26 Ağustos 1950 — Cumortesl
TKNİ
^S.YASÎ ^İKTİSADÎ, MtSTAK.lL
'A


Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 —
Posta Kutusu : 447 - İstanbul
Tesis eden: Habtb Edlb - TÖREHAJN
«nes;

t
Yıl 1—Sayı 269 — 10 kuruş
Abone: Türkiye için seneliği 3?, Biti aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler İki misildir.
İlânlar : 6 ncı sajfada santimetresi l liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Telefon : 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
F. Cemal Erkin Acheson la
Formoza meselesi
mühim bir mülâkat yaptı
Ingiliz Hükümeti, Formo-za nın Birleşmiş Milletler himayesi altına alınmasını teklif etti
Washington Büyükelçimiz, Türkiyenin Atlantik Paktına dahil edilmesi talebinin desteklenmesini istedi
Londra, 25 (YİRS> — İngiliz Hükümeti sözcüsü bugün For-moznnın, Birleşmiş Kurulu çoğunluğunun ile Birleşmiş Milletler sine sokulmasını teklif
Milletler tasvibi himayeci inişi ir.
İç politika
Parti münakaşası ve
memleket idaresi
ÇETİN bir seçim savaşı esnasında partilerin birbirlerini na«*ıl tenkld ettiklerinin şahidi olduk ve bunları ehemmiyetle (aklp ettik. Bu hususta vatandaş olarak hakkımız olduğunu da teslim etmek lâzım gelir. .Memleket idaresini uzun zaman üzerlerine almış olanlara karşı yeni partinin nHcr yapacağını merakla bekliyorduk. Esas itibariyle iktisadi devletçilik noktasından başka zâhlren fazla farkları olmıyan iki büyük partinin bize vadetnıek istedikleri şeylerin bttyük bir ehemmiyeti vardı. Çünkü artık memleket idaresinde fert olarak hepimizin İştirakLpi arzu ediyor ve umum! bir refalıa vâsıl olabilmek için lüzumlu yollan arayorduk. öyle zannediyoruz kİ, istediğimiz şeylerin başında keyfi hareketlerin kalkması ve hikmeti hükümet diye Öteden beri yapıla gelen şeylerin artık İmkân haricinde bırakıl maşıydı. Bunun için de her şeyden evvel memlekette kuvvetli bir muhalefete İhtiyaç vardı. Biz memleketimizde tek bir partinin İstenilen tarzda hareket e-demediğinı görmüştük. Kuvvetli bir muhalefet olmadığı zaman İşlerin hep İktidarın arzusu dairesinde cereyan etmesinden memleket hesabına faydalar görmemiştik. Partilerin fazla olduğu memleketlerde de işlerin ne fena bir surette yürüdüğünü ve haltâ hu parti inflasyonıınun çok defa bir diktatörlük Ue neticelendiğini biliyorduk. Onun için öyle zannediyoruz kİ, hepimizin arzu ve gayesi u-zun seneler memleket idaresini elinde tutmuş olan partiden İdareyi alarak yeni bir parîlyi tecrübe etmek veya eski parti İdarede kalsa bile o-nıın karşısına kuvvetli bir muhalefet çıkarmaktı.
Şimdi memleketin idaresi büyiik bir ekseriyet kazanmış olan bir partinin eline bırakılmıştır. Türk vatandaşlarının büyük ekseriyetinden rey almış olan bu partiden ve onun seçtiği hükümetten bir çok yeni ve güzel şeyler beklemek hakkımız olduğu gibi onun harekâtını adım adım takip etmek salâhiyetimizin de bulunduğunu kabııl etmek İktiza eder. İsminden de anlaşıldığı veçhile demokrat bir partinin her şeyden evvel kabul edeceği hu hakikate bizzat kendilinin uymam lâzımdır. Şimdi onıın karşısında tıpkı eski İktidar partisi devrinde olduğu gib| sözünü dinletebilecek ve İcabında Büyük Millet Meclisinde endlşeuâk bir vaziyet ihdas e-dehllecek bir muhalefet yoktur. Onun İçin biz Demokrat Partiden eski fktl-darın yaptığı gibi hareket etnılyerek az dahi olsa muhalefeti gözden hiç uzak tutmaması lâzım geldiğini bildirmek isteriz. Öteden heri hoşa git-ml.ven şeylerden memnun olmadığımız hepimizce bilinen bir hakikattir. Fakat bugünkü demokrasi rejimimizde artık bunlara İmkân yoktur. Bu sebepten muhalefeii eski hâdiselerin yeniden tekrarı İle susturmaya çalışmak değil, onun söylediklerinde bir hakikat olup olmadığını araştırmakla daha lyj neticelere vâsıl olunabileceğini zannediyoruz. Çünkü düşün* mellyiz ki, bugün Millet Meclisinde ufak bir miktarda milleti temsil e-denler, hakikati halde, ekseriyete yakın oy almış olan insanların mümessilleridir.
Biz Seçim Kanunumuzun nasıl olduğunu veya olması lâzım geldiğini şimdi burada tetkik etmek İstemiyoruz. Burada bildirmek istediğimiz, cihet herhalde hangi rejim ve idare tar/.ında olursa olsun karşı tarafın düşüncelerinin tetkik edilmesi ve münasip İse muhalefetten dahi kabul edilmesidir, zın şimdi bu hususta met edeceğine eminiz, hayati dâvaları mevzuu
şu zamanda muhalif, muvafık bütün matbuatın düşüncelerini ortaya koyması İrap eder. Zaten demokrat bir hükümetin de İstediği bundan başka bir şey değildir. Demokrat bir hükümet, matbuatı kendi için kazanmak değil, oıııın tenkldlerinl dalına nazarı İtibara almakla mevkiini kuvvetlendirir. Onıın İçin biz yeril hükümetimizin matbuat düşüncelerine büyük bir ehemmiyet vereceğini kuvvetle limit ediyoruz.
Şimdi artık parti münakaşalarının nihayete geldiğini zannetmekteyiz. Bilhassa bunun maziye alt olanlarından hiçbir İstifade temin olunaınıya-cağım zannetmekteyiz. Çünkü ciddiyetine hâlâ İnanamadığımı? "/aman,, bize artık çalışmayı ve eski zamanlara ait münakaşaları bırakmayı emretmektedir. Memleket idaresi bu gibi münakaşaların hararetlenmesi İle değil, milleti saadete götürerek yolların aranması İle elde edilecektir. Yeni İktidar partisi Anayasası olan programını tathlka çalışır ve zamanın İraplarına göre ınllli arzuları göz-Önüııde bulundurursa herhalde geçmiş devirlere alt münakaşalardan daha faydalı bir iş görmüş ve seçim zamanında kazandığı sempatiyi muhafaza etmiş olur.
Habib Edib - Törehan
gelmiş oka Matbuatınu-büyük hiz-Memleketln bahis olduğu
”Orta Akdenize kadar uzatılan savunma teşkilâtının Akdenizin doğu müntehasına kadar devam ettirilmesi, mantıki bir zarurettir”
Türk i yenin edilmesi ta-Acheson’dan
Washington Büyükelçimiz Feridun Cemal Erkin dün Amerikan Dışişleri Bakanı ile vâki ve bir saat süren bir mülâkat sırasında Atlantik Paktına dahil lebini desteklemesini
istemiş ve bu pakta alınmamızı gerektiren sebepleri anlattıktan sonra TÜrkiyenın Atlantik Paktına dahil olmasiyle sağlayacağı faydalan İzah etmiştir.
Büyükelçimiz bu mülâkat sırasında Türklyenln 1945 te Rus tecavüz
tehdidini nasıl karşıladığını hatırlattıktan sonra “bir çok sebepler dolayısıyla Atlantik Paktına dahil edilmemizi ısrarlı bir şekilde istemekteyiz,, demiş ve paktın savunma teşkilâtının Orta Akdenize kadar uzatıldığına göre bunun Akdenizfn doğu müntchasına kadar devam ettirilmesinin mantık! bir zaruret olduğunu belirtmiştir.
Büyükelçimizin beyanatının tam metnini üçüncü sayfamızda bulacaksınız.
Amerikan Hükümeti
demiryollarına elkoydu
Truman’ın bu kararı Demiryolu Sendikası
ilân etmesi üzerine aldı
A

grev emrini
Sözcü. Formozanm teknik bar kundan Japonyuya tâbi olduğu kabul edildiği takdirde Birleşmiş Milletler Kurulunun büyük bir ekseriyetle bu fikri tasvip e-deceğino kani bulunduğunu ilâr ve etmiştir. Bu suretle Birleşmiş Milletler Teşkilâtı, Formozanm kendi himayesi altında olduğunu ilân edebilecektir.
Formoza meaelrslni Birleşmiş Milletlere sunmak karan
Londra, 25 A.A. (Afp) — Resmi bir kaynaktan Öğrenildiğine göre, komünist Çin Dışişleri Bakanı Şu-En-Lay’nin, Fornıo-zâmeseleslnİ Birleşmiş Milletlere sunmak kararında bulunduğuna dair Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Txygve Lle’ye göndermiş olduğu mesajın bir sureti Dışişleri Bakanlığına gelmiş ve tetkik edilmeyş başlanmıştır.
Dışişleri Bakanlığı ■özcüsü bu hususta her hangi bir tefsirde bulunmaktan kaçınmıştır.

w
Wnshington. 25 (AP) — Cumhurbaşkanı Truman bugün iki demiryolu işletmesine pazar gecesi el atılmasını emretmiştir.
Bu demiryollarında çalışan işçilerin mensup bulundukları sendikalar memleket Ölçüsünde grevler tertiplemişler ve bu grevlerin pazartesi günü başlaması kararlaştırılmıştır. Truman’ın verdiği emir gereğince demiryolları ordu tarafmdan devren tealim alınacak ve Birleşik Amerika Hükümeti namına işletilecektir.
Cumhurbaşkanı yayınladığı bir tebliğde, bütün demiryolu işçilerini, va-
Arslan Humbaracının iadesi istenmiş değil
Fransız Sefaretinden bildirildiğine göre. Türk Hükümeti, Fransada bulunan iki komünist Türk gazetecisi Arslan Humbaracı ye Yeni Baştan gazetesinin karikatüristi Kemal Sönmezin İadeleri hakkında bir talepte bulunmuş değildir. Esasen Kemal Sönmezin Fransada olduğu şüphelidir. Kendisinin daha ziyade Bulgaristana kaçmış olması muhtemeldir.
Diğer taraftan mevzuu bahis şahısların suçları basın suçu olduğundan suçlunun iadesi prensibinin dışında kaJmaktadır. Zaten bu bapta bir Türk-Fransız anlaşması da mevcuttur.
Hâlen Modada oturmakta olan Aralan Humbaracının annesinin bize bildirdiğine göre oğlu Türklyeye dönmeyi çok arzu etmektedir. Fakat Arslan Humbaracı, Meclisten çıkan son Af Kanununda komünist tahrikatçılığı suçu af şümulünün dışında bırakıldığına göre, memlekete avdetinde hakkında takibat yapılacağından korkmaktadır.
zife başında kalmak suretiyle hükümetle işbirliğine davet etmiştir.
İlgili işçi sendikalarlyle demiryolu İşletmelerinin İdaresi arasında 8 aydan beri halledilemiyen bir yevmiye münazaası vardır. Birlikler, hükümetin bu özel İşletmelere elkoymasını e-sasen istemişler ve bu takdirde İşçilerin çalışacaklarını bildirmişlerdir. Grev emri geri alımlı
Washıogton. 25 (Y(RS) — Demir* yolu şebekesine elkonulrtcağı Başkan Truman tarafından İlân edildikten bir saat sonra Demiryolu İşçiler Sendikası grev emrini geri aldıklarını bildirmişlerdir.
Sendika, yayınladığı
temsil ettikleri işçilerin. İhtilâfın hakem yoliyle halledileceği güne kadaı hükümet İçin seve seve çalışacaklarını açıklamıştır.
beyanatta.

Türkiye - Suriye hudut anlaşması
—————
Bu hususta Türk delegasyonu, 8 maddelik bir teklif hazırlamış bulunuyor
Adana, 25 bildiriyor) — daha evvelce Suriye Hudut
rını bitirmiş ve Türk delegasyonunun
(Husus! muhabirimiz Halepte tonlandıgını bildirdiğim Türkiye -Komisyonu çalışmala.
Türkiye güzeli seçiliyor
îtalyada yapılacak olan Avrupa güzellik müsabakasına İştirak etmek üzere Türk güzelini seçmek İçin “Cumhuriyet,. refikimizin organize etmiş olduğu Türkiye Güzellik Müsabakasının ilk elemesi dün Saray Sinemasında yapıldı. Salonda kalabalık ve seçkin bir dâvetli grupu İle jüri âza^ı hazır bulunuyordu. Müsabakaya iştirak eden yüzü mütecaviz muhtelif şehirlerin güzelleH,. 2 saat süren bir defilede jüri ve halka takdim edildi. Ve bunların İçinden 16 sı ikinci ve son elemeye ayrıklı.
Bu güzeller numara sırasiyle şunlardır;
2 — İnci İzmirli (İzmir), 13 — Şükran Aksüt (İstanbul), 24 — Nurton Şenyııva (İstanbul), 2b — Güler Anman «İstanbul), 29 — Şükran Ergün (İstanbul). 41 — Nârln Şencan (İstanbul), 46 — Atena Kııçamakoğlu ( İstanbul). 52 — Gönül Altınses (İstanbul). 59 — Ayten Uluatlı (İstanbul), 67 — Şenol (Ankara», 84 — Ay-ten Turan (İstanbul), 94 Mİhrİmah özbüici (İstanbul), 96 Ayfer GiiL söz ('İstanbul), 99 Güngör Fırtına (İstanbul), 104 — Perihan (İstanbul), 107 — Aysel Lokman (Zonguldak)
Türkiye güzeli, son seçmeye ayrılan bu 16 güzel arasından günü seçilecektir.

pazartesi
8 maddelik teklifinin kısa zamanda kati neticelere bağlanması kararlaş-mıştır. Türk teklifini teşkil eden hususlar şunlardır:
1 — Kaçakçılığa mâni olmak,
2 — Bütün hudut boyunca hudut mıntakasında silâhlı çapulçuluğu önlemek,
3 — Hudut hattının ve hudutların protokol esaslarına göre muhat azası,
4 — Pasavan sahiplerinin pasavan, larını kolaylıkla almaları ve arazilerinde elde ettikleri mahsulü aynen yurdlarına getirmeleri,
5 — Birinci ve 2 nci hudut makamlarının muntazam toplanmaları,
6 — İki taraf hudut makamlarının muhabere imkânlarına kavuşmaları,
7 — Hudut hattının her iki tarafındaki 50 şer kilometrelik arazi dahilinde suç işliyerek karşı tarafın 50 kilometrelik hudut sahasına kaçanların iadesi,
8 — Pasavan geçitlerinin bugünkü nakil vasıtalarının durumu gözden geçirilerek mevkilerde icap ederse de-ftişiklik yapılması.
Dünkü elemeye iştirak edenlerden bir grup
Kore’de cepheye aevkertilecek Güney JCore'lUer
talimde
Muhalefet Başbakanın nutkunu ağır buldu
Millet Partisi çevrelerinde bu beyanat, muhalefet partilerini kapatmaya kadar ileri gidecek bir hareketin başlangıcı addediliyor
Başbakan Adnan Menderesin evvelki gece yapmış olduğu beyanat Ankara siyasî çevrelerini meşgul e-den başlıca mesele olmuştur. Bu hu-

susta görüşlerine müracaat edilen muhalefet partileri sözcüleri, Başbakanın beyanatı üzerindeki düşüncelerini bildirmişlerdir.
C.H.P. Milletvekili Zihni Betül İktidarın tenkidlerden endişe duyduğunu söylemiş, Başbakanın, mahkemelere İntikal etmiş veya edebilecek fiillerde. mahkemelerin ne diyeceğini veya dediğini öğrenmeye hiç lüzum görmeden bunlara suç dediğini belirtmiştir.
Millet Partisi adına konuşan Ahmet Tahtakıhç ise Başbakanın uzun nutkunun mühim bir ifade taşıdığını söylemiş ve vatandaşların kendilerini bir muhalefet partisi olarak değil, fakat müspet iş gören bir İktidar ola-raJc görmek arzusunda bulunduklarına İşaret etmiştir.
Diğer taraftan lerinin kanaati, beyanatının, son İllini yapmaktan ağır bir İkazda merkezindedir. Beyanatın havası, Millet Partisi merkezinde tesirli bir tepki yapmıştır. Bu beyanatı muhalefet partilerini kapatmaya varacak kadar ileri gidecek bir hareketin başlangıcı olarak vasi Bandıranla r da vardır.
Millet Partisi merkezi, bu beyana-tı, hâdiselerin inkişafı ne olursa olsun demokrasi hareketlerinin başladığı 1946 yılından bugüne kadar iktidarın ağzından söylenilmiş en ağır beyanat olarak görmektedir.
(Her İki parti ndınn konuşan sözcülerin beyanatını 3 Üncü sahlfenılz.dr bulacaksınız.)

