27 Aralık 1949
Salı
SİYASİ
İKTİSADÎ

Sayı 27
10 Kuruş

6
f
».T


*
k
4
i



r
>

r
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
• •
Aboı.rr: Türkiye İçir seneliği 32 altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır Hariç memleketler İki misildi*
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE1
Tesis eden HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sayfada santime! resi 2 liradır. İlânlardan hiç bir mos’uliyet kabul edilmez
Telefon: 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul


Şamda yeni karışıklıklar
Mecliste sözlü sorular
IÇ SAYFALARDA

POLİTİKA
267X11/1949
y
Karşılıklı nutukların tahlili
CUMHURİYET Halk Partisi erkânının aynı gün yahut hafta içinde hep beraber konuşma fırsatı bularak, muhalefete karşı şiddetli bir taarruza geçmiş olmalarını, dün de arzetme-ye çalıştığımız gibi, bir tesadüfe atfedemeyizu Hükümet, hizmetlerden bahsedecek ruma geldiğine herhalde getirmiş olacaJc ki, bir hizmetlerini izah ve bir da muarızları üzerinde siyâsî ten-kidlerini teksif ederek âmme efkârının itimadına lâyık olduğunu ispat etmeye çalışıyor.
Dört seneden beri. Hükümet Partisi, sayısız ve bazan da ölçüsüz hücumlara maruz bulunmaktadır. Ve bu arada, hem bu dört senenin, hem de bunlara te-kaddüm eden yirmi senenin hesabını vermek mecburiyetindedir. Ayrıca, hem şiddetine bakmadan tenkide tahammül etmek, hem yerinde tenkidler karşısında hatâlarını süratle tamir etmek, hem de, sükûn ve asayişi muhafaza etmek zorundadır. Bu çetin iş-de, her ne kadar halkımızın olgunluğunda pek büyük bir müttefik bulmuşsa da, müşkülâtı yenmek için aynca gayret sar-fetmek lâzım gelmiş olduğu da muhakkaktır.
İşte, C. H. P. böylesine bir cenderenin içinden geçtiği için, Türk âmme efkârının muhalefetle kendi arasında bir mukayese yapmasını istiyor.
Bunun karşısında, Kütahyada Adnan Menderes, İzmirde de Millet Partisi adına Sadık Aldoğan konuşmuş bulunuyorlar. Ancak iki muhalefet partisi sözcüsünün beyanatı, daha ziyade Başbakanın Ankara Halk Partisi kongresinde söylediği nutka birer cevap teşkil etmektedir. Daha sonraki nutuk yağmuriyle alâkadar değildir.
Bunları tahlil edince görüyoruz ki. Millet Partisinin Afyon Milletvekili, eski politika anlayışından bir santim dahi rücu etmiş değildir. Yani, İktidar Partisinin, basındaki zata hücum etmek suretiyle mağlûp edileceğine kanidir. Ve bunun, demokratik bir tâbiye olduğu iddiasındadır. Bunun böyle olduğunu farzetsek bile, en iyi ve en müessir tâbiyenin bu olamı-yacağını, mutlaka ve ehemmiyetle kaydetmek isteriz.
Partiler arasındaki mücadelede esas, bir partinin başında bulunanı yıkmak değil, onun halk ile olan siyasî, İktisadî ve İçtimaî irtibatlarını kesmektir.
D. P. nin zeki sözcüsüne gelince, Kütahyadan bize, ancak ilk kısmına iştirak edebileceğimiz bir nutuk göndermiş bulunmaktadır. Yani, seçim tasarısını müspet ve mâkul bularak, bundan böyleki mücadeleyi artık Seçim Kanununun ötesinde kabul etmeye taraftar olduğunu beyan etmesi, yerinde ve ileri bir görüştür. Çünkü bütün millet, artık, partilerimizin maddeler üzerinde ve memleket hizmetlerini izah zaviyesinden karşılaşmasını istiyor.
Ancak, Kütahya Milletvekili, bu işe Başvekilin sebep olduğunu da söyliyerek, Cumhuriyet Halk Partisine karşı evvelce yaptığı isnatları tekrar ve daha acı bir şekilde ele aldıktan sonra “o halde dâvanın ilk temelleri bile tehlikeli görülüyor” gibi bir bitirme , cümlesi sarfedîyor ki, sormak mecburiyetinde kalıyoruz: “Gene Seçim Kanunundan önceki safhaya mı dönüyoruz?”
Çünkü Başvekilin ve bütün C. H. P. hatiplerinin muhalefete hücum etmeleri, aynı şiddette bir mukabeleyi davet edebilir ama, Seçim Kanunundan önceki mücadele metotlarının hortlamasına, asla sebep teşkil edemez. Partiler. birbirine hücum etmekte serbesttir. Kendileri için, bundan böyle memnu olan, birbirlerini bahane ederek, milletin menfaatlerini yüzüstü bırakmalarıdır.
Milletin bugünkü arzusu, Seçim Kanunu üzerindeki nihayetsiz kavgalara artık bir nihayet verilerek, partilerin memleket işleri üzerinde ne düşündüklerinin ve ne teklif ettiklerinin öğrenilmesidir. Ki, halk, partilerin teklifleri arasında bir mukayese yaparak, idarenin başına hangisini getireceği hususunda bir karara varabilsin.
yaptığı bir du-kanaat yandan yandan A J

Cumhurbaşkanı ve Başbakan ordu ile geçinemedikleri için dün istifalarını bildirdiler
Meclis, Haşini Atassi’nin istifasını kabul etmedi. Şükrü El-Kuvvetlinin tekrar iktidara gelmesinden bahsediliyor
* ■ 1 * J i ’ * • 1 ■ 1 a jiMII
-W t® ■ IdL âr- ■* ı 1 İt
/•S r c
Lt;
**

Demirperdo gerisinde sade mücrimler değil, herkes, hattâ çocuk denecek yaşta olanlar bile cebri çalışmaya sevkedilmektedir. Resmimizde kızlı erkekli bi rgrupun kürekleriyle beraber yol inşaatında çalıştırılmak üzere sevkedildikleri görülmektedir.
Karadeniz - Tuna kanalında
70.000 mahpus çalıştırılıyor
İki günlük çalışma ile üç günlük hapis hayatı ödiyen bu zavallılardan 1.200 ü öldü
Londra 26 A.A. (LPS) — Kumanyadan alınan son haberlere göre Ru-manyanın komünist hükümeti de Sovyet mecburî hizmet usullerini bütün şiddetiyle tatbik etmektedir. Rumen basını, halk efkârım aldatmak için hükümetin bir tebliğini neşretmiştir. Bu tebliğe göre, Tuna ile Karadeniz arasında açılmakta olan kanalda "gönül nzasiyle,, çalışmak isteyecek âdi ve siyasi mahpuslara bazı faydalar sağlanacak ve bu arada iki gün çalışma üç günlük hapis cezasını karşılayacaktır.
Bu kanal Çernavoda köprüsünden başlamakta ve Poarta. Aba, Mavoda-ri ve Mecidiyeden geçmektedir. Kanal inşaatı henüz başlangıçtadır ve şimdilik 70 bin mahpus çalıştırılmaktadır. Bunlar o derece sefil bir hayat sürüyorlar kİ, son zamanlarda 1200 ü ölmüş ve 1500 ü kaçmıştır. Ayrıca 62 si idam olunmuştur. Çalışma yerleri makineli tüfeklerle silâhlı milis askerleri tarafından muhafaza edilmekte ve inşaatı Sovyet mühendisleri idare etmektedir.
Şam, 26 A.A. (Afp) — Başbakan Nazım Kutai dün gcccyarısından biraz önce istifanamesini Cumhurbaşkanı Haşini Atassiye vermiştir, fakat Başbakanın, Genelkurmay mümessilleri ile yapılan toplantı sonunda istifa ettiği öğrenilmiştir.
Bakanlar Kurulu dün saat 18 de ilk toplantısını yapmış ve Hükümet programı üzerinde çalışmıştır.
Tekrar başgösteıen kabine huhranı hakkında yetkili bir kaynaktan aşağıdaki izahat verilmektedir:
Cumartesi günü öğle vakti Kutsinin kabinesi hemen hemen kurulmuştu. Fakat Genelkurmay subayları ile yaptığı görüşme neticesinde Kutsi, Hükümet vazifelerinin ifasında istediği gibi hareket edemıyeceğl hissini uyandıran bazı telmihleri farketmiştir. Filhakika ordu mümessilleri Cumhuriyet rejiminin muhafazan için teminat iste-mişılerdir. Savunma Bakanı Feyzi A-tassinin tavassutu, cumartesi akşamı iki tarafı yatıştırarak durumun aydınlanmasına imkân vermiş ve Hükümetin kurulması bu suretle mümkün olmuştur.
Bunıın için buhranı, başladığı nokta-ye getiren yeni gelişme pazar gecesi vuku bulmuş olacaktır.
Devlet Başkanı Hâşlın Atasal istifa etti, fakat Kurucu Meclis bu istifayı kabul etmedi
Şam, 26 A.A. (Afpı — Suriye Devlet Başkanı Hâşim Atassi, Kurucu Meclis Başkanına gönderdiği mektupta kendi vicdaniyle halk efkârını bağ-daştuacak bir Hükümet kurmak imkânsızlığı karşısında istifa etmek zo runda bulunduğunu bildirmiştir.
Şam, 26 A.Â. (Afp) — Gayri resmi olarak bir toplantı yapan Suriye Meclisi Cumhurbaşkanı Atassinin istifasını kabul etmemeye (arar vermiştir.
Şükrü El Kuvvetli tekrar sahnede mi?
Beyrut, 26 A.A. (Reuter) — Bura daki müşahitler, devlet reisliğine ordunun evvelce Hüsnü Zaim tarafından uzaklaştırılmış bulunan Şükrü Elkuv-vetliyi çağıracaklarım yorumluyorlar.
m jt ıııı^ ■nımı.-ijmibm ■JTuı rrLi.m-
Fransada bütçe müzakereleri
Tifo, Kremlin’e karsı
soğuk harbi kazanıyor
Washlngton 26 A.A. (United Press) -Bir müddet Yugoslavyada kaldıktan sonra Birleşik Amerikaya dönmüş bulunan ve yüksek mevki işgal eden bir Amerikan müşahidi. Mareşal Tifonun Kremline karşı soğuk harbi kazanacağından emin bulunduğunu beyan ve bu İnanışında haklı olduğunun anlaşılmış bulunduğunu bildirmiştir. Müşahit Sovyetlerln, hiç olmazsa yakın bir zamanda, Tifoyu öldürtmeye teşebbüs edeceklerini zannetmediğini ve Mareşalin iyi muhafaza edildiğini söylemiş-
Londra, 26 («YİRS)
bir Fransız gazetecisiyle yaptığı mülakatta demiştir ki:
— Sovyet Rusya, Marksizm ve Leninizm nazariyelerinden tamamiyle ayrılmıştır. Ruslar, şu Uç görüşü zorlş kabul ettirmek istiyorlar:
1 — Rus Komünist Partisi hiçbir zaman aldanmaz ve diğer memleketlerdeki partiler Rus partisine itaat etmelidirler.
2 — Bir sosyalist nizam, ancak Sovyet ordusunun yardımiyie temin olunabilir.
J3 — Rusyanın yardımı olmadıkça sosyalist nizam tesis olunamaz.
Radikallerle Sosyalistlerin arasındaki gerginliğin artacağı tahmin olunuyor
Paris 26 (YİRS) — 1950 bütçe müzakereleri yüzünden Radikallerle sosyalistler arasındaki gerginliğin artacağı beklenmektedir. Anlaşıldığına göre, Fransada yeni bir kabine buhranı başgösterirse, her iki parti, kabahati birbirine yüklemeğe çalışacaktır.
Fransız Parlâmentosu, bu hafta günde üçer seanslık toplantılarla bütçe tartışmalarına devam edecektir.
Paris 26 (AP) — Başbakan Bi-dault'nun İki aylık hükümeti bugün, Fransız Parlâmentosu, bütçenin müzakeresine başladığı zaman yeni bir tehlike ile karşılaşmış olacaktır. Cumartesi günü Bidault’nun koalisyon kabinesi hafif bir ekseriyetle güven o-yu almıştı.
rrw. • . -4
Q Gözü

Şehirde, seyrüseferin intizamını temin yolunda sar fedilen gayretler malûmdur. Buna rağmen, alınan birçok tedbirlerin müspet netice vermekten uzak olduğunu da görüyoruz. Bunu zaton en salahiyetli ağızlar da itiraf etmektedirler. Fakat bazan Öyle ted-birlor vardır ki alınması gayot basit ve kolaydır. Kalabalık «ohirlerde gece yapılması lâzım gelen işler mo yanında, hayvan «evketmek işi de yer almaktadır. Foto muhabirimizin to6bit otmiş olduğu yukarki kil*
şede Bankalar caddosindon bir manzara görüyorsunuz Gülen geçen durmuş, taksiler frenlemiş, yolculardan belki korkup kaçanlar da olmuştur. Çunku büyük bir manda sürüsü Mezbahaya sov kertilmektedir. Hcîc hayvanların sürüldükleri yerin bir moktop sokağı olusu insanı büsbütün düşündürmektedir: Ya mektep çocuklarının da girmiş v* çıkış saati ise?. Modoni oir Şehrin ana caddesinde güpogündüz yapılan bu gibi sevkıyat olsun önlenemez mı?
Tekel Bakanı tütün işleri
hakkında dün izahat verdi
Dün Mecliste köy enstitüsü mezunlarının maaşa geçmeleri kabul edildi
Ankara, 26 (Hususî muhabirimizden) — Gümrük ve Tekel Bakanı, tütün fiatleri hakkındakı soruları bugün Mecliste cevaplandu’mıştır.
1 — Eksperlerin fiyat kırmamaları hakkında bir tâmim yapmağı düşünüp düşünmedikleri sualine ne Tekel Bakam kanun, talimatname ve tebliğlerden bahsetmiş, bunların koydukları düzene ilâveten yeni bir tâmlme lüzum görmediğini beyan etmiştir.
2 — Yüzde beşlerden biriken 30 milyon liranın durumuna müteallik soruya da Bakan verdiği cevapta paranın birikme şeklini rakamlar vererek anlatmış ve bu paraların bu yıl yapılacak destekleme mubayaaları i-çin diğer kaynaklardan temin olunan para ile birlikte kullanılacağını, bu paralarla kurulacak müesseseye ait kanun tasarısının Bakanlar Kurulunca tezekkür edildiğini ve yakında Meclise sunulacağını söylemiştir.
3 — Tütün kalitesinin bu yıl bozuk olduğuna dair beyanatının menşeine müteallik suale de Bakan bu kanaat? bu yıl yapılan Ankara tütün toplantısında varıldığını açıklamış ve '‘umumiyet itibariyle mahsulün evsaf ve vaziyeti itibariyle 1947 mahsulüne yalcın dır,, demiştir.
4
rina ait dördüncü soruya cevaben de 90.793.878 kiloluk bir edildiğini belirtmiştir.
Soru sahibi Mamsa alarak; müstahsillerin
mi dört gözle beklediklerini, eksperlerinin müstakar bir fiat durumu ihdas etmediklerini bildirdi ve müdahale mubayaasında bulunulmasını takdirle karşıladı.
Hatip sözlerine devamla tütün politikasında şimdiye kadar devamlı ve müessir bir çareye başvurulmadığını, bunun çeşitli zararlar tevlid ettiğini söyledi ve bu konuda her şeyden Önce tütün müstalısilinin dinlenmesini istedi.
Gümrük ve Tekel Bakam tekrar kürsüye gelerek Manisa milletvekilinin şalisina ait sözler söylemişse de mevzuu aydınlatacak yeni bir nokta ilâve etmemiş olduğunu ve tekel eksperlerinin evsafı bozulmuş tütünlere eski fia tı da veremiyeceklcrinl belirtmekle ik tifa eylemiştir.
Bu konuşmaya adı karıştığından bahsederek söz alan Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas da kendi hakkında bazı malûmat vererek vaktiyle tütüne lüks madde demesinin sebeplerini ve hangi şartlar içinde bunu söylediğini açıklamıştır.
Yasak Bölgedeki köylüler
Bitlisin Mutki İlçesine bağlı dört köy halkının garba nakledilmelerinden sonra askeri yasak böUe olması yüzünden köylerine dönememclerl sebepleri hak-
Bu seneki rekoltenin mikta-
istihsal tahmin
milletvekili söz böyle bir tAmi-Tekel
ÎKÎNCÎ SAYFADA
Dosfoyevski, Titoculuğu evvelden tahmin etmişti Selim Sabit
kmdakl soruya İçişleri Bakanı cevap vererek; "1936 da yasak bölge İlân edilen bu köylerden 76 ev halkı garba nakledilmişti. Bunlar, son zamanlarda aynı ilin Sinot köyüne iskân edilmiş, kendilerine hayvan, pulluk, tohum, tarla ve ev yapmaları İçin arsa verilmiştir.
Ayrıca 270 er lira da nakdî yardım yapılmıştır. Diğer ilgili Bakan arkada şımla bunların asıl köylerine yerleştirilmeleri mevzuunu görüşüyoruz. Bunu ayrıca soru sahibine arzederim... dedi.
Soru sahibi bu neticeyi bekliyeceğini, gerekirse tekrar Meclis huzuruna geleceğini bildirdi. Diğer iki soru tehir edildi.
Bunu müteakip Belediye Gelirleri Kanununun tâdili ile beş yabancı devletle aramızda yapılan ticaret ve ödeme anlaşmalarının tasdikına dair olan kanun tasarılarının ikinci müzakereleri yapılıp kabul edildi. I
Köy Enstitüsü mezunlan maaşa geçiyor
Köy enstitüsü mezunu öğretmen ve sağlık memurlarının maaşa geçirilmelerine dair olan kanun tasarısının heyeti umumiyesl üzerindeki müzakerelere, geçen hafta başlanmıştı. Bugün de devam edildi. Millî Eğitim Bakanı, bu münasebetle söz alarak ay başında tasdik edilebilmek ve ona göre tediyatta bulunabilmek üzere tasarının müstaceliyetle görüşülmesini istedi. Söz alan milletvekillerinden Emin Soysal (Ma-raş) kanunun eksik olduğunu, bununla aynı okuldan mezun olanlar arasında, dahi ikilik doğacağını ileri sürdü ve kanunun Bütçe Komisyonuna iadesini istedi. Bu maksatla verdiği Önerge reddedilerek kanunun acele görüşülmesi kabul edildi ve maddelerin müzakeresine geçildi. Birinci madde, bu mezunların 3-6 yıllık stajyerlik için 105 lira maktu ücret ve zarurî masraf şeklinde yolluk verilmek suretiyle tâyin edile-.' çekleri, 3 veya 6 yıl sonra bareme alı-1 nacakları hükmünü vazediyordu. Demokrat Parti sözcüsü, barem esasları dahilinde maaş mukabili Ücret ve Yolluk Kanununa göre masraf verilmesi hakkında önerge verdi. Millî Eğitim Bakanı, hâlen vazifede bulunanlardan staj yıllarını bitiren 2123 öğretmenin geçici birinci madde ile 1 mart 1950 de bağlıyacak olan yeni bütçe ile 3000 öğretmenin de, geçici ikinci madde gereğince 31.10.1950 de barem dahiline alınacaklarını, geri kalanların da müteakiben aynı hakkı elde edeceklerini izah etti. Verilen önerge reddedildi. Maddeler, küçük bazı tadillerle kabul edilerek tasarı kanunlaştı.
Bu yeni kanuna göre, 110 lira ücrete yükselmiş olan enstitü mezunu öğretmen ve sağlık memurları, 1 mart 950 den itibaren 20 Ura aslî maaşa geçirilecektir. Ayrıca bu mezunlara verilen çocuk zamları da on liraya çıkarılmaktadır.
Gündemde başka maddeler bulunmasına rağmen, salonda 30-40 kadar millet vekili kalmış bulunduğundan müzakerelere devam edilemedi.
Meclis, çarşamba günü toplanacaktır.
• •
Bakanlar Kurulu kararı
Tütünden prim kesilmesine bu sene de devam olunacak
Ankara 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün yayınlanan bir Bakanlar Kurulu karariyle tütün piyasasının düzenlenmesi için kurulacak bir müessesede kullanılmak üzere 949 yılı mahsulü tütünlerin satış bedelle rinden milli korunma kanununun 29 uncu maddesinin ikinci bendine göre
prim alınması kabul edilmiştir. Bu primler ödeyenlerin hesabına kaydolunmak üzere tütünlerin devir mu&me leşi yapıldığı sırada Tekel idaresince tahsil edilecek ve Ziraat Bankasında tesis edilmiş fon’da, K. 682 sayılı kararla açılmış olan tütün kısmına yatırılacaktır.

Z”
Endonezya hükümranlığını devralıyor
Varın Batavya’da büyük merasim ve şenlikler yapılacak
Londra 26 (YİRS) — Endonez yadaki hükümranlığın Holânda-dan Federal Endonezya Cumhuriyetine devri münasebetiyle, yarın Balavyada büyük merasim ve şenlikler yapılacaktır
İngiltere, bu merasimde, Mr. Malcolm McDonald tarafından temsil olunacRictır, Federal En-donezyanın Savunma Bakanı olan (Jakarta) Sultanı, Holânda Genel Valisine giderek, hâkimiyeti devir aklığına dair bir protokol imzalayacak ve Hükümet binasındaki Holânda bayrağı İndirilerek yerine Federal Endonezya Cumhuriyetinin bayrağı çekilecektir.
Ingiltere, protokol imzalandıktan sonra yeni Cumhuriyeti resmen tanıyacaktır.
Batavyıı şehrine, onyedlnci asırda civarında Kurulduğu şehre izafeten Jakarta ismi verilecektir.
(_______=______________________-
ÜÇÜNCÜ SAYFADA Türk devlet plânı meselesi Osman Okyar
DÖRDÜNCÜ SAYFADA Milliyetçilik ve devlet M. Nermi
Olsun bitsin zihniyeti
Pve - Ha
Türk Dil Kurultayından notlar
Halit Fahri Ozansoy
BEŞİNCİ SAYFADA isim meselesi (Hikâye) Kadın - Ev - Moda
TT

