26 Ocak 1950
Perşembe

Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - S
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32. altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
? I — - -



POLİTİKA




25/1/1950
y

**• V

Hint istiklâlinin yıldönümü
M
SİYASÎ İKTİSADÎ
■ A A /!
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
M



*


Soyı 57
lu Kuru}
r
İlânlar: 6 ncı sahifedo santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes’ullyet kabul edilmez.
Telefon: 44756-44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
19 ların Paris toplantısında teklifimiz
iç SAYFALARDA
d 930 senesinin ocak ayında ve
• bu ayın yirmi altıncı gününde. Hint milleti, Gandi ve öteki liderlerinin huzurunda bir and içmiştir: Hindistan, kendi istiklâline kavuşacağı güne kadar, yalnız bu gaye için yaşamak ve bu gaye uğrunda, icabında ölmek! Bugün, işte o andın nıes’ut bir yıldönümüdür. Çünkü Hint istiklâli, iki küsur seneden beri, dünyanın görüp tasdik etmeğe alıştığı bir vâJkıadır.
Hindistan, memleket olarak, (bir kıtadır. Dinler, diller ve ırklar, sayısızdır. Binaenaleyh, bu a-yınci unsurların, eğer, üzerinde İve bunların hepsine birden hâkim “olacak bîr felsefe ile kurulmıya-♦ak olan bir devlet, yaşıyamaz
Keza, Hındular’m dini akidele-,yine göre, insanlar, dört ayn kast’a (tabakaya) mensup olarak dünyaya gelirler. Her insan bunu bilmeli ve tabine razı olmalıdır. Ki, bunlar haricinde bir de parya’lar yani, cemiyet dışı yaşamaya mahkûm bulunanlar ve tıpkı Şafiî’nin köpeği gibi, pis, necis sayılanlar vardır.
insanın dünya üzerindeki mukadderatını. böyle kıskıvrak beş muhtelif tabakanın demirden kabpları içine döken bir cemiyet, devlet kuramaz. Kurmak için, bu demirden kalıplan daha yüksek felsefî prensiplerin fırınında eriterek yeni bir pota halinde yeniden döken bir hayat ve devlet felsefesine lüzum vardır.
Hindistanda, raca denilen prensler, ayrıca nevvab’lar, ayrıca zemindar’lar (toprak ağalan), hulâsa ya din yahut dünyevî nüfuz yolundan, asırlardan beri müesses bir te; £
mi mevcuttur, mevcut iken de devlet kurulamaz. Çünkü devlet, bütün vatandaştan birleştiren kanuni vahdet ve nizamın ifadesidir.
işte Hint Uderleri, uzun yıllardan beri, kendilerini ifna edercesine. evvelâ bu problemleri halletmeğe ve bunu yapabilmek için de. bunlan kendi aralarında münakaşa ederek müspet bir şekle bağlamağa mecbur kalmışlardır.
Hint liderleri, diğer memleketlerdeki liderlerden farklı insanlardır. Bunlar, terbiyeh, halim, tahammüllü, vefakâr ve munis insanlardır. Hepsinde, feragatin en yüksek ölçüsü vardır. Hepsi, sade bir hayat yaşar.
Bu çeşit liderler ile uzun zamandan beri yola çıkmış otan bu sevimli ve derin millet, bizler gibi orta çağdan modern zamanların şartlarına değil, ilk çağdan modem zamanların şartlarına intibak etmek mecburiyetindedir. Bunda muvaffak olacak mıdır?
Kendilerine sorarsanız, aşınmak bilmiyen bir sabır'in bakışlara verebileceği tatlılık ile, size şuna benzer sözler söylerler: “Dâva, Avrupa medeniyetine intibak ise, bunun güç bir tarafı olmamak lâzım. Çünkü bu da, ö-tekiler gibi, insanlar tarafından insanlar için yapılmış bir medeniyettir. Aklımızla, irademizle ve sabrımızla, onun, ilersine dahi gidebiliriz.”
İşte böyle bir Hindistanin yıldönümünde, bizlere, kendilerini tebrik etmek fırsatı düşüyor. Bunu Türk insanı, candan yapmaktadır. Candan, büyük Hint milletine, müşterek otan medeniyet yapımızda, başarılı hamleler dilemektedir.

gallüp ve eşraf siste-ur. Böyle bir sistem
W ★★★
1

İt
£


r


I



• J

4
o


i



Serbest listelerde mallarımızın
bulunmasını şart koşuyoruz
Devlet Bakanı, diin gazetemize beyanatında bu hususu açıkladı t*e Karadeniz balıkçılığının inkişafı hakkında izahat verdi.
İKÎNCÎ
Hindistan Cumhuriyeti
ÜÇÜNCÜ
Teşrii murakabe ve bütçe
Mısırda yeni bir Vafd devri
başlıyor
Nahas Paşa diyor ki: “Mısır, yabancı sermayenin yardımından dalla uzun müddet müstağni kalamaz.”
Nahas olduğu menfaatlerini
beri Sa-Na-hu-bc-
Kahire, (Hususî muhabirimiz LED bildiriyor) - “Biz Mısın, sosyal adaletsizlik, cehalet ve fakirlik gibi üç büyük belâdan kurtaracağız.,, Partisinin büyük seçim zaferinden sonra. Nahas Paşanın ilk sözleri bunlardı. Nıl boyunca pamuk fellâh yetiştiren sosyal nıefkûreli üniversiteli ve fabrika işçileriyle orta sınıfın büyük ekseriyeti Nahas Paşayı tutuyor. Vafd lideri, dış politikada bilhassa İngiltere münasebetlerinde, uzlaşma anyor. Paşa, kuvvetli milliyetçi halde, îngil terenin
pekâlâ müdriktir.
Kiralın barıştırıcı jesti:
Sosyalist temayüllü Vafd Partisinin. hanedanla arası öteden açıktı. Ingilızler 1942 de, Kubbe rayı önüne tanklar dayayarak, has Paşayı iktidara getirmek üıısunda kıralı zorladıklarından
ri, parti ile hanedanın arası büsbütün açılmıştı Vafd Partisi 1945 de seçimleri boykot ederek Saadıstler, Liberaller ve Müstakiller, tahta dayanan hükümetler kurdukları müddetçe bu anlaşmazlık 1918-1949 kışına kadar sürdü gitti. Aralık ayında, kıral, bütün şahsi hislerini yendi. Nahas Paşa, büyük seçmen kütlelerine dayanıyordu. Vafd Partisi yüz günlük koalisyon kabinesine iştirake davet edildi.
Nahas Paşanın iktisadı görüşü:
Yeni hükümetin başlıca gayeleri şimdiden tesbit edilmiştir. Son zamanlarda Mısırda hor görülen yabancı sermayeye bir hayli ümitler verilmektedir. Nahas Paşa diyor kİ: “Mısır, yabancı sermayenin yardımından, daha uzun müddet müstağni kalamaz.,, Birkaç hafta önce, Ka-hirede aksi iddia ediliyordu.
Saad Zağlul Paşanın halefi:
Birinci Cihan Harbinden sonra fakir bir fellâh çocuğu, Saad Zağ-lûl, Vafd Partisini kurdu. Vafd’ın lügat mânası. “Mümessil,, dir. Parti halkın mümessili sıfatiyle memleketi Büyük Brıtanyadan kurtaracak ve halka sosyal refah temin edecekti. Ingiliz Yüksek Komiserleri, iki defa sürdüler.
Yedi sııikasd:
Nahas Paşa, dört senede, ikast allattı. Sabık Başvekil
her Mısır politikacısının katlanacağı meslek hastalıklarıdırî„ derdi.
Zaglûl’-u
yedi su-“Bunlar.
Amerikan Missouri zırhlısının bir kumsallığa oturduğunu bir müddet evvel bildirmiştik. Bütün uğraşmalara rağmen zırhlıyı hâlâ yüzdürmek mümkün olamamaktadır. Gazetemiz için gönderilmiş olan aşağıdaki resimde zırhlı, yardımcı gemilerle beraber görülmektedir.
Vafd Partisi Lideri Nahas Paşa il© birlikte Parlâmonto’nun açılış merasimine gidon, Mısır Kıralı Faruk, halkın coşkun tezahüratlarına mukabele ediyor.
Adalet Bakanının sözlerinden dolayı
Fransa, Boıın’
protestoettı
Bonn Hükümetinin neşrettiği bir tebliğ, aradaki gergin havayı yatıştırdı
25 (Paris hususi büromuzdan — Fr&nsanm Alnıanyadaki komiseri François-Poncet. A-denauer’e vermiş olduğu bir mektubun muhteviyatını yabancı basına bildirmiştir. Fransız hükümeti bu mektupla Bonn Cumhuriyeti Adalet Bakanı tarafından ’Tamburgta söylenmiş olan bir nutku protesto etmektedir. Bu nutkunda Dehler, ikinci Dünya Harbi sırasında Hitlerin hareketlerinden Al-mnnyanın değil, fakat doğrudan doğ-ruva Versny muahedesinin mesul olduğunu bildirmiş ve “Hıtlcri meydana çıkaran sebeplerden birinin de F ran-sanın. İkinci Cihan Harbimlen sonra. Almanyanın knlkınnıasına mâni olmağa çalişnvısıdır” demiştir. Françok -Poncet’nin verdiği mektupta, bu sözlerin. Bitler politikasını haklı göstermeğe çalışan bir gayret olduğu Heri sürülmektedir.
Fransız komiseri diyor ki: Fransa ile Almanya arasında dostluk bağlan kurmak gajesini güttüğünü söyliyen bir hükümet âzaamın bu sözleri sar-fetmiş olması havlı gariptir Dr. Dehler özrü kabahatinden büyük şekilde konuşmuş ve o rejimin yapmış olduğu cinayetleri unutmuş gibidir.
Fransız komiserinin mcktubiyle beraber. Bonn hükümeti Parlat e bir tebliğ nesretmiştir. Bu tebliğde Alman hükümeti Garptaki müttefiklerle İyi münasebetler tesisi hususundaki gayretlerine devam edeceğini ve Fransa ile Almanya arasındaki dostluk bağlarının sağlamlaşlınlacağını bildirmiştir.
Neşredilmiş olan hu İki vesika Pa-riste ve bütün Fransanın siyasi mehn-fllindc iyi bir tesir uyandırmış ve son günlerde Saar meselesi yüzünden gerilmiş olan sinirleri hayli gevşetmiç-tır.
Paris, telsizle) yüksek


Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas bu sabaha karşı Karadeniz'e hareket etmiştir.
Dün gece Bakanla gerek bu seyahati ve gerekse Pari9te toplanacak 19 | lar mevzuu etrafında görüştük. Bakanın Karadeniz seyahati mevzuu C.H.P. paıti kongreleri ile olduğu kadar, Marshall Plânı dahilinde kurulacak balık tesisat ve teşkilâtı ile de alâkalı bulunmaktadır. Bilhassa Giresun ve Trabzon arasında Beşikdilzü köy enstitüsü çalışmaları merkez ittihaz edilerek, Doğu Karadeniz balıkçılığının kalkındırılması ve yıllardan beri bir türlü tanzim edilemiyor! Yunus balıkyağı istihsalinin bir düzene sokulması, bu a-rada bahis mevzuu olmaktadır. Bakanın ifadesine göre, kara kısmı Üzerinde banııan halka yeter istihsal saglamıyan bu bölgede denizlerdeki istihsali arttırmak en tabi! bir yol olmak lâzımdır.
Paris te 19 lar toplantısı
Parıste toplanacak 19 lar mevzuu için de sorduğumuz suallere cevaben, bu defakı toplantıda ticaret serbestisinin bir karara bağlanacağını, ancak bunun taın bir serbesti şeklinde tezahür edeceğini zannetmediğini ve vaktiyle bildirildiği gibi, 19 lara dahil memleketlerin normal ithalâtlarının yarısına tekabül edecek bir ölçüde bir kısım maddelerin serbest bırakılacağını ve bittabi serbest bırakılan maddelerin tamamının % 100 serbest olacağını bildirmiştir. Devlet Bakanına göre. Paristeki konuşmalar için yaptığımız bu iştirak, bazı ihtiraz! kayıtları ihtiva etmekte ve bu arada bizim ihracat maddelerimiz o-lan bazı mühim malların 18 memleket listesinde serbest kısma alınmasını, bu iştirak için şart koşmaktadır.
Diğer taraftan Paris konuşmaJan neticesinde doğacak serbesti, 19 lar a-rasında ayrı ayn yapılacak ticaret anlaşmaları ile daha iyi işler bir vaziyete sokulacaktır.
Devlet Bakanı, bu işlerin daha bir müddet müzakereye tâbi olacağını tahmin etmektedir.
YENİ İSTANBUL’un notu ;
Bu mevzu etrafında Devlet Bakanlığı Umıımi Kâtibi Fatin Zorlıı’nun beyanatı ile İzmir multabirimizin piyasadaki görüşüne ait mektubu üçüncü sahl-femizdedlr.
Mili
Birleşmiş Milletlordc Rusların sürekli protestolarına maruz kalan Milliyetçi Çinin daimî delegesi Dr. Ting Fu Tsiang (sağda) Küçük Asamblenin toplantısına katılmadan evvel, Türkiyenin daimi delegesi Selim Sarpor (solda) ve Brezilya delegesi Carloz Muniz ile görüşürken
Yeni bir san tehlike mi
;?
Komünist Çin ile Sovyet Rusyanın anlaşma esasları
DÖRDÜNCÜ İstanbul şivesinden ne anlıyoruz ?
M. Nermi « 4 ki
Dostumun öfkesi Sabri Esat Siyavuşgil
B E Ş î N C î
Güzel komşum (Hikâye) Süıema
Vali ve Belediye Başkammn umumi izahatı
REPUBLIC OF INDIA p o s T A 6 E 4 A N N A
INAUGURATION JAN 26.I95C
Hint Cumhuriyetı ınüna.sebt:fiyh
ç ı kanlan yu Harıl an biri


HINDISTANDA CUMHURİYET
Yeni Delhi, 25 lYIRS) 26 ocak. Hindistan tarihinin unutulmaz bir günü olarak tarihe geçecektir. Cumhuriyetin ilân edileceği bugün, Hin-dlatamn her tarafında ve bir çok yabancı memleketlerde merasim ve sevinçle kutlanacaktır.
Hapishanelerde bulunan 7000 mahkûm, cumhuriyetin ilânı münasebetiyle serbest bırakılmıştır.
Amerika ve Ingiltere silâh
anlaşması karara bağlandı
Bu anlaşmanın bir maddesine göre, Mançııryada 5 milyon Çinli, talim ve terbiye görecek Taypeh 25 (AA) (United Press) — Milliyetçi Çin Müdafaa Bakanlığı Haberler Servisinin öğrendiğine göre, Çin komünistleri ile Sovyetler Birliği bir andla-şma imzalamak üzeredirler. Bu andİAşmanın başlıca maddeleri şunlardır.
1 — Haynan ve Tayvan’ın istilâsı için Rusya tarafından deniz ve hava birlikleri verilecektir.
2 — Rusya, Siyam ve Hindiçinl’ye karşı askeri bir harekât yapmak lâzım geldiği zaman Çine teknik elemanlardan müteşekkil bir grup gönderecektir.
3 — Bütün hava ve deniz üsleri Sovyetlerln emri altına girecektir.
4 — Yüksek İdarî makamlarda Sovyet müşavirleri kullanılacaktır.
5 — Mançuryada Sovyetlerln İdaresi altında 5.000.000 Çinli talim ve terbiye görecektir.
Diğer bazı gayri resmî haberlere göre, Çin komünistleri Çekoslovakya-dan 200 bombardıman uçağı satın lacaklardır.
Et fiyatları artarsa, Vali, celeplerle mücadele edeceğini bildirdi
Şehrin umumî durumu hakkında düj> kendisiyle konuştuğumuz Vali ve Bele** diye Başkanı: “Son yağan kar şehrin münakalesini sekteye uğratmadı. Trtn> vaylar, otobüsler, taksiler yine İntizamla işlemişlerdir. Bu arada yakacak maddeleri fiyatlarının da yükselmemesi hususunda aldığımız tedbirler İyi netice vermiştir ve fiyatlar yükselmemlştir. Sebze fiyatları biraz artmıştır.
Et fiyatlannda da bir yükseliş vardır. Umumiyetle kızıl karaman 240. d&ğlıç. 260. bazı yerlerde ise 280 kuruştur. Dükkânlarına uğradığım kasaplara koyun etinin hiçbir surette 2Ş0 kuruştan yukarı «atılmamasını tenblh ettim. Etin 280 kuruşa kadar yükselmesi normal telâkki edilebilirse de daha fazlasına asla müsaade edilmiyecektir. îkl gündür çok hamsi balığı çıkmaktadır. Balıkhanede toptan kilosunun 25 kuruşa verildiğini gözümle gördüm. Bunlar et İhtiyacım kısmen karşılıyabilir,, demiştir.
Diğer taraftan Vali ve Belediye Başkanı dün celepleri toplayarak kendileriyle 1.5 eaat süren bir konuşma yapmıştır.
Bu toplantıda çelepler, et fiyatlarındaki artışın normal olduğunu, hâlen satışa arzedilen hakanların besili bulunduklarını, besi için de kilo başına her gün hayvana bir kuruşluk yem verildiğini iddia etmişler ve “fiatlcr artarsa ls-tanbula fazla hayvan gelir ve o zaman ucuzluk başgösterir*' demişlerdir. Bu mütalâalara karşı Vali, et fiyatlarıma katiyen arttırılma masını, eğer arttırılacak olursa kafasındaki bazı projelerle, kendileriyle mücadele etmek mecburiyetinde kalacağını, belirtmiştir.
Gazetecilik Enstitüsü martta açıbyor
İstanbul üniversitesi Senatosu Gazetecilik Enstitüsü yönetmeliğini bitirerek tasdik olunmak üzere Milli Eğitim Bakanlığına göndermiştir. Gelen cevaba göre enstitü mart avı başından itibaren çalışmalarına başlayacaktır.
Söylentilere göre enstitü müdürlüğüne Prof. Fındıkoğlu, Prof Şükrü Baban veya Prof. Ahmet AH özeken getirilecektir.
Gl. Kâzım Karabekiri anma merasimi
a-
ile diğer memleketler arasındaki cuma giiııii
A, A. (United
Birleşik Amerika ve İngil-
imzalanması muhtemel
başka tngiltereyc imalâtı için dolar
İngiltere anlaşmaların
VVashington, 25
Press)
tere, askeri yardım programına uygun olarak Ingil tereye devredilecek Amerikan silâhları hususunda bir anlaşmaya varmışlardır Dün gece. Ingiltere Büyük Elçiliğinin sözcüsü bütün önemli anlaşmazlıkların halledildiğini bildirmiştir. İngiltere ile diğer memleketlerin bu anlaşmaları cuma günü imza etmeleri beklenmektedir. Öğrenildiğine göre, yeni anlaşma gereğince İngiltere bu silâhların bir kısmını meselâ Hongkong’a gönderebilecek. fakat Batı Avrupa müdafaasına tahsis olıınan silâh stokunda bunların yerine yenisini kovmıya ça-
lışacuktır. Bundan kendi silâhları ve sarletmlye mecbur kalmıyacagı hususunda teminat verilmiştir.
Bu arada. İngiltere ilk önce çok sayıda Amerikan uçağının kendisine devrini kabul etmişse de yedek parçaların kıt olduğunu ve ihtiyat olarak muhafaza edilen uçaklardan bir kısmının kötü durumda bulunduğunu öğrenince bu işten vazgeçtiği öğrenilmiştir. Bununla beraber iyi lan çevrelerde îngılterenln B-29 tipinde üstün uçarkale chman uçağı olarak bunları
Hinlerinde kullanacağı söylenmektedir.
Çin komünistlerine Aclıeson’un ihtarı
Washington 25 (A.A.) (Lps) — Dün Mümessiller Meclisi Dışişleri Komisyonunda beyanatta bulunan A-eheson. Çin komünist şeflerine ihtarda bulunularak Pekindeki Amerikan elçilik ve konsolosluk binalarına el konulduğu takdirde. Amerikan Hükümetinin bunu olağanüstü vahim bir mesele telâkki edileceğinin bildirildiğini söylemiştir.
Bugün aaat 15 te Eminönü Halkevtnde Türk Kültür Ocağı tarafından Kâzım Karabekirln ölümünün İkinci yıldönümü münasebetiyle bir anma töreni yapılacaktır. Törende Rauf Orbay, General Refet Bele ve Feyzi Feyzioğlu konuşacaklardır. Askeri bando refakatinde merhumun iki marşı söylenecek, hayatına ve cenaze merasimine dair bir film gösterilecektir. Giriş serbesttir.
Ayrıca bugün akşam naat 18.20 da İstanbul Rads^sunda Türk Kültür Ocağı adına, Turgut Afasuy tarafından. Knra-bekir hakkında bir konuşma yapılacaktır
Suriyenin İstanbul Konsolosu
Haber aldığımıza göre, bir müddetten beri Suriyenin şehrimizde bulunan kançıları Zuhnrl Murabct. konsolosluk derecesine terfi İle, Suriyenin İstanbul konsolosluğu vazifesini görmeğe memur edilmiştir.

