25 Ocak 1950
Çarşamba
L
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
» Tl o
K* -
• - » S • ~
SİYASİ İKTİSADİ
W ▲
■ *r â
3 1/1
1
.1
1
Sayı 56 — 10 Kuru
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis edon: HABİB EOİB TÖREHAN
llânlar: 6 ncı sahifede santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mos'uliyct kabul edilmez.
Telefon: 44756-44757 Santr
Telgraf Adresi: Hetlo. îstanbı
POLİTİKA
Millî Savunma Komisyonunun Kararı
Lise mezunları, yedek subaylık
24/1/1950
Kıbrıs işinde Hâriciyemizin
haklarını muhafaza edecekler
goruşu
■M
Seçim Kanunu
Muhafazakârlar
Cumhuriyet Savcı-
350
R*.
REFİK HALİD KARAY
arttırmakladır, en son halkası,
toplantısında malûm bu-10 memleket
İstidasında. Reşat esnasında. Fatihte
ilk ara-
ka-Bu Be-ve
Devlet Kunter refa-
ikinci Dünya Harbinden sonra seyyah vapuru bu avın i ile 30 u smda limanımıza gelmiş olacaktır.
Ekserisi Amerikalı olmak üzere kadar turist şehrimizde İki gün kalarak
görülmeğe defter yerleri gezeceklerdir. Bu hususta belediyece gerekli tedbirler alınmıştır.
Seçimler arifesinde sık sık toplanan kabine ezaları seçimle ilgili moselo-leri görüşmek üzere toplantı yapmaktadırlar.
Resımdo, tartışmalı bir toplantıdan sonra "10 Dovvning,, sokağını torkedon kabine Ezalarından bazılarını görüyorsunuz. Ortada seçimlerde mühim rol oynayacak Bevan Anourin görülmektedir.
ene Kıbrıs meselesi dolayı-siyle Dışişleri Bakanı, Mecliste, seviyeli ve temkinli bir beyanat yapmış bulunuyor.
Bu beyanatın bir değerli tarafı, Kıbrıs’ın yarınına ait olan ba-’zı telâşlı düşünce ve hisleri ta-'mamiyie yatıştıracak kadar vâ-zıh ve kati olmasıdır, öyle ki, bu Adanın ister plebisit ile ister bir başka yoldan el ve tâbiiyet değiştirmesi meselesi mevcut olmadığı gibi, hükümetimize de bu husıısta, esaslı malûmat ve teminatın İngiltere hükümeti tara-fıtrâan berilmiş olması lâzımdır».
Fakat, beyanatın hemen aynı değeçd® denecek kadar mühim bir İkinci kısmı vardır. Bu, siyasî» meselelerde nümayişlerin bazan tehlikeli ve hattâ zararlı bir rol ojmıyavağma dair olan noktadır. Dışişleri Bakanının bu husustaki ifaâbsi de oldukça katidir.
Kendini, bu mütalâasında da desteklemek lüzumunu, şundan dolayı duymaktayız; Değil Kıbrıs işinde olduğu gibi Ada sakinlerinden bir kısmının tutup birkaç yaygara ve nutuk ve bunun da arkasından bir plebisit ile A-dayı bir elden bir diğer ele geçirmeğe çalıştıkları gerçekten ehemmiyetsiz bir vakada, çok daha ciddî ve üstelik ziyadesiyle ijri hazırlanmış bazı teşebbüslerde dahi, Cumhurij'et temkinli ve dikkatli
muvazi olarak, Türk gençliğinin de devletinin ve hükümetinin tedbir ve meharetine güvenerek sükûnetini muhafaza etmesi, hareketlerin en güzelidir.
Yalnız, bizde yapılan tezahürlerin .şahidi olarak ilâve etmeli-yiz ki Kıbrıs için İstanbul’da yapılan gençlik hareketlerinde, göğsümüzü iftiharla şişirtecek bir seviye hâkimdi.
hükümetinin hareketine
eni Seçim Kanununun ko-
’ misyon önündeki müzakereleri sırasında, yüksek seçim kuruluna dair olan madde, hararetli münakaşalara yol açmıştır. Bu vesile ile, C.H.P.’li bazı milletvekilleri, kendi hükümetleri tarafından kaleme alınmış olan tasarının bu maddesini, açıkça tenkid ederek reddini istemişlerdir.
Buna mukabil Demokrat Parti sözcüsü, seçim mazbatalarının' tetkiki işinde, yüksele seçim kurulunun rey ve mütalâa sahibi olması esasını, tasandaki tarifine uygun olarak müdafaa etmiştir. Yani mazbatalar hakkında, son 6Öz ve karar gene Meclise ait o-lacaktır. Yalnız, yüksek seçim kurulu, mazbataların tetkiki neticesinde hâsıl edeceği kanaati bir raporla Meclise bildirmek hakkını haiz olacağından, Meclis, yüksek kaza unsurlarından ibaret olan böyle bir cihazın kanaati hilâfına hareket edemiyecek, e-derse, iki defa düşünerek edecektir.
Zaten seçimlerdeki teknik emniyeti Sağlama bağlamak bahsinde, yeni kanunun, en güzel ve tesirli tedbirlerinden biri de bu yüksek seçim kurulu ve bunun seçimlerin sonunda kaleme alacağı rapordur.
Bu itibarla, her iki partinin de ileri düşünceli mensupları arasında hiç olmazsa bu maddede bir mutabakatın hâsıl olmuş olmasını, önümüzdeki umumî seçimlerin karşılıklı bir emniyet havası içinde cereyan ederek selâmetle bir neticeye bağlanacaklarını ümit ettiren bir işaret sayabiliriz.
★ ★★★
TVKKÇEStî
Sovyetlere karşı emniyet çenber
fi M. M. Millî Savunma Komisyonu, dünkü toplantısında lise mezunlarının yedek subay olamıyacaklanna dair Hükümet tasarısını reddetti
faa etmişler, Feridun Fikri Düşünsel, Mümtaz Ökmen, Emin Soysal ve Vehbi Kocagüney aleyhinde bulunmuşlardır.
Neticede tasan, lise tahsili 12 jul olduğuna göre mezunların kültürce daha olgun olacakları ve bu itibarla ordu takım subaylığında kendilerinden çok istifade edileceği, lisenin 19 - 20 yaşları arasında bitirildiği, askerlik ise 22 yaşında başladığı için bu inkıtaın mahzurlar tev-lid edeceği hususları izah edilerek tasarının reddine karar verilmiştir.
Rüştü Oktar'ın tasarının bir de Millî Eğitim komisyonunda tetkik edilmesi teklifi de bu bakanlık mümessilinin aleyhte mütalâası üzerine kabul edilmiştir. Tasarı bu haliyle Meclise gelecek ve katî karar orada verilecektir.
Ankara 24 (Hususî muhabirimizden) — Meclis Milli Savunma Komisyonu bugün yedek-subay ve yedek askerî memurlar hakkmdaki 1076 sayılı kanuna bazı maddeler eklenmesi ve 1111 ve 3808 sayılı Askerî Mükellefiyeti Kanunlarının bazı hükümlerinin kaldırılmasını derpiş eden tasarıyı müzakere ve intaç etmiştir.
Bilindiği gibi Hükümetçe hazırlanan bu tasarı, lise mezunlarının yedeksubay veya yedek askerî memur olmamalarını hedef tutuyordu. Tasarının müzakeresinde komisyon üyelerinden başka birçok milletvekilleri ve Millî Savunma. Millî Eğitim Bakanları mümessilleri de hazır bulunmuşlardır. Komisyonda tasarıyı İzzeddin Çalışlarla Abdüllah Aİpdoğan müda-
Hindistanla İran arasındaki anlaşma yarın ilân edilecek Paris, 24 (Hususi Büromuzdan) — Emin bir menbadan öğrenildiftine göre, Iran İle Hindistan arasında imzalanmış olan dostluk paktı, Hin-dlstanın istiklâlini ilân edeceği 26 ocak tarihinde açıklanacaktır.
Parisin salâhiyeti! mehafili, bu iki Asya devleti arasında kurulan dostluk bağını şayanı dikkat bulmakladır. Aynı mehafile göre, Asyada yayılmak istidadı gösteren komünist selini durdurmak için devamlı bir müdafaa zlncin tesis edilmektedir. Hindistan - Iran paktı, işte bu zincirin bir halkasını teşkil ediyor. Zincirin batıdaki en mühim ve İlk halkası Türkiyedir. . Türkiyenin hem. Avrupada, hem de Asyada bulunuşu ve Boğazlara hâkini oluşu ehemmiyetini' büsbütün Emniyet zincirinin
bir kaç güne kadar Fransız Parlamentosunun Vietnam anlaşmalarını tasdik etmesiyle ve bunu takiben A-merlka, İngiltere ve bazı dominyonların Vietnam devletini tanımasiyle tamamlanmış olacaktır.
Rııslar konseyi gene terkettiler
Lake Success. 24 (A.P.) — Milliyetçi Çin delegelerinin huzurunu protesto eden bir umumi boykot cümlesinden olarak Sovyet Rusya dün de, Birleşmiş Milletlerin Sosyal ve Ekonomik Konseyinin müzakeratını terk etmiştir.
Konseydeki Rus delegesi, Çin temsilcisinin ihraç edilmesini talep etmiş ve talebi reddedilince salonu terket-miştir.
ut— »»«■w I ■ « CTİ
Yugoslavya kumanyayı protesto etti
Rıınıenler Tuna nehrindeki sevkiyatı sekteye uğratıyorlar
Paris, 24 (YlRSı — Yugoslavya HüRûmeti. P.T.T. muhaberatiyle Tuna şehrindeki nakliyatı sekteye vuran Rumanya Hükümetini, anlaşmaya aykırı hureket ettiğini Heri sürerek şiddetle protesto etmiştir,
Belgrad yetkili çevreleri, Ruman-yanın, Kominformun emirleri altında bbyle bir hattı hareket takip ettiğini bildirmişlerdir,
Kar devam edecek
c
Şehrimizde dün de fasılalarla yağan kar yüzünden uçalı seferleri aksamış, İzmir ııça&ı gidememiştir. Hararet nâkiB 5 dereceye kadar düşmüştür.
Yeşilköy Devlet Meteoroloji İstasyonundan aldığımız malûmata göre, kar, bugün de fftaılalarla devam edecektir. Şimal rüzgârı orta şiddette esecektir.
Karın devamı, şehrimizde birçok güçlükler çıkarmakla beraber,,bazı gençler de bu yüzden kendileri için eğlenceler çıkarmışlardır. îstanbulun birçok semtlerinde gençler tarafından kardan adamlar yapılmış ve bunlardan bazıları, bir heykeltraş elinden çıkmış kadar mükemmel olmuştur. Resmini gördüğünüz arslan ile Kıbrıs adası da bu meyandadır. Gençler arslanm üzerine bir Türk bayrağı yapmışlar ve A-danın üzerine de Kıbrıs diye yazmışlardır.
beyannamelerini bugün neşrettiler
Londra 24 A.A. (Reuter) — Muhafazakâr Parti bugün “Yolumuz budur" ballıklı 22 sahifellk bir seçim beyannamesi neşrctmlştir.
Büyük Britauyanın mukadderatına sahip olmufta gayret eden Muhafazakâr Parti, seçimleri kazandığı takdirde çalıçmrı saatlerinde hiç bir tahdidat yapmıyacaftınt milliietjme hareketlerine ve mesken ouhranına son vereceftini. hususi i teîjebbÜHe yol açacağını ve Büyük Britanya İle Dominyonlar, Amerika ve Avrupa anısındaki baftlnrı kuv-1 vetlcndireccftini bu beyannamede bildirmektedir ,
Difter taraftan. Muhafazakâr Parti İle Liberal Parti arnsındn bir anlajmazhk çıkmıştır. 60 İtin fazla seçim bölgesinde namzetler Liberal - Muhafazakâr listesinde gösterilmekledir
Amerika ve Ingiltere Saar’ın müstakil olmasına taraftar
Anglo-Saksonlar, bu hususta Batı Alnıanyanın taleplerini kabul etnıiyerek, Fransız tezini desteklemektedirler
Paris 24 (Parlstoki Hususi Büromuz-bildİriyor) — Fransa umumi efkârı, Bonn parlamentosundan gelen haberlere dayanarak, Batı Almanya Cumhurbaşkanı Heuss’un Saar havzası hakkmdaki nutkunu, bir an İçin A-merlknlıların telkini altında söylediğini sanmıştır. Zira Amerikalıların, Saar havzası statükosunu, Fransa İle yapılmış ınlnşmnlnrı dn içine alan geniş bir milletlerarası teşkilâtın İdaresine bırakmak arzusunda oldukları biliniyordu.
Dlfter taraftan lngilizlorin de, 19 o-çakta imzalanan Fransız - Alman ticaret muahedesi müzakereleri Hırasında, bazı maddeleri anlaşmaya dahil etmemesi İçin Alman Ticaret Bakanı Ehrart üzerinde tazyik yaptıkları İddia edilmektedir.
Fakat öyle tahmin ediliyor ki, Komünistler hariç olmak üzere bir bütün halinde Fransız umumi efkârı, bu şayialara hiç de kıymet vermemektedir. Bilâkis. İParlstoki siyasî çevreler, Ingiliz basınındaki yazılardan ve konuşma tarzından pek memnundurlar. Ingiliz gazeteleri: Fransız tezinin dayandığı saftlam esaslar karşısında ve Alman nülllyetçlliğinln birdenbire patlak vermesi üzerine, Saar halkının Almanya-yn, Bonn hükümetini cesaretlendirecek bir gözle bakmadığını yazmakla ve Amerikalılarla tngillzlerin. Saar meselesinde Fransız görüşüne uyduklarını belirtmektedirler.
Hakikaten, yarı resmî Ingiliz kaynaklarından şimdi öğrenildiğine göro, Birleşik Amerika. Ingiltere ve Fransa arasında» Snar meselesi üzerinde bir anlaşma mevcuttur. Bu anlaşmanın mahiyeti sarih olarak bilinmemekle beraber, esas «hbariyle, Saar’ın Alman topraklarından ayrılmasını ve bu bölgeye bir nevi yan isUklâl verilmesini hedef tutan Fransız tezinin kabul e-dildiftı sanılmakladır.
Bu haberin Itade ettiği mana Anglo-saksonlar tarafından biraz hafifletilmiş ve birkaç saat sonra da, Alman umumi efkarını sinirlendirmek için, şu esasın muhafaza edildiği biklirll-nılştlr: Amerika v» İngiltere, Snar’ın Avrupa Birliğine dahil edilmesini kabul etmektedirler. Avrupa Birliğine girmenin mânasını izaha lüzum yok
tur: Bu suretle Aııglo-Saksorılar, Saar havzasının İstiklâli ve hâkimiyetini tanımakta ve onıı Alnınnyadun ayrılmış telâkki etmektedirler.
Elbette kİ. Almanya ile sulh muahedesi yapılacaktır ve bu muahedenin imzasından evvel dc Saar meselesi kati surette halledilmiş» olmayacaktır. Fransız hükümeti de bu hususu biliyor ve onu kabul etmiş bulunuyor.
flmerikada askerlik vazifesi uzatılacak
Ortlıı Bakanı 24 haziranda sona erecek askere alma kanununun hayati ehemmiyeti olduğunu söylüyor
• Washlnglon, 24 A. A. (USİS) — Ordu Bakanı Gordon Cray Amerika Birleşik Devletleri Mümessiller Meclisi Silâhlı Kuvvetler Komisyonuna, Amerika Birleşik Devletleri Ordusunun bir emniyet siyaseti olarak sulh zamanında askerlik müddetinin uzatılmasına taraftar olduğunu fakat “e-fter kabil olursa” sivil şahıslan askeri hizmetlere tâyin etmek istemediğini söylemiştir. Bakan, 21 haziranda sona erecek olan Askere Alma Kanununun “hayati ehemmiyeti haiz bir unsur” olarak devam ettirilmesi gerektiğini, zira celp mekanizması ortadan kaldırıldığı takdirde seferberliği icap ettiren ânl bir hal karşısında lüzumlu askeri teinin edebilmek için dört ve hattâ yedi ay lâzım olacağını hildıı mı.ştir.
Bakan "bundan başka celp sistemi kendimizi müdafaa edeceğimizin ve harice yaptığımız vaadleri yerine getireceğimizin ciddi bir sembolüdür. Bütün dünyadaki müttefiklerimizden karşılıklı müdafaamız için sarfettik-lcri gayretleri arttırmalarını istediğimiz bir zamanda bu usule son verilebileceğini anlamıyorum»» demiştir.
Dışişleri Bakanımız Paris'teki toplantıya iştirak etmek üzere 30 ocakta yola çıkıyor
Konseyin ele alacağı başlıca mevzu 19 memleket arasında ticaretin serbest bırakılmasıdır.
Ankara 24 (Hususi muhabirimizden) — Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak. 1 şubatta Pariste toplanacak 19 lararası Bakanlar Konseyi toplantısına iştirak etmek üzere, 30 ocakta 'yola- çıkacak ve kendisine Bakanlığından Hüseyin kat edecektir.
Bakanların bu defaki ruznamenin ne olacaftı lunmamakla beraber,
arasında ticaretin serbest bırakılması hususunun da bahis mevzuu e-dilecefti muhakkak gibidir.
Bu takdirde Türkiyenin böyle bir ticaretin yüzde yüz serbest bırakılmasını derpiş eden bir anlaşmaya yanaşıp yanaşmıyacagı meselesi, ü-zerinde ehemmiyetle durulacak bir defter taşımaktadır.
Bilindifti gibi. Dışişleri Bakanlarının geçen defa telcaretin yüzde elli serbest bırakılması yolunda aldıkları karara, Türkiye bazı ihtiraz! kayıtlarla iştirak etmiş ve bu yoldaki raporunu birkaç aylık tetkikten sonra, geçen ayın 15 inde Parise yol-hyabtlmişti.
Temas ettiftimtz ticari ve iktisadi çevrelerde hâkim olan mutlak kanaate göre. İthalâtın yüzde elli serbes-tisi kararını dahi bazı kayıtlar altında kabul eden Türkiyenin ekonomik durumu bugün bir intikal devresi geçirmeden tam bir liberasyona gitmefte müsait deftildir ve Türkiyenin hususi şartlan yüzde elli, yüzde jetmiş beş. hattâ yüzde seksen, belki yüzde yüz ticari bir serbesti tanımasına imkân vermez.
Diyarbakırda kar 1 metre 60 santimi buldu
Lice, 21 (A.A.) — Birkaç günden beri şiddetli olarak yaftan karın kalınlığı kuzeydeki köylerde bir metre altmış santimi bulmuş ve kasaba i-çinde seksen santime yaklaşmıştır. İlçe merkeziyle en yakın köyler arasında dahi yollar kapanmıştır, ilçeden Diyarbakıra posta gldememekte-dir. Birkaç güne kadar da postanın gideıniyeeeftı anlaşılmaktadır. Tipi devam etmektedir.
1 77 L.
Almanya — Bu kadının Sara sarılması boni hiç sarmadı!
İÇ SAYFALARDA
İKİNCİ
Saar meselesi, Fransız Alman münasebetleri ve Avrupa birliği ÜÇÜNCÜ
Vergi reformu dâvamızda mükellef psikolojisi
DÖRDÜNCÜ
Memleketi Avrupalılaştır-maya çalışanlardan unutulmuş bir sima
Ali Canib Yöntem
BEŞİNCİ
Mum ışığı (hikâye)
Oyunculara öğütler
Çocuk
İstanbul Bejediye Başkanını seçmek meselesi
C.H.P. Şehir Meclisi Grupu dün yaptığı toplantıda seçimin tek dereceli olmasını istiyen bir karara vardı.
tetanbul partileri mahfilleri bir müddetten beri îsanbul şehri vflAyot ve belediyesini blrbLrlnden ayıracak olan nunla alâkadar bulunmaktadırlar, kanunla bllhasaa C. H. P. ve onun ledlye Meclis Grupu ilgilenmekte
ıpezkûr kanun tasarısı komisyonda müzakere edilirken içişleri Bakanının yapılan “belediye başkanını tek dereceli seçmek” teklifine itiraz etmesine raftmen. Halk Partisi İstanbul teşkilâtı bu fikir üzerinde ısrarla durmaktadır. Meclis komisyonu meseleyi müzakere ederken Denizli Milletvekili Behçet Uz da böyle bir teklifte bulunmuştu.
Halk Partisi, Şehir Meclisi Grupu dün doftrudan doftruya bu mevzu İle alâkalı olan bir toplantı yapmıştır. Grup parti merkezinde toplanmış ve kanun tasarısını yeniden gözden geçirmiştir. Toplantıda göz alan hatipler belediye balkanının mutlaka tek dereceli seçimle iş başına getirilmesi tezini müd&r&a etmişler ve bu hususun sürtle temin e-dllmesi İçin Büyük Millet Meclisi nez-dlnde teşebbüse geçilmesini istemişlerdir. Müzakerelerde parti müfettişi Sadi Irmak dA hazır bulunmuş ve bu tezin kabulü için çalınacağım ve bunu temin edebileceğini bildirmiştir.
İlâç ithaline 90 bin dolar tahsis olundu
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı hayati mahiyette olan mühim İlaçların ithali için 90 bin dolar tutarında döviz temin etmiştir. Bu para İle evvelâ verem tedavisinde kullanılan İlâçlarla diğer ehemmiyetli olanlar getirtilecektir.
Bakanlığın bu husustaki tebliğini Saftlık Müdürlüğü İlâç ithalâtçılarına bildirmiş, firmalar da siparişlerini vermeğe başlamışlardır.
Bu güne kadar şehrimize gelen ilaçların mühim kısmı takas ile ithal edildiğinden pahalıya malolmakta idi. Dolarla İthalin maliyeti daha ucuzlatması ve bir ay İçinde gelmeye başlayacak o-lan mühim ilâçların fiyatlarında yüzde 30-10 arasında bir ucuzluk olması beklenmektedir.
Millet Partisi Genel Başkanı R. Aydınlıyı yalanlıyor
Millet Partisi Genel Başkanı Hikmet Bayur. Ankarada cereyan etmekte olan Reşat Aydınlı muhakemesiyle alâkalı bir İstidayı Ankara lığına göndermiştir.
Hikmet Bayur hu Aydınlının duruşma
açılan bir ocukta cereyan ettiğini bildirdiği ve Devlet Balkanının şahsına müteveccih ağır tehditleri ihtiva eden sözleri yalnnlnmakta ve demektedir kİ:
Adaletin tecellisine yardım etmlj olmak İçin sözü geçen toplantıda anlatıldığı gibi, cümleler soylonmcdiglnl ve kimsenin elinden mlkrofcn alınmadığını yüksek makamınıza bildirmeyi bir vazife bilir ve bunun mahkemeye arzını rica ederim..,
Harpten sonra ilk seyyah vapuru geliyor
9
Sayfa 2
Saar meselesi, Fransız - Alman münasebetleri ve Avrupa Birliği
Y E N t fSTANRTTt
215 neartt '
!r— RANSIZ Dilişleri 8akanı r” Schuman’ın son Almanya seyahati. Fransız-Alman münasebetlerini ve bittabi Saar meselesini yeniden tin plâna geçirmiştir.