BUGÜN

Abonelerinize ve abonman karnesi alan okuyucularımıza her sene dağıtılacak ve yekûnu 16.000 lirayı aşan hediyelere ait tafsilât "6” ncı sayfamızdadır.
11 -»-ıv m—=31
Karaköydeki seyrüsefer imkânsızlığı
İçin yapılan iğler hakkında genlg vermiştir.
alan Vali ve Belediye Başkan:, bir düğüm noktası olan Karakö-
Bizzat Vali ve Belediye Başkanı, alınan tedbirleri kâfi görmüyor
Şehir Meclisi dün fevkalâde toplantılarından İkincisini yaparak, meclis fezaları tarafından vilâyet makamına verilen muhtelif takrirlerin cevabını dinlemiş ve bu mevzuda müzakerelerde bulunmuştur.
Ehemmiyetli takrirler arasında bir ta* nesi, şehrin seyrüsefer zorluğu ve bilhassa KarakÖyün sıkışık manzarası üzerinde duruyor ve bu yükün hafifletilmesi için no gibi bir tedbirin alınması düşünüldüğünü soruyordu. Vilâyet makamı adına bu suali cevaplandıran Ferr İşleri Müdürü. Karaköydeki izdihamı Önlemek izahat
Söz şehrin
yün. bu nevi tedbirlerle tam mânasiyle ıslâh edilemeyeceğini anlatmış ve bu dâvanın ancak, lstanbulu Beyoğluna bağlayacak olan bir tünelle halledilebileceğini beyan etmiştir.
Neticede takrir. Karma Komisyonuna havale edilmiş ve bu komisyonun bir müddetten beri toplantılar yapan Seyrüsefer Komisyonu ile teşriki mesaî yapması kararlaştırılmıştır.
Bilâhara, Kadıköy ciheti kanalizasyon durumunun geriliğini tebarüz ettiren bir takrir üzerinde durulmuş ve alâkalılar bu mevzuda da izahat vererek, imkânla* rın müsaadesi nispetinde eksiklerin derlldiğlnl belirtmişlerdir.
Günün mühim takriri e rinden biri Belediye tarafından yapılan yolların
kısa fasılalarla muhtelif idareler tarafından kazıldığı ve yeraltı tesislerinin yol bitiminden sonra ele alındığı mevzuunda İdi.
Bu hususta konuşan hatipler muhtelif misaller vererek durumu aydınlatmağa çalışmışlar, yeraltı tesisleriyle İlgili idarelerin çabuk harekete gelmediğini ve müteahhitlerin de, ihale müddeti sona erecek endişesiyle yollan yaptıklarını belirtmişlerdir. Müzakereleri takiben, kendilerine malûmat verildiği halde yol yapımı sırasında tedbir almayan, yeraltı tesisleriyle alâkalı amirlerden tazminat alınması istenmiştir.
Ki-
de çok
Mehmet Akifi anma merasimi
İstiklâl Marşı şairi Mehmet Akif Er-soy’un 13 üncü ölüm yıldönümü münasebetiyle, bugün yurdun muhtelif yerlerinde anma törenleri yapılacaktır.
Türkiye MIHI Talebe Federasyonu da, saat 14 ten itibaren Eminönü Halkcvindo bir •‘Akifi Anma Günü,, tertip etmiştir.
Toplantıda tanınmış hatipler söz alacaklardır.
Malatya vapuru Amerikaya gidiyor
İskcndcrunda krom yüklemekte olan Malatya şılcpl, iki güne kadar Amerika* ya hareket edecektir.
KURULTAYINDAN SONRA
Snyfa 2
Dostoyevski; Tito ve Titoculuğu evvelden tahmin etmişti
I * Selim SABİT
YENÎ İSTANBUL
27 Arnlık lMf
Kostofun Tuhakcmcsi İle iİQ»li olarak Yugoslav Komünist Partisinin resmî organı "Bor-ba” gazetesi geçen gün şöyle diyordu:
"Sovyet idarecilerinin bugün takip ettikleri politika, evvelco em peryalist dovletior tarafından ka bul edilen ve Balkan mlllctlorlnln birletmesine mâni olmak gayesini güden politikanın eşidir. Sofya mu hakcmesl, Dimitrof’un ortaya atmış olduğu Slav Federasyonu fikrini siyasi alanda gömmek ve boy* leco Şarki Arupa memleketlerinin Sovyotler taralından daha kolay kontrol edilebilmelerini sağlamak maksadını taşıyordu.,,
Bu sözler ile, Rus malt pansla-vizmin mahiyeti bir defa daha a-çıklanmıs oluyor. Bu sözlor İle Rusyanın müştık himayesi altındı bir "Slav Camiası0 kurulması fikrinin müdafilorı, uğradıkları hayal sukutunu açıklamaya mecbur kalıyorlar. “Slav Birliği” fikri icat edileli yüz seneden beri, nasıl olu yor da Belgrad da, Prag’da, Sofya-da. Varşova'da uğruna cihatlar a-çaenk kadar bu fikre inananlar hâlâ bulunabiliyor? Anlaşılmayan işto budur. Herkesin bildiği gibi, Romanoflar. Slavları, kendi siyasetlerine âlet olarak kullaıyorlardı Bu oyunun mahiyetini, Mareşal Tito’nun "Borba” sından takrıbon 60 sene Önce başka bir Bolgrad gazetesi daha, ‘Le Videlo”, gayot iyi anlamıştı. 1890 senoslnde "Lo Videlo” şöyle diyordu:
"Rusyada vs diğer Slav memleketlerinde Slav fikrini müdafaa e-dcnlorin yazılarını dikkatle etüt et tik. Bu yazılarda, Slav memleket-' lerinin "hürriyeti" ve "birliği" hakkında bir çok cümlelor vardır. Ve aramızda bazı klmselor de, gençliğin verdiği tecrübesizliğe ve mu tantan kelimelerin ahengine kapılarak Slav kardeşliğinin müşterek bir mâ bet olduğuna, bu mâbedln içinde hor milletin hürriyetini temsil eden bir mimberin bulunacağına inandılar. Eğer Slavlık fikri hayal olmasa idi dur ım bu kadar vahamet arzctmeyecekti. Fakat, hakikatte, mevzuuoahis fikir, kuvvetli bir Slav devletinin diğerleri üzerinde tahakkümünü sağlayacak bir âletten baş^a bir şey değildir.,,
Herhalde bir asırlık bir müddet İçinde bu İleri görüşü ifade etmekte "Le Videlo’1 yalnız kalmadı. 1848 senesinde Prag’da toplanan Birinci Slav Kongresinden beri Çarist a-janlar tarafından kandırılan Pans-lavistlero yapılan ihtarlar sayılmakla bitmez. Ayni şekildo, ikinci Dünya Harbi sırasında. Rusya, genişleme siyasetinin İcaplarına uyarak yeniden ölavlığın sözcüsü ro lünü oynamayı başladığı zaman tecrübe sahibi kimseler Sovyetlerin asıl gayesini moydana vurdular. Fakat bu gayretlor tesirsiz kaldı, 1945 senesinde Almanya mağlûp olduğu zaman, 3ulgarlarla Yugos-lavlar, zaferi, Moskovanın kolları
KISA
HABERLER
Keşmir meselesi Güvenlik Konseyinde
Monte Carlo. 2« (YİRS) — Lake 8uc-essden bildirildiğine göre. Güvenlik Kon-ryl yarın toplanarak, Hindistan ve Pulattın arasında derin bir ihtilâf mevzuu alin o gelen Keşmir meselesini görüşo-•ktir.
Fransız Parlâmentosunda bütçe müzakereleri
Londra, 26 (YÎRS) — Fransız Parlâmento* u bugün bütçe müzakerelerine de-am edecektir.
BBC muhabirinin Parlsten bildirdiğine Öre. Fransız kablneel bütçeyi kabul et-irmeğe pek büyük güçlük çekecektir, akut bütçe Fransız anayasasına göre umartesl gece yansına kadar kabul e-llmiş olmalıdır.
Gary Grant tekrar evlendi
Hollywood, 26 (A-P.) — Tanınmış si-ıcmrı aktörü Gary Grant ile aktris Bet-y Drake dün, Arlzonanın Phoenlz şeh-İnde evlenmişlerdir. RKO Stüdyosu sözüsün* göre, nikâh töreni gayet basit olmuştur. Gary Grantla Betsv Drake, îollywoo(i’(ian Phoenlx’e, uçak fahrika-Örü ve RKO şirketi sahiplerinden Ro-vard Hughcs’un şahsan kullandığı u-akla gelmişlerdir. Ingllterenln Bristol •ehrinde doğan Gary Grant 1920 de Bir-oşlk Amerikaya gelmiş vo 1942 de Ame-1knn tabiiyetine geçmiştir. Bu. üçüncü evlenişidir. Bctsy Drake ise İlk defa ola-*ak evlenmektedir.
İngiltere Kralının nutku
Londra. 26 (YİRS) — İngiltere Kralımın, dünkü nutkunda, Amerikaya karşı
arasında kutladılar. Acaba o zamanlar bu iki memleketin başında bulunan Tito ve Dımitrof. 1890 da "Le Vidolo" nun vasıflandırdığı gibi “gençliğin verdiği tecrübesizlik” vc "mutantan kelimelerin a-hengl” altında mı hareket ettiler7 Hor ikisi de Komlntern’ln İleri golen idarecileri sıfatlylo senelerce vazife görmüşler vo Moskovanın ajanı olarak çalışmışlardı. Buna rağmen, hareket tarzlarında faz la bir masumiyet göze çarptığını, kabul etmek mecburiyetindeyiz. Diğor taraftan da kabul etmeliyiz ki. Kızılordunun yardımı ile Alman İşgalinden kurtulan Slavların Rus-yaya karşı bir minnot hissi duymaları vc bu hlosın tesiri altında da "Slav işbirliği" hayalini tekrar or taya atmaları vo nihayet bu zihniyetin tabii neticosi olarak bütün Slav memleketlerinin bir araya go-lip kuvvetlorini vo kudretlerin1 müşterek İdealler uğruna kullan-maları lüzumuna }(âni olmaları mümkündür. Fakat, "Halk Cumhuriyetlerinin” başındaki samimi İdarecilerin kısa oir zaman içlndo "kurtarıcı” Sovyetlerin hakiki maksatlarını öğrenmemiş olmalar* vo Sovyet Rusyanın, Çarların tekniğini kullanarak Cenup Slavlarım bir âlet gibi kullanmak İstediklerini anlamaları mümkün görünmüyor.
Sovyotlor tarafından milli kah raman İlân odilon Rus şairi Puşkin bir hayli zaman önco şu suali sor muştu;
"Acaba Slav ırmakları bir gün gelecek Rus okyanusunda kaybolacaklar mı?”
Kremlin bu suali. Polonyayı, Bul-garistanı, Çekoslovakyayı... şiddet* her an artan hegemonyası altına almakla cevaplandırmaktadır. "Kurtarılan” milletler esir milletler haline gelmektedirler. İsyan etmek istiyorlar fakat iş işten geçmiştir. Yalnız Tito ve Yugoslavya Slav ağabeylerinin elinden kurtu labilmişierdir, ve bu yolda yavaş fakat emin adımlarla garba doğru dönmektedirler.
Bütün bunları Önceden tahmin etmek kabildi. Daha sarih konuşmak lâzım geıırso bütün bunlar önceden biliniyordu. Kimin tara-fından mı? Gene büyük bir Rus edibi tarafından. Dostoyevski ay nen şöyle demiştir:
"Rusyanın yardımiylo hürriyetlerine kavuştukları anda Slavlar Rusyanın en büyük düşmanı kesileceklerdir. Akabinde Avrupadan. Ingiltereden, Almanyadan hürriyetlerinin garanti edilmesini isteyecekler ve bu garantileri Rusyaya karşı kullanacaklardır.,,
Vakıa bugün Tito, hürriyetinin garanti edilmesi için Avrupaya değil fakat Amerikaya dönmüştür. Bununla berabor Dostoyevsklnlr kehaneti, umumiyotlo kıymetini hâlâ muhafaza etmektedir. Zamanla diğer Şarkî Avrupa memlekot lerinin de ayni yolu seçecekleri ü mit edilebHIr.
gösterdiği minnet ve teveccüh, Washlng-tonda büyük takdirler uyandırmıştır,
Bevln bugün yola çıkıyor
Londra, 26 (YİRS) — Dışişleri Bakanı Bevln, 9 ocakta Seylân Adasında toplanacak olan Dominyonlar Konferansına yarın (bugün) hareket edecektir. Bakan, Romava kadar trenle, oradan Mısıra u-çakla vo yolculuğunun üst kısmını vapurla yapacaktır. Konferansa, mail ve iktisadi uzmanlar iştirak edecektir.
Tamamiylc husus) mahiyette toplanan bu konferans sonunda resmi bir tebliğin yayınlanacağı açıklanmıştır. Müzakereler, dört mevzu Üzerinde toplanacaktır;
1 — Cenup Doğu Asyada komünistliğin yayınlanmasını Önlemek.
2 — Japonya ile yapılacak barış muahedesi,
3 — Komünist ÇJn Hükümetinin tanınması,
•1 — Ingilterenin, Atlantik Paktı silâh sevklyAtiyle ilgili Amerikaya karşı taahhütleri.
Afiırrlkudn nüfus avlıyor, ölüm azalıyor
Waahington 26 (USÎS) — Amerika Birleşik Devletlerinin nüfusu 150 milyonu aşmıştır.
Nüfus Sayımı Bürosunun 1 kasım tarihli tahminine göre umumi yekûn 150,183,000 dlr. Bundan evvel yapılan 1 nisan 1910 tarihli sayımda elde edilen rakam 131.669.275 kil. Sayım memurlarının bildirdiğine göre nüfus artımı ayda 200.000 dlr.
Federal Emniyet Bürosunun açıkladığına göre dc 1948 senesindeki ölüm nls pctl Birleşik Amerika tarihinde görülen en düşük nispettir.
Kudüs’ün enternasyonallîği büyük müşküller arzediyor
Ürdün Kıralhğı da şehrin kontrol altına alınmasına bütün kuvvetiyle karşı koyacağını açıkladı
Kudüs, 26 (A.P.) — Nüfusu bir milyondan az olan küçük bir Arap Devleti, Hâşimi Ürdün Krallığı, Birleşmiş Milletler Teşkilâtının mukaddes Kudüs şehrini kontrol altına almak hususundaki teşebbüslerine kesin olarak karşı koyacaktır.
Hükümete mensup sorumlu bir şahsiyet bugün verdiği demeçte, Orta-Do-gunun bedevi muhariplerinden müteşekkil Ürdün Arap Lejyonunun, işgal birliklerini Kudüs şehrinden asla geri çekmlyeceginl söylemiştir.
İsrail de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 9 aralıkta onayladığı vesayet plânına Ürdün kadar kuvvetle muhalif olduğu cihetle buradaki müşahitlerin kanaatlnce, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı, Genel Kurulun Kudüs hakkındaki plânım tatblka koymakta büyük güçlüklerle karşılaşacaktır.
Teşkilât Vesayet Konseyi bir taraftan bu ay içinde Cenevrcde toplanmaya hazırlanırken, Ürdün Kralı Abdullah, Kudüs şehrinin Arap işgali altındaki kısmında kontrolünü saglamlaş-tırmıya girişmiştir. Kral Abdullah. Ürdün başkentini Ammandan Arap Kudüse nakletmek tasavvurunda görünmemekle beraber, Kral, haftanın bir gününü bundan böyle mukaddes şehirdeki resmî konağında geçireceğini ilân etmiştir.
Îngiltere-Yugoslavya arasında ticaret anlaşması imzalandı
Mareşal Tito hükümetine ticaret uçakları ve motörleri satılacak
Londra 26 (Ap) — Büyük Britanya ile Yugoslavya gelecek ö yıl zarfında birbirlerine 220 milyon sterllng defte rinde mal satmak üzere bugün Bel gradda bir ticaret andlaşması imzalamışlardır.
Bilindifti gibi bundan henüz bir ay evvel de, Birleşik Amerika ve İngiltere» Mareşal Tito hükümetine ticaret uçakları ve uçak motörleri satmayı kararlaştırmışlardır. Tito, geçen hafta, A merikan ticaret uçaklarına Bel-gradda merhale yapmaya müsaade etmek suretiyle bu Karara mukabelede bulunmuştur. Aynı tarzda, Yugoslav uçakları da Avusturya ve Almanyada-ki Amerikan işgal bölgelerindeki alanlara inebilmektedirıer.
İngiliz - Yugosla\ andlaşmasının im zalandıftı, Büyük Britanya Ticaret O dası tarafından açıklanmıştır. Yeni tl caret andlaşmasının bir kısmı olarak İngiltere Yugoslavyaya 6 yılda Öden mek üzere 8 milyon stcrling’lik bir kre di açacaktır. Her ıkı memleket, bir