Bulgar Başbakanları moçhul sobopler yüzünden oluyorlar (Gazeteler)
haber a-•10 tane bombar-ııçuş ta-
I
== ===================
30 ocak 1950 pazartesi günü Yeni İstanbul’da
Pranganın milletlerarası şöhret kazanmış büyük mizah muharriri şüphesiz ki Cami (Kamildir ve gene hiç şüphe yok ki onun en kuvvetli oseri do:
Kıyamet Günü
dur. Harikulade işlek bir zokı ve çok inco bir buluş mahsulü olduğundan hem sürükleyici, hom düşündürücü, ayrıca neşe vorici bir mahiyeti olan bu romanın türkçesinı
ın yakından tanıdığınız üstat kaleminden okuyacaksınız.
■ ------------------------------- J
BULGARİSTANDA :
— Haydi korkma!. Betorın boterı var. Ya başbakanlık koltuğuna ottıraaydHv!
Sayfa 2
V K N T t S T Â K B T? S
Hindistan Cumhuriyeti
HİNDİSTANIN İdaresi salâhiyetini Ingilizlerdon devralmak üzoro, 15 ağustos 1947 gecesi goco-yarısında tarihî bir toplantı yapmış olan Hindistan Kurucular Moclisl içtimainde Pan-dit Nehru söyle demişti:
“Bundan senelerce evvel, âkıbo-timizi tâyin İçin bir randovu vermiştik. Simdi bu randevu sözünü tutmak zamanı gelip çatmıştır. Gece yarısı vurduğu anda, bütün dünya uykuda iken, Hindistan yeni bir hayat ve hürriyete gözlerini açacaktır.,,
Evet. Hindistan hakikaten u-yanmıştır. O, son iki buçuk sene zarfında istiklâle kavuştuktan sonra. ortaya çıkan müşkülleri yenmek için uyanık bir seklide mücadele etmiştir.
Evvelâ, devlotln movcudlyet ve bütünlüğünü tehdit eden hattâ onu tohJikeye sokan hallero karsı mücadele ötmesi lazımgeldi. Bu a-rada» Pencap’takl yerlerinden, evlerinden ve barklarından kovularak Hindistana İltica eden ve sayıları 5 milyona varan mültecilere yor bulmak mosolesi ile uğraştı. Ingiliz İdaresinin nihayet bulmasıyla kendilerinin müstakil birer hükümet olduklarını zanneden 600 kadar prenslikleri İkna oderek. onların Hindistan Birliğine katılmasını temin etmek mosolesi do vardı. Bilhassa eğitim sahasında göze çarpan iki asırlık gerilik de ortadan kaldırılmalıydı. Buna sıhhat vo millî kalkınma mevzuları da ilâve oldu. Ingllizlorin çokllmosiy-lo açık kalan hükümet Idaroslnde vc savunma Işlerlndokl yüksek memur boşluklarının doldurulması lâzımdı. Bunların yalnız doldurulması değil, fakat teşkilâtlandırılması da icap ediyordu. Geniş Ölçüde endüstriyel, zirai ve hidroelektrik projelerinin tatbiki gerekiyordu. Cehalet seferborMğl. kitle halinde ele alınmayı vo o şekilde idare edilmeyi icap ottlriyordu.
Şimdi İse. bütün bu meselelor, esaslı bir şekilde hallodilmiş bulunuyor. Sınallosme yolunda Hindistan mühim bir adım atmıştır. Muazzam hldro-eloktrlk plânı üzerinde de çalışmalara başlanmıştır,
Askerî kudrete golinco, bugün Hindistan, bundan İki buçuk sone evveline nazaran çok daha kuvvetlidir. Köylerde oohalet günden güne azalmakta ve okuyup yazma öğranonlerln sayısı gittikçe artmaktadır. Bu sahada beliren bütün emâreler, Hlndlstanın İstikbale emniyetle bakabileceğini göstermektedir.
Fakat, Pandlt Nohru’nun Kurucular Meclisi toplantısında bahsetmiş olduğu ant, ancak bugün yerine getirilebiliyor. 26 ocak 1930 tarihinde, bütün Hlndlstandakl
KISA HABERLER
McCLOY SALI GÜNÜ AJLMANYAYA DÖNECEK
Berlin, M (YÎRB) — Almtnya. hak-kında hükümetine İzahat vermek İçin Wash(nrton'dft bulunan Amerikanın Almanya temsilcisi McCloy, aah günü avdet edecektir.
OTOMOBİL L/18TtKLERtNtN PATLAMASINI ÖNLEYİCİ TEDBİR
Ncw-York, 25 (Nafen) — Birleşik A-merikanın Kontuoky eyaletinde otomobil lâstiklerinin patlamasına nıûni olmak makaadiyle 6 tonluk büyük bir mıknatıs yapılmış ve bu mıknatıa yollar üzerinde gesdlrllmiştlr. Belirtildiğine göre mıknatıs 10 kilometrelik bir saha dahilinde 11 kilo çivi, vida, tel gibi lâstik patlatacak şeyler bulmBş vo toplamıştır.
YENİ AMERİKAN DENİZ KUVVETLER» KURMAY BAŞKANI j
VVashlngton, 26 A.A. (AFP) — Amiral Forreat Sherman Amiral Loul» Den-fild in yerine dün akşam Amerikan Deniz Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı vazifesine başlamıştır.
Ayan Meclisi 8herman'ın yeni vazifeye tâyinini dün öğleden sonra tasvip etmişti.
BEVtN 1 SEBATTA KOMAYA GELECEK
Roma, 25 (YİRS) — İngiltere Dışişleri Bakanı Havin 1 şubatta Komaya gelecek ve Başbakan De Gasperi tarafından karşılanacaktır. Vatlkandan bildirildiğine göre Papa Bevint kabul edecektir.
STAFFORD CRİPPS PARİSTE
Parla, 25 A.A, (AFP) — Ingiltere Hazine Bakan! Sir Stafford Cripps saat 11 de uçakla Londradan Parlsa gelmiştir.
halk, liderleri olan Gandl ve Pan-dit Nehru önderliğinde, memlekete tam istiklâl sağlamadan huzura kavuşmamaya ant içmişlerdi. Çok karanlık şartlar altında bile, bu ant her seno yonilenmiştlr. Ek-soriyotle bu toplantılar yasak »dilmekte ve her toplantıyı tevkifler veya polisin açtığı ateş takip etmekteydi. Geçmişte pek çok ıstıraba sebep olan istiklâl günü, ga-yot haklı olarak bugün millî bir sevinç günü telâkki edilmektedir. Bugün Hindistan, gaçmiçtokl osa-rot bağlarını koparmakta vc müstakil bir cumhuriyet halinde, alnı yukarıda olarak insanlık arasına katılmaktadır. Hindistan Anayasası. bütün demokratik müesses»-lorin en yenisi olduğundan, rahat rahat Batının vo Doğunun en iyi kısımlarından İstifade etmiştir. Mosolâ federal İdare fikrini Birleşik Amerlkadan almıştır. Lâkin Hindistan Cumhurbaşkanı, i-daronin tosrlı başkanı olmaktan ziyade, dovletin temsilcisi olacaktır. Kabine ise. Ingiliz kabinesi sistemi üzerine olacaktır.
Yeni Anayasanın Esas Haklar bahsinde. İnsan hakları ile ölmez hürriyet prensipleri tam mânasiy-I» tomsil edilmektedir. Bir diğer madde de, “Devletin Siyaset İstikameti Pronsiplerl,, dlr ki bu da, A-nayasoyı yapanların, 19 uncu asır demokrasi siyaseti fikri İle İktifa etmediklerini gösteriyor. Bu kurucular. bir demokrasi sosyal ve e-konomik adalete dayanmazsa onda istikrar olamıyacağını çok İyi anlamışlardır. İstikamet prensipleri de bunu temine matuftur. Devlet Anayasadan; kâfi derecede maişet İmkânları, toprağın haklı bir şekilde taksimi, çalışmak hakkı, eğitim ve âmme yardımı albi İktisadî hakların sağlanmasını temin hususunda İstikamet almaktadır.
Anayasa, Gandl’nin uğrunda yaşayıp öldüğü prensiplerin de bir zaforldlr. 20 sono müddetle ‘'dokunulmazlığa,, karşı mücadele eden Gandl, nihayet bu mefhumu kafalardan silmişti. Yonl Anayasa, "dokunulmazlığı,, kanunen yasak etmiştir. Bundan başka, yoni A-nayasayı kurmaya hâdim olan Dr. Ambodkar, hem yanlış bir tâbirle “Parya,, denilen zümrenin lideri, hem do Hindistan Hükümetinde Adalet Bakanıdır.
Bundan iki sene evvel Gandi-nin, uğrunda hayatını feda ettiği lâlslzm de yeni Anayasada yer almıştır. Gandı, memleketin lâik olması hususunda ezcümle söyle demişti: “Hindistan, bu topraklarda doğan ve bu topraklarda yetisen İnsanlarındır, Hindistan|Müs-lümanların, Parsilorln, Hinduların ve Hıristiyanların memleketidir.,, Yeni Anayasanın başında da bu cümloler aynen mevcuttur.
DOĞU ASYA’DA KOMÜNİZM TEHLİKESİ
Tokyo, 25 A.A. (AFP) — Bugün Mecliste sös alan Başbakan Yoşida demiş-• tır id :
“Doğu Asyanın geri kalan kısmı gibi Japonya da komünizm tehdidi ile karşı karşıyadır. Bütün Düneydopu Asyanın Japonyanın istikrar Amili olan kuvvetini takdir ettiğine inanıyorum."
Yoşlda bundan sonra Amerika ve A-vustralyanm Japon barış nndlaşmaaının akdini çabuklaştırmak için aarfettlklerl gayreti memnunlukla karşıladığını belirtmiştir.
ATOM UÇAÛI
İNŞASI
tVnuhington 25 A A. (Afp) — "France rreoso" Ajansı muhabirine Amerikan atom bllglnlori çevrelerince yapılan beyanatlara nazaran atom uçngı on yıl içinde inşa edilecektir.
Sekiz yüz ton ağırlığında olacak olan bu uçak aya «ekiz günden ar. bir zamanda varacaktır. Şüphesiz halledilmesi gereken atom reaktörünün İnşası soğutma tertibatı, mürettebatı zararlı ışınlardan muhafaza gibi önemli meseleler ortaya çıkmaktadır. Fakat hiçbir kati engel yoktur ve muhabir tarafından elde edilen malûmata nazaran tepkili mo-törlerle mücehhez ve muar.znm bir kedi balığı şeklinde olan northrop'un “uçan kanadı” haklkstto glsllce atom uçağının bir modeli olarak düşünülmüştür. Şu halde atom uçaftı saatte 2000 kilo-metre sürati bulunan çok büyük bir kedi balığı şeklinde bir şey olacaktır.
PAUL HOFFMAN PARtSE GELDİ
Paris 25 A A. (AFP) İktisadi İşbirliği Teşkilâtı İdarecisi Hoffman bu sabah uçakla Nasv-York'tan Perise gelmiştir.
Avrupada İktisadi İşbirliği Teşkilat» çalışmalarına İştirak edecek olan Hnff-man uçaktan iner inmez Mnrshnll Plânı İdarecisi Harrymnn'ın yerleşmiş olduğu Talieyrand otollne gitmiştir.
Marshall yardımından komünist memleketlere kaçırdan mamuller
Bu lıileye be^ uran memleketlere Marshall yardımının kesilmesi için Ayan Meclisine bir teklif yapıldı
VVaahlngton. 25 A.A. (Reutor) — Georgin ây’nıı üyesi Malone Ayan Meclisinde yaptığı bir konuşmada Mar-shall Plânı memleketlerde Birleşik Amorika tarafından yapılan yardımın işlenmiş m&mOller şeklinde komünist memleketlere gittiğini bildirmiştir,
Malone Marshall PlAnı memleketlerinin Rus peyklerine mnkine ve Aletler, bilyalı yataklar, elektrik malzemesi, yol in§«8tı için ağır makineler ve motörlü vasıtalar gönderdiklerini bildirmektedir.
Malone meclise Marshall PlAnı memleketleri ile. demirperde arkasındaki memleketler arasında geçenlerde imzalanan ticaret anlaşmasını ihtiva eden bir liste vermiştir.
Malone “Rusya ve peykleri İle veya Rusya tarafından işgal veya kontrol edilen herhangi bir bölge ile ticaret yapan ve onlara fayda temin eden memleketlere Marshall yardımının keRİlmeslHİ" isteyen bir takrir vermiştir.
MaJone’in takriri incelenmek üzere Ayan Meclisi Dışişleri Komisyonuna verilmiştir.
Kolarof dün gömüldü
İsmini yâdetmek üzere doğduğu şehre Kolarofgrad denecek Londra, 25 (YtRS) — Müteveffa Bulgar Baıjbnkanı bugün Bnlkan memleketlerinin bir çok Bakanlarının iştirakiyle gömülmüştür, Ruman-ya Dışişleri Bakanı Madam Pau« ker meraalme iştirak etmiştir.
Kolarof caki Ba,bnknn Dlmltrof'un yatmakta olduğu kabre gömülmü,-tür. Bilâhare oradan çıkarılarak kendisine inşa edilecek bagka bir kabre nakledilecektir.
Bafbakan Kolarof'un ismini nnmsk üzere dofdutu «ehtr Kolarofgrad ismini alacaktır. Muhtelif fabrikalar da Kolarof iemlni alacaklardır,
Karadeniz bölgesindeki maden ve demiryolu telisleri için bir anlaşma
Plttsburc 25 A.A. (United Press) — Türk Hükümeti, Karadeniz bölgesinde yapılacak maden ve demiryolu tesislerinin proje ve inşaat Ijlerine nezaret etmek üzere "Koppera Compa-ny İne." şirketiyle anlaşmıştır. Mukavele, Etlbank'ın idare ettiği Ereğli kömürler İşletmesi İle Koppers şirketi arasında İmzalanmıştır. Zonguldak bölgesindo yapılacak olan bu teslalor 60 milyon dolara malolacaktır. İnşaat malzemesi ve makineler Amerika, Türkiye ve diğer bazı Avrupa memleketlerinden satın alınacaktır.
Rusyanın Çin hakkında, emelleri
Montreal, 25 (YÎR8) — Birleşik Devletlerin Dışişleri Bakanlığı bugün gazetecilere tevdi ettiği bir beyanname ile, Dışişleri Bakanı Acheaon’un geçen hafta Rusvanm dört Çin vilayeti üzerindeki harekâtı hususunda yaptığı beyanatını tasrih etmiştir.
Beyannameye göre, Ruşlar Man-çuryada, ÇHng-Kay-Çek Hükümeti ile 1945 scnc-sindo yaptıkları andlaş-ma gerekince, hususi bir idare kurarak, Çin mümessillerini tamamlyio e-karta etmiştir. Rusların Mançurya ordueu üzerinde büyük bir tesiri olduğu aşikârdır.
Doğu Mongolletan ve Sikyang vilayetleri üzerindokl Rus tesiri henüz o kadar kuvvetli olmamakla beraber, bu meyandaki Rus faaliyetleri günden güne artmaktadır.
Sınıf geçmeyi güçleştiren imtihan usulü
Millet Partisi Genel Başkanı
B. Millet Meclisinde
dünkü tartışmalar
Birçok milletvekilleri, talebe lehinde konuştular, birbirine uymıyan imtihan hükümlerini telif için, Üniversitelerarası Kurul, toplantıya çağırılacak
Dış politikamızı 1938 den beri atıl ve seyirci buluyor
Konferansının sonunda B. Bayur, “Gençliğin, iç ve dış politikada murakabe vazifesini gören bir kamçı olmasını" istemiştir.
AnkAra 25, (Huıual muhabirimizden) — B. M. Meclisi, bugün Feridun Fikri DüçünMelin başkanlığında toplandı. Sekizer kişilik altı geçici dilekçe komisyonu teşkili huausunun başkanlık dnvanınca kararlaştırıldığı Başkan tarafından blidlrilmeaini müteakip Ankara Hukuk Fakültesi talebelerinin müracaatı üzerine lehte karar alan dilekçe komisyonu raporunun müzakercaiyle gündeme başlandı.
Hukuk Fakültesi Profesörler Kurulu, 1948 do yom bir imtihan yönet-mclttl ynpmıg vo sınıf geçme şartlarını ngırlaştırınıştır. Bu yönetmeliğin kabulünden evvel Fakülteye kaydolunan talebeler, aonvadan kendi aleyhlerine konulan yeni hükümlerin haklarında tatbik olunmnmaaını ve eaki yönetmelikte olduğu gibi üaaü mizanı dolduramıyanların tekrar imtihana girmek haklarının tanınmaaını iati-yorlardı.
Dilekçe komisyonu, bu taleplerini kabul etmişti. Sait Azmi Foyzlotlu, komisyonun kararını uygun görmekle beraber bir dersten kırık not almak veya lissümizanı doldurrmamak suretiyle sınıfta kalanların umumî imtihanları beklemeden şubat devresinde de imtihana girebilmeleri kaydivle raporun tasdikin» İstedi. Dilekçe komisyonu sözcüsü, talimatnamenin esasında böyle bir İmtihan olmadığı beyaniyle bu talebe muvafakat etmedi, Muhtelif hatipler söz alarak talebe lehinde konuştular.
Milli Eğitim Bakanı, blrlurıne uy-mıyan imtihan hükümlerini telif etmek için Üniversitelerarası kurulun I toplantıya çağırılacağını bildirdi. Ne- I
•" ......
Politika karargâhı
f Kanunu hakkında
!
Ege’de kuruluyor
İzmir D. P. Kongresinde Celal Bayar, Manisada da Hilmi Uran konulacaklar
tzırılr 25 (Hususi muhabirimizden) Hnftn. sonunda, politika knrargA. hı, Ankarndnn Ego'ye nakledilecektir. D, P. İzmir 11 Kongresi, cumartesi günü lzmlrde toplnııırken, aynı gün Manisa C.H.P. I! kongresi (îc Manianda toplanacak, Manian kongresinde Hilmi Uran konuıurkon, İzmir kongresinde de CeiAl Bayar, büyük önem verilen bir nutuk söyllye-çektir.
D. P. mchatlline göre, Celâl Ba-Var'ın İzmir nutku, D. P. ntn seçim kampanyasını açmaya mfctuf bir hfc-dlse olarak karşılanacak vc Bayar, D. P. nln Ankara intlçaro toplantısından sonra yeni bir İHtlkamet alan partinin görüç vo hedeflerini nnlatn-çaktır. Her iki pnrtldo de büyük hazırlıklar yapılmaktadır,
lilMlUllÜliMiil» - rr» . —rtı— -•
-------------------------\
Bugün de kar yağacak
Dört günden beri şehrimizde devam eden kar tipimi dünden İtibaren durmuşsa da, kar zaman zaman yağmakla devam etmiştir. Dün «abah aaal 7 de İstanbul harareti sıfırdan aşağı 1. 4 dereceye düşmüş vi! akşam üzeri do don ol-muştur.
Devirt Meteoroloji İstasyonundan aldığımız rhaiıımuia güre bugün a-ralıkll olarak kar vngecak ve eu-hunet muhtemelen sıfırın altında 4 dereceye budar düşecektir. Rüzgârlar şimal ve şhnallşarkl lalika-metinde esecek ve Kaiadenizdeki fırtına mutedil olarak devam edecektir.
K_________________________/
ticede, şubatta imtihan yapılması kabul edilerek karar bu şekilde taadik olundu.
Hayat pahalılığı meselesi
Bozuk çıkan ekmeklerle hayat pahalılığı, ithal edilen un, Ziraat Bankasını çiftçiye, EmlAk Kredi Bankasının inşaat sahiplerine açtığı kredi hukkında Ahmet Remzi YÜregir tarafından verilen sözlü soru önergesine Ekonomi ve Ticaret Bakanı cevap ver mlş. tek tip ekmek tatbikatının ithalâtta T milyon dolarlık bir tasarruf sağladığını söylemiş ve bu mevzu etrafında gerekli izahatı vermiştir.
Bakan, izahatına devamla, buğday sıkıntısı olmıyaeagını, olursa IthalAtn devam edileceğini söylemiş, sorunun ikinci kısmım teşkil eden Ziraat Bankası sermayesinin arttırılması mevzuunda da uzun izahlarda bulunmuştur, * J
Bundan sonra iş ve Tapu kanunlarının bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki tasarıların ikinci müzakereleri yapıldı. İlk okul baş öğretmenlerinin makam ücretlerinin 10-40 liraya çıkarılması, merkez teşkilatında bir vazifeye nakledilen yargıçlara da ödenek verilmesi için Yargıçlar Kanununun 4 üncll maddesini» kaldırılması hakkındaki teklif ve tasarıların birinci müzakereleri yapıldı. Belediye Gelirleri Kanununun 22 nel maddesi tAdilen kabul edildi, benzinin litreslndon 1, müştekatınm litresinden 2 kuruş istihlâk vergisi alınması hakkındaki 30 uncu maddenin köylere de teşmilini iatlyen teklif, sözcünün talebi üzerine İçişleri Komisyonuna iade olundu ve 19.30 da oturuma son verildi
çıkarılan şayialar
Salahiyetli çevreler, böyle bir taaarıııııı Mecllae geleceğine ihtimal vermiyorlar
Son günlerde bazı gazetelerde Hükümetin bir af kanunu çıkarmak İçin hazırlıklara giriştiği yolunda haberler İntişar etmektedir. Yaptı-Arımız tetkikler sonunda edlndlgrimiz kanaat, bu yazıların anıl ve esastan ârl, hiç dogilaa rnovaimsiz olduğu merkezindedir. Gerçi, bazı C.H.P. milletvekilleri arasında seçim arlfo-ainde bir af kanunu çıkarılmasına temayül gösterenler varsa da, çoğunluk, böyle bir hareketin, iktidarın lehinde olmaktan ziyade aleyhinde neticeler tevlld edeceği mütalâa-sındadır. Salâhiyeti! çevreler, Hükümetin münevverler arasında aleyhte bir propagandaya vesile olacak böyle bir tasarıyı Meclise getireceğine ihtimal vermemektedirler,
Gene aynı çevıeler, aksi vârlt olsa dahi, bu şayiaların hiç olmazsa jnevslmslz bulunduğu noktasında ittifak etmektedirler. Bunlara göre, af kanunu tasarıları gayot gizli olarak bir iki aaat içinde hazırlanır ve müstaceliyetle Menüse sunulup karar a-tınır. Bu itibarla çıkan şâyialara» temenniden ileri bir mâna verilemez.
İngiliz kruvazörü Euryalus tamirde
İzmir 25 (Hususi n»tthabirimlzden) — İngiliz Kıralh£ı Akdeniz filosuna mensup Euryalus kruvazörü bu sabah, limanımıza golnılş, şehri solkm-ladıktan sonra kruvazör komutum C.R L. Parry karaya çıkarak valiyi, belediye başknnını ve komutanı ziyaret etmiş, öglerjen sonra vah ve belediye başkanı Euryalus gemisine giderek ladei ziyarette bulunmuşlardır.
İstanbul ünlvareltesl Tnlebo Birliği konfornnRi noritlndon olmak Usare, dün akşam «ant. 17 de, Marmara Lokalinde Mılk-t Partisi Genel Başkanı Hikmet Bayur tarafından “Dünkü ve bugünkü tarihimizde, TÜrkiyenln dünyıı pnllllka-sındnki rulü" mevsuundş bir konferans verilmiştir. Hikmet Bayur. kürapye gol-1 dlgl Mirada talebe tarafından alkışlanmıştır,
Millet Furt ini Genel Başkanı başlangıçta konternnMinı politikadan uzak tutacağa benSiyordu ve bu letlkanıette konuşlu. Türklycnln, OsmanlI İmparatorluğu samanından 1020 yılına kadar olan raman içersinde dünya polltlka-Hindakl durumunu isah ettikten sonra, ou nl( devletlerin bir sömürgecilik zihniyetiyle* OsmanlI İmparatorluğunu taksim edebilmek İçin neler yapıldığını belirtti ve bundan sonraki 1923-1930 ara-MiiKİHkl devrede de Türklyonln uldıgı neticeyi şu şekilde anlattı: “Herke» anlamıştır İd. Türlder memleketlerini 1-dare edebilirler.”
Bayur 1930-1038 devresinde Türklve-nln teşebbüsü ele alarak ve büyük devletlerin durumlarından faydalanarak aıraslyle Türk - Yunan Dostluk Faktı vo hor türlü engele ragmsn Balkan Paktını, Imzahyarak büyüle devletlerin ve bilhassa kalyanın Balkanlardaki emellerine engel olduğumuzu, 1036 da gene kendi teşebhÜaUnıüzle Montreux Vo 1937 de SâdâbOd Pnktı ve 1937 - 38 de dc Hatay r.nferlerini doğuran bir politika-ya sahip buhındtı^umusu iınhıan sonra bu devirde Türklvenin Yakindoftu-da vc Bnlkanlarda kudret, kuvvet ve barış unsuru olduğunu boürtmlştlr.
Konferansçının buraya kadar olan sbzleri 192ü - 1923 - 1930 - 193S devirlerinin muvaffakiyetlerini belirtmiş ve o zamanki idare ve hükümetin lehinde olmuştur,
1038 de başlıyan devre İçin Hikmet Bayıırun fikri şudur:
Millet Partisi Genol Başkanı 1938 a kadar olan politika ile ondan Nonraki siyasi hâdiseler arasında bir İrtibat kurmaca çalışarak “Atatürkün dilimiyle Balkanlarda mühim bir kuvvet unsuru ortadan kalkar” demiş vo ofter A-talürk Fftg kalsaydı kalyanın Arnavutluğu İlhak edip ed^mlyocoği sualini sormak, konuşma terziyle Itaiyanın böyle bir harekete tevessül cdemiyecegl kanaatini ihsas etmiştir .
Hikmet Bayur. Atatürkton sonraki devrede, hükümetin hiç bir faul siyaset Kütmodlgıni, teşebbüsü ele almadığını vc siyasi hâdiselere seyirci kaldı-gınıızı söylemiş ve demiştir ki: “Çalışmadık. bu işi ciddiyetle ele almadık, bize bir atalet geldi. TUrklyenln umumi durumu eadecs soyirci durumudur.”
Hikmet Bayur, îklnol Dünya Harbinde. bizim k/ıh o tarafın İcAh bu tarafın arsusuna uyduğumuzu İddia ederek. "Bu orada hakikati söylemek lAsımthr kı harbe girmemeğe muv/ıffnk olduk11 demiştir. Fakat, bu bahisteki fikrini isal» ederken de. harbe girmemiz İçin zaman zaman teşvikler ve tazyikler yapıldığını, fakat buna lunmen de g zamanki Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmağın m ini olduğunu İddia etmiş ve. bu bahiste da “Herhalde Atatürk bu kadar Atıl durma», harbi Balkanlardan uzak tutmağa muvaffak olurdu” demişti.
Bayurun konferansı bundan snnrn sl-
C. H. P. Müfettişi,
Anknraya gidiyor
C. H. P. Müfettişi Sadi Irmak bugün Anknrnyn gidecektir. Müfettişin Aııka-mrla vllAyetle helodiyenin birbirinden ayrılmadı huşueundu temaslar yapucnğı ve ş«*hir Meclisi parti grupunun görüşlerini alakalı makamlara İleteceği ion( nedilmoktrdlr. Sadi İrmak 3 şubat 1050 günü sabahı şehrimize dönecektir.
Şehir Merlisi, 1 şubatta toplanıyor
Şehir Meclisi şubat ayı toplantıların» ayın birinden itibaren başlayacaktır, ilk toplantı I şubat çarşamba günü eaat 15 tedir. Belediye, birinci toplantının ruznameslnı hazırhyarnk davetiyelerle birlikte meclis asalarına göndermiştir.
Ruznamenin başında, belediyenin yeni sene bütçesinin müzakeresi vardır. Ayrıca bası mıntnIctılnrın hudutlnrmın yeniden tcshitl ile Eyüptokl Topçular mevkiinin SuâmatnllU* adı ile yeni bir köy haline gel irilmesi hakkında teklif ile saymanhklardan gelen kati hesap raporları vardır.
Rize şilepi geldi
Rize şllepl Phlladelphia’dan karışık vıikünıl İskenderun ve Izmlre çıkardıktan sonra dün saat 4 te Umanımıza gelmiştir. w
yoa1 bir nutuk halini almış ve bu>i .nk'.ı dış politikayı trnkıd ederken “Harp •»-rarmda Atatürk aag olsaydı bizim A-merıknrı sıiAhlurını Inglllzlerden almamıza muslinde etmez, ala'nftını doğrudan doğruya ve hattâ daha da çok a-hrdi.” demiştir.
Hikmet Buyur, harbe girmemiş olmamızı şükranla karşıladığını söyledikten sonra, bundan istifade edemediğimizi Ifııdo İle “Bugünkü durum nedir?” diye sormuştur.
“Bizim ölçümüz şudur: Komünistliğe karşı bir duvarız Herkes Bunlardan korkarken, biz v/ıkl toprak taleplerime hayır? dedik. Buna Stalln dahi hayret etmiştir. Bizim Kara ve Ardahan» çabucak vereceğimizi zannetmiştir. Türk tarihinde savaşsız toprak varüdlğl vâki midir?” dedikten sonra, buna rağmen dünya politikasında söz sahibi olmadığımızı, halbuki dünya politikasındaki rolümüzün buna göre olması lâum geldiğini, hükümetin bugünkü vaslyetimlıl değerlendirmesi İrap ettiğini, yoksa vazifesini yapmamış sayılacağını söylemiştir.
Hikmet Bayur. bundan sonra, dünyada yeni cereyanlar meydana çıktısını ve eski sömürgeciliğin dünyanın her tarafında çöktüğünü belirttikten sonra, Amerikan politikasına temas stmlş ve demiştir ki: “Bugün Amerika sömürgeci tarzında hareket etmiyor ve geniş Ölçüde »ilah vererek başka bir zihniyetle hareket ediyor. Amerikanın bir gayesi bizi Ruslnrn karşı silâhlandırmaktır. Fnknt Amerikan sanayii öyle bir hale gelmiştir ki kendi iç piyasaları kendine kAfl gelmemektedir.'’
Konferansçı bundan sonra. Amerikan yardımının maksatları üzerinde durmuş Marshall plânına, Truman doktrininin dördüncü maddesine temas etmiş ve bunların geri memleketler halkının zenginleş»irilmesiyle mal satmak yolunu bulmak İçin tatbik edilmekte olduğunu İfade etmiştir.
Hikmet Bayur, İkinci Dünya Harbi sırasında aiyaseten manevra yapamadığımızı. Iktlanden dc aynı şekilde hareket ettiğimizi, bugün de bunun böyle olduğunu iddia etmiştir. Bayur: “Batı dünyasının bize muhtaç olduğu şu sırada İşi Atatürk gibi bir manevraoının elino veriniz, munzzam İşler yapar” demiş. Halbuki bugünkü dünya politikasında bizim Arap devletltrl kadar sözümüz olmadığı düşüncesini ileri sür-milş, bizim, harp esnasında Almalılara kapılarını açmış olan devletlerden daha az yardım gördüğümüzü söylemiştir.
Bu mevzuda Hlkmot Bayur: “Söylenecek şşy şudur, Atatürk devrindeki gibi teşebbüsü ele almamız lâzımdır. Hatırımız sayılmalı, sözümüz geçineli, Birleşmiş Milletlerde bir mevki sahibi olmalıyız. Ekonomik bakımdan çok daha fazla menfaatler temin odlimeHdir
Buyur, bundan sonra, siyasi tenkiti-lera geçmiş vc mevzu dışına çıkmak gençliğe teşvik e(Uci şekilde hitap eİR mlş: “Aydın gençler! Deviniz kİ; HURb fevkalade ovsafımız(l.'nı ve dun . . . mumuzdan l.ıyıklyie istifade adlimi' or. bunu isteriz!"
Hikmet Bayur sözlerinin sonunda Millet Partisi Genel Balkanı olarak konuşmuş ve gençliğin İç ve dış politikada murakabe vazifesini gören bir kamçı olmasını onlardan İstemiştir.
Karaya oturan slmerikan gemisi kurtarıldı
14 ocakla Derince civarında karaya oturan Amerikan bandıralı Ernplrr State gemisi 10 gün süren limbo, tarama vs çekme ameliyrleri neticesinde dün gece saat 21 tu Denizyolları Gemi Kurtarma Teşkilâtının İmroz ve Alemdar gemileri tarafından sâlimon yüzdürül-müştür.
Şiir sergisi açılıyor
Eminönü Halkevi Dıl-Edablyat şubesine bağlı olan şiir kolu gençleri ıjalr İbrahim Minnetöğlunun başkanlığında 2$ ocak 1050 cumartesi günü evin mi-sefir salonunda resimli ve yanlı bir şiir sergisi açacak. 15 gün devam edecektir.
Beykozdaki tarihi çeşme
Beykoa meydanındaki tarihi çeşmsnln restorasyonu bitmiştir. Açılış merasimi cuma günü yapılacaktır.
Yozgat şllepi
Telftvtv Limanında fırtınanın devamı yüzünden Yozgat Şllepi 2100 ton yükünden ancak 700 tonunu boıaltabilmiştir. Tahliye İşi daha bir kaç gün sürecektir.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 57 -
Guzum, Tanrının grünü, böyle ne mır mır eder dururaun? diye aordufu da oldu.
Emet! nine, yine bir Rüfai dervişi gibi sağına soluna baş sallayıp mınltılarına devanı etti. Bunun üzerine, Emoti nine, dibek veya çeşme önünda toplanan bu kadınlara — hele bunların en gençlerine — eğlenceli bir alay vealleai teşkil etti:
”— Emetl ntne, şeyh mi oldun sen? n— Emetl nine hafız mı oldun sen?
Bunların içinden bazısı, ;ş| gücü bırakıp oyunlar çıkarıyordu: Meselâ, öbürlerini güldürmek için Eıneti ninenin yarııbaşına geçip oturuyor, tıpkı onun gibi kafasını sallaya sallaya mırıldanıyordu, Bazısı da, kendini hasta gibi yapıp Emetl nineye boş okutup üfletmoye geliyordu. Lâkin, Emetl nine onlara cevap vermek şöyle dursun, sanki kendisine lâf söylediklerini işitmiyormuş, sanki orada bulunduklarından bile haberi yokmuş gibi o derin ve cezbeli murakabesine dalıyordu.
Emeti ninenin bu hali, genç kızlarla kadınları büsbütün azdırdı, Bu bunak karı, aklınca kendilerine kafa tutmak mı istiyordu? Onları hiçe ml sayıyordu? Onlarla konuşmaya tenezzül mü etmiyordu? Dünyanın her yerinde gençlik afacan ve yaramazdır. Fakat, bu köyde, genç kızlar her yerden ziyada afacan ve yara- 281
mazdı. Buşladılar, zavallı Emetl nineye eziyetler etmeye. O> bunlara da aldırmadı. Günün birinde, bu yeri bıraktı; değneğini kaka kaka gitti; mescidin arka tarafındaki gölgelikte karar kıldı.
Nefise, bir kaç zamandan beri, işten dönerken gelip ninesini buradan alıyordu ve sag omuzunu onun sol eline destek yaparak yavaş yavaş eve doğru yürüyordu. Nefise, ninesinin önü sıra böyle yürürken hiç iki yanına bakmaz; civll cl-vil hep onunla konuşurdu. Onun gönlünü alacak, ona ferah verecek şeylerden bahsederdi.
Bu, sarışın, cılız ve ilk bakışta yaşından çok dçhs küçük gösteren bir kızdı. Fakat, iş işlerken veya ninesiyle meşgul olurken öyle büyüğümsü bir hal alırdı ki, insan, ona bir yaş tâyin etmekte adamakıllı şaşırır, kalırdı, tşte, biraz sonra eve varınca, Nefise, henüz yürümeye başlamış çocuğunu eserip beserliyen bir ana gibi Emetl nineyi bir şiltenin Üstüne yerleştirecek ve onunla konuşmasında devam ederek akşam çorbasını pişirmek için ocağı yakacaktır. Zaten, tarladan dönerken, yuvasını yapan bir kuş gibi koltuğunun altına bir tutam çalı çırpı sıkıştırmayı unutmamıştı. Şimdi, bunları büyük bir itina İle yanyana dizerek ve üstlerine bir kaç parça tezek yerleştirerek eğilecek ve ateşi üflemeye koyulacaktır.
Bu sırada. Emeti nine de artık o inatçı sus-pusluguna ara verip torununa şuradan buradan bir şeyler anlatmaya veya ondan bir şeyler sormaya başlardı. Son zamanlarda ihtiyar kadının bu küçük kıza anlatacak taze bir havadisi kalmadığı ve başkalariyle görüşmediğinden eskilerini de tazelemeye de imkân bulamadığı İçin Nefisccik çok defa, dinmek bilmlyen bir sual sagnağı altında bunalıyordu. Meselâ Emeti nine durup durup:
282
“— Ali dönmedi ml hâlâ? Neden bu kadar gecikti? diye soruyordu.
Kız:
“— Daim erken, Neredeyse gelir; gibi bir cevap verdi ml bunu, kâfi bulmuyor:
”— Emme, dün; diyordu. Sen ateşi yakarken o buradaydı. Şimdi çorba kaynamaya başladı; Ali hâlâ görünmedi.
Ninesinin bu sabırsızlıkları biraz uzun sürünce, kızcağız, aşı bırakıp:
“— Hele bir gidip bakayım; diye ya kupı-nın önüne veya damın üstüne çıkıyor; bir müddet sürülerin ayak seslerine kulak veriyor, hiç bir şey ışltemezse. dikkatle karşı tepeleri gözetliyordu. Sonra içeri dönüp ya:
“— Gördüm, işte geliyor; diyor; yahut da daha görünürde kimse olmadığını söylüyordu.
O vakit. Emetl ninenin sabrı taşıp davranıyor. değneğini kaka kaka evden dışarıya uğruyor. gelenden geçenden davarlar hakkında malûmat soruyordu.
Doğrusu, Emetl ninenin Ali gecikir gibi oldukça böyle telâşa düşmesinin sebebi de yok değildi. Bu mera işi gittikçe sarpa sarıyordu. Son günlerde köyün erkeklen arasında konuşulan, dedikodusu yapılan tek mesele buydu. Dâva kaybolmuştu ve dâva ile beraber tuttuklsrı “Abukat,, da ortadan kaybolmuştu. Muhtar, en ziyade bu sonuncu “kayba,, kızıyor:
”— Herif başımızı belâya soktu. Yoksa, biz nasıl olsa bir kulpunu bulup uyuşurduk. Kozak köylüleriyle mi olur, Kozak çiftliğinin sahibiyle mi, her halde anlaşırdık vesselâm; diyordu.
Doğru söylüyordu bu muhtar! Ama. olan olmuş, biten bitmişti. Atikler köyünün hayvanları merasız kalmıştı. Asıl, şimdi, buna bir çare bulmak lâzımdı
283
Ne çaresi?
Muhtar başta olmak üzere köyün ileri gelenleri, Kozak çiftliğinin sahibi Fazlı Beyle görüşüp danışmak için kasabaya bir heyet göndermek fikrindeydi. Öbür köylüler ise bu tasarıyı ne yiğitliklerine, ne akıllarına yedirebiliyorlardı:
“— Yani herifçl oğlunun önüne diz çöküp biz ettik, sen etme mı diyeceğiz? Yahu, bu kuzunun kendi ayağiyle kurdun ağzına gitmesi gibi bir İş... diyorlardı.
Küçük sığırtmaç Ali do iki bacağını ayırıp dimdik durarak ve iki elini kuşağının üstünde kavuşturarak böyle düşünüyordu. Gerçi, ona bir şey soran eden yoktu ama, o, bu mesele karşısında aldığı durum vo gösterdiği kurumla bu fikirde bulunanların en başında geldiğini belli etmekteydi, Hattâ, kendine ihtiyat tavsiyesinde bulunanlara, “Hayvanları meranın öbür yakasına sürme sakın!,, diyenlere kaşlarının altından küskün küskün bakıyor; tıpkı ninesinin mırıltıları gibi hiç anlaşılmıyan bir takım homurdanmalarla omuzlarını silkerek uzaklaşıyordu. Ne kancık adamlardı bunlar! Hayır, bunlar istemese bile AH sonuna kadar dayanacaktı. Hem Karabaş yanıbaeında olduktan sonra hiç kimseden korkusu yoktu, “öyle değil ml Karabaş? Hiç kimseden korkmayız!,, diyor ve bu iriyarı çoban köpeğinin kocaman kafasını kendine doğru çekip okşaya okşaya böğrüne bastırıyordu.
Karabaş, onun biricik arkadaşı, biricik dostu idi. Yiyeceğini onunla paylaşır, onunla hoşbeş edip konuşurdu. Ne İş başında, no iş dışında ondan bir dakika ayrılmak istemezdi. Zaten istese de Karabaş buna müsaade etmezdi. Bir gün, ninesiyle omuz omuza, diz dize otururlarken Karabaş, ağır ağır yaklaşarak — vo ihtiyar 284
kadını âdeta itercesıne sokularak — homurda-na homurdanu torunla büyük ana arasına girip yerleşivernıiş ve her İkisinin, kendi mevcudiyetinden hâlâ haberleri yokmuş gibi konuşmada devam ettiğini görünce geniş ve güzel alınlı kocaman başını kaldırıp bir muhabbetli insan gözlerinin en küskün en mahzun bakışlarıyle Alinin yüzüne bakmaya ve bir yırtıcı mahlûkun pençesini andıran ön ayaklarından biriyle onu dürt-meye başlamıştı. Bunun üzerine. Ali. dayanamayıp köpeğin kafasını ensesinden tutarak kendine doğru çekmiş ve alnının ortasındaki büyük kara beneklerinden öpmüştü.
Bu mûnls. sokulgan ve uslu köpeği, bir de, herhangi bir tehlike önünde, herhangi bir müdafaa veya saldırış esnasında görmelidir. O vakit, küçük bir çocuğun okşayıcı avucu içinde yumuşayan bu enseyi© şefkatli dudaklar altında gaşyolan bu kafa, birdenbire, öyle bir katılaşıp sertleşiverir. öyle bir korkunçlaşırdı ki, insan, karşısında, yeleleri dimdik olmuş bir aslanın avı üstüne atılmak Üzere olduğunu görür gibi olurdu. Ve Karabaşın bu anlarında Alinin yüreği bile ürküntüye benzer bir hlalo titrerdi. Alinin yüreği nasıl titremesin ki, o, geçen yıl, sürünün etrafında dolaşan iki kurdu, Karabaşın nasıl burunlarını eğip savuşmaya mecbur ettiğini kendi gözleriyle görmüştü. Bundan bir kaç ay evvel, mutlaka kendisini meradan dışarıya atmak niyetiyle üstüne yürümek istiyen beş kişi de yanı başında Karabaşın kızgın ve heybetli duruşunu görünce hiç bir şey yapmadan, hiç bir şey söyliyemeden geri basmıştı. Gerçi, Karabaş ne hırlamış, ne de havlnmıştı.
(Devamı var)
285

