir başarı teşkil etmiş, Bally, El Mabi'ouk, Vernier kardeşler, Mimoıın, Marie, Pnpa-Gallo, SiUon gibi Fransız şampiyonlarına dünya ölçüsünde bir kıymet kazandırmıştır. Bu yazımızda, geçenlerde Thiam Papa - Gallo
”Owens’in tesis ettiği rekorları kıracağım”
1,80 boyunda Zenci bir talebe bu iddia ile çalışmaya başladı
New-York, 24 AA. (United Press)— Si lon Hail Koleji talebelerinden Andy Sianfleld, Jcsse Ovvens’ln atletizmde tesis ettiği rekorları kıraca&ını iddia et inektedir.
Bu uzun boylu zenci, bu sene İçinde yapılan müsabakalarda çok iyi dereceler yapmıştır. Dört Amerika millî atletizm karşılaşmasında Stanfield. 100 yardada 9 5/10 ile birinci. 220 yardada Don Anderon ile beraber birinciden 210 farkla 20 8/10 ile ikinci. 220 yarda alçak mânialıda 23 1 10 ile dördüncü (birincinin derecesi 22 9/10) uzun atlamada 7,50 ile beşinci gelmiştir.
Stanfield. son 15 aydan meri Avru-pnda meşhur olmuş bir atlettir. Turneler esnasında yaptığı bu mübakada bir çok rekorlar tesis etmiştir.
Mütehassıslar, boyu 1.85 e yaklaşan ve 80 kilodan daha ağır olan bu gös-crışli zencinin 1952 Helsinki olimpiyatlarında büyük bir varlık göstereceğinden emindirler.
Bu sene Amerikan kollejlerinde bir cok iyi dereceler yapılmış ve yeni yıldızlar belirmiştir. Bir millik koşuda Yale’den George Wade 4,10 3/10, Mis-suri'den Bili Mcguire. 4.10 7/10 derece yapmışlardır, tki millik koşuda da Don Sfceven 9,02 ile birinci olmuştur.
Mevsimin ilk yüzme yarışı
Lîdo havuzundaki müsabakalara, lisanslı sporcular kabul edildiğinden yalnız Moda sporlular iştirak ettiler
Mevsimin ilk yüzme yarışları dün saat 16 da Lido yüzme havuzunda yapıldı, 200 kadar seyircinin takip ettiği bu yarışlarda çu neticeler alındı: 100 METRE:
1 — Nejat Nakkaş (Moda Sp.) 1.08.8,
2 — Lazo Orditopulos (Moda Sp) 1.10.4 100 METRE KURBAĞLAMA: 1 — Aydın Kent (Moda Sp) 1.40.1.
2 — İnal Tengizman (Moda Sp.) 1.40.2 100 METRE SIRTÜSTÜ:
1 — Hüseyin Kocaoğlu «Moda Sp.)
1.31, 2 — Fuat Tüzünel (Moda Sp.) 1.34.5.
100 METRE SERBEST:
1 — Haldun Ok6ar (Moda Sp.» 5.56.
2 — Haldun tşmen (Yüzme İht.) 6.17.1 3x100 karışık bayrak:
1 — Tüzünel. Tengizman. Karadu-man (Moda Sp.) 4.44,
Lido yüzme havuzunda yapılan müsabakalara lisanslı yüzücüler iştirak ettiğinden yalnız Modasporlular iştirak etti.
1958 Dünya Kupası tsveçte yapılacak
Potropolls (Brezilya). 24 (Ap) — Beynelmilel Futbol Federasyonu Fİ FA dün, 1958 dünya futbol şampiyonluğunun tsveçte yapılmasına karar vermiştir.
FtFA Başkanı Jules Rimel, Alman-yanın federasyona kabul edilmiş olduğu hakkındaki haberlerin “manasız” olduğunu söylemiştir.
Atletizm Bayramı bugün yapılacak
İstanbul Atletizm Bayramı bugün sat 17 de İnönü stadında yapılacaktır. Bu yarışmalar şunlardır: 100, 200. 400, 1500. 3000. 110 engelli.
