28 Aralık 1949
Çarşamba

SİYASÎ İKTİSADÎ


k
Sayı 28
10 Kuşu
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32 altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır Hariç memleketler iki mislidi-
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden. HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sayfada santimot resi 2 liradır. İlânlardan hiç bir mos’uliyot kabul edilmez
Telefon: 44756 - 44757 Santral Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
z


Çiçekli müdahale
etmese idi
V
* w** • d > ■*

Bütçe Komisyonunda
İÇ SAYFALARDA
POLİTİKA
277X11/1949

Suriyedeki hastalığın kökleri
Suriyede, siyasi ortalık gene karıştı.
Zaten 29 mart 1949 yâni Hüsnü Zaim’in iktidara geldiği günden beri albaylar albayları, hükümetler hükümetleri ve meclisler ile anayasalar da. keza birbirini kovalanıştır. Bundan anlaşılıyor ki, gelen gidenin koyduğu kanuni mevzuatı sökerek, millete “demokrasi oyununu benim koyduğum kaideye göre oy-nıyacaksm” diyor.
Bu karma karışık vakaları, öyle sadece albayların siyasî temayülleri yahut ihtirasları ile izah etmeye imkân yoktur. Bu anarşinin köklerini derinlerde a-raştırmak lâzımdır.
Bir kere Avrupadan aksetmekte olan haberlere göre, petrol meselesi büyük rol oynamaktadır. Fakat, bu sebep, tek başına kâfi değildir. Suriyenin etrafındaki arap devletlerini bir gözden geçirelim:
Lübnan, ticareti ile. bütün Suriye hinterlandına hâkimdir. Bu sebeple, kuvvetli bir malî durumdadır. Irak, petrol ve İngiliz dostluğu sayesinde, mali sıkıntılarını giderebilmektedir. Ürdün, gördüğü malî himaye sayesinde daha da elverişli bir vaziyettedir.
Bu manzumenin içinde, milli geliri ve bütçesi ile hükümet masraflarını lâyıkıyle karşılayamayan fakat bir yandan da kendi yağında kavrulan tek arap devleti, Suriyedir. Zaten Zainı-in işbaşına gelip Suriyenin siyasî ve iktisadi istiklâlini birtakım zecri ıslahat ile takviye etmek istemesinin sebebi de bu idi. Ne-tekim o sıralarda, Suriyeyi Lübnan’ın İktisadî ve mali tâbiiyetinden kurtarmak ve bir toprak reformu ile topraksız fellahı toprak sahibi kılmak istediği de kulağımıza çalınmıştı.
Fakat Zaim, muvaffak olamadı. Çünkü, halk için harekete gelenlerin, halk tarafından desteklenmesi ve idareyi halka terket-mesi lâzımdır. Demokrasi, bu üç şartın üçünün de mevcut olması sayesinde tutunur. “Halk i-çin„ vasfırta lâyık bir rejimi, siyasî manevralar yahut cebrü-zor kullanarak kurmak isteyenler. “halkın halk tarafından idare edilmesi,, şartlarını yerine getiremezlerse, halkın gözü ö-nünde, başkaları tarafından, gene siyasî manevra ve gene ceb-rü-zor yolundan tasfiye edilirler.
Suriyede halkın kendi kendini idare etmediği ve edemediği besbellidir. Aksi takdirde bir albay, bir meclis ve bir anayasayı, bir diğer albay —meclis— anayasa kombinezonu takip etmezdi.
Hastalığın bir kökü budur.
Fakat, bir kökü daha vardır. O da, Suriyenin tek başına mı kalacağı yoksa, Irak ve Ürdün ile birleşerek daha büyük bir devletin hudutları içine mi gireceği meselesidir.
Suriyede, her iki cereyana taraftar olanların mevcut olduğunu, hâdiseler isbat etmektedir.
Ancak, gerek yalnız başına yaşama gerek birleşme işinde, birtakım görüş ihtilâfları mevcuttur. Meselâ. Kuvvetli ile Zaim, Suriyenin tek başına yaşamasına taraftardır ama birincisinin Lübnan ile iyi geçinme temayülüne mukabil ikinoisi yâni Zaim, gayet iyi biliyoruz ki, Suriyeyi I.übnanın tâbiiyetinden kurtarmak arzusunda idi.
Keza, birleşme taraftarları da i'-i hizbe ayrılmışlardır. Bunlar-c' n bir kısmı, Şimalî Arabistan-ci ki bütün memleketlerin federal bir cumhuriyet kurmasına taraftardır. Bir kısmı ise, aynı sahanın Haşimî bir kıratlık olmasını istemektedir.
Görüyoruz ki, Suriye işi, bir hayli karışıktır. Bu karışıklığa, bazı halkçı politikacıların toprak reformu yolundan topraksız köliiyü toprak sahibi kılmak ar-zulariyle büyük toprak sahiplerinin (ki bu. Suriye ve Irakta bizim bilmediğimiz bir ölçüde mevcuttur) buna kati olarak set çekmek kararlarını ilâve edersek, siyasî çekişmelerin tablosu tamamlanmış olur.
Sami Hinnavî
Abdülilâh’ı
Suriye kralı yapacaktı
Suriyede rejim şimdi bir “Toprak reformu,, dâvasına istinat ettirilmek isteniyor
Berat 27 (Hususi muhabirimizden telgrafla) — Aldığımız mütemmim malûmata nazaran. 18/19 aralık gecesi iktidardan düşürülen general Hinnavî ile kayın biraderi Es’ad Talaş Suriye ile Irak arasındaki birliğe karar vermişler ve bu kararı tahakkuk safhasına getirmek üzere harekete geçmişler ve Irak Kıral Naibi Abdülılâhı Suriye Kıralı ilân etmek tasavvurunu gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir.
Albay Çiçekli, hareketi, işte bu harekete mânı olmak için yapılmış ve şimdilik Suriyenin istiklâli temin edilmiştir. Şu var ki Çiçeklinin bundan böyle nasıl bir siyaset takip edeceği ve neticede yeniden Ürdün Hâ-şımilerine yaklaşıp yaklaşmıyacağı da henüz şüphelidir.
Eski kabinede Ziraat Nâzın bulunan Ekrem HavranVnin, Çiçeklinin çok yakın arkadaşı olması ve kendisiyle sıkı bir işbirliği yapmakta bulunması, Suriyedekı son harekete bir de “toprak reformu,, mânası vermektedir. Suriyede toprak meselesinin en hâd derecede hüküm sürdüğü Hanıma’da doğup büyümüş olan Havran!, topraksız her arab’a en az 5 hektarlık toprak temin edecek bir reform üzerinde çalışmaktadır. Halbuki gerek Suriyede büyük toprak sahibi olan Kürtlerin. gerekse Irak ve Ürdünün umumi temayülü bu gibi reformlara şiddetle muhalif bulunmaktadır.
-----o-----
Ordunun da desteklemesi ile
Suriye kabinesini yine Halid El Azm kuracak
Berut 27 (A.A.) (Reuter) — Şam’dan gelen haberlere göre Suriyedeki son askerî darbeyi tertip eden Ordu Grupu. eski Başbakan ve Maliye Bakanı Halid El Azm in başkanlığındaki bir Suriye koalisyon kabinesini desteklemeye karar vermiştir.
Yeni kabinede halkçı partiden 4 bakan bulunmaktadır. Bunlar yeni hal tarzını kabul edip etmediklerini geç vakit bildireceklerdir.
Cumhurbaşkanı Hâşım Atqssi, dün istifa etmek tehdidinde bulunmuştu.
CUMHURBAŞKANI İSTİFASINI GERİ ALDI
Beyrut, 27 A.A. (AFP) — Başkan Hâşim Attasi, Meclis tarafından izhar edilen temenni üzerine istifasını geri almağı kabul etmiştir.
-t
I


t w






ı
r
tl
S, / •







%






z?
a
$






■n* jı
,• X

(
i'


1










A
9
i
•1

4.

- .(■

▲ >
» ■* *
L
w
■. ik.
S
F,1p _ AJ â

F W •
* V







y 1
W.*."' ■■


9 • H
1
*•*


‘ *-
Endonezyanın hükümranlık hakkını tanıyan Hollanda Kıraliçesı tahtında kocası Paul Bernhard’la beraber
Endonezya hükümranlığına kavuştu
Hollanda Kıraliçesı resmi vesikayı imzaladı
Londra 27 (YİRS) — Üç asırdan beri Hollanda hâkimiyeti altında bulunan Endonezya bugün egemenliğini ilân etmiş bulunuyor. İktidarı resmen ilân edilen Endonezya Birleşik Devletlerinin kırmızı beyaz bayrağı, yeni adı ile Jakarta olarak tanınacak olan Batav-ya şehri üzerinde ve bütün memlekette dalgalanmaktadır.
Gayet basit bir merasim ile Holânda Kıraliçesı Jul-lana Amsterdam sarayında bütün kabinenin ve Endonezya Başbakanı Dr. Muhammet Hatta’nın da huzurunda, Endonezya hükümranlığını yeni kurulan devlete devreden resmî vesikayı imzalamıştır.
Merasimi mütekıp Amsterdam Sarayının bandosu önce bağımsız Endonezyanın sonra da Holânda milli marşlarını çalmış, bilâhare Amsterdam şehrinin bütün
Endonezyaya ait malûmat ve bir etüdü

kiliseleri çan sesleriyle Endonezyanın istiklâle kavuşmasını halka müjdelemişlerdir.
Endonezyaya radyo ile yayınlanan bu merasim esnasında kısa bir hitabede bulunan Başbakan Dr. Hatta. Endonezyanın istiklâline ümitle baktığını ve Holânda ile iyiniyet havası içinde işbirliği siyasetinin idame ettirileceğini beyan etmiştir.
Batavyada merasimin radyo ile yayını seçkin bir davetli kütlesi tarafından Hollanda Genel Valisinin sarayında dinlendi. Yayından sonra saray bahçesine çıkan Genel Vali Başbakan Yardımcısı olan (Jogyakarta) Sultanı. Holânda bayrağının merasimle indirilme ve yeni kırmızı beyaz Endonezya bayrağının çekilme merasiminde hazır bulunmuşlardır.
bugün ikinci sayfamızda bulacaksınız
içişleri bütçesinin müzakeresinde tartışmalar oldu ve 1950 seçimlerinde de 1946 havasının esip esmeyeceği soruldu
Ankara 27 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bütçe Komisyonu, bugünkü toplantısında Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin müzakeresini tamamlamıştır. Muhalefete mensup milletvekilleri, verilen tahsisatla ancak çekirdek bir orduyu tutmanın mümkün olduğunu ileri sürmüşler, akaryakıt, hava kuvvetleri ve uçuşlar, yapılan yardımlar, malzemenin bakımı hakkında tenkidlerde bulunmuşlardır.
Komisyonda müteakiben içişleri bütçesinin müzakeresine geçilmiş ve muhalif partilere mensup milletvekilleri, belediye faaliyetlerinin halk ihtiyacını karşılayacağı yerde, parti propagandasına mâtuf lüks ve pahalı İşlere girişildiğini, içme suyu getirileceğine; park, sokak kaldırımı yerine heykel yapıldığını, Belediyeler Bankasının iktidarın politikasına âlet olarak çalıştırıldığını ileri sürmüş ve daha başka mevzularda sert tenkidlerde bulunmuşlardır. Bu arada, polis baskısından da şikâyet edilerek 1950 seçimlerinde 1946 havasının esip es-miyeceği sorulmuştur. Bakan bu ten-kidlere cevap vermiş, fakat tartışmalar daha bir müddet devam etmiştir.
An karada Elektrik, Havagazı Otobüs idareleri birleştiriliyor
Ankara Elektrik ve Havagazı İdaresiyle Otobüs Müdürlüğü yılbaşından itibaren birleştirilerek bir iktisadi devlet müessesesi haline getirilecek ve bundan böyle 3460 sayılı kanun hükümlerine uygun şekilde idare ve mürakabe edilecektir.


Amerika -F ransa • Berlin hususî muhabirimiz Heinz Liepmann bildiriyor |
savunma anlaşması
İngiltere taraftar olmasa bile Fransanın bu anlaşmayı imzalı yalağı ileri sürülüyor.
Paris 27 (A.A.) (Lps) — Bir yüksek Fransız şahsiyetinin dün bildirdiğine göre, birkaç güne kadar Birleşik Amerika ile Fransa arasında iki tarflı bir savunma anlaşması imzalanması için hazırlıklar tamamlanmış olacaktır. Bu şahsiyet, İngiltere böyle bir anlaşmayı imzalamaya taraftar olmasa bile, Fransanın bunu imzaya hazır bulunduğunu da ilâve eylemiştir.
Monte Carlo 27 (YİRS) — \Va.shington yetkili çevrelerinden bildirildiğine göre. İngiltere ve Amerika arasında silâh sev-kiyatiyie ilgili konuşmaların, u-zaması, Avrupaya yapılacak sevkıyatın bir aylık bir gecikme İle yani şubat başında başlamasına sebep olacaktır.
“Gelin gitti,, diye ağlıyor
Bu iki bebek, Londradaki bir düğünde gelin ile güveyinin sağdıçlığını yap-mıelardır. Sonuna kadar uslu oturduktan sonra, tam ovlilor arabaya binmek üzere uzaklaşırlarkon, damadın 2 1/2 yasındaki sağdıçı Jonathan ağlamaya başlamıştır. Bu derin teessür karcısında, kız arkadaşı, halden arılar bir tavırla kendisini tcsolli etmektedir.
Vişinski'nin Acheson'a yaptığı Alman federasyonu teklifi
Sovyet Dışişleri Bakanının, plânı Amerikan Hariciye Bakanına bizzat Washington’da teklif ve Batı devletlerinin de bu leklifi gizlice müzakere ettiği bildiriliyor /
ettirilmek şartiyle Vişinskinin doğrudan doğruya yaptığı bu plân teklifi Batı Avrupa hükümet merkezlerinde çok gizli olarak mütalâa ve müzakere edilmiştir. J
Bu mühim siyasi hâdisenin ikinci safhası 2 malıkta cereyan etmiştir. Vişinski o’^Ln tam Mauretanya gemisiyle - York’tan hareket edeceği sırada ikamet ettiği Waldorf Astoria oetli^e. Amerika Dışişleri Bakanlığının bir künyesi gelmiş ve Vişinski ile yaptığı kısa bir görüşmeyi müteakip Sovyet Dışişleri Bakanı hareketini tehir etmiştir. Hemen ertesi sabah Vişinskinin hususî dairesinde, aralarında Archibald S. Homer ve Thomas G. Reilly ve hâriciyenin Almanya ve Hukuk Şubeleri şefleri bulunan bir Amerikan de-legasyoniyle gizli görüşmeler başlamıştır. Konuşmalara bilhassa bu zevatın iştiraki 7 kasımda başlıyan görüşmelerin müspet bir istikamette yürüdüğü kanaatini vermiştir. New -York’tan alınan haberler bunlardan ibarettir.
Berlin (Hususi muhabirimiz Heinz Lıepmann bildiriyor) — Siyasi mahfiller Almanya hakkında Vişinski tarafından ortaya atılan bir teklifin söylentileriyle meşgul bulunuyor. Kati olarak haber alınmıştır ki, Sovyet Dışişleri Bakanı Vişinski Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları münasebetiyle A meri küda bulunurken, bir ara Washington’a gitmiş ve Amerikan Dışişleri Balamı Acheson ile görüşmüştü. Bu görüşmenin yapıldığı gün, Vişinski’nin bir nezaket ziyaretinde bulunduğu bildirilmiş ve Sovyet Dışişleri Bakanının Sovyet ihtilâli yıldönümü münasebetiyle Amerikan başkentine geldiği de ilâve olunmuştur. Fakat, hakikatte bu ziyaret bir nezaket ziyaretinden ibaret kalmamış, Vişinski o esnada Parise hareket etmek üzere bulunan Achesoıı’a Almanya meselesini “makul ve müsbet,, bir neticeye bağlamak maksaiyle oldukça garip bir teklifte bulunmuştur. Vişinski de ne Bonn’da kurulmuş Federal Cumhuriyetinin, Ündeki Hür Demokrat
Linin, ortada mevcut birçok siyasi ve idari sebepler yüzünden lâftvcdil-miycceğini ve birbirlerinin enirine verılemiveceğını belirtmiş, bu itibarla Batı ve Doğu bloklarına mensup devletlerin her iki Alman Hükümetini karşılıklı olarak tanımalarını ve bunu müteakip bu iki hükümetin, merkezi Berlinde bulunacak bir fe-
bu tekhfin-olan Alnıan ne de Ber-Cumhuriye-
vışınskı. madam Bevin’lc bu görüşme sırasında
derasyon halinde, birleşmelerini ve böyleee Almanya meselesinin kökünden halledilebileceğini ileri sürmüştür. Vişinski bir fikrini daha ileri sürerek, bu federasyonun istikbalini de, bütün memlekete şâmil yeni seçimlerin tâyin etmesini istemiştir. VI-şinskiye göre, bu suretle hem mesele kökünden halledilecek, hem do eski Potsdam programı yeniden ele alınmış olacaktır.
Sovyetlerin Ruhr idaresine iştirak



Coloıııbo konferansına iştirak etmek üzere
• I
Bevin Londradan ayrddı
Konferansın halletmeye uğraşacağı en mühim mesele, llzakdoğııdaki Komünist ilerleyişini durdurmak olacaktır.
Londra, 27 (A.P.) — İngiltere Dışişleri Bakanı Mr. Bevin, İngiliz Milletler Camiası Dışişleri Bakanlarının Kolombo'dn yapacakları hayati toplantıya gitmektedir. Konferans 9 o-cakta Seylân Adası başkentinde açılacaktır. Konferansın halline uğraşacağı en büyük mesele Uzak-Doğu-dakl komünist ilerleyişini durdurmak olacaktır.
Cumartesi sabahı yeniden hafif bir kalb krizi geçirmiş olan Bevin, demiryolu istasyonunda gazetecilerle yaptığı görüşmede kendisini tekrar I-yl hissel olduğunu s 'yîcsmlştir
Fakat heı zııman dimdik yürüyen 68
yaşındaki Dışişleri Bakanı pek sıh-hatta görünmemekte olup, bir demiryolu memurunun yardnniyle vagonuna binmiştir.
Dışişleri Bakanına, kendisini bir yıldan fazla bir müddetten beri yüksek’ tansiyon, nefes darlığı ve kalb rahatsızlıklarından tedavi etmekte cilan özel hekimi Sir Alexander Mc • 11 refakat i tmektedir.
Bevin hareketinden evvel gazetecilere şunları söylemiştir:
“Konferans gündemini açıklıya-rnarn. Tabletiyle Ingiliz Milletler Camiası ve dünya slvnsl durumunu II-gilendi ren konularla meşgul olacağız,,


9
e-

9.'
ilil
W
ÎKfrNCÎ SAYFADA I
Endonezya B. devletleri| istiklâline kavuştu I
Selim Sabit I
ÜÇÜNCÜ SAYFADA Türk vergi sisteminde reform
Orhan Dikmen
DÖRDÜNCÜ SAYFADA Lügatlere dair
M. Nermi Binbir gecenin bir eşi BEŞİNCİ SAYFADA El ve ayak müzesi Bıçak adam (hikâye) Dalgıçlar nasıl çalışıyor
Kandemir Roosevelt’in yanındaki meçhul kadın
Şehir Meclisi dün mühim meseleleri müzakere etti

T
İstanbul Şehir Meclisi fevkalâde top-l lantılarından Uçüncüaünü dün yaparak! Belediye Riyaset makamına verileni muhtelif takrirleri müzakere etmiştir.
Toplantıda konuşulan ehemmiyetli! takrirlerden bir tanesi, LZılelideki Tay-I yare Apartmanlarının neden Türk Ha-I va Kurumuna verildiğini sormakta ve bu binaların, senelerce evvel büyük biri yangından çıkmış olan meskensiz va-l tandaşlarm ihtiyacını karşılamak için,I toplanılan 300 bin altın liralık bir laney-| le yapıldığını hatırlatmaktaydı. Mevzu, Mecliste birçok hatiplerin söz almasına sebep olmuş, neticede mevcut vaziyetin İdamesi uygun görülmüştür.
Başka bir takrir de. Karaköydekl Borsa hanı durumunun açıklanmasını istiyordu. Buna, makam namına, hanı boşaltmak için mahkemeye müracaat e-dildiği cevabı verildi. Bunun üzerine, istimlâki takiben açılacak olan sahanın otomobil parkı olup olmaması üzerinde geniş münakaşalar oldu. Günün mühim takrirlerinden birisi de, belediyenin 45 bin liralık bir sermaye ile iştirak ettiği, Emlâk Bankası ile teşriki mesai yapan İmar Limitet Şirketi çalışmalarının kifayetsizliği hakkında idi.
Bu mevzu da hatiplerin hararetli tartışmalarına sebep olmuşsa da hatipler belediyenin bu İşe lÂyık olduğu ehemmiyeti vermediğini belirterek bugün 10* 12 milyon lira harcanarak vücTid*» gelen gecekonduların durumundan şikâyet etmişlerdir. Aynı mevzuda söz alan bazı hatipler de. hemşehrilerin büyük bir kısmının 2-3 ve daha yukarı sayıdaki o-dalı evlere ihtiyaçları bulunmadığını, herşeyden evvel tek odalı mesken dâvasının halledilmesi lâzım geldiğini ileri sürmüşlerdir.
Bunlara, karşı Vali ve Belediye Başkanı :
— Mesken dâvasını halletmek mecburiyetindeyiz. Esas dâvamız, vatandaşa ucuz mesken temin etmektir. Bu İş yabancı memleketlerde. Birinci Dünya Harbinden sonra başarılmış bir meseledir. Şehir Meclisinin. 1950 toplantılarında bu dâvayı ehemmiyetle ele almasını rica ederim., demiş ve Çalışma Bakanlığının. İHt.ınbulda 2000 ev vaptıracağmı bildirmiştir. Takrir, Karma ve Mesken Komisyonlarına havale edilmiştir.
Daha sonra Ağaçlı Linyitlerinin belediyece işletilmesini isteyen bir takrir de geniş tartışmalara yol açmış ve bu arada izahat veren E. T . T. Müdürü. Prof Şörc İsminde bir Alman mütehassısın tetkikler yaptığını ve geniş bir rapor hazırladığını söylemiştir. Raporda, A-ğaçhda bir elektrik ve havagazı tesisatının kurulması ve bunun Silâhtarağa santralına muvazi olarak çalıştırılması teklif edilmekte ve bu sayede senede 250 bin ton Zonguldak kömüründen istifade edileceği ileri sürülmektedir. Hâlen An-karada bir komisyon tarafından İncelenen rapor Şehir Meclisinde büyük bir alâka ile karşılanmış ve Dolmabahçe gazhanesinin bu raporun neticesi alınana kadar nakledllmemesi karara bağlanmıştır.
Dünyanın en büyük ’ tankeri limanımızda
İstanbul. 27 (A. P.) — Dünyanın en F' modern ve büyük tankerlerinden "Sovac Aatral., yarın sabah lstanbula varacaktır. Gemi 24.000 ton petrol istlab etmektedir. Şimdiye kadar îstanbula akaryakıt getirmiş olun en biıvük tankerlerin boyları 160 metreyi aşmazken, ‘‘Sovac k-* Astral ’ın boyu 191 metredir, şimdiki seferinde gemi Îstanbula 12.000 ton petrol ve yağ boşaltacaktır,. Hamulesinin geri kalanını Mısıra götürmektedir.
ı
V5-




