28 Ocak 1950
Cumartesi
SİYASİ İKTİSADİ
CTrA
3 12ı
J
>
L
Savı 59
10 Kuruş
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6ncı aahifedo santimetresi 2 liradır.
bir mes’ullyet kabul edilmez.
İlâhlardan hiç-
Telefon: 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
İÇ ve DIŞ
POLİTİKA
27/1/1950 -
Sovyet Rusyanın Uzakdoğu politikası
OV YET Rusya, Machiavelli’-nin prensiplerini kendi politika diline tercüme etmiş bulunuyor.
Bunu daha önce. Balkan Slavları meselesinde görmüştük.
Şimdi aynı Machiavelli’ik Sovyet politikası, Uzakdoğuya tevcih edilmiş bulunuyor.
Burada. Çinin Mançurya ve iki Moğolistan yahut Sinkianz üzerindeki talepleri öteden beri malûm olduğu ve bu memleketin “Beş Büyükler" arasına alınması, bu gibi taleplerin kabul edileceğine delâlet ettiği halde, Ache-son’un ısrarla ve iki defa yaptığı beyanattan da anlaşılacağı üzere, Sovyet Rusya, bu fikirde değildir.
Gerçi Vişinski, bu dört Çin eyaletinin Sovyet Rusya tarafından ilhak edileceği iddiasını ret ve tekzip etmiştir. Fakat, bunların Sovyetler tarafından ilhak edilmemesi, Çine iade edilecekleri mânasuıı tazammun etmeye de bilir.
Zaten Mao-Tse-Tung ile Çu-En-Lay’ın gittikçe uzayan Moskova ziyaretleri ve buna dair neşredilen zıt haberler de göstermektedir ki, müzakerelerin çetin biı- tarafı vardır.
Sovyetlerin yeni bir kararları, Uzakdoğuda takip etmek istedikleri politikayı belki de izah edebilir. Bu yeni karar, düne kadar türlü hakaretlere müstahak görülen Endonezya Devletinin — Hem de Felemenk Hükümetine müracaat edilmek suretiyle — tanınmasıdır.
Bir diğer aydınlatıcı nokta da, Çin Hükümetinin, Vietnam'daki Komünist Lideri Hoşo-Min’i tanımasıdır. Halbuki, Fransızların elinde bulunan bu toprakların yani Çin Hindistanının herkes daha düne kadar, Çin kuvvetleri tarafından istilâ edilmesini beklemekteydi.
Demek oluyor ki, Sovyet Rusya, dört Çin eyaletini ilhak etmemektedir ama, Çine de iade eylememektedir. Keza, Çinin, daha cenuba doğru sarkmasına müsaade etmiyerek, buraların mahallî komünist hareketler ve liderler tarafından idare olunmasını arzu eylemektedir. Ve, kendi nüfuzu daha ileri gidemedi mi, Endonezya, Hindistan ve Pakis-tanda olduğu gibi, buralardaki normal hükümetleri tanımaktan da çekinmemektedir.
Atlantik Paktı yürürlüğe giriyor
hakı-meri-Zira, Pakta silâh
ATLANTİK Paktının hatte ancak bugün yete girdiği söylenebilir. Birleşik Amerikanın bu dahil Avrupa milletlerine
yardımına başlamasını temin edecek olan iki taraflı anlaşmalar, ancak bugün Washington’da imzalanmıştır. Bu, birkaç aydan beri batı müttefikleri arasında bulunan ve onları birbirinden ayıran ihtilâfların ve şüphelerin tamamen kaybolduğu mânasına gelir. Aynı zamanda bu, demektir ki, Birleşik Amerika, İngilterelim kendisine teslim edilen malzemeyi, şahsî menfaatlerinin tehlikeye düştüğünü anladığı her yerde serbestçe kullanmasını kabul etmiştir. Diğer taraftan bu ispat Maet meselesi, metinin Fransız karşı duyduğu nıiştır.
Nihayet bu
Atlantik emniyet bölgesi denilmesine rağmen Norveçin şimalinden başlayarak, Şimal Afrikadaki Fransız topraklarına kadar uzanan geniş bir hat üzerindeki müdafaa plânı, bütün teferruatiyle tatbik sahasına konulmuş bulunuyor. Şimdi artık, harp içinde “Ödünç Verme ve Kiralama Kanunu’’ gereğince yapıldığı gibi, Amerikan silâh ve teçhizatı selleri Avrupa üzerine akacaktır.
Evvelki gün Amerika Savunma Bakanı Johrıson'un verdiği beyanatta : "Sulh hiçbir zaman bugünkünden daha iyi müdafaa edilmemiştir," demesinin sebebi, şimdi daha açık olarak anlaşılıyor.
eder ki; Revers-Amerika Hükû-Genelkurmayına itimadı sarsma-
imza sayesinde,
★ ★★★
Abone: Türkiye için seneliği 32,
altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
Truman, Beyaz Sarayda Atlantik Paktının tatbikına ait bir
vesikayı imzalarken.
Atlantik Paktının savunma
programını 8 devlet
Bir milyar dolarlık silâhın en mühim kısmı, Fransaya sevkedilmek üzere hazır
Londra 27 (Y1RS1 — Atlantik raktı Savunma programı çerçevesi dahilinde sekiz Avrupa devletine A-merika tarafından yapılacak silâh sevkıyatı andlaşnıası bugün lngil-tereden sonra yedi devlet tarafından daha imzalanmıştır.
îmzahyan devletler şunlardır İngiltere, Fransa. İtalya, Holânda, Liiksemburg. Danimarka. Norveç ve Belçika.,
Bir milyar dolarlık silâh sevkıyatının nasıl ve hangi devletlere taksim edildiği bildirilmemekle beraber, en mühim kısının Fransaya gönderileceği bildirilmektedir. İngiltere ilk olarak 70 tane süper uçarıkale ıB-17 tipi bomba uçağı) alacaktır. İngiltere, kendi harp sanayii geniş
bir mikyasta çalıştığı için Amerikanlan talep ettiği harp malzemesi ga-yöt mahduttur.
Başkan Truman, bu andlaşınala-rm. Atlantik Paktına dahil memleketlerin,'Batı Avrupa istilâdan muhafaza etmeğe azmetmiş olduklarının bariz bir işareti olduğunu Büyüyerek» andlaşmaya dahil devletler arasında şimdi daha sıkı bir işbirliği ve anlayışa ihtiyaç öldüğünü belirtmiştir.
BBC’nin diplomatik muhabiri, and-laşmanın imzalanmasının Londra siyasi mahfillerinde büyük bir memnunluk uyandırmış olduğuna işaretle. lngilterenin hu savunma plânındaki mühim rolünün bu suretle tebarüz ettirilmiş olduğunu belirtmiştir.
İç politikada hararetli giin
Manisada C. H. P., Izmirde D. P. kongreleri bugün yapılacak
D. P., İzmir teşkilâtı kademelerinde vazife alan bazı simalar arasında ihtilâfının kongre saatinden
Manisa 27 (Hususi muhabirimizden) — C.H.P. Genel Başkanvekili Hilmi Uran, bugün C.H.P. ocaklarını ziyaret ederek partililerle görüşmüş ve bazı ziyaretler yapmıştır.
Bu arada Halk Partisine mensup muhtelif vatandaşların izhar ettikleri temennileri not etmiş ve öğleden sonra, Manisa C.H.P. İl Kongresi hazırlıklariyle meşgul olmuştur.
D. I’, rıhı kongre hazırlıkları
İzmir 27 (Hususî muhabirimizdenı — Demokrat Parti Genci Başkanı ve kendisiyle birlikte îzmire gelen İdare Kurulu üyeleri, bugün partinin İzmir teşkilâtı ileri gelenleriyle bazı konuşmalarda bulunmuştur.
Beyan edildiğine göre geçirdi-nıiz yıl içinde İzmir teşkilâtı kademelerinde vazife alan bazı simalar arasında mevcut prensip ihtilâfının kongre saatinden önce halline çalışılmaktadır, Taraflar, kongrede şahsiyata kaçılmamsını samimi bir arzu olarak istemişlerdir ki, varılan neticenin, kongrenin cereyanı saatinden önce anlaşılması müşküldür. Demokrat Parti İzmir 11 Heyetinin bir yıllık çalışma raporu, bugün de-
mevcut prensip önce halline çalışmaktadır
legelere tevzi edilmiştir. 48 sahlfe-den ibaret olan bu rapor. İdarî, siyasi ve iktisadi kısımları ihtiva etmekte, İktisadî bahisler incelenirken en bajşta köylünün durumu, Mar-shall Yardımı plânları, tütün meselesi ve mesken kredilerinden bahsetmektedir. Mesken kredileri kısmında “iktidara geçince ele alacağımız ve kooperatifçilik prensipi dahilinde mutlaka halledeceğimiz dâvalardan biri de bu acıklı mesken işi olacaktır.,, denilmektedir.
Yarınki toplantıda, yoklama, raporun okunması ve 11 Başkanının kongreyi açış nutkundan sora bllân-çonun tetkiki, ti Heyetinin ibrası yapılacak ve konuşmalar olacaktır.
Devlet Bakanı, Dışişleri Bakanına vekâlet edecek
Ankara 27 (Hususi muhabirimiz-den» — 19 1ar toplantısına katılmak üzere Parise giden Dışişleri Bakanı Necmeddın Sadağa Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas’ın vekâlet etmesi kararlaştırılmıştır.
İÇ SAYFALARDA
İKİNCİ
Fert - Devlet
Vedat Nedim Tör
ÜÇÜNCÜ
Amerikada “Avrupa Tediye Birliği’’ projesi etrafındaki anlaşmazlık DÖRDÜNCÜ
tş problemi ve grev hakkı
M. Nermi
B E Ş î N C î
Anlayışlı bir kalb
Tipi yüzünden Seyyar vapuru karaya oturdu
Do Gasporı, istifasını bildirmeğe giderken
fi
rw
£
*
Westerling, Sen Jozef'in şeref kitabında (Yukarıda ortada) Endonezya dağlarında isyan bayrağı çeken
■k
tJTFRU'
. •« UH I I V •( 111 jur"n, 1 I I
(s 3 B.’ A. ‘
I-.dıvond Sölltâerğeı; '3 R H
K.ıymcnd U’csterlînû 3 B. H.
asil El VVeurde
ı >Ah(rstsıs.c
Jcan
X
Yüzbaşı Westerling, 1931 senesinde İstanbulda küçücük bir talebe idi
Cava ndnsında hükümet kuvvetlerine karşı İsyan eden yüzbaşı WeMeıliııg’ln Cakarta'yı tehdit ettiğini hıındaıı önceki sayılarımızda bildirmiştik. Asi yüzbaşı, çetesiyle Endonezya'da asayişi bozan ve korkıı yaratan hlr ıınsur olmuştur, Wosterlina*ln 1931 nenesinde İstanbulda Son Jozfif Lisesinde okuduğunu öğrenmemiz üzerine yaptığımız röportajı bugün I üncü nayfamızda bulmaksınız Jııkarla'daki harekata alt haberler iklnıd sayfamızdadır*
Ş. El-Kuvvetlinin
Suriyeye dönmesi
talep ediliyor
Kahireye giden bir heyet, eski cumhurbaşkanının Suriyeye dönerek, idareyi ele almasını kendisinden rica etti
Italyada kabineyi DeGasperi kurdu
Kabinede L3 hıristiyan demokrat, 2 cumhuriyetçi bulunmaktadır
ve 3 sosyalist
Koma, 27 A. A. (AFP) —Başbakanlık sözcüsünün basına verdiği malûmata göre, De Gasperinin kurduğu altıncı kabine (muhtemel bir iki derişiklik kaydlyle) şu suretle teşekkül etmiştir:
Başbakan: De Gusperi, Dışişleri: Sforza. İçişleri: Scclba, Adalet Pic-clonl, Maliye: Vanonl, Bütçe ve Hazine! Pella, Savunma: Pacciardl, Mil-
11 Eğitim; Gonella, Bayındırlık: Al-disıo, Tarım: Segni, Taşıt: Siominl Deniz Ticaret: De A vagona. P. T. T.: Spaataro, Sanayi: Togni, Çalışma: Fanfan!, Dış Ticaret; lvan Matteo Lombordo. El Emeği ve Yatının işleri ile meşgul Devlet Bakanı: Cam-pilll, Sağlık Yüksek Komiseri! Cate-lessa.
Kabinede 13 Hıristiyan Demokrat. 2 Cumhuriyetçi ve 3 Sosyalist vardır.
KIYAMET ÖÜNÜ ★ KIYAMET GÜNÜ * KIYAMET
s
5
E
-
S
*
30 ocak 1950 pazartesi “Yeni İstanbul" da
Kıyamet Günü
mâruf tâbirle ölüyü bile güldürecek şen ve çevik zekâlı muharrirlerin yazılarına dünya, bugün her zamankinden fazla muhtaçtır. Cihan çapında mizah şöhretini lıaiz Fransız muharriri Caıni (Kami) işte : KIYAMET GÜNÜ romanında ölüler âlemini hile bir tuhaflık ve nükte kaynağına çevirmek hünerini göstermiştir. İleni de bunu harikulade oynak bir üslûp ve emsalsiz hlr tahkiye kınvetiyle başarmıştır.
Bu eserin türkçesini
Refik Halid Karay'ın
üstat kaleminden okumak ayrı bir zevk olacaktır.
ÜJKVADI 4 ;|NJÎ) IHItiVAIM 4 IİNG9
’Z
9^-
*
ş
M
Paris, 27 lYİRSı — Bugün Kahi-ye Suriyedcn gelen bir heyet, geçen jcnenin ağustos ayından beri Mısırda mütevazı bir hayat yaşamakta olan eski Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü El-Kuvvetli’yi ziyaret ederek. Suriyeye dönmesini ve idareyi yeniden ele almasını kendisinden rica etmiştir.
Bilindiği gibi Şükrü El-Kuvvetli, Albay Zaim’in İsyanını müteakip memleketten sürülmüş ve Mısıra siyasi mülteci olarak kabul edilmişti.
Ingiliz
Bakanı Kahirede
eri
Londra, 27 (YlRSı — İngiliz Dışişleri Bakanı Ernest Bevin bugün Kahireye vasıl olmuş vc Elçilik binalına inmiştir.
Bevin yarın öğle yemeğini Kıra i Karuk ile yiyecek ve sonradan Başbakan Nahas Paşa ve Dışişleri Bakanı ile görüşmelerde bulunacaktır.
BBC’nin siyasi muhabirine göre, Bevin’in Kahirede uzun boylu siyasi görüşmelere girişeceği zannedilmekledir, Bevinın Mısır siyasi adamları ile yapacağı mülâkatlar ancak bir görüş teatisinden ve birbirlerini aydınlatmadan ibaret kalacaktır.
Alman kurtarma tertibata sayesinde ne yolculara, ne de gemiye bir şey olmadı
Knrabigadan dönüş postasını yapmakta olan Devlet Denizyollarına ait Sev-var vapuru dün gece sabaha karşı saat dörtte fona hava şartları yüzünden Çekmece açıklarında kuraya oturmuştur.
Keyfiyetin hnber alınması üzerine ls-tanbuldan bir römorkörle beraber Kaili köy vapuru yardıma gönderilmiş, ayrıca Bandırmaya gitmekte olan Konya vapuruna da telsizle geri dönmesi ve Seyyar vapurunun yolcularını alması bildirilmiştir.
H ıdifie, gemi, 3 üncü kaptanın idaresinde ve iki mil kadar çok hafif bir seyirle kesif bir tipi İçinde sahile yakın olarak gitmekte İken vâki olmuştur.
Yolcuların bize anlattıklarına, göre gemide bulunan 125 yolcu çok fena hava şartlarına rağmen büyük bir intizam içinde sandallarla Konya vapuruna nakledilmiş ve tahlisiye İşlerine elleri par-çalamncıya kadar kürek çekmek suretiyle İştirak eden Konya vapunınun nbi Ziya Tuscuoğluıtun büyük fedakârlığı görülmüştür. Birçok yolcular uykuda bulunduklarından hâdiaeyl ancak tahliye esnasında haber almışlardır.
Seyyar vapuru, yardıma gönderilen tahlisiye gemisi tarafından dün saat 11 o doğru yüzdörülmüştür. Yapılan muayene neticesinde sintine vc ambarlarında su veya sızıntı olmadığı görülmüştür. Bununla beraber gemi her ihtimale karşı dalgıç muayenesinden geçirilecektir.
Keşmir Başbakanı bugün geliyor
Keşmir Başbakanı .Serdar Muhammet İbrahim, bu gece saat 11 e doğru. New-Yorktan uçakla ırhrimize gelecektir. Pakistan Basın Alu^enf; kendisini karşılamak üzere dün 4abah Anka raftan şehrimize gelmiştir.
üniversiteye yeniden talebe kaydı yapılacak üniversitede iki gün evvel yürürlüğe giren yeni Sömestr talimatnamesine göre sömestr tatiline tesadüf eden 1 şubattan itibaren on beşe kadar muhtelif fakültelere yeniden öğrenci alınacak ve her dersin imtihanları yapılacaktır.
Şimdilik yalnız Fen Fakültesine a-hnacak talebe 3ayısı Rektörlükçe tes-bit edilmiştir. Verilen karara göre Tıp kısmına 63. kimya mühendisliğine 10. eczacıya 6. öğrenci alınacaktır. Diğer fakültelerde öğrenci sayısı tahdit e-dilnıcmiştir.
Tıp vc kimya mühendisliği ve eczacı kısımlarına yazılacak öğrencilerin olgunluk imtihan derecelerinin iyi ve pek iyi olması lâzımdır.
Vebaya karşı tedbirler
Akdeniz limanlarında veba hastalığının göniltnesl üzerine İstanbul Sağlık Müdürlüğü dünden İtibaren gümrüklerde temizlik ameliyeslne başlamıştır.
Valinin tetkikleri
Vali ve Belediye Reisi d1ln Beykoz ve Kadıköyünde tetkikler yapmıştır. Sabahleyin Şehir Meclisi asalarından bazıları olduğu halde 9.30 da kalkan a-rabıt vnpuriyle Vbküdura geçerek İskelede Kaymakam ve Emniyet Amiri tarafından karşılanmış, meydandaki büyük çeşme hakkında İzahat aklıktan «onra Anadolu hl.ıımntı gelmiştir
Rurndn kendisini karşthyan Bevkoz Kay makamı ve Emniyet Amiri ile birlikte Beykoza gitmiş, 11-59 tarihinde İnşa edilen tamir vc eu getu lldlktön SOA-ra bütün güzelliği meydana çıkan ishale Ağa çeşmelini kısa bir hitabe ile açmıştır.
Müteakiben ortaokulu ziyaret vtuılş. htükevinde Bey kozluların dertlerini dikledikten sonra Kndıköyüne giderek pazar yerlerini ve esnafı teftiş etmiştir.
1 —I f I ■ 1 . MBMM «Tt *
o
Celep — Biz bundan ov ve İki ağır sıkleti bile yendik. Acaba tekniği no mİ üüvoniyor... i
z e
*
>
3 R l-S
* gş
Vali celeplerle mücadele için bazı projeler hazırlamış (Gazeteler»
K-IKVAU
f
Sayfa 2
Zamanımızın kompleksleri: 3
Devlet
Çalışma Komisyonunda
dünkü müzakereler
Endonezyada karışıklıklar
V EDAT NEDtotTÖR
I
sınıl ve israf kur-nasıl
f
19 uncu yüzyılın ortayı attığı tezatlardan biri do fort vo dovlot tezadıdır. Bunları birbirinin zıddı ve düşmanı sayan anlayış, bugüne kadar yaşayıp gelmiştir.
Fordl teşebbüs, serbost rekabet, dovleto karşı “Göigo etme sultanım, başka ihsan İstemem,, parolası, “Bırakın yapsın, Bırakın geçsin,, şiarı, açık kapı slynsoti, bütün bu 19 uncu yüzyıl liberalizminin ana-yasasını teşkil eden pron-sipler vo bunların tepkisi ve antitezi olarak doğan-devlet müdahaleciliği. devlet himayeciliği, sendİ-kalizm, sosyalizm, milli kurtuluş hareketleri çerçevesi ve eendcresl içinde bütün İçtimaî hayatımız bunalıp kalmıştır. Toknik terakkiler, milletlerüstü bir nizam içinde a-henge vo muvazeneye doğru gitmeyi emrodorkon, insanlık kavgaları, sömürge savaşları cihan harpleriyle enerjilerini etmek gafletinden bir türlü tutamamıştır. Fakat artık,
mutlak olarak fert teşebbüsünün hürriyetinden, hattâ millî ekonomilerin istiklâlinden, sorbost piyasa rekabetinden bahsolunabilir ki, 270 milyonluk bir milletler camiasını kavrıynn Avrupa ekonomik birliğinin kurulması düşünülmektedir. Böyle bir birlik, tabiatiylo, yalnız fertlerin doğil, milletlerin bilo okonomlk faaliyetlerini bir nâzım plân İçinde mütalea ötmek lüzumunu derhal empoze edecektir. Bugünkü cihanşümul tekniğin istediği cemiyet de, ferdî ve millî ekonomiler içinde parçalanmış ve aralarındaki sürekli çatışmalar ve sürtünmeler neticesinde müthiş İsraflar ve buhranlar içinde boca İt-yan anarşik bir dağınıklık ve kar-kasalık değil, gayesi milletlere yüksek bir hayat standardı sağlamak olan Ölçülü, rasyonel bir işbirliğine dayanan yine cihanşümul bir milletler manzumesidir.
Avrupa, egoist ve merkantil zihniyetiyle böyle ahenkli bir işbirliğini
H
BERLER
LONDRA FESTİVALİNDE YENİLİKLER
Londra, 27 AA. (Reuter) — 1951 de îngiltcrcde yapılacak olan festivali ziyaret edecek olanlar İçin, Tarmls Nehrinin güney sahilinde kurulacak olan sergide “İcatlar kubbesi" ne yerleştirilecek yeni radarlı teleskoplar vasıta-siyle, Ayın, diğer güneş manzumesinin veya Samanyolunun “seainl dinlemek” kabil olacaktır.
Radarlı teleskoplar sayesinde güneş manzumesi veya Samanyolunun Ay tarafından aksettirilen gürülüleri işitilebilecek ve belki de fezadaki görünmeyen maddeler keşfedilecektir.
TRYGVE LtEİN NEHRUYA TEBRİK TELGRAFI
Lake Succcss. 27 AA. (United Press) — Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri graf çekerek Hindistan Hükümetine ve Trygye Lle. Başbakan Nehduya tel-haîkına Birleçmiş Milletlerin tebriklerini bildirmiştir.
NEW-YORK*TA
YAZ
New-York, 27 A.A. (AFP) — Cali-fornla'da termometrenin sıfırın altına düşmesine rağmen New-Y”ork’ta olağanüstü bir sıcaklık hüküm sürmektedir. Dün derece 23 santgrodı geçmişti. New-York’lular parklarda yazlık elbiselerle ve plajlarda deniz kıyafetiyle dolaşmaktadırlar.
YVashingtonda dün sıcaklık otuz dereceyi geçmişti ve bütün Atlantik sahilinde çok rutubetli bir hava hüküm sürmekteydi.
Bununla beraber, batıdan gelen soğuk dalgasının önümüzdeki 24 saat 1-çinde sıcaklığı düşüreceği tahmin edilmektedir.