400 engelli, gülle, disk, mızrak, yüksek, uznn be s”-k. 4X10n
Brezilyaya 1-0 mağlûp olan Meksika milli takımının 3 oyuncusu (Soldun sağa); Horuclo Casarln, Mu» Prieto ve Mario Fere».
Yazan: Ziya özçaın tarafından 2,03 ile yeni baştan rekoru kırılan yüksek atlamanın Fı an-sadaki son gelişmesini ele alacağız.
Geçen mevsimin sonuna doğru Pau şehrinde yapılan atletizm müsabakasında Thiam Papa-Gallonun 1,99 la Fransa yüksek atlama rekorunu kırması ve 1949 şeref listesinde iki santim farkla rakibi Georges Damitio’nıın önünde yer alması bütün dikkat nazarlarını birdenbire Senegalli genç atlet üzerine çevirdi. Damitio için ya mevsimi bu şekilde kapamak veya rekoru yeni baştan denemek şıklarından bir tanesini tercih etmek icap ediyordu. 3 hafta sonra ICazablankada yapılacak biı yarışmaya katılmak kararını verdi ve çalışmalarını buna göre teıtıpli-, yerele rakibi Thiam Papa-Gallo’yu müsabakaya dâvet etti. Thiam Pa-pa-Gallo verdiği cevapta, mevsim sonu dolayısiyle yorgun bulunduğunu bildirdi ve özür diledi. Damitio yarışmada 2.02 yi geçerek yeni Fransa rekoru yaptı ve mevsim de t öylece kapandı. Bu sefer de Thiam Papa-Gallo*nun bundan bir kaç hafta evvel yapılan bir yarışmada 2,03 ü geçmek suretiyle rekoru yeni baştan eline geçirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu itibarla, bu İki kıymetli şampiyon hakkında bir miktaı izahat vermeyi uygun bulduk,
Georges Damitio, 1924 yılında Toulouse’da doğmuş olup. 1946 Fransa şampiyonasında ilk defa dikkati çekti. O zaman 1,88 ile üçüncü oldu 1947 de 1.90 ile birinciliği kazandığını görüyoruz. 1948 de 1.93 ile yine birinciliği elde ederken rakipleri a-rasında Dakardan Thiam Papa-Dello adında bir lise talebesi ile bulunuyordu. Londra Olimpiyatlarında Georges Damıtionun büyük iddiası yoktu. Nitekim, 1,95 ile ancak 5 inci oldu. Geçen sene de 2,02 yi geçerek Fransa rekorunu mevsim zarfında en yüksek mertebesine ulaştndı.
Thiam Papa-Gallo, kıymetini henüz 1948 Fransa şampiyonasında tanıttırmış genç bir atlettir. Enternasyonal olup genç atletler arası Fransa rekorunu 1,93 ile elinde bulundurmaktadır. Geçen mevsimin başında 1,95 i geçmek suretiyle büyük ümitler verdi. Bundan sonra aynı mevsim içersinde 1,97 yi geçmeye muvaffak olduğu gibi, Helsinkıdekı beynelmilel karşılaşmayı 1,9b ile kazandı. Pau şehrinde yapılan müsabakada 1,99 u geçerken mevsim ı-çinde yaptığı en iyi dereceyi de elde etmiş oldu. Son defa elimize gelen Fransız mecmualarından, değerli atletin Fransa rekorunu 2,03 ile yeni baştan kırdığını öğreniyoruz.
İki atlet arasındaki çekişmeden hangisinin üstün çıkacağını şimdiden kestirmek cidden güçtür. Bilindiği üzere, dünya yüksek atlama rekoru 2.11 ile Amerikalı L. Stecrs’c aittir.
110 M. engelli dünya rekoru kırıldı
New-York 25 (YİRS) — Dick Attlesey ismindeki Los Angeleslı atlet 110 metre engelli dünya rekorunu 13.6 ile kırmıştır.