26 Ocak 1050
YENİ İSTANBUL


Sayfa 3
GU N U N
EKONOMİK
HAREKETLERİ

Teşriî murakabe ve bütçe
Demokrasilerde teşrii kuvvetin icra kuvveti üzerindeki en müessir kontrolü bütçe vasıtasiyle olur. Malûm olduğu veçhile bütçe bir nevi plândır. İktidarda bulunan hükümetin muayyen bir devreye münhasır bir iş plânı. Bununla hükümet yapacağı işleri belirtir ve Millet Meclisinden bu işlerin yapılması için salâhiyet alır. Millet Meclisi bu plânı kabul ve tasdik ederken hükümetin çeşitli işleri hakkında izahat alır, bunları münakaşa eder ve bu suretle hükümeti murakabe eder.
On dokuzuncu asrın sonlarına kadar teşriî kuvvetin icra kuvveti üzerindeki murakabe vasıtası olan bütçe bugün bu murakabe için kâfi bir mekanizma olmaktan çıkmıştır. Filhakika, liberal İktisadî rejimlerde muayyen devlet fonksiyonlarına taallûk eden devlet masraflarım bütçe ile kontrol etmek mümkündü, Fakat yirminci asırda devletin vazifeleri o kadar genişlemiş, işleri o kadar karışık ve mütenevvi bir hal almıştır ki bütçe vasıtasiyle ve mahdut bir zaman içinde bu muazzam işler hakkında tam ve katî bir fikir edinmek ve bu işleri selâmet ve vuzuhla tenkid etmek imkânı kalmamıştır. Bundan başka, devlet eliyle görülen işlere yapılan plAsmanlarda büyük bir vüsat peyda etmiştir. Bir senelik bütçe ile alınan sarf salâhiyetleri bunların yanında ehemmiyetsiz kalmıştır. Binaenaleyh bugün teşriî kuvvetin yalnız bütçeyi tetkik edip tasvip etmesi icra kuvvetinin tam bir kontrolünü temin etmez. Bunun yanında devletin hef nevi faaliyet neticelerini ve bilhassa devlet eliyle kurulan ve yüz milyonlarca liralı kenvestismanlara mevzu olan müesseselere ait faaliyet neticelerini devlet bilânçolariyle teşri! kuvvetin tetkik ve murakabesine arzetmek lâzımdır. Ancak bu takdirdedir ki teşriî knvxrelin icra uzvu ü-zerindeki murakabesi tam ve kâmil bir hal almış olur.
Bu mevzuda devlet bilânçolarına hesabı katilerle karıştırmamak lâzımdır. Hesabı katiler bütçe ile verilen tahsil ve sarf salâhiyetlerinin realizasyonunu gösterir. Hesabı kati bir iktisadi bilânçodan ziyade bütçenin teşriî kuvvet tarafından verilen limitler dahilinde tahakkuk ettirilip ettirilmediğini gösteren bir vesikadır. Liberal rejimlerde bir faaliyet bilânçosuna az çok yaklaşan bu dokümanların bugünkü müdahaleci rejimlerde okuyana fazla bir şey söylemeyen sakit birer listeden farkı yoktur. Hükümetin iş programına müteallik faaliyetlerin hakiki neticelerini ancak ticari muhasebe zihniyeti ile çıkarılmış bilançolar ifade edebilir. "Devlet Muhasebesinin hiç bir zaman ticari muhasebe ile tam bir ayniyet ifade etmîyeceğini kabul etmek-1e beraber muasır devletlerde muhasebe mefhumunun bütçe muhasebesinden tamamen başka bir mâna ve hüviyet iktisap eylediğini ve bütçe yanında bılânço çıkaran bir deflet muhasebesine ihtiyaç olduğunu inkâr edemeyiz. Ve teşrii murakabe ancak