60 ALMAN MEBUSU
AMER İKAYA GİDECEK
Bonn. 27 A. A. (AFP) — Amerikan Hükümetinin teşebbüsü ile siyasi şahsiyetlerle temas etmek üzere gelecek ay içinde 60 Alman mebusu Birleşik Amerikaya gidecektir.
LONDRA’DA KASAPLARIN GREVİ
Londra 27 A.A. (AFP) — Eğer kasaplar. pazartesinden itibaren vermeğe mecbur oldukları kâr üzerinden alınan vergiye yapılan zammı ödememekte ısrar öderlerse Londra gelecek hafta etsiz kalacaktır.
Filhakika İaşe Bakanlığı bu sabah Kasaplar Milli Federasyonuna, pazar-tcsıden İtibaren eskldon verdikleri 2,5 pens yerine, bir sterlin# kârda 9 pens vergi verilmezse toptancı kasapların teslimat yapmağa mezun olmıyacakları-nı bildirmiştir.
4000 İngiliz kasabının isyanı, en hâd safhaya girmiştir.
gorçekloıtiremediği içindir kİ, dünyada rohbor kıta olmak vasfını artık kaybotti. Şimdi iki kuvvet, bu birliği gerçekleştirmek yolunda dünya ölçüeündo bir envaşe tutuşmuş bulunuyor: Amorlka ve Rut-ya.
Rusya, hem teknik, hem İdeolojik tâkat bakımından bu büyük savaşın hakkından gelebilecek kadar geniş ve devamlı bir nefes kudretine malik değildir. Rusya, aynı zamanda, “insan,, ı inkâr o-don. onu sadece ham madde gibi kullanan Asya! bir kuvvot rejimine dayanmakta ve sevginin değil, korkunun tılsımına inanmaktadır.
Buna karşılık, Amorika, bir defa temsil ettiği ekonomik potansiyel bakımından essiz bir üstünlüğe vo ihtiyata sahiptir. Sonra da hem 19 uncu asır Avrupasının, hom de bugünkü Bolşevik Rusya-nın tam tersine olarak, “insan,, ı ve “millet., leri sömürmek için değil, kalkındırmak, daha yüksek bir hayat standardına erittirmek için bütün ekonomik, sosyal vo kültürel kuvvotlerini seferber etmektedir. Bu gayeyo varmak mak-sadiyle de milletleri korku ile değil. sevgi, inan vo akıl yolu ile birleştirmek için büyük bir sabır vo dirayetle çalışıyor.
İmdi, gelmekte olan dünyayı bu ışık altında görünce, artık, 19 uncu yüzyıldan kalma klişe lâflarla vakit kaybetmenin manasızlığı kendiliğinden anlaşılır.
Dünya ekonomisi plânına kendisini uydurmasını bilen yüksek seviyeli bir millî ekonomi plânı vo bu milli ekonomi plânı içinde de hom ferdi teşebbüsün, hem devlet teşobbüsünün hiç bir israfa meydan vermiyon ahenkli işbirliği. İşte, Avrupanın vo bizim or geç anlamamız lâzım gelen budur. Bunu kendiliğimizden anlıyamazsak, korkarım kİ, anlamaya mecbur e-dileceğiz.
TERRAMYCÎN YENİ KEŞFEDİLEN İlaç
Ncw-York. 27 A.A. (United Press) — Streptomycln ve ponlcllln'ln yerini alacak yeni bir İlâç keşfedilmiştir. Terra-mycln adı verilen bu ilâç Charles Pfizer heyetinin araştırmaları neticesinde bulunmuştur. Hayvanlar Üzerinde yapılan tecrübelerin iyi netice vermesi üzerine İlâç insanlar üzerinde de tecrübe edilmiş ve zatürree. Üremi, kan zehirlenmeleri ve bazı diğer ateşli hastalıklarda başarılı neticeler alınmıştır.
HAYDUT GUÖ4ANO NUN ADALET PRENSİPİ
Palermo, 27 A.A. (AFP) — Palcrmo-da bir gazete müdürüne gönderdiği mektupta haydut Gulliano anasının serbest bırakılmış olmasından dolayı duyduğu memnunluğu açıklayarak dâvaya katılan hâkim vo avukatlara teşekkür etmektedir.
Bu münasebetle Gulliano yine ‘’fena-hk“la kanun araşındakl münasebet hakkında kanaatini açıkiıyarak diyor kİ: “Fenalık bugün fena yola sapanlara karşı kullanılmak istenen kanunların bir eseri olursa, bu yolda ısrar^edcn insanları itham etmek imkânı kalır mı?,,
ALMANYADA HAVA KÖPRÜSÜ SİSTEMİ TAS ARLAı\ IY OR
Boston, 27 A A. (AFP) — Almanyada-ki Amerikan Yüksek Komiseri John McCloy, bugün basına verdiği demeçte Ruslar Berlin'e yeni bîr abluka koyarlarsa hava köprüsü sistemine tekrar dönüleceğini bildirmiştir,
SAĞCI YUNAN HAYDUDU YORGI TESLtM
OLDU
Atına, 27 (A. P.) — Başı 30 milyon drahmilik bir İkramiyeye konmuş olan sağcı Yunan haydudu Yorgi Kamari-neas. çarşamba akşamı tealim olmuştur. Haydudun ailesine mensup on beş kişi serbest bırakılmıştır. Bunların hayduda yataklık ettikleri sanılmaktaydı.
AMERİKA ve KANADA ORDULARININ MÜŞTEREK MANEVRALARI
Paris, 27 (Y’İRS) — Amerikan ve Kanada ordusu . İlk defa olarak Alaska-da müşterek (kombine) manevralara başlomak üzeredirler. Yüz nakliye uçağının cin iştirak edeceği bu aakorl tatbikata, YVushlngton askeri ve siyasi çov-releri tarafından çok büyük bir ehemmiyet verilmektedir.
Manevralardan maksat, Kanada ve Arnerlkaya şimalden yapılacak bir taarruzun ne şekilde önlenebileceğini ve bu İki memleketin müdafası için savunma sistemini tesbit etmektir,
Westerlirıg kuvvetleri Jakarta kapılarında
Kazaya uğrayan işçilerin durumu
gerginlik Cumhuriyetçi yakınlarındaki
etmekle sanık
Şehirde sokağa çıkmak yasak edildi. Baltalama, katil, yağma gibi suçlar işleyenlerin idam edileceği bildirildi
Jakai'ta 27 (A.A.) (United Press) — Westerling çetesinin hücumun-dan sonra sokağa çıkma yasağı ilân edilmiş olan Jaknrta’da devam etmektedir, kuvvetler Jakarta
Tobekasih’e doğru ilerlemektedirler. Çetecilere yardım kimselerin tevkifine devanı ediliyor.
Diğer taraftan öğrenildiğine göre. Bandoeng’ln batısındaki TJiandjur şehrine yapılan hücumu idare eden eski polis müfettişi Muelen kendiliğinden teslim olmuştur.
Adalet Bakanlığının bütün ölüm cezalarının tecil edildiğini bildirmesine rağmen, Subratoos’takl askerî kuvvetler genel karargâhı baltalama katil, yağma gibi suçlar işliyecekle-rin ölüm cezasına çarptırılacağını veya 20 sene hapse mahkûm edileceklerini ilân etmiştir.
Polis kuvvetlerine taarruz
Jakarta 27 (A.A.) (Afp) — Jakarta valisinin tebliğinde bildirildiğine göre, dün öğleden sonra Jakarta merkezinde bulunan polis karakoluna yapılan taarruz Westerllng ordusuna mensup yüz kişilik bir grupun eseridir. Bunlar Jakartada kargaşalık çıkarmak üzere vazifelendirilen 2000 kişilik bir grupa dahildir. Bu kuvve-
Muhafazakârların
şansı fazla
Halk, Muhafazakâr Partinin iktidara geçeceğine dair bahislere tutuşuyor
Londra, 27 (Hususi muhabirimizden telefonla) — Muhafazakâr Partinin beyannamesi, “seyyal seçmen kütlesi” defnilen partisiz seçmenler üzerinde, müspet tesir yaratmıştır. İngiliz seçimleri üzerinde daima kati neticell tesirler İcra eden bu kütle, muhafazakârların vergi tenzilâtı vâ-detmelerinden memnun kalmıştır. Hattâ, halk arasında muhafazakârların yüzde 12,5 kadar bir ekseriyetle iktidara geçeceklerine dair bahislere bile glrişilmektedir. Buna mukabil, “iktidara muhalefet” psikolojisinin İşçi Hükümetine karşı kuvvet bulması için henüz kâfi vakit geçmediği ve muhafazakârların vergileri indirmekle beraber, bu geniş programı nasıl tahakkuk ettirebilecekleri hakkında, seçmenleri tereddütte bıraktıkları söylenmektedir.
Hidrojen atomunun imali hususunda Truman’in kararı Londra, 28 (YİRS) — Başkan Tru-man basın konferansında atom bombasından bin kere daha kuvvetli olan hidrojen bombasının imali meselesine temas ederek, bu bombanın imâl edilip edilmiyeceği hususunda henüz hiçbir karar verilmemiş olduğunu belirterek. bu hususta alınacak kararın kendisi tarafından verilmesi icap ettiğini söyledi. Fakat kendisi henüz böyle bir karara varmadığını açıklamıştır. Şayet bu hususta bir karar verdiği takdirde, bir beyanname İle alenen bildirilecektir.
Büyük Ayaklı Kadınlar Cemiyeti
Londra, 27 (Nafen) — Gayet büyük ayakları olan kadınların ayakkabıcılarda ayaklarına göre papuç bulamamaları nazik bir durum yarattığından bu gibi kadınlar bir araya gelmişler ve “Büyük Ayaklı Kadınlar Cemiyetini” kurmuşlardır.
tin en büyük kısmı Bandoeng’den 60 kilometre mesafede bulunan TjisanJ-pur'da durdurulmuştur.
Sokaklarda devriye geziyor
Montreal 27 (YIRS) — Cava adasında VVesterlingln Asileri tarafından husule getirilen durum, gittikçe gerginleşmektedir. Asi kıtalar Bandoong şehri etrafında temerküz etmekte oldukları bildirilmektedir. Bu bölgedeki Holânda kuvvetleri, Lahey and-laşması gereğince çekilmektedirler. Şehirde akşamdan sabaha kadar sokağa çıkma yasağı ilân edilmiştir ve Endonezya ordusuna mensup birlikler sokaklarda devriye gezmektedirler.
“Tanrı misafiri"
Hilveraum 27 (YİRS) — “Tanrı misafiri,, ismi altında faaliyette bulunan We8terling'in kuvvetleri, “Dârlll-islaâm,, askeri birlikleri ile birlikte Bandoong un şimalinde toplanmaktadır. “Dârüllslâm,, birliklerinin 60.000 nüfuslu bir şehir olan Tasigmalaya etrafında hilâl şeklinde mevzilendlk-leri bildirilmiştir.
Holânda Hükümeti, VVesterllng hâdiselerini takbih ettiğini ve Endonezya Hükümetine Asilerle başa çıkabilmek için elinden gelen yardımı esir-gemlyeceğinl bildirmiştir.
“Ordu kuvvetleri
Berlin şehrini terketmiyecektir”
Mac Cloy, Berlinlilerin hürriyeti için Amerikanın azimle çalışacağını bildirdi
Boston, 27 A.A. (Reuter) — Birleşik Amerikanın Almanya Yüksek Komiseri McCloy dün burada, tota-litarizmanm Berllnin hürriyetini tahdit ettiği bir sırada. Amerikan ordu kuvvetlerinin bu şehirden çekilmiye-ceklerini bildirmiştir.
Rusyavı bilvasıta imâ eden McCloy “Dünya İşleri Birliği Konseylnde“kl demecinde şunları söylemiştir;
“Berllnin batı bölgeleri arasındaki bağlılık övülmeğe değer. Batı Berlin-111er, bugüne kadar karşı koydukları ve bundan böyle de aynı azimle karşı koyacaklarına emin oldukları tota-litarizmanın ne olduğunu pek iyi bilirler. Bu durum ve bizim şahsî menfaatlerimiz, ardsız arasız yardıma devam edeceğimiz Berlinde mevkllmizi muhafazayı elzem kılmaktadır.
Berllnlilere, kendilerini hürriyetlerinden mahrum etmeği gözleyen teşebbüslere karşı azimle desteklemeye devam edeceğimizi söyleyebileceğim Boatondan daha uygun bir yer bilmiyorum.,,
Komünistlerin grev plânlan
Londra, 27 A.A, (United Press) — İyi haber alan kaynaklardan bildirildiğine göre, Avrupadaki komünistler, Amerikanın Atlantik Paktı memleketlerine göndereceği silâhların dağıtılmasına mâni olmak veya hiç olmazsa naklyatı güçleştirmek için grev plânları hazırlamaktadırlar. Bu münasebetle, Fransa, İtalya. Belçika ve Holânda Umanlarında çalışan komünist işçilere bu malzemeyi boşaltmamaları emredilmiştir.
Kararın, Atlantik Paktını sekteye uğratmak için geçen temmuzda îtnl-yada yapılan Komünist İşçiler Sendikaları toplantısında alındığı tahmin edilmektedir.
Yurt içinde tedavilerine imkân olmıyanlar yabancı memleketlere
Ankara 27 (Hususî muhabirimizden) — İş kazalariyle meslek hastalıkları ve analık sigortalarına müteallik olup 1-7-1946 aan beri tatbik edilen 4772 sayılı kanunun tâdili hak-kındaki tasarı, Çalışma Komisyonunda müzakere ve kabul edilmiştir. Bu tâdilâtla tatbikatta müşahede edilen bazı aksaklıklar giderilmekte, bu ay İçinde kabul blunan hastalık ve analık sigortalan kanuniyle uygunluk temin olunmaktadır. Kanunun 23 maddesi değiştirilmiş, altı madde kal-dınlmış ve yeniden 2 madde ilâve e-dilmlştir.
Değiştirilen maddelerde tesis edilen yeniliklerin en mühimmı şudur:
İşlerini yaptıkları sırada, iş yerinde husule gelen ve İşin mahiyetinden doğan bir kaza neticesinde yurt içinde tedavisi kabil olmıyacak şekilde bedenî veya ruhi bir ârızaya uğrıyan işçiler, dış memleketlere gönderilip tedavi edilebileceklerdir.
Mecliste dünkü
çalışmalar
Yedek subayların, muvazzaf askerlikte geçirdikleri hizmetlerin, memuriyete geçişlerinde terfi müddetine sayılacağı lıakkındaki kanunun birinci müzakeresi bitti
Incedayı tarafından Adalet Komisyonunca bulunan teklifin blrin-y&pıldı ve kısa bazı
Ankara 27 (Hususî muhabirimizden) — Bugün B. M. Meclisinde tescil edilmeyen birleşmelerle bunlardan doğan çocukların tescilime ve gizli kalmış nüfus vakalarının cezasız o-larak kaydına dair 4727 sayılı kanunun iki yıl daha uzatılması hakkında Cevdet Kerim hazırlanan ve tetkik edilmiş ci müzakeresi
tâdillerle kabul edildi.
Yedek subaylar ve memuriyet
Yedek subayların muvazzaf askerlikte geçirdikleri hizmetlerin memuriyete intisaplarında terfi müddetlerine sayılacağı hakkındaki 4739 sayılı kanunun tâdili müzakeresine başlandı.
Bu tâdil ile evvelce bu kanunun şllmûlüne alınmamış bulunan Devlet deniz ve demiryollarına, intisap eden yede&subay memurların da bu hükümlerden istifadeleri temin edilmek İsteniyordu. Tasarının umumi heyeti hakkında söz alan birçok hatipler, türlü sebeplerle memuriyetten ayrıldıkları sırada muvazzaflık hizmeti haricinde yedeksubay olarak askere alınıp da terhislerini müteakip memuriyete geçenlerin de bu haktan istifade ettirilmelerini istediler.
Muhsin Adıl İnal, bir müddet öğretmenlik ettikten sonra bir yüksek o-kula girerek, memuriyetle alâkalarını kesenlerden askere alınmış olanların da bundan istifade ettirilmelerini istedi. Muzaffer Oğuz Bekata ve Kâmil Gündeş, aynı esası müdafaa ederek birer önerge verdiler. Meclis, bu gibilerin de bu haktan istifadelerini kabule temayül ettiği bir sırada, Maliye Bakanı İsmail Rüştü Oksal söz aldı; “Bu teklif, konunun şümûlünU çok genişletmektedir. Eğer kabul e-dilirse iadei muhasebeye gidilmek 1-cap edecektir. Teklif, derece! nihııye-de şuna varmaktadır: Memurların ehliyetleri ne olursa olsun, İstisnasız her memura otuz sene sonra 150 lira asil maaş yereceğiz. Bu yola nasıl gidilir? Böyle bir hUkmün, nereye kadar gideceği katiyetle kestirilemez.,, dedi ve tasarı çerçevesinden dışarıya çıkılmamasını istedi. Bunun üzerine teklifler reddedildi, tasarı, u-fak bazı tâdillerle kabul olunarak ipi* rinci müzakereleri tamamlanmış oldu.
t
tedaviye gönderilecek
Bu Arızanın tam teşekküllü bir haa-tahan.e sağlık kurulunca tesbit edilmesi ve memkelette tedavisi mümkün olmadığının sigorta hekimi ile o hastalığın mütehassısı bir profesör tarafından tasdik olunması şarttır.
Bu takdirde sigorta kurumu, o işçinin yabancı memlekete gidiş geliş yol parası ile İkamet ve tedavi masrafını ödiyecektir. Kanuna eklenen yeni hükümlerde iş kazası, meslek hastalıkları ve analık sigortalarından istifade edemiyen işçilere, Çalışma Bakanlığınca tesbit edilecek e-saslar dahilinde sendika ve dernekler tarafından toplu olarak işçi Sigortaları Kurumu ile sigorta mukavelesi akdetmek imkânları sağlanmaktadır.
Komisyonca kararlaştırılan esaslara göre, tasarının redaksiyonu yapılmaktadır. Önümüzdeki hafta içinde Meclise sevkedilecektir.
Talebelerin
doğu seyahati
Ankara üniversitesine bağlı fakültelerin 1 şubattan itibaren yapacağı bir aylık dinlenme tatilinde, öğrenciler, yurdun muhtelif yerlerinde tetkik gezileri yapacak
Ankara 27 (Hususi muhabirimizden) — Ankara Üniversitesine bağlı Fakülteler 1 şubattan itibaren bir aylık dinlenme tatili yapacaklardır. Bu fırsattan faydalanmak ıstlyen öğrenci gruplan, memleketin muhtelif mıntakalannda tetkik seyahatine çıkacaklardır.
Bilhassa doğu illerine gidecek gru. pa katımak lstlyenlerln sayısı pek fazla olacağı anlaşılmaktadır. Devlet Drrç- yollarının talebe gruplarına yaptı ğı c795 tenzilâttan İstifade ederek geçen sene Hukuk Fokültesinden 11ÛO„ Ziraat Fakültesinden 550, Tıp Fakültesinden 340, diğer fakültelerden 500 öğrenci İstanbul, İzmir, Adana, Hatay ve Erzurum bölgelerim gezmişlerdir.
Ayrıca geçen yıl İçinde Hukuktan 2, Dil, Tarih Coğrafya Fakültesinden 4 öğrenci grupıı dış memleketlere gitmişti. Bilindiği gibi bu senî ecnebi memleketlere gidecek ilk grup pre-şembe günü Pakistana hareket etmiştir.
Ziraat Fakültesi profesör ve öğrencilerinden müteşekkil kırk kişilik bir grup 10 şubatta îskenderundan kalkacak vapurla Kıbrısa gidecektir»
İki deniz kazası
Dün gece şark değirmenlerine ait Balya römorkörü yedeğinde 720 çuval un yüklü bir mavna olduğu halde köprünün altından geçerken Denizyollarına ait 42 numaralı römorkörün sadmesine maruz kalmış, mavna hamulesiyle beraber batmağa başlamıştır. Fevkalâde bir guyrot gösteren römorkör mavnayı batmış bir halde yo (t eğinde Ka-eımpaşaya kadar çekerek knrnyn oturtmuştur. Fakat un çuvalları deniz suyunu adamakıllı içmişlerdir.
Diğer taraftan Yağ İskelesinde demirli bulunan Akarsu ınotörünün tam yolla bindiren Suna motörünlln çarpma-slyle kıç tarafı tamamen durdahaş olmuştur.
Her İki yoktur.
Itaaada du. tıUfuRça zayiat
Bir İltica
Şehrimizdeki Macar konsolosluğunda çalışmakta olan Demlllo Tevsi adındaki Macar tebaasından bir kadın iki gün evvel IstlfA ederek-Türklyeye iltica etmek üzere hükümetimize mü ra cne t etmiştir. Hürriyeti neçen genç kadının talebi lııvvlenmrktedlr. Kendlalnö henüz müspet bir cevap verilmemiştir.
Feshdne fabrikasının yanan deposu yeniden yaptırılıyor
Yeni depo, 620 bin liraya mal olacak
Geçen ay bir yangın neticesinde yanmış olan Defterdar Fabrikasındaki gayri mamul ambarının yeniden yaptırılmalına yakında başlanacaktır.
Fabrikada yapılacak olan diğer İlâve binalarla beraber 620 bin lira keşif bedeli ile ekailtmeye konulmuştur.
Azınlıkların vakıfları
Bundan 5-6 ay kadar evvel azınlık vakıflarının, cemaatler tarafından seçilecek mütevellilere devri hak kında ki kanun meriyete girmişti. Fakat, aradan bu kadar saman geçtiği halde azınlık vakıfları bir türlü bu mütevellilere devredllememlştir. Zira, kanunda mütevellilerin seçimine dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Hangi usule göre seçimin yapılacağı belli olmadığından Vakıflar Genel Müdürlüğünde bir tereddüt hası! olmuş ise de, netice olarak. Vakıflar Genel Müdürlüğü bu seçimlerin yapılması İşini valiliklere bırakmıştır. Valilikler kanunun verdiği salâhiyetlere istinaden bu seçimleri yaptıracaklar ve azınlık vakıflarını seçilen mütevellilere devredeceklerdir. Haber aldığımıza göre, azınlıklar vakıfları için mütevelli heyetlerini seçmişlerse de, vakıflar İdaresi tarafından tâyin olunan mütevellilerin devril teslim muamelesini yapabilmeleri için gereken emir henüz verilmemiştir.
Planör ve paraşütçü öğretmen yetiştirilecek
Türk Hava Kurumu, uçak, planör ve paraşüt öğretmeni yetiştirmek üzere kız ve erkek lise mezunlarından 50 kader namzet almak İçin bir müsabaka açmıştır.
Namzetliğe kabul edilecek kızların 18-21, erkeklerin de 21-23 yaşında nlnmlan lâzımdır.
Umumî telefonlar arttırılıyor
Telefon İdaresi halkın mağaza ve dükkânlarda umumi telefonlardan lâyık iyi e istifade edemediğini gözönünde tutarak kumbaralı telefonların sayısını arttırmaya karar vermiştir.
Yakında polis kulübe ve noktalarına, hattâ karakollara kumbaralı serbeat telefonlar konulacaktır.
10 kuruşlukların değişmesi üzerine yeni telefon makinelerinin tertibatı buna göre ayarlanacaktır.
Bir Hintli profesör şehrimize geldi
Cafcuta. Ünlvertltoal profesörlerinden Hintli SunltJ Şaperzl evvelki gece New-Yorktan hava yoliyle şehrimize gelmiştir.
Bir kaç gün memleketimizde kalacak olan profesör üniversitelerimizde incelemeler yapacaktır.