I
cLl


M.


fflML

BABA — Oku bakalım oğlum. 3u meclis müzakorolorıni 1
ANNE — Vazgeç ayol, çocuğun bu yaşta kotu lâflar öğrenmesini ıslt.-.c.n


9
3
S--'n 2
Endonezya B. Devletleri
f
istiklâline kavuşurken
Selim SABİT
YFW t tRT A VRT'b
2R Aralık lfMfl
Yeni Delhide

Aşağıdaki makalodo bu haritanın etraflı İzahını bulacaksınız. Noktalarla gösterilen sol kösede Endonczyanın, Birloyik Amorikaya, ve sağda da Çlno göro mukayeseli vaziyetini görüyorsunuz.
Sosyal çalışma konferansı
Konferansta memleketimiz de temsil edilmektedir
Yeni Delhi, 27 (GHH) — 300 eksperin iştirak etmekte olduğu sosyal çalışma konferansı dün Yeni Delhide altı gün devam etmek üzere açılmıştır. Bu konferansta yabancı memleket temsilcileri ve Birleşmiş Milletler Teşkilâtına mensup üyeler de İştirak etmektedirler. Bu konferans Hindistan Sosyal Çalışma Konferansı tarafından hazırlanmıştır.
Türk - Amerikan dostluğunu kuvvetlendirecek bir adım
Türk
Amerikan kültür anlaşması
dün Ankarada imzalandı
Mehmet Akif’in hâtırası dün merasimle anıldı
Ünlverdltfl Talebe FcctantJiypnu dün saat H ta Eminönü Halkcvlndo büyük bir toplantı tertip şdorek İstiklal Marşı şairi Mehmot Akifln hâtırasını nnmış-tir.
Tören, İstiklâl Marşı şiirinin okunma-alvta başlamış, bllnhara salonu dolduran yüzlerce gencin İştirakiyle İstiklâl Marşı söylenmiştir. Daha sonra söz alan muhtelif hatipler büyük hamaset şairinin şahsiyetini belirten konferanslar vermişlerdir.
Merasim İstanbul Radyosu tarafından naklen neşredilmiştir.
DÜN sabah Amstordam’da yeni bir devletin, Endonezya Birleşik Devletlerinin, doğum ilmühaberi imzalandı. Bu mü-nascbetlo cereyan eden merasimin tafsilâtını birinci sahifede okudunuz. Böylece, Holânda tarafından XVII asırda açılan müstemleke devri kapanmış oluyor. Aynı merasim, Asyada büyük bir saha kap-lıyan bir ülkenin hürriyeti uğruna yaptığı mücadelede zaferi kazandığını belirtiyor.
Endonezya hakikaten çok geniş bir saha kaplamaktadır. Coğrafi durumunu gösteren kısa bir hulâsayı veriyoruz:
Endonezya Birleşik Devletlerinin mesahai sathiyesi 2.000.000 kilometre karedir ve nüfusu 65.000.000 tahmin edilmektedir. A-sağıdaki haritada görüldüğü gibi Endonezya 16 devletten müteşekkildir. 1) Endonezya Cumhuriyeti. 2) Cenubi Sumatra Devleti. 3) Batan, 4) Pasundan (garbi Java), 5) Madura Devleti. 6) Şarki Java Devleti, 7) Şarki Endonezya Devleti» 8) Müstakil Şarkî Borneo A-razisi. 9) Müstakil Cenubuıarki Borneo Arazisi, 10) Müstakil Ban-car Arazisi, 11) Büyük Danyak Devleti, 12) Müstakil Borneo Arazisi, 13) Billiton Devleti, 14) Bangka Dovloti, 15) Riuv Devleti, 16) Şarkî Sumatra Devleti.
Hakikati söylemek lâzım gelirso bu devletler arasında her bakımdan büyük bir müsavatsızlık vardır. Meselâ, bir parçası Java’da bir parçası da Sumatra’da bulunan Endonezya Cumhuriyetinin tek basına 40 milyon nüfusu vardır. (Bu nüfusun tamamına yakın bir kısmı müslümandır.) Endonezyadan sonra en kalabalık devlet muhakkak ki Madra Devlotidir: Tahminen 2 milyon. Umumi nüfusun geri kalan kısmı (13 milyon) diğer devletler arasında taksim edilir.
Görüldüğü gibi, bu yeni Pasifik Birleşik Devletlerinin esas teşkilâtı nasıl hazırlanırsa hazırlansın Endonezya Cumhuriyeti hâkimiyeti elinde tutacaktır.

Müstakil olmakla beraber bu birleşik devletler Holânda ile aralarında sıkı bir işbirliği kurmak istemişlerdir. Eğer, aylarca devam eden mücadele ve muharobeler go-zönüne getirilirse, işbirliği kararı insana gayet tuhaf gelir. Fakat hakikatte. dün Amsterdam’da yer a-lan merasim. Birleşmiş Milletlerin tavsiye ettiği gibi, anlayışlı ve itidalli bir siyasetin meyvasıdır. Anlaşma hükümleri, EndonezyalIlara. demokratik ve devamlı bir ce-miyot kurabilmeleri için lüzumlu bütün imkânları vermektedir.
Pasifik Okyanusunda sulhu muhafaza etmek için, Endonozya ile Holânda arasındaki işbirliğinin müşterek menfaatleri nazara alarak işlemesi icap eder. Hâlen bütün Uzaksark üzerinde, Sovyet malı Çin komünizmi Demok-leı’ln kılıcı gibi sallanmaktadır Muhakkak ki Moskova Cokca-Knr-ta İle Amstordam arasında her türlü anlaşmaya mâni olmak gayesini güdecektir. Bu maksatla da. Endonezya komünistlori âsâyişi bozmak için ellerinden geleni yapmaktan çekinmeyeceklerdir. Ho-lândanın askerî yardımı İle herhangi bir isyan hAroketini bastırmak müşkül olmasa gerektir.
Gerek Endonozya Birleşik Devletlerinin faaliyeti, gorekse aynı devletin Holânda ile müstakbel münasebetleri Birleşmiş Milletlerin kontroluna tâbi olacaktır.
Bu meselede büyük hissesi bulunan Birleşmiş Milletleri ve dün Pasifikte dünyaya gelen kardeş Endonezya Birleşik Devletlerini tebrik edor ve onlara mübarek, mesut seneler dileriz.
Temsil edilen memleketler arasında Birleşik Amerika, Türkiye, Britanya, Sovyet Birliği, Avustralya. Japonya, Çin. İsviçre, Norveç. İsrail ve Afganistan bulunmaktadır.
Tito - Yunanistan anlaşması
Atina. 27 A.A. (AFP) — Vradyni gazetesi, New-Yorlc muhabirinin A-merikan çevrelerine atfen bildirdiğine göre, Tlto, Yunanistan ile bir iyi komşuluk andlayması üzerinde müzakereler yapmağa hazır olduğunu bildirmiş, fakat halkın itimadım henüz kazanmış bir hükümetle müzakerelere girişmeği tercih ettiğinden seçimleri bekliyeceğlni ilâve etmiştir.
Ankara 27 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında bir kültür anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmayı Türkiye namına Dışişleri Bakanlığı Umumi Kâtibi, Amerika namına da Amerikan Büyük Elçisi imzalamışlardır.
İmzayı ınütaakıp Dışişleri Bakanlığı Umumî Kâtibi, kısa bir nutuk söylemiş ve demiştir ki:
H— Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında günden gün? mesut bir surette inkişaf etmekte olan dostluk münasebetlerini şu anda imzalamış olduğumuz kültür anlaşmasının kuvvetlendireceğine hiç şüphe yoktur.
Dost ve barışsever olan iki memleketi yekdiğerine yaklaştırmak için kültür bağlarından daha iyi bir vasıta tasavvur olunamaz.
Türk ve Amerikan gençliğini, birbirine daha İyi tanıtacak ve Türk -Amerikan kültürlerinin karşılıklı o-larak daha iyi anlaşılmasını mümkün kılacak olan bu muahedenin iki memleket münasebetleri üzerinde en ha-


yırlı neticeleri tevlit edeceğine eminim.’*
Amrikâ Büyük Elçisi de yine Fransızca olarak şu mukabelede bulunmuştur:
"— Türk - Amerikan eğitim, ilini ve kültürel bağlılığını takviye ve genişletmek hedefini güden bu anlaşmanın akdi 1950 senesi için çok memnuniyet verici bir başlangıçtır. Gerek Türkiye nezdinde^BUyük Elçi, gerek Türkiyedeki Amerikan Yardım Heyetinin Başkanı sıfatiyle bu anlaşmanın her iki milletin barış ve güveni uğrundaki müşterek gayretinin değerli bir gelişmesi olacağı kanaatindeyim.
O gayret kİ 1947 den beri bizzat yardım programiyle müşahhas bir ifade bulmuştur.
Türklerin ve Amerikalıların işbirliği yapmaları ve birbirlerini anlamaları, bugün her zamankinden daha önemlidir. Türkiye İle Amerika arasındaki dostluk, hiçbir zaman bugünkü kadar esaslı olmamıştır.
Müşterek bir vazifeyi birlikte başarmaya çalışıyoruz.*’
Anlaşma Amerikaya borçlu oldu-
ğumuz on milyon dolardan yarım milyon doların AmeHkaya ödenecek yerde, memleketimizde alıkonarak bazı kültür gayelerine sarfedllmesinı derpiş etmektedir. Bu para ile Türk öğlencilerin Amerika dışındaki Amerikan Öğretim mücsHcselerinde o-kutulması, kendilerine Amenkada burs temin edilmiş olan Türk öğrencilerin Amerikaya seyahatleri, Amerikalı talebenin Türk mektep ve ü-niversltclerinde öğretim görmeleri ve Amerikadan memleketimize öğretim, inceleme ve etüt yapmak üzere öğretmen. profesör, uzman getirilmesi gibi gayeler için lüzumlu masraflar yapılacaktır.
Hükümetimiz bu anlaşmayı imzalamakla hem bunun sağladığı mühim kültürel yardımlardan faydalanmış olacak, hem de Amerika, ile gtinden güne artan dostluk bağlarımıza bir tane daha ilâve etmiş bulunacaktır.
Yukarda bahsi geçen 10 milyon dolarlık borcun bir kısmı ödenmiş, bir kısmının karşılığı olarak da Amerikalılara sefaret binası verilmiştir. Anlaşma kanunlaşınca tatbikatı için muhtelit bir komisyon kurulacaktır.
Üniversite siyasetle uğraşmamalıdır
İstanbul ünivoralteslnin muhtelif Fakültelerinde münazaralara başlanmıştır. Dün, "üniversite siyasetle uğraşmalı mıdır, ugraşmâmah mıdır,, mevzuundo-kl münazarayı Tıp ve İktlaat Fakülteleri yapmış, olûluı ita takip edilen tartışmaların nctlccnindo "Üniversite siyasetle uğraşmamalıdır,, tazinl tutan Tıp Falcültaal jüri tarafından galip ilân e-dilmiştlr.
KISA
HABERLER
Büyük Sürlye projesi karşısında Mısırın durumu
Kahire. 27 A.A. (United Press) — Bü-'ük Suriye projesini gerçekleştirmek nakaadiyie Surlycyi ilhak için Irak ve-a Ürdün tarafından vaki olacak herhangi bir teşebbüs Mısır ile Suudi Ara-»tatanın müşterek muhalefetiyle karşı-aşataktır. Kshirenin iyi haber alan jevrelcrinde hâkim olan kanaat budur. 3u çevretarde Başbakan Sırrı Paşanın »on beyanatına büyük bir önem atfedll-nektodlr. Sırrı Paşa bu beyanatında., Mısırın Arap devletlerinden her birinin mğımsıslığınt korumak azminde bulun-luğunu söylemişti.
Birimmiş Milletlerin kurnrınn rııfcmen İsrail Parlâmentosu dün yine toplandı
Montreal. 27 (YİR8) — Kudüsün beynelmilel bir şehir olacağına dair verilen Birleşmiş Milletler kararına rağmen, ls-•all Parlâmentosu bugün Kudüste İkinci coptan tısını yaparak, lsrnlle yabancı (ermayenin girmesini teşvik edecek kamunlar üzerindo görüşmeler yapmıştır.
Başbnknn Ben Gurlon. Telı’ıvlvdcki
îıakamını, bugün KudÜse nnklctmiştir.
Jacohaon serbest bırakıldı
N*ew-York 28 (YİRS) — Bundan bir müddet evvel Macarlstnnda tevkif edi-rn Amerikan - Yahudi Yardım Tcşkl-Atı Başkanı Ierael Jacobson bugün »rrbrst bırakılmıştır. Haber resmi rpa-(amtar tarafından henüz teyit edilme-niştir.
Amrrlkayu muhaceret edecek yurtsıızlnr
Berlin. 27 (YlRŞl — Birleşik Amerika Cumhurbaşkanı, yeryür.ündokl "Hei-mııtlos” - (yurtsuz) lann Amerikaya gelebilmelerini kolaylaştırmak İçin kon-greyo bazı teklifler sunacaktır.
Amerika. 1950 ıcncsi sonuna kadar 200,000 yurtsuz kabul edecektir. Tru-nıan, Birleşik Amerika Devletlerine yapılacak muhaceretin sayısını lahdld c-den maddenin değiştirilmesini isteyecektir.
Kardiııul Mindszcnty'nin filmi
New-York, 27 A.A. (AFP) — Bu akşam birçok Amerikan ve yabancı devlet adamlariyta Birlenmiş Milletler Genel Sekreteri Trygvc Lie'nin huzurunda "Vatana hıyanetten suçlu" filmi ilk defa olarak gösterilecektir. Bu filmde Kardinal Mindnzenty’nln tevkifi, dâvası ve mahkûm oluşunun muhtelif safhaları canlandırılmaktadır. 6eylrcllcr arasında Dışişleri Bakanı Dean Acheson da bulunacaktır.
Yugordııvya ita ticari unlnşmıı
Now-York, 28 (YİRS) — Bugün Bel-gradda bir demeç veron Yugoslavya Dışişleri Bakanı Kardcll, Ingiltere ita yapılan ticaret anlaşmasından sonra, Cenubi Amerika memtakottari ve Türkiye ile dr yeni paktlurın da imzalanacağını açıklamıştır.
Einstein’in yeni cazibe teorisi
New - York 27 (AP) — Bütün ömrünü ilmi çalışmalara hasretmiş olan Alberl Einstein’in yeni vo büyük bir keşifto bulunduğu bugün açıklanmıştır. Bu keşif, cazibe kuvvetinin ne olduğunu İzah ettiğini zannettiği yeni bir faraziyedir.
Cazibe kuvveti en büyük İlmi hırlardan birini teşkil etmektedir. İnsanları (ve difcer cisimleri) toprağı terkcdlp boşluğa uçmaktan alıkoyan vo seyyareleri güneşin etrafında aynı yollan takiben devrettiren kuvvet cazibedir. Einstein’in yeni teorisi, bütün asli fizik kanunlarını cazibe tesirlerine göre izaha çalışmaktadır. Yeni teoride, bir atomun iç bünyesinden kâinatın hudutlarına kadar her tarafta cereyan eden tabiî hâdiseler, bir tek kanunla İzah edilmektedir. Einatein, bu teoriyi 80 yıldan beri İspata çalışmaktadır. Faroziyo dokru tae. kâinatın anlaşılırına anahtar teşkil edebilir.
Elnatcin, buna "Cazibenin genelleştirilmiş teorisi,, demekte olup, meşhur "rölativlto., farazlycslnin bir eki olduğunu söylemektedir. Bu teori, yeniden gözden geçirdiği "rölativitenin mânası., adlı kitabının yeni bir faslını teşkil edecektir. Kitap Princoton Üniversitesi tarafından şubatta yayınlanacaktır.
Rölativite gibi yeni teori de girift matematikle izah edilmiştir. Çazlbe kuvvetinin asli izahı, rakamlarla değil, harfler veya sepi bollerle formül-leştirilmiş 4 ckuasyonla dir.
Bidault kabinesinin tâyin edecek olan toplantı
verilmekte-
i
âkıbetini bugünkü
Bl-dün mü-hü-
PariR, 27 A. A. (United Press) — Fransız Başbakanı Georges dault’nun koalisyon kabinesi. Fransız Parlâmentosunda bütçe zakeretari dolayıslylc yapılan
cumlara muvaffakiyetle karşı koyabilmiştir.
Fakat hükümet en çok üzerindo durulan ve pek çok itiraz edilen maddeler hakkında oy verilmesini çarşamba gününe bıraktırmıştır. Çarşamba günü Bidault komünistler ile müfrit sağcıların itirazlarına cevap verecektir. Bu mücadelenin neticesi iki buçuk aydan beri iktidarda bulunan Bidault Hükümetinin akıbetini tâyin edecektir.
Atatürk’ün Ankaraya ilk
gelişinin 30. yıldönümü
Atatürkün Ankaraya ilk gelişinin 30 uncu yıldönümü münasebetiyle Ankara Kulübü tarafından bir tören tertip edilmiştir. Törene Atatürkün karşılanışı ânında giydikleri yerli kıyafetle Ankara seymenleri (Efeleri) teçhizatsız küçük bir askeri müfreze, ve bir grup halk, atlı olarak katılmıştır. önde davul zurnanın bulunduğu bu kütle Dikmen sırtlarından Vilâyet Konağı önüne gelinceye kadar her yerde sevgi ve hararetle alkışlanmıştır. O sırada Atatürk koşusu yapan atletler do Ulus meydanına gelmişlerdi.
Vilâyet konağı önünde meydanı dolduran ve aralarında C.H.P./ D.P. ve M.P. ye mensup zevatın da bulun-

dugu kalabalık önünde büyük bir tören yapılmıştır.
Kulüp, Büyük Sinema salonunda bu günün şerefine bir de müsamere tertip etmiş, sahnede Atatürkü karşılayanlardan üç yaşlı seymen türkü söylemiş ve (O)na oynadıkları milli oyunları tekrarlamışlardır. Türkiye Millî Talebe Federasyonu da günün hâtırasını canlandırmak üzere, Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi konferans salonunda bir toplantı tertip etmiştir.
Törene gençlerin söylediği istik-lâl marşiyle başlandı.
Atatürkün gençliğe hitabesi okundu. Seynıenlerin türkü ve oyunları heyecanla alkışlandı ve toplantı başlangıçtaki heyecan içinde sona erdi.
D. Partinin 7 ocak toplantısı
-------o
Milli husumet andının bu toplantıda kaldırılacağına dair C.H.P. mahfilleri tarafından tahmin şeklinde ileri sürülen telkinleri, D.P.,
İliç kimse değiştiremez reddediyor
Bataklık arazi, onu kurutan köy halkının olacak Ankara 27 (Hususi muhabirimizden) — Büyük Millet Meclisi Bayındırlık Komisyonu bugün, Tapulama Kanununun 15 inci maddesinin, bataklıkların, kurutanlara temlikini temin edecek şekilde değiştirmek ü-zere Ahmet Çınar tarafından hazırlanan tasarıyı incelemiş, küçük bazı tâdil ve ilâvelerle kabul etmiştir. Komisyonca kabul edilen şekle göre, bataklıkların kurutulması evvelâ civarındaki köyle halkına bırakılmaktadır.
Bununla beraber şirket halinde yapılacak kurutma teşebbüslerinin de iş yapmasına imkân verilmektedir.
Böylece hususi teşebbüs için müracaatlar olduğu zaman civar köylülere malûmat verilecek, onlar üç ay zarfında işe girişmezlerse, şirketin kurutması ve binnetice arazinin ona temliki kabul edilecektir.
Bugün yurdumuzda iki üç milyon sıtmalı bulunduğu, sıtma mücadelesi için yılda altı milyon liradan ziyade para harcanıldığı, bu kanun iyi tatbik edilirse, yarım milyar liraya yakın değerde ekilebilir arazi kazanılacağı komisyonda tebarüz ettirilmiştir.