Millet Partisi çevre-Başbakanın dünkü hâdiselerin bir tah-ziyade muhalefete bulunmak olduğu
• •
Koredeki
temizlik
Cephe gerisine sızan Kuzeyliler imha edilirken, ricat eden Kızıllan da kendi birlikleri kurşuna diziyor
Tokyo. 25 A. A. (Reuter) — Kore müdafaasının mihveri olan Taegu’yu müdafaa eden Birleşmiş Milletler kuvvetleri, cephe gerisine sızan bir komünist grupunu surla çevrilmiş bir kasabada sıkıştırmışlar, bir diğerini de bir maden ocağına sürmüşlerdir.
Her taraftan sarılan bu birlikler A-merlkan topçu ve piyadeleri tarafından temizlenmektedir.
Ricat eden kızıllar
Kore cephesinden AP muhabiri Stan Swinton bildiriyor: 25 (AP) — Kuzey Kore komünist kızıl ordusu son günlerde yayınladığı bir emirnamede ricat eden askerlerin kurşuna dizileceklerl-ni bildirmiştir.
Ordu mensuplarına, savaş sırasında kaçmaya teşebbüs eden arkadaşlarını derhal vurmaları hususunda sıkı emirler de verilmiştir.
Amerikan subaylarının kanaatina göre, bu yoldaki emirler karşısında komünist askerler bundan böyle büyük gruplar halinde Birleşmiş Milletler kuvvetlerine teslim olmaya bağlıyacaklardır. Dün cephenin bir kesiminde açık arazide çember içine alman 400 kadar komünist askeri, teslim olduklarını belirtmek için beyaz bayrak sal-laumslaA Amerikalılara ateş
kes emri verilince Kızıllar birdenbire kaçıp kendi hatlarına ulaşmışlardır. Amerikalılar bu durum karşısında tüfek ve otomatik toplarla ateş açmışlar ve en az 60 komünist asker öldürülmüştür.
Diyanet İşleri Başkanı dün bir beyanat verdi
Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Haindi Akseki, dün G.azetecller Cemiyetinde bir hasın toplantısı yaparak diyanet riyasetinin muhtariyeti işini, tıu-demel hayratın maaşlarının asgari 100 liradan başlaması için bütçeye tahsisat konulacağını, Evkafın diyanet İşlerine bağlanmasını, koınıinlstll-ğl islûmlyetln tamamen reddettiğini, buna karşı eıı büyük silâhın İman ve rııh kuvveti olduğunu ve İrtica meseleleri no temas eden mühim bir beyanat vermiştir. Hanıdi Akscklnin bu beyanatının tam metnini üçüncü sa-lılfemlzdc bulacaksınız.
Bugün
İLAVEMİZİ
İSTEYİNİZ
B ıı g il n k ii gazetemizle parasız olarak dağıtılan 4 sayfalık İLÂVEMİZİ miivezzilerden istemeyi ıı «utmayınız !
Göçmenlere Yardım
e
Derneği faaliyette
Demek,, Istanhııklan başka Edirne, Lüleburgaz, Babaeski, Bursa ve Eskişeiıirde de şııİM'ler kurdu
Ankara, 25 (Ankara Ajansı) Merkezi tstanbuldn olnn ve bir seneden beri faaliyette bulunan Göçmenlere Yardım Derneği Anknrnda da bir şube açmıştır. Dernek ayrıca E-dirne, Lüleburgaz, Babaeski, Bursa ve Eskişehlrde şuh- 1 r kurmuştur.
Bulgar Hükümetinin Bulgarİstarıda-kl bir milyona yakın ırkclaşımızdan 250 binim üç ay içinde tehcir etmek istemesi karşısında Göçmenlere Yardım Derneği de faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Derneğin Ankara Şubesi Başkanı Mustafa Şerif Alynnnk. çalışmaları hakkında Ankara Ajansı muhabiı ine şunlıırı söylemiştir
'•Derneğimiz para vc teşkilât bııkınımdan henüz zayıf bir durumdadır Anc.ıık Bulgarisi andan gelecek kardeşlerimize maddi ve mânevi yardım da bulunmak davasında bütün vatandaşlarımızın müzaheretine güvendiğinden elinden gelen herşeyi yapmaya çalışacaktır. Şimdi Kızılay Genel merkezi İle temas halindeyiz.
Haklarında tahkikat
açılan
.H
Muharrir Peyami Safa, dün Savcılığa davet edilerek ifadesi alındı. Kasım Gülek, Savcılıkta ne gibi bir suale muhatap olacağını bilmediğini söylüyor
temmuz tarihli Ulus ga-intişar eden “Bu ne pa-ve “Heves değil hesap,, makalelerin muharriri
29 ve 30 zetelorlnde tavatsızlık,, serlevhah Peyaml Safa hakkında Ankara sav-
cılığı tarafından takibata başlanmıştır.
Ankara savcılığından gelen talimat üzerine muharrir dün saat 16 da savcılığa davet edilerek ifadesi alınmıştır.
Kasını Gülek. hııkkııulakl takibat Içlıı ne diyor?
C. H. P. Genel Sekreteri Kasım Gülek. hakkında ad üyece takibatta bulunulduğu dünkü gazetelerde yakılmıştı. Kasım Gülek’İn 9 ağustos tarihinde Bozüyükte Halk Partisi men-supiarlyle yaptığı konuşmndaki bazı sözlerin bu takibatın yapılmasına sebep olduğu anlaşılmaktadır. Bozü-vük Savcılığı hazırlık tahkikatına başlamış ve bu arada C. H. P. Genel Sekreterinin do ifadesinin alınmasına lüzum görerek îstanbul Cumhuriyet Savcılığına bu hususta talimat gön-
• *
derilmlştir. Kasım GiHek. istinabe suretiyle İfadesi alınmak için İstanbul Cumhuriyet Savcılığına davet edilmiştir.
Dün akşam kendisiyle görüştüğümüz C. H. P. Genel Sekreteri Kasım Gülek, bu meşele bakkmdaki sualimiz Üzerine şunları söylemiştir:
“— İstanbul ilçelerinde partililerle yapmakta olduğum temaslara devam etmek üzere bugün Şileye gitmiştim. Oradan dairelerin kapanma saatinden sonra dönebildiğim İçin bugün Cumhuriyet Savcılığının bu davetine maalesef İcabet edemedim. Y'arın sabah gideceğim.,,
— Meselenin esası hakkında ne düşünüyorsunuz?
"— Bana Savcılık tarafından ne sorulacağını bilemiyorum, şimdiden bir goromem. Bu mek. adüyede gerekil cevabı kiin olabilir.,.
Onun için şey söylemeye imkân hususta bir şey söylobunu öğrendikten ve verdikten sonra mum-
KIRTASİYECİ — Eyvahlar olsun! llükiımct kırtasiyem İlikle mücadele edecekmiş.
Sayfa 2
YENİ İSTANBUL
28 Ağustos 1950
Anadoluda Refik Halid
Kırk yıl evvel - Kırk yıl sonra
Abant Gölüne doğru
Güzelliklere tırmanan bir yol —Orman bölgesi —Yurt gezmesini bilmiyoruz — çağa,, ve gölü
Abant
„Mengen„ acaba neden uBeşler„ olmuş ?
— Sevimli ve ferah bir kasaba: Bolu ■ Çocuk ile süslü bebeği I
uYeni-Yolsuz
OTOBÜS, sabahın tam altısında hareket etti. Meğerse Emniyet ismi altında işleyen bu otobüsler hep böyle yaparlar, vaktinde kalkarlar, yerlerine vaktinde ulaşırlarmış. Yolda biraz gecikme oldu mu en yakın merkez derhal yardımcı bir araba yollar, ayrıca seferlerin seyrini karakollardan telefonla sorar, müşterisinin selâmetini ve rahatını kollarmış. Demek o-luyor ki Anadoludaki otobüs servisi derbederliğine nihayet verip bunu saat gibi işler hale sokmak mümkün. Netekim, Bolu - Zonguldak ve Ankara - A-dapazan arasında şu otobüsler, en küçük şikâyete meydan vermeden mekik dokuyorlar.
Aynı muntazam teşkilât başka taraflarda neden kurulamıyor? Sebebi çok... Fakat en mühimini elde motörlü vasıtaların işletilmesi şekil ve şartlarını ihtiva eden, yani ahalinin hem canını, hem vaktini koruyan bir kanun bulunmaması. Yolcu taşıyan otobüslerin evsafını, işletme tarzını, fiyat ve saat tarifelerini kontrol eden yok ki... Bir başıbozukluktur gidiyor ve insana,bu işler başka türlü yapılamaz kanaati geliyor. Halbuki işte, aksini ispat eden bir nümu-ne. Zonguldaktan saatinden kalktık, her kasabaya saatinde uğradık ve Yeniçağa’da araba değiştirmemize rağmen yine saatinde Boluya vardık. Böyle görülür bu işler!., ötekiler kötü m ân asiyi e şarklılıktır.
Zonguldaktan kalkan otobüs hesapsız virajlar aşarak hemen dağlara tırmanmğa başlıyor. Amma ne güzel dağlar onlar... Meşhur Boğaziçi parkları gibi muhtelif ağaçlarla kaplı, olasıya gölgelik. Saatlerce kuytuda gidiyorsunuz ve daima yükselerek temiz, serin havanın daha serinine ve temizine kavuşuyorsunuz. Şose gayet bakımlı. Hem etrafın güzelliği, hem yolun düzeni, hem arabanın iyiliği bu seyahate Avrupanın bir tarafında yapılıyormuş tesiri, tadı katıyor. Derken çamlar içine dalıyorsunuz; Çam kokusu teneffüs ediyorsunuz. Bir ara, ovaya çıkıp tekrar ormana, sonra yüzlerce su değirmeninin döndüğü sulak bir vadiye giriyorsunuz.
Hayır, biz yurd gezmesini bilmiyoruz; henüz öğrenmedik. İstanbul içinde bir kaç gece çalgılı gazinoya, bara veya kır balosuna gitmek için harcanan para ile nereleri görebiliriz, ne kadar daha zevkli bir zaman geçirebiliriz! Sadece şu "İstanbul -Bolu - Zonguldak” seferini yapıp denizden dönmek zevki insana yeter; bir sene sizi avutur. Fakat bu, evvelâ tabiat manzaralarını sevmenizle, sonra memleketi görmek arzusunu duymanızla mümkündür.
AvrupalIyı ve Amerikalıyı
—gelirlerine uymadığı halde— giyim, kuşam, bar ve dans, içki ve sigara, birçok hususta taklit edenler onların çok iyi başka âdetlerine uymak istemiyorlar. Bir İzmir Fuarı, Uludağ, Yalova ve Florya tutturmuşuz; İstanbullu o belli ve mimli yerlerden gayrisini göze alamıyor. Doğrusunu isterseniz bir fikri de yok. Avdetimden beri konuştuğum birçok dost, Bolu ve Abant’ın Istanbula otobüsle dokuz saatlik mesafede bulunduğunu benden işittiği vakit hayrete düştü; gidenler de oldu.
Ne ise, yolumuza dönelim: Mengen’e yaklaşıyoruz. Bilirsiniz, elbette... Mengen Türkiyenin en hünerli aşçılarını yetiştiren bir kasaba: daha doğrusu bölgedir. Bolulu diye tanıdığımız aşçı, hakikatte Mengenlidir. Bu isim bana Yıldız Sarayından tutunuz, istibdad devrinin yemek sofraları her gelene açık büyük konaklarına, hattâ bizim kendi mutfağımıza kadar ne hatıralar uyandırdı! Aşçı başı tiplerini gözümde kıyafetleriyle canlandırdım. Eski yazılarımda onlardan çok bahsetmiş olduğum için tek-rarlamıyacağım.
Mengen ismi bir tesir daha yaptı: Acıktığımı duydum. Bereket Bolu’da iki iyi lokanta varmış, ağız tadıyle karın doyurmak mümkünmüş. Az daha unutacaktım: Ben “Mengen, Mengen” deyip duruyorum amma —sebep ve hikmetini anlayamadım
bir isim mevcut değil! Değiştirmişler. Pek güzel bir ad mı bulup takmışlar? Ne gezer? “Beşler" yapıp çıkmışlar! Amma kimsenin ağzında “Beşler" lâfı yok. Bütün halk “Mengen’e geldik" diyor; otobüslerin üzerinde de Mengen yazılı; hattâ parti binalarının tabelâlarında da! “Beşler” sadece Hükümetin resmî evraktâ kullandığı, fakat memurların konuşurken yine a-ğızlanna almadıkları bir kelime, âdeta bir şifredir. “Mengen"» mahzuru ne idi, acaba? Anlayamadım. Herhalde birinin sinirine dokunmuş...
Yeniçağa,eskisi yandıktan sonra yeri değiştirilip güzel bir göl kenarına kurulmuş hoş bir kasaba; bir transit merkezi. Meydanı her taraftan gelen otobüs ve kamyonlarla dolu, gayet hareketli halde. Ahali bir arabadan inip ötekine biniyor; sandıklar, sepetler, bavullar, hurçlar, koşuşan hamallar, bir faaliyet ki durup keyifle seyrettim. Kırk yıl önce Anadolunun değil küçük bir kasabasında, vilâyet merkezlerinde bile o hayatiyetin dörtte birini göremezdiniz. Bütün gün, geceleri bile Yeniçağa aynı canlılıktadır.
Göl ise lâtif mi lâtif... Ayrıca ördeği, yabankazı, balığı varmış; mehtabı emsalsizmiş; ben
şimdi resmen böyle
Vali beyin lû-
NilUfer tarlalarına da bayıldım. Etrafı otlak... Ağaçlandınlsa daha da güzel olacak. Yüksek rakımlı bir yerde bulunduğu 1-çin ve bataklık teşekkül etmediğinden o göl ve o yol kavuşak-lığı itibariyle Yeniçağa gelişecektir.
Bir buçuk saat sonra Bolu-ya girdik.
Etrafı, dağların en ormanlı ve en güzel biçimlileriyle uzaktan çevvihniş yayvan, ufak, lâkin olasıya sevimli ve ferah, yayla havalı bir kasaba. Küçük ve temiz bir meydanda duruyoruz, îşte, bahsi geçen lokantalardan biri. Oğlumun ismini taşıyanına girdik; ne yedikse nefisti. Niyetim derhal Abant’a gitmek, dört beş gün kalmak Beden Terbiyesi Kampının henüz mevsimi gelmemiş amma —Vali beyin lütufkârlığını belirtmek vazifemdir— o gün yatak ve yemek fiyatları tesbit edilip lüzumlu nevale gönderilmek suretiyle ilk misafirlere, bize kapılan açıldı.
Açıldı, filvaki... Lâkin gidebilecek miyiz? Kışın bozulan telefon hattının tâmiri bitmemiş. Son yağmurlar yüzünden yolun bir kısmı da geçilmiyecek kadar bozuk olabilirmiş. Mühim bir mesele de öyle bir yoldan geçmeyi göze alacak bir taksi bulmak. Kolaylıkla hepsi oldu; 36 senelik şoför Uzeyir ustanın 17 yıl hizmet etmesine rağmen e-mekliye ayrılma çağma gelmemiş taksisine bindik; bazı yeri şöyle böyle, bazısı berbat halde, lâkin geçtiği ormanın tek köşesi söz götürmez güzellikte olan bir yoldan akşama doğru A-bant’a vardık. Göl manzarası üe karşılaşınca sabahın altısından beri hemen hemen fasılasız sürüp giden seyahat yorgunluğumuzu bir lâhzada unuttuk. Sırat Köprüsünü aşmışların sevinci I-çinde idik. Etrafımıza hayran hayran bakıyor, gördüklerimize inanamıyor, uyanıp da kendimizi tekrar bir şehirde, mûtat hayatımızda bulacağız diye korkuyorduk. Üşüyorduk da...
Haziranın ilk gününde idik ve aylarca evvel Ege bölgesiyle cenup sahillerimizde ne sıcaklar savmiştık amma burada ateş yakma ve ocak başında çay demlendirme ihtiyacı duyuyorduk. Onlan temin ettik; akşam yemeğimizde soframıza alabalık getirildi. îki yorgan altında hoş bir gece geçirdim. Bir buçuk aydır bambaşka bir uyku ile en rahat uyuduğum gece, bu oldu.
Abant’m tasvirine glrişmiye-ceğim; bir mücevher orası... Hatırasını anarken eskiden seyrettiğim fevkalâde mücevherleri düşünür gibi oluyorum. Louvre Müzesindeki Rejan pırlantasını da böyle hatırlarım. Kadife mahfazasından ve duru ışığından dolayı, zihin, Abant hatıra-
Şehir mektubu
Ne yapacağız ?
Küçük bir dükkânı olan bir dostumu ziyarete gitmiştim. A» sonra içeriye ucun boylu, san benizli, gücünden inkisar, nevmidl, bıkgınlık okunan te-mitçe kılıklı bir adam girdi.
— Beyim, dedi, Bulgaryadan geldim. Bana bir iç!
Dostum böyle bir imkâna sahip değildi. Dükkânını göstererek izahat verdi, özür diledi. O, sükûnetle dinliyordu:
— Evet, dedi, saten görmüştüm amma-.. Ümit...
Huştuk. Ayakta, masanın ö-nünde duruyordu. Ne diyeoeği-mUi bilemiyorduk. Elimizi cebimize atmaya da utanıyorduk. Oradan çıkabilecek (para, alelâ-de bir sadakadan fazla olamı-yacaktı.
Sllkût uzayordu. Nihayet:
— Eh... dedi, bâri bir sigara verin!
Dostum paketini uzattı. ikimiz birden ayada kalkıp aynı samanda çakmaklarımızı yaktık. Bu hareketimin âni olmuştu. Yüzlerimize baktı. Bir tuhaf oldu. Acı acı gülümsedik. "Eyvallah» dedi ve halden anlayan bir baş işaretiyle ağır ağır çıktı, gitti.
tstanbulda böyle binleroe vatandaş dolaşıyor. Bizden, bisim-gibilerden merfed umuyor.
BÎR İSTANBULLU
Siyasi partilerin
seçim faaliyeti
Siyasî partiler dün de Şehir Meclisi seçimleri İçin gönle ölçüde propaganda faaliyetin© devam etmişlerdir. Bu cümleden olmak üzere dün akşam radyoda üç partinin mÜmeı-slilerl birer konuşma yapmışlardır. Ayrıca C. H. P. Genel 8okreterl Kasım GÜlek dün yanında 11 Balkanı llhaml Sancar olduğu halde Sile ilçesine bağlı Afrva bucağı İle elver köylerde bir tetkik gezisi yapmıştır. Kasım GÜlek saat 18 de Üsküdar inkılâp bahçesinde yapılan siyasi toplantıda bulunmuş ve bir konulma yapmıştır.
Şehrimizde bulunan Barbakan Yardımcısı Sam e d Ağaoğlu ve M. M. M Başkanı Refik Komitan dün D. P merkezini ziyaret etmişlerdir. M. P de siyasî toplantılarına devam etmektedir.
Moskova Büyükelçimiz dün vazifesi başına hareket etti
Bir mtlddettenberi mezunen memleketimizde bulunan Moskova Büyükelçimiz Muzaffer Göker dün vazifesi, no devam etmek üzere hava yolu ile Moskov&ya hareket etmiştir.
sini mücevherle karıştırıyor; a-ralannda aklınıza kabul ettire-miyeceğiniz acaip bir benzerlik ve yakınlık buluyorsunuz. Zaten böyle yerlerin tasvirini tahammülünüz varsa ancak büyük romantiklerin kaleminden okumalıdır.
Sulan, ormanlan, gölge, bulut, ışık, sis ve pus oyunları, şuraya buraya gizlenmiş yayla köyleri, yamaçlarda dolaşan sürüleri, her şeyiyle Abant, âdeta fazla süslü, tabiat onu bebeği imişçesine süslemiş, sırtına İpek ve dantel kmntılanndan neler giydirmemiş, nasıl da çocukça özenmiş. Sonra, kucağına almış, karşınızda oturuyor. Evet, çocukla bebeği... Ciddîye alamı-yacağmız, gülümsiyeceğiniz bir hal seziyorsunuz, “Bu kadarı da şımarıklık!" diyecek gibi oluyorsunuz. Lâkin seyrine doyamıyor, kalkıp gidemiyorsunuz.
Sahnelerde gösterilen bir revü, bir feeri, bir apoteoz gibi kendiliğinden bitmesini; perdenin kapanmasını bekliyorsunuz.
Komünistliğe karşı en kudretli silâh iman ve ruh kuvvetidir
“KOMÜNİSTLİĞİ, HEM İDEOLOJİSİNİ, HEM DE NE ŞEKİLDE OLURSA OLSUN BÜTÜN TATBİKATINI İSLÂMİYET KATİYETLE REDDEDER"
Diyanet inleri Başkanı Ahmet Harndl Akseki, dün saat 15 te Gazeteciler Cemiyetindeki basın toplantısında aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
"latanbula gelişimin başlıca esbabı, teşkilâtımızın mensupları İle yakından temas etmek ve gereken kararlan alarak teşebbüslerde bulunmaktır.
tstanbulda müftü, vâlz, İmam ve hatiplerden bazıları İle yaptırım görülmeler sonunda hademel hayratın asgari maaşının 100 liradan bağlamasının lüzumlu olduğu görüldü ve 1951 bütçesi bu esasa göre hazırlandı.
Muhtelif gazetelerdeki muharrir ar* kadaelar, benden mütenevvi sualler sordular. Bu suallerin çoğu aynı meselelere taallûk etmek itibariyle müşterektir. Etraflı şekilde cevap vermekle sîzleri tatmin edebileceğimi dükündüm.
Her sene diyanet bütçesi müzakere edilirken bilhassa encümenlerde tazelenen ve uzun münakaşalara sebep olan diyanet riyasetinin İstiklâl ve muhtarlyoti İsi yeni Meclis teşekkül edince daha ciddi bir seklide ortaya atıldı. Diyanet riyaseti de bu hususta İlmi tetkiklerine devam etmektedir. îstlearl mahiyette komisyonlar kurarak salâhlyetll ilim adamlarının mütalâalarını toplamaktayız. Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti bu meseleyi lâyık olduğu ehemmiyetle nazarı itibara almış olduğu için, bu defa bu meselenin en iyi bir seklide hallolunacağına • şüphe yoktur. Matbuatımızın da bu hususta llrn! ve hukukî neoriyatlyle meselenin halline yardım etmelerini rica edeceğim.
Malûmdur kİ diyanet riyaseti, din İle alâkadar İdlerin ve muamelelerin İdaresi müessesesldlr. Bu müessesinin irşat, sorulan veya tahaddüs a-den meseleleri cevaplandırma, mâ-betlerin tanzim ve imarı, hademei hayratın tâyin ve terfihi, îslâmlyetln hakikatlerini yaymak üzere kitaplar, broşürler nesri, mev’lze ve hutbelerin tertip ve İdaresi, Islâm topluluğunun hayat ve mematlyle alâkalı dinî vazifeleri ifa edcbllocek insanların yetiştirilmesi gibi geniş bir faaliyet sahası ve her biri mühim bir mevzu teşkil eden çeşitli isler vardır. Bugünkü teşkilâtla bütün bunların lâyı-kı veçhile basarılabllmesl elbette mümkün değildir.
Dlfror taraftan Evkaf, Diyanet tesirine bağlanmadıkça bütün bu isleri İstenildiği yolda yürütmeye de İmkân yoktur. Cenazelerin kaldırılmasından ve köy İmamından tutunuz da vilâyet müftüsüne, yüksek vâls ve mürşitlere, Islâm akademisine kadar
Kardinal Ağacıyanyan, Suriye Elçisini ziyaret etti
Şehrimizde bulunan Kardinal A-gacıyanyan Suriye Elçisi Emir Âdil Arslanı ziyaret etmiş ve kendisi İle Ortaşarkın umum! vaziyeti hakkında uzun süren bir konuşma yapmıştır.
İstanbul Muallimler Birliğinin İzmir gezisi
İstanbul Muallimler Cemiyeti Turizm Bürosu tarafından İzmir Fuan ve Bergamaya bir etüd gezisi tertip edilmiştir. 9 eylül îzmlrln kurtuluş bayramında da İstanbul muallimlerini temsil etmek üzere tertip edilen bu gezi 5 gün sürecek ve 40 kişilik bir öğretmen kafilesi 5 eylül salı sabahı Bandırma yollyle Izmlre hareket e-decektir.
Terfi ettlrllmlyen İlkokul öğretmenleri
ilkokul öğretmenlerinin kadroları bulunduğu ve müspet teftiş raporu aldıkları takdirde 31 mayısta tefi-lerl icap etmektedir, tstanbulda yukarıda söylediğimiz şartları he^iz bulunan öğretmenlerden bir kısmı 31 mayıs 1950 de terfi ettirilmişler ve haziran 1950 den İtibaren bir üst derece maaş almaya başlamışlardır.
Fakat bunlardan mühim bir kısmı teftiş raporlarının geç tanzimi, t*»d-klkı ve Bakanlıkça tasdiki yüzünden bugün© kadar terfi ettirilememişlerdir.
derece domce din adanılan yetiştirecek mektepler, dershaneler tesis ve Idarcel de düşünülecek İşlerdendir.
Bütün bunlar, ancak teşkilâtı tevsi ve İkmal olunmuş. İstiklâli kanunî kefalet altına alınmış bir diyanet riyaseti müesseseslnln kurulması İle kabildir. Bu işler üzerinde bir taraftan hüsnü niyetle karşılandığımızı memnuniyetle belirtmeyi bir vazife addederim. Bu hususta daha ziyade teferruata girişmek mevsimsizdir.
Yalnız şunu tekrar söyllyeblllrlm kİ. bu mesele Büyük Millet Meclisince ve Hükümetçe her no suretle halledilirse edilsin. Evkafın Diyanet Riyasetine bağlanması zarurîdir. Esasen, ilk Büyük Millet Meloisi zamanında da böyle İdi. Başka suretle mâbetle-rimlzl dinî müesseselerlmizi bugünkü harabî ve perlşaniden kurtarmak ve hattâ vakıf mücsscRPSİnl yaşatmak imkânını göremiyorum.
Bugün halkımızda büyük bir uyanıklık vardır. Bir taraftan büyük masraflarla yeni yeni camiler yapıyorlar, bir taraftşm yıkılan camileri en • kısa bir zamanda tamir ediyorlar, böyle İken mÜslÜmanlar bugün vakıf yapmaktan çekinmektedir. Bu cihet çok mânalıdır ve bunun sebepleri mühim ve derindir.
Komünistliği, hem İdeolojisini, hem de ne şekil olursa olsun bütün tatbikatını İslâmiyet katiyetle reddeder. Komünistliğe karşı geçebilecek en kudretli silâh, iman ve ruh kuvvetidir. Hakikî bir mü'min’ln komünistlik fikirleri ile ve İcraatı ile bağdaşabilmesine imkân yoktur.
Komünistliğin kendisini İnkâr etmedikçe, din perdesine bürünerek propagandasını yürütmeye nasıl İmkân bulunabilir. Komünistlikte: insan hakları, insan hürriyeti, din hürriyeti, mal ve can emniyeti, aile kutsiyeti ve neslin masuniyeti diye bir şey görmüyoruz.
irticaa gelince, artık demokrasi ve cumhuriyet esaslarını halk tamamly* le benimsemiştir. Buna karşı ne bir totaliter İdare, ne de bir sınıf tahakkümüne İmkân yoktur. Bilhassa dindarlar arasında buna kapılacak kimse bulunmaz. Bununla beraber Diyanet Riyaseti, İslâm dininin faziletlerini, temiz İmanını, yüksek ahlâkını, vatan sevgisini, mal, can ve aile kutsiyetin! yıkıcı komünist cereyanlarına karşı uyanık bulunmayı. Irşatkâr bir vaziyet almayı, yaymaya, kuvvetlendirmeye, elindeki bütün vasıtalarla çalışmaktadır. Biz. bu hususta ü-zerlmize düşen! hassasiyet ve dikkatle yapıyoruz ve yapacağız Bu Işde şuurlu Türk gençliğinin, bilhassa ü-niversltelerlmlzin dinî mübînlmlze karsı gösterdikleri ballılık ve bütün matbuatımızın dinî mevzulara verdikleri ehemmiyet bize çok memnuniyet verici şekildedir. Bazı kimselerin — hangi maksada mebn! İse — memleketimizdeki dinî İnkişafları kösteklemek İçin de bu silâhı kullanmakta oldukları esefle görülmektedir.
Mekteplerde din tedrisatına büyük ehemmiyet vermekteyiz. Biz, bu mesele Üzerinde eskiden beri durmaktayız. Buna dair muhtelif zamanlarda müteaddit raporlar ve lâyihalar verilmiştir. En sonra bunu Hükümet de kabul etti. Bu İşi düzenlemek İçin lâzım gelen programı ve programa göre kitap yazılmasını, benim riyasetim altında bir komisyona havai© etti. Millî Eğitim Bakanlığından 3, Diyanet Riyasetinden 3, îlâhiyat Fakültesinden 1 kişi olmak Üzere İşe bavlıyan bu komisyon. Ilkmekteplerln üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıflarına mahsus hazırladığı din dersi programına göre ve yine aynı komisyonun karan ile tarafımızdan kitaplar yazıldı. Hattâ bir de öğretmenlere maheus açıklamalı din dersi kitabı hazırlandı.,.
Paris Belediye Reisinin Valiye gönderdiği mesaj
>0 gün kadar evvel Parlat giden İstanbul Üniversitelileri dönmüşler ve dün öğleden sonra Vali ve Belediye Reisini ziyaret etmişlerdir. Üniversiteliler Prof. Gökay’ın Paris Belediye Reisine götürdükleri mesajının cevabını Valiye vermişlerdir. Paris Belediye Reisi mesajında İstanbul Üniversitelilerini kabulden dolayı duyduğu bahtiyarlığı bildirmekte ve İstanbul Vali ve Belediye Reisine hürmet ve selâmlarını İblâğ etmektedir.
Prof, Hayrullah Diker dün törenle defnedildi
Üniversitede yapılan merasim sonunda söz alan hatipler, merhumun hizmetlerini anlattılar
İstanbul Üniversitesi sinir hastalı klan Ord. profesörlüğünden emekli sabık İstanbul milletvekillerinden Prof. Hayrullah Dlker'ln cenazesi dün Üniversitede yapılan bir törenden sonra ebedî Istlrahatgâhına tev. di edilmiştir. Törende Vali ve Belediye Relal, Üniversite rektörleri, profesörler, talebe birlikleri, akraba ve dostları hazır bulunmuşlardır. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Kâzım İsmail GUrkan merhumun hocalık hayatında Üniversiteye yaptığı hizmetleri tebarüz ettirmiş ve sözü merhumun halefi Prof. Fahreddln Kerim Gök aya bırakmıştır. Prof. Gökay rahmetli İle 1918 yılında talebeliği esnasında küL-tür ve İlim adamı olarak tanıdığı Dikerin bilâhare Üniversite hocalığı zamanında devam eden meslekdaşbk ve arkadaşlık hukuku üzerindeki hlz. metlerini belirtmiş ve hatırasını hürmetle anmıştır.
Pakistan Maliye Nazın şehrimize geliyor
Ağustosun 31 inde Pakistan MalL ye Nazınnın şehrimize geleceği bildirilmiştir.
152 lik öğretmenler hakkında
Millî Eğitim Müdürünün beyanatı
Mlllt Efrltlm Müdürü Murat Vraa 152 İlk öğretmenlerin nakil ve tâyin», lerl hakkında dün şunlan söylemiş» tir:
“Bize yapılan müracaatları Bakanlığın 11 emrine verdiği tarihe göre sıraya alıyoruz. Bunlardan 25 ini kadromuzda açık bulunan yerlere tâyin ettik. Diğerlerini de ders yılı başına kadar açılacak Öğretmenliklere vereceğiz. Bu tâyinler yapılırken öğretmenlerin İkametgâhları ve eski okullan gözönünde bulundurulacaktır. Geçen ders yılı başında kadro fazlası olduğu için köylere verilmiş olan 40 Öğretmen de kadrolariyle merkeze alınacaklardır.
Bir motor battı
Evvelki gece saat 9.30 da İlmem» mızdan kalkan Şile limanına kayıtlı Köprükol motoru Yenikapı açıklarına geldiği zaman arka tarafından ânl olarak su almaya başladıktan kısa bir zaman sonra batmıştır. Kaf>-tan ve tayfalar kurtarılmışlardır.
Kasit İhtimaline binaen tahkikata başlanmıştır.
D. Parti Kadıköy merkez bucağının balosu
Kadıköy merkes bucak ldar» kurulu bugün Fenerbahçe Belvü Gazi-nosunda parti menfaatine olmak tize re bir balo tertip etmiştir. Balonun iyi ve eğlenceli geçebilmesi için her türlü tertibat alınmıştır.
M E V L I D
Osmanlı Bankası emeklilerinden îb-rahlm Başbuğun vefatının 40 inci gtk nüne tesadüf eden 27 ağustos 1950 pazar günü öğle namazını müteakip Beyoğlu Firuzağa Camiinde Mevlid okunacağından arzu edenlerin teşrif, leri rica olunur.
Eşli Sahne BAŞBUĞ
YENİ İSTANBUL
8FTASÎ İKTİSADI
müstakil günlük gazete
Sahibi ı
TENİ İSTANBUL NESBÎTAT
LİMİT
>11
ŞİRKETİ
Müdürü: Kemal a 8ARLIOA
Bu sayıda vbjd islerini fiilen idare eden i Sacld ÖGET
Neşredilmiyen yazılar iade edilmez.
Basıldığı yer ı
YBhrt İSTANBUL MATBAACI* LIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 85 —
insana babasından bir gümüş saatle bir hok-1 ka takımından başka bir şey kalmamış olursa böyle düşünür,, diye yine bana sataşır. Geçenlerde biri: “Hiç olmazsa şu han için el altından bir maili İnhidam karan al, yıktınver gitsin,, diye bir akıl öğretti. Hem makul, hem mümkün buldum. Fakat daha ciddî düşününce aklıma bir şey geldi.
Sabri aklına geleni söylemekte tereddüt ediyor, fakat aynı zamanda da kendini tutamıyordu. Utanır gibi gülümslyerek ilâve etti:
— Peki ama ben bunu yirmi yıla yakın bir zamandan beri kendime iş ettim. Bu İş durursa ben ne yapacağım. Görüyorsunuz ya, çok doğru olarak buyurduğunuz gibi deli ile yaşaya yaşaya İnsan kendi kafa selâmetini de kaybediyor.
Kendim hiç bir delinin tesiri altında kalmadığım halde, kasabadaki tatsız yorgunluklarım aklıma geldikçe aynı eksikliği duyduğu* i mu düşündüm ve Bahrinin bu sözüne gülümsedim.
Böyle böyle akşany etmişiz. Sabri bizi yemeğe alıkoymak İstedi. Reddederek ayağa kalktım. Pek yakında yine birbirimizi aramak ka-I rariyle ayrıldık.
421
XV
BİR ZtYAFET DAHA
Bu "pek yakında,, nın, ne de olsa ertesi günün saat ikisi olacağı tahmin edilemezdi, öğle yemeğinden sonra mutfak ve çamaşırhanede yapılmakta olan tamirlere nezaret etmiştim. Sabrinln birden bire ^efendim iadel ziyarete geliyorum,, diye çıkageldiğini görünce; az kaldı boş bulunarak “bu ne acele efendim,, diyecektim, istasyon yokuşunu hızlı çıktığı İçin soluyor, elini göğsüne bastırıyordu. Buna rağmen halinde bir garip canlılık vardı. Dünküne nispetle âdeta bir kaç yaş gençleşmiş gibiydi. Benim daireye çıkmayı reddetti. “Aman ne cennet gibi yermiş burası!.. Oh mis gibi kokuyor” diye mutfaktan bir İskemle getirtti; karşıma oturdu.
— Hanımefendi bugün çıkıyorlar değil mİ?
— Hayır, maalesef... Şimdi hastahaneden dönüyorum...
— Dün akşam öyle buyurmuştunuz ya!..
— Evet karar öyleydi. Fakat dün gece biçareye yine bir kriz gelmiş... Hastabakıcının elinden süpürgeyi kaparak ud gibi çalmaya başlamış; sonra kadının başına vurmuş.,. Bugün tabii hal avdet etmiş maşallah. Güzel güzel konuşuyor. Fakat başdoktor daha bir müddet müşahede altında tutmaya lüzum gördü.
— Vah, vah. Müteessir oldum.
— Ben de öyle... Ne dersiniz talih!
Burada bir parça yüzünü karartarak ilâve etti:
— Ya Allah esirgesin kriz yirmi dört saat geclkeydlî Ya süpürgeden udu bu gece bizim i evde çalarak benim ve bacının başlarımızda paralamaya kalkaydı.
Vaktiyle Abdüşşekûr’un birden bire "Haay.
422
tnnelabuk,, diye çıldırarak kartonu Sabrinln başında paralaması aklıma geldi ve kahkahayı basmamak için gürültü İle burnumu silmeye banladım.
Büyük keder gibi büyük sevinç de ortaksız olamıyor. Zavallı Sabri Bakırköy Hastaha-neslnden kurtulunca bende soluğu almıştı. Bu akşam bent mutlaka evine götürmek İstiyor, henüz İki resmî dost durumundan kurtulamamış olmamıza rağmen çocuk gibi yalvarıyordu. Istan-buldan hiç çıkmadığı halde onu da bu koca şehirde kendim gibi yalnız hissederek açıdım. Hâsılı bu geçe hanımın tekrar hastahanede kalması bayramını kutlamaya gidecektik.
işçilere bir İki emir verdikten sonra âdeta vazifeden kaçan bir memur üzüntllslyle mutfaktan ayrıldım. Sabri ilo beraber benim köşke çıktık. Bizim türkçede bir büyük sıkıntıdan kurtulanların neşe ve nikbinliğini anlatmak İçin “anamdan yeni doğmuş gibi oldum,, diye güzel bir tâbir vardır. Onun gibi zavallı Sabri de dünyayı bir genç çocuk gibi yepyeni gözlerle görüyor, benim köşkte tesadüf ettiği her şeye hayran oluyordu. Hattâ bunu hastahanenln sahibi Ali Osmana da sirayet ettirdi. Bir gün evvel “daha şu bizim alafranga Ali mi? Ne yapar o şimdi? Hastahanesl var demek?,, deyip geçtiği halde bugün “İyi çocuktur. Kafalı ve ahlâklı çocuktur. Avrupadan çok iyi dönmüştür.” diye onu methetti. •
Bir akşam evvelki müjdeyi asık bir suratla “oh oh... öyle miT„ diye karşılayan Bacı, Sab-rlyi yalnız görünce ve hanımının belki bir lkl ay daha hastahanede kalacağını öğrenince: “Eyvah... bak başımıza gelene,, diye çığlık çığlığa ağladı. Fakat bunun da bir sevinç heyecanı 423
olduğu açıkça görülüyordu. Sabrinln Ali Osmana iltifatı gibi o da beni, dualar, senalarla yukan-kl misafir odasına aldı ve âdeta oturtacak yer bulamadı. Sabri arasıra kanamın siparişlerini hatırlayarak: “Dadıcığımın ellerinden öperim, dedi. Bugünlerde beni görmeye gelsin, dedi. Gelirken de benim mavi çiçekli yün ceketimi getirsin, dedi,, gibi şeyler söyledikçe Arap: “Vah yavrum. Vah evlâdım. Dadın sana o ceketi tımarhanelerde ml giydirecekti?” gibi sözlerle yine kuru kuru ağlıyor, Fakat şenlik fenerleri gibi parlayan beyaz dişleri kapanmak bilmiyordu. Sabri bir İşaretle kapıya çağırarak para istedi ve çarşıdan rakı, buz ve daha başka şeyler almaya koştu.
Konağın yemek odasındaki balkonu da benim terastan aşagn kalır gibi değildi, Mehtap yoktu. Fakat Sarayburnu ve Kızkuleslnln, karşı yakanın ve hele limandaki gemilerin fenerleri denizi bir şenlik gecesi gibi donatmıştı. Üstelik karşıda Salacak taraflarında galiba bir gece bayramı vardı.
Sabri ile bacının neşeleri bana da sirayet etmişti. Aylardan beri İlk defa can ve yürekten gülüp söylüyor, Istanbula geleli sesimi bile kaybettiğimi ancak şimdi anlıyorum.
Bir lkl saat İçinde Sabri ve bacı ile İnanılmaz derecede yüz göz olmuştuk. Arkadaşımla birbirimizi teşvik ederek bir parça ölçüsünü kaçırdığımız rakının da tesiriyle bu zavallı evin hiçbir mahrem sırrına hürmet edilmedi; memleketlerdeki rejim değişiklerinde olduğu gibi bütün kiril çamaşırları ortaya döküldü.
Böyle bir hürriyet gecesinin konağa İlk defa geldiği Sabrinln ve bacının hallerinden gayet iyi anlaşılıyordu. Sabri bazan sofraya öteberi döküp korktukça, bacı, bizimle beraber rakı 424
içmiş gibi bir hovardalıkla “korkma beyefendi ben buradayım, ben temizlerim. Daha istediğin kadar dök,, diyor ve zavallı adamın bu evde ne aşağılık bir uşak hayatı geçirdiğini anlatıyordu. Zavallı Cellle temizlik bahsinde bu deliden muhakkak bir kaç kat fazla deli İdi. Fakat ben bir kaza yaptığım zaman sadece mahzun olur, başka hiç bir terbiyesizlik yapmazdı.
Bacının anlattığına göre hanımın süpürge ile ud çalma merakı daha genç kızlığında başlamıştı. Kendisi: “Kızım baban dünya kadar para verdi, aana piyano aldı. Onu çalacağına neden böyle yaparsın? Gelinlik kız oldun. Dell deli bağırmak yakışır mı sana?,, dermiş. O bu sefer daha da ziyade azar, yüzünü burnunu çarpıtıp dilini çıkararak zıplamaya, öteyi beriyi devirmeye başlarmış. Ne bilsinler “hoppalık, çocuk şımarıklığı; büyüyünce geçer,, derlermiş. Yine bacının anlattığına göre. Sabri ile evlendikten sonra çıkan ufak tefek gürültüler ve kazalar da epeyce bir zaman yeni gelin şımarıklığı, kan kocalık cilveleri sanılmış.
Daha fenası Ankaradakl kız İle Paristeki oğlan da analan gibi imişler: beraber bulunduk-lan zaman kâh blrbirleriyle kavga ederler, kâh üçü bir olup Sabriye sataşırlarmış. Bir geçe arkadaşım ayağında terliklerle Galatasaraya kadar kaçmış!
Bunlar anlatılırken, Sabri kızmıyor, utanmıyor. hattâ bazı tafsilâtı tamamlamak İçin bacıya yardım ediyordu. İnsan neye alışmaz kİ T
Bu gecenin Koçodakl ziyafetine benzer bir tarafı da oldu. Yine Abdtlşşekûr vakasını ha-tırlavarak: “Vaktiyle çok tiyatroya giderdiniz; güzel güzel kantolar öğrenip söylerdiniz,, dedim.
(Devamı var)
42Ö
16 Ağustos 1950
YENİ İSTANBUL
Sayfa 3
r
FIKRA
BOZGUNCU!..
Bediî FAİK
AŞBAKAN, Kore meselesinde aksi tezi müdafaa eden muhalefeti parmağını uzatarak itham ediyor:
— Bozguncu!..
Hareketin sertliğini görmemezlikten gelip, kelime üzerinde duracağım. Bozguncu, harbin yahut fevkalâde ahvalin lûgattııda yazılı kelimelerdendir. Memleketin kütle halinde hlr İstikamete dönmesi zarurî olduğu zamanlarda, bu İstikameti değiştirmeye kalkanlara “Bozguncu., deriz. İkinci Cihan Harbinde, her tenlinin Almanya aleyhine dönmesi lâzım gelen Fransayı, düşman,n koluna takmaya kalkan Fransızlar bozguncuydu. Hükümet otoritesini sıfıra İndirerek, milli mukavemeti tavsatmaya yeltenen Fransız da bozguncuydu. Arna meselâ, harbin sonunda, Ameri-kada uy anan Rus düşmanlığını önlemeye kalkışmış Wallace, tam bir bozguncu sayılmadı. Harpten evvel, Alman dostu tayyareci Undherg’ln satılmadığı gibi...
Bize dönüyorum: Coğrafyamızın ve tarihimizin, bizim İçin devamlı bir fevkalâde ahval y arattığı kabul edilirse, bozguncuy u ancak ve ancak Sovyet emperyalizmini savunan vatandaşlarımız İçin kullanabiliriz. Fakat bir hükümet kararını redde hattâ protestoya kalkan muhalefetin yakasına da aynı kelimeyi İliştirilmiş görmek, acaba münasip midir?
Adnan Menderes ve arkadaşları, muhalefette iken, komünistlikle itham edildiklerini unutmuş olamazlar. Dün, muhterem Bayar bir muhalif olarak, her İktidarı yıkmaya yeltenen ezeli bir düşmanla ne derece ağız birliği yapmışsa: hu gün de Sayın İnönü veya arkadaşları aynı durumdadırlar. Ve biz dün, aziz Menderesi kırmızıya boyamaya kalkışanları nasıl bir bakışla süzdükse, bugün aynı boya fırçasını sallar gördüklerimizi de, ona denk bir hakışın hudutlarına sokabiliriz.
Beş senelik bir muhalefet devresinin ıstıraplarlvle olgunlaşmış bir İktidarın, bugünün muhalefetini aynı ıstıraplara doğru İtmemesini düşünmek kadar tabiî ne olabilir? Vatanseverlik, müşterek tarafımız olmak üzere, gruplara ve taraflara ayrılabiliriz. İktidar ne derece vatan sevgisiyle dolu İse, muhalefet de öyle sayılmalıdır. Ama, kendi tarafımızdan olmıyanın, vatanseverlikle de ilişiği kalmadığını iddia etmek, demokrasiyi zedellye-cek kırattadır.
İmparatorunun uydurduğu bir kelimeyi öven dalkavuk Ca-plto’yu göstererek: “Capito yalan söylüyor S e zar. Sen ülkeler fethedebilir; dilediğin şekilde yaşayıp, istediğin gibi çalışabilirsin. Ama, Romanın lisanına hükmedemezsin diyen cesur senatör gibi, şimdi ben de, son günün politika diline “Bozguncu..yu getiren Başbakandan, kendine has sevimli gülüşü ile, bu kelimeye yol vermesini rica edeceğim!..
Muhalefet,
Başbakanın
nutkunu ağır buldu
Demirci yangınının hazin bilançosu
454 ev, 140 mağaza ve dükkân tamamen yandı. 70 hafif ve 7 ağır yaralı var. Hasar 6-7 milyon lira arasında
Demirci, 25 (Hususi surette gönderdiğimiz arkadaşımız Adnan Bilget bildiriyor» — Refika özkahraman a-dında yaşlı bir kadın perşembe sabahı yani Balıkesir yangınının 21 inci günü sabahı Demirci çarşısından satın aldığı ciğeri pişirmek için hazırladığı sırada, musallat olan bir kedi ciğeri kaptığı gibi samanlığa giriyor. Yaşlı kadın kediyi saklandığı yerden çıkarmak için yaktığı çıra parçasiyle samanlığa girince kuru otlar tutuşuyor ve ciğeri yiyen kedi samanlıkla birlikte yanıyor. İşte Demirci ilçesini dünden beri büyük bir keder içinde bırakan korkunç yangının sebebi bu kadar garip bir hâdiseciktlr.
Dün gece saat 3 de YENİ İSTANLBU foto muhabiri ile İzni irden ayrılarak 9,5 saatlik bir yolculuktan sonra Demirciye vardım. Fakat bu sırada Demirci halkı tehcire uğramış bir şehrin halkını andıran bir vüsatte kasabalarım ter-kederek bağlara çekiliyor. bir kısmı İse kamyon ve arabalarla daha uzaklara gidiyordu.
Vakit öğleyi gösteriyor. îzmir, Manisa. Akhisar. Turgutlu. Salihli. Balıkesir hattâ Bursadan bile kamyonlar dolusu ekmek, peynir ve zeytin geliyor Fakat açıkta kalan ve 21 saatten h*rl aç duran bu vekarlı in-
Karayollanmızın gelişme safhası
Umum Müdür dün Erzurumda bir beyanat verdi
Erzurum 25 (A. A.) — Dün akşam geç vakit şehrimize gelen Bayındırlık Bakanlığı Karayolları Umum Müdürü Vecdi Diker bugün şehrimizde tetkiklerde bulunmaktadır.
Vecdi Diker bu sabah kendisiyle görüşen Anadolu Ajansı muhabirine funlan söylemiştir:
19 ağustosta Türkiye yol heyeti başkanı Mıster VVHHams ile Anka, radan ayrıldık. Ankara. Sivas. Erzurum yolunun hâlen inşa vaziyetinde, Ankara - Çelikli kısmı ile Amasya-Taşova yolu üzerinde tetkiklerde bulunduk. Çelikli yolu tamamlanınca ayni zamanda Ankara İle Yozgat, Çorum. Amasya ve Samsun illeri a-rasındaki kestirme güzergâhtı yol şebekesi kurulmuş ve Samsundan An-karaya 8-10 saatte gitmek imkânları sağlanmış olacaktır. Amasya - Taşova yolu ise Kllkit vadisini Bayburt Ovasından Çoruh Vadisine ulaştıracaktır. Erzincan ve Erzunımdan da geçen ve şimal yolu ismi verilen bu güzergâh Garbi Anadoluyu Şarki A. nadolııya bağlayan en emin yol olacaktır
M ister WI İlla ma Samsun - Giresun yolu ile seyahatine devam etti. Ben altıncı bölge dahilindeki yolları da incelemek maksadiyle Amaayadan Kayseri ye geçtim. Ve Kayseri - Sİ. vas arasında kestirme ve kış aylarında da vesaite açık tutulabilecek olan 46 kilometrelik Kayadlbi - Ulaş yol inşaatını Suşehri ile Sivas arasında kışın kapalı bulunduğu İçin ter-kedeceğimiz Karabayınn cenubundaki yeni yol güzergâhını ve Seyit-han-Mut yol inşaatım tetkik ettim.
Erzurumda Misler Wil Hamsin tekrar buluştuk ve seyahatimize birlikte devam edeceğiz. Seyahatimiz memnuniyet verici intibalarla yüklüdür. Teşkilâtımızın en büyük bölgelerinden olan 8, 9 ve onuncu bölgeler şark vilâyetlerimizin yol derdini halletmek için program gereğince hummalı hır faaliyet İçindedirler Bu seyahatimizde aynca köy yollarının yapılmasına mâtuf olup da geçenlerde bütün vilâyetlere tamim edilmiş bulunan henüz tasan mahiyetindeki programımızın tatbik şekil ve kabiliyeti ü-zerinde valiliklerle gerekli görüşmeleri de yapmaktayız.
«anlar asla ekmeğe itibar etmiyorlardı.
Demirci ilçesinin Kasım Satı mahallesine doğru yürüyorum. Artık, 200 haneli olan bu mahalleden hiç bir eser yoktur. Tam 15 saat fasılasız olarak devam eden yangında Kasım Satı ve Hacı Haşan mahalleleri tamamen yanmış. Çarşı en büyük kısmı- itibariyle yanmış veya yıkılmış. Halı ve manifatura mağazalarının tamamı kül haline gelmiş. Bence en büyük hasar evlerdeki halı tezgahlarının yanması ve halkın kazanç vasıtasının ebediyen mahvolmasıdır. Bu zayiata nazaran Demirci kasabasının yarısından fazlasının kül haline geldiğini ve 6-7 milyon liralık bir mad dî zararla karşı karşıya kalındığını kabul etmek lâzım. Kızılay binası harabe halinde. Fakat Kızılay heyetle ri halkın imdadına zamanında yetişmişler. Bir sıhhat ekipi yaralıların pansumanını yapıyor Postahane. Zirâat Bankası ve Cezaevi tamamen yanmış vaziyettedirler. Bir hah boyahanesi de hâlâ yanmaktadır
Verilen resmi malûmata göre 454 ev. 140 mağaza ve dükkân tamamen yanmıştır. Bu suretle yanan bina a-dedi 584 ü bulmaktadır. Açıkta kalanların sayısı 1722 kişidir. îzmir Kı-zriayının gönderdiği bildirilen 300 çadır maalesef sabaha karşı buraya vâsıl olacağından bu kadar insan bu gece kırlarda yatacak Afyonkarahl-sardan gelecek çadırlar ise ancak 2 gün sonra buraya yetişebilir. Manisa milletvekllleriyle birlikte yanan bütün binaları tek tek gezdik Dün geceki yangından 70 kişi hafif, 7 kişi İse vücudunun muhtelif yerlerinden yanık yaraları almışlardır. Bunlardan birinin hayatı tehlikededir. Ayrıca bir kadın ve yavrusu kayıptır. Yangından 2 saat evvel Demircide olduğu tesbit edilen bu kadının belki başka bir yere gitmiş olması muhtemeldir.
90 yaşında Salim Ünlü adında e-mekll bir öğretmen bana yangın hakkında şunları söyledi
•‘Yangın sabah saat 9.5 da çıkfı. Bir bina yanıyordu Rüzgâr şiddetli idi Saat 10 da bir born fırtınası şehrin altını üstüne getirdi. Sanki ben-zinlenmiş gibi bütün binalar birden yanıyor ve alevler ayyuka yükseliyordu Hayatım boyunca mâlik olduğum tek ev, damadımm kaldırmış olduğu 200 kile arpa ve buğdayla birlikte yandı Hiç bir şey kurtaramadım,, dedi.
Saat 15.30 da îçlşlcn Bakanı Rük-neddin Nasuhioğlu. Akhisarda uçaktan İnerek Demirciye geldi Şehrin kapısında kendisiyle karşılaştım. Bakan: “Bu defa sizden ben öğrenmek İstiyorum Yangın hakkında bana malûmat verir misiniz,, dedi. Gördüklerimi anlattım. Sayın Bakan şu karşılığı verdiler:
'•Gazeteniz vamtaaiyle şunu bilhassa İşaret etmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakanım beni yangını tetkik etmek üzere gönderdiler. Kendilerine vereceğim rapora göre belki yarın buraya geleceklerdir. Hükümet, elden gelen bütün imkânları kullanarak her türlü fedakârlık pahasına hu vatandaşlara yardıjn (*• decek ve açıkta kimse kalmıyarak-tır.„
Çalışma ve İşletmeler
Bakanları
danada
Bakanlar, Çukurova işçilerinin talepleri hakkında mahallinde tetkikler yapacaklar
Adana, 25 * Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İşçi sendikalarının daveti üzerine İşletmeler Bakanı Profesör Muhlis Ete ve Çalışma Bakanı Hs-uan Polatkan bugün uçakta Adanaya gelmişlerdir Hayat pahalılığından ve geçim zorluğundan bahisle ücretlerine % 40 zam istlyen Çukurova Sanayii İşletmeleri Türk Anonim Şirketinin Tarsus ve Mersindeki fabrikalarında çalışan İşçilerin bu talepleri ellinde karar veren Yüksek Hakem Kurulunun kararına muvafakat et-*ne(Rğlnden mahkemeye verilmesi uygun görülen ve işverenle İşçiler ara fiinda toplu ihtilâf mevzuu olan bu meselenin de Bakanlarca mahallinde tetkik edileceği bildirilmektedir.
vermek vazifesi olanları o kadar suretle-
• •
llâ-be-blr hü-
• •
Ankara 25 (Ankara Ajansı) — Başbakan Adnan Menderesin dün gece yaptığı beyanat Ankara siyasi çevrelerinin bugünkü başlıca iştigal mevzuu olmuştur. C. H. P. ile Millet Partisi genel merkezlerinin beyanatı büyük bir dikkatle inceledikleri anlaşılıyor. Ankara Ajansı bugün. Başbakanın bahis mevzuu ettiği çeşitli meseleler hakkında muhalefet partilerinin görüşlerini tesblte çalışmıştır. Tokat Milletvekili Zihni Betül, Halk Partisinin görüşünü şu şekilde beyan etmiştir:
— Demokrat Parti Başkanı ve Başbakan Adnan Menderesin 24/8/1950 günlü beyanatına konu otan hâdiseler muhtelif bakımlardan tetkik ve mütalâa olunabilir. Şimdilik sadece o beyanata hâkim olan bir zihniyet üzerinde duracağım.
Bu zihniyete göre, hükümetin tenkide tahammülü yoktur. Tenkide konu olan hâdiseler, ne kadar mühim ve tenkid sebepleri ne kadar haklı olursa olsun, hükümet kararını muhalefet ancak bir kere tenkid edebilir. Tenkidin tekrarlanması veya onun haklı mucip sebeplerine yenilerinin ilâve olunması tahriktir, bozgunculuktur, suçtur ve yapan ağır ceza görecektir. Halbuki demokratik devletlerde İsabetli kararlar hükümetin ne kadar esaslı İse, bu kararlardan atâll tenkid etmek de muhalefetin esaslı vazifesidir. Ancak bu
dir ki. iktidar salim, millet ve memleketin hayrına kararlar almak zaruretini duyar. Bundan başka herkesçe bilinen açık bir hakikattir kİ. herhangi bir fiilin suç olup olmadığını takdir ve tesbit etmek hak ve yetkisi, sadece ve sadece mahkemelere ait ve münhasırdır.
Başbakan mahkemelere İntikal etmiş veya edebilecek fiillere mahkemelerin ne dediğini veya diyeceğini öğrenmeye hiç lüzum ve ihtiyaç görmeksizin suç diyebilmesidir. Bunu, kendisinin sık sık kullandığı tâbir İle hukuk devletinde yaşaması gereken hukuk prensipleri İle nasıl telif edebildiğini kavramak güçtür Sözlerime şunu ve etmek İsterim kİ. Menderes, yanatma hâkim olan zihniyeti şiddet edası İle İlân eylemekle kûmet kararlarının ne kadar hatalı olursa olsun bir defadan fâzla ten-kld edilmesinin suç sarılacağı tenkidi yapanların ağır ceza göreceği şeklinde bir prensip vazetmek ve bu suretle muhalefeti şerefli vazifesini İfadan alıkoymak istiyorsa sadece kendisini kendisi gibi düşünenleri aldatmış olur. Bu memlekette yalnız kanun hâkimdir ve kanunları hâdiselere mutlak bir vicdanî hürriyet ve tam bir adalet duygusu ile tatbik eden ve edecek otan hâkim ve mahkemeler vardır.
Demokrat Parti Hükümetinden haklı tonkidlerden endişe duymamasını. kendisini millete sevdirmek, beğendirmek İstiyorsa hatâlardan kaçınarak çalışmasını diliyelim. Millet Partisi ne diyor?
Diğer taraftan Millet Partisi Genel Sekreteri Ahmet Tahtakflıç da Ankara Ajansı muhabirine şu beyanatta bulunmuştur:
“— Başbakanın uzun nutku müphem bir İfade taşımakta, karışık bir mahiyette muhalefete karşı tehdit İçin tevcih edilmiş bir beyanat ota-
İş Bankası ikramiyesi dün Ankarada çekildi