Trabzon gemisinin silindiri düştü
Trabzon Vapurunun 4 No.h silindiri tamir edilmek üzere dün aaat 10 da ma-çalaya yükleneceği sırada makine dairesinin yan tarafına çarpmış ve şakulî vaziyeti bozulduğundan 4-5 metre irtl-faından geminin güvertesine düşerek banara uğramıştır. Hâdisede insanca kayıp yoktur.
Tüccar Demeğinin dı?> memleketlere seyahati
Tüccar Derneği taLnnbu) - îtmlr - I«-kendoriye arasında tertip ettiği gezintiyi Tarsus Vnpurlyia yapmak üzere Do* nlzynUnrı İdaresine müracaatta bulunmuştur. Bir mrtnl çıkmadığı takdirde bu gezinti İçin Tnrsua Vapurunun tahsisine muvafakat edildiği derneğe bildirilmiştir.
Teknik t-niversltede konser
Enfiye Avla, dlln Teknik üniversitede Necat: Tokvay, Yorgo Bacanos. Ercüment Batanay ve İsmail Şençalar refakatinde büyük alâka ve takdirle dinlenen bir konser vermiştir.
Müteakiben Safiye Ayla İlâ profesör ve talebeler arasında uzun ve samimi bir hasbıhal yapılmıştır.
Teknik Üniversitede verilen tanışma çayı
î. T. Ü. Talebe BlrlIBlnln yeni İdare heyetini, Teknik (‘nlvorsltr Rektör ve dekanlarına tanıtmak makaadlylft dün Teknik ünivrmlto profesörler lokalinde çaylı bir toplantı yapılmıştır. Bu vesile ile talebe dertleri ve bu arada talimatname meselesi, döner sermayeli bir yardım sandığı kurulması, lokal temini, bütçe, yardım, spor vo Usan vaziyeti Ü-serlnde görüşmeler yapılmıştır.
X
V
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 59 -
§cy
kahveci Kâmile varalım, baka
bir
ne-
de-
elin
Kâmil de. onun ahbabı ve tanı-Ağanın bu teklifi itirazsız ka-
san di.
Bunun üzerine, hepsi birden yine derin sessizliğe daldı ve yüzlerdeki kaygı alâmct-âdeta bir umutsuzluk mânası almağa başla-
Eğer ölürae o vakit cinayet dâvası açarız; kalırsa “darp” ve “cerh” dâvası. Şimdi, Cumhuriyet devri; Öyle herkes, her aklından geçeni yapamaz. Ganun var, ganunî.. anlıyor musun!
Arabadakilerdon biri, sırf yaşının pek ilerlemiş olmasına güvenerek Muhtar'a hafif itirazda bulunmak cüretini gösterdi: "— Ganun vardı da mera işinde mahkeme den bizim aleyhimize hüküm verdi?
“— Sen onu Abukat Kenan Beye sor.
İhtiyar, bunu işltmemişcealne sözüne vam ediyordu:
“— Kırk yıllık Atikler merasını sen tut da nerden geldiği bilinmeyen yabanlarına ver. Muhtar kızar gibi oldu:
“— Gittiğimiz yerde de bu ağızı kullanır-heplmlz kuyruğumuza bakarak döneriz: de-
bir
İtri
dı. Muhtar’ın, yol arkadaşlarına kuvvet vermek için yaptığı müdahole büsbütün aksi bir netice vermişti. îşln asıl tuhaf tarafı: Muhtar da, şimdi, öbürleri kadar endişeli görünüyordu,
Arabayı çeken beygir ise köyden uzaktaş-tığı nisbette takatten düşmekte idi. Bir kaç mola verilip onu sıılnnşak veya kulaklarından
291
çekmek lâzım geldi. Bu da kâr etmemeye başlayınca hayvanın yükünü hafifletmek için gücü kuvveti yerinde olanlar, yokuş ve bayırlarda arabadan İnip yaya gitmek zorunda kaldılar. Böylelikle “heyet” ancak öğle namazını bir saat geçe kasabaya varabildi. Anadolunun hemen bütün küçük şehirlerinde olduğu gibi buraya da İki bir
yanlı bir mezarlık arasından girilip diğer mezarlık arasından çıkılırdı. Muhtar:
“— Şurada biraz duralım da gövdeye bir atalım; dedi.
Her birinin çıkınında ikişer, üçer günlük nevaleler vardı. Araba bir kenara çekilip mezarlıktaki servilerin biri altında bir küçük halka teşkil edilip oturuldu. Arabadakinden daha derin bir sessizlik içinde yemeye koyuldular. Sonra teker teker kalarak mezarlığın kuytu bir yerinde hacetlerini gördüler. Kimisi gidip yolun başındaki çeşmede elini yüzünü yıkadı ve bir kaç avuç su içti, Tektük sigara sarıp tollendiren-ler de oldu. Bir “Hıdırellez,. gününün kır safa-sını andıran bu moladan sonra herkese bir ferahlık gelmiş gibiydi. Muhtar bunu fırsat bilip: “— Hemşeriler; dedi. Şimdi ilk İşimiz hana gitmek, oradan, inşaallah bir çaresini bulup Fazlı Beyin yanına varırız.
Bu küçük köylü kümesinin içinde Fazlı Beyin adını ilk defa işitenler vardı. “Kını bu Fazlı Bey yahu?,,, “Kozak çiftliğinin sahibi be..*.,, o vakit bu cevabı alanların yüreğine bir korku düştü:
”— Canım, doğrudan doğruya, neden ona baş vuralım?
”— Ya, işimizi kiminle fasledecektik!
“— Her halde bu Beyin bir kehyası falan olacak. Bir defa ona varıp derdimizi anlatsak; bir ağzını arasak, niyeti nedir, anlasak
Muhtar;
“— Siz bana bırakın bu işi; ben ne dersem onu yaparsınız, ötesine karışmayın! dedi.
Böyle dedi ama, evdeki pazar çarşıya uy-mayor ki! Meselâ, Muhtar ın burada yegâne tanıdığı ve en çok bel bağladığı hancı Yusuf, hem onların hepsine birden yatak bulmakta zorluk çıkarmış; hem de bu mühim teşebbüste onlara yol göstermekte yan çizivermişti. Muhtar, yanına Bükülüp onunla her danışmak İsteyişinde, herif bir bahane bularak uzaklaşı uzaklaşıvermiş; sonra da artık hiç görünmez olmuştu. Bunun Ü-zerine gene Muhtar:
n— Bir de hm; demişti.
Bu kahveci dığı İdi. Ahmet
bul olunmuş; fakat, hepsi birden gitmeye davranınca tekhf sahibi;
”— Emme, bilmem, hep birden gidersek, kahvede belki tcvatlr olur .Muhtarla ben ve içinizden bir kişi daha yeter de artar bile... Zaten maksat Kâmil Efendiden şöyle bir akıl danışmak !
Ahmet Ağa, Atikler köyü gibi (....) kasabasını da son vakanın yankılariyle çalkanıyor sanıyordu. öbür köylülerin yüreğinde de buna benzer bir vesvese vardı ve bu vesveseyi hancı Yusuf’un kendilerinden irkilip çekilişleri büsbütün arttırmıştı. Onun içindir ki, Ahmet Ağanın bıı ihtiyatlı sözlerini pek haklı bulup han avlusunun bir köşesinde sinmeyi cana minnet bildiler.
İmdi, Muhtar la Ahmet Ağa yanlarına arabada ilk bozgun havasını çıkaran kırçıl sakallı ihtiyarı alıp yavaş yavaş Kâmil Efendinin kahvesine doğru yürümeye başladılar. Bıı kırçıl sakallı adam, bu ışın hâla çıkmaz bir şey olduğu kanaatinde bulunduğunu ispat etmek İstiyor-293
muşçasına, Muhtarla Ahmet Ağayı, iki üç adım geriden takip ediyor ve arada bir durarak etrafını gözden geçiriyordu. Ne do çok ahali vardı bu kasa bada I Ne do uzun, dolambaçlı, gürültülü, kargaşalık sokaklardı bul Hele şu arı kovanı gibi işllyen »ağlı sollu, sıra »ıra dükkânlar, dükkânlar, dükkânlar... Altı yıldır, köyden dışarıya hiç çıkmadığı İçin kendisine âdeta bir baş dönmesi, bir göz kararması gelmişti ve sanki, Atiklerden ayrılalı yıllar geçmişçesine yüreğine bir gariplik çökmek üzereydi. Şu saatte, kendini, birdenbire, NaınazgAhın Karaağacı altında bu-luvorseydt, ne büyük bir rahata kavuşacaktı. Varsın, davarlar nerede İsterse orada otlasın. Varsın, mera ha Hasan'ın, ha Hüseyin’in olsun; onun nesine irkti!
Böyle düşünüp yürürken Muhtar'la Ahmet Ağanın ilini kaybeder gibi oldu. Durdu; şaşkın şaşkın sağa sole bıkmayı başladı. Fakat, İşte, farkına varmadan geldiği küçük bir meydanlığın öbür yakasında Muhtar’la Ahmet Ağa ona el sallayıp duruyorlardı. Bin zahmetle meydanı geçip onların yanına erişince kendisini, aynı zamanda, bir kahvenin rrıasalariyle sandalyeleri arasında buldu. Bir müddet hor üçü de no yapacağım btlemiyerek ve şaşkın şaşkın birbirlerinin yüzüne bakarak ayakta durakaldılar. Kahve o kadar kalabalık .değildi ama. bu maaşlarda oturanlar arasında, kendi kılık vo kıyafetlerinde hemen hiç kimse görünmüyordu. Ellerinde parlak parlak tepsilerle dolaşan kahveci çırakları da onlara “Buyurun!,, demek şöyle dursun, başlarını çevirip bakmıyordu bile. Buna rağmen kızara bozara, süklüm büklüm bir masanın başına geçip tünediler. Yuvarlak bir havuz ortasındaki fıskiyenin ucunda top gibi bir şey oynayıp duruyordu. Duvarın dibinde bir alçak rahlenin üstünde bir gramofon etrafa fasılasız bi-294
rer çığlık dalgası püskürnıckte idi.
Blslm Atiklllor, buraya neden goldiklerinJ unutacak vo buranın neresi olduğunu bllmlye-cek kadar acraeınloylp afallaşacaklardı. Yalnız, Muhtar; knaabu hayatına öbür iki arkadaşından çok daha ziyade alışık bulunduğu ve yaratılışta daha tetik, daha uyanık bir adam olduğu İçin kendini tutmasını biliyor; götleriyle Kâmil E-fendiyl araştırmakları bile hâli kalmıyordu,
Böyiece beş dakika geçti. On dakika geçti. Ortada dolaşan çıraklardan hiç biri hâlâ onların semtine uğramıyordu. Muhtar, nihayet, bir tanesine, yanıbaşlarından sıyrılarak geçerken:
“— Oğlum, bize Uç şekerli; diye seslendi.
Fakat, çocuğun, sözünü işitip işitmediğini pek anlıynmadı. Bereket versin ki, tanı o sırada Kâmil Efendinin içeriden ağır ağır dışarıya çıktığı görüldü. Bu, lriynrı ve güler yüzlü bir adamdı. Muhtarın iddiasına göre kendisiyle de on on beş yıllık bir ahbaplığı vardı» Lâkin, Kâmil Efendi, hemen hor masayı hır bir gözden ge* çirmeklo ve bazı müşterilere ya el aallıyarak, ya gülümslyorck âşimılık etmekle beraber Atikler Muhlnrlylc hem gerilerinin oturdukları noktaya bir kere olsun başını çevirip bakmamışta Neden acaba? Atikler Muhtaı’ı: “Beni seçemedi yalım; hakkı da var ya, birbirimizi görmiyeli en az bir buçuk iki yıl oluyor!., diye «öylendi ve ayağa kalkmak, ona İşaret etmek latedl. Fakat, her nedense böyle bir yerde» böyle bir hareketi elâlemo karşı bir saygısızlık saydı. »Masaların arasından yürüyerek ona kadar da gidemedi. Ancak, demin ısmarladığı kahveleri getiren çırağın kulağına eğilip sıkıla büzüle:
Oğlum; diyebildi. Ustan Kâmil Efendiyi azıcık buraya yollar mısın?,»
— Kim diyeyim, Ağam?
(Devamı var)
295
28 Ocak 1050
Y E N t İSTANBUL
Sayfa 3
GU N U N
EKONOMİK
HAREKETLERİ
Amerikada, "Avrupa Tediye Birliği” projesi etrafındaki anlaşmazlık
Proje sahibi Hoffman ile “Milletlerarası Para Fonu’’ idarecileri arasındaki ihtilâf büyüyor
Washingtor. 27 (Hususi muhabirimiz H.G. Martin’den telgrafla» Muhtelif şahsiyetler arasında “Milletlerarası teşekküller” doğumevini telâşa veren mevsimsiz bir kıskançlık faciası başgöstermiştır.Hcr tarafta teessür uyandıran bu buhran, son günlerde, muhtemel olarak, “Avrupa Tediye Birliği,, adını alacak olan bir yavrunun dünyaya geldiğinin ilân edilmesi üzerine patlak vermiştir. Şimdiye kadar bütün hususi imtiyazlardan tek basma istifade etmekte olan “Milletlerarası para fonu,, isimli yegâne evlât. kendisine» yeni doğan Avrupah küçük kızkardeşinm de bundan böyle bazı mali ve nakdi İmtiyazlardan faydalanacağı ve onunla iy i geçinmesi lâzım geldiği söylendiği zaman, sel halinde gözyaşları dökmeğe ve müthiş bir buhran geçirmeğe başlamıştır* Bu hırçınlık ve öfkesinde o derece i-leri gitmiştir ki. Marshall Plânı idarecisi Paul Hoffman, AvrupalI hükümet şeflerine “Milletlerarası para fonu" nun korku ve vehimlerim teskin için, ona karşı bazı sevimli hareketler yapmaları lâzım geldiğini izah etmek maksadiyle, acele uçağa atlamış ve Parise gitmiştir,
Biraz tafsilât vererek, hâdiselerin nasıl cereyan ettiğini anlatalım: Geçen sonbaharda Hoffman, AvrupalI liderleri, bütün milletleri içine alan bir “Ekonomi Birliği,, kurmak saatinin geldiğine ikna etmek için Avrupa-ya ilk seyahatini yapıyordu. Birkaç hafta sonra, Marshall Plânı idarecilerinden mürekkep ikinci bir heyet, Avrupa hükümet şeflerine "Avrupa Tediye Birliği" hakkında yepyeni bir proje sunmak üzere. Hoffman’ı takıp ederek yola çıktı. Bu proje, bilhassa, Hoffman’m fikirlerinin daimi naza-riyatçısı olan Bissell tarafından onlara izah edildi. Projede üç esaslı nokta vardı: /
1 — Eskiden beri mevcut iki tard?* lı klering sistemi yerine birçok taraflı. yani müşterek bir klering teşkilâtı kurmak. Bu teşkilâtta âza olan her memleket, ticaretini diğer münferit memleketlerle ayn ayrı ayarlamak mecburiyetinde kalmayıp, Avrupa Birliğine dahil bütün memleketlerle muvazene halinde olan bir ticaret sistemini tecrübe edecektir.
yüdükçe artacaktır, b) —kiari eczalar: Avrupa Birliği içinde, âza olan memleketlerin milli ekonomisinin idare tarzı üzerinde onlara tavsiyelerde bulunmağa muktedir çok mühim şahsiyetlerden müteşekkil bir müşavir heyet bulunacaktır. Eğer bir memleket, bu heyetin tavsiyelerini dinlemezse. “Avrupa Tediye Birliği,, o memlekete Marshall Plânından gelen veya Avrupa kleringı sermayesinden verilen dolar menbaını kesmek hakkına sahip olacaktır. “Avrupa Tediye Birliği,, projesini hazırlayanlar, bu suretle müstakbel bir Avrupa merkez bankasının tohumlarını sağlam bir şekilde attıklarını Ümit etmektedirler. Bu banka ilerde, müşterek bir Batı Avrupa parası basabilecek ve tedavüle koyabilecektir.
3 _ Nihayet, ithalât kontenjanlarında mevcut tahditleri ortadan kaldırmaya imkân verecek maddeleri ihtiva etmek, bu kontenjanlar şimdiye kadar yapıldığı gibi, yüzde 50 değil, yüzde 80. hattâ karılacaktır.
daha fazlaya çı-
talihsizliği, daha meslekdaşlannın
Marshall Plânı ve
Amerikan umumî efkârı
Tasarruf fikrini müdafaa edenlerle masraf ve yardım faslının arttırılmasını isteyenler arasında tartışmalar oldu.
VVashington, (Hususi muhabirimiz Steinitz bildiriyor) — 1950-1951 bütçesi. çok şiddetli münakaşalara sebep olacaktır; çünkü içinde bulunduğumuz mali yılın dolarlık hakkak
çünkü içinde
5.5 milyar bir açıkla kapanacağı mu-gıbidir.
hükümet, mühim ta-
Grev hakkı
tanınması mevzuu
Çalışına Bakanının bir sözlü soruya cevabı
İstanbul Tüccar Derneğinin yıllık kongresi toplandı
Ticaret
şikâyet
Odasının, tüccarı tcınsii etmediğinden olundu. Yeni idare kurulu
seçildi.
2 — Bir teşvik primi ihdas etmek, aynı zamanda, âza memleketlerin ticaret muvazenesinde aşın bir muvazenesizlik yaratanlara karşı bazı cezalar tertip etmek. Söylendiğine göre, bu cezalar mutlaka lüzumludur. Zira ticaret muvazenesinde yapılan muvazenesizlikler, bir gün para mübadelesini imkânsız kılan mâniler yaratmakta ve dolayısiyle umumi refah ve saadeti bozmaktadır. Tasavvur e-dilen cezalar da iki türlüdür: a) — Otomatik cezalar; Bunlar, borçların artmasiyle onu altınla ödemek mecburiyeti arasında bir nispet kurulmasını şart koşmaktadır. Altınla ödenecek borçların nispeti, ticaret mübadelesindeki borçlanmanın miktarı bü-
Hoffman’ın bütün evvelden Amerikalı hayır duasını almadan projesinin e-saslarını Avrupa hükümet şeflerine açıklamasından ileri gelmiştir. Bissell Pariste projeyi izah ettiği sırada “Milletlerarası para fonu,, şefleri ve Truman’ın mesai arkadaşları, bilhassa Amerika maliye, ticaret ve ziraat bakanlan; Hoffman’m “Avrupa Tediye Birliği,, nin beşiğine koymağa niyetlendiği bütün güzel hediyeleri geri almak için büyük gayretler sar-fetmeğa başlamışlardır.
Birleşik Amerika mâliyesinin para siyasetinin bir vasıtası olan “Milletlerarası para fonu., idarecileri. Maliye Bakanı Snyder ile muavini Wi|-liam Martin'! ikna etmekte güçlük çekmemişlerdir. Bu idarecilerin iddiasına göre, “Avrupa Tediye Birliği,, kendisine çok para verildiği takdirde, Avrupamn para mukadderatı üzerinde tek hâkim olacaktır. Ziraat Bakanı da, bu vaziyette, Avrupamn Amerikan zirai mahsullerine kapılarını kapatacağını ileri sürmüştür. Nihayet itirazlar ve tazyikler o derece artmıştır ki, Hoffman, kendi projesi ü-zerinde Amerika Hükümetinin icbar ettiği tadilâtı izah için üçüncü defa vazife ile Parise gitmiştir. Projede yapılacak değişiklikler üç nevidir:
Birincisi; Birleşik Amerika, “Avrupa Tediye Birliği,, müşavir heyetine iştirak etmiyecek, bu suretle o heyetin nüfuzu ve imkânları zayıflıyacak-tir.;
İkincisi; Marshall Plânının temin ettiği dolarlar, doğrudan doğruya "Avrupa Tediye Birliği.. ne teslim dilmiyccektir
Üçüncüsü, bazı ihtiyat tedbirleri lınacak ve Avrupamn. "Çin şeddi,,
benziyen bir duvar arkasına sığınarak, müstakil bir ticari varlık göstermesine imkâr verilmlyecektir.
Gerçi
sar ruflar yapmış ve harici yardımın bazı fasıllarını ve bu meyanda Marshall Plânının 3 üncü taksitini bir miktar azaltmıştır. Fakat umumi program, ancak iki yoldan finanse e-dilebilecektir ki, bunlar da vergi zammı ve devlet borcunun arttı rdmasıdır. Her iki tedbir de, kongrenin mutaassıp tasarrufçularım, şiddetli muhalefete sevketmektedir. Bunlardan Byrd’ün programına göre, Marshall Plânı, Yunanistan, Türkiye ve Koraya yapılan hususi yardımlar, Cumhurbaşkanının emrine verilen hususî tahsisat ve muhtelif bazı Ufak fasıllardan mürekkep bütün harici yardım masrafları için. 2 milyar dolar verilecektir. Bu rakam hükümetin yalnız Marshall Plânı için istediği tahsisatın yarısından azdır.
Marshall Plânı yardımının kesilmesi taraftarı olan zümrenin dayandığı mucip sebepler şunlardır: Marshall Plânının ilk iki yılı tam bir muvaffakiyetle kapanmış ve Amerikan menfaatleri bakımından da tamamen makûl, siyasî bir envestisman teşkil etmiştir. Yardımın. Avrupa istihsal gücünün harp öncesi seviyesine ve hattâ daha da yukarıya çıkarılmasından ibaret ilk gayesine şimdiden varılmıştır. Fakat, Avrupa tediye bilançolarının istikrarını temin etmek ve bilhassa “dolar açığı,, m kapatmak olan ikinci gayeye henüz varılamamıştır. Bunu temin için de Batı Avrupa üniform bir piyasa haline getirilmeli ve Avrupamn dolar memleketlerine yaptığı ihracat arttırılmalıdır. Bu dâva esas itibariyle, AvrupalIların işidir. Bunun için ise Marshall Plânı lüzum yoktur.
tahsisatına
ve bilhassa Paul Hoff-
• I-
e-
a-ne
V ■ö» » SB-MI lltt İZ»»
Avusturya yeni Steyr traktörleri yapıyor
Üç silindirli bu traktörlerden
büyük faydalar tekleniyor
Viyana (Hususî) — Avusturya yeni olarak bu ay sonunda piyasada sürümü bavlıyacak 1 ve 2 silindirü traktörlerden büyük miktarda istihsal yapmıştır. "Tip 80., olarak bilinen bu traktör 13/15 beygir kuvvetinde dizgi motöriyle işlemektedir.
Piyasaya çıkardan ilk Üç traktör,
saatte 3 İlâ 7 kilometrelik araziyi sürmüş, dördüncüsü ise 15 kılomet-tereye kadar yükselebilmiştir.
İki silindirli Steyr traktörü istihsali, br ayda 500 olarak teinin edilecektir Bu nispetin fazlası Avrupa ve denizaşırı piyasalara ihraç edile, çektir.
Amerikan Hükümeti
Marshall Plânı İdarecisi mann ise, bütçe tasarısına, Marshall Plânının üçüncü taksiti için fazla tahsisat konulmasını haklı gösteren mukabil bir mütalâaya dayanmaktadır.