•l

kongrenin hiçbir kararını mukabelesiyle
Ankara 27 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Ankara siyasî mahfilleri, vilâyetler delegelerinin iştirakiyle 7 ocakta, şehrimizde yapılacak o-lan Demokrat Parti toplantısına e-hemmiyet vermektedirler.
Söylendiğine göre, bu toplantıda Demokrat Partinin bütün meseleleri görüşülecek, ayrıca, bugünlerde C.H. P. nin giriştiği seçim kampanyasına ne suretle mukabele edileceği tesbit olunacaktır.
Mamafih, 7 ocak toplantısı kararı daha önce verildiğine göre. bunun esas ruznamesinde bambaşka mevzuların derpiş edilmiş olması, man-tıkan lâzımdır. Meğer ki, İkinci u-muml kongrenin tavsiyesiyle usulen yapılması esasen icap etmekte olan bu toplantı fırsatını nimet bilerek, hükümet partisinin gerçekten bir seçim kampanyasını andıran son hücumlarından, kendine, hiç akılda ol-nnyan bir ruzname maddesi çıkar-sın.
C.H.P. çevrelerinin mütalâalarına gelince, bu toplantının milli husu-
met andı olarak vasıflandırdıkları kararı iptal gayesiyle yapılacağını, böylelikle D.P. nin şiddet politikasından ayrılıp itidal yoluna gireceğini iddia etmektedirler. Bu iddia karşısında bir diyeceği olup olmadığım sorduğumuz D.P. Başkanı Celâl Ba-yar: evvelâ "Milli husumet andı"nı reddetmiş, büyük kongrenin bu adla vasınandırılabllecek bir karar almadığını belirterek şunları söylemiştir:
— Kanun dışı hareket edenlerin millî vicdanın ifadesi olan millet husumetine mâruz kalacakları muhakkaktır.
Büyük kongrenin, bizim anladığımız mânadaki kararı, dalma baki kalacak ve o kararı hiç kimse dcgiştl-reınlyecektir.
D. P Genel Başkamnm bu beyanatı C.H.P. mahfillerinin havayı yumuşatma telkinlerini reddetmek mânasını taşıdıktan başka, seçim mücadelesinin karşılıklı vehim ve şüphelerin yanıbaşmda karşılıklı tehdit ve tedbirleri âmir bir tâbiye ile başlayacağını gösterse gerektir.
Telefon numaralarında değişiklik
Her gün artan telefon İhtiyacını karşılamak makpadlyle P.T.T. Gene) Mll-dlırlüfth, İstanbul ve Ankara telefon santrallarında, geniş mikyasta tevsıata devanı etmektedir. Bu arada Beyoğlu santralında bulunun ve şimdiye kadar 35 numara İle kullanılan «aat âyan cihazı întanbui Merkez santralına nakledilerek. numara»! 05 olacaktır. Keza Ankaradaki 04 saat Ayarı cihazının numarası da 05 olarak tadil edilecek ve bu suretle, hor iki şehirdeki aboneler, telefonla 05 numarayı çevirmekle kendi saatlerini doğru olarak ftyarlayabitacek-lcrdlr. Buna mütenazır olarak. diğer bazı telefon numaralan da değişerek. 1950 yılının ikinci avında çıkacak otan yeni telefon rehberinde. 01 îatlhbarat, 02 Telefon Arıza ve Şikâyeti, 03 Şehirler ve Milletlerarası, 01 Merkez ve Telefon Baş Müdürlük Santralı. 05 eaat âyan olarak yer almaktadır.
Telefon
ücretlerinin tahsilinde yenilik
Genel Müdürlûgrü 1 ocak 1950 itibaren telefon ücret tahsil-
P. T. T. tarihinden darları kadrosunda tadilât yapmağa karar vermiştir. Yalnız resmi dairelerden alınâcak telefon ücretleri tahsildarlarla tahsil edilecek, şahıslar ve huaual müesseseler adına tahakkuk ettirilen ücretlere alt ihbarnameler ise iadeli taahhütlü olarak, posta ile abonelerin adreslerine gönderilecek ve abpn%ler. borçlarını ya doğrudan doğruya Telefon Baş Müdürlüğü merkezine veya en yakın P. T. T. merkezi veznesine ödemek suretiyle makbuzlarını alacaklardır.
Kars şilebi fırtınaya tutuldu
Kars şilebimiz, Atlan tikte çok şiddetli bir fırtınaya tutulmuştur. Bununla beraber, gemi hiçbir arızaya uğramadan yoluna devam etmektedir.
Yeni 5 kuruşluklar
Yeni basılan 5 kuruşluklar yılbaşından İtibaren tedavüle çıkarılacaktır. Bu 5 kuruşluklar sarı renkte olup, bir tarafında çevre vaziyette başaklar ortasında 5 rakamı ve ultında kuruş yazısı. diğer tarafında Türkiye Cumhuriyeti ibaresiyle basıldığı tarih, ortasında nv-yildı* ve kenarında oyuk olarak yine Türkiye Cumhuriyeti İbaresi vardır.
Eski 5 kuruşluklar 1951 in birinci a-yında tedavülden kaldırılacaktır.
İstanbul’un 500 üncü yılını kutlama demeği
Istanbulun 500 üncü yıldönümü hazırlıkları hakkında konuşmak için dün Vali vo Belediye Başkanının riyasetinde şohrin muhtelif müessese müdürlükleriyle. profesörlerin, sanatçıların ve müze müdürlerinin iştirakiyle büyük bir toplantı yapılmıştır.
Bu toplantıda bir, "Istanbulun 500 üncü Yılını Kutlama Derneğinin kurulmasına karar verilmiş ve nizamnamenin hazırlanmasına başlanmıştır. Derneği, memleketimizin fikir ve ekonomi sahasında sivrilmiş olan şahsiyetleri kuracaklardır.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
EDEBİ ROMAN
- 28 -
Servet Bey, kapıdan henüz çıkmıştı. Müteahhit Sırrı Bey, kâtibi Seyfi'nln odada olduğunu unutarak Mühendis Ragıp Beye dedi ki:
”— Yahu, gördün mü, herif hiç oralarda değil. Her vskltki gibi sakin... Hattâ, hattâ her vakitten daha keyifli, daha neşeli. Sanki hiç bir ley olmamış... . ’ j
Gözü Seyfi’ye İlişince birden susuverdi ve ondan yana dönüp:
'•— Daha sırasına koyamadın mı kâğıtları? bizi biraz yalnız bırak; oğlum! dedi.
Mühendis Ragıp Bey, onun ne söylediğini İşitmemiş gibi masanın üstünde duran bir makete eğilmiş, dikkatle bakıyordu. Öbürü yine sözüne devam etti:
°— Allah kimsenin başına vermesin; bir kız babası için bundan büyük bir felâket olamaz! Bütün İstanbul, bütün Ankara bunun de-dıkodusiyie çalkanıp duruyor. Yok şöyle olmuş, yok böyle olmuş. Sanki herkes vakayı göziyle görnıüş gibi en küçük teferruatına kadar birbirine anlatıyor. O kadar emek, o kadar mus. raf; fransızea öğret; IngiMzce öğret; piyano öğret. Tam mürüvvetini göreceğin sırada al sıma bir rezalet..
Rrıgıp Boy, başı hâlâ maketin üstüne eğilmiş olarak mırıldandı:
Canım, buna rezalet denmez, hiç bir
136
vakit...
”— Ya. ne denir?
”— Kaza, be birader; kuza..,
”— Rezalet veya kaza... Sen neticeye bak! Kim ahr şimdi bu kızcağızı?
■'— Herkes ahr. Bir defa kızın bunda hiç bir günahı yok. Bilâkis canavar bir mütearn-za karşı dişiyle tırnağiyle son raddesine kadar iffetini müdafaaya çalışmış!
"— öyle ama: hâmile kalmış diyorlur.
”— Yalan, iftira.
Ragıp Bey, hu sefer, başını maketin üstünden öfkeyle kaldırmış ve iki eli iki cebinde Sırrı Beye yürümüştü:
"— Zaten, işin en kötü tarafı bu değil; Sevim Hanını hasta, Sevim Hunim hâd bir (nevrasteni iden mustariptir.
Sırrı Bey, okuması yazması kıt bir zattı; bu "nevrasteni,, kelimesini frengi vesaire cinsinden bir İlletin adı sunarak uzun bir; ' Yaua...,, nidası çıkarıp gözlerini faitaşı gibi açtı. Mühendis Ragıp Bey sözüne devam ediyordu;
Evden dışarıya adım atmıyor; kimsenin yüzünü görmek islemiyor. Hassaten, erkek cinsine karşı derin bir tiksinti ve korku duyuyor-muş. Yabancı bir erkek sesi işitti mi yüzü sapsarı kesiliyor, eli ayağı titremeğe başlıyormuş. Hele bir erkek e'inin temasına zerre kadar tahammülü yokmuş. Onun içindir ki, kendisini tedavi ederi hekimler, adamakıllı muayeneye imkân bulamıyorlar; hattâ nabzını bile dinleyen ıl yortar.
Sırrı Bey, hu sözlerden gittikçe hiç bir şey anlamaz olmuştu:
Azizim, ne biçim hastalık bu, Allahaş-kına?,. diye sordu,
“— Ptfijchıyue bir şey... Büyük bir (?âoc-tan hâsıl olma bir
137
’*— Yahu bırak şu doktorca lâfları! Bana meseleyi açıkça anlat!
”— Açığı kapalısı bundan ibaret... Senin anlayacağın derin bir ruh buhranına müptelâ olmuştur.
"— Yani desene ki, kızcağız aklını oynatmış!
”— Yok; şimdilik buna hükmedilemez. Hekimler, muhitini değiştirmek ve uzun bir seyahate çıkmak şartiylc iyileşebileceğini söylüyorlarmış. Sevim Hanım da bir an evvel memleketten uzaklaşmak istiyormuş. Servet Bey, oğlunu, ikmali tahsil için zaten İsviçre'ye gönderecekti. Bu fırsattan bilistifade kızını da ununla be-ruber yollamayı düşünüyor. Fakat, oğlanın halı malûm! Karakterine bir türl. güvenemiyor. "Bir de başı havalandı mı dünyayı unutur! Hemşiresi mi varmış, hasta mıymış, onunla daima mukayyet olmak nn lâzımmış gibi şeyler aklından bile geçmez!,, diyor. Anneleri de birlikte gitmeye kalktı. O da zaten sinirlerinden hasta bir kadın... Şimdi ikide bir düşüp düşüp bayılıyor. Kızından fazla tedaviye muhtaç... Lâkin Servet Bey, bu kadar büyük bir fedakârlığı göze alamıyor.
”— Ne fedakârlığı imiş bu?
Mühendis Ragıp Bey acı bir gülümsem» ile*
’*— Lâf aramızda; çok masraf olur diye korkuyor; dedi.
Sırrı Beyin, kolay para kazanan talihi yâ-ver insanların çoğu gibi babacan bir tarafı vardı. Yumruğunu hiddetle masanın üstüne indirdi:
İşte, diye haykırdı. Kafamın almadığı şey... Be birader, paıa, cenaze masrafında harcanmak için mi kazanılır? Herif, bizimle, şuracıkta daha bir saat evvel iki milyonluk hır işin müzakeresini tamamladı.,,
138
Lâkin "îki milyonluk bir lş„ sözünü telâffuz ederken Sırrı Bey, bilinemez nedendir, birdenbire civanmertçe heyecanını kaybediverdi ve malûl malûl Ragıp Beyin gözlerinin içine bakarak:
"— Yahu; dedi. Ben bu işe olur molur dedim, taahhütnameyi de İmzaladım ama, sanırım, Servet Bey bizi bir çıkmaza soktu. Allah encamını hayretsin!
"— Ne demek istiyorsun, Sırrı Bey?
Sırrı Bey, içine düşen bu kuşkuyu sözle anlatamıyordu. Yalnız ellerini dua eder gibi havaya kaldırmak ve boynunu bükmekle maksadım ifade etmek istedi. Bununla beraber Mühendis Ragıp, son zamanlarda onun yüreğinden geçen şeyleri keşifte pek güçlük çekmiyordu. Sırrı Bey, bir yıldan beri, işini lüzumundan fazla genişletmiş; milyonlarla lüzumundan fazla oynamaya başlamıştı. Ankarada olsun. İstanbul’da olsun, burnunu sokmadığı resmi ve hususi yapı müteahhitliği kalmamış; hattâ, devletle altından kalkamayacağı kadar ağır bazı yol, köprü ve tünel İnşası mukaveleleri imzalamıştı. Gerçi, bir iki banka kendisine bu teşebbüslerinde elden gelen yardımı esirgemiyor; nüfuz sahibi bir takım dostlar sayesinde satıh mikyası gittikçe yükselen bir kredi seli içinde yüzüyordu. Fakat, bu sel günün birinde onu nereye sürükleyip götürecekti? Mühendis Ragıp Bey, bunu tâyin edemiyordu. Şimdiden kurduğu binaların çoğu bir ipotekten öbür ipotek altına giriyor: "faizi-mürekkep’ tar yekûnu banka defterlerinde kabardıkça kabarıyor ve zavallı Sırrı Beyin bu yekûnların arzeltigi astronomik rakamlar karşısında arasını başı dönüp sendelediği oluyordu, öbür yandan malzeme fiyatlarının da hesap ve talimine sığmaz ânl yükselişleri bu "falzt-mü-139
rekkeplerle,, âdeta koşuya girişmiş gibiydi. Zaten, işlerinin sarpa sarmasının başlıca sebebi de bu değil midir? Filân ayın falan günündeki malzeme piyasasına göre bir taahhüde giriş; plânı kur; hesabını kitabını yap, işe başla; derken birdenbire betonun Batında yüzde on, demirinkinde yüzde on beş bir fırlayış! Gel de şimdi, pirincin taşını ayıkla; eğer karşındaki herhangi hır devlet müessesesi ise, — Sırn Beyin sık sık tekrarlamaktan hoşlandığı bir tâbire göre — "Derdini gayri. Marko Paşaya anlat!,. Hususî şahıslar ise mahkeme kapılarında sürüm sürüm sürün; avukatlara avuç avuç paralar dağıt! Bundan başka, göze görünmez bin bir tehlikeyle dolu, bütün bu çetin. dalgalı ve çapraşık iş Aleminin ortasında pusulasız bir tekneyle çalkajı dur!
Evet, Mühendis Ragıp Beye göre Saman Pazarındaki bu küçük yazıhanenin pusulasız bir tekneden veya tek kolla işletilen bir çıkrıktan hiç farkı yoktu. Birbirinden geçme .varı çıplak iki oda; birkaç masa, birkaç sandalye, birer eski maroken kanepeyle koltuk; Sırrı Beyin oturduğu ve iş sahipleriyle misafirlerini kabul ettiği odanın bir köşesinde, hangi asırda ve hangi fabrikada yapıldığı malûm olmayan bir köhne ve lenduha kasa; biri altmışını geçmiş, öbürü yirmi beşine girmemiş ıkı kâtiple bir Remlngton yazı makinesi ve bir kara defter... İşte, Sırn Bey; bir küçük kuşebaşı avukatının yazıhanesinden hiç farkı olmayan böyle bir yerde, böyle bir ekip ve böyle bir teçhizatladır ki. milyonlar avına çıkmış bulunuyordu; modern Alemin teknikiyle onun yegâne münasebeti ise, sabahtan akşama kadar şu derme çatma büronun daracık kapısı önünde bekleyen yedi kişilik bir kocaman Paccnıd otomobilden ibaretti. (Devamı var)
140

A
2S Aralık 1049
Sayfa 3
EKONOMİK
AREKE7LERİ
İki giin içinde
Bir Danimarka teklifi
Türk vergi sisteminde reform
BATI AVRUPA
Eğede tütün satışı yirmi
Yazan: Doçent M. Orhan DİKMEN
ÖDEME
PLÂNI


gözden geçirmeyi faydalı
T
vergi sistemi, hususiyle te işarın lâğvmdan son-
Gelir, Kurumlar ve Esnaf Vergi Kanunlarıyla Vergi Usul Kanununun meriyete girmek üzere bulunduğu şu günlerde, reform meselesini, bir do vergi sistemimizin bütünü bakımından kısaca bulduk.
ürk 1925
ra, sadece âcil varidat ihtiyaçlarını karşılamak endişesiyle yapılan vergilemeler ve nisbet arttırmaları neticesinde, tamamiyle tesadüfi ve hattâ zoraki bir inkişaf kaydetmiştir. Aşarın kalkmasıyla bütçemizde husule gelen takriben dörtte bir nisbe-tındeki açığı kapatmak Üzere, bir taraftan veraset ve intikal vergisine, diğer taraftan ise umumi istihlâk resmine başvurulmuş; ayrıca birçok vergilere de, muhayyel tahammül derecelerine göre, birtakım zamlar yapılmıştır.
Zaman zaman bazı münferit vergilerde yapılan tâdiller ve tamamiyle ehemmiyetsiz ve kısmı mahiyetteki ıslahlar bir tarafa bırakılacak olursa, Türk vergi sisteminin tekevvününde, münhasıran hazine ihtiyaçları endişesiyle hareket edilmiş, vergi yükünün âdilâne bir şekilde taksimi, mevzuun vergiye tahammül derecesi gibi hususlar, şimdiye kadar, katiyen nazarı itibara alınmamıştır denilebilir. Varidat ihtiyacı belirince, bazan hattâ 24 saat zarfında, gûya en münasip görülen, hakikatte ise vergi yüküne mümkün mertebe sessizce katlanacağı. katlanmak zorunda bulunduğu bilinen kimselere, her zaman devamlı bir mahiyet iktisap eden, muvakkat vergi zamları yapılmıştır.
Bugüne kadar devam edegelen bu siyasetin neticesi olarak, meselâ kazanç vergisi manzumesinde memur ve müstahdemlerin vergi yükü, diğer mükelleflere nazaran, çok yüksek hadlere varmış; vergi nisbeti beyannamen mükelleflerde tamamiyle muhayyel nisbetlere yükselmiştir. Muamele vergisinde ise, yine bu siyaset neticesinde, üç ayrı nisbet belirmiştir: Evvelâ %18 olarak görünen nisbet; Ç, 22 yi bulan kanunî nisbet. hususî sanayi erbabının insafına ve tahammülüne kalmış fiilî nisbet. İstihlâk vergilerinde de nısbetler pek muhtelif ve ekseriya çok ağırdır,
Neticede, nev’i şahsına münhasır bir hale gelen vergi sistemimiz, kendisinden beklenen randınanı verememiş, üstelik iktisadi hayatımızın dahi kısır kalmasına geniş ölçüde sebep olmuştur. Âcil varidat ihtiyacı, çok kere, altın yumurtlayan tavuklardan birinin kesilmesiyle tatmin e-dilebılmiştır.
ürk vergi sisteminin rasyonel bir şekilde ıslahı lüzumu, nihayet bundan 5-6 sene önce
anlaşılarak gerekli faaliyetlere başlanmıştır. Islahatın, evvelâ, vergi sisteminin en ziyade bozukluk arzeden vasıtasız vergiler kısmında yapılması münasip görülmüştür. Bunun üzerine. irat vergileri kısmı ele alınarak, uzun çalışma ve tâdillerden sonra, hır haftaya kadar tatbikine haşlanacak olan gelir vergisi reformu tahakkuk ettirilmiştir.
Yeni gelir vergisi, acaba memleketimizin iktisadi bünyesine uygun hır şekilde vazedilmiş midir? Bu sualin cevabım burada araştıracak değiliz. Ancak şunu söyliyebilinz ki. türlü
T

kusurlarına rağmen, yeni gelir vergisi. modern vergileme mantığına uygun bir sistem manzarası arzetmek-tedir.
Gelir vergisi sahasında yapılan reform daha tatbik mevkiine konmadan. ikinci büyük bir verginin, yâni muamele vergisinin ıslahı faatiyetine geçilmiştir. Maiûnı olduğu üzere, Maliye Bakanlığı mütehassıslarından başka, mükellef mümessilleri ve ilim adamlarının da iştirakiyle kumlan bir komisyon. îstanbulda 6-7 ay müddetle muntazaman toplanarak faaliyette bulunmuş ve neticede mufassal bir rapor tanzim etmiştir. Maliye Bakanlığının, bu rapora dayanmak suretiyle, yeni muamele vergisi kanun projesini kısa bir zamanda hazırlayacağı ümit edilir.
u iki ana vergi sahasındaki reformdan sonra, Türk vergi »isminde daha ne gibi ıslah hareketlerine lüzum vardır? Kanaatimizce, bunları: 1 — Yıııe gelir vergisi sahasında; 2 — Diğer devlet vergilerinde; 3 — İnhisarlar mevzuunda ve 4 — Mahalli idareler varidat sisteminde olmak üzere başlıca birkaç zümrede toplamak mümkündür. Bunlardan başka, Maliye teşkilâtının yeni ihtiyaçlara uygun hale getirilmesi; vergi istatistiklerinin tertip ve tanzimi, mali kazanın ıslahı gibi vergi sistemini aşan birçok ihtiyaçlar daha varsa da, bunlar sırf vengi sistemi çerçevesi dahilinde tetkik edilemez. Esasen sadece vergi sistemine taallûk eden reform ihtiyaçlarını dahi bir makalede izah etmeye imkân yoktur. Burada yukarda, I kısımda hulâsa etliğimiz ıslah hareketlerinin en ehemmiyetli birkaç noktasına temasla iktifa edeceğiz.
Gelir vergisi sahasında, bir kere, kurumlar vergisi mevzuu yeniden tetkîka muhtaçtır. Bu verginin, iktisadi bünyemize uygunluk derecesi çok şüphelidir. İkinci olarak, ziraat kazançları, gelir vergisinin dışında kalmıştır. Bununla beraber, biz bu kazançların, gelir vergisi dışında ayrıca vergilendirilmesine taraftarız. Ü-çüncü olarak, gelir vergisinin hukuki yapısı oldukça zayıftır; sı rf cağı nun İlh.
Diğer devlet vergileri arasında, reforma en ziyade muhtaç olanlar, damga resmi, gümrük resmi, ziraat kazançları vergisi içine girmesi lâzım gelen hayvanlar ve 3razı vergileriyle münferit istihlâk vergileridir.
İnhisarlara gelince, burada asıl mesele, inhisar varidatı içinde karışık biı halde bulunan vergilerle inhisarcı kazancını birbirinden ayırmak, her birine uygun umumi kaideleri esaslı bir şekilde vaz ile malî inhisarların gerek teşkilâtını, gerekse işleyiş tarzını yeni baştan tanzim etmek meselesidir Bu yolda şimdiye kadar yapılmış olan çalışmaların çok dar ve kifayetsiz olduğu kanaatindeyiz.
Son olarak, mahalli idareler varidat sistemi de, devlet sistemine benzer bir şekilde ıslah ve hattâ yeniden tesis edilmeye muhtaçtır. Hakikaten, bu sistemin, henüz nazari esasları bile muayyen değildir. Evvelâ bu esasları, sonra da, tatbikat ve teferrua tını dahj tesbit edecek çalışmalara hemen başlamak lâzımdır