Stalin’in sıhhî vaziyeti merakla takip olunuyor
Paris 26 (YİRS) — Stalin hasta mıdır? Bu suali bütün dünya soruyor ve türlü şayialar etrafa yayılıyor.
Londra'da intişar eden “Hür Çekoslovakya,, gazetesi mevzuubahis suale müspet cevap vermektedir. Çek gazetesine göre, Stalin büyük bir zafiyet geçirmektedir ve durumu çok ağırdır. İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre, bu son günler zarfında Stalinc 24 adet "gıda enjeksiyonu,, yapılmıştır. Aynı salâhlyetli kaynak. Rusyada atom infilâkı olacağını İnfilâktan iki gün önce haber vermişti.
Kral Abdullah bu tasavvurunu geçen hafta tatbike koymuş, kendisiyle maiyeti, bir gün ve geceyi Kudüsto Ezzehra otelinde geçirmişlerdir. Bu konak. Yenişehrin Arap Lejyonu işgali altında bulunan küçük kesimde kâindir. Bir saray sözcüsüne göre, bu hareketin gayesi Kı nlın, Kııdüsün beynelmilelleştirilmesi tasarısına muhalefetini belirtmektir. Kral Abdullah ayni zamanda "Doğu ve Batı Ürdün,, do ocak ayı ortalarında genel seçimler yapılmasını emretmiştir. Kral, Hâşiml Ürdünle Arap FlUstine şimdi "Doğu ve Batı Ürdün” demektedir. Bu seçimler neticesinde, bütün bu bölgeyi temsil eden yeni bir parlâmento kurulacaktır. Ki al Abdullah, Arap Fi-tistinln Hâşiml Urdtlne ilhakına dair resmi bir beyanname ilân etmemişse do, seçimlerde Ürdün, Arap Filistin ve Kudüs şehrinin Arap işgali altında bulunan kesiminde yaşıyan haJk oy vereceklerdir.
Hâşiml Ünlün, Kudüs şehrinin gelecekteki durumu hakkında cereyan e-den bu mücadelede diğer Arap memleketleri tarafından desteklenmemek-tedir. Diğer altı Arap devletinden, Birleşmiş Milletler teşkilâtına mensup o-lanlar ya Kudüsün beynelmilelleştirilmesi lehinde oy vermişler veya bunun, Israllin daha fasla genişlemesini ön-liyecek en iyi metod olduğu inancını belirtmişlerdir.
birlerine karşılıklı olarak yılda ortalama 22 milyon sterlıng tutarında ticaret emtiası gön lerecekler ve bu alış verişe 1955 e kada» devam edeceklerdir. Ayni zamanda, Tito hükümeti tarafından devletleştirilen İngiliz emlâkine karşılık olarak Yugoslavya yıl aa ayrıca 506,000 sterllng ödeyecektir. Bu iki andlaşma, 30 eylülde süresi sona ermiş olan eski andlaşmanın yerine geçmektedir.
Ticaret Odasının bir sözcüsüne göre 8 milyon sterllnglik borca ilâveten yeni andlaşma gereğince İngiltere Yugoslavyaya esaslı kredi garantileri vermeyi taahhüt etmiştir.
İngiltere Yugosla’^yadan bilhassa kereste, demirden ba^aa metaller ve hayvan yemi getirtecek, mukabilinde yünlü dokuma, kauçuk ve kauçuk mamulleri ile aftır makineler satacaktır. Ayni zamanda Yugoslavyaya, sterllng bölgesinin diğer kısımlarından da ham maddeler temin edileceği garanti edilmiştir.
Mikrop harbi yapan Japonlar mahkûm oldu
New - York 27 (YİRS) — Mikrop harbi yaptıkları için Ruslar tarafından yargılanan on iki eski Japon ordu mensuplarından on biri, suçlarını itiraf etmişlerdir.
Sanıkların söylediklerine göre, kobay olaruk kullanılan Rus esirlerinin sayısı 8000 kadardı. Veba mlkroplariyle tecrübe edilenlerin cesetleri fırınlarda yakılmak suretiyle imha ediliyordu.
Mahkeme, Mançurya hududu civarında bulunan bir şehirde kurulmuştur.
Türkiye - Endonezya dostluk bağları
Millî Mücadele liderlerinden Dr. A. Y. Hilmi diyor ki: “Endonezya Birleşik Devletleri resmen kurulur kurulmaz iki memleket arasında resmî münasebetler derhal teessüs edecektir.’’
Ankara. 26 (Hususi muhabirimizden ı — Türkiye ile Endonezya arasındaki dostluk bağlarım kuvvetlendirmek üzere bir müddet evvel memleketimize gelmiş olan Endonezya Milli Mücadele Liderlerinden * Dr. A. Y. Hilmi Ankarada yaptığı temaslar hakkında gazetecilere şunları söylemiştir:
— Ankarada bulunmamdan bilistifade hususi surette İlgili Türk şahsiyetleriyle temas ettim. Bu arada Dışişleri Bakam sayın Necmeddin Sadak
Bütçe Komisyonu dün gizli bir celse akdetti
Milli Savunnıu Bakanı ve alâkalı daire mütehassısları lüzumlu izahatı verdiler
Büyük Millet Meclisi Bütçe Komis-yonu, Millî Savunma bütçesini tetkik vo müzakereye başlamıştır. Ancak görülen lüzum üzerine oturumun gizil olması teklif ve kabul edilmiştir. Bu karara göre. Milli Savunma Bakam ve ilgili daire mütehassısları gerekli izahatı vermişlerdir. Gizli toplantıyı İcap ottlren hususlar görüşülmüş bulunduğundan yarın açık olarak millî savunma bütçesi görüşmelerine devam edilecektir. Bu münasebetle bugünkü gündemde bulunan İçişleri bütçesine sıra gelmemiştir.
Başbakan Ankaraya döndü
Ankara, 26 (A.A.) — Sivas ve Er-zlncanda bir inceleme gezisine çıkmış olan Başbakan Şemseddtn GU-naltay beraberinde Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, İşletmeler Bakanı Münir Birsel, Bayındırlık Bakam Şevket Adalan, ÇaJışma Bakanı Reşat Şemseddin Sirer, Sivas ve Erzincan Milletvekilleri ile davetliler olduğu halde bugün saat 13.30 da Ankaraya dönmüştür.
• ■
Yargıtay üyeliğine bir tâyin
Ankara, 26 f Hususi muhabirimiz bildiriyor ı — Yüz lıı a maaşlı Yargıtay üyeliğine Cumhuriyet Başsavcı yar-dımcısı İsmail Hadırnlıoğlu, baş yardımcılığa da birinci sınıf Adalet Müfettişi Suphi Öz tayın edilmişlerdir
Ankaraya kar yağıyor
Ankara, 26 (A.A.) — Gece yarısından sonra şehre mevsimin ilk karı yağmaya başlamıştır.
Türkiye - Amerika arasında
kültür anlaşması yapılıyor
Kültür münasebetlerinin başında talebe okutulması işi geliyor
Ankara, 26 (Hususî muhabirimizden) :
Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında bir kültür anlaşması ü-zerinde görüş birliğine varılmış bulunmaktadır. Anlaşma yarın saat 11 d* Dışişleri Bakanlığında Bakanlık Gene) Sekreteriyle Amerika Birleşik Devletleri Büyük Elçisi tarafından imzalanacaktır.
Bu vesile ile yapılacak törende basın mensupları da hazır bulunacak vo kendilerine izahat verilecektir. Bilindiği gibi Amerikan senatörlerinden 1948 yılında memleketimize de gelmiş bulunan Mister Fulbrit harpten sonra, Amerikanın elinde kalan harp mal-
dn. beni sureti hususiyetle kabul etmek nezaketinde bulundu. Bu temaslarım esnasında Endonezyada Türk iyeye karşı beslenmekte olan dostluk ve kardeşlik hislerinin Türkü rede de aynı şeklide karşılandığını görerek çok bahtiyar oldurn. Ümit ederim ki, Endonezya Birleşik Devletleri resmen kurulur kurulmaz iki memleket arasında resmi münasebetler de derhal teessüs edecektir. Bunun için milletlerarası teamüllere uygun olarak bazı formalitelerin yapılması gerekeceği de tabiidir.______________________
Yangın, Tepeköyde 1 milyon lira zarara sebep oldu
Bir pamuk fabrikasından çıkan yangın, İzmir’in Tepeköjiinü tehdit ediyor
İzmir 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Gece saat üç sularında Tepe köyünde Süleyman Esene alt Çeyitll pamuk fabrikasının motor dairesinde mazot deposunun iştiali neticesinde büyük bir yangın çıkarak mazotlar tutuşmuş ve on dakika içinde fabrika a-teşler içinde kalmıştır.
Her mazot varili iştial ettikçe bomba gürültüsüne benzeyen sesler çıka rıyor, ve Torbalı halkı korku içinde sokaklara dökülüyordu. Fabrika, maalesef birkaç dakika İçinde yandıktan ve ateş Kooperatifler Birliğine ait pamuk deposuna sirayet ettikten sonre işin vahameti anlaşılarak, yangın telefonla îzmır Valiliğine bildirilmiş ve İzmir itfaiyesinin Tepeköy itfaiyesine yardım etmesi emredilmiştir.
İzmirden 50 kilometre mesafede bulunan yangın mahalline İzmir İtfaiye si, iki ekip halinde yetlşinceye kadar saat beşi bulmuştur. Bu zamana kadaı maalesef şiddetli rüzgârın tesiriyle Kooperatifler Birliğinin depoları da yar mış bulunuyordu.
Bununla beraber ızmir itfaiye erleri, Hakkı BaJcıoglıın^. ait pamuk fabrikasını ateşten kurtaımaya çalışmıştır. Bu arada, koce bir işçi merkezi olan Tepeköyünde bir yangım söndürecek kadar su bulunmadığı hayretle görülmüş, kuyulardan hortumla su alınmıştır. Neticede yangının Tepeköy kasabasına sirayeti önlenmiş olmakla bn raber, ateş henüz sönmemiştir. Pamuklar hâlâ yanmakta ve itfaiye fedakâr ca çalışmaktadır.
zemesinin satılarak elde edilecek paranın dünya sulhunu temin maksadına sarfolunmasııu teklif etmiş ve kendi adını taşıyan bir kanun kabul ettirmişti,
Amerika BJrleşik Devletleri, bu ka nuna dayanarak bugüne kadar birçok devletlerle iki taraflı kültür anlaşmaları yapmıştır. İmzalanacak olan anlaşma da bunlardan bindir, öğrendiğimize göıc kültür münasebetlerinin başında ecnebi talebe okutulması gelmektedir.
Amerikaya gidecek olan talebenin yol masrafları, kendi devletleri; Anıe-likadaki tahsil masrafları da Amerika Hükümeti tarafından ödenecektir.
Jandarma komutanları Vilâyette toplandı
Dün vllAyottu Vah vc Belediye Reisinin başkanlığında şehrin asayişi hakkında bir toplantı yapılmıştır, Şehrimizdeki bürün jandarma bölük komutanlarının İştirak ettitfl bu toplantıda kendilerinden lüzumlu İzahat alan Val! ve Belediyo Reisi, jandarmanın ne şekilde çalışacağı hususundu direktifler vermiştir.
Türk Deniz Kuvvetleri Komutanı, gazetecileri davet etti
Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığa Amerikan Askeri Yardım Kurulunun askeri birliklerimizde açtığı muhtelif kursların neticelerin! basın mensuplarına göstermek için 29 aralık perşembe günü Marmara denizinde bir tatbikat ve teftiş gezisi tertip etmiştir.
İran Şahı hakkında Başkonsolosluğun bir izahı
Amerikada sovahatte bulunan Iran Ça-hı Muhttmmed Rıza Pehievlnln rahatsızlığına binaen Now-York hastahnneierin-den birine yattığı hakkında bazı gazetelerde çıkan ajans telgrafları üzerine şehrimizdeki İran Başkonsolosundan aldığımız bir mektupla:
"Bu keyfiyetin Şahın rahatsızlığı do-layısiyle değil sadece evvelce kararlaştırıldığı veçhile Tahrana gitmeden evvel bir tıbbi muayene yaptırmak maksadlyle olduğu,, belirtilmektedir.
Üniversite Korosu çalışmaya başlıyor
Milli Türk Talebe Birliğine bağlı Üniversite Korosu Nevzat Atiığ idaresinde bu «enekl çalışmalarına çarşamba günleri Şehzadebaşındaki lokalde başlayacaktır.
Koroya katılmak isteyen Üniversitelilerin yarınki çarşamba günü sat 15 is birlik lokalinde bulunmaları lâzımdır.
Bakır ve İzmir vapurları geldiler
Karadenlzdeki fırtına yüzünden Eregll-ye sığındıklarını yazdığımız Bakır ve İzmir vapurları, dün öğleden sönrâ limanımıza gelmişlerdir.
Dumlupınar Vapuru, yann beklenmektedir.
İstanbul - Paris uçak seferlerinde değişiklik
Noel yortuları dolayısile Fransız Hava Yollan şehrimizle Paris arasında işleyen uçuk seferlerinde bir değişiklik yapmıştır.
Geçen pazar günü Parlsten şehrimiz* gelmesi belden en uçak cuma günü 1415 te gelecek ve cumaıtesi 8.30 da Pariee hareket edecek. 2 ocakta şehrimize tayyare geimiyeccktir. 10 ocaktan İUbaren uçaklar yine eskisi gibi cumartesi gelerek pazar günleri Parıse hareket edecektir.
Teknik üniversite konferansları
Teknik üniversite Talebe Birliğinin tertiplediği konferanslardan İkincisi profesör Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafından "Resmin İşçiliği” mevzulyle bu cuma günü saat 17.30 da Teknik Üniversite salonunda. verilecektir. Giriş serbesttir.
Ortadoğu Sağlık Teşkilâtı Verem Mütehassısı
Milletlerarası Sağlık Teşkilâtı Akdeniz Bölgesi Verem Mütehassısı Mr. Thompson şehrimizdeki tetkiklerine devam etmektedir.
Verem mütehassısı dün, 6ağlık ve Sosyal Yardım Müdürü ile beraber Gurabc Hastahaneslne gitmiş, orada Verem Mücadele Cemiyeti Reisi He uzun bir konuşma yapmıştır.
Mr. Thompson, Milletlerarası Sağlık Teşkilâtına dahil 19 memleketin verem personelinin TUrkiyedo yetiştirilmesi mevzuunu İncelemektedir. Mütehassıs yarın, intihalarım basın mensuplarına bildirecektir.
Tarım Bakanı geldi
Tarım Bakanı C&vit Oral evvelki gece otomobille İzmitten şehrimize gelmiştir. Bakan cuma günü toplanacak olan ti kongresinde konuşacaktır.
Alaturka sanatkârlarımız Amerikaya gidiyorlar
Amerikadan vaki olan davet üzerine ece sanatkârı Zehra Bilir, Hakkı Derman He birlikte gelecek hafta içinde New-York’a hareket edeceklerdir.
Sanatkârlarımız Amerikalılara Türk halk şarkılarını tanıtacaklardır.
Gelir Vergisi ve gazetecilerin durumu
Dün Gazeteciler Comiyetlnde. Defterdarlıkça memur edilen bir mütehassıs» gazete ve gazetecilerin Gelir Vergisi karşısındaki durumları mevzuunda. alAka ile takip edilen sualll bir konferans vermiştir.
3
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
EDEBİ ROMAN
- 27 -
Lâkin, yarım saat sonra, Parti İdare Meclisi odasından içeriye girdiği zaman Halil Ra-miz’ln tam mânasiyle böyle bir hal ve vaziyetle karşılaştığı söylenemez. Gerçi, biraz komikleştirerek tasavvur ettiği gibi masasının başına oturup hademeye bir kahve ısmarladı. Gerçi, basit ve idari mahiyette bazı kâğıtları gözden geçirdi. Gerçi, arkadaşlariyle kendi arasında "Hoş geldin; eyvallah, nasılsın, hamdol-SUn! E, ne vardı bakalım lstanbulda?,, filân gibi sözler söylendi. Fakat, Halil Ramiz, lüzumundan fazla alışık olduğu bu küçük çevrenin hususiyetlerinde bellibaşh bir başkalık görmemekle beraber, her nedense havada doğrudan doğruya şahsiyle ilgili bir şeyin değiştiğini sezmekten kendini alamamıştı. Belki, binanın kapısında rastgeldiğl baş hademenin oldukça telâşlı bir tavırla; "Beyefendi, sizi soruyordu, demesi onda böyle bir vehim uyandırmıştı. Fa-kat, neden Kâtibi Umuminin onu sormuş olması, Halil Ramiz'de bir vehim uyandıracaktı? Umumi Kâtibin kendisini, arayıp sorması, hattâ bozan lokantada yemek yerken veya klüpte briç oynarken, iki ayağını bir pabuca sokarcasına yanma çağırması ilk defa olan bir şey miydi? Hayır; Parti idare Merkezi Üyesi Halil Ramlz yalnız bundan değil, arkadaşlarının hallerinde, sözlerinde ve kendisine karşı mua-ELm 2 • 131
ınelelerinde de gizli bir çekingenlik ve tutukluk hissederek işkillenmiştl. Bunların ona bakışlarında bir tuhaf tecessüs, onunla konuşmalarında bir bahsi bin dereden su getirip asıl mecrasına dökmek isteyiş emareleri vardı.
Nitekim, Halil Ramiz, biraz sonra U. Kâtibin yanına girdiği zaman içine düşen bu kuşkunun sebepsiz olmadığını anlamakta gecikmedi. Gerçi, Parti Umumi Kâtibi kendisini her zamanki babayani tavrlyle kabul etti; keyif, hatır sordu; demincek Merkez İdare odasındaki arkadaşları gibi onunla bazı yarenliklerde bulunmayı da unutmadı. Fakat birdenbire hatırına pek mühim bir mesele gelmiş gibi durakladı. Önündeki kâğıtları karıştırmağa başladı; birkaç dakika sustu; sonra:
’•— Yahu, şu... dedi ve yine sustu. Dikkatle kâğıtları gözden geçiriyordu. İki üç dakikalık bir duraklama daha... ve başını kııldırmaksızın sözüne devam etti:
"— Şu sizin intihap dairenizdeki belediye İşi bizi hayli tlzdü. Nasıl oldu bu, bana anlatır mısın k**ı«leşim?
Umumi Kâtip, şimdi, burnundan, nezleli bir sesle konuşuyordu. Halil Ramiz:
"— Bu hususla benim sizden tuzla ma’û-matım olacağını tahmin etmiyorum; dedi. Zira, ben de diğer arkadaşlarla beraber bu İşin meb-deinde bir müşahit sıfatlyle bulundum. Halk-evlnde bir toplantıya davet edildik. Aramızda vali ve Parti Başkanı da vardı. Belediye Reisinin leh ve aleyhinde bir takım münakaşalar oldu ve neticede aleyhte bulunan’ur ekseriyeti kazandı, «ıra yeni intihap listeleri hazırlanması bahsine dayanınca herhangi bir tesir yapar vaziyette kalmamak için yine urkaclaçînrla birlikte toplantıyı tcrkedlp çıktık Bir iki gün sonra da ben vilâyet merkezinden ufaklaştım, îstun-132
■ ■■ y ■ ■ ■
bula geldiğim vakit işittim ki, Dr. Namık Ahmet Bey, Belediye Reisliğine seçilmiş; bu neti-ceden çok memnun oldum ve kendisine bir do tebrik telgrafı çektim. Fakat, ondan sonra ne oldu, ne geçti bilmiyorum. Bu intihap kanuna uygun görülmemiş, feshedilmiş. Yeniden intihabat yapılmış ve bizim,, doktorun yerine bir Miralay mütekaidi...
Umumî Kâtip, Halil Ramiz'ln sözünü kesti; “— Pek sevdiğimiz bir arkadaştır. Bilhassa,. (...) Paşanın tavsiyesiyle namzet gösterilmiştir..
Her neyse... İşte Belediye Reisliğine o getirilmiş Bundan ötesini bilmiyorum,
Halil Ramiz, pek dağınık, pek çift bir ifadeyle konuştuğunu hissediyordu. Buna rağmen keııdiüi tutamadı:
“— Anlaşılan, - daha doğrusu yine İşitti, gimc göre - her şeyi kendisi yapmak isteyen vali ile memleketin bazı mürteci unsurları. Dr Namık Ahmet gibi Heri kafalı, inatçı ve becerikli bir gencin bu muvaffakiyetini çekememiş ve bir takım demagojik tozvirle işi bu çirkin şek’e sokmuş olacaklar.
Umumi Kâtipte, karşısındakinin sözlerini dinlemekten ziyade önündeki kâğıtları okumakta olan bir kimse hali vardı. Kendi kendine söylenir gibi;
Sizden bu mesele baklandaki mütalâanızı değil, malûmatınızı istemiştim.
Biraz evvelki babayani ve ahbap tavırlı adam yerini resmi edalı bir âmire teı ketınişti. Halil Ramiz buna büsbütün sinirlendi:
Bl diğim bundan ibarettir; dedi,
”— Halbuki, şu önümde duran dosyaya göre mevzubahis hâdiseye dair malûmatınızın çok daha esaslı*vo daha geniş olması lâzım geliyor.
Bahis mevzuu olan şeyin adı Umumî Kâtibin
133
ağzında önce bir “iş„dı; sonra bir “mesele,, oldu; şimdi dc bir "hâdise,,!.. Mübarek, neredeyse buna bir "clnayot,, diyecekti. Halil Ramiz, cevap olarak zihninden geçen bu müşahedeyi söylemek İstedi. Fakat, Umumî Kâtip, ona vakit bırakmadı ve sözüne şöyle devam etti:
°— Zira, dedi; bu dosyadaki bütün vesika ve şahadetler ilk intihabatın sizin teşvik ve tesiriniz altında yapıldığını göstermektedir. Orada sizinle beraber bulunan mebus arkadaşlarınız da bunları tekzip etmediler.
Halil Ramiz, acı acı gülümslyerek:
"— Neşet Sabit de mi? diye sordu.
Fakat Umumi Kâtip, onun bu sualini cevapsız bıraktı vc konuşmasını bir takım umumi mütalâa ve hükümlere doğru yürütmeğe başladı;
Malûm a, bu, fırka disiplinine muhalif bir harekettir. Biz, vilâyetlerin mahallî işlerine doğrudan doğruya karışmak istemiyoruz. Çünkü. her vilâyetin mesuliyet vc salâhiyet sahibi adamları vardır ve size, (...) vilâyet merkezi belediye lntlhabatlyle meşgul olmak misyonu da verilmiş değildir. Bundan başka, durup dururken hiç yoktan bir buhran çıkarmanın, vatandaşlar arasında bir huzursuzluğa sebebiyet vermenin mânası ne?
Hali’ Ramiz’ln tepesi atmıştı:
"— Eğer; dedi (...) vilâyet merkezinde bir buhran çıkmış veya vatandaşlar arasında bir huzursuzluğa sebebiyet verilmişse, bunu yupaa yapsa, sizin salâhiyet ve mesuliyet sahipleri dediğiniz kimselerin yapmış olması lâ-zımgellr. Çünkü, büttin bunlar, benim oradan hareketimden sonra olmuştur. Ben orada iken esasen yenilenmesi icap eden bir belediye intihabat) Ve tekrar reisliğe gelmemesi istenen işe yaramaz, ihtiyar, hantal bir belediye reisi var-134
dı. Ben, oradan, hattâ yeni intihabat listeleri son şeklini almadan uzaklaşmış bulunuyordum, hatırlıyacaksmız, sLzden aldığım bir telgraf üzerine....
"— Ha, evet, şu (...) kaza fırka reisi meselesi İçin... Sırası gelmişken söyliyeyim. Bu mesele hakkında bana göndermiş olduğunuz rapor da hakikate uymuyor. Daha doğrusu bu hususta scrdettiğlniz deliller verdiğiniz hükümler kadar kuvvetli değildir. Yolda rastgel-dlğinlz Avukat Kenan’ın tesiri altında kaldığınız anlaşılıyor. Bu adam eskiden beri tanıdığımız azdı muhaliflerden biridir. Hep hükümet ve fırka aleyhinde tezviratlı dâvalar peşinde koşar. Atıkler köylüsünü de o kışkırtmıştır.,,
Halil Rajniz, Umumî Kâtibin sözünü ağzına tıkayan sert bir hareketle ayağa kalktı:
"— Beyefendi; karşınızdaki bir mektep çocuğu değildir; dedi. Ben de sizin gibi bir milletvekiliyim. Eğer bu söylediğiniz şeyler bir takım indî mütalâalar hududunu aşmış bulunuyorsa, bunun münakaşası doğrudan doğruya Fırka Gru-puna intikal etmek lâzungelir. Size, benden istediğiniz izahatı da ancak orada verebilirim.
Umumî Kâtip, oturduğu yerde yığılıp kalmıştı: I
"— Hele dur, birader! Birdenbire amma da I parlayıverdin ha! Ben seni bu kadar sinirli zan- I netmezdim. Daha sözümü bitirmedim ki... I
Kapıya kadar jdlrüyen Halil Ramiz, döndü: I *•— Bence sizin sözlerinizin menfi veya I
müspet hiç bir kıymeti yok; dedi. Ben size ora- I da vakıalardan bahsedeceğim. I
Ve yandaki odaya geçip Parti Merkez heyeti I
âzalığından İstifasını yazdı. I
(D^vatnı var) 1
: I j

27 Aralık 1P40
TENİ İSTANBUL
Sayfa 3
GÜNÜN
EKONOMİK
HAREKETLERİ
Türk Devlet plânı meselesi
Yazan: OSMAN OKYAR
Ham ve mamûl dokuma
SON zamanlarda, bir Amerikalı mütehassısın „ devletin bütün faaliyetini ihtiva edecek umumi bir ptlân hazırlamakta olduğunu duyuyoruz. Hattâ. birkaç gün evvel, Halk Partisi içtimaında. Başbakan Muavini, Mr. Barker’in raporunu, gerek Türk, gerek Amerikan hükümetine, pek yakında vereceğini bildirdi.
Bu plânı hazırlamakla, hükümetin, Devlet, icraat ve projelerini âhenkli bu tarzda yürütmek arzusunu beslediği farzolunabilir. Bu, haddizatında memnuniyet verici bir gaye olmakla beraber. Devlet plâniyle neyin kastedildiğini daha yakından araştırmak lâzımdır. Filhakika, Başbakan Muavininin sözlerinden bu plânın şumulü ve mahiyeti hakkında fikir edinmeğe imkân yoktur.
Bununla, iki şeyden birinin kastedileceği kanattndeyiz.
Birinci mânasıyle Devlet plânı, ••millet ekonomisine ait umumi ve geniş bir ‘•millî bütçe, dir. Milli bütçeler, müteakip sene veya âtide bir kaç senelik bir devre için, millet ekonomisini tavsif eden bazı mecmu miktarlara ait tahmin veya tasavvurlardan ibarettir. Bu mecmu tahminler içinde, fertlerin, teşebbüslerin ve hükümetin plânlan ve projeleri, âhenkli bir bütün olarak, birbirlerine intibak ettirilmiştir. Millî bütçelerde mevzuu-bahis olan mecmu miktarlar, safî veya gayri-safî milli gelir ve bu milli ğelirin terekküp ettiği başlıca İktisadî kategoriler, yani mecmu envestisman meemu istihlâk ile mecmu amortismandır. Bu kıymetler, hükümet hesabı, fertlerin hesabı, teşebbüslerin he-münasebetler hesabı gibi bö-Jümleje ayrılmıştır. Meselâ Ingiliz Beyaz Kitaplarında görülen milli bütçe veya Ûevlet plânları bu birinci nevi-d endir.
ikinci mânaslyle devlet plânı, daha dar bir çerçeve içinde, yani sırf devlefin faaliyetine müteallik olmak üzere, tasavvur edilebilir. Bundan maksat, Devletin âdi bütçesindeki masraf kategorilerinin, ekonomik veya ekonomik olmayan kıstaslara göre, âhenkli bir bütün teşkil edecek surette ayarlanması ve Devletin, muhtelif sahalarda, müstakbel devrelere ait envestismanlarının bir kül o-larak mütalâa edilip, finansmanlarının, âdi varidat ve masraflar gözö-nünde bulundurularak, tertip edilmesidir. Bu dar mânasiyle Devlet plânı.
SON zamanla
mütehassısın
ekonominin heyeti umumiyesi nazarı itibara alınmadan, sırf Devleti alâkadar eden faaliyetlerin, muayyen bir devre için tertiplenmesinden ibarettir İkinci mânasiyle Devlet plânlarına misal olarak Türkiyenin 1 inci ve 2 nci beş yıllık sanayileşme plânlarını gösterebiliriz.
Mr. Barker tarafından hazırlandığı bildirilen plânlarının mahiyetini henüz bilmiyoruz. Ancak, burada iki nokta üzerinde durmak isteriz.
1. Devlet plânının, bütün millet ekonomisine şamil bir millî bütçe şeklinde olması şayanı arzudur. Filhakika. sırf devletin doğrudan doğruya yürüttüğü faaliyetlere münhasır bir plân meydana getirip, bunu, millet e-konomisinin imkân ve vasıtalarama göre ayarlamamak tehlikeli neticelere sebebiyet verebilir. Meselâ, Devletin yapmayı tasavvur ettiği envestisman-lar, millet ekonomisinin tasarruf kabiliyetinin fevkinde olursa, bu vaziyet. Türk ekonomisini zaten çok hırpalamış olan enflâsyon temayüllerini daha da kuvvetlendirebilir. Bu husus, Devlet plânının millet ekonomisinin heyeti umumiyesine nazaran tayininin e-hemmiyetini gösterir.
2. Geniş mânada bir nının, sosyal muhasebe şümullü ve tafsilâtlı dayanması lâzımdır,
milli gelirin safî ve gayri-safî kıymetleri, mecmu envestisman ile istihlâk kıymetleri malûm olmalıdır hakkında İstikbale savvurlar formüle
bu hususlarda, Türkiye için, fayetsiz malûmata sahibiz, milî gelir hesaplan 1944 senesine aittir ve bunların doğruluğu hakkında bazı şüpheler mevcuttur. Sonra, millî gelirin, envestisman ile istihlâk arasında nasıl taksim edildiği meçhuldür. Şümullü bir devlet plânının meydana getirilmesi, bu gibi bilgilerin zamanında verilmesine bağlıdır.
Mr. Barker’in vereceği raporun, devlet plânının hazırlanması için lâzım gelen teşkilât ve bu plânın istinat etmesi ıcabeden malûmat gibi mevzulara tahsis edildiği tahmin edilebilir. Herhalde, bu raporun, şümullü bir devlet plânını ihtiva etmesi, şimdiki halde mümkün görünmüyor. Devlet plânı sağlam esaslara istinat ettirilmediği takdirde, faydalı olmaktan ziyade zararlı olacağını tebarüz ettirmeğe lüzum yoktur.
devlet plft-tekniğine ve istatistiklere Heı sene için,
mecmu az çok katiyetle ki, bu kıymetler alt tahmin edilebilsin.
ve ta-Bütün çok ki-En son