Hoffmann, Avrupamn başlıca derdinin, dolar kredileriyle önlenemiye-
Avrupa değiştiıilebil-tedbirler dü-var ki, para-
dcğiştirilcbilmesi
cek bir satış buhranından İbaret bulunduğunu teslim etmektedir. Fakat | Hoffmann'm gaye olarak ele aldığı ı Avrupa “tamamiyeti,, için Avrupa hükümetlerinin siyasi anlaşmaları kâfi gelmez. Bunun için efektif dolarlara ihtiyaç vardır. Mahallî birleşmelerin, Avrupa tamamiyetinin tahakkukuna yardım etmekten çok, engel teşkil ettikleri kanaatinde bulunan Marshall Plânı İdaresi, paralarımı» serbestçe mesi hususunda şü ilmektedir. Şu ların serbestçe
için muvazene fonu vazifesini görecek ve dolar veya altından müteşekkil bir temel sermayeye ihtiyaç vardır. İşte, bu yıl verilecek olan Marshall Plânı tahsisatı, bu sermayenin tamamını yahut da ilk taksitini teş-
Amerikan umumi efkârında, büsbütün başka bir görüş daha mevcuttur. Bu görüş, Amerikanın meşhur politik muharrirlerinden Warburg‘a aittir.
VVarburg, Avrupa kalkınma
İçin dalıa fazla ve mümkünse yılkinin iki misli tahsisat fikriyle ortaya çıkmaktadır.
James
plânı geçen verilmesi
Warburg'un fikrine göre, Amerika harice, şimdikinden daha fazla para vermekle ancak istifade etmiş o-lur. Hattâ VVarburg, Amerikanın, senede en az 7 milyara varan tediye bilançosu fazlalığını» daima harice yatırarak "dahilde çıkabilecek siyasi ve iktisadi buhranlara karşı bir sigorta primi,, şeklinde kullanmasına taraftardır.
Warbıırg, bu servetin dördüncü madde programının esasları dairesinde yapıcı bir finansman politikasına göre vc hattâ bu programdan da daha geniş Ölçüde kullanılmasını istemektedir. Aksi takdirde “Amerikanın dış pazarları tamamen kapanır ve hiçbir yabancı, Amerikadan çöp bile satın alamaz.,, Ancak bu sayededir kİ, Amerika, tediye bilân-çosunu tevztn edebilir ve kendi ekonomisini müstakbel buhranlardan korumakla beraber, bütün milletleri de, dolarsızlık yüzünden mahvolmaktan kurtarır.
Bazı üniversite profesörleriyle mecmua sahipleri, şimdiden War-burg'un bu görüşünü kabul etmişlerdir. Fakat Parlamento ile umumi efkâr henüz aleyhte ve mütereddittir.
hV tfstiıı
Tarım Bakanlığı bütçesi müzakereleri
sonra Komisyon, aynen kaimi etti
Tarım Bakanının izahatından konulan tahsisatı
Ankara 27 (Hususi muhabirimizden) — Bütçe komisyonunda başlıyan Tarım Bakanlığı bütçe müzakerelerine ait haberi dünkü nüshamızda bildirmiştik. Bugün dc Tarım Bakanının beyanatından bir kısmım veriyoruz.
Marshall Plânından getirtilerek çiftçiye verilen traktörlerin ilk taksiti bedelinin (%37,51 ıı idi. Çiftçinin bunu veremediğini gördüm ve bu taksiti yüzde 20 ye indirdim. Ayrıca ödeme müddeti olarak tesbıt edilen 1 yılı da 6 ya çıkardım. Ben de bu memleket ziraatının kalkınması işinin su politikası ile muvazi olarak yürütülmesine kani bulunmaktayım
Buna Bayındırlık Bakanı arkadaşımla yapmış olduğum seyahatte bilhassa kani oldum
n»
Bayındırlık Bakanı, mcınlcketın yeraltı sularını da etüd ettirmek Üzere bir Kanada firınasıyle temasa geçmiş ve bu firmanın mütehassıslarına 13 bölgede tetkikler yaptırmıştı."
Bakan, bunu müteakip Türkıyenm f,82 nüfusu, köylü olduğuna wıc, ekonomisini ziraate letinât ettirmek mecburiyetinde olduğunu, yalnız ekmeklik vc yemeklik hububat istihsaline ve ayrıca buğday İhraç edecek bir duruma gelmesi icap ettiğini bildirmiştir
Komisyon, bütçenin fasıl ve maddelerine geçmiş, konulan tahsisatı aynen kabul etmiştir
Yarın Orman Genel Müdürlüğü bütçesinin müzakeresine başlanacaktır.
Ankara 27 (Hususi muhabirimiz, den) -— Büyük Millet Meclisi bugün Raif Karadeniz'in başkanlığında toplandı. Çalışma Bakanı Reşad Şemseddin Siıer, şimdi bir soru aldığını. derhal cevap vermek istediğini bildirerek söz istedi. Dr. Fahri Kurtuluş tarafından verilen önergede "son zamanlarda, işçi vatandaşların emniyet ve huzurunu sağlamak üzere birçok kanunlar çıkarılmış olmasına rağmen, yer yer yapılan toplantı ve neşriyatta işçiye grev hakkı verilmesinden bahsedilmektedir. Türk işçilerinin bu yoldaki taleplere karşı durumları nedir? Hükümet bu hususta ne düşünüyor?,, diye sorulmakta idi.
önergenin okunmasını müteakip kürsüye gelen Bakan: “Dünyanın başka yerlerinde, kanlı mücadelelerle elde edilen işçi haklarının, bizde kanunlar ve sarsıntısız olarak temin edildiğipl, monarşinin kaldırılmasında, Fransız Büyük İhtilâlinde olduğu gibi giyotinler işletilerek başların düşürülmediğini ve klerikalizmden lâikhğa, eski harflerden yeni harflere geçilişin de böyle kolaylıkla olduğunu izah ettikten sonra devam etti:
“— İşçi vatandaşlarımızın vl tasnifi olmaksızın yüksek niz, son günlerde İş Kanunu
tı Hastalık Sigortası gibi işçi lehin, de mühim kanunlar çıkardı. İşçi çalıştıran vatandaşlara sigorta primi ödemek gibi birçok külfetler yüklediniz. Buna karşı hiçbir mükelleften hiçbir şikâyet gelmemiştir.,.
İstanbul Tüccar Derneği, kongresi, dün Liman Lokantasında yapılmıştır. Kongre Başkanlığına Saffet Baştırnar, ikinci Başkanlıklara Süreyya Sirmen ve Mehmet Kara-manca, kâtipliklere de İsmet Akkoyunlu, Hikmet Özerdil seçildiler. İdare Kurulu raporunu Başkan İzzet A-kosman okudu. Uzun olan rapordu dikkati çeken noktalar arasında. Derneğin Türk ticaret âleminde ve Hükümet nezdlnde itibar ve söz sahibi olabilmesini temin etmek iizere gösterilen faaliyet meyanında, bilhassa şu teşebbüs dikkati çekmektedir:
“Dış ticaret işlerinin tanzim ve idaresi işinde Hükümet, ticaret ve İş adamlariyle arasıra temas ve istişarede bulunmaktadır. Ancak bu temas ve istişarelerin gelişigüzel yapılmasında fayda yoktur. Bu mevzuda devamlı bir organlaşmaya ihtiyaç vardır. Bu nokta üzerinde önemle durmaktayız. Şubat ayı İçinde Ankarada, Bakanlıkta organlaşmaya iştirak o decek teşekküller murahhaslarının huzuriyle bir toplantı tertiplenmesine teşebbüs edilmiştir.,,
yıllık
lüccarlar, toplanlı-bahsedill-Komisyo-
• a
şöyle
zümre-heyeti-tadilâ-
Çalışma Bakanı, işçilerin bu kanunlardan çok hoşnut olduklarını, asla grev hakkı istemediklerini, memleket gezilerinde yaptığı görüşmelerdeki İntihalarını zikrederek te-%
miri etti. Ayrıca görüştüğü işçi gruplarına, bu kanunlar sanki çıkarılmamış gibi bazı kimselerin mümessili sıfatını takınarak kışkırtmaya hatırlattığını
İdare Kurulu raporunda mühim bir mâna taşıyan diğer bir noktayı Dernek, şöylece izah etmiştir:
“Oda ve Borsaların Hükümet müdahale ve tesirinden uzak, tamamen tüccara ve üyelerine ait bir âmme miiessesesl olabilmesi için, hâlen yürürlükte olan kanun ve nizamnamenin değişmesi birinci şarttır. Mart 1949 da müddetleri biten Oda vc Borsa meclislerinin yürürlükteki kanun ve nizamnameye göre yenilenmesi bu günkü halin devamından başka bir mâna İfade etmezdi. Bu bakımdan seçimlerin yeni tasarı çıkıncaya kadar geri bırakılması Derneğim izce istenmiş ve zaten Bakanlıkça da bu şekilde karar verilerek hazırlanan tasarı Büyük Millet Meclisince kanuniyet kazanmış olduğundan geçen sene yapılacak olan seçimler bu seneye kalmıştır.
manyadan alaçaklı olan ithalât rejimi hakkındaki lar. sanayi dâvamız,, dan yor, Gelir Vergisi İnceleme
nunun kurulduğu, Istanbulun iktisadi meseleleri ve dâvaları hakkında bir rapor hazırlandığı, İstanbul limanının muhtar bir şekilde idaresi hakkında yeniden müracaat, edildiği, lisanslarda satıcı değiştirilmesine müsaade olunmadı için Ticaret Bakanlığına müracaat‘olunduğu, Tüccar Kulübü kurulmas: ve tüccarların toplu bir halde yurt İçi ve yurt dışı seyahat yapmalarını temin etmek üzere tetkiklerde bulunulurluğu belirtiliyordu.
Rapor hakkında söz alan tüccarlar. İttifak halinde, İdare kurulunun çalışmalarını Öğdüler. Konuşanlardan biri Derneğin aldığı kararların müeyyidesi olması lâzım geldiğini belirtti ve devletin gelişemiyen sanayii himaye etmemesini istedi. Diğer hatipler Dernek âzasmın alâkasızlığından bahsettiler. Konuşanlara cevap vermek üzere söz alan idare kurulu başkanı îzzet Akosman, kongreye, âzalardan bir kısmının hava yüzünden, bir kısmının yılın ilk ayında oluşumuzdan, diğer bir kısmının da doğrudan doğruya içinde bulunduğumuz buhran sıkıntılarından gelmediklerine dikkati çekti. Alınan kararların müeyyidesi olmadığına dair olan sözlere cevaben “Memleket menfaatlerini düşünerek alınması lâzım gelen kararlan ifade ettiğimiz zaman, devlet adamlarımız bizim noktal nazarımızı kabul etmezlerse tarih onlar hakkında hükmünü verir. Ticaret odası, tüccarı tam mâ-nasiyle temsil edemeyen, elleri kolları bağlanmış bir teşekküldür. Derneğimiz kurulduktan sonradır kİ orada çalışan arkadaşların cesaretleri de artmıştır. Ancak Ticaret odasını siyasi tesirlerden kurtarırsak fayda bek-liyebiHriz. Biz o teşekküllerle, hiç bir zaman doğuş halinde değiliz. Ancak onları takviye etmek üzere burada bulunuyoruz'' dedi.
• •
e •
İŞÇİ onları teşebbüs edebileceğini kaydetti ve devamla:
ettiğim bu hal, vuku lstanbulda Ayvansaray-
"— intizar
bulmuştur.
da bir kahvede bir işçi toplantısı olmuş ve gûya orada grev hakkının istenilmesi kararlaştırılmıştır.
Bakan, sözlerine devam ederek, “Grevin millet iktisadiyatı, işçi hayatı ve işverenler cephesinden mahzurlarını anlatarak:
"— Vapurlar, trenler işlemezse, havagazı ve elektrik yanmazsa, fırınlar ekmek çıkarmazsa ve bilhassa grev yapanlarla işe girmek istiye-nin arasında silâhlı mücadele olur vc buna askeri kuvvet müdahale e-derse, umumî hayat ve millî iktisat., bundan ne dedi.
1917 den bir silâhtı, olmuştur.
icabıdır diye bunu sineye çekeceğiz, katlanacağız diyenler olabilir. Fransa ve İtalya demokrasi ile idare edilirler. İsviçre, daha ileri bir demokrasi memleketidir. Fransa ve t falyada komünist partilerine müsaade e-(1 ildiği halde lsviçrede buna imkân verilmemiştir.,, dedi
Ancak henüz kanun çıkmamıştır ve seçimlerin şeklini tesbit edecek o-lan nizamname le bittabi hazırldn-mamıştır. Kanunen bu sene mart sonunda seçimlerin yenilenmesi icap c-der. Yürürlükteki nizamnamede oda ve borsaların Hükümet emrinde olmasını sağlıyacak hükümler vardır. Hiç olmazsa bunların değiştirilmesi veya bu hükümlere rağmen seçimlere tarafsız insanların nezaret etmesini ve seçme hürriyetinin sağlanmasını mümkün kılacak bir İyi niyet gösterilmesi mümkündür. Bu takdirde Istanbuldaki seçimlere tüccarımızın alaka göstermesi vc tesirsiz şekilde tüccarın mümessillerini seçerek müstakil ve tarafsız oda ve borsaların kurulabilmesi için çalışmak, Derneğimizin başlıca vazifeleri arasına girecektir.,,
idare Kurulu raporunda “firma ve ticari fon hakkının kanunlarımızca tanınması zarurî görülmektedir,, deniliyor. Raporda bundan sonra "Al-
Ticaret odası ve borsa seçimlerine temas eden ve evvelce konuşmuş bulunan bir üye. bu seçimin büyük bir imtihan olacağını ve şayet Tüccar Derneği azalan siyasi tesirlerden u-zak kalabilirlerse beş yüz kişinin birlik hareketle seçimi kazanabileceğini söyllyerek, Ticaret Odası seçiminin Tüccar Derneği kararları için bir müeyyide olabileceğini belirtti.
• •
w
Bundan sonra idare kurulu ibra o-lundu. yeni idare kuruluna iktisat kongresi için karar alm^k yetkisi verildi ve seçime geçildi. Tasnif sonunda yeni idare kurulu şöyle teşekkül etti:
Hamdi Başar, İzzet A koşman, ismet Akkoyunlu, Hilmi Naili Barlo, Mehmet Sipahıoğlu, Munis T e kin alp. fimin Aktar. Saffet Baştımar, Bahri Kınacı, Hamdı Öziç, Yani Vafldis.
Bedri Göknil ile Refik tsfendiyar seçildikleri halde işlerinin fazlalığı do-layıslyle idare heyetinde vazife almak istememişlerdir.
kadar
müteeessir olur!.,
grev, paralayın öldürücü bir silâh
evvel
Bugün
Buna rağmen demokrasi
Başkan, doktor Fahri Kurtuluş u kürsüye davet etti Soru sahibi:
"— Türk demokrnssinln temellerine dinamit konulmaktadır. Buna müsaade edemeyiz ve ettiremeyiz. Bu hareket konıünisl partilerin taktiğidir,. diye sözlerine başhvarak, komünizm ideolojisini güden eski yeni neşriyattan misaller verdi, sözlerini şöyle bitirdi:
••— Grev hakkını talep etmek, tırabı istismara kalkmaktır. Bu fcndilllc değildir...
ve ve
ıs-e-
4B
44
Ticaret ve sanayi odaları kanunu
Biiyiik Millet Meclisi Ticaret Komisyonu, sanayi odalarîyle ticaret odaları arasında bir irtibat kurmak üzere prensip karan aldı
Ankara 27 (Hususi muhabirimizden)1 — B. M, Meclisi Ticaret Komisyonunun bugünkü toplantısında “Ticaret vc Sanayi Odaları Ticaret Borsaları ve Birliği” kanun tasarısının müzakeresine devam edilmiştir.
Borsaların kuruluş ve görevleri üzerinde cereyan eden bugünkü müzakerelerde, senelik geliri 50 bin İL radan fazla olan borsalarda idare meclislerince seçilen umumi kâtipler bulunması, aynı zamanda bu boranlara Hükümetçe ınürakıplar tâyin edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu karara göre, yıllık geliri daha az olan Ticaret bordalarında umumi kâtlp-
lik vazifesini Hükümetçe tâyin edilen murakıplar görecektir.
Komisyon, sanayi odalariyle ticaret odalan arasında bir irtibat kurmak üzere prensip kararlan almış bulunmaktadır. Bu kararlara göre, sanayi ve ticaret odaları, mesleki prensplerinde birbirlerini haberdar edecekler ve gerekirse müşterek toplantılar yapacaklardır. Kurulacak sanayi odalarına alınacak olan sanayicilerin vasıfları üzerinde de mutabakat hâsıl olmuştur.
Bu mutabakata göre, 5373 sayılı kanun hükümleriyle esnaf olmıyan-lar, sanayi erbabından sayılmaktadırlar.
YABANCI BORSALAR
ESHAM VE TAHVİLAT
I
27/1/1950 Cuma
KAMBİYO
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İstanbul Borsası
İzmir Ticaret Borsası
İstanbul Ticaret Borsası
New-York Borsası
Devlet Tahvilleri
Borsalarda Vaziyet
Bugün
Buğun
31 35
••••«•0*•
••»••••«•••••••••••••••••••••e
•13.—
53—
Adana Ticaret Borsası
Londra Borsası
• ••
İzmir
Bradford Piyasası
210.—
Eskişehir Ticaret Borsası
33.10
İskenderiye Borsası
Adana
235.—
335—
270—
230—
110— 216— 176.— 113.—
31.35
30—
Sıra malı Anadolu Trakya
• •
••
• •
• t
• e IB
Eskl
Kapanış
X. II. ILI.
• ••
• • •••
• ••
999
999
999
175— 163.
Rorlfil serisi Aknln Akniü yerli
36.—
11.20
45—
86—
75—
63— 62—
61.5
34.—
32—
Pamuk Pamuk Pamuk Pa muk Pamuk
I
135 150 144— 140.—
ta— 150 —
15—
150.—
A lift itt Akala
Akala Yerli 1
yerli U
65— 151—
12.—
125.—
35.— 41.20 42—
M.—
ı
25.30
24.20
34—
30.—
18.50
86.78
1.05
63.-
62.—
63.—
Dukiifiııı llıtııı .Mnddclcrl; Tiftik (ince ntnndart) Tiftik (Ana mal) ...........
Yapak Trakya (Kırkım)....
llıtııı deriler:
Sığır salamura (yaşı kilosu Keçi tuzlu kuru ldloau ... Koyun hava kurusu kilosu Mezbaha Bi£ır yaş kilosu.
190.—
160.—
150.—
144.—
141.—
İstanbul :
Buğday yumuşak .............
Buğday sert ••••••••«•••••s
Fnnıuk (Kantan=Talları) .....
Ashmounl Kısa eyafiı F/G... Karnak Uzun elyaftı F/G..
Boraada bugün kayda değer muamele olmamıştır.
ILıırıı Moyvalıın
Fındık (Un bu lehi aivrl) Fındık (îç tombul) .... Ceviz (kabuklu) .......
Ceviz (tç mı türel)
85.58 ûi).—
34.—
30.—
19.50
Koteıı tuhıımu (Tonu=Sterlin) ...
Bombrıy ...................
Kalküta ...................
Ver fmtığı Hindistan ..........
No. 8...
No. 108
t........
(I* •••••(
Tiftlk îyl mal (LibreBİ=Pont)
• • Yün
• >
Nohııt) Yügltır.
Zovfiııynûı (TCkstra Bkstra) Susanı yağı (Rafine) (tenel AyçlÇoığl (Rn Cifti* lennltell» *ıl( »'n£|
l ıığlı tohıınılıır: Ayçiçeği tohumu l. al • hiolıumu Kemdlrtnhumu SuHiıırı (Bandımın) Ver fıstığı kabuklu
53.23
54.—
13— 231— 222.— 203.— 150.—
10.50
(islim çokirdekHiz. fsu.l) incir A
.. B
Pamuk
Pn rn u k
Pamuk
Pamukyağı (rafine) Pamuk çekirdeği
(•) Günündo Bordada muamelesi tescil edilmemle tahvilât vo eshamın arz ve taleplere göre taayyün edon takribi piyasa değerleri.
Ticaret Borsacında fındık fiyatları sağlamlığını muhafaza etmektedir. Dün şubat yoklaması olarak otuz ton kadar mal satılmıştır. Yağlı tohum grupunda tekrar canlılık başgöstermlştir. Bunların arasında keten tohumuna karşı, daha ziyade yerli fabrikalar istek göstermişlerdir. Dokuma ham maddelerinden yalnız Anadolu yapağısı üzerine iş olmuş, diğer maddeler üzerine bir muamele cereyan etmemiştir.
Esham ve Tahvilât Bordasında devlet tahvillerine karşı olan İstekler hararetini kaybetmemiştir. Altın piyasası ise durgun geçmiştir.
Çekirdeksiz kuru üzün piyasasında gevşeklik ve gerileme devam etmektedir. İncir piyasası sağlamlığını muhafaza ediyor. Paınuk» oldukça hararetlidir. Pamukyağı piyasası, sakinlik arzet-mektedir. Pamuk çekirdeği satıcıları evvelce gösterdikleri istiğnayı bıraktıklarından muameleler olmaktadır.
Açılış Kapanış
1 Stcrllng 100 Dolar 7.86.50 281.50 0.80 04.03 5.60 51 12.20 73.68.40 0.14.128 0.01.876 9.73.90 7.86.50 282 52 0.80 44.03 G.60 54.12.20 73.68.40 0.44.128 0.01.870 9.73.90
100 Fr. Frangı... 100 İsviçre Fr.... 100 Belç. Fr. ... 100 İsveç Kr 100 Florin 100 Liret
100 Drahmi 100 Escoudos
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Klllçe Yerli Ur. Külçe Dcj;uh»u, Cumhuriyet ... Reşat 6.14 6,22 42.20 44.80 40.70 40.85 54.30 45.10 42.50 •11.70 6.15 6 23 42.30 44.75 40.70 40.90 54.50 15.60 42.60 41.80
Ham i t
Gulden
Ingiliz
Fransız kok.... NapoUon III... İsviçre
New-York*tH : onsu ; S 35
^9 99 99 Gumuş, Plâtin
En aşağı En yukarı
GUmüg Gr. PlAtln 10.- il.-
Zürich Borsası (Serbest)
îsvlçre Frangı
En aşağı En yukarı
Türk lirası Dolar ............... 0.85 4.28 1/2 0.95 4.30
Stcrling 10,20 10 »o
Fransız Frangı 1.08 1.11
İkramlyell tnhvuleı Kapanış (•)
1933 Ergani 23,25 24.—
1938 Ikramiyoll 21— 21 —
%5 Milli Müdarns l 20.75 22—
%5 1911 Demiryolu IV ... IO2 50 102.25
%5 1941 Demiryolu V 97.00 08.(M)
%4 1/2 1949 Ikraml/eli ... 97.35 98—
Diğerleri %ü 19li Demiryolu vı 07— 97—
Kalkınma ı 98— 97.76
%6 1948 11 1)8— 07.90
%6 111 97.85 07.90
%6 1948 ıstllcrazı 1 07.86 08—
1948 11 97 85 98. -
%7 1934 Slvas-Erzııruın 1. 21.20 22—
1931 “ .. Îl-VH. 20.10 20.75
%7 1911 Demiryolu ı. 20.90 4).9U
%7 1941 11 22.15 21.60
%7 HM) LU 2120 21 ’2()
MU11 MUdataa 1 20.50 21.20
%7 ,, ,, IL ••»••• 21.65 21 65
.. .. LU 21 90 22—
ıı ıı (v» •»•••• 20.75 20.00
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 108 60 107—
• t •• C» —
57.80 68—
„ ,, MÜmos, Menet. 67.00 68—
Şirket Hisse Senetleri
T, C. Merkez Bankası 127.75 128—
TUrklyo tş Bankası ...... 25.10 25.10
Türk Ticaret Bunlcoaı 5— 5—
Arslnn Çimento 15.26 16.25
Şark Değirmencilik 23.25 23.60
Milli Reasürans 16.25 r—
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi fonslyr 1903 Hll 1 172 — İM —
ıltıbııbui;
Kııütiuy Yumuşak Buğday (tüccarın) Arpı» Biralık
Arpu YoınlİU ıdokme) .......