I Hakikî bir Avrupa Blrllfih Ancak Fransız-Alman dostluğuna dayanabilir vo bu iki memloket arasında anlaçma olmadıkça, değil Avrupa Birliğinden, hattâ Avrupa sulhundan bile bahsolunamaz. Bu itibarla Schuman-Adon-aucr görüş-1 meleri, bütün Avrupa hükûmetlo-ri tarafından büyük bir alâka ile takip odilmistir.
INe yazık kİ, Fransız ve Alman devlet adamlarının doğrudan doğruya yaptıkları bu İlk temas, a-meli hiç bir netice vermemiştir. Almanya Saar mosolcsi üzerinde ayak diremiş» Fransa Iso bu husustaki noktai nazarından zerre kadar ayrılmamıştır.
Fransaya göre, Saar moselesi zaten kapanmıştır. 1945 den sonra Saar’da serbest seçimler yapılmış, parlâmento kurulmuş vo bu parlamento, Saar’ın olyaseten müstakil kalmakla beraber iktisadi bakımdan Fransaya bağlılığını kabul etmiştir. Bu İtibarla Alman-yanın, Saar üzerinde konuşmaya hakkı yoktur.
Batı Almanya Hükümeti ise, Saar meselesinin ancak sulh müzakerelerinde halledilebileceğini, Fransanın dâvayı emrlvâkl ile halletmek istediğini ve tamamen Almanlarla meskûn olan bu bölgo-nin, siyasi ve bilhassa ekonomik bakımdan Almanyaya ait bulunduğunu iddia etmiştir. Hattâ Dr. Adenauer, Rusların, Odor-Nelssc hattının şarkında kalan Alman topraklarını Polonyadan alarak
KISA HABERLER
IH AL OÜSTAV DEVLET ŞEFÎ , •LARAK VAZÎFEStNE '
LVDET ETTİ
Stokholm, 24 A. A. (Router) — Bir lüddotten beri rahatsız bulunan Kıral lüsUv, bugün negrettl^l bir beyanname e devlet şefi olarak tekrar vazifesine ofladığını bildirmiştir.
91 yaşında bulunan Kıral şimdi normal mesaisine devamla kabine toplantı-ınna başkanlık edebilecek durumdadır.
'ENİ KANSER TEDAVİ
8ÜLLER1
Washlngton, 24 A.A. (LPS) — Ameri-an Kanser Cemiyeti, kanser hakkında eni bir tedavi usulü keşfedildiğini bil-irmlştir. Bu tedavi sayesinde birkaç y sonra ölmeye mahkûm bir çok hasta | Ört seneden fazla yaşamıştır. Tedavi, •İr nevi şeker mürekkebatı olan ve •acliius prodigiosu'den elde edilen po-ysaccharide'le yapılmaktadır.
NGÎLTERE OTOMOBİL HRAÇ REKORU fAPTI
Londra, 24 (Nafen) — îngilterenin «uffield otomobil fabrikası son hafta arfında 2253 otomobil ihraç etmiş ve ♦öylelikle yeni bir rekor kırmaya mu-»affak olmuştur.
DÜNYANIN EN YÜKSEK IÎNASINDA TELEVİZYON rESİSATI
New-York, 24 A.A. (United Press) — dünyanın on yüksek binası olan Emplre State Building'e bu sene 67 metrelik bir :u!o ilâve cdllcekctir. Bu kulo televizyon antenlerini ihtiva edecektir.
tÇTÎMAl GÜVEN MÜTEHASSISLARI KOMİTESİ TOPLANACAK
Cenevre, 24 A.A. (Bit Haberler 3er-/isl) — Oit (Milletlerarası Çalışma Teş-cilâu)nın 8 şubattan 20 şubat 1950 ye tadar Yeni Zelanda’nın merkezi Wel-i.ıgton’da yapılacak olan "içtimai gü-/en mütehassısları komitesi,, toplantı-ıında içtimai emniyetin geleceği bakımından büyük Önemi haiz meseleler incelenecektir. Bu komitenin vazifesi, teş-dlâtın çeşitli memleketlerdeki içtimai züven çalışmalarını telif etmektir.
SOVYETLERÎN MECBURÎ İŞ KAMPLARI
Washington, 24 A.A. (Reuter) — Senatonun Dışişleri Komisyonunda İnsanlığa karşı İşlenen cürümler hakkında Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan kanun projesi ile andlaşmasının süratle tasdikini isteyen James Carey, Sovyotlerln Hitler misali ölüm kampları teşkil ettiklerini ve tuz madenleri dahil olmak üzere Slblryadaki mecburi İş kamplarında Ballık memleketlerinden gelen 11 milyondan fazla mahkûmun mevcut olduğunu beyan etmiştir.
Carey sözlerine devamla Sovyetlerln bu kampları kurmakla İki türlü maksat güttüklerini bildirmiştir.
1 — Ücretsiz olarak insan onerjlsi elde etmek,
2 — Arzu edilmeyen kimseleri aşırı çalıştırma yolu İle öldürmek.
tekrar Doğu Almanya Hükümeti-no lado etmek suretiyle yağacakları bir jestle. Alman milletinin Şükranını kazanarak, bu millotin Batı Blokundan ayrılmasına sobop olabileceğini bile İlorl sürmüştür.
Saar'ın Fransaya mı, yoksa Almanyaya mı ait olduğu meselesi, Avrupa milletlerini hiçbir şekilde alâkadar ötmez. Avrupa âlemini asıl düşündüren hakikat, Avrupa Birliğinin kurulmasına çalışıldığı şu sıralarda, bu birliğin en mühim iki âzası arasında hâlâ toprak dâvalarının sürüp gitmesidir.
Fransa, Saar'ı sırf emniyet kaygısı ile İstemektedir. Gayesi, Al-manyanın çelik sonayiine hâkim olmak 6urctiylo, kendisini bu mil-Isto karşı emniyetle almaktır.
Almanya iso, Saar'ı, hem prestij hem do İktisadî zaruretler dojayı-slylo oldon çıkarmak İstememektedir.
Dâvaya Avrupa Birliği zaviyesinden bakılacak olursa, her iki tarafın da bu deroce ayak diremesinin sebebi hakikaton anlaşılamaz. Eğer Birliğin kurulması için niyet samimî ise ve bu birlik hakikaten kurulacaksa. o zaman Fransanın emniyet kaygılafcı da. Almanyanın prostljl vo ekonomik zaruretleri de, bu birlik dahilinde eriyip gidecek ve her iki tarafın bu husustaki ondişolerini, “Avrupa Birliği,, tatmin edocoktlr.
Fransa ve Almanyanın, Saar ü-zerinde bir türlü uyuşamadıklarına bakılacak olursa, Avrupa Birliği fikrinin, bütün haricî tozahürlero rağmen, hâlâ Avrupa milletlerinde kök salmadığına hükmetmek İcap eder.
İNSANIN SOĞUĞA
TAHAMMÜLÜ
ÖLÇÜLECEK
Londra, 24 A.A. (LPS) — İngiliz şehriyesine mensup sekiz kişi, kuzey kutup denizinde bir adamın ne dereceye kadar soğuğa tahammül edebileceğini denemek üzere cuma günü bir İskoç limanından hareket edeceklerdir. 3 ilâ 5 gün «on derece soğukta kalacak olan bu şahıslar hususi bir elblso giyecekler ve Özel gıda tayınları olacaklardır. Bu bahriyelilere 3 âlim refakat etmektedir*
KASIM GÜLEK JAPON PARLAMENTOSUNDA
Tokyo, 24 A.A. (United Press) — Birleşmiş Milletler Kore Komisyonunda Türk delegesi Kasım Gülek bugün* Japon parlamentosunun açılışında hazır bulunmuştur. Kasım Gülek Ayan ve temsilciler meclislerinin bnşkanlarını da ziyaret ettikten sonra bu sabah Koreye hareket etmiştir.
AVUSTURYANIN KIZIL LİDERİ MOSKOVAYA GİTTİ
Viyana, 24 (Nafen) — Avusturyanın kızıl lideri Koplenlng ln acele olarak Moskovaya. çağrıldığı bildirilmektedir. Vlyanadan gelen haberlere göre, A-vuzturyalı kızıl lider Moskovada yeni talimat alacak ve bundan sonra da kızıllar Avusturyadakl faaliyetlerini arttıracaklardır.
Muhabirler Avusturya sulh andlnşma-sı görüşmelerinin sekteye uğratıldığı şu sırada Moskovanın, bu yoldaki faaliyetlerinin İyi bir gözle görülmediğini belirtmektedirler.
"HUR GAZETECİLER FEDERASYONU"
Londra. 24 (Nafen) — Sovyetlerln işgal etmiş olduğu memleketler İle peyklerden kaçan 1200 kadar gazeteci tarafından teşkil edilmiş olan “Hür Gazeteciler Federasyonu” Birleşmiş Milletlerin Sosyal Komisyonuna başvurmuş ve İs-tlşarl bir statüye sahip olmasını İstemiştir,
Belirtildiğine göre, Balkan, Baltık ve Doğu AvrupalI gazetecilerden mürekkep olan bu “Hür Gazeleciler Federasyonu” 120 kadar gazete ve mecmuayı çıkartmaktadır. Komünizme karşı çarpışmakta olan bu gazetecilerin asıl faaliyet merkezleri lnglltore, Fransa, A-merika, Almanya ve îsveçtir.
HAMLET FİLMİ AVUSTÜRYADA HASILAT REKORU YAPTI
New-York, 21 (Nafen) — İngiliz artisti Laurence Oliver tarafından sahneye konmuş olan Hamlet filminin New-York sinemalarında elde etmiş olduğu muvaffakiyet Holywûdd’ouları şaşırtmıştır. Hamiet'l oynayan sinemalar İlk Üç günde 100.000 sterllng hasılat elde etmişlerdir. Bu tipteki Amerikan (ilimlerinde hiç birinin bu kadar kısa bir zamanda böyle bir hasılat elde edememiş olduğu da belirtilmektedir.
Laurence Ollvlor Hamlet'de aynı zamanda baş rolü oynamaktadır.
Şansöllye Konrad Adenauer (sağda) vc Amorikan Yüksek Komiseri John J. McCloy, Avrupanın kalkındırılmazı programı (E.R.P.) na, Almanyanın İltihakını sağlıyan anlaşmayı imza edorlerken.
McCloy’un mühim demeci
Almanya, Avrtıpada teşebbüsü ele almalı
Amerikanın Almanyadaki Yüksek Komiseri, Milliyetçilerle Komünistlerin birleşmesi ihtimalinden bahsetti
Washlngton, 24 A. A. (United Press) — Amerikanın Almanyadaki Yüksek Komiseri John McCloy dün akşam radyoda Almanyaya dair bir konuşma yaparak Birleşik Avrupa-nın teşkili meselesinde Almanyadan teşebbüsü ele almasını istemenin mümkün olacağını telmih etmiştir. Yüksek Komiser, Birleşik Amerikanın Almanyadaki politikasının bütün işgal bölgelerinin, demokratik ve federal esaslar üzerinde birleşmesini temin etmek olduğunu söylemiş ve Alman birliğinin Sovyet veya komünist nüfuzu altında sağlanmasını önlemek için mümkün olan herşeyin yapılacağını sözlerine iûve etmiştir.
Diğer taraftan McCloy Almanya-dakl komünistlerle sağ cenah müfritlerinin Rus totaliterleriyle kuvvetlerini birleştikleri kanaatini verdiklerini söylemiştir.
VVashlngton, 24 A.A. (AFP) — Al-manyadakl Amerikan Yüksek Komiseri John McCloy radyoda Almanya-nın durumu hakkında yaptığı beyanatta "Almanya tehlike arzetmese idi, bizim orada kalmamıza sebep olmazdı” demiştir.
McCloy, Almanyadaki milliyetçi unsurların hortlaması tehlikesinden bahsederek, milliyetçilerle komünist-
Bulgar Başbakanı, kalb Dünya yan ağır sıklet romatizmasından ölmüş boks şampiyonu yenildi
Ölüm sebeplerini bildiren tıbbî raporda böyle söyleniyor
Moskova. 24 (YtRS) — Bulgar Başbakanlığı tarafından yayınlanan bir tıbbi raporda, dün vefat eden Baş. bakan Vasll Kolarof’un ölüm sebeple-bildirilmiştir.
Rapora göre, Kolarof uzun müddetten beri kalb romatizmasından muztarlp olup, son zamanlarda kalb damarları arteryosklerozundan şikâyet etmeğe başlamıştır.
72 yaşında olan Başbakan Kolarof. İşte bu kalb krizinden vefat etmiştir.
Sofya, 24 (A.P.) — Sofyanın karlarla kaplı Sobranya Meydanında on binlerce Bulgar sıra He geçerek, parlâmento binasında, kırmızı kaplı bir sandukada yatan Başbakan Vasll Ko-larof'un nftşı önünde eğilmektedirler, Dün gece, Kolarof’un en yakın arkadaşları, kendisinin önünde eğilmişlerdir.
Cenaze merasiminin çarşamba günü yapılacağı bildirilmektedir.
lerin birleşmeleri ihtimalinden sonra bunun arttığını söylemiş, fakat Birleşik Amerika, İngiltere ve Fransanın Bonn Hükümetinin kuruluşundan sonra dahi, muhafaza ettikleri büyük kuvvetlerin, bu unsurların faaliyeti tehlike arzedecek nispette geliştiği takdirde, doğrudan doğruya müdahale edebilecekleri kanaatinde olduğunu açıklamıştır. Müttefiklerin federal hükümet üzerinde müessir olmak İçin elde ettikleri vasıtalardan bahseden McClay icap ederse süratle ve kuvvetle bunları kullanmakta tereddüt etmiyeceğlni söylemiştir.
Washlngton, 24 A.A. (LPS) — Hü-kûmiyetlyle mutat görüşmeleri yapmak için hâlen VVashinkton’da bulunan Almanyadaki Amerikan Yüksek Komiseri McCloy basın muhabirlerine verdiği demeçte, Saar’da yapılacak şeylerin Fransa ile Almanya a-rasındakl münasebetlere zarar vermemesi lâzım geldiğini söylemiş ve Alman Başbakanı Adenauer'in iki memleket arasında bir anlaşma tahakkuk ettirmeyi samimi surette arzu ettiğini İlâve etmiştir. M. Adenauer, Federal Alman Hükümetinin Adalet Bakanı tarafından izhar edilen ve Almanya-dakl Fransız Yüksek Komiserinin protesto ettiği noktai nazara mutabık olmadığını bildirmiştir.
Hâkini döğüştüğü maçın
10 uncu ravındında Freddie Mills nakavt oklu
Londra, 25 (YİRS) — Dünya Yarı • Ağır Sıklet boks şampiyonluğu için dün akşam Londıada 17 bin kişi ö-nünde cereyan eden 15 ıaundluk Freddy Mills - Joe Maxlm boks maçı, sürprizle neticelenmiştir.
Unvanını müdafaa eden İngiliz Freddy Mills, puvan itibariyle 9 raund müddotlnce başta gitmekte olduğu halde, 10 uncu raundun 1 inci dakikasının 50 nel saniyesinde göğsüne yediği bir yumrukla nakavt olmuştur.
İnini ••♦•» • .*•••-^1» •» XI (»İN IM|I| ♦ ıtpiıM.I) I . .. I I »II
İzmirde bir para kaçakçısı yakalandı
İzmir 24 (Hususi muhabirimizden)
— DUn. limanımızda Marsilya seferine giden Adana vapurunda Balls adında bir Amerikalının üzerinde yapılan araştırmada fazla miktarda para görerek, müsadere edilmiş ve vapur bu yüzden 3 saat rötarla yoluna devam etmiştir.
Karma Komisyonunda dünkü çalışmalar
II
Kanunu tasarısının bu hafta
Çİnde tamamlanacağı anlaşılmaktadır
Seçi
1
Ankara 24 (Hususî muhabirimizden) — Karma Komisyonda bugün de saat 10 dan itibaren Seçim Kanunu müzakerelerine devam edilmiştir.
Mümtaz ökmen, İlim Heyetinin noktai nazarına iştirak etmemek suretiyle olgunluk gösterdiğinden, Demokrat Partiye teşekkür etmiş. Nuri özsan ise. Demokrat Partinin kanaatini muhafaza ettiğini ve düh 7-8 saat devam eden tartışmalar neticesinde de bu kanaatini değiştirmemiş olduğunu, yüksek seçim mahkemesinin fonksiyonu değiştirilmemek kaydiyle hükümet tasarısına iltihak edilmiş olduğuna işaret etmiş, siyasî buhrana yol açan bu mevzuda ihtilâfları bertaraf etmek için partiye sarfolunan gayretleri de izah ettikten sonra, seçim yolsuzluklarında cezalı müeyyidelerin kâfi olduğuna dair Halk Partisi milletvekili tarafından ileri sürülen mütalâaya şu cevabı vermiştir:
— Bu mevzuda, yolsuzluklara karşı cezalı müeyyideler tatbiki kâfi değildir. Sahte senet tanzim etmenin de cezai müeyyidesi vardır. Fakat sahtekâr ceza görmekle beraber tanzim ettiği sahte evrak da iptal olu-nur.M
Nuri özsan, bundan sonra kanunda itiraz mekanizmasının İşlemez hale sokulmakta olduğunu, çünkü sandık kurullarına, sandık kapanıncaya kadar yapılmayan itirazların ilçe kuruluna yapılamıyacagını ve il, ilçe kurullarına da seçimin hitanımı takip eden günün akşamına kadar, yapılmıyan İtirazların yüksek seçim mahkemesine karşı serdedllemiyece-gıne dair kanunda hükümler bulunduğunu, bu kadar kısa tutulan müddetler İçinde vesaika müstenit müdellel itirazların yapılmasına imkân olmadığını, diğer taraftan ilçe ve il kurullarına da tahkik salâhiyeti verilmemiş bulunduğuna göre, eğer yüksek seçim kuruluna da verilmezse, bu takdirde itirazın tesbitl imkânının hiçbir zaman hâsıl olamıya-cağını uzun uzadıya izah etmiş, bu İtibarla tasarıda tesbit edilen yetkilerin aynen bırakılması zarurî olduğunu İleri sürmüştür.
Nuri Özsan’ın mütalâasına karşı,
D. Parti İzmir
II kongresi
İzmir 24 (Hususî muhabirimizden) — Cumartesi günü saat 15 te yapılacak Demokrat Parti İzmir kongresinde bulunmak üzere Adnan Menderes, Fuad Köprülü, perşembe günü lzmlre geleceklerdir. Kongrede her iki hatip. Demokrat Partinin 950 seçimleri ve Demokrat Partinin seçimler karşısındaki durumu hakkında nutuk söyleyeceklerdir.
Beyan edildiğine göre, bu vesile ile hararetli müzakereler yapılacak ve İzmir kongresinde Ege teşkilâtlan temsilcileri de hazır bulunacaktır.
Amerika ile talebe mübadelesi
İzmir 24 (Hususî muhabirimizden)
— Charleston Junior Ticaret Odası, 20 yabancı memleketle Charleston arasında bir yıllık ikamet müddeti için gençlik mübadelesi hususunda bir teşebbüse giriştiğini bildirmiş ve bir Türk gencinin; masrafı bu Oda tarafından ödenmek suretiyle Char-leston’a gönderilmesini teklif etmiştir. Bu Oda, gidecek Türk gencine beynelmilel ticaret sistemleri hakkında amelî çalışma usulünü gösterecektir.
Halk Partili milletvekillerinden bir çokları itirazda bulunmuşlardır. Bunlar arasında Halk Partisine iltihak eden Necati Erdem, yüksek seçim kuruluna tahkik salâhiyeti verilmesinin doğru olmıyacağını söyliyerek: “Muhalefet, dalma efkârı umumiyetten bahseder. Efkâr, demek fikirler, demektir. Fikir olmıyan bir yerde efkâr da olamaz. Hamalın, bakkalın, şoförün, kahve köşelerindeki söylentileri benim kulağıma girmez!,, demiştir. Komisyonda bulunan D. P. milletvekilleri Fuad Hulûsi Demircili, Fikri Apaydın ve Nuri özsan, müteaddit defalar söz alarak bu neviden mütalâaları cevaplandırmışlar, Halk Partili milletvekillerinin D. P. noktai nazarına iltihak etmelerini temin için büyük gayretler sarfet-mişlerdir. Tartışmaların en hararetli bir zamanında, Adnan Menderes de soz almış, fakat konuşmasına imkân bırakılmayarak, hemen müzakerenin kifayetine karar verilmiştir.
Bundan sonra Kayseri Milletvekili Reşld özsoy, tasandan tahkik kelimesinin çıkarılarak, buna mukabil “icap ettiği takdirde gerekli malûmatı toplar,, şeklinde bir prensipin kabulünü teklif etmiş, bu teklif Halk Partisi milletvekilleri tarafından kabul olunarak Redaksiyon Heyetine havale edilmiştir.
Bu esnada Redaksiyon Heyetine davet edilen Nuri özsan’ın bu davete icabet etmediği görülmüştür. Seçim Kanununda itiraz mekanizmasının da en yüksek mercii olan bir kurulun malûmat toplayan bir büro hüviyetine sokulması karşısında, Adnan Menderes, Nuri özsan’ı maddenin yazılmasına çağıran C.H.P. li milletvekillerine: "Maksadınız anlaşılmıştır. D. P. nin bu komisyona iştirakine lüzum kalmamıştır.,, demiştir.
Komisyonun Demokrat Partili ü-yelerin iştirak etmediği öğleden sonraki oturumunda tasarının yüksek seçim kurulunun vazife ve salâhiyetlerine müteallik 112-118; seçim suçlarına ve cezalarına alt 119-152, konuşturma usul ve şekillerine ait 153-158 inci maddeleri okunup ekserisi kabul edilmiş ve bunlardan 138-141 inci maddeler Redaksiyon Heyetine tevdi edilmiştir.
Bir Türk heyeti Pakistana gidiyor
Ankara 24 (Hususî muhabirimizden) — Ankara Üniversitesi Coğrafya Fakültesi profesörü Danyal Be-diz'in başkanlığında profesör ve talebeden müteşekkil 45 kişilik bir grup perşembe günü 44 gün sürecek bir Pakistan seyahatine çıkacaklardır.
Ziyaretçiler, Pakistan Hükümetinin misafiri olacaklar ve Pakistan demiryollarında parasız seyahat e-deceklerdir.
Diğer taraftan Pakistan Elçiliği bugün kafile şerefine bir çay vermiştir. Çayda Milli Eğitim Bakanı, Ankara Üniversitesi Rektörü ve fakülteler dekanlarlyle basın temsilcileri hazır bulunmuşlardır.
Türk Talebe Federasyonu, Atatürk’ün mask’ı İle nutkundan bir nüshayı, Türk işi ince bir seccade ve Federasyon flamasını hediye olarak Pakistan yüksek tahsil gençliğine göndermektedir.
Toplantıda Pakistan Elçisi Miyan Beşiı* Ahmet Han, Türk - Pakistan dostluğundan sitayişle bahseden bir nutuk söylemiştir.