Havagazı istihsalinde yeni bir usul

İngilterede büyük
Kömürü maden ocağından yeryüzüne çıkarmaksızın, olduğu yerde kömürden havagazı istihsal etmek maden mütehassıslarının uzun zamandan beri beslemekte oldukları bir hülyadır.
Bir müddetten beri İngiltere Yakıt ve Enerji Bakanlığının idaresinde bu alanda ihzari çalışmalara girişilmiştir. Derby Shire’da, Chesterfield yakınlarındaki bir maden ocağında dörder İnç kuturlu, çelik kaplamalı iki menfez açılmaktadır. Bu menfezler arasındaki mesafe 30 kadem olup, derinlikleri 100 kadem olacak ve şa-/. kul! menfezlerin dibindeki kömür
böyle bir muhasebenin vereceği neticelerin de tetkiki suretiyle tahakkuk eder.
Yukarda izah eylediğimiz fikirlerir mâkes bulduğu ilen memleketlerden biri îsvıçredir. İsviçre devlet bütçe ve bilânçolarını tetkik etmek fırsatını bulanlar hükümetin bütün faaliyetlerinin akislerini bu dokümanlarda vâzıh olarak görebilirler.
Teşrii murakabenin müsmir bir şekilde yapılabilmesi bütçe ve devlet bilânçosu yanında milli gelir ve milli masraf hesaplarının yani bir kelime ile milli bütçenin tanzimini de icap ettirmektedir. Filhakika, devletin vergi ve istikraz olarak hususî sektörden bcl’ettiği kıymetlerin masraf kaleliyle tekrar hususi sektöre iade edilmesi memleket ekonomisi bakımından mühim neticeler tevlit eder. Şöyle ki, devletin vergi ve istikraz kana-liyle hususi sektörden aldığı gelir ve tasarrufların muhtemel "produc-tivitâ"8i ile bu menabiin devlet masrafları şeklinde tecellî eden produc-tivit^’si arasında devlet sektörü lehine bir marj olması veya hiç olmazsa bir muadelet bulunması lâzımdır. Aksi takdirde milli ekonomi bundan mutazarrır olur. Diğer taraftan. âmme masrafları milli gelirin tevzi ve taksimini de değiştirir. Amme masraflarını bu bakımlardan da tetkik eylemek icap eder. Nihayet, âmme masraflarının konjonktür üzerinde mühim tesirleri vardır. Birçok devletler iktisadi buhranların tesirini, âmme masraflarını ve bilhassa inşaatı nafiayı arttırarak izaleye çalışmışlar ve bu tezi müdafaa eden nazariye-ler asrımızda oldukça revaç bulmuş-tur.lşte bütün bu bakımlardan milli gelir ve millî tasarruftan nekadarımn devlet sektörüne nakledildiği ve bunlarla ne gibi masraflar yapıldığı, bu masrafların müsmiriyeti ve iktisadi in’ikâsları teşrii meclisin tetkik ve tasvibine arzedilmek iktiza eder. Bundan dolayıdır ki muhtelif memleketlerde devlet bütçesi yanında milli bütçede yer almış ve oldukça geniş bir tatbik sahası bulmuştur.
Memleketimizin şartları gerek devlet bilânçosu gerekse millî bütçenin tahakkuk ettirilmesine henüz müsait değildir. Ancak dünyanın gidişine a-yak uydurmak zaruretinde olan hır memleket olarak bu yola girmemiz lâzımdır. 1948 senesinde yapılan devlet muhasebesi reformunda devlet bi-lânçosunda yer alan bazı unsurların muhasebe kayıtlarına ithali ve 1950 bütçe gerekçesinde milli gelir hesapları üzerinde durulması bu yolda hayırlı birer başlangıç telâkki edilebilir. Milli gelir hesaplarının tekemmül ettirilmesi, milli masraf hesapları tesisi, müteaddit senelere sari devlet plânlan tanzimi ve nihayet devlet muhasebesinin devlet bilânçosu çıkaracak şekilde organize edilmesi, devlet işlerinin sâlim bir mecraya girmesi ve teşrii murakabenin müsmir bir şekilde yapılabilmesi için lüzumlu olduğu gibi milletlerarası menfaatlerimiz bakımından da lüzumludur. ★★★
kö-
Maden ocağındaki kömürden havagazı istihsali, ümitler yaratıyor
tabakasından geçen ufkî bir menfezle irtibat temin edilecektir. Menfezlerin birinin dibindeki
mür, yangın bombası tipinde bir "termit" bomba ile iştial edilecek ve ateşi beslemek üzere menfeze pompa ite tazyikli hava verilecektir. Böylecc kömürün iştialinden gaz hâsıl oldukça. tazyikli hava bu gazların ancak ikinci menfezden çıkmasına müsaade edecek ve bu gaz hususi depolara doldurulacaktır.
Ateşin kömür tabakalarına sirayetiyle istihsal edilen gazın evsafı menfeze zorlanan hava cereyaniylo kontrol edilebilecektir.
Marshall Plânı
memleketlerinde
Bu
meınleketler, plân gereğince en çok panııık üzerine muamele yapmışlardır
VVashington, 25 A.A. ı.USÎS) — İktisadi İşbirliği İdaresinin bir raporuna göre, geçen sene Marshall Plânı memleketlerinin bu plân mucibince satın aldıkları maddelerin başında pamuk gelmektedir.
iktisadi İşbirliği İdaresi, Amerikanın dışarıya yaptığı yardımın Marshall Plânına ait olan 3.977.600.000 dolarından 575.901*000 dolarının pamuk satın almaya tahsis edilmiş olduğunu bugün açıklamıştır.
Makine ve âlât 493 milyon dolarla ikinci, ekmeklik hububat 127.400.000 dolarla üçüncü, petrol de 420.100.000 dolarlık tahsisatıyle dördüncü gelmektedir.
Eca tarafından tasvip edilen Marshall Plânı sarfiyatı, başlangıcı olan 1948 nisanından itibaren geçen haftanın sonuna kadar (20 ocak) 8 müyar 142 milyon. 413 bin dolara baliğ olmuştur.
Dünya Haberleri J
Amerika ekonomisinde görülen açık endişe uyandırıyor

New - York 25 (A.A.) (Afp> — New - York İktisat Kulübü üyeleri önünde, Birleşik Amerika bütçe meselesini izah eder. Cumhurbaşkanlığı İktisadî Müşavirler Komitesi eski başkanı Ed\vin G. Noure. son iki yıl içinde Amerikan ekonomisinde meydana gelen 10 milyar dolarlık açığın enflâsyon endişesi doğurduğunu, gittikçe artan aynı endişenin, istikrarı hususunda da gösterdiğini bildirmiştir. Edvvin’e göre, hükümet, refah ve gelişmeye ait
Truman’ın programlarının ekseriyetini geriye bırakarak bir tasarruf politikası takıp ederse. A-merikan bütçesi, ancak 1952 de muvazenesini bulabilecektir.
doların kendini
içtimai Başkan
Marshall Yardım Plânından 1948-1949 yıllarında Avrupaya yapılan yardımlar

Amerika, faslından 1948 ve
Berlin 25 (YÎRS) — Marshall Yardım Plânı olmak üzere Avrupaya 1949 yıllarında 8 milyar 22 mil-
yon dolarlık bir yardım yapmıştır. Buğday ve pamuk, gönderileli malların ekserlerini teşkil etmiştir.
Paris 25 (Y1RS) — Marshall Yardım Plânı. 1949 yılında Avrupu-ya yapılan yardım hakkında bszı rakamlar açıklamıştır. Avrupa ya yardım faslından olmak Üzere, 576 milyon dolarlık pamuk, 193 milyon dolar tutarında makina ve aksamlyle, 420 milyon dolar kıymetinde petrol verilmiştir.
1949 yılında yardım tutarı 4 milyar dolardır.
Avrupa paralarının birleştiril* mest plânına. Birleşik Amerika Ihtlra/i kayıtlar bildirecek

New - York 25 (A.A.) (Alp) — Ne w - York Times gazetesinin VVashıngton muhabirinin tahminine göre. Birleşik Amerika Hükümeti, hâlen İktisadi İşbirliği idaresi ile. Marshall Plânına dahil memleketler temsilcileri arasında Pariste Avrupa paralarının birleştirilmesi plânına, Önemli ihtiraz! kayıtlar dermeyan edecektir, Eğer alâkalı devletler, bu ihtiıazl kayıtları pazarı itibare alacak o-lurlarsa, bu plânın tasvip olunma ihtimalleri kuvvetlidir.
Çiftçi, karasapandan pulluğa geçiriliyor

Bütçe Komisyonu müzakerelerinde Tarım Bakanlığı bütçesi tenkidlere uğradı
Ankara 25 (Hususi muhabirimizden) — Bütçe Komisyonu, bugün öğleden evvel, İşletmeler Bakanlığı bütçesinin faaıl ve maddelerini müzakere ve kabul etmiştir, öğleden sonra çalışmalarına devam eden komisyon. Tarım Bakanlığı bütçesinin tetkikine başlamıştır. Bütçe hakkında Tarım Bakanı Cavid Oral, geniş izahlarda bulunmuş, ziraat politikasının ana hatlarını, 1949 yılında yapılan işleri, veteriner ve zirai mücadele faaliyetlerinden alınan neticeleri bildirmiştir. Bu arada çiftçinin karasapandan pulluğa geçirileceğini ve bu intikal neticesinde randımanın yüzde beş nispetinde artacağını tebarüz ettirmiştir
Bakanın bu İzahatını müteakip muhtelif hatipler söz almışlar ve tcnkidlerde bulunmuşlardır. Ahmet Remzi Yüreğir, Toprak Kanunu tatbikatının çok ağır gittiğinden, böyle giderse işin asırlarca süreceğinden, iki yıl evvel Toprak Kanununun ıslahı hakkında Kurultayda verilen kararın tatbik edilmemesinden şikâyet etmiş ve demiştir ki:
Bakan, devlet ntimune ve ü-çlftlikleri hakkındaki kanunu yıl çıkartmıştı. İçtimaî ve ik-blr zaruret olmaktan çıkarak
M
retim geçen tisadî bir yara haline gelmiş olan Toprak
Kanunu tadilâtı hâlen komisyonlarda sürünmektedir. "Marshall Yardım Plânı gereğince alınan ziraat makinelerinin 7-8 çeffit olmalarına, yedek parçalarının bulunmamasına, Tarım Alet ve Maklnaları Yüksek Uzmanlık Okulunun lâğvedilmesinin doğru olmadığına işaret eden Yüre-ğir, Zirai Donatım Kurıınuında yapılan yolsuzluk tahkikatının safhalarını ve bu Kurum Başkanının hâlen Bakanlık Teknik Heyeti Reisliğinde bulundurulması sebeplerini sormuştur.
Kemal Turan, bağcılığın ihmal e-dildiğinden, bağ hastalıklarıyla gereği gibi mücadele edilmediğinden. Şeref Uluğ, tohum ıslah işlerinin iyi gitmediğinden Ahmet Oğu«. sasını
şikâyet etmişlerdir, ziraat politikasının e-tenlod ederek demiştir ki;
U
Bu memleketin ana geliri, ik-ve mail bünyesinin başlıca
t isadi
dayanağı zirai istihsaldir Hükümet bu kanaatte midir? tutumu bu kanaate inektedir. Hububat ve şalinde, hayvancılıkta ri gidilmiştir. Sulama
li ile bire otuz-elli vermesi mümkün binlerce dönüm araziden faydalanmak imkânı araştırılmamıştır.
Hükümetin ış istinat etme-bakliyat istih-ilerl değil, ge-dâvasının lıal-
Marshall Yardım Plâniyle getirtilen ınakinaların zirai istihsalimizi yüzde beş arttıracağı İfade edilmektedir. Bu memleket, gcriliyen istihsali ve çoğalan nüfusu ile yüzde beş yüz bir artışa muhtaçtır. Marshall Yardımına rağmen ziraat makinala-n mevcudumuzun 1939-1940 daki nispeti tutmadığı muhakkaktır Zira! kredi işi ise, 10 yıl evveline nazaran paranın alım kabiliyeti gözö-nünde tutulursa tatmin edici değildir. Bakanın bunları izah etmesi ve Lobiata tahakküm imkânlarını verecek işlerle uğraşılması lâzımdır.,.
Bakan, bu sorulara yarın cevap verecektir.
Serbest ticaret rejimi karşısında
Pariste 191ar toplanırken Ankara ve İzmirin görüşü
Devlet Bakanlığı Umumi Kâtibinin beyanatı
Ankara 25 (Hususi muhabirimizden) — Devlet Bakanlığı Umum! Kâtibi ve Dışişleri Bakanlığı, İktisat ve Ticaret Dairesi Umum Müdürü Fa-tin Rüştü Zorlu bugün gazetemize şu beyanatta bulunmuştur:
••— İktisadi İşbirliği Teşkilâtı Bakanlar Konseyinde ticaretin %100 serbestlsi mevzuunun da görüşülmesi ihtimal dahilindedir.
Türkiye, bilindiği gibi ticaretin yüzde ellisinin serbesti»! hususundaki karan bazı şartlar altında kabul etmiş ve bu hususta ikili müzakerelere hazır olduğunu bildirmişti. Tür-kiyenin ileri sürdüğü bu şartlar a-rasında en mühimleri; katılan memleketler arasında teessüs edecek iştira gücünün, bu memleketlerin birinden diğerine kabili nakil olmasının kabulü ve net alacaklı memleketlerin bu vaziyetlerini tanıyıp borçlu memleketlere muayyen ahvalde, kısa, muayyen ahvalde de uzun vâdell kredi açmalarıydı. Esasen ticaretin serbestlsi bahis mevzuu olurken, alacakların ve borçların nakil ve takası ve alacaklı devletlerin muayyen müddetler için bu alacaklı durumlarını kabul etmeleri temin olunmadan, bazı ahvalde kısa ve bazı ahvalde ise uzun vâdeli kredi imkânları tesis eden bir sistem bulunmadan bugünkü tediye zorlukları ve döviz darlıkları içinde Lam bir ticaıet serbestısini yalnız o-laıak mütalâa etmeğe imkân yoktur.
Türkiye prensip itibariyle ticaret serbestlsi esasını kabule taraftardır. Zaten bu gayeyi güden Havana şartını da imzalamıştır ve bu maksada erişmek için Paris teşkilâtınca sar-fedilen gayretlere de müzahirdir.
Keza, bu sahadaki çalışmalara müspet şekilde iştirak etmektedir. Ancak, Türklyenin bu çalışmalar esnasında kendi İktisadi bünyesinin arzettıgl hususiyetleri gözden kaçırmadığı da muhakkaktır.
Bunlar da Türklyenin henüz ikti-saden az inkişaf etmiş, zirai ve sınai inkişaf halinde Dir memleket olmasından ve ihracatının da mevsimlik bir hususiyet arzetmesınden neş et etmektedir.

Toprak ve İskân Umum Müdürlüklerinin birleştirilmesi
Ankara 25 ıHususi muhabirimizden) — Toprak İşleri ve iskân tJınum Müdürlüklerinin birleştirilmeleri hak-kındaki kanun tasarısı, bugün Büyük Millet Meclisi Sağlık ve Sosyal Yardım Komisyonunda müzakere edilmiştir. Komisyon üyelerinin ekseriyeti, bu iki umum müdürlüğün birleştirilmesine esas itibariyle taraftar olmamıştır. Bu hususta kati bir karar verilmeden önce bu iki daire U-mum Müdürünün birbirine tearuz veya tedahül eden işler ve bunların telif şekli hakkında ayrı ayrı birer rapor hazırlamalarına ve bu raporlar Üzerinde müzakerelere devam e-dilmesıne karar verildi.
İzmitte bir fabrika
İzmit ı Husus!) — Şehrimizde bir ıneyva sııyıı, marınalat, meyva konserve fabrikası kurmak için teşebbüslere girişilmiştir
İzmir piyasasında tebellür eden kanaat
İzmir, 25 (Hususi muhabirimizden, — Avrupa İktisadi İşbirliğine dahil memleketler arasındaki ytlzde 50 serbest dış ticaret rejimini, Türklyenin en mühim ihraç merkezi İzmir piyasası tereddütle karşılamıştır.
Bilindiği gibi bir çok ihraç maddelerimiz, maliyetlerinin yüksekliği do-layısiyle, Avrupa pazarlarında ancak kliring anlaşmalarının kendilerine sağladığı tediye kolaylıkları ile rakiplerinin karşısında tutunabilmektedir. Alâkalıların kanaatine göre, anlaşmaya dahil memleketler yüzde 50 serbest ithal listelerinin tanzimi sırasında, kendilerinin başlıca sınai ve ziraî maddelerini himaye maksadiyle, bunlara rakip olabilecek mallan liste haricinde bırakacaklar ve istihsale yarayan iptidaî maddelerle kendi* lerininkine rakip olmıyan istihlâk maddelerini listelerine koyacaklardır. Daha ziyade ikinci kategoriye girecek evsaf arzeden başlıca ihraç mallarımızın büyük kısmı böylecc serbest İthal listelerinde yer alınca, bunların, bizimkilere nazaran çok aşağı maliyet ve daha müsait para kuru şartları içinde bulunan rakipleriyle boy ölçüşebilmesi için ilk zamanlarda çok düşük, hattâ maliyetin altında fiyatlarla satış yapmak zarureti hasıl olabilecektir.
Bu arada, aynı esaslarla yapılacak mukabil ithalâtla maliyetlerimizin muayyen biı müddet sonra rakiplerimizin seviyesine ineceği hatıra gelmekte ise de, alâkalılar, bu şekildeki bir intikal devresinin bazı istihsal şubelerine getireceği çöküntüleri karşılayacak bir fonun elde mevcut bulunmadığına işaret etmekte ve memleketimiz serbest ithal listesinin tertibinde ner şeyden önce Sümcrbank’ın ve diğer bazı dahili sanayiin nıamûl-lerini korumak esas tutulacağına göre böyle biı ucuzluğun da kplayca sağlanamıyacağını ifade eylemektedirler.


Eskişehirde dokuma ham maddelerinden tiftik ve yapağı aranıyor
Eskişehir (Hususi) — Piyasamızda dokuma ham maddelerinden tiftik ve yapağı aranmakladır. Fakat mevcut mallar. İstanbul piyasasındaki tüccar tarafından evvelce satın alınan mallardır. Satıcı yoktur. Piyasada ancak kırıntı tiftik bulunmaktadır. Fıatı 150 kuruştur. Taranmış yün fiati ise 350 kuruşa satılmaktadır.
Tekelin anlaşması
Ankara 25 (Hususi muhabirimizden) — Tekel İdaresi. Kuveit Hükümeti ile bir anlaşma yapmak üzere hazırlıklarını tamamlamış bulunmakladır Anlaşma sonunda kurulacak müşterek biı şirkete Tekel İdaresinin tütün ve diğer Tekel maddeleri, bu mey anda isportolu İçkiler göndereceği öğrenilmiştir.
msterdam tütün
kongresine
iştirak edeceğiz
Dışişleri Bakanlığından, ve İzmir Ticaret Odalarına len bir yazıda, 1951 yılında dam’da Milletlerarası
Kongresinin toplanacağından bahsedilmektedir. Alâkadar Odalar, kongrenin programını tetkik etmektedirler.
İstanbul gönderi-Amster-Tütüncülük
Gelir Vergisinin ilk tesiri
Şimdiye kadar 150 den fazla kollektif şirket kuruldu
Şehrimizde yemden kollektif şirketler kurulduğu yazılmıştı. Yılbaşından bugüne kadar Ticaret Odasının Sicilli Ticaret bülteninden, 150 den fazla kollektif şirketin tescil e-dıldiği anlaşılmaktadır.

Piyasada tüccarın, kollektif şirket kurmak hususundaki bu temayülü. Gelir Vergisinin tatbiki ile alâkadardır. Bilindiği gibi, Gelir Vergisinde kollektif ve kooperatif şirket nevilerinden başka diğer şirketler kurumlar vergisine tâbi bulunmaktadır. Kollektif Şirketin tercih edilmesindeki diğer bir sebep de, şirkete dahil her hissedarın vergi hususunda ayn bir şarta bağlı bulunmasıdır.
Bu suretle Gelir Vergisinin piyasadaki ilk tesirleri, kollektif şirketlerin artışı İle tezahür etmektedir.
Buğday fiyatları düşüyor
Ekmek fiatinde bir değişiklik olnuyacak
Piyasada buğday fiatlerinde düşük* lük görülmektedir. Memleket ve dünya borsa ve piyasaları sütunumuzda kaydedildiği gibi, borsada tüccar tarafından satılan buğdayın, Toprak Mahsulleri Ofisi buğdayından daha ucuz olduğu anlaşılmaktadır.
Buğday fiatlerindeki bu ucuzluk üzerine, ekmek fiatlerinin de ucuzlı-yacağından bahsedilmektedir. Toprak Mahsullerinde salâhiyettar kimseler, şimdiki halde ekmek fiatinde bir değişiklik olmıyacağını söylemektedirler.
Tüccar Derneğinin yıllık kongresi yarın toplanıyor
Tüccar Derneğinin yarın Liman Lokantasında yıllık kongresi toplanacaktır. Kongrede. Derneğin bir yıl i-çinde yaptığı faaliyet hakkında bir rapor okunacak, bundan sonra Türkiye İktisat Kongresinin 1950 yılında nerede ve ne zaman toplanacağına dair karar verilecektir.
Birinci Türkiye İktisat Kongresi 1948 yılında toplandığı zaman, 1950 kongresinin İzmirde yapılmasına karar vermişti. İzmir tâcirleri. kongrenin İzmirde dirler.
toplanmasını istemekte*
Türkiye İktisat Mecmuası
İstanbul Tüccar Demeği yayın organı olarak neşredilen bu aylık iktisat dergisinin ocak sayffcl da çıkmıştır.
Türkiye İktisat Mecmuası bu sayısında salâhiyeti! imzaların yazüarlyle belli başlı Avrupa memleketlerindeki muhabirlerinden aldığı mektupları neşretmektedir.