Mısır (Beyaz) çuvalı , Faauiyn Tombul (çuvallı) Fasulye Çalı a®ri (dökme) K işvemi
Mercimek Kırmızı İç çuval Mercimek yeşil (Çorumı ... NohtJl natlirol
Son Kapanış
M.—
54.—
43.—
231.—
222.—
203.— 155.—
16.50
Kııft(lıı.v (BuşelısSenO .......
Sert Kış mahsulü No. 2 .....
Kırmızı . N,o. 9 .....
i*nmuk MlddJIng (LdbresirzSent) Mart Mayıs remmu* Ekim
riftlk (Gibrosi=Scnt) ..........
Telcnas No. 1.................
Fındık (Libresl=:Scnt) .........
Kabuklu Yeril İri ..........
.. orta .........
bevant iç İthal malı .......
Ekstra İri İç rnah ...........
Kıırıı U/.dm (Llbresl=Sont) ....
Thompson çekirdeksiz seçme
Keten Colıumıı lBuşcll = Dolar) ... MlnnaapoJJs ..................
Kalay (Llbresi=Sent) .......
Levha-teneko (100 llbro dolar)
Dün Eski kur
268.— 262.—
234.5 233 —
31.36 30 93
31.35 30.90
30.83 30.53
28.94 28.62
58-60 58-60
Z3.- 23—
22.5 22.5
37.- 37—
89-40 39-40
U.5-12 U.5-12
5.90-3.99 3.90-3.99
75.— 77.75-78 •
7.30 7.50
Bayfa 4
YENİ İSTANBUL
M Ot* 1(Wİ
Endonezya dağlarında isyan bayrağı çeken
Yüzbaşı Westerling, 1931 senesinde tstanbulda küçücük bir talebe idi
“Sen Jozef’ Fransız Lisesinin küçük bir parkı andıran bahçesi, kaç gündür İstanbulluların yılgınlık mevzuu olan “kar”ı, emsalsiz tablolar halinde yer yer kucaklamış gibiydi. Talebeler derste o-lacaktı ki iç antrede bastonla dolaşan kapıcıya direktörü görmek islediğimi söylerken, koca bina, bahçedeki şliriyete uygun derin bir ses. sizlik içindeydi.
Kapıcı, hemen oracıktaki kampananın ipine yapışır yapışmaz, tannan iki darbe, dalga dalga İhtizazlar yaparak o canım sessizliği bozuyordu.
Direktör, bir dakika sonra beni o-dasında kabul etmiş bulunuyordu:
— Genç bir cumhuriyetin başına derd açmak isteyen yaramaz bir talebeniz hakkında YENt ‘İSTANBUL gazetesine bilgi vermeniz için sizi rahatsız ediyorum., dediğim zaman, gözleri yuvasından fırlayacak sandım. Hayreti, görülmeğe değerdi, Kulaklarına İnanamamış gibiydi. İzah ettim:
— Yeni istiklale kavuşan Endonezya Cumhuriyetinin neşesini kAçırma-ğa yeltenen ve Holândanın sayın Kı-
Amerikadan intibalar:
Amerika infiratçılığı bir daha dönmemek üzere veda etmiştir. Fakat nesiller boyunca devam eden bu •'kendi kabuğu içine kıvrılarak yaşama” halinin doğurduğu itiyatlar kolay kolay kmlamamaktadır.
ilk kırılacak itikat, şüphesiz dünyanın gidişine karşı gösterilen ilgisizliktir. Vasnt Amerikalının gayet köklü huyları ve ilgileri vardır: Daha fazla dolar kazanmak, spor ve resim tefrikaları. Bunun dışındaki mevzulara karşı alâkası o kadar zayıftır kl, dünyanın degştiğini ve Amerikanın liderliğine İhtiyaç hisaolunduğu-nu bilmekle beraber, bunun kendi kendine olacağını ummaktan kedini alamaz. /
Fakat mesele ciddidir. İleri gelen Amerikalılar, sulhun temel taşının, başka milletleri hakkıyle tanımak olduğunu ve bu yolda Amerikanın öğreneceği çok şeyler bulunduğunu bilmektedirler. Amerikalıların, yalnız Türkleri değil, diğer milletleri de pek az veya yanlış bildikleri bir hakikattir. Daha da beter, dolar, spor ve resimli tefrika grupuna girmeyen dahilî meselelerin de lâkaydiyle karşılanışı, Amerikada kuvvetli bir reaksiyon uyandırmıştır.
Bu reaksiyon Amerikayı uyandırmakta ve hakikaten yenilemektedir.
*
Endişe uyandıran vaziyet, yapılan bazı anketlerle meydana çıkmıştır:
1945 şubatında, Berteshgarden ü-zerine ilk Amerikan bombası düşmüştü. Bu hâdise bütün dünyada büyük heyecan uyandırmış ve filo kumandanı Hava Binbaşısı Beck günün kahramanı olmuştu. Gazeteciler, 1da-ho Üniversitesinden mezun olan binbaşı Beck’le mülâkat yaptıklarında, onu biraz şaşkın bir halde bulmuşlar: Amerikalı kahraman. Berteshgarden denen bir yeri bombardıman ettiğini biliyormuş ama. BeBrteshgarden’in Hitlerin meşhur ikamatgâhı olduğundan haberi yokmuş!
Bunu okuduğum zaman, Ani ta Lo-os’un “Erkekler sarışınları tercih e-der” romanını hatırlamıştım. Orada da Amerikan kızı “Berlin denen bir yere geldik. Hans beni Mozart dedikleri bir adamın çalgısını dinlemeye götürdü,, şeklinde arzı cehalet etmekle meşguldü!
1945 de yapılan bir anket şu neticeleri vermişti: Amerikalıların yüzde 31 i İngilterenin esas itibariyle zirai bir memleket olduğunu zannetmektedirler. Amerikalıların yüzde 86 sı, Munich hâdisesi sırasında Rusyanın hangi tarafta olduğunu bilmemektedirler.
Daha yeni anketler şunu açıklamıştır: Bikini de atom bombası tecrübeleri yapıldıktan ve gazeteler aylarca bunu baş sahlfelerinde koca başlıklarla anlattıktan sonra yapılan ankte cevap veren Amerikalıların % 20 sİ Bikini diye bir şey duymadıklarını ve bilmediklerini bildirmişler. Yanm sene süren münakaşalardan sonra fikri sorulan Amerikan çiftçilerinin % 52 si Marshall plânı diye bir şey duymadıklarını itiraf etmişler. Ruzveltin ölümünden 2,5 yıl sonra Clncinatl’de yapılan bir anket* vatandaşların % 30 nuun Birleşmiş Milletler diye bir şey bilmediklerini meydana çıkarmışı.
Bu neticeler şaşırtıcıdır, çünkü A-ınerika, dünyanın en büyük havadis nakletme vasıta ve şebekelerine maliktir. Vatandaş başına düşen radyo, gazete, mecmua., v.s. nispeti, dünyanın hiç bir memleketiyle uzaktan bile mukayese edilemez. Amerika, o-kuma yazma bilenlerin nispeti, bakımında da başta gelir. Bütün bunlara rağmen, vasat Amerikalının dünyaya bakışı, sisler ardından gibidir. Avrupa devletlerinin yarısının bile yerini haritada doğru olarak gösteremez; burnunun dibindeki (ve o kadar alışveriş ettiği) Güney Amerika devletlerinin ise ancak üçte birini teşhis edebilir, İşin tuhafı, Üniversite me-
raliçeslnden daha çok kıral kesilmek isteyen âsi yüzbaşı Raymond VVester-ling, bir zamanlar mektebinizde okumuş, talebelerinizdenmiş. Bu yaramaz avantüıye hakkında kayıtlanm-
Sen Jozef Lisesinin bu yaramaz, kavgacı ve kışkırtıcı talebesi, en çok (hırsız - polis) oyunlarını severdi. Zeki bir çocuktu. Hattâ çalışkan talebelere mahsus şeref kitabına da ismini yazdırmıştı. Fakat, 13 yaşından sonra bozuldu ve şeref kitaplarında ismi görülmez oldu.
za müstenid bilgi ve mümkünse bir resmini istiyorum.
Muhterem muhatabım, çenesini a-vuçlayarak bir an düşündü. Eski günlere ait hâtıraları toplamıya çalıştığını, hafızasını zorladığını yüzünün çizgilerinden anlıyor ve kalben muvaffakiyetine dua ediyordum. Nihayet. Fransızlanı mahsus sevimli bir jestle elini masaya vurarak:
— Buldum, dedi. Eğeı yanılmıyorsam 193.1 senesinde, 12-13 yaşında kumral, lâcivert gözlü, şirin bir Ho-lândalı dördüncü sınıfta okuyan yaramazlar arasındaydı. Ben o zaman büyükler kısmında enspektördüm. İsminden hatırladım, çünkü cumartesi günleri direktöre vekâleten karneleri
İİUW
Yazan : Oğuz TÜRKKAN
zunları bile coğrafi bilgi denemesinde şaşırtıcı cevaplar vermişler.
Bugünkü siyasi meselelerle pek ya-kinen İlgisi dolayısiyle, dünyayı tanıma meselesi üzerinde ciddiyetle durulmuş ve Gallup Enstitüsü. Amerikan seçmenleri arasında etraflı bir anket yapmıştır. Haritada Bulgarıs-Itanın yerini ancak % 13, Rumanya-mn yerini % 17, Macarlstanın yerini % 18, Yugoslavyanın yerini % 22, Çekoslovakyanın yerini de % 25 seçmen gösterebilmiş, diğerleri ise bilememişlerdir.
Yüz gazete hakkında yapılan bir anket şu neticeyi vermiştir: 25 havadisin ancak 1 tanesini, okuyucuların yannsı okumakta, diğer yarısı ise bunu bile okumamak tadır! Amerikan gazetelerinin tipik hususiyeti o-lan resim tefrikaları, bizdeki gibi çocuklar tarafından değil, olgun insanlarca da okunur.Meselâ, “Dick tracy” ve “Blondie” tefrikalarını, kadın-cr-kek, % 80 Amerikalı okurken, aynı gün aynı gazetede çıkan dünyanın en mühim havasiyle Amerikanın en mühim iç haberini ancak % 20 Amerikalı okumuş. Amerikalının ikinci ilgisi de spor havadisleridir: Resimli tefrika ve spor..,
Bunun neticesi olarak vasat Amerikalı, memleketinin liderlik ettiği dünya hakkında hemen hiç bir şey bilmemektedir. Daha da tuhafı, reyini verdiği iç meseleler hakkında da daha fazla malûmatlı değildir. Yapılan bir ajıket. Cumhur Başkanı namzetleri arasından ayrılan 5 meşhur şahsiyeti. 6 seçmenden ancak birinin bildiğini, geri kalan seçmenlerin. bu namzetlerin ismini bile duymadıklarını ortaya çıkarmıştır.
uıı
ve çuvalı da getl-
uzaklaşırken: dedi, Alladı belânı
çevirdi ve hana
Çocuk:
— Dinle, dedi, beni kurtarabilirsin. Şu kızağın ipini al, babam senin zanneder.
Dilenci, ipi omuzların geçirerek:
— Peki amma, dedi, ne yapacağım?
— İstediğin yere çek, götür. Sonra, hava kararınca eve getirirsin. Ben seni gözlerim.. Amma iyi dinle, geleceksin ha, kızağı receksin.
— Çalışırını.
Kız. koşa koşa
— Gelmezsen, versin!
Dilenci kızağı döndü.
Bedbaht, bir hayat peşinde koşuyordu. Yan çıplak ayaklarının donduğu bu karlar içinde, Leuven’in şimalindeki büyük Fin ormanlarına gitmeyi kurmuştu. Burada, Bro’da, saadet ve refahı ile meşhur bu topraklarda, derebeylerinin malikâneleriyle demirhanelerin birbirlerine hudut oldukları bu yerlerde, yollar çok zahmetli, yataklar çok sertti ve barınacak yer bulmak çok güçtü. Bütün ruhiyle ebedi, muazzam ormanların sükûnunu arıyordu. Burada her harmanda, dövenler sanki ekin demetleri bitmiyecekmiş gibi durmadan çalışıyordu. Bitmek tükenmek bilmez ormanlardan durup dinlenmeden odun ve kömür arabaları iniyordu. Yollar boyunca, daha evvel geçen yüzlerce kervanın çizmiş oldukları ve artık cilalanmış tekerlek izlerini takiben maden yüklü arabalar sel gibi akıyordu. Burada, kızaklar, davetlileri, bir evden bir eve uçuruyordu, ve ona sanki gemleri tutan neşe, karlar üzerinde kayan aşk ve güzellikmiş gibi geliyordu. Ah! Cenup ormanlarının sükûnu için nasıl da içini çekiyordu.
Orada, dümdüz bir topraktan ağaçlar sütunlar gibi dimdik yükseliyordu; karların hareketsiz dallar Üzerine kat kat yığıldığı, Aciz rüzgârların çamların ancak oklarını okşayabildiği bu yerde, ormana dalmak, yüksek ağaçlar altında düşüp Ölene kadar derinlere dalmak istiyordu,
ben okur, ben verirdim. Yazık kl, size fazla malûmat verem iveceğim. Ama durun Frâr Jozef benden daha İyi ha-tırlıyacak sanırım.
Ve “bir dakika” diyerek, yaşından umulmaz . bir çeviklikle odadan çıktı. Birkaç dakika yalnız kaldım. Şimdi Endonezya dağlarında İsyan bayrağı dolaştıran Westcrllng’i direktörün çizdiği çizgilerle karşım-
da süklüm püklüm durmuş görüyordum. Hayal ve intizarım daha çok genişlemeden, nazik direktör içeri girdi. Elinde bir kitap vardı:
— 931 den 933 e kadar çalışkan talebelere mahsus şeref kitabına ismini yazdıran bu küçük Holândalı 1933 sonlarına doğru mektebimizden ayrılmış: dedi. Ve elindeki kitabı açarak. şirin bir çocuk resminin altına parmağını koydu. Direktörde muzaffer bir eda vardı. Doğrusu ben de muvaffak bir gazeteci gururiyle şu ismi okudum:
R. Westerllng.
İçimden, “vay yaramaz vay” derken direktör devam etti:
— Çok «eki bir talebeymiş, fakat... biraz evvelki anlattığınız macera kabiliyeti daha 13 yaşındayken kendini göstermiş ve hattâ bu yüzden altıncı sınıfta derecesini Kaybederek şeref kitabına girememiş ve sone sonu gelmeden de mektebi terketmeğe mecbur olmuş. Kavgacı, karıştırıcı bir çocukmuş. En çok hoşlandığı oyunlar da. (hırsız-polis) ve (muharebe) o-yunları imiş...
Muhterem direktöre teşekkürle veda ederek, çantamda (kllçüle talebe Vesterlinglin resmiyle mektebin bahçesinden çıkarken, Endonezya âsisine bu küçük parkı dar gösteren, hayal kabiliyetini düşünüyordum.
M. K.
IVesterling kimdir ?
Yaptığımız araştırma sonunda Ray-monrl Wcnterllng hakkında malûmat topladık. Kendisini çok yakından tanıyanlar onu «öylece anlatıyorlar. "Rav-nıond. HoiAndıth Paul \Veatcrling* *in oğludur. Bahası mobilyacılık yapmakta ve Soflya adında bir Rum kadıniyle evli bulunmakta kil. Raymond 1917 vılında Rum nnadan doğdu. İlk tahsilini yaptıktan sonra, KadıkÖydc Sen Jozcf Li«e-sine gönderildi. Raymond. önceleri çalışkan bir talebe İken, sonraları hay-lâz ve okumayı sevmiyen bir çocuk oldu ve mektebi bıraktı. Ravmond Wcs-terling İkinci Cihan Harbinin ilk yıllarına kadar Tiirkiyedc İdi. Alman orduları Holândayı işgal ettikten sonradır ki. Holânda elçiliği tarafından askere çağırıldı ve ilk olarak Kahiredeki Milliyetçi Holıînda birliklerine alındı» Bundan sonra Ravmond Wcstcrling, evvelâ Kanndaya nakledildi» Orada Komandon olarak yetiştirildi. Genç adam gösterdiği ce»aretten dolayı nefrrllkı-n başçavuşluğa, bir müddet sonra da teğmenliğe terfi ettirildi. Harp bu döğüşken gencin bu istika metteki kabiliyetlerini göstermeline İmkân verdiğinden genç Westerllng, 19*H te Holnndayu yapılan çıkarmada büyük yararlıkla çalışmış ve kumandanlnrının dikkatini celbct-miştır. Kış olmasına rağmen Nymegerı e yapılan paraşütçü indirmesindeki muvaffakiyetinden dolayı VVeaterling yüzbaşılığa terfi ettirilmiştir.
Harp Avrupada nihayete erdikten sonra, genç adanı Hol.mdanın Endonezya müstemlekelerine gönderilmiş ve çırada Japonlarla, EndonezyalI âsilere karşı çarpışmıştır.
Ravmond NVesterüng 30-31 yaşlarında uzun boylu, sarışın, yakışıklı, mavi gözlü. bir erkek güzolldlr. İstanbulda bulunduğu sırada kızlar arasında çok sevilmiştir. Babası Paul Westerilng bir müddet evvel ölmüştür. Annesi ve sağır bir kızkardeşi hâlen tstanbulda ya-şamaştadırlar.
Ruhu mest, bu mırıldanan muazzam mezara doğru gidiyordu. Orada, mahvedici bütün kuvvetler tarafından mağlûp edileeckti: Açlık, soğuk, yorgunluk ve içki bu kadar mihnet çekmiş bu zavallı vücudün hakkından gelecekti.
Bununla beraber, hana vardı ve geceyi beklemek İçin İçeri girerek, yorgun, kapının dibine oturdu. Hancı kadın ona acıyarak bir kadeh içki getirdi. Hattâ, yalvarması üzerine bir kadeh daha getirdiyse de, üçün-cüyü reddetti ve dilenci büyük bir ümitsizliğe kapıldı. Oh, bu kuvvetli ve şekerli içkiden daha içmek! Kalbinin göğsünde hoplayışını, düşüncelerinin sarhoşlukla cllâlandığını bir daha hissetmek! Tatlı buğday suyu! Yaz kuşlarının bütün şarkıları, bütün kokuları ve mestlsi berrak dalgalarında yüzer. Bir kere dalın, karanlıkların uçurumuna düşmeden evvel, neşe ve güneş içmek arzusiy-le şiddetle yanıyordu.
Ve bedbaht, unu, sonra çuvalı ve nihayet kızağı sattı. Buna karşılık meyhanenin kerevetinde akşama kadar rahat bir uyku İle sızdı.
Uyanınca yapılacak bir tek şey kaldığını anladı: Mademki Vlicudü ruhuna galip gelmişti. Mademki bir çocuğun kendine emanet ettiği şeyi satıp utanmadan, arlanmadan içmişti ve artık iğrenç, pis bir paçavradan başka bir şey değildi, bu kadar alçaklığın esiri olıın ruhunü a-zadedecektl.
Gösta Berling, cübbesi pdşaıa geçirilerek kofulmuş papaz, bir parça içki için aç bir çocuğun ununu sattığına kanaat getirerek, kendi kendini ölüme mahkûm etti,
Külâhını alıp saltana sallana hanın kapısından fırladı. Oracıkta, kar yo-
liyatro hayati
Biiyiik Millet Meclisindeki görüşmeler dolayısiyle:
İş problemi ve grev hakkı
Yazan: M. N E R MI
TÜRKİYE Büyük Millet Mcc-Ü8İ 18 ocak 1950 oturumunda İş Kanuıuı'rmn değiştirilmesi düşünülen bazı maddelerini incelerken r/rcu hakkı mest k sı ortaya atılmış ve bu yüzden çeşit çeşit tartışmalara yol açılmıştır. Bu vesileyle Çalışma Bakamınız da söz söylemiştir. Kamutayda ileri sürülen arzuları birbirine aykırı iki tez şeklinde düşünmek mümkündür. Grev hakkının tanınmasını istivenler vardır, böyle bir hak verilirse Türk topluluğunun dağılacağına inananlar vardır. Fakat bu hak niçin verilmelidir ve niçin verilmemelidir, dâvası Kamutayı, nedense, daha fazla düşündürmemlştir. Avrupada grev hakkının (Joktan tanınmış olması, Avrupa ülkelerinin her yıl grev bayramları yapması herhangi bir tezi destekliycn bir delil, bir fikir gibi ileriye sürülemez. Biz grev hakkı dâvasına temas ederken, ilkönce, kendi topluluğumuzu, kendi ekonomik imkânlarımızı, kısa bir sözle, kendi genel hayatımızı düşünmeliyiz. Avrupanın bize ölçü olabileceği noktalar yoktur, demiyoruz, ama, aynı Avrupanın, içinden sıyrıla-bilmek için sonsuz bir hasret duyduğu çetin ve dikenli dâvalarla güreştiğini ve hu yüzden temellerinden sarsıldığını da biliyoruz. Açıkça söylemeliyiz ki. bıı dâvaların başında, en başında iş problemi gelir. Bu problemin şimdiki mânasını anlıyabilmek için, hiç olmazsa, dünyanın son 80 yıllık ekonomi gelişmesini üstünkörü gözden geçirmek lâzımdır. Biz hattâ bu zaman parçası içinde temelinden değişen savaş teknikle-* Tinden de yılları durmadan dolduran farkları şöyle böyle anhyabi-liriz. Çünkü, savaş, tarihin bilmediğimiz başlangıcından tâ bugüne değin her zaman insan işinin, insan tekniğinin, insan buluşunun hepsini harekete getirmiş ve onların son dinamik kudreti halinde belirmiştir. Demek oluyor ki, insanın, insan topluluğunun emek harcıyarak yarattığı şeyler, ekonomik değerleri çok büyük ölçüde artmıştır. Eu artış yalnız iş hayatına katılanların sayısını bavıma kabartmakla kalmamış, aynı zamanda bütün topluluğun örgüsünü, yapısını da değiştirmiştir. İş hacminin büyümesi üzerine boşalmaya başlıyan köyü başka bir kalkındırma tekniğiyle desteklemek zarureti belirmiştir. E-hennniyetsiz şehirler genişlemiş, nüfus birikimi ve dağılımı sistemi değişmiş ve yepyeni dâvalar getiren merkezler doğmuştur ıWerner Sombart: Die deutsche AVlrtschflİt ım XIX. Jahrhıındertı. Biz şimdi iş problemini incelerken XIX uncu yüzyılın iktisat dünyasını kendimize başlangıç noktası yapmaktan kaçınmak zorundayız Bütün dünya ülkelerinin olduğu gibi bizim de kendimize göre bir iş problemimiz vardır Şirazlı Sadi'nin Bt ni âdem âzây-i yrkdiyc-rend sözünü çağımızın ekonomik diline çevirirsek, dünyanın iş problemleri de birbirine çeşit çeşit ağlarla bağlıdır, diyebiliriz. Asıl en ehemmiyetli iş de, bizim dâvamızın durumunu misi bütünlüğü kavramaktır.
problemimizin en aksak noktası yalnız işçiye grev hakkının henüz verilmemiş olması mıdır? Bütün iş dâvaları kuru bir grev lıakkiy-le çözülmüş olsaydı, en aşağı, 80 yıldan beri doya doya grev ya-
bu dünya ekono-çerçevesi içinde Acaba bizim iş
lun kenanna yığılmıştı, kendini kaldırıp yığının içine attı ve gözlerini kapatarak, uyanılmayan uykuyu bekledi.