[Gazetemiz de bu seyahate bir muhabir göndermektedir].
flitin kaçakçılığı hâdisesi yeniden canlandı
Ankara savcılığının emri üzerine Ş. Kavur dün şehrimizde tevkif edildi
Eakl hariciye memurlarından Orhan S^ad i Kavur An karadan şehrimiz tavcı-hfirma gelen emir üzerine dün tevkif a-dllmiştir.
Evvelce gazetelere aksetmiş olan bir iddiaya göre Orhan Şadı Kavur La hey elçiliğimizin kuryesi sıfatiyle lsvlçreye geçerek bir kısmı devlete ve büyük bir İnamı ise kentlisine alt bulunan 52 kilo altını İsvlçreden huBusl otomobiline a-laralc Lnhaye dönmek üzere Fransa hududunu geçtikten sonra Paris civarında Fransız polisleri taraf nidan çevrilmiş ve altınlar müsadere edilmişti. Bu hâdiseden 15 gün sonra Işden eiçekürilen hariciye memuru hususî otomobilini ve eşyalarını «atarak devlete alt altınların bedelini ödedikten sonra Tllrklyeye dönmüştü.
Bu arada harekete geçen Adalet Bakanlığı. eskt kuryenin kaçakçılık suçu İle tevkifine karar vermiş, Çadl Kavur dün sabah Savcılık İnfaz BÜroeuna getirilerek tevkif olunup Ankaraya gönderilmiştir.
Yangın üç evi mahvetti
Dün sabah naat 11 1 20 geçe Fatlhta Haydar Aksak Sokak 7 numaralı iki katlı ahşap evden çıkan yangın neticesinde. bu ev tamamen vo İki yanında bulunan 5 ve 9 numaralı evler de kıa-mon yanmışlardır, itfaiyenin müdahalesi İle yangının büyümesi önlenmiş ve insanca kayıp olmamıştır.
Tarsus vapuru hangi hatta
kullanıla
k?
Tarsus vapurunun Amerika seferlerine tahsis edileceği hakkında çıkan haberler hakikatten uzaktır. Mevcut şartlar altında Tarsusun böyle bir sefere tahsis edilmesi İmkân dahilinde görülmemektedir.
Akdeniz vapur seferlerinin yeni tarifesi
Batı ve Güneydoğu Akdeniz vapur seferleri tarifelerinde düşünüler tadilât alâkalı acentalara bildirilmiştir. Acen-talar, henüz tasarı halinde bulunan bu tadilât hakkında mütalâalarını bildirecek ve tarifeler ondan sonra meriyete girecektir.
Emniyet Müdürü bugün geliyor
Jandarma Genel Komutanı ve Emniyet Genel Müdürü ile görüşmek üzere geçen hafta Bursaya gitmiş olan Emnl-yot Müdürü Cemal Göklan bu akşam şehrimize dönecektir.
D. Dz. Yollan Yardım Sandığı kongresi
Devlet Denizyolları Yardım Sandığı yıllık kongresi mart ayında toplanacak ve hâlen ÖİÜm halinde, BHndığa kayıtlı bulunanlar İçin ödenen 1000 liralık tazminatın arttırılması hakkındaki teklif müzakere edilecektir.
Yeni bir pu] serisi
Kooperatifler Birliği 15. 20, 3ü Kuruşluk Üç valör ile pul çıkaracaktır. 15 kuruşluk pul üzerinde Emniyet Sandığı binası ve yan tarafında madalyon içinde Mithat Paşanın resmi: 20 kuruşluk pul üzerinde Ankarndakl Ziraat Bankasının resmi vc gene yan tarafında madalyon İçinde Mithat Paşanın resmi; 30 kuruşluk pulun üzerinde ise Cumhurbaşkanı İnönünün traktör Üzerindeki hususi resmi olacaktır.
Ayrıca uçak mürasclâtında kullanılmak üzere 250 kuruşluk kıymetinde bir uçak pulunun da çıkarılması tekarrur etmiştir.
Nöbetçi eczahaneler hakkında yeni kararlar
Geceleri nöbetçi olan cczahanelerin kolaylıkla bulunmadığı hakkında bazı şikâyetler vâki olmaktadır. Bu hail gözönünde tutan Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğü, nöbetçi eczahaneler hakkında yeni bazı kararlar vermiş ve bunları alâkalılara tebliğ etmiştir.
Bu yeni olan kararlara göre Eczacılar Derneği, her gün bir sabah, bir do akşam gazetesinde nöbetçi olan eczahane-lcrin Üstesini ilân ettireceği gibi ayrıca vlne her gün nöbeçi olan ecznhanclerln telefon numaralarını telefon idaresi istihbaratına bildirecektir. Bu suretle lüzumu halinde İsteyen gazetelerden, isteyenler de telefon İdarertnln (01) numarasından semtindeki nöbetçi eczaha-nevl Öğrenebilecektir. Ayrıca ecz»hanelerin kapısındaki ışıklı dolaba da yins nöbetçi olan ecsahanelerln ismi yapılacaktır.
Bu yeni kararın tatblkına bu hafta 1-çlnde başlanacaktın
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 56 -
Şu katırın yediği halta bak... Ananla kız kardeşinle bir dost evine misafirliğe gelmişsin. Tam yemek vakti kimselere haber vermeden sıvışıp gitmek... bu hangi mantığa, hangi göreneğe, hangi terbiyeye uyar?
Sırrı Bey, o geceye, o son geceye dair bütün bu acayip vakaları aklından geçirirken, birden, acı acı gülümsedi; kendi kendine:
“— Oğlanı masadan kaldırmak için bir de cepten kumar borcunu suladıktı; dedi.
Ve Sırrı Bey, düşünüyordu ki, kendisinin, yalnız bir akşam, yalnız üç dört saat çekemediği ve hâlâ bir kâbus gibi hatırladığı bu çileye, Ragıp dört aydan beri, geceli gündüzlü katlanıp durmaktadır. Bu, ne büyük talihsizlikti ve bu talihsizliğin yanında kendi başına gelen sıkıntıların ne hükmü vardı?
Sırrı Beyin yüreği Adeta ferahlamaya yüz tutmuştu. Tam bu sırada, şoför Hayrl Efendi, asık bir suratla eşikte göründü. Şapkasını elinde tutuyordu uma, bermûtat, pardesüsünün, ceketinin bütün düğmeleri çözüktü. Sırrı Bey, onu görmemezlikten gelip Ragıp Beyin kart postalını okumaya devam etti. Şoför, nobran bir ses-leij1
"— Makineyi, kontrol için, Yenişehir garajına götürmüştüm. 1300 liralık bir masraf gösteriyorlar; dedi,
276
Sözünün cevapsız kaldığım görünce daha ziyade beteldl:
"— Kaç zamandır söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Yine aldırmazsanız beş on gün sonra bu otomobilden hiç hayır kalmaz artık. Ben de mesuliyet kabul etmem, bilesiniz... diye söylendi.
Ve efendisinin kendisine cevap vermemekteki ısraın üzerine: "Sen bilirsin. Bana ne. Vız gelir...,, tarzında bir takım lâflar mırıldanarak çekildi, gitti.
Sırrı Bey, içinden: "Al sana, bir aksilik daha.,, diyecekti ama şoförünün verdiği bu habere pek inanmıyordu. Deminki suçunu örtbas etmek İçin “Keskin hırsız ev sahibini bastırır,, fehvasınca bir rol oynadığını sanıyordu. Yahut da her vakit yaptığı gibi yine garajcı ile bir olup kendinden bir kaç yüz lira çarpmak İstediğine hükmediyordu.
İyi ama, 1300 lira, bugünkü günde epeyce mühim bir paraydı.
X
Köyden, Kasabadan ve Şehirden
Toprak, Emeli ninenin yÜ2Ü gibi, tıpkı Emeti ninenin yüzü gibi arık, kuru, pürtük pürtük ve yamn yumru idi. Fakat, Emet! nine, bu toprağı görmüyordu. Kendine benzıyen, gittikçe kendi eşi, kendi kardeşi, kendi çağdaşı olan bu kanı İçine çekilmiş yorgun, kötürüm, ihtiyar toprağı, Emeti nine, kimbllir kaç yıldan beri, görmüyordu ve onun kaç yıldan beri kendini beklediğinden, kendini çağırdığından, kendine seslendiğinden haberi yoktu. Zira, Emeti nine, nerede, hangi zamanda yaşadığının, kaç yaşına girdiğinin farkında değildi. Dünya ile kendi arasındaki şu kara perdenin kaç yıl evvel indiğini 277
ve neden İndiğini de pek bilmiyordu.
Bir vakitler genç bir kadın mı idi? Her genç kadın gibi onun da bir kocası var mıydı? Her genç kadın gibi o da karnında dokuzar ay yavrular taşımış, bu yavrulan doğurmuş, emzirmiş, bağrına basıp okşamış, onların koşuştuklarını, büyüdüklerini görmüş müydü? Boş yere, hiç sormayın bunları. Boş yere yormayın Emeti nineyi... Onu, ne kadar zorlasanız, ne kadar sıkıştırmanız Rize bir şey anlatamaz; size bir şey öğretemez.
Her şeyi unuttuğu için mİ? Bunadığından mı? Hayır, Emeti ninenin aklı, idrâki yerinde-dlr. Ancak kendi kendisiyle söyleşip durmadan başkalarıyla konuşmaya ne vakti, ne isteği kalmıştır. Elli yıldan beri — o kadar oldu mu? elli yıl no demektir? — Elli yıl ovvel, haftalarca ölümle pençeleştiği o haflt&hktan Azrailo gözlerinin nurunu baç verip kurtulduktan sonra Emeli nino, eşi. yoldaşı, anası, babası olan bıı toprak gibi kendi içine çevrilmiş; bütün duygularını, düşüncelerini, yâdlarını, tasalarını - ve eğer varsa - sevinçlerini bu toprağın suları gibi hep kendi içine çekmiş, bu toprağın zenginlikleri gibi hop kendi içine gömmüştü»
Elin, zaten» nosmcydl bütün bunları deşip kurcalamak; nosınoydl bütün bunları öğrenip bilmek? Emeti nine, bunda da şu toprağa benziyordu. Çünkü, hiç kimse, bu toprağın altında ne var? Bu toprak daha fazla bir şeyler verebilir mi, veremez mi diye nıeıak etmiyordu; onu da Emeti nine gibi kendi haline bırakıyordu. Hem, ol onun kim olduğunu, ne edip ne işlediğini, yaşayıp yaşamadığını unutmuştu bllo. Haydi şimdi iki ayağı çukurda bir ihtiyar sayılsın. Ya dtüıa kırkında yokken, daha otuz beşinde, gücü kuvveti yerinde bir taze kadınken oğlunun iki öksüzüne analık babalık ederken, on-278
lara bakayım, onları yetiştireyim diye değneğini kaka kaka tarlaya, ahıra, suya» çamaşıra giderken. geceleri el yordamiyle çocukların söküklerini dikerken, yıllar yılı, köyün içinden kimse çıkıp da “A hatun, senin de halin nicedir?,, diye sordu muydu? Oğullarının her İkisi de babalan gibi askerde şehit düştüğü vakit köyün içinden kimse çıkıp da ona bir başsağlığı diledi miydi? Gelini olacak o soysuz karı, İki çocuğunu kedi enikleri gibi bir partal çulun üstünde bırakıp kendi köyüne gittiği gtln emzik-to olan genç analardan bir tanesi gelip de: “Emeti bulla, biliyorum, öksüzlerden biri, daha sütten kesilmedi. Böndeki «üt Iso benimkine yetip artıyor. İstediğin vakit beni çığır, ona meme vereyim, sevaptır.,, diye bir şey söyledi mi? Hayır.
Yavruyu, parmaklarının uçlarını keçinin sütün© bana bana o beslemiş, o emzirmişti. Helâl olsun kızcağıza... îşto şimdi, yetişmiş, on Uç on dört yaşına basmıştı ve yıllardan beri nlneciğl-no o bakıyor; nincclğlnln aşını o pişiriyor, çamaşırını o yıkıyor, eli değdikçe bitlerini o ayıklıyordu. Evet, helâl olsun ona... Çünkü, yavrucuk hakkını çoktan ödemişti.
Oğlana gelince, o da babasının, dedesinin yokluğunu hiç aratmaz olmuştu» Ocağın dumanını yeniden o tüttürmüştü. Daha on altısını geçmemişti amma, bir koca adam gibi her şeye erip yetiyor; elinden her iş geliyordu. Ali, oldumolası ağırbaşlı, uslu ve çalışkan bir çocuktu. Onun için, daha küçücükten, yalnız ninesinin değil, bütün köyde hemen herkesin emniyetini kazanmıştı. Böyle olmasa davar sahipleri, otlak mevsiminde bir ay, iki ay hayvanlarını ona teslim ederler miydi?
Ali» emniyetli olduğu kadar açıkgöz ve tetik bir sığırtmaçtı da. Şimdiye kadar, şeytan 279
kulağına kurşun, hiç bir "zayiat,,, hiç bir "telefat,, vermemişti. Hem yaşına başına, kılığına kıyafetin© göre öyle yiğit bir oğlandı kİ, son günlerde Kozak köylülerinin çıkardıkları kuru gürültülere pabuç bırakmak şöyle dursun, tek başına altı yedi kişiye karşı kafa tuttuğu bile olmuştu. Dün bu vakalardan bir tanesini daha gelip anlattığı vakit herkesin parmağı ağzında kaldı vo eve, Emeti ninenin evine, torba torba bulgurlar, tarhanalar, neşişteler yağmaya başs ladı. Muhtar bile bir koca teneke bulamaç gönderdi.
Emeti nine, kocasının, oğullarının zamanında dahi bu kadar bolluğa kavuştuğunu hatırlamıyordu. Onun için, "Allah, Alisini düşman şerrinden esirgesin" diye gece gtlndüz durmadan dua ediyordu. Fakat, doğrusu, yüreği yine hiç rahat değildi. Hele, Kozaklıların dâvayı kazandıkları kulağına çalındığı günden beri, şu Ana kadar her saati uykuyla veya uyuklamayla geçen Emeti ninenin gözüne artık bu uyku denilen şey girmez olmuştu.
Her gün, öbür torunu, Nefise, — hani şu parmaklarını keçi sütüne bulayarak emzirdiği kız — lşdo olduğu zamanlar, vakit geçirmek için gelip oturduğu dibekle çeşme arasındaki kara ağacın altında hep baş sallayıp mırıldanır, hep baş sallayıp mırıldanırdı. No mırıldanırdı? Orasını kendi de bilmezdi. Hattâ, dibekte bulgur döğmeğe veya çeşmeden su doldurmaya gelen köyün genç ve orta yaşlı kadınları, çok defa meraktan kendilerini alamayıp yavaş yavaş, sessiz sessiz onun yanına sokulurlar, kulaklarını onun ağzına yanaştırırlar. Fakat, yine neler dediğini anlamaya muvaffak olamazlardı. Orta yaşlılar arasından bir kaçının:
(Devanu var)
? 280
23 Ocak 1950
YENİ İSTANBUL
GÜNÜN
Vergi reformu dâvamızda mükellef psikolojisi
İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültesi Maliye Enstitüsünün pazartesi günü açılma merasimi sırasında yapılan konuşmalara dün temas etmiş ve Enstitü Müdürü Ord. Prof. Neumark’ın bu mevzııdaki bir makalesini bu sütunlarda neşretmiş tik»
Aynı merasimde söz alarak "vergi reformu dâvamızda mükellef psikolojisi” mevzuu etrafında konuşan Doçent Orhan Dikmenin, çok beğenilen ve alkışlanan hitabesinden genişçe bir hulâsayı. \ Atfettiğimiz veçhile aşağıda veriyoruz:
Konferansçı söze başlarken şüınııllii ve esaslı bir reformun muvaffakiyeti için gerekli bir çok İktisadi, sosyal, mali, hattâ siyası şartların mevcut bulunduğunu hatırlatmış, fakat bunlar içinde bilhassa gözden kaçırıldığını zannettiği esaslı bir şart üzerinde duracağını bildirerek bunun “mükellef psikolojisi” meselesi olduğuna işaret etmişti.
Konferansçının bu mevzu etrafındaki görüşlerini ş öylece hulâsa etmek kabildir:
MALÛM olduğu üzere mükellefleri, rasyonel, rasyonel olmayan (irrationnel) ve yarı rasyonel olmak üzere üç grupa ayıran müellifler vardır. Bunlara göre rasyonel mükellefler mahduttur. Bunların faaliyetinde "muhakeme,. Ön plânda gelir. Rasyonel olmıyan (irrationnel) grupun hareketleri ise umumi iktisat kanunlarının dışındadır; hareketlerinde hâkim olan "insiyak,, tır. Bu iki grup birbirine zıd iki kutub-dur. Üçüncü grup olan yan rasyonel sınıf ise mükelleflerin ekseriyetini toplar. Bu sınıfta muhakeme ile insiyak birbirine karışıktır. Bu grupların vergi karşısında hareket tarzları muhtelif şekillerde tezahür eder. "Verginin rasyonel mükellefteki psikolojik tazyiki ise opjektif vergi yüküne yaklaşır. halbuki rasyonel olmayanlarda bu varit değildir.
Ekseriyeti teşkil eden yan rasyonel sınıfın psikolojik haleti, muhtelif vaziyetlere göre değiştiğinden, hareket kanunları tesbit edilmemiş bir durumdadır. Bu vaziyette umumî olarak mükelleflerin yeni bir vergi karşısındaki ruhî vaziyetleri nasıl tesbit olunabilecektir? Bu hususta ilk hatıra gelen nokta, tecrübî psikoloji metodların-dan (anket ve monografiler) faydalanılmaktadır. Böylece bu sayede bir takım umumi temayüller meydana çıkarılabilir. Halbuki bizde bu kabil anket ve monografiler bulunmadığına göre Gelir Vergisi karşısında bu şekilde psikolojik durumu teabit etmek hemen hemen imkânsızdır. Kaldı ki, memleketimizde mükellef bilâkis ekseriya hesaba katılmaya değmez bir unsur olarak mütalâa edilmiştir.
Netice itibariyle birçok sebeplere is-tinad ederek bizde mükellef psikolojisinin daima menfi olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebepleri şu şekilde hulâsa etmek kabildir:
1 — Bir kere mükellefler umumiyetle yeni vergilere karşı çekingendirler. Hattâ bu haleti ruhiye o derece hâkimdir ki, vergi r.e kadar âdil olursa olsun, mükellefler daima eski vergi usulünü tercih ederler. Çünkü buna alışmışlardır, onlar için yeni sisteme karşı intibak zaruretinin tevlid ettiği güçlükler büyüktür. Netice olarak denilebilir ki itiyad ve intibak âmilleri ekseriya insiyaki olarak insanı vergi aleyhine sevkeder. Türk mükellefinin menfi psikolojiye kaçan hareket tarzının birinci sebebi budur.
2 — Gelir Vergisi aleyhine yapılmış olan propaganda bu husustaki psiko-k-y‘k tesirin ikinci menfi tecellisidir. Malum olduğu veçhile vergi tazyiki esasen memleketimizde yüksek bir mahiyet nrzed (yordu.
Türk vergi mükellefinin rasyonellik derecesi düşük olduğuna göre, bu tazyik karşısında mükellef büyük bir sıkıntı içinde idi. Hele ekseriyeti teşkil eden yarı rasyonel mükellef sınıfı için, Gelir Vergisi ne kadar âdil olursa olusun, menfi propaganda bu sıkıntıyı hâd dereceye çıkarıyordu.
3 — Sonra memleketimizde vergi ahlâkı da nisbeten düşüktür denilebilir. Hor ne kadar aşar devrinde dini müeyyidelerin tesiriyle bu ahlâkın yüksek olduğunu belirten deliller çok İse de, zamanla birçok siyasî. İçtimai ve iktisadi âmiller bu vergi ahlâkını zayıflatmış ve hususiyle İkinci Dünya Harbi bu ruhi zaafı büsbütün arttırmıştır.
4 — Nihayet mükellefin devlete kargı beslediği his de bir itimatsızlık şeklinde ifade olunmakta idi. gündelik tedbirlerle idare siyaseti hükümete kargı olan itimadı sarsmıştı. Bu itimatsızlık daha da ileri götürülerek, devlet varidatının sarfolunduğu cihetlerin mükellefler tarafından meçhul
bulunduğu iddiasına kadar vardırılmıştır.
Bu şerait dahilinde Türk mükellefinde. alınan paraların doğru kullanılma intibaı, mükellefin borcunu ejderken tâbi olduğu muamelenin sertliği ve gördüğü mukabele, bu menfi psikolojiyi doğuran müspet vakıalardandır.
YUKARIDA sayılan sebepler ve bunların tevlid ettiği menfi şartlar içinde vergi reformumuzun nasıl muvaffak olacağı ve bunun için alınması gereken tedbirlerin nelerden ibaret bulunacağı meselesi reformumuzun başarı şartlarını esas dâvasını teşkil etmektedir.
Bu tedbirleri iki grup altında toplamak kabildir:
1 — Kısa bir zamanda tesiri görülecek tedbirlerin alınması,
2 — Uzun vadeli tedbirlere müracaat olunması.
Şüphesiz ki bu tedbirlerden İkinciler daha müessirdirler. Fakat memleketimizde bugünkü şartlar altında Maliye Bakanlığının yalnız başına bu iki grup tedbiri tahakkuk ettirmesi mümkün değildir. Bu cümleden olmak üzere meselâ, vergi ahlâkının yükseltilmesi, rasyonellik derecesinin takviyesi, içinde bulunduğumuz şartların kolay kolay başaramıyacağı hamlelerdir. Bu husustu geniş bir terbiye faaliyetine derhal girişmek lâzımdır. Mükellefteki bu menfi ruhî haleti i-zale aynı zamanda bir hükümet ve devlet işidir. Yalnız Maliye Bakanlığının başaracağı bir iş değildir.
Bütün bu tedbirlerin mükellef psikolojisi üzerinde tesirlerini göstermesi için bir faktörü de hesaba katmak mecburiyetindeyiz. Bu da uzun senelerin geçmesi meselesidir. Hakikaten reformun hayırlı semerelerini görmek zamana mütevakkıftır. Halbuki, vergi reformu bahis mevzuu olduğunda, bu kabil şartların tahakkuku için, başlangıç noktasında tesirlerini gösterecek bir takım tedbirlere baş vurulmalıdır; bu âcil tedbirler, reformun müspet başlaması için elzemdir .
Âcil tedbirlerin birincisi, geniş bir propaganda teşkilâtı kurmaktır. Bu sayede nisbeten de olsa rasyonelliği temin faaliyeti kurulmuş olabilir.
İkinci âcil tedbir, maliye teşkilâtının ıslahıdır. Bu esaslı şartlardan biridir. Bir taraftan Maliye Bakanlığı teşkilât kanunu çıkarmak, diğer taraftan kontrol teşkilâtını tamamlamak ve mali kazayı ıslah etmek lâzımdır.