Kara güçleri futbol maçları
Ankara 24 (Hususî) — Kara güç. leri futbol karşılaşmalarına bugün 19 Mayıs Stadyumu dış sahasında devam edilmiştir.
İzmir Karagücü. Erzurum Kara-gücüne 4-3 galip gelmiş. İstanbul ve Ankara Karagtlçleri 1.1 berabere kalmışlardır.
yeni nizamnameyi tesbit etti
• •
f
Galatasaray müdafaası bir
; ' --
İT
Galatasaray Lübnan'ın takımını 4-1 mağlûp
Racing
HâVânın çok sıcak oluşu ve futbol mevsiminin kapanmış olması dolayısiyle
Şehrimize iki maç yapmak için gelen Lübnan Racing takımı dün İlk maçını Fenerbahçe Stadyomunda Gala tasaraya karşı yaptı.

kişilik
Havanın çok sıcak oluşu ve futbol mevsiminin kapanmış olması dolayı-siyle stüdyomda ancak 2-3 bin bir seyirci toplanabilmişti.
Saat 18.30 da sahaya ilk Lübnanlı futbolcular çıkarak selâmladılar. Misafirleri takiben GalatasaraylIlar çıktılar.
Mûtad merasimden sonra oyuna hakem Şekip Akdunıamn idaresinde başlandı.
evvelâ halkı de
GALATASARAY: Turgay — Nac.İ Fazıl — Doğan, Muzaffer, Ruhi — Halûk, Coşkun. Reha, Donun, Bülent.
Liibnaıı Racing: Dana — Hani, Hakim — Koıian, TaWtl, Soveiti —-Mehran. Altunyan. Sabek, Abunader, Vatistes.
Oyuna GalatasaraylIlar başladı. O-yunun ilk dakikaları karşılıklı akutlarla geçti.
Havanın çok sıcak olmasından dolayı oyuncularda tabiî olarak bir isteksizlik ilk nazarda belli oluyordu. Altıncı dakikada Rehanın kaleye kadar götürdüğü topu bek Hani uzaklaştırmak istedi, sagaçık Halûk’un güzel bir orta ile kale içine doğru ortaladığı topa yetişen Reha güzel bir şutla ilk golü attı (1-0). Hemen akabinde yine bir Galatasaray hücumunda Donandan Rehaya gelen topu Reha ikinci defa kalecinin plonjonu-na rağmen ağlara taktı (2*0). Oyun bu golden sonra büsbütün gevşedi, bütün oyuncular gelişi güzel bir şekilde topa vurmaya başladılar.
Nihayet 17 rıci dakikada Atlunya-
Brezilya Milli Futbol Takımının Antrenörü Flavla C(»s(ıı (solda), iki Brezilyalı oyııncıı İle konuşuyor. (Soldan sağa) Muhacim Manoel Alves Ma-rlnho; uıntrfor Adcnılr Menczea ve Omvaldo SUva, antrenörün talimatını dinliyorlar.
DÜNYA KUPA
SINDA
Brezilya, Meksikayı
Rio de Janeh’O 24 (YIRS) — Dünya kupası karşılaşmasının Kardöfi-rıal maçları, bugün Rioriun muazzam Belediye Stadyumunda 180.000 kişiyi buları seyirci kütlesi önünde başlamıştır.
Brezilya Cumhurbaşkanı Enrico Gaspaı Dut ra dördüncü futbol dün va kupası müsabakalarını güzel bir
maç zevksiz bir şekilde cereyan etti nın sebebiyet verdiği firikiği Naci 40 metreden sıkı bir şutla kaleci Dananın plonjonıına rağmen ellerine çarptırarak üçüncü defa ağlara taktı (.3-0. Lübnan takımının çok zayıf olması dolayısiyle Sarı-Kırmızılılar da bozuk bîr oyun oynamak mecburiyetinde kaldılar. Rehanın solaçığa aktardığı topu solaçık Bülent fena bir vuruşla dışarı atarak kaçırdı. Nihayet 33 üncü dakikada sağdan kaleye inen Racingliler kaleye sıkı bir şut çektiler. Turgayın yumrukla uzaklaştıra-madiği topu santrfor Şabek gole tahvil etti (3-1). İlk devre bu kapandı.