Uslu
Genç Su-
Kavaklıderedcki, kur'anın en büyük ikramiyesi olan evi Eskişehirden Maizer Gözman kazandı
Ankara 25 (A.Aj — Türkiye
Bankasının kumbaralı ve kunıbarasız tasarruf hesapları arasında tertip eylediği 1950 ikramiye plânının dördüncü çekilişi bugün banka genel merkezinde ve ikinci noter huzurunda yapılmıştır.
Bu çekilişin büyük ikramiyesi olan Ankarada Kavaklıderede Güneş sokağındaki bahçeli evi Eskişnhlrde 7538 numaralı hesap sahibi Bayan Maizer Gözman kazanmıştır. Anka-rada tiler Kooperatifi sahasındaki dükkânlardan biri lstanbulda 112226 hesap numaralı Sami Bosier'e, İkincisi Kayscride 4833 numaralı hesap sahibi Mehmet Salkım’a isabet etmiştir.
Biner Hra kazananlar:
Nazillldc Hilmi Yeloğlu (2815), Mala tyada Elem özbay (4590), Konyada Hüseyin Mumcu «10061). ümitte Sab-ri Sungu (1225). Antnlyada Kâzım A-za met (903), Anka ra da Fevziye (67061), îzmlrde Mehmet Halil «435211. lstanbulda Biiyükadada zan Bahar (1404).
• Brçpr yüz lira kazananlar: îzmlrde Yenigiinde (4466ı, Ankarada Yenlşehlrde Hrlsopumi (10260). Adanada TÜrker (19297) Safrada Naciye raaalan (1617), Bursada AH Soyude-mir (9666). Denizlide Memiş Boz «501). lstanbulda Leamer KiHpos (42003). BeMktaata Ziya (3640),
îl(l yüz ellişer lira kazananlar:
Turgutluda Hakkı Allınok «82), Ceyhanda Tevflk Baykara (1917). Ber-gamada Halil Âşık (1881). îzmlrde Ataancakta Asım Şahlnger (151), ls-tanbuldn KadıkÖyiinde Abdullah Uzlar (4023), Fatihte Alfıaddin özdenıir (3494) Beyazıt ta Eşref Kırban (10212) ve Bakırkövünde Saadet Duruman (636).
Bunlardan başka türlü şubelerde 150 talihli viiz ve elli liralık para İkramiyeleri kazanmışlardır
Şefik Cnüvar
Sani
Fei tıl Ka-
Kemali Bayizidin tenkidleri ve Millet Partisinin Adanada yapacağı miting
Adana 25 (Hususi muhabirimiz bildiriyor» — C.H.P. Genel İdare Kurulu Üyesi ve eski Sağlık Bakanı doktor kemali Bayizit bugün Adana gazetecileriyle yaptığı bir görüşmede iktidar! ağır bir lisanla tenkid etmiştir. Diğer taraftan Başbakan Adnan Menderesin evvelki gün yaptığı beyanat burada geniş bir tosvip görmektedir. Millet Partisinin Adanada vann yapacağı mitingde kokuşmak ıbcre Ahmet Taiıtakıhç da bıı^in u-buraya gnimiştir.
İspanyaya 62 milyon dolar borç veriliyor VVashington. 25 (AP) — Birleşik A-•.erika Temsilciler Meclisi bugün ıımhurbaşkanı Trumanla Dışişleri takanlığının güttükleri siyaset hilâlin» ispanyaya 62.500.000 dolarlık bir borç verilmesini prensip itibariyle o-naylamıştır.
• 4 f • « 9^
rak görülmektedir. Düne H.P. nin yerine yeni bir layışı ile millet karşısına rını beyan ettikleri halde daha dar görüşlü bir tenkid çerçevesi İçinde kalmaktadırlar. Bu beyanatta ekmek ve şeker fiyatları İle radyoda partilere ayrılacak olan konuşma saatleri İle muhtar seçimleri, memurların nnkillerl gibi İç meselelerden tutun da Kore hâdisesi gibi dış meselelere kadar türlü ve başka mevzular üzerinde uzun boylu konuşmuştur. Başbakan nutkunun bir yerinde genel balkanımızın açık beyanat ve tenkidlerlnl unutmuş gibi partimizin dış politika meselelerindeki siyasetini yanlış tahlil ederek doğru olmayan bir hareket tarzı tutmuştur. Demecin üzerinde durulacak bir ciheti de hâlen Mecliste 68 milletvekili ile temsil edilmekte olan ve ana muhalefet namı İle vasıflandırılan Halk Partisinin mazideki dili He konuşmuş olmalarıdır. Halbuki vatandaşlar kendilerini bir muhalefet par-tilsi değil, bir İktidar partisi olarak görmek ve müspet İş görmek İstemekte ve müspet İş ve İcraat beklemektedirler...
kadar. C. tenkid an-çıkacakla-eskisinden
Halk Bankası
takviye ediliyor
Akaryakıt hesabından 2 milyon lira, faizsiz olarak bankaya
devrediliyor
Ankara 25 (A.A.) — Kuruluş gayeleri arasında esnafın ve esnaf dernekleri ve küçük sanat kooperatifleri gibi esnaf teşekküllerinin kredi ihtiyaçlarını karşılamakta bulunan Halk Bankasının, bu görevlerini lâ-ytklyle görebilmesi için Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı namına olarak Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına yatırılmış bulunan akar yakıt fiyat İstikrar hesabında mevcut paradan 2 milyon liranın, küçük sanat erbabının kredi İhtiyacını sağlamak maksadlyle faizsiz olarak Halk Bankasına tahsisi Bakanlar Kurulunca kabul edilmiştir.
Uç Türk kadını, Lübnandan 7 milyon
değerinde araziyi
Çlftliği
Üç Türk kadını Lübnan Hükümetinden, Beyrut, Şam yolu üzerinde bulunan 18 dönümlük ve takriben 7 milyon Türk lirası değerinde olan bir sahayı geri istemişlerdir.
Bu üç kadından Halide Bereket. Nişantaşında, Sablha Bereket de Çif-tehavuzlarda oturmaktadır. Her İkisi de. Serasker Lofçalı Derviş Paşanın oğlu Rüştü Kocatunanın kızlarıdır.
Lofçalı Derviş Paşa, Suriye askeri valisi iken hu toprakları satın almış-h Bugün Anjar adiyle anılan malikâne Lübnanda Derviş Paşa adı altında tanınmıştır.
İşte bu üç Türk vatandaşı da zikrettiğimiz sebeplerden Lübnan Hükümetinden bu kıymetli toprakları istemektedir.
1939 da Anjar malikânesi, o zamanlar henüz hayatta olan bu üç hanımın babası tarafından işgal edilmekte idi. Hatayın Türkiyeye ilhakı sırasında Fransız komiserliği. Türk ta-Dflyetine girmek İstemeyen ermenile-ri yerleştirmek için Lübnanda İki çiftliğe el koydu. Bu çiftliklerden biri Anjar, diğeri de Beyrut Hükümetine ait Tyr yakınındaki Rasel Ein ıdı. Fransız komiserliği Anjar’ın sahibi Rüştü Kocatunava bu topraklar için 400.000 Lübnan lirası teklif etti. Bu para, toprakların hakiki kıymetinin ancak yirmide biri İdi.
Rüştü Kocatuna razı olmak İstemedi. fakat neticede teklif edilen parayı da alamamak tehlikesi başgös-tcrince arazisini satmaya razı oldu. Bunun üzerine Fransızlar Anjar’a 8000 ermoniyi yerleştirdi ve her birine de 5 ilâ 10 dönüm arasında toprak verdi Fazla olarak her ermeni kendisine verilen toprak üzerinde muayyen bir müddet İkamet edecek o-lursa bu bilecekti, kümeline varitti.
F'akat, 1915 senesinde Fransızlar Lübnandan Çekildikleri zaman Lübnan Hükümeti, resmi bir kararname ile Rns ol Ein'I Fransıztardnn atarak kendine mal etti. O vakitten beri Rüştü Kocatunanın vârisleri Anjar için de aynı şekilde bir karar verilmesini ve çiftliğinin kendilerine iade »dilmesini talep ettiler
Bugün Halide ve Sablha Bereket ü-çüncii kız kardeşleri ile beraber, ellerinden zorla alınan Anjar’ın he-dell olarak verilen 400.000 Lübnan lirasını İade etmeğe hazırdırlar. Anjar’a yerleştirilen 8.000 ermrnlden Sovyet ErmenlManına hicret tir. Bu Ermcnllrr giderlerken lerlne verilen toprak üzerinde hak iddia tmlyeccklerini bildirir vesikalar bırakmışlardır. Fransızlar kendilerine yapılan müracaat üzerine 400.000 Lübnan lirasının Suriye - Lübnan müşterek hâzinesinden verildiği nl ileri sürerek bu İşle hiç bir alâkaları olmadığını İleri sürmüşlerdir.
yukarı-dolayı
toprağa İlelebet sahip ota-Aynı hususlar Lübnan Hü-ait ulan Ras el Ein için de
6000 I etmiş-kendİ-llerlde
Samet Ağaoğlu istanbula geldi
Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve Milli Savunma Bakan Vekili Samet Ağaoğlu beraberinde Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürü Dr, Halim Tevflk Alyot olduğu halde dün ak-şam uçakta Ankaradan şehrimize gelmiş ve hava alanında partililer ve dostları tarafından karşılanmıştır.
Başbakan Yardımcısı buradan doğruca şehre İnmiş ve sonra Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koral-tanta birlikte D P il Merkezini ziyaret etmiştir.
Samet Ağaoğlu yarın saat. 16 da D P 11 Merkezinde bir basın toplantısı yapacaktır.
Cevabi nota için dünkü çalışmalar
(Hususi muhabirimiz Bulgartatana verilecek üzerindeki çalışmalara
Ankara, 25 bildiriyor) — cevabî nota bugün de devam edilmiştir. Hazırlanan metnin tercümesi henüz ikmal e-dilmcmıştir. Cumhurbaşkanı bugün de öğleden sonra Köprülü İle Başbakanlığa giderek uzun müddet görüşmüş. gerek nota, gerekse diğer mevzular üzerinde Başbakandan İzahat almıştır.
Türk - Yunan
Karma Komisyonu
Meriç Nehrinin istifade edilebilir bir hale getirilmesi için karar aldı
Ankara 25 (Ankara Ajansı) Bayındırlık Bakanlığının yıllardan beri üzerinde durduğu Meriç Nehrinin ıslahı dâvasında bir karara varılmış bulunmaktadır. Bilindiği üzere bu konu ile Yunanistan da ynkından alâkalı bulunmakta ve Meriç Nehrini geçtiği yerlere za^ar vermi-yecek. hattâ faydalı olacak hale getirmek İçin Türk ve Yunan hükümetleri birlikte çalışmaktadırlar Yunan Hükümetinin bu sahada yapacağı yardımın şekil ve miktarım bildirmek Üzere son günlerde İstanbula bir Yunan heyeti gelmiş bulunuyordu.
lstanbulda müştereken alınan karara göre her iki memleketteki Mar-shail yardımı balkanlarının seçeceği temsilcilerin de katılmaslyle bir komite kurulmaktadır. Bu komite Me-ı için taşmasını önliyecek setlerle sulama kanallarının projesini yaptıracaktır. Masraflar Türk ve Yunan hükümetlerinin ayıracağı tahsisatla ve MarshalJ Yardım Plânından yapılacak yardım ödeneğiyle karşılanacaktır.
Adalet
Bakanlığı Neşriyat
Müdürlüğü
25 (Hususî) — Adalet Ba-Neşriyat Mü-şefi Kâzım
Ankara, kanlığında açık olan dürlüğüne, bu dairenin Dereli vekâleten tâyin olunmuştur.
geri istiyorlar
Fakat beş seneden beri üç kadın Beyrut Hükümetinden haklarını isteyip duruyorlar.
Beyrut Maliye Bakanlığı Halide ve Sablha Hanımlara taleplerinde haklı olduklarını bildirdiği halde henüz bu işten müspet hiç bir netice alınamamıştır. Şahsi mücadelelerinin bir neticeye varmıyacağını gören hanımlar Ankarada Dışişleri Bakanlığına müracaat ederek 18.000 dönümlük arazinin kendilerine iadesini İstemişlerdir
L.







1» v


Manrhe’ı geçen Eilrrn Frnton hüı sterlindik mükâfatı hak etti
ilkokul kitapları hakkında Eğitim Bakanlığının tebliği
Ankara 25 (A A ı — Milli Eğitim Bakanlığından tebliğ olunmuştur;
ilkokullarda okunacak ders kitaplarının listesi 14 ağustos 1950 tarihli ve 503 sayılı tebliğler dergisinde yayınlanmıştır. Bazı gazetelerde okul kitapları fiyatlarının bu yıl yüksek olduğu, birinci sınıf kitaplarının 360. İkinci sınıf kitaplarının 415, üçüncü sınıf kitaplarının 620 kuruş, dördüncü sınıf kitaplarının 23 lira 70 kuruş, beşinci sınıf kitaplarının 24 Hra 20 kuruş olduğu bildirilmektedir.
Derginin birinci sahtfeslndeki genelge okunduğu zaman anlaşılacağı üzere listede yayınlanan kitaplar o-kul ders kıtaplariyle, yardımcı ders kitaplarından İbarettir Öğrenciler bu kitaplardan yalnız ders kitaplarını almaya mecburdurlar. Genelgenin 2 nel maddesinde de bildirildiği üzere listede yardımcı olarak gösterilen kitapları almaya mecbur değildirler.
Geçen yıl ilkokulların dördüncü ve beşinci sınıf Tabiat Bilgisi kitapları serbest basıma bırakılmış ve bunlardan 1950-1951 öğrenim yılında okutulmak üzere dördüncü sınıflar I-çin 5, beşinci sınıflar İçin 6 ayn kİ. tap tetkik edilip Bakanlıkça ders kitabı olarak kabul edilmiştir öğrenciler bu kitaplardan, öğretmenlerinin tavsiye edeceği bir kitabı alıp okuyacaklardır.
Yukarda arzedilen bilgiden sonra
• •
DeauvİIle’de Jokey Haatahanesl menfaatine yapılan bir galada A1İ Han’ın zevcesi (Rlta Hayworth) bir piyango bileti satın alıyor.
F. Cemal Erkin Acheson’la
mühim bir mülakat yaptı

Washlngton, 25 A.A. (United Press) — Türkiyenin Washington Büyükelçisi Feridun Cemal Erkin bugün yeniden Dışişleri Bakanı Acheson’a müracaatla Türkiyenin Atlantik Paktına dahil edilmesi talebini desteklemesini istemiştir. Bilindiği gibi Türkiye Büyükelçisi Feridun Erkin memleketine yaptığı ve beş hafta süren ziyaretinden henüz buraya dönmüş bulunmaktadır. Büyükelçi, Acheson’la bir saat kadar süren mülakatında Avrupayı silâhlandırmaya matuf yeni teşebbüsler dolayısiyle Türkiyenin talebinin de biran evvel is’af edilmesi gerektiğini beyan eylemiştir.
Birleşik Amerika Dışişleri B a kaniyle yaptığı görüşmeyi müteakip Feridun Cemal Erkin, United Press muhabirine şunları söylemiştir:
“Dışişleri Bakanı Acheson bu hususta kati bir söz vermemekle beraber Türkiyenin durumu karşısında büyük bir sempati izhar etmiştir.,,
Feridun Cemal Erkin Acheson’a. ö-nemli stratejik, siyasi ve psikolojik sebepler dolayısiyle Türkiyenin Atlantik Paktına dahil edilmelinin bir zaruret olduğunu söylemiş ve Türk halkının bu hususta herhangi bir gecikmeyi, komünist tecavüzüne karşı birleşmek hususunda hatılı devletlerin biganeliğine atfedeceği ihtarında tur.
Feridun Cemal Erkin, vaki olan mülakatında. 1945 de Rus tecavüz tehdidini karşıladığını ve bııgün Avrupanın müdafaası bakımından işgal etmekte olduğu mevkiin ne kadar ehemmiyetli olduğunu hatırlattıktan sonra: “Bir çok sebepler dolayısiyle Atlantik Paktına dahil edilmemizi ısrarlı bir şekilde istemekteyiz,, demiş ve Türkiye-nin Atlantik Paktına katılmasının yalnız kendisi için değil, fakat aynı zamanda paktın bütün üyeleri için de favdah olacağını belirtmiştir.
bulunmuş-
Acheson’la Türkiyenin nasıl

t
/(

4
*






!


*
e-

hor sınıf öğrencisinin okul kitapları için en çok vermeye mecbur olduğu para tutarı aşağıya çıkarılmıştır:
Birinci sınıfta İkinci sınıfta Üçüncü sınıfta Dördüncü sınıfta Besinci sınıfta
85
85
85
605
640
kuruş
•»
• • ■ğ
M
K*z*l Çn itham arına Amerika cevap ver yor
Lake Success, 25 ıAP> — Amerikanın Birleşmiş Milletler delegesi War-ren Austin buğun Teşkilât Genel Sekreteri Trygve Lıe’vc gönderdiği bir mektupta, Birleşik Amcrikayı For-nıozada tecavüz mahiyetinde müdahale ile suçlandıran Kızıl Çin Dışişleri Bakanı Şu En Lai'in dün İleri sürdüğü ithamı kesin olarak reddetmiş ve hu iddianın mahallinde tahkik edilmesini İsle mistir
Delege, Amerikanın bu tahkikata yardım edeceğini bildirmiştir. Birle-jik Amerikanın mektubu Güvenlik Konseyinin yapacağı toplantıdan evvel Konsey üyelerine tebliğ edilmiştir VVarron Austin Birleşik Amerikanın. Güvenlik Konseyinin Formoza meselesini ele alıp incelemesini memnunluk ta karşılıyacağını beyan fakat Kore ihtilâfının hâtan 1 No.lu konu kalması lâzım geldiğinde ısrar etmiştir.
Feridun Cemal Erkin Birleşik Amerika Dışişleri Bakanına ezcümle şunları söylemiştir:
“1945 yılında Rusya Boğazlarda askeri üsler talep ettiği zaman Türkiye, azim ve İradesi kuvvetli olan küçük bir millettin bu gibi tehditlere muvaffakiyetle karşı koyabileceğini İspat etmiştir. MHİİ birliği ve beraberliği, siyasi istikran, kuvvetli ordusu ve milletlerarası taahhütleri tatbikte gösterdiği sadakatiyle Türkiye, talebinin yerine getirilmesiyle Atlantik Paktının ancak daha müessir ve daha sağlam olabileceğine kani bulunmaktadır. Türkiye aynca Avrupanın başlıca üç teşkilâtının İkisi olan Avrupa Kalkınma Programı ita Avrupa Konseyinde üye bulunmaktadır. Atlantik Paktı olan üçüncü teşkilâta dahil edilmemesi için bir sebep mevcut değildir. Bu üç teşkilâtın da komünizmin genişlemesine karşı set çekmek gibi bir gaye güttüğüne göre, Türkiyenin şimdiye kadar dahil edilmediği grupa da katılması gerekir. Müdafaa sistemi müesslriyetinin tamamlanması bakımından da mantık bunu icbar etmektedir. Bundan başka Atlantik camiası coğrafî bir mâna taşımaktan uzaktır. Çünkü bu bölge paktına İtalya ve bazı Afrika toprakları dahil edilmiştir. Paktın savunma teşkilâtının orta Akdeniz* kadar uzatıldığına göre bunun Akdenİ7.in doğu müntehasına kadar uzatılması mantıki bir zarurettir.
Atlantik Paktı memleketleri savunmasının Batı Akdenizde teşkilâtlan-dırıldığı halde Akdenizin doğu ve en tehlikeli bölgesinde aynı tedbirin alınmaması aykırı bir haldir.,,
Feridun Cemal Erkin Acheson’a, Türkiyenin pakta dahil edilmesinde daha fazla gecikilmenin Atlantik devletlerinin biganeliğine matuf olduğu anlaşılırsa bu halin Türk halk efkârını rencide edeceğini açıkça ifade etmiştir.
Büyükelçi United Press muhabirine Acheson'un Birleşik Amerika Hükümetiyle Savunma Bakanlığının Türk talebini en dikkatli ve dostane bir şekilde tetkik ettikleri cevabını verdiğini söylemiştir.
Acheson Büyükelçiye Birleşik Amerikanın bu husustaki durumunu yakında kararlaştıracağını bildirmiştir.
Erkin, Dışişleri Bakanlarının önümüzdeki ay içinde New-York’ta vaki olacak toplantısından evvel bu hususta bazı neticeler elde edileceğini ümit etmektedir.
Feridun Cemal Erkin, Achesonla ayrıca Türkiyenin uzun vadeli millî İnkişaf programını müzakere ettiği ve Bakana Türk Hükümetinde İdarenin değişmiş olmasının dış siyasetinde da ehemmiyetli bir değişikliğe sebebiyet vermlyeceğinl bildirdiğini ilâve etmiştir.
Enternasyonal Tenis Turnuvası bugün merasimle başlıyor Tenis Eskrim Dağcılık Kulübünün tertip ettiği ve 50 kadar enternasyonaJ tenisçinin iştirak ettiği Beşinci Enternasyonal Tenis Turnuvasının ilk günkü karşılaşmalarına bugün Tenis Eskrim Dağcılık Kulübünün üç kortunda birden başlanacaktır.
Saat 14.30 da Erol Borel - Nazml Bahri; Stclyos - F Berk es; Rasim A-kın - Kris Uncu: Kosvalevski «Amerika» - Uğur Sevindik;
Saat 1530 da Melas «Yunan» - Süzen Gürel. Bchbut - Semih Ulutürk; Apostolidls - Suat Nemli; Bcan - Tel-yan;
Saat 16.30 da Van Meegeran «Holân-da> - Fehmi Kızıl; Kumar (Hindistan) - Ballt Jaffen; Jack Harper (A-vustralya» - Celâl Uluğ; Ancus - Semih Türkdoğan;
Saat 17.30 da Llnck (Hulânda) - E-nes Talay; Geelhand «Belçika» - Gar-rett «Amerika) - Engin Babaş; Bey-rond - Hikmet Neciboğlu.
Suat 18 30 da F. Wetas (Avusturya) -Kemal Baş: Gardinl (Italyan) - Celâl Çinli: Borsnan - Melih Kulayla karşılaşacaklardır.
Iran Büyükelçisi dün Cumhurbaşkanına itimatnamesini verdi
Ankara. 25 «AA.» — Cumhurbaş-
kanı bugiin saat 16 30 da Çankayada-k! köklerinde itimatnamesini takdime gelen vonl Iran Bü>’ükelçiai Ekselans Mohammed Saed-’İ mûtat merasimi* kabul buyurmuşlardır.
(--------- - —
TAHSİL KUPONU
I aralık 1950 de çekilecek büyük kuramıza iştirak İçin a-şağıdakl kuponlartlao 90 tane getirerek bir kura numarası a-tahllecekslnlz.
tafsilâtını her pauır günkü (\^Nİ tSTANBUI.) da arayı-nız.



Bnyfa 4
YENÎ İSTANBUL
M Ağustos İFffO
Jürinin seçtiği 30 hikâyeden biri
Muharrirlerin soyadı Alfabe sıraalyle her gün bir tanesi neşrolunacaktır.
Allah kralı korusun
Yazan : Tarık GÜNER
( UÇAKLA ORTA AÂ^ÂDÖLÛ ]
SAMSUNDAN SİYASA
Vilâyet palasları — Samsun Havacılık Kulübü — 4 yaşında tayyareciler — Sivasa doğru — Pamuk yığınlarının üstünde —
Yeşile veda— Çetin tabiat ve Anadolu köylüsü—Köroğlu dağlan—Çamlıbel öamsıından Sivasa gideceğiz. Gelen rasat raporları Slvasın üstünün açık, fakat aradaki dağların bulutlu olduğunu belirtiyor.
Sabahın erkon saatinde hava ala-
nına |
maJ( üzere keşfe çıkardığımız Foke Wolf uçakları Yıldızdagını aşamıya-rak geri döndüler. Akşama kadar ne yaptığımız teşebbüsler netice, ne de Yıldızdağ bize geçit verdi.
Yine Sahilpalaa Otelinde bir gece daha yatmak sözüm ona Samsunun bu en lüks otelinin önünde kurulan pazardaki esnafların daha güneş doğmadan başlıyan vaveylarlyle uy. Rumuzu alamadan uyanmaktan»» hepimiz Sivasa bir an evvel varmayı tercih ediyorduk.
Samsunun en lük» oteli ve palası tâbirini duyunca, bizim Perapalas veya Ankarapalas ayarında değilse bile oldukça muhteşem bir otel sanacaksınız. Odaları daracık fakat hepsinin lâvabosu var. Deniz kenan. geçiyor. Fakat zarı kurulmuş, kadar muhtelif gün ve gece iyice bastınncaya kadar bağtnyorİRr.7,0 kuruş dolmalık biber, 10 kuruşa domates... v.a.... Yalnız bu kadarla olsa ne ise.
Gündüz veya gecenin her hangi bir saatinde siz uykuya dalmış istirahat halinde iken:
HAhmet! Muzaffer Beyi arıyorlar 16 numaraya götür.,, veya “7 numaraya iki şekerli,, diye avaz avaz bağıran otel müstahdemlerinin sesiyle yerinizden eıçrarsınuL Koca vilâyetin İstirahat edilebilecek bir tek oteli bile yok.
Biz havanın açılmasını beklerken Samsun Havacılık Kulübünün uçakları mütemadiyen uçuşlar yapıyor. Şimdiye kadar 14 özel pilot yetişti-
MuvaffAklyetll bir paraşüt atlayışından sonra Bayan Edibe
coşkun tezahüratı aracında
8 u başı halkın
parça şeker koyar giderdi. Onun, gündüzün bize bir kere bile güldüğünü görmemiştim. Bizleri uyurken severdi. Usulü böyle idi...
Annem sık sık bayılırdı. Doktorlar, asabi bir haatulık dediler. Ne olduğunu anlamadık. Bu bayılmalar arasında baran yanında kimse bulunmuyor. düşerkeu başını çarpıyordu. Hattâ bir sefer sokakta düşmüş, başı yarılmıştı. Onun için son zamanlarda sokağa çıkma* olmuştu.
Bir gürt babam, sabah erkendon bitleri uyandırdı, hepimizi ayrı ayn öptü:
— Anneniz çok hasta çocuklarım dedi, çabuk giyinin, aşağı İnin.
12 yaşındaydım, benden başka ikişer yaş daha küçük Jkl kızkardeşim vardı. Anlamıştık, gözlerimiz yanarak indik.
Anneme gece ânl kendini kaybetmiş, bir daha da kendine gelememiş. Evin içi, yıllardan beri görmediğim akrabalarla dolmuştu. Ne zaman haber almışlar, ne zaman gelmişlerdi bunlar. Bizi her gören: “Zavallı yavrularım» pek de küçükmüşsünüz” diye kucaklıyordu.
Nihayet yükselen bir çığlık, koşuşmalar, boğuk sesler... Anlamıştık, ama yine de inanmak istemiyordum, Bir şeyler olacaktı sanki. Teyzem:
— Öldü, annen öldü, diye boynuma atıldığı zaman onu itmiş, çılgınca bir şiddetle:
— Yalan, yalan, yalaaan, diye avazım çıktığı kadar haykırmıştım...

Silkiniyorum, karşımda bir hatip, bütün kuvvetiyle:
— Yalan, yalan, hepsi yalan, diye bağırıyor. Churchill, dünyanın en büyük yalancısıdır. Hitlerden de büyük. 1943 de Moskovadan dönünce ne demişti? “Ötalln yoldaş. îngilterenln en büyük dostudur. İngiltere ona bu h&rpte çok şey borçludur. Hani yaT Minnet borcumuzu böyle mİ ödüyo-rua biz?... 8u yazıya bakın!...”
Uzaktan yazıyı kestiremiyorum, ne olduğunu merak da etmiyorum zaten. Oturduğum yerde yanıma dönüyorum. Bu sefer karşımda, sol kolu blleğlndbn kopmuş, hafif kır »açlı bir adam var. Beyaz gömleğinin yakasını açık olarak ceketinin üzerine çıkarmış. Bu ona, genç ve saf bir a-dam hali veriyor.
Yaşadığım anın realiten!» beni yeniden sarmıya boşlıyor. Kalkıyor ve ona doğru yürüyorum. Tabelâsında: ”The London Forum” yazıyor.
Münakaşa gayet ciddi ve Yalnız birden, araya bir genç yor. Galiba biraz da sarhoş, sındakl bir söylese, o on söylüyor. Harp malûlü. gencin Itlrazlarındsn fırsat buldukça, mâkul ve İlmî bir şekilde Fakat yorlar. birisi.
Basit, mürekkep. Adam zaten pek sık konuşmak fırsatını bulamıyor kİ. Akşamın bu saatinde mevzu, dinli-yenlerl o kadar sarmıştı ki, herke» söz istiyor, herke» söz söylüyor. Her partiden, her renkten adam, birbirle-riyle bağıra bağıra münakaşa ediyorlar.
Mevzu: Harbin sebebi; insan tnls-yatifinin içinde midir, yoksa iddia edildiği gibi kapitalizmde midir? Bu veya buna benzer bir şey.
Kalabalık gitgide artıyor. Sağdan soldan, hiç münasebeti olmadığı halde açık saçık kahkahalar geliyor. Bakıyorum, kalabalığı görünce parkın mahut kadınlan yaklaşmış, onları görünce de erler yanaşmış. Bir yandan cemiyetin sefalete düşmesinin sebepleri münakaşa edilirken, öte yanda, bu sefaletin temsilcileri, harareti! bir pazarlığa tutuşuyorlar. Orası zaten randevu ve buluşma yeri. Pazarlıkta uyuştular mı. doğru parkın İçine...
gilzel bir gündü. Sabahtan be-blr yere çıkmamış, bütün ça-
ÇOK
Mrl
maşırlanmı yıkamış, söküklerini dikmiştim. Yemeği de evde, haftalık İstihkakımdan yemiştim. Dışarıda hava o kadar güzeldi kİ, eğer kaçırırsam belki bütün yıl bir daha boylasın! bulamıyacalctım.
Çamaşırları sıkıp astıktan sonra, acele giyinip dışarı fırladım. Maksadını sadece şöyle, Marble Arch’a kadar Hyde-Pork’ın yan yollarından gidip dönmekti.
Dışarısı fevkalâde kalabalık; çimenler üzerinde çocuklar köpeklerle boğuşuyor, herkes her tarafını mümkün olduğu kadar açmış, güneşten istifadeye çalışıyordu. Sağda, bir a-gaç altında bir Çift uzanmış, kimseye ehemmiyet vermeden öpüşüyorlardı. Velhasıl ortalık kaynıyor, herke» canlı. Hayat var havada, insanlar yaşamanın tadını almışlar, yaşıyorlar. Ben de öyle... Yavaş yavaş yürüyor, etrafımda kaynaşan hayatı içimde hissediyordum. Bu görünüşten, bu kaynayıştan o kadar zevk almıştım ki yolu. Oxford Clrcus'a kadar uzat-mıya karar verdim. Kalabalığın seline katıldım.
Güneş yanaklarımı ateş gibi yakıyor, vücudumdaki kanın, Londraya geldiğimden beri asla hissetmediğim bir hararetle aktığını hissediyordum. Dudaklarımda ıslık, sağa sola bakınarak yaşadığım anın zevkini çıkarıyordum.
Oxford Clrcus’a vardığım zaman saat 5 olmuş, epey de yorulmuştum. Buna rağmen otobüse binmiye kıyamadım, yine yaya olarak dönmiye koyuldum. Güneş, hava, sokağın kalabalığı, içimde kabaran yaşamak isteği beni öylesine kavramıştı kİ, yorgunluğuma rağmen bu yolun böyleco namütenahi uzayıp gitmesini istiyordum.
Marble Arch’a yakın bir yerde, birden karşı kaldırımdan gayet hazin bir müzik kulağıma geldi. Baktım, fraklı bir adam akordiyon çalıyor. Yanında da, giyim! yerinde, orta boylu. mütenasip endamlı bir genç kız. t Dileniyorlar. Olduğum yerde mıhlanıp kalmıştım. Karşıdan onları seyrediyordum.
Erkek, sinek kaydı tr&şlı, gömleğinin yakası bembeyaz ve kolalı, kun- ' duraları güneşte parlıyor. Zayıfça, fakat hareketleri gayet ölçülü. Alnı açık, »açlan seyrek. Ellndeklni bırak-•a, çok şık bir salon adamı olabilir.
Kız. daha sade giyinmiş. İskoç ceket. kaşe etek. Ayağında beyaz şoset çoraplar ve kahverengi kunduralar var. Karşıdan, genç bir kadın gibi görünüyor. Saçları kumral ve dalgalı, muntazam bir şekilde arkaya doğru taranmış. Bir yandan elindeki 1 kâğıt torbayı uzatıyor, bir yandan da hafif »esle şarkı söylüyor...
Bunlann memleketleri, Rus işgal bölgesi içlnds kalmış bir Orta AvrupalI oldukları muhakkak. Alman veya Italyan olamazlar, çünkü onlar, ya memleketlerine döndüler veya dönmek istemiyorlar, Iskoçya ve ir-landadaki pata!e» tarlalarına gittiler. Londrada şimdi yalnız alyasi mültecilerle, Rus işgal bölgesinden kaçmış Orta AvrupalIlar var.
Bunlar do, onlardan bir çift muhakkak. Hallerine bakıp muhayyilenizi istediğiniz kadar işletebilirsiniz. Fakat şimdi asıl mühim olan şu an... Su anda bu İyi giyimli, kibar tavırlı genç adamla kız, ^ileniyorlar.
Karşı kaldırıma geçiyorum. Kız, çok yumuşak bir »esle ve hiç işitmediğim bir dille şarkı söylüyor. Macar olabilirler. Her ikisinin de yüzünde, zaman zaman zaptetmlye çalıştıkları bir utanç ve ne olursa olsun verdikleri karan tutma azmi o-kunuyor.
Elimi cebime »okuyorum, parmaklarıma birkaç bakır yuvarlak değiyor. Hepsi 5.5 penL Daha iki gün İçin bütün param bu. Bir an tereddüt ediyorum, göz göze geliyoruz. Mahiyetin! İyice anlıyamadığım bir gölge kızın yüzünden geçiyor. Avucumu açıyorum, peniler kâğıt torbaya dökülürken süratle uzaklaşıyorum.
Yorgunluk bütün ağırlığlyle bastırıyor. Vücudumda, tonlarca taş taşımış gibi bir bitkinlik hissediyorum. Sürüklenlrceslne kendimi, Marble Arch’takl »ıralardan birinin üzerine atıyorum.
Bütün benliğim, bedbini ve yorgunluğun içine gömülüyor. Bataklığa düşmüş gibi kederin beni sardığını, yavaş yavaş yükseldiğini, göğsüme, boğazıma çıktığını hissediyorum.
Çocukluğumda çok kere dayaktan ayaklarım şişmiş, kurtulmak için sar-fettiğim kuşetten bitkin, ter İçinde kendim! annemin kucağına attığım geliyor gözlerimin önüne. Babam:
— Bu kerataya pabuç dayandıra-mıyorum, biz burada para kesmiyoruz kİ, diye bağırırdı.
O zaman anpem oturur; saçlarımı okşıyarak, eliyle yüzümdeki yaşları silerek “Babamın, parayı çok zorluklarla kazandığını, her üç ayda bir yarım pençe yaptırmanın bizim için ağır olduğunu, sonra sokaklarda geç vakitlore kadar kalmanın aile çocuklarına yakışmıyacağını.,, tatlı sesiyle inandır» inandıra anlatırdı...
Ah, annemi ne kadar »everdim. Ne kadar mesuttum o zamanlar. Evet dayaklara rağmen...
Dayağın ertesi günü sabah erkenden babam, yatağımın baş ucuna gelir. çocukça bir takım kelimeler mırıldanarak beni »ever, öperdi. Sakalı yanaklarımı acıtınca, uyanıyor-muş gibi yapardım. O zaman hemen geri çekilir, yastığımın altına üç dört
Ç
İçimiz ezilerek, giyindik aşağıya
bir kriz gelmiş.
siyasi karışı-Karşı-
flkirlerinl ifadeye çalışıyor, kullandığı ıstılahları anlamı-“Baslt konuş!”, diye bağırıyor
S E Y A H
T
kapitalizmi adamın ko-
gidelim dl-
Erlordcn üç kişilik bir grup, dinleyiciler arasındaki İki kızı ötekller-don zannediyorlar» yanlarına yaklaşıp pazarkk etmek İstiyorlar. Kızların, teklif karşısında kalmaktan büyük bir zevk duydukları belli. İşveyle kendilerinin, “Kız” olduğunu, “İş olmadığını (!)”, anlatmıya çalışıyorlar.
Olduğum yerden gözle takip ediyorum. Erler peylerini bırakmıyorlar. Ötekiler de sözde erlerden kurtulmak için, fakat ikide bir arkalarına bakarak ve birbirlerinin kulaklarına bir şeyler fısıldıyarak parkın İçine doğru uzaklaşıyorlar,
Başımı çeviriyorum. London Forum sözcüsü itidalini kaybetmiş; “Kapitalizmle ahlâk mefhumlarının nasıl bir araya getirilebileceğini bir türlü nnlıyamadığını” haykırıyor, parmağı İle etrafta dolayan umumi kadınları gösteriyor.
Dinleyiciler arasında bir »es yük-soliyor:
— Hey!.. Sen bizi karıştırma. Biz burada bitarafız.
Sonra deminden beri müdafaa eden orta yaşlı luna dokunuyor:
— Haydi, gel şekerim, yor.
İki gölge, karanlığa dalıyorlar, öteden bir başkası, bir sandalye üstüne çıkmış, alabildiğine bağırıyor:
Ne diye Kiralın elihi öpüyorsunuz? Sokaktaki taşları öpsenlzo. Onların belki size daha fazla faydası dokunur.
Allah! Allah! Bu güzel yaz akşamında İnsanlara no oluyordu böyle!.. İçimden, mahiyetini iyice anhyama-dıftım bir hissin, beni boğacak gibi köpürüp kabardığını hissediyorum. Burada bu akşam, sanki bütün İnsanlık grev halinde...
Işıklar yanmış, gece olmuştu. Rü»-gâr çıkıyor, ceketimin yakasını kaldırıp yürüyorum.
Elli metre ötede başka bir grup var. önce, yine konuşan bir hatip zannlyle uzaklaşmak istiyorum. Fakat kulağıma gelen bir şarkı İle gayn İhtiyar! oraya doğruluyorum.
Üçü kadın olmak üzere 7 ilâ 8 kişilik bir grup. Daha ziyade yaşlı insanlar. Ortada, llâhlyat öğrenci»! olduğunu yakasından anladığım gözlüklü bir genç var. Koroyu o idare ediyor.
Burada, otraflarında kaynaşan İhtiraslardan uzak, sükûn içinde şarkı söyliyebilenler var...
Yavaş yavaş kalabalık büyüyor, gelenler de şarkıya İştirak ediyorlar. Önce bir Noel şarkısı söylüyorlardı, sonra bir marşa geçtiler. Aynı şarkıyı iki defa daha tekrarladılar. Bir aralık, nefes almak için bir duraklama oluyor. Bu fanilada, gözünün biri siyah bir bezle Örtülü irlyarı birisi, baso bir sesle, eski bir asker şarkısına başlıyor. Herkes kulak veriyor, önce yavaştan, sonra gitgide yükne-len bir seslo şarkıya katılıyorlar. Bunu, başka asker şarkıları takip e-diyor.
Parkta, bizim gruptan başka grup kalmamıştı. Bütün düşmanlıklar, İhtiraslar, —muvakkaten dahi olsa— uhutulmuş, hepsi bize iltihak etmişti.
Bu sırada yağmur başlıyor, gitgide hızlanıyor, sağnak Yer yer şemsiyeler ke» omuz om usul ğüse bunların altına birlerinin gözlerinin var kuvvetiyle şarkıya lar...
Yağmur, şemsiyelerin kenarından omuzlarımıza sızıyor. Üstlerimizle beraber ruhlarımız da yıkanıyor. Artık, ne komünisti kalmış, ne kapitalisti, zengin, fakir, siyah, beyaz herkes harp yıllarının beraberliği içinde, çifterlerinin bütün kuvvetiyle haykırıyor:
“ALLAH KIRALI KORUSUN”. (x)
ılı)

halini alıyor, açılmış, her-göğüs gö-sığınıyor, bir-İçine bakarak devam edlyor-
(x) (Cod 8ave The Kin?) IngÜl* Milli Marşıdır.
NOTLARI
Atinayı gezerken
Muayyen saatlerde yemek yenilebilen restoranlar Her yerde türkçe —
Para taşıma güçlüğü — Her yerde türkçe — Ankara ve İstanbul radyolarının neşriyatı rağbette
Yazan : Türkân TÜRKER
>anın eraon waıına» nıva eua-glttik. Yolun durumunu anla- | fMİrnrrbö'imı* TTnlrA
Altı kahve.
Önünden demiryolu arada Samsunun pa-yedisinden yetmişine yaşta satıcılar bütün
ren bu teşekkülün elinde Türk Hava Kurumu tarafından verilmiş 4 uçak, 4 de plânör var. Ayrıca 2 öğretmen yeni namzetlere ders veriyorlar. Fakat benzin parası çok pahalı tuttuğundan bir çok İstekliler maalesef bu ağır masrafa katlanamıyorlar. E-ğer Millî Müdafaaya verilen fiyata benzin temin edllebllss her yıl yüz özel pilot yetiştirebilecek.
Sonra 4 yaşından 12 yaşına kadar çoouklardan mürekkep bir de amatör grupu var kİ meydandaki muazzam hangar kapılarının açılıp kapanmasına, uçakların içeriye veya dışarıya alınmağım deruhte «diyor-
ellerini aür-
lor. Uçağa hiç olmazsa mek İçin can atıyorlar. Biraz yardım görseler bütün Samsun gençliği havacı olacak.
mak için hiç bir şeyünia ekstk 4*» ğildlr.
Fakat bütün bu genç heveslilerden mürekkep bitmez tükenmez hazîneden lâyıklyle detil, maalesef hiç de istifade edemiyoruz. Sebebi bu yazıya sığmlyaoak kadar uzun, sivil havacılığımızın bugünkü durumu vs âtisi hakkında röportajlarımın sonuna hozırlıyacağım ayn bir yazıda belirtmeye çalışacağım. Fakat bugün yalnız şunu söyllyebilirim ki tam mânaslyle havacı bir millet ol-