Birleşik Amerikanın
ekonomik
Bir-
Washington, 26 A.A. (US1S) laşik Amerika Ticaret Bakanı Charles Savvyer’in bugün yayınlanan sene sonu raporuna göre. Birleşik Amerikanın 1949 da iktisadi faaliyeti az çok aynı seviyede kalmış ve milli istihsal sahasında talep bir evvelki yıla nispetle daha fazla olmuştur.
Rapora göre 1949 yılının ilk altı ayı içinde ekonomik sahada kaydedilen vasat bir durgunluğu müteakip ikinci altı ayda ekonomik faaliyetlerde bir canlılık görülmüştür. Sasvyer’e göre. 1950 yılında ticari faaliyet 1949 yılının ikinci yarısında görülen yüksek ticarî iş hacmini aşmıyacaktır. 1949 senesi milli istihsal —mal ve hizmet İstihsali —rakamı 259 milyar dolar tahmin edilmektedir.
Otomobil, bina ve hükümet müesseseler! mamûllerinin satışındaki fazlalık. bu malların imalinde kullanılan maddelere talebi arttırmıştır, ve buna mukabil giyim eşyası talebindeki azalma umumi talep muvazenesinde artışa mâni olmuştur.
1949 yılının İktisadi bakımdan istikrarını gösteren diğer bir keyfiyet de 1948 yılında 212 milyar dolar tutan şahsi gelir yekûnunun 1949 da da ay-
bilânçosu
nı seviyede kalmış olmasıdır.
1949 da yürürlüğe giren kanunlarla vergilerde yapılan indirmeden maada, 1948 yılına ait vergilerin de iadesi neticesinde bir kısım şahsi gelirler 1948 dekine nazaran 1949 da daha fazla olmuştur.
1949 da ödenen memur ve işçi ücret ve aylıkları da 1948 dekine nispetle gerek dolar olarak, gerek satın alış kabiliyeti bakımından daha yüksekti. İşçi ücretlerinde görülen artma, kullanılan işçi adedinin hafif surette a-zalmasH sayesinde kapatılmıştır. Buna mukabil şirketlerde elde edilen kâr ile çiftlik sahiplerinin elde ettikleri kazanç yekûnu 1948 senesindekine nazaran daha düşük olmuştur. Çiftlik sahiplerinin gelirlerindeki bu azalmanın sebebi mahsulün bol olması cesinde fiyatların düşmesinden muştur.
İktisadî sahada en zayıf kısım Isteihsai sahası olmuştur.
1949 yılında görülen mühim bir talep unsuru da gerek federal, gerek mahallî hükümet masraflarında kaydedilen artmadır. Başlıca artışlar askeri masraflar ve yabancı memleketlere yardım programı gereğince yapılan masraflar dolayısiyle olmuştur.
neti-doğ-
sınai
maddelerine dair haberler
Muhtelif piyasalardaki hususi muhabirlerimiz bildiriyor
attı. Hükümet pamuk ekimini vakti zamanında tahdit etmek (takriben yüzde 55) suretiyle bu buhranlara çare bulmağa çalıştı.
1942-1913 rekoltesi için yapılan bu geniş tahdit seneden seneye gevşetil-miştir. Gelecek pamuk kampanyası i-çln 1.6 milyon feddanlık (1 feeldan 42 ar) ekilmesi kararlaştırılmıştır. Bu arazinin takriben üçte biri Karnak, Menufi ve Anıon gibi bilhassa uzun elyaflı ve Amerikanın tercihan aldığı pamuk cinslerine tahsis edilecektir. Gelecek vıl rekoltesinin 9 milyon kantar (1 kantar=»l 1.19) kilo olacağı tahmin edilmektedir. Bu takdirde, harbe takaddüm eden son sene ile 1948-1949 rekolteleri yüzde 10 kadar geçilmiş o-10.CR İ v 111*.
İSTİHLAK PAZARLARINDA: Birleşik Amerikada :
VVashington 26 (Comtel) — Yerli pamuk fabrikaları, kasım ayı zarfında 772.000 balya pamuk kullanmışlardır. Geçen sene aym ayda 685.000 balya pamuk istihlâk olunmuştu.
Ağustostan kasım ayına kadar olan son mevsim esnasında istihlâk miktarı 2.872.000 balyaya kadar yükselmiştir.
Kasım sonunda ham pamuk stoku 1.445.000 balya idi.
New - York 26 (Comtel) — Kasım ayında Birleşik Amerikada tahmin e-dilen çuval bezi istihlâki 63 milyon yardayı bulmuştur. Bu miktar ekimde 75 milyar idi. Kasını sonu Birleşik A-merıka çuval bezi stoku 173 milyon yarda idi. Ekim sonunda bu miktar 181 milyon yardayı bulmuştu. İngilterede :
Londra 26 (Comtel) — Pamuk ipliği yapan arın ve dokumacıların, gelecek beş hafta içinde iş hacimlerini arttırabilecekleri zannedilmektedir.
Amerikan tipi kotasyonu, 1950 ağustosuna kadar yeknesak bir mahiyet arzedecektir. Bununla beraber, bu pamuk arın nevine göre, bazı fiat artışları tahmin olunabilir. Ezcümle yüksek kalitedeki pamuklar için fiat farkları mühim rakamlara ulaşabilir.
Mısır ve Sudan pamuklarının gelecek nisan ayına kadar kotasyonları yeknesaktır. 1950 mayıs, haziran teslimleri 25 puvan eksik kota ediîmiş-
evvelki tir. Hazirandan sonraki teslimler ko-
İSTİHSAL PAZARLARINDA;
Dünya pamuk ticaretindeki gelişme :
İngiliz Haberler Servisi bildiriyor — 1949 yılı içinde dünya pamuk ticareti ehemmiyetli bir gelişme kaydetmiştir. Amerika Tarım Bakanlığının bildirdiğine göre, bu yılın pamuk ticareti, bir evvelki yıla nazaran 8400 balya fazlasiyle, 10.750 000 balyayı bulmaktadır. Bu rakam. 1939-10 pamuk mevsiminden beri kaydolunanların en yükseğidir. Bununla beraber. ikinci Dünya Harbinden önceki en yüksek miktar olan 13.000.000 balyaya henüz ulaşılmış değildir.
1949 yılı zarfında ihracatını arttırmaya muvaffak olan memleketler şunlardır: Birleşik Amerika. Sudan, İngiliz Doğu Afrikası, Fransız Afrıkası. Mısır ve Türkiye. Diğer taraftan Pâ-kistan, Hindistan ve Brezilya ihracatla rında azalma müşahede olunmaktadır. Pamuk istihsalinin önümüzdeki yılda artacağı ve 1949 istihsaline nazaran 1.600.000 balya faz asiyle 30 milyon balyayı bulacağı tahmin olunmaktadır, istihsalinde artma beklenen memleketler Türkiye, Hindistan, Mısır, Meksika ve muhtemelen Brezilyadır.
İngilterede ;
Bradıord 26 (Comtel) — Yünlü mamuller siparişlerinde, teslim zamanının tâyini en mühim noktayı teşkil etmektedir. Bazı büyük firmalar gelecek sene için satışlar yapmışlardır. Bunların bir kısmı teslim için temmuz a-ymdan önce taahhüde girişcmiyecek-lerini, diğer bir kısmı ise haziranda teslimi taahhüt edebileceklerini bildirmişlerdir.
Merinos fiatlerinin yükselmesi üzerine. geçen hafta mühim miktarda satış yapılmışsa da, piyasa bu hafta durgunluk arzetmiştir.
Londra 26 (Comte!) — Devalüasyondan sonra başlıvan yün fiatler! yükselişi devam etmiştir. Yorkshire'm tahminlerine göre, bu yıhn yün istihsali harpten beri kaydolunan en yüksek seviyeyi bulmaktadır
Japonyada ;
Londra, 26 (YİRS) — Birleşik A-merika Ticaret Bakanlığının açıkladığına göre, Japonya, harpten
yıllar kadar çok olmamasına rağmen, yeniden mühim miktarda mensucat ihracatına başlayacaktır.
Bakanlığın bildirdiğine göre. Japonya, barışın imzalanmasından sonra daha ferah bir ticarete bağlayabilecektir. Japonyanın şimdilik başvuracağı tedbir, yabancı sermayenin memlekete girmesini temin etmek ve Amerikan yardımının eksilmesi karşısında dolar sahası dışında bulunan memleketlerle ticari münasebetler tir.
Mısırda :
Kahire 26 (Husus!
LED bildiriyor) — Mısır
pamuk politikası. Mısırlılar için parlâmento seçimlerinden ve hal tâ Başbakana karşı yapılacak bir suikasttan da mühimdir. Pamuk. Nll memleketinin beyaz altınıdır.
Dünyanın en uzun ve ince elyaflı Mısır pamuğu, aynı zamanda Mısırın en büyük meselesini teşkil eder. Pamuk ancak iyi fiyatla ihraç edilebildiği takdirde, refah ve servest yaratır. 1915 den 194 7 ye kadar İskenderiye antrepolarında büyük pamuk stokları birikti Köylünün, sıkıntıya düşmemesi için hükümet bu işe mühim sermayeler yatırmıştır. Satışın durması, Mısır ekonomisini üç sene buhrandan buhrana
tesis etmek-
X
muhabirimiz
Hükümetinin





i
Pamuklu ku-%35
te edilmemiştir.
Fransada :
Lyon 26 (Comtel) — Lyon ipek me-nafılı yeni ipek fiatlerini sene sonunda tesbıt etmeyi bekliyorlar. Japon ihracatçılarının hâlen 1950 yılının ilk aylarındaki siparişler için ileri sürmüş oldukları fiatler Üzerinde dikkatle durulmaktadır.
Japonyadan, Fransaya müteveccihen 3.735 balyahk bir gönderme vuku bulduğu öğrenilmiştir.
•Paris 26^'(Comtel)
maş üzerinden asgari 20 ve advaloren esası üzerinden gümrük resmi alınmaktadır. Yerli pamuk piyasasının kanaati, bu tahdidatın yerli sanayii ecnebi rekabet karşısında kâfi olarak himaye etmediği merkezindedir.
Bu mehafilce. serbest ticari mübadele, paranın serbest tahvil kabı lye-tl olması esasiyle beraber vürümeli-dir. Ancak bu takdirde Fransız dokuma sanayii, döha müsait şartlar altında muamele gören yabancı rakiplere karşı müsavi silâhlarla mücehhez bulunacaktır.
iyi haber alan mahfillere göre, Fransız Hükümeti, pamuk istihsalinin % 90 inini ithal yasaklarından hariç tutulan mallar listesine ithal etmek niyetindedir.
Türk - İran transit anlaşması İmzalandı
Tahran, 26 A.A. (United Press) — Türk - İran transit anlaşması pazar günü Dışişleri Bakanlığında Türkiye Büyük Elçisi Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Iran Dışişleri Bakanı Ali Aşgar Hikmet tarafından imzalanmıştır.
Hindistanda İsviçre sermayesi Londra, 26 A.A.. (United Press) — Makine âlât ve edevat imal eden en büyük firmalardan biri olan "Oerlikon ve Şürekâsı,, adlı İsviçre firması, Hindistanda Myosore’da makine âlât ve edevat imal edecek blı- fabrika inşasına başlayacağını bildirmiştir. 8 750.000 İngiliz lirasına mal olacağı tahmin olunun bu fabrika yalnız HLn dia tanın değil, dünyanın en büyük fabrikası olacaktır.
Bu miktar, Hindistanda makine, âlât ve edevat imal eden Ingiliz sınaî mücsseselertnin sermayelerinin mecmuundan fazla bir rakam ifade etmektedir.
Cenubi Afrikada verimli yağmurlar Londra. 26 (YİRS) — Cenubi Afrikada hüküm süren ve 50.000 koyun ile sığırın ölmesine sebebiyet veren korkunç kuraklık, yağan yağmurlar yüzünden hafiflemiştir.
Beııziıı yasağı kaldırılıyor Londra, 26 (YİRS) — Camberra-dan bildirildiğine göre, Avustralya yılbaşından itibaren petrol tahdidatını kaldıracaktır.
Portcklzin serbest ithalât listesi güçlükler yarattı
Lizbon, 26 (Comtel) — Avrupa iktisadi İşbirliği Teşkilâtının, ticareti yüzde elli serbestleştirme projesi Portekizde güçlüklerle karşılaşmıştır.
Portekiz evvelâ esas itibariyle iptidai maddeler ve gıda maddelerini ihtiva eden bir ithal listesi hazırlamış ve bunu altı aylık bir tecrübe devresine tâbi tutmak istemiştir, iktisadi İşbirliği Teşkilâtınca karar tatminkâr görülmediği mamûl maddeleri de ihtiva yeni bir liste yapılmış, fakat
mûllerde de pek çok istisna zikre-dtlcliğinden bu da İşbirliği Teşkilâtınca reddedilmiştir.
Portekiz Hükümetinin memleket sanayiini himaye azmi, alâhalı makamların İktisadi işbirliği Teşkilâtını tatmin edecek bir liste hazırlamasını çok güçleştirmektedir.
Flnlândiya, millileştirme plânının tatbikini geri bıraktı Helsinki, 26 (Comtel) — Fin mutedil Sosyal Demokrat Hükümeti, komünistlerin hâkim oldukları eski koalisyon kabinesinin sanayii millîleştirmek hususundaki plânlarının tatbikini geri bırakmıştır.
Evvelce parlâmento koalisyon kabinesi tarafından teşkil edilen millileştirme komitesine ait ödeneği tasvip etmiş, bu durum karşısında hükümet de komiteyi feshetmiştir.
Prag Sergisi
Prag, 26 (Comtel) — Bundan sonra Prag sergisi senede bir defa yapılacaktır. Sergi şimdiye kadar ilk ve sonbaharda olmak üzere iki defa açılıyordu. Gelecek seneki sergi 14 - 28 mayısa kadar devam e-decek ve bir hafta değil on beş gün sürecektir.
Iktlsnden geri kalmış sahaların kalkındırılması
Vashington 26 A.A. (United Press) — Amerikan Dışişleri Bakanlığı ik-dsaden geri kalmış sahaların kalkın hrılması programı altında ilk sene için sarfedilecek parayı 85.620.000 lolar tahmin etmektedir. Bu paralın 35 milyon dolarını Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti, geri kalan kısmını da Birleşmiş Milletler ve yardım gören memleketlerin hükümetleri temin edecektir
Bu programdan yakın doğu ve Afrika için 28.176 000 dolar ayrılmıştır.
bu için eden ma-

Ege tütün piyasasında ilk gün mahsulün dörtte biri satıldı
İzmir 26 (Hususî muhabirimiz bildi riyor) — 25 aralığı 26 aralığa bağla yan gece, açıldığını haber verdiğimiz Ege tütün piyasası, bugün akşama kadar, gayet hareketli bir seyir takip ederek mühim satıhlara sahne olmuştur.
Tekel Mubayaa Heyeti Başkanının Bakanlığa gönderdiği bir telgrafta, bu gün akşama kadar rekoltenin dörtte birinin satıldığı* bildirilmiştir tahmin gayet doğrudur.
Akşama kadar 41 merkezde yon kilo tütün satılmıştır. En
205 kuruş, en yüksek fıat ise 300 ruştur.
Yalnız Selçukta oır parti tütün, kuruştan muamele görmüştür. Fiatler
akşama kadar şöyle bir seyir takip et miştir:
Akhisar 200 - 300 kuruş, Gâvıır köy 275, Buca 230 - ?75, Soma 290, Ödemiş. Kiraz, Kınık, Tire 240. Urla
ki,
11
az
bu
mil-fiat ku
180
230 - 250, Karaoğlanlı 250 - 260, Bergama 260. Sındırgı, Adagide 250, Cu-maovası 275. Kuşadası 245, Fethiye 220, Sancaklı 255, Teke 270, Kırkağaç, Soma 290, Muğla 250 kuruştur.
Ak hisarda, 8 milyon kilo tütün satılmış, Kırkagaçta ise hiç tütün kalmamıştır. Asıl faaliyetin Akhisarda toplandığı görülmektedir. Bugün en fazla mübayaada bulunanlar sırasiy-le Di Amerikan. Geri, Tekel, Tütün Limited, Abdi Fuad Akel, Nemli Zadeler, Fethi Uyguner, Rıza ihracat Hernıan Şirketi, Türk-Tap’tır.
Di Amerikan müdürü, piyasanın ha raretli ve müstahsilin anlayışlı davrandığını. bu gidişle hafta sonuna kadar satışların 25 milyon kiloyu geçeceğini tahmin ettiğini söylemiştir.
Bu kadar hararetli bir piyasa ile se nelerden beri karşılaşılmamış olduğuna bilhassa işaret olunmaktadır.
Deri ve kauçuk ithalât ve imalâtçılarının toplantısında Ticaret Bakanının beyanatı
İthalâtımızı liberal bir
görüşle yapacağız
Maksat, ithalât ve sanayi ihtiyaçlarını teliftir.
Ankara 27 (Hususi muhabirimiz bil diriyor) — Deri ve kauçuk ithalât ve imalâtçıları bugün Ekonomi ve Ticaret Bakanının başkanlığında toplanmışlardır. Bakan açış nutkunda ezcümle demiştir ki:
°— Ortada İthalatı durduracağız gibi bir, düşünce yoktur. Devletler arasında durumumuzu koruyarak liberal bir görüşle ithalâtımızı yapacağız. Deri ve kauçuk, ayrı, birbirine zıt iki mevzu olduğu için bugünkü toplantımız başka bir manzara arzediyor. Birbiri ne aynı sahada rekabet eden iki madde üzerinde duracağız.
Yalnız ithalâtçıların menfaatini göz-önüne alarak çalışmaktan ziyade, memleket menfaatlerini gözönüne almayı daha doğru ouiuyorum.
Bu işin halli için teker teker görüşmekten ziyade bir arada görüşmeyi daha münasip buldum.,,
memleketteki deri i-mevzulannı müzakere
çalışmalarına yann
Bakanın konuşmasını müteakip komisyon seçimlerine başlanmıştır. Deri, kauçuk karma ve kunduracılar komisyonu olmak üzere dört komisyon kurulmuş ve çalışmalara başlanmıştır.
Deri komisyonu, ham deri ihtiyacı, yardımcı debagat -lâçlan. ithal edilen deri: miktariyle malât yekûnu edecektir.
Komisyonlar,
da devam edecekle dir.
Bilindiği gibi bu toplantı da bundan evvelki demirciler ve mensucatçılar toplantılarının bir benzeridir. Bundan da maksat, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının memleketin muhtelif sanayi branşları mensuplariyle ithalâtçıların karşılıklı ihtiyaç ze isteklerini öğrenmek. bunları telif eJer kararlar almak ve bu suretle ticaret politikamızı düzenlemektir.
m
Türkiye - Yugoslavya ticaret ve ödeme anlaşması
(Hususî muhabirimizden) — ile Yugoslavya arasında 1947 de Belgradda im-
Ankara
Türkiye
18 eylül
zalanan ticaret ve ödeme anlaşmala-
rının müddetleri 2U ekim 1949 tarihin-
B *
de sona ermiştir. Ancak iki memleket arasındaki ticarî mübadelelerin inkı tamı önlemek üzere geçen eylül ayında Belğrad Büyük Elçimizle Yugoslav Hariciye Nezareti arasında notalar teati edilerek yenilen yapılıncaya kadar bu anlaşmaların uzatılması takarrür ettirilmişti
Hâlen Ankarada bulunan bîr Yugoslav heyeti ile bu hususta müzakereler cereyan etmekte ve yeni anlaşmaların esasları tanzim edilmektedir
Serbest döviz esasına istinat eden eski anlaşmaların meriyete girdiği tarihten bugüne kadar Yugoslavyadan 3 milyon 153 bin liralık ithalât yapılmasına mukabil bizden Yugoslavyaya yalnız 570 bin liralık mal ihraç edilmiştir. Bu duruma göre Yugoslavyaya 2,5 milyon liradan fazl t döviz ödenmiştir.
Bu fazla döviz mukabili memleketimize çimento, keıeste, maden direği ithal edilmiş ise de bu maddelerin serbest dövizle bu anlaşma çerçevesine sokulmayarak başka memleketlerden daha ucuza temin olunabileceği düşü-ı nülmektedir.
Patates ihracına müsaade istendi
Patates fiatlerinin beUibaşlı istihsal !
____i
bölgemiz Adapazarında 15-16 kuruşa kadar indiği bildiriliyor. Bu durum karşısında tacirler patates ihracına müsaade verilmesi içm Ticaret Bakanlığına müracaat etmişlerse de henüz bu
hususta bir cevap alamamışlardır
Uskumru, İçanadolu şehirlerine gönderiliyor
Uskumru akını azaldığı için, fiatler 120 kuruşa kadar yükselmiştir. Halbuki geçen cuma günü Balıkhaneye 20u bin kilo uskumru gelmiş ve fiatler 30 kuruşa kadar düşmüştü.
Bu seneki uskumru bolluğundan tç anadolu şehirleri d*1 istifade etmiştir. Birkaç müteşebbis tacir, Kalkal denilen sepetlerin içinde buzla muhafaza edilen uskumruları, Kırşehrine. Ankara-nm kazalarına, Kayseriye kadar sev-ketmişlerdir. Bu .suretle Anadolu şehirleri, taze uskumru yemek imkânım elde etmiştir.
Kalaylar muayene ediliyor
Dün savcı ve emniyet memurlarından mürekkep bir heyet. Tahmis sokağında toptan çubuk halinde kalay satan mağazalardan nümuneler almışlardır. Nümuneler Adlı Tıp lâboratuva-rında tahlil edilecektir.
26/XII/1949 Pazartesi
KAMBİYO
ESHAM VE TAHVİLAT
Bor salarda Vaziyet
İstanbul Borsası
Istanbulı
Kapanış
Bugün
• ••
Adana Ticaret Borsası
•f •
İzmir
283.—
195.—
120.-
Adona:
• «
(•) Günündü Boibada muamelesi tescil edilmemiş tahvilât ve eshamın arz vo taleplere göre taayyün eden takribi lyasa değerleri.
55.—
22.—
31.35
31.-
Son kapanış
Buğday yumuşak Bugünv «art ...
25,— 21.20
36. -
37. —
36.—
/?U.— 155.— 175 —
88.50
95.65
Fanııık piyasası hareketsizliğini muhafaza etmektedir.
87.85
95.55
Noel ve Yılbaşı tatilleri dolayısiyle dış talepler durduğundan Borsada ihraç maddeleri durumunda umumi bir sükûnet göze batmakta idi. Bir miktar üzüm. incir ve panııık üzerine muamele olmuştur.
58.—
137 —
45.—
170.—
255.-
175.-180,
39 20 135 —
40.-150.—
39.— (6.—
67.—
22.10
82
•4
Pamuk (Kanları=Talian) ......
Anhnıouni Kısa elyatlı F/G Km nah t’zun eİVAflı F/G
170.—
200
36.—
42.—
33.—
82.20
77.-
25.05
25.-
vvıiıın yağlar
Zeytinyağı lEkutru aksıra) Ayçiçeği Ra fino ...........
Fındık vnCı
32.50
85.—
37.—
42,—
34.—
83.—
72.—
nnn mnl (Nııtürel) ..........
(nn türel) ..........
Anadolu (Kırkım)
M ınır Kredi fnnNİvr 1903
J'HI
1
285 — 285.— 282.— 190.—
Eski
Kapanış
31.35
30.10

Haftabaşı Ticaret Borsası durgun bir hava içinde açılmıştır. Siyah tahtaya yazılan fiatlerin bir kısmı, eski satışlara ait tescil edilen muamelelerin bir ifadesiydi. Evvelce de yazdığımız gibi, dış piyasalardan ihraç maddeleri üzerine yeni istekler de gelmediği için, alıcılar yeni işlere girişmemişlerdir.
Bu itibarla Borsadakl faaliyet, sene sonu hesaplarının tasfiyesi ve ikmali gibi İşlere inhisar etmektedir.
Kambiyo ve Esham Borsasında devlet tahvillerine karşı olan istekler de sene sonu dolayısiyle eski hararetini muhafaza edememektedir. Tahvilât piyasası durgun bir devreye girmiştir. Altın piyasası ise gevşektir. Muamele azdır.
ı
100 100 100
100
100
100
100
100
100
Sterllng ....... Dolar........
Fr. Frangı . îoviçre Fr. .
Bclç. Fr.....
İsveç Kr....
Florin .....
Drahmi ......
Escoudoa .....
YABANCI BORSALAR
MEMLEKET TİCARET BORSAıARI
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
t5ügUh
Açılış
7.86 282.—
0.80
64.03
5.60
54.12.50
73.68.40
0.44.128
0.01.876
9.73.00
7.91 282.—
0.80
61 03
5.60 64.12.50 73 68.40 0.44.128 0.01.870
9.73.9C
Altınlar
Killc« Yerli Ur. Külçe Dckuhbh . Cumhuriyet Reuat Bugün Lira Eski kur
Lira
6.19 6.29 42.30 44.75 42.- 40.95 55.35 16.76 43.70 42.25 6 19 6 29 42 25 45,85 42,— 41.05 55.25 47. 43.50 42.25
flllIHİt
Gulden
Ingiliz Fransız kok. Nııpol^on III İsviçre
New-York’ta: onsu; 5 35
Gümüş, Platin
Gtımiiş Gr En uşağı En yukarı
ıu. 11-
Zürich Borsası (Serbest)
i (ırk lirası ....... Imhır İsviçre Frangı
En ti ın (* ı 0.80 1 2> 10.20 1,06 En vıılioc 0.95 . -*9 5, 10 40 1 D
Sterlin Fransız Frangı
ikramlyell tahviller Kaputum I (•>
%3 1033 Erkanı 22.(C» 22 70
7r5 1938 Ikrıı ini veli 2J 00 21.00
%5 Milli Müdafaa I 20.25
KM1 Demiryolu (V. ... HMI.115 ]IHI
1941 Demiryolu V 95,30 95.25
1/2 1919 ikramlyell 95.5(i 05 50
Diğerleri %6 1941 Demiryolu VI 10 fl 97.
%6 Kalkınma I 90.50 96.50
Ve6 XI 97.20 97.30
%6 .. III 0560 • 95.50
%C) 1948 İstikrazı I 09 15 09.50
%6 1048 .. n 05.60 05.60
%7 1934 Sivas-Erzurum 1. 21. İl» 2İ.JU
%7 103» .. .. Il-VIJ. 20.50 20 50
%7 1911 Demiryolu t 20.70 20.75
%T İ Mİ . 11 21.68 2i 70
%7 İMİ III 21.20 21.25
C7 Milli Müdafaa X 20.20 20.20
%7 ,, ., 11. 21.60 21.60
%7 .. ,, ın 21.80 21 85
%7 „ .. IV 2U.55 20.60
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y Tertip A/B 106.— 107.-
»» C- —
•Tröb . 63.50 63. •
ı. ,, M11 men Şenel 67.00 68.-
Şirket Hisse Senetleri
T. C Merkez Banktuu 110.00 110.0ü
Türkiye İş Bankası 24,90 25-
I’ürk Ticaret Bnnhnm n — 5.-
Aralan Çimento ı8.- 16.-
Şark D(‘fciniM»n«’iBk »3 2T 23.50
Milli RenHİİrunM — -
Ecneh” Tmhvi’ler

tlühubiitı
Buğday Yumuşak ...........
Buğday Sert ..............
Arpa Biralık .............
Arpa yemlik (dökme).......
M»-iiı (Sarı» ....
Fıtsulyn Tombul (çuvallı) Fas'ilyn Çalı sert («Kikineı Kuşycml . , .........
Mercimek Kırmızı kabuklu Mercimek Yeşil ...........
Nohut sum ................
Yağlı tohumları
Ayçiçeği tohumu . Ketontnhumu ........
ICendlrlnhurnu .....
Sudiıın ............
Yor fıstığı kabuklu
Kuru Alcy vıılm
Fındık (kabuklu sivri) Fındık (İç tombul) ....
Ceviz (kabuklu» .......
Ceviz (İç natürel) ....
llukumıı İlam daddeleri: Tiftik Tiftik Tiftik Yanak
llıtııı deriler
Sığır NHİtımurıt kilosu ..... Keçi (ıı/.lu kuru kilonu ... Koyun hava kurunu kilonu Mczlmlm sığır vııs kilosu.
Üzüm çekirdeksiz No. u incir A «erişi No. 8
B serisi No. 108
Pamuk Akala 1........
Pamuk Akala 11. ... Pamukyağı (rafine) Pamuk çekirdeği ..
M.—
53.—
43.—
235.-
225.—
155.—
16.—
57.—
53.-
43.-
235.-225.-157.-
16,—
Pnnıuk Akala I 100 201 195.—
Çok yağmur yemiş 150.— —
Pamuk Yeril I 167/175 180
Pamuk Yeril II
Eskişehir Ticaret Borsası
New-York Borsası
Dün Eski ktır
Buğday (JBuşcH=Sent) Sert Kış mahsulü No. 2. ... 261.— 260.—
Kırmızı ,. No. 2 ... 235.— 235.-
Pamuk Mlddllng (Llbrcsl = Sent)
A! tirt 3Ü64 30.53
Mavim »»••••••• •«•■•a hhh •••••• 30.39 30.31
1 cnnnuz •••••••••••••••••« •••••• •••••• 29.74 29.69
28.30 28.29
Tiftik (Libresi—Sent)
Tek bos No. 1 60.— 68-60
t'ıcıdık (I^ıbrrRİ~Sent) «a•••
Knbiikhi Yerli iri 24.— 24.—
orta ......... 22.50 22.50
Uevanl ıç ithal mnlı 37.- 37.-
Ekstra iri ic mııh 38.— 38.—
Kıirıı ıi/ıtnı ( fjİbrOSİ-’Scnt) U.5
Thompson çekirdeksiz seçme. 1) 5
Kefen tohumu (Buşeli=Dolar)
Minnraoolta 3.80-3.95 S 80-3.90
— Knltıy fLIbrosİ—Sont») •••••••.• 77.75-78 77.75-78/2
— Levhû-tcnekc( 100 libresi dolar) 7.50 7.50
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Stcrlin) ...
Bornbzıv 63.- 63.-
Kalkütu 62.— 62.-
Yer fiMtığı Hindistan 61.— 61.-
Bradford Piyasası
liftik iyi mnl (Llbresl=Peni) ... 34.- 34.-
Sıra malı 30.- 30.-
Yün Anadolu 18.50 18.50
Trakya ,, «. — T»
İskenderiye Borsası