şekilde
İkinci devreye Lübnanlılar Kameti, solaçığa da Salebi çıktılar.
sol ha fa alarak
Lübnanlılar İkinci devreye daha iyi başladılarsa la devrenin başında Bü-lendin güzel bir golüne mâni olamadılar. Ortadan t-olaçıga gelen topu Bülent sıkı bir şutla gole tahvil etti (1-1). Bu golden sonra Bülent oyun
dan çıkarak yerini Küçük Bülende bıraktı. Lübnanlılarda güzel bir müdafaa sistemi tatbik ederek hatlarını da geri çekti. Bu suretle oyunun sonuna kadar başka gol yemediler. Kaleci Dana da oyunun sonlarına doğru üstüste üç güzel kurtarış yaparak takımını üç gol vermekten kurtardı. Lübnanlılar bu sene Istan-bulu ziyaret eden takımların en zayıf olanı îdi.
Racing takımı bugün saat 18.30 da ikinci maçını Fenerbahçe Stadında Fenerbahçe takımına karşı yapacaktır.
V. ETEN SEL
nutukla açmıştır.
İlk maç Brezilya millî futbol takımı ile Meksika millî takımları a-rasında oynanmıştır. Baştan sona üstün bir futbol gösteren Brezilya önceden de tahmin edildiği gibi Meksika millî takımım âdeta ezerek 4-0 mağlûp etmiştir Brezilyalılar sahadan sürekli alkışlarla ayrılmışlardır.


ı
Bu !>ene Türkiye Futbol Şampiyonluğunu kazanan İzmir şampiyonu
Türkiye birinciliği maçlarına yeni bir şekil verilmesi lâzımdır
Birçok şekiller meyanında, Milli Eğitim Mükâfatı Müsabakalarının unvanını değiştirerek, tıpkı Fransa, İngiltere ve diğer memleketlerde de olduğu gibi, buna, Türkiye şampiyonluğu maçları demek doğru olacaktır
Yazan: Sadi Karsan
TÜRKİYE birinciliği futbol müsabakalarının bugünkü tertip şeklinin pek tatminkâr olmadığı ve buna artık yeni bir şekil vermek zamanı geldiği spor çevrelerimizde üzerinde Önemle durulan konulardan biridir. Malûm olduğu veçhile Türkiye birinciliği müsabakaları bütün bölgelerdeki lig maçlarının ve Millî Eğitim Mükâfatı müsabakalarının hitamından sonra futbol mevsiminin kapanmasına yakın bir müddet içine sıkıştırılmış, bir kısmı eleme, bir kısmı da puvantaj usuliyle yapılan karşılaşmalardır.