Mali kaza mevzuu üzerinde hassaten durmak icap eder. Zira mali kaza, bugünkü vaziyette kaldıkça, reformun muvaffakiyeti imkânı uzak görünmektedir. Kuvvetli bir mali kaza olmadıkça memlekette bir vergi adaletçinden bahsedilmesi abes olur. Bu sahada İlk akla gelen nokta da mali kazayı adli kaza kadrosu içinde mütalâa etmek ve adliye mahkemeleri içindeki bir iş bölümü ile mali İhtilâfların halli cihetine gitmektir. Eğer memleketimizde bugün için malî kazanın adlı kazaya ilhakı keyfiyeti mümkün görülemezse o zaman yapılacak iş mali kazayı müstakil addetmek ve bugünkü kifayetsiz durumu izale etmektir.
Netice olarak, denilebilir ki, uzun ve kısa vadeli tedbirlerle mükellef psikolojisini müspet bir hııle getirmek mecburiyeti vardır. Yegâne yol budur. Bunun da ana şartı mükellefi, düşünen ve reaksiyonu olan bir varlık olarak kabul çimektir Mâliyenin karşısında, insanlar zümresi vardır, bunların evvelâ psikolojisini öğrenmek, ve sonra bunlardan vergi istemek en doğru olan yoldur.
Türkiyede yeni turizm endüstrisi kurulacak
New-York, 24 A.A. (United Press) — Beş Avrupa memleketine mensup turizmle ilgili resmi şahsiyetler Birleşik Anıcrikada otelcilik alanında tetkiklerine başlamışlardır. Birleşik A-merikaya bu şekilde gelecek dört grupun birincisini teşkil eden bu heyet İngiltere, İrlanda, Belçika, Holândn ve Türkiye temsilcilerinden teşekkül etmiştir. İktisadi İşbirliği İdarecisinin sözcüsü bu temsilciler memleketlerine döndükleri zaman otelcilik hususunda herkes için faydalı olacak tavsiyelerde bulunacaklarım söylemiştir. İngiliz temsilcisi Etienne Jean Va-eher tetkikin gayelerinden birinin A-merikan turistlerinin isteklerini karşılamak maksadiyle otellerde karakteristiklerini kaybet t irmeksizin ne gibi değişiklikler yapmanın mümkün olduğunu araştırmak olduğunu söylemiş ve bütün temsilcilerin A merikada olduğu gibi her odada banyo bulunması sisteminin kabulünde ittifak ettiklerini ilâve etmiştir.
Diğer taraftan Türk temsilcisi Ahmet Şükrü Esmer durumunun diğer temsilcilerden biraz farklı olduğunu, çünkü memleketinin diğerleri gibi değişiklik yapmaktan ziyade tama-iniyle yeni bir turizm endüstrisi kurmakta olduğunu söylemiştir.
Dünya Haberleri
J
Çekoslovakya. İnglltereye tütün teklif ediyor
★ Londra, 24 (Nafen) — Çekoslo-vakyanın ingil tereye tütün teklif ettiği bildirilmektedir. İlâve edildiğine göre, Prag 200.000 pound tütün vermeye hazırdır ve bu tütün birinci kalitedendir. Tütün fiyatı pound başına 1 şlHngten biraz fazla olacaktır.
Parlste altın düşüyor
★ Paris, 24 iYIRS) — Paris borsa-sında bugünkü altın muameleleri zayıf geçmiştir. Külçe 579.000 frank ve Napol^on 4260 franktan satılmıştır.
Fransa - Norveç ticaret anlaşması imzalandı
★ Paris. 24 lYİRS) — Fransa ve Norveç arasında 4 milyar franklık bir ticaret anlaşması imzalanmıştır.
Kanada çelik sanayiinin İstikbali parlak görülüyor
★ Montreal. 21 (YtRS) — The Star gazetesine Kanada hakkında bir beyanat veren tanınmış Amerikan iktlsadiyatçısı Ho'Vard Mayerhof, kanadanın dünyanın en büyük sanayi memleketi olacağını bildirmiştir. Mayerhof Quebec'do keşfedilen demir cevherinin, Almanya-nın Ruhr ve Rusyanın Donetz havzasi.vle ferah bir şekilde rekabet edecek durumda olduğunu ve Kanadanın parlak bir çelik sanayiine malik olacağını ileri sürmüştür.
Batı Almanya şoförleri benzin fiyatının İndirilmesini İstiyorlar
★ Bonn, 24 lA.P.) — Hessc Nakliyat Şirketi tarafından bildirildiğine göre. Batı Almanya Hükümeti petrol fiyatını indirmez ve karne-ile tevziata son vermezse bütün Batı Almanyadaki kamyon şoförleri yarından itibaren grev yapacaklardır.
Batı Almanya parlâmentosu geçenlerde benzin ve petrol fiyatını 36 santimden 44 santime yükseltmiş ve bunun üzerine kamyoncular bu zammın işlerini altüst edeceğini iddia etmişlerdi.
Bir İtalyan ticaret heyeti Bombay’a gitti
★ Yeni Delhi, 21 (YİRS) — Ticaret uzmanlarından müteşekkil bir t-talyan heyeti. Hindistan ve İtalya arasındaki ticaretin inkişafını temin etmek üzere bugün Bombaya gelmiştir.
24/1/1950 Salı
Borsâlarda Vaziyet
İstanbul :
Ticaret Borsasında, fındık fiyatlarında yeni bir tahavvül görülmemiştir. A-lıcılar kendilerine teklif edilen yüksek fiyatlara karşı nazlı davranmaktadırlar.
Nebati yağ grupunda, »ıısam yağı, ayçiçeği yağı He muhtelif kalitedeki zeytin yağı üzerine hararetli İşler olmuştur. Yağlı doğumlar da eski durumunu muhafaza etmektedir. Dün de yazdığımız gibi, Esham ve Tahvilât Bordasında bazı şirket, tahvilleri aranmaktadır. Satıcı azdır. Altın piyasasında durgunluk devam etmektedir.
İzmir :
Son günlerde üzüm fiyatlarında görülen gerileme üzerine hariçten ufak tefek siparişler gelmeğe başlamışsa da, piyasa gevşeklikten kurtulamamıştır.
İncir, Bağlam ve müstekar durumunu muhafaza etmektedir. Pamuk piyasasındaki canlılık devam ediyor. Pamuk yağı piyasası, sakinleşmiştir. Pamuk çekirdeği kuvvetli durumunu muhafaza ediyor.
Adana :
Pamuk fiyatlarında yeni bir tahavvül yoktur.
Devlet İktisadî Teşekküllerinin durumu
Dün de altı işletmenin raporu tasdik olundu
Ankara 24 (Hususî muhabirimiz bildiriyor
Devlet İktisadi Teşekkülleri Umumi Heyeti, bugün saat 9.30 da Meclis kitaplığında Devlet Bakanı Cemil Sait Barlasın başkanlığında toplanarak sıraslyle, Türkiye Kömür Satış Tevzi Müessesesi Garp Linyitleri. Etibank Teşekkül Merkezi, İstanbul Emniyet Sandığı, Türkiye Şeker Fabrikaları Şirketi ve İş ve İşçi Bulma
Türkiye Kömür Satış v
Müessesesi
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi 1948 yılında 78.5 milyon lira mukabilinde 2 milyon 351 bin 378 ton taş kömürü, 623.420 ton linyit. 277.412 ton da kok kömürü mubayaa etmiş, geçen yıldan devreden stoklarlyle birlikte 2 milyon 358 bin 530 ton kömürü 624.802 ton linyit ve 275,184 ton da kok kömürünü 82.5 milyon liraya satmıştır Müessesenin sn fi kârı 100 bin liradır.
Enerji kakmaklarına olan ihtiyaç karşısında bugünkü kömür İstihsalinin kifayetsiz kaldığı malûmdur. Havza istihsalinin arttırılmasına mâtuf büyük amenajman programının tatbikına giri-sildigl şu sıralarda halkın teshin ihtiyacının tam olarak karşılanamadığı vâkıası
Tevzi
üzerinde de durularak bir yandan kok İstihsalinin arttırılması diğer taraftan linyit istihsalini çoğaltacak tedbir ve vasıtalara başvurulması gerekmektedir.
Müesscsenin malî bünyesi hakkında verilen malûmata göre. 1948 sonunda müessesinin öz kaynaklarım teşkil eden 1.576.914 liradan sabit kıymetlerin net tutarı olan 98 hin lira çıkarıldıktan sonra bakiyesi 1.478.886 lira müessese tarafından mü-tedavil kıymetlere yatırılmıştır.
Genel kurul komisyonu da müessese raporunun kabulünü tavsiye etmekte idi. Söz alan olmadığından Başkan raporu reye koydu ve kabul edildi!
Garp Linyitleri Müessesesi
günlük masrafı 376 kuruşu
Garp Linyitleri Müessesc-sinin Ubiatin \‘'rmlş olduğu İmkânlara İlâveten personelin kalite ve miktarının yükselmesi yanında devletin de temin ettiği mühim miktardaki sermaye ile istihsali her sene bir miktar daha yükselmekte ve fakat gerek müessese merkezi masraflarının başlı başına bir zarar unsuru oluşu ve gerekse muvakkat veya gayri müstahsil tesisat amortismanlarının ve bu tesisata yatırılan sermaye faizlerinin seneden seneye çoğalması neticesi müessese zarardan kurt ulama maktadır. Müessese 1948 de 11.7 milyon Hra sarfiyle 659.115 ton kömür İstihsal etmiştir Birbirinden tamamen ayrı ve uzak iiç mınta-kaya sahip olan Garp Linyitleri Müosscsesinin üç işletmede çalıştırdığı günlük amele miktarı 4506 olup bu işçilere 3,761.235 Hra işçilik ücreti verilmiştir. Ayrıca 2.334,391 Hra tutarında sosyal masraf yapılmıştır ki bununla birlikte bir işçinin
bulmaktadır.
Satış hasılatının (fiatlerde değişiklik olmamasına rağmen) tonda 12 kuruş eksiklik ve vasati satış maliyetinde de 120 kuruş yükseltme olmuştur. Müesscsenin bu ve diğer sebeplerle zararı i ?77 9 . Hradır.
Murakabe heyeti verdiği raporda müessese İdarî bünyesinin tanzimi suretiyle tasarruf sağlanmasını tavsiye etmiştir.
Komisyon raporundan öğrenildiğine göre, Soma ve Değirnıisaz bölgelerine alt amenajman plân ve programları ikmal edilmiş ve tatbikat ına geçilmiştir.
Tunçbılckte kurulması düşünülen 60 bin kilovatlık e-lektrfk santralının inşası gayrı muayyen bir zamana tâllk edilmiş ve bu mın-takada muaddel bir anıc-najmana göre faaliyete geçilmiştir.
Bu rapor da münakaşasız geçti ve reye konularak kabul olundu.
Etibank Merkez Teşekkülü
Etlbankın 1948 yılı sonundaki mali vaziyetine nazaran 236.1 milyon Hra olan plasmanlarının mühim bir kiR-ınını nıüesseselere tahsis
madeninin yapılan ctüdlere vc ihtiyar edilen büyük masraflara rağmen 12 yıldan beri İşletmeye açılmadığını ileri sürerek izahat İstedi.
Kurunuınun 1948 yılı faaliyet raporlarım inceledi ve kabul etti.
Kömür Müessesesi, Garp Linyitleri ve Şeker Şirketi raporları üzerinde konuşan olmadığı için bu raporlar münakaşasız ve diğerleri münakaşa sonunda kabul edildi.
Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim
Şirketi
Son Benelerde artan şeker İstihlâkini imkân nispetinde memleket dahilinden karşılamak maksadiyle şeker şirketi tarafından alınan tedbirler ve çok müsait giden hava şartları neticesinde 1948 yılı şeker istihsali 118 bin tonla geçen sene elde e-dilen en jmkaek şeker miktarını ÇJ22.2 nispetinde geçmiştir. (Not: 1949 kampanyası 16 bin tonluk daha yüksek bir artışla 134 bin tonu bulmuştur).
Fazla pancar mahsulü elde edebilmek İçin şirketin 1948 de girdiği yeni sahalarla bazı eHki sahalarda zuhur e-den nematod hastalığı alınan tedbirlerle İmha olunmuş ise de 20 hin dönüme yakın bir ekim sahasından sarfı nazar edilmeye mecbur kalınmıştır .
Murakabe raporunda dikkati çeken başlıca noktalar
arasında personel işlerinin düzeltilmesi, çiftlikler İşletme muhasebe plânlarının hazırlanması vardır.
Komisyon raporunda şirketin 1948 yılı kâr miktarı memurlara birer maaş nispetinde İkramiye ve temettü ikramiyesi verilmesine kifayet etmediğinden 4478 sayılı kanunun ikinci maddesi gereğince temettü İkramiyesi tevziinin bir maag nispetine iblâğını istemekte, şirketin verimli çalışmalarını ve her yıl artmakta olan İstihsal miktarını memnuniyetle kaydederek murakabe heyeti raporunun aydınlatıcı mahiyetini belirtmekte idi.
Rapor hakkında söz Isti-yen olmadı ve başkan, memurlara verilecek temettü İkramiyesinin bir maaş nispetine çıkarılması teklifiyle rapor t oya konularak kabul edildi.
İstanbul Emniyet Sandığı
İstanbul Emniyet Sandığı gerek mevduat celbi ve gerek buna mütenazır olarak plâsman tevzii bakımından geçen yıla nazaran hiç bir inkişaf kaydetmemiştir. Bazı yerlerde halkın başlıca küçük ihtiyaçlarını tatmin vazifesini yüklenen bu tasarruf müessesesi 1948 de Tiir-klyede umum mevduatın ^rB.82 nispetinde ve bilhassa tasarruf mevduatının (%8,29 nispetinde artmış bulunduğu bu yıl içinde bu artıştan hissesine hiçbir miktar tenim edememiştir.
Komisyon raporu Emniyet Sandığının durumunu olduk-
ça teferruatlı bir şekilde incelemişti.
Sandığın bugünkü durumu karşısında daha çok tasarrufa gitmesi tavsiye olunuyordu. Rapor üzerine tenkidler yapıldı, Umum Müdür cevap vererek An karada yeni Belediye binasının altında 15 martta bir şubenin nisanda da Istanbulda Bahçekapıda bir diğer şubenin açılacağı Bankanın yeni ve bankacılık formasyonunu almış, genç elemanlarla takviye edildiğini söyledi.
Bunun üzerine rapor tasvip edildi.
İş ve işçi Bulma Kurumu
Piyasada kollektif şirketler artıyor
Bu artışın, fJeiir Vergisinin tathikından sonra başladığı anlaşılıyor
Piyasada koliekbf şirketlerin çoğaldığı anlaşılmaktadır. Ticaret O-dasının her gün neşrettiği Sicilli Ticaret bülteninde, ondan fazla kollek-tif şirketinin tescil ilânı görülmektedir. Yeniden kurulduğunu gördüğümüz bu kollektif şirketlerin, evvelce birer münferit yazıhane olduğu da anlaşılmaktadır.
Piyasada kollektif şirket teşkiline doğru böyle bir temayülün artışı, Gelir Vergisinin tathikından sonra başladığı anlaşılmaktadır.
İşletmeler Bakanlığının kuruluş ve görevleri
Ankara 2 i ( Hususi muhabirimizden) — B. M. Meclisi Bütçe Komisyonu. bugün öğleden evvel ve son. raki toplantılarında işletmeler Bakanlığının kuruluş ve görevleri hak-kındaki kanun tasarısının müzakeresine devam etmiştir. Kabul edilen tasarıya göre, Devlet sermayesiyle kurulmuş ve kurulacak teşekkül, teşebbüs. tesis Ve işletmelerin İşlerini tanzim ve mürakabe etmek ve Devletin üzerine aldığı ekonomik işlerin plân ve projelerini yapmakla görevlendirilen bu Bakanlıkta, diğer Bakanlıklarda bulunan Müsteşarlık, Teftiş Heyeti, Hukuk Müşavirliği vesaire gibi dairelerden başka, işletmeler Dairesi ile Etüd ve Plân Kurulu Başkanlığı teşkil edilmiştir.
Bugün için sermayelerinin tamamı devlete ait olan Sümerbank, Etibank ve Maden Tetkik-Arama Enstitüsü ile sermayesinin yansından fazlası, Devlet tarafından ödenen Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Ortaklığı. bu Bakanlığa kanunla bağlanmıştır. Askeri fabrikaların, iktisadi Devlet teşekkülü haline getirilmesine dair kanun tasarısı Milli Savunma Komisyonunda kabul edilmiştir.
Meclisçe de kabul edildiği takdirde, bu fabrikalar da işletmeler Bakanlığına bağlanacaktır.
Bütçe Komisyonu, yarın İşletmeler Bakanlığı bütçesini tetkike bağlıyacaktır.
ettiği sermaye He, sermaye mahiyetindeki borçlu cari hesaplar teşkil etmektedir. Banka bu plasmanların 78.9 milyon lirasını Öz, 157,2 milyon lirasını da kısa vAdeli yabancı kaynaklardan karşılamıştır. Finansman miktarında geçen seneye nazaran 16,2 nispetinde 15,6 milyonluk bir artış vardır.
Hâlen yekûnu 60.68 milyon liraya varan Ödenmiş sermayesine ilâveten temin ettiği
110,5 milyon liralık kredi He teşekkül 116 milyon değerindeki tnsı.ılor meydana gelirmiş olduğundan ödenmiş sermayesinin arttırılmasına şiddetle muhtaçtır. Etibank konsolide bilançosunu
8,026,718 liralık bir kârla ka-
pal rııışt ır.
Komisyon raporunun okunmasını müteakip milletvekillerinden Ferit Eğer söz alarak Balhnrdağı - ICchan
Umum Müdür Ferit Naz-ml Gürmen verdiği cevapta Bolkar dağı madeninin işletmeye açılması 1938 de plânn alınmış bir me\*zudur. Gecikmesinin sebebi mali imkânsızlıktır.
Mnrshnll yardımı Türkiye teşkilâtı nezdlnde teşebbüse geçtik. Bu dosya şimdi Dünya İmar vc Kalkınma Bankasına intikal etmiştir, dedi.
Bunıın üzerine Ferit Egcı tekrar söz alarak "Bu mailenin İşletmeye açılması İçin 10 milyon Hra bir sermayeye ihtiyaç olduğunu, bunun hususi teşebbüsün ve yerli sermayeden kabili (emin bulunduğunu söyledi.
Umum Müdür do bunun mümkün okluğunu ifade ettiği i- in. bu cihetin hukûm*'-le duyurulması temennisiyle rapor kabul edildi.
15 mart 1946 tarihinde faaliyete geçen bu kurum esas itibariyle İktisadi devlet teşekküllerinden farklı olup Çalışma Bakanlığına bağlı müstakil bütçeli ve muhtar biı teşekkül ise de. muhassa» bir sermaye ile değil Çalışma Bakanlığı bütçesine konan tahsisat ve vilâyet ve belediye bütçelerinin yardimla riyle beslenen nev’i şahsına mahsus bir kurumdur.
Kuruma son üç sene zarfında iş için müracaat eden vatandaşlann sayısı 112,924 tür. Kurum bunlardan 67.153 ünü işe yerleştirmiştir. Aynı zamanda işçi yetiştirmek I-cin bir kaç kıırs tertip etmiş ve küçük ölçüde bir kaç İşçi yurdu tesis etmeye muvaffak olmuştur.
Ziraat İşçilerinin derlenmesi hususunda da bazı teşebbüsler Yapılmışsa da, Kurum başka memleketlerdeki benzerlerinde olduğu gibi daha ziyade sanayi işçileriyle alâkadar olmaktadır.
Komisyon raporundan sonra İlk sözü Çalışma Bakanı Reşat Şenıseddln Sirer aldı. Kurumun cılız bir halde bulunduğunu, müstakar bir varidata sahip bulunmadığını, memlekette sanayi istatistikleri olmadığı için hangi sahadaki hangi işin ne kadar işçiye muhtaç oldu-
ğunun bilinemediğini, hu itibarla komisyonca temenni e-dilen gelecek senelere şâmil bir plân vc program yapılmasına imkân olamtyacağını söyledi.
Söz alan milletvekilleri, bu kurumun Devlet İktisadi Teşekkülleri arasına girecek bir mahiyeti olmadığını ileri sürdüler. Komisyon sözcüsü Hıfzı Oğuz Bekata. Kurum mali bünyesinin za-if olmasına rağmen sanayi istatistikleri hususunda faaliyet göstermesi hem zaruri, hem de mümkün olduğunu tebarüz ettirerek bir plân yapılması üzerinde ısrar etti.
Çalışma Bakanı. Çukurova - Uzunyaylâ, Karadeniz havalisiyle kömür havzası arasındaki İşçi akınının tanzim edildiğini anlattı. Neticede, Kuruma emin varidat kaynaklarının temin edilmesi ve kuruluş kanununun yeniden tanzim olunması temennisiyle rapor kabul e-dildl.
İş ve İşçi Bulma Kurumu raporunun knbuliyle Devlet İktisadî Teşekküllerinin 1948 faaliyet raporlun ve bilançolarının tetkiki tamamlanmıştı. Baskım, Devlet Bakam Cemil Salt Barlas genel kutulun çalışmalarına teşekkür ederek oturumu son verdi.
Ticaret ve Sanayi Odaları
Ankara, 24 ıHususi muhabirimizden) — Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan "Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları ve Birliği,, kanun tasarısı Meclis Ticaret Komisyonunda incelenmeye başlanmıştır. Bilindiği gibi bu tasan, müstakil sanayi odaları kurulabilmesini derpiş etmektedir. Yaptığımız temaslarda edindiğimiz kanaate göre komisyon, esas itibariyle ticaret odalarından ayrı sanayi odaları kurulabilmesine taraftardır ve bu itibarla bazı ufak tefek tâdillerle tasarıyı tasvip edecektir. Tasarıya göre, sanayi odaları, Sanayi Kanunu çerçevesine giren, sanayi işletmelerinin toplu bulunduğu mıntakalarda müstacel sanayicilerin yüzde 60 inin talepte bulunmaları şartlyle Ekonomi ve Ticaret Bakanlığınca verilecek izin Üzerine kurulabilecek ve sanayici sıfatını haiz bilcümle gerçek ve tüzel kişilerle şubeleri ve fabrikaları, bulundukları yerin sanayi odalarına kaydolunmağa mecbur olacaklardır.
Diğer taraftan tasarının ticaret borsaları faslındaki bir madde ile de 1302 tarihli umum borsalar nizamnamesi ve 4355 sayılı kanun ile tüzüğünün ticaret boranlarına alt hükümleri kaldırılmaktadır.
MEMLEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
KAMBİYO
İstanbul Borsası
ı Sterlin#
100 Dolar .....
100 Fr. Frangı...
100 İsviçre Fr....
100 Belç. Fr. ...
100 İsveç Kr.....
100 Florin ......
100 Liret .......
100 Drahmi
100 Eecoudos
Açılış
Kapanış
ESHAM VE TAHVİLÂ1
Devlet Tahvilleri
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
YABANCI BORSALAR
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
7.85
280.25
0.80
64.03
5.60
64 67
73.68.40
0.44.128 0.01.876
9.73.90
7.85
280.00
0.80
*4.03
5.00
61 67
73.68.40
0.44.128 0.01.876
9.73.90
tlrramlyell tahvlıleı
1933 Ergani .........
1038 ikriLmıyoll .........