Sayfa 4
YENÎ İSTANBUL


ıiMSB^mMiUH0i*»wMİımadM»^uıı»ıııtiiM*uwıı®rtt«KMitBnnmH’SR
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
HM

Amerikanın eski Moskova Elçisi Bedeli Smith'in müşahedesi:
Stalin, uzun zaman yaşayabilir
Hususi muhabirimiz bildiriyor
27 Aralık 1949
STALlN’te temas eden herkes, ister ziyaretçi, ister gazeteci veyahut da diş bileyen mülteci olsunlar. Stalin lâkabım taşıyan Joscf Dschugaschvvili’yi göz kamaştırıcı ifadelerle tasvir etmişlerdir. Bunlar Sta-lini ister "insan kılığında şeytan”, isterse de beşeriyetin büyük hâdiml saysınlar, hepsi cihan tarihinin fevkalâde şahsiyetlerinden biri olduğunda müttefiktirler. Komünist Partisi Genel Sekreteri, Başkumandan ve Başbakan Stalin, parti kademeleri ve 70 bakanlık kanalıyle, Sovyetlerin teşkil ettiği muazzam devleti idare eden po-li t büron un işleyen dimağıdır.
StaJinln ihtilalci mazisi Leninler, Troçkıler, Buharinler ve Radeklerdcn şu bakımdan farklıdır ki, mülteci olarak Viyana ve Cenevre kahveleri ve gizli toplantılarında bulunarak Marx hakkında münakaşalarda bulunmamış ve iktidarı ele getirdikten sonra nasıl hareket edileceği hakkında nazari-yeler yUrütmemlşti.
1917 de İhtilâl başladığı zaman Stalin Sibiryada idi. Kamenef ile birlikte Petersburg’a geldi ve Lenin tarafından, Troçki ile arasında daha o zamandan mevcut şiddetli düşmanlığa rağmen, şefler kadrosuna tâyin olundu. 1920 de Polonya harbine Budyennl ordusunun siyasi komiseri sıfatiyle iştirak etmiş ve bu orduyu Lemborg’e karşı yanlış bir taarruza kaldırarak, Tukaşevski ordusunun cenahını boşaltmış ve bu suretle Tukaçevskl’nin Varşova önünde mağlûp olmasına sebep olmuştur.
S talinin bu hatasına şahit olmak, Tukaçevskl’nin ilerde hayatına mal olmuştur. 1922 de, Leninin ölümünden 2 yıl evvel, Stalin parti genel sekreteri oldu. Artık Stalin, beş sene evvel her türtlü otoriteye karşı isyan eden İhtilâlci değildir. Genel sekreter için iktidar ve bilhassa Josef Stalinin mutlak İktidarı gaye olmuştur. 1946 dan 1949 a kadar, Moskovada Amerikayı temsil eden ve gördüklerini "Daily Te-legraph,, gazetesinde yazdığı bir sıra makale ile anlatan General Bedeli Smith de bu iktidar azmini tasdik etmektedir. Büyük Elçinin Stalinle yaptığı dört uzun konuşmada, Stalin, sakin ve ihtiyatlı tavrı ile, kuvvetli bir benliğe ve kendine karşı çok itimat eden bir adam tesiri bırakmıştı, isterse şahsan da insanları kendisine cezbe-debilecek kudreti haiz olan Stalinin kara gözlerini, Bedeli Smith zeki, tesirli ve ihtiyatlı olarak anlatmaktadır. Şu var ki, ânl hiddetlere kapılarak pervasız ve haşin hareket etmesi de pekâlâ beklenebilir.
Stalinin Gürcü olduğu, karakterinin her veçhesiyle aşikârdır: Cesur fakat ihtiyatlıdır, emniyetsiz ve kincidir, fakat bir kere dost oldu mu buna sadıktır. Bundan başka sabırlıdır, bekliye-biltr ve aldatmak sanatının en ince noktalarına vakıftır.
Harp sırasında Rusyada Ingiltere Hariciye Nezaretini temsil eden Ed-ward Krankshavv, Stalini ağının ortasında oturup bekleyen "Örümcek"e benzetmiştir. Stalin Leninin ölümünü
Hususî muhabirimiz bildiriyor
Kostof sehpaya gönderildi. Fakat...
bekledi, rakiplerinin "suikasf'lara girişmelerini bekledi, batı devletlerinin Hitlerle bozuşmalarını bekledi, Polon-ynnın Almanlar tarafından zaptedtl-meslni bekledi. Hitlerin kendisine hücum etmesini bekledi, şimdi de bckli-lor... Son mücadeleyi mi? Herhalde hazır ve kuvvetli bulunmak için iktidarını ve kudretini geliştiriyor. Stall-nin "nihai ihtilâfı,, hiçbir zaman gayri kabili içtinap saymadığını Moskova şimdi istediği kadar ilân etsin. Cihan sulhçu emeller beslendiğine, bu kadar-cık teminatla inanamaz. Stalin büyük elçi Bedeli Smith'le daha İlk görüşmesinde, Rusyanm kendisini henüz tatmin edilmiş saymadığını açıkça ifade etmiştir. O zaman demişti ki: "Fazla ileri gitmiyeceğlz.,, "Fazla” değil, ama herhalde "ileri”.
Napolâon ve Hitler gibi Stalin de milletinin tipik bir mümessili değildir. KorsikalI ve AvusturyalIdan ve fakat Mussollniden de tamamen farklı olarak. Stalin kendisini umumi hayattan tamamen tecrit etmiştir. Kendisini kimse şöyle bir gezinti yaparken görmemiş ve harp sırasında cepheyi ziyaretlerinde bile yüksek kumandanlarla temas ederek yüzünü askere göstermemiştir. Büyük resmi geçitlerde Kızıl Meydana geldiği zaman, halktan o kadar uzaktır ki. kimse yüzünü geçemez. Nutuklarını hiçbir zaman halka vermez. dalma en yüksek idare kademelerinin seçme şahsiyetlerine hitap e-der. Seyahatleri son derece mahrem tutulur. Kimse "Datça"nın Moskova dışında nerede bulunduğunu bilemez. 1932 de ölen ikinci karısından sonra yeniden evlendiği hakkındakl rivayetler ne teyld, ne de tekzip olunmuştur. Mesaisini akşam üstü ve gece çalışmaya tercih eder. Diplomatları akşam 21 ilâ 24 arasında kabul eder. Pek ziyade alâkalanarak dinlediği olursa, kırmızı kalemle çarpuk çurpuk kalb resimleri yapar ve içlerine birer sual işareti oturtur. General Bedeli Smith’in kanaatine göre. Stalin Polltbüronun ne mutlak hâkimi, ne de esiridir. Generale göre, kendisini bir şûra reisi ile mukayese etmek mümkündür, fakat öyle bir reis ki. en son karar dalma ken-disindedir. Amerikan Büyük Elçisinin kanaatine göre Stalinin esasta makûl ve anlayışlı olduğunu ve buna mukabil diğer Sovyet idarecilerinin mütear-nz ve inatçı olduklarını kabul etmek tehlikelidir. Stalinle doğrudan doğruya temas etmek suretiyle herşeyin düzelebileceğin! kabul etmek doğru değildir.
Stalin öldükten sonra, Rusyada rejim değişikliği olacağına artık kimse ihtimal vermemektedir. Yetmiş yaşını tamamlayan diktatör harp senelerinin ağırlığını sarsıntısız geçirmemlştir, Mos kovalılar 1945 te kır şaftlı Stalinin resimlerini İlk defa gördükleri zaman adamakıllı korktular. Onlara göre Stalin "ebedî gençti.,. Stalinin büyük elçiye anlattığına göre, kendisi sıhhati ile çok meşguldür ve doktorlarının verdiği rejimi harfiyen tatbik eder. Bununla beraber fazla İmsak etmez ve şimdi de, doktorların tavsiyesi üzerine mûtadından daha önce cenuba gitti.
Rivayete göre Stalin kalb krizleri, hattâ iki defa felç geçirmiştir. Fakat Stalin Gürcüdür ve Gürcüler arasında, yüz yaşını aşanlar, diğer milletlere nazaran daha çoktur. Amerika Büyük Elçisinin müşahedesi doğruysa "Stallnln daha bir müddet iktidarı elinde bulundurmaması için hiçbir sebep yoktur.,,
Atoma karşı müdafaa silâhı bulundu
Radarla idare edilen roketler atom bombasını taşıyan uçağı bulup imha elliyorlar
Londra 26 (Hususî muhabirimiz D.S. B. bildiriyor) — ÜÇ mcmloketin âlimleri hâlen Avustraiyada atom bombasına karşı yeni bir «ilâh imali hunuRundn yapılan tecrübelere iştirak etmektedirler. Haber Sydney’de çıkan Sunday He-rald gazctöai tarafından verilmektedir. Bu tecrübelerin yapıldığı saha roket mermilerine mahsua muazzam bir poligondur. Avustralyanın şimalî garbi nıın-takasında hemen hiç nüfus bulunmadığı için tecrübeler bu mıntakada yapılmaktadır.
Bu suretle atom bombası İle buna karşı müdafaa tedbirleri arasındaki yarış, yeni bir safhaya girmiş bulunmaktadır. Rusyanın da atom bombasına sahip olduğu bilindiğinden borl, atoma karşı müdafaa tedbirlerinin araştırılmasına hız verildiği malûmdur.
General Sir Frederlch Pile, bilhassa Büyük Brltanyanın atoma karşı müessir bir müdafaa çaresine nc kadar muhtaç olduğunu. (Observer) gazetesinde yazdığı bir makale İle İzah etmektedir, îngilterenln atom bombasına karşı müessir müdafaalarda bulunabilmesi için kaç tane "roket İstasyonu,, na sahip olması lâzım geldiği henüz tâyin edilmemiştir. Su var ki, "kontrol edilebilir roketler,, İle yapılan tecrübelerin verdiği sıhhatli neticelere göre, birbirinden oldukça uzak ve nispeten az sayıda müdafaa İstasyonları İle iktifa edilebilecektir. General Sir Pile’in, sözü edilen makalesinde; atom bombalarına karşı müdafaa için kullanılacak fevkalâde süratli ve radarla mücehhez V-2 mermilerinin bugünkü durumu hakkında şu malûmat vorilmektedir: Amerikalılar saatte 5200 mil (takriben 8300 km.) süratle hareket eden bir roket imaline muvaffak olmuşlnrdır. Bu netice saatte 3400 mil (takriben 5400 km.) katet-mlş olan ilk Alman V-2 silâhına kıyasla mühim bir llcrlcmo sayılabilir. Amerikan hava kuvvetleri "Gabu., adı verilen bu yeni silâhla, düşman uçaklarını havada kendi kendine bulup imha etmek hususunda tecrübeden geçirmişlerdir. Diğer taraftan San Dlcgo'dakl Rynn Elnronotical Company, müşabih bir silâhın İmal edilmek üzere bulunduğunu bildirmiştir.
Uçak müdafaasında bu çeşit otomatik silâhların tesiri hakkındakl bu malûmatın doğruluk derecesi, Amerlkada hava ve deniz kuvvetleri arasında cereyan eden münakaşanın neticesi üzerinde müessir olabilir.
Malûmdur kİ, Amerikan amiralleri, çok pahalıya çıkan B-36 tipindeki ağır bombardıman uçakları için yapılan masrafların beyhude olduğunu, çünkü bu çeşit otomatik silâhlara alt esrarın Doğu Almanyada Rusların eline muhakkak surette geçmiş olduğunu beyan etmişlerdi. Şu var ki. Rusların Almanyada ele geçirdikleri bu malûmattan esaslı İstifadeler temin edebildikleri dc şüphelidir, çünkü harbin sonunda Almanlar V-l ve V-2 silâhlarının imali hususunda müttefiklerden çok daha ileri idiyseler de, radar cihazları bakımından bilâkis çok daha geride idiler. Sir Frederlch Pile’in verdiği malumata göre, müttefikler harp sonunda kısa dalgalı radar cihazları kullanırken. Almanlar daha henüz orta dalgadan ileri geçememişlerdi. Halbuki müessir bir radar sisteminin temeli kısa dalgadır ve böyle bir sistem olmadıkça da uçak ve atom bombası tahribinde, otomatik olarak sevk ve idare edilen mermilerin kontrolüne imkân yoktur. Harp sonunda lngilterede alman bir tecrübe filminden, tecrübe roketlerinin 1,5 saniye kadar kontrol altında tutulabildiğl anlaşılmıştır. O zamandan beri de bir hayli ilerleme kaydedildi.
Şimdi, böyle otomatik roketlerle atom bombası nakledildiği takdirde, vaziyetin ne olacağı düşünülmektedir. Verilen malûmata göre, bugüne kadAr, teknik imkânsızlıklar dolayısiylc, aynı roket içerisine hem atom bombası, hem do radar kontrol cihazı yerleştirmeğe imkân görülememiştir.
Milliyetçilik ve devlet
M. NERMİ
ANAYASAMIZIN 4695 numaralı kanunla 10.1.1945 te kabul edilen metnine (Birinci bölllır», madde 2) göre Türkiye Devleti ouınhuriıjctçi inıUıı/ffrı, i dil Bir ZS
manlar Halk Partisinin kongre lorinde olduğu gibi daha sonrala rı nutuklarda parti münakaşalı rında, dergilenie ve gazetelerde üstünde en çok durulan dâva, nıilUyotçllik davasıdır Son haftaların yayınlarını karıştırır ve dikkatle gözden geçirirsek yine bu dâva ile karşılanmış oluruz Bu çok ehemmiyetli dâvayı biz yalnız dış görünüşüne göre ince tersek şıı neticeye varabiliriz Biz, milliyetçilik kavramını he nüz anlayamamışızdır, ve bütün aykırılıklar da bundan iteri gol mektedir. Halbuki, dâvayı böyle bir görüşle mütalea etmek, ona bilgisizlikten doğmuş bir fikir ahenksizliği isnat etmek demek tir. Biz, bunun cemiyet ve devlet hayatımız için son derecede teh İlkeli bir şoy olduğuna inajıan (ardanız.
Milliyetçilik kavramı, lıerşey den önce bir a»ıa-/ikir'dir ki, nn siller ve zümreler ona, büyük hâdiselerin gebşlmlne göre mftno verirler. Fakat bu ana-flkir, A nayasamızın e^as hükümter'l ara sında yer aldığı ve devletin bü tün temel-faaliyetlerinl ayarluyaı bir mahiyet taşıdığı için, çok ya kından ilgilenmek ve bunun tef şirini zamanın lûtfuna bırakma mak zorundayız. Hattâ biz yur domuzda kurulan her partini» ınİUiyotçİliüc uusıl bir tııûna rrr (hfibıi aydın /e pürüzsüz bir su rette bilmeliyiz. Bu kadar ehem miyetli bir kavramın şimdiye de ğin hiç olmazsa üstünkörü bit resmi incelemeden geçmemiş ol ması küçümsencmlyocek bir İh •nal sayılabilir.
Milliyetçilik nkri sanıldığı gibi .o Anası çoktan belli, münakaşası bitmiş, muhtevası durulmuş bir fikir değildir. Ve bu fikrin böyle oluşu, sırasında, halk yığınların* kolay coşturan bir propaganda silâhı olarak kullanılmasına en geniş imkânlar vermektedir. O nun için bugün, en koyu ve iler teme düşmanı muhafazakârlar dan başlayarak en radikal solcu lara kadar milliyetçiliğin sayısr-( şitleri vardır.
Tarihin ihtilâl fırtınası halin de beliren hiçbir dâvası yoktu» ki, cenyyet ve topluluk adına ya pılmamış olsun. Önayak olan in san, her zaman yalnızlığın dra mini duymuş ve kendisine cemi yetin görünmez kuvvetlerinde! bir siper hazırlamaya çalışmıştır Dünya tarihinde bunun sayıar örnekleri vardır. Dun’ün mücade le metodu, mücadele taktiği dc ğişmiştir artık. İnsanlık. 180ı yılından beri, yeni bir toplulu) fikri, topluluk sezgisi ve toplu luk hayat görüşü etrafında der (emenin yolunu araştırmakta dır (Vierkant Soziologie), ki bi? buna jnılliyrtçiiık diyoruz. Bu tek başına, yapayalnız bir cemi vet hâdisesi değildir. Milliyetçilikle birlikte nuIH kudret, sezgis-le uyanmıştır (Fr. Melnecke VVeltbürgcrtum und National itaat)
Eski cemiyetlerde Cuwhurh/t • /e Halk İdaresi şekilleri de var dır. Fakat c^ki Atina tskende» İmparatorluğunda nasıl erimişse eski Cumhuriyet Roması da daha sonra imparatorluk içinde kaybolmuştur. Demek oluyor ki, son çuğın başlangıcına değin cemiyetler, genel bakımdan, askeri bir kudret temeline dayanan bir
devlette yan vana yaşamışlardır Onun için cemiyet ve devlet ara sındaki kaynajma son derecedi gevşektir ve aıılorite drvbtiha\ ka doğru yııyılmalc ihtiyacım duyduğu zamanlarda dbi te/fkild b ndnn faydalanmaktadır
1800 den sonraki gelişim isi tebaanın vatandaş olmasına, dev letle cemiyetin kaynaşmasına fır sat ve İmkân veren bir gelişimdir. Artık ne devlet, ne de cemi yet birbiri ile tema» edebilme)* için dm teşkilat ma muhtaç değildir. Onun için idik devlet te lâkkisl bir hayalden, bir utopU* den doğmuş birşey değil, doğru dan doğruya yeni cemiyet ve devlet nizamından fışkırmış bir zarurettir. Çünkü: devlet, toplu luk hayatının yalnız dünya işle rini görmek İçin kurulmuş cemi ilet trçkilflh’fhr.
Milli olanlarını bir yana bira kırsak, dinler, ana-fikir bakımın dan, milliyetçilik kavramına düş mandır. Çünkü: bu fikir, ferd» benliğinin kaynaklarına giden volları açar ve onu ümmet ide allerinden yavaş yavaş uzaklaştı rır. Bu gelişimi önlemek için, din adamları ikisi ortası bir yol bulmuşlardır: Millî bir mâbet ve ki lise yaratmak. Hattâ İmparator luk Japonyası bile böyle bir te şebbUse girişmeyi lüzumlu gör müştür. Bulgaıior elde ettikleri bir sultan fermam ite Fener kilisesinden ayrılmışlardır. Bundan da anlaşılıyor kİ; milliyetçilik fikri; kökleri binlerce yıllık kutsal İman geleneklerine kadar uzanan din teşkilâtında bile temelli tesir ’erinl göstermiştir.
Milli devlet doğduktan sonra cemiyetle devlet arasındaki ihfi-lâflar'ın milliyetçilik ölçüsüne gö re değerlendirilmesi ve düşünül mesi kadar normal bir şey ta savvur olunamaz. Biz. söz gelişi, en ehemmiyetsiz bir konuyu ince terken bile, milli menfaatimiz^ uygundur veya de fiildir gibi hü kümler vermeye artık alışmışız dır. Demek oluyor ki. devlet ve cemiyet dâvaları birer milli dd ra’dır. Fakat çağımızın kanlı ida olojl dâvalarını çok yakından ın çelersek, gÜçlÜK çekmeden anla nz ki, Çin komünistleri de milb bir ddva ile hücum teşkilâtların» yaratmışlardır (G. L. Arnold Nationalism. The nineteenth cen tury. sayfa 261-271) Bundan d anlaşılıyor kİ. çağımızın çeşit çeşit gelişmeleri yüzünden cemiyet içinde beliren bütün ehemmiyetli dâvalar, milliyetçilik fikrine veri ten yeni yeni tefsirlerle, kuvvet kazanmaya ve bu surette yeni bir hayat nizamının temeli haline gelmeye çalışmaktadır.
Biz, elbette, Büyük Atatürk Devriminin çerçevesi içinde mil llyetçiyiz. Ve lâiklik bu yaratıc fikrin temelidir. Anayasamız du rurken milliyetçilik fikrinin bas ka türlü tefsirine de imkân yok tur. Fakat son fikir münakaşa lan da gösteriyor ki, beylik söz terden başka rıiçblr yetkisi olma yanlar, milliyetçilik fikrine Tiirl Devriminin ruhuna çok ay kır* mânalar vermekte ve bu surette cemiyet ve devlet arasında çeşit çeşit ideoloji ayrılıklarının uyan masına yardım etmektedirler. Biz onun için, milliyetçilik fikrinin daha aydın bir şekilde belirmesi ni ve tefsirlenmesini istiyoruz v» buna çok büyük bir ehemmiyet veriyoruz. Bize Kurtuluşumuzı kazandıran m lliyetçilik yıkılışı mız için bir irtica silâhı olaral kullanılmamahdır.
"Olsun bitsin,, zihniyeti
EVİME mahalıo muhtarlığı tarafından bir "Ailo Beyannamesi,, bırakılmış; on beş gün İçinde doldurup yerine gondormoli imişim. Oe-clktirmoyi sevmedığimdon vo bir işi zamanında yapmayı medeni vazife bil diğimden kaloml derhal elime aldım: nüfus cüzdanlarını önüme Gererek başladım yazmayA... Fakat ne mümkün? Bu boyannameleri doldurmak için sadece yazı yazmayı bilmek yctınoz. Hü ncrbazlık lâzım?
Kâğıda beraborcc göz gezdirelim. Mesolâ doğum yeri olarak ayrılmısçiz-gi içi hanenin eni 2 santimden eksik. Buraya, haydi gayret edip 8 harfli "Is. tnnbul,, u sığdıralım... Ya, 10 harfli "İskenderun., da dünyaya gelmişsem no yapacağım? "Medeni hal" hanesi 9 millmotre... Geliniz de oracığa "Bekâr,,, "Evli,, gibi dört harfli sözleri yerleştiriniz. Hole "Sanat,, hanosl ö-mür: 1 santimi bi»o bulamadığından faraza şu "Manifaturacı., novinden 12 harf nesino yoter? Ben "Muharrir,, i oturtamadım; son narf dışarıda kaldı. ...Nüfus cüzdanının verildiği mahal için yan çizgileri de dahil, kıtı kıtına ancak 1 santim ayırmışlar. No derece iyi niyot vc maharet gösterseniz "Beyoğlu,, nu içine alamıyor; "Eminönü,, nü dol Lâkin en tuhafı nüfus cüzdanı numarasına tahsis odilen 5 milimetrelik çizgi. Ne yapayım, nasıl edeyim de benim 85914 rakamlarımı bu, tek noktayı zor kabul eder yero oturtayım?
Dodolerlmiz arasında pirinç tanosi üstüne bir "lhlâs„ yazan marifetli hattatlar vardı; dovlet dairelorinde de hünerli kâtipler pek ince bir hüsnühatta maliktiler. Şimdi, bir türlü okunur ha le getlromodiğimiz ve İlkokullardaki acayip yazı sistemi yüzünden asırla^ geçse yine de sokamıyacağımız yeni hat İle o varakaları dolduracak adam aramızda yoktur. > azı makinesini ds tecrübe ottlm: Hanelerden hiç birine on küçük kelimeyi yorloştiremedim.
Yazı makinesiyle yazılamıyacak şekilde hazırlanmış bir varakanın bugün elde bulunması caiz midir? Peki, ne yapacağım? Oturup bir kuyumcu ve saatçi gözlüğü mü yahut pertevsiz kul lanarak, en ince kalom ucu ile resim, plân, minyatür, casus muhtırası hazır* larcasına saatlerce, günlorce uğraşacak mıyım? Atölye mi kuracağım? Kimin vakti ve kaç kişinin hünorbazlığı buna müsaittir?
Meselenin bir noktası da şu: "Aile Beyannamesi,, ni iyi bir fikir ve lüzumlu bir usul olarak kabul ediyoruz, diyelim; o fikri ve luzumu idrak edenler bu kâğıtlara pratik bir şekil veremezler miydi? Yani cetveli hazırlayanların nihayet basılmasını emir buyuranlar "Meydana koyacağımız ve halka sunacağımız şu varaka istimale elverişli mi? Hemşerilcr kolayca doldurabilecekler mi? Muhtarlar okuyup anlayacaklar mı?„ diye kondi kendilerine soramazlar, ilkönce kendileri bir tecrübe yapamazlar mıydı? Hele:
— Vatandaşlarımızı üzmeye, yormaya, içinden çıkılmaz bir işo sokmaya, başlarına böyle bir dert açmaya hakkımız yoktur!
Endişesine düşmemeli mi idiler?
■k
Şimdi dâvanın ciddi noktasına geliyoruz: "Muhtarlık Beyannamesi,, hangi hükümet yahut belediye bürolarından birinin eseridir? Filvaki kâğıtlar 1948 yılında bastırılmış olmasına göre işle-lonen hata yeni değildir; fakat pek de eski sayılamaz. Eğer başta bulunanlar kayıtsız kalırlarsa aynı hatalar birbiri arkasına devam edip gidecektir. Evvelâ bu cihete dikkati çekerim.
Sonra şu hükme vardığımı söylemek isterim: Hükümet dairelerinde gerek tiği kadar dikkatte, ciddiyette, iş görülmüyor. "Aile Beyannamesi,, varakası büyük mikyastaki işlerin de iyice benimsenmeden yapıldığını meydana koymak bakımından kâfi bir vesikadır.
Görüyoruz ki resmî muamelâtta hâ* kim olan zihniyet "Olsun bitsin" den ibareti Kullanılır, işe yarar, zahmet çoktirmez şekildo uır mahalle muhtacı beyannamesi hazırlamak, kâğıdını seçmek ve basmak için de Amerikadan mütehassıs getirilmez a! — Rc-Ha.
Türk Dil
Kurultayından notlar
Altıncı Türk Dil Kurultayı, bugünkü Türkiye topraklarında yaşayan türkçeyi ana prensip o-larak kabul etmekle tarihi mesuliyetten kurtulmuş, zaferi «ağlamış oluyor. Fakat iki tarafın müfritleri, mutaassıp derecede türkcecllerle daha mutaassıp fakat sinsi sinsi işlemek isteyen osmanlıcacılar, en «onunda pes dediler, amma çoğunluğun da yıpranmamış ne sinirleri kaldı, ne de ağrımadık başı! Aralarında sesi kısılanlar bite var. Ne İse, fırtınayı atlattık ve zafere kavuştuk ya, yeter. Güzel türkçe cümlemize kutlu olsun!