Müsabakaların bizzarur futbol mevsiminin sonuna rastlaması, maçlara iştirak eden takımların hakikî hüviyet ve kuvvetleriyle sahaya çıkmalarına imkân verememektedir. Çünkü mevsim ilerlemiş, oyuncular yorulmuş ve futbole kanıksamış olduklarından sene içindeki formlarını muhafaza edemiyerek müsabakalara katılmaktadırlar. Bu itibarla maçların kalitesi düşük olmakta ve karşılaşmalar ehemmiyetleriyle mtüenasip bir alâka toplayamamakta bilâkis p&k sönük geçmektedir. Bu arada bazan büyük sürprizlerle de karşılaşıldığı v&kidir. Meselâ memleketimizin en kuvvetli takımlarının bir araya toplanması ile tertip edilen millî eğitim mükâfatı maçlarında sonuncu olan bir takımın, hemen bu müsabakaların akabinde Türkiye birinciliğini kazandığı görülmektedir. Halbuki millî eğitim mükâfatı müsabakalarının resmî bir mahiyeti olmadığı halde Türkiye birinciliği unvanının şümul, mahiyet ve önemini izaha bile lüzum yoktur. Doğrudan doğruya Federasyonun tertip ettiği bu müsabakalar Federasyonun bir senelik faaliyetinin muhassalası-

İstanbul, 24 (A.A.) Amsterdam’da yapılan Milletlerarası Güreş Federasyonu toplantılarından dönen. Milletlerarası Güreş Federasyonu İkinci Başkanı ve Güreş Federasyonumuz Başkanı Vehbi Emre, kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza milletlerarası fe-derasyon toplantılarında alınan kara» lar hakkında şu izahatı vermiştir:
“Milletlerarası Güreş Federasyonu 12-15 haziranda Amsterdamda yaptığı toplantılarda milletlerarası güreş nizamnamesinin kati şeklini tesbit etti. Yon i nizamnamede Stoclçholm’da yapıları musaba kal artla tatbik edilen u-sullerc nazaran bazı ufak değişiklikler vardır.
Bu toplantılarda her sene bir başka memlekette yapılmak üzere (dünya şampiyonluğu revanşı) namiyle bir müsabaka yapılması üzerinde mutabık kalınmış ve bu müsabakanın hası lâfının milletlerarası federasyonuna bırakılması kararlaştırılmıMır. Bu müsabakalarda İki senenin GrekoRonıen ve serbest dünya şampiyonları her tki stilde blror maç yapacaklardır.
Milletlerarası Federasyon, (dünya şampiyonluğu rövanşı) musaba kalorinin İlk organizasyonunu, fikri ortaya atmış olması dolayısiyle Türklyeyc bırakmıştır Bu suretle önümüzdeki aralık ayının 2 ve 3 üncü günleri ilk dünya şampiyonluğu revanşı karşılaşmaları Spor ve Sergi Sarayında yapılacaktır.
Bu müsabakalar 1949 serbest güreş şampiyonları ile 1950 Stockholm şampiyonları arasında yapılacağına gorc bizden serbestte Ali Yücel, Nasuh A-kar. Servet Meriç. Celâl Atik, Yaşar Doğu. Adil Candemir. Groko-Romende ise ilk dünya şampiyonumuz muhar-
dır. Bu unvanı ihraz eden takım ertesi yıl Türkiye birincisinin tayinine kadar milletlerarası a-landa Türk futbolünün resmî mümessili unvan ve sıfatını haizdir. Binaenaleyh gönül arzu eder ki böyle şümullü bir unvanı taşıyacak takım seçilirken o mevsim içinde mevcutlar arasında en lâyığı bu mevkie getirilmiş olsun. Hiç kimsenin bu payeyi ihraz edecek takımın kuvveti hakkında en ufak bir tereddüt ve şüphesi bulunmasın.
Şimdi işte işin zor tarafı şudur: Mevcut ve malûm şartlar içinde böyle bir takım memleketimizde nasıl meydana çıkabilir?
İngiltere, Fransa, İsviçre, 1-talya, İspanya ilh... gibi bir çok memleketlerde, tıpkı bizdeki lig maçları esası dahilinde yapılan profesyonel ligleri şampiyonları aynı zamanda o memleketin futbol birincileri addediliyor. Ve buna hiç kimsenin itirazı olmuyor. Çünkü herkes biliyor ki bu seri müsabakalarına katılan takımlar memleketin en kuvvetli takımlarıdır. Ve bunlar arasında birinci çıkacak takım da şampiyonluğu ha ketmiş olacaktır. Yalnız bu memleketlerde şehirlerin birbiriyle olan mesafelerinin yakınlığı, nakil vasıtalarının sürat ve bolluğu, şehirlerarası müsabakalarının kolaylıkla yapılmasını sağlarken, bizde vaziyetin aynı olmaması lig maçlarının bu şekilde tertiplenmesine maalesef imkân verememektedir. Böyle olamayınca da amatör bir teşkilâtta müsabakaya iştirak ettirilmeyen her hangi bir bölge birincisinin şampiyonluk üzerindeki hak iddiasını kesin olarak müspet bir şekilde bertaraf etmek mümkün değildir.