öylece ne kadar kaldı, bilinmez; fakat elinde bir fenerle Brobu papazının kızı gelip de kendisini bulduğu vakit daha yaşıyordu. Onu saatlerle beklemiş, nihayet hırsızı bulmak için yola koyulmaya cesaret etmişti. Kız Gösta’yı uyandırmak İçin tartaklamaya ve bütün kuvvetiyle bağırmaya başlamıştı. Ununu ne yapmıştı, kızağı neredeydi? Muhakkak dirilmesi, hiç olmazsa kendine cevap verecek müddet dirilmesi lâzımdı. Eğer kızak kaybolursa babası onu öldürürdü. Ve çocuk, dilencinin ellerini ısırıyor, yüzünü tırmalıyor ve bir çılgın gibi uluyup duruyordu.
Bu esnada çıngırak sesleri duyuldu. Emretmeye alışkın bir ses:
— Hay şeytan hay, ne yapıyorsun böyle?
Kız hıçkırmakta ve dilencinin göğsünü yumruklamakta devam ederek cevap verdi:
— Bu adam unumu ve kızağımı ne yaptı, bilmek istiyorum.
— Sen donmuş bir insanı tırmaladığının farkında değil misin? Çekil oradan, yaban kedisi!
İri ve kuvvetli bir kadın, kızcağızın ensesinden yapıştığı gibi yolun üstüne fırlattı, sonra bedbaht, dilencinin üstüne eğilip kucakladı, kaldırdı, kızağına getirip koydu. Papazın kızma da:
— Benimle gel, vahşi kız, dedi, hana gidelim orada meselenin ne olduğunu anlarız, |
★
Bir saat sonra Gösta Berling, ha. nın en iyi odasında kendisini ölümden kurtarmış olan kadınla haşhaşa oturuyordu.
pan yabancı memleketler, sokaklara boyuna dökülmek aıkıntıaın-dan artık kurtulmuş olurlardı.
Grev hakkı telâkkisi, insan haklarının yanlış tefsirinden doğmuş bir fikirdir Topluluk nizamının temelini veren haklar, her zaman, ferdin isteklerine göre değil, topluluğun büyük menfaatlerine göre ayarlanır. Ferdin hürriyeti, kendisinin kurduğu hayat teşkilâtı/)! bozacak bir mahiyet almadıkça bir haktır, fakat bozdu mu bu en büyük hak bile bir suçtur. Grev dâvasını da bu görüşe göre incelemek ve düşünmek daha doğ-rudur. Çalışmak veya çalışmamak ferdin hakkı olabilir. Fakat bu da çalışmak kavramına bizim verdiğimiz mânaya göre değişir. Demiryolu makasçısı, istediği zaman işini bırakacak olursa, işçinin çalışmak ve çalışmamak hakkı yüzünden doğacak kazalara ehemmiyet vermemek lâzımdır. Hür bir vatandaş olan ve yurdun hürriyetini koruyan asker, hudut, karakolundaki yerinden nasıl ayrılabilir? Ordu için silâh yapan işçi, tezgâhının başından nasıl uzaklaşabil ir? Demek oluyor kl, insan haklarını, insan hürriyetini tefsir eden haktan ve hürriyetten daha kudretli bir hayat ve iş nizamı vardır ve biz bunu ister istemez hesaba katmak zorundayız. Bütün İnsanlık tarihi sayısız misallerle doludur: Bir çağın fazilet ve hak olarak tanıdığı şeyi öteki çağ, kötülük ve haksızlık olarak değerlendirmiştir. Onun için topluluk hayatında mutlak ve ebedi varmalar yoktur. İş dâvası da böyledir ve çağların ahlâk, devlet, topluluk ve istihsal şeklinde beliren genel gelişimiyle sımsıkı ilgilidir. Onun için eski Elen şehir devletlerinin. Roma’nın, Abbas-oğııllan Devletinin, Osmanlı cemiyetinin nasıl ayrı ayrı iş dâvaları varsa çağdaş dünyanın da öyle kendine göre iş problemleri vardır.
Her topluluk düzeni; karşılıklı menfaatleri denkleştiren, sistem-lendiren ve nihayet geniş bir dır-lik birliğinin kurulmasını mümkünleştiren büyük bir muvazene-den başka bir şey değildir. Muvazene ne kadar iyi ise topluluk da o kadar sağlamdır. Hiç hır topluluk; mutlak hak telâkkisi üzerine kurulmamıştır ve kurulamıya-caktır. Çünkü, böyle bir hak telâkkisi, tanı mânasiyle anarşist bir hak telâkkisidir ı Max Stirner: Der Einzıge und seln Eigentum), ve hak kavramına büsbütün aykırı bir şeydir. Bir hareketin hak içine her şeyden önce
göre bir muvazene razene deyt ri olması bakımdan, çağımızın çözmek demek, yeni
de-ko-dü-bu
girebilmesi için, mevcut nizama unsuru, mülâzımdır. Bu iş dâvasını bir muvaze-
ne unsuru aramak ve bulmak inektir. Bu ise sanıldığı kadar lay bir şey değildir. Topluluk zenini koruyan bir haksızlık,
düzeni altüst eden yanlış anlaşılmış bir haktan elbette daha iyidir. Eski Roma hu tezin bize birçok örneklerini vermiştir. Sayısız grevlerle yıpranan çağdaş dünya da. sırası gelince, aynı tezi benimsediğini göstermektedir. Onun için iş problemi ve grev hakkı çağımızın en büyük dâvası haline gelmiştir. Bu dâva, aynı zamanda çağdaş demokrasilerin de ölüm ve dirim dâvasıdır. Biz bunu gelecek yazımızda incelemeye çalışacağız.
sessiz, karşısındaki bu insan seyrediyordu: Mosmor sıska bir vücut fakat üstünde, parıldayan
deli papaz
elân vahşi muhteşem
ve bu bir bir
Gösta Rerling-
Bu kadın, görünüşe bakılırsa, ormanda kömür nakliyatına nezaret etmekten dönüyordu. Elleri simsiyahtı, ağzında bir pipo, sırtında, astarsız bir yarım gocuğu, abası evde örülmüş bir etekliği, ayaklarında da, kalın çizmeler vardı. Belinde bir bıçak sapı görünüyordu, güzel ihtiyar yüzünü, beyaz, rüz saçlar çerçeveliyordu.
Daha ağzını bile açmadan Gösta Berling ofnın. adını birçok defa işittiği meşhur Ekebu komutanı olduğunu tanıdı. Yedi demirhanenin sahibi, emretmeye ve itaat olunmaya alışmış olan Vermlandın bu en kudretli kadını karşısında Gösta titremeye haşladı.
O.
sefaletini şiş eller, harabenin güzellikle baş.
— Sen
sin değil ml?
Gösta kıpırdamadı.
— Ben Ekebu komutanıyım.
Gösta ona ümitsiz gözlerini kAİ-dııdı. Cenup ormanlarının ebedi sükûn hasreti içinde, iradesi ve taşkın hayatı daha şimdiden üstüne çöken bu kadına karşı mücadele etmek fikri onu korkutuyordu:
— Bırakınız öleyim dedim.
Ölmek ml, niçin? Brobu papazının kızı, çuvalını, ununu ve kızağını alıp gitmemiş miydi? Komutan da ona. yuvasız her bedbahta yaptığı gibi, bir sığınacak yer teklif ediyordu. Kalkıp kendisiyle Ekebu’ya gelsin, orada konukların dairesinde bir zevk ve neşe hayatı bulacaktı. Fakat ölmek istediğini söylüyordu. O zaman, ihtiyar kadın masaya yumruğunu vurarak sert sesiyle haykırdı:
Giraudoux'nun bir
piyesi etrafında
Giraııdoux'nun tiyatro ve sanatı hakkında sarih bir fikir vermek istersek, onun Slıakespeare’e en çok yaklaşan temaşa muharriri olduğunu belirtmek kâfi
gelir
Dostumuz Fikret Adil J. Girau-doux*nıın meşhur “La Folle de Chaiİ-lot„ adlı piyesinden bir “Adaptasyon,, yapmış ve eserin provalarına başlanmış... Bu haberi, arkadaşımızın piyese “Deli Saraylı,, adını koyduğunu bildirmekle tamamlarsak tiyatro meraklılarını sevindireceğimize eminiz: Gerçekten o isim nükte ve eğlence valtlerl taşıyor.
Giıaudoux*nun temaşa muharriri hayatında “Chaillot’lu Dell” bir merhale teşkil eder; hem ne hazin: Son bir met hale. O, sahneye rağbet ettiği zaman tanınmış bir romancı idi; sonra yavaş yavaş romanı bırakır ve tiyatroya tamamen döner gibi oldu. Fikret Adil'in dilimize naklettiği piyes, “Siegfrled., ile başlayan öteki tiyatro eserlerinden hava ve ruh itibariyle büsbütün başkadır, “Ondine,,, “Tessa.,, “Elektra,,, "Judith,,, “Troas harbi olmıyacak.,, “inter-mezzOo gibi piyesler de en ince hassasiyetle en ince zekâ, heyecanla nükte, hakikatle hayal sankt elele vererek tadına doyulmaz bir edebî ziyafet vücude getirirler.
Gıraudoux‘nun tiyatro sanatı hakkında en sarih fikri vermek istersek onun, Shakespeare e en çok yaklaşan temaşa muharriri olduğunu belirtmek kâfi gelir. Her ikisi de. tiyatronun âdeta kerameti ve sihri olan ve pek çoklarının deneyip başaramadıkları bir hünerde en yüksek derecelere çıkmışlardır. Bu hüner, hakikatle hayali bir arada gütmek fakat birbirine karıştırmamak, hakikatin ve hayalin hayattaki eşit paylarını tanımak ve hayat ile insanları yalnız hakikat yahut yalnız hayal zaviyelerinden değil, gerçek hayatta olduğu gibi birbirinden ayrılmayan hakikat — hayal çifti zaviyesinden tasvir etmek . sanatıdır. Shakespeare’in büyüklüğünü yapan bu hususiyeti Giraudoux’da aynen buluyoruz.
Giraudoux zaten o ruhu nefis romanlarında da taşıdı. Bu romanlar, tamamen müspet, maddi ve gerçek
Paris hususî büromuzdan
Pariste bir Türk talebe
cemiyeti kuruluyor
Bu maksatla yapılan toplantıda Paris Büyük Elçimiz g ‘ ? konuşma yaptı. Başta İdil Biret olmak üzere sana.ou.-u. verdiler.
konser
JZ
Pans’te Dine yakın Türk talebesi vardır. Bu kalabalık genç kütleyi barındırmak ve hAttâ hemşerileri ile temas haline getirmek için ne bir talebe yurdu, ne bir toplantı yerine sahip olmayışımız Paris Türk muhitinde haklı bir üzüntü mevzuudur.
Bugünkü toplantı bu ihtiyacı kısmen olsun tatmin etmek için atılan bir ileri adımdı. Citâ Ünivetsitaine’in
— Ha! ölmek istiyor! Bunu istiyorsun değil mi? Eğer yaşasaydın, buna hiç de hayret etmezdim. Şu sıska vücuduna, mecalsiz kollarına, fersiz gözlerine bak. Öldürülecek bir şeyin kalmış mı sanıyorsun? Ve ölmüş olmak için, donmuş bir gölge gibi uzanıp üstüne bir çam kapağın mıhlanmasının kâfi geleceğini mi sanıyorsun? Sen Gösta Berling’in çoktan ölmüş olduğunun farkında değil misin? Ağzında ölü topraklarını ne zamandır hissetmiyor musun? Sende ler son mİ lara
anda kemiklerdir, hayat
kımıldanan şey-’
Onlara vehmini red Bu. mevta-1
şu sadece bir edeceksin mczarlarinın üzerinde yıldızla-
rın altında son bir defa dansetmek zevkini pazarlığa girişmeye benzer. Yoksa, sırtından papaz cübbesini aldılar diye mi ölmek hoşuna gidiyor? Halbuki Allahın bu toprağı Üzerinde bir faydan olursa daha çok kıymetin olurdu. Niçin derhal bana gelmedin! Ben işi hallederdim. Amma bugün, sana lâzım olan, yongalar ü-zerine uzanıp kefeninin içinde, bütün nahiyenin İhtiyar kadınlan tarafından hayran hayran “Ne güzel cenaze!,, denmek şerefi değil mi?
Gösta'nın dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi, fakat kıpırdamadı.
Komutan sustu, odada bir aşağı bir yukarı dolaştı, sonra gelip ocağın önüne oturdu. Ayaklarını ateşe uzattı, dirseklerini dizlerine dayadı ve gülerek dedi ki:
— Hay kör şeytan hay. bu söylediklerim o kadar doğru ki, ne kadar isabet ettiğimin ben bile farkında değildim. Yaşayan insanlardan çoğunun çoktan Ölmüş veya buna yakın bir vaziyette olduklarını hiç düşündün mü sen?. Ben yaşıyor muyum sanıyorsun, ben? Allah şahit, hayır! Evet, bana bak. Ben bugüne bugün Ekebu komutanı ve zannedersem Vermland ın en kudretli kadınıyım. Bir parmağımı oynatsam vali yerinden fırlar, iki parmağımı oynatsam piskopos koşar. Üç parmağımı kaldırmam, ruhani meclis, mahkeme ve Vvrınland'ın bütün demirhane mü- . dürlerl Karlstad şehrinin meydanın-1 da polka çevirirler. (Devmıu van) |
hâdiseler üzerine kurulmuş olmakla beraber peri masalları gibi yazılmış ve peri masallarının havasını neşreder. Aynı ruh piyeslerinde, yani şahısların seyirci veya okuyucu üe vasıtasız temas ettikleri tiyatroda daha bol ve zengin bir ölçüde kendini göstermektedir.
İşte, ifade ettiği sanat, zihniyet, hassasiyet itibariyle eşi olmayan bir temaşa tarzı kurup da onu on, on İki kadar eserde daima tazeleyen, yenileyen Glraudoux ömrünün sonuna doğru “La FoHe de Chainot” ile büsbütün başka bir tarza sapmış, garip denecek kadar benzersiz bir komedi vücude getirmişti. Onda belki, öteki eserlerin yukarıda belirtmeye çalıştığımız havasından biraz vardır; fakat bir başkalık bulunduğu da inkâr edilemez.
“La Folle de Chaillot,, daha çok Parislileri ilgilendiren bir piyestir denilebilir. “Challlot’lu Deli,, adını taşıyan ihtiyar dilenci kadın Paris'in bel-libaşlı mahallelerinden olan Chaillot da gerçekten yaşadığını ve orada herkesin tanıdığını söylerler. Çok yaşamış ve görmüş ve İhtiyarlık devrinde aklını, doğruyu olduğu gibi söylemekten çekinmeyi düşünemiyecek kadar oynatmış olan bu kadın piyesin pek canlı ve ağzı kalabalık kahramanıdır.
Böyle bir “tip,, in bizim muhitimize nakledilince Fikret Âdil’in seçtiği “Deli Saraylı,, şeklinde tecalli etmesi ne kadar tabiî geliyor: Bu da dostumuzun İntihap ve kararındaki isabeti gösterir. Eseri aynen tercüme etseydi belki de, yalnız Parislilerin varabileceği zevke biz yabancı kalırdık. Halbuki Giraudoux‘nun buluşunu içimizden en uygun olarak alınmış bir şahsa tatbik fikri çök daha münasip değil ml? “Dell Saraylı,, tipi de o kadar “zengin,, ki dostumuzun “adaptasyon,, yapayım derken doğrudan doğruya bir”telif eser., yaratmış olması ihtimali de vardır. Bunu Fikret Adil arkadaşımıza nasıl temenni etmeyiz? R. N. D.
muazzam salonunda en , *z
İdil Biret’ten tutun, Büyük Elçimiz, Başkonsolosumuza kadar bütün vatandaşlarımız hazır bulunuyordu. Talebe müfettiştin bir. “hoş geldiniz,, hitabesiyle saat 17 de başlıyan bu toplantıda Numan Mcnemencioglu, dikkati çeken güzel bir nutuk verdi. Genç arkadaşlarını selâmladıktan sonra. Büyük Elçi, talebenin ecnebi memleketlerde desteksiz kalarak ne gibi zorluklarla karşılaştığına işaret etti ve buralarda Türk geçinin, kendi ruhî murakabesini kendisinin yapmak mecburiyetinde olduğundan bahsetti. Bu murakabe, sağlam olmadıkça da, genç ruhların ya taassup, yahut da soysuzluğun tâ kendisi olan milliyetsizliğe kadar gitmek tehlikesi karşısında bulunduklarını söyliye-rek, son zamanlarda Paris’te komü-nisler tarafından tertip edilen bazı nümayişlerde Türk talebesinin takındığı vakur ve dürüst hareket tavrını övdü.
Bundan sonra bir Türk tAİebe cemiyetinin kurulması için maddi imkânların teminine çalışıldığını soyli-yerek sözlerine son verdi.
Büfede ufak bir istirahattan sonra başta İdil Biret olmak üzere, Paris’te bu kadar kalabalık olduklarına şaştı ğğım genç sanatkârlarımız sıra ile kendilerini gösterdiler. Sunakan, Ayla, Erdoğğan, Kompozitör Nevit Ko-dallı meşhur klâsik eserlerden başka kendi bestelerini de çaldılar. Adeta bir konser, bir musiki festivali verdiler. Tabii hepmizde en çok hayranlık ve sevgi uyandıran sanatkârımız küçük İdi, Allah o çocuğuğn yolunu açık etsıin de, istidadını, insanlık ve medeniyetin bütün terakki merhalelerini geçirdikten sonra da olgun bir sanat olarak meydana koyablsin.
Sonra şiirler okundu; şairlerimiz de burada pek bol. Büyük Elçi gür bir sesle Namık Kemal’in “Vatan,, şiirini okuyunca heyecan son haddine vardı.
Muvakkaten Paris’te bulunan “Zıt Kardeşler’’ bundan sonra bir kaç yeni numara göstererek herkesi (hattâ şiir faslından bir şey anlamıyan ve aramızda bulunan birkaç Fransız dostumuzu da) güldürerek memnun ettiler.
iM0wwiBb>;ıts• juMm
Wilhelnı Kempff, Teknik Üniversitede hir resital verecek
Büyük sanatkâr Wilhelm Kempff. bugün saat 17 de Teknik üniversite konferans şatonun d a bir resital ve-reoektm
2® JM50
YENİ İSTANBUL
Sayfa! 5
U I K Â Y E |
Anlayışlı bir kalb
Yazan: Robert Fontaine
STELLA’ya oylc geliyorduk!, sanki dünya birdenbire kirli bir sis tabakasıyla örtülecek vo bir daha hiç parlak» temiz vc aydınlık olmıyacaktı!
Bu. her zaman horkesin basına gelen şeylerdendi. Buna rağmen kimse onu normal hayatın tabii bir hâdisesi olarak görmok istemezdi.
Martha gelmeden evvel ne kadar şen ve kaygısızdı! Halbuki şimdi zihnini bulanık düşüncele- kaplamıştı. Martha’da da bugün bir başkalık vardı.Gözleri esrarlı bir parıltı ile yanıyor ve kendinden emin bi rta-vırla konuşuyordu.
B‘t çocuğu o-lacağını söylediği zaman sanki bu herkesin başına gelen bir
hâdise değilmiş gibi çok şaşmış ve mütemadiyen ona bir şeyler ima etmek istemişti. Stella kocasından ve saadetinden bahsettiği zaman da:
— Sen çok saf bir kızsın... Dünyayı ne bilirsin! demişti. Stella sinirlenmeye başladığından:
— Eğer dünya hakkındaki düşüncemi Öğrenmek istiyorsan bak söyliyeyim! diye cevap vermişti. Dünya güzel ve İyi bir yerdir. Hayat: ondan zevk almasını bilenler İçin daimî bir bahar gibi geçer... Hor geçen gün de ruhumuza yeni tecrübeler, yeni bilgiler ilâve ederek onu olgunlaştırır, zenginleştirir. İşte ben böyle düşünürüm. Paul de benim gibi düşünür.
— Bunlar güzel şeyler amma kocan hakkında birşey bildiğini İspat etmez...
Artık dayanamıyarak
— Ne demek istİyorsu ■ Martha? diye sormuştu. Bir saatten beri bana anlatmak istediğin nedir? Allah rızası için ne söyliyeceksen söyle de bitsin!
— Peki söyliyeyim. Emin ol ki bunu senin iyiliğin için söylüyorum Stella. Bana inanmazsan Paul’a sor. Birkaç gece evvel yani Suzy’lerde olduğumuz akşam. Hani şu senin gelmediğin akşam. Paul sarhoş oldu vc bana kur yapmaya kalktı. Tabii derhal haddini bildirdim. Fakat herke» benim gibi hareket etmez. Bir çocuğun olmadan iyico düşün demok İstiyorum... Karısının arkadaşına sarkıntılık ötmeye kalkan erkeğe ne dereceye kadar itimat edilir?
Stella renksiz bir sesle:
— Çok teşekkür ederim, demişti. Bu cidden düşünülecek bir mesele...
— Ümit ederim kİ ben... yani demek istiyorum ki hiç bir erkek melek değildir.
— Tabii... tabii.. Bunlar olağan şeyler... Bu gibi şeyleri bir kadına haber vermek daha iyidir.
Martha gittikten sonra taraştaki hasır koltuğun üstüne yığılmış ve o zaman dünya ona birden karanlık, kiril ve bulanık görünmüştü. Paul’ün »esiyle rüyasından uyandı:
— Stella... Yavrum... Neyin var? Hasta mısın?
— Hayır... Yalnız...
— Yorgunsun galiba!
— Hayır... O da değil...
— Öyleyse neyin var?
— Paul eğer »özüne inandığın bir kimse benim hakkımda çok fena şeyler soyliyecck olursa no y«aparsın ?
Paul bir koltuğa yerleşti. Sigarasını yaktı.
— Bu çiçekler ne güzel. Sanki hepsi birden açmış! dedi.
— Paul...
— Efendim.
— Cevap bekliyorum.
Genç adam sigarasının dumanını üfliyerek cevap verdi:
— Bolki bir iki saat bunu dert eder düşünürüm. Dünyanın batmak üzere olduğunu, bütün .renklerin ve ı-şıkların karardığını zannederim. Sonra etrafıma bakınırım bu kadar zevkle yorleştird iğin
eşyada seni ve sevgini görürüm. Beraber geçirdiğimiz tatlı dakikaları.. birbirine eklenerek saatler, günler ve yıllar olup uzayan dakikaları hatırlarım... Her birinin kalbimde senin için yaşıyan sevgiye bir parça ilâve ettiğini düşünürüm ve sonra...
— Sonra?
— Sonra sana açıkça bunun doğru olup olmadığını sorarım. Seni kotu bir harekete scvkedebil-mesi için aşkımda ne gibi bir eksiklik bulunduğunu sorarım.
Stella gözleri dolu dolu olduğu halde gülümsiyerek;
— Ne saçma şeyler söylüyorsun sevgilim, dodi.