Kurultayın bu son toplantı gününe gelinceye kadar, gerek bundan evvelki toplantılarda, gerek komisyonlarda, gerek koridorlarda ve holde söylenen, konuşulan bir hayli hoş ve eğlenceli sözler olmuştur. Bunlardan tesadüf ettiklerimden bazılarını not ettim. Lugün, aşağıda bir kaçını yazıyorum.
*
nce Nurullah Atacın bana bir Ç J sözünü kaydedeyim. Kendisi, söz alarak yıktığı hitabet kürsüsünde heyecanla teklif etmişti:
— Efendim, bir dergi çıkarmalıyız. Türk Dil Kurumu oir dergi çıkarmalıdır. Bu, hikâyesiyle, şiirleriyle, makaleleriyle halkın okuyacağı bir dergi olacaktır. Benim gibi yazmak isteyen, fakat dergi bulamayan bir takım gençler var. Onlar bana müracaat ettiler. Benim gibi yazmak isteyen bu gençlere sütunlar ayıralım.
Tesadüf olarak, Nurullahtan sonra, söz sırası bana geliyordu. Ben de, muhtelif meselelere temastan sonra, dergi teklifine de sözü geteirerek: — Aman, dedim, Nurullah Atacın Ulustaki üs lûbu ile yazı yazacak bir takım gençlere fırsat vermeyelim. Aman o dergiyi çıkarmayalım.,,
Nurullah Ataç dostum, pek tabii olarak, buna içerilemış. Şu da var ki beni sever, ben de onu severim, fakat bu, başka bir mesele! Ne ise, toplantının sonunda, holde, vestiyerin önünde beni gördü ve hemen şöyle dedi:
— Halit Fahri! Eteni as, fakat dergiyi çıkart!
*
Terim komisyonandayız. Nebat
isimlerinin türkçesi mi söylen sin, yoksa iâtincesi mi? Dâva münakaşa bu! Derken, araya, bir di gitalls kelimesidir atılıyor. Bunun türkçesi yüksük otu imiş! Hangisi kul lanılacak? Tam bu anda, bir profesö rümüz, hızır gibi yetişerek, bu digıta lis’in pek çok çeşitleri ve renkleri ol duğunu ve bunların aynı zamanda ay n ayrı değişik lâtince İsimler taşıdık larını belirtti, açıkladı. —
Mesele bir çıkmaza sapmıştı. Digi talis’i anladık amma, yüksük otu no o lacaktı? Onu inkâr mı edecektik? A tacak mı idik?
İşte bu defa da, ikinci hir hızır, Haşan ÂH Yücel yetişti:
— Efendim, dedi, bilirsiniz, şu bizim hayvanat bahçesinde uçan, koşan her cins hayvanın iki türlü ismi de yazılıdır. Meselâ Akbabanın hem Akbaba ismi, hem de lâtincesl, âlim-cesl vardır. Sonra meselâ Ayıyı alalım. Ayının hem taşın üstüne Ayı diye ismi yazılıdır, hem de yukarsına urus purus, bilmem ne diye bilgincesl! Çünkü malûm ya! Ayının da çeşitleri vardır.,,
Gülüşüldü ve bu dâva, o zaman ka-pandı.

Onun için suç teşkil eden gayeyi, şimdi Bulgar Dışişleri Bakanı tekrarlıyor
VİYANA, 26 (Hususi muhabirimiz NAB bildiriyor) — Bulgaristanın Pirin mıntıkasından gelen Makendon-yalı Poptomof Bulgar Dışişleri Bakanıdır. Bu zat gazetecilere verdiği beyanatta, Bulgaristanın sulh yolu ile halledemiyeceğl hiçbir toprak dâvası olmadığını söylemiştir. Dışişleri Bakanının, Makedonya hakkında Bulga-ristanla Yugoslavyanın dostça anlaşmak ümitlerinin henüz zail olmadığını İma etmesi fevkalâde calibi dikkattir, Poptomof diyor ki: "MakedonyalIlar, diğer Balkan devletleri ile aynı haklara sahip bir devlet içerisinde birleşince, daha parlak ve mesut bir İstikbal bek-liyebiUrler.,,
Bu beyanattan bir gün evvel Kostof idama mahkûm edilmişti. İddianamenin en mühim maddelerinden biri, Bulgar MakedonyalIndaki Pirin mıntakaslyk Yugoslav Ma kedony asındaki Var-dar mıntakasının birleşmesi me-Beleşiydi. Kostof, Prin mıntaka-sını ilhak etmek isteyen Yugoslav'lara müzaheret etmekle İtham edilmişti. Malûmdur ki, Kostofun çok bağlı bulunduğu "Bulgaristanın babası" Dimitrof, Tlto ile müstakil bir Makedonya devletini İhtiva eden bir Ealkan birliğini müzakere etmişti. Bu tasavvur o zaman her iki memleketin siyasetine uygun bulunuyordu ve ancak Tlto buhranı başladıktan sonra "mekruh” sayıldı, Poptomof bugün müstakil Makedonya devletinden bahsederken, Vardar mıntakasını Yugos-lavyadan kopararak Arnavutlukla karadan irtibat, tesisini İsteyen Moskova-nm arzusunu ifade etmektedir. Görülüyor ki, iki çeşit Makedonya meselesi vardır. Birisi ayrı bir devlet içerisinde istiklâl kazanmak isteyen Makedonya milletinin arzusu, diğeri ise Rus politikasının bir manevrasıdır, Makedonya politikasını güden Kostof sehpaya gönderilirken, Krem linin kozunu oynıyan Poptomof, Makedonya Devletinden rahat rahat bahsedebilmektedir.



MALATA ÇİFTÇİSİ
: Josepb Conrad
Yatağında dikildi. Halinde heyecan yoktu; fakat buna karşılık şöyle bir hte: Başına çaresi bulunmaz bir iş geldiği hissi.
— in —
Öğleden sonra gazetecinin odasına gene geldi. Geceleyin duyduğu ve artık önüne geçilmez, çaresi bulunmaz diye tavsif ettiği bir hâdiseyi gûya haber veren hissin yükü altında ezgindi. Fakat belli etmiyor, lâkayd bir tavır takınmağa çalışıyordu.
Başyazar, şöyle yüksekten konuşurcasına, dün akşam. Dunster’lerin evinde Moorsom ailesiyle tanıştığım bildirdi: Sade bir akşam yemeği imiş, başka kimse yokmuş, yabancı bulunmaması o mâhut mesele bakımından daha münasipmiş..
— Dinleyin beni...
Ellerini bir sandalyanın arkalığına dayamış olan Renouard dostuna mânâsız gözlerle baktı. Gazeteci haykırıyordu:
— Vallahi yaman bir kız! Nc diye gider o sândalyaya o-turmaya kalkarsınız? Pek rahatsızdır,
Renouard : "— Oturacak değildim,, diyerek pencereye doğru ilerledi. Sandalyeyi kaldırıp gazetecinin başında parçalamak ihtiyacını yenebildiğine, sandalyayı elinden bırakabildiğine memnundu.
öteki anlatmağa devam etti:
— Willie gözünü ayırmadı kızdan. Sanki o iri gözlerinde yaş vardı. Yemeğin başından sonuna kadar genç kıza doğru hisli bir âşık edasiyle eğilmesini görmeliydiniz.
Renouard, endişeli, boğuk bir seste öyle bir "— Yeter tık!,, diye bağırdı ki, arkadaşı hemen ona doğru döndü; kat Malata Çiftçisi arkasını çevirmişti Gazeteci sakin tavırla:
— Willie‘ye karşı duyduğunuz nefreti bu kadar iteri türmeyin, dedi. Marazl bir hal aldı. Otuz yaşını geçtikten sonra herkes ahım şahım güzel olamaz... Ha. profesörle bi-raz konuştuk; hele sizden bahsettik. Tecrübeleriniz onu pek alâkalandırdı; bu gibi fenni ve ilmi dâvalarla zihni meşgul o-lursa avunuyor anlaşılan, öteki işi unutur gibi oluyor... Miss Moorsom, meseleyi size anlattığımı söylediğini vakit canı sıkılmış görünmedi; dostumuz Willie iyi ettiğimi söyledi; ihtiyar Dunster’e gelince, uzun beyaz sakaliyte hepimizi takdis ediypr gibiydi. Bütün bu kimseler sizi çok begenlyorlur; çiftliğe yerleşmeden önce birkaç türlü hayat geçirdiğinizi anlattım onlara... Sizin fikrinizi almak İstiyorlar. Acaba Arthur
ar-fa-bir
gö-

■fBliilBIllIllilIlllfî . Çehren: Reşad Nuri Darago ■■■■
- 6 -
burada nasıl bir iş bulabilmiştir dersiniz?
Renouard mırıldandı :
— Herhalde kolay bir iş.
— Sporcu mu oldu, atlet mi? O zavallıya karşı daha merhametli olunuz. Belki otlağın birinde at koşturmakla yahut davar sürmekle ekmeğini kazanıyor, belki de hâlâ, akla gelmiyecek yerlerde iş arıyor, hattâ çöllerde araştırmalar yapıyordur.
— Yahut da bir yolun kenarındaki hunin birinde körkütük »arhoş yatıyordur şu akşam saatinde.
Gazeteci mihaniki bir harekette asılı saate baktı: Beşe çeyrek vardı.
— Sahiden de geç olmuş. Ama delikanlının bu saatte
o derece
KimbIHr,
mutlaka sarhoş olması lâzım gelmez. Herhalde düşkünlüğe uğradığını tahmin etmeğe sebep yok.
Batı Paslflktc dolaşıyordu? belki şimdi... Hem de bir korsa»’ gemisinde. Ama nc sıfatla? O da malûm değil. Fakat...
— Yahııt şu saniyede matbaanızın kanısı önünden geçi yor meselâ...
— Sanmam. Yalnız pencereden ayıns.ı.n. .ı.ı nuya-çak. Yüzünüzü göreyim bari. Arkası dönük birisiyle konuşmaktan hiç hoşlanmam. Çölde keşişler gibf kendi kendinize homurdanıp duruyorsunuz. Doğrusunu söyllyeylm mi Gcoff-rey? Siz beşeriyeti sevmiyorsunuz.
— Hayatımı iniyorum da.,.
Renouard bu devam etti:
— O adamın
reden biliyoruz? Bütün tahminleriniz ihtimal,.,
Renouard’ın yumuşadığını gören gazeteci de yumuşadı, ve dostunu biraz süzüp dedi ki:
— Neden akla pek yakın olmadığını göreceksiniz. Araştırmalara başlamış bulunuyoruz. Arthur’ün bulunmasına yardım edecek malûmatı memleketin bütün polis merkezlerine telgrafla verdik. Üstelik dc şimdi, onun en aşağı üç aydan beri şehre gelmediğine hemen hemen eminiz. Gclmiycli üç aydan fazla olup olmadığını dn şu anda bilmiyoruz.
— Pek tuhaf.
— Pek basit. Miss Moorsom ihtiyar uşakla görüşmeyi
beşeriyetin İşlerinden bahHCdrı * •

sözleri söylerken gelip koltuğa oturdu ve
şu dakikada bu sokağı boylamadığını ne-kadar akla yakın bir

yalnızlığa ham-zaman müdafaa
uygun olduklarını da düşündü, göre, bir adamdan haber almak onun yeryüzünden kalktığına hükmetmek değişte bu sayededir ki birçok kaçak suçlu ve câni-mümkün olmuştu. Bunları zihninde geçirdikten
ihtimali mevcut
tesbit ettikten sonra buraya, postadan alınmak üzere bir mektup göndermiş. O mektup hâlâ postada bekliyor. Gelip alan olmamış. Demek kİ o genç burada oturmuyor. Ben de şahsen buna hiç ihtimal vermedim. Fakat günün birinde pek âlâ gelebilir. Zaten tek ümidimiz de onun ergeç şehre gelme-sındedir. İhtiyar uşağın ölümünden haberi yok. Onun için mektuplarını almağa gelecek. O zaman Miss Moorsom'un yeni yazdığı bir mektubu da bulacak.
Renouard ses çıkarmıyor, fakat bütün bunların ihtimal dahilinde olduğunu düşünüyordu. İradeli esmer yüzünü buruşturan yorgun hail ve gözlerinin gitgide dalgın bir eda almasından belli idi ki, o muhavereden sıkılmıştı artık... Gazeteci ise bu tavrını, insanlığa karşı gösterdiği ve ahlâka uygun olnuyan alâkasızlığa, kalbini âdeta kurutan lettı. Sonra, iteri sürdüğü tuhmınlerlnin her ettiği fikre
Bu fikre bulundukça ru değildir. yİ bulmak
sonra gazeteci, konu değiştirerek, Renouard*a sordu:
— Ailenizden mektup alıyor musunuz? İnşallah Afiyette dirter.
— Teşekkür ederim, alıyorum.
Bu kısa sözler, herhangi bir teklifsizliğe meydan vermı .ecek şekilde söylendi. Çok derin bir şefkatle sevdiği, ona karşı hayli vicdan azabı duyduğu nitesinden bahsedilmesini istemezdi. Mizaç itibariyle büsbütün farklı ve ayrı bulunduğu aile efradının hiçbirim yıllardan beri görmemişti. Şehre geldiği günün sabahı Dunster müessesesine gitmiş ve orada. "Malala,, işaretini taşıyan bölmede bir yığın zarf bulmuştu: bunların kimi kendi adına, kimi de yardımcısının adına yazılmış ve hepsinde "Dunster ve Ortaklan eliyle,, ibareli birer adres vardı. Dunster müessesesi fırsat buldukça mektupları ya bir sahil muhafız gemisi yahut bir ticaret yelkenlisiyle sahiplerine ulaştırırdı; fakat dürt aydan ber| de böyle bir fırsat çıkmamıştı. Uzun bir sükûttan sonra gazeteci dostuna sordu :
— Bir kaç gün kalacak mısınız burada?
Renouard, şehirde uzun müddet kalmaya sebep görmediğini lûkayd bir tavırla ifade etti:
(Dcvurıı »ütecek)
J
Besim Atalay üstadımız, aruz veznini muştalayan tezinde Ankara çocuklarının sokaklarda çağırdıkları türkülerden misaller okuyarak :
— tşte bizim şiirimiz bunlardan doğacaktır, dedi. Misallerinden ikisini ibret-i edebiyat olarak, aşağıya kaydediyorum. işte birincisi:
YajL yağ yağmur, Teknede hamur Ver Allahım ver Bir koca yağmur.-
İkincisi de şu:
Ay dedct ay dede Cebime para koy dede!
Gördünüz ya, efendim, biz Kurultayda yalnız kuru kuruya sentaks, lingus-
tik. filân ilimlerinden konuşmadık. a«
ıasıra böyle şairane sohbetler de yaptık!
Halit Fahri OZANSOY
Güzel sözler
★ Hiç bir zaman mesut dvğihzdir; sadece bir zamanlar meatıt oldu* ğumuzu hatırlarız.
Alexander Smith
ğ Gilnahla uzun müddet mücadele etmedikçe hiçbir zaman tama-miyle mesut bir insan olamaz-
■ SİML5.
J. C. Ryle
★ Kitaplar, düşüncelerin mezarıdır.
Longfellovv
★ Kitapları hazmedelim; aksi halde hafızamıza giderler, fakat «i/mi mıze yerleşmezler.
Seneca
★ Eski odunlar yakıtmalıt eski şa-raplar içilmeı*, eski dostlara itimat edilmeli ve eski kitaplar okunmalıdır.
★ Birçok kitaplar şöhretlerini muharrirlerinin kuvvetli, okuyucularının da kötü hâfızasma borçludurlar.
Colton
•ğ Kelimeler hareketlerin kanadıdır Lavater
★ Kelimeler kaibin sesidir.
Konfiçyüs
★ Çelik gibi keskin kelimeler vardır. I
Balzac

27 Aralık 1949
İsim meselesi
Eğeden notlar
Sayfa 5
Yoksa hu neuzubıllâb Fİ tarihinde köyün bir
KÖRÜKÇÜ
Muhtar
Biraz
püklüm gelir. Bev
durdurtmamızsan
ümerdlr bey. Neye (1?
senin ahırında İki tene kısrağın vaaar? emreder:
ulan İbrahim Paşadan
durduram kİ?
beg
ÎZDE bir söz vardır: •‘Allah deveye kanat vermemiş kİ uçar da damlan yıkar* dı„ diye. Bizim beyler de maazal
lah. tyi ki büyük, geniş ycrlcrdu beylik yapmazlarmış, heriflerin yaptığını şeytan düşünemezdi. ŞU yamaçta görünen
beyi vardı. Zntcn bunlar altı üs tü bir iki köye hükmeden cins ten. Amn beyefendi bu herif öyle kibirli ki. Sultan Süleyman a«ık atamaz yanında. Nemrut gibi bir şey. Bir gün konağının selâmlık tarafında oturmuş, dalknvuklariy-le sohbet edermiş. Konak dedimse söz temsili yani. Aha şu bizim maliye binası kadar bir şey. Neyse efendim, bir yağmur tutturur. A-ganin da bu yağmur hoşuna gitmez, canı sıkılır. Serkânna bağı rır (Kâhya il« baş uşak arası hiz metçi) :
— Ula, var şu baranı kes ha.. Serkâr şaşırır. Etrafına bakar. Amma karşı gelmek kimin haddi ne. Çıkar, dama bir bakar, yağmuru neynen durdursun? bekler, süklüm yine gürler:
— Ula daha
ha...
— Beg. Nlco
— Var get göğe bağır ki baran istemiyor.
Serkâr yine çıkar, havaya bir iki bağırır. Yağmur hep yağıyor, iyi bir dövülmeyi de göze alarak huzura yine girer. Bu sefer bey kıpkırmızı yerinden fırlar, duvar* da asılı Martinini kapar:
— Gel ki gösterem nasıl durur baran. Bah beni nice dinler bulut.
Dama çıkar, havaya bir iki el silâh sı kar.Tesadüf bu ya. yağmur da dinlverir. Artık uşaktaki ve heriflerdeki tevahhuşu bir görün Hemen eğilip beyin ayağını öperler. Bey azametle bağırır:
— Beni Allah hilem sayar. Sözüm dinler göriysiz?
Tam o sırada efendim, uzaktan bir atlı görünür. Bizimkiler içer! girerler, atlı da atını bağlayıp •’Selâmaleykünı,, diye gelir. Selâm, sabah, hâlini anlatır. Erzu rumdan geliyormuş. Yağmura tutulmuş. Tüccarmış falan.
Biraz sonra hey lütfen ilgilenir-— Adın bağışla baham oğul. — Ömer, beyim.
— Ne? Ne c.iyon?
— Adım Ömer dedim bey?
— Ula doğru do. Nasıl senin din Ömer ola?. Ne cürettir.
a-
— Vallaha yalan deyem
Uzatrnıyayım beyefendi, başınızı ağrıttım. Bu adamcağız adının •'Ömer,, olduğunu söyledikçe bey kızar bnğırır. Adam şaşırır, yemin eder Bey yine küplere biner Etraftakllcr adamcağıza işaret e-dcrler ama, herif anlamaz. Derken bey sabredemez:
— Ula senin aha şunlar kimi tüfeklerin var?
— Yooh bey.
— Ula saf Arap
SerkAra
— Çek
gelen kısrakları.
Adama tekrar döner:
— Senin karın Molla Abdal ın kızıdır ha? Öteki karın Horci A şiretl Beyinin kızıdır haaa?? ö tek! karın Dilber Hotti’dir???
— Valla yoh bey. Ama adım Ö merdlr.*Taş çarpsın
mem.
— Ula hös. Sinni tıram.
Ahırında iki tane olmayan. İncili sedefli tüfekler* bulunmayan bir adam. Karısı bir memleketin en güzeli. En büyük ağa kızları olmayan adamın ad nasıl Ömer olurmuş.
Bey dehşet kızar ve tebaasın: dövdüğü kırbacı almak iizore atı lirken, yandakilerden biri adamcağıza fısıldar:
— Ulan adım ömo desene soy ha..
Herif başına geleceği görmüş, dehşetle bağırır:
— Bey, ben ettim sen etme Yanlış demişim. Benim adım ö-mo. (Memo, Haso gibi).
Bey döner, burnundan soluyarak bağırır:
— Ha., şöyle, adam olsana ula Senin adın nasıl Ömer olur ki Bu dünyada iki Ömer vardır. Biri Ömer îbnil Hattap. Hazreti Ömer Bir de ben, Omer-i Ca’fer... Siz lerin adınız ancak ömo olabilir
Şu acayip dünya!
Müzikle sağlanan tedavi
Amerikada hastahaneierde bulunan hastaların tedavisi hususunda müzik istimali günden güne daha önemli bir rol oynamaktadır.
Umumiyet itibariyle Birleşik Ameri kadaki her tipteki hastahanelerd* müzikten istifade edilmekte ise de akıl hastalıkları hastahaneleri için bilhassa çok faydalı olmuştur.
İnsulin şok tedavisinde müzikten nasıl istifade edildiği, Virginia eyâletindeki Birleşik Amerika Tecrübeli Erler Hastahanesinde tatbik edilmekte olan programlk belirtilmiştir. Hastaya damardan insulin tatbik edildikten sonra ağrıyı dindirmek m aks a-diyle ağır» tempolu, yumuşak ve âni aksanlan olmayan parçalar çalınmaktadır. Seçilen müzikler Sibelius Debuısy, Tschaikovvsky, Wagner, Stravinskl, Rachmaninoff. Grieg ve Hanson’un eserleridir. Diğer taraftan aynı maksatla zenci başvurulmaktadır.
Bu müziğe, hasta, •an verici safhasına
şarkılarına d3
tedavinin heyc-girinceye' kada?