%5 MÜH Müdafaa I ..........
*Tr5 1941 Demiryolu IV ...
9V5 1941 Dom ir yolu V ....
%4 1/2 1949 Ikramiyeli ...
Diğerleri
%ö 1911 Demiryolu VI.......
Kapanış
23.-
21 20
'0.50 102 50
97.00
95.50
23-
41 25
20.50
102.6li
98. (M)
05.50
Hububat:
Bugün
Eski Kapanış
Bugün
Son kapanış
Dün
Eski kur
97.—
07,—
Altınlar
Bugün
Lira
Eaklkur
Lira
Külçe terli Ur. Külçe Degusgu,
Cumhuriyet ... Reşat ..........
I'fanrll ..,•••••• Gulden ........
Ingiliz .......
Fransız kok. Ntıpoieon III... İsviçre
6 16
6,24
42 20
44.60
40.70
10.90
54.50
45.40
42.60 i
41.80
6.16
6.25 12 30
44.60
41. -
11 —
54.60 (5 50
42. Ş0 42.50
*Tc6 Kalkınma 1.
%6 1948 11
%6 (11
S46 11M 8 istikrazı i
1918 11
%7 1934 Slvas-Erzunırn 1
*7 1934 0 .. (1-VII
%7 1941 Demiryolu 1
%7 1941 H
%7 1941 m
%7 MI1I1 Müdafaa 1
%7 99 ••••(
%7 • 9 .. IH
Ki M -V
Anadolu
97.50
06.26
97.85
97.85
97.85
•0.65
20.60
20.90
22.15
21.20
21.10
21.65
21 00
22.15
Şirket Tahvilleri
97.50
96.26
98.—
98.—
98 —
’0.65
20.75
20.90 21.60 21 20
21.20
21.65
22.-
22.15
Neu - Ynrh'lu
onnu . I 35
Gümüş, Platin
Gümüş Gr Plûtln En uşağı En yukarı
10- n.-
Süfikh ûprsası (Serbest)
Türk liram ... Dolâr ..........
Sterllng Frangız Frangı
îaviçro Frangı
En aşağı
En vuİcarı
D.Y. Tertip A/B. .. C.
Mihnos Senet.
108 M
57.80
67.00
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankası Türkiye Iş Bankımı
Türk Ticaret Bankam ...... Aralan Çimento ...........
Şark Değirmencilik .......
Milli RenflÜranH ........
127 75
25.10
5.-
15.25
23.25
Ecnebi Tahviller
Mmır Kredi fnnnıvr 1903
•911
107.—
58.—
68.-
128.—
25.10
5.-
16.—
23.50
Hııûriuy Yumuşak ...........
Buğday ıtllccnrın) .........
.. Birniıh
Arpa Yemlik Idökme) ........
Mısır (Sarı) çuvallı
Fasulyrı Tombul (çuvallı) FahüIvo Çalı seri (dökme) Kjî;\‘inl
Mercimek Kırmızı iç çuval Mercimek yeşil (Kantamonl
Nnhul nntl|rel ..............
VııÇlı tohumlurı
Ayçiçeği tohumu . Keicntobumu .....
Kendlrtohumu Susam (Bandırma) Yor fıstığı kabuklu
Kıırıı Moyvıılnr:
Fındık (kabuklu sivri) ... Fındık (îç tombul) .......
Ceviz (kabuklu) ...........
Covlz (îç natürol) .......
Dukumıt İlam Maddeleri:
Tiftik (ince standart) ....
Tiftik (Ana mal)
Yapalı Anadolu (Kırkım)
Ihım deriler:
Sığır salamura (yaş) kilosu Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava kurusu kilosu Mezbaha sığır vnş kilosu.
Nebati Vıt£lıır
Zeytin yağı (Nntürel) ......
SuNnm yağı ( Kafine) lloncl A* ç »'»••• t ( F*-t • 4 u* t(m».»ke1l t
31.35
30 10
55 —
63.—
148 —
50.— 150.—
345.— 270.—
140.—
180.—
31 35 30 —
27 M
21
20 10
32.—
38.—
37 50
36.—
17.—
22.—
35.—
45 — 45 — 84.— 75.-
«•!.—
148 20
42.—
160.—
340.—
275.—
200.—
140.— 207 — 175.— 113.—
Üzüm çekirdeksiz No,9 tnelr A serisi No. 8...
B serisi No. 108
Pamuk Aksin t........
Pamuk Akala ıl.......
Pnmulc Aka id (lı....
Pamukyağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği .....
54.5
54.—
43.— 231 — 205 — 205.— 155.—
16.50
54 —
54 —
43.— 234.— 205 — 205.— 155.—
16.50
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akalıı ......
Pamuk Akala II.....
Pamuk Akala (II....
Pamuk Yeril I .....
Pamuk yerli H .....
100.— 165.— 150.— 1£J-144.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak
Buğday sert ...
3B?Î0
34-
32—
Hıığdııy (Buşeil=:Sent) .......
Sert Kış mahsulü No. 2 .....
Kırmızı . No. ......
Pamuk Mlddling (Libresl=Sont)
Mart ......................
Mayıs ......................
rommuş .....................
Ekim ......................
Tiftik (Lıbresl=:Sent) ........
Teksas No. 1.................
Fındık (Llbresl = Sent) .......
Kabuklu Yerli iri ..........
.. orta ........
Lovant iç İthal malı .......
Ekstra iri iç malı ...........
Kurıı Üıdm (Llbrosl=:Sent) ....
Thompson çekirdeksiz seçme Keten lobumu (BuşeH=Dolar) ... MlnneapoHe ....................
Kalay (Llbrcsi=Sent) .......
Levha-tencko (100 libre dolar)
269.5
233 -
262.-
235 -
80.93
30.90
30.53
28.62
80.75
30.60
30.08
28.46
60.-
23.—
22.5
37—
39-40
U.5-12
7.50
68-60
23.—
22.5
37.-
39-40
11.5-12
3.90-3.99
77.75-78
7.50
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Sterlin) ...
Bonfcny ...................
KalkUU ....................
l’er fıstığı Hindistan .......
Bradford Piyasası
Tiftik iyi mal (Libresi =Ponî) ... Sıra ^ınJı
Anadolu
Traky»
•t
Yün
••
•t
•>
T
• ••
Ut
İskenderiye Bora cm ı
Pamuk (Kftntan=Talları) .....
Ashmounl Kına eyafh F/G Karnak Uzun elvaflı F/G
Gününde Boranda muamelesi tescil edilmemiş tahvilât ve eshamın arz ve taleplere göro taayyün eden takribi piyasa
63.—
63.-
34.— lSû
85.50
87*70
100.25
Sayfa 4
Siyasî meseleler ve muhabir mektuplan
Paris Hususî Büromuz bildiriyor
YENİ İSTANBUL
as Ocak lf>!54
Şehir mektubu :
Ey İstanbullular vaktimiz kalmadı
askerî tesisleri
mühim ifşaat
Memleketi Avrupalılaştırmama çalışanlardan unutulmuş bir sima
Yazan : Ali Canib Yöntem
Nihayet, Bcşyüz
nihayet “htanbulun üncü Yıldönümü ve Fetih Yıllarını Kutlama Derneği" bir cemiyet kuruluyor. Kıxnl-grkliylc dahi ••Î.B.Y.F.Y.K.D.”
Bu makaleye mevzu teşkil eden mufassal ve teknik malûmat, Sovyet bölgesindeki Alman deniz tezgâhlarında çalıştıktan sonra Batı bölgesine iltica etmeye muvaffak olan bir mühendis tarafından verilmiştir.
MECKLENBURG’un Baltık sahillerinde oturan Almanlar, geniş mlkyaata bir tehcire tâbi tutulmaktadır.
Wismşr’dan Wuatrov'a uzanan bölge dahilindeki bütün limanların halkı, memleket dahiline gönderiliyorlar. Yalnız Rostock’da çalıştırılmaya elverişli olmayan 8000 insan hicrete mecbur edilmişlerdir.
Ruslar, Baltık sahillerinde sarfedl-len gayretlerin Alman ticareti bahriyelin! geliştirmek maksadını güttüğünü söylüyorlar. Rus amiralliğinin “ticareti bahriye,, diye isimlendirdiği bu inşaat, Mecklenburg Çalışma Bakanlığı tarafından “balıkçılık sanayii şeklinde ifade edilmektedir.
Bu mıntaka dahilinde sabotaj yapanlar, yani bütün gayretleriyle çalışmayanlar, Schwerln şehrinde bulunan Bakanlığa ihbar edilmektedir. Mecburî hizmet dairesi “bu gibi sabotajcılara disiplinli çalışmanın mek olduğunu,, göstermekle lef tir.
Geçen ekim, Rus Bahriyeli kurmayının Berllnde yaptığı ve deniz Albayı Gemaeenkofun riyaset ettiği toplantıda büyük çapta bir plân hasırlanın ıştır. Rus Amiralliğinin emri üzerine bütün Baltık sahilleri bir silâh fabrikacına çevrilmiştir. 20.000 tondan büyük vapurlara limanlık ede-bilenler için Wısmar, Warnemunde, Rostock ve Stralsund, gece gündüz dragörlerle taranıyor. Poel adasında bir denizaltı sığınağı inşa edilmiştir. Dessau’daki S.A.G. Junkers ve Mag-deburg'daki S.A.G.- Schaffer fabrikalarına Sovyet bahriyesl kudretli mo-
• •
Ballık sahillerindeki Sovyet askeri toıisleri: 1. Gemi inşaatH 2. Mühimmat depoları; 3. Denizaltı Ü.lori; 4. I««e morkezlorl; 5. Hava gözetlom# üslen; 6. Fü-2e atı, rampaları; 7. Radar i.ta.yonları! 8. Denlı-uçak üsleri. Sovyet donanma-imin ganel karargâh. Swlnomdnde-dod[r. Ortadakiı haritada füze tocrübelen-nln yapıldığı Peenemunde (P) ve Kolberg İle Ruhr havzası gostenlmektedır.
ne de-mükel-
Genel-
törler sipariş etmiştir. 8000 Diesel mo-törü eylül 1950 de Ruslara teslim edilecektir. 1949 senesi içinde “balıkçı gemileri,, inşası makaadlylc VVismar tezgâhlarına 80.000 ton çelik levha gönderilmiştir. Bahsi geçen “balıkçı gemileri,, Narvik tipi eski Alman destroyerlerinin eşidir.
Wismar ve Warncmunde*de T. I. (600 t.) tipinde torplto, XXI (2.000 t.) ve XXVIII (2.5001.) modeli denizaltılar inşa edilmektedir.
Karlshorst inşaat bürosu VVismar’da bir deniz tayyaresi üssü kurulması emrini verince, Grotewoh1 Maliye Bakanlığı 80 milyon doğu marklık bir tah.süsat ayırmaya mecbur kalmış ve şehrin civarındaki bataklıkların kurutulması İcap etmişti.
Rostock’daki Neptune denizaltı tezgâhlan harpte olduğu gibi yeniden kamufle edilmiştir. Eski Grosse-dentschland silâh fabrikaları Sovyet harp gemilerini modernleştirmekle meşguldürler.
POLİSLER DENİZCİ OLUYOR
Alman yolcu vapurları asker nakliye gemisine çevrilmektedirler. Böyle-ce “Der Deutshe», “Asya,, olmuştur. 12.000 tonluk “Cordülera,.; 18.000 tonluk “Oceana,, ve “Hansa,, da yakında Sovyet nakliye gemisi yapılacaklardır.
Preroxv, Kühlunbsborn ve Gra-al - Müritz artık balıkçı limanı ol-
maktan çıkmışlardır. Prerow’da bir uçak gözetleme istasyonu bulunuyor. Kühlungsborn’da polisler sıkı bir talim ve terbiyeye tâbi tutularak denizci yetiştiriliyorlar. îşln tuhafı Alman polislerine denizcilik öğreten Mongol askerleridir.
Bu arada Mecklenburg hava üssü de yeniden kurulmuştur. Hltler zamanında hava generali olan Brnnat İle Albay Hartnack Doğu Almanyanın hava kuvvetlerini teşkilâtlandırmakla vazifelendirilmlşlerdir. Alman halkının bir kısmı bu faaliyeti memnuniyetle takip etmektedirler.
Almanyanın içinde ve Elbe nehri sahilinde bulunan sakin Boitzenburg şehrinde büyük bir faaliyet göze çarpmaktadır. Mayin tarayıcı gemiler burada inşa ediliyor. Torplto tecrübelerinin yapıldığı Marüsel, ewelâ PolonyalIlara verilmişken şimdi tekrar Almanyaya iade edilmiştir.
Baltık sahillerinin teşkilâtlandırılması Stettin’den idare edilmektedir. Vulkan tezgâhlarında 5000 amele üç ekip üzerine çalışarak ayda 4 denizaltı inşa etmektedir. Swinemünde, Stettin ile beraber Sovyet bahriyesi-nin ana üssünü teşkil ediyor.
Swincmünde ve Osternot’daki fenerleri kuvvetlendirilmiştir. foswlad’da telsizle idare olunan
ler için bir üs ve modern bir radar şebekesi kurulmuştur.
RADAR VE FÜZE ATIŞ RAMPALARI
Kolberg şehrinden Oesel adasına füze atışları yapılmaktadır. Kolberg-den OeseJe' olan mesafenin Kolberg-den Ruhr’a olan mesafeye eşit olması calibi dikkattir.
PolonyalI askerler Kolberg ve Misd-roy mıntakalarım muhafaza etmektedirler. Kilometrelerce uzunluğunda arazi dikenli tel ile çevrilmiştir. Derinlemesine inşa edilen radar şebekesi Leba-See, Gardor-See ve Samland sahillerini korumaktadır. Brüsterort-da füze silâhları için tesisat kurulmuştur.
Doğu Prusya Ruslar tarafından büyük bir kale haline sokulmuştur. Pil-lau ile Memel arasında tanklar ve paraşütçü kıtalarla takviye edilmiş 20 müstahkem mevki vardır.
Bütün bu askeri faaliyet S o vy etlerin Almanları yeniden silâhlandırmaya başladıklarını göstermektedir. Şunu da ilâve etmeli kl, bazı Alman subay ve teknisyenleri bu sahada Ruslara yardım ediyorlar.
CW
Paşa, Ali Paşa, Vakaa bu üç hareketinin en her üçü iç ve
Lippman ve Amerikanın Çin hakkında politikası
Muharrir, Amerikan generallerine şiddetle hücum ediyor
(Hususi muhabirimiz |
— lhgilterenın, Hit-yıkılmak üzere bu-sırada yardımdan Plânına
New-York
SP bildiriyor) ler karşısında lunduğu bir çekinen, Marshall Plânına is-temiyerek rey veren müfrit infiratçılar. Asj'a politikasında birdenbire müfrit müdahaleci kesildiler. Tru-man la Dışişleri Bakanı Acheson’un, Formoza için kabul edilen Amerikan politikası hakkındaki beyanatı, çok tiyen Formoza ya göndermek
Fakat diyor ki; “Formoza, Asya kıtasından 100 mil uzaktadır. Donanmamız. asker taşıyan hiç bir gemiyi, adaya yaklaştırmıyacagını İlân ederse. FormozA’ya kimse çıkamaz.,,
Cumhuriyetçi senatör ve mebusların tezlerini vendlkleri thıır’dur. Amerikan Dışişleri kanlığı, nşmamak sini ilân ettiği zaman. MacArthur'un yakınları, Dışişleri Bakanlığının bu politikasının “Askerî işlerden bihaber olan,, kimseler tarafından hazırlandığını söylediler. Bu sözlerin ortaya çıkması üzerine Walter Lipp-
askerlerin kendi sahalarında geldiğini beyan "Birleşik Devletler üniforması-yabancı bir
bir cmhuriyetçl senatörleri ka-tatmJn etmemiştir. Taft, Amerikan askeri niyetinde değildir.
müdafaa için mütehassıs, Mac
Ar-Ba-ka-
Formoza işlerine hususundaki politika-
hMCBBI
W imr
Hindistan'ın
riyaseti cumhur bayrağı
man, kalmak zamanının etti: nı taşıyanlar, bilhassa
memlekette bulunurken, matbuat ve politikacıları kullanarak, hükümetin politikasına hücum etmek ve onu küçük düşürmek hakkına katiyen malik değildirler. Askerler bu politika ile hemfikir değilse ve politikayı alenen münakaşa etmek istiyorlarsa, istifa etmeli, üniformalarını çıkarmalı ve kanaatlerini serbestçe ifade etmek haklarını sivil olarak kullanmalıdırlar!..,,
Lippman’ın kanaatine göre hâlen cereyan etmekte olan münakaşaların hakikî mevzuu, Formoza’nın stratejik ehemmiyeti değildir. Çünkü Kam-çatkadan Tonking körfezine kadar bütün Aaya sahillerini ele geçirmiş olan bir hasım karşısında, adanın nisbî kıymetsizliği Askerlerce de malûmdur. Asıl mevzuubahis olan dâva Lippman'ın “çılgınlık,, ile tavsif ettiği siyasî bir stratejidir. Lippman. Senatör Knowland‘dan bizzat işitin-ceye kadar, böyle bir tasavvurun ileri sürülebileceğini tahayyül dahi etmediğini söylüyor. Knowland ve MacArthur şöyle düşünüyorlarmış: “Eğer biz, Çin toprağı olan Formo-za’yı müdafaa edersek, Pekindeki Mao-Tse-Tung Hükümeti ile anlaşma yapılamaz. Kızıl Çini zâhiren Çan-Kay-Şek, hakikatte İse bizimle harp halinde tutarsak, Mao-Tse-Tung. ordusunu terhis edemez, zaferini tamamlıyamaz ve memleketin iktisadi kalkınmasına başlı ya m az
LippmAn soruyor: “Acaba, Mao, milletini doyurmak için silâh altında tutmaya mecbur olacağı ordusuna, ne gibi vazifeler verilir? Acaba böyle bir orduyu. Güneydoğu Asya-nın, Birmanya, Siyam ve Hindiçinî gibi zengin ve hemen hemen müdafaasız memleketlerine tevcih etmekten, daha cazip bir hedef olabilir mi?„ Amerikanın Çine karşı takip ettiği politikanın mantıksızlığı ve hedef-slzliği, o kadar âşikâr bir hal alacak ki, Amerikanın Mao hükümetini tanımaktan başka çaresi kalmıya-caktır. Ancak bu tanıma, Büyük Britanya’nın yaptığı gibi, realitelerin tanınmasından İbaret kalmıyacaktır. Amerikanın Çini tanıması daha u-zarsa sonra yetin mâna
Moskova.
kuvvetlisini, politikasını değiştirme-ye ve realiteleri kabul etmeye mecbur etmiş olmak gibi, muazzam bir prestij zaferi kazanacaktır. Ne kadar gecikir ve meselenin ehemmiyetini büyültürsek “tanıma,,nın “haklı görmek,, demek olduğu gibi yanlış bir fikre ne kadar saplanırsak, cihan ve Asya milletleri huzurunda o kadar fazla itibar kaybederiz^
•M
Karşı köşelerdeki mus-
Bayra-, bir vazosu
Bu şe-hor bl-muşta-
Bombay’da çıkan Bombay Chro-niele gazetesinden:
26 ocak 1950 de Hindistan Cumhuriyeti ilân edilecektir. O gün Hint Cumhurbaşkanının vazifesine başlaması top ateşiyle ve bayrağın Hükümet binasına çekilişi ile ilân edilecektir. Bu bayrak mavi ve kırmızı dört muıtatilden
I ibarettir,
tatiller aynı renktedirler. ğın Üzerlndo devlet sorgucu fil, bir terazi ve bir lotus resimleri bulunmaktadır, killer altın rengindedir ve ri mavi ve kırmızı renkli
tillorin içinde bulunmaktadır. Asokn sütununun başında bulunan üç aslanı ile temsil edilen devlet sorgucu ile lotus vazosu Milâttan önce 100 senesinde yapılan vo Sarnath’ta bulunan resimlerden alınmadırlar. Fil resmi de Milâttan 500 sene sonra yapılan Azanta mağaralarının duvarlarında bulunan nakışlardan alınmadır. Terazi resmi de Delhi'de bulunan (Türk-ler tarafından) Isa'dan 1700 sene sonra yapılan Kırmızı Kale'don alınmadır. Asoka sütun başı vahdet, eşitlik vo kardeşlik, Azanta fiil do sabır ve kuvvet, terazi ada-l®t vo iktisat* lotus vazoau da re-fah ve.bolluk U.mall etmaktadir.
veya şiddetli münakaşalardan vukubulacak olursa, mağitıbi-bizzat kabulünden başka bir ifade etmiyecektir: “Pekin ile Batı devletlerinden en
burcula, rahmetle yâdetmegi bir farz biliyorum. Qayct, o zamanlar matbu* atta derhal akisler uyandırmış olan bu mesele üzerinde afaki surette değil de fiili şekilde dursa ve işe baş-tasaydık, bugün muhakkak ki......
.... Fakat bütün bu 11 lehhüfter neye yararf fjimdi artık bir derneğimiz var, düğüne haztrlanmalıyız ve biz, bütün İstanbulhtlann bu dilgündc birer çorbamız almalıdır. Zira, İstanbullu olmak sıfatı ve haysiyetiyle fethin beş yüzüncü yıldönümü evvelâ bizi alâkadar eder.
Ne yapabiliriz f İstanbullular nefere kâdir değildir, i.y, istiycVm. O zaman, en gencimizden en yaşlımıza kadar, hârikalar yapabiliriz. Fikir, buluş, vesika, tarihi hâtıralar bir tarafa, günde birer kuruş verecek olsak, üç senede on milyon liradan fazla toplıyabiliriz. Senede bir günümüzü fetih işinde bedenen çalışmağa hasretsek, şehir o>ı binlerce kol kuvvetine sahip olur. Ayda iki saat birer kova çamur çıkartacak olsak, Haliç, Kurltağahdere, Göksu dereleri temizlenir. BvlerimMn önüne birer fidan diksek ve yüzde onu tutsa, şehir on bin ağaca kavuşur. İçeceğimiz her paket sigaradan birer tane eksik çıkmasına razı olsak bu milyarlarca sigaraların beledi milyonlar tutar. Sinemaya, tiyatroya, saza, bara gittiğimiz zamanlar hesap görürken on kuruşluk fetih pulu alsak günde on bin lirayı buluruz, çünkü yalnız Beyoğlu cihetinde sinemaya gidenlerin sayısı günde elli bini geçer.
Daha bunlara benzer, nice maddi imkânlarımız var. Elverir ki bunları teşkilâtlandırabilelim. İşte, ismi pek uzun olan bu yeni dernek, üç sene gibi kısa bir zamanda bu ciheti tahakkuk ettirmeğe gayret edecektir, Bütün hemşeriler ona bu hususta yardım r-derlerse 39 mayıs 1953 sabahı, İstanbul bir "gülzar” halin* gelmiş olur ve bir çağı kapatıp yeni bir çağ açmış olan Fatih'in ruhu da şâdnlur.