I 25/1/1950 Çarşamba
«■E---------------------


MEMLEKET TİCARET BORSALARI
YABANCI BORSALAR
1
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
New-York Borsası
Dün
Es İd kur
Bugün
Son kapanış
KAMBİYO
Borsalarda Vaziyet
İstanbul :
sakindir. Pamuk
En aşağı
Bugün Borsanın pamuk teşkil et-
Adana :
Ticaret Bordasında pamuk fiatleri gerileme kaydetmiştir
0.85
4.28 1/2
10.20
1.08
Türk lirası .....
Dolar ...........
Stcrllng
Fransız Frangı
En yukarı
0,95
1.30
10. (0
1.11
ESHAM VE TAHVİLA1
Ecnebi Tahviller
Ticaret Borsasmda yağlı tohumlar ve nebati yağlar üzerine bir muamele olmamıştır. Bunların arasında istisnai olarak Bandırma ve Finike menşeli sekiz ton kadar susara satılmıştır. Fındık fiatleri ise, düne nazaran biraz daha canlıdır. Şubat ayında yüklenmek Üzere on ton kadar Giresun malı üzerine muamele olmuştur. Hazır Ordu malları ise daha yüksek, vâdell satışlara nazaran iki kuruş bir farkla fiat görmüştür.
Esham ve Tahvilât Borsacında devlet tahvilleri düne nazaran daha hararetli istekler karşısında kalmıştır. Altın piyasası İse, düşüklük kaydetmiştir
İzmir t
Çeklrdeksiz kuru Üzümde biraz hareket görülmeklee beraber piyasa, gevşeklikten kurtulmuş değildir. İncir, sağlamlığını muhafaza etmektedir, en hareketli maddesini mlştir.
Pamukyağı piyasası
çekirdeği, istekli durumunu muhafaza etmektedir.
İstanbul Borsası
1 Sterlin# 100 Dolar Açılış Kapanış
7.84.50 282.25 0.80 64.03 5.60 64.67 73.68.40 0.14.128 0.01.876 9.73.90 7.85 282.25 0.80 44.03 6.60 61 67 73.68.40 0.44.128 0.01.876 9.73.90
100 Fr. Frangı... 100 lsviçro Fr.... 100 Bclç. Fr. ... 100 İsveç Kr 100 Florin
100 Llrot .........
100 Drahmi 100 Eacoudo» ...
Altınlar
Külçe Yeril Gr. Külçe DegUNtıa, Cumhuriyet ... Reflat - Bugün Eski kur
Lira Lira
6.15 6.22 42.20 44.70 40.70 40.90 51.50 45.40 42.60 41.70 6.16 6.24 42 30 44 60 40.70 40.90 54.60 45.50 42.50 41.80
fiTamlt .........
Gulden
Intriliz
Fransız kok.... Napolöon ni... İsviçre
Ncw-York*ta : onsu : 4 35
Gümüş, Plâtin
Gümüş Gr Plâtip ,, ...... En aşağı En yukarı
10.- 11.—
ZÜIÜfr Borsası (Serbest)
îeviçre Frangı
Ikramlycll tııhvlıleı Kapanış 1 (•)
%ö 1933 Ergani 22.50 23.—
eîö 1038 18 ra m i veli 21.— 22.-
%5 MHI1 Müdafaa 1 20.75 22.—
r(5 1041 Demiryolu IV 102.50 ' ( 102.60
%5 1041 Demiryolu V 97 »»0 08.(8)
%4 1/2 1949 İkramı veli ... Diğerleri 97.35 08.—
1911 Demiryolu Vâ. ...... 97.- 97.-
%6 Kalkınma 1 98.20 07.50
1948 İL «8.00 06.25
%6 .. LU 97 85 08.—
ri.6 1948 İstikrazı I 97.85 98.—
ToC 1918 il 07.86 98.-
Çc7 103'1 Si vojj-Erzurum 1. 21.20 22-
%7 1934 M .. (I-VU. 20.40 20.75
%7 1941 Demiryolu A 20.90 20.90
%7 İMİ .. 11 22.15 21.60
%7 1941 ,, AH 21 20 21 20
%7 Milli Müdafaa 1 20.50 21.20
r«7 ., .. ıı 21 65 21.65
.. .. in 21.00 22.-
%7 .. ;v 20.75 22.15
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 108.56 107.-
•• •• .> C» — —
•» •» 9fl6O 57.80 58.—
,, Mllmcfl. Senet. 67.00 68.-
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankası 127.75 128.—
Türkiye İş Bankası 25.10 25.10
Türk Ticaret Bankına 5.— 5.-
Aralan Çimento 15.25 16.—
Şark Değirmencilik 23.25 23.50
Milli Reasürans — —
Mısır Kredi fonalvc 1903
• ■ i9l1
Hubulmu Bugliıı Eski Knpuiıış
Buğday Yumuşak 31.35 31.35
Buftdııy (tüccarın) 30.— 3u.—
Arpa Bini lık 27.10
Arpa Yonıllk ıdökme) '4 24.—
Mısır (Sıuı) çuvallı 20-
Fnsulya Tombul ıçuvullı) 35.— 32-
Fasulye Gah xort (dökme) M 38.—
K işvemi — 37.50
Mercimek Kırmızı İç çuval — 36.—
Mercimek yeşil ı Sivas t 55 —
NobUt nntllrol — 22.—
İHğlI i(»lııımhırı
Ayçiçeği tohumu — f 35.—
Kntentohumu — 45.—
Kendirtohumu — 15.—
Su*am (Bandırma) 86.— 86.—
Yer fıstıftı kabuklu 75.—
Kıırıı iMcyvnlnrj
Fındık (kabuklu sivri) ... 63.— 63.—
Fındık (İç tombul) 148 — 148.—
Ceviz (kabuklu) 45.— 50 —
Ceviz (İç natürel) -• 150.—
Dukuımı linin Maddeleri!
Tiftik (İnce standart) 340.— 345.—
Tiftik (Ana irini) 270.—
Yapak Anadolu (Kırkım) — 200.—
linin derileri
Sığır sajamura (yaş) kilosu — 140.—
Keçi tuzlu kuru kilosu ... 216.— 207.—
Koyun hava kurusu kilosu — 175.—
Mezbaha sığır yaş kilosu. 113.—
Nebati Yağlar;
Zeytin yağı tNntürel) — 230.—
Susnın yıığı (Hafine) (tenel — 220.—
Ayçiçeği (Halim« tenekell) — 160.—
‘'HİÇİ 165.— 160.—
Uzum çcklrdeKsu No.y İncir A serisi
McrİB) Akala Akala yeril
No. No.
t. 11.
8...
108
••••••
.. B
Pamuk
Pamuk
Pamuk
Pamukyağı (rafine) Pamuk çekirdeği
• ••
54.—
öl.—
43.—
234.-
203.—
155 —
16.50
Adana Ticaret Borsası
Ftunu k Pamuk Pamuk Pn muk Pamuk
A ku lu Akala Akala Yerli I
yerli H
i.
II. m.
162.—
135/150

190.—
165.—
150.—
144.—
144.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak Buğday şort ..
33.10
34.—
32.-
HuğdiMr (Huşell=Scnt) ............
Sert Kış mahsulü No. 2 ...... Kırmızı No. 9
i'nnıuk Alirfdiing (L«ibreel=Sent)
Mart .........................
MnyiB .........................
Temmuz ••••••••»•••••••»••••••••••••• Ekim ..........................
liftik (Libre8l=Seırt) ............
TekHa* No. 1. ...........
Fındık (Llbrcsl=Sent) .............
Kabuklu Yeri) ir) .............
orta ..........
Levanı ıç İthal malı . .......... Ekst.ru İri iç malı ............
Kuru Üzüm (Llbresl=Sent) .........
Thompson çekirdeksiz soçnıo
Knten toiııımıı (BuşeH=Dolnr) ... Mlnneapolls .......................
Kalay (Libresl=ScnL) .........
Levha-tcncke (100 libre dolar)
259.5
Z33—
262.-235.-

^U.93
30.90
30.53
*8.62
öü.—
23.->2.5
37.—
(9-40
ti. 5-1*
3.90-3.99
77.75-78
7.50
Londra Borsası
3U.«
30.60
30.08
28.46
68-60
23—
22.5
37—
39-40
U.5-12
3.90-3.99
77.75-78
7.50
Keten tulmmu (Tonu=Sterlin) ... Bombay Kalküta l’er fıntıftı Hlndistân 63.— 62.— 63.- 63- 62— 615
Bradford Piyasası
Tiftik îyl mal (Librcsİ=Ponl) ... 34.— 34.-
r» Sıra mnlı lf ac ... 30.— 30.—
Yiin Anadolu „ 18.50 19.50
•i Trakya ,, t» ••• —
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantan=TaUan) 87.(0
Ashmounl Kısa ey&fb F/G... 86.50
Karnak Uzun elyaftı F/G... •7 * 100.25

e
Günundo Borsuda muamelesi tescil edilmemiş tahvilât ve eshamın arz ve taleplere göre taayyün eden takribi piyasa değerlorL

Bayfft 4
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
Amerikanın Almanya yüksek
komiseri McCloy'un beyanatı
Adenauer hakikaten demokrat ve liberal
bir koalisyona başkanlık etmektedir
muhabiri-G. Martin bildiri-Amerikan Komiseri
Diğer taraftan Walter Lippman ise, McCloy'un siyasetini gayet sert bir lisanla tenkid ve Amerikan yüksek komiserini bilgisizlik ve saflıkla itham ediyor.
A

YEN t İSTANBUL
M Ocak 1M0
Paris Mektubu :
İstanbul şivesinden ne anlıyoruz ?
\Vashington 24 (Hususi miz H. telsizle yor) — Yüksek
McCloy’un Washington‘a döndüğü vakit yaptığı beyanat, AlmanyadA geçirdiği iki ayın bir bliânçosu gibi telâkki edilmektedir. Bahsi geçen beyanattan müsbet unsurların menfilere nisbetle daha ağır bastığı anlaşılıyor. Netice sarihtir; İşgal statüsü eylül ayında gözden geçirilecektir, fakat müttefikler tarafından konulmuş olan tahdihat ve kontrolün hafifletilmesi bahis mevzuu değildir.
Ne\v-York Herald Tribüne ve New-York Times gazeteleri, Ameri, kan Yüksek Komiserinin beyanatını muhtelif cephelerden etüd etmişlerdir. N.Y. Herald Tribüne yazarlarından Waiter Lippman’a göre Alman Hükümeti idare kabiliyetini isbat e-dinceye kadar müttefik kontrolü muhafaza edilmelidir. Eskiden Nasyonal Sosyalist Partisi ile, alâkası bulunan bazı kimselerin endüstri liderleri üzerine tesir yapmaya muvaffak olduklarını McCloy kabul etmektedir. Yüksek Komiser, aynı zamanda, Alman halkının büyük bir kısmının siyasî ve İçtimaî meselelere alâka göstermelerinden şikâyetçidir. Mc Cloy, bütün bunlara rağmen Alman İdarecilerinin hakikaten demokratik ve liberal bir koalisyon kurmaya mu.
vaffak olduklarına şahsen kani olduğunu da ilâve etmiştir.
N. Y. Times gazetesi McCloy’un beyanatını tamamen başka bir cepheden etüd etmiştir, N. Y. Tlmes’e göre Yüksek Komiser, en çok ekonomik sahada faaliyet göstermektedir. Şu anda en ön plânda gelen mesele morotoryoma tâbi tutulacak Alman borçlarının hesabım tamamlamak ve böylece Almanyayı Amerikan sermayesine açmaktır. McCloy, mufassal ve kati bir plâna sahip olmadığını. fakat morotoryom İlânına dair gazetelere akseden haberlerin doğru olduğunu bildirmiştir. Rusların eline düşen tahvillere tekabül e-den borçların iptali meselesi İse Yüksek rütbeli müttefik mümessilleri arasında konuşulmamış tır. Bununla beraber aynı mevzuun Amerikan eksperleri tarafından etüd edildiğini McCloy açıklamıştır.
Saar madenlerinin uzun vâde ile kiralanması meselesinde McCloy her hangi bir beyanatta bulunmaktan kaçınmıştır. Saar durumunu aydınlatmak moksadiyle Avrupa.va giden N.Y, Times’ln muhabiri intihalarını şöyle anlatıyor:
"Saar'daki maden İşçilerinin ve amelelerinin büyük bir ekseriyetiyle
tt Frt-?—-MO^ı
kana-olarak fazla
olarak
Saar’lı liderler sulh içinde çalışmaktan başka bir şey istemiyorlar. Hiçbiri, Saar'ın milletlerarası siya-
set oyununda bir futbol topu gibi oynanmasına taraftar değildir. Eğer diyorlar, bir Avrupa Birliği kurulmak imkânı olursa Saar meselesi zaten ehemmiyetini kenefi İlginden kaybedecektir.»
N.Y. Times muhabirinin intibaları hakikati İfade ediyorsa Saar halkının düşünceleri ile Amerikalıların-ki arasında büyük bir benzerlik var demektir. Bunda hâkim olan ate göre, haklı veya haksız Saar meselesi lüzumundan büyültülmektedir.
Almanya hâdiseleri ile İlgili
gazetelere intikal eden iki haber daha vardır: Son aylar içinde Alman-yayı ziyaret etmiş olan Amerikan senatörleri ve mebusları arasında Colonıblıı Radyosu bir anket yapmıştır. Parlâmento mebuslarının hemen hepsi Amerikanın Almanyaüa takip ettiği siyaseti tasvip etmişlerdir.
Diğer taraftan Walter Lippman McCloy’un siyasetini gayet sert bir lisanla tenkid ediyor. Lippman’a göre Amerikan Yüksek Komiseri büyük bir bilgisizlik ve saflık göstererek Bonn diplomatlarının oyununa düşmüştür, McCloy, İlk defa olarak salâhiyet sahibi bir şahıs tarafından tenkid ediliyor.