Hicri 1949 Rumi
R. evvel ARALIK K. evvel
7 27 14
L869 Salı 1865
Vakit Vasati Ezanı
Güneş 7.23 2.37
Ö£le 12.15 7.29 (
îklndl 14.35 9.48
Akşam 16.47 12,00
Yatsı 18.26 L30
îmsûk 4.38 12.52
Müzeler
Atatürk inkılâp Müzeni: Perşembeden maada hor gün 10-12 va 14-17.
lupkapı Sarayıı P&zarusi-Çar-cumba - Cumartesi, saat 13.30-17 Telf. (21090).
Aya«ofyu: Pazartesi - Suiı-Çar-şamba - Perşembe - Cuma, naat 10 16; Cumartesi. Pazar, saat
13 16 Telf. (21750).
Arkeoloji: Çarşamba. Cuma.
Pazar günleri 13 ten 16 ya kadar.
Eski bark Enerleri Şubeni: Çarşamba, Cuma. Pazar. 10 dan 12 ve kadar. Tolf (21682)
Türk vc Ifllâm Eterleri: balı Perşembe Pazar 1630 Telf. (21H88)
Holfiınbahç© Donla martenl Bant 13 - 17 Telf. (81284)
Belediye Mıl/cjl; Atatürk JBub varı. Perşembeden maada h^r gün 10-12 v© 14-17,
Tevfik Fikret Aşlyun Müzesi* Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12
İzmir:
Antikite gün 9-12. 17 açıktır.
miat 13 30
Müzeniı Cu« Pazar
9 - 18
Bul
v© 14-.17.
Müzesi (3324) ;
1.30-17. Cumartesi:
Her
14-
Sıhhî imdat
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası An kar©
İzmir
İzmir 2233
4499i»
60535 wı 051
KarşıyuKa 5O&3
Her mevsime uyan bir kıyafet: Tayyör
Moda biri ilham elbise-
erkek,
TAYYÖR, artık bu asrın malı olmuştur. Fakat günün hor saatinde ve senenin her gününde glyllebile-cek bir kıyafet olabilmesi için 50 senelik bir mücadele devri geçirdi, dünyasının büyük yeniliklerinden olan tayyör, erkek elbisesinden alınarak yapılmış yegâne kadın sidir.
İlk zamanlar ceketi il»? kadına
eteği İle kadın hali veren bu kıyafet uzun müddetten beri cazibesini kaybetmemiştir. İlk Dünya Harbi neticesinde meydana gelen moda, saçların kısa, kalçaların zayıf olması, bu kıyafeti bir kat daha meydana çıkardı; yani tayyöre daha erkekçe bir hal verdi. Fakat çok geçmeden tayyör blç'mlerı değişmeye, daha zarif, şık ve kadına yakışır bir hal almaya başladı.
1950 yılına girmek üzere olduğumuz şu günlerde güzel şeyler giymeyi, bilhassa şık bir tayyöre sahip olmayı düşünen kadınlar çok olmalıdır. Çünkü dediğimiz gibi, kadını biraz erkekleştiren, eskiden çok sade kıyafet olan tayyör, bugüne gelinceye kadar yavaş yavaş birçok değl^iklikleıe uğrayarak nihayet o klâsik erkek çizgilerinden kurtulmuş ve çok daha zarif, şık hatlarla muhtelif şekiller içinde kadınların fazlasiylc tercih ettikleri bir kıyafet olmaya başlamıştır. Eskiden tayyör için kullanılan kumaşlar ekseri erkek elbiselerine kullanılanlarla aynı cinsten olurdu. Yani oldukça kaba, ciddî renkli, kalınca kumaşlar. Fakat zamanla kadın to^’yörlcrl
çok daha açık, neşeli renklerden, ketenlerden. ipeklilerden yapılmaya başlandı. Bugün ise en can alıcı, değişik ve acı renklerle yapılan tayyörler ön safta gelmektedir. Dünyanın on büyük terzihanelerindeki güzel mankenler bilhns-sa gece giyilmek üzere iki parçadan ibaret fantezi tayyörler teşhir etmekte, bu güzel tayyör kıyafeti büyük bir alâka toplamaktadır.
Tayyör birçok memleketlerde, meselâ Ingllterede hâlâ eski sade ve klâsik şeklini muhafaza ediyor. Buna mukabil. diğer memleketlerde muhakkak kİ, biçim, zarafet bakımından fevkalâde bir değişikliğe uğramış, alolâde bir elbise olmaktan çıkarak her zaman, her saatte giyUebİlecek biçimler, renklerle kadın gardrophırındn baş yeri almıştır. Bu büyük değişikliği anlamak için bir terzinin provasında bulunmak kâfidir: işte kumaş parçası orada uzunluğuna yerde durmaktadır. Biraz sonra terzinin yaratıcı eli çalışmaya başlayınca, onu şöyle bir çeliştirip, bu tarafından biraz kesip, şurasını burasını Iğneliyc-rek rinde lorla Ceket yaka
kumaş parçası, geçirdiği bütün istihalelerden sonra fevkalâde güzel bir tayyör haline gelmiştir. Becerikli terzi elleri. kadına; erkek edası veren o eski dümdüz iki yahut bir düğmeli ciddi kıyafeti ortadan kaldırmıştır. Şurasına payetten motif, burasına satenle işlenmiş bir pırıltı yahut bir kadife parçası, beli biraz daha e^kmak. omuzları genişletmek, kumaşın vücuda iyice oturmasını temin etmek, iste ideal tayyör karşımızdadır.
Moda mecmuaları hepimize birçok yenilikler, güzel buluşlarla gelmektedir. Fakat muhakkak kİ, hor şeyden evvel kadın için on büyük muvaffakiyet modaya uymaktan ziyade, sadelik içinde şık kalabilmektedir.
Zaten tiplerine modaya yapmak buzgulu kadına giydircmezslnlz. Kocaman yakalı mantolardan da ufak tefek kadınlar pek tabiî kaçınmaya mecburdurlar.
Moda fikrini bir çiçeği koklar almak ve anlamak lâzımdır: Göze görünen bir şeyin, her şeyden evvel giyecek kadının vücuduna, haline rina da muhakkak yakışması, uyması lâzımdır.
provasını yaptığı mankenin üzo-yavnş yavaş yarattığı yeni hat-tayyör meydana çıkacaktır., kısalacak, etek şeklini alacak, genişliyccektir. Biraz sonra, o
ki yalan de
beynin patla-
cins kısrağı
— - —■
her sene başka başka kadın göre değişmekte olduğundan kolayca uymak, her dediğini pek do kolay değildir. Meselâ-, biûzlan moda diye şişman bir
gibi hoş onu tav-
Hayatta muvaffak olacakmısınız ?
Denizlinin Pamukkalesi
YOL î
Goncalı'ya ininceye kadar bu yeşillik hiç yanımızdan ayrılmayocak. Kese olduğu için böylcsi daha iyi. incirler, böğürtlenler, ulu ulu çınarlar... Ya şu şirin köye ne demeli! ince minaresi, kuyusunun dibindeki yaygaracı kazları, derin sükûniyle hepimizin seveceği bir köşe değil mi? İşte Gon-cah’dayız. Karnınız acıktıysa, hemen, şu kebapçının sattığı dumanı Üstünde. sıcak şişlerden iki tane alın. Ü-zümleri kütür kütür buranın... Gon-calı da arkamızda kaldı. Elma bahçelerinden, boyu aşan sazların arasından güç sıyrılarak Gerence yoluna çıktık...
Aşagulaki suallerden her birine kcndiTiizi zorlamadan^ dilinizin ucuna geldiği gibi cevap verlrsenU, lıat/atmıs! fena mt •'idare,, edcccfiiniz, yoksa, tam tersine, büyük muvaffakiyetler temin eden imkân ve kabiliyetlere mi sahip olduğunuz hakkında bir fikir edinirsiniz.
Jlr
Halini YAÖCIOÖLTJ
yüksek sütunlariyle gökyüzüne uza nıyor.
GERENCE:
Tatlı bir yokuşla Pamukkale’nin e-teğlndeki köyü, Gerence’ye çıkıyoruz. Yeşillik, her taraf, Gerenccnln bütün bahçeleri yemyeşil. Armut, elma ne ararsanız var. Evler tek katlı, ama İnsanın yüzüne gülüyor. Küçük kahvede yorgunluğumuzu kalaylı taslarla uzatılan yağlı, koyu ayranlarla gi-1 derdik. Gerenceli delikanlılar, bize köylerini gezdirdikten sonra arkadaşlık etmek yakınlığını da gösterdiler. Gerence'de ne genç kızlar, ne de kadınlar erkekten kaçmıyor. Işıl ışıl, gülen gözleri, Ölçülü endamlarlyle medeni olduklarını her an ispata hazırlar. Geniş, sanki asfaltlanmış bir yolun kıvrımına doğru çıkıyoruz. Solumuzda manzaranın görünüşü eşsiz Pamukkale travertenleri kat kat yükseliyor. Beyaz buz salkımları geometrinin düşünemeyeceği şekil güzelliklerini içine almış. Yükseldikçe Pa-mukkalenln heybeti daha çok nalaşı-lıyor. Solumuz baş döndüren, korkunç bir uçurum. Pamukkalenin bembeyaz salkımları bu uçurumdan aşağı uzanıyor. Kulak verin, duyuyor musunuz? Bakın bir de dince farkına sandığı geniş tüten, bir su
atlıyarak küçük göllere doğru dökülüyor. Pamukkaleyl yazıyla anlatmak mümkün değil. Denizli’nin karşısındaki sırtlarda boylu boyunca uzanan bu tabiat oyununu, bu tabiat cilvesini muhakkak görmek lâzım.
TİYATRO :
Eski çağın insanından bugüne miras kalmış bu dağ başındaki mükemmel açık hava tiyatrosu karşısında hayretten donakaldım. Küçük tamirlerle İşler haie getirilebilecek olan bu anfiteatr’da yeni ve genç Türk tiyatro sanatçısının verdiği temsilleri görür gibi oluyorum, işte meydandaki meşaleler yandı. Kat kat tajş sıralarda Amerlkadan, Fransadan, Çinden gelmiş meraklı seyyah kafileleri, Türk aktörlerini alkışlıyorlar. Duyuyor musunuz? Fülütlerin, ritmine ayak uyduran çocuklar balesi koronun yar-dımiyle gecenin botibuz sükûnu içinde ne İlâhi...
ÇEKEN 8Ü :
Pamukkale harabelerinin ortasında küçük bir göl var. Suyu şifalı olduğu için sığlık yerinde bir soyunma mahalliyle burasını banyo haline getirmişler... Bakın şu dar yerdeki su ne derin ve ne yeşil... Korkunç bir su uçurumu. Fazla bakmayın. Başınız döner sonra... Hadi beraber dalalım. Ne o?. Niye öj’le sarardınız? Su çekiyor mu?. Hiç korkmayın, boyunuzu geçmez. Madeni emlâh fazla olduğundan, su İnsan vücuduna çeki-liyormuş gibi bir tazyik yapıyor, o kadar.
DONMUŞ ÇİÇEKLER :
Gerenceli gençlerden biri küçük* bir testinin boynuna çiçekten bir çelenk geçirdi. Sapına bağladığı iple, testiyi, bana gözlerimi yumdurduktan sonra tahminen bir suya sarkıttı. Gözlerimi açınca testi ve boynundaki çelengl bembeyaz donmuş buldum. Bu da kirecin cllvesiydl insanoğluna... İşte Pamukkalenin kerameti.
su sesi var. Dikkat e-vardım. Salkımların u-saha boyunca inceden tabakası travertenleri
H.1RABELER :
devam edilmektedir. Tam bu esnada canlı, seri, yüksek sesli ve aksanlı bir müziğe başvurulmaktadır. Bu safhada tatbik edilen müzik arasında Benny Goodman, Stan Kenton, Count Basie ve Duke Ellington orkestralarının doldurmuş oldukları plâklar çalınmaktadır.
Bundan sonraki komadan çıkış devresinde ve hastaya damardan glükoz veya meyva suyu verilirken gayet mûniş bir müzikten faydalanmak icap etmektedir. Hastanın kendisine geleceği bir sırada kullanılması icap eden müzik için Andre Kostelanetz ile Morton Gould’m plâk albümlerinden istifade edilmektedir.
Milli Müzik Konseyinin bildirdiği ne göre, tedavi sahasında müzikten tam mânasiyle istifade edebilmek için daha önemli araştırmalara ihtiyaç vardır. Lâkin, hâlen yapılmakta olan müzik tedavileri, hastahane programlarının bu şekilde nasıl desteklenebileceğin! sarahatle açığa vurmuştur.
GÜZEL KADİFE BİR ELBİSE
Pierre Balmaln'in bu güzeı modeli siyah kadifeden yapılmıştır. Çok fantezi bir tayyördür. Ceketin önü simle işlenmiştir. Balmaın bu kreasiyonun-da bizim önleri ve cepkenleri işle meli eski elbiselerimizden ilham almıştır. Muhakkak ki Türkiye, güzel kumaş ve kıymetli İşlemeler bakımından dünyanın en zengin momlekotlerlnden biridir. Bütün dünyadaki moda mütehassıslarının, büyük Fransız terzilerinin kreasiyonlarını, mümbit ilham kaynağı olan Türkiyede aramaları, her halde hepimizi memnun edecek bir hâdisedir.
Bugün Avrupada, binlere© Türk kadınının güzel buluşlarına ve ©ş. siz İşlemelorine hayran olmayan hemen hemen hiç kimse yoktur. İçinde bulunduğumuz bu kıymot kaynaklarından faydalanmayı bi lolim.
Öğrenmek
Tiyatrolar
ÖEHIR TİYATROLARI: Saat 20.30 da.
Dram kısmı: (42157) Para Tunda.
Komedi kıumı: (40409) Bu akşam temsil yoktur.
MUAMMER KARACA OPERETİ: 20 30 da; Sizin Sokak
SES; 16.30 dtt: Venedik Taciri. Sen Opereti 21 d©: Hediyelik Gelin.
SADİ TEK; Kadıköy Halkevin-de. Afacan, komedi 3 perde. 1 AN KARA TİYATROLARI t 20 de.
Büyükte (10370-40) Hlr ■er Geldi.
Küçükte (11169) Yalancı.
tZMİR
Öehlr Tiyatronu: Tel: (2364) Şayia.
Sinemalar
ut
Saat
Komi-
Hisse)
BEYOĞLU CİHETİ
ALKAZAK (42562) • FelnKci
İncisi 2 - Ormanlar Hekimi
AR (44394) Hazin Aşk
A T I. AH (10835) Mücrim Gönüller.
ELHAMRA143596) Ormanlar Ara-lanı
İNCİ (84590) ı - Vetasıs. 2 Tarzan Ormanlar Prensi.
İPEK (11289) 1—Büyük Günah 2 — îhtirnıı Kurbanları.
LÂLE (43595) Ormanlar Armanı MELEK «4U868) GUn«hkar Bı’ibu KARAY (41658) Altın Kelepçeler. SÜMER (42851) Vatan Kuhramun-inrı,
SUATPARK (83143) 1 Korsa-
nın Adaleti. 2 — Kazanovanın Aşk Maceraları.
6ARK I4U35UI iıırzan
81K (43726) Büyülenmiş
TAKSİM !431OV) manla rı
TAN IMO74IİI
l Yılnıayan
YENİ (84137) 1 — Sevmeden Ya-
Vatan
çırtv
Ariüan
Anam
Kahra-
Anıklar
ıjanmaz. 2 — Sevimli Rüya.
YILDIZ (42847) Büyülenmiş A-dam.
ÜNAL (49306) ı — Aşk ve Müzik. 2
ÇİÇEK HÎNEMAA1 (Amavutköy)
1 — Ali Baba vc Kırk Haramiler
2 — Kovboylar kralı.
gehzado Sinbad.
Fe-
Yuvamı yıka
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Yaşamalı Arzusu, f - Karartazof Kardeşler.
ÇEMBERLtTAb (22513) J
dnkâr Ana. 2
mazHin.
FERAH: Sefaletin sonu Korau nın kızı
HALK (21904) 1 — Çöl Dovio-
rl. 2 — M-'ıbültenin kızı.
İSTANBUL (22367/ I - Altın KU poler z - Ma yeri i ng Esrarı
AZAK (23512) I - Kanlı iftira
2 - Virjlnya Kaplanı TURAN (22127) 1 - Korkunç
dl 2 Çalınan Hayat MARMARA (23860) 1 - Canı
çıyor, 2 - Zafer AbldeaL
Mil.Lt (22002) i - Yrıçamnk
zu«u 2 Karamn^of Kardeş lor
KISMET (2IIHJ4>
Korsan 2 - ______
YEN'! (Bc-kırkdy 16-120) 1 —
2
VA-
Ka
Ar-
rot ıhın Vatan Hayat
KADIKÖY
HALE (60112) 1 . bn 2
OPERA doktor. 2 HÜREVYA
Gidenler YELDEĞİRMENİ cibi 2 - Karo Meçhul Yol ÜSKÜDAR HALE (60062) 1
Günuhuızlar 8ÜNAR 1 -ran Kadın
ı Hreııneair
înpıın' ol Kanı
Yh
Çalınan
CİHETİ
Et «uncu Ba-Gençlik Günahı
(60821) 1 — Damgaj.
- Kazanovu (60682) i - Yalnız Kadın Düşmanı ---J 1 - GÖnul A Korsan 3 —
CİHETİ
- T uzak. 2
Çığlık. 2
Çildi-
İN KAKA
ANKARA (23132) Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler,
BÜYÜK: (15031) Anna Karcnlna.
Yatakta dokuz saatten fazla kalıyor musunuz? Evet—Hayır^
2 — Hırs ve arzuları hor görür müsünüz? Evet — Hayır.
3 — Bir rejim takip etmek s»zce pek mi güçtür? Evet — Hayır.*
4 — Çocuklarınız yüzünüze bakınca, sizin zihnen meşgul olduğunuzu yıverlrler nıiî/Evet — Hayır.
5 — Affetmek sizce bir zaaf midir? Evet — Hayır,
6
gittiğiniz olur mu? Evet — Hayır.X
7 — Sevimli fakat lüzumsuz bir eşya almak, sizce paranızı israf etmek midir? Evet — Hayır. *
8 — Sık sık surat asar mısınız? E-vet —Hayır. •(
0 9 — Kumarda kaybetmek pek asrınıza gider mi? Evet — Hayır.y
10 — Gürültü sizi rahatsız eder mi9 ) ^Evet — Hayır.
11 — Çocuğunuz olmuyorsa, ve hele çocuk yetiştirmek imkânlarına sahip iseniz, bir evlât edinmek hususundu tereddüt eder misiniz? Evet — Hayır^
12 — Umulmadık şeylerden nefret e-der misiniz? Evet— Hayır.
13 — İki defa kaybettikten sonra bir üçüncü dofa aynı imtihana girer misiniz? yEvct — Hayır.
14 — Yürümeyi sever misiniz? E vot — Hayır.
• 4
anla-
eseri
Senede dişçiye İki defa
olsun
15 — Yeni insanlarla tanışmaktan hoşlanır mısınız? ^Evet — Hayır
Yürürken ayağımızın altındaki a-razinln verdiği ses. bu sahalarda mahzenlerin, mağaraların var olduğunu insana düşündürüyor. Buraları alabildiğine eski çağlardan kalmış mezar, sütun ve yüksek duvar yıkıntılarıyla dolu. Menderes ovası çok aşağılarda kaldı. Denizli’nin lrtifaiyle ayni seviyedeyiz. O bulutlara, dumanlı, camlı dağlara yaslanmış, Pamukkale geniş,
ŞtFALI ÇAMUR:
Pamukkale mucizesiyle Denizli Is-viçresl, Buldan üstünden atlıyarak Menderes ovasına İndik. Bakın, o dumanlan tüten yer şifalı çamurdur. Allahın koyduğu gibi duruyor!. Yer yer sazlık olan bu sahaya yaklaştıkça sıcağın arttığını hissediyor musunuz?. Bütün sakatlar, aliller, bin türlü derdi olanlar bu sıcak çamura girerek şifa buluyorlar... Nasıl göz göz fokurdtuyor .görüyor musunuz? Kenarlan tehlikesizdir. Oh!. Bütün ağrılarınız, sızılannız geçiverdi. Hadi gelin da
şu sıcak gümüşlü kudret suyunda yıkanarak temizlenin...
Allahın Denizlilere armağan ettiği hazineler konfora ve rahat nakil
bu
vasıtalarına kavuştuğu gün memleketi döviz yağmuruna tutacağa benziyor. işte turist hasreti çeken Denizli...
SİNEMA
tam bir girebileceğiniz meydandadır,
25 arasında ise: Nazik du-vaziyeti kurtarabilecek bir demektir.
ideal cevap, No. 1 den No. 12 yu kadar Hayır, No. 13 den No. 15 e kadar da Evet şeklindeki cevaptır. Cevaplarınız uygun düşünce, suallerin yanına iki nokta koyun, cevaplar bitince, noktaları toplayın.
Elde ettiğiniz
yekûn 25 ile 3C arasında ise; Uyanık ve serbest düşünceniz ve büyük sebatınız sayesinde, başkaları için sergüzeşt ifade edubılen işlere emniyetle demektir.
. 20 ile rumlarda,
İnsan olduğunuz anlaşılıyor Basiretiniz, muvaffakiyetinizin en büyük teminatıdır.
14 ilo 20 arasında ise: Hatalarınızı biliyor ve bir an için elden kaçırdığınız ilk hedefinize doğru tekrar harekete geçebiliyorsunuz, demektir.
8 ile 14 arasında ise: Gayretiniz pek muntazam değildir, demektir., iradenizi iyi kullanmanız gerekiyor.
. 8 den aşağı ise: Size acımak lâ-zımgellyor. Bununla beraber, zayıf noktalarınızı bilip, ona göre İradenizi kul tanırsanız, hayatta muvaffak olmak hususunda iş İşten geçmiş değildir.
" Yeni
güneş
Bu hafta Atlasta oynayan “Yeni Güneş”, MGM Film Stüdyosunun renkli filmler grupundan uır tanesidir Mevzuun mühim bir kısmı basit bir dağ köyünde geçiyor. Jeanette Mc Donald, kocasının ölümünden sonra, kendisini oğluna hasretmiş eski bir şantöz ro lünde. Mesleğine dönerek, sahneye ilk çıktığı gece, Oflunu bir otomobil kazasında kaybediyor. Artık hayattan elini eteğini çekmiş yalnız başına uzaklara gitmeye karar veriyor. Kaldığı bir dağ köyünde, yetimhaneden bir çocuk işle rini görmeye geliyor ve tamamlyle ÖV dÜ zannettiği sevgi, şefkat hislerini bu çocuk uyandırmaya muvaffak oluyor. Onun sayesinde, meşhur şantöz
ihtiyacında olduğunuz herşey
PARK: (11131ı Ayşenin Duanı.
SÜMER: (14072) Gungndln Fedailer Alayı, ’
I LI Ş (22291) Ölümden Firar.
St’s (14071) Ayşcnin Duam.
YENİ (14040) Büyük Vals
GAR GAZİNOSU- Viyana Terno Revünü
Necati Başarndan memleket türküleri. — «0.15 İstanbul: Necini Rıza Ahıska'dan şarkı ve türküler (Pl.). — 20.30 Ankara: Sultani vSgAh faslı — 21.00 İstanbul: Perihan Altındağ SÖze-rlden şarla ve türküler (PL). — 21.15 İstanbul: Acem aşiran faslı.
müziği. — iî.OO İstanbul: Plâklarla oda müziği. Ravel ve Dobuasy’dcn parçalar.
İZMİR
Vahşi Arzular. Zamane kızı.
1 Korsanlar
Gönülden Sesler.
Korflnnlur. 2 - Gö-
ELHİMHA TAYYARE YENİ SİNEMA
Kralı. 2
LALE 1
nüi Fırtınası.
TAN 1 — K 'raanlar. 2 — Gönül Fırtınası.
KAllŞIYAkA CİHETİ!
SÜMER Yakut Gözlü Kız.
MELEK Gecenin Gözleri ve Sinsi Düşman.
Radyo
JO..ŞO Sultani yegâh
••YENİ İŞTANBl L”ıın bugün İçin tııvalyc etliği progrıımlar : Diilılldr:
Ankara ;
faali
İRinnhul; •Jü.SO Müzik Blimr-çeleri (Türk nııısikişH — 21.15 Aecm Aşlran faşlı
Hıırlçtc:
Som: 20.30 BBC: Slr Adrlaıı Buult İdaruAlndO Senfoni or-kcni nun.
Programda DlaghHev Balesinin meşhur ottlği bale müziği. Ravel. Deouşay, StravInskL
rtl(K MUSİKİSİ:
Siuıt: m.oo Ankara Türküler (PL). — 13.80 Ankara: Semai ve şarkılar (PL). - 13.15 la-
ta nbul: Safiye Aylâdan şarkılar (PL). —- 13.50 înianbul: Şar-kı ve türküler. Okuyanlar: Bel-kİH Goncer ve Mrhıhnt Tınaz.
— im ou Ankara: türküler.
Memleket konseri. —
Lan şenler.
^nrkılar ve İHlanbul ; .irtz birliği 13,25 Ankara ! Yurt-— 20.00 lntanbul:
IH. 30 f-ÜH v«‘