BİR İSTANBULLU
isimli tılmış fjibi garip bir manzara arzı drcek bu uzun. bir nefeste söylene raiye cr.k unvanın İstanbulin o cdatnı şivesini, inceliğini katle dişini bir tarafa bırakalım da artık bir harekete geçiliyor diye sevinelim* Amma, üç senelik bir zamanımız kaldı.
Su satırları karahyan “Bir İstanbullu ", hemşerilcrini birkaç nokta ü-zerinde aydınlatmak arzusundadır, şöyle ki:
On altı smr evvel, yani 193Jj tc, Viyanahlar, şehirlerinin Türk muhasarasından kurtuluşunun iki yüz ellinci senesini tantanalı bir şekilde ve dünyayı yerinden oynatarak, hâdiseyi hıristiyanlık âlemini karıştırmak is-liyerek tetfit ediyorlar, bu arada biz-lera atıp tutuyorlardı.
“Râkım-ıl-hurûf” o günlerde, merhum Galip Bingöl'ü görmüştüm. İstanbulini âşıklarından olan bu zatı belki tanırsınız. Kendisi, altıncı noter idi vc Bogaziçini güzelleştirmek için bir cemiyet kurmuş, bir de kooperatif teşkil etmiş idi. Galip Bingöl İstanbulini kıyısını, köşesini en iyi bilenlerdendi, ve ateşli bir milliyetçi idi. Viy analıların. iki yüz ellinci sene evvel muhasaradan kurtulmuş olmalarına sevinmekle iktifa edecek yerde, Tftrkler aleyhine nümayiş yapmaya yeltenmeleri, onu haklı bir hiddete şevketmiş idi ve:
— ' Hole, diyordu, biraz bekleyin, biz size bir mesarim gösterelim de, bakınız nasıl olurmuş”.
Bunun ne merasimi olacağını sordum:
— İstanbulini tarafımızdan fethinin beş yüzüncü yıldönümü!
Dedi. İşte Feth-ı Celili tes'it meselesi. sonradan Galip Bingöl'ün bu sözlerini mülâkat halinde neşretmem üzerine ortaya çıkmıştır, ve ilk fikir merhumundur. Onun aziz hâtırasını M
dırmaz. Şayet bir kavga olursa derhal polis işe müdahale eder, kabahatli kanun dairesinde ceza görür... Avrupa sokaklarında dilenciye bizde olduğu gibi sık sık rastlanmaz, eşya ve yük beygirlerle, el arabnlariyle taşınır. İnsanlığa yakışmayan sırt hamallığı orada yoktur.,,
Rıfat Paşa memleket işlerinin her cephesine göz atarak büyük bir cilt teşkil eden eserinde muhtelif meselelere dokunmuştur. Meselâ Türklyede toprak genişliğine mukabil nüfus azlığının zararını anlatmak için der ki: “Bir devletin kudret ve kuvveti sahip olduğu arazinin genişliğiyle ölçülemez. AvrupalIlara göre bir memleketin mamuriyetine. ı çokluğuna İtibar olunur,, başka muntazam bütçeden, ve giderlerin denk olması mundan bahseder.
Rifat Paşa, eserini teşkil risalelerden birinde hükümdarın Ja nasıl hareket etmesi İcap ettiğini anlatıyor, diyor ki: “Hükümdara yalnız cesaret, hattâ maharet kâfi değildir. ly| ahlâklı, âdil ve merhametli olması lâzımdır. Bir milleti idare etmek için halim ve müteva2i olmak kibirli ve şiddetli olmaktan evlâdır. Kendisini tebaasına sevdiren hükümdar, tebaasını korkutan hükümdarlardan ziyade muvaffak olur.,,
Rifat Paşanın bir ıslahat programı vardır. İtikadına göre Türkiye yola gelir ve ilerler. Ona göre bazı bedbinlerin aksini düşünmeleri bilgısizliklerindendir. Tür-klyenin terakki etmesi için üç esası gözönünde bulundurmak lâzımdır: 1) Memlekette sükûn, 2) Millî senttin israf edilmemesi, 3) muntazam ordu teşkil edilmesi.
Paşa maarifin ve ilmin ehemmiyetini idrak etmiştir. Ancak o devirde ekser Avrupa memleketlerindeki siyasiler, Fransız ihtilâlinin neticelerinden ürktüğü İçin — galiba Meternih’in fikrine u-yarak — “avamı nasm herşe-yl bilmesi önce serbesti, sonra itaatsizlik hâsıl edeceği için o ma-kulelerin çok şey öğrenmeleri İktiza etmez., diyor ki bu mütalâası da zamanı için zaruîdi.
Hulâsa Sadık Rifat Paşa. “Tanzimat ricali,, içinde dikkate pek şayan bir simadır. Ne çare ki hayat ve eserleri tetebbü edilememiştir.
“Tanzimat ricaJl,. denilince hatıra hemen Reşid Fuad Paşa gelir.
adam yenileşme başta olanıdır;
dış siyasette birinci derecede faaliyet göstermiş, sadrazamlık etmiş oldukları için — mektep kitaplarına varıncaya kadar — maarif ve irfan âleminde hep kendilerinden bahsedilmiştir. Sadık Rıfat Paşa, mizacen enerjik olmadığından silik kalmıştır Halbuki ötekiler yeni zihniyeti anlatacak eser bırakmadıkları halde bu eser bırakmadıkları hAlde bu a-damdan bize koca bir cilt “Asar-ı Rifat Paşa, 1807 de Istanbulda doğmuştur. Babası masarlfat nazırı Hacı Ali Beydir. Pek genç İken devlet memuriyetine girmiş, biraz Istanbulda kaldıktan sonra Viyana elçiliğine gönderilmiştir. Meşhur Meternih, genç elçiyi sevdi, kendisiyle aık sık görüştü. Bir aralık ltalyaya kadar seyahat eden Rifat Paşa, oralarda gör-ctüklerinl bir seyahatname şeklinde kaleme almıştır ki, demin adını yazdığımız “Asar-ı Rifat Paşa., da basılıdır. 1841 de vezir rütbesiyle Hariciye Nazın oldu. Fakat “çok itidalli ve ihtiyatlı hareket ediyor,, diye itiraza uğradığı için dokuz ay sonra azledildi. Paşanın hayatı mütemadi bir azil ve nasp ile geçmiş ve 1856 da genç denecek bir yaşta ölmüştür.
Rifat Paşa devlet! şöyle tariî eder: “Devlet, intizamlı bir adalet kuvveti demektir. Bu kuvveti yıkan, devletin, zulüm vâdlsine sapmasıdır. Adaletin esası da memleket ve millet menfaatinin muhafazasındadır.., Hükümet hak-kındaki fikri, hâlâ modemdir: “Hükümetler, halk için konmuştur. Yoksa halk, hükümetler için yaratılmış değildir.,,
O devirde yani bundan yüz küsur yıl önce Avrupa hayatı Tür-klyede tamamen meçhuldü. Paşa bu medenî hayatı basit, fakat lüzumlu şekilde anlatır; der ki: “Avrupada ahali eğlenceye düşkündür. Yaz günleri köylerde, kırlarda muzlka vesaire İle vakit geçirirler. Geceleri tiyatroya giderler. Kışın balo gibi süvare gibi topluluklar ve ziyafetlerde bulunurlar. Bu gibi şeyler, ora halkını meşgul eder, dedikoduya vakit bırakmaz... Halka verilen müsaadeye rağmen intizamsızlık görülmez, kimse kimseye el kal-
ahalisinin bundan gelir lüzu-
eden
D. D. T. karşısında haşarat
deniz Grel-füze-
Suisse-Press — Kimyagerlerin böceklere karşı açmış oldukları harpten, bp defa muzaffer çıkacağa benziyor.
Floridadakl bataklık araziye beş sene arka arkaya, tayyarelerle DDT püskürtülmüştür. Bu arazinin sivrisinek vesair haşarattan kurtulmasına. fennin bir harikası göziyle bakılmakta idi. Fakat 1949 senesinde civardaki köy ve şehirlere tekrar bir sivrisinek akını olmuştur. Telâşa düşen mütehassıslar, hemen araştırmalara başlamışlar ve hayretle şu neticeye varmışlardır: Sinekler ve sürfeleri DDT ye karşı bir muafiyet
kesbetmışler ve on misli daha kuvvetli, DDT dozajına karşı koyabilecek hale gelmişlerdir. Böyle bir “a-lışma,, sadece alelâde sivrisineklere inhisar etmemekte, asıl korkuncu malarya ve uyku hastalığı gibi insanlara, sinekler vasıtaslyle taşınan hastalıkların DDT ile önüne geçilmesinin ortadan kalkması ihtimalini de ortaya koymaktadır. Ya bir gün malarya taşıyan sivrisinek de DDT ye karşı muafiyet kesbederse?
İşte mütehasıslar, bu ihtimali gö-zönünde tutarak, haşarata karşı kullanılacak yeni maddeler üzerinde çalışmaktadırlar.
KOY PAPAZI
KOY
PAPAZI
bugün vaiz evvelki pazarlar
uzun boylu, na-Blr «airinki gibi
Nihayet işte, köy papazı mimber-de... Cemaat başlarını kaldırıyor. Ha, ha! İşte geldi. Deıpek var. Geçen ve daha gibi değil.
Köy papazı genç, rin ve çok güzeldi,
derin gözlere, bir askerinki gibi a-zimli bir çeneye sahipti. Her şeyi güzel, ince, zeki, mânalı idi, içinden tutuşan bir ateşle parlıyordu.
Cemaat papazlarını böyle görünce, ona râmolduğunu hissetti. Onu, beyaz pala bıyıklı yarbay Berencreutz ve iri yüzbaşı Christian Berg gibi neşeli arkadaşla riyle meyhaneden sallana salİAna çıkarken görmeğe daha alışıktılar.
Haftalardan beri öylesine içmişti ki, vazifesini yapamamış, köylüler o-nu evvelâ nahiye papazına, sonra piskoposa ve ruhani meclise şikâyet etmişlerdi. Piskopos tahkikata gelmişti. Orada, göğsünde altın istavrozu, müezzinler mahfilinde. Knrlstad uleması ile civar nahiyelerin papazları arasında oturmuş, bekliyordu.
O tarihlerde. 1820 senelerine doğru, içki içenlere ve ayyaşlara müsamaha edilirdi. Fakat Gösta Berling bu genç papaz, içkiden, kendisine tevdi edilen kilisenin basit vazifelerini bile unutmuştu, İşinden çıkarılması tabiî idi.
Gösta
vaizden evvel söylenilen son mısraları okunurken kilisede olanların hepsinin düşman olduğu düşüncesi Üst katta, derebeylerin ve
bulunduğu mahfillerde, aşağıda köylü kalabalığında ve ilk vaftize gelenlerin dairesinde yalnız düşmanlan vardı. Erganunu körükleyen bir düşmandı, çalan da bir düşman.
Herkes kiliseye yeni getirilen küçük çocuklardan tutunuz da, Leipzig muharebesini görmüş dik ve mağrur ihtiyar bir asker olan bekçiye kadar ona düşmandı. Diz üstü çökerek onlardan merhamet istemek gibi bir ıh-
hücu-Evet, itham Yaşa-
Akademi Française’in yeni âzası Jean - Louis Vaudoyer
mimberdfi bekliyordu; ve İlâhilerin aklına, kendisine saplandı, eşrafın
tiyaç duydu. Fakat o anda içinden müthiş bir hiddet yükseldi. Geçen sene, kendisini bu kürsüde ilk gördükleri zaman, nasıl olduğunu hatırladı: Lekesiz bir adamdı. Ve şimdi, bu mimberden, kendisi hakkında hüküm verecek olanı, altın istavroz-lu adamı görüyordu.
Fatihayı okurken, bir kan miyle yüzü kıpkırmızı oldu, doğru idi: İçmişti. Fakat onu etmeğe kimin hakkı vardı?
mak için gönderildiği bu yerdeki papaz evini görmüşler miydi? Loş ve kasvetli çam ormanı pencerelere kadar dayanmıştı. Siyah damdan ve küflü duvarlardan rütubet sızıyordu. Yağmur ve kar kasırgaları kırık camlardan kamçı gibi girerken, fena sürülmüş tarladan karnı doymayacak kadar bir şey elde edebilirken, insana cesaret verecek İçkiden başka ne vardı? Hem bu adamlara lâyık bir papaz olmamış mıydı? Hepsi içiyordu. O. neden içmesin? Karısını gömen koca, mezarlıktan dönünce kafayı çekiyordu. Çocuğunu vaftiz ettiren baba, dinî merasim sonunda a. yakta duramıyacak hale geliyordu. Kiliseden çıkınca, köylüler birbiri peşine kadehleri yuvarlıyor ve çoğu evlerine bulut gibi dönüyorlardı. Ah, evet, papaz olarak bir ayyaşı hak-etm işlerdi.
İçkiyi, vazife icabı yola çıkıp da-sırtında ince bir cübbe, bütün rüzgârların söz vermiş gibi buluştukları donmuş göller üstünde fersahlarca yol aldığı, yağmur sağnakları altında küçük kayığı çalkandığı, fırtınalı havalarda kendine ve hayvanına kar yığınları arasından yol açmak için kızağından inmeğe mecbur kaldığı, ormanda bataklıkları diz kapaklarına kadar çamurda geçtiği zamanlar sevmeyi öğrenmişti.
Senenin günleri kasvetli bir can sıkıntısı içinde akıp gidiyordu. Köylüler ve derebeyleri, akılları fikirleri topraklarında yaşıyorlardı. Fakat
akşamlan, içki iye düşünceler zincirlerini kırıyordu. İlhamlar geliyor, kalbler ısınıyor, hayat bir renk peyda ediyor, şarkılar göklere yükseliyor ve güller etrafa koku saçıyordu. Delikanlı için meyhane bir cenup bahçesine dönüyordu: Başının üstünde üzümler, zeytinler oluyor, loş yaprakların arasından mermer hey-ekller pırıldıyor, hurma ve çınar a-ğaçları altında şairler ve âlimler dolaşıyorlardı. Hayır, içkisiz, böyle bir memlekette hayata tahammül etmek kabil değildi. Onu muhakeme iddiasında olan bütün dinleyiciler bunu bildikleri halde, Allahın evine sarhoş olarak geldiği için sırtından cübbesini almak İstiyorlardı, içkiden başka hangi Allahları Ondan başka hangi Allahları leceğini sanıyorlardı?
Fatihayı bitirmişti. “Pater,,
Geçenlerde vefat eden akademi â- I zalanndan Edmond Jaloux’nun yeri- | ne Jean-Louis Voudoyer seçilmiştir. Bir çok edebi yazıları ve ayrıca ince bir üslûpla yazılmış “Maskelenmiş Aşk,,; “Metres ve Arkadaş,,: “Lau-re ve Laurance,, gibi eserler de veren Vandoyer, yüksek kültürlü, zevk sahibi bir şairdir.
35 reyden 21 ini M. Voudoyer kazanmıştır. Bu intihapta üç büyük rakibi vardı. Bunlar: Sorbonne'da profesör olan Gustave Cohen; hem tarihçi ve hem de romancı olan
Nüfus meseleleri
L^via - Mirepois, ve hıristiyan ekzls-tansüyalistlerin şefi M. Gabriel Mar-cel’dlr.
■
M. Voudoyer’nin Comedie Française-de bir çok piyesleri sahneye konmuştur. Buna rağmen Claudel ile Mauriac onu Akademiye almak istemeyip M. Marce! hakkında propaganda yaptılar. Fakat, bütün gayretlere rağmen M. Marce! 6 rey alabildi. Bu da bize M. Voudoyer'nin kıymeti hakkında kâfi bir fikir verebilir.
O. G.
Kadınlar, erkeklerden daha çok yaşıyorlar
Lâkin vardı, olabi-
1 okumak için eğildi. Dua müddetince kilisede nefesin bile ihlâl etmediği bir sükûn hâkim oldu. Ve birdenbire, papaz, cübbesini tutan şeritlere iki filiyle sarıldı. Ona. sanki bütün cemaat, başta piskopos, sessiz adımlarla, sırıtndan cübbesini almak için mim-bere çıkıyorlarmış gibi geldi. Dızüs-tü çökmüş, bRşını döndürmeden onların, kendisini arkadan çektiklerini hissediyordu. Piskopos ve ûlerna, papazlar ve mütevelliler, kayyum ve cemaat hep birden asılıyorlar, cübbenin şeritlerini, kuşağını çözmeğe, koparmağa çalışıyorlardı. İçinden, "eğer şeritler koparsa, merdivenlerden aşağı üstüste yuvarlanacaklar., diye düşündü. Bunu o kadar sarılı hır halde gördü ki, duasından bir tebessüm geçti, Fakat aynı zamanda, alnında soğuk terler peyda oldu. Olan olmuştu: Bundan sonra, melun bir mahlûk, cübbesi başına geçirilmiş bir papaz, dünyanın en sefil a-damlarından biri olacaktı. Yollarda dilenerek, peiâspârcier içinde, hendeklerde. serserilerle beraber, sarhoş uyuyacaktı# (Devamı var)
TABABET alanında yapılan keşifler, sağlık bilgisinin gelişim; ve nihayet hayat seviyesinin yükselmesi, ferdin ömrünü uzatan yeni yeni âmillerdir. Fakat şu noktaya dikkat etmek lâzımgelir ki. kadınlar yalnız bugün değil, her devirde erkekten daha çok yaşamak istidadını göstermiştirler.
Bu hakikat, Birleşik Devletlerde büsbütün dikkat çeker bir şekilde kendini göstermiştir. Memleketin hem ahaîisl hem de refahı muvazi olarak artarak ölüm nispetini hayli düşürdü; ve 1921 ile 1943 arasında bb nispet, erkekler için yüzde 26, kadınlar için yüzde 13 düşmüştür.
Ajılaşıhyor kl, kadınlar esas itibariyle erkeklerden daha çok sayıda oldukları gibi onlardan duha çok da yaşamaktadırlar.
İnsan ömrünün uzaması ihtimali de medeni memleketler ahalisinin yaşı Üzerinde dikkat çekici surette tesir ediyor. Bu ihtimal, geçen asırda hususî bir ehemmiyet peyda eden ve fakat sanıldığı gibi yeni olmayan bir hâdiseden doğmaktadır. Medeniyetin İlk günlerinden beri beşer ortalama ömrü daima artmakta bulunmuştur.
Antropoloji âlimlerine göre tunç devrinde yeni doğan bir çocuğun muh temel Ömrü on sekiz seneyi geçmiyordu; müddet seneye,
se-
er-
47
Romahlar zamanında bu
22 seneye, Ortaçağda 28-30 on sekizinci asırda 35, on
dokuzuncu asrın ortalarında 40 neye çıkıyor.
1900 de ortalama ömür nispeti kekler için 45, kadınlar için de
seneyi bulmakta olup artış seyri maddî gelişme ile bir olarak ilerliyor. Ortalama Ömür müddeti (tabiî “ihtimal,, zaviyesinden mütalâa etmek şartlyle) Fransada 59 sene, Hollandada 66 sene, Birleşik Devletlerde 68 senedir (bu sonuncu mem-lekette yirmi beş sene sonra nispetin 73 e yükseleceği tahmin edilmektedir.
Bu kazançlar lntanî hastalıkların azalmasından ve çocuk ölümüne karşı açılan savaştan ileri gelmiştir; yoksa ferdin ömrü uzadığına delâlet etmez; insanlar bugün Ortaçağda-kinden daha ihtiyar olmadıkları gibi medenî cemiyetlerde ömür müddetinin azalmış olması ihtimali de vardır. Yalnız şöyle bir olay karşısındayız: İhtiyarlık çağına ulaşan insanların sayısı artmıştır.
Gençlerin sayısı da aynı nispette artsaydı bu netice pek hayırlı olur-tfu. Fakat cemiyetimiz artık bir ihtiyarlar topluluğu olmaya başladı. Doğum vakalarının azalması, dünya memleketlerindi bir çoğunda nüfusun süratle ihtiyarlaması gibi bit hâdise vücude getirmektedir. 198ı yılında Birleşik Devletlerdeki seçmenlerden yüzde 27 sinin altmış ya-şinı geçkin olacağı düşünülürse bu durumun neticeleri hakkında bir fi* kır edinmek kabil olun
1
M Oc»k 105Ö
T E N t I S T A N B U U
Öny^Rf W
HİKÂYE
Mum ışıkları
SON haftalar içinde gün geçmiyor kİ şehir cereyanında bir ârıza olmasın ve bir mahalle, gününe göre de bütün bir semt bazan saatlerce karanlıkta kalmasın. İlk günlerde hepimizi hiddetle yerimizden oynatan bu hâdiseye yavaş yavaş alıştık. Artık her evde bir desto mum bulunuyor. Hattâ, sağdan soldan şamdan tedarik odenler de var. Bu gidişlo şamdan moda olacak. Arı-zalardan yüzü gülenler de yok değil. MAhallo bakkallarının kazancına mumların kârı da eklendi.
Geçen akşam mum donanmasını ilk defa çarşıda görerek irkildim. Otobüsten inip köşeyi döndüğüm zaman kendimi bambaşka bir şehirde, hattâ bambaşka bir devirde sandım. Cadde üzerinde ışıklar yarım saattir yanmıyormuş. Fakat herkes başının çaresine bakmış. Her zaman bol ışık altında pırıl pırıl yanan mağazalarda birer ikişer mum titreşiyor. Sokak satıcıları. bin bir çeşitle doldurdukları işportalarının ortasına isi tüten, a-levl yalpalıyan mumlar oturtmuşlar. ve ortalık kendiliğinden bir sessizliğe gömülüvermiş.
Kendimi, sihirli pabuçları giyince tarihin eski devrine dönüveren masal öğretmenine benzettim. Manzarayı garipsedim. İçime tuhaf bir duygu çöktü. Şimdi evi de aynı hüzün içinde bulacağımı ve yemeği yine, oğlumun üfliyerek söndürmeye çalışacağı iki mum ortasında yiyeceğimizi düşünüp canım sıkılırken birden sanki gökten bir nur indi. Mum alevleri, elektrik cereyanından boşalan ışık altında zavallılaşıverdi. Herkesin bir "oh,, çektiği duyuldu.
Çarşıda rahat rahat dolaşıp öte borimi aldıktan sonra evimin yolunu tuttum. Köşedeki tütüncünün Önünde biri kolumdan çekti. Döndüm. Eski bir okul arkadaşımdı. Yüzündo izahı imkânsız bir ifade ile yarı gülümsiyerek:
— Mumları nasıl buldun? demesin mi!
— Geç Allahaşkına, dedim. Her Şey çağına yaraşır.
— Harikulâde azizim. Bayılıyorum şu mum ışıkları altında değişen, hayalleşen âleme...
Bu çocuk, zamana uymıyan ne varsa hepsine hayran bir tipti. Birlikte yürümeye başladık.
— Sorma, diye bir hikâyeye girişti. Mumlar, şu çok sevdiğim mumlar bana ne ettiler bılsen!
— Hayrola?