— ■ a ,
ı l f Sg' w • f • ( • — • • « X «
Öğrenmek ihtiyacında olduğumuz lıerşcy
l
Hicrî
Zllkad.
19 5 0 Ağustos
Rumî
« 26
1369
Aguc.
13
1366
CumarteM
VAKİT VASATİ EZAN 1
Güneş 6.18 10.25
öğle 13.16 5 22
İkindi 17 00 9.06
Akşam 19.53 12.00
Yatsı 21.31 1.38
tmfiâk 4.32 8.38
c.ELECEK OLAN UÇAKLAR
7.05 P. A. A. (Amerikan) Ncw-York. Boston, Gander. Londra, Brükselden. — 7.30 K.L.M. (Holânda) Amster-lam. Romadan. — 9.45 D.H.Y. (Türk) Burandan. — 9.50 D.H. Y. (Türk) îzmirden. - 15.00 D. H.Y. (Türk) Van, D.Bakır, E-lAzığ. Sivas, Anknradan -15.16 D.H.Y. (Türk) Urfa, G.Antep, Adana, Konya, Afyondan. — 15.35 D.H.Y. (Türk) İskenderun* Adana, Ankaradan. — 16.00 D.H.Y. (Türk) îzmirden.
- 16.45 D.H.Y. (Türk) İzmir. BaJıkesirden. — 18.15 D.H.Y. (Türk) Bursadan. — 18.35 D. H. Y. (Türk) Ankaradan. — 20.20 P. A. A. (Amerikan) Hongkong. Bangkok, Kalkü-ta, Yeni Delhi, Karaşi, Tahran. Basra. Şam. Beyrut’un.
— 21.10 P.A.A. (Amerikan) New-York« Boston, Gandvr. Londra, Brükselden.
BEYOĞLU CİHETİ ALKAZAR (42562) 1 — Ali Baba Kırkharamilor. 2 — Dağlar Kıralı (25 kısım birden).
AR (44394) 1 — Yakut Gözlü Kız (Renkli). — 2 — Yarışlar Kıralı.
ATLT8 (40835) 1 — Bel Amı (Güzel Dost). 2 — Sihirli Bahçe.
‘JEŞtKTAŞ BAHÇESİ 1 -Ağlayan Bir Ömür (Türkçe). 2 — Şimal Kanunu.
ELHAMRA 1 — ölüm Mektu 3U. 2 — Tehlike îşaroti. tNCÎ 1 — Aşktan da Üstün 2 — Tarzanın İntikamı. İPEK 1 — Amber. 2 — Son Kısmet.
5IELEK (44S6S) 1 — Gönüller Kırallçesl. 2 — Güzeller Revüsü.
LALE Doğru 2 II).
SARAY
Gönüller. 2 — Talihini Olsaydı.
SUATPARK (83143) 1 — öldüren Kılıçlar (Türkçe). 2 — Şimal Kanunu. 3 — Kasbeh Variyete»!.
SÜMER (42851) 1 - Vahşi
Kuvvet. 2 — Şehrazat.
SARK (40380) 1 — Gungadln-Fedaller Alayı (Türkçe) 2 — Tarzan Kadınlar (Türkçe). •
SIK 1 — Canavar 2 — Lorel - Hardl retmcnl.
TAKSİM (43101) 1
Azabı. 2 — Çanakkale çllmez.
TAN 1 - Haç Yolu. 2 — Maceralar Kıralı. 3 — Casuslar Savaşı.
ÜNAL (Kışlık) 1 — Hacı Murat Geliyor (Türkçe). 2 — Harp Zenginleri.
ÜNAL (Yazlık) 1 — Atlantld (Türkçe). 2 - Yeşil Cehennem Fedaileri.
YENİ 1 — Üçlü Kıs. 2 - Hint Rüyası. 3 — Ormanlar Hâkimi (Renkli).
YILDIZ (42847) 1 - întlkam Kurşunlan. 2 — Şeytanın Kurbanlan.
t8TANBCL CİHETİ ALEMDAR Cehennemi. Cellâdı.
AYSU 1 -
(43595) 1 — Zafere
- Nil Melikesi (renk-
(41656) 1 — Alevden
Diyarında
Tohumu.
Dans öğ-
Vicdan Ge-
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
Tadatlar da jrûto» irtlfaındakl Tıl-Solumuzda Kop* Parlak pamuk bembeyaz hke-
Dünya Hikâye Müsabakası
Amerikada tertip edilen Dünya Hikâye Müsabakasına en güzel iki Türk hikâyesini seçip göndermek vazifesin! üzerine alan gazetemiz, teşkil ettiği büyük Jürinin karariyle “Sam Amca,, ve “Merhametli Bir Kadın,, hikâyelerini seçmiş, tercümelerim yaptırmış ve Ameri kaya yollamıştır. Müsa bakaya gönderilen 422 hikâye içinde jürinin neşredilmek üzere ayırdığı diğer 28 hikâyeyi de sıra İle her gün bu eahlfede okuyucularımıza sunuyoruz.
Atinaya gelen her ecnebi şu üç şeyi hayretle karşılar: Kıral ve Kıra-liçenln şehrin tam göbeğinde büyük ve sade bir evde oturmalannı, hiçbir yerde katiyen sandviç satılmamasını ve binlerce, milyonlarca Yunan parasının çok az bir kıymeti oluşunu ..
Yunanlılar, Kıral ve Kıraliçelerini pek çok seviyorlar. Atinanm en meşhur otellerinin ve muazzam bir parkın karşısında bulunan sarayın kapısında milli kıyafetli Yunan nöbetçileri bekliyor. Fakat saraya giren çıkan, lan görmek gayet kolay. Esasen Yunanlılar Kıraliçelerini mütevazı ve halktan olduğu İçin bu kadar seviyorlar.
Atinada bembeyaz ekmek çıkmasına rağmen hiçbir yerde sandviç satılmıyor. Restoranla;- da, yalnız muayyen saatlerde açık olduğu için, o-rada bir şey bulup yemeye imkân yok (Et yanlız haftada üç gün veriliyor, kömür sıkıntısı olduğu için büyük otellerde dahi sıcak su mahdut gün ve saatlerde var).
Yunan parası oldukça eskimiş kocaman şeyler. 5.000 drahmi Türk lirası, Şayet elinizde 100
filân varsa binlerce drahmiyi koyacak çanta bulamazsınız. Fakat îs-tanbuldan daha çok pahalı olan Atina da bir kutu kibrit için deste deste drahmi vermek icap ediyor.
Her yerde pek çok türkçe bilen Yunanlı var. Bütün Yunanistan îstanbu-lun ve TÜrklerin güzelliğine hayran.
Tarih! eserleri, tertemiz yolları, fevkalâde binaları ile her hangi bir Avrupa şehri Ayarında hattâ daha
güzel olan Atina binlerce turistle dolup taşmakta. Oteller tertemiz, şehir de asayiş mükemmel... Her Işde elle, rlnden gelen kolaylığı gösteriyorlar. Şehir tramvay ve otobüs dolu. Taksiler eski ve pahalı. Pek çok Yunanlı Ankara ve İstanbul radyosunu dinliyor ve .bilhassa alaturkaya olan hasretlerini dindirmeye çalışıyorlar. Neşeli Yunan müziğini her yerde dinlemek mümktln. Sinemalar İngilizce o-larak Amerikan ve bazı yerlerde de Yunan filmleri gösteriyorlar.
Benim tam bir Avrupa rak bulduğum Atina için biler şöyle dert yandılar:
— Atina, Yunanistanın
yeri. Fakat blzler Yunanistanın ka yerlerinde çalışıyoruz. Ayda bir kaç gün için Atinaya tatil maya geliyoruz. Gece hayatı ve
lor müthiş pahalı olduğu gibi üstelik eğlenemiyoruz da. Çünkü iyi aile kızlan ecnebilerle konuşup gezmiyor, dedikodu oluyor ve biz de basit kadınlarla arkadaşlığa mecbur olııyo-HJZ.
şehr! ola-bnzı ecnc-
6.15 P.A.A. (Amerikan) Çam. Beyrut, Basraya. — 8.30 D.H. Y. (Türk) Bursaya. - 8.30
B.E.A. (İngiliz) Atina. Roma, Nt». Dondraya. — 9.00 K.L.M. (Holânda) Tahrana) — 9.00 D. H.Y.(Türlc) Ankara. Kayseri. Malatya. Elâzığ Erzuruma,
- 10.15 D.H.Y. (Türk) îzml-ce. — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana. İskenderun*. — 14.45 D.H.Y. (Türk) Anknrava
- 16.00 D.H.Y. (Türk) îzml-
re. — 17.00 D H L (Türk) An-karava. — 17.05 D. H. Y.
(Türk) Bur«aya. — 21.35 P.A. A. (Amerikan) Brüksel, Londra, Boston, New-York’a — 22.10 P.A.A. (Amerikan) Şam. Beyrut, Karnşl, Yen! Delhi. Kalküta, Bangkok. Hong-kong’a.
(23863) 1 — Atom
2 — Kadınlar
Sevimli Haydut
R
A
ve bir lira
on güzel baş-blr yap-otel-
GELECEK OLAN
VAPURLAR
Yunanlılar tip itibariyle Türklere fevkalâde benziyorlar. Atinada Türk yemekleri pek revaçta. Bir çok Türk gazetelerini de bulmak mümkün. Hava meydanı gayet modem ve temiz. Dolar burada da pek revaçta.
Giyim eşyası pahalı, fakat güzel ve zarif şeyler var.
Tarih! eserleri ve görülecek resan yerleri o kadar bol ki,
gayet sıcak olan Atinada halk Atina-Pire asfaltı üzerinde bulunan bir yığın şirin plûjlara akın ediyorlar.
gayet
ente-yazın
12.30 Marakas, Mudanyadan — 14.00 Burna, Ayvalıktan. — 10.00 Ülgen îmrozdan. — 22 15 Sus, Mudanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
0 00 Bandırma, Mudunyaya. — 14.00 Ordu, îsmlrs. — 17.00 4u», Mudanyaya. — 20.00 Kon-fa-Mersln, Bandırmaya.
(.ELECEK OLAN TRENLER
T. 10 Doju (Eks.). - 8.S0 An-kara (Eke.). — 9.15 Ankara. — 16.51 Ankaradan (Motörlü Tren).
GİDECEK OLAN İRENLER
18.10 Ankara Ekspresi. —
20.30 Ankara. — 21.40 Güney. Eks.
(Türkçe). 2 — Sevimli Haydudun İntikamı (Türkçe). AZAK 1 — Blnblrlncl Gecs. 2 — Fablola. 3 — Lorel Hard! Kaldırım Kuşlan. ÇEMBERLİTAS 1 — Gönüllü Kahraman 2 — Gece ve Gündür. 3 — Asilzade Kahraman.
HALK 1 — Makineli Adamlar Diyen (30 kısım tekmili birden).
İSTANBUL (22367) 1 — Casus Kıran (31 kısım). 2 — Çoban Kızı (Türkçe).
KISMET (26654) 1 — Denizler Aralan) (Türkçe). 2 — Karadağlar Süvarileri.
MARMARA (23860) 1 — Unutulmaz Hatıralar. 2 — Modern Venüs.
MÎLLÎ (22962) 1 — Atom Ce-nennemi. 2 — Kadınlar Cellâdı Kıra!.
TURAN (2212T) 1 — Arslan-lar Yolu 2 — Ormanlar Ars-'anı. 3 — Yeyh Ahmedln Oğlu)
KADIKÖY ÇİHETÎ
HÂLE (60112) 1 — Pencere-
deki Kadın. 2 — Roblnson Adası.
IPERA (608714 1 - Büyük Günah. 2 — Kara Korsan (Türkçe).
SÜREYYA (60S62) 1 - Vatan Kahramanı (Türkçe). 2 — Büyüklük Deliliği.
ANKARA:
1
2
Beyoğlu 44844 Ankara 00 tstanbul 24222 tzmlr 2222
Üsküdar 60945 K. köy 60872
Karşıyaka 15055
sih hT İmdat
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara İzmir
E C Z A N
4499b
60536
91
2251
Benl Hava
1 — Anna İki Açıkgöz
ANKARA (32432) Nasıl Unuttun.
Kurdu.
BÜYÜK (15031) Karanİna. 2 -Tahsildar.
CEBECİ (13U6) 1 - Bir Millet Uyanıyor. 2 — Söz Bir Allah Bir.
PARK (11131) 1—Cezayir Dansözü. 2 — İki Açıkgöz Canavarlar Arasında.
SUS (14071) 1 — Sürgün. 2 -Kısmet.
SÜMER (14072) 1.— Zehirli Ruhlar. 2 — ” misi.
ULUS (22249) Hardl Kuru Sen Gideli.
YENt (14040) tllcamı. 2 — Kalbim Şenindir. GAR GAZİNOSUNDA: İtalyan ve İspanyol revüleri.
İZMİR:
TAYYARE 1 — Canavar Kadın, 2 — Aşk Serenadı.
EMİNÖNÜ: İstanbul (Eminönü) — Haaan Hulûs! (Küçük-pazar) — AbdÜlkadir (Alom-lar) — Asadur (Gedikpaşa) BEYOĞLU ı Matkoviç (Merkez) — Galatasaray (Merkez)
— Ertuğrul (Taksim) — İsmet (Taksim) — Karaköy (Galata)
— Maçka (Şişil) — Feriköy (Şişli) — Haaköy — Merkez (Kasımpaşa)
FATİH: Üniversite (Şehzade-başi) — Sarim Çitçt (Aksaray)
— Emin Rıdvan (Samatya) — Ntlzhet Onat (Şehremini) -Edlmekapı (Karagümrük) — G. Slpahloğlu (Fener) EYt’P: Avvansaray (Şifa) BEŞİKTAŞ: Nail Halit (Be-îlktaş) — Ortaköy — G. Dl-vanlıoğlu (ArnavutkÖy) — Merkez (Bebek)
KADIKÖY: YeJdeğlrmen! — Fencryolu — Erenköy — A. Cafer Çağatay
ÜSKÜDAR: Çamlıvurt HEYBELİ ADA; Hoybeliada BCYİKADA: Merkez
İZMİR ı Alsancak — Ege (Basmahane) — Hilâl (Eşref-paşa) — K/ırataş (Yalılar)
uçuş yaparak
Hayaletler Ge-
1 — Lorel Gürültü. 2
1 — Kadın İn-
LÂLE 1—Broadvay’do Hortlak. 2 — Kiralın Gözdesi. 3 — Arsian Yürekli Çavuş.
TAN 1 — Broadsvay’de Hortlak. 2 — Kiralın Gözdesi. 3 — Aralan Yürekli Çavuş.
YENÎ 1 — Monte Kristonun Oğlu. 2 — Kahveci Güzeli i — Korsanlar Kıralı.
MELEK Karavan.
SES 1 — Yaşasın Aşk. 2 — Kalbimin Mtlzlğl.
D
Y
0
L
A
R
ANKARA:
7.28 Açılış ve program. — 7.30 M S.Ayan.
— 7.31 Hafif uvertürler (pl ). — 7.45 Haberler. — 8.00 Şarkı ve türküler (pl.), — 8 15 Hafif şarkılar (pl.). — 8.25 Günün programı ve hava raporu. — 8 3U Hafif müzik (pl.). — 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program. — 12.30 M.S.Ayarı. — 12.30 Karışık melodiler (pl ). — 13.00 Haberler. — 13.15 Klâsik SOM eserleri. — 13.30 öğle gazetesi. — 13 45 Şarkılar (Okuyan: Ekrem Güyer). — 14.0ü Mozart-Mi Bemol Majör Senfonisi (pL). — 14.40 Tango, rumba, konga. ve sambalar (pl.). — 14.55 Spor haberleri, — 15.00 Kayıp mektupları, hava raporu, akşam proırramı ve kapanış.
16 58 Açılış ve program. — 17.00 Çocuk saati. — 18.00 M S.Ayarı. — 18.00 Dans parçaları (pl.). — 18.30 Şarkılar (Okuyun: Me-lâhat Pars). — 10.00 Tarihten bir yaprak
— 19.20 Yurttan sesler (İdare eden: Muzaffer Sarısözen). — 10.45 Radyo İle İngilizce.
— 20.00 Rapsodiler (pl.). — 20.15 Radyo gazetesi. — 20.30 Serbest saat — 20.35 İnce saz. — 21.15 Salon Orkestrası çalıyor (pl.).
— 21.35 Kabare müzikleri (pl.). — 22.00 Büyük Zafer (Genel Kurmay adına konuşan: Kurmay Blnoaşı Feridun Şarkılar (Okuyan: Kadife M,S.Ayan ve haberler. —
ğl (pl.). — 23.30 Program ve kapanış.
ÎSTANBULı
12.57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Dana müziği (pl.). — 13.45 Saz eserleri ve oyun havaları. — 14.00 Rad-
Akkor). — 22.15 Erten). — 22.45 23.00 Dans müzl-
yo Salon Orkestrası Konseri. — 14.30 Beden Terbiyesi Genel MÜd. İstanbul Bölge MÜd. adına Beynelmilel Tenis Müsabakaları hakkında konuşma. — 14.40 ŞurkHar (Okuyan: Ahmot üstün). — 15.15 Dans müziği (pl.).
— 15 45 Türküler (Söyleyen: Aziz Şonses).
— 16.00 Konuşma. — 16.10 Car. müziği (pl,).
— 16.30 Saz eserleri. — 16.45 Haftanın programı. — 17.00 Konuşma. — 17.10 Dans müziği (pl.). — 17.30 Şarkılar (Okuyan: Mustafa Çağlar). — 18.10 îtfalye saati. — 18.15 Gençer ve arkadaşlarından dans müziği. — 18.45 Saz eserleri. — 19.00 Haberler. — 19.15 İstanbul haberleri. — 19.20 Konuşma. -19.30 Şarkılar (Okuyan: Hamiyet Yücese»)
— 20.00 Konuşma. — 20.10 OpereÜerden melodiler (pl.). — 20.30 Bağlamnyla oyun havalan. — 20.50 Konuşma. — 21.00 Dinleyici İstekleri (Hafif Batı Müziği). — 21.45 Suzan Yakar Rutlcay’dan Sevilmiş Şarkılar programı. — 22.30 Konuşma. — 22 40 Ara müziği (pl.). — 22 45 Haberler. — 23.00 Eğlence yerlerinden nakil. — 23.30 Programlar ve ka-pnnış.
LONDRAı
7.40 Dinleyici İstekler! (Konser m.). — 9.30 Fred Martley ve (16.84 m.). — 13.00 Karışık müzik
— 16.15 Dinleyici Istkelerl (Hafif m.). — 18.15 BBC. •‘Scottlsh”
M.) (19.76 Orkestrası (19.76 m.).
M.) (16.84 Orkestrası
(13.97 m.). — 10.25 Dans müziği (pl.) (13.97
m.). — 23.15 Jack Train'den variyete müziği (pl.) (25.38 m.). — 24.00 Dinleyici istekleri (Hafif M.) (25.38 m.). — 24 30 Dans müziği (pl.) (25.38 m.).
Ertesi gün sabah 8.80 da Samsun* dan havalanabildik. Baştan başar*" şll yüksek dağların üstü hafif pah. Ufuklar bulutlu. Mütemadiyen yükseliyoruz. 1000, 1500, 2000 kat biz yükseldikçe •eliyor. 2537 metre dızdağını geçiyoruz, dağı ve Zlganalar.^ yığınlarını andıran
siz bulutların üzerindeyiJL- Zaman zaman açılan aralıklardan çok derinlerde dağların arasından akan çayv-lan, Yeşilırmak Nehrini görüyorum Fakat bu manzara fazla devam etmiyor, yine bulutlar kapıyor. 3000 metrede yol alıyoruz. Solumuzda Er be a... Artık Orta Anadolunun renkleri başlıyor. Yeşile yavaş JAveş vedâ ediyoruz. Şiddetli bir rüzgâr beyaz bulutlan keten helvası gibi tel tel açıyor.
Sonra masmavi bir gök güneş yükseldikçe rüyet artıyor. Sağımızda çağlayanlar, dereler arasında sapsa-n vâdinln bir dağ eteğinde yemyeşil şirin Tokat, artık çetin tabiatla mücadele eden Orta Anadolu köylüsünün eserlerini görmeye başlıyoruz. Uçurumlann üzerindeki tepelerde bile sürülmeye müsait işlenmemiş bir kanş yer bırakmamışlar. Sivasa yaklaşıyoruz. İşte Köroğlu Dağlan... Çamlıbel, bütün heybetiyle sıradağ-lann ortasında yükseliyor.
Nihayet Sivas... Çimento fabrikasının dumanı, Devlet Demiryollan-nın cer atelyeleri ve hava alaniyle ufukta göründü. Alçalıyoruz. 3000 metreden 1250 metreye İniyoruz. Hava alanındayız. Vali muavini, Belediye reisi, Hava Kurumu Başkanı tarafından karşılandık. Kısa bir lstira-hatten sonra Hafik, Zara ve Kangal llçelen üzerinde bir
beyannameler attık. Yine 3000 metreye yükseldik. İhtiyar dağlar cansız birer heyulâ gibi uzanmış. Ne bir ağaç; ne bir damla su, ne yeşillik. Tam mânaslyle çorak. Köyleri, ilçeleri, bucaklan çok fakir. Buraların Kızılırmak vâdisinden uzaklaştıkça hayat sönüyor.
Dağların arasında küçücük göller. Yağmurların krater ağızlan gibi a-çılmı? çukurlarda birikmesinden mi yoksa hakikaten birer kaynaktan mı belli değil. Fakat her halde kaynak olacak. Bu göllerin o kadar tatlı bir yeşili var kİ tarifi lınkânBK Bu çoraklığın içinde insanın içini a-çıyor.
Buldan İstasyonundaki Toprak O-fisln madeni silolarını görüyoruz. 3 saatlik bir uçuştan sonra çifte minaresi, gök medresesi Alâaddin Ca-nıîiyle Sivasa dönüyoruz.

Ertesi günü Samsunda olduğu gibi akrobasi uçuşlan ve paraşüt atla-yışlan yapıldı. Daha sabahın erken saatlerinden İtibaren meydanı dolduran. havacılık aşkiyle yanan Sivas halkın uçaklara yaklaşmaktan ne polis, ne de jandarma kuvvetleri menedemedi. Bayan Nezihe Vranya-lı ile Mehmet Esengil paraşütle atladılar. Paraşütü 7 saxdye sonra açarak havada 400 metreyi tam bir sukutla kateden Mehmet Esengil, ha-plmlze bir hayli korkulu dakikalar yaşattı. Gözlerimiz, gök yüzünden yere Lnen küçük siyahlığı takip •-derken, kalbimiz duracak gibi olmuştu. Nihayet paraşütün açıldığını gördüğümüz zaman hepimiz derin bir nefes aldık. Her İkisi de güzel blr ınlş yaptılar ve meydanı dolduran binlerce halk tarafından Adeta muhasara edildiler. Bundan sonra yüzlerce Sivash teberru mukabilinde u-çurııldu fakat o kadar talip vardı ki 5 uçak iki saat an kovanı gibi çalıştı. Biri inip biri kalktı, öyle olduğu halde bütün lsteklilen uçurmak kabil olmadı, Uçanlar arasında 6 yaşındaki çocuklar bile vardı. Tabii bunlar babalannın veya annelerinin Icucağındaydılar. Bu sırada Sivash üç genç kız paraşütçü olmak üzere yazıldılar.
Memleketimizde havacılık sevgisinin ne kadar yüksek olduğunu yakından görmek insanın gözünü yaşartıyor. Af. Atakür


t
Vergi hukukumuzun iki zayıf miiessesesi
Doğu Karadeniz notlan : 5
Mali kaza ve vergi uzmanlığı
AELÎR Vergim cephesinin iki nokta-01 zayıf bulunmaktadır.
1 — Yerleşmede en büyük fonksiyon olan muhtar ve müstakil bir mail kazanın teessüs edememesi,
2 — Gelişmede en büyük âmil ola-enk vergi uzman ve malt müşavirlerin hukuki bir hüviyet altında organize edilemeırıeal,
Gelir Vergisi tatbikatında (kanunun) boş bıraktığı sahayı kaza! İçtihatlar dolduracaktır. Mükellefle İdare arasında çıkacak İhtilâflar mütekâmil bir mail kazanın ışığı altında halledilecek ve sosyal adalet sağlanacaktır.
Eski rejime göre teşekkül etmiş olan idare mercilerinin Gelir Vergisi tatbikatında müspet rol alacaklarına İnanmak ihtiyatsızlığında bulunmak istemiyoruz. Gayri muvazzaf İtiraz komisyonlarının mazbut olmayan hallerini ve kifayetsizliklerini açıklamayı lüzumsuz görüyoruz. Muvazzaf o-lanlar ise Gelir Vergisi gibi tekniği İnce olan bir vergi sisteminden doğacak İhtilâfları halledecek ihtisasa sahip olmadıklarına ve Gelir Vergisi kültürü ile mütenasip olarak takviye edilmediklerine göre netice itibariyle bunlardan da randıman beklemek biraz hayal mahsulü olur.
Temyiz komisyonlarının vaziyetlerine gelince: Bu komisyonların leh ▼e aleyhinde mütalâalar yürütülmektedir. Aleyhte bulunanlar komisyonlar memurlardan teşekkül etmiş, Maliye Bakanlığına bağlı bir idare merdidir. Kazal bir karakteri yoktur, kararlarında bir katiyet dahi bahis mevzuu değildir. Temyizle İş uzamaktadır demekte, lehte olanlar ise temyiz komisyonlarını istinaf mahkemelerine benzetmektedirler. Adil kazada istinaf mahkemeleri teşkiline doğru bir temayül sezilmektedir, diyorlar. Aleyhtarlar İse temyiz komisyonları istinaf mahkemelerine hiç bir vasfı İle benzemez. Onlarda bir kaza hakkı yoktur. Mail ihtilâflar kati surette danıştayda halledilmektedir, diye cevanlandınyorlar.
Temyiz komisyonlarını müdafaa e-denlerden bazıları da bu komisyonları bir teminat olarak saymakta ve hattâ bunların bir süzgeç vazifesi gördüğü üzerinde durmakta ve iddia olunduğu gibi temyiz komisyonlarının memurlardan mürekkep bir teşekkül olmadığı öne sürülmekte ve bunların Adalet, Ticaret ve Maliye bakanlan tarafından aday gösterilmek suretiyle Bakanlar Kurulu karan ile seçilen zevattan müteşekkil bitaraf ve yüksek bir teşekkül olduğu da müdafaa olunmaktadır. Şöyle bir tezle de karşılaşıyoruz: Temyiz komisyonlanna bir yılda yirmi ve otuz bin arasında evrak gelmektedir. Şayet bu komisyonlar olmasa Danıştay bu kadar evrakı tetkik İçin nasıl vakit bulabilir T Temyiz komisyonlarının lbkası bir zarurettir. Kazanç Vergisi rejiminde yedi bin beyannamen mükellefe alt olan ihtilâflardan meydana gelen muameleli evrakın yirmi, otuz bin olduğu düşünülürse Gelir Vergisi ile kırk bini bulacak beyannamelı mükelleflere ait olan muameleli evrakın ne miktara baliğ olacağı kolayca hesap edilebilir.
Dünkü rejimden doğan vergi İhtilâfları temyiz komisyonlarının bulunmasına rağmen Danıştayda süratle neticelendirmeyi engelliyecek bir mahmüllüğün göze çarptığı görülmektedir. Dün yedi bin mükellefe alt vergi ihtilâfları İçin çok mahmul olduğu küçük bir tetkikle anlaşılan Danıştay Dördüncü Dairesinin Gelir Vergisinin tatbiki İle nasıl bir vaziyetle karşılaşacağını şimdiden tahmin etmek güç değildir. Böyle bir vaziyetle karşılaşacağını şimdiden talimin etmek güç değildir. Böyle bir vaziyete karşı çare olarak Danıştay), genişletmeyi ve bu ihtiyacı karşüaya-cak bir hale getirmeyi düşünenler bu-
Yaıan : Nevzat Çelikoğlu
Ilınmaktadır. Biz bu hususta daha radikal düşünüyoruz. Bir mail kazanın, müstakil muhtar bir malî kazanın teessüs etmesi prensibini ve fikrini müdafaa ediyoruz. Bunun için de Anayasada bir tadile zaruret hasıl olacaktır. Mesele Anayasa hukuku ile alâkadardır. Kademeyi ikiye de indirebiliriz, bu takdirde Danıştay* bir ihtisas kısmı ekleriz,hem Anayasada, hem Danıştay kanununda bir değişiklik yaparız. Bu suretle bir malî kaza müessesesi meydana gelir. Müstakil ve muhtar bir mal! kaza teessüs etmedikçe Gelir Vergisi cephesinin bu kısma alt olan noktasının zayıf kalacağım ve tatbikattan iyi neticeler a-lınmayacağını söylemek bir hakikatin samimi İfadesi sayılmalıdır. Almanya gibi vergi hukuku mütekâmil bir memlekette mali kaza müstakil olarak bulunmaktadır. Onun içindir kİ, bu memlekette Gelir Vergisi tatbikatından iyi neticeler alınmaktadır.
îklncl zayıf olan noktanın da, vergi uzman ve mal! müşavirlerin hukuki bir hüviyet altında organize e-dilmemesldlr, demiştik. Filhakika Gelir Vergisini tatbik eden bütün medeni memleketlerde vergi uzman ve mail müşavirleri hukuki bir hüviyet altında organize edilmiş bulunmaktadır. îsviçrede mükelleflerin hukukunu müdafaa edecek hesap mütehassısları ve mail müşavirler teşkilâtı mevcuttur. Bu mütehassıs ve müşavirler mükellefi idari ve kazal mercilerde temsile salâhiyetti bulunmaktadır. En yüksek mercie kadar bu salâhiyetlerini kullanabilmektedirler, îsviçrode mükelleflerin haklarını müdafaa edecek hesap mütehassıslarından ve malî müşavirlerden doğmuş şirketler bile vardır. Orada avukatla-nn,müşavirlerüı temsil salâhiyetlerine alt itirazları dinlenmemiştir. Alman yad a İse bu müessese yani vergi uzmanlan ve malî müşavirler ise daha ilerlemiştir. Devletle olan vergi ihtilâflarında malî müşavirler mükellefin hakkını müdafaa ederler. Malî kaza mercilerinde mükellefi temsil e-derler. Burada aksine olarak avukat-w
lar mail işleri takip edemezler. Ancak müşavirlere alt olan ihtisas imtihanını verirlerse o takdirde mail İşleri takip etme müsaadesi verilebilir. Ingiltereye gedince: Ingilterede ahlâkı sağlam, karakteri çok kuvvetli mütehassıslar vardır. Bu mütehassıslara "İnspektör” denilmektedir. Mükellefler beyannamelerini bu mütehassıslara tetkik ettirirler. Mütehassıslar mükellefin beyannamesinde aleyhine delil bulduklan takdirde mükellef uu-nu münakaşasız olarak derhal kabul eder. Bazan mükellef İle vergi dairesi arasında İhtilâf çıkabilir. Böyle hallerde mütehassıslar ilmi kanaatlerini açıklarlar ve hâdls olan ihtilâfa müdahale ederler. İdareyi haklı bulurlarsa vergiyi arttıracak rapor verir, mükellef haklı ise verginin miktarından tenzilât yapılmasını İdareye bildirirler, lngilterede vergi İhtilâflarının çoğu mütehassıs ile mükellef arasında halledilir. Bu mütehassıslar hem idareyi, hem de mükellefi temsil salâhiyetine sahiptirler. Vardıkları kanaati hem idare, hem de mükellef kabul eder. Bize gelince: Memleketimizde hâlen ne îsviçrede olduğu gibi ve ne de Almanyada bulunduğu gibJ mütehassıs müşavirler teşkilâtı mevcut bulunmamaktadır, îngiiterenln hususiyeti olduğu için İngiliz mütehassısları üzerinde durmak istemiyoruz. Yalnız Almanyad&kine benzer bir teşkilât meydana getirmek, bir müessese yaratmak pekâlâ mümkündür. Böyle bir müessesenln bulunmaması Gelir Vergisi için bir zaaf sayılır. Gelir Vergisinin gelişmesinde böylo bir müessesenln vücuduna mutlaka ihtiyaç vardır.
Hatırlarda olduğu üzere bizde de böyle bir müessesenln dogması için UsûJ Kanununun 390 mcı maddesin-
Giresunda, fındık istihsali neden noksan olmuş?..
Bu bölgenin iktisadi mukadderatını tek maddeye
bağlamamak için neler düşünülüyor ?
Yazan: Hüseyin Avni Şanda
Bir pazar günü, vapurdan çıkan bir kaç yolcu ile Glresunun tenha sokak, larından geçiyoruz. Büyük mağazaların, depoların önünde, meydanlarda fındık sergileri vardı. Bu sene pek az miktarda çıkan kıymetli fındıklar. bu sergilerde kurutuluyordu.
Burada ilk görüştüğümüz zatla, fındık mahsulünün noksanlığından bahsettik. Son yapılan hesaplara gö-ro Giresun ilinin fındık laUha&lât) 4.500.000 kiloymuş, halbuki geçen sene bunun İki misli mahsul elde edilmiş, vakaa mevcut fındık, kalite itibariyle geçen seneye nazaran daha yüksek bir seviyededir. Netcklm bir kaç gün evvel 305 kuruşa kadar satış olmuştur. Fakat, bütün bunlar noksanlığı telâfi etmiyor.
Acaba mahsul neden noksan oldu? Hatıra gelen bu suali sormamak mümkün değildi. Bize anlatıldığına göre fındıklar olgunlaşma devresinde iken, bunlara bir kurt musallat olmuş, mahsulü bu hale getirmiş... İktisadi mukadderatını tek maddeye bağlayan istihsal bölgelerinde, İstihsal noksanlığı ve her türlü buhranlar yüzünden daha çok sıkıntılar olduğu malûmdur. Tek maddeye dayanan bölgelerde, tabiî âfetlere karşı, her türlü mücadeleye rağmen az mahsul elde edilirse, neticede ortaya bir buhran çıkar ki. bunu tabii karşılamak icap eder. Bu itibarla herhangi bir İstihsal bölgesini tek maddenin bu gibi mahzurlarından, vücuda getireceği sürprizlerinden kur-
»y
l t r ’
»İR
r • V'J?
y 4
. V
i*
60000
* J/ • A
■ -X •
eşyaları dağıtıyor.
Yenlposlane Caddesi No. 41
v X W1 a .
W» •* Çİ . . - 4
Liralık para ikramiyeleri ve çok kıymetli ziynet
- te A) -26 ’ MO* '
«VS
1*50
■■■ •
yılında


den başlayarak 30 maddelik bir metin hazırlanmış ve tasarıya konmuştu. Fakat Usûl Kanununun Mecliste müzakeresi sırasında ekserisi hukukçu 140 imzalı bir takrirle vergi uzmanlığına ait hükümlerin müstakil hlr kanun halinde ve daha esaslı bir şekilde tedvini İstenmiş, bu takrir Meclis çoğunluğu tarafından kabul edilmiş, böylelikle vergi uzmanlığına ait kısım kanundan ayrılarak Adalet Komisyonuna verilmiştir.
Mail kaza gibi Gelir Vergisi tatbikatında bu müessesenln de hukukî bir hüviyet altında teessüs etmesi ve mevcudiyet göstermesi zarurîdir. Yalnız bir noktaya işaret etmek istiyoruz. Meydana getirilecek teşkilin memleketin kültür seviyesine göre Ayarlanması ve şartlarının da buna göre düzenlenmesi lâzım gelmektedir. Almanyadaki şartlan bugün Dizde aramak doğru olamaz. Sonra bir meseleyi de gözününde tutmak icap eder. Böyle bir kanun meydana getirilirken bu kanunun asıl kanunlardan olduğu düşünülmeli ve kanunun makabline şümulü olamıyacağı üzerinde durulmalıdır. Yani bir müktesep hak da tanınmalıdır.
tarmak için, orada tâli maddelerde vücuda getirmek ileriye sürülür.
Giresun tipik bir surette tek madde İstihsaline misal teşkil eden bir yerdir. Trabzon ve Orduda kokulu, kuru fasulye, yumurta gibi tâli maddelere dayanmak mümkündür. Fakat Giresun, fındık istihsalinin risklerine tamamiyle girmiş bulunmaktadır.
Giresunun bu ekonomik hususiyeti üzerinde düşünenler bu bölgeye yeni fonksiyonlar bahşetmek çarelerini aramaktadırlar. Fakat bu yolda muhtelif branştaki mütehassısların iştirakiyle toplu bir surette etüdier olduğuna dair malûmat sahibi değiliz; yalnız ferdi mahiyette yapılan tecrübeler yapılmıştır kİ, bunların bir netice vermediği görülmüştür. Meselâ: Ayçiçeği tohumu için yapılan denemeler, Giresun iklimine uygun düşmemiş, bu rutubetli yerde bu tohumu yetiştirmek mümkün olamamıştır.
Müstahsili buraya emin bir surette bağlatmak, fındık zlraatlnin, ticaretinin risklerine karşı mukavemet ettirmek için tâli maddelerin istihsaline şiddetle ihtiyaç vardır. E-sasen bu fikre itiraz edenler de yoktur.
Tâli maddeler de ne olabilir? Böyle bir bahse girdiğimiz için, biz de hatırımıza gelenleri buraya yazmaktan kendimizi alamıyoruz. Fikrimlz-ce, yeni tecrübelere girişmeden evvel, yakın tarihe kadar buralarda tındıktan başka hangi maddelerin 1-kıncl plânda yer aldığım hatırlamak çok yerinde olur.
Giresun hakkında muhtelif kimselerden duyduklarımıza, eski ve yeni müşahedelerimize, mukayeselerimize göre, burada köylünün (riski ve kârı da o nispette çok olan) fındık mah. sülüne daha çok ehemmiyet verdiği görülmektedir. Halbuki Birinci Dünya Harbinden evvel, Glresundan elma da ihraç edilir. Aynı zamanda burada elma şarabı da imal olunurdu. Çocukluğumda deniz kenarındaki sokaklardan elma şarabı kokusundan geçilmediğini hatırlıyorum. Bundan bahsettiğimiz zaman, **lyi ha-tırladınız. Evet öyleydi!” dediler, diğer bir zat, Glresuna pek yakın Bulancak kasabasında, asma üzümlerinden nefis şaraplar yapıldığım, İstanbul* kadar sevkedildigini söyledi. Hattâ bu kasabada nardenk tâbir edilen ayn bir hususiyeti olan pekmez de İmal edilmektedir. Birinci Dünya Harbinden sonra köylünün, fındık gelirine nazaran, diğer istihsal şubelerini İhmal ettiği anlaşılmaktadır.
Demek oluyor kİ, fındıktan başka müstahsili meşgul edecek bir çok maddeler daha vardır. Yukarda yazdığımız gibi müstahsil tamamiyle fındık istihsaline bel bağlamıştır. Böyle olunca, fındık maiısulünün noksan olduğu senelerde, müstahsil, Hükümetten çeşitli yardımlar beklemeğe mecbur olmaktadır. Köylüyü müstahsili himaye diye yapılan bu yardımların sistemli bir himaye politikası olmadığına kaniiz, istihsal noksanlığından İleri gelen buhranları önlemek maksadlyle köylüye yardım etmeden evvel, köylüyü bir çok İstihsal şubelerine teşvik etmek İçin yardımlar yapmakta elbette kİ daha çok fayda vardır.
Her şeyden evvel köylünün bu yardımlara mutlak bir surette güvenmemesini, fındıktan başka diğer maddelerle uğraşmasını, müstahsili tenvir ve teşvik etmek yollarını aramalıyız.
Pakistanda bir sigara fabrikası açacağız
Pakistan Büyükelçiliği. Tütüncüler Birliğine gönderdiği bir mektupta. Türk sermayedarlarının, Pakistanda bir sigara fabrikası açmak hususundaki fikirlerini sormuştur. Tütüncüler Birliği bu mevzuu tetkike başlamıştır.
Şimdiye kadar Türk sermayedarlarından muhtelif gruplar, Pakistan* mamûl tütün İhracı ve Pakistanda bir sigara fabrikası kurmak için teşebbüslere girişmişti. Fakat bu teşebbüslerden müspet bir netice hâsıl olduğuna dair malûmat alınamamıştı Bu defa Pa-kistanm müracaatı üzerine, yeniden bağlıyacak olan teşebbüslerin müspet bir safhaya gireceği ümit edilmektedir.
Yün stokları
Londra (Hususî) — Londra yün eksperlerine göre, Washington'un en fazla yün stoku elde edebilmesi güney yanm küre müzayedelerine İştirakle kabil olacaktır. Amerika Dışişleri Bakanlığının gayri resmi olarak verdiği bir habere göre, Güney Afrika ve Yeni Zelânda yün müzayedelerinde, her memleketin yün satın alma hakkını tahdit ederek bir kısım yünü de Amerikaya ayırmak kabil olabilecektir. Bu mesele, oldukça münakaşa yaratmıştır. Bilhassa dominyonlar buna tamamen mu-anzdırlar.
Dünya piyasası ve Kore harbi
tklncî Cihan Savaşından sonra, altüst olan dllnyA piyasasında, ana İptidaî madde fiyatları, son İki senedir, muvazene bulmaya başladılar. Zira! mahsulât ve maden ııyac-lan 1945 ten itibaren yükselmekte İken İstihsalin arttırılması ve enflâsyonun önüne geçilmesiyle istikrar buldular. Kauçuk, yün, şeker gibi bazı maddeler hariç bırakılırsa, diğerlerinin fiyatlarında 1949 senesi sonunda hafif bir düşme kaydedildi. 1950 başında İse umumî bir muvazene ve istikrar teessüs etmiş oldu.
Koro harbinin zuhurundan evvel, kurulmuş olan fiyat muvazenesinde, düşme temayülü görülmekte idi.
Fiyat sukutuna sebep olan muhtelif unsurlardan en başlıcası, istlh-salfttın Azamiye çıkarılması oldu. Harpten zarar görmüş milletleri kalkındırmak İçin girişilen fazla İstihsal yarışından sonra zirai mahsulât stoklan arttı. Meselâ Amerikanın elinde, bütün dünyayı bir sene besleyecek kadar buğday birikmiş oldu. |
Aynı hâdise endüstri alanında da vukua geldi. Harp içinde ve harp sonrası devresi zarfında büyük küçük, normal şartlar altında yaşaması mümkün olan ve olmayan, -bütün endüstriler tam randımanla ça-
e v I e t I n
uıı ısıırnı
İZMİR
ENTERNASYONfil FUARINDA LOZAN ve 9EYLÜL
MEYDANLARINDAKİ havuzlar bitişiğinde
REKLAM KULELERİNİ
FUAR MÜDDETİNCE faaliyete geçirdiğini haber verir.
Firmanızı ve emtianızı 1 2 d resmen iştirak ettiği İZMİR ENTERNASYONAL FUARI
delâletiyle 2 milyon ziyaretçiye tanıtabilirsiniz.
Reklâmlarınızı Izmirde İkinci Kordon Emlâk Bank yanında İZMİR BÜROMUZA veya doğrudan doğruya GAZETEMİZE verebilirsiniz.
Şartlarımız gayet müsaittir