DANS MÜZİĞİ;
Saat: 9.15 BBC’ Dana melodileri. — 13.30 İstanbul (PL). — 15.00 İstanbul (PL) — 18.50
BBC: Ritmik melodiler (Pl.).— 22.15 Ankara (PL). — 23.00 İstanbul
HABERLER:
Ankara ve Utıınbııi Radyoları: 7.45;
13.30
20.15
BBC
(Fİ.).
M(‘ZİK:
7.30 (Pl
inkara: Hafif mo-) — 8.15 Ankara: melodiler (Fİ.). — Vern Lynn'den ha-
HAFİF
Bant: İndiler Adalardan
11.00 BBC: flf şarkılar —12.15 B0C;Quceu« Hail orkestrasının hafif melodiler konseri. — 13.15 Ankara; Potpuriler (PL). — 13.15 Ankara: Polkalar (PL). — 14,15 BBC’ Müzik hııtualan (PL). Ankara: Radyo Salon
trn.fti, — tO.OO Ankara: müzikleri (i'L).
Grand Hotel drn konseri. - iŞ.(Hl BBC: 1940 re-nesinin sovilcn parçalar (Pl ).
bul; Gecenin hafif müziği.
HVSVSt PROGRAMLAR:
Saat: 0.L0 BBC; Dinleyici tekleri (PL). — 11.80 İstanbul: Ev kanlını vmtl. — 20 30 î«tan> bul: Müzik bilmeceleri (Türk musikisi).
— 18.30 orkes-Varyet© 12.15 BBC:
hafif müzik
revülerlndcn
23.15 latan
18-
KLAnİK BATİ 3IÜZİGİ:
Saat: 10.00 BBC; Operalardan parçalar. — 14.10 tatanbul: Büyüle orkentra enerleri (Pl.). — 10.20 İstanbul: Cemal Reşit Rey Idarenlnd© Radyo Senfoni or-keatroaı kun©©ri. — 20.15 İs-
tanbul Lfnd'ler, — 21,00 BBC Sır Adrlan Roıılı Idarcfllndo Senfoni örl:*Mitra.'iı, Ravol, Do-buany ve Stravinaki'den balo
18.60; 10.00; 22.45.
Ankara: Öğle Gazetesi. Ankara: Radyo Gazetesi.
R:ı«hoMiııun türlıçc neş-
riyatı: Saat: 7.15; 18.15 w 23.00 (Bu program 19.91; 24 92; 31 12 vo 40.49 metrelerden dinlenebilir.)
M Amerikanın Nesi,, Radyosu türkço neşriyatı: Sııat 19.15. (13. 16 vo 10 metrelerden dinlenebilir. )
Gelecek ve gidecek uçak, ekspres ve vapurlar
15 40
15.10
21.15
10.35
12.50
14.—
16 20
(İtalya) Roma Atl-
(Brezilya) Hucnos-Rio de Janelro, Do-
GELECEK OLAN UÇAKLAR
C. Y. (Kıbrıs) Lefkoşe, A tlna.
LA.t.
na.
P.A.B.
Aires.
kur, Lizbon Roma P.A.A. (Amerikan) Kong, B:ınk Kong, ta. Delhi. Karaşi. Şam.
D. H.Y. T.H.K. D.H.Y. Adana, Elrtzığ,
Hohg» Kalkü-Baara,
(Türk) Ankara. (Türk) İzmir. . (Türk) İskenderun, Malatya. D Bakır. Ankara.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR P.A.A (Amerikan) Brük-flfll. Londra, Gönder N©w-York.
D.H.Y, (Türk) dana.
D.H.Y. (Türk)
D.H.Y. (Türk)
,E( EK OLAN VAPURLAR
Mersin. Mudanyadon Seyyar, Karnblgadıuı
22.—

Ankara, A-
tamir.
Ankara.
13.50
14 30
GFT
18.—
10.-
GİDECEK OLAN VAPUCLAK ü.— Sus. Mud&ny&ya.
normal hayata dönüyor.
Claude J arman Jr. yetim rolünde çok muvaffak olmuştur. Bundan evvelki filmlerinde, hem güzelliği, hem zekisiyle herkese kendini sevdirmiş olan Hollywood*un meşhur köpek artisti Lassie de dikkati üzerinde topluyor. Filmin en hoş bir tipi de başlıbaşına bir karakter yaratan köyün biricik bakkalıdır; hoş sözleri ve hayat görüşü, hem güldürücü hem de düşündürücüdür. Hulâsa, tabii manzaralar, insanı rikkate getiren hissi sahneler ve Jeanette Mc Donald’ın güzel sesi, filmi zevkle seyredilebilecek bir hale getirmektedir.
19.— Seyyar (Karnblgava)
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 Scmplon Avrupa.
8 30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankara.
21.30 Semplon Avrupa.
Eczahaneler
Eminönü:
Süreyya. Kumkapı.
M. KAaım. Eminönü.
Hikmet, Küçllkpaz&r.
Sırrı, Alemdar.
Eyüp:
Eyüptultan.
Be*İktaş:
Vidiıı, Köylçl.
Beyoğlu:
Beyoğlu Kalyoncu C. 76. ,, G.S.. istiklâl C. 419.
Tukttlm Taksim, iştik. C, 31
Galata Merkez, NecatIbcyC. 47. Şişli Halk» Hnlâskftrgnzl C. 111 Krı«ım|>ıi8iı Merkez, K.Paşa.
I .Hh
tumall Hakkı. Şehr.ııdvbaşı. Hünamvddln, Fener.
TvoflIoH, (Y.K.) Samatya. Nüzhrt Onu. şehremini.
S. Gürgen, Aksaray. Çarşamba» Karagümrük.
Üsküdar:
ittihat, Hâkim. M. C.
Kadıköy:
Yoldcğirmenl.
Heybrllnda:
HeyballadAb
Sarıyer:
Nuri, Sarıyor.
ANKARA
Yenişehir (21863)
Ego (14083)
Sebat (11093)
İZMİR
Yardım, Aleancak mınt. Birlik. KemernUı mınt. Halk, Btt.snı.ıhnnc mınt. Knrantlnn, Yalılar mınt» Cumhuriyet, Eşref paşa nunL
G. bL
Hant. Mısır» Yalan
nehir. 4 — Fasıla.
5 — Bir kadın adı. Keçi
6 — Dahili. (Tersi) Bir okunuşu. Nota. 7 — (Ter*
Soldan nuğn:
1 - Tanınmış orkestra şeflerimi!» den. 2 — Başı boş, İlbay. 3 — İbadet yeri. 4 — Bir edat. Zaviye. Yaydan fırlayan. 5 — Bir kadın adı. Bir orkek adı. 6 — Dolap gözü. Yabancı. 7 — Şikâr. Alışveriş sanatı. 8 — Meşhur komünistlerden. Seıt. 9 — Hakikati ■Öyleme. 10 — Bir çalgı.
Yukardan aşağı:
1 — Çekici. Bilgin. 2 — Zenginlik. 3 — Sergüzeşt, da bir ■özler.
huyu, harfin
al) Edat. Yaş. 8 — Atkı. Bir mabut, 9 — VÜAye» Bir yemek. 10 — Bir hayvan. Kazın «esi.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan
1 — Kertenkele. 2 — Asa. La. Kem. 3 — Lamba, Sima. 4 — Amir. Yemin, d — Blzimev. Ra. 6 — Kamil. 7 — Limclime. 8 — İrat. Rai. 0 — Kas. Ala. 10 — Taltif. Ar,
Yukardan aşağı:
1 — Kalabalık. 2 — Enami. İrat. 3 — Ramiz. Masa. 4 — Briket. 5 — Ela. Mal. At. 6 — Na. Ye-mlnll.
Ler. 0 netçl.
7 — Sevim. At. 8 — Ekim. — Lemir. Ama. 10 — Emi-
Itfaiye
Beyoğlu 44644 Kadıköy 66M73
İstanbul 24222 Üsküdar 60945
Ankara 00. İzmir 2222. K. Yaka 5053

Sayfa 6
YENİ İSTANBUL
TT Anhk 1W»
1 Şu bal 1950
31 Aralık 1949
t
T. IS BANKASI
SIYASI İKTİSADI
1ENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
«î ıtfltn w t .tî?. »?. -•Tnrrnm.r.nıi
SATILIK KÂRGÎR GARAJ
İstanbul Defterdarlığından t
Cinsi
Dosya No.
*
9
LİMİTED
No.
Kebioğlu Takvimi ayrıca YENİ KEŞİF ve İCATLAR, MERAKLI ve FAYDALI BİLGİLER, ATASÖZLERİ ve FIKRALAR, CAMİLERİMİZ ve ABİDELERİMİZ, EDEBİYAT ve MUSİKİ., ve daha 1001 mevzu ile eşsiz bir bilgi hâzinesidir.
İNGİLTEREOE
İ KASINDA İM Al £OİLMİ5TİQ
Satılık kaptıkaçtı
Kamyonet y-12 Fora 1yı vaziyette Nakliyeye vo yolcu taşımağa elverişli. Müracaat: Beyoğlu Tünel As malı mescit No 32
Kıymeti Teminatı Lira Lira
38300.— 2873.—
KEKEMELERE : Kekemelik hususî bir metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât için: Bayan A. Narter. Şişli, posta kutusu 32 yo mektupla müracaat
SÜPER LASTİKLERİ
518—6871 Eminönü. Cagaloğlu, Alemdar mah. Himayeyi Etfal ve Hoca Rüstem mektebi so. 45 ada 8 parsel eski ve yeni 17 kapı sayılı 383 M2 kârgir garaj.
Yukarıda yazılı garaj 27.1.950 cuma günü saat 15.30 da Milli Emlâk Müdürlüğündeki komisyonda kapalı zarTusulü ile satılacaktır.
isteklilerin 2490 sayılı kanunun tarlfatı dairesinde hazırlanmış teklif mektuplarını ihale günü saat 14.30 a kadar komisyon başkanlığına vermeleri. Fazla bilgi için sözü geçen müdürlüğe ve başvurmaları. (18062ı
"INDIA SÜPER
kamyon, otobüs, otomobil ve traktör lâstikleri, memleketimizin her tarafında geniş ölçüde yaptığı tecrübelerce eşsiz bir şöhret kazanmış bulunmaktadır. Lâstik olmadan evvel
” INDIA,, SÜPER LÂSTİKLERİNİ kullanmış olanlardan bir fikir almanızı tavsiye ederiz.
Memleketimizin her tarafında satıcıları vardır. Türkiye Uınum AcentMlığı : TEVFİK YILMAZ
Beyoğlu, Tarlabaşı Cad. No. 62 Telefon: 40301
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı İşlerini fiilen Idaro eden: SACİD ÖGET
Bamldıgı yer: yeni İstanbul matbaacilik ŞİRKETİ MATBAASI
Dtinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
Geçen sene Olduğu Gibi
Bu sene de
Büyük Ansiklopedik bilgilerle mücehhez olan Nebioğlu Takvimi aynı zamanda MUHTIRA ve SAAT itibarile de benzeri hiçbir takvimin erişemiyeceği birçok üstünlüklere sahiptir.
MUHTIRA BAKIMINDAN: Her-gun yapacağınız işlere ait not yerleri bu takvimin en pratik mahalline konmuştur.
SAAT BAKIMINDAN: Diyanet İşleri Muvakkitliği, namazların bu takvimdeki saatlere göre kıldırılmasın! bildirmiştir.
ikramiye çekilişine katılabilmek için
öğleye kadar bankamızda en az 150 LİRALIK bir tasarruf hesabı açtırmanız lâzımdır.
1950 yılının bu birinci çekilişinde büyük ikramiye:
Ankara’da Güven mahallesinde
Müstesna bir EV
(iki katta 5 oda, 2 hol, bodrum, balkon ve her türlü konfor)

En son teknik İcatlara göre imâl edilmekte olan dünyaca tanınmış
SÜMERBflNK
Defterdar Yünlü Sanayii
Müessesesi Müdürlüğünden :
1 _ Müessesemizde kurulacak Knmgnrın tesisatı İçin kısmen onarım ve kısmen inşa suretiyle yapılacak bina ile müessese tahdit duvarı inşaatı birim fiatler esası Üzerinden eksiltmeye konmuştur.
2 — Her iki işin keşif bedeli 134755 lira olup geçici teminatı 10107 liradır. Bu teminat 10.1.1950 akşamına kadar müessese veznesine veyahut Sümerbanka yatırılmış olacaktır.
3 — İhale 11.1.1950 çarşamba günü saat 14 de müessesemiz-dc yapılacaktır.
4 — Teklif mektupları ihaleden bir saat evveline kadar mü-essesemiz Ticaret servisine verilmiş olacaktır.
5 — Bu işe ait şartname, keşif, projeleri havi dosya müessese inşaat bakım şefliğinden yeterlik belgesi alındıktan sonra 15 lira bedel mukabilinde ticaret servisinden alınacaktır.
0 — Dosya alabilmek ve İhaleye iştirak edebilmek için,
û — Asgarî 100.000 liralık demir çatı ve betonarme inşaatı yaptıklarına dair belge ibrazı,
b — Mühendis veyahut yüksek mühendis olmaları veyahut göstermeleri
c — Müessese inşaat bakım şefliğinden ihaleden bir gün evveline kadar yeterlik belgesi almaînrı şarttır.
7 — Müessese ihaleyi İcrada serbesttir. (18064)

1950
m e n n »
•. | e t' ”
j Y »' 1 ®
V akko
ROMATİZMA AĞRILAR' AĞRILARI DIŞ ^İATİK nevralji adet siatik n vmbaoo-
samgila C|NU1Ğ| ve za1BE
SOĞUK
YEN
Matbuat hayatımızda bir yenilik olan karnelı abonman sistemi her tarafta büyük bir alaka gormuştuı Ancak birçok okuyucularımız bu karneleri geçen ay elde edemediklerinden şikâyetçidirler. Her taraftan aldığımız mektuplardaki istekleri ve İdarehanemize kadar gelmek lûtfunda bulunan 'evatın -'rzul^rın da r((rönünde tutarak, karne tevzi sistemimizi tevsi ettik.
Okuyucularımız, aşağıda ocak ayından itibaren her ay muntazaman karnelerini satın alabilecekleri bayilerimizin bir listesini bulacaklardır.
Abonman karneleri
Bu listede yazılı bayilerden hiçbiri bulunduğunuz yere yakın düşmüyorsa veya başka bir şehirde oturuyor ve oradaki YENİ İSTANBUL bayiinde karne bulamıyorsanız, o zaman, posta havalesiyle doğruca İst nbul, Beyoğlu, Posta Kutusu 2100, Yeni İstanbul adresine 280 kuruş göndermeniz kâfidir. YENİ İSTANBUL abonman karnesi taahhütlü olarak adresinize derhal gönderilir. •
bu günden itibaren
her tarafta satışa
çıkarılmıştır
Aynı zamanda geçen ay karne alamadıklarından dolayı muayyen haklarını kaybetme üzüntüsünü duyan bazı okuyucularımızı da tatmin etmek üzere karnelerimizin bahşettim imtiyazlar sisteminde de su denişikliöi vaDtık :
Birbirini takip eden üç aya ait karne kabını tevdi eden her okuyucuya bir kur’a numarası, aynı şekilde kap tevdi edenlere dört başlarlarsa başlasınlar
altı kap tevdi edenlere iki, dokuz kap tevdi edenlere üç, on iki yani kur’a numarası verilecektir. Bu suretle okuyucularımız, karnelerimizi ne muntazam okuyucu olunca derhal kur’amıza iştirak imkânını da bulmuş
Bununla muvazi olarak abonelerimize ait şartları da aynı şekilde, /ıklar, iki; dokuz aylıklar üç ve senelik abonelerimiz ise dört numara
tam bir yıllık vakit almaya olacaklardır.
yani, üç aylık ile kur’amıza
aboneler, bir; altı ay-iştirak edeceklerdir.

Bilindiği gibi YENİ İSTANBUL, devamlı okuyucularından her yıl birini * Avrupada, birini de İstanbulda veya memleketin başka bir yerinde okutmayı deruhte etmiş ve keyfiyet, programında yer aldığı gibi, İstanbul Sergisinde dağıtılan broşürlerde de şu şekilde ilân olunmuştu :
Aşağıdaki dükkân ve gazete bayilerinden başka gazetemizce hususi surette teçhiz edilmiş ve kasketlerinde (YENİ İSTANBUL) yazılı bulunan özel müvezzilerimizden ve Beyoğlu Kaymakamlığı karşısındaki gazetemiz idarehanesinden de bu karneler temiıı olunabilir.
Karne satacak bayilerin isim ve adreslerini gösterir liste
ANKARADA:
ANKARA BÜROMUZ :
K. Özalp Caddesi Ilgar apartmanı No. 1/9, Yenişehir. Telefon: 16112
Akba Kitabevi.
Bay Ali Tümen, Ulus Meydanı tütüncü.
Bay Yakup Karakaş, Ulus Meydanı. Cebeci durağı.
Bay Cevdet. Ulus Meydanı. Hilâl Fotoğrafhanesi karşısında
Bay Hayri öztürk, İstanbul Pastahanesi karşısında
Bay Sait Özer, istasyon kitap ve gazete bayii.
Bay Durall Dalkılıç, Samnnpazarı Meydanı, gazete bayii.
Bay Mehmet Altıntaş. Sağlık Bakanlığı durağı.
Bay Islâm Günok Yenişehir, İş Bankası yanında.
Bay Mustafa Erten, Kızılay gazete bayii. Bay Tevfik, Meşrutiyet Caddesi,
Bay Osman.Yenişehir.Bakanlıklar durağı.
İZMİRDE :
İkinci Kordon, Emlûkbank yanında Anadolu hanındaki YENİ İSTANBUL Bürosunda
Foto Can, Hükümet konağı karşısında Boy Halil, Anafartalar Cd. İstiklâl gişesi Bay Cahit. Anafartalar Cd. Zengin gişesi Bay Haydar, Karşıyakada Kemalpaşa caddesinde No. 15
Bay Mustafa, Asım Türker Kardeşler, AJsancnk vapur iskelesinde
1
İSTANBULDA •
KÖPRÜDE:
Bay Kemal, Köprü Kitabevi
Bay Osman Kazak, Kadıköy iskelesinde.
Bay İhsan. Üsküdar iskelesi, gazete bayii
Bay Sıtkı, Boğaziçi iskelesi, gazete bayii. Bay Horen, Nimet Abla gişesi karşısında gazete bayii
SİRKECİDE:
Bay Esat, Gazete ve mecmua bayii
Bayan Atiye, İstasyonda gazete bayii.
TÜRBEDE:
Bay Artı, Türbe kitap ve gazete bayii
BEYAZITTA:
Bay Bahri, Eczahane yanında tütüncü.
SAR AÇH ANEBAŞ1NDA:
Bay Mehmet, fırın önünde gazete bayii
AKS ARAYDA:
Bay Adem, gazete bayii
Bay Kemal, Piyango ve gazeta bayii
CAGALöGLUNDA:
Bay Ahmet, tütüncü ve gazeteci
Bay Niyazi, Eminönü Halkevi karşısında gazete bayii
KARAKÖYDE:
Bay Kemal, Tünelde gazete bayii
Bay Niko, Bahtiyar gişesi
BEYOGLÜNDA:
Bay Esat, İngiliz Sarayı karşısı, tütüncü.
Bay Torkoni, Galatasaray Lisesi karşısı.
Bay Ferit, Taksim Abide karşısında gazete ve tütün bayii
Bay Mehmet. Taksimde Kristal altında gazete bayii
Bay Dikran, Konak oteli karşısı, tütüncü
Bay Haşan, Harbiye, Bizim Haşan gişesi
Bay Garbıs. Osmanbeyde lirin yanında gazete bayii
Bay Remzi, Nlşantaşında gazete havil.
BEŞİKTAŞTA:
Bay Zeki. Tütün ve gazete bayii
Bay Avni, Tütün ve gazete bayii
Bay Haşan, Tütün ve gazete bayii
Bay Mustafa, Tütün ve gazete bayii
TOPHAMDE:
Bay Şükrü, Tramvay durağında Savaş Sakatı gişesi
KADIKÖY’ÜNDE:
Bay Ethem, Gazete bayii
ÜSKÜDARDA:
Bay Hikmet. Kitap ve gazete bayii
Bay Cevat, Kitap ve kırtasiyeci
SAM AT YAD A:
Bay Kenan, Tütüncü ve gazeteci
BAKIRKÖY’DE:
Bay Ali. Uçak gişesi
YEŞÎÜKÖYDE:
Bay Şaban, Gazete bayii
ADALARDA:
Bay Nlko, Büyükada iskelesinde kitapçı
Bay Süleyman, Heybeliadııda tütün ve gazete bayii

YENÎ ÎSTANBÜL
YENİ İSTANBUL
Abonelere Başka Hediyeler
Abonelere Meccani Tahsil
birer
markalı
birer
markalı
birer
markalı
Yeni İstanbul, her yıl iki Türk gencinin tahsil masraflarını karşılamağa karar vermiştir.
Bu gençler, YENÎ ÎSTANBUL’un yıllık aboneleri arasından noter önünde kur’a ile seçileceklerdir.
Birinci gelen 10.000 lira masrafla AVRUPADA; ikinci gelen 5.000 lira sarfiyle TÜRKÎYEDE üç yıllık bir tahsil yapacaklardır.
Kendisine tahsil kur’ası düşen YENÎ İSTANBUL abonesi, t>u hakkını bizzat kullanacağı gibi, herhangi bir kimseye de devredebilecek tir. Böyle bi^r tahsile imkân ve arzusu olmayanlara gazetemiz bu işe ayırdığı tahsisatı 20 noksaniyle def’aten ödeyecektir.
bir çok
Kur’ada ve üçüncü gelen-
Yeni İstanbul gazetesi yıllık abonelerine her yıl tahsil imkânından başka, hediyeler de verecektir, tahsil hakkını kazanan birinci İkinciden sonra, yani den başlamak üzere:
3 aboneye, meşhur iltın kol saati;
3 aboneye, meşhur gümüş kol saati;
3 aboneye, meşhur çelik kol saati verilecektir.
Böylece, YENÎ İSTANBUL aboneleri, her gün gazete ihtiyaçlarını karşılarken, yüksek tahsil yapmak veya kıymetli birer hediye kazanmak gibi eşsiz imkânlar da elde etmiş olacaklardır.

Comments (0)