Çoçuk Fıkraları
Anlayış meselesi...
Anne küçük oğluna;
— Daima hareketlerine dikkat et. kötü bir şey yapma. Etrafındakile-rt Kendine baktıracak, seninle meşgul edecek utandırıcı şeyler yapmaktan çekin, diye nasihat veriyordu.
Küçük oğlan birden neşe ile:
— Ah ne İyi, ne İyi, diyerek o-dadan odaya koşmaya başladı.
Annesi:
— Ne var oğlum, yoksa deliriyor musun? diye çıkıştığı zaman, çocuk:
— Hayır anneciğim delirmiyorum, sadece bana: “Etrafındakllcrl kendine baktıracak utandırıcı şeyler yapmaktan çekin,, dedin. Yaşadım, artık, bir daha banyo yapmıyacağım, cevâbını verdi.
Tashih
ÖğTetmen sene başında yeni bir eınıfa girdi ve bir küçük çocuğa:
— İsmin ne çocuğum, diye sordu. Çocuk:
— Işıklar söndüğü anda kaldırımın üzerinde sevlnclmdon dura-kalmışım. O sırada Önümden bir karaltı geçti. Gözüm ihtiyarsız ona takıldı. Boylu, ince, zarif bir kadın. Yürüyüşündeki ahenkle mum ışıklarının ürperişi arasında bir münasebet yaratmaya çalışırken kadın bir çorapçı dükkânına girdi. Düşünmeden ben de arkasından. Kadın: “Bu karanlıkta çorap seçilmez ya, ne yapayım ki yarına giyecek bir şeyim kalmadı!,, baş-langıciyle çorapları yoklamaya koyuldu. Ben de onu incelemeye. Esmerdi, gözleri siyah ve manalıydı. Saçları ışık ve dalga halinde o-muzlarına akıyordu. Elleri oya gibi. nârin ve asabi idi. Parmakları gökleri tarıyan projektörler gibi çorabın görünmiyen damarlarına kadar nüfuz ediyordu.
Arkadaşım, gülümsememe aldır-mıyarak devam etti:
— Belki yarım saat uğraştı, çabaladı. Ben de yanı başında ter döküyordum. Satıcı, zeki bir adam olacak ki benden ne istediğimi sormuyor, sadece onunla meşgul görünüyordu. Dalmış, kondimden geçmiş bir haldeyken tavanda bir şimşek çaktı. Yıldırımla vurulmuş gibi sendeledim. Mum ışıklarının ilâhileştirdiği hayal kaybolmuş, yerine ruhsuz bir gerçek golmişti. Bu kadın, karanlığın kadını değildi, Uzunca, fakat âhenksiz bir boy. Zarif değil, zayıf. Kirli esmer bir renk. İnsanı tiksindiren boyalı saçlar. Kat kat sürmeler içindo, takma kirpikli sevimsiz gözler. Yüzündo boya, boya. boya... Kazısan altından da bir şey çıkmıyacak... Zaten boyaya ihtiyacı az olsaydı ayna karşısında bu derece didinmezdi. Hele elleri... Kara kuru çalı...
Arkadaşım İçini çekerek devam etti:
— O da ışık altında beğenmediği çorabı fırlattı. Beni arkasından gelecek sanarak, işveli bir tavırla dükkândan çıktı. Satıcı: “Işıklar yandı, bir çorap parasından olduk!., diye mırıldanırken, ben de bu anlayışlı adama: “Hangimizin kaybı daha büyük acaba?,, sualini sormaktan kendimi alamadım.
Arkadaşım belki dahA da anlatacaktı. Lâkin ayrılmamız gereken sokak başına gelmiştik. Elini sıkarken:
— Öğüt vermek âdetim değildir, ama, dedim, bir daha muma değil ya, yüz mumluk ampule bile gü-verime!
Nakleden: S. N. ÖZERDİM
— Haso, diye cevap verdi.
öğretmen
— Haso değil, isminin küçülmüş şeklini söylememelisin. Senin ismin Hasarıdır, dedi ve öteki çocuğa döndü.
Bir küçük Rum çocuğu olan Koço arkadaşının yaptığı yanlışlıktan korkarak:
— Koçan, diye cevap verdi.
Üzülmemiş, gülmüş
Anne altı yaşındaki oğlu Ayhanın aghyarak aşağı indiğini görünce merak İçinde sordu;
— Ne var oğlum!
— Babam duvara resim asarken çekiçle parmağına vurdu da.
Annesi onu teskine çalışarak:
— Bunda üzülecek bir şey yok kİ.. Senin gibi büyük çocuklar böyle her şey için ağlamazlar, gülüp geçerler.
Ayhan mahzun mahzun cevap verdi:
— Ben de öyle yaptım anneciğim güldüm de!...
Bir masal ;
BEYAZ KEDİ
Evvel za-man içinde bir kiralın üç oğlu varmış; bir gün kıral kendisi hayatta iken oğullarının tahta geçmek istemesinden korkarak onları karşısına almış ve: “Tacımı birinize verip, kırlara çekilerek
rahatça yaşıyacagım. Fakat, beni eğ
lendirecek, küçük, güzel bir köpek istiyorum, içinizden hanginiz bana
dünyanın en güzel köpeğini getirirse onu kıral yapacağım,, demiş. Üç kar
deş dostça el sıkışarak ayrılmışlar.
Büyükler bir çok maceralar geçirmiş. fakat biz küçüğün başından ge
çenlere bakalım. Küçük prens, dere tepe düz giderken, bir ormanın için
de yağmura tutulur, yoluna çıkan bir saraya koşar ve kapısını çalar. Kapı kendiliğinden açılır. Karanlıkta mum tutan 12 el görür, korkar ve daha fazla ilerlemek istemez, fakat
arkasından bir el onu iter. 60 oda
dan geçtikten sonra büyük bir odaya gelir. Etrafındaki eller ocağı yakar, pabuçlarını çıkarmasına yardım e-derler.
Biraz sonra birden odaya gayet güzel bir beyaz kedi girerek “Hoş geldin prens,, der. Prens de: “Hoş bulduk Kedi hanım. Siz öteki kedilere hiç benzemiyorsunuz, zaten sarayınızda her şey biraz acayip., diye cevap verir. Beyaz Kedi susar, biraz sonra beraberce yemek odasına geçerler, tatlı tatlı yemeklerini yer, dünyada olup bitenlerden konuşur-
Küçük Kovboy şarkı söyliyerok keyifle yoluna devam ediyordu. Fakat birden hava kararmış, yağmur İnmeğe başlamıştı. Fakat o, kendini ve atını koruyacak tedbiri almakta güçlük çekmedi. Şapkasını atın başına geçirdi. Kendisi de çevik bir hareketle aşağıya doğru kaydı...
t
lar.
Ertesi sabah prens bir gürültü ile uyanır; pencereye koşar, bir de ne görsün, Beyaz Kedi avlanmaya çıkıyor.. Çok geçmeden eller, ona tahtadan, çok hızlı koşan bir at getirirler. Beyaz Kedi de bir maymunun üzerinde berabereo ava giderler. Bizim küçük prensin rahatı gayet iyi olduğundan günlerin nasıl gelip geçtiğinden haberi bile olmaz. Fakat Beyaz Kedi, Prensin ne zaman dönmesi lâzım geldiğini
bilir ve bir gün Prense:
“Babanın istediği köpeği götürmek için üç günün kaldı. Ağabeylerin çok glizel köpekler buldular. Fakat Ü-zülme işte sana küçük bir kutu, babanın önünde bunu açarsan içinden çok güzel bir köpek çıkacak,, der, ve ayrılırlar. Küçük prens, ağabeylerinden önce saraya varır, arkasından sıra İle onlar da gelirler. Beraberce babalarının önüne çıkarlar.
Kıral iki büyüğün getirdiği köpekleri çok beğenir, hangisini seçeceğini düşünürken en küçük, cebinden Beyaz Kedinin verdiği minicik kutuyu çıkarır. Kıral kutuyu açar, yüzük deliğinden rahatça geçecek kadar küçük olan bu köpeği gören herkes hayretler içinde kalır. Fakat kıral tahtından vazgeçmek istemediği için çocuklarını yine yanına toplar ve bu sefer dö: “Bir sene daha dolaşın, içinizde bana dünyanın en güzel kızını getiren onunla evlenip benim yerime geçecek,, der. Küçük Prens, yine sevgili Beyaz Kedisinin yanına döner; ve yine bir sene onun yanında kalır. Beyaz Kedi, Prensin babasının yanma döneceği günün gecesi: “Babana dünyanın en güzel kızını götürmek istiyorsan başımla kuyruğumu kes,, der. Prens, Beyaz Kediye bu fenalığı yapmak istemez, fakat kedi o kadar yalvarır ki, dayanamaz, kılıcı ile başını ve kuyruğunu keser. Bir de ne görsün... Beyaz Kedinin başı gittikçe büyümeye başlar ve kedi, çok güzel bir kız haline gelir. Sonra Prense dönerek: “Benim de babam kıraldı ve ben onun biricik kızı idim, sonra periler beni kaçırdı ve beyaz bir kedi haline soktular. Tekrar eski halime dönebilmem için bir prensin benim başımla kuyruğumu kesmesi ve benimle evlenmek istemesi lâzımdı,, der. Çok sevinen Prens, güzel kızın elinden tutar; ve beraberce babasına giderler. Kızın güzelliği karşısında saray d ak ilerin gözleri kamaşır. Prens: “Babacığım, işte SAna her bakımdan dünyanın en güzel kızını getirdim,, der. Evlenirler, Prens kıral olur ve beraberce mesut yaşarlar.,.
Dünyadan sanat haberleri
6 yaşındaki ressam
İlkokul çağındaki küçük çocuklar ekseriya bu kıymetli yaşlarından faydalanmasını bilmezler. Güzel resimler meydana getirmek için sarfettlklerl gayretler nadiren iyi neticeler verir. Zira 7 yaşından sonra bir gerileme devresine girerler.
Talihli çocuklardan biri olan ressam Hiroshl Nishlda 6 yaşındadır, ilk resim sergisini bu hafta Tokyoda açacaktır.
Nishida’mn önünde daha, bir çok çetin tecrübe seneleri yığılmış bulunuyor. Babasının atölyesine gizilce girdiği günden beri resim yapmaktadır. O gün, kendisini nezarete memur edilen ağabeysin! bir odaya ki-litliyerek eline boyaları almış ve çocukların resim sergisinde birinciliği kazanan eserini meydana getirmişti.
Bugünü takip eden 6 ay zarfında artist Nishlda durmadan resim yapmakta ve sergisi için çalışmaktadır. Büyükçe tabloları bir gün içinde, küçüklerini de 3-4 saat zarfında bitirmektedir.
Resimlerinde sağlam bir hal ve nefis bir renk kompozisyonu vardır
Bu küçük dehânın en çok sevdiği ressam Picasso'dur. BabASi “Picasso-nun tesiri altında kalmaması için o-nu tergilere götürmüyorum,, diyor.
SPOR
e.
Oyunculara öğütler
: Yİ bir hakemin idaresi altında I oyun kaidelerine riayet edilerek ■ oynanan hareketli, temiz, canlı bir futbol müsabakasının seyri ne kadar zevkli ve heyecanlı olursa sık sık inkıtaa uğrayan tekmeli, İtişmen, kavgalı bir maçın hariçten manzarası da o derece can sıkıcı, nefret ve tiksinti verici olur.
Müsabakaların hâdisesiz cereyan etmesinde hakemlerin İyi idarelerinin oynadığı rol kadar ve hattâ ondan daha bile fazla, oyuncuların tavır ve hareketlerinin, çıkaracakları temiz oyunun da ehemmiyeti olduğunu unutmamalıdır. Oyuncuların asabiyete kapılarak hırçın hareket etmeleri, müsabakanın idaresini güçleştireceği gibi bazı taşkın seyirciler üzerinde bu halin yapacağı tesir, o-yunun bir gerginlik havası içinde cereyan etmesine ve netice itibariyle de şirazesinden çıkmasına sebebiyet verebilir.
Gerçi iyi bir hakem bütün otoritesini kullanarak bu gibi vaziyetlere meydan vermiyccek bir tarzda maçı idare etmelidir. Fakat ne de olsa, bilhassa mütevazln kuvvetler arasında yapılan vc bu itibarla geniş halk kütlesinin heyecan ve alâkasını toplayan iddialı maçlarda bir kere böyle bir asabiyet tohumu ortaya atılacak olursa, şayanı hayret bir çabuklukla filizlenerek kısa bir zamanda dalbudak salacağından şüphe etmemelidir.
Bundan sonrasını hepimiz biliriz. Gittikçe artan bir tempo ile küfürler, hakeme bağırışmalar, oyuncuları kırıcılığa teşvikler başlar. Sahada oyuncular birbirlerine girer. Tribünlerde hafiften başlayan dil ve el kavgaları gittikçe büyümek istidadını gösterir. Artık hava Adamakıllı eleklrikleşmiş, oyunun zevki kalma-mış, müsabaka bir kör döğüşü halini almıştır.
İşte bütün bu nâhoş vaziyetlere bazan bir iki oyuncunun şuursuz hareketleri sebep olmuştur. Fakat onlar bunun farkında bile değildirler. Şimdi futbolcu kardeşlerime bu gibi halleri geniş ölçüde önliyeceğine kuvvetle inandığım aşağıdaki tavsiyelerde bulunmayı faydalı görüyorum: Asabiyete kapılmadan oynamayı,
bizde olmuyor!
Oklahamada futbol antrenmanını gizli yapmak isteyen kulüp ıdarecilonl sahayı sıkı bir inzibat altına Almışlarsa da, sahaya gizlice giren vo resim çek» mek istoyen fotoğrafçı, (resimde solda görünen) McDonald tarafından yakalanmıştır. Sahadaki takım, iki gün sonra yapacağı bir maç için gizli bir taktik hazırlamakta idi. Fotoğrafçıyı sahadan çıkarmak hayli zor olmuş, bu «radâ antronkrle aralarında şiddetli bir boks maçı (!) da cereyan etmiştir^ Resimde antrenörle fotoğrafçının arasındaki müoadelenin bir anı görülmektedir.
Badi KARSAN -
serin kanlılığınızı daima muhafaza etmeyi kendinize şiar «dininiz. Kes--kln sirke nasıl kabına zarar verirse, hırçın ve asabi oynamanızın oyununuzu bozmaktan başka bir işe yara-mıyacağını ve bütün seyircilerin husumetini üzerinize davet edeceğini aklınızdan çıkarmayınız. Hakemin kararlarından memnun kalmadığına zı tavır vo hareketlerinizle belli etmekten İçtinap ediniz. Bu hareketlerin hariçten görünüşü çok çirkin, halk üzerindeki İsyankâr tesirleri de büyük olduğunu daima hatırlayınız. Hakemin iyi veya fena olması idarecileri alâkadar eden bir mevzudur. Siz, yalnız kendi oyununuzla meşgul olarak takımda üzerinize aldığınız vazifeyi lâyıklyle yerine getirmekten başka bir şey düşünmeyiniz. Hakeme itirazınızın müsbet bir neticesi şöyle dursun, bilâkis sahadan çıkarılmanızı intaç ederek aleyhinize bif vaziyet ihdas edeceğinden şüphe etmeyiniz. Böyle olunca da takımınızı, klübümüzü, binlerce taraftarınızı ne müşkül bir duruma sokacağınızı, ne derin bir hayal kırıklığına sevkedeceğiniz gözönünde tutarak buna ne dereceye kadar hakkınız olduğunun takdirini size bırakırım.
Hariçte uyandıracağı derin akisler itibariyle bilhassa ecnebi takımlarla veya yabancı hakemlerin idaresinde yapılan müsabakalarda harekâtınızı sıkı bir kontrol altında tutmanın millî bir vazife olduğunu idrâk etmeniz lâzımdır. Bir müsabakanın neticesi çabuk unutulur ama bıraktığı fena intiba pek kolay silinmez. Canlı temiz bir oyun, çok defa galibiyet kadar kıymetlidir. Unutmayınız ki, milli ve temsilî müsabakaların İlgililer nezdlnde birer dosyası tutulmakta ve hakem raporlarına göre takımlara iyi veya fena notlar verilmektedir. Ben, bizzat bunun şahidi oldum. Takımınıza ve dolayıslyle memleketiniz futboluna fena bir not verdirmek istemiyeceğinlze tama-miyle kaniim.
Onun içJn bütün tahriklere kulağınızı tıkayarak yalnız oyununuza bakınız. Spor yapmaktan bir gayenin de sinirlere hâkimiyet olduğunu ha-fırlayarak temkinli, ağırbaşlı, vakarlı bir oyun çıkarınız. Bunu sizden beklemek hepimizin hakkıdır.
Hicri 1950 Rumî
R Ahir OCAK K. soni
6 25 12
1369 Çarşamba 1365
Vakit Vu*utl Ezan)
Gün.# 7,16 2.00Î ’
Öğle 12.26 7.11
ikindi 15.01 9.45
Akşam 17,17 12.00
Yatsı 18.52 1.35
îmsâk 5.36 12.20
Atutürk İnkılâp Muıesl: Perşembeden maada her gün 10-12 vo 14-17.
Topkapı Şurayı: Pazartesi-Çar-şamba - Cumartesi saat U.30-17 Telf. (21090).
Aynsofyn: Pazarteal - Sah - Çarşamba - Perşembe - Cuma, saat 10 - 16; Cumartesi. Pazar, saat 13 - 16, Telf. (21760).
Arkeoloji : Çarşamba, Cuma, Pazar günleri 13 ton 16 ya kadar.
Esld (Sark Eserleri Şubesi: Çarşamba, Cuma, Pazar, 10 dan 12 ye kadar. Telf. (21682).
Türk ve Islâm Eserleri: Halı, Perşembe. Pazar saat 13.30-16 30, Telf. (21888).
Dolmabnhçe Deniz Müzesi: Cu-
martoal saat 13-17, Pazar 9-18.
Telf. (81284).
Belediye .Mılzrsi; Atatürk Bul-
varı Perşembeden gün 10-12 vc 14-17. maada ber
Tevfik Fikret AşljHin Müzesi: Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 vo H-17.
İzmir:
Arkeoloji Müzesi (3324) Her glin 9-12. 13.30-17. Cumartesi; 11-17 a-Ciktır.
İstanbul Beyoğlu
Anadolu yakası
Ankara
İzmir
İzmir 2222 Karşıyaka
44098
60536
91 2251 5055
Beyoğlu 44M) mdıkö.y 60872
İstanbul 24222 Üsküdar 6OM5
Ankara 00, İzmir 2222, K.yaıuı 5055
MELEK
Tcı: 40808
ŞEfllK riVATKULAJHî
Saat 20.30 da. I
DRAM KISMI l (42157) Tebeşir Dairesi.
KOMEDİ KISMİı (40409) Kayseri Gülleri.
MVAMMEK KARACA OPERETİ: 8.30 da: Sizin Sokak.
l’ENİ SES OPERETİ ı (49369) 16 te ve 8.45 te: Hediyelik Gelin.
ANKARA TİYATROLARI: Saat 20 de.
B( YÜKTE (10370-40) Bir Komiser Geldi.
KÜÇÜKTE (11169) Antlgon ve Scapin'in Dolapları.
İZMİR
ŞEHİR TİYATROSU: (2364) Hissel Şayia.________
TAKSİM ü. GAZİNOSU i Frltz Kerten jıkestrası. Trio Bau-man. Duy Oürümlay (BiaiKlet akropafiarı)
PAVYON de Mnrenu
BE) OGLI ( 1H1C1 I
AKIN (80718ı Huzi’oti Süieyma-nın Yüzüfcü.
İLK AZAR (42502) Yılmaz Reis.
AR (41394) Seven Kalbler.
ATLAS (40836) Gençlerin Sevgilisi.
ELHAMKA (43595) Seven Kalblcr. İNCİ (M598) Mnnon.
r
cr Tel: 44289
!KI Yılmaz
MarJorln Meln
H'nlluce Brrry
LALE (13595) Yuyl/ı Kaptanı.
SARAY (41(556) Manon.
uS( MER (42851) Suçlu Ben’lm
SI ATPARK (83143) 1 — Parda-yarfnı oğlu. 2 — İki Açıkgöz Tahsildar,
SARK (40380) Toska.
SIK (43726; l - Yeşh Yunus bo-kafcı. 2 -- Talihim Olsaydı
TAKSİM (13101) Çete.
Beklenmiyen Misafir
Mnurcen O'llnra
Rübert Y’oung
TAN (80740) 1 — ölüm Melodisi. 2 — Gece Kulüpleri Kafiyesi, YENt (84137) 1 — Büyük Vals.
2 — Snndct Hırısnı.
11LDIZ (42847) Aptal Aşık (H. Lül), «
t NAL (49300) 1 — Hayatım Vn-tana Feda. 2 — Gangsterler Kimli,
ÇİÇEK SİNEMASI; 1 — Dans 1-lıdıCsL 2 — İki Açıkgöz Kız Koliojlndo.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 - Aşk vo
Cürüm. 2 — Kalbime Doğmuştu.
AZAK (23642 1 — Korsanlar. 2— Yarışlar Kimli.
(KMIIKItl.il A^ (22513) Aptal A-thk (H Lul),
FER MI; i — Modern V’eııÜö, 2 — Vatan Kahramanı.
HALK (21004) 1 — Tarzan Pantolonlara Karşı. 2 — Yeşil Korsanın Kızı.
İSTANBUL (22367) 1 — Pranga
Kaçaci. 2 — Katil Evlât.
KISMET »21904) 1 — ŞurlO A*Kor.
2 — Kör (Arap filmi). MARMARA (23880) Kafkas Kahramanı.
MİLLÎ (22062) 1 — Aşk ve Cü-
rüm. 2 — Kalbime Doğmuştu.
TVRAN (22127) 1 - Matlup E-dilmlyonler. 2 — ölüm Korkusu.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Kaliforniya Fatihi. 2 — Vahşi Arzular.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Travylatta.
2 — Kalım man Öncü.
opera (60821) ı - Tabancalar
Patlarken. 2 — Altın Kelepçeler, bl ICEYYA (60682) 1 - Leylâklar
Açarken. 2 — Kara Maske, yeldeöikmem ı - Saltanat deviren güzde. 2 — Kıskanç kadın. 3 — Aile saadeti.
ÜSKÜDAR OÎHETÎ
HALE (60062) 1 — Unutulmıyan Mazi. 2 — Parlsin Son Günleri.
SUNAR Monte Kristo vo Monto Krlfltonun intikamı — Can! kaçıyor.
ANKARA
ANKARA (23432) Eski Dost. BÜYÜK (15031) Tatlı Belâlar. PARK (11131) Yalan.
SÜMER (14072) Çöl Definesi.
ULUS (22201) Mağlûp Edllmiyon-lor,
CEBECh Maâinp Edllmiyenler. SUS (14O7İ) Yalan.
YENİ (11010) Büyük Günahkâr.
GAR GAZİNOSI • SolerA De Es-pnna. (Ispanyol koro atraks-yonu).
ANKARAFALAS l»AI İYONU ı Viyana Stavlgnua Revüsü.