Derleyen : E. Z. Apaydın
lıştılar. Meselâ eskiden beri kurşun ithalâtçısı olan Fransa, Şimali Af-rlkadaki küçük madenlerin hükümet yardımı İle İşletilmesi üzerine 1949 da bu madenin ihracatçıları me-yanına girdik 1
Milletlerin istihsal güçlerini arttırması, fiyat düşüşünde nasıl en başta gelen âmil oldu ise, geçen seneler stoklarının henüz erimeden bu sene yeni mahsulün bereketli ve bol olacağı tahmini de, düşmeyi o nispette hızlandırdı.
Fiyat sukutuna sebep olan bu o-Jayiara muvazi olarak, biiâkis fiyatların yükselmesini intaç edecek hâdiseler de cereyan etmekte idi.
Bunlann başında, her gün biraz daha artan Amerikan umumî refahı gelir. 1949 İlkbaharında başgösta-ren kriz önlendikten sonra Amerikan Istihsalâtı vs İstihlâki rekor denecek bir mertebeye ulaştı. Amerika^ lıların yükselen bu hayat seviyelerine, Marshail Plânı sayesinde yaptıkları fazla İhracat imkânları da İlâve olundu. Esasen muazzam bir dahili İstihlâk pazarına malik olan Amerikalılar Marshail Yardımı İle hiç bir tehlikeye maruz kalmadan, istihsallerini arttırmak İmkânım buldular.
Fiyatların yükselmesine tesir eden unsurlardan en Önemlilerinden biri de hükümet müdahaleleri ol d il Zirai mahsulât lstlhsalAtını âzami hadde çıkartmak için bütün gayretleri sarfeden Amerika Hükümeti, mecburî olarak, biriken stokların ya sahibi veya mesulü oldu. Fazla İstihsal önünde fiyatların bir hamlede tepetaklak olmalarını önlemek İçin yegâne çare hükümetin satın alması İdi. Hükümet satın aldıkça da fiyatlar inmeye değil bilâkis yükselmeye meylettiler.
Amerika Hükümeti diğer taraftan sevkulceyşl stoklar yapmak mecburiyetinde idi. Zira ikinci Dünya Savaşı Amerikaya elinde büyük stokların bulunmasının askerî bir zaruret olduğunu öğretmişti.
Onun İçin Amerika 1947 den İtibaren altı yedi sene sürecek olan ve 8.800 milyon dolara baliğ olan bir stoklama programı hazırlamıştı. Bugün yansı tahakkuk etmiş bulunan bu programın İçinde 69 ana madenden 51 tanesinin dahil olduğu gözönünde tutulursa aşağı yukan bütün emtea piyasasının bu mubayaaların tesiri altında kaldığı kolayca anlaşılır.
Harpsonrası piyasası birbirine zıt bu unsurlann tesiri alfanda muvazenesini bulmaya çabalarken Kore harbi patlak verdi, silâhlı ihtilâfın bilhassa Uzakdoğuda ve A ayada ka-nşıklıklara sebiyet vermesi İhtimali karşısında dünya piyasası birden bire yükselmeye başladı.
Kalay, kauçuk, çinko gibi Uzakr şark memleketlerinden İ9tihsal edilen malların fiyatlarında kaydedilen bu âni yükseliş mantığa uygun gelebilir. Fakat, normal şartlar alfanda fiyatlarında bir ucuzlama görülen ve Kore harbinin doğrudan doğruya tesiri alfana girmeyen (hububat) ve pamuk fiyatları da tahminlerin aksine olarak yükselmeye başlamıştır. Bunda, Amerikanın harbe girmesiyle endüstrisinin seferber e-dllmesi, stoklama programının hızlandırılması sebepleri varid görülebilir. Fakat daha ziyade spekülftsyon-culann manevraları daha büyük rol oynamaktadır.
Koredekl harp durumu vahlmleş-tikçe piyasanın karışıklığı ve fiyatların yükselme temayülü devam •-deblllr. Fakat harp etrafa sirayet etmez veyahut yakın zamanda sonu alınacak olursa, fiyatların birden bire çok aşağı İnmesini beklemek lâzım gelir.
25/VIII/1950 Cuma
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
İstanbul Borsası
Devlet Tahvilleri
Borsalarda vaziyet
Kapanı.'/
Açılıp
Bugllo
İstanbul
Adana Ticaret Borsası
Müdafaa
Trabzon Ticaret Borsası
Şirket Hisse Senetleri
Eskişehir Ticaret Borsası
En
Mınir Kredi Fonalvo 1003
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
Pamuk
Akalu
Akala Akala v«rli veril
lenekell) tura) çıplak)
Dokuma Ham Maddeleriı
Piftlk (ana mal)
Tiftik (Naturei) .........
Ta pak Trakya (Kırkım)
Z3.Ö IköO
Duruma
Türk Llraaı
Dolar .......
Öterilng .......
Rranaıı Frangı
Buğday yumuşak
Buğday sert ...
Arpa .. .......
Ikrıımlyeiı tahviller 1033 Ergani
IO3h ikramiyen .......
M tın
İM)
194 J
1/2
Ticaret Borsasında fındt/c fiyatları gerileme kaydetmiş, anamal tiftik fiyatı yLne yükselmiştir. K/fm tohumu 50 kuruş üzerinde durmuştur.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Bordasında % 7 faizli Milli Müdafaa tahvil* terinin birinci, İkinci, üçüncü, dördüncü tertipleri üzerine İş olmuştur.
OsmanlI Bankası, T. C. Merkez Bankası tahvilleri üzerine mahdut miktarda muamele olmuştur. Affın fiyatlarında ise kararsızlık devam etmektedir.
Nebati Yağları
Zeytinyağı (E. E. Susamvağı (Raf Ayçiçeği (Rafine
Fındık vağı (CDrükı
M İhla! un t ... Demiryolu IV .. Dcnıırvolu V ... 19-19 ıkramiyeil Diğerleri Demiryolu VI .,
194) Kalkınma
•t
IStlkHLBI istikrazı Mh^Lfaa
Bugün üzüm plyaaam hareketli ve istekli açılmış, bilâhare yavaş yavaş düşmeler göstermiştir, Bununla beraber fazla miktarda üzüm «atılmıştır. Fiyatların bu şekilde değişmeler kaydetmesi bütün tacirleri korkutmaktadır. Pamuk piyasası dünkü hararetli durumunu muhafaza etmiş ve fiyatlarda yeniden 5 kuruşluk yükselme olmuştur. Bu fiyatlarda piyasa alıcılı ve istekli kapanmıştır. Avanalı ve avanaaız muameleler olmuştur. Pamuk çnkirftedi piyasası eski durumunu muhafaza etmektedir
Kuru Meyvolar ı
Fındık (kabuklu shrrl)
Fındık (îç tombul 1950)
Covlı (kabuklu) ........
Csvit (îç natHrel) ...
Son Knpano.
(•) GünUndo Borunda muamelesi teacü edilmemiş tahviiût ve eshamın arı vs taleplere göre taayyün eden takribi piyasa deflerler!.
11. eee »r l •••»••(
I ....
Sivas-Erzurum 1... •' ll.-VLL..
Demiryolu 1...
Özüm çekirdekli» No.9 tncir A serisi No. &...
8 serisi No. I0S AJcoia l .........
Akslı 11 .......
Aksta IU ...... veril ...........
vnğı (rafine) ... çekirdeği .....—
Ecnebi Tahviller
1
FINDIK
a) randımanlı kabuklu tombul ...^.
b) tç sıra kontrollü
T.C Merkas bankası Türkiya iş Bankası .... Türk Ticaret Banko» Aralan Çimento .....
Şark Değirmencilik ...^ Milli Reasürans ......
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüa) Buğday Ofla ............
Arpa yemlik (dökme)
Mısır san (çuvalı) .....
Fasulye tombul .........
Fasulye Çalı sert ......
Kuşyeml ................
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil .......
Nohut natürel
Sterllng ... Dolar .....
Fr Frangı İsviçre b'r Belç. Kr ... İsveç Kr... Florin ...
Diret ....
Drahmi ....
Escoudos
7.84 50 7.84
281.50 282.25
0.80 0.80
6'1.03 «4.03
5.60 5.(J0
54.12.50 5-1.12.50
73.68.40 73.6b.'10
0.44.128 0.44.0
0.01.876 0.01.87»
9.73,90 9 73 90
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe YeıB Gr 4.95 •1.90
Külçe Dexu«ıa 4.97 4.94
Cumhuriyet 33 90 —
•••»«• •••eeee 36.60 36.50
Hamit —
C^lliOön •••aaaee^e 11 85 31.80
Ingılla . 44.— 44.—
Fransız kok ...
NapolAon ilJ .. — —
İsviçre 32.—
Naw-Yurlı*ta ı onsu: 1 85
Gümüş, Plâtin
En aşağı En yukan
Gümüş ar. ........ —
Plaun •• 10.- İL-
Zürich Borsası (Serbest)
Frangı
Kapanış (•>
22 50 İ4.-
20.25 20.-
21.— 21.-
97.- 98.-
98.40 1(M).-
95.— 100.-
95.05 100.-
95.50 98.-
95 AS 98.-
95.65 99.-
06.10 98.-
96.50 100.-
97.60 99.-
2İ.30 22-
20 25 20.30
20 W 22.-
20.25 21.6)
20.35 22.-
19.85 22.-
21.— 21.45
20.40
20.60 20 90
20.80 21.20
îufilı tohumlar ı
Ayçiçeği tohumu . Kalen tohumu ......
Kendir tohumu w Sunam ..............
Yer fıstığı kabulüu
Şirket Tahvilleri
C.C. Ziraat Bankam Anadolu D.Y Tertip A/B. IV *V •• Q M • %60 '• .. Mürnes Senet. 2060 11L— 22 30 63.- 20’20 UL- 59.— 67 50
Hara derileri
Sığır salamura (kasap) KL Keçi tualu kuru kilosu Koyun hava kurusu kilosu
Bugün Eski Kapanış
30.30 80.—
30.— 29.—
17.—
21.— 22.-
m
46.-
84.— 33.-
32.-
54.—
24.—
83.—
50.— 54.—
— 37.— ‘
80.— 85.—
— 85.—
95,—
200.— 294.-
380.— • • 880.—
410.— 420.—
230.— 230.—
135 — 140.—
187.— 185.—
190.—
230 — 230.—
200.— 190.—
152.— 140.—
155.-
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
OüD Eski Iruı
HııÇday (Buşcll = Sent) Sert Kış mahsulü Na 2 258 — 256.—
Kırmışı ’* Na 3 233.— 232.—
t'arnuk Middllng (Libresin Son t) Ekim 37.93 3S.M
1fcC •••voe••••e e••• 37.99 38 8b
Mart 37-17 38.80
riftılı (Libresî-Sent) -reksas No. 1 — M
Fındık (Llbresl=Sent) Kabuklu yeril İri —
” orta • —
Levanı iç İthal malı 42 — —
Ekstra İri tç İthal malı 49.— —
Kurn ütüm (Llbreal^Sent) ...... Thompson çoklrdekslı seçme ... U V4 U 1/4
Keten hıhıımu (Buşeil= Dolar) ... Mlnneapolls m» 3«. I.8Ö
Kalav (Llbrosl=Sent) 105.— 107.—
Levha-teneko (100 libre dolar) 1.30 7.30
Londra Borsası
Keten luhumu (Tonu=8terllng) (3om buy «a»•%•••••••«•• ««e*^•«••••»••»•• TO.— Tl.-
K Aİ itOtA ••••••%• e «3.60
Yer fıstığı Hindistan 64.-
Bradford Piyasası
Tiftik iyi mal (LlbrealzzFIyat) 34.—Nom
•• Sıra malı •• •• — 80.- °
Tün Anadolu * * 20/21 20'21
M Trakya 18/21 18/21
.İskenderiye Borsası
Pamuk (KantansTaJlan) Ashmoıınl Kısa elyuriı F/G. 82-10 84-20
Ktırnak Uzun elvaflı F/G. 101-38 -


MERCEDES-BENZ
Adet
Adet
Düdüklü tencere
Mağazasından
Mağazasından
GÖMLEKLER
SÜRPRİZ MARKA
Naci Mıhçıoglundan BEATTY nmrka (,-amaşır makinesi
PSALTİ MÜESSESESİNDEN SALON TAKIMI
BOSCH MARKA BUZ DOLABI
Altınevler Kollektlf Şirketinden
HOOVER marka elektrik süpürgesi
Mataş Ticaret T.A.Ş. MUessesesInden
STOK Mağazası emprime kuponu
Stok Mağazasından
Lüks AVRUPA Kravatı
Beyoğlu Eskenazl Mağazasından
NYLON BALİ marka kadın çorabı
DARNE marka av tüfeği Futbol topu
Elektrik feneri
Bahçekapı Mario Gabay Mağazasından OPEMA ve FLEXARET marka fotoğraf makinesi
SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
MERSEDES - BENZ marka binek otomobili
Ahmet Veli Menger Müesseseslnden JAVA ve CZ marka motosikletler
Mehmet Kavala Müesseseslnden SWİSSAİR uçaklariyle bir kişiye Istanbul-Zu-rich seyahati ve 15 gün ikamet
LAİ Italyan Havayollariyle Romaya seyahat ve en iyi otelde 1 hafta ikamet
LAt Havayolları ve Orient Espresso tarafından AİR France Havayollariyle Parise seyahat ve 15 gün ikamet
Son model koltuk ve masalar
Bayas Mobilya Mağazasından BEATTY marka çamaşır makinesi
Halil Naci Mıhçıoğlu Mağazasından SCHAUB marka radyo
Adem Karadağ MHessesealnden BOSCH marka 5 ayaklı buz dolabı
Ahmet Voli Menger Müessesinden Altınşehirde Köşebaşı 600 m2. bir villalık arsa
Mağazasından Erkek kostümü (Kumaşı ile beraber) Beyoğlıında terzi Mozes tarafından ZENİTH kol saati OMEGA kol saati TİSSOT kol saati
Eminönü Tevfik Aydın Mağazasından
Şark Pazarından
MİNERVA el ve ayak dikiş makinesi
Mehmet Kovala Müesses es İn den (Martin 40) takma deniz motörü
Ege Petrol T.A.Ş. Müessescslnden En son model elektrik ütüsü
Halli Naci Mıhçıoğlu Müesseseslnden ENGLİSH ELEKTRİC Buz dolabı
Afitap Mağazasından
10 ar bin liralık Kaza Sigortası
Doğan Sigorta şirketinden
100 er liralık ikramiyeli Aile Cüzdanı
Yapı ve Kredi Bankasından
ROYAL marka üçlü petrol ocağı
Leon Flnzl Müesseseslndcn
Muhtelif İsviçre saatleri
Emprime kadın elbisesi (Kumaşı ile)
Beyoğlu terzi Muazzez Cansu tarafından
Altı kişilik en iyi cinsten çay takımı
İnak ve Rafael Karako Mağazasından
En son model kadın çantası En son model erkek ayakkabısı En son model kadın ayakkabısı
Tanca Kundura
Ellişer liralık bono Beyoğlu Llon 4 LAKE koltuk 1 LAKE masa
Ekrem Kulen
His MastersVoice^
Mehmet Kavala Mağazasından
Büyük kavanoz PONDS kremi Büyük SORTİLAİGE losyonu
Bahçekapı Ege Itriyat Mağazasından İkişer adet en son çıkan plâklardan
Sahibinin Sesi Marazasından En son model Termos
12 plâklık bir koleksiyon
Halil Naci Mıhçıoğlu Müessese*İnden SÜRPRİZ marka gömlek SÜRPRİZ marka pijama Birer kutu BAYLAN şekeri AZİM Çini Fabrikası vazosu MORRİSON marka dolma kalem Melek, İpek, Lâle, Ar, Atlas, Saray, Sümer sinemalarında bir yıl müddetle bütün filmlere ikişer kişilik koltuk Birer şişe çeşitli TEKEL likörü En son model kadın şapkası
Beyoğlu Arif Şapka Mağazasından Kıymetli birer kitap
Nebloğlu Kitap Evinden Doğan Kardeş yayınlarından kıymetli birer eser
Yeditepe Mecmuasından birer yıllık abone Kadın eldiveni
Erkek eldiveni Şık birer kravat Birer kutu BOZKURT traş bıçağı Birer kutu HALK traş bıçağı Albüm
Fantazi orijinal elbise askısı
Para çantası
İyi cins kahve fincanı İyi cins çay fincanı Muhtelif dolma kalemler Kokulu tuvalet sabunu Nylon diş fırçası Traş takımı Eşarp
İyi cinsten portföy
Remzi Kitabevinden kıymetli birer kitap Erkek çorabı
İyi cinsten çakı
Birer aylık Yeni İstanbul abonman karnesi Warner dudak ruju
Kravat iğnesi
OM E G A L
ZENİTH
TCVFIK AYDIN
ENGLİSH ELECTRIC
JAWA


-« 1 / J M IP/lH tı Jfl/b
fiiı11
ı h r f 1
1 •*- . .M s




M Ağustos 1950
HAC SEFERİ
İngiltere'den yeni mtm alınarak lakendernna gelen 5.000 tonluk
KANAL
vapuru, İlk hayırlı seferini Hacca yapacaktır
ÎSKENDERÜ N’dan
5 eylül tarihinde muhterem hacıları alarak kalkacak olan vapur, hacılarımızın Şam riyaretlerini yapabilmeleri İçin
LAZKİYE ve BEYRUT
limanlarına uğramak suretiyle doğru
C I D D E ’ ye


YENİ İSTANBUL
Fiyatlar t
Gidiş geliş İkinci mevki 230 lira
O
Gidiş geliş üçüncü mevki 190 Ura
müracaat yerleri j
te tan bnJ ı
JCışınbay Biraderler, Galata Rıhtımı Kefeli Hüseyin han
tak en 6 e mu ı
Kışınb&r
P. K. 87
No. 18 - 18 Biraderler, acente Levante neıdinde,
ı
Biraderler, acente Lavanta neıdinde,
ı
t
ı
Kışınbay
P. K. 134
Kâmil Aladı, Işık Tloaretevi. Çakmak caddesi
No. 71
Teni İzmir Nakliyat SİrkeU, Denizciler caddesi No. 18 - 16
Saban Şahin. Bedesten içi No. 13
Devlet Denizyolları ve Limanları
İşletme Genel Müdürlüğünden:
Araba vapurlan ücret tarifesinin bir çok kısımlarında büyük ölçüde tenzilât yapılmıştır. Tenzilâtlı ücretler açağıda gösterilmiştir. Bu tenzilâtlı tarifenin 16/8/1950 tarihinden İtibaren yürürlüğe girdiği sayın halka ilân olunur.
İstanbul Bahir Hat lan Araba Vapurları dahil)
(vsrgl ve pul
Taşıtanın nev*î
OTOMOBİLLER i
Binek otomobilleri, cipler Kaptı kaçtılar (5 kişilik) Kaptıkaçtılar (8 kişilik) Kaptıkaçtılar (12 kişilik)
OTOBÜ8LEB1
13-16 kişilik)
17-22 M )
23-32 . )
83-50 B )
51-70 w )
71-80 w )
81-100 w )
KAMİ'ON ve KAMYONETLER ı
Bu tarifede yazılı İsti ab hadleri içinde bulunan yolculardan aynca bilet parası alınmaz
1000 Kg. îs. Hac. kadar (boş) 1000 Kg. îs. Hac. kadar (yüklü) 1001-8000 Kg. îs. Hac. kadar (boş) 1001-3000 KgJs.Hac. kadar (yüklü) 8001-7000 Kg. îs. Hac. kadar (boş) 3001-7000 Kg.ls.Hac. kadar (yüklü) 7001-Kg. dan yu kan îs. Hac. (boş) T 001-Kg. dan yu kan îs.Hac. (yüklü)
(11599) ücret Tarifesi
200
850
450
200
400
500
800 1100 1400
BULMACA
Kibarlık; okunuşu.
MAnasiB Dolamı, bir kağıt.
Soldan sataı
1 — Bir edibimi». 1 — Eski harflerden birinin 3 — Sadlnln memleketi; lâf. 4 — Taharri etmek;
5 — Bir edat; İskambilde
6 — Bir hayvan yuvası taharri et.
7 — Mastar eki; lerai bir hayvan taharri et. 8 — Objektif; Cereyan eden. — Rakamı gayrıınevcut. 10 — Sonausluk.
Yakarıdan »şagı t
1 — Bogtıziçlnde bir mahal. 3 — Kadın tutsak; Tersi ecnebi bir film şirketi. 8 — Ceriha; Yerine koyma. 4 — Bir millet; Mahfaza. 5 — İşkence etmenin dörtte üçü; Tersi mayi haline gel. 6 — Bir hayvani İcar bedeli; İsim. 7 — Bursa tarafında bir kazamız. 8 — Edevatı; Tersi temizle. e—Futbolda bir tabir; Taravetli. 10 — Yeni dünyaya mensup.
EVVELKİ BULMACACIN HALLİ
Soldan taftaı
1 — Kabahat; Kİ. 2 — Elen; Hatay. 3 — Sakin: Deri. 4 — Âmâk; Haris. S — Feraceli. 6 — Et; Ler. 7 — Harakiri. 8 — Fire; Onay. 9 — Kas| Meleke. 10 — İlâve sayı.
Yukarıdan ayağı ı
1 — Kesafet; Ki. 3 — Alftmot; Fal, 8 — Bokâr; Hlıa. 4 — Ani karar. S — Cereme. 8 — Ah; Helâ-Ee. 7 — Tad al; Kola. 8 — Teri; Yent • — Kari; Rakı. 10 — îyl seciye.
PARLAK ve YUMUŞAK SAÇLAR
Son tıbbî araştırmalar neticesi, Amerikalı mütehassıslar, saçları dökülen kimselere baş açık olarak dolaşmalarını tavsiye etmektedirler. Bu suretle havada bulunan ve saçlar üzerinde kıymetU tesirleri tesblt edilen mühim unsurların, iyi bir saç İlâcı kullanıldığı takdirde saçları dökülmekten kurtardığı müşahede edilmiştir. Bu maksatla kullanılan ilâçlar içinde en müessirinin
Petrol Nizam olduğu artık şüphe götürmez bir külmesi yegâne bulunan
•'Piiocarplne,, cevheri Petrol Nizamın müessir maddesini teşkil etmektedir. Bütün eczahane-lerde ve parfümeri mağazalarında ısrarla
Petrol Nizam
hakikattir. Saç dö-ve kepeklere karşı ve mutlak tesiri

500
600
800 1200 1600 1800 2200
*
600
700
900 1300 1700 2000 2400
2000 2400 3500 5000 6500
7000
8000
arayınız.

■■ ■ ■ ■■ RESMÎ OKULLARA MUADİL ÖZEL ■ ■ ■
ŞİŞLİ TERAKKİ LİSESİ
Kuruluş tarihi : 1879

YATILI, YATISIZ - KIZ, ERKEK
f
Ana, İlk, Orta ve Lise sınıflarına öğrenci kaydedilmektedir
Yabancı dil Öğretimi İlk Kısım 3 üncü sınıftan başlar
İş saati 9 dan 17 ye kadardır. Telefon : 80547 NİŞANTAŞI, ÇINAR CADDESİ _

tstanbul Sıhhî Kurumlar Arttırma
ve Eksiltme Komisyonundan
*

Lüzum gösteren müosseee
Cins!
Miktarı
a
Muhammen bedeli Lira Kr.
îlk teminatı
Lira
Eksiltme Saati
dan tutan:
1 adet •'komple”
8 kalem topyekûn
11000
8600
3900
4
825
263
293
16.40
16.60
16.00
Devlet H as tah anele- Büyük tip ame- 6 adet Beherinin llyathane lâm- ri: 2200 lira-
bası ve reflektör.
Heybelinde Senatör- Brongoskop ci-yumunun hazı
8ocuk Hastahanestnin Âlet
rolojl Servisi için
Yukandeki ihtiyaçlar hlzalannda gösterilen müesseselere alt olup ayn ayn açık eksiltmeye konulmuştur.
1 — Eksiltmeler 6 eylül 1950 çarşamba günü hlzalannda gösterilen saatlerde Cağaloğlundakl Sağlık ve S, Y. Md.lüğü binasında toplanan sıhhî K. 8atılnalma Komisyonunca yapılacaktır.
2 — İstekliler, bu işlere alt şartnameleri çalışma günlerinde komisyonda görebilirler.
8 — İsteklilerin, cari seneye alt Ticaret Odası vesikası İle 2490 sayılı kanunda yazılı belgeler ve bu işlere yeter İlk teminat makbuz veya banka mektuplan olduğu halde belli gün ve saatlerde komisyona müracaatları. (11303)
1
300
450
500
900 120Q 1800 2600 3000
350
500
650 1000 1800 2000 2800 3250
800 1100 1400 2200 2600 3500 8500 5000
KİRALIK
Konforlu Daire
Sayın Bayanlara
P
TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ
ANKARA - YENİŞEHİR LİSESİ
İlk, orta, lise - yatili, gündüzlü
J
Kayıtlar 20 eylüle kadar her gün •aaf 9-17 orasında yapılır. (irtöî)
Tekel Ankara
a
Başmüdürlüğünden:
Mukavelesinin feshi dolayısıyla Kalecik Tekel İdare binası ve ambar inşaatı bakîye işleri müteahhit nam ve hesabına kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
1. ) İşin keşif bedeli 90988 lira 70 kuruş olup geçici teminatı 5799 lira 44 kuruştur.
2. ) Taliplerin en az bir kalemde 70000 liralık bir İşe benzer İş yaptığına dair İşi yaptıran İdarelerden alınmış vesikalarını tatil günleri hariç, İhale gününden üç gün svvel Ankara Tekel Başmüdürlüğüne verecekleri müracaat dilekçelerine rapt ile eksiltmeye girebilmek için Ankara Başmüdürlüğünden vesika almaları şarttır. Vaktinde müracaat etmeyenler eksiltmeye giremezler.
3. ) İstekliler şantiyede işin devamı müddetlnce bir mühendis veya mimar ve aynca bir fen elemanı bulunduracağını evvelden taahhüt edeceklerdir.
4. ) Bu işe ait proje, keşif evrakı ve şartnameler her gün mesai saatleri dahilinde Ankara Başmüdürlüğü Muhasebesi ile lsUnbulda Tekel Genel Müdürlüğü inşaat Şubesinde görülebilir ve bu mahallerden keşif proje ve şartname evrakının 4 Hra 65 kuruş bedel mukabilinde temini de mümkündür.
5. ) Eksiltme 6.9.1950 tarihine müsadif çarşamba günü saat 16,00 da Ankara Başmüdürlüğü binasında toplanan eksiltme komisyonu huzurunda yapılacaktır,
6 ) İsteklilerin mühürlü fiyat teklif mektuplarını kanunî vesikalarla güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektupların ihtiva edecek olan kapalı zarflarını eksiltme saatinden bir saat evveline kadar adı geçen Başmüdürlüğe makbuz mukabilinde vermeleri ilân olunur.
7 1 Poatada vukua geleı^k gecikmeler kabul edilmez. (11386)
î. E. T. T. İşletmelerinden
1 — idaremiz İhtiyacı için:
2600 metre lâstik boru «atın alınacaktır.
2 — Şartnamesi Beyoğlunda Metro Han 4 üncü kat, harici satınalma servisinden bedelsiz olarak verilmektedir.
® — Tekliflerin 30 eylül 1950 akşamına kadar Umum Müdürlüğümüze verilmesi rica olunur. (11105).
Mecburi nakil dolayısiyle Şişli Bulgarçarşısında kaloriferli, sıcak sulu, 6 oda mükemmel konforlu bir a-partman dairesi devren kiralıktır. Senelik kirası 3800 Hradır. Saat 8-13 arası 80725 telefon numarasına müracaat.
İLÂN
Eyüp İlçesi
Seçim Kurulu
Başkanlığından :
8 eylül 1950 pazar günü îstanbulda yapılacak Birleşik Mahallî İdareler Genel Meclis seçiminde çalışacak Sandık Kurul Başkan ve üyelikleri için 28.8.1950 pazartesi günü saat 10 da Eyüp Merkez Birinci İlkokulda seçim İşlerine ayrılan o-dada açıktan kur’a çekileceği l-lân olunur.
Çok iyi almanca bilen
STENOGRAFİ ve DAKTİLO yazabilen
BİR KATİBE
aranmaktadır. Beyoğlu Posta Kutusu No. 2203
BİR ŞOFÖR İŞ ARIYOR
Oto ve kamyon ehliyetli, taşraya gidebilir
Adres: H. Çellkoğlıı, üç Yıldız sokak No. 24
ORTAKÖY
Kocanız ellerinizdeki soğan, balık ve yağ kokularından şikâyetçi mi T Hakkı var, şüphesiz kokusuz bir el zevkle öpülür. Bunu ancak ellerinizi bozmadan, «oda ve sabun kullanmadan

KOPUK
bulaşık yıkama ve temizlik tozu ile temin edebilirsiniz. Her şekil temizliğe ve çamaşıra da kullanılır.
Toptan satış yeri: Sirkeci Demirkapı Ziya Umay Han No. 16 Niyazi Sezer Müfit Aripek
Fındıklı Karma Ortaokulu
Satınalma Komisyonu Başkanlığından
Okul binası onanmı keşif bedeli (1998) Eksiltme l/eylül/1950 tarihinde cuma günü lunda İstanbul yon tarafından
Liseler Saymanlığı yapılacaktır.
iştirak etmek için

binasında
lira 64 saat 15 te toplanacak
kuruştur.
Beyoğ-komls-
Sayfa 7






Sivil Elbise ve Palto Diktirilecektir
Ankara Valiliğinden :
1 — Emniyet Müdürlüğü memurları İçin 185 takım sivil elbise ve bu miktar sivil palto kapalı zarf usullyle diktirilecektir.
2 — Kumaş ve malzeme dahil bir takım elbise ve bir palto için tahmin edilen fiyat 124 Hra, geçici teminat 1721 liradır.
8 — Eksiltme 11/9/1950 pazartesi günü saat 15 te Emniyet Müdürlüğünde yapılacaktır.
4 — İsteklilerin bir saat evvel teminatlarını yatırarak zarflarını komisyona vermeleri.
5 — Buna alt şartname Emniyet Müdürlüğü hesap işlerinde görülebilir. (11638).
Moloz ve anroşman taşı alınacak
Devlet Demiryolları Ankara
2 nel İşletme Komisyonundan ı
1 — Irmak - Zonguldak hattı üzerinde km. 347 deki ocaklardan ihzar ve hat kenannda muntazam flgüreler halinde teslim sartiyle 6000 M3 moloz ve anroşman taşı kapalı zarf usu-llyle satın alınacaktır.
2 — Beher M3 nün muhammen bedeli (800) üç yüz kuruş olup geçici inancası (1350) bin üç ytlz elli liradır.
8 — Şartname vs sözleşme tasarısı komisyon kaleminden temin edilir.
4 — Eksiltme ve ihalesi 8.9.1950 cuma günü saat 16 te Ankara d a 2 nci işletme Komisyonunda yapılacağından İsteklilerin kanunun tarifatuıa uygun şekilde hazırlayacakları tekliflerini bildiren saatten bir saat evveline kadar komisyona vermeleri veya muayyen saatten evvel komisyonun eline geçecek tarzda iadeli taahhütlü olarak posta üe göndermeleri. (11Ş83)

BUÎCK ve OLDSMOBİLE
Yüksek
VAR
Otomobil sahiplerinin nazarı dikkatine! amperajda Bulck vs Oldamoblls T A marka AK Ü M Ü L gelmiştir.
VARTA marka MOTOStKLET
otomobilleri için A T ö R ’ lerimhı
Aynca
ve diğer bütün otomobiller için VARTA akümülâtörleri depomuzda mevcuttur.
akümülatörleri m İz
YAKUP SOYUGENÇ
RarakÖy Palas karşısında No. 86 Galata - İstanbul - Tel. 42046

*
a




T. B

w
Türkiye Büyük Millet Meclisi İdareci Üyeler Kurulundan
1 — Eksiltmeye konulan iş: Büyük Millet Meclisi eski binası İle bağlantı binaları elektrik tesisatı işidir.
% (Keşif bedeli tutan (22.857 yirmi iki bin sekiz yüz elli yedi) Hradır.
2 — Eksiltme l-eylûl-1950 cuma günü saat (11) de Büyük Millet Meclisi İdareci Üyeler Kurulu odasında kapalı zarf usu-Hyle yapılacaktır.
3 — Eksiltme şartnamesi ve buna bağlı kâğıtlar Büyük Millet Meclisi Daire Müdürlüğünden her gün mesaî saatlerinde alınabilir.
4 — Eksiltmeye glrebümek için isteklilerin usulüne göre (1714,28 bin yedi yüz on dört lira yirmi sekiz) kuruş geçici teminat ve eksiltme şartnamesi gereğince Ticaret Odası belgesi ibraz etmeleri şarttır.
5 — İsteklilerin bu işin teknik öneminde bir işi iyi bir su-
rette başardığını veya idare ve denetlediğini ispata yarar bel-’ galeriyle birlikte ihale gününden en az (tatil günü hariç) üç gün önce Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve îmar İşleri Reisliğine başvurarak işin eksiltmesine girebilmek için yeterlik belgeleri almaları şarttır. !
0 — îstcklller aldıkları eksiltme kâğıtlarının her parçasına ellişer kuruşluk pul yapıştırıp İmza ettikten sonra teklif mek-tuplariyle birlikte zarfa koymaları ve eksiltme günü saat (10) ona kadar Büyük Millet Meclisi İdareci üyeler Kuruluna vermeleri lâzımdır.
Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. (11111)
BİZERBA
Sahibinin Sesi
istiklâl Caddesi, 302. Beyoğlu — İstanbul
Hassas otomatik terazileri gok yakında gelecektir.
Uzun zamandan beri sabırsızlıkla beklenen
Alman
menşeli
VAHRAM GESAR VE ORTAKLARI
HAC YOLCULARINA
6500 TONLUK
1
SARAYKÖY
5000 TONLUK
kuruş-
taliplerin dair makbuz ibraz etmesi ve
Eksiltmeye
luk muvakkat teminat yatırdığına 1950 yılında Ticaret Odasında kaydı bulunduğuna dair belgeyi hâmil olması, eksiltme gününden tatil günleri hariç 3 gün evvel Vilâyet makamına müracaat ederek ehliyet vesikası alması lâzımdır.
149 Hra 92