Paul ayağa kalktı. Pikap’a Brahms’ın bir sonatını koydu. Karısının oturduğu koltuğun kenarı-na ilişti. Başını göğsüne çekti. Bir müddet boylece müzik dinledi. Sonra tatlı ve yavaş bir sesle sordu:
— Martha mı geldi? Güzel kalbinin bu kadar âlicenabano affetmeye çalıştığı şey... onunla geçen bir hâdisem midir?
Stella birden ayağa kalktı:
— Ne saçma »ey! Dünyada en son şüphe edeceğim bir kimse varsa o da Martha’dır. Bunu da nereden çıkardın?
— Etrafta onun lâvantasının kokusu var da.
Karısını kolundan tutarak oturttu:
— Kalbin ağrırken bir şey söylemeyisin büyüklüğünü gösterir... Seninle göğsüm kabarıyor. Fakat beni affettiğini anladığım için haydi ne sormak istiyorsan açıkça sor.
— Sarhoş olduğun ve Martha’ya kur yaptığın doğru mu?
— Evet. Sarhoş oldum ve Mar-thaya kur yaptım.
— Ooo Paul!
— Yalnız İki bardak viski llo sarhoş oldum ve Martha’ya çok sevimli olduğunu, gözlerinin yıldızlar gibi parladığını ve yanında olmaktan çok zevk duyduğumu söyledim.
— Niçin Paul? Bunu niçin yaptın ?
Büyük bir ciddiyetle cevap verd:i
— Çünkü... Çünkü... Bir kenarda kalmıştı ve pek mahzun, yal-nız vo sevimsiz bir hâli vardı.
Çevireni Nuriye Müştak Imoğlu
Şehirden manzaralar:
Yeni kurulan şehir:
Gecekondu
Bu evlerin yapılması gayri kanunidir veya kanun-laştırılmıştır. Fakat gecekondu, bugün için muaz-
zam bir gerçektir.
Başta İstanbul olmak Üzere büyük şehrimiz bugün “gece kondu” denilen
binlerce ruhsatsız inşaatla dolmuş bulunmakladır.
İkinci Dünya Harbinin tevlit ettiği mesken darlığının zaruri bir neticesi olan gecekondular ve bunların vücuda getirdiği muazzam nıahallc-
Gecekondu İlkokulunun bahçesinde Öğrenciler kartopu oynuyor. Sağ köşedeki küçük, çizmesi olmadığı için bu çamur deryasında evinin kapısından çıkıp mektebe gidememekte ve bu yüzden mütoossir görünmektedir.
ler kanuni sıhhatleri bertaraf, bir realitedir.
Halen İstanbul gecekondularında tahmini fakat yaklaşık bir rakamla 50 bin civarında vatandaşımız barınmaktadır.
Karakışın bütün haşmetiyle bastırdığa şu günlerde, gecekondularda oturan hemşenlenmizi dolaşmak, hangi şartlar içerisinde bulunduklarını ve ihtiyaçlarının ne olduğunu tespit etmek istedik.
Istanbulun en geniş ruhsatsız inşaat sahası bulunan Kazlıçeşmcden Ve-lefendi çayın arasındaki araziyi kaplayan “Gecekondular Şehrine” gittik. Daha üç dört sene evveline kadar tarla ve bostan olan buralarda 4500-5000 haneh ve 30 bin nüfuslu, gerçekten bir şehir doğmuştur.
Kalın kar tabakası ve yakıcı bir ayaz altında zahiren uyuyor gibi gö-
Gecekondu şehrındo, otomobil »andığından meydana gelen kulübe île beton villâ arasında hattı fâsıl yoktur... Sağda, Kızılay aşocağından evine yemek taşıyan bir gecekondu sakini gözüküyor. Orada »u vo yemok böyle taşınır...
züken gecekonduları iç âlemleri bakımından çok hareketli ve dertli bul-
duk.
Ayaklan lâstik çlzmell küçük
çocukiar karlara bata bala, ev kenarlarından mekteplerine gitmeye çalışıyorlar. Sırtlan atkılı ayaklan takunyalı kadınlar, kapı aralarında
mangal yakmaya uğraşıyorlar, deli kanlılar ta Kazlıçeşmeden, bazan kilometrelerce yolu yürüyerek evlerine su getirmeye çabalıyorlar ve fakir genç kızlar da Zcytinburnundakl Kızılay’ın aş ocağından yemek almaya gidiyorlardı. Büyük mahallenin birkaç tane küçük kahvesi İşsiz vatandaşlarla dolu idi...
Bu mıntakada ilk gecekondu temelini atan Abdi Dikbaş, bakınız neler söylüyor:
"— 1947 senesinin nisan ayında işsiz kalmıştım. Karım ve üç tane çocuğumla perişan bir hale düşmüş bulunuyorduk. O zaman oturmakta olduğum evin kirasını veremediğim i-çin çıkmak mecburiyetinde kaldım. Başımızı bir yere sokmak maksadiy-le birkaç tane büyük sandık tedarik ederek buraya geldim ve gördüğünüz evin taslağını kurdum.”
Gecekonduda kahve âlemi. Sağ başta, gecekondu şehrinin temel atma törenini görünüyor. /
rasında bu noktanın da göz önünden uzak tutulmaması iyi olur.
Bugün binlerce metre murabbaı yer işgal eden gecekondular şehri İşık, yol, mektep kanalizasyon vc sudan mahrumdur.
Bize evleri dolaştıran mihmandarı-1 mız: '
”—lyikl kar yağdığı zaman geldiniz. Aksi halde çamur yüzünden yürümek imkânını bulamıyacaktımz. Onun için hepimiz lâstik çizme giymek mecburiyetini duyuyoruz.” dedi.
Gecekondu sâkinlerl ışıksızlıktan da şikâyetçidirler. Gerçi bir kaç gün evvel buraya elektrik cereyanı verilmiştir. Fakat bu, şimdilik bir santralle bunun civarındaki üç beş tane elektrik direğini geçmemiştr. idare, tapusuz ve kontratsız evlere ışık vermediği için bundan istifade etmek kabil olamamaktadır. Gecekonducu-
yapan zat
Gecekondu sakinlerinin büyük bir kısmı hakikaten çok fakirdir. Nitekim, evinin bir kenarında aynı zamanda bakkallık yapan Abdi Dik-ba^’ın dükkânına gelen müşterileri ya yarım kilo ekmek, ya 10 kuruşluk gaz veya yüz paralık tuz alırlarken gördük. Evlerin haricî manzaraları da içerisinde oturan ailelerin malî vaziyetini pek güzel aksettirmektedir. Bu muhitte 4500 II aşan gecekondu arasında bazan âdeta birer villayı andıran güzel yapılara da rastgel-mek kabildir. Vinşayları, akümülatörleri ve kuyudan su çeken otomatik tulumbalariylc bunlar âdeta u-mumî manzara ile tezat halindedirler. Apartman sahipleri, tüccarlar, sarraflar, atölye sahipleri tarafından yaptırıldığı iddia edilen bu binalann mahiyeti tetkik edilmeye hakikaten değer.
GÖzün alabildiğine uzanan gecekondu şehri
Diğer taraftan temeli atılan, duvarları örülen ve etrafı çitlerle çevrili bulunan boş evlerin de. arazi kazanmak için, halt vakti yerinde olan bazı zevat tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. Toprak dağıtımı sı-
M
lar. Belediyeden hiç olmazsa sokak aralarına da birkaç tane lamba koymasını beklemektedirler.
Bu mıntakanın mektep derdi de yürekler acısıdır, ilkokul talebeleri Zeytinburnunda çift tedrisat yapan bir mektexbe devam etmektedirler.
Bski bir binaya sığınmış olan mektebin 650 talebesi vardır. Gecekondu sökinlerinin fakir çocuklara karşı müşfik alâkasından dolayı ismini büyük bir minnetle andıkları başöğretmen Hüsnü Yeglner, bu miktarın eskiden 130 civarında olduğunu söylemiştir. Demek kl sayıda, 650—130= 420 kadar bir artma vardır. Şimdi, 30 bin nüfuslu bir bölgenin yüzde 10 unu ilk tahsil çağındaki çocuklar o-larak kabul etsek 3000—>120=2580 yavrunun mektebe gitmediği netlce-sino varırız. Bu ise hepimizin ve bilhassa Alakalıların dikkatini üzerine çekmeye lâyık bir hâdisedir.
Mıntakanın ve İstanbul şehrinin sıhhati bakımından kanalizasyon ve su dâvasının da bir an önce halli gerekmektedir.
Tekrar ediyoruz, bu evlerin yapılması gayrıkanunldlr veya kanunlsş-tırıimıştır. Fakat gecekondu, bugün İçin muazzam bir gerçektir. Aâf arasında bir terkip olarak telaffuz ettiğimiz bu isimle yakından Alakadar olmanın zamanı gelmiştir.
Şevket EVLİYAGtL
Sesler, gözle görülebilecek hale getirildi
Spektograf adı verilen bu âlet sayesinde sağırların konuşmaları kolaylıkla temin edilebiliyor XIX uncu asırda Alexander Gra-ham Bell, safcırlnr için bir âlet bulmaya çalışırken, tesadüfen telefonu icad etmişti. Hakikaten garip bir tesadüf. Çünkü bugün telefonun modem hayatta rolü çok büyük olduğu halde, sağırlar bundan pek de fazla istifade edemezler. Fakat şimdi A-m eri katla, sairi r) arı bu mahrumiyetten kurtaracak bir âlet keşfedilmiştir. Bu âlet, harpte, askeri hizmetler İçin icad edilmiş olan ”ses spcktografı”(lır.
Spektograf, sesi ışığa nakleden bir makinedir. Ses» mikrofon, amplifikatör elektrik flltlrelerl vasıtasiyle a-naliz edildikten sonra televizyon perdesini andıran bir perde üzerinde değişik ışık kalıpları halinde gösterilmektedir. Şimdilik, sadece bir tek makine mevcuttur, o da Amerikada-dır. Bu âletin kâşifleri Ralph K. Pot-ter, George A. Kropf. ve Harrlet C. Green, makinelerinin Wright kardeşlerin İlk tayyaresi gibi, İmal edilip işletilmiş olduğunu, fakat henüz satışı çıkarılacak bir halde bulunmadığım bildirmişlerdir.
Her kelimenin spektograf perdesi üzerinde değişik bir şekil arzettiğl görülmektedir. Aynı kelime kim tarafından telâffuz edilirse edilsin perdenin üzerindeki İz daima aynı oluyor.
Amerikada bu makinenin üzerinde bir çok tecrübeler yapılmıştır. Gerek sağırlara ve gerekse işitebilen birçok kimselere spektograf perdesi üzerindeki işaretlerin okunması öğretilmiştir. Bu işaretler, herhangi bir muhavere süratiyle okunabilmek-tedir. Doğuştan sağır olan bir mühendis bu âlet sayesinde telefonla konuşabllmeye muvaffak olmuştur.
Şimdiye kadar sağırlar sadece dudak hareketlerine dikkat ederek konuşulanları anlıyablllyorlardı. Halbuki spektpgraf sayesinde, telefon, tiyatro, sesli filmler, ve hattâ radyo tiyatro, sesli filmler, ve hattâ radyoda konuşulanlan anhyabileceklerdlr. Aynı zamanda spektograf’m sağır ve dilsiz çocuklara konuşmayı öğretmek bakımından da büyük faydası olmuştur.
v r v ıı
Lik maçları gene tehir edildi
Bugün ve y&nn yapılması mukjyr^ olan lig maçları, sahaların bu hafta da karla kaplı bulunması dolayıaiyle futbol tertip komitesi tarafından gelecek haftaya tehir edilmiştir.
Bu gece yapılacak boks maçları
Bu gece saat 21 de Galatasaray kulübü lokalinde Galatasaray boksörleriyle Şişli kulübü boksörleri arasında bir maç tertip edilmiştir.
İtalyan boksörleri geliyor
Boka İhtisas Kulübü tarafından davet edilen İtalya şampiyonu Audace Boks Kulübü bokaörlcri. 1 şubat çarşamba günü şehrimize gelmiş olacaklardır. î-talyan bokaörleri İlk karşılaşman 4 şubat cumartesi akşamı Boka ihtisas Kulübllne karşı yapacaklardır.
Gelecek olan Italyan boksörleri şunlardır:
öl kilo: De Vitt Elio, M kiloî Bnndl-nelll, 68 kilo: Glordaneilo, 62 kilo: La Russo. 67 kilo: Veacovl, 73 kilo Festucc.i 80 kilo Di Sognl.
Türk - İran millî futbol maçı
Genç milli futbol takımımız, 2 nisanda İtalya genç milli takımlyle Roroada oynarken, A millt futbol takımımız da Ânkarada İranlIlarla oynıvacaktır. I-ranlıların teklifi futbol federasyonu-muzca kabul edilmiş vc kendilerine bildirilmiştir.
Hicri
1950
Rumi
B. Ahir
9
1869
Vakit
OCAK
Cumartesi
Vasati
K. aanl
15
1365
Erimi
Güneş öğle İkindi
Akşam Yatsı îmsâJc
7.14 12 27 16.04
17.21
18 65
6.34
1.61
7.08
9.46 12.00
1.35 12.14
İRTANBtLA İTHAF
l’AVİ VUKU
I
hnvıdn rı. 14.45 îstnn-Mcmlckot türküleri. —
e
Atatürk İnkılâp MUıestt Perşembeden maada hwr gün 10-12 ve 14-17.
Tupkapı Surayıı Pazartem-Çar-ştJhba - Cumartesi saat 13,30-17 Tâlf. (21090).
Ayasofya: Pazartesi - Salı - Çarşamba - Perşembe • Cuma, Saat 10 - 16; Cumartesi, Pazar, saat 13-16. Tclf. (21760).
Arkeoloji : Çarşamba, Cuma, Pazar günleri 13 ten 16 ya kadar.
E»kJ Sark Eserlnri Bubesll Çarşamba, Cuma, Pazar, 10 dan 12 ys kadar. TeiL (21082).
Türk vo Islâm Eserleri: salı, Perşembe, Pazar saat 13.30-16.30, Telf. (21888).
Dolmubuhço Deniz M üzeni t Cumartesi sa&t 13-17, TolL (81234).
Belediye Müzesi: varı Perşembeden gün 10-12 ve 14-17.
Tevfik Fikret Aelyun Müzesi: Bebek- Perşembeden maadn hor fÜn 10-12 vo 14-17
İzmir t
Arkeoloji Miizeal (3324) İler gün 9-12. 13.30-17. Cumartesi! 14-17 o-çıktır.
ŞEHİR İMATROLARİI
Saat 20.30 da.
DRAM KISMİ ı (42167) Tebeşir Dairesi.
KOMEDİ KISMI: (40409) Kayseri Gülleri.
MUAMMER KARADA ÖPERE-Tİ! 8.80 da: Sizin Sokak.
YENİ SES OPERETİ I I493K91 16 te ve 8.45 te: Hediyelik Gelin.
ANKARA TİYATROLARI: bant 20 de.
KTE ser Geldi.
KÜÇÜKTE
Scapln'tn
(1O3ÎO-4O) Bir Komi-
(11199) Antlgon ve Dolapları.
İZMİR
ÖEHİH TİYATROSU ı (2364) sol Şayia.________
TAKMİM B. GAZİNOStlı Korten jrkc»trahi. Trio man. Duo Gürümlay akropatları)
PAVYON» 'l‘rm ne Morena.
MER (42851) Suçlu Ben'lrn.
SI ATFARK (83143) 1 — Parda-ynn’ın oğlu. 2 — iki Açıkgöz Tahsildar.
0 ARK (40380) İhtilalci Ruhlar (Toslm).
81K (437201 1 - Veşll Yunus Sokağı. 2 — Talihim Olsajdı
TAKSİM (13191) Çete.
YILDIZ (42547) Aptal Aşık. TAN (00740) 1 - Ölüm Melodisi.
2 -
ÜNAL
tana rnlı,
YENİ
2 -
VLÜS (22294) Mağlûp Edllmlycn-lvr.
SUS (14071) Yalan.
YENİ (14040) Büyük Günahkâr.
Solera Do Er-kord atraks»
Hlö-
Krlts Bau-(Bisiklet
Pazar
9-18.
BE1OÛLI ( HIKTI
AKIN (80718)1— Hazret! Süleymn-nın Yüzücü 2 — Gizli Ttfkilât Al. KAZAR
AR (44304)
(i25*j2) Yılmaz Ret» Söven Kalbİer.
Gece Kulüpleri Hafiycal. (40300) 1 - Hayatım Va-Foda. 2 — Gangsterler Kı-
GAR GAZİNOSl : pana. (İspanyol yonu).
ANKARAPALAS Viyana Stavlgnus Rovüsü.
İZMİR
EI.İİAMRA: Aşk Bestesi.
LALE t 1 — Deniz Kurtları. 2 — Pnrllor Dünyası.
TAN i 1 — DcAlz Kurtları. 2 — Feriler Dürıvaaı.
TAYYARE; Kanlı Buse
YENtı Zehirli Şüphe.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 - Günah Korkusu. 2 — Kartallar Filosu.
fit M ER- Kaplan Kld.
Bay-
fiTL_____
Sinemasında |
leket bul: 15.10 İstanbul: Saz eserleri, şarkılar ve türküler. — lH.Of» İstanbul; §urkı vo türküler (Fİ). — IR.HO Ankara: Şarkılar. — 1940 Anknrnı Yurttan sesler. — 19.45 İstanbul; Snrkı vc türküler — 21.1’» İstanbul: Fasıl heyeti konseri ıHicaz faali».,
KLASİK IMTI MCZİGİ: Simi: s. 15 Londra: Dinleyici istekleri. — 10.00 Londra: Senfonik konser. — 15.16 Londra: BBC. Opera. Orkestrası konseri. — 17.02 AFN. (240 2m) -Senfonik konser. — I9.no İtalya: (221. İmi - Senfonik konser. — 10.f5 İMİııııbul: Piyano soloları. ( hu« r Refik Ynllkayri4 - 10.15
Animi a: Opvnt potpurileri (Fi).
— ’.'l uıı Irdmıbulî Bll\(Ilı orkSS-trn esurlorl. — ULilîl İtalya (3üİ.3m) - 18. 11 asırdan piyano sonatlnrı. — M. 15 Almanya (301.9
— 225.Cın) - Senfonik konnor.
HAFİF BATI MfZİÛlt
7.15 Londra : Dinleyici bitekleri.
7.3i Ankara: Hafif muslk (Fİ.) — 6,15 Ankara: İD dakika piyano (PL) 8.no Ankara: Çe-Şİtli hafif parçalar. — 0.3(1 Londra: Hafif ınüslk. *- 12.80 Ankara: Jtmiyo salon htkcslıas.
— 13.I*» İMİaııbul: Hafif müzik.
— 15.15 Londra! Akordeon or-
krhtıuHi leonaari. — 14.00 Ankara; Ctımlturbaşkanlıftl Armoni mUsikaniı — 11.15 Londra : John Bııll orkostrasi, — 20.15 İstanbul; Radyo Salon oHıeatrasi»— 2'1.15 Londra: Film mÜMlği. — 4945 halya (tKH.Shı) -Frnnz Lchnr'ın “Eva” oporntl, 28.00 Londra: Dinleyici işlekleri. — 28.25 Münih (IO5,4m) - Film w operet ınuzifti • 211,45 İstanbul:
Hafif nooi miulgi (Pi.l.
DANS Ml Zİûİ;
ıı.110 Londra*. Tanınmış şarkılar (Tip Tap Tun(»s). — 13.40 İstanbul! (1’1.) - İl.lo Ankara: Film rnlızlûi 11*1 1 IH.no Ankara 1 (Fi.) — I5.no İstanbul: İbrahim Ösgür orkestrasından ilana müstğl. — 10,13 İstanbul; (Fİ.) — 20.15 iitanbul: Varyete milliği, kubare şarinları (Fİ.)
— 2'JJKi İstanbul! Dans orkestraları resmi geçidi (Fİ.) — 22.15 Ankara* (Fİ »
Haftanın şarkıları (HU pıırado)
23.(10 Ankara fPl ) 23.no
İstanbul * ’iim mllKİg 1 » fi ■ — 23.U l.tuııbui: (Fi.) — 24.00
19.45 SUS (Mudanyadan) GİDECEK OLAN VAPOBhâR
9.— SUS (Muttanyaya).
11.— TRABZON (îzmire).
20.— KONYA (Bandırmaya).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.46 Semploıı (Avrupa).
7.10 Do£îu (Eks.)
8.30 Ankara tEkö.)
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankara Eksproül.
21.40 Oünoy»
21.3u Soınplon (Avrupa).
Londra: 1 «ant dans müziği. —
I. 05-2.00 Münihl Dan» müziği. M t S( St PROGRAMLAR: Konuşmalar:
13.30 Iitfatıl>ıı 1: Hartanın filmleri. Konuşan: Rrztıl Sulclll. —
II. 30 İRiahbul: liııttıının programını takdim ediyoruz. — 11.55 Ankara: Spor haberleri. — 15.00 İMlanlnıİ! Atom bombası hakkında konuşma. Ord. Prof Hrı-iih Murat Usdllek. — 17,mı An-
Çocuk saath — ı# n 1 (anbul: Konuşma. — IH.30 BBC Türkçe neşriyat. Ingiliz slyost nıütvfokklrlvri. — SS.OO Ankara konuşma.
Alılzlk:
30.30 Aııİmro ; özel program. TCRKÇI] HABEÎtLKIt:
Vtıkıırn vo İMİıınbııl Rad.volnrıı Saat! 7.46; J3.CHI: 10.00: 22.16,
13.30 Anknrtll Öglo (JiikoIohI, 20.15 Anharaı Radyo gazvteHİ. MAmrrlhiHiin Kr»lu Saat: (13, 16 vc 10 metre) Londra Had)unııı Saat: is. 15 vo 23.00 (10.01; 21;Û2;
ve 10,49 metre)
10. lö
Kulhınılucnk hroelcr:
A — AR — BA - BA — Bî - BİR — BU — BUL»
— CEM — DA — DE — DIR — DIR — DİK — DU — ES — FE — FOR — GE — Gl — GO — HA — HA — 1G — KAL — Kl _ Kt — KG — KÜ — LA — LEY — Lü — MİS — MÜLr -NE — NE — FA — KA — RA2 — R1D — RE — Rt — SEN — STAN — ŞBK — TA — TOM — TÜR - YEK — ZE.
Dirimi merkeer doğru herhangi birer hece olarak:
1, — nir cin» yabani Öküz. *• 2. Bir gös Arısaıı. — 3. ltalyadâ bir şehir. — I. Meşhur bir Afrika Kâşifi» — 6. Semiz. — 6. Bir may-> va. — 7. Orhıasyada bir çöl. — 8. Bir cins aftırhlc. — 9. Bir yemok. — lû. Meşhur bir şairimls,
— 11. İnsanlığın on yüksek mertebesi. — 12. LÜKumauz, boş söl.
— 13. Bir İlim şubesi. — 14. Al» manyanın maruf bir endüstri Gm-nâyh morkcsl. —- 15. Afrlkada meşhur bir körfez. — 16. Tufeyli bir hayvan. — 17. Yegâne. — 18. Bir hububat nov’i. — 19. Kurtuluş.
— 20. İbadetin bir kiBmı. — 21, Baharın müjdecisi. — 22. Riyasi-yo elemanlarından biri. — 23. Atlas Okyanusunda bir ada. — 24. İrakta bir şehir. — 25. Büyük bir İran İmparatoru. — 26. gark kasabalarından biri.