“Müsabakalara iştirak etmiş olsaydım belki kazanırdım" tar
rem Candas olmak üzere 7 giîre’jçlrniz İştirak edeceklerdir, Dışarıdan gelecek olanlar da 5 ı İsveçli, diğerleri Mısırlı, Macar, tranlı ve FinlandiyalI olmak üzere 9 güreşçidir
Diğer taraftan Alman Federasyonunun milletlerarası teşkilâta kaimi e-dllmcsl münasebetiyle evvelden kararlaştırılmış ve bu defa kat: seklini almış olan Türkiye - Almanva Greko-Romen ve serbest milli kar ı’a r’p’arı 7 ve « ekimde tstanbukla yapılacaktır.
Dört yasında b:r hârika yüzücü
•35 kilometrelik mesafeyi Missisippi şehrinin cereyanına kapılarak 5 saatte katetti
Saint Louis (Musşourİ) 24 A.A. (Afp) Russel Tongay adlı dört yaşında bir çocuk Missislpi nehrinin hareketli sularında yüzerek Alton ile Saint Louis arasındaki 35 km. yi 5 saatte katetmiştlr.
Bu muvaffakiyetinden hemen biraz kız kardeşi iki buçuk yaşındaki Ke-thy, nehir üzerindeki sekiz kilometreyi dört saatten az bir zamanda katot-nı iştir.
Florldada Miyamide ikamet eden Russel ve Kethy’nin babaları bunun sadece bir antrenman olduğunu ve Mlyamlde Elks klübünün Russelin Manşı geçmek İçin ağustosta Avrupaya yapacğı seyahatin mli kısmını üzerine aldığını söylemiştir.
zında ileri sürülecek bir iddiayı cerhedebilecek bir delil elde mevcut olmadıkça bu kabîl itirazların önü alınamıyacağı âşi« kârdır, işte şimdi bu iki vaziyeti nasıl telif edip de müspet bir neticeye varmalıdır? Meselenin ruhu buradadır.
Kanaatimizce buna da bir hal çaresi bulmak pekâlâ mümkündür. Şöyle ki: Her bölge birincilik müsabakalarını bitirdikten sonra, futbolda en ileri gitmiş üç bölgemiz olan İstanbul, Ankara ve İzmiri bir tarafa a-yırarak futbol miişabaka talimatnamesinin derpiş ettiği ahkâm dairesinde müsabakalarını nihayete erdiren diğer bölgeler arasında şimdi nasıl grup ve gruplararası müsabakalar tertip olunuyorsa bu karşılaşmaları derhal tertip edip sözü geçen üç bölge dışında kalan diğer bütün bölgelerin bir tek şampiyonunu tesbit etmeli ve bunu millî eğitim müsabakalarına katarak Türkiye futbol birinci? ai ta yin etmelidir. Hattâ bence millî eğitim mükâfatı müsabakalarının unvanını da değiştirerek tıpkı Fransa, tngiltere ve daha diğer memleketlerde de olduğu gibi buna Türkiye kupası maçları demelidir.
işte o zaman birinciliği kaynan takım hakkında kimsen' ı itirazı olmıyacak ve bu takımın Türkiyenin en kuvvetli takımı olacağına şüphe ve tereddüt kalmayacaktır. Çünkü o-yuncular ve takımlar yıpranmadan müsabakalara katılmış, müsabakalar aynı şartlar altında cereyan etmiş, büyük bir a-lâka ile de takip edilmiş olacaktır. Ümit ederiz ki herkesi tatmin edeceğine şüphe edilmemek lâzım gelen Türkiye birinciliği müsabakaları bundan sonra bu esas dahilinde tertip edilmiş olsun.

Comments (0)