NÂZIM
Bu İşe alt şartname her gün 9 dan 17 ye kadar okulda görülebilecektir. (11158).
A C M E-L I T E —
DUVAR YAĞLI BADANALARI
AMERtKADAN GELMİŞTİR
YERİ:
e
ANKARA’da
4 kapılı 1942 model Bulck otomobili satılıktır
Müracaat: Amerikan Yardım Kurulu Kara Kuvvetleri:
Coll KNİGHT
Vapurlarımız muhterem hacılarımızı Clddeye götürüp getirecektir.
Vapurlarımızın sürati 14 mildir*
İt
Fiyatlar: Gidiş - Geliş 250 T.L.dir
Biletler 3 üncü mevki olup yolcuların biletlerini kestirmeden evvel gemilerdeki tesisat ve ihzaratı görmeleri rica edilir

SATIŞ
A. ve L. A N
Eski Gümrük Sokak TÜRKİYE UMUM
— OTOKAR Şti
AV!
No. 16 - Galata MÜMESSİLİ :


: • f ’



BÎR banka
SEKRETERLİK
için birinci sınıf, tecrübeli, Türk tabiiyetinde bir memur anyor. Almanca ve Fransızca da bilmesi lâzımdır. Banka rumuzlyle P. K. 176 No. ya mektupla müracaat
Yolcuların pasaport döviz tarafımızdan takip ve İntaç GEMİLERİN HAREKET TARİHLERİN SARAKÖY tstanbuldan 28 ağustos günü NAZIM Istanbuldan I eylül günü
MÜRACAAT YERLERİ:


işleri edilir.
hareket hareket
İstanbul İBRAHİM KALKAVANt Galata» Kefeli Hüseyin Han No. 8/9. Telefon: 40571
KERVAN, Seyahat ve Turtam Acentesi:
Gnlata-saray, Yeıılçnrşı Caddesi, No. 12. Telefon: 10758
T A N B U L
28 Ajhıatoa 1950


Sayfa 8
HAC YOLCULARINA
BPVr* w w r v — - - — I|lltl|l9>v>! A altllllll ti 1 I • 1 1 M M i
• t f • t ff 11 ♦İMİ
»(II • t T • 111 f t fil W > ı " s ■ " v w • • w tıtıtiılHîf ıiMlfHl’U1 Itfflf1(1•••• h a a w a • mı Î|f’( • M »d a | f I ■
Mt'tll» 'ıHlllt*
• t M 11H ıf . . . . , , , ı i t | • 1 f || 1 d
ullUHI I t UMU k tıum ıtttİil’HIV t İlli 1 tul] 1 • t • i
Memleketimizin en büyük, süratli
yolcu gemileri emrinizdedir
DENİZYOLLARI
İdaresinin yeni gemilerinden ORDU vapurunun eşi
GİRESUN, b eylül yerine 3 eylülde
İZMİR, 4 eylülde kalkıyor
Acentelerimiz pasaport, döviz işlerinizi ücretsiz yaparlar
İZMİR vapuru, yolcularımızın SURİYE'yi de ziyaretlerini temin maksadiyle İskenderun’dan sonra Lazkiye’ye de ağrıyacaktır
En temiz, telefon, sıcak ve soğuk suyu bulunan kamaralar, zengin mutfak, hususî ibadet yerleri, rahat salonlar, süratli ve emniyetli yolculuk yalnız DENİZYOLLARI gemilerinde bulunabilir (11557)
Devlet Orman işletmesi
Adana Müdürlüğünden:
1 - İşletmenin HLzar bölgesi Kumbükü istif yerinde mevcut 50999 5179.302 metreküp POS çam kerestesi 52 partide 21.9.1950 tarihinden İtibaren 15 gün müddetle açık artırmalı satışa çıkarılmıştır.
2 — Satış 5.9.1950 tarihine raslayan salı günü saat 8 de başlayacak ve 20 de bitirilecektir. Bitmediği takdirde 6 çarşamba satışa aynı saatte devam olunacaktır.
Satış KaraisalI Orman Bölge Şefliği binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
3 — Keresteler aşağıdaki şekilde ayn ayn olarak
Muhammen B. Parti MS Ll. Kr. Adedi
Yapıldığı orman
Adedi
22771 24413
3815
2255.702
2518,795
404.805
partilerinin
129
131
131
65
50
50
22
22
8
satışı
91 gün
vade ile
Trak Orman malı Yaprakderesi malı Devederesi malı satışa hazırlattınlmıştır.
4 — Trakdereslnin bütün
banka mektubu karşılığında artırmadan sonra yapılabilir.
5 — ihaleye girebilmek İçin partiler teminatının ihale saatinden evvel işletmeye (%7.5) yatırılması şarttır.
6 — Bu İşe ait şartnameler, Orman Genel Müdürlüğünde İs-
tanbul, Ankara, Mersin Ulukışla, Karaman, Diyarbakır, Bursa, Antakya, Maraş, Gaziantep, Koran ve Osmaniye işletme müdürlükleriyle Kayseri, Niğde. KaraisalI. Tarsus, Hizar, Urfa, Ceyhan bölge şefliklerinde görülebilir. (11739)
Dünyayı yeni BLAUPUNKT radyolariyle dinleyiniz. ANKARA, RETİŞ MÜESSESESİ *
Anafartalar Caddesi, Vakıf İş Hanı No. 110
Posta Kutusu t 334
Telefon ı J6121
ZENGİN iKRAMtYELÎ
MİLLET PARTİSİ
BÜYÜK EŞYA PİYANGOSU
Çekiliş tarihi 15 ekime bırakılan Millet Partisi Büyük Eşya Piyangosu, bütün bayilerde satışa arzedilmektedlr. Bu hususta sayın halkımızın alâkasını celbederiz.
75 bin Uralık ikramiyen bu piyangoda bilhassa ev, otomobil. traktör, buz dolabı, 6alon radyosu vesaire mevcuttur.
ORTA — ANA
YATILI ÖZEL GÜNDÜZLÜ ——■■
ÜSKÜDAR TÜRK KIZ KOLEJİ
LİSE
Kayıtlara başlanmıştır.
Adres: Bağlarbaşı, Fıstıkağacı, Sllrahicl sokak No. 1
TEL: 60337
FOTOĞRAFLA
Kadıköy Gişesi ANKARA
SUMERBANK
(SCHAERER]
Vadeli ve vadesiz tasarruf mevduatı
Karlsruhe
Yüksek kifayette torna tezgâhları
Seri ambaJAJ makineleri
Pek yakında çıkıyor Satış yeri: Osman Akdu-man, Anafartalar Caddesi No. 41
A n
HAMBURG ACENTASI ADRESİ :
ADANA
Abidin pa}o codded No. 59
ANKARA Uluı Meydonı
Koçak Han
Tel, 12735
ESKİŞEHİR
Sivrihisar cad.
No. 74
İZMİR Türk Tkor«ı Bon. konndaki büro-muıdo. II Kordon Gümrük coddoıl Tel. 4372
Telg. : Schenkerco
Türkiye Umumi mümessili ve umumi tevzi deposu Tİ TAŞ
TİCARET TÜRK ANONİM ŞİRKETİ
İstanbul, Bahçekapı Ticaret Bankası Hanı (Etki To>hon j Telefon ı 26718/ 24736 / 24735
KONYA
Dülgerler cad.
61 / 63
Bilhassa Alman ihracat mallarının Türkiyeye nakliyatı
INDUSTRIE-WERKE KARLSRUHE
Aktlengesellschaft
Fevkalâde Fırsat
Ecnebi bir aileye ait çok kıymetli tektnş bir pırlanta solitor ile çift taş bir pırlanta yüzük satılıktır. Müracaatların gazetemiz vaNitaNİyle yapılması.
ZAYİ — İstanbul Üniversite-si Hukuk Fakültesinden 9.11. 3943 tarihinde almış olduğum 2964 numaralı diploma suretini kaybettim. Diplomamın aslını alacağımdan mezkûr suretin hükmü yoktur.
6973 Roza Benşuşan (îlter) İstanbul Beyoğlu Galip Dede Caddesi No. 57
Mfcşltur İsveç

I
2 - 11 - 1950 çekilişi
İkramiyesi 18,500 liradır
30 EYLÜLE KADAR
Motopomp Fabrikasının yangın motopompları depolarımızda emirlerinize amadedir
En az 100 liralık hesap açanlar da keşideye katılırlar. Bu hesabın çekiliş tarihine kadar İdamesi lâzımdır.
Her 100 Lira İçin ayrı bir kur’a numarası verilir. İkramiyelerin vergisi bankaya aittir.
SÜMERBANK, mevduata en yüksek faizi vermektedir
Şube: Galata, Bankalar Caddesi
Ajans: Bahçekapı Yeni Postahane caddesi.
SCHENKER CO. G.M.B.H
-İl
MİLLETLERARASI NAKLİYAT ŞİRKETİ
üzerinde gayet salahiyetli ve emin bir müessese
«s
MÜHİM ALMAN ENDÜSTRİ MERKEZLERİNDE ACENTALARI VARDIR
Hamburg I, Speersort I
Tamamlayıcı malûmat için aşağıdaki adrese müracaat :
ERNST FASTÎNG, Adalet Han, Galata. Telg.: Fasting




- -
Otuz sekiz ve yetmiş beş beygir kuvvetinde beher santimetre karede dokuz kilo tazyikle dakikada bin ilâ İki bin litre kadar su verir.
I
gazetesiyle beraber verilir, ayrıca para ile satılmaz
26 ağustos 1950 cumartesi günkü YENİ İSTANBUL
Birleşik Devletlerin 6 ncı filosunda
çıkan Amerikalı
Akdeniz turuna
çok az farklıdır
denizci, turistten
ri-
• •
Shaw ömrünün büyük kısmım reçlrdlftl kasabasının sokaklarında.-.
tu-g*-Bu su-
Posta Kutusu :
Bevoğlu - Müellif Caddesi 6-8
447 - ÎBtanbul
Telefon t 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul

SS1 ' e? ' •* 1 W w
İ- * ? H ft . e. • i: -



Shaw ve komşuları
Kıraliçe Elizabeth devrinden beri uyuklıyan Bernard Shaw’m küçük Şehrinin sokaklarında sessizliği bozan tek gürültü, muharririn bastonundan çıkan muntazam tıkırdılardır
DAİMA muasırlarından birkaç sena ileride giden mağrur İrlandalI mütefekkir Shaw. hayatının yarısından fazlasını sakin ve sessiz bir İngiliz köyünde geçirmiştir ve hâlâ da geçirmektedir. Bu ufacık şehir, Kıraliçe Elizabeth devrinden beri uyuklamaktadır. Bernard Shaw, 20 nel asrın büyüklerinden birini küçültmek için fırtınalar yaratan kalemini kullandıktan sonra, evinden dışan çıkıp 15 inci asırdan kalma evlerin arasından ve 14 üncü asırda yapılan bir kilisenin önünden geçerken postahaneyo gelir ve yazısını postaya atar. Sessizliği bozan tek gürültü Bernard Shaw ın bastonundan çıkan tok seslerdir. "Ayot” köyü belki de Shaw’a hürmeten. hiç ses çıkarmadan yaşar. Köyün en genç sakinlerinden 7 yaşındaki Martin, tiyatro rflüeTUflnl öl* gün şekerci dükkânına girerken gördüğünü, fakat hiç gürültü yapmadığı halde kendisine bastonunu salladığı için yamadan kaçtığını söylemektedir.
Köyün yaşlı postacısı Arthur Dear, haftada iki kere Shaw’a mektuplar getirir. Ama hiç konuşmazlar. Bu 31 senedir böyle olagelmiştir. Yalnız eskiden Shaw’a her telgraf geldiğinde 3 millik yolu yaya tepmek mecburiyetinde kolıyordu. Şimdi ise bir kamyonu vardır. Bernard Shaw’dnn sonra bu köyün en yaşlı sakini 79 yaşında, Mis» Alice Wilson isminde bir matmazeldir. Miss XVilson, Shaw'dan “yaşlı centilmen” diye bahseder. Yolda karşılaştıkları vakit, matmazel başını eğer, "yaşlı centilmen” de kasketine dokunur ama şimdiye kadar hiç birbirlerine hitap etmemişlerdir. Shaw’ın diğer komşuları da kendisini rahatsız ; etmekten çekindikleri İçin onunla konuşmaya pek yanaşmazlar. Kasabadaki barın sahibi Fer Harding, îr-1 lan d ah muharrire bir çok kereler servis yapmıştır. Fakat hem et yemez. I hem de "Yeşllaycı* olan Shaw ancak çay içer. Shaw’ın harp zamanında bile hemşerijeriyl* olan münasebatı mubrem ihtiyaçlardan ileri gitmemiştir. Komşularından çiftçi Frank Blo-wey. hava baskınları esnasında köyün muhafızı idi. Ve Shaw’a nasıl gaz maskesi kullanacağı hakkında bir iki ders vermişti. Fakat işin zor tarafı Shaw*ın muazzam ve muhteşem sakalı bir türlü maskenin İçine sığmıyordu. Şimdi üstat kırk yıllık ^pardon ağız alışkanlığı her halde 40 dan fazla) sakalını bu mânâsız icat İçin kesemezdi ya... öyleyse ne yaptı dersiniz? H*r şeyin bir çaresi bulunur tabii, sakalını bir kömür madeni a-meleslnin maskesi içine sokuşturdu.
îrts bu saydığımız şahıslardan başka kimse İls Bhaw’ın teması olmamıştır. Yalnız bütün sene sakin sakin uyuyan köyceğiz, Shaw'ın doğum günü sıralarında gazetecilerin ve fotoğrafçıların İstilâsına uğrar. Jîer sene şevkls gelen gazeteciler, Snaw tarafından kabul edilmeyince katiyen Ü-mltlerlnl kaybetmezler, çünkü gelecek sene geldiklerinde yine kendisini sağ salim bulacaklarından emindirler. Bir seferinde Bernard Shaw’ı yumuşatmak İçin küçük ve şirin bir kızı ata bindirerek üstada hediyeler getirmeyi tecrübe ettiler. Fakat bir netice elde edemediler.
Üstadın doğum günü köy halkı için de mühim bir hâdisedir. Onlar da *'Shaw’m köşesi” dedikleri evin önüne gplerek tebriklerini sunarlar. Büyük adam 90 yaşma girdiği zaman köy halkı evinin önüne gelip hep bir ağızdan "Happy blrthday to you” (doğum gününz kutlu olsun) şarkısını söylediler. Adamcağızın dışan çıkma-yışına aldırmadılar. Fakat sonradan öğrendiklerine göre Shaw o zaman Londrada İdi. Üstat, halkın bu hareketinden çok mütehassis olduğunu İzhar etmiştir.
• •
Bcrnad Shaw, ekseriya bahçesinde kalmayı tercih ettiği halde, etrafta olan bitene bigâne değildir. Meseleâ bir ay geçmeden Shaw’vari bir espri etrafta döner dolaşır, sonra yine Shau’ın kulağına gelir. Eh o zaman üstadın sevincine yapan yoktur. Ba-zan da gazete ve mecmualarda kendi esprilerini okuyunca pek hoşlanır Bir sefer bir toplantıda üstat mutat kelime oyunlarından birini yapar. Karşısındaki zat hemen İçini çekerek: "Keşke ben de böyle bir şey soyliye-bilseydlm!” der. Üstat hiç İstifini boz-mıyarak, "Üzülmeyin nasıl olsa yakında Büyüyeceksiniz!" dlyiverir. Bu ne muazzam bir kendine emniyettir. Eğer hakikaten "büyük” olmasa, zaten bu halleri çekilir miydi?
Fakat hu ^n* üstadı "Ayot” köy halkı pek görmemiştir Shaw »abah-ları yazar. Yazın sıcak günlerinde ise bahçecinde çalışır. Öğleden sonra yine bahçesindeki şezlonga uzanarak bir uyku kestirir. Saat 7.30 da akşam
Her denizel, adetâ, Akdeniz milletleriyle yakından temasa geçip onlarla dostluk kurmak vazifesini almış birer elçidir. Hattâ İsterlerse beğendikleri bir kızla evlenebilirler de
“IIMERÎKA Birleşik Devletlerinin MAkdenizdekl 6 mcı filosunun mürettebatı, turistlerin gıpte edeceği bir hayat yaşıyorlar” dersem belki dudak bükersiniz. Fakat aşağıdaki satırları okuduktan sonra muhakkak bana hak vereceksiniz.
Bernard Shavv
yemeğini yemeden önce dışarı çıkarak koyu şöyle bir dolaşır.
Bernard Shaw komşularının onu kendi haline bırakmalarını pek çok takdir etmektedir. Köye ilk geldiği zaman şöyle demişti: "Güzel, fakat hor güzel şey gibi Allah bilir binbir türlü kötülüğü vardır?’ O zamandan beri köy hakkmdakl fikirleri oldukça yumuşamıştır. Pek samimi olmamak-
la beraber aralarında bir bağ teessüs etmiştir. Köy halkı onu daha bir çok seneler oralarında, hiç olmazsa uzaktan görmek iste^
Bundan kırk sene önce bir cenaze merasiminde Shaw etraftaki mezar taşlarına bakarak dolaşırken bir taşın Önünde durmuş ve şunları söylemiştir: "Bakın 1825 te doğmuş ve 1895 te ölmüş, ömrü pek kısa İmiş zavallının”. İşte o zamandan beri üstat Ay ot köyünü ikametgâh olarak seçmiş ve her geçen sene sonunda dostlarına "Henüz yaşamaya başladığını” söylemlye devam etmiştir.
Nakleden: GUner İ7.ER
Geçenlerde limanımıza gelmiş olan Amiral Ballentlne kumandasındaki gemilerden "Salem” kruvazöründe bir gün geçirmek üzere filonun basın -yayın İşlerine bakan Teğmen Lovas tarafından davet edilmiştim, öğle yemeğimizi, subaylara mahsus mükellef bir salonda yiyorduk. Tamamen zenciler tarafından yapılan servis, en lüks hır lokanta veya otellnkl kadar mükemmeldi Yanımdaki subaylarla ahbaplık ediyordum. Bir aralık bunlardan biri bana dedi kİ:
”— Donanmaya, dünyayı gezmek İçin girdim, ve İnanın bana her İstediğim yeri görüyorum”.
Gemide misafiri bulunduğum Teğmen Lovos, Akdenlzdekl Amerikan filosunun mahiyetini anlatınca hem yukarıdaki muhatabıma inandım, hem de Amerikan gemilerinin limanımızı sık sık ziyaret etmelerinin sebebini öğrendim.
îşte Teğmenin bana anlattıkları:
"Bugün Akdenizde Amiral Ballen-tlne kumandasındaki 6 inci filonun İki vazifesi vardır: Avrupadakl İşgal kuvvetlerini desteklemek ve bu bölgedeki Amerikan menfaatlerini himaye etmek.
Bir uçak gemisi, kruvazörler, destroyerler ve yardımcı gemilerden müteşekkil olan 6 *ncı filonun Akdenizde bir ana limanı yoktur Bunun İçin daimî olarak seyir halinde kalmaya mecburdur. Bu da ya açık denlzler-
de yapılan talimler veya Akdenlr.de-kl dost devlet limanlarına vaki yaretlerle temin edilir.
Ufak bazı İstisnalar gözönünde tulmazsa 6 ?ncı filoya dahil beher mİ Akdenizde 4 ay hizmet görür, müddet zarfında azami miktarda ve erat Akdeniz bölgesini yakınlanır. Bugün donanmada Akde-turunu yapmış, başlıca limanla-gezmiş on binlerce kişi vardır.
bay dan niz
rını
Genç olsun, yaşlı olsun bütün müret^
t ebat Akdeniz turunu teshir edici ve zevk verici bulmaktadır.
Gemiler açık denizde İken talim gören erler limanda serbesttirler. ■Eğlenceleri ile haşhaşa bırakılırlar. Hattâ İsterlerse beğendikleri bir kızla evlenebilirler.
Nitekim böyle yapanlara mk sık rastlanmaktadır. Ayrıca ziyaret edilen şehrin tarihi yerlerini görmek İçin geziler tertip edilir. Fotoğraf ve hatıra meraklıları İçin bu ziyaretler çok güzel bir fırsattır.
Tahmin edildiğine göre Amerikan denizcileri Akdeniz limanlarına yaptıkları ziyaretlerde senede 2 milyon dolaı harcamaktadırlar.
Altıncı filoya İltihak eden her denizel âdeta, Akdeniz milletleri ile kından temasa gelip onları iyi tanımak ve dostluk kurmak vazifesini almış bir elçidir. Onlar bu fırsatla dünyanın her köşesinden binlerca turist celbeden yerleri görürler.
Filonun Kumandanı Amiral Ballen-tlne bir Akdeniz delisidir. Akdentze dair ne bulursa okur, tetkik eder, koleksiyon yapar.
Taze yemiş ve sebze gibi bazı gıda maddeleri İstisna edilirse filonun bütün ihtiyacı 6 haftada bir Amerika-dan getirtilir.
bir Fransız. kızlyie evlendik»
Filo Nh’te İken bahriyelilerden biri Aşık olduğu
sonra. .Amiral, genç evlileri derhal Amerikaya göndermiştir
Amerlkada Müzisyenler Federasyonu
Amerikan Müzisyenler Federasyonunun 700 şubesi ve 237.000 üyesi vardır. ■ * . e _
Ortaokullarda direksiyon dersleri
Birleşik Amerlkada sayısı 4635 i bulan ortaokullara devam eden 400.000 öğrenci, emniyetli otomobil kullanma dersleri almakladırlar.
Potrol endüstrisi
Birleşik AmerJkada petrol endüstrisinin bütün branşlarında 34.000 hususî petrol kumpanyası vardır. Balık konservesi
1948 yılında 351.993 744 kilo balık konserve edilmiştir. Bu, Amerlkada kaydedilen İkinci en büyük balık İstihsal âtıdır.
ilk muntazam havayolları postası
Birleşik Amerlkada ilk muntazam havayolları postası 15 mayıs 1918 de Washlngton ile Ncw-York arasında başlamıştır.
ten
»
a
T
«00
.7.00
• 41,00
• I

Filo Mnlta’ya geldiği zaman mürettebattan Filipinli bir çavuş Mal tali bir kızdan hoşlanmış ve bahrlyeden ayrılarak onunla evlenmiştir. Resimde yeni evlileri görüyonmnua
Stadyumda pazar
Seyir halindeyken ana gemiden bir kruvazöre malzeme nakil bahriyeliler İçin hoş bir eğlencedir
Bîr Amerikan harp gemlslnds gün- derhal av hokey partileri haaırla-*ük program şöylediri oıyor. Hattâ kışın bir aralık filoya
mensup birkaç gemi Nls’te demirli
• iken subayların canı kayak ka ok
* İstemiş, hemen Fransa d w T eya geçmişler, Aîplere tırmanıp k ış-lar.
Gemide, bilhassa subaylar için her türlü konfor ve eğlence var. Çturma ve yemek salonları, yemekleri çok güzel. Kütüphaneleri, radyoları, pikapları velhasıl vakit geçirecek her şevleri var. Yalnız alkollü içki yasak Yemekte İçki yerine limonata içiyorlar!
Subaylardan biri bana gemide İçkinin yasak olmasına çok memnun olduklarını, ciğerlerinin hiç olmazsa bu şekilde biraz dinlendiklerini söyledi Ve İlâve etti:
"— Biz Amerikalılar çok İçki İçiyoruz. AvrupalIlar gibi içmesini daha henüa öğrenemedik. Tıpkı küçük ço« cuklar gibiyiz. Hoşumuza giden leylerin ölçüsünü bilmiyoruz.”
Abdi tPFKCt
11.30
12.30 -16
16-17 17,00 20.45 22.00 :
Kalkma
Kahvaltı,. ' r •
Silâhlan kontrol ve günlük tatbikat.
Yemek,
Çalışma,
Serbest,
Akşam yemeği.
Sinema,
Yatma.*
Yukarıda Teğmen Lovos’ın arzından naklettiğim İzahat gösteriyor ki, Amerikanın 6 inci filosuna iltihak e-den denizci, Akdeniz seyahatine çıkan turistten az farklıdır.
Gemi herhangi btr limanı girince
I
i
4
, — Gooooll.
Amerikan filosu NUTtc İken canı kayak istlycn bir subay müsaade istiye-rek îavlçreye giderek güzel bir kış sporları haftası geçirebilmektedir




R


o -9
9 * * »" -* ** *
Zr r 2 -r

• 4 "•
*■ •
rr (




a» • R a


Bell X-l ses seyrinden daha hızlı uçuyor
Birleşik Amerikanın bir araştırma şubesi olan Havacılık Milli Müşavere Komitesi tarafından bildirildiğine göre, Bell X-I sesin fevkinde uçuş sağlayan ilk Amerikan uçağıdır. Bu durum, sesin fevkinde seyreden uçakların müessir bir şekilde kontrolü bakımından büyük ölçüde gelişme kaydedildiğini belirtmektedir.
Beli X-I uçağı, kooperatif hükümet endüstrisi programının bir kısmı olarak sesin fevkindeki uçuşların önayak oldukları meseleleri incelemek gayesiyle inşa edilmiştir. Uçak, su seviyesinde saatte 1220 kilometre süratle uçuş yapmaktadır. Dört roketle mücehhez bulunan uçak araştırma işleriyle uğraşanlara çok faydalı olmaktadır.
V *>
• ta
İNGİLİZ İSTİHBARAT SERVİSİ
- - • - ■'
‘TV*-. 5 a 111LH
Ufe ‘flarT'it >(itfy? «j«ü£
Yazan: E. H. Cookridge
“Inte!likence Service" Umumi Şefi
Almanların modern casus teşkilâtının kurucusu, polisten yetişme bir adamdır
Üç köşeli “hücreler”, tam bir gizliliği temin mAksadiyle, pek garip bir şekilde tesis ve teşkil ediliyorlardı. Mesel A bunlardan biri, City’de çalışan bir daktilo kızdan, resimleri sosyete hayatından bahseden mecmualarda sık sık görülen oldukça yüksek sosyeteye mensup bir bayandan ve Londra otobüslerinde çalışan bir biletçi kadından müteşekkildi.
Bazı genç kızlar, verici radyoları işletmek ve tamir etmek gibi işlerde yetiştirilmişti ve bunlara, bir tuvalet masasının çekmelerinde saklanabilecek küçük Aletler verilmişti. Bu genç kızların vazifesi, gizil kuvvetlerin irtibat şebekesini teşkil etmekti ve Büyük Britanyanın henüz işgal edilmemiş kısmındaki mukavemet kuvvetleriyle, baltalama hareketlerini yapacak noktalar arasında istihbarat ve talimatı alıp vermek vazifesini göreceklerdi. Çok şükür ki bütün bunlara hiç lüzum kalmadı, faknt Casuslara Karşı Mücadele Teşkilâtında bu kızlar, Hiroşima ile Nagazaki’ye ablan a-tom bombalarının harbe nihayet verdikleri gllne kadar çok kıymetli hizmetlerde bulundular.
BÖLÜM IV
ALMAN CASUS TEŞKİLATININ ŞEFİ
Gestapo tarafından tabedilmiş casusluk el kitabının meçhul müellifleri, (kİ bunların, Amiral Canaris ile Dr. Ernst Kalten-brunner oldukları tahmin ediliyor) korkak Alman Milletinin casusluğa heves etmekten çekinmesini takbih ediyorlar. Onların fikrine© “Almanlar, casuslumu, sanki canilere ve maceraperestlere mahsus bir işmiş gibi telâkki ederler; halbuki her İngiliz seyyahı, memleketi için vatanperver bir ajandır”. Bu iki düşüncenin herblrinde bir hakikat nüvesi vardır. Bununla beraber Almanlar, casusluk sahasında, geçen son yıllarda, umum! bir bakımdan Britanya Gizil Servisi şeflerinden aşağı derece ve kıymette olmakla beraber, yine de çok kıymetli unsurlara malik bulunmuşlardır.
Almanların modern casus teşkilâtının kurucusu, polisten yetişme bir adamdı. Alman casus teşkilâtının (ister askeri, ister siyasi casusluk olsun) daima bir polis teşkilâtı mahiyetinde kalmış olmasının sebebi bu olabilir. Bu teşkilâtın kurucusu. “Poli-zeirat" Dr. Wl!helm Steiber olmuştur ki, bu adam 1818 de dokmuş ve 1892 de ölmüştür. Yirmi yaşında iken Steiber, Berlin polis müdürüne takdim edildi. Polis müdürü o zamanlar, henüz doğmağa baş-livan sosyalizm hareketlerini gözeli iyecek gizil ajanlar arıyordu. Marx ile Engels'in hararetli mürevviçlerlnden biri gibi görünerek, genç polis. 1848 yılında Berlin sokaklarında bir sosyalist ayaklanmasını sevk ve idare etti. Bu tezahürat, hükümet tarafından kuvvetle bastırıldı ve Prusya polisine, bu partiyi ezmek ve şeflerinden birçoğunu tevkif etmek fırsatını verdi. Birçoklan da harice kaçtılar, bazıları Büyük Britanyaya iltica etti. Bu ilk muvaffakiyetten sonra Steiber gizli kalmaktan vazgeçerek Prusya polis teşkilâtına subay olarak girdi ve süratle terfi etti. 1850 yılından itibaren Kıra! IV. Frederik W11-helm, kendisine, gizli bir polis teşkilâtı kurmak vazifesini tevdi etti. Ve on yıl sonra da, Prens Otto von Bismarck’ın en ziyade itimadını kazanmış müşavirlerinden biri oldu. 1864 teki Prusya-Avusturya harbinden evvel, Bismarck kendisini B> hemyaya göndererek, Avusturyanın bu vilâyetinin PrusyalIlar tarafından istilâsı işini hazırlamak vazifesini verdi: işte Alman beşinci kol teşkilâtının takip ettiği tâblye-nin ilk misali bu olmuştur.
îki yıl müddetle Steiber, seyyar bir satıcı kisvesi altında Avusturyada dolaştı. Askeri tahkimat ve kıtaların vaziyet ve mevkileri, hayvanlara verilen ot ve saman gibi maddelerin depoları hakkında malûmat topladı ve nüfuzlu hainler elde etmıye muvaffak oldu. Bismarck birçok sebepler dolayısiyle onun faaliyetinden pek memnun kaldı. 1864 haziranında Prusya Devleti Bohemyayı İstilâ ettiği zaman, Steiber ile ajanlarının evvelce elde etmiş oldukları bütün malûmatın tam ve mükemmel olduğu meydana çıktı. Bunun mükâfatı olarak Steiber Prusya Polis Nazırlığına tâyin edildi. Kendisinin emrine yılda, o zamanlar için pek büyük bir para olan 40.000 sterllng tahsis edildi. Kendisinin muavinlerinden biri olan Von Kaltenbach, III. Na-poteon'un sukutunu ve Alman Reich’ınm teşekkülünü neticelendirmiş olan 1870 Harbinden evvelki yıllarda, Fransa aleyhindeki casusluk hareketlerinde çok mühim bir rol oynamıştır.

Geçen asrın sonlarında Fransada en az 4.000 Alman ajanı bulunuyordu ve diğer binlerce Alman casusu da Rusyada çalışıyordu: Bu memlekette yüksek rütbeli subaylar ve devlet memurları, hattâ nazırlar bile, Almanyadan para ve emir alıyorlardı. Husus! şebekeler de Balkan memleketleriyle, A v ustu ryr a-Macaristan imparatorluğu ve İtalya ile meşgul oluyorlardı (halbuki o zamanlar bu memleketlerle Almanya arasında askerî ve siyasi ittifaklar mevcuttu!). 1914 yılında Alman Gizli Servisi, belki bütün dünyanın en iyi teşkilâtlandırılmış servisiydi. Bununla beraber çok daha küçük ve dar bir teşkilâta malık bulunan Britanya Gizli Servisiyle başa çıkmaktan âciz kaldı. Bunun sebepleri mütaaddit olmuştur ve en mühimmi te belki, Almanların her şeyde tatbik ettikleri sert metodları terkedememiş olmalarıdır. An! ve beklenmedik bir vakayı soğukkanlılıkla karşılamak ve hazır bulunmuş olmak gibi vasıflara hiçbir zaman malik olmalıdır. Alman gizli ajanları dalma, “evvelinden hazırlanmış plânlar da

iresinde” ve dalma kendilerine verilen emre bağlı olarak hareket etmişlerdir.

Yetmişbeş yaşma gelinceye kadar Stcı-ber, yarattığı eserin hakiki ve fiili idarecisi ve şefi olarak kalmıştır ve onun ruhunu teşkil etmiştir. Kendisinin Ölümünden sonra eserine Von Kaltenbach devam etti ve idareyi eline aldı. Kendisinin değiştirdiği ve himaye ettiği gençler arasında. Birinci Cihan Harbinde Alman casus teşkilâtının Ü3tadlan olmuş olan Yüzbaşı Steinhauer. Franz von Papen, Yüzbaşı von Rintelen gibi simalar vardır. Bu üçlü grup arasında Steinhauer, belki bütün Alman casuslarının en enteresanı ve en zekîsi olmuştur. 1911 yılında Kraliçe Victoria Abidesinin açılış töreni vesilesiyle Londra-ya gelmiş olan Kaiscr, II. Wilhelm'in maiyetinde mütevazı bir memur sıfatiyle bu seyahate iştirak etti. Hakikatte genç A. D. C., Almanyanın Askeri Gizli Servi
Geçen asrın sonlarında Fransada en az 4.000 Alman ajanı bulunuyordu ve diğer binlerce Alman casusu da Rusyada çalışıyordu. Bu memlekette yüksek rütbeli subaylar ve devlet memurları, hattâ nazırlar bile, Almanyadan para ve emir alıyorlardı

sinin şefi idi ve kendisinin bu Londra ziyaretindeki faaliyeti, saray etiketinin rehavetinden çok daha ilerlere kadar gitti. Bu adam, her İngiliz tersane ve fabrikasında gizli bir ajana malik olmakla iftihar derecesine kadar vardı. Kendisi, casusluk işlerinde kadınların becerikliliğini inkâr eden istihbarat mütchassıslariyle hemfikir olmadığından, bu işde kadınların kullanılması taraftarı idi ve bu sebeple çok yüksek kadın casuslar yetiştirmişti. Hiç kimsenin mukavemet edemlyeceği kadın casuslar arasında bilhassa Eva de Bour-nonville Alman kadın casuslarının en güzeli ve cüretkârı İdi. Bu kadın Old Bailey'-dc Lord Darlig tarafından ölüme mahkûm edildi ve sonra bu mahkûmiyet müebbet hapse tahvil edildi.
Diğer bir kadın casus meşhur Mata Hari olmuştur. Bu kadının meslek hayatının efsanevi parlaklığı çoktan beri ve bir fa? ela ile sönmüş olmakla beraber, onun ismi, polis romanlarında ebediyen yaşıya-caktır. Hakiki ismi Margarete Gertrude Zelle olan Mata Hari’nin müteaddit âşıkları arasında Alman harbiyeslne mensup genç bir subay da bulunmuştur kİ bu da deniz teğmeni Walter Wilhelm Canaris idi.
¥
Canaris, yakasındaki yıldızları ve kolundaki şeritleri 1914 te Franz von Papon’-in yaveri ve muavini sıfatiyle çalıştığı zaman. Alman Gizli Servisinde kazandı. Von Papen, Yüzbaşı Franz Von Rintelen ile birlikte o zamanlar, Amerika Birleşik Devletlerinde Britanya aleyhindeki faaliyetleri kontrol vazifesini üzerine almıştı. Nürn-berg Muhakemesinde Von Papen, Amerika tersane ve fabrikalarını ve harp sanayiini felce uğratacak ve 1916 da Amerika Birleşik Devletlerinin Büyük Britanyaya ve Fransaya lam bir şekilde yardımda bulunmasına mani olacak sabotaj hareketlerini hiçbir zaman hazırlamadığım iddia etti. Fakat bu hususta kendisinin oynamış olduğu rol, o yıllarda kendi emri sltında çalışmış olan ajanlarının münakaşa kabul etmez İtirafları ve kuvvetli delilleriyle pek açık ve katî bir surette ispat edilmiştir.
Birinci Cihan Harbinin başlangıcında Canaris Alman kruvazörü Dresden’in süvari muavini idi. Gemisi İngiliz filosu tarafından kuşatıldı ve kendisi de, şerefli bir şey olmamakla beraber, akıllıca hareket ederek, harpte bitaraf kalmış olan Sili Devletinin bir limanına sığındı. Burada geminin mürettebatı enterne edildi, fakat bir gün Canaris, Valparaiso’da ortadan
Alman Gizil Servisi, ajanlarının rejimlerini hiç neşretmezdl. Servisin . umumi şefi Canaris’in hu resmi, şimdiye kadar elimize geçmiş pek az resimlerden biridir
kayboldu.
1914 ve 1916 da Amerlkada birçok sabotaj hareketleri, Birleşik Amerika polisini Von Papen’in izleri üzerine şevketti. Gelen raporlar, ufak tefek ve hiçbir şey ifade etmiyen bir görünüşte olan ve tip itibariyle de Yahudi ırkına mensup olduğu zannedilen bir adamın, en büyük sabotaj hareketlerinde dalma sahnede görüldüğü-