tatbikatta bu yüzden birçok ihtilâflar ola-şimdiden derpiş edilebilir. Bıı-kuvvetlendirilmesi gerektir
Şam Borsasında Türk Parası
Şaın (B. Y.) — Hükümetin şimdiye kadar, Türkiyeye verilmek üzere 28.000 ton buğday hazırladığını, muhtelif istihsal bölgelerinde satın alma faaliyetine devam ettiğini yazan El Kâbes gazetesi şöyle demektedir:
•‘Türkiye Hükümeti, Suriyeden satın almasına karar verdiği buğday fiatlerinin yüzde onunu yalamıştır, Suriye Toprak Mahsulleri ldâresi e-linde bir miktar Türk parası bulun-
duğunu iktisat ve Ticaret Bakanlığına yazması üzerine, Bakanlık koyun tacirlerine bir tamim yoüıyarak Türkıyeden koyun ithal etmek için Türk parası vereceğini bildirmiştir.
Suriye Borsası Türk parasının kıymetinde 15 kuruşluk bir yükseliş kaydetmiştir ki, bu suretle her Tiirk lirası 85 Suriye kuruşuna satılmaya başlamıştır.,.
Kopenhag 27 (Comtel) — Bugün öğrenildiğine göre, Danimarka Batı Avrupa için yeni bir ödeme sistemi hazırlamış olup bunu yakında Avrupa iktisadi İşbirliği Teşkilâtına sunacaktır.
Plânın muhteviyatı hakkında tam bir ketumluk muhafaza edilmekle beraber bunun Parise teslim edilmeden evvel mütalâa olunmak üzere Norveç ve İsveç Hükümetlerine gösterileceği beklenmektedir.
Tahmin edildiğine göre, plânda ticareti serbestleştirmeden evvel Avrupa milletleri arasında ticaretin artması gözönünde tutularak tediyede kolaylıklar yapılması fikri müdafaa edilmiştir.
Son bir basın raporu Danimarka
tekliflerinin başlıca şu beş noktada toplandığını bildirmektedir:
1 — Marshall Plânına dahil memleketler urasında, İsviçre ve Belçikalım istisna edilmesi imkânı sağlanarak paraların serbestçe mübadelesi,
2 — Bâle'deki Enternasyonal Kle-ring Bankasının genişletilmesi ve, Amerikanın yardımı olmaksızın Marshall Plânına giren Batı Avrupa memleketleri tarafından temirı edilecek bir sermaye teşkili,
3 — Daha büyük ve uzun vâdell krediler.
4 — İki taraflı ticaret anlaşmalarının ilgası, tam serbest ticaret rejimi tatbiki,
5 — Serbest işçi hareketinin temini.
•••fi»
•ııw
Avrupada Marshall evleri
ve mesken meselesi
Eı b ri" yaydaeayı hakkında huşu-bu defa eski btyrafımıza ilam hu lkh-
Arru/mda “Marshall sİ ajansımız Comtel dt n tamamlayıcı mahiyette malûmat almış Imlunuımruz. Sadi t^birhâım dahil bazı membkf th rdf yayılma} rr yayılmakla olan evler hakkında enteresan rakamlar ihtiva eden bu yazıyı okuyut ularımıza vermeyi faydalı yordıik.
İktisadi İşbirliği Teşkilâtı tarafından neşrolunan bir raporda, İkinci Dünya Harbi sırasında Balı Avrupa memleketlerinde yıkılan evlerin yerine küçük boyda yeni evler yapılacağı belirtilmektedir. Geniş ölçüdeki bu inşaat, mütekabil yardım sermayesi. Amerikan makineleri ve bedeli Iş birliği İdaresince ödenecek malzeme ile yapılacaktır.
İktisadi işbirliği İdaresi 100 mil yon dolarlık bir tahsisatı kabul etmiş bulunmaktadır. Verilen inşaat malzemesi ise, 93 milyon dolarlık keresle ve 446 milyon dolar ınirsiz maden olarak dir.
Mesken -meselesinin
nai kalkınma işinde, mühim faydalar beklenmektedir. Meselâ Fransada mesken buhranı, kömür madenleri 1 çin isçi teminim güçleştirmekte idi. Yapılan yardım sayesinde. Lorraine, Şimali Fransa ve Pas-de-Calais bölgelerinde 3000 ev inşa edilmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan Fransa, mesken politikasını geliştirmeye çalışmaktadır. 1948 yılı içinde HolAn-
dada yapılan evlerin sayısı 30.000 ni bulmakta, bu yıl yapılanlar ise 35-40 bin tahmin edilmektedir.
değerinde de-gösterilmekto-
hallinden, sı-
Avusturvadn, yalnız Viyana için 1050 ev kurulması tasarlanmış ise de, memleketin diğer ihtiyaçları bu projenin gerçekleştir ilmesine engel olmuştur. Bitirilmiş evlerin sayısı 513 tür Diğer 1000 evin inşasına başlanmıştır. Yapılmış ve yapılmakta o-lan evlerin tuğlaları Avııslııryada imal edilmekle beraber, bu ış için lüzumlu kömürün yarısı İktisadi işbirliği dolaıiyle temin edilmiştir. Bakır tel ve tecrit malzemesinin tamamı Ekonomik İşbirliği İdaresi tarafından ödenmiştir.
İtalya, temin etmiş bulunduğu 26 milyon dolan, Fantanı plânı dahilinde, yem meskenler inşasında kullanmaktadır.
Yunanistanda harap olan mınta-kalardaki köylerin daha sıhhi ve elverişli yerlerde yeniden kurulması mevzuubahıstır. İktisadi İşbirliği idaresinden temin edilen 25 milyon dolarla. 30.000 aileye ev yapılacaktır.
-MTT* ‘M MI* MHI




DÜNYA
Fransada altııı fiyatları
Paris, 27 (YÎRS) — Bugün, Parts borsasındaki altın kıymetleri, düne nazaıan biraz canlanmıştır. Kiilçe altın 583.000 frank ve Na-polöon altını ise 4.280 franktan muamele görmüştür.
B. Ameri katla İşçi ücretlerine zam teklifi
Londra. 27 1 YİRSI Amerikan İşçi Federasyonu mimiyle tanınan Amerikanın en büyük işçi sendikası. gelecek senenin içinde işçi ücretlerine yeni baştan zam tâlep edeceğini şimdiden bildirmiştir. Federasyona göre, bu zam işşizli-ği azaltmak için alınan bir tedbirdir
Birleşik Amerika denizaşırı rekabet mehclesi
Washıngton, 27 1 Comtel) — A-merika, sanayi şubelerinden onunun işçi ve memurları ocak ayının 17 sinde toplanm ak deniz aşırı rekabetle ne şekilde mücadele edeceklerini konuşacaklardır.
Bu sanayi şubeleri; toprak eşya, cam. balıkçılık, mücevhercilik, kadın şapkacılığı, fenni âletler, foto gravür, kibrit ve duvar kâğıdı branşlarıdır.


milyon kiloyu buldu
Müstahsil, Tekel mubayaa heyeti başkanını ziyaret ederek şikâyette bulundu
Marshall yardımından bugün 9000 ton buğday geliyor
Bugün limanımıza gelmesi beklenen Ocean Mantım vapurunun Ame-rikadan, Marshall Yardımı faslından 9000 ton buğday yüklü bulunduğu ve bu buğdayların şehir ekmekliğinde kullanılacağı haber alınmıştır.
İzmir 27 t Hususi muhabirimiz bil-|
diriyor) — Tekel Müdahale Mubayaası Heyetinden verilen bilgiye göre, Ege tütün piyasasında ilk günkü satışlar daha evvel yapılan tahmini aşarak 12 milyon 552 bin 480 kiloya baliğ olmuştur. Bu miktarın 6 milyon 254 bin 590 kilosunu yerli tüccarlar, 4 milyon 223 bin 700 kilosunu Amerikalılar, 1 milyon 462 bin 250 kilosunu Tekel. 519 bin 60 kilosunu Türk Tütün Limited, 92 bin 880 kilosunu da Yer I Ürünler almıştır. Tekel İdaresi, 27 aralık günü saat 18 e kadar Ege bölgesinde 17 milyon kilo tütünün satıldığım teyid etmişse de, Amerikalılar, satışların 19 milyon kiloyu bulduğunu bildirmişlerdir. Filhakika bugün de aynı hararetle muhtelif istihsal merkezlerinde satışlara devam edildiğine bakılırsa, satış miktarının 20 milyon kiloya yaklaştığını ’
i



Tütün kredisi
Izmir 27 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Ankarada yapılan Bankacılar Toplantısına iştirak eden İzmir heyeti, bugün döndü. Verdikleri bilgiye göre, Cumhuriyet Merkez Bankhsı, bu yıl iş'cnmiş tütüne olduğu gibi, işlenmemiş tütüne de bankalara 10 milyon liraya kadar finanse etmeyi kabul etmiştir.
Ziraat ve Emlâk-Kredi Bankaları, Merkez Bankasından yedişer milyon lira tütün kredisi aldıkları gibi, diğer bankaların her biri de. bir milyon liradan başlamak üzere kredi yet kişi almışlardır. Merkez Bankası, vıl başından sonra, bankalara % 45 hesabiyle kredi verecek, bankalar ise tüccara bu kredileri Çv 8,5 dan ödeyeceklerdir. Yıl sonu münasebetiyle bankalar, hesaplarını toplamakta ve birer bilânço hazırlamaktadır.
Müstahsil, tütün paralarını aybaşından sonra alacağından piyasada bundan evvel ferah’.ık belirmesini beklememek lâzımdır.
HABERLERİ
Vtoııı yakıtı istihsalinde kolaylık
New-York, 27 A.A. (AFP) — Ca-liforniya Üniversitesi Fizik Profe sörü Dr. John Dunnıng tonu on bin ilâ yirmi beş bin dolara mal olacak atom yakıtı istihsalinin artık imkân dahiline girmiş bulunduğunu bildirmiştir.
Mcksikada kıymetli madeıı keşfi
Meksika, 27 A.A. (AFP) — Meksika basınının bu sabah bildirdiğine göre, M eksik anın güneyinde Guerrero eyaletinde uranium, altın. gümüş ve kıymetli taşları muhtevi fevkalâde zengin bir maden keşfedilmiştir.
Haberlere göre "Yolanda” denilen maden şimdiye kadar Meksika-da bulunan en kıymetli uranium tabakasını muhtevidir ve en zengin üç damarı meydana çıkarmış bulunmaktadır.
Madende o kadar altın, gümüş ve kıvmetli taş, bilhassa gökyakut vardır ki. 1946 dan beri burayı işleten imtiyaz sahipleri hu sa-l»ah keşiflerinden hükümeti resmen haberdar etmişler ve maden etrafına bir asker kordonu gönderilmesini istemişlerdir.


YugoslavyalIııı kalkınması Paris, 27 iYIRS) — Bugün Yugoslavya, parlâmentosuna tevdi ettiği 1950 bütçesinin müzakerelerine başlamadan bir nutuk veren Maliye Bakanı Popoviç, Yugoslav-yanın tatbik etmekte olduğu kalkınma ve endüstri programlarını kendi başına ve Sovyet Rusyanın yardımı dokunmadan, başarabileceğini belirtmiştir. Yeni İngiliz • Yugoslav andlaşmasma temas e-den Popoviç. bunun Yugoslav içişlerine hiçbir surette müdahale etmiyeceğini söylemiştir.
Japonyada ithal tahditleri kaldırılıyor
Londra. 27 (YİRS) - General Mc Arthuv’un karargâhından gelen haberlere göre. İşgal Komutanlığı, Japon ithalâtının hususi eşhas tarafından yapılmasına müsaade e-derek, 1 ocak tarihinden itibaren de bütün ithal tahditlerini kaldırmıştır.
Diğer taraftan ithalât işlerini kolaylaştırmak üzere, Japonya Bankasına 24.000.000 sterling değerinde steriing ve dolar verilmiştir. Japon firmaları 4 ocaktan itibaren dövizlerini “Bank of Japon.. dan alacaklardır.
kabul etmek yerinde olur. Kaldı ki satışlar, geceleri de devam etmekte, bilhassa Amerikalılar ortalıktan el a-yak çekildikten sonra daha büyük mubayaalar yapmaktadırlar. Bu itibarla iki günde 20 milyon kiloluk bir sataşın yapıldığını katiyetle ifade e-debiliriz.
Fiatler Gâvurköyünde 3 lira 2 kuruşa, Akhısurda 3 liraya çıkmış masına mukabil bazı merkezlerde rilemiştir. Şeydi köy satışlardan kâyetçidir. Bugün bazı heyetler,
tlhsa! bölgelerinden lzmire gelerek, Tekel Mubayaa Heyeti Başkanım ziyaret etmiş ve müstahsilin yerli tüccara ve tekelin birkaç derece aşağı adamlarına ezdlrilmemesinı istemiştir.
(Di Amerika) nin bugün akşama kadar ödediği fiatlcrc göre, ortalama fiat kaimesi 238 kuruş, Tekelin 253 kuruş, yerli tüccarın 205 kuruştur.
Balıkçılar borsa fikrine taraftar değil
ol-ge-
Şi-is-
Balıkhanenin bir balık borsası haline getirileceği yazılmıştı. Balık ticaretiyle uğraşanların, borsa fikrine taraftar olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu iddiaya göre, borsa kurulduğu takdirde, balıktan alınacak borsa resmi, borsa teşkilâtının masrafı, balık satışlarında araya giren borsa mubayaacılarının ve tellâlların alacağı paralar, bütün bu masraflar balık fiatlerinin pahalılığına sebebiyet verecektir. Balıkçıların fikrine gere, ba'ık satışları, bir kayda tâbi tutulmadan, gene Balıkpazannın muayyen bir satış yerinde toptancılar ve perakendeciler arasında cereyan etmelidir.
Karaağaç mezbahasının ısialıı
Tuz ihracatı
İzmir 27 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Çam altı Tuzlasında bu yıl tuz istihsalâtının 192 bin tonu bulmasına rağmen bu tuzladan dış ülkelere ancak 50 bin ton kadar tuz ihracına imkân bulunduğu anlaşılmıştır. Tekel Ticaret Grupu Müdürü, ya'nız Japonyanın 250 bin ton tuz istediğini, bu memlekete ancak 40 bin ton. diğer iki ülkeye de 10 bin ton tuz tahsis edileceğini, ihracata marttan evvel başlanacağım bildirmiştir.
İsviçreli mütehassıslar tetkiklerine devam ediyor
Alnıanyadan ithalâta izin verilecek
yapabilmemiz için bu memle-birikmiş olan 18 buçuk milyon akacağımızı ithalâtla eritmek Ticaret Bakanlığının yılbaşın-
İzmir 27 1 Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Almanyaya yeniden ihracat kette dolar üzere
dan sonra Almanya için istenen bir kısım ithalât primlerini bavlıyacağı şehrimizdeki bildirildi. Aynı şekilde, Çekoslovakya
için de bir kısım ithalât talepleri karşılanacaktır.
vermeye ilgililere
Pirina ihracatçıları Bakanlığa müracaat ettiler
İzmir 27 «Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Nebatî yağ, Zümre iktisat Komitesi, Sanayi Birliğindeki toplantıda Ticaret Bakanlığının pirina ihracına müsaade edeceği haberi, üzerine, eğer böyle bir müsaade verilecekse evvelâ bu pirinaların yağları çıkarıldıktan sonra ihracının memleket ekonomisine daha büyük faydalar sağ ıvacağı iddiasını ileri sürerek Bakanlığa telgrafla müracaatta bulunmuşlardır
Tarım sahasında kalkınma
Tarım Bakanlığınca yeni hazırlanan bir kanun tasarısına göre, memleket; istihsal edilen çeşitli mahsullerin cinsleri itibariyle 11 bağımsız bölgeye ayrılacaktır.
Ayrıca bahçe, tarla, yeııı yetiştirme, farını mücadelesi, tarım ekonomisi, toprak etüdlerl, kiınya lâborn-Ilivarı ve Teknoloji adını alacak olan sekiz büyük enstitü kurulacaktı!
Tarım Bakanlığı, tohum ıslah işlerini ön plânda tutulmasına ve çiftçiye verilerek olan hububat ve pamuk tohumunun bölge şartlarına göre en iyi cinsten seçilmesine çalışacaktır.
Belediye işletmelerinin rasyonel bir tarzda işletilmesi için, Isviçreden mütehassıslar getirildiği yazılmıştı. Mütehassıslar Karaağaçta mezbaha tesisatını da gezmişler, alâkadar idare âmirlerinden, mütehassıslardan izahat almışlardır.
Karaağaç Mezbahasının ıslahı için, bu müessesenin müstakil olarak, bir ticaret işletmesi şekline sokulması hatıra gelmektedir. Esasen Mezbaha Müdürlüğü de bu müessesenin ıslahı yolunda ilgili makamlara verdiği bir raporda, bu müessesenin müstakil bir işletme haline getirilmesini ileri sürmüştü. Bu sefer, Isviçreden gelen mütehassıslar, evvelce bu yolda hazırlanan raporları da tetkik ederek. Karaağaç tesislerine verilecek şekli tesbit geçektir.
Yeni yapılacak so?uk hava deposu
Piyasaya her neviden portakal ve limon verilecek
Dün Belediyede Toprak Mahsul eri ve Ticaret Ofisi Müdürlerinin iştirakiyle bir toplantı yapılmış. Ofisin Haliçte kuracağı soğuk hava deposunun yeri ve muhafaza edeceği maddeler hakkında görüşülmüştür. Bu depo, sebze ve meyva hâline yakın bir yerde tesis edilecek, meyva-tarın lodos havalarda ve yaz günleri çürümesinin önüne geçl’ecektir. Depoya konulan portakallar ve limonlar yaz aylarında ve sonbahara kadar bile muhafaza edilecek, senenin her mevsimde piyasada portakal ve limon bulunacaktır.
Bilindiği gibi, yaz aylarında limonun en çok arandığı bir zamanda limon bulmak zordur. Bu soğuk hava deposu sayesinde, kışın olduğu gibi, limon istihlâki kabil olabilecektir.
Sabun fiyatları düşüyor
Ticaret Borsası sütununda yazdığımız gibi, nebati yağ fiatleri tedrici bir surette gerileme kaydetmektedir. Buna muvazi olarak sabunla yağ. aynı zamanda sudkostik fiatleri de düştüğü için, sabun da ucuzlamıştır.
Eminönü piyasasında çamaşır sabunu 150 kuruşa, bulaşık sabunu da 120 kuruşa kadar düşmüştür.
27/XII/1949 Salı
Borsalarda Vaziyet
New-York Borsası
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
İstanbul
Bugün
buğun
Adana Ticaret Borsası
Eskişehir Ticaret Borsası
Adana
100.201
150 — 107/175
Ticaret Borsaaı bugün de en sakin dev relerinden birini geçirmiştir. Durumun vıl başına kadar böyle devam ederek ocak ipti dasından İtibaren işlerde inkişaflar kayde dileceği alâkaJılarca tahmin olunuyor.
Kıırıı Mryvulur
Kındık (kabuklu sivri) Fındık (İç tombul) .... Cuvlz (kabuklu) ........
Ceviz (İç nntllrel) ....
İlamı derileri
Sığır MI İri mum Kilosu .... Keçi tuzlu kuru kilonu . , Koyun hava kurusu kilosu Mozlınhıı sığır vas kilosu
Buğday yumuşak Buğday sert ...
ljttfh tohumlar.
Ayçiçeği robumu . «iUrııiuliunıu ......
«emilrtohumu ........
•m.ıa m ........
Yer fıstığı kabuklu
Nebati yağlar:
Zeytinyağı (Ekstra ekstra)
Ayçiçeği Kafine .........
Fındık vağı
Ticaret Boreasında ihracat maddeleri üzerine yeni muamele yoktur. Tüccar, eski satışlara ait işlerin ikmali ile meşguldür.
Borsada nebati yağlara dair pek az muamele cereyan etmiştir. Alıcılar, mahdut miktarda, piyasanın günlük isteklerine göre maJ olmaktadır. Buna sebep olan da, nebatî yağların gün geçtikçe düşmesidir Gelen haberlere göre, Ayvalıkta yalnız Tartş’in 180 kuruştan mal aldığı, tüccarın şimdiki halde piyasuya girmediği anlaşılmaktadır.
Şirket Hisse Senetleri
Kambiyo vc Esham Borsasında, altın piyasasında yeni bir şey yoktur.
Üzüm çekirdeksiz No. 9 İncir A serisi No. 8
, B serisi No. 10*
Pamuk Akaju i.........
Pamuk Alenin 11. .....
Pamukyağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği ......
Dokumu llıım dııddolrrl: ritııh ana mnl
üflık (Nniürrlı ............
Yapak Aııııdohı (Kırkım)
Huğdııy (Buşcll=Scnt) .......
Sert Kış mahsulü No. 2. ... Kırmızı ,, ,, No. 2 ..
Pamuk Mlddlln* (Librcsi=Sent)
Mart ........................
Mayıs .......................
1 CIT1I11UZ
Ekim ........................
tiftik (l>ıbrosi=Scnt) ..........
Teksııs No. f ...............
Fındık (Llbrcsl = Sent) .........
Kabuklu Yerli İri ...........
oıLı ........
uevnnt ıç İthal malı ........
Ekstra iri iç malı ..........
Kıırıı üzüm (Libresl^rSent) ....
Thompson çekirdeksiz seçme, (Keten tohumu (Buşell=-Dnlar)
M Inııcapolis ..>> ■••••
- Kalay (JLlbrosl=Sent) ........
- Lovlııı-tcncket 100 libresi dolur)
(*) Gününde Boraada muamelesi tescil «dilmemiş tahvilât ve eahanun arz ve taleplore göre taayyün eden takribi lyusa defterleri
11II l» 11 İHI t;
Buğday Yumuşak ............
Buğday s. 11 ..........
Arpa Biralık ..............
Arpa yemlik (dökme).........
Mısıı (Sari) .......
Fnsulyn Tombul (çuvallı) Fas’ilyn Çalı sert (dökme) Kuşyonıl , , .,‘.,..0
MıTcimvk Kırmızı kabuklu Mercimek Yc^ll . .
\’«»bııf sırn
Pamuk Akala 1 ......
Çok yağmur yemiş Pamuk Yeril I ......
Pnrnuk Yerli II ....
Sivas-Erzurum 1
.. II-Vll Demiryolu i.....
ikramiyen tahviller
11)33 Ergani ......
1038 Ikramlveli ...
Milli Müdafaa 1....
1941 Demiryolu İV. 1941 Demiryolu V.
1/2 1949 Ikramiyell .
Diğerleri
l’Jll Demiryolu VI. . Kalkınma t..........
II......
m........
1918 istikrazı I....
1918 II....
Son kapanış
56.—
53.-
43.-
Pamıık piyasası, hareketsizliğini devam ettiriyor.
KAMBİYO
• İstanbul Borsası
1 Sterilng 100 Dolar Açılış Kapanış
7.90.50 282.25 0.80 61.03 5.60 54.12.50 73 68.40 0.44.128 0.01 876 U.73 90 7.9! 282.52 0.80 64 03 5.60 51.12.50 f3.6b.4t 0.44.128 ü.01.87fi 9.73.91
UM) Fr. Frangı . li)0 İsviçre Fr. . 100 Bclç. Fr 100 İsveç Kr 100 Florin
100 Liret ........
KM) Drahmi 100 E8COUÜ08
Altınlar
Klllçc Toru (tr. Külçe DegıiMsn , Cumhuriyet Reşat Bugün Eald kur
Liro Lira
6.19 6.20 42.30 44.75 42 — 40.90 55.35 46.75 43.70 42.25 6.19 6.29 42 25 45.85 42.— 40-95 5525 47-43.50 12 25
Ha mit
Gııklon
Ingiliz Fransız kok. Nüpoleon IH İsviçre ...
N(HV-Yı»rlc'ta: onsu; $35
Gümüş, Plâtin
Gümüş Gr J l.ıt.ın En aşağı Eri yukarı
10 U.-
Zürich Borsası (Serbest)
Türk lirası invlçro Frangı
En aşağı En yulıarı
0.80 4 28 10 20 1.06 0.95 1.29.50 10.40 1.11
Dolar
Sterlin
Franeız Frangı
Mlkhı fau
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y Tertip A/B 106.- 107.—
e
.. 63.50 63.-
,, MÜmcH. Senet 67-00 68.-
T. C. Merkez Barıknııı 116.00 116.00
Türkiye J»j Bankası ........ 21 90 25.-
Tlırk Ticaret Baakası V- 6.-
Aralan Çimento 16.— 16.-
Sark Değirmencilik a.25 23.50
Milli Rcaaürana
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi fonslvr 1903
1911
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Sterlln) .. Bombay ^3.- 62.- 61.- 258 1 1 *ı
KalkÜta
Yor fıstığı Hindistan
Bradford Piyasası
Tiftik iyi inal (LibresinPeni) ... ,, Sıra 111a.l1 Yün Anadolu „ Trakya „ „ 34.— 40.- 18.50 31.- 30.— 18.50
İskenderiye Borsası
I'anııık (Kantıırı=THİIarO .... Ashnuıunl Kısa elyaflı F/( Knrıınk l’r.ıın cl^nl'h F'r*
Fayfa 4
Y E N î İSTANBUL