Dünyanın en
©F
esrarengiz
Kızıl Çinde “Beşinci Kol

şahsiyeti
talim ve terbiye görüyor
Ingiliz Millî Emniyet Reisine asalet verildi
Sir Percy Sillitoe’u, Yılbaşında Kıral, Şövalye unvaniyle taltif etti
Londra (Hususî muhabirimiz DSB bildiriyor) :
Yılbaşında Kıral tarafından asalet rütbesiyle taltif edilen şahsiyetler listesinde, K.B.E. (Britanya İmparatorluğu Şövalyeliği) rütbesine terfi eden Percy Sillitoe da bulunmaktadır. Percy Sillitoe, bundan böyle (Sir) Unvanını taşımaya hak kazanmıştır. Sir Percy. resmen Binbaşı rütbesin-dedir ve Harbiye Bakanlığında Şube Müdürü vazifesi görmektedir. Resmi makamı. Bakanlığın (London S.W.I.) deki binasının 055 numaralı odasıdır. Hakikatte ise, Intelligence Ser-vice’in şefi olan bu esrarengiz ve fiükûti adam, Britanya İmparatorluğunun en mühim şahsiyetlerinden birisidir.
Sir Percy Sillitoe ordudan değil, polisten yetişmedir. 1908 de Cenubi Afrikada *bollslige başlıyan Sir Percy, iki cihan harbi arasında Sheffield ve Glasgovv polis müdürlüklerini ifa etmiştir. 1946 da, kendi sahasında e-dindiği hususi bilgiler ve gösterdiği muvaffakiyetler sayesinde Harbiye Bakanlığının M.I.5. (Askeri İstihbarat) şubesi şefliğine tâyin olundu. Bu şubenin geniş çalışma sahasını pek az kimse bilir. Ne Harbiye Bakanı, ne de Genelkurmay Başkanı Sir Percy’ye emir vermek salâhiyetini haiz değildir. Percy Sillitoe, doğrudan doğruya Başbakana bağlı olup çok mahrem olan raporlarını bu makama verir. Sir Percy, vazifesinin ifası sırasında tahsilat düşünmez; bütçesindeki tahsisat tükenince, Başbakanın tahsisatı mesturesine re’sen müracaat etmek hakkını haizdir.
Bu şubenin büroları, Harbiye Bakanlığının en kuytu köşesinde, karanlık ve soğuk bir iki odaya yerleşmiştir. Büronun vazifesi hakkında ••bütün Ingiliz gizli istihbarat şebekelini idare ettiğinden,, başka malûmat da yoktur. Bıı şubede çalışanlar, daima sivil gezerler. Zaten çok çekingen yaşıyan bu memurlar ortalıkta pek fazla dolaşmazlar. Bunlar hakkında mevcut yegâne malûmat, her türlü vergiden muaf olmalarıdır,
Sir Percy’nln hususî ikametgâhını ve Britanya imparatorluğunun hangi köşelerini dolaştığını, Başbakandan başka kimse bilmez. Fakat İmparatorluğun herhangi bir noktasında vukua gelen bir hâdisenin sebep ve mesullerini, Londrada bunun kadar çabuk öğrenen kimııo de yoktur. Ingiltere, atom mevzuunda çalışmaya başladığından beri Sir Percy’nln meauHyet sahası genişlemiştir. Çünkü Sellafiold ve DidcooVdaki atom araştırma enstitülerinin muhafazası İçin hususî bir emniyet servisi tesis etmek mecburiyetinde kalmıştır. Ortada dolaşan rivayetlere göre en mühim Bakanlıklarda, büyük salâhiyet-M makamlar işgal eden memurlar a-resında İtimada şayan olmıyan kim* aelcrln.,bulundurulmaması vaılfesi de, Bir- Percy/ye verilmişti*
10 yıl içinde 15 milyon Çinli, Doğu-Güney Asyada cihan ihtilâlini tahakkuk ettirecek
Asya Yüksek Komiseri MacDonald, Colombo’da Britanya imparatorluğu Bakanlarına, bütün Doğu-
terden, Hongkong’a gelen genç ateşli Çinliler, Ünde, tekâmül t irilmektedir.
ayrı ayrı gruplar kurslarına iştirak
ve ha-et-
Hongkonk: ( Hususi muhabirimiz GVB bildiriyor) — Ingilterenln Güneydoğu Malcolm toplanan Dışişleri
güney Asya memleketlerinin ve bilhassa Siyam ile Birmanya'nın buralarda bulunan komünist "Beşinci Kol,, lan yüzünden yaşadıkları tehlikeleri açıkça anlatmıştır. Yüksek Komiserin beyanatına göre, Güneydoğu Asya memleketlerinde, 12 milyon Çinli yaşamaktadır. Zengin olsun, fakir olsun, bu Çinlileri. Çin emperyalizminin emrinde çalıştırmak için bütün vasıtalara başvurulacaktır. Halbuki bu seter, bu emperyalizm doğrudan doğruya bir komünist istilâsıdır ve cihan ihtilâlini hazırlamaktadır. Uzakşarkı iyi bilenlerin kanaatine göre, Çinliler, komşuları olan Güneydoğu Asya memleketlerine doğrudan doğruya silâhla hücum etmeye hiç de muhtaç değildirler. Bu memleketleri, içerden yıkarak buralarda komünizmi "sulh yoliyle,, yerleştirmek kâfidir. Talim ve terbiyelerini Rusyadu geçirmiş olan Çinli komünist teşkilâtçıları, bu büyük gayelerine varmak için 10 yıllık bir mesainin kâfi olduğunu söylüyorlar.
Daha şimdiden bu mücadeleyi hazırlamak üzere kurulmuş ve Asya ile Avustralya’ya müteveccih, sen-dikallst bir komünist teşkilâtı alenen faaliyete geçmiştir. Bu teşkilât, birkaç ay evvel Pekinde toplanan Asya memleketleri Sendikaları Konferansında kurulmuştur. Teşkilâtın resmen ilân ettiği gaye, Asya münistlerlnin idaresi başına Çini tirmektir.
ko-ge-
da-
Asya insanlığı etra-eden bu mücadeleyi
Güneydoğu fında cereyan kim kazanacaktır? Yüz milyonlarca insanın yaşadığı bu memleketlerde çıkan kıymetli ham maddeler kime müyesser olacak? Bu memleketlerin, İktisadî yardımlar, yaşama şartlarının düzeltilmesi vesaire gibi tedbirlerle komünizme karşı korunabileceğini İddia eden Amerikan tezi acaba muvaffak olabilecek mi? Çin Halk Cumhuriyetinin ilân edildiği gün. Singapur’da. Çinli milyonerlerin bile kızıl bayrak çektikleri gözönönde tutulacak olursa, vaziyetin, tahmin edildiğinden de mühlik olduğu açıkça anlaşılabilir.
«lUIIIIIMlIUlttllDMIlIMUllHlIllMı
Bu sendlkalist teşkilâttan çok ha ciddiye alınması icap eden diğer bir teşekkül, Hongkonk'da gizli olarak kurulmuş olan "Yüksek Komünist Şûrası, dır. Kızıl Çinle ticaret mübadelelerine büyük ümit bağlanan Hongkonk’da, İngiliz makamları, bu şûranın faaliyetini her görmemezlikten geliyor, şûra, "Denizaşırı Çinliler,, trolü ve yetiştirilmesi için
kurulmuş olan bir hükümet komisyonunun direktifleri dairesinde hareket etmektedir. Slyern, Birmanya, Formoz», Filipinler, Endonezya, Malaya gibi ileride Kızıl rejim altına girmesi matlup her Güneydoğu Asya memleketleri için, beş kişilik hususi bir idare komitesi kurulmuştur.
veçhile Halbuki in kon-Pekin’de
Usuller, komünist propagandası, baltalama ve kanun dışı faaliyetler ile bunlarla alâkadar her şey, en ince teferruatına kadar, âdeta ilmi esaslara göre hazırlanmıştır. Çin komünistlerinin Sovyetler Birliğinde bu maksatla tesis edilmiş akademiler ve diğer hususî mekteplerde gördükleri rnetodık talim ve terbiyenin ehemmiyeti bir daha sabit olmaktadır. Bu talim ve terbiye sırasında komünizm nazariyelerinin tamimi kadar, kanun dışı faaliyetler, propaganda, ihtilâl tekniği ve siyasi tahrikâta da ehemmiyet verilmiştir. Bahse mevzu olan bütün memleket-
DlL dâvamızın karmakarışık bir hale gelmesinde henüz aydınlanmamış, durulmamış fikirlerin ve kavramların bÜ-ytlk bir payı vardır. Dilimizi kendi yapısına ve imkânlarına göre geliştirmek tezine bağlandığımız zamandan beri hiç olmazsa başlangıç noktamızı pürüzsüz kavramak ihtiyacını duymamışızdır. Bildiğimiz bir şey varsa o da dilimizin tütanbul Ulrkçesi çerçevesi içinde gelişmesine girişilmiş olmasıdır. Fakat İstanbul türkçesi, İstanbul şivesi ne demektir? Biz, ilkönce bundan ne anladığımızı bilmeliyiz kİ, tezimizi ona göre kuralım, çalışma plânımızı ona göre ayarhyalıth.
İstanbul şivesine dilimizin örneği, kılavuzu olmak imtiyazı verilirken ileri sürülen sebeplerden bir kaçı şunlardır:
A — İstanbul şivesi çok incedir. Onun musikisini bir İstanbul kadınının sesinden daha iyi anlı-yabilırız.
B — İstanbul yüzyıllarca kül tür merkezimiz olmuştur, hattf» bugün (Je öyledir. Onun için dilimiz burada en son olgunluğuna e-rişnuştir.
C — İstanbul şivesi öyle bit zevk Ölçüsü yaratmıştır kİ, biz bununla hangi sözün dilimize gi rebilecoğlnı, hangisinin atılacağ' m bulabiliriz.
Şimdi bu İddialara sırasiyle gö; gezdirmek isteriz:
İstanbul şivesinin güzelliğine karşı söyliyeeek hiç bir sözümüz yoktur. Yalnız türkçenin değil, aynı zamanda her dilin kadın sc* siyle musikileşeccğine İnandığımızı da söylıyebilirlz. Çünkü, insanda olduğu gibi bütün seslenen memelilerde, kuşlarda da dişinin sesi başkadır ve doğrudan doğruya cinsi hayat sisteminin bir parçasıdır. Ses, gönüllerin yazısız mektubudur. Onun için İstanbul şivesini desteklemek maksâdiyle ileriye sürülen kadın sesi tezinin lıngulstlk (dil bilgisi) bakımından en ufak bir değeri yoktur.
İstanbulun yüzyıllarca Türklüğün kültür merkezi olduğunu kimse inkâr edemez. Burada en e-hemmiyetli olan nokta, dilimizin bu kültürle kaynaşmasından sonraki durumudur. Bir zamanlar İstanbul, İmparatorluğun medreseler şehridir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, medresenin idealleri Türkleri yabancı bir kültüre göre hazırlamaktır. Resmî dili, kitapları arapça olan bir medresenin dilimize bahtiyar gelişme yolları gösterdiğini söyliyeıneylz. Durum, tam bunun aksinedir. Yalnız halk edebiyatımız medresenin dışarısın* da serpilmek imkânlarım bulmuştur. Sanat edebiyatı adını verebileceğimiz edebiyat ise, dil bakımından. medresenin tesiri altın da kalmıştır. Bizim diriltmek iste* diğlmiz türkçe ise bu kültür merkezinde mantık yapısını kaybeden, çığırından çıkan türkçedir işte. Demek oluyor ki, kültür teziyle desteklemeye çalıştığımız görüş de aksaktır.
İstanbul şivesinin zevk ölçüsüne gelince, daha realist olabilmek için, bu zevki Türk zevki çerçevesi içinde anlamak lâzımdır. İstanbul, BizanslIlar zamanında olduğu gibi Türktor zamanında da yabancısı bol bir şehirdir. Ve bu
alabiliriz?
* M. NERMİ
yüzden dilimize her yıl sayısız yabancı söz girmektedir. Son yıl-İarda bu kanaldan dilimize giren sözlerle oldukça kalın bir sözlük yapabiliriz. Bunların hepsi, üstünde durulan görüşe göre, İstanbul şivesinin malıdır. İstanbul şivesinin bu kontrolsüz zenginleşmesi, medrese çağım aratacak bir tempodadır. Böyle menfi bir yolda gelişen bir şiveyi, biz kendimize nasıl örnek
İstanbul, boyuna dolup boşalan bir şehirdir. İstanbulun ilk yerlileri, bu şehre sonradan gelenlere göıe pek azdır, O holde İstanbul şivesini tam bir yetkiyle konuşanlar kimlerdir? Biz bundan şöyle böyle 500 yıl Önce Istanbula yerleştiğimiz zaman İstanbul şivesi nerede idi? Biz bu şiveyi buraya ordumuzla mı getirdik? İstanbula giren Türk ordusunun karışık bir ordu olduğunu düşünürsek (Louls Bröhler: vle et mort de Byznnce, sayfa 517) bu görüşü desteklemenin de güçlüğünü anlamış oluruz.
Bundan da anlaşılıyor ki, biz yazı ve edebiyat dilimize, nedense, edebiyat yaratmış bütün dillerin aksine, İstanbul şivesi diyoruz. Bu, yalnız bir adlandırmak yanlışlığı olsaydı, bu noktada fazla durmanın mânası olmazdı. Çünkü, türkçeye İstanbul şivesi desek de yine türkçedir o. Fakat löz. bugün anladığımız gibi, İstanbul şivesini mutlak tâMUte dilimize örnek yapmaya kalkışırsak mesele büsbütün değişir. Bir şiveyi örnek almak demek onun bütün gelişme meyillerini benimsemek demektir. Bir zamanlar ahterilerle, ferhenklerle geçinen bu şive, şimdi daha geniş ölçüde dünyanın akla gelmiyen sözlüklerini de benimsemeye başlamıştır ve yalnız, nedense, Türk sözlerine karşı çekingenlik göstermektedir. Biz, İstanbul şivesini bugünkü meyilleriyle kendimize örnek alırsak. dil dâvamızı tam bir çıkmaza sürüklemiş oluruz. Biz, işte bu bakımdan İstanbul şivesine verilen mânanın pürüzsüz belirmesini istiyoruz. Biz, şive sözünden kelimelerin seslendirlllşlni anlıyorsak, İstanbul şivesini kimlere gpre değerlendirdiğimizi de mutlaka bilmeliyiz. İstanbul şivesinde Paris şivesindeki sesli harf yutuşlarına benziyen (v’lâ.ç’tout) gibi haller de vardır. Bunlar da şivenin mallan mıdır? Bizce hayır... Dil ve edebiyat dâvasında şive değil, doğrudan doğruya yüksek dil kav^ ramı ölçü olmalıdır. Nasıl Paris, Berlin, Londra, Roma şivelerinin üstünde bir edebiyat fransızcası. alm&ncası. İngilizcesi, italyancası varsa, bütün şivelerin üstünde de öyle bir yüksek türkçe vardır. Bu türkçe, eski bir kültür merkezi olduğu için, tslanbulda daha yayılmış olabilir. Fakat asıl türkçe budur ve bunun daha yüksek bir ifade kudretine kavuşması bizim emelimizdir. Onun için başkentlere göre yapılan dil tasniflerinin değeri yoktur. Yine onun için yüksek tilrkçeyi şive çemberinden kurtararak bütün çağdaş büyük edebiyatlar gibi çok daha geniş düşünmek, gı amerimizi, sentaksımızı, sözlüğümüzü ve dilimizin genel gelişimini böyle bir anlayışa göre ayarlamak zorundayız.
Dil dâvamızın başlangıç noktası, bizce, bu olmalıdır.
»M IgLOrf IM nui I Mi Vvi 11 ■ • |H1 4> • U H M OfttfliJ UU• »tj | |l IJ m «Al MIH! Uİ3II İl IH «i i i I »I H • H Uf İH M MM » wılü 11UÜ11 ■Mttumtg«İtmiM 3
KÖY PAPAZIİ a ■ —f
Nakleden:
Fikret ÂDİL
Yazan: (Nobel mükâfatı)
Selma LAGERLÖF
2
Dostumun öfkesi
Ali Hanın, yeni doğan kızına “Yasemin” adını lokması, aynı ismi taşıyan eski bir romanın müellifi tarafından, bir intihal suçu telâkki olunuyor.
DÜN Sorbonne civarında karşılaştık. Yine suratı asıktı. Gur-betzede dostumun halini pek iyi bildiğim için, bu öfkenin altından ne çıkacak diye merakla bekledim. Herhalde bir şeye kızmış olacaktı. Dostumun âdetidir, garip gördüğü, zihninin almadığı, havsalasının kabul etmediği her şeye evvelâ burnundan solurcasına kızıyor, sokakta rastge-Iir8e ne âlâ. yoksa eve kadar gelip bana dert yanıyor. Heyecanla İçini boşaltıp biraz sükûna kavuşur kavuşmaz, haşhaşa verip düşünüyoruz ve kendisini kızdıran hâdiseye makul bir izah bulmaya çalışıyoruz.
Dün de yine öyle oldu. Dostum, soluk soluğa bir hayli atıp tuttuktan sonra, kendini bir kahveye dar attı. Ben de peşinden gidip karşısına o-turdum. Hemen çantasından bir gazete çıkardı vo bana oldukça uzun bir fıkra gösterdi.
— Bak, dedi, evvelâ şunu bir oku. Sonra Öfkelenmeye hakkım olup olmadığını söyle.
Fıkraya şöyle bir göz gezdirdim ve hakikaten hayretten donakaldım. Fıkra, vaktiyle edebiyatla da uğraşmış ve birkaç roman yazmış Parisli bir avukatla yapılan mülakattan ibaretti. Avukat, gazeteciye bir intihal hâdisesinin kurbanı olduğunu ve mahkemeye müracaatla hakkını arayacağını yanayakıla anlatıyordu. Hâdise şu: Hani meşhur Ağa Hanın oğlu Ali Hanın Rita Hayvvorth’dan bir kızı dünyaya geldi ya, işte bütün suç, kıza babasının taktığı isimde. Ali Han, yavrusuna Yasmine a-dını vermiş. Avukatın iddiasına göre. kendisinin bundan şu kadar sene evvel yazmış olduğu bir roma-nın adı da Yasmina imiş, şu halde Ali Han, avukatın ibda’ eseri olan bir ismi çalıp kızına takmak suretiyle fikir mülkiyetine aykın bir harekette bulunmuş ve dolayısiyle bir intihal suçu işlemiş imiş!
Dostum, hayretten faltaşı gibi a~ çılan gözlerime bakarak:
— Artık, dedi, buna da bir diyeceğin yok ya. Ali Han, kızına hemen bütün dünya dillerinde o herkesin bildiği çiçek mânasına Yâsemin adını vermiş ise, bundan daha tabii, daha masum ne o labllir? Şu avukat, ne hakla ve ne cüretle zaten kendi icat mahsulü olmayan bir ismi, bir cins ismim has isim yapıp kızma taktı diye, Alt Hanı İntihalle İtham ediyor? Dünyada bundan daha garip bir iddia olabilir mi? Aman, Fransız ad-üyesi bu zıpçıktı iddiaları ciddiye almaya başlarsa, hemen memlekete haber gönderip kızına Azâde veya Cemile adını takmış olan babalan ikaz etmeli. Ne olur, ne olmaz, belki Pierre Loti’nln vârisleri, AzAde romanının adını çaldılar diye dâva a-çarlar. Cemilelerin babaları da Ja-mila soua les CMres romanını düşünüp şimdiden avukat tutmaya baksınlar. Bereket versin ki, Racıne ö-leli asırlar geçti. Yoksa onun Ba-jazet’sl de, oğullarına Bayazıd ismini veren babalan bir hayli düşündürürdü.
Sabri Esat SÎYAVUŞGtL
Fıkranın intişar ettiği gazete, Du-hamel, Mouriac gibi tanınmış ediplerin makalelerini neşreden, ağırbaşlı, temkinli, Fransızların münevver tabakasına hitap eden Figaro gazetesi olduğu için, yazının ciddiyetinden şüphe edilemezdi. Böyle bir iddia, şüphesiz, baştabaşa gülünçtü ve dostum öfkelenmekte yerden göğe kadar haklı idi. Fakat memleketten henüz geldiği ve Avrupalılann ve hassaten Fransızların zayıf taraflarını pek iyi tanımadığı İçin, bu garip hâdiseyi daha umumî bir ruh hftletlne bağlayıp makul bir izaha kavurtmamanın şaşkınlığı içindeydi. Dostum, Garp milletlerinin keşif, İcat ve ihtiralan kendilerine malet-nıekte gösterdikleri titizliği, bunun için birbirleriye giriştikleri haklı haksız, tatlı sert, ciddî veya gülünç mücadeleleri bilseydi, Figaro gazetesinde nihayet en komik şekliyle patlak veren böyle bir ruh hâletlne sadece hayret eder, fakat nihayet gülüp geçerdi.
Hakikaten her garp milleti, muasır medeniyette en fazla kendisinin payı bulunduğuna kanidir. Bugün insanlığın elinde, keşif, İcat ve ihtira namına ne varsa, hemen hepsinin kendi zeka ve gayreti sayesinde vücut bulmuş olduğuna inanır. Fotoğraf mı, elektrik lambası mı, radyo mu, televizyon mu, hatta atom bombası mı? Hangi millete sorarsanız sorun, bunlan mutlaka kendi icat etmiştir. Bazıları bu iddiayı, işi gürültüye boğmaksızın, adeta el altından yaparlar, bazıları herhangi bir icada hareket noktası olan keşif veya buluşlara hak iddia etmek suretiyle, o sahada ecdat rolünü oynamak İster. bazıları ise hiç beklenmedik mucip sebepler ortaya atarak, icat ve Lhtlraı kemaline vardırmış olan milletleri düpedüz intihalle İtham eder. Vapur mu? Amerikalı "Fulton!» de» demez. Ingiliz, buhar makinesinin icadından bahseder, Fransız ise Deniş Papln’in tenceresini gösterir. Tabii âlimler, bu hususta biraz daha İnsaflı davranırlar ve elden geldiği kadar C^sar’ın hakkını yine C€sar*a vermeye çalışırlar. Fakat halk ve bu bakımdan halkın hislerine tercüman olan matbuat» keşif, İcat vs ihtiralara tesahüp etmek mevzuunda pek mutaassıptır. Hattâ» doğrusunu söylemek Jâzımgelirse, en bitaraf bir zihniyetin mahsulü olan ilim tarihi kitaplarında bile, her müellifin hazan nalıncı keseri gibi şeref hissesini kendi tarafına yontmaya çalıştığı görülür.
Bu, hiç şüphe yok, bir insanlık halidir. insan İse, öğünmekten en çnk hoşlanan bir mahlûktur. Bu hni, bvi-ki, filozofa gülünç gelir. Faka tbu-tün insanlık, filozoflardan mı mürekkeptir? Herkes, bugün medeniyet dediğimiz bir yığın nimete kaç asrın ve kaç neslin alınterl karıştığını düşünür mü veya düşünmeye lüzum görür mü?
Nihayet dostum, yumuşar gibi oldu vo, avukatın iddiasındaki garabeti hazmetmemekle berşber, kabahati insanlığın haline yüküyerek, bir ehli dil tebcssümiyle gülümsedi.
Televizyonun tatbik sahası
Dua bitmişti. Şimdi vaiz başlıya* çaktı. O zaman aklına bir şey geldi, kalbi sıkıştı ve bir an kelimeler dudaklarında durdu. Bugün Allahın a-zamatini ilân için son defa minbere çıkmış olduğunu düşündü. Son defa! Bütün sarhoşluk hâdiselerini ve piskoposu unuttu. Kilisenin zemini yere gömülür gibi oldu, ayıu zamanda tavan açılıyor ve ona gökyüzünü gösteriyordu. Yalnızdı, etrafında kimse yoktu. Ruhu gökyüzüne fırladı, sesi fezâyı kapladı. Mevizeslni yazmış olduğu kâğıdı itti, fikirler, terbiye edilmiş güvercinler gibi küme halinde ona indiler. Söyliyen o değil, daha büyük biri idi. Ve Cenabı Hakkın büyüklüğünü böyle ilân ettiği zaman, belâgat ve haşmette kimsenin kendisine yaklaşanuyacağını biliyordu.
İlham devam ettiği müddetçe söyledi. Fakat sönüp do. tavan kapanıp zemin eski yerine gelince, Gösta hu-şü içinde eğildi ve ağladı, çünkü hayatının en güzel ânım yaşadığını anladı ve bu an, onu, geçti gibi geldi.
Ayin bittikten sonra, kilise meclisi toplandı ve piskopos, papazdan ne şikâyetleri olduğunu sordu. Gösta. vaızdan evvel kendisini heyecanlandırmış olan o şüpheleri ve hiddeti artık duymuyordu. Şimdi büyük bir utanma hinscdlyordu ve başını eğdi. Heyhat, bütün musibet hikâyeler anlatılmağa başlanacaktı.
Fakat köy belediyesinin masası etrafında bir sükût oldu. Papaz gözlerini evvelâ kayyuma kaldırdı: Kay-yum sustu; sonra mütevellilere baktı; daha sonra en "eşraf,, köylülere ve demirhane sahiplerine döndü: Kimse kıpırdamadı. Hepsi, ağızları kilitli, sıkıntılı bir halle masanın kenarlarına bakıyorlardı.
Genç papaz "İçlerinden birinin başlamasını bekliyorlar,, diye düşündü. ' r
Mütevellilerden biri, sesini Ayarlamak İçin öksürüp:
— Doğrusu, dedi, bana kalırsa, iyi bir papazımız var.
Kayyum ilâve etti:
— Piskopos efendimiz nasıl vazettiğini bizzat duydular,
Piskopos, kilise vazifelerinde görülen ihmale dair birkaç aöz söyledi. Köylüler:
— Papazın da herkes gibi, hasta olmağa hakkı var.
Dediler. Piskopos, eski şikâyetlerinden, bizzat izhar ettikleri memnuniyetsizlikten dem vurdu.
Fakat hepsi onu müştereken müdafaa ettiler; "Papazları o kadar gençti ki, oh... Bir şey dönemezdi... Eğer hep bugünkü gibi va’zedecek olsa, doğrusu, hattâ piskoposla bile onu doğişmek istemezlerdi.,,
Şikâyetçi olmayınca, hâkimler de ortadan kalkıyordu. Gösta Berling’in keyfinden göğsü kabardı ve vücudunda bir hafiflik hissetti. Artık düşmanı yoktu, onları, en oz ümit etliği bir zamanda mağlûp etmişti ve artık papazları olmakta devam edecekti..
Meclisten sonra, piskopos, din â-Hinleri, papazlar ve meclis Ezalarından başlıca lan papazın evinde yediler. Papaz, bekâr olduğundan, bir komşu kadın ziyafet hazırlıklarını üstüne almıştı. Her şeyi, elinden geldiği kadar iyi yapmıştı ve ilk defa olarak, Gösta Borling, papaz evinin O Icadrır da kasvetli olmadığım far-ketti. Uzun yemek masası, dışarıya, çamlar altına hazırlanmış, beyaz örtüsü, mavi porselenden, pırıl pırıl bardakları vo muntazam katlanmış havluları ile sanki misafirleri davet ediyordu. Knpıda, iki kayın ağacı derin reveranslar yapıyordu. Dehlizde, bir yığın odun duruyor, saçaktan bir çiçek çelengi sarkıyordu. Bütün odalara konulmuş çiçekler, küt ve rütubet kokusunu bastırıyor, pencerelerin yeşil küçük camları güneşte parlıyordu.
Ve bu yemekte herkes neşeli idi.
Alicenap davranıp affetmiş olanlar memnundular, kilise adamları bir rezalete mâni olduklarına seviniyorlardı. İyi kalpli piskopos kadohinı kaldırarak, yola çıkarken pek mahzun olduğunu, çünkü bir takım dedikodular duymuş olduğunu söyledi. Burada da bir mürted bulacağını zannederken gayretiyle hepsini geride bırakacak bir azizle karşılaşmıştı. Ve dindar ihtiyar, genç meslekdaşma bir İlâhi lütûf olarak bahşedilmiş meziyetlerin, mağrur olması için değil, fakat, kıymetli birer yük gibi taşıması, daima dikkatli davranıp kendisini yalnız vazifesine hasretmesi için verildiğini söyllyerek sen A da bulundu.
Gösta Berling, sarhoş olmadı, fakat edildi. Misafirleri gittikten çok sonra, kanı, damarlarında, hâlâ hararetle ve hızla dönmekte devam e-diyordu. Gece oldu. O, açık pencerenin önünde, içeriye hücum eden akşamın «erinliğinde tatlı uykusuzluğunun endişesini yatıştırmağa çalışıyordu.
Birdenbire bir ses duyuldu;
— Papaz, uyumuyor musun?
Ve çimenler üstünden iri bir gölge geçti. Gösta Berling en sadık meyhane arkadaşlarından Yüzbaşı Chris-tlan Berghi tanıdı. Bu, soyu, sopu, evi olmayan, Gurlita dağının zirvesi kadar iri ve dağ cüceleri kadar ap. tal bir dev idi. Papaz:
— Tabii uyanığım Yüzbaşı Chris-tian, dedi, hiç böyle bir gecede u-yuyabillr miyim?
— O halde. Yüzbaşı Chriatian’m sana diyecekleri var, dinle. Yüzbaşı Chriatian’m aklına fena şeyler geldi. Artık bundan sonra Papazın içmek için müşkülât çıkaracağını anladı, çünkü Knrstad’dun gelen bu din uleması tekrar dönebilir ve Papaz kaytaracak olursa cübbesini başına geçirebilirdi. Bir iyilik yapmak lâzımdı.
(Devamı var)
TBLEVÎZYON’un tatbik sahası yalnız uzak soyircilerln eğlenmesi için resim naklinden ibaret kalmayıp sanayi ve askerlik işlerinde de yer bulmaktadır.
önce hatırlayalım ki, televizyon ile radar, teknik bakımdan birbirine pek yakın vasıtalardır. Radar’ın İkinci Cihan Harbinde oynadığı rolün ehemmiyetini herkes bıür.
Atom fabrikalarındaki tehlikeli aıneliyelerin uzaklan gözle kontrolü, bir robot uçağa yerleştirilmiş fotoğraf makinesi sayesinde Bikini tecrübelerinin yine uzaktan televizyonla müşahedesi, bombardıman edilecek bir yerin Üzerinde uçan bir tayyareye konulmuş Kamera İle ve böylece televizyonla top atışının idaresi gibi noktaları kaydetmek lâzım, İçinde bir Kamera ve "video,, teçhizatı bulunan ve kuradan İdare edilen füzeler bombalanacak yerlere bombalarını atabilecek veyahut patlayabilecektir.
Savaşla İlgili olmayan daha başka tatbik sahaları ihdas edilnıcktodir. Meselâ hususi Kameralarla denizin henüz bilınmlyen ve görülmlyen derinliklerindeki âlem gözle tetkik edilebilecek; hava haberleri uçuk Istus-yonlarlyle ııçmukta olun tayyarelere "hava haritaları,, şeklinde verilecek; bir tıp fakültesinin bütün öğrencileri bir cerrahî amollyeyi uzaktan bütün toferrüatlylo takip edebilocek.
Her gün kullandığımız telefon â-loti, konuşanların birbirini görmelerini sağlayan tertibatla teçhiz edilebilir. Nitekim harpten evvel bu hususta Berlin İle Leipzig şehirleri a-rasında iyi neticeler veren tecrübeler yapıldı. Daha ileri gidilmemesi m&ll engellerden ileri gelmiştir: yoksa konuştuğu kimseyi görmek için*havli para vermeye hazır bir çok telefon abonesi var!
Televizyonun başka bir tatbiki da Amerikalıların "ultrafax„ dedikleri
usuldür, şöyle kl: Herhangi bir metin filme çekiliyor; bu film televizyon yoliyle verileceği yere naklediliyor; saniyede 30-60 sahifeal nakle-dllebllen bu metin orada yine filme alınıyor, 1948 de Birleşik Devletlerde yapılan tecrübeler, pek uzun o-lajı meşhur *’Rüzgûr Gibi Geçti., r*» manim 2 dakika ve 21 saniyede nakletmek İmkânını vermiştir! Bu usul İleride pek uzun metinlerin telgrafla nakli İşinde fevkalâde faydalı ola* bilecek.
Sanayi sahasında ieo televizyon, filmlerin çekilmesi bakımından sine* macıhğa gayet büyük hismetler sağlı ya bilecek t ir.
Meselâ bugün bir film hazırlayan sinemacı, herhangi bir sahnenin kıymeti hakkında fikir edinmek için filmin çevrilip beyaz perdede gösterilmesini beklemeğe mecburdur. Sahne muvafak olmamış İse yeniden oynamak ve çekmek lâzım geliyor ki, bu, pek çok vakit v© para ziyanını icap ettirir.
Halbuki sinema. Kamerasının yanı-başındu bir de televizyon Kamerası bulunması sayesinde filmi yapan sanatkar, herhangi bir sahnenin oynanabileceğine hükmettiği zaman onu televizyon salonundan bir sinema seyircisi gibi seyreder ve istediği gibi olup olmadığını görür; o takdirde sahne, bütün muvataklyel şartlarını bir araya getirmiş bulunduğu anda filme çekilir ve bu zuretle aynı sahneyi birkaç kere oynamaya lüzum kalmaz. Filmin maliyet fiyatı da o nlsbette düşer.
Televizyonun sinemacılık bakımından diğer bir tatbik sahası da "aktü-allte,, filmleridir. Günün hâdiselerini tesbit eden sinema Kamerası yerine televizyon Kamerası kullanılabilir; bunun alacağı resimler doğrudan doğruya sinema binalarına nakledilerek televizyon perdesinden filme çekilir ve birkaç dakika sonra seyircilere gösterilebilir*
9
M Ocak MM
T E N t İSTANBUL
Sayfa! 5
HI K Â Y E
EVİME bitişik evde oturan gönç dul kadının bana telkin ettiği his. derin bir hürmetti. Her halde o hisleri kendi kendime tahlil eder yahut da arka-dallarıma tarif ederken bu sokil-de gösteriyordum. En yakın dostum olan Nabin’in bile hakikî duygularımdan haberi yoktu. Sevdamı kalbimin en derin köselerine saklıyarak onun saflığını korumaktan gurur duymaktaydım. Komşum, Çiğ’in vaktinden evvel düşürdüğü bir çiçeğe benziyordu.
Fakat sevda, dağdan akan sel 01bldir; kaynağında kapalı kalamaz. akacak yer isten bu sebepledir ki ben de heyecanlarımı şiirle İfadeye çalışıyordum. Lâkin kalemim, sevgilime bu yoldan bile dokunulmasına razı değildi.
Dostum Nabin de tesadüfen o ■ıralarda şiir yazmak merakına düştü. İşin başlangıcında bulunduğu İçin ne vezni biliyordu, ne kafiyeyi. Benden imdat istedi.
O. her seferinde yeni sanılan ve dünya kurulalı beri islenen mevzuu seçmişti! Yani şiirlerinin hepti sevglllsino ithaf olunuyordu. O-muzuna hafifçe vurarak sordum:
— Kimmiş bakalım bu sevgili? Nabin gülerek cevap verdi:
— Ben de bilmiyorum daha.
Arkadaşıma yardım etmekten çok zevk almaktaydım, zira Na-bln'ln âşıkane galeyanını, susturmak ve gizlemek İstediğim kendi sevgimin ateşiyle. besliyordum. Yazdığı mânâsız ve bozuk şiirleri o kadar dikkatle tashih ediyor, İçime Öyle sindiriyordum kİ her şiirin büyük bir kısmı kendi şahsi eserim haHne giriyordu.
Nabin ö zaman hayretle haykırıyordu ı
— İşte tam söylemek İstediklerim bu! Ben ifade edemiyorum. Siz nasıl beceriyorsunuz?
Aşkımda, kelimelerin tercüman olmasına müsaado etmediğim bir hürmet hissi vardı. Fakat Nabin’in hesabına yazdığıma göre artık kalemimi zaptetmeye lüzum kalmamıştı; ve böylelikle o şiirler •• teş gibi yakıcı İdi,
Nabin, şuurlu olduğu zamanlarda derdi ki:
— Bu şiirler sizin eserinizi Bırakın şunları İmzanızla neşrettireyim.
Ben cevap verirdim:
— No münasebet, dostum. Onlar sizin eserinizdir. Ben yalnız şurasına burasına dokundum o kadar.
Nabin do buna yavaş yavaş İnanır oldu.
Basan, gök yüzüne bakan bir müneccimin kapıldığı hisler içinde, bitişik evin penceresine gözümü kaydırdığım olurdu. Ara sıra onu hayal meyal görürdüm. Fakat bir gün, hayret İçinde kaldım, Sıcak bir yaz gününün ikindi vakti idi. Ufukta kara kara bulutlar toplanıyordu. Benim güzel komşum ise,
Pipıetnln mankenliğinden yıldıalığa ı £ Meşhur rejisör Cedi B. de Mille I yeni bir yıldız daha keşfetti. Bir ae-ne evvel Paris’in meşhur terzisi Pi-guat, mankeni olan Carolln’i bir parföm koleksiyonunu teşhir etmek üzere New-York’a yolladı. Cedi B. de Mille onu İlk defa bu defilede gördü ve;
“— îngrid Bergman’ın ruhuna, üstelik da dünyanın en güzel bacaklarından birine malik,, diyerek onu angaje etti, ismini de fitella Dan-frey koydu. Stella şimdi Holly-vrood'un BerBtz’lndc İngilizce öğreniyor, bir yandan yeni filmi Dünyadaki en büyük gösteri,, için aikrte cambazlık talimi ile meşgul-
Güzel komşum
ayakta durmuş, o siyah ufukların boşluğuna bakıyordu. O koyu ve parlak gözlerin uzaklara dalmış İfadelerinde bütün bir ümitsizHk ve İntizar dünyası gördüm, O yıldızın sikin parıltısı altında bir yanardağı var gibiydi. Sonsuz arzular taşıyan o bakış her halde gök yüzünü değil, fakat bir insan kalbi arıyordu.
O gözlerdeki ateşi, hasreti ve İhtirası görünce kendimi zor tuttum. Artık kötü kötü şiirler tashih etmekle tepinmek zamanı geçmişti: Simdi bir yararlık göstermek, şanlı bir İş görmek İhtiyacında idim. Nihayet, dul kadınların tekrarov-lenmeleri dâvasını ele almaya karar verdim. Fikirlerimi yalnız söz ve yazı değil, para kuvvetiyle do yapmaya koyuldum.
Nabin bu kararı münakaşa etti:
— Daimi dulluk, dedi, sonsuz bir saffet, iffet ve huzur mânasını taşır.,,
Ben bu gibi hissillkten öteden beri nefret ederim. Kıtlık zamanında beşli ve semiz bir adam gelip de yiyecek mozolesini yüksek perdeden görüşür vo açlıktan ölen bir kimseye çiçeklerin kokusu ve kuşların ötüşü ile beslenmesini tavsiye ederse no dersiniz? İşte ben do şiddetle mukabele ettim:
— Nabin, eski harabeler bir sanatkâr İçin mükemmel bir konu teşkil edebilir ama unutma ki evler, binalar yalnız bediî sebeplerle yapılmaz; onlarda oturmak mümkün olmalı ve dolayısiyle, sanatkâr hoş görmese dahi tamir o-dilobllmelidlr. Siz uzaktan dulluk halini güzel bulabilirsiniz amma o halin, acı ve arzu ile çırpınan bir insan kalbini örttüğünü anlamıyorsunuz.
Nabln’l kolay kolay yola getire-mlyeceğlm zannlyle meseleyi belki lüzumundan fazla hararet ve şiddetle müdafaa etmiştim. Bu sebepledir kİ onun bir kaç gür. sonra gelerek içini çekip fikirlerimi tamamen kabul ottiglnl söylediği zaman hayli şaştım.
Hattâ bir hafta sonra, kendisine yardım edersem hareketin başına
Küçük sinema haberleri
Madene Dlotrlch ve yaş bahsi :
Ar Daily Newa gazetesi sinema münekkitlerinden Loonard Moaloy Marlene ile yaş bahsi hakkında bir konuşma yııpmsya muvaffak ol-* muştur. 46 ncı yılını kutlamakta olan Marlönc:
— Londrada olduğum müddotço sakın yadımdan kimseye bahsetmeyin. zira Ingllizlcr 45 yaşını geçnıiş kadınlara tahammül edemezler. Şa-, yot asıl yaşınızı söyliyecek olursanız gözlerindeki hayranlık kaybolur, yerine bir hürmet İfadesi gelir. İnsanı en çok üzen de bu İfadedir zaten..”
Muharrir kendisine Franaular hakkında ne düşündüğünü sorduğu zaman Marlene:
— Fransızlar insanın yaşını öğren-
Yazan : Rnblndranath Tagorc
geçeceğini ve bir dul kadınla evleneceğini bildirdi.
Sevincİmdon boynuna sarıldım, ve istediği kadar para vereceğimi söyledim, O vakit Nabin bana hikâyesini anlattı.
Moğorso sovdiği kadın hayal değil, hakikatmiş. Nabin do bir dul kadını uzaktan sevmekte ve hislerini hiç kimsoye açmamaktaymış, Nabin’in şiirlerinin — daha doğrusu benim şiirlerimi — neşreden dergiler sevgilinin eline geçmiş ve, tesirini icra otmiş de...
Amma arkadaşım, işi bu kadar uzaklara götürmeyi aklından geçirmediğini de ilâve etti. Hattâ kadının okuyup yazma bilip bilmediğini dahi merak etmemiş. Yalnız. dergileri — göndereni belli etmeksizin — kadının erkek kardeşine gönderirmiş. Bu, ümitsiz sevdasına bıraktığı bir talih payı olmuş...
Bonlm flkirlorimi kabul ettiği gün de Nabin bütün cesaretini toplıyarak dul kadına talip olmuş. İlkönce reddedilmiş: fakat benim tortlp ettiğim beliğ manzumelerin vo kendi de kattığı bir kaç göz yaşının yardımlyle hatun kayıtsız şartsız “evet, demiş. Simdi de hazırlıklara başlamak için biraz paraya ihtiyaç varmış...
— Varım yoğum sîzindir! diye haykırdım.
— Evet, dedi, fakat babamı kandırıp aylığımı tekrar almaya baş-layınoaya kadar bir kaç ay geçecek. Bu arada nasıl geçineceğiz?
Ses çıkarmadan bir çek tanzim edip imzaladım ve:
— Simdi adını söyleyin, dedim. Aramızda rekabet bahis mevzuu değildir. Onun için bir daha ona İthaf edilmiş şiir de yazmamı yazsam da kardeşine göndermem, el* ze veririm.
— Çocukluk etmeyin! Şimdiye kadar adını söylemedlysem rekabet korkusu İle değildir. Hakikatte, pek rağbet görmlyen bu gibi çarelere başvurmaklığım onu biraz ondişe* ye düşürmüş ve İşin dostlarıma a-çılmamasını istemişti. Fakat şimdi her şey yolunda gidiyor. Onun için söyleyebilirim. Bu kadın 19 numarada oturan komşunuzdur...
Kalbim bir bakır kazan da olsa yine çatlardı... Fakat sükûnetle sorabildim! J
— Yeniden evlenmek fikrine hiç itiraz etmedi mi?
Nabin, gülümsiyerekı
— Şimdilik etmiyor, dedi,
— Onu yola getiren yalnız şiirler midir? dedim.
Nabin:
— No? diye cevap verdi. Şiirlerim o kadar kötü mü İdiler?
İçimden bir küfür cavurdum. Kime kızmalıydım7 On* mı? Kendi* me mi7 Yoksa talihime mi? 8i|. mem. Amma küfrettim ylna, Çe’dren: N. K.
mek merakında değillerdir. Yalnız bazı küçük teferruatlar üzerinde büyük bir dikkati* dururlar. Fakat bir de iyi bir netice aldılar mı size 17 yaşında, bir genç kız muamelesi ederler, diye cevap vermiştir.
Gene Thlrrney ve son filmi “Glrda”,..
* 20 th Fox Film Şirketi Gcno Thl-erncy’İn m arazi kadın rollerinde çok muvaffak olduğunu görornk ona yeni bir film daha çevirtmoyc karar verdi. Bir sinir doktoru İle evli olan ve koloplomunlyo müptelâ kadın rolünü üzerine alan öono Thierney bu filmin bazı sahnelerini çevirirken çok yorulduğunu söylemekte ve hattâ "film biraz daha uzamış olsaydı hakikaten sinirlerimi bozacaktım.,,, demektedir.
A ıırna törenleri
Gelecek hafto Paris Tiyatrosunda oynıyacak olan “Proneea Çardaş,, adlı ope-retto rol alrfn Martha Eggerth ve kocası Jean Klspura, müzik yazarı Michcl Duranla beraber...
Kaybolmuş yıldızlar
Eski mecmuaları veya sinema artistlerine ait koleksiyonları karıştırırken unutulmuş bir yüzle karşılaşmak insana tuhaf bir hüzün veriyor
Geçenlerde bir mecmuada lâle boynu, çerkes beli, uzun bacakları, ince kolları, gür saçı ile Nazirnova'nurı resmini görünce çocukluğumun heyecanlı günlerinden birini tekrar yaşadın). Bugünkü nesli bu asır başlangıcının en büyük sahne artistlerinden biri 8ara Bern-hard’ın, La Duao’nın genç ve güzel rakibesi, Londra, Parla vo New-York tiyatrolarının büyük yıldızı, zengin Blng Crosby’y) bile hayrete düşürecek kadar çok para kazanmış Na-zımova’mn, ismini bile bilmez. O-nun gençlik ve güzellik devrine ben de yetişemedim, 192Û senelerinde pek büyük rağbet gören Pierre Be-noit'nln şaheseri, “Atlantide,, romanından alınan filmde Nazimova'yı gördüğüm zaman» olgun bir kadındı. Ama romanın esrarengiz ve meşum kahramanı Antlnea rolünde, kadınlığın ve şehvetin tâ kendisi olmuştu. "Atlantlde,, Fransız rejisörü Jacquea Feydcr’in ilk filmi İdi. An-tlnca’ya yüz verniyen tek erkek rolünde, Jean Anglo daha olgun görünmek İçin, şakaklarını beyaza boyamıştı. Jacquea Foyder, Douglas Fair-banks'ın, Rio Jim’in, Mnry Pick-ford'un hareket ve macera dolu filmleriyle tezat teşkil eden bir eser meydana getirmişti. Makine, eşyalarla olsun, artistlerin yüzü ile olsun,
Yazan: Münevver BERK bir °lç dünyası,, İfade etmeye başlıyordu. Ve fbsen’in ebedi Nora’sı Na-zlmova'mn böyle bir hamleye Alet olması çok m An alı bir tesadüftür.
Sinema artistlerine ait fotoğraf koleksiyonlarını, eski mecmuaları karıştırmak, çoktan unutulmuş bir yüzle karşılaşmak insanda acayip, hazin, tatlı bir his uyandırıyor. Bu his nedir? Bu hissf duyan acaba sönmüş, ölmüş, unutulmuş yıldızların kaderinden, talihsizliğinden ml, yoksa dönmiyecek olan heyecanların, geçmiş günlerin bir an için dirilmesinden mı müteessir oluyor? Gözler, ağızlar, bir vücut biçimi, bir film ismi, bir artist hatırası... Sessuc Ha-yakawa, VVIlltnm Hnrt» Conrad Veldt, Pearl White, Rudolph Valen-tlno, VVallacc Reld, ve daha yüzlerce İsim... Yaşayanlara hazan bir filmde İkinci, üçüncü plânda bir rol verilir, onları birdenbire yüzleri yıpranmış, vücutları kalınlaşmış, bakış, lan sönmüş görünce, şaşırır, bu mu idi? diye hayret ederiz. Bu muydu, Ramon Novarro, Dorothy Glsh, bu muydu Norma Talmarge'm HLa Dnme auo Camölins,, aındakl unutulmaz Gllbort Roland, t\u muydu bakışında büyük şehirlerin hüznünü taşıyan eşsiz Sylvla Sidney? Bazıları öyle meçhul bir Akıbete uğramış ki, hayatta mı yoksa ölü mü olduk-
Hollywood Hindistana taşınmaya başladı
Filmlerine hakikî bir “mahalli renk verebilmek İçin HoUywöod yeni Hindistan Devleti ile temasa geçti: Rejisörler pitoresk bakımdan çok menfaat temin etmekle beraber, Hindisbında film çevirmenin bir çok zorluklara ve baş ağrılarına nıaloldu-ğunu söylüyorlar.
Çevrilen filmler arasında hakikaten en muazzamı Ve en güzeli Metro Gol-duin Mayer’in renkli olarak filme aldığı Rudyard KipUng'in ”KfM”adU e-seridir. Hususî bir kumpanya olan O-rlental-lnternatlonRİ-FHms Şirketi de "Nehir" adlı bJr film çevirmekle meşgul..
Filmlerinin ancak bir kaçı Amerika-ya gidebildiği belde Hindistan, dünyadaki memleketler arasında en çok film çeviren devletlerden bîridir. Mebzul miktarda rejisörü ve stüdyosu vardır. Fakat, Hintli rejisörlerin 3 veya 4 saat süren filmleri eski ve köhne olduğu gibi çevriliş tanları da İptidaidir, Bu yüzden Amerikalılar beraberlerinde ışık ve ses tertibatını getirmek meo-burlyetlndö kalıyorlar.
“Nehir,, adlı filmini hazırlamadan Önco Orlental-lnternatlonal-Films Şirketi müdürü tam 4 defa Hindistana tetkik seyahati yaptı, Calouttada 80, Bomhayda stüdyoya rastladı, fakat içlerinde İstifade edilebilecek gibi o-lanları ancak bir kaç tane İdi, Zira bu stüdyolardan çoğu yağmur mevsiminde, yağmurun, damların üzerinde hasıl ettiği gürültü yüzünden, çalışmayacak durumda İmişler.
Direktör Mao Eldowney aynı zamanda fillerin hayatına ait "Keddha” atlı bir film çevirmek istiyordu, fakat ortaya bir çok güçlükler çıktu Bu zorlukların içinde İlk plânda geleni dil meselesi İdi. Hintlilorin İçerisinde İngilizce bileni çok az olduğundan yerlilere laf anlatmak için saatler lAsım geliyordu. Hem Hindlstandaki dlalekt farkları da ayrıca bir zorluk tsşkll o-dlyordu.
Yerlilore alt daha ne çok zorluklar vardı,.Mac. Eldownay bir defasında 22 kişiyi doyurabilmek İçin 7 çeşit yemek bulmak mecburiyetinde kaldı. Muhtelif sınıfların çeşitli bayram günleri olduğundan bazen amelelerin haftada 4 gün bayram yaptığı vaklydl.
Hindistan Hükümeti Hollywood’un bu realizm avcularına yardım etmek için kılını bile kıpırdatmamış.
"Nehir,, ve “Kim,, adlı renkli filmleri nakletmek için onları buzlar İçine earıp Londraya, oradan da Amerika-ya gönderdiler.
Errol Flynn ile Paul Lukas’ın oynadığı “Kim” yağmurlu Hlmalaya sırtlarında blnbir güçlüklerle çevrilmiştir^
lannı bilemeyiz; Mac Murray, Fran-cesca Bertini, Pina Menlcholli, Bua-ter Keaton, Evelyn Brent, Rcx Ingram, Cilve Brook, Olga Bnclano-vn, bize bir zamanlar zevkli saatler yaşatan, bir zamanlar hayranları. A-şıkları olan, rojiaörlorln, münekkıd-lerln ve halkın göz bebeği bu artistler ne oldu? Bir gazetecinin günün birinde merak uyandırıcı bir anket açarak, bu yüzlerin, kimi hasta, kimi sefil, biri mesut, öteki bedbaht birer “tasvir,. |nl vermesi; bir zamanlar dünyanın malı olan bu hayatların beklenmiyen, hayret verici, yahut da sadocc normal olduğu kadar hazin bir hale geldiğini bize ifşa etmesi mümkündür. Eski sinemaların bu yeniden ve yaşlı olarak dirilişi belki alAka toplayan bir hâdise olur. Ama gönlümüz buna razı olmuyor gibi. Bu asır daha yirmi yaşlarında ve sinema daha delikanlıyken, çocukluğumuzun hayallerini aklslendiren bu taze ve güzel yüzlerin şimdi fotoğraf klişelerinden sönük bakışlarla bize bakması senelerin amansız geçişini fazla belagatla anlatacaktır.
BU NEM TÖRENLERİN YAPILACAĞI ZAMANIN TAYİN VE TESBtTt BİR ŞEKLE BAĞLANMALIDIR
BÎR çocuk dünyaya geliyor. A-llesi sevinç içindedir. Yakm dostlan hediyeler getirir, tanıdıkları. mesut aileyi tebrik ederle* Çocuk büyümeye başlar. Doğduğu gün, seneler boyunca, aile ve dost muhitlerinde neşe ile anılır, toplatv-tılar. ziyafetler tertip adili* Çocuk genç, olgun İnsan ve ihtiyar eflur. Şayet mesleğinde bir şahsiyet sahi, bi ve memleketinde tanınmış olursa onun yirmi beş, elli ve yetmiş beş senelik hayatı topluluk tarafından kutlanır ve bir gün her fAnl gibi e da ölür.
O gün bir matem günüdür. Mensup olduğu dine göre merasim yapılır. 8onra?.. Sonra ya unutulur, gider, yahut şahsiyeti dalma kuvvetli ve taze kalır. Eserleri dalma eldedir, nümunelik olur, kendinden sonra gelen insanlar üzerinde tesiri devam eder. O zaman bu büyük Adamın hatırası canlı kalmış demektir ve o-nu anmak bir kadirşinaslık otur. Bundan da güzel bir şey tasavvur e* dilemez.
Biz de» böyle yapıyoruz. Lâkin şu farkla ki, bir büyük adamın kâh do ğum, kAh da ölüm yıldönümünü anıyoruz. Öylesine kİ. basan, gazetelerde “falaıun ölüm yıldönümü kutlandı,» diye havadisler bile çıkmaktadır, yaptığımız İşin o kadar gafiliyiz.
Bundan btfka, bu anma törenlerini her seneye bindirdikı Filân büyük adamın elli sekizinci ölüm yıldönümü» falanın otuz İkinci meslek hayatı gibi.
Bu işe bir çeki, düzen vermek u-manı gelmiştir» Niyetlerinde hiç şüphesiz samimi olan müesseseler, birlikler, demekler, hatırasını ebedileştirmek İstedikleri şahsiyetlerin, her şeyden evvel doğum yıllarını ele almalıdırlar. Zira, anılacak mazhariyete ermiş bir varlık, madde halinde olmasa dahi “yaşıyor,, yani onun ölmüş olması kabul edilmiyor demektir ve bu itibarla onun doğum yılı esas olarak mutlu bir gün diye, kabul edilmelidir. Bu takdirde, o şahsiyetin Jübilesi hayatta iken elli yıl olarak kabul edilmiştir, vefatından sonra da doğumunun yüzüncü yılı kutlanır. Pek tabiî yüz yıl yaşamış ise, bu, daha büyük bir sevinçle yapılır. Yirmi beş, yetmiş beş yıllık jübile yoktur.
Fakat yapılıyor, bunda da maksat hürmet ve tAziz olduğu için bir mahzur olmamak lâzımdır. Yalnız, her sene için anma töreni tertip etmek, o şahsiyet hakkında bir nevi lâubalilik uyandırdığı için, aranılan maksat kaybolmakta ve Adeta, bir nevi suiistimal haline gelmektedir. Nitekim maddi veya manovi maksatlarla böyle yapanlar da yok değildir. Geçenlerde gözüme şöyle bir ilân İlişti; “Keman! A... senelik jübile-sini yapacaktır.,. Biçare kemani, jübile sösünll duya duya bunu “menfaat,, ile karıştırmış. Biz de onun gibi yapmıyalım. — /o.
Sinema âlemine ait fıkralar ;
Dil alışkanlığı
Greta Garba bir otel* fitmijti. Bi» kaç dakika geçmedi, otelin sahibini çağırdı:
— Odamdaki »inekler için bir şey yapmalısını». Yalnıa kalmak i »Uy o rum...