Orta haneler 1 den 26 va kadar devamlı okununca İstanbul hakkında söylenmiş bir söz çıkacaktır.
DÜııkii bulmacanın halli
Kuldan »tutat
1 — ivedilik. 3 — At. Nakl. alan. 5 — İnam. Yani. 7 — Ası.
Sltlm, 9 — Yar, Of. 10 — FalaKâ. Ara.
Yukarıdan nşııftıytt:
1 — ilahiyat. 2 Vatan. Sıta. El. Balık. 4 — Deneme. Yn. Ar. Yaanlc. 6 — Lakap. I Ira» HA yet .. 8 — Kn. Azami 9 — nnn. Mor. 10 — Saç. Rik. Fa.
BA — — C®
Eminönü.
Aaadur (G. P.) Beyazıt.
İstanbul. Eminönü.
H. liulüai, Küçükpasar, Abdülkadlr, Ahrndar.
Eyüp:
Ayvnnanray, fjlfn.
UcUkhış:
Nail Mallt.
Br> oğlu:
Mntkovlç, İstiklal Cd. 402«. Galatasaray, iaıiklâl Cd. 211. lUıtuftlul, Finisafta Cd. 27. İsmet, Cumhuriyet Cd. 149.
Knrakby, lCnraköy Cd. 5
Maçka, Maçka Cd. 67. Feriköy, Erhcnekon Cd. 76 Hniikö>. Merkez,
Fatih: Üniversite, Solıihaddin, E. Rıdvan.
Haseki Şehremini. Edirnnknpı, Knragümrük.
Hay. Perk, Fe.ner,
t-»İdi (hır:
Çn mİ IV nrt.
Kııılıküy:
Merkez. Fonoryolıl. Erenköy.
A Cafer baştanı
JlU^üknıhı:
MerhoZ
Ilryhrİlftda:
Jİ. Merkez. t
ANKARA
Ege (11083). Yenişehir (21863).
Ohlhano (14146).
İZMİR
AİKoncak, Al.ı, Hilıll, KvmerHİtı. Ege. Basmahane.
Kıı.ratıış, Yalılar. Asri, Eşref paşa.
1
Pazartesi gününden itibaren
1
Jühıı (iurfielu
B(*ıi t r ir e rcıırnuıı
(. El.Et EK ULA 5 7.1u
I ( Alıl.AR
F.A.A. lAmerikan) Now-York, Boston, Gahdor. Bha-non, Londra. BıdlİGövldon.
(Hollanda) Ama-Romııdan.
ıTurk) Anlcarndan. (Inglils) Londra
X Gençlerin
Sevgilisi
ATLAS
(Renkli)
Tol; l(Jb3n
Bul-her
Atatürk maada
filthrr U llllııniN - Ffıınk Sinntra - Gene Kelly
Beyoğlu 44(H4 »vodiköy WS72
İstanbul 24222 Üsküdar 60046
Ankara 00. İzmir 2222. K.ym 6055
îetunnul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara
İzmir İzmir 2222
4499» 60636
91 2261 Karşıyuka 6065
ÇİÇEK Sl.NEMAMlt 1 - Dan» 1-lâhetl. 2 — İki Açıkgöz Kız Koliejlnde,
ELI1 A MR A (43695) Krlstof Ko-lomb,
İNOt (866951 l — Gtinnhsır. Melek. 2 — İsimsiz Kuatillrr,
İPEK (44260) Yılmaz Reis, LALE (13595) Kristof Kolumb. M El.EK (40868) Zorlu Misafir. SARAY (41066) Mûnun.
Korsanlar,
(84187) 1 - Buyulc Vals.
Saadet Hınszı.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (28683) 1 - Aşk ve
Cürüm. 2 - Kalbime Doğmuştu,
AZAK (23642 1 - Koraaniar. 2— Yarışlar Kıralı.
ÇEMBERLİT AŞ (22513) Aptal A-şik (H. Lul).
FEK A lf: I — Kartal. 9 rafta Can Feda.
HALK (21904) ı — Tarzan Fan-tornalara Karşı. 2 — Yeşil Kornanın Kiki.
İHTANBVL '(62807) l Pranga teujâfrı. 2 — Katil Evlât.
KISMET (219041 ı - £arlo AsKor. 2 - Kür (Arap nimi)»
MARMARA (23860) Aptal Aşık.
MİLLİ (22962) 1 — Aşk vc Cü-
rüm. 2 — Kalbime Doftnıuşhı.
TURAN (22127) 1 —
2 — Yönşinı* Kıralı.
YENİ iHakırlUly 10-120) 1 - Ka-lifoVniya Fatihi 2 - Vahşi Ar-eular.
KADIKÖY CİHETİ iiAle (00112) ı - Trâvylatta.
2 - Knlnaman önel).
OPERA (00H2İI 1 - Kara Şeytan. 2 — Ateş CemborL
Sİ’IIEYYA (60Ö82) 1 - Mösyö
Vcrdıı. 2 - Ormanlar Aslanı,
1 ELBEÖlRMENh 1 Kahveci OÜZ8İI. — 2. Aysel Bataklı Dn-mın Kiki.
OsKfDAR CİHETİ
HALE (60002) 1 - L’nutulmıvan MaZl. 2 — PnrlSİR Son Günleri fil!NAII Monte Krlsto vo Monto Kriptonun intikamı — Cani ka çıyor.
*'Ynııl Ihtıınbul’tııı lumürı İçin tııVriyc ettiği programlar: DA II İl DE:
• m.?*. ' • .nbul nyano âö» 1.dıtrı. — 21.011 1 d.mbui Büyült orkestia eserleri. — 21.15 (İstanbul) basıl heyeti kanseri dileriz fft‘dl).
h \ıd( 1 1.
Saat î 10.00 Londra ! Honfnnik konser. — 17.02 A F.N. i2iü.2rn.) Senfonik konser. — 21.35 İtalya (301.39,.) 18 inci asırda plyaııo annutlârı.
8.-
12.50
13.30
H.—
14.—
(Türk) tamirden. (Türk) İHkondorıın.
D. Bakır» EiAaıg,
Şohsadebaşı.
Aksaray Hamatya.
ANKAHA
ANKARA (23432) Eski Dost. Bl TCK (15031) Tatlı Bclûlar. CEBEf f: Mağlûp Edllmiycnier. PARK (II131 > Yalan.
bt'MER (14073) Çul Delmesi.
T ( RK M(Zİ6I:
Saat: K.ıın Ankara: Şarkılar
• Pl» - i.t. 15 Ankara Şarkılar.
13.16 Aiiku.ni Şarkıların devamı. — 11.09 İstanbul: Momle-
2Î.3O AFN:
K.L M. ferdanı, D.H.Y. BE, A.
Nls, Koma vo Atlnadnn. D H.Y.
D.H.Y, Adana,
Malatya, Ankanutaıı.
t ÇARLAR p.A A. (Amerikan) ynm» Basr/ıya,
K.L M. (Hollanda) Tahra-na.
M R. (Mısır) Lefkoşe, Kail i reye.
D H. Y. danaya,
D.H,Y. D.H.Y. BE. A.
ma. Nis. Londra.
GELEC EK OLAN VAPURLAR
14.— SAADET (Ayvalık, İzmlr-den).
17,— NECAT t Karadenizdvn), 19.— MERSİN (Ayvalıktan).
GİDE( EK OLAN
8.25
9.—
9.—
9.—
11»—
13.50
11.80
(Türk) Ankara. A
(Türk) Anka raya, (Türk) İzmlro.
(Ingllla) Atına, Ro-
2 — Lâle. Aba. Aç. 4 — Hnber Pazar. 6 — Ley. Alem. 8 — Tık.
3 — 5 — 7
Da-
Sayfa 6
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer : YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI
2* Ocak 19M
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
25 yıldan beri muvaffakiyetle imal edilmekte olan
t*'
T. C. ZİRAAT BANKASI
BAHÇEKAPI
30/1/1950 tarihinde
Adresi : Sümerhan,
4
>
Alman TOTAL
Mamulatı
kapasitedeki kuru, tozlu,
ŞUBtSİ
açılacaktır.
Bahçekapı
Telefon : Hususî merkez 24817
(SATILIK EMLAK)
İstanbul Defterdarlığından:
Dosya No.
511-
2938
511-
2977
511-
3571
I?
512-
112
Kıymeti Teminatı Lira
2442
Lira
184
550
42
515-41268
515- 581
517- 3191
518-13387
5213- 1305
Hamamcıoğ-ada, 1 parsel
mah. İncirli
Cinsi
Kınahada, Narçiçeği, Hamamcıoğ-lu ve Kılıççı So. 77 ada, 7 parsel
610.50 M2 arsa.
Kınahada, eski Macar, yeni Korkut cad. 48 ada, 13 parsel 175.50 M2 arsa.
Kınahada, Narçiçeği, lu ve Tevfikiye so. 81 345 M2 arsa.
Bakırköy, Kartaltepe
çiftliği 112 harita No.lu ve eski 3. 4, 5 kapı sayılı 574.56 M2 arsa. Beyoğlu, (Nişantaşı) Meşrutiyet mah. Ekmek fabrikası So. 967 ada, 10 parsel 40 M2 arsa, Beyoğlu, (Galata) Hacı Mimi mah. AH Hoca ve Kölemen çıkmazı So. 145 ada, 44 parsel eski 22. 24, 26 yeni ve taj 28. 30, 32 kapı sayılı
142.50 M2 kârgir üç evin 7/36 payı. Eyüp, Nişancı Mustafa paşa mah. Samancılar Cad. 155 ada, 20 parsel eski ve yeni 2 kapı sayılı 140 M2 kârgir mağazanın 4/16 payı. Fatih, (Şehremini)
mah. Paşa Odaları cad. 1489 43 parsel eski ve yeni 7 kepi 81.30 M2 arsa.
Kartal, (Maltepe) Gülsuyu
18 pafta, 312 ada. 13 parsel eski 4029 kapı sayılı 918 M2 tarla. Kartal, (Maltepe) Gülsuyu mah. 18 pafta, 312 ada, 19 parsel 918 M2 tarla.
Yukarıda yazılı gayrimenkuller 25.1.1950 de
ile satışa çıkarılmışsa da istekli çıkmadığından satış ON GÜN uzatılmıştır.
İsteklilerin geçici teminat makbuzları ve nüfus ciizdanlai’iyle 4.2.1950 cumartesi günü saat 11 de Millî Emlâk Müdürlüğündeki komisyona başvurmaları. (Müracaatların bir gün ecelden yapılması) (1109)
Beyazıt Ağa ada, sayılı
mah.
5213- 1309
1725
575
600
2333
800
810
551
551
açık
130
44
45
175
60
61
42
42
arttırma
»
4
Muhtelif tip vo portatif ve sftblt, solu CO 2 gazlı» köpüklü söndürme vasıtalarlyle
Âdi ve parlayıcı maddeler
yangınlarına karşı
EMNİYETİNİZİ SAĞLAR
Türkiye Umumi Vekili
STANDARD tŞ LTD. Şr.
Dilek 8r.
Mağaza adresi; Taksim. Garaj Tramvay durağı. ERK Ap. altında
Telefon: 82696
Sadi R.
Müessese adra.: Galata, Bankalar Cad. Banka sokak Roman nan
Telefon: 40784
Mektup adresi: P.K. 2118 Beyoğlu
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
(ıımnıasaKnııuxrntım«attıcıranxnnmrmt
ZAYİ
Edgard vân den Beusch isimli yabancı muhabire verilen No. 38-50 mavi basın kartı 26.1.1950 tarihinde kaybedilmiştir. Bahsi geçen kart başka bir numara ile yenileneceğinden 38-50 No. kartın iptal edildiği ilân olunur.
KİRALIK APARTMAN DAİRESİ
6 geniş oda, konforlu, sıcak su, kalorifer, NlŞAN-TAŞENDA Hacı Emin Ef. Sok. No. 10, kapıcıya müracaat
DADI ARANIYOR
iyi bir ailenin 9 aylık bir erkek çocuğu için dadı veya mü-rebbiye aranıyor. îyi aylık verilir. Mücerreb ve diplomalı olanlar tercih edilir. Arzu edenlerin İstanbul Yeni Valde Han No. 77 ye her gün saat 16 dan sonra müracaatları.
7uıunııııiMiiMiııiMUHamnquımuıtanmımtmıtın
GRİP-BAŞ-DİŞ ve ROMATİZMA
AĞRILARINA KARŞI
Taklitlerinden sakınınız. Her yerde pullu kutuları ısrarla isteyiniz.
M hlt
UERDINGER
Çok sağlam, işletme ekonomisine çok uygun, ağırlık itibariyle hafif ve teçhizat bakımından da mükemmeldir
Resimde görülen otobüs, 33 oturma ve 17 ayakta durma yeri olan ve Krupp şasisi üzerine kurulmuş çelik bir
karoserini göstermektedir
Düsseldorf ve Uerdingen’deki fabrikalarımızda:
Dizel ve benzin otobüsleri
(her türlü şasiler için)
Henschel şasilerine mahsus otobüsler, her nevi otobüs ve remork imal edilmektedir.
«v^ıı^ni .MV(mAnınnuîTi^ıniTnT»niiîMnfi(wnr4iı MtRHm*tttm4ntıtnTHK»wutHUıınimıommTuuı«>HMittıtiüiMiHii!nKiKMiim>iMuıiHutııiftttiiiiiiifiwHiım»Hiiı
İstanbul Üniversitesi
VVAGGONFABRIK UERDINGEN A. G
e
KREFELD
UERDINGEN
ile beraber çalışmaktadır
TÜRKİYE MÜMESSİLİ»
Taylan - Etker, İstanbul ■ Galata, Tahir Han 317 33
Rektörlüğünden
I
GÖZ HEKİM t
Üniversitemize bağlı Fen, Hukuk. Edebiyat, iktisat ve Orman “Burssuz,, Fakültelerine 1 şubat 1950 de başlamak ve 15 şubat 1950 de sona ermek üzere öğrenci kayıt ve kabul edilecektir.
külte ve bölümlere öğrenci yazılmak istediklerini belirtmeleri lâzımdır.
NOT :
Dr Murad Ramı
Aydın
Fen Fakültesine yalnız F. K. B. Tıp dalına, 63, Kimya Mühendisliği dalma 10 ve Eczacı dalma 6 öğrenci alınacaktır. Diş Tababetine öğrenci alınmayacaktır. Fen lisans dallarına bütün istekler karşılanacaktır.
Yazılmak istiyenlerin getirecekleri belgeler şunlardır:
A — Olgunluk diploması ile lise bitirme diploması ve kimlik cüzdanının tasdikli örneği,
B — Oturduğu yeri gösterir belge,
C — öğrencinin etrafı İçin tehlikeli bulaşıcı bir hastalığı olmadığını gösterir Hükümet Tabibi raporu,
D — 15 lira Îmatrikülâsyon harcı yatırıldığına dair Üniversite Saymanlığından alman makbuz.
Üniversiteye yazılmak istiyenlerin bu belgeleri bir dilekçeye iliştirerek rektörlüğe başvurmaları ve dilekçelerinde hangi fa-
İlil
1 — Tıp, Kimya Mühendisliği ve Eczacı dallarına ancak “pek iyi" ve “iyi” derecelerde olgunluk imtihanını vermiş olanlar arasında seçim yapılmak suretiyle öğrenci alınacaktır. Orta derecelerin başvurmamaları,
2 — îmatrikülâsyon harcı verip kaydı yapılmamış olanlara bu harçlar hiçbir suretle geri verilmiyecektir.
3 — Bir yıl öğrenime ara verdikten sonra Üniversiteye kaydolunmak istiyen İlse mezunlarının, bağlı bulundukları askerlik şubelerinden öğrencilikten başka bir sebeple ertelenmiş olduklarına dair belge getirmeleri lâzımdır.
4 — Yüksek bir öğrenimi bitirdikten sonra askerliğini yap-mıyanlar ikinci bir yüksek öğrenime kabul edllmiyeceklerdir.
5 — Dört sömestrlik süre sonunda üst sömestre geçmemiş olanların askerlik ödevlerini bitirmedikçe yeniden îmatrikülâsyon işlemleri yapılmıyacaktır. (775)
Beyoğlu • Parmakkapı, imam sokağı No. 2. Tel; 41553
İŞ ARAYOR
Hergün 9-13 veya 13-18« kadar almanca steno daktilo ve tüı*kçe daktilo bilen biri, iş aramaktadır.
Müracaat :
Yeni İstanbul, X-Y rümuzuna
KEKEMELERE: Kekemelik hususi bir metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât İçin: Bayan A. Narter, Şişli, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
YENİ İSTANBUL Abonman karnelerinin
A
- •
şubat ayı satışına bugünden
Aşağıdaki dükkân ve gazete bayilerinden başka gazetenıizce hususî surette teçhiz edilmiş ve kasketlerinde (YENİ İSTANBUL) yazılı bulunan özel ıniivezzilerimizden ve Beyoğlu Kaymakamlığı karşısındaki gazetemiz idarehanesinden de bu karneler temin olunabilir.
A
Karne satacak bayilerin isim ve adreslerini gösterir liste
İSTANBULDA :
KÖPRÜDE:
Bay Kemal, Köprü Kitabevl
Bay Osman Kazak, Kadıköy iskelesinde.
Bay Ihsan, Üsküdar iskelesi, gazete bayii
Bay Sıtkı, Boğaziçi iskelesi, gazete bayii.
Bay Horen, Nimet Abla gişesi karşısında
gazete bayii.
SİRKECİDE:
Bay Esat, Gazete ve mecmua bayii
Bayan Atiye, İstasyonda gazete bayii.
TÜRBEDE:
Bay Arif, Türbe kitap ve gazete bayii.
BE YAZITTA:
Bay Bahri, Eczahane yanında tütüncü.
SARAÇHANEBAŞ1NDA:
Bay Mehmet, fırın önünde gazete bayii.
AKSARAYDA:
Bay Adem, gazete bayii
Bay Kemal, Piyango ve gazete bayii
CAÖALOGLUNDA:
Bay Ahmet, tütüncü ve gazeteci
Bay Niyazi, Eminönü Halkevi karşısında
;gazete bayii.
KAR.AKÖYDE:
Bay Kemal, Tünelde gazete bayii
Bay Niko, Bahtiyar gişesi
BEYOĞLÜNDA:
Bay Esat, İngiliz Sarayı karşısı, tütüncü.
Bay Torkoni, Galatasaray Lisesi karşısı.
Bay Ferit, Taksim Abide karşısında ga-
zete ve tütün bayii.
Bay Mehmet, Taksimde Kristal altında gazete bayii
Bay Dikran. Konak oteli karşısı, tütüncü Bay Haşan, Harbiye, Bizim Haşan gişesi Bay Garbis, Osmanbeyde fum yanında gazete bayii
Bay Remzi, Nişantaşuıda gazete bayii
BEŞİKTAŞTA:
Bay Zeki. Tütün ve gazete bayii
Bay Avni, Tü^ln ve gazete bayii
Bay
Bay Mustafa. Tütün ve gazete hayli
TOPHANEDE:
Bay Şükrü, Tramvay inağında Savaş Sakatı gişesi.
KADIKÖY ÜN DE:
Bay Ethem, Gazete bayii.
ÜSKÜDARDA:
Bay Hikmet, Kitap ve gazete bayii
Bay Cevat, Kitap ve kırtasiyeci
SAMATYADA:
Bay Kenan, Tütüncü ve
BAK1RKÖYDE:
Bay Ali, Uçak Gişesi.
YEŞtLKÖYDE:
Bay Şaban, Gazete bayii.
ADALARDA:
Bay Niko, Büyükada iskelesinde kitapçı Bay Süleyman, Heybeliadada tütün ve gazete bayii.
Haşan,
ü£ün ve gazete bayii Tütün ve gazete bayii
a
ANKARADA :
ANKARA BÜROMUZ:
K. Özalp Caddesi Ilgar Apartmanı No. 1/9. Yenişehir. Telefon: 16112
Akba Kitabevl.
Bal Ali Tümen, Ulus Meydanı tütüncü.
Bay Yakup Karakaş, Uluş Meydanı Cebeci durağı.
Bay Cevdet, Ulus Meydanı, Hilâl Fotoğrafhanesi karşısında.
Bay Hayrı öztürk, İstanbul Pastahanesi karşısında.
Bay Sait özer, İstasyonda gazete bayii.
Bay Durali Dalkılıç, Samanpazarı Meydanı. gazete bayii.
Bay Mehmet Altıntaş, Sağlık Bakanlığı. Bay Islâm GÜnok, Yenişehir, I§ Bankası. Bay MuMafa Erten, Kızılay gazete hayli. Bay Tevfik, Meşrutiyet Caddesi.
Bay Osman, Yenişehir» Bakanlıklar durağı
İZMİRDE :
ikinci Kordon, Emlâkbank yanında Anadolu hanındaki YENÎ İSTANBUL Bürosunda.
Foto Can, Hükümet Konağı karşısında Bay Halil, Anafartalar Cd. istiklâl gişesi Bay Cahit, Anafartalar Cd. Zengin gişesi Bay Abdurrahman Cerralıoğlu Kitabevl
Tilkilik
Bay Mustafa. Asım Türker Kardeşler. Alsancak vapur İskelesinde
itibaren başlanmıştır
Matbuat hayatımızda bir yenilik olan karneli abonman usulümüz her tarafta büyük bir alâka görmektedir. Bu alâkayı gözönünde tutarak ve okuyucularımıza kolaylık olsun diye, yanda, şubat ayından itibaren her ay muntazaman karne tedarik edilebilecek bayilerin listesini veriyoruz. Bayiden almak istemiyenler veya alamıyanların, posta havalesiyle doğrudan doğruya, Beyoğlu, posta kutusu 2100, YENİ İSTANBUL adresine 280 kuruş göndermeleri kâfidir. YENİ İSTANBUL abonman karnesi, taahhütlü olarak adresinize gönderilir.
Geçen aylar karne alamadıklarından müsabakaya girme haklarını kaybetme endişesine düşen okuyucularımız için şu kolaylığı yapmayı uygun bulduk :
Birbirini takip eden üç aya ait karne kabını veren her okuyucuya bir kur'a numarası, altı kap verenlere 2, dokuz kap verenlere 3, on iki kap verenlere de 4 kur’a numarası verilecektir. Bu şekilae okuyucularımız, karnelerini ne zaman alırlarsa alsınlar, üç aylık aboneler 1; altı aylıklar 2; dokuz aylıklar 3 ve senelik abonelerimiz de 4 numara ile kur'amıza katılabileceklerdir.
Bilindiği gibi YENİ İSTANBUL, devamlı okuyucuları arasında. Noter önünde çekeceği kur'ada, meccani tahsil ve başka hediyeler vermeyi taahhüt etmiştir.
Her yıl çekilecek kur'ada birinci gelen 10.000 lira masrafla Avrupada, ikinci gelen de 5.000 Ura sarfiyle Türkiyede üç yıllık bir tahsil yapacaklardır. Kendisine tahsil kur’ası düşen YENİ İSTANBUL abonesi, hakkını bizzat kullanacağı gibi, herhangi bir kimseye de devredebilecektir. Böyle bir tahsile imkân ve arzusu olmıyanlara, gazetemiz, bu işe ayırdığı tahsisatı % 20 noksaniyle defaten ödeyecektir.
Ayrıca : Üçüncü gelenden itibaren 3 aboneye, meşhur markalı birer altın kol saati; 3 aboneye, meşhur markalı birer gümüş kol saati; 3 aboneye, meşhur markalı birer çelik kol saati verilecektir.
Comments (0)