ımıtî«
^mnngemmmnımMiııurTfnr^nıtaıtmt.’rrTgajr
mırumrr:: ••rr?—’nturr—nırıei^t— —üt
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
ottttmsr
Kominformanm
yeni parolası
29 Arnhk 1019
Tarihî sohbet
Binbir gece^nin bir eşi
“Kızıl Goeb-Suslof ve partinin “mefkûreci Judin, bu gizli toplantıyı,
Macar. 14 Fransız ve hattâ 7 İtalyan bulunan 400 orta sınıf papaz, bu yeni hareketi müsait karşılamışlardır. “ihtida,, eden bu papazların isimleri her delegasyona bildirilmiş olmakla beraber, listelerin neşrinden sarfınazar edilmiştir.
Alman politikasının
“tarafsıziaşması

Lugatla
ra dair
K. NURİ DARAGO
Isfahanlı Hacı Baba
Eyyubun bugünkü
BOLŞE\ 1ZM1N AĞLAMA DUVARI KASIM ayının ikinci yarısında, Budapeşte civarında yapılan son Kominform toplantısı, ilk celsesinden itibaren, garip bir siyasi müphenıiyetin tesiri altında çalıştı. Sovyetlerl temsil eden beis»,
başısı,, muazzam bir komünist zaferi halinde göstermek arzusunda idiler.
Zaten “Dünya ihtilâl,, mefkûresl, geçen sene, cihan ölçüsünde bir zafer kazanmadı mı? Dev gibi Çin devleti, Kremlinden “güneşleniyor,, Amerikanın atom inhisarını elinden kaçırdığı, resmen, itiraf edildi. Almanyada sağlam bir halk demokrasisi kuruldu ve yeni bir “kızılordu-nun„ temeli atıldı. Bu sayede Kuşlar pek yakında Öder le Elbe arasındaki bölgeyi tahliye edebilecektir. Peyklerin mümessilleri, Çekoslovak Slanski, PolonyalI Berman. Macar Rakosi, Georgie-Dei ve Şen-enkof idaresindeki Romen ve Bulgar delegeleri, tıpkı Susloı vc Judın gibi, zaferin körüklediği dinamik haletiyle tol&ntıya geldiler.
Fakat Fransız delegesi Duclos ile İtalyan delegesi
Togaliatti, memleketlerindeki komünist hareketinin durumunu endişeli ifadelerle anlatınca, toplantı, sanki Batı Avrupadan buz gibi bir rüzgâr esmişçesine ürperdl ve bütün konferansı o derece bedbin bir hava kapladı ki, bir Macar gazetecisi, bıyık altından gülerek, toplantıların yapıldığı büyük kârgir binaya, hemen “Bolşevlzmin ağlama duvarı,, adını takıverdi.
bir ruh
Jaques
Palmiro
ONLARIN ANLADIĞI “SULH., :
Togliatti ve Dııclos’nun İfadeleri, hakikaten, memnun edici olmaktan uzaktı. Garp komünizminin liderleri, son seçimlerden beri, memleketlerindeki taraftarlarının büyük kısmım kaybettiklerini iddia ediyorlardı. Togliatti, Almaııyanm tesliminden beri ilk defa, Avrupada umumî efkârın komünizme karşı mütecaviz bir tavır takındığını heyecanla anlatıyordu. Belçika, Hollanda, Norveç teki seçimlerin ifade ettiği kahkari hezimetler zikrediliyor ve toplantıdaki Huşlardan, yeni tabiyenin izahı, âştkâr bir heyecanla bekleniyordu.
Ruslar. bu çeşit mazohlst “nefse zulüm,, lere aldırmamağatfftjdayetten karar vermişlerdi, işçiler, siyasi parolaları dinlemeyip, meydana dökülmüyor mu? Amerikanın, emperyalist bir fîevlet olduğuna inanmıyor mu? Sosyal demokrat partileri ve hattâ Amerikan işçi sendikaları, ücret taleplerini, komünistlerden daha mı müessir müdafaa ediyor? Pek âlâ! Fakat, bir parola daha var ki, cazibesi henüz tükenmemiştir. Eir parola ki, en alâkasızları bile, “meskenet uykusundan,, uyandırabilir: Sulh!... Batı âlemi, şimdiye kadar görülmemiş şiddette bir sulh kampanyası ile altüst edilecektir. Ve bu kampanyayı, liderlerin ateşin nutuktan açmıyacaktır. Halktan gelen “şakuli., bir sulh hareketi, aşağıdan yukarıya yapılacaktır. Fransız ve Italyan komünist partilerinin başladığı sulh taarruzları, bu münasebetle şiddetle teyld edilmiştir. Bilhassa Çe-koslovakya delegesi Slanski, çok şiddetli hücumlarda bulunarak, şimdiye kadar Batıda yapılan sulh mitinglerinde, komünist partilerinin hemen hiç “peçelenmediklerinı,, söylemiş ve Amerika ile Rusyadan çok bahsedilmek suretiyle» gayri siyasi sulh dostlanna yani mutlak pasl-flstlere, bu hareketlere katılmak için fırsat bırakılmadığını iddia etmiştir. Çekoslovak delegesine göre baderna, bu iki büyük ana devletten hiç bah-dllmemelidir. Zaten her Marksist mütefekkir için “Sulh,, kelimesinin, Sovyetler Birliğine tam harekât serbestimi tanımaktan başka objektif ve tarihi hiç bir tarifi olamaz.
KİLtSEYE KARŞI YENİ POLİTİKA: KATOLİKLER! KOMADAN AYRILIN!
Konferans sonunda neşredilen tebliğde aynen:
“Dini-smdaki kütleye ristiyan
mak mutlak bir zarurettir..,, mektedir. Bin defa dinlenmiş Komin-forma türkülerinin, sıkıcı üslûbunda yazılmış olan beyannamenin satırları arasında, tarihi ve ideolojik cinnete dayanan muazzam bir plân gizlenmiştir. “Roma aleyhtarı,, bir hıristlyan - proleter hareket yaratmak ve muvaffak olunursa -hattâ kateolik - bolşevik bir “muhalif kilise,, bile tesis etmek!..
Slanski, Çekoclovakyada neşredilen yeni kilise kanunlarının, aşağı rütbeli papazlar üzerinde sözde yarattığı “muazzam tesir!,, i Rakoşl ise Mocaristanda yetiştirilen “sahte papazları,, anlatmışlardır. Bu “sahte papazlar” imanlı komünistler arasından seçilerek ilâhlyat tahsili gördükten sonra köy papazları arasına sokulmakta ve köylüye hıristiyan-lıkla bolşevikîigin tabii birer müttefik olduğunu telkin etmeğe çalışmaktadırlar!
Yeni katolik hareketinin, müşabih hedefi protestan ve Yunan - Ortodoks temayüllerden tamamen ayrı kalarak, yenilik tesirini uyandırması lâzımdır. Slanski, bu hareketin hiç bir suretle Parıstavtat bir mahiyet takınmaması icap ettiğine işaret etmiş vc dini bir Slav emperyalizminin doğduğu şüphesini yaratmamak için Çekoslovakya hükümetinin Çekoslovak reformatör Hus'un dini mefkûresini yeniden diriltmekten Earfına/jır ettiğini anlatmıştır.
Koru İn f orma mu ra hhas ı rı ı n i İadelerine inanmak lenp ederse doğuda M batıda aralarında 40 Lehli, 65
K EN Dİ K ENDİ N İ TEM İZLİ YEN BİR HAREKET :
Tebliğde “Amerikan kudretinin izam edilmesi,, nden bu derece ısrarla bahsedilmesi, yalnız propagandadan ibaret değildir. Rus murahhasları ‘Amerikan atom stratejisi,,ni hakikaten, şöylece kenaıa bırakıverdiler. Onlara bakılacak olursa, atom bombasının Rustar tarafından da imal olunduğu meydana çıktı-ğındanberi Amerikanın atom tahdidi, kimsenin kılını bile kıpırdatmaz. 19.50 yılının en büyük tehlikesi, halk kütlelerinin gittikçe artan alâkasızlığı ve Tltoculuğun cazibesidir. Bilhassa Titoculuk yalnız münevver, “vatansız,, solcuları cezbetınckle kalmamış, şimdiye kadar itimada şayan olan parti saflarında bile büyük tahribat yapmıştır,
Sovyet Rusyanın Yugoslavya’ya karşı askeri müdahale imkânlarından bahsedilmemiştir. Diğer taraftan Ruslar “fasılasız temizlik,, talep etmek suretiyle, Troçki’nin “fasılasız ihtilâl,, nazariyesinl henüz u-nutmamış olanları hayrette bırakmışlardır. Zaten halk demokrasilerindeki parti temizlikleri o kadar mutad olmuştur kİ, kimse artık bunlara hayret etmiyor. Rajk dâvası ile komünizmin “büyük temizliği,, dramatik bir neticeye bağlanmış oldu. Geçende yapılan Bulgar temizliği bile Batılı gazete karilerini hiç alâkalandırmam ıştır. Ve şimdi başlayan Çekoslovakya temizliği ise, ufacık haberler çerçevesini bile geçememiştir. Heyecan pazarında hüküm süren bu devalüasyona rağmen, komünist mehafilde, “fasılasız temizlik,, parolasına işaretle, Anna Paııker’in koni informa sahnesinden kaybolacağından ve Fransız komünist lideri “halk çocuğu, Maurice Thorez’in,, - ki keza Budapeşteye gelmemişti -siyasi bakımdan tasfiyecinden bahsedilmekte olduğunu da kaydetmeden geçemedik.
İKİ VEÇHELİ FAALİYET PLANI :
Komünist partilerinin bütün batı Avrupa devletleri tarafından kanun dışı addedilmeleri ihtimali de gözden uzak tutulmamıştır. Bu ihtimale karşı kominforma» iki veçheli bir faaliyet programı tertiplemiştir. Batı partilerine verilen direktife göre, itimada mutlak olarak şayan olan âzanın kadro listeleri olacak olan bu komünistler derhal kanun dışı, gizli faaliyete başlayacaklardır. Esasen bunların ekserisi, Alman İşgali sırasında “kanun dışı faaliyetler,, terbiyesi de görmüş olduklarından tecrübelerinden istifade edeceklerdir. İdeolojik kanaatleri daha zayıf ve Ma>quis’lerde (İkinci Cihan Harbinde Fransız çeteleri) pişmemiş parti âza-ları ile taraftarları ise, yukarda mevzuu bahis edilen milletlerarası sulh hareketleri gibi peçelenmiş teşkilât kurmaları emredilmiştir. Bu gibi, hareketlerin, şimdiye kadar kurulan teşkilâttan çok daha mükemmel peçelenmesl ve yukarıda da söylenildiği gibi, Rusya ve Ameri-yanın isimleri kat’lyyen zikredilme-mesi hususu da kat‘1 direktifler ve-rildiğindan demokrat batı devletlerinin, bu gibi faaliyetleri kanuni yollarla nasıl menedilecekler! hakikaten meraka değer.
‘Bütün dünya İşçileri, peçeleniniz!., İşte Kominformanm yeni parolası!, rinizî

f
kanaatlerin, İşçi sınıfı ara-birliğe engel olamayacağını telkin etmek zaruridir.» Hı-sendikalarla işbirliği yap-denil-

• •



Berlin, 25 (Almanyadııki hususi
uhabirlmlz Rechanbeıg bildiriyor): Batı Almanya Hükümetinin dış ve askeri politikası olmadığı malûmdur. Bu itibarla. Batı Almanya Devleti I-çin, bir dereceye kadar “tarafsızhış-mış„ denilebilir. Batı Alnıanyanın yeniden askerileştirilmesi meselesinin münakaşası, müttefiklerin (askeri cemiyetleri meneden) yeni bir “Anti-militarlst kanun“u ile susturuldu. Şu var ki, bu sefer, münakaşaya “militarist,, Alınanların sebep olmadığını söylemek de doğru olur. Diğer taraftan, münakaşanın kesilmesine, Almanların, askerliğe ve sllâhlanmağa karşı açıkça gösterdikleri mukavemet de sebep olmuş değildir. Alman-yanın silâhlandırılmasın» ait müzakere ve münakaşalar, müttefiklerin, son derecede mühim siyasi menfaatleri icabı durdurulmuştur. Ne Wa-shington, ne de Londra, Alman politikalarına böyle bir renk vererek, şu sıralarda Kremlin'! kızdırmak istemediler.
Batı Almanya Hükümeti, işgal rejimi dolayıslyle, dış politika faaliyetlerinden tamamen memnudur. Şu var ki. işgal altında olsa bile bir memleketin. hariçle temas etmekten ilelebet mahrum bırakılamayacağı da â-şikârdır. Bazı memleketlerin. Bonn-da yeni tesis edilen mümessillikleri mahdut salâhiyetlidir ve Almanya Hükümeti nezdinde değil, münhasıran yüksek komiserler nezdinde akıe-ditedlr. Bonn’daki yabancı mümessillerin protokol müşküllerini dinlemeyerek, Alman Hükümeti ile hiç olmazsa istihbarat bakımından temas tesis etmeğe çalışmaları da, pek fayda vermemektedir. Tarafsız devletlerden yalnız İsveç, İsviçre ve Ispanya, Bonn’da mümessillik tesis etmişlerdir. İngiltere ve Amerikanın' eski müttefikleri ise, Al manyadaki müttefikler kumandanlığındaki askeri heyetlerine yeni unvanlar tanımakla iktifa etmişlerdir. Bu İtibarla. Frank-f urt-am-Main‘dek i Türk iye Başkonsolosluğunun henüz Bonn’a nakledilmemiş olması, Almanlarca, Türkiye-nin dostane olmayan bir hareketi şeklinde telâkki edilmemiştir. Anlaşılıyor ki, Türkiye Almanyada yeni bir “Cozps diplomatlque“in, hakiki mâ-nasiyle teşekkül ve inkişafını beklemektedir.
Almanyanm hariçteki mümessilleri şimdilik, münhasıran iktisadi sahada çalışacaklardır
“Tarihi düşmnn“iar arasında yeni bir devir açacak olan Fransız - Alman ticaret anlaşmasının, fiili neticeleri ile. bu hususta da örnek olabileceği umulmaktadır.
Dünya devleti taraftarları hazırlanıyor
’ VVashington, 27 — Bugün için en büyük vazifelerinin dünya hükümeti kurulması fikrini yayıpak olduğunu zanneden dünya hükümeti taraftarları pek yakında çok yüksek bir makam huzurunda kendi tezlerini savunmak imkânını elde edeceklerdir.
Ayan Meclisi Dışişleri Tâli Komitesi Başkanı Elber Thomns. yıl başında Birleşmiş Milletleri kuvvetlendirmek. bölge veya dünya federasyonları kurmak hakkında altı yeni teklifi komiteye sunacağını bildirmiştir.
Bu tekliflerden hiçbiri henüz hükümet tarafından kabul edilmemişse de, bazıları her iki parti tarafından da kuvvetle desteklenmekte olduğu söylenmektedir.

şerefli hao-Gerçi bu dahi birço-hayatlarını bilir*
İR kollmoyi unutur yahut manasını ararız. Hafızamızın yerini tutan lügat olmasaydı nasıl bulurduk? Lâkın o. bir bardak, bir lâmba gibi üzerinde durmadan kullandığımız bir Alet olmuştur; işimizi gördükten sonra kitap dolabının en karanlık köşosino koruz
Düşünmoyiz ki lügat, insan di magındn daima hâkim olmak İ£ tiyen bir toma/ulün, merakın on boliğ gösterisidir. Tasnif rnorakı; hâdiseleri, şahısları, c$y.ıyı hulâsa her şeyi sınıflara ayırmak, cins ve özelliklerine göre sıralamak illeti ki boşer zekâsının salarından biri sayılır, usülcülıik hayvanların ğunda var; onlar da
sıkı bir usulo bağlamasını notekim bu çoşlt usulcülük insan ların hayatına da hâkimdir. Ancak fikir sahasına yükseldikçe? kıymeti artıyor, benzerlerimizin kafalarını nasıl çalıştırdıklarını Öğrenmek bakımından da essiz bir ölçü teşkil ediyor. Gerçekten hor fikir adamı usulcüdiir.
Meselâ bir kolimenin imlâsını anlamak için açtıktan sonra bir kenara bıraktığımız lügat, bir nevi mantık, usûl ve hole sabır âbidesidir. Başka tarafından da bazı dimağlarda daha şiddetli olan “tasnif” ihtiyacına cevap voriyor
Kaldı ki lügati edebi tarzlardan biri saymak da doğru olacak. O yalnız bir sözlük olmayıp menşei çok daha asil, edebiyatımızın ilk çağlarında sözlük usulüne göro tertip edilmiş vo edebî kıymeti yuksok eserleri hatırlayalım. Al-fabo sırasiyle kalemo alınmış şu-ara tezkirelerimiz edebiyata mal edilmez do noyo edilir? Bunlarda en önce göze çarpan — velov basit bir alfabo sırası şeklinde olsun — tasnif merakı, usulcülük iddiası doğil mi?
Garbo bakarsak, lügatçilik muazzam bir sanayi haline gelmeden çok önce lügat. “Edobî tarz,, olma vasfını orada da belirtti. Fikir adamları duşüncolori belli bir u-sul dairesindo sıralamaktan hoş-
lanır diyorum. Başka bir tasnif yolu bulamasalar, alfabeyi lille hor görmozlcr. Bayie vc Voltairo gibi pok yüksek muharrirler kon di folsefl görüşlerini açıklamak için lügatler yazdılar. Fransız ihtilâli lügatçıların osori.
Lügatin, hattâ alolâdo sözlüğün yalnız dış doğil, iç estetiği do var. O da bütün esaslı vo s.ıglam eserler gibi ahonk arar vo bir manzume toşkil odor. Bu itibarla kuru bir söz yığını olmaktan ziyada hor sözün, hor konunun bütün cophclorini, nitolik vo niceliğini gösteron sadık bir ayna, hattâ ondan daha sadık olmak üzere şaşmaz bir ayardır.
Bu sobople değil mi ki lûgatları en çekici kitaplar gibi okuyanlar var? Hele zamanımızda vücuda getirilmiş ansiklopediler bilgiyi dcrinloştirmekton ziyade türlü â-lemlordo fikron dolaşmak, o âlom-lorin değişik muhitlerine dalmak zevkini voren kılavuzlardır.
Eski lügatlarda da aynı hassa var. Meselâ Muallim Nacinin lügati o bakımdan âdota “fisunkâr,,. bir kitap sayılmalı. Onu bilonler hor haldo pok tatlı dakikalar go-çirmîşlordir. Hakikî bir “edip,, olnn üstadın, sözleri on iyi surot-te tarif azmiyle misal olarak zik-rottiği beyitlerlo mısralar eserine bir şiir domoti kokusu yayar. O, on güzel kolimcleri toplamak ve süslemek, sanat yapısı çerçeveler arasında göstermek suretiyle “lügat., ini bir novi müzo gibi tertip etmiş. O kadar ki, sözlük kalomo alan bir kimsonin aynı zamanda ilim adamı sıfatiylo do çalışması lüzumunu unutmayarak bildiği kolimcleri do i memiş ve fakat yarattığı şiir havasını bozmalarından korkuyor-mus gibi onları kısacA bir "malûm,. işareti ilo gösterip goçmişti. Gerçi ostotik ilimde hâkim unsur değil, oUa olsa yardımcı unsurdur amma bu kadarcık aykırılığı hoş görmeli. Kaldı ki o, lügat sanatının güzel sanatlardan olduğunu belirtmek gibi bir mâna da taşıyor...
13tiyoruz. olduğuna
yerleşmiş
Herkesçe bilindiği üzere “Binbir Gece,, musallan Şark ruhunun vc edebiyatının ölmez bir örneğidir. Fakat Anglo -Sakson edebiyatında da bir “Binbir Gece,,, daha doğrusu onun kadar çekici, meraklı, şiir ve hayal dolu bir şaheser bulunduğunu bilen azdır; J. Moricr’nin “Isfahanlı Hacı Baba., sından bahsetmek ilk önce muharririn kim bakalım:
James Morier, İzmirdc
bir Ingiliz ailesinin oğlu olup 1780 de doğmuştur. BÖylece gözlerini, pek seveceği o Şarkın en güzel ülkelerinden birinde açmış bulundu. İngiliz Hariciye Nezaretine girmiş ve ilk olarak Tahranda vazife görmüştür. O münasebetle yalnız İranı değil, Türklyeyi de dolaştı ve birinci kitabı otan “Isfahanlı Hacı Baba,, yı Tahranda yazdı.
Kitabın kahramanı gayet fakir, fakat o nisbette akıllı, kurnaz ve ince bir adamdır. Hayatını kazanmak İçin türlü türlü işlere girişir, dilencilikten dervişliğe, eşkıyalıktan saray hizmetine geçe geçe görmediği macera, başına gelmedik dert ve tatmadığı zevk kalmaz.
Eserde
Gece,, de tedarılık, “fantezi,, inanların
yetin en fakirinden en zenginine kadar her türlü mümessiline rastlarız; lıejjsl de mizah ve alay zaviyesinden resmedilmiş, ve bu itibarla mübalâğalı bir tarzda gülünç yahut güldürücü bir manzara teşkil eder olmuşlardır. Fakat bütün bunlar öyle zarif bir üslûp, ince bir ruhla çizilmiştir ki, kabalıktan, hattâ o gülünç kahramanların asıllarına karşı herhangi bir kötü niyetten eser yoktur. Zaten o sebepten olacak ki, “Isfahanlı Ha-I ran d a olmak üze-âdeta benimsenmiş. Ordu diline tercü-
hâkim olan hava, “Binbir rastladığımız o eşsiz nük-daha doğrusu f renklerin dedikleri şeydir. Kahra-çoğunluğu îranlı; o cemi-
herkesin ihmal ede-
Güzel Sanatlar Akademisine
Fransadan gelen mulajlar
Güzel Sanatlar Akademisi, Fransız müzelerinde mevcut heykellerin alçılarından, muhtelif boyda, yüz seksen kadar mulaj getirtecektir. Alçıdan kalıpları alınan heykellerin bir kısmı asıllarına tamamiyle uygun bir şekilde “patine,, edilmiştir. Nihayet iki aya kadar gelmiş olacak heykeller, Mısır ve Asuri, Yunan, Ortaçağ Fransası, Rönesans, Uzak-Şark ve Rodin’c kadar yakın zamanlar Fransız eserlerinden parçalardır. Rodln’in heykellerinin mulajları hiçbir yere verilmemekle beraber. Fransa Hükümeti, bir istisna olarak, ve ik^ memleket arasındaki kültür münasebetlerini kuvvetlendirmek maksadiyle Tür-kiyeye vermeğe muvafakat etmiştir.
Heykeller lstanbula geldikken sonra. Resim ve Heykel Müzesinde bir sergi halinde teşhir edilecektir.
O(la musikisi konseri
Bu akşam saat 21.30 da Filârmonik Derneği lokalinde bir oda musikisi konseri verilecektir. İki kısımlık programda Beethoven ile Frank vardır.
Birinci kısmı Ferdi StatZer mine Erel, İkinci kısmı Cemal
Rey. Semih Aıgeşo ve Muhiddin Sadak icra edeceklerdir.
Cesar
İle E-Reşkl
Buraya gclocck olan heykellerden biri Aslı Kahire müzosindodlr.
MALATA ÇİFTÇİSİ
Yazan: Joseph Conrad
Çeviren:
Keşad Nuri Darago
cı Baba,, en çok re bütün Şarkta Farsçaya, hattâ me edilmiştir.
Biz “Köroğlu,,nu nasıl okursak 1-ranlılar da “Hacı Baba“yı kendi folklorlarının bir Örneği diye okur oldular.