Hicrî 1050 Rumi
B. Ahtr OCAK K- sonl
y 26 13
1369 Perfembe 1365
Vakit Vasati Ezani
Gllneş 7.16 1.58
Öğle 12.27 7.10
İkindi 15.02 9.45
Akşam 17.18 12.00
Yataı 16.58 1.35
luısâtk 6.36 12.18
Atatürk İnkılap Müzesi: Perşembeden maada her gün 10-12 vo 14-17.
Topkapı »arayı: Pazartesl-Çarşamba - Cumartesi naat 13.30-17 Telf. C21Û90).
Ayaaofju; Pazartesi - Salı - Çarşamba • Perşembe - Cuma, saat 10 - 16; Cumartesi. Pazar, saat 12-16, Telf. (21750),
Arkeoloji : Çarşamba, Cuma, Pazar günleri 13 ten 16 ya kadar.
Eski Öark Eserleri Şubeli: Çarşamba. Cuma. Paınr. 10 dan 12 Ve kadar. TeJf. (21662).
Türk ve lnlâm Eserleri: Halı. Perşembe, Pazar saat 13.30-16.30. Telf. C218W.
Ilolmubahçe Deniz Müzeni ı Cu-
ma r te si saat 13-17. Telf. (81284). Pajsur O-lfi.
Belediye MUsesl; van Perşembeden gün 10-12 ve 14-17. Atatürk maada Bul-her
Tevflk Fikret Ariyan Müsrah Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17,
tamiri
Arkeoloji Müsesl (3324) Her gün 0-12.13.30-17, Cumartesi: 14-17 a-çıktır.
KONFERANSLAR
Bugün «aat 16 do Şişil Halke-vlnde Eflatun Cem Güney tarafından “Msaa.lla.nn pencerelinden Anadolu • mevzulu bir konferans verilecektir.
ŞEHİR TİYATROLARI: Saat 20.30 da.
DRAM KISMI: (42137) Tebeşir Dairesi.
KOMEDİ KISMI: (40409) Kuyfle-rl Gülleri.
MUAMMER KARACA OPERETİ: 8.30 da: Sizin 8okak.
YENİ SES OPERETİ : (49369)
8.15 tc: Hediyelik Gelin.
ANKARA TİYATROLARI: Saat 20 do.
Bt'YfKTE (10370-40) Bir Komiser Geldi.
KÜÇÜKTE (11169) Antlgon vo Scapln’ln Dolapları.
İZMİR
ŞEHİR TİYATROSU: (2361) Hissel Şayia.
TAKSİM B. GAZİNOSU: Frlta Kerten OrkeetrMb Trio B&u-man. Dm Gürümlay (BlaiKlot nkropatları)
PAVYON* pr»n do M orana.
BEİOGLII ciheti
AKIN (80718) Hasreti Süloyma-nın YüzüftÜ.
ALKAZAK (12662) Yılmna Rela. AR (14394) Seven Kalblor
ATLAS (40836) Gençlerin Sevgilili.
ÇİÇEK SİNEMASI: 1 — Dana L lAhofil. 2 — İlci Açıkgöz Kır. KoJlejİndo.
E1.IIA.MRA (43695) Krletol Ko-b»mb
İNCİ (86606) 1 — Günahsız Melek. 2 — Lıinınlr. Kantlller.
İPEK «4380) Yılmaz RcIf» lale (43606J Krlatof Kulomb. MELEK (40868) Zorlu Misafir.
SARAY (41666) Mnnon.
Rt MER (42851) Suçlu Bon’lın.
SUATPARK (83113) ı — Farda-yan ın oğlu. 2 — İlci Açıkgöz Tahsildar.
SARK «0380) İhtilâlci Ruhlar cToakcı).
SIK 113726ı ı - Ycflil Yunun kagi 2 — Tnllhim Olii/^dı
TAKSİM (48191) ÇHe.
in.HIZ (42847) Aptal Aşık» şık.
TAN (80710) 1 — Öillm Melodisi. 2 — Goce Kulüpleri HnflyesL ÜNAL (19306) 1 — Havalım Vatana Feda. 2 — Gangsterler Kıralı,
YENİ (M 1.37) 1 — Büyük Vals.
2 — Saadet Hınszı.
İSTANBUL ( İHETİ
ALEMDAR (23688) 1 — Aşk ve
Cürüm. 2 — Kalbime Doğmuştu.
AZAK (23542 1 - Korsanlar. 2— Yarışlar Kıralı.
ÇEMBERLİTA^ (22613) Aptal A-şık (H. Lul).
FERAH: I — Kartal. 2 — Bayrağa Can Feda.
halk (21004) 1 — Tanen Fan-tnmalara Karat. 2 — Yeşil Koran nın Kıxı.
İSTANBl L (22367) I - Pranga Kaçağı. 2 — Katil EvlAt.
KISMET *21901) ı — $nrio AjiKor. 2 — Kör (Arap filmi).
MARMARA (23HflO) Aptal Aşık.
MİLLİ (220H2) i — Aşk ve Cürüm. 2 — Kalbime Doğmuştu, Tl KAN (22127) 1 — Korsanlar.
2 Yarışlar Kıralı,
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Kaliforniya FâtlhL 2 — Vahşi Arzular.
KADIKÖY CİHETİ
HALE Hk)|12) 1 - Tnvylatta.
2 — Kahraman öncü.
O l*EI( A (60821) 1 — Tuna nen lar Patlarken^ 2 Altın Kelepçeler
SI IIEYYA (606821 1 — Mösyö
Veiüu 2 « .• manlar Anlam
yelim « ııiMi nj ı Saltanat deviren gogdr 2 — Kıskanç İcadın. 3 —■ Allr MMUİeLl,
('SK( I)AR CİHETİ
HALE (60ÛÜ2) I IJnutulmıyan MasI- 7 - Parlsln Son Günlen.
SI SAH Monte ICrieto ve Monte «riHtonun intikamı — Cani ka çıyor.
ANKARA
ANKARA (23432) Enkl Doat. H( V( K (150311 Tftth Belalar.
( 1 Bl.( I : Mn.Jüp Edılmlyonler. P ARK f M 13l ı Yalan.
St’MF.If 114072) Çöl Derinesi.
i U s (2220i) Mağlûp Edilrniyon-İrr.
blb (14071) Yalan.
YENİ (14040) Büyük Günahkâr.
GAR GAZİNOSU: Solera Da Es-pana, (İspanyol koro atraks-yonu).
ANKARAPALAS PAVİYONÜ I Viyana Stavlgnus Rovünll.
İZMİR
ELHAMRA: Aşk Bestesi.
LÂLE: 1 — Donls Kurtları, 2 — Periler Dünyası.
TAN: 1 — Deniz Kurtları. 2 — Periler Dünyası.
TAYTARE: Kanlı Buse,
YEN t: Zehirli Şüphe.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 — Günah Korkuau. 2 — Kartallar Fllneu.
SÜMER: Kaptan Kkl,
"Yeni 1 *♦(ııııhııi'ıııı bugün için tavsiye ettiği programları
I) \lllf.HE;
14,40 İstanbul: BİL ük Orkestra r’.crieri Pocr Gynt Süiti N. 2
— 18.00 Ankara lııvc en a (Vğ-şak frısiı > — 10.26 îstanbuh Pl* yano Holnları, Çalım Vnla Muzlum. Paduravakt vo Choplnüicrı
— 20.86 Ankara: Tamburla saz eserleri. Meaut Cemil. — 21.15 İstanbul î Fasıl Heyeti Konseri (SegAh F.).
ıı tide. Tl
11.30 Londra: BBC İskoç Orkestrası Konseri. programda: Mozart No» 38 senfonUl vo Do Falla'nın su iti, - 29.16 Londra: Filarmoni Orkestrası Konseri., İdare eden Con&tant Lnınbert.
1 I ItK MÜZİĞİ;
Saat; H.no Ankara: yıırkılar
(PL) — 12.30 Ankara! Şarkılar vo Türküler. — 13.15 İstanbul: Karışık Şarkı ve Türküler (IH ) — 18.5(1 İstanbul: Şarkı ve Türküler. - 18.00 Ankara : İnce saz (t'şşrtlc Fa alı) — 10.20 An km a: Yurttan ae^lor, — ltı.15 İstanbul: Şarkı ve Türküler. — 20,33 Ankara : Tanburla saz vseşleri -Mesut Cemil 20.50 Anki»ra: Halk Türküleri. — 21.15 Istan- . bul: Faaıi Heyeti Konseri (£c-
I Mâh)
KLASİK BATI Mt’ZtCÎ:
Sant: 11.30 Londra: BBC Iskoç Orkestrası, Program: Mozart
No. 38 sonfonlsl. Do Fnlln'nın SuUL —. 11.10 İstanbul: Büyük Orkestra eserleri. Peer Gynt Süiti No .2 — 10.25 İstanbul: Piyano soloları. Çalan: Valn Mazlıijn. Padorovski ve Chopln’ don parçalar. — 10.45 Ankara: Virtllor.lnr (IH.) — 23.16 Londra: Fllânnonl Orkestrası konseri, îdaro eden: Conotant Lambort.
HAFİF BATİ MÜZİĞİ:
Suat: 7.31 Ankara: Hafif Müzik (F*1 ) — 8.16 Ankara: Bando müziği (IH.) — 8.13 Londra: Grand Hotol drn müzik. — 8.80 Ankara; Hatif Orkestralar Çalıyor (Pl.) — (1.30 Londra; Dinleyici İstekleri. — 11.00 Londra; Go-rnldo ve orkestrası — 18,15 Ankara: Radvo Salon Orkestrası.
— 13.3li Londra: Müzik Albümü.
— 18.43 Ankara: Radyo Sulun Orkentrıısı konserinin devamı.
— 18.30 İstanbul: Karışık hafif müzik (PL) — 10,15 İstanbul: Hafif orküsirahırdan melodiler (P| ) — 22,00 İstanbul ı Küçük orkestradan melodiler. — 23.00 Londra; Dinleyici istekleri. — 33 16 İstanbul; Çeşitli hafif gece ınüzlgl iPL);
l>AN8 MÜZİĞİ:
Saat,; 13.30 İstanbul: Dans müziği (Pı.) — 17.13 Londra - Ray Marttn ve orkestrası — 18.00 ÎMlaiıbul - Daim müzlAI (Fİ ) — 18.43 Ankara • Piyano İla caz parçaları tPI.) — 31.80 Ankara -Dana n ı • rı > • • •(, İs-
tanbul - Dans miızlği (Pl) — M.00 İMİanbul - Duna müziği ( Pl j — 23.13 Londra. - Toın Jo-noa Triosu.
İli sı M PROGRAMLAR:
13.80 Londra • Kadın saati (în-gill« o) •' 00 Ankura Hindistan cumhuriyetinin IIAn» mü-nuaebetiylv — 31.45 Ankara -
Sağlık saati.
TEMSİL: \
(8.30 BBC Türkçe neşriyatı ’ Bir izdivaç hazırlanıyor" —
10,15 l ıt'.nbult J - iki kıdtn ’lpı (komedi), 2. Kadın (nkeçb 3, Fnuilcan ftd(eç) !0.80 Londra Temsil C'Bugmon’fe Honoymoon”, Dorothy L. öayorsj»
MÜZİK:
21.15 Ankara - Hint müslğl — 22.00 Ankara - MürJksevenln aaati — 7.15, 0.30, 28.00 Londra Dinleyici İstekleri (hafif millik)
TÜRKÇE HABERLER:
Ankara ve İstanbul rudyolurn
Saat 7.46; 13.00; IV.00; 22.45
13.30 Ankara: öğle gasetesi —
30.16 Ankara: Radyo gasetc.M "Amerikanın Seal’*: saat 19.16 (13, 16 vo 19 metre).
Lonılrn Radyosu: Saat 7.15|
18.45 ve 23.00 (19.VI; 24.92; 21.32 ve 49.49 metre).
GELEC EK OLAN t ÇARLAR
6.40 S.A.S. (İskandinav) Kopenhag, Amatördüm, Münih, Komada n.
9 50 D H Y. (Türk) Ankııradnn.
12.50 D H Y. (Türk) An kurudun.
13.30 B E.A (İngilizI Londra, NIb, Romu, Atlnadan.
11— D 11 Y. (Türk) tzmlrdon.
16.— SR (İsviçre) Zürih, Ce-novre, Atlnh, Ankuradan.
16 20 D »I Y. (Türk) İskenderun. Adana. D. Bakır, Malatya. Ankaradan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
0 — Anknrnyn.
10.10 D H Y. (Türk) Ankara,
Kıbrıs, Beyni ta.
11.- 8. A 8. (İskandinav) Roma.
Münih, Aınrttoıdam, Kopen-
huğu.
14,30 BEA. (tngiıia) Atina, Ro-
ma Nin, Londraya.
14.30 D.H Y. An karaya.
G E L E( EK (> L A N VA T V R LA R
20 30 SUS (Mudnnyadan).
GİDECEK OLAN VATI RLAR
6.— KADEŞ (Kııradenize.)
0 — 8CS (Nfudnnvnvu).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6,45 Sompîon (Avrupa),
7.10 Doğu,
8.30 Ankara.
GİI>E( İ li OLAN EKSPRESLER
9.— Torort.
18.10 Ankara.
21.3ü âemplon (Avrupa).
Emlnımll:
Süreyya. Beyazıt.
M. KÂzım. Eminönü.
H. Güney, Küçük pasa*. S. Raslm. Alemdar.
Hhilp:
Eyüpaultan.
Beşiktaş:
Vldin, Köytçl.
Beyoğlu:
Beyoğlu Beyoğlu, KaJyonou C. 76.
îatlklâl, îstiklâl C. 419.
Taksim Taksim. İstiklâl O. 31.
Galata Morkes, Necati bey C. 47
8İSİI Halk. Hnlâskâraazl C. 114.
Hanköy, Hasköy.
Merkeı, Kasımpaşa.
Fatih:
İsmail Hakkı, Şehsadebaşı.
Sarım. Aksaray.
Yrdikule. Samatya.
Nhehet Onat, Şehremini.
Ahmet Sual. Kuragümrük. Hüaameddtn, Fener.
t's kil d ıır:
İttihat:
Kadıköy;
R. Muhtar.
Foneryelu.
Erenköy.
A. Cafer, Bostancı.
BÜyükadaı
Merkez.
Ilej belladn:
H. A.
ANKARA
Derman (16475)
Giiray (223241
Başkent 118683)
İZMİR
Yardım, Alaanönk.
Birlik. Kemcraltı.
Holk. Basmahane Karantina, Yalılar.
Cumhuriyot. Karantina,
Hece - Bulmaca
A— A — A— A — AY — BET — ÇI — DE — DİN — E— ET - GE - î - 18 — îş — KA — Kt — KİL — KtN —KIN— KU — LAN — LEM — LET — MAZ — MEN — NE — NEM — NEY — NIT — NVN — RE — RE - RI — RUH — SAL — ŞÎ— ŞÎR — ŞU — T A— TA — TAN— TE — TUT — ZIT.
Yu kanda yaaılı hecelerden aşağıda mânaları sorulan kelimeleri bulunul. Bu kelimelerin sıra numarasına göre İlk harflerinden bW ATASÖZÜ çıkacaktan
1 — Tecrübe. 2 — Minkale.
3 — jclf. 4 — Allah. 5 — Hâkim. 6 — Rutubet 7 — Zavtve. 8 -* Başkan. 9 — İspat 10 — Sanık» 11 — Hücum. 12 — Karşıt 13 Ameliye. 14 — Işın. 15 — MU6» ret 16 — Faal. 17 — Yayın. 18— Saha. 19 — Yangma. 20 — ihtiras. 21 — Münevver. 22 — Ruh!.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
KURT KOMŞUSUNU YEMEZ
Kelimeler
1 — Keman. 2 Ut. 3 — Rakk 4 — Tef, 5 — Kitara. 6 — Org> 7 — Mandolin. 8 — Şarap. 9 — Us. 10 — Sınav. 11 — Ulu». 12 ♦ Net. 13 — Uyuın. 14 — Yüce. 1M-Erek. 16 — Metod. 17 Erkin. 18 Zelzele.
İstanbul Beyoğlu 4098
Anadolu yakası 0536
Ankara 91
îzmir 2361
İzmir 2222 Karşıyaka 5065