I i

Çeviren: Meral Cumaoğlu
nü bildiriyorlardı. Aranılan bu adam birçok sahte isimler kullanıyordu: Otto Seeliger ve Moyshe Mcyerbecr İsimleri bunlardandı ve Amerikan, Ingiliz ve Kanada Casuslara Karşı Mücadele Teşkilâtları ajanlarının çok İyi tanıdıkları İsimlerdi. Kendisinin fotoğrafları ve hüviyetlerini teshil e-den çok mufassal ve etraflı malûmat ve İzahat» VVashiııgton’da Federal istihbarat ve Araştırmalar Bürosunun tozlar altında kalmış ve sararmış dosyalarında hâlâ gömülü kalmış olmakla beraber, bu adam, bir türlü ele geçirilemedi. Müttefiklerin ajanları, Amerika.va hicret etmiş bir Polonya Yahudisi rolünü oynıyan bu adamın hakikaten bir Yahudi olmasından daima şüphâ etmişlerdir. Birinci Cihan Harbinden sonra. Britanyanın ve Almanyanın Gizil Servisleri şeflerinin birçok hâtıralarının neşrinden sonra (kİ bunlar arasında bilhassa, înglltereye sığınmış olan Von Rintelen’in hâtıraları vardı) bu esrarlı a

r-
damın Walter W||helm Canaris olduğu katiyette sabit oldu.
¥
1916 yılında New-York şehri, Alman casusluğunun genç şampiyonu için çok tehlikeli bir saha olmıya başlamıştı, öyle ki, kendisi artık burada daha fazla kalamazdı, Birdenbire faaliyet sahasını değiştirerek Madride nakletti. Burası, ispanyanın harpte bitaraf kalmış olması sebebiyle, casusluk için ideal bir yer teşkil ediyordu ki, İkinci Cihan Harbinde de aynı vaziyet tekerrür etmiştir.
Madrid’deki Alman sefiri Baron Von Stohrer, Pirene Dağlan üzerinden casus
Bu darbe altında sendeledi ve yere yıkıldı
luk teşkilâtını kurmak ve îngiltereden Fransaya sevkedilen kuvvetlerin mahiyeti hakkında raporlar hazırlamak hususlarında çok çalıştı (ve ne gariptir ki bu adam, 1910 ta da İspanyaya tekrar sefir olarak gönderildi!). Bu İşde kumandan Canaris onun sağ kolu oldu ve resmen sefarete deniz ataşesi olarak tâyin edildi. Bronx ve Brooklyn’deki küçük seyyar satıcı Yahudl-nin. Alman bahriyelinin birçok n^canla-riyle taltif edilmiş parlak ve şık subayı haline girmesi çok güç olmadı. Askeri ü-niforma, zevahiri korumaya yarıyordu.
Hakikatte bu adamın tipinde ve görünüşünde pek de Almana benzer bir yeri yoktu. Dedesi, Yunanlstandan Almanyaya hicret etmiş bir yemiş taciri idi. Orada bir Alman kıziyle evlenmiş ve çocuğuna, soluk bir çehre ve siyah ve kıvırcık saçlarla birlikte oldukça parlak bir ticaret de bırakmıştı, Torunu ise, babası ve dedesi kadar esmer, kuru ve İnce bir tipti. Fakat soyunun bu haricî görünüşü İle birlikte, îakınşark milletlerinin kurnazlık ve entrika ruhunu da tevarüs etmişti.
Modem devirlerin en meşhur İki casusunun yollan Madrid’de karşılaştılar: (Tana rls gururlu ve zengin Alman subayı rolünü oynadığı sıralarda, İspanya payitahtının başlıca müzik-hölll olan Trocadero’da siyah saçlı cazip bir mahlûk, ^cudunun va sanatının İnceliklerini halka gösteriyordu. Oldukça geniş bir muhayyileye sahip bir emprezaryo, arapçada “sabah ışığı” mânasına gelen Mata Hari ismini kendisine taktı.
Mata Hari, Madrid'in bu müzlk-holünde Cavalı bir dans trupunun başında bulunuyordu ve bu genç kızlan yakından görmek için, o zamanın modası mucibince, sahnenin küçük kapısı önüne bir sürü seyirci toplanıyordu.
Mata Hari, yan AvrupalI, yan Asyah bir melezdi. Babası Mijnheer Zelle, Cavcıdaki çiftliklerinde çalışan yerli bir kadınla evlenmişti. Ve bu evlenmeden doğan Mhi-
garete Gertrude de, annesinin bütün şark cazibeleriyle, babasının zekâsına tevarüs etmişti. Evlâtlarının Cavada yapmış olduğu bu muhtelit evlenme Zelle ailesinin hiç hoşuna gitmemiş ve Mijnheer Zelle’nin âni Ölümü Üzerine, evlenmeyi feshotttrerek bu çirkin bağı ortadan kaldırmıştı. Bunun ü-zerine Margarete, annesi tarafından bir Buda mabedine verildi; burada, uzun ve sert bir talim ve terbiyeye tâbi tutıılaoak ve muknddes bir dansöz olacaktı. Burada aldığı terbiye, Mata Hari’nin. ilerdâ kendisini şehvet ihtiraslarına karşı korumasına yaradı.
Fakat henüz 15 yaşında iken güzelliğinin cazibesi kendisini gösteımiye başlamıştı Aslen lakoçyalı olan Alec Mc Leod adlı bir Holânda subayı onu mabetten kaçırdı, kendi mesleği ve rütbesini feda Ederek genç kızla birlikte Hindistana gitti. Kocasının bütün alâka ve İhtimamına rağmen Mala Hari, subaylık yapmış bir kocanın yanında melez bir zevce hayatının kendisine bahşedllebileceğinden çok daha fazla şeyler isteyecek yaradılışta haris bir karaktere malikti. Bu sebeple kocasının evinden kaçtı ve hayatını dansla kazanmaya koyuldu...
Avrupa şehirlerinde artistlik yaparAk dolaşmaya başladığı sıralarda, kândlainln teşhirine kapılan ve ondan bir akşam yemeğini beraber yemek fırsatını eldâ etmek İçin çabalayan genç ve İhtiyar blf sürü âl-yaset adamlarının ve diplomatların bahşettikleri fırsatlardan casusluk maksâdly-lo istifade etmeyi aklından geçirmiş olduğuna dair elimizde hiç bir delil mevcut değildir.
İşte Mata Hari Madrid’de Canaris ile tanıştığı zaman. Alman âubayı kendisine bu acayip imkândan bahsetti. Bu çok güzel kadının, peşindeki bütün o yüksek ve kıymetli perestlşkârlanna rağmen, İnce zekâsına ve manevî kıymetler hakkındakl kanaatlerine rağmen. Alman sefaretine mensup o alclftde adamın aldatıcı tebessümüne kapılmış olmanı, muhakkak kİ talih ve kaderin garip bir cilvesi neticesidir. Fakat hakikat aynen böyiedir. O zamana kadar hakikî ve samimi bir heyecanı hiç tanımamış olan fanaris'ln de Mata Hari’-ye aynı hislerle bağlanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Fakat kendisinin mesleği ve İstikbali her şeyden daha ehemmiyetliydi, Öyle kİ, genç subay böyle tir şahsî hisse kapılmaktan kendisini çabuk kurtarârak, Birlindeki efendilerine hizmet etmeği daha uygun buldu.
Harpten sonra evlenme vadinin kendisine verdiği ümitler karşısında Mata Hari, şerefini ve faziletlerini Alman kartalının mihrabı önünde fedA etmeğe razı oldu ve Alman Gizli Servisinin bir ajanı oldu. Doğum ve evlenme dolayısiyle Holânda tebaası olduğundan, harpte bulunan memleketler arasındaki seyahatleri nispeten kolay oluyordu. Faaliyeti için lüzumlu olan yegâne şey, gideceği şehirdeki herhangi bir tiyatro İdaresiyle, varyete numaralan İçin bir mukavele akdetmesi idi ve Cana-ris’ten maaş alan şahısların listesinde İse bir sürü tiyatro müdürünün ismi vardı!..
Parisli bir emprezaryo, Mata Hariye ilk mukaveleyi temin etti; genç ve güzel kadın, casusluk sahasında stajiyer olarak İlk seyahatine çıkmış oldu.