Gariptir kİ, Moner’nin 1824 de yazdığı ve şaheser diye vasıflandı-rabilecegımiz “Hacı Baba,,; diğer bir şaheserin kaynaklan arasında yer alır: Gobtneau'nun “Asya Hikâyeleri,, nl kasdediyoruz. Gerçekten İki kitabı karşılaştınrsak aralarındaki benzerlikler hemen göze çarpar.
Gobineau olsun. Morier olsun, her şeyden önce gezdikleri memleketlerde gördüklerinden, edindikleri tecrübe ve bilgilerden ilham alıp şahsi müşahedelerine dayanarak hayal mahsulü hikâyeler tertip ettiler. Her ikisi de Şark psikolojisini benimsemek hususunda hayret verici bir me-haret göstermişlerdir.
Her ikisi de “Binbir Gece,, masallarına meftundu. Yarattıkları hayal mahsulü âlemlerin havasını ve “dekor., unu vücude getirmek için o masallardan ilham almış olmaları İhtimali de yok değildir.
Şu satırlara nihayet verirken, “ts-fahanlı Hacı Baba., nın türkçeve çevrilmemiş olduğuna esef etmekten kendimizi alamıyoruz (yoksa edilmiştir de haberimiz yok mu?). Çünkü hem şiir ve sanat, hem de macera ve eğlence dolu bu kitabı okumak baştanbaşa bir zevk, hayatta unutulmayan zevklerden biridir. Hele o-nun Istanbulda geçen faslı biz Türk-leri bilhassa ilgilendirir. Şu işi üzerine alacak bir hayır sahibi çıksa!
R. K.
- ■

II’


Gazeteci atıldı:
%
— Fakat sıhhatiniz bahis mevzuu, dostum, daha doğrusu maneviyatınız! Sokakta rastladığınız insanların karşısında irkilmemenize, yani insana alışmanıza yarasa yine kârdır! Sanıyorum kİ, işlerinizi yardımcınıza rahatça emanet edebilirsiniz. Bir de o Portekizli melez var: O da işini bilir adamdır.
Ve dostunun yüzüne dikkatle bakarak devam etti:
— Ha, adı neydi onun, kuzum?
— Kimin adı? ,
— Bana haber vermeden bulup götürdüğünüz yardımcınızın. e
Renouard sinirlenir gibi oldu:
— Onu bir akşam tesadüfen buldum. Herhangi bir başkası kadar işe yarayacağını düşündüm, Memleketin içlerinden gelmişti; şehirden hoşlanmaz görünüyordu. Adının Wnl-ter olduğunu söyledi. Bu ad, sahici adı mıdır değil midir, sormadım doğrusu.
— Onunla pek anlaşamıyorsunuz gibi geliyor bana.
— Nereden
— Bilmem
ondan.
— Halimde
konu olduğunu sanmıyorum. İşte bu kadar, açsak olmaz mı?
— Tabii. Yanıldığınızı kabul etmezsiniz. Huyunuz böy-ledir. Fakat ben fikrimde sebat ediyorum,
Renouard gitmek Üzere ayağa kalktı, Fakat koltuğuna gömülmüş gazeteciye de tereddütle baktı ve ciddi bir tavır takınarak:
— Pek tuhaf bunlar, pek garip, dedi ve kapıya doğru ilerledi.
Dostu arkasından seslendi:
— Sizin için ne diyorlar biliyor musunuz? Birisiyle an-laşabilmeniz için mutlaka onu hırpalamanız lâzım geldiğini söylüyorlar. Pek de yalan olmadığını İtiraf edin.
Renouard cevap verdi:
— Öyle değil. Gazetenize yazdınız mı bunu?
— Hayır, Büsbütün inanmamıştım da ondan. Fakat emin olduğum ve söylemekten çekinıniyeceğım bir şey var: Bir işe koyulduğunuz vakit hem kendi hayalınızı, hem baş-
hükmediyorsunuz ?
Bahsi geçtikçe halinizde bir tuhaflık var du
mi? Anıma ettiniz! Üzerinde durulacak hır
Başka şeyden

gaze-
bclkl
Girinti ve çıkıntıları ile uzanan koyun haşmetli sükûnet hareketsizlik manzarası sayesinde Renouard, taraçanın
- 7 -
kalarınm hayatım hiçe sayarsınız. Bu, günün birinde tede çıkacak.
Renouard, lâkayt bir sesle:
— ölüm haberim vesilesiyle rhi?
— Herhalde, günün birinde...
— Ya siz ölmiyecek misiniz?
— Hiç şüphesiz. Ama gazetenin sesi ölmez. Ve o, sizden çok değerli kimselerin başaramadığı işlerdeki muvaffakiyetin sırrının bu olduğunu söyhyecek.
Renouard:
— Muvaffakiyet mı? Muvaffakiyet ha! diye mırıldanarak yazıhanenin kapısını şiddetle çekti. Herkesi ve her şeyi teşhir etmeye yarayan o mabedin merdivenlerini inerken, kapadığı kapının üzerinde yazılı “tahrir odası., kelimeleri onu birer iri ve ak goz gibi bakıyordular sanki. Renouard’a göre gazetelerin elindeki bütün vasıtalar aşkın hizmetine verilmiş, o sevgili mahlûkun meydana çıkarılması uğurunda kullanılmakta İdi. Bu adamın ölümünü dilemiyordu, içimizde bir nevi beşeri dayanışma hissi vardır ki. ancak ısrarlı ve tekrarlı meydan okumalar, kışkırtmalarla sönebilir. Zaten o adam dan hiç bir kötülük de görmüş değildi.
Fakat o günün ikindi saatinde ziyaret ettiği ihtiyar Duns-ler’ln evinde iken, araştırmaların netice vermemesini dilemekte olduğunu keşfetti. Bununla beraber delikanlının bulu-namıyaeağına emin değildir de. Sonra düşündük ki, yeryüzünde, herkesin olduğu gibi kendinin de yapacağı tek şey, hâdiselere boyun eğmekti. Profesör Moorsom’ım dahi aynı fikri beslediğini görmek fırsatını bulmuştu
Filozof ona çok nezaket göstermişti. O. orta boylu, zayıf nahif bir adamdı; gür ve dalgalı beyaz saçlarının altında düşünceli bir yüzü, koyu ve dalgın gözleri vardı; karşısındaki şahsın üzerine dikilen gözleri sanki başka bir âleme, meselâ bir kitaba bakıyor, düşüncelerin derinliklorindvn geliyor gibiy(lı. Renouard. bu adamın ara vermeden müşahede ve tahlil yollu zihin faaliyetiyle meşgul ota ola yumuşak ve kalender mizaçlı, faaliyet kudret ve kuvvetinden mahrum, olaylardan çok fikirlere karşı hassas bir mahlûk haline geldiğini anlarmşlı. Bununla beraber hayatiyeti vardı; nükteli idi ve bu nüktesinde acılık yoklu; üstelik de o kadar sade ve tekellüfsüzdü ki, muhatabı onunla rahat*ederdi.
Şehre ve limana bakan taraçaıla filozofla uzun uzun konuşmuştular.
ve
üzerinde elinden kaçtığını hissettiği benliğini tekrur buldu: Bu taraçada değil miydi ki, o, Mıss Moorsom'un yanında otururken ömrünün en şiddetli heyecanına kapılmış, kalbinin ateş aldığını, zihninin karmakarışık olduğunu hissetmişti ; O parıltılı füsunla sarıldığı yer işte bu bahçe idi. Şimdi aynı yerde profesörle birlikte bulunuyor ve “O„ ndan bahsediyordu. Biraz ötede ihtiyar Dunster bir hasır sandalyeye oturmuş, söylenenleri duymak için elini ağır işiten kulağına götürmüş, hayatın hararetli günlerini hatırlayan ihtiyarlığın hırsiyle öne doğru eğiliyordu.
Renouard. genç kızın gelmesini korku içinde bekledi. Fa-uğramak-
taraçanın Genç kız
Kat bu. büyülenmekten ziyade hayal kırılmasına tan korkan bir adamın hali idi.
Fakat boş yere kaygılanmıştı. Onu uzakta, JbUr ucunda görünce âdeta bir ürperme geçirdi, yaklaştığı vakit bir aralık konuşamaz oldu.
Miss Moorsonı’lu birlikte halası ile Mrs. Dunster de gel-tıler. Herkes oturdu ve böylece, Renouıırd’ı samimiyetle sinesine kabul eden bir meclis kuruldu. Tabii, hepsini meşgul eden araştırmalardan bahsettiler. Renouard’m bu meselede yer siz sual veya sözlerde bulunmıyacağı umulmakta idi; Öte taraftan da Moorsom udeşince girişilen teşebbüsün konusu üzerinde herhangi bir muhakeme ileri sürmeğe, tereddüt vc şüphe göstermeğe kalkışmak varid değildi; sadece faydala-ulncnk çareler, vasıtalar ve alınacak tedbirler görüşülecekti.
Renouard şimdi kendine tamamen hâkimdi; gözlerini yerden ıyırınıyor, bu hal de ona hüzünlü düşünceler İfade eden bir nevi eda veriyordu. Sesinde ciddilik takındı, görüşülen mühim mesele ha klandaki sözlerini tarta tarta kullandı. O sözlerin akla yakın olmalarına, fakat cesaret kırıcı olmamalarına dikkat etti. Çünkü urşatırmudan vazgeçilmesini istemiyordu. Çünkü araştırmadan vazgeçmek kızın uzaklaşması, ak-aaçh hâmilerlyle birlikte dünyanın öteki ucuna gitmesi demekti.
Artık gizli tarafı kalmamış, bir aşkın şu âşıkane teşebbüsüne ipttlâ halinde sarılan o adamlar Renouard’dun yine ge inesim, sık sık gelip görüşmelere iştirak etmesini rica ettiler
(Dcvaın edecek)

J
R. EKREM KOÇU ÎR sohbet, yazısı çerçeveBİ 1-çinde Eyyubu yazmak zordur. Eski İsimin bulun dört kadılık
yerinden biri otan bu varoş, büyük şehre Akşemseddin'ln hediyesidir, Alim din adamının seccadealnl serdiği yerde inşa edilen Ebâ Eyyubül-Ensûri’nııı türbesi, fetihten bu yana, etrafında camiler, mescitler, türbeler, hazlreler. yamaçlara yayılmış pafta pafta, dalga dalga mezarlıklar, çeşmeler toplamış; dışardan sarayları, konakları, bağ vc bahçeleri ve çarşı lan ile bir kasaba İmiş gibi görünen beş asırlık bir Panteon-MU-ze yaratmıştır. Türk tarihinin en büyük şöhretlerinden binlerce sima orada gömülüdür. Başta mimari gelmek üzere Türk sanatının en nefis Örnekleri orada toplu olarak bulunur. Mermer ve tunç şebikeler arkasında mermerden güller ve lâleler vardır; mermenlen İncili takkeler ve sorguçlu kavuklar vardır; mermer sandukalara mermer şallar sarılmış, mermer hançerler konmuştur.
Karşısına Karaağaç mezbahası yapılmadan önce ve Haliç bir batak manzarası arzetmeden evvel âbü hâ-vâsı lâtif bir yerdi. Eyyub adı altında toplanan şu semt ve mahalle i-simleri ne güzeldir: Kargağdı, O-luklubayır, Gümüşsüyü, Bülbüldere-sf, Bahariye, îslâmbey, îdrisköşkü, Çömlekçiler, Kurııkavak, BaJcıçeşme-si, Buruncuklu Ayazma. Kırkselvi-ler, Ağakırlığı...
Ya bugün Eyyub ne haldedir?
Sıvasl Abdülmecıd Efendi, On yedinci asır başlarının büyük bir şairi ve mutasavvıfıdır, tarihimizin rnüte-cellit bir simasıdır. Bakınız Birinci Ahmede ne muhteşem bir medenî cesaretle hitap ediyor: Şa/tsa tnaıışab mı f/crck, maımaöo ödem mi perek* Dm-17 devleto lâyık nedir ey fahrî kirdm ? ! Kilfrite mülk durup zulmile durmasa gerek Sakın ey şâhi ciha^yanü cihaudar müdâm! Tfşcı hikmet ile mezraai ma^delete Meşveret tohumunu saç, sula dümuğ ile tnüdârr^ Allah Allah. Densizliğin de, küfrün de bir adalet kıymeti olabilir, cihanı yıkan sadece zulümdür, diyen o asırda mutlakıyeti mutlaka ile idare edilen bir memlekette meşveretten, yani cumhuriyete giden bir kapı otan meşveretten, meşrutiyetten bahseden ve hükümdara hitap eden bu büyük adam, Eyyub Nişancısındaki türbesinde yatmaktadır. Bu türbenin çatısı çökmüş, sandukası parçalanmış, içi târümâr olmuştur...
Kendisini eserinden tanıdığım bir sanatkârdan bahsedeyim: Geçen asır sonlarında yaşamış Atâ Efendi isminde bir taşçı ustasının, Bahriye Mektebi talebesi iken on beş yaşında vefat eden oğlu Ahmet Necmed-dinin kabri için yaptığı bir taş, 1942 de, Piyer Loti Kahvesine çıkan yokuşun sol kenarında, dört beş adım kadar içerde yere devrilmiş olarak görülmüştü. Yüksek kabartma güllerle tezyin edilmiş olan bu taç, bir bedia idi. Kitâbcsinde. bu çiçekleri göz yaşlan ile sulayarak oyduğunu söyleyen sanatkâr baba, tâbir caizse, taşçılıkta natürmortun zirvesine çıkmıştı»
O zaman, bu şaheserin yeri Türk ve Islâm Eserleri Müzesi olacağım düşünmüş, müzenin müdürü kıymetli âlım Abdülkadir Erdoğan’a haber vermiş, lıattâ kendisini alarak Ey-yuba götürmüştüm. Taşa hayran o-lan HaındLzade Abdülkadir Hoca, bu ziyaretten az sonra hastalanmış, e-mekliye ayrılmış, ben de binbir derdim İçinde Alımot Ncerrıeddınin yerde yatan çiçek bahçesini unutmuş, gitmiştim, tki üç yıl sonra hatırladım. Gittim ki, taş yerinde yok. Sordum soruşturdum. Yerdeki taşları toplanuştaı*. kırmışlar, duvar tamirinde kullanmışlar. Halbuki o zamanlar zaptettiğim kitâbcsinde yanık baba: “Ey zâir! Şu nazeninin kabri önünden güzar eyler iken bir vakfei dua ile pederin dümui firak ile nakşeylediği çu güllere nazar eyle! Sinini vetireden beri ircii emrine mutavaat eyleyen mü’mînin ve mü’mlnatın kabri pür envarları içün fatiha han olarak taşlar nnht iden bu fakir bir gün ömri baharının on-beşincl şalinde bir güli nâziktir iken solan oğlu *çün dahi âhir ömründe kalem uracağmı teemmül eylemezdi. Her yaprağı bir Ahi can-güdaz ve her dikeni dili mecruhüm-de birer tiri firaktır,, diye feryat etmişti.
işte bir diğer taş ki, Eyyub yolunda, Fethipaşa cuddesLnde, Mus-tafapaşa Tekkesi camii harabesi ö-nünde, yol kenarındadır.
Bir kadın, bir erkek evlât dünyaya getirirken yavrusu ile beraber şehit olmuş, bizce meçhul hır mınden çıkınca bir Yavrunun taşını,
bağrında yekpare olarak yüksek kabartma olarak yapmışlar.
İşte ZiLİpaşa Camii karşısında bir Mimar Sinan yapısı. Silâhşor Mehmet Bey Mescidi. Dâhinin bu küçücük eseri, yapı sanatımızın mücev-heFlorindendir. Altı köşeli orijinal minaresinin şerefe korkuluktan kav-şanuş, mescidin çatısı çökmüş ve İçine bir gecekondu girmiş. Bııgün tezelden tamirine koşmazsak, yarın eşsiz bir âbide kargısında değil, bir taş yığını karşısınctayızdır.,.
Üstat Rıza Tevfik beni affetsin bir şiirini tahrif edeyim: Eyyub.. evet o Eyyub. Eyyub ki tag» lannda Enku-t duÇn ^cükfl hıild nazar ril-badır
Kabir taşı, adı sanatkârın kale* şaheser olmuş : anasının taşının
• • •
28 Amlık 1949
Y E N î î R T A N E TT L
Sayfa 8
HİKÂYE
Bıçak
adam
Z E YY AD SELİMOĞLU
İSINMIŞ ot kokusu vtrafımı dolduruyordu. Altına urandı» ğım ağacın gölgesi öbth tarafa geçmeğe bağlamıştı. Güzlerini gökyüzüne takıldı. Bu gök mavi değildi; beyaz da değildi. Mavilikle beyazlık arasında kararsız, tenbel kalaka inişti. En sıcak yaz günlerinden birini yaşıyoruz diye düşündüm. Tekrar gölgeye çekildim. Cebimden çakımı çıkarıp e-Ume geçirdiğim bir tahta parçasını yontmağa başladım.
Derinliğine, genişliğine, uzunluğuna sessizlik daha uzayıp gidecekti. Ama birden, bayırın tâ aşağısından, gür bir ses göğe merdiven dayadı: Bileyeli!.. Doğrulup baktım: Yokuşu çevik hareketlerle tırmanan siyahlar giymiş bir adamdı, İyice yaklaşınca, hayretler içinde. enikonu yaşlı olduğunu gördüm. Bu yaşta, bu sıcakta, bu yokuşta dimdik yürüyebilen birinsan.. Yanımdan geçerken kendisini çağırdım. Çakımı bilemesini istiyordum. Sırtındaki o koca tekerlekli acayip nesneyi indirdi.
Elindeki cam kapaklı büyükçe bir kutunun içinde bir sürü makas, bıçak gibi ufak tefek satılık şeyler vardı. Onu yere bıraktı. Çakımı kendisine uzattım. Aldı, evirdi, çevirdi, muayene etti, ve damdan düşer gibi, koyu bir Lâz şivesiyle:
“İnciliz,, dedi. Sonra, sakin hareketlerle çakımdan kıvılcımlar çıkarmağa başladı. O. işiyle meşgulken ben de kendisini tetkik e-diyordum. Kupkuru denecek kadar zayıf bir vücudil vardı; fakat aslâ kuvvetsiz değil. Sırım gibi delikanlı, derler. Bu yaşlı adam sırım gibi bir delikanlı vücudüne sahipti. Çok zayıf durması belki sırtındaki sıyalı, dar elbiseden ileri geliyordu. Uzun yüzünde ilk göze çarpan şey kara, parlak gözleriydi; bir de burun.. Sivri, sert bir burnu vardı. Yanakları çökük, elmacık kemikleri çıkıktı. Bilediği bıçakların keskinliği yüzüne vurmuş diye düşündüm. Bilmem hiç gördünüz mü? Siyah saplı, sivri uçlu lâz bıçaklan vardır, bu adam nedense bana onlan hatırlattı. Yere bıraktığı camlı kutuyu gözden geçirdim: Bıçaklar, bıçaklar,. Sivri, küt, iğri burunlu bıçaklar, çeşit çeşit çakılar.. Biraz daha eğilince kutunun yukarı rafında gerçekten nefis bir şey gördüm. Bu, sedef saplı, nihayetine doğru iğrileşen sivri uçlu bir bıçaktı. Bıçağın iyisinden, kötüsünden pek anlamam. Fakat, bunun bir usta elinden çıktığını anlamak için çok şey bilmeğe lüzum yoktu. Esasen ötekilerden ayrı bir yere konması da bunu İspat ediyordu, ötekilerle ne İş görülebilirdi? Nihayet meyve soyulurdu. patates ayıklanırdı, soğan doğrattırdı. Ama. bu. bu sedef saplısı.. Hayır, bu bir mutfak bıçağı olamazdı, bu, bir aşçının yağlı elleri arasında sıkışıp kalmaya tahammül edebilecek bir bıçak değildi. Bileyciye dönüp:
“Şu kaça?,, diye sordum. Parmağımın ucu ile gösterdiğim tarafa baktı.
“Ha, o ml„ dedi, "o satuluk değil,,.
Bunu söyledikten sonra durdu, gözlerini gösterdiğim bıçağa dikti, bir müddet öyle dalgın dalgın baktı. Yüzündeki keskin ifadenin yavaş yavaş kaybolduğunu gördüm. Biraz evvelki bıçaklanmış yüz. yerim mustarip bir çehreye bırakmıştı. Çökük yanakları, buğulanmış gözleri, sarkık dudakları ile bitkin bir yüz, işe yaramaz. paslanmış bir bıçak... Bilmem, belki de bana öyle geldi. Fakat, izahı kabil olmayan bir şekilde şuna kani oldum kİ, bu a-damla o bıçak arasında çok yakın bir alâka vardır. Yoksa onu
neden satmak istemiyecekti ? O-nu kendisine gösterince neden bu gArip hale düşmüş, neden dalgın dalgın bakakalmıştı ? Ben bunları düşündüğüm sırada o tekrar işinin başına geçmişti. Şimdi çakıyı siyah bileyi taşma sürtmekle meşguldü. Ellerine baktım. Her tarafından mavi, kalın damarlar fışkırmış bu eller benim küçük çakımı kavramak için yaratılmış eller değildi. Tekrar sedef saplı bıçağa gözüm ilişti. Onu biley cinin elinde düşündüm. İşte sedef saplı bıçağın yakışacağı eller. Bu eller ve bu bıçak bir araya gelince.. Düşündüğüm şeyler beni ürküttü. Adamın yüzüne yine baktım. Demin keskin bulduğum bu yüz bu sefer bana korkunç göründü. Bu kara, derin, yuvaları kalın kaşların altında kaybolmuş gözler, şu sivri, şeytani burun, kenarlan aşağı kıvrılmış, müstehzi, ince dudaklar.. Ya bütün bu gördüklerimin yirmi beş, otuz yıl evvelki hali.. Daha düşüncesiz, daha katı yürekli bir topluluk.. Bu adamın gençliği neler yapmıştı, ne ile meşgul olmuştu? Karadenizliydi; oranın çakıl döşeli sahillerinden yahut fındık orman-lariyle kaplı köylerinden çıkıp gelmişti. Vaktiyle Rizede, bir berber dükkânının duvarında asılı, büyük babasından torununa kadar eşkıya olan bir ailenin eşkıya kıyafetiyle çıkartmış oldukları garip resim gözümün önüne geldi. Simsiyah, dar zıpkalar i-çinde sekiz, on kişi.. Ellerindeki meşin kırbaçlar, bellerindeki fişeklikler, tabancalar, bıçaklarla silâh deposunu andıran adamlar.. O tuhaf resmin önünde dakikalarca kalmıştım. Hatırladığıma göre hepsi de zayıf, kemikli insanlardı, çoğunun burunları da sivriydi. Yine bileyciye baktım. Şu siyah elbisenin içinde onlara ne kadar da benziyordu. Onlardan biri olamaz mıydı? Gençliğinde bıçaklarla haşır neşir olmuştu. Onlardan ayrılamadığı içindeşim di bileycilik yapıyordu. Kim bilir kaç kişi öldürmüştü? Hem de şu sedef saplı bıçakla öldürmüştü. Yoksa bıçağı kendisine gösterince neden o yorgun, bedbin tavrı takınacaktı. Birden, içimde. ona karşı bir acıma hissi u-yandı. Bana öyle geldi ki, bu a-dam müthiş bir anlatmak, içini dökmek ihtiyacı İçinde böyle kaskatı kesilmiştir. “Tamam,, diyen bir se9İe kendime geldim. İşini bitirmişti. Parlatıp keskinleştirdiği çakımı bana verdi Parasını uzattım. Gitmek için hazırlan-mağa başladı. Halbuki ben, anlatması için ona bir fırsat vermek istij'ordum.
“Baba,, diyebildim, “şu bıçağı neden satmıyorsun, yoksa bir hatırası mı var?,, Hiç cevap vermedi. Ağzını açmağa bile tenezzül etmedi. Fakat, gözlerini gözlerime dikip öyle bir baktı ki. kendisi hakkında düşündüğüm bütün şeylerin doğru olduğuna bir kere daha inandım. O, koca tekerlekli acayip nesneyi yüklendi, İçinde makaslar, bıçaklar dolu camlı kutuyu eline aldı ve yokuşu, yukarıdan aşağıya doğru iniyormıış gibi bir canlılıkla, aşağıdan yukarıya doğru çıkmağa başladı.
El ve
Paris garibeler şehridir. Fakat bu ı garibelerin Pnrise mahsus oir tarafı da vardır: Bunların hepsi oir mâna