Beyoğlu ««Mi Kadlkö.'
ÎMtunbul 24222 Uaküdti'
Ankara 00. İMmlr 2222. K.yaaa „
YENt İSTANBUL
M Ooofc 1MV>
Sayfa 6
Tekel İstanbul Başmüdürlüğünden
— İstanbul şehri Belediye hudutlariyle Küçükçekmece, Küçükyalı. Maltepe. Kartal. Pendik ve Yakacık. Anadolu ve mehkavağı mıntakalan dahilindeki her türlü şişeli ve ispirtoların (Bira ve Şarap hariç) fabrikalardan yitere tevzii üç yıl müddetle taahhüde bağlanacaktır.
1
2
M
3
Ru-İçki ba-
— Yukarda sayılan sahalar. Beyoğlu tstanbu) • Anadolu yakası (Adalar dahili olmak üzere Üç bölgeye ayrılmış olup her biri ayn ayn taahhüde bağlanacaktır
/
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL günlük gazete
Snhibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer :
YBNÎ İSTANBUL MATBAACILIK LlMÎTED ŞtRKETİ MATBAASI


İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
Operatör Dr. Y. I. Mısırlıoğlu
M. D., D. OB„ D. CH„ M. CH., P. F. R. C. S. Eng.
Berlin, Zürih, Basel’de tahsil ve ihtisasını yaptı.
Basel, Zürlch’de 2, Londra’da 4 sene ayrıca çalıştıktan. 5-8-49 dan 29-11-49 a kadar Büyük Britanyanın bütün üniversitelerinde tetkik «oya hafi yaptıktan sonra memlekete döndü ve hastalarına muayenehanesini açtı.
Birinci sınıl genel lıirıırg olup bahusus "Kıılh, Akciğer. Yereni, Beyin, Mlfcdeborusu. M İğde, Karaciğer. Kalın barsak. Goltre=Guatir. Böbrek, Mesane, bir seansta Millin ve Wllsoıı Hay mefodlariyle. Prostat, Kırık, Çıkık, Orthepetic, Yüksek kan tazyiki*1 vesaire operat tonları mütehassısı.
Kabul saati: 3-6 Çarşamba günleri müstesna.
No. 258/3 İstiklâl caddesi, Elhamra Sineması Pasajı üstü.
— Bu husustaki taahhüt esaslarını İhtiva eden sözleşme tasarısı Başmüdürlüğümüzde mevcut olup. talep halinde İlgililere bedelsiz olarak verilecektir.
4 — Sözleşme dışında ve sözleşme konusu ile ilgili olan her türlü izahat ve malûmatı arzu edenler. Başmüdürlüğümüzden alabilirler.
— İlgililerin, yazılı tekliflerini en geç 2-2-1950 tarihine tesadüf eden perşembe günü akşamı saat 17 ye kadar Başmüdürlüğümüze vermeleri lâzımdır.
— Teklif sahipleri haklarında nerelerden referans istenilebilo-ceğinl, teklif mektuplarında kaydetmelidirler
— İdaremiz, tekliflerden en müsait telâkki ettiğini seçmekte serbesttir. (567)
TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A. 0
1950 İkramiye Plânı
100.000 LİR
Lira değerindeki Büyük GARANTİ
APARTIMANIN 3 DAİRESİ
Her oy bir keşide
ŞUBAT Keşidesinde:
2
3
3
4
adet
M
M
1.000
500
250
150
Liralık
99
25 lira
•>
»
arasında değişe?
Avrıca 100 lira ile
33 adet muhtelif para ikramiyeleri
Her (100) liraya ayn bir kıır’a numarası verilir
YILIN /K/NC/ KEŞİDESİ 27 ŞUBAT 1950
“önden
Hususiyet ve evsafı itibarile tamamen ayrı bir mevki sahibi Fransız arabası
Çekişli” CITROEN arabalarından mahdut bir parti, İstanbula müteveccihen yola çıkmıştır.
nkara Belediye Başkanlığından :
Belediyemiz teşkilât kadrosunda açık bulunan 20 şer lira kadro maaşlı Zabıta ve Muamele Memurlukları sınavına kabul için konulan başvurma süresi, 21-1-1950 tarihinden 26-1-1950 gününe kadar uzatılmıştır. Sınav, evvelce ilân edildiği üzere 28-1-1950 gün ündedir.
TUTUM BANKASI T.A.O. İSTANBUL AJANSI
i
Fiyat tenzilâtından istifade ederek, kendi arabalarını şimdiden ayırtmak üzere Sayın Müşterilerimizin Bürolarımızı teşrif etmeleri rica olunur.
» r
Sergi yeri ve yedek parça deposu
FKANS - OTO LtMÎTED
ŞİRKETİ
Tepebaşı Caddesi. Tel. 49482
Keyfiyet ilân olunur.
(846)
26 Ocak 1950 Perşembe gününden itibaren

1

«
SAYIN HALKIMIZIN HİZMETİNE GİRMEKTEDİR
rTTmznrnııı nuü/unanucnn ı n
mnnimr:
DEVLET DENİZYOLLARI
cdbıiz
-1 bî..
Büyük Postahane Meydanı,’ Muhzırbaşı sokak No. 5 - Tel. 29702
Alman TOTAL Mamulatı
1
Âdi ve parlayıcı maddeler
yangınlarına karşı
EMNİYETİNİZİ SAĞLAR
Hudson 1948
Muhtelif tip ve kapasitedeki portatif ve sâblt, kuru, tozlu, sulu CO 2 gazlı, köpüklü söndürme vasıtalariyle
İŞ LTD. Şr.
Dilek 8r
Beyoğlu Parmakkapı, imam sokağı No. 2, Tel: 1/1553
Hinciye Mümessili
H. AKILLI. Bahçekapı, İstanbul
Türkiye Umumi Vekili STANDARD Sadi K.
••ıııınuın"’"
CITROEN
Türkiye Mümessilleri
FKANS - OTO LİMİTED ŞİRKETİ
Galata, Kuto Han. Tel 44747
CITROEN SERVİS İSTASYONU
Nişantaşı, Vali konağı Caddesi. Tel. 84242
--------- SAYIN BAYANLAR
Yeni gelen gayet zarif ve sağlam
ELDİVEN - ÇOCUK KİLOT ve MUŞAMBALARI Sıcak su TORBALARI ile sair lâstik eşya çeşitlerini lütfen görünüz.
TAKSİM ECZANESİ - Beyoğlu

İŞ ARIYOR
Haftada veya günde birkaç saat muhasebenizi vc almanca, fransızca, türkçe muhaberat veya tercümelerinizi müstakilen yaparım.
Müracaat mektupla: Posta kutusu 1175. İstanbul.
• •
• w

..
mnuınmunMuıunmg!tuıunı?*n:ur • -ıx? '*^£2sswvKrvowTnTnTnnnxmnTnıınnıınunnnîuın'mt!nrııtttiKinmt
Yükleme - Boşaltma - Taşıma İşleri YAPTIRILACAK
Toprak Mahsulleri Ofisi
İstanbul Bölge Müdürlüğünden :
1 — Uzunköprü ambarımıza gelecek veya buradan diğer mahallere sevkeuilocek Ofisimize ait hububat. hakli} a! vesair maddelerin bir yıl müddetle yükleme, boşaltma ve taşıma işleri açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
. 2 — Eksiltme 27.1.1950 tarihine rastlayan cuma günü saat
16 te Uzunköprü Ambar Şefliği binasında teşekkül edecek huşu-İl komisyon önünde yapılacaktır.
3 — İstekli kimselerin 500 lira geçici teminatlarını eksiltme zatinden bir saat önceye kadar Ofis veznesine yatırmaları ve Kaçaklan makbuzlariyle komisyona başvurmaları lâzımdır.
4 — Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarıları beş lira karşılığında Uzunköprü Ambar Şefliğinden temin edilebilir. (725)
jtevtncnuıattUiiNM



Dr M u ra d Ranu 4ydın
1883 de(» beri dünyaca tanınmış

«O
Müessese udrs.; Galata. Bankalar Cad. Banka sokak Roman han Telefon: 40784
Mağaza adresi. Taksim, Garaj Tramvay durağı. ERK Ap. altında
Telefon: 82696
Mektup adresi: P.K. 2118 Beyoğlu

III
Kızılay Derneği İstanbul fişocakları
İDARE KOMİTESİNDEN:
Yoksullar iaşesi için ş^ocaklanna yapılacak teberrularda, (20607) telefon numarasına haber verildiği takdirde memurumuz eliyle ve makbuz mukabilinde yerinden aldırılacaktır.
Teessürle bayılanlara. Çarpıntıya, Sinir buhranlarına NEVROL CEMAL 20 OAMLAS! DERHAL FERAHLANDIRIR. EVLERİNİZDE MUJLAKA BULUNDURUNUZ

Radyolu kaloriferli az kullanılmış İyi vaziyette lüks taksi müsait fiyatla acele satılıktır. tş saatlerinde 29266 ya telefon
Dr. HAFIZ CEMAL LOKMAN HEKİM
Dahiliye Mütehassısı
Pazardan başka her gün saat 14 ten 17 ye kadar İstanbul Divanyolu No. 104.
Sürat» Konfor» Temizlik • Eğlence
En nefis yemekler • en itinalı servis
Batı Akdeniz Hattı • İstanbul Pire• Napoli- Marsilya Uenova
Do^u Güney Akdeniz Hoth • İstanbul-İzmir Pire Limasol Beyrut İskenderiye Napoli • Marsilya-Cenova
"Yeni lıfcnavl” Atetyr»

M
İAŞ-DiŞ ve ROMATİZMA
AĞRILARINA KARŞI
DADI ARANIYOR
îyi bir ailenin 9 aylık bir er- I kek çocuğu için dadı veya mü-rebbiye aranıyor, îjd aylık verilir. MÜcerreb ve diplomalı olanlar tercih edilir. Arzu eden- ı lerın İstanbul Yeni Valde Han No. 77 ye her gün saat 16 dan sonra müracaatları. ’
KEKEMELERE; Kekemelik hususî bir metotla ıslah olunur. Faz- ( la tafsilât için: Bayan A. Nar ter. Şişli, posta kutusu No. 32 ye mek-| tupla müracaat
* *BE ATT Y * * Çamaşır Makinelerinin Bütün Modellerini
MAĞAZALARIMIZDA VE ACENTELERİMİZDE MIHÇIOĞLU
İSTANBUL
A
Türkiye Umumî Mümessili : HALİL N A
. ANKARA
GÖRÜNÜZ

Comments (0)