Birkaç hafta İçinde bütün Paris, Mata Hari’nin ayağına düştü, Kendisinin çalıştığı tiyatro her gece, Fransız payitahtının sosyetesine mensup en parlak şahsiyetlerle dolup boşalıyordu. Alman toplarının gürültüsünün Paristen işitilmesine rağmen, şehrin eğlence ve neşesi en yüksek derecesini bulmuştu, İzinli binlerce subay, varyete numaralarında ve gece eğlencelerinde, birkaç saatlik saadetlerini buluyorlardı. Çok geçmeden Mata Hari’nin etrafında percstişkârlaıdan müteşekkil çok kalabalık bir kitle toplandı. Apartmanına ve tiyatrodaki küçük odasına bir sürü generaller, nazırlar, saylavlar, genç subaylar ve harp sanayii fabrikatörleri geliyordu. Hususi bir teveccühe mazhnr olan ziyaretçilerden biri de, Harbiye Nazın General M4ssimy idi. Mata Hari arada sırada Ho-lândaya gidiyor ve orada. Alman Gizli Servisine mensup ajanlarla buluşuyordu. Böy-iece, Fransız erkânı harblvesine alt sırlar, emniyetli bir suretle Berlin yolunu tutuyorlardı.,
¥
Fransanın birçok büyük adamlarının pek samimî dostluğunu elde etmiş olan bu kadının, memleket dahilinde mütemadiyen seyahatler yapmAsı, Fransada müsamaha İle karşılandığı halde, İngiltere tamamiyle başka bLr tarzda hareket etti. Calais’de, İngiliz Gizli Servisine mensup bir subayın idaresi altında çalışan mütteflklerarası bir casusluk merkezi, Cavalı dansözün bu seyahatleriyle yakından alâkadar oldu. Mata Hari’nin takibi İçin emirler verildi. Ro-terdam’da. La Haye’de ve Paris'te hu kadın İngiliz ajanlarının tarassutu altına alındı.
Fakat Mata Hari herhangi bir surette bunun farkına vardı ve 1917 yazında alelâ-cele Madrid’e gitti. Elimizde mevcut delillerden anladığımıza göre, genç kadm kendisinin bu casusluk vazifesine nihayet verilmesini Canaris’ten rica ett| ve kendisinin karısı sıfatiyle olmadığı takdirde niç olmazsa metresi sıfatiyle onun yanında kalmasını Canaris’ten ısrarla istedi. Fakat adam pek merhametsizce hareket etti. Mata Hari’nin Madrid’e dönmesine ve kendisine müracaat etmesine çok kızdı. Casusluk mesleğinin bir İnsanı ölünceye kadar bağladığını hatırlattı. Canaris pekâlâ anlıyordu ki Mata Harl’yl v« kendisini takip eden Ajanlar ergeç karşılaşacaklardı ve bö.vlece bu İki büyük casusun beraber çalıştıkları meydana çıkacak ve Alman Casusluk Teşkilâtı da mühim bir darbe yemiş olacaktı.
Aşıkına kalben çok bağlı olan genç kadın casusluk vazifesine devam etmeği kabul eyledi. Fakât Pârise dönmeği katiyen arzu etmiyordu. O zaman kendisinin Londraya gönderilmesi kararlaştırıldı. Londra, Mata Hari’nin kabiliyetleriyle mütenasip bir istihbarat inârkeziydi. Böylece, dansözün emprezaryosu, Londra müzikhollerinde ona bir yer temini içLn derhal harekete geçti. Fakat Ingiliz Gizli Servisi buna mani oldu. Londranın büyük eğlence yerlerinden biri olan London Pavillon’ un müdürü meşhur dansözle bir mukavele imzalamaktan çekindi ve diğer rakip meslek-daşları da aynı şekilde hareket ettiler.
¥
Canaris, kendisinin en mühim casusu 1-çln artık partinin kaybedilmiş olduğunu anladı. Mata Hari’nin hâJdkî rölü hakkında İngiliz Gizli Servisinin esaslı malûmata sahip olduğu açıkça görülüyordu. Artık Mala Hari’nin yokedllmesi lâzım geliyordu! Bunun üzerine Canaris, düşmanın casusluk teşkilâtının eline, Mata Hari’yi itham edebilecek kâfi deliller vermeği kararlaştırdı. Bunu yapmakla Canaris, tabiî maşukasının hayatiyle oynadığını biliyordu: fakat bu iş, onu hafifçe müteessir etmekle beraber, hiç bir mahzur arzetmi-yordu. Kararını tatbik etmek İçin, kendisinin en mühim kadın casuslarından diğer birini vasıta olarAk kullandı. Ellsabeth Schragmueller adlı bu kadın, muhtelif sahte isimler altında tanınmıştı: Madame Anne Lesser, “Doktor Elisabeth”, “An-versli sarışın"... işte bu kadın. Anverste Rue de La P^pinidre sokağında 19 numarada bulunan gizli bürosundan, Fransanın •TleıiMİ^me Bureaıı” suna gönderdiği bir mektuba, Mata Hari’yi bir askeri mahkemeye aevkedecek kâfi deliller ekledi!
Elisabeth Schragmueller, 1934 ağustosunda bir Zürich sanatoryumunda veremden öldü. Bu kadın» ölüm döşeğinde yazdığı bir vesikada. Mata Hari’nin düşman polisine ihbar edilmesinin Ca-naris’ln emri üzerine vaki olduğunu itiraf etti. Bu İtirafın yapıldığı zamanlar Canaris Alman Gizli Servisinin umum! şefi idi. Elisabeth’in beyanatı tabii Almanyada a-çığa vurulmadı ve Canaris’in ajanları, b»ı haberin neşredilmemesi İçin bazı İsviçre gazetelerini iknaa bile muvaffak oldular. Velhasıl küçük havadis fazla gürültü yapmadı. Esasen Mata Hari artık bir efsane halini almıştı ve Canaris’in ismini de pek az kimse duymuştu. Dünya matbuatının sütunlarını dAha mühim hâdiseler İşgal e-diyordu: Hitler, Almanyanın serbestçe silâhlanacağını beyan etmişti; Saar mıntıkası Almanyaya iade edilmişti; '‘Uzun Bıçaklar Gecesi” İle son haddini bulmuş olan Nazi Partisindeki büyük temizlik a-meliyesi haziran Avında vaki olmuştu; Na-zilerln Viyanada âni olarak yaptıkları bir ayaklanma ve baskın neticesinde Başvekil Dollfuss, öldürülmüştü...
Binaenaleyh. Schragmueüer’in itirafı, Ca. narls’in fazla canını sıkmadı. Belki birkaç dakikacık devam eden bir teessür... işte o kadar!
Ve sonra faaliyetlerine devam etti. O yıl yapılacak birçok işler vardı. Böylece, zavallı “Gerschy” nln (Canaris tatlı aşk anlarında Mata HAri'ye bu isimle hitap ediyordu) 15 ekim 1917 günü Vincennes’de kurşuna dizilmiş olmasının acı hâtırası, 193 i yılının büyük hâdiselerine dalmış u-lan Canaris de hiçbir İz bırakmadan kayboldu gitti.
¥
Mata Hari’nin hayatının bu safhalarını anlatmamın sebebi, Üerde, îklncl Cihan Harbi esnasında Alman Casusluk Teşkilâtını idare edecek olan adamın karakteri hakkında bir fikir vermek içindir. Walter Wllhelm Canaris, şimdiye kadar meçhul kalmış olan yüzlerce cinayeti merhametsizce tertip etmiş olan adamdır; fakat bu cinayetlerin hiç biri, kendisini hakikaten sevmiş. bilâhare bir tehlike teşkil etmiş olan zavallı bir kadına yapmış olduğu kadar hninane ve alçakça olmamıştır.
Alman Devleti bir ihtilâl ve isyan ce
hennemi içinde yıkılmakta ve muzaffer müttefikler de Versaiües Konferansına ha-zırlanmakta iken, kumandan Canaris, daha müsait zamanların gelmesini bekll-verek, sahneden usulca çekildi, ilk* münasip fırsat 1920 de, militarist Prusya Jun-kers'lerinln meşhur “Putach Kapp” vaka-siylc Welmar cumhuriyetini tasfiyeye teşebbüs ettikleri zaman eline geçti. îşts o zaman Canaris. volkandan akan bir lâv sür atiyle ortaya atılan Serbest Kıtalardan birinin ikinci derecede bir şefi olarak yeniden sahneye çıktı. Bir müddet Bavyera’da, bahriyeden eski dostu kumandan Erhardt ile birlikte gayrı-muntazam kıtalar teşkil etti ve Alman İmparatorluk Gizli Servisin© mensup bir eleman olarak tanımış olduğu Yüzbaşı Pflııgk von Hartung 11e işbirliği yaptı. Bu adam. Serbest Kıtalar kumandanlarından biriydi ve komünist lideri Köse Luxemburg’un katillerinden biri olarak şöhret almıştı.
1923 te Canaris Münlch’e gitti ve Adolf Hitler, Gregor Stasser ve Rudolf Helise ile münasebet tesis etti. Münlch’te Hof Brauerei Birahanesi Vakasından sonra, Canaris yeni doğmakta olan Nazi hareketinden süratle ayrddt ve uzaklaştı. Canaris, kendisinin kanaatince “mânâsız ve ve mantıksız akidelerle halkın reyini kazanmak ihtimaline hiç de malik bulunmayan talihsiz bir AvusturyalI ihtilâlci” uğruna hayatını tehlikeye koyacak kadar saf değildi.
w ★
Canaris bir defa daha yol değiştirmeğe karar verdi. Berline gitti. Yeni Başvekil Gustav Streseman ile aralan iyi gibi görünen ordunun yüksek bir takım erkânı nez-dinde talihini tecrübeye teşebbüs etti. Alman Genel Kurmay Başkanı General Von Seckt’e takdim edilmek fırsatını buldu ve Harbiye Nezaretinde bir memuriyet elde etti. Versailles Muahedesi, Almanyanın 100.000 kişilik bir ordu ile bir genel kurmay teşkilâtı ve muhtelif “Talim okulları" bulundurmasına müsaade etmişti. Bu okullar gizli olarak, Almanyanın yeniden silâhlanması için muvaffakiyetle çalışıyorlardı. Köln’de İngiliz kıtalan bulunuyordu, fakat Köln çok uzakta idi ve Berlinde Müttefik Kontrol Komisyonunun dikkatini çekmeden, her türlü kötü işlere girişebilirdi. Harbiye Nezaretinde Canaris, mevcut olmıyan bir Alman bah-riyesine deniz yüzbaşısı olarak tâyin e-dildi ve gûya “Deniz nakliyatı şubesi” a-dını taşıyan bir daireye şef oldu.
1929 yılından beri Nazi hareketinin büyük terakkiler kaydetmiş olması, Canaris’-te bir nen hayret uyandırmışta. Reichstag -da Nasyonal-Sosyali8t fırkasına mensup birçok saylavlar bulunuyordu v© General Ludendorff gibi bLr şahsiyet de Adolf flitlerin ideolojisini tasvip ediyordu. Canaris, Nazi şefleriyle teması yeniden temin mak-sadiyle ileriye atıldı. Bir gün Von Papenle karşılaştı. Renanya’dakl çiftliğinde yaşı-yan Von Papen. sık sık Berline gidiyor ve orada. Herrenclub'lin gizli toplantılarında, Nazi dostlariyle ve Junker’lerle buluşuyordu.
Von Papen, bir zamanlar New-York’ta sabotaj hareketlerinde beraber çalışmış olduğu becerikli kâtibiyle yeniden münasebet tesis etmekten pek memnun oldu ve Nazı Partisinde mühim bir mevki işgal eden diğer bir silâh arkadaşı için Cana-rise bir tavsiye mektubu verdi: Bu arkadaş Hermann Goering idi.
Hermann Goering, Nazi Partisinin toplantılarında muhafaza kıtasını teşkil edip diğer siyasi muarızların toplantılarını bal-talıyan Schutz-Staffel adlı tedhiş gıupu-nu kurmuş ve teşkilâtlandırmıştı. Esmer renkteki çehresiyle Canaris. Goering üzerinde derhal çok iyi bir tesir bıraktı v© Von Papen, bu adamın Birinci Cihan Harbi esnasında ve harpten sonra başarmış olduğu işlerin ehemmiyetini kendisine i-zah edince de, Goering, onu Hltlere takdim etti.
Goering, artık Junker’lerin elinde bir oyuncak halini almış olan ihtiyar Cumhurbaşkanı Von Hindenburg’un tasvibini temin etmişti. O zamanlar Junker’lerle Na-ziler arasında, perde arkasında, müthiş bir mücadele cereyan ediyordu. ihtiyar kurt Von PApen, her İki tarafa da yardım ediyordu. Bu işinde Canaris, başlıca âleti teşkil etli.
¥
Alman askeri tabakasının mümessili n-lan General Kurt Von Schleicher. Nailleri içine almıyacak mutedil bir sağcı rejim tesisin© çalışıyor ve muhafazakâr ve sosyal demokrat partileriyle bir anlaşma teminine uğraşıyordu. Hitler ve Goering. böyle bir anlaşma temin edildiği takdirde, kendi oyunlarının meydana çıkacağını ve bocalamakta olan Nazi Partisinin yıkıl-mıya mahkûm olacağını biliyorlardı.
— (Devamı önümüzdeki ilâve nüshamızda—
e
Demirperde gerisinde Sovyet Rusyada köle gibi yaşıyan işçilerin hayatı
Köle işçi, hür işçi için tesbit edilen nisbetten yüzde 20 nisbetinde daha fazla iş çıkarmak mecburiyetindedir. Bu randımanı bulamıyanların yiyecekleri kesilmek suretiyle cezalandırılmaktadır.
Yazan : Tonl Sender
ZOR altında” veya "mecburiyet esasları dahilinde iş. ceza tehdidi veya oir gönüllü olarak görtllmiyen İştir. En mülûyim şekliyle bu durum dünyanın hür memleketlerinde yaşayabilmek talihine sahip olan bizler İçin nefret uyandırır Bu şekil çalışma dalıa büyük mikyasta gözönünde tutulacak olursa medeniyete karşı kölelik ve cinayet olur
Amerikan îş Federasyonu (AFL» 8,000,000 işçiyi birleştiren bir işçi birliğidir. Bu federasyona üye olan işçiler zor esasına İstinat eden bir işçilik şeklini sadece nefret uyandıran bir durum olarak kabul etmekle kalmayıp aynı zamanda bunu, bütün memleketlerin işçileri İçin bir tehdit olarak gözönünde tutar. Bu işçiler zor altında gördürülen işçiliğe on yıllarca mücadele ettikten sonra elde edilen haklarla iktisadi ölçüleri tehlikeye koyan bir durum nazariyle bakmaktadırlar. Bu sebeplerden dolayı Amerikan îş Federasyonu İkinci Dünya Savaşının sona erişinden beri komünizmin zafer sağladı-
ğı yeni ülkelerde zor altında bir İşçilik sisteminin bu zafere refakat ettğini delilleriyle müşahede etmek oloyiyle günden güne daha fazla meşgul olmağa başlamıştır.
1947 yılında Sovyet Birliği ile Peyk memleketlerde zora dayanan işçilik sisteminin hüküm sürdüğünü belirten deliller inkişaf etmiştir ki, lAFL) aynı yıl zarfında San Francisco da yapılan toplantıda aşağıdaki hususların incelenmesi bakımından Birleşmiş Milletler İktisadî ve Sosyal Konseyden. Milletlerarası İş Bürosunun vazifelendirilmesini talep eden bir karar almıştır.
1) Zor altında İşçilik bakımından Birleşmiş Milletlere üye olan bütün memleketlerde esaslı bir murakabenin yapılması;
21 Bu gayrı İnsanî ve feci durumu ortadan kaldırmak hususunda müspet bir programın tavsiye edilmesi ve;
3 ı Beşer haklan, beşer ölçüleri ve elverişli işçilik şeraitinin ileri sürülmesi.
DENİZCİLİK BAHİSLERİ
K. Atlantik anlaşması devletleri donanması arasında fiilî işbirliği
Bu karar Birleşmiş Milletlerde münakaşa edilmiş ve Bîrleşmiş Milletlerin İktisadî ve Sosyal Konseyinin 7 mart 1949 toplantısında karar altına alınmıştır. Bu karar, 3’e karşı 14 oyla alınmıştır. Aleyhte rey verenler de Sovyet Birliği ile hâkimiyeti altında bıılunan memleketlerdir.
Bu karar, tatbik sahasına girdikten sonra Rusyada zora dayanan işçiliğin delili mütemadi surette yükselmiştir. Birleşmiş Milletlerin bitaraf şubeleri tarafından tam bir murakabenin dünyaca bilinen Sovyet köle işçilik siatemi hakkında bütün hakikati meydana çıkarabileceği Aşikârdır.
Bu hakikatin bir kısmı şimdiden bilinmektedir. Bahis mevzuu olan işçilik sistemini desteklemek bakımından kullanılmakta olan mctodlar-dan bazılan bizzat Huşlar tarafından raporlarla yayınlanmıştır. Diğer taraftan Huşlar, Birleşmiş Milletler huzurunda Rusyada ıslâh edici mahiyette işçi kamplarının mevcut bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak, tam manaslyle bılinmiyen bir şey varsa, o da metodların ne dereceye kadar tatbik edilişi ve Sovyet iktisadiyatının ne dereceye kadar köle işçi istimaline istinat ettiğidir.
Durumun bu merkezde olmasına rağmen Sovyet Birliği ile hâkirruye-ti altında bulunan memleketlerdeki i
köle İşçilik hakkında bir tahmine ulaşmamız mümkündür. Bıı neticeyi, Sovyetlerin yayınladıkian raporlardan, köle işçi kamplarından kaçmağa muvaffak olanların and İçerek İfşa ettiklerinden ve Sovyet lktlsa-
Kıral
HAN, DEAUVÎLLE’DE — Afra Han Golf Otelinde, golf o.vnııyor. Fanığun şerefine verilmiş olan Orkide Galasında bulunmak üzere Dea-uville'e gelmişti. Otelde de Kıral Farukla beraber oturuyor
ANNÎE BERRYER, DEAl VtLLE GAZİNOSUNA GELİYOR — Kıral Fa-rugun çok sevdiği güzel sesli artist Annle Berryer, 19 ağustosta Deauville’e geldi. O gece Kıral Faruk da kumarda 45.000 dolar kazandı
Kıral, Prens ve Prensesler bu
sene Deauville'de buluştular
Fransız Amiralliğine mensup bir subay’, Londraya telefonu açıyor ve Büyük Britanya Kırallyet Donanması Komutanlığından biriyle konuşuyor; "önümüzdeki pazartesi bir kruvazörümüz Brest'ten Toulon’a gidecek Bu rota üzerinde Ingiliz gemileri varsa Karma bir manevra tertipliyebiliriz. Ne dersiniz?,. Uzun formalitelere İhtiyaç kalmaksızın her şey bu şekilde yürütülüyor.
Veya başka bir gün HollandalI bir dnniz subayı da meselâ Ingiliz Amirallik Dairesine telefonla şunları bildiriyor: "Donanmaya yon! İltihak e-den bir muhribimiz var. Mürettebatın tecrübesini arUırması İçin filolarınızdan birine tefrik etsek nasıl olur?..
işle bucün Kuzey Atlantik Paklı devletleri donanmalarının zihniyetini belirten İki misal. Donanma Kurmay Başkanlanndan Paris. Londra ve tVaahington’dakl daimi icra komisyonu, Bölge Plânlaştırma Gruplarındaki Donanma temsilcileri ve harp gemilerindeki askerlere kadar herkes, birlikte ve aynı zihniyet dahilinde düşünüp çalışmayı Öğrenmiş bulunuyor
Fiilî ve tatbikî anlaşma:
Atlantik, Ksraib Denizi. Pasifik ve Akdenizde Birleşik Kıralhk ve Birleşik Amerika donanmaları, ikinci Dünya Harbinden beri en sıkı bir işbirliğini idame ettirmişlerdir Batı Birliği çerçevesi dahilinde Büyük Britanya. Fransa. Hollanda ve Belçika Donanmaları arasındaki anlaşmanın filî! gelişmesi de aynı derecede önemli olmuştur.
Andlaşmanın gözönünde tuttuğu deniz savunmasının iik hareketini *lExercice Vrrlty,, Rdı verilen buyuk karma manevra teşkil etmiştir. Geçen yaz Büyük Britanya, Fransa. Hollanda ve Belçika donanmalarından müteşekkil hakiki ve muazzam bir armada bu harekâta iştirak etmiş ve Büyük Britanya Kıraliyet Hava Kuvvetlerinin de yardımlyle bombardımanlardan konvoy korunması, mayn temizleme işlerinden hücumbotlariyle taarruza kadar deniz harbi harekâtının bütün safhaları talim ve tatbik edilmiştir. Belçikalı, İngiliz. Fransız ve HollandalI harp gemileri borda bordaya seyretmişler, muhtelif (h?v-letlere mensup amiraller harekâtın değişik safhalarında bütün gemilere şâmil umumi emirler yayınlamışlar* dır.
Batı Birliği Donanmaları bu yıl yeniden bir araya toplanmışlar ve "Exercice Actlvlty" adı verilen karma manevralar daha küçük ölçüde cereyan etmiş olmakla beraber, harekâta uçak gemileri, kruvazörler, muhripler. refakat gemileri, denizaltılar ve Donanma Kırallyet Hava Kuvveleri uçakları iştirak etmiştir "Verlty" manevrasının bir Îngîllz a-mlrali komutasında cereyan etmiş olmasına mukabil "Artivity" harekâtına HollandalI bir amiral komuta etmiş ve harekât plânlan Ingiliz ve Fransız deniz ve hava subaylarının ysrdımlylo Felemenk Kırnllyel Donanması Genelkurmayı tarafından ------------V------------------------
Cinayetten para kazanma sanatı
Polis romanları yazarlarının dünyaca meşhur Kıraîİçesl Agatha ChrUtle geçenlerde 50 nel kitabının neşrini Lcmdranın PJtz otelinde tertiplenen bir partiyle kutlamıştır. Ziyafet 25 yıldan beri Agatha r'hrisiie’nin eserlerini neşreden firmanın sahibi Mr Wlll(am r’oflıns tarafından verilmiştir
Meşhur müellifin 50 nci eserinin şerefine, üzerinde 50 mum bulunan muhteşem bir pasta hazırlanmıştır. Bu pasta ayrıca Agaiha Christie'nln yarattığı en sevimli romAn kahramanlarından polis Kafiyesi Herruln Folrot-nun çikolatadan bir resmiyle süslenmişti.
Agatha Christie yaptığı konuşmazla "Lucrezta Borgia hariç cinayet sava* •İnde diğer herhangi bir kadından çok dAha fazla para kazanmaya muvaffak olduğunu., İtiraf etmiştir.
Meşhur müellif, henüz yayınlanmış bulunan "A Murdar Is announred,, adlı 50 nel kitabından da bahsetmiş, bir gazete münekkidinin "birkaç kum kelime Üe. son fosil İçin İhtimamla gizledifcl sırrı İfşa ettiği ve böylcce tenkidi okuyanlar jçln kitaptaki sürpriz zevkini öldürdüğünden şikâyet etmiştir.
Yazan : Trevor BLOKE
hazırlanmıştır.
"Aktlvity” manevrası bu yaz girişilen deniz programının ancak bir safhasıdır. Büyük Britanya Kırallyet Donanmasının sahil muhafaza kuvvetleri hâlen Norveç, Danimarka ve Hollandavı ziyaret etmektedirler. Kı-ralİyet Donanmasının 3 üncü talim filosu Iskoçya sahilleri açıklarında de-nlzaltıl&ra karşı manevralar yapacak ve bu talim hareketlerine bir Fransız muhribi ve denizaltı»! iştirak edecektir. Bir Fransız komutanının İdaresinde Bresi açıklarında mayn dökme ve mayn temizleme talimleri yapılacak ve bu faaliyete İngiliz, Fransız ve Felemenk gemileri İştirak edecektir. İngiliz Anavatan Donanmasının birlikleri dr İskandinavya limanlarını ziyaret edecektir. Bütün bu faaliyetler daha sıkı bir anlaşmayı gözönünde tutan umumi programın ancak bir kısmıdır. Kuzey Atlantik deniz hava savunması yalnız Batı sularına İnhisar etmemektedir Meselâ son aylar zarfında Karalb bölgesinde yapılan karma deniş manevralarına Amerikan, Ingiliz, Kana-dalı ve Felemenk harb gemileri iştirak otmLŞlcrdir.
Kuzey Atlantik andlaşmasının gözönünde tuttuğu tam ve ahenkli kaynaşma ve imtizaç bahsinde daha yapılacak bir çok İşler vardır. İngiliz Amirallik Dairesi şimdiye kadar elde edilen terakkiyi şu şekilde hulâsa etmiş ve bu yaz donanma ziyaretleri ve manesTalan porgramı İlân edilirken şunları boyan etmiştir: "Gözönünde tutulan ölçüde milletlerarası donanma işbirliğine şimdiye kadar barış (lov-rınde asla ulaşılamamıştır. Hâlon ta» blk edilen işbirliği Batı Birliğinin •gittikçe büyümekte olan askeri kudret ve müesslrliğlnln delili olup. İştirak eden bütün devletlere normal olarak edinemiyccekleri tecrübeyi sağlamaktadır.
di.vatmda önemli bir rol oynayan gizli polis teşkilâtı (MVDJ) üzerinde esaslı bir tahlil yapmak suretiyle elde edebiliriz.
İkinci Dünya Savaşının sona erişinden beri MVDJ’nln rolü daha da önemli olmuştur. Sovyet Birliği ile Peyk memleketlerde atomik gelişmelerin tesisi ve işletilmesi mesuliyetini üzerine almıştır. Yine aynı teşkilât kereste, altın, krom, gaz ve diğer kaynakların istihsaliyle, hattâ bazı silâh, makina ve müstehlik mallarının verimiyle dshi ilgilidir.
Sabık esirler tarafından aağlaııtfn bilgiye göre, köle işçi, hür işçiye nazaran İki kere daha ucuzdur. Çalışmaya icbar edildiği sisteme istinaden aşağı yukarı hür bir işçi karlar verimlidir.
Sovyet sistemine nazaran hür işçi günde 8 saat çalışmaktadır. Halbuki köleler günde 10 saat çalışmaktadırlar. Hür İşçi senede 275 gün çalışmaktadır, halbuki köleler senede 308 gün çalışmaktadırlar Köle işçilik İçin yiyecek tahsisatı çıkarılan iş nispetine göre ayarlanmaktadır. Bu hesaplarda bilgi, kuvvet, sağlık ve kölenin yaşı nazarı itibara alınmamaktadır. Köle işçinin hür işçi için tesbit edilen nispetten yüzde 20 nispetinde daha fazla iş çıkarması lâzım gelmektedir. Bu randımanı vermiyen işçilere, daha az yiyecek vermek suretiyle ceza verilmektedir veyahut bu gibi İşçiler ceza tenıer küz kamplarında ceza işlerine nakledilmektedir. Istlhsalâtı üstün seviyede tutmak için kölelerin neden bu kadar fazla çalıştıklarını anlamak güç değildir.
Bu milyonlarca kölenin mevcudi-
Kıral Faruk Deauville’e bir
e
şarkı yüzünden geldi
Deauville 24 (Hususî) — Geçenlerde, Majeste Faruğun Fransaya geleceğini haber aldık. Çok geçmeden yatı, Marsilyaya doğru yol aldı. Fakat bu arada bir haber şayi oldu. Kıral Priste bir gün kalacak, fakat 17 a-ğustostan 27 ağustosa kadar da vaktini Akdenlzin çiçekler içindeki plajlarında geçirecek diye.
Bu haber, majeste hüviyetini sak-lıyarak seyahat ettiği için, gizli tutulacaktı. Fakat her ne kadar haberin şayi olmaması için tertibat a* lındı İse de Kıral Faruğun, Fuat E) Mısri Paşa adı altında seyahat ettiği Deauville’e kadar geldi.
Kıral Faruk, Deauville’e AAdecc bir şarkının delâletiyle geliyordu.
îki yıl evvel Deauville’de, Fransız şarkıları müsabakası tertip edildi. Birinci mükâfatı alacak şarkı, Mısırda en çok beğenilen şarkı olacaktı. Geçen yıl nisan ayında, Guy Lafarge, genç ve güzel bir şarkıcı olan ve Hariste henüz çok meşhur olmamış Anııie Berryer'e şarkısını emanet etti ve onu Kabilenin en meşhur kana-rosi olan Scarah^c d’Or’a angaje et-
tirdi. Majeste Kıral Faruk oradaydı, şarkıdan çok hoşlandı. Guy Lafarge’i sarayına davet etti. Yemekten sonra da. İyi bir müzisyen olan Kıral, piyanoya oturarak “La Seine” şarkısından birkaç kısım çaldı. Kiralın huzurunda bulunmaktan son derece heyecan duyan kompazltör Guy Lafarge, “La Seine" şeklinde, Nil Nehrine alt bir şarkı bestelemeğe karar verdi.
Bir müddet sonra, Annle Berryer. Guy Lafarge’ın refakatiyle. "Nü Şarkısı" adlı şarkıyı Kirala ve bütün Mısırın yüksek sosyetesine tanıttı.
20 ağustosta Deauville’de yapılan çok muhteşem bir baloda Annle Berryer, Mısırlıların çok sevdiği ve ezberlediği Nil Şarkısı adlı şarkıyı ilk defa olarak Avrupa sosyetesine tanıttı. Bu muhteşem galada Mısırlı dansöz ve şantözler de bulundu.
Ağa İlan ve eşi Begüm, Deauville gazinosuna geliyorlar
Evlilik hayatında 4 tehlikeli merhale
yeti Sovyet Birliği İle Peyk memleketlerdeki hür İşçilerin durumunu daha da vahimleştlrmiştir.
Milletlerarası İş Organizasyonu ve Birleşmiş Milletler Organizasyonunun himayesiyle bu Adaletsiz ve insafsız sistemin tam manasiyle araştırılması vo elde edilecek Amillerin, böyle bir durumu ortadan kaldırmak İçin her verdeki hür işçilerin birlikte mücadeleye girişmeleri lâzımdır.
Mahçup musunuz? Deva mı arıyorsunuz?
UEMEN her yılın olaylarından birisi de: Ekseriya rı sahillere veya kırlara giderek tatil yapanlardan genç erkek, kadın, hattâ yaşlı kimselerden blnlercesl-nln, belki yüzlercesinin tatillerimle bazı gölgeler, isimsiz korkular gizildir. Dünyanın "Mahçup" dediği bu îr-lihsiz kimselerin her türlü faaliyetlerini bu gölge ve korkular tehdit eder. »
Bir Ruhiyatçı
Mahçupluğun. şaşkınlığı genç bir kadın veya erkeğin hayatını zehirler, her türlü normal faaliyeti mahvedebilir.
Şüphesiz bu hal asrımızda kabili tedavidir Tedaviyi elde etmek İçin neler yapmalı ve nasıl yapmalı? Bunlar ınnhçup kimsenin şahsına ve mahçupluk sebeplerine göre değişir.
Mahçupluğun yarattığı şaşkınlık ve basit «nfaietler mevzuubahla tedaviye tesir eder. FakAt bunlara karşı gelmek ve onları defetmek mümkündür. Aynı yemek masasında oturup da biraz ileride olan tuzu lstemamı-ven, etrafında mesut ve neşeli şakalaşmalara katılamayanın halini 15 günlük iznini zevksiz ve neşesiz gaçl-ren, arkadaş edinamemekten. Adeta tecrit edilmiş genç ve yakışıklı bir kimsenin halini hiç düşündünüz mü?
Bütün bunları bir günde ıslah edemezsiniz. Mahcup büyümüş kimseler yıllarca bu durumlarında kalabilirler. Tahlatlyle bu kimselerin tedavisi uzun sürecek ve çok dikkatli hareket etmeleri icap edecektir.
Mahcup olmak demek, normal İçtima! münasebetlerde gerekli yeri alamamak demektir. Bir çok kimseler şaşkınlık göstermeden bir muhite kArışabilmenln bir tabiat, fıtri bir kabiliyet olduğunu söylerler. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse hiç de öyle değil. İçtimaî münasebetleri, hayatın diğer huRualannda olduğu gibi bunları da öğrenmeğe ve tekrAr etmeğe mecburuz.
"tnsanlar mahcup doğmazlar". FakAt mahcupluğun başlangıcını teşkil eden hemen her hususa çocukluğun ilk devirlerinde rastlanır. Bu onun başlangıcıdır. Çocuğa asla muhite nasıl İntibak edileceğini öğretmez ve okutmayız. Tabla tiyle çocuk büyüdükçe huzursuzluk onun içine yerleşir. Böylcce mahcupluk kendi kendine orada Adeta kökledir
Mahcupluğu doğuran diğer en önemli sebepleri şöylrre sıralayabiliriz:
Çocukça kendi kendine kabul ettiği telâkkiler, haşinlik neticeleri, normal faaliyet ve oyunlara girmeyi tahdit eden bedenî ZAAflyetlrr. çekingenlik, kötü gör-
me hisleri, okulda veya topluluklarda çekingenliği doğuran takma isim ve z&nlar, haşin bir babanın korku ve endişe İle karışık olarak bıraktığı tesir, mütehAk-klm bir annenin İcraatının ruhlarda yaptığı tahribatlar.
Mahcupluk ne kadar devam ettlrilae o nispette korkulu bir hal alır. Onun bu kötü tesirlerinden nasıl kurtulmalı ve bunu nasıl atmalı?
Bugün tavsiye edilen metod şöyledir: Genç mahcup kadın, veya erkeğin cemiyetin her kısmınA yeni baştan bir adaptasyon ve IntıbAk etmek üzere adım adım terakkiye giden bir program çizerek tatbik etmektir.
Meselâ: Mahcup kimse herhangi bir şahısla münasebet temin eder. Bu kinişe bir ruhiyatçı, bir cemiyet Adamı veya yardımcı herhangi bir şahıs olabilir. Bu kimse ile kâfi derecede emniyet ve huzur temin edildikten sonra münasebet genişletilir ve bir başkasına intikal ettirilir. Bıı yavaş genişleme bir selâmete ulaşınca mahcupluğun iktidarsızlıklarından mustarip olan kimselerin teşkil ettiği küçük gruplara girilmeğe çalışılır. Bu çeşit temaslar her türlü kendi kendine toplanan düşünceleri dağıtır. Yerine itimat ve emniyet kaim olmağa başlar.
Mahcup kimseler mahcup olan kimselerle birleştiklerinde birblrlrrindo aynı ilgiyi gösterir ve hemen aynı tip mübahaaelerda bulunurlar. Bütün bunlar bir çok kapılan açar. îçtima! tecrübelere buradan geçilmeğe başlanır.
Dediğim gibi mahcupluk bîr çok sebeplerden İleri gelir. Mahcup bir kadın veya erkek kendine bir deva arıyorsa kendi kendine şu sualleri sormalı:
Çocukluğumda ne derece bir sevgi ve alâka gördüm? Çocuk ikon ne miktar sıkıldım ve danltıldım? Bunlar beni ne yapmağa şevketti? Ne gibi hastalıklar geçirdim? Bunların neticeainde bedenî, akli veya başka şekillerde kötü düşünmeler hissetmeğe başladım mı?
Bütün bunlara karşı koymak için ne yapmalıyım?
Eğer bunlann hiç birisi olmamışsa sual şöyle olmalıdır:
Ben ne istiyorum? Aşk, sempati, İtimat mı? Ne?
Kapılardan geçtikçe grupça münasebetler çoğalacaktır. İçtimai münasebetlere girdikçe genç mahcup erkek veya kadın kendi kendine bu suallerin cevabını bulacaktır. Röyleco onların mahcupluğu zail olacak ve bundan böyle onların saadetlerine toz konnuyacaktır Çccmch; Haydar Gt/RRAN
Evliliği saadete doğru ulaştıran yolda dört tehlikeli viraj vardır. Birincisi, halayının so-* nunda kendini göstermeğe başlar: Ev işlerinden doğan ufak münakaşaların gürültüleri düğün marşının tatlı nağmelerine karışır gider. İkinci viraj 3 üncü kilometrede, üç senelik bir yolculuğun verdiği yorgunluktan sonra meydana çıkar. Üçüncü viraj, 7 inci kilometrede, uzun, monoton bir yolun sonundadır. Sonuncusu ise, müşterek hayatın 15 inci yılında belirir
Çeviren :
Si’lva
SEZER
M
Virajların en tehlikelisi birincisidir. Ruhiyatçılar, doktorlar, avukatlar bu hususta mutabıktırlar. Hepsi bu İlk günlerde beliren boşanma arzusunu "Hayallerin sona ermesi" ne atfetmektedirler. Nişan gecesinin romantik havası ve halayının heyecan dolu İlk gecesinden sonra, yeni evliler, soğuk bir başlangıçla karşılaşırlar. Fazla samimiyet, hayalleri birden Öldürür. İlk kırılan şey, arkasından dünyayı çok güzel gördüğümüz pembe g zlüklerdlr. Genç kadın, hayatında bir yabancı bulunduğunu keşfeder. Ve bu his karşılıklıdır. Gözlerini kapadığı zaman karşısında olduğu gibi, ellerinde çiçekler, buketler olan, tatlı tatlı Mus-set'nin şiirlerini mırıldanan sadık ve cazip bir nişanlı görür. Fakat gözlerini açınca, lavobanın önünde dağınık aaçlı, uykulu yüzlü, diş macunu tübünli dalma orta kısmından sıkan bir adAm görünür... Sinirlenir, kızamaz, şaşırır kalır.
ilk yıl, yepyeni bir hayata intibak etme yılı olduğu için çok tehlikelidir.
Birinci yıl içinde olan boşanmalarda doktorlar cinai anlaşmazlığı ön plânda tutuyorlar. Gençlerin ilk gece uğradıkları sukutu hayal, üzerinde durulmağa değer mühim bir noktadır. Çok nadir olmakla berAber, hazan fecî akıbetler de doğurabilir. Car-llot adlı bir çavuş evlendikten bir ay sonra çok sevdiği karısını boğmuştu. Zira ilk günlerde kaba ve beceriksizce hareket etmişti. Karısı da onu çok seviyordu. Fakat kocasına karşı tuhaf bir tiksinti duyarak onu yanına yaklaştırmıyordu. îaviçrede yapı-laj) bir ankete göre, kadınların %15 I soğuk, % 20 si de zevk aedir bilmezler.
Boşanmaların cç. 20 sİ, evliliğin üçüncü yılında olur.
Üçüncü kilometrenin boşanmaları ekseriya karakter ayrılığından İleri gelmektedir. Birçok memleketlerin kanunlarına göre bu, boşanma için kâfi sebep sayılmamaktadır.
Hakikatte, üçüncü kilometrede hemen hemen Ani bir ayrılışa sebebiyet veren vcnl bir hâdise yoktur. Sadece, 1 İnci kilometrenin uyuşa-mıyan çiftleri ileride düzelir dedik-
leri anlaşmazlığın düzelmediğini görerek beraber yaşamaktan vazgeçmişlerdir.
Üçüncü yıl, şayet karı kocanın bir çocuğu olarak evvelki yılların geçimsizliğini bertaraf etmemişse. Aşağıdaki neticeye varılır: "Olmıyacak, ayrılmalıyız". Bu mukarrer boşanma yılıdır. Ne erkek,ne de kadın, birblrle. rlne "boyun eğmemişlordlr" Erkek "patron" olmak istemektedir. Kadına gelince, annesi ona İlk günden itibaren kendisini ezdirmemesini ve kocasına hâkim olmasını tembih etmiştir. Eu yüzden müşterek hayat imkânsızdır. Kadın, dalma, gazetesini okuyan bLr adama hizmet etmekten usanmış. Erkek de nylon çoraplar için Amerikan sigortasından fedakârlık etmekten bıkmıştı.
Boşanmaların % 15 I evliliğin 7 nci yılına raalar.
Bıı, büyük bir ümitsizlik yılıdır. Kadın önceleri makul olmağa gayret etnıiş ve ilk ümitsizliklerini gülümseme İle yatıştırmıştı. Kendi kendine: "Kocam diş macunu tübünü ortasından sıkıyor diye ondan ayrılacak değilim ya" diyordu. Birinci virajı atlatmıştı. Çocuğunun olması ikinci virajı da atlatmasına yardım etmişti. Sonra, dört yıl müddetle, çocuğu, hayatının gayesi olmuştu: Cinlin ilk adımları, ilk sözleri ve İlk soğuk algınlığı ile meşgul olarak kendini dinlemeğe vakit bulamamıştı. Kocası bankanın müdürü olmağa muvaffak olamamış, ilerde olacağı da yoktur. Başkaları muvaffak olmuştu; eskiden kocası İle mukayese edenıl-yecek kadar kıymetsiz bulduğu hayranlan, bugün milyonerdiler. Kimbl-Lir belki daha vakit geçmemişti, ikin-, ci bir şans deneyebilirdi.
Şayet şikâyet eden koca ise. vaziyet ekseriya, tersine olmak suretiyle aynıdır. Muvaffak olmuştur. Fakat eskiden aldığı kadın, yeni muhitine intibak edememektedir. Halbuki o. eriştiği bu mevkie çıkabilmek İçin çok gayretler sarfetmiştl. Karısını da Aynı seviyeye yükseltmek İçin rrtücadele etmeğe hali yoktu. Muvaffak olduktan sonra bir güzel kadına raalamışlı, bu yeni kadın nez-
dinde o "mühim biri” İdi. Karısı ona dalma —ağzını açmasa dahi— eski halini, çektiği ıstırap ve sıkıntıları hatırlatıyordu. O geçmişi ile alâkasını kesmek, eski halini hatırlamamak istiyordu Bunun için de her hareketi ile kendisini ele veren şahitten kurtulması lâzımdı. 7 nci yılın boşanmaları çok "egoisttir”.
Boşanmaların 20 sİ, evliliğin 15 İnci yılına r asi ar.
Bu uzun ve monoton yolculuktan sonra gelen "hain” bir virajdır. Atlatamadınız mıydı, gözünüzü Bçıp kapayıncaya kadar uçuruma yuvarlanırsınız. 15 inci yılın sonunda olan boşanmanın melodramatik adı vardır: "Şeytan a^vırması" Boşanmaların içinde en Ani ve en düşüncesizi bu-dur. Ayrılık, hislerin tesiri altında şuursuz bir şekilde yapılır.
Kendi yaşlarında veya kendilerinden yaşlı kadınlarla evlenen erkekler, birden, köşe başında rastladıkları bir kadının peşine takılır, delice maceralara sürüklenirler. Zira 40 Yaşlarına doğru erkeklerin Adeta, yeniden hisleri uyanmağa başlar. Aynı haJ. kendilerinden çok yaşlı adamla evlenen kadınlar için de varittir. On beşinci yıl boşanmaları arzunun sonunu gösterirler.
Meşhur avukatlardan biri, geçenlerde üzerine aldığı bir dâvayı bize anlattı: Boşanmak istlyen on beş yıllık evli 7 çocuk babası bir adamdı. Karısı sekizinci çocuğuna hamile ini. AdAm. çocuğun kendisinden olmadığını iddia ederek karısından ayrılmak İstiyordu. Fakat çok geçmeden adamın genç bir bar artistine âşık olduğu meydana çıktı. Adamı sorguya çektikleri vakit: "Ne yapalım .dayanılmaz bir cazibesi vardı" diyerek hakiki niyetini ele verdi.
Ayrılan karı kocalar arasında İki yıl geçmeden tekrar evlenenler çoktur. Yukarıdaki dört virajı atlatanlara gelince; onlar maraton koşusunu sona erdirmiş bulunuyorlar. Artık korkacak bir şeyleri kalnıamıçtır. Maraton gibi bir koşuyu da becerebilmek, herkesin kolaylıkla yapacağı bir koşu olmadığını tahmin edersiniz her halde.’..
• •
Profesyonellik, amatörlük mevzuunda Futbol Federasyonu Asbaşkanı Nedim Kaleci neler anlatıyor?
un
matörüm !„ deyip de maske altında, profesyonelden
i
Nedim Kaleci
Ingilterede Futbol mevsimi açılırken
Geçen mevsim her 4 kümeye dahil takımlar arasında 3.696 lik maçı yapılmış ve bu maçlar, 40.577.567 meraklı tarafından takip edilmiştir. Buna ilâveten yapılan 142 kupa maçı, 4 milyon seyirci toplamıştır
Ingilteredekl futbol mevsiminin açılışı her sene olduğu gibi bu sene de memleket ölçüsünde büyük bir hâdise teşkil etmiştir. Geçen cumartesi günü Ingilterede memleket Ölçüsünde büyük bir hâdise teşkil etmiştir. Geçen cumartesi günü Ingilteredekl bütün futbol İlkine mensup kulüplerden 46 •inin sabasında 1.5 milyona yakın seyirci toplanmıştır. Bu 46 sahada 46 meşin top oynanmıya toplanınca. İngiliz Millî Takımının Rio de Janeiro’-dakJ Dünya Futbol Kupası maçlarının nahoş hâdiseleri unutulmuş ve İngiliz futbol meraklıları yalnız anavatanda haslıyan bu futbol müsabakalarında aylarca sürecek olan büyük İlk turnuvasında tuttukları takımların zaferi kazanma ihtimallerini hesaplamaya başlamışlardır.
Ingiliz anavatanında yapılan bütün spor hareketleri, spor olarak yapılır Kupa turnuvasındaki maçların ekserisinde sürprizli mağlûbiyetler vuku-bulur Bundan iki sene kadar evvel birinci like dahil takımlardan Sun-derland'ın İlke dahil olmıyan ve zayıf bir takım olan Yeovlle yenilişi Londrada gayet tabii karşılandı. Bu gibi hallerde büyük takımı tutanlar mevsim sonuna kadar matem tutmazlar. Galip gelen takıma iyi temennilerde bulunur ve kendi takımlarının gelecek muvaffakiyetlerini beklemeye koyulurlar. Oyuncularla idareciler de takımının aksak taraflarını düzeltmeye koyulurlar. Mağlûbiyet kendileri İçin acı bir ders teşkil etmekle beraber. en kısa zamanda noksanlarını ikmal ederler. Rio de Janelro’da vukua gelenler karşısında tngilteredekl bellibaslı tepki bu merkezdedir. îngi-Uz futbol mütehassısları o maçların derslerinden istifade etmişlerdir.
Halk İse. gelecek mayısta 1951 Büyük Britanya Festivalinde înglltere-nln Arjantin, Fransa. Portekiz ve Belcikava karşı oymyacağı maçları beklemekte ve zaferler ummaktadırlar. Her gün Ingilterede futbola karşı ilgi gittikçe artmaktadır. Llk maçlarının ortalama olarak haftada hlr bucuk milyon seyirci toplaması buna bir delildir.
Geçen mevsim her 4 kümeye dahil takımlar aralarında 3.696 llk maçı yapmışlar ve bu maçlar 40.577.567 meraklı tarafından takip edilmiştir. Buna İlâveten yapılan 142 kupa maçı, 4 milyon seyirci toplamıştır.
Evvelki mevsim zarfında yapılan maçlar hariç, her cumartesi llk kulüplerinin kasalarına takriben 125.000 •terling girmiştir. Muntazaman futbol maçlarına devam eden meraklılardan hlr çokları dahi futbolun vâsi bir teşkilât haline geldiğinin farkında değillerdir. Futbol İlkinde kayıtlı 3.000 don fazla profesyonel oyuncu ve llk haricinde nispeten daha fazla sayıda genç, futbolu meslek İttihaz etmektedir.
Bu durum karşısında bir kaç İngiliz oyuncusunun Güney Amerika kulüplerinde oynamak üzero Ingiliz kulüplerinden ayrılmış olmaları memleket sporu için endişeyi mucip olacak bir mesele değildir. îngillz kulüpleri hattâ birinci sınıf 100 oyuncunun biz metlerinden feragat edebilirler. Gidenlerin yerlerini doldurabilecek ve buna can atan bir çok gençler vardır. în gilterede 416 kulübün profesyonc1 oyuncuları vardır. Futbol federasyo nunda askeri güc takımları, ünlver-RİIr ve okullar hariç 23.160 kulüp kayıtlıdır Eıı hesaba göre şimdiki halde .16 HA 35 yaş aracındaki 500.000 d*n fazla sporcu zevk, sahal menfan! veva her İki enikle futbol oynamaktadır. 23.000 küsur kulüpten her biri-
nin de Öz taraftarları ve İdare işlerinde çalışan gönüllüleri mevcuttur. Bu tara/tar ve idarecilerin ekserisi vakit, enerji ve paralarını Ingilterenin Büyük Milli kış sporuna hasreden eski oyunculardır. F. Başer
Konuşan : Vedat ETENSEL
Hemen hemen bütün futbolcularımızın amatör peçesi altında mensup oldukları kulüplerden, türlü türlü sobep-İcrlo bir profesyonel oyuncudan bile fazla para aldıkları aşikârdır. Sistemsizlik ve İdaresizlik İçinde kıvranan futbolumuz hakkında gazetemiz Anket açmış bulunmaktadır. Bu anketi memleketimizin tanınmış spor İdarecileri cevaplandırmıştır, tik olarak eski milli takımımızın kalecisi ve hâlen Futbol Federasyonu Asbaşkanı bulunan Fenerbahçeli Nedim Kaleci "Futbolda amatör mü kalmalıyız, yoksa protesvonelHğl mİ tercih etmeliyiz?,, diye açtığımız anketimize şu cevapları vermiştir:
— Bana şahsan sorarsanız ben temiz amatörlüğe taraftarım. Çünkü biz öyle yetiştik, futbolu zevkimiz ve memleket şerefi İçin oynadık Memleket şerefi mevzuu bahsolduğu zaman bir amatör oyuncudan her türlü fedakârlık beklenebilir, fakat bir profesyonel oyuncu, futboldan geçindiği için fazla bir fedakârlıkta bulunamaz ve bunda da haklıdır.
Maahaza bugünkü durumumuza göre biran evvel amatör ve profesyonel işini halletmek mecburiyetindeyiz. Bugünkü haliyle Türk futbolu ne amatördür. ne de profesyoneldir. İki şekil arasında çırpınan zavallı bir futboldur. Son seyahatimde bilhassa Avrupa memleketlerinde bu işi İnceden inceye tetkik ettim, uzun uzun etud-ler yaptım. Gerek Fransadn. gerekse Ingilterede amatör İlklerine rastladım. Bu İki memlekette de hem amatör ve hem de profesyonel milli takımları mevcuttur. Her İki kısma mensup futbolcular mensup oldukları talimatnameye harfiyen riayet ekmektedirler.
Bizim Federasyonumuz da. profesyonel talimatnamesini, çok sıkı incelemeden sonra güzel bir şekilde hazırlamıştır, fakat hazırlanan bu güzel profesyonel talimatnamesi istişare heyetinden henüz çıkmamıştır. Bence bu sahte maskeleri çıkarmak zamanı gelmiştir, amatör oyuncu da profesyonel oyuncu da belli olmalıdır. Bu takdirde hem klüp idarecilerinin İşleri kolaylaşır ve uzun zamandan beri tesis edemedikleri disiplin ve otoriteyi temin etmiş olur, hem de Futbol Federasyonunun işleri düzenlenmiş o-lur. Sözlerime şunu da ilâve etmek isterim kİ. benim Anladığım mânada futbol federasyonumuzun hiç bir sıfat ve salâhiyeti yoktur. Evvelâ beynelmilel futbol . Aleminde federasyon keUmeslnİn ir^u .yngi mânayı kan-* dimize de tatbik edersek o zaman daha rahat, iş görebiliriz. Yoksa bugünkü şekil İle futbolumuz hep aynı seviyesini muhafaza edecek ve hiç bir İlerleme olmıyacaktır.
Futbolumuzun ilerlemesi için bugünkü şartlar altında mutlak surette profesyonelliği tercih etmeliyiz, fakat bununla beraber bir amatör lik de yine maçlara devam edilmelidir. Maske altında amatörüm deyip de bir profesyonel oyuncudan fazla para almaya artık'son vermeliyiz. Bu şekil, klüp idarecileri ve futbolcular için daima zararlıdır.
Ingiltere lig maçları geçen hafta başladı, llk hafta maçlarında Chelsea’nın Sheffield takımını 4 0 mağlûp ettiğini bildirmiştik. Resimde Chelsea’nın 4 üncü gölü görülmektedir
Ezzard Charles (solda) NeW-York’ta Fredlr Beshore 11e yaptığı 14 ravntluk maçın «on ravndunda rakibi maça devam edemlyecek hale geldlğI İçin hakem tarafından gnlip ItAn edilmiştir. Yukarıda bu maçtan bir enstantane ı . görülmclctedlr
Atletizm âleminde neler olup bitiyor?
Londrada çimen pist üzerinde yapılan bir müsabakada Amerikalı, dünya 800 metre şampiyonu VVhllfield yarım mili (804.60) 1 dakika 50 saniye 7/10 koşarak şimdiye kadar Ingilterede Woderson‘dan sonra yapılan en İyi dereceyi elde etmiştir.
Wint 402 metreyi 47.7/10 ve her ikisi yağmur altında koşmuşlardır.
120 yardada (109.58) Mac Donald B. yeni bir İngiltere rekoru yaparak 11.3/10 da Amerikalı Bragg’i geçmiştir. MATHİAS: 7.312 PUVAN
Avrupaya, dünya rekorunu yenilediği İçin dekatlonca Bob Mathlas, gez-miye gönderilmiştir.
İsvlçrede bir müsabaka yapan Bob. 7312 puvanla birinci. İsviçreli Scheurer 6756 puvanla İkinci, Yugoslav Rebuna 6581 puvanla üçüncü. Yugoslav Mnr-celia 6484 puvanla 4 üncü, İtalyan Vecchiu 6364 puvanla 5 inci gelmişlerdir.
İSVEÇ ŞAMPİYONASI
İsveç şampiyonasında fevkalâde dereceler kaydedilmiştir:
400 metre: 48.2/10 Wolfbrand, 800 metre: 1’51.3 Bengtsson, 1500 Metre: 3-47.00 Strând, 3.47.2/10 Erlkson, 5000 Metre: 14,31.6/10 Karlsson. 14.31.8/10 Durkfeld. 110 Metre: 14.7/10 Matson, 400 Engelli: 53.2/10 Larson, 53.5/10 Bergkvist, 300 Metre: 9.00 Soderserg, Sırık: 4.30 Lundberg, Gülle: 15.51 Ar-vidsson, Disk: 47.49, 47.21, Cirit: 69.02, 68.94.
İTALYADAı
Siddi koşmaya başladı
Geçen yıl îstanbulda Alkışladığımız süratçl Siddi dizinden sakatlanarak
Toplayan : Semih Tiirkdogan mevsim başında İyi dereceler yaptıktan sonra ortadan kaybolmuştu.
Siddi geçen pazar günü 49.5/10 İle bir 400 metre kazanmıştır.
Fakat Avrupa şampiyonasına yetişeceğini zannetmiyoruz.
İSVEÇTE AMERİKAN DERECELERİ;
Panamalı Labech 100 metrede 10.4 vo 200 metrede Mac Keniey 21.5/10 yaparak La Becho’i geçmiştir.
400 metre Rhoden 47.00, ikinci Mac Konley 47.5., 110 Attelsey 14.2/10.
Danimarkada 16 yaşında bir genç kız 60 metre 7.9/10, 100 M. 12.8/10 ve 200 metreyi 27.1/10 da koşmuştur.
NORVEÇLİ GENÇ
ATLET
800 metrede senenin en İyi derecesini yaptı. 1.48.7/10.
Sırıkta Lundberg 4.40, Göteborg’da yapılan İsveç - Norveçlilerle Amerikalıların İştirak ettikleri müsabakalarda Amerikalı ve İsveçliler temayüz etmişler, Norveçli Boysen de 800 metrede 1.48.7/10 İle bu yıl dünyanın şimdiye kadar yapılan en İyi derecesini yapmıştır.
YENİ İSTANBUL: 12 ağustosta İn-gilterede yapılmış olması lâzım gelon Whıtfield - Wint düellosunda kimin ne yaptığını henüz öğrenemedik. Istan-bulda 1947 yılında ve 1948 ollmpiya-dında hayranlıkla seyrettiğimiz Whit-field, Jamaika devi Arthur AVİnt’i İki def.-ı biri olimpiyatta diğeri Oslo'da mağlûp etmişti. (Wint yere düşmüştü).
Şimdi bu koşuya her İki atlet de on büyük formlarında olduklarından asrın koşusu deniliyor.
Dereceler: 100 Metre: L( Beche
10.5, Abber 10.9. 400 Metre Mac Keniey 46.6: Rhoden 46.9, 800 Metre: Boyson 1.48.7/10, Llnden: 1.51.3/10. Gülle: Fuche 17.38, Sınk: Lundberg 4.40 (Yeni Avrupa rekoru).
ALMANYA DERECELERİ
îkl eene içinde Almanya atletizmde eski yenilmezliğini elde edecek. Avrupa şampiyonasına girebilmeler bütün sürat koşuları İle birkaç konkurda 1| görebilecekler:
100 metrede üç kişi 10.7, 400 metrede üç kişi 47.6. 800 metrede iki kişi 1.51.5/10 dan daha İyi, 5000 metrede İki kişi 14.38.6/10, Tek adımda İki kişi 7.25. 7,19. Disk atma: 47.95, 46.86. 45.60, Çekiç: 56.05, 55.77.
İNGİLİZ DERECELERİ
100 metre: McDonald Bayley 10 5, 400 metre: Pugh 47"9, 880 yarda: Wlnt 1.52.4/10, 1500: Nantevllle 3.53"4/10. 400 engelli: Wihttle 54, Yüksek: Pa-teraon 1.95, Çekiç: Clark 54.06.
YİNE AMERİKALILAR
Malmoe — 9000 seyirci önünde Amerikalılar, İsveçlilerle yaptıkları bir mü »abakada bu defa Jamaika devlerinden Mac Keniey geçenlerde kendisini geçen Amerikalı zenci Rhoden'l 46' 6 ile mağlûp etmiştir. Rhoden 46’’9/10 yapmıştır. 100 metreyi Panamalı La Bech 10"4/10 da katetmlştlr. Gordlen diski 51.07 ye, Bcrglund mızrağı 71.02 ye s a /urmuştur.
Ingiliz Millî Takımının bu tene yapacağı maçlar
İngiltere Futbol Federasyonu 1950-1951 yılında yapacağı milli maçların tarihini tesbit ve İlân etmiş bulunmaktadır. Maçların tarihleri ve milletler tunlardır:
7 ekim: Ingiltere - İrlanda, 15 aralık: Ingiltere - Wales. 22 aralık: İngiltere - Yugoslavya, 14 nisan: Ingiltere-îskoçya, 9 mayıs: İngiltere - Arjantin. 12 mayıs: İngiltere - Fransa, 16 mayıs: Ingiltere - Portekiz, 19 mayıs: İngiltere - Belçika.
Şükrü, Italyada ilk hazırlık maçını oynadı
Romik, 24 (YİRS) — Türk futbolcusu Şükrünün de bulunduğu namzet oyunculardan müteşekkil "Roma Seyyar Takımı,, dün Capronicada Ronclglione takımı ile karşılaşmıştır. Türk futbolcusu Beşiktaşlı Şükrünün de bulunduğu Roma takımı sahaya çıktığı zaman herkes Şükrünün oyununu merakla bekliyordu.
Şükrünün oyunu son derece tatminkâr bulunmuştur.
Beşiktaşlı Şükrü ltalyada tamamen yerleşmeyi düşünmektedir. Hattâ Şükrü Lazlo Kulübünün şimdilik bir kaç gün beklemesi hakkındakl vaitleriui kabul etmiş görünmektedir.
Bülent Esel, Adalet Kulübünde kaldı
Eski Beşiktaşlı Bülent Esel Adalat Kulübüne girdikten ve transfer iyi bittikten sonra eski kulübüne dönmek İstemişse de Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü müsaade etmemiştir,
G. Sarayın lııgiltereye yapacağı seyahat
Spor tarihimizde bugüne kadar llk defa olarak bir Türk takımı Londraya davet edilmiş bulunmaktadır. Neticeler, memleketimizde olduğu kadar Avrupada da merakla takip edilecektir. Ingiltereye seleksiyondan geçmiş takımların davet edilmesi, G. Saraya ayrı bir değer vermektedir
GALAT.ASARAY takımının eylül ayı İçinde Ingiltereye yapacağı neyahat son zamanlardaki spor faaliyetlerimiz İçinde önemle ü-zerlnde durulması lâzım gelen bir hâdisedir.
...Spor tarihimizde bugüne kadar llk defa olarak bir Türk takımı Londraya davet edilmiş bulunmaktadır. Tiirk futbolu İçin İftiharla kayıl edilecek bu nazik davete, geçen mevsim Galatasa rayın İngiltere profesyonel liginin en kuvvetli takımlarından biri olan Sunder-land’a karşı çıkardığı çok güzel o-yıın sebep olmuştur. Galatasaray o güıı cidden şâhane bir oyıın göstererek Türk futbolunun kıymet ve kalitesinin yüksekliğini misafirlerimize tanıtmak fırsatını vermiştir. Bizzat kendilerinin de İtiraf ettikleri gibi Türklyede hiç ummadıkları bir futbol seviyesiyle karşılaşan tnglllzler, memleketlinizden ayrılırken Galatasarayı (L nümüzdeki sonbaharda Londrada karşılamakla memnun olacaklarını bildirmişlerdir. Şimdi Sarı-Kır-mızılılar tatil mevsiminde olmakla beraber kavilden fille geçmiş olan bu seyahat İçin haftalardan beri çalışmaktadırlar.
Yalnız Galatasaray için değil, bütün Türk futbol Alemi İçin bu seyahatin büyük bir önemi vardır. Futbolun beşiği olan îngiltere-de Gala ta sarayın alacağı neticeler futbolumuzun bugünkü durumunu, hakiki ölçü ve miyarını ortaya koymuş olacaktır. Bu İtibarla neticelerin memleketimizde olduğu kadar diğer bir çok memleketlerde de alâka İle takip edileceğine şüphe yoktur.
Esasen Ingiltereye seleksly ondan geçmiş takımların davet edilmesi mûtad olduğundan herhangi bir ecnebi takımın Ingilterede yaptığı maçlar bütün .Avrupa memleket ve matbuatında ne de olsa ar çok bir akis uyandırmaktadır. tşte Galatasaray takımının vaziyetin arrettiğl bu hususiyet ve nezaketi dikkat nazara alarak tn-gUteredc Türk futbolunu lâyıklyle temsil etmesini bütün kalbimizle temenni ederiz.
Haber aldığımıza göre Galatasaray takımı 8 eylülde tstanbuldan tayyare İle doğrudan doğruya Londraya hareket edecek 11, 13 ve 11 eylül tarihlerinde sıraslyte Sun-derland, Rungers, Hallclty takım-lariyle karşılaşacaktır. Dönüşte îs-vlçreye uğrayarak orada da birkaç maç yapması İhtimal dahilindedir.
San-Kırmızıhlann hiç bir yere uğramadan Londraya gitmelerini ve llk maçlarını orada yaptıktan sonra avdette, İmkân olabilirse, başka bir memlekette de müsabaka yapmayı kabul etmelerini teknik ve idari bakımdan yerinde buluruz. Yalnız Ingilterede yapılacak üç maçın dört gün gibi kısa bir
Yaşlılar nasıl spor yapmalı ?
YASLARI elliye yaklaşan kadın ve erkek bir çok insanlar artık spor yapmanın kendilerinden geçmiş oldu-ğunu zannederler. Halbuki bu çok yanlış bir telâkkidir. Beden hareketleri yapmak gençlere ne kadar lâzım-•a muayyen bir yaşa gelmiş olanlara da belki o kadar ve hattâ daha bile fazla lâzımdır. Bilhassa memuriyet hayatında bulunanlar ekseriya kapalı bir odanın içinde oturarak vazife gördükleri için bu İhtiyacı herkesten ziyade hissederler. Bu gibilerin sabahtan akşama kadar oturmak yüzünden adaleleri hiç çalışmamış cılız kalmıştır Bunların hareketsiz kalmaları yüzünden yaşlan İlerledikçe, ehemmiyetsiz telâkki edilmemek lâzım gelen, ufak tefek sıhhat Arızalan başgöstermeğe başlar.
Bundan dolayıdır kİ. yaşlan llerll-yenler omuzlarında taşıdıkları sonelerin yükünden ziyade adelelerlnl âtıl bırakmak tehlikesinden korkmalıdırlar. Muntazam egzersiz ve beden hareketleri yapmak suretiyle bunlar a-dalelerlnl kuvvetlendirecekleri gibi vü-cutlerine de çeviklik ve çalâki verebilmek imkânını bulmuş olacaklardır. Elli yaşını geçmiş nice beyaz saçlı sporcuların mükemmel ata bindiklerini, yorgunluk hissetmeden senelerce avlandıklarını görerek hayretler İçinde kaldığımızı hatırlarsak bu «özlerin mânasını daha İyi anlamış oluruz. Gençler fazla miktarda gıda almak ve o nlsbette de faaliyet sarfet-mek mecburiyetinde iseler de ihtiyarlar için vaziyet böyle değildir. Onlar efor earfetmek neticesi aı gıda İle İktifa ederler.
Her leyden evvel eunu akılda tutmak gerektir kİ, yaşı ilerlemiş bir İnsan vücudünü fazla yormayan egzer-fllı ve hareketler yapmalıdır. Kanın damarlarda tazyikim artıracak her türlü kuvvet ve sürat hareketlerinden tevakki ederek analitik adale faaliyeti hareketlerini tercih etmelidir. Bu yaşta mafsalları ve adaleleri fazla yormadan çalışmağa sevketmok ne kadar yerinde bir hareket İse nefes tıkanıklığı tevlit edecek kadar büyük cehlt earfetmek de o derece büyük bir İhtiyatsızlık ve tehlike arzedor.
Elli yaşına yakla.san kadın ve er-
Yazan : Sadi KARSAN müddet İçine sıkıştırılmış olmasını doğru bulmuyoruz. Ancak kendileriyle temas ettiğimiz yetkili arkadaşlar bıı suretle hareket etmenin bir zaruretten tevellüt etmiş olduğunu, ve bütün araştırma ve ısrarlarına rağmen başka bir kombinezon bulunmasına İmkân olamadığını beyan etmektedirler.
Hal ve keyfiyet böyle olunca diyecek bir şey kalmamaktadır.
Seyahat mevsiminin fena İntihap edilmiş olması da calibi dikkattir. Ne kadıır çalıştırılmış olurlarsa olsunlar, futbol ölü mevsimine rastlayan bu müsabakalarda oyuncularımızın lig maçlarının en hararetli devresindeki formlarını bıı-lanııyacaklan inkâr edllemlyecek bir hakikattir. Deniz banyoİAn zamanının futbolcular İçin en fena bir mevsim olduğu cümlece malûm bir keyfiyettir. Bu İtibarla oyun-cnlarımi7jn Ingilterede kendilerinden beklenilen oyunu göstereme-melerinden endişe edilebilir. Bu hususta mütalâalarını aldığımız İlgili arkadaşlar, bizimle hemfikir olmakla beraber, tanzim edilen İngiltere lig maçlarının fikstürü do-layıslyle bundan daha müsait bir tarih tesbit edilememiş olduğunu, ve çocukların tam formlarını buL malnn İçin elden gelen her fedakârlığın esirgenmediğini beyan etmişlerdir.
Federasyonun tngiltereden angaje ettiği antrenör, takımı ba müsabakalara hazırlamak İçin şimdilik Galatasaray emrine verilmiştir. Snn-Kırmızılılar, vaziyetin Önemini müdrik olarak haftalardan beri devam eden hazırlıklarına lon günlerde yeni bir hız vermişlerdir. Biz de bu münasebetle şu İki tavsiyede bulunmayı faydalı görüyo ruzı
.. Antrenmanlarda oyunculann ferdi kabiliyetlerinin arttırılmasına verilerek ehemmiyet nöbetinde takımın beraberlik oyununun da dikkat nazarından uzak tutulmama sı, ve Londrada oynayacak takımın yedekleriyle beraber bugünden tesbit edilerek takım halinde çalıştırılması lâzımdır.
tklııcl mühim nokta olarak da oyuncularımızdan Londrada her şeyden evvel temiz vo sportmence bir oyun beklediğimizi açıklamak İsteriz. Galip veyahut mağlûp olmak bizce ikinci plânda kalır. Elverir kİ. Faİr Play'ı seven İngiliz halkı sahadan çıkarken Türk futbolu hakkında iyi bir intiba edinerek çıkmış, Türkiye de temiz ve İyi bir futbol oynuyor demiş olsun. Bunu oyuncularımızdan bekliyoruz. Yapacakları maçlarda bütün enerji ve gayretlerini sarf eder ek gençlerimizin her hususta yüzümüzü ağartacaklarından emin bulunuyoruz.
..Yollan açık ve »an sİ an bol olsun
keklerin yapacakları beden hareket lerl kalb çarpıntısı ve nefes darlığı husule getirmlyecek hareketler olmalıdır.
Yaşı ilerlemiş olanların adaleleri ta» biatiyle zayıflamak İstidadını göstereceğinden zayıf düşen adaleleri kuvvet* lendirmek ve bedeni tenasübün muhafazasını temin etmek başlıca gaye oL ortalıdır. Yaş İle elâstiklyeti kayb^ don adaleler birdenbire gerginliğe tahammül edemlyeceklerinden fazla blf tazylka maruz kalınca bazı zayıf va ter ve şiryanların kopması tehlikesi başgösterebillr. Yaşlıların yapacaktan jimnastik harekâtının hususiyetlerinden biri de vücudün her kısmını ayrı ayrı çalıştırmak sistemini takip etmektir. Meselâ göğüs, sırt, karın adaleleri ve hattâ teneffüs cihazı bile ayrı ayrı çalıştırılmalıdır. Bu hareketler İhtiyatla tatbik edildiği takdirde çok İstifadeli neticeler elde edileceği ve neşvüneması artık sona gelmiş zannedilen bir uzviyetin yeniden inkişafa doğru bir seyir takip edebileceği ve bu suretle ihtiyarlığın hiç değilse bir müddet için gerilemiş olacağı şüphesizdir. Yalnız burada bir kere daha tekrar edelim ki. böyle müsbet bir neticeyi elde edebilmek İçin çok İhtiyat ve dikkatle hareket etmek ve vücudün tahammül kabiliyetini tedricen arttırmak lâzımdır.
Elli yaşındaki kadın v« erkek İçin usulü dairesinde beden harekâtı yapmak bir rejim takip etmek kadar ve hattâ daha bile mühimdir. Hareketsizlik yüzünden uğuşan uzviyet zaman zaman hareket etmek, çalışmak ihtiyacını hisseder.
Hava, ciğerleri besllyen ve dirilten bir gıdadır Reelerln bol bol temiz hava İle yıkanması da egzersiz yapmakla elde edilir. Fakat burada da İhtiyatı elden bırakmamalıdır. Hipporcrate'ın şu tavsiyesi ne kadar doğru ve yerin-dedir: "Çalışmak, yemek, İçmek, aşk. uyku... Hepsi., fakat itidal dairesinde". Benjamen Franklen'in şu sözleri de cidden haklmancdir: "Tonbellik pasa benzer. İşten ve çalışmaktan daha fazla İnsanı yıprandırır."
Hareket, ömre ömür katar.
Elli yaşındakiler mideleriyle olduğu kadar a_vaklnriyle de hazmederler.
Son söz olarak yaşı elliyi bulanlar İçin şu sporların tavsiyeye şayan olduğunu belirtelim: Yukarıdaki esasla gözönündo tutulmak kaylt vo şartla-rlyle, yürümek, ala binmek, yüzmek, golf v« bilârdo oynamak. Yalnız burada mühim bir nokta daha vardır. Her* kesin kendi doktorunun tavRİyosIna göre fayda görebileceği sporu yapması en doğru bir harekettir.

Comments (0)