taşır, İnsan fikir ve sanat dünyasın da bir iz bırakır. Meselâ şu yeni kurulan müze: Eller Müzesi! Tarih boyunca siyaset ve sanat âleminde şöhret kazanmış şahısların el ve ayaklarının mulajlarını teşhir edecektir.
El deyip geçmıyelim.' El, insan karakterinin sadık bir aynasıdır. İnsan yüzünü maskelemek, boya ile, süs ile değiştirmek mümkündür.
Fakat elimiz menşeimizi, meşgalelerimizi, hazan en mahrem hususiyetlerimizi açığa vurur. Hanımlarımız tırnaklarını ne renge boyarlarsa boyasınlar, ellerinin hatlarını, İfadesini gizleycrnezler. Bu bakımdan Pariste kurulacak olan bu müzeden çok şey beki iye biliriz. Tarihin henüz açıklanamamış bazı sırlarını belki bu müze bize ifşa edecektir. Meselâ Napolöo’nun eli bir asker eli değil, bir piyanist eh kadar ince. nazik ve sinirli bir el. Chopin ile Georges Sand’ın ellerine bakın. Köylü eli gibi kalın ve seı t. Kadın e-linin o nahif çocuk elini nasıl pençesine aldığını anlarsınız. Katherine Duncan gibi büyük bir dansözün yüzü bir şey ifade etmlyebilir. Fakat a-
ayak müzesi
Büyük sanatkâr C. Duncan’ın ellerinin mulâjı alınıyor.
yağının, bacağının her adalesi ne büyük bir sanatın, ne uzun bir çalışmanın mahsulüdür.
Eller, ayaklar konuşuyor. Bundan]
böyle onların dilini daha iyi anlamak fırsatını bulacak ve bir hayli zenginleşmiş olacağız.
A. N.

IRinUttllHVI.*1911 ATS ••
Roosevelt’in yanındaki meçhul kadm
12 nisan 1945 günü Warm Springs’de Reisicumhur Roosevelt’in ölümünden birkaç saat evvel -beyninde konjes-tyon başladığı zaman - yanın-
da bir kadın • varmış,
Mrs. Roosevelt’in hususi servisi bunu gizli tuttu. Fakat, bir sekreter bugün bu sırrı ifşa etmiş bulunuyor. Adı Grace Tully olan bu sekreter "Roosevelt patronumdu,. adı altında Beyaz Saraya ait hatıra’arım gazetelerde neşretmektedir.
Roosevelt’in resmini yapmak için sarayda bulunan ressam Mrs. Eliza-beth Shoumatoff. Roosevelt’in resmini yaparken yanlarında Ne w -York’lu Mrs. Winthrop Rutherford’un bulunduğunu anlatmaktadır.
Ressamın varlığından herkes haberdardı, fakat Roosevelt’in son dakikada yanında bulunanların İsimleri arasında Mrs. Ruthertford’unkine hiç bir yerde rastlanmamıştır.
Tuhaf bir tesadüf olarak, ara’ık ayında Mrs. Roosevelt. Amerikan
kadın magazinlerinden birinde neşrettiği kocasına dair hatıralarında Mrs. Rutherford’dan hiç bahsetmiyor.
İlk adı Lucy Mercer olan Mrs. Rutherford 1948 senesi temmuz a-yında ölünce, Amerikan münekkitlerinden olan Westbook Pegler, işi daha tafsilâtı ile öğrenebilmek için ressam Elızabeth Shoumatoff'u sorguya çekmeyi münasip gördü. Ressam. Warm Springs’de Mrs. Ruther-fordun da bulunduğunu ve hattâ Mrs Rutherford’un sayesinde Roosevelt’in resmini yapma şerefine nail olabildiğini itiraf etti Eiizabeth Shoumatoff, merak ettiğimiz bu kadından: Çok güzel, hoş bir kadındı. Entelektüel değildi amma kült ir.Ü ve dindar bir kadındı. Roosevelt’e genç bu oğlanın futbol şampiyonuna o’an hayranlığına benzer çocukça bir hayranlıkla bağlıydı,, diye bahsetmektedir.
Mrs. Rutherford, Roosevelt’i Birinci Dünya Harbi esnasında tanımıştı. Bahriye nezaretinde gönüllü olarak çalışıyordu, o vakitler Roosevelt de bu dairenin ikinci müdürü idi. O vakitler iyi arkadaştılar, rakat birbirlerinin hususi hayatiyle alâkadar değildiler.
Amerika Cunıhurreisi öldüğü zaman Gizli Servis, boş odaya ihtiyaç olduğu bahanesiyle Mrs. Shoumatoff ile Rutherford'da Warm Springs’i terketmelerini rica etti. Eşyalarını alelâcele bir otomobile doldurdular Warm Springs’den 100 km. ötede bulunan Mrs. Rutherford’un eskiden satın aldığı eve yerleştiler.
Mrs. Rutherford’un evlât edindiği ve hâlen New-York’da avukatlık yapmakta olajı bir zat da Roosevelt öldüğü zaman annesinin Warm Springs’de olduğunu bildirdi.
Gizil Servisin Mrs. Rutherford’un ismini saklı tutması, bir çok insanlarda şüphe uyandırdı. Mrs. Eliza-beth Shoumatoff da belki bir ikazla 30 küsur gazeteciye Roosevelt’in son dakikaları hakkında izahat verirken, kendisine iyiliği dokunan bir kadından bahsetmek lüzumunu hissetmemiştir. Bu tuhaf haberi, sekreter Grace Tully, Mr. Rutherofrd ismini zikretmemiş olsaydı belki de hiç öğrenmemiş olacaktık. Daha doğrusunu söylemek lâzım gelirse şayet Roose-velt’lerin eski bir düşmanı olan VVestbrook Pegler Beyaz Saraya ait bütün eski hatıraları dikkatle takip etmeseydi Mrs. Rutherford unutulup gidecekti..

( KARİKATÜR )
BİLET GİŞESİ ÖNÜNDE
Röportaj
Dalgıçlar nasıl çalışıyor?
GEÇEN sene, dünyayı dolaşarak gelen Floransak bir ihtiyar turist, İstanbul hakkındakl duygularını bildirirken, “Galata Köprüsünün orta yerinde parmaklığa dayanıp bir ay dursam, yine manzaranın güzelliğine doyamazdım gibi geliyor bana" demişti.
Dün oradan geçerken, parmaklık boyunca dizilmiş, birikmiş yüzlerce insanın teşkil ettiği kalabalığı görünce, bu turisti hatırladım.
Fakat bizimkilerin gözleri uzaklara, değil, hemen oracığa, ayaklarının altındaki denize çevrilmişti.
Vakaa, günün her saatinde burada, kadınlı erkekli bir çoklarının toplandıkları da görülmez değil...
Böyle, birbirlerinin üstüne abanarak, daha İyi görmek için parmaklarının ucuna basıp, boyunlarını uzatarak merakla nereye, neye bakar dururlar acaba?
Meğer, oracıkta, kayıktan denize inen bir dalgıcın çıkmasını beklerlermiş..
Yüzlerinden belliydi kİ; bu güzel havada, bu ferah yerde, bedava bir temaşaya kavuşmanın sevinci içindedirler.
Kendi kendime; bir de. şimdi denizin dibinde tek başına çırpınıp duran dalgıca sormalı, dedim.
Dalgıç... bildiğimiz alelacaip, hattâ korkunç kıyafetinden başka, hiçbirimizin bir gün bile hayatı, ne yapıp ne ettiği, neler çektiği İle zerre kadar alâkadar olmağı aklımıza bile getirmediğimiz tek meslek sahibi değil midir?
Gittim, en eski dalgıcımız, yetmişine merdiven dayamış Ömer Alp’i buldum.
— O gördüğün, dedi, basit bir iş ama havalar müsaade etmediği için yoruyor. Üç ay evvel o köprü ağzında altmış ton ateş tuğlası yüklü ahşap bir motör batmıştı. Hesapladık.. Motor otuz yaşında, köhne olduğu için, içindeki yükle beraber sapan yapıp yukarı çıkarmak mümkün değil.. Hepsi darmadağın olur. Şimdi azar azar, evvelâ tuğlaları çıkarıyorlar, boşalınca motörü yukarı alacaklar.. Gel gör ki yer anaforlu, her gün ça-hşılamıyor. Zira Sarayburnundan gelip köprünün altından geçen sular, eski Kalafat yerini dövdükten sonra döner, doğru Ortaköye gider.
— Ne kadar derinliği?
— Yirmi iki kulaç... O tarafın asıl netameli yeri Saraybumu ile Kızku-lesinin ortasıdır. Sulan ters akar... Bir su Karadenizden Marmaraya geçer, onun on beş kulaç altında, dibinde de üç misli şiddetli bir su Kara-denize akar. Dalgıcın anasını ağlatan bir dip suyudur mübarek...
— Orada da denize dalar mısınız?
— Elemek parası... İstersen dalma.. Bizim İşimiz zaten denizin dibinde... Ama ben, bu yaştan sonra artık pek o kadar derinlere inemiyorum. Üç kulaç kadar derinliğe inen dalgıç, o-rada canı sıkılıncaya kadar durabilir. On kulaçtan on beş kulaca kadarkl yerlerde tazyik fazladır, yarım saatten fazla durulmaz. Daha aşağısı a-dama yirmi dakikadan fazla nefes aldırmaz. Hem inmesi bir şey değildir de, çıkması bir derttir. Beş on dakikada indiğin dipten, ağır ağır, kendini tazyike alışrtıra alıştıra yanm saatte çıkarsın.
— Denizin dibinde neler yaparsınız?
— Yapmadığımız şey mi var? Balıklardan başka kimsesi olmıyan deniz diplerinde sırasına göre marangozluk, demircLlik, tornacılık, makinistlik, dinamitçiltk, duvarcılık, hattâ kimyagerlik, her şey yapacaksın... Dalgıç her işi bildikten başka çok cesur olmalıdır. Kaç defa yukan ile saatlerce irtibatı kaybederek “Eh., şimdi oldu...,, diye diye kelime! şehadet getirdim. Bizim en tehlikeli işimiz gemi enkazını parçalamaktır.
Dalgıçların piri, denize ilk daldığı günlerde Haydarpaşa mendireğinin temelini atanlar arasında nasıl çalıştığını da anlattıktan sonra:
— Ama artık işler kesat, dedi, zaten kala kala koca İstanbulda beş altı dalgıç kaldı. Eskiden mal sahipleri bile kaptanlarla anladır, sigortayı kafese koymak İçin sapandan denize malı düşürürlerdi. Ama neyleyim ki. o zamanlarda dalgıçlar hep Maltız, Rum, İtalyan falandı. Onlar parsayı topladılar, apartman, han, hamam sahibi oldular. Bize de İşte, böyle, denizin bomboş dibi kaldı.
KANDEMÎR
Ayasofya yok, pul yok
DÜNYADA Ayasofyayı bilmeyen var m aır? Belki. Istan-bulda bilmeyen var mıdırf Ben yoktur derken meğer varmış: P.T.T. İdaresi,
Dünyada Topkajn Sarayım bilmeyen var mıdır / Bıbct vardır Istan-bulda var mıdır* Olabilir. Amma bir resmi daire f liaytr, olamaz der ken varmış: P.T.T. İdaresi.
Bu satırları şunun için yazıyorum. Geçen yün. Topkapı Sarayı Ayasofya - Şehir adresi ile gönderdiğim bir mcktuo\ postalıane ”Adresi bulunamıyor., kaydı ile iade et
Yine geçen gün Galata postaha-nesinden bir miktar yirmişer paralık pul istedim, bokmuş. Onar paralık alayım dedim. Yine yokmuş. Yu tstanbuldaıı, yahut Beijoğlundan alabileceğimi söylediler. Halbuki ben Bofiaslçine gitmek üzereydim, beş dakika sonra vapurum kalkıyordu.
Bu iki hâdise tekzip edilemez, /«j de edilen mektubu saklıyorum.
P.T.T. idaresi bir ecnebi müte-* hassız getirdi. Beyoğlu binasında ikinci katta bir oda. kendisine tahsis edildi. Bir tesadüf, buraya, mütehassıs gelmeden iki gün evvel gitmiş, bir i.j İçin ıkitıci kata çıkmıştım. Çok güzel olan binanın bu kata götüren merdivenleri hiç de temiz değildi. O giln işimi bitiremedim, ertesi gün de uğramam icap etti, t ki üç kadın hademe, taşları oyuyorlardı, ve mermerin haşmeti, miite^ hassıs sayesinde, meydana çıkmıştı.
Biliyorum, yılbaşı da geliyor, esa-* sen fedakâr P.T.T. memurlarının işleri büsbütün başlarından aşkındır. Fakat mütehassıs var, hiç olmazsa o buradayken biraz gayret gösterseler.
Sonrası kolay, mütehassıs gidene kadar bu gayret bir ikinci tabiat haline gelebilir: Vazife gayreti. — fa*
Tazo yumurtaaAİ.
YAZISIZ '
Rumi
olduğunuz herşey
Hicrî
ihtiyacınd
Oğ renmek
K. evvel
R. evvel
28
15
8
Tiyatrolar
1865
1869
Çarşamba
Eczahaneler
IZMlK
Kara Şeytan. Zamane kıza.
fllın-
12.15
GAR GAZİNOSUt Viyanı» Terno Revünü
Şarkı ve tür-
Kon-
VNAL (49306) 1 — Unutulan Sır. 2 — Karanlık Yollar.
ÇİÇEK SİNEMASI (Arnavutköy)
1 — Ali Baba ve Kırk Haramiler
2 — Kovboylar krnlı
tuler.
20.30 operasının Kraliyet Covcnt O-per&sından naklen yayını. Libretto: J. B. Prlestlcy. Müzik: Arthur Bllss. — 21.30 Ankara: Operulnrdaıı sahneler (Pl.). — 21.45 İstanbul: Operada bir saat: VVagn er, Dio Walkyrc; Gou-nod, Faust. — 22.15 Ankara : Bach - Chacaune: Yalnız ke-man için Re minör partitndan. Çalan: Erdoğan Çaplı.
Çalan: A. Curtot (pl.) — BBC: "The Olympians,,
19 49
ARALIK
4
Vakit Vasat) Ezan -
Güneş 7.23 2.36
Öğle 12 16 7 28
İkindi 14.35 0.48
Akşam 16.48 12.00
Yatsı 18.27 1.3»
Irnflâk 4.39 12.51