İZMİR
ELIiAMItA: Aşlc Bestesi. TAYYARE: Kanlı Buse LALE: 1 -- Deniz Kurtları. 2 — Periler Dünyası,
TANı 1 — Deniz Kurtları. 2 — Periler Dhnynıu.
YENİ; Zehirli Şüphe.
KARŞIT AK A CİHETİ
SÜMEK: Kaplan Kül.
MELEK: i — Günah Korkusu. 2 - Kort ıllnr Filosu,
T( KK Mİ ZÎGI:
Saat: 8.00 Anknm: Zeybekler (F1.) — 12.80 Ankara: Karıpk
şarkılar (Fİ.), — 1.3.15 İstanbul: Karışık şarkı Ve türküler (Pl ). — 13.50 İstanbul: Karışık şarkı ve thrkuh ı ( Y(-ı>ı . ı« « ( 18.80 Ankara: Şarkılar ve tür-kııier, IH. 3(1 II' Türkçe
neşriyatı ıllrılcvkı istekleri. — 18.15 İstanbul: Şarkı ve türlcü-lor, — 10.20 ı tanbul Kon • -vatuvar Türk musikisi lira Heyeti konseri, idare SÛOflt Ali Rıza Şengel. — 30.00 Ankara: Halk türküleri. — 20,fl® Ankara: Tarihi Türk musikisi. — 31.1Ş İstanbul.* Şarkı vc türküler.
KLÂSİK BATI .MÜZİĞİ:
Sanı 11.30 I.miuIhi: Senfonik koıuıor. — 13.30 İstanbul'! Büyük orkestra eserleri (Pl.). Orleg Peer Gvnl Süiti No. 1. Çalan: Slr Thomas ı(lnivBirı»le Londra filârmonik orkestrası. — i4.:(o Londra: BBC Gala orkestrası konseri Program^ Wober, Dclibeş, Elgar Rlmsky Kuvaa-
“YKNİ İSTANBUL,, un buşün İçin tavsiye cttlfti programlar ı Dahilde:
Saat: 19.20 İstanbul: Konservatuar Tilrk musikisi İcra Heyeti konşcrl. İdare eden t Ali Rıza Şengel — 20.00 İstanbul: AJfred Cortot’dan piyano no-soloları, Chopln etlldİrri ıPİ.) — 20.8A Ankara : Tarihi Türk muHİklnl. — 21.15 İstanbul: O-peradıı bir saat. Mozart *’Cosİ Fnntutto,,.
Hariçte:
16.16 Londra: BBC Opera orkestrası tarafından muhtelif o-perAlıırdnn parçalar. — 20.30
Londra: Sir John Barhlrolll I-darssinde Halle orkoztraaı. Programda : Çaykovakl’nin “KuftU Golü., bale süiti.
kov'dnıı parçalar. — 10.15 Londra : BBC opera orkestrası tarafından muhtelif operalardan parçalar, — 10.20 Ankara: Senfonik parçalar (PL). — 20.00
İstanbul: Alfrerl Cortot'ılnn piyano soloları, Türerlerle Chopln cilkllerL — 20.80 Londra: Slr John Barblrolli idaresinde Halle orkestrası. Program: Çaykovs-kl’nln “Kuğu OÖİÜ" balo süiti,
— 21.13 İstanbul: Operada bir Hant, Mozart “Cosi Frantutte" opefası,
II YFİF BATI MÜZİÖIı
Hant: 7,31 Ankara: Harry Hor-llck orkestrasından parçalar
• Pl.l. — H.lft Ankara: Kemanlarla hafif ı>{i(rıılar ( Pl ) - 8.30
Ankara; Hafif parçalar (PL) — 13.13 Londra: Dinleyici laloklerl (Hafif müzik) — 13.13 Ankara; Mcdndllnr (PL) — İ8.I5 Ankara: Ispanyol şarkıları (PL) — 11.43 İstanbul: Çeşitli hafir müzik
• PL) — 13.13 Londra: Hcnvard Lııcraft orkestrasından hafif müzik. — 17.13 Londra; Bando mil-zifti. — IH.30 İstanbul: Karışık hafif müzik, — 20,13 tstnnbul: Radyo salnh orkestrası. Programda: Stcde. Massontet, Fâtraa ve Ncdlın Otv&m — 20.46 İstanbul: Dinh yiel İstekleri. — 21.30 Ankara: Operet Potpurileri (PL)
— 23.15 İstanbul: Hafif gece mil-SSİğt (PL) — 23.13 Londra- Pavyon Orkestrası,
DANs MI /İĞİ;
I8.no İstanbul: Plâklarla dans müzlftl — 18.13 Londra: Vlctor Syîvestre orkestrası. 18.45 Ankara: Don Marino Borrcto
orkestrası (Pl.) -—»s».15 Ankara ı Plaklarla dnns müziği. — (3.00 İstanbul: Plâklarla dana müziği. — 23.00 Londra: Küçük dans orkestrası.
HUSUSÎ PROGRAMLAR:
Konıı«mıı:
18.20 tstnnbul: Konuşma. — 10.45 Ankara : Gelir Vergisi hakkında-Icl suallere cevap. — 21.15 Ankara: Gezi notları. — 31.00 Ankara: B.M.M, saati. — 22.15 Londra: Inglltero - IskoçyA A-matör Boks maçının yayını. Konuşan: Ra.vmond Glondennlng.
MÜZÎKı
8.15, 18.13 Londra: Dinleyici İstekleri. — 22.45 İstanbul: Dinleyici İstekleri (Hafif müzik).
TÜRKÇE HABERLER:
...Ankara vc Istııııbııl llııdvolurn âaııt: 7.43; 18.00; 19,00; 22.45 18.80 Ankara; öğle Gazetesi.
20.15 Ankara; Radyo Gazetesi. “Amerikanın Sesi” Saat: 19.15 (13, 16 ve 19 metre)
Londra Radyosu: Saat 7.15; 18.45 ve 23.00 (10.01; 24.92; 31.32 vo 49.40 metre).
GELECEK OLAN UÇAKLAR
4.45 P.A D. (Brezilya) Buenos-Aires, Rio do Jnnelro, Dakar, Lizbon vo Romadan.
10.60 D H.Y. (Türk) Ankaradan.
12.50 D.H.Y. (Türk) tamirden.
16.20 D H.Y. (Türk) Adana, An-karadan.
10.50 P.A.A. (Amerikan) No\v-Y*ork, Gandor, Londra,Boston, Brükseiden.
GÎDECF.K OLAN UÇAKLAR
9.— L.A.L (İtalya) Atina, Komaya.
9. — D.H.Y. (Tilrk) Ankara, Ma-
latya, ElAzıgv D. Bakır, A-dana, Îskenderuna.
10. — C.Y. (Kıbrıs) Atina, Lef-
koçeye.
17.00 P.A.B, (Brezilya) Roma, Lizbon, Duka t, Rio do Janelro, Buenos Aires.
17ı— P.A.B. (Brezilya) Roma, koş ey o.
11.20 D.H.Y. (Türk) lzmire.
13.50 D.H.Y. (Türk) Ankara ya.
21.40 P.A.A. (Amerikan) Şnm, Karaşl, Delhi, KalkÜta, Bangkok, Hongkon^.
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 Sempion (Avrupa).
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankara Ekspresi.
21.30 Semnlon Ekspresi.
GELECEK OLAN VAPURLAR
6.30 Konya (Bandırmadan).
0.00 Adana (D.G. Akdenlsden)
11.30 Trnozon (îr.mlrden).
15.35 Sus (Mudanyadan).
17.— Aksu (Hopadan).
GİDECEK OLAN VATURLAR
5.—
9.—
11.—
18.—
20.—
Dumlupınar (Karadeniz®). Saadet (Ayvalığa). Etrllsk (îzmlrc).
Mersin (îmroza).
Konya (Bandırmaya»).
Fünlndııü:
Cemil, Beyazıt.
Bcşlr Kemal. Eminönü.
İtimat, KUçlIkpazar. Sultanahmet, Alemdar.
Eyüp:
Şifa, Ayvanıaray»
Bn»lk(nş:
Nail Halit. Köylçl.
Beyoğlu:
Bcyuftlu Dellasuda, İstiklâl C, 244.
Taksim Nihat, T&rlabaşı C. 92. Ayaspaşa. Gümüşsüyü C.
Gnlııtn: Hayrettin. Şair Ziya C. 20.
Galata Sporidla, Necatlbey C.306 8İ8İI Mecidiyeköy, Np* idlyeköy 4 ifta,
.. McckUyoköy, Mecidiycköy 4 Ihınkoy Haiıcıoğlu.
KıiMmpaşn Yum Turan.
Fatih:
İbrahim Halil, Şohzndebaşı. Etem Pertev, Aksaray.
E. Rıdvan, Sıırna t ya.
H. Emgcn, Şehremini. Ulupınnr, Karaglİmrük.
O. Avcıoğlu, Fener.
Üsküdar;
Merkez.
KııdıkOy ı Sıhhat.
Hece - Bulmaca
CE — DO — E — ER — KE Kİ — KİN — KI — LE — LÎN «e LUŞ — MAN MAN — ME ~ NAV — NET — ORG — RA — RA — RAP — KEK — SI —> ŞA «a TA — TEF — TOT — U — U •• US — UT — YUM — YÜ — 2S ZEL.
Yukarıda yazılı hecelerden aşa-ğıdn mânaları sorulan kelimeleri bulunuz. Bu kelimelerin sıra numaralarına göre baş harflerinden bir atasözü çıkacaktır.
1 — Bir çalgı. 2 — Bir çalgı daha. 3 — Bir içki. 4 — Bu da bir çalgı. 5 — Bir çalgı 6 — Bir daha çuk-ı. 7 — Bu da bir çalgı. 8 — Bir İçki. 9 — Akıl. 10 — imtihan. 11 — Millet. 12 — Vazıh. 13 — A-hnnk. 14 — Ulvi. 15 — Gaye 16 — Usul. 17 — Hür. 18 — Deprem.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLÎ
Soldan sujta:
1 — Madan İyot» 2 — Ud. Feraset. S — Van. Afife. 4 — Arada, 5 — Zeki. Elâ. 6 — ikili. Isı. 7 — Eti. 8 — Girgin. 9 — iki. Kerime. 10 — O.va. Eşek.
Yukardan avnftı:
1 — Muvazi. Git. 2 — Eda. Eksik. 3 — Nftkl. Rio. 4 — Ef. Rl-leg. 5 — Ne. itina. 6 — irade. lnc. 7 — Yafalı. Re. 8 — Esi. A-■nvlş. 9 — Tef. Me, 10 — Tora. Etek.
Konferanslar t
Vefa Lisesini Bitirenler Derneğinin tertiplemiş olduğu aeri kon» fcranslardan beşincisi: ilim v> Spor. Bugün saat 18.30 da Beşik» taş Hulkevlnde Selim Sırrı T al* can tarafından verilecektir.
Kızıltoprak.
Göztepe.
Bostancı.
Büyükad&ı
Halk.
He> bel kıtta:
Halk.
ANKARA
Cebeci (14284) -
Çankaya (22790)
Ulus.
İZMİR
Tartan (Alsancak).
Millet (Kemeraltı).
Yeni İzmir (Basmahane). Karat aş (Yalılar). Earcfpaau (Eşrefpaça^
Sayfa R
YENt İSTANBUL
25 O£nk 1050
SİYASİ İKTtSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu «ayıda yazı İşlerini fiilen İdare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞÎRKETt MATBAASI
ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlanna aittir.
■M
Operatör Dr. Y. I. Mısırlıoğlu
M. D., D. OB.r D. CH., M. CH.f P. F. R. C. S. Eng.
Berlin, Ziirih, Basel’de tahsil ve ihtisasını yaptı.
Bascl, Zürich’de 2, Londra’da 4 sene ayrıca çalıştıktan. 5-8-49 dan 29-11-49 a kadar Biiyiik Britanynnın bütün üniversitelerinde tetkik seyahati yaptıktan sonra memlekete döndü ve hastalarına muayenehanesini açtı.
Birinci sınıf genci hirurg olup bahusus MKalb, Akciğer, Verem. Beyin, Miğdcborusn, Mlğde, Karaciğer, Kalınbarsak. Goitre=Guiitir, Böbrek, Mesane» bir seansta Millin ve Wilson Hay metodlarlylo Prostat, Kırık, Çıkık, Orthcpetic, Yüksek kan tazyiki” vesaire opcrationları mütehassısı.
Kabul saati: 8-6 Çarşamba günleri müstesna.
No. 268/3 istiklâl caddesi, Eihanıra Sineması Pasajı üstü.
Mektup adresi: P.K. 2118 Beyogn
•TI1UttHf^BWTîTS'
Parnıafcfcapij İmam
No. 2, Tel: 41553
KEKEMELERE; Kekemelik hususi bir metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât için: Bayan A. Narter. Şişli, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
TOfHjnnıiM»»*»
/
Çekişil” CITROEN arabalarından mahdut
korkmayınız.
NEOKALMÎNA kaşeleri
Her eczahanede boi miktarda bulunmaktadır.
Hususiyet ve evsafı itibarile tamamen ayrı bir mevki sahibi Fransız arabası
“önden
bir parti, îstanbnla müteveccihen yola çıkmıştır.
Fiyat tenzilâtından istifade ederek, kendi arabalarını şimdiden ayırtmak üzere Sayın Müşterilerimizin Bürolarımızı teşrif etmeleri rica olunur
Sergi yeri ve yedek parça deposu
FRANS - OTO LIMITED
ŞİRKETİ
Tepebaşı Caddesi. Tel. 49482
CITROEN
Türkiye Mümessilleri FRANS - OTO LIMITED ŞİRKETİ
Galata, Kuto Han. Tel 44747
a . CITROEN SERVİS İSTASYONU
Nişantaşı, Vali konağı Caddesi. Tel. 84242
-4»..' .... »TıUlM ISlâHM&K UtOtl i: 1 UM t!! If fUtfUt m îı HiuMpnı rtf (}»»»•
P. T. T. Bölge Başmüdürlüğünden
1 — idaremiz ihtiyacı (çln fenni şartnamesine göre % 98-99 Bafiyette 5100 kilo kurşun alınacaktır.
2 — Eksiltme, 6 - 2 -: 1950 pazartesi günü saat 16 da Başmüdürlük Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
geçici temi-
şartnamesini gün Başmü-
3 — Kurşunun muhammen bedeli 8925 lira, »ata 669 lira 35 kuruştur.
4 — Alâkadarlar, mukavele, idari ve fennî
okumak ve geçici teminatım yatırmak üzere her
dürlük Levazım Şefliğine ve belli gün ve saatte de Ticaret Odası vesikası ve geçici teminatı ile birlikte Komisyon Başkanlığına müracaatları ilân olunur. (706)
iw
t
4
r
>
PROJE MÜSABAKASI
İ ( Z • 4 .i
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası' nın îzmirde yaptıracağı şube binası için Türk mimar ve mühendisleri arasında bir proje müsabakası açılmıştır. Müsabaka müddeti 30 nisan 1950 tarihine kadardır. Program ve vaziyet pl&nı. Bankanın Ankara merkeziyle İstanbul ve İzmir şubelerinden bedelsiz alınabillı. (805)
M
Ankara Belediye Başkanlığından
Belediyemiz teşkilât kadrosunda açık bulunan 20 şer lira kadro maaşlı Zabıta ve Muamele Memurlukları sınavına kabul için konulan başvurma süresi, 21-1-1950 tarihinden 26-1-1950 gününe kadar uzatılmıştır. Sınav, evvelce ilân edildiği üzere 28-1-1950 günündedir.
Keyfiyet ilân olunur. (846)
uSMBUMmMKaur . m -niiTanTnmRu>iN uı.;nmr.ıcmııni'iınHijiııat^uuıııı:iFi
Türkiye ter Bakası
•>
Sermayesi: 1.500.000 Kuruluşu: 1928
FenJ Postahane arkasında
Aşlrefendl caddesi No: 35/37
Vadesiz tasarruf
tevdiatına % 4,5
Vadeli tasarruf
tevdiatına % 6
Faiz verilir ve vâdell mevduat faizleri aylık olarak ödenir
1950 yılında
Şubelerinin bulunduğu şehirler sayısı kadar ev ı
7 EV
ve
Her 100 müşteriden birine
1 0 0 lira
Para ikramiyesi hediye eden Banka
YAPI ve KREDİ BANKASI
4 çekiliş
^Bu yılın ilk çekilişi :
Alman TOTAJL Mamulatı
Âdi ve parlayıcı maddeler
yangınlarına karşı
EMNİYETİNİZİ SAĞLAR
Muhtelif tip ve kapasitedeki portatif ve sâblt, kuru, tozlu, sulu CO 2 gazlı, köpüklü söndürme vasıtalariyle
Türkiye Umumi Vekili STANDARD ÎŞ LTD. Şr 6 a di R. Dilek 8r.
5 Mart 1950
EV ve para ikramiyeleri:
GÖZ HEKİMİ
Dr. Murad Ramı
Aydın
2
ŞUAMI"—* tMtfMiij*. • (UI H «»’
Mücsscho adrö.: Galata, Bankalar Cad. Banka sokak Roman ban Telefon: 40784
Mağaza adrcaı Taksim, Gara Tramvay dura ğl. ERK Ap. al tında Telefon: 8209»
Artık kar ve tipiden ve her türlü soğukalgınlıklarından hiç
BAŞ, DİŞ ROMATİZMA AĞRILARINA GRİP. NEZLE NEVRALJİYE
KARSI
■
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünden:
Üniversitemize bağlı Fen, Hukuk. Edebiyat, İktisat ve Orman “Burssuz,, Fakültelerine 1 şubat 1950 de başlamak ve 15 şubat 1950 de sona ermek üzere öğrenci kayıt ve kabul edilecektir.
Fen Fakültesine yalnız F. K. B. Tıp dalına, 63, Kimya Mühendisliği dalına 10 ve Eczacı dalına 6 öğrenci alınacaktır. Dİf Tababeti ile Lisans kısımlarına öğrenci alınmıyacaktır.
Yazılmak istiyenlerin getirecekleri belgeler şunlardır:
A — Olgunluk diploması ile lise bitirme diploması ve kimlik cüzdanının tasdikli örneği, . ı ‘
B — Oturduğu yeri gçsterir belge,
C — öğrencinin etrafı için tehlikeli bulaşıcı bir hastalığı olmadığını gösterir Hükümet Tabibi raporu,
D — 15 lira imatrikülâsyon harcı yatırıldığına dair Üniversite Saymanlığından alman makbuz,
Üniversiteye yazılmak istiyenlerin bu belgeleri bir dilekçeye iliştirerek rektörlüğe başvurmaları ve dilekçelerinde hangi fa-İkülte vc bölümlere öğrenci yazılmak istediklerini belirtmeleri lâzımdır.
NOT :
1 — Tıp, Kimya Mühendisliği ve Eczacı dallarına ancak “pek iyi” ve “iyi” derecelerde olgunluk imtihanını vermiş olanlar arasında seçim yapılmak suretiyle öğrenci alınacaktır. Orta derecelerin başvurmamaları,
2 — imatrikülâsyon harcı verip kaydı yapılmamış olanlara bu harçlar hiçbir suretle geri verilmiyecektir.
3 — Bir yıl öğrenime ara verdikten sonra Üniversiteye kaydolunmak istiyen lise mezunlarının, bağlı bulundukları askerlik şubelerinden öğrencilikten başka bir sebeple ertelenmiş olduklarına dair belge getirmeleri lâzımdır.
4 — Yüksek bir öğrenimi bitirdikten sonra askerliğini yap-mıyanlar ikinci bir yüksek öğrenime kabul edilmiyeceklerdir.
5 — Dört sömestrlik süre sonunda üst sömestre geçmemiş
olanlar askerlik ödevlerini bitirmedikçe yeniden İmatrikülâsyon işlemleri yapılmıyacaktır. (775)
İl*'
Hudson 1948
Aziz
BULUT
Yenisini eskisinin
KAYIP — ZarA Nüfus İ-daresindcn aldığım ve içinde askerlik muamelem bulunan nüfus
kaybettim, cağımdan yoktur.
hüviyet cüzdanımı çıkara-hükmü
SPEZIALFABRIK UND GROSSHANDLUNG FÜR REPRODUKTIONSBEDARF
Klimsch - Harika
FRANKFURT/MAIN • ALTE MAINZER GASSE 57
Tarafından teçhiz edilmiş, modern ve kifayetli klişe atelyemizde hazırlanmıştır
T. C. ZİRAAT BANKASI
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI 1950 YILI İKRAMİYELERİ
Türk Ticaret Bankası
İSTANBUL VE ANKARA’DA
8 EV AYRICA 200 000 LİRA EV KAZANAN İSTERSE BEDELİNİ ALABİLİR!. ACELE 150 LİRALIK BİR HESAP AÇTIRINIZ!.. HER 150 URA İÇİN AYRI BİR KURA NUMARASI VERİLECEKTİR!.
İKRAMİYEYE GİRİŞ ŞARTLARINI BANKALARIMIZDAN ÖĞRENİNİZ ÇEKİLİŞ TARİHLERİ:10 MART, 15 MAYIS; 3OHAZ1RAN;31 TEMMUZ; 29 AĞUSTOS; 30 EYLÜL, 28 EKİM; 30 ARALIK
IX 2 X
20.000 Liralık
Sermayesi
T. L. 4.400.000
/
31 Ocak 950 akşamına kadar
BANKAMIZDA
KUR’A ile
PARA İKRAMİYELERİ DAĞITILACAK
Büyük İkramiye: 10.000 liradır
4
■
Kuruluşu 1914
ihtiyatları
T. L. 1.447.133
En az 100. liralık bir TASARRUF HESABI açacak olan müşterilerimizle hesaplarında en az 1000. liraları bulunacak VADELİ HESAP sa------ hiplerine 10 şubat 950 cuma günü ----------
Fazla tafsilât için gişelerimize müracaat edilmesi rica olunur.
Teessürle bayılanlara. Çarpıntıya, Sinir buhranlarına
NEVROL
20 DAMLASI DERHAL FERAHLANDIRIR. EVLERİNİZDE MIHLARA BULUNDURUNUZ
Radyolu kaloriferli az kullanılmış iyi vaziyette lüks taksi müsait fiyatla acele satılıktır. îş saatlerinde 29266 ya telefon
resimlerin klişeleri
i»
/ / L /tA f
fautafclrta çeteb!
/
s
T
1
l.f
y/
/
E i
1 • V
I •••
1 __
o
s
/
(1 , *
GRİP - NEYRİT-
I • 1^" /w •
'ly'lf A'
SOĞUK
0°juM8AOO
-
(•
LIMITED
TÛCKİY6 MÜMESSİLİ« İLVCR LTO ŞTİ. kütlü mam 22* «TAnBul
DADI .ARANIYOR
İyi bir ailenin 9 aybk bir erkek çocuğu için dadı veya mü-rebbiye aranıyor, iyi aylık verilir. Mücerreb ve diplomalı
olanlar tercih edilir. Arzu ederv-lerin İstanbul Yeni Valde Haft No. 77 ye her gün saat 16 dan sonra müracaatları.
Comments (0)