Müzeler
Atatürk İnkılâp Müzesi: Perşembeden maada hor gün 10-12 ve 14-17.
lopluıp. bnruyı: Pozarteri-Çar-şnmba • Cumartesi, «»Mat 13.30-17 Teli (21090)
A>a«ufyu: Pazartesi - Sah-Çar-şumba Perşembe Cuma saat 10 16; Cumartesi. Pazar naat
13 16 Telf (21760).
Arkeoloji Çurşaınbu. Cuma Pazar günleri 13 ten »6 ya k/ıdar,
E«kl Mark Eserleri Hııbea»h Çarşamba Cuma Pazar 10 dun 12 Vs Hiidar TeH (21682)
I ıirk ye Islâm Eserleri:
P( rşL’inbe
16 30 Telf
Dulmahahçe Deniz m tr» »?sl auu! I? 17 Tel! (512M>
Belediye .MİMvnI: Atatürk
Varı Perşernh.?()en maada gün 10-12 ve 11-17.
Tevflk Fikret Aflyan Müzesi:
Bebek. Pcrşem beden maada her gün 10-12 ve 14-.17
İzmir:
Antikite Müzesi (3324) .
{.ürı 9-12. L3O-17 Cumartesi:
7 açıktır
Pu r
Sah
«azıt 13 30
M ll/,rhl î Pazar İ
Cu 0 - lx
Bul-hor
Her
14-
Sıhhî imdat
Sauınbıji Beyoğlu Anadolu vakam An kam
İzmit
İzmir
4499» fiOfiRO IH
Z251
KarjpyaiMÂ 5050
ŞEHİR TİYATROLARI:
Saat 20.30 da.
Dram ktetmı: (42157) Para runda.
Komedi kı^mı: (40109) Ncmo Bankası.
MUAMdlER KARACA OPERETİ: 20.30 da: Sisin Sokak.
SES: 15 de: Hediyelik Gelin. Yunan Tiyatrocu: İR de: An dulcplH tas. 21 de; L&dy Guin-termlr in Yelpazesi.
ANKARA TİYATROLARI: Saat 20 de.
Büyükte (10370-40) Bir Komiser Geldi.
Küçükte (11169) Antlgon ve Ska-pemin dolapları.
İZMİR
Şehir Tiyatrosu t Tel: (230-1) Hlanel Şayia.
Sinemalar
(111 ET!
Mekalknh Kar-
Agk
Mücrim Gönül-
BEYOÛLI
ALKAZAK i-12562) deşler,
AR (11304) Hazin
ATLAS (40835)
ler.
ELH/ıMRA»43596) Ormanlar Ara-lanı
İNCİ (54500) * - Vctasız 2
Tarzan Ormanlar Prensi.
İPEK (14289) 1 — Büyük Günah 2—İhtiras Kurbanları.
LÂLE »13595) Ormanlar Aratanı (40R6R) Aşk Bestesi. (41656) Altın «285D Vatan
Kelepçeler Knhramnrı-
1 — Koraa-
MELEK
SARAY
SÜMER ları.
SI ATPARK (83143) nın Adulstl 2 — Kazanovanın
Aşk Maceraları.
ŞARK (40380 i Fan tornalar Pe-
şinde.
ŞIK (43726) Hayat Başlıyor. TAKSİM (43191)
namları
TAN (80710) .
2 - Yılmayan
YENİ (64137 i 1 — Sevmeden Yn-şanımız. 2 Sevimli Rüy»
YILDIZ »42847) Mlkmin Yılbaşı Hediyesi.
Vatan Kahra
Çiîr(* Aşık kır Aralan
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (28683) 1 — Monte
Kristonun Mirası. 2 — Brod-vayda Buluşalım!
ÇEMBERLİ T AŞ (22513) 1 — A-teş Çemberi. 2 — Samba Kralı.
FERAH ı HorniotiD »onu Korsa nın kızı.
IIALK (21004) 1 — ÇÖİ Dovie-
rl. 2 — Mabudenin kızı.
İSTANBI L (22367) 1 — Damga. 2 — Kahraman Mehmet.
AZAK (23542) 1 - Kanlı iftira 2 - Vlrjlnya Kaplanı
Tl KAN (22127) 1 — Snlâhrıddinl Evyubl. Haçlı Seferleri. 2 — K/uıtll Aranıyor,
MARMARA (23860) 1 zıılttr. 2 — Randevu
MİLLİ (221162 ı i —
Buluşalım, 2 — Monte Kriptonun Mirası,
KISMET (21904) 1 — .Şehzade
Slmhnt 2 — Lorel-Hardi Dan» Öğretmeni.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Yaratılan Vatan. 2 — Çalınan Hayat.
K YDIKOY CİHET!
HALE (60112) 1 — inci Korsanlan. 2
OPERA
doktor. 2
SÜR F.YYA
GP'.cnler
4 ELDECİ l( M EM: 1 Ana
— İlk Ar-Evi.
Brodvayda
ELI! \M RA
TAYYARE
YENİ SİNEMA 1 — Kılıçların gişesinde. Dişi Haydut.
LÂLE 1 - Korsanlar. 2 - Gönül Fırtınası.
TAN 1 — Korsanlar. 2 — Gontll Fırtınası,
KARŞIYAKA CİHETİ! SV.MEIC Yo kut Gözlü Kız. MELEK Gecenin Gözleri ve Sinsi Düşman.
Radyo
•‘YENİ tSTANBI L"un bugün çlıı lavniyo eltimi prngrumJar : Dahilde:
Saat: 10.20 İstanbul: İstanbul Konaervat uvarı Türk musikisi icra heyeti konseri. — 20.35
Ankara: Tarihi Türk müziği. — 21.45 İstanbul: Şarkı •ve türküler (Ekrem Knngnr). —
21.45 İstanbul: Operndr* bir saat. WRgnor; “Dic WnlkyreM; Gounod: “Faust,, (Pl.).
Soldun *u£ıı.
1 — Kuru yemiş. Kamer. 2 — Herşey in fazlası. Bir renk. 3 — E-sas. İsim. 4 — tşton uzaklaştırma (2 kolime). 5 — Söz dinleme. 6 — Kısaca numııra. Bir hayvan. (Tersi) Edat. 7 — Vücuda ııit. S — Başına bir harf koyarsanız bir spor aracı olur. Kraliçe. 9 — Çekicin adaşı. Sanat. 10 — M ayva ösü. Mektup.
Yukardan usti^ı:
1 — (Tersi) MUfret. Rusvada bir şehir. 2 — Fiiller. Hasis. 3— Bir kâğıt oyunu. Rusyada hlr şehir. 4 — Bir çiçek. Uçucu bir madde. 5 — Dalkavukların öptükleri. Ayı yuvası. Nota. 6 — Temiallğe fazla meraklı. 7— (Tersi ) Bir hayvan. Aşağıya gel. S— Bir kadın adı.
mok. Şeffaf bir madde. 10 — An. Defa.
11.30 Giresun (îzmlrden)
15.35 Sus (Mudanyadan)
17, _ İzmir (Hopadan).
GİDECEK OLAN V.APLRLAR
5.— Trabzon (Karadeniz).
18. — Clgen (İmroz).
20.— Konya (Bandırma)
9.— Bursa (Ayvalık).
11.— Etrtlsk (İzmir).
21.15 İstanbul: küler. Okuyan: Ekrem gar.
DANS MÜZİĞİ:
Saat: 0.15 BBC; Sevilmiş terden dans müziği. —
BBC: Stanley Binvk’ın piyanoda çaldığı dans müziği. — 13.15 BBC: Felix Kine dans orkestrası. — 14.30 İstanbul: Fehmi Ego orkestrası. — 18.00 İstanbul (Pl.). — İS. 15 Ankara:
Bcnny Goodman (PL). — 22.30 Ankara (PL). — 23 00 İstanbul (Pl).
HAFİF MÜZİK:
Saat : 7.31 Ankara: Vals, polka ve paso dobieler (Pl.) — H.30 Ankara: Hafif orkeatra eserleri. — 11.00 BBC: Maurlce
Chevaller’nln söylediği İngiliz ve Fransız şarkıları. Bu program Niceden naklen verlimvk-(• in — 13.15 Ankara: GİUM soloları. 13.30 İstanbul: Çeşitli hafif müzik. — 13.15 Ankara: Hafif film müziği.—15.15 BBC: Küçük bando konseri. — 15.15 BBC: Midland salon orkestrası konseri. — 18.80 İstanbul: Varyete müziği (PL). — 20.15 Is-tunbul: Radyo salon orkestrası konser .’l.15 bdnnhul :
Dinleyici İstekleri hafif Batı müziği (PL). — 22.45 BBC:
Pnvlllon salon orkestrasının konseri. 23.15 İstanbul: Hafif gere müziği (PL).
Hl SUSÎ Saat: naklen yıldızı
konHcri. — 18 15 BBC: Dinleyici İstekleri. — 20.15 İstanbul:
Dinleyici IsteklcrH hafif Batı müziği). — 22.00 Ankara: BMM Saati.
KLASİK HAH MÜZİĞİ:
Saat 11.80 BBC: Oda müziği. — 14.15 BBC: Gul orkestrasının konsori. — 11.15 İstanbul: Büyük orkestra eserleri (Pl.): Brııhms, Macar dnnslnrı No, 1 ve 2; çalan: Furtw/ınngier idaresinde Berlin Filarmoni çrkes-tranı. — 15.80 BBC: Iskoç orkestran konseri 19.20 An-kn.ru: Brcfhovvn. SI Bemol Mn Jör piyano »onah (Pİ.) - 2n. 10» İstanbul: Schubert, tmpromp-
Gelecek ve gidecek uçak, ekspres ve vapurlar
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.20
Eminönü:
Salâhattln. Çıırşıkapı.
Ankara, Eminönü.
Necati Ahmet, Küçükpazar. Esat Dirim. Alemdar.
Eyüp:
Eyüpsultan.
Beşiktaş:
Süleyman Recep, Turan C.
Beyoğlu:
Güneş, Daire Tramvay D. 132. Parmak, Yenişehir 58.
Bullst, Talimhane Aydcde C. Doğruyol, Okçu Musa Cad. Necdet, Kurtuluş C. 10. Çubukçu, Bulgar C.
Yeni Turan, Kasımpaşa 54.
Fatih:
Muharrem Tanır, Şehzadebaşı. Gülseren, Fener.
Etofllas, Sıımntya.
Nazım. Şehremini, Etem Pertev. Aksaray. M. F. Buyer, Karagümrük.
Üsküdar:- 1
Ahmedlye. Hâk. MİL C.
Kadıköy:
Kadıköy ecz., Rıhtım.
Heybelimi*:
Halk.
Sarıyer:
İzzet.
P.A.A. (Amerikan) New-York. Boston, Gander, Londra. Shanon, Brüksel. P.A.A. (Amerikan) New-York, Gander. Londra, Boston, Brüksel.
P.A.A. (Amerikan) Baora ve Şam.
L.A.Î,
ına.
D.H.Y.
.D H.Y. D.H.Y. kam.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR Lef-
19.40
17.05
9.-
10.50
12.50
16.20
(İtalya)
(Türk) (Türk) (Türk)
Atina, Ro-
Ankara, tzmlr. Adana. An
Trharıl üt-
10.-
9
1.00 BBC; (Niceden Maurlce Chovalier’nin 20.30 BBC: Arthur bestelediği ve J. Ö, yazdığı "The
10.3Ö
(Amerikan)
Şam.
Sarı Menekşeler.
(60821) I - Dnmgui.
- Kaza no va
(60682) 1 - Yalnız
Kadın Düşmanı» J — Fedakâr 2 — Yuvamı Yıkamazsın. ÜSKÜDAR CİHETİ (60002» 1 - Esirler Gcmi-— 8olan Gül,
(JikllK 2
Çildi-
IIA LE
si. 2
SÜNAK I ran Kadın
1N K AIC A
ANKARA (23432 ı Cehennem Komisi.
BflfK: 11503lı Anns Karenlna I’AIIK: (1113i) Avşenin Duası. Sl’MLR: (11072) Gungadln Fedai lor Alııvı.
I l.l M »222911 Ölümden Firar, sis 114071) Ayşrnın Duası. YENİ (14040) Büyük VoU
Hariçte:
Saat: I
naklen? konseri. Bllss'in
Prlcstley’nin plymplans,, adlı yeni operanın Kraliyet Covcnt Gardan operasından radyo ile nakil.
Tt'RK Ml slKîsl;
Saat: 8.00 Ankara: Şarkılar (Plj, — 12,30 Ankara: Şarkılar ve türküler (Pi.) — 13.15
İstanbul: Hamiyet Yücesesten
»arkı vv türküler (ri.). — 13.50 İstanbul: Şarkı ve türküler.
Okuyan: Melıihıit Zinet ve Nadir Çulha. — 18.00 Ankara:
Şarkdor ve halk türküleri — ih.15 İMtfinbui: Şarkı ve türküler (PIJ. ta nbui Musikini Ankara.
Ankara;
— 10.20 İHt&nbul: lx-Konservntuarı Türle I. İM II« • • -*(1.0(1
Şarkılar (Pl »- - -0,35 Taaild Türk

PROGRAMLAR:
II.mı BB( (Nlro’dan yayın): Marul Fransız Maurlco Chovollcr’nln
21.30
15.20
Şam,
(Amerikan)
Delhi. KalkUta. (Amerikan) Brük-
C. Y. (Kıbrıs) Atina.
Icoşo P.A.A.
Basra.
P.A.A, Karaşi, P A A.
sel, Londra, Shanon, Gander, Boston, New-York. P.A.B, (Brezilya) Roma, Lizbon. Dakar. Rio do Ja-nelro» Bocnos Ayrcs.
D. H.Y, (Türk) tamir. D.H.Y. (Türk) Ankara.
D.H.Y. (Türk) Ankara, Malatya. Elâzığ, D. Bnkır. A-»laruı. İskenderun.
GELECEK OLAN EKSPRESLER 6.15 Somplon (Avrupa).
8 30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER in MoUirHI (Ankara)
IH, 10 Ankara Ekspresi 21 30 Somplon Ekspresi
(.1 I H( EK ol \N 4 APl KI.AR
6.3U Konya t Bandırmadan)
8.15
11.20 1350
0-
Heybellada.
Sarıyor.
ANK \ RA
Çankaya (22790)
Halk (14550)
Yeni (11544)
İZMİR
Çankuya, Alnan^nk mınt Şifa, komeraltı ınınt. Tilkilik. Basmahane nnnt. Güzolyalı, Yalılar mınt. Yeni, Egrelpagtı mınt.
Dt'NKt) BULMACANIN HAl.Lt
Soldan aaffıu
1 — Cemal Reglt. 2 — Avara. Vali. 3 — Cami» I — İşe. Açı. Ok. 5 — Perin. Sami. 6 — Rat, Ei. 7 _ Av. Ticaret. 8 — Leniıu Kat. 9 — İtiraf. 10 — Latama.
Yukardan asu^ı:
1 — Calip. Ali. 2 — Ev. Servet, 3 — Macera. Nll. 4 — Ara İftira. 5 — Leman. İnat. 6 — iç. Ec. Fa. 7 — Ev. Ialak. 8 — Şal Ra, 9 — 11. Omlet 10 — Tilki.
Beyoğlu ’HfrH Kildik**
İstanbul 24222 ÜMİclldaı
Ankara 00. izunr Z222 K. Yaka 5055
Tıs.
•Ki(ra
Sayfa a
Y E N t İSTANBUL
29 Aralık 194»
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SUNTER Bu sayıda yazı islerini fiilen idare edan : SACİT ÖGET
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LÎMİTED ŞİRKETİ MATBAASI
İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki iktisadı, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
•HU* Ilımım MNIHİU=Hil-(Hi!thUMİHtîf1IİİİİılimlijMlUUU*HiiÜ
efe
Bu senenin son port» İsveç molı. Holdo taksimetreleri gelmi|tir Arabanızın zarafet ve kıymetini orttırocok
olon Halda, kıymet bakımından emsalsiz ve aynı zamanda piyasanın en sağlam taksi sootîdir İthal edilen miktar mahdut olduğundan bir an evvel müracaat • edilmesi rica olunur.
Saatleri VıVıVı

/
Umum $alı> Depocu: OTOTÖRK, Toktim, Roccp Pa>o
WMWAVAWAVAV.
Yeşilköy de ÇINAR Otel ve Gazinosu
İsviçre OBERJLERİNİ aratmayacak ve kışın da açıktır.
Yılbaşı REVEYONÜ İçin güzel bir müzik ve birçok sürprizler hazırlanmaktadır. Yerlerimiz mahdut olduğundan şimdiden masalarınızı angaje etmenizi rica ederim.
ADRES: Yeşilleneli yanında, telefon: 18/2.
İLA N
Çatalca Asliye Hukuk Yargıçlığından
948/616
Çatalca Hâzinesi tarafından Hamdi Ergün ve Süleyman Türk-ozan aleyhlerine açılan alacak dâvasının yargılamasında:
Dâvâlılardan Süleyman Türko-zanın adresine davetiye ilânen tebliğ edilmiş ve mahkemeye gelme-
diğinden bu kere verilen gıyap kararının da ilânen yapılmasına karar verilmiş ve yargılama 8.2.950 tarihine saat 10 a talik edilmiş bulunduğundan mezkûr gün ve saatte Çatalca Asliye Hukuk Mahkemesine gelmediği veya kanuni bir vekil de göndermediği takdirde duruşmanın yokluğunda devam edileceği gıyap karan yerine kaim olmak üzere ilân olunur 26.12.949
türkîye kredi brnkasi
Tasarruf Hesaplan İkramiyesi
Bu çekilişten istifade için
"■n makbul hediyedir
gününe kadar hesap açtırılabilir
GÖZ HEKİMİ
Satılık kaptıkaçtı
nisan
(Galata, Bankalar Cad. Yanıkkapı Sok. 1, 3. 5; Tel: -14623ı
(178T9J
118202i
Dr. M ur ad Rami
Çekilecektir
Kullanılmış Dizel Dinamo Grupları İzabe Tesisleri, İkametgâh ve Atölye Binaları Satılacaktır
Uzuıı müride tteııberi sabırsızlıkla beklenen
koğuşları, lokanta, mahfil, hamam
Dâvacı Teke! İdaresi taralından dâvâlı İstanbul Pangaltı Bi-lezikçi sokak 18 numarada oturur Sadullah AJtay aleyhine açılan tazminat dâvasının yargılamasında:
binalar ve santral tesisatı ayrı ayrı ayrı perakende olarak satılacaktır, teslim muhammen bedelleri:
Beyoğlu • Parmakkupı, imam sokağı No. 2, Tel: 1,1553
Kamyonet U12 Fora. 1yı vaziyette Nakllycye ve yolcu taşımağa elverlş II. Müracaat: Beyoğlu Tilnel As-mahmesçlt No 32
İzmir 5. ci Asliye Hukuk Yar yıçhğ imlan: 91,9-172
Dâvâlının adresine davetiye gönderilmiş ise de bulunamadığından bahisle iade edildiği anlaşıldığından ilânen tebliğine karar verilmekle davalının duruş-tıanın kaldığı 24.1.1950 salı günll saat 9.30 da mahkemede hazır bulunması veya bir vekili kanuni göndermesi içki davetiye yerine kamı olmak üzere ilân olunr.
Beyoğlu, Kumbaracı Yokuşu 124, Lebon yanında timi ve edebî kitaplar için her türlü sipariş, gazete ve mecmualara abone kabul edilir.
İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Müdürlüğünden
1 — İstanbul fethinin 500 cü yıldönümünde Şehir Tiyatrosun« temsil edilmek üzere o devri yaşatacak telif eserler arasında bir
KEKEMELERE : Kekemelik hususi bir metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât için: Bayan A. Narter, Şişli, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
OM EGA JMJCİ
Cenevre (İsviçre) de saatçilik endüstrisi^ İsviçre şirketinin maınulaU
İR MAKİNELERİ GELMİŞ
İsimlerini kaydettirmiş bulunan Sayın Müşterilerimizin bir an
önce müracaatlerinl rica ederiz
Artvin Vilâyeti dahilinde, Artvin - Borçka arasında Kuvarshan mevkiinde, cevher rezervinin tükenmesi üzerine tatili faaliyet etmiş bulunan Kuvarshan Bakır İşletmesindeki Dizel dinamo gruplan ve bunlara alt cereyan cem ve tevzi tablolarından müteşekkil komple bir elektrik santralı tesisatı mahallinde toptan toptan veya hepsi Mahallinde olduğu
Memur evleri hastane, belâlar gibi sosyal binalarla lâboratuar, demirhane, santral, garaj ve demir konstrllksiyon izabe atölyeleri binalarından mürekkep 59 parça bina 127.0XM),—
Dört zamanlı, 4 silindirli, dakikada 190 devirli beheri 260 beygir takatinde 185 kilovat 525 voltluk mütemadi cereyan dinamolarile direkt akuple, işleı vaziyette komple iki dizel-dinamo grupu ve fazla bir dinamo, bütün lüzumlu ölçü Aletleri ve komanda tertibatını havi cem ve tevzi tablolariyle birlikte: 20.000.—
(Yalnız bir Dizel motörü 7.000, yalnız dinamo tab-losile birlikte 2.000 liradır.)
Türkiye Bakır İşletmeleri Müessese si, Ankara Posta caddesi Şavban Aportımanı No. 9, veya Borçka kazası Mur-gul nahiyesinde Murgul Bakır İşletmesi Müdürltfğüne müracaat olunması.
Bir kadına hediye olarak bir saat verdiğime zaman, ınokinasımn zarfı kadar iyi yapılmış olmasını beklersiniz. Bu halde bir TİSSOT saati almak bir ihtiyaçtır. T1SSOT kadın saatları hem zarafetleri, hem de kalitelerinden dolayı bütün dünyada şöhret kazanmıştır. Her bir TİSSOT makinası — ister alelade bir zarfa, isterse pırlantalarının bin bir ışığı altında pırıldayan en lüks bir altın zarfa konmuş olsun — lsviçrenin hassas saatçilik sanayiinin bir şaheserdir. Bu santiarın elemanları milimetrenin binde biri nisbetindo sahih olarak işlenmiştir. Bir kadına bir TİSSOT hediye ederseniz, başka bir saati olsa bile, onun en büyük arzusunu tatmin etmiş olursunuz. Çünkü bir kadının, biri çalışmak, biri spor ve biri de gece için birkaç saati olması g»., yet tabiidir.
Yeni sene münasebetiyle çeşitli kitap satışı mâkul fiyatlar; büyüklere ve küçüklere hitap eden eserler.
Austria Kitao Evi
da
müsabaka açılmıştır. - I
2 — Jüri Heyeti tarafından seçilecek olan eserlerden, birinci* ligi kazanana yüzde on telif hakkından başka 1500 lira, ikinci va üçüncü gelen eserlere de beşer yüz lira mükâfat verilecektir.
— Müellifler, eser mevzuunu intihapta serbesttirler.
— Müsabaka müddeti, ilân tarihinden itibaren 1-951 senesi ayının son günü olmak üzere onaltı aydır.
— Eserler, posta ile taahhütlü olarak gönderilebileceği gibi doğrudan doğruya Şehir Tiyatrosu Dramaturg Bürosu Daimî Sekreterliğine makbuz mukabilinde de teslim olunabilir.
6 — Tayin olunan müddetten sonra gönderilen eserler ve poa* tada vâki olan gecikmeler nazarı itibara alınmaz
Keyfiyet sayın yazarlara ilân olunur


Aşağıdaki dükkân ve gazete bayilerinden başka gazetem izce hususi surette teçhiz edilmiş ve kasketlerinde (İTENİ İSTANBUL) yazılı bulunan özel müvezzilerimizden ve Beyoğlu Kaymakamlığı karşısındaki gazetemiz idarehanesinden de bu karneler temin olunabilir.
Karne satacak bayilerin isim ve adreslerini gösterir liste
İSTANBULDA :
KÖPRÜDE:
Bay Kemal, Köprü Kitabevi
Bay Osman Kazak, Kadıköy iskelesinde.
Bay İhsan, Üsküdar iskelesi, gazete bayii
Bay Sıtkı, Boğaziçi iskelesi, gazete bayii.
Bay Horen, Nimet Abla gişesi karşısında gazete bayii
SİRKECİDE:
Bay Esat, Gazete ve mecmua bayii
Bayan Atiye, İstasyonda gazete bayii. TÜRBEDE:
Bay Arif, Türbe kitap ve gazete bayii
BEYA74TTA:
Bay Bahri, Eczahane yanında tütüncü.
8 ARAÇf lANEBA Ş i NB A:
Bay Mehmet, fırın Önünde gazete bayii
AKSARAYDA:
Bay Adem, gazete bayii
Bay Kemal. Piyango ve gazeta bayii
CAGALOĞiLl NDA:
Bay Ahmet, tütüncü ve gazeteci
Bay Niyazi, Eminönü Halkevi karşısında gazete bayii
KARAKÖYBE:
Bay Kemal, Tünelde gazete bayii
Bay Nlko, Bahtiyar gişesi
BEYOC.LÜNBA:
Bay Esat. İngiliz Sarayı karşısı, tütüncü. Bay Torkoni, Galatasaray Lisesi karşısı. Buy Ferit, Taksim Abide karşısında gazete ve tütün bayii
Bay Mehmet. Taksimde Kristal altında gazete bayii
Bay Dikran, Konak oteli karşısı, tütüncü
Bay Haşan, Harbiye, Bizim Haşan gişesi
Bay Garbis, Osmanbeyde fırın yanında gazete bayii
Bay Remzi, Nişantaşmcia gazete bayii.
BEŞİKTAŞTA:
Bay Zeki, Tütün ve gazete bayii
Bay Avni, Tütün ve gazete bayii
Bay Haşan, Tütün ve gazete bayii
Bay Mustafa, Tütün ve gazete bayii
TOPHANEDE:
Bay Şükrü, Tramvay durağında Savaş Sakatı gişesi
KADIKOYÜNDE:
Bay Ethem, Gazete bayii
ÜSKÜDAJRDA:
Bay Hikmet, Kitap ve gazete bayii
Bay Cevat, Kitap ve kırtasiyeci
SAMATYADA:
Bay Kenan, Tütüncü ve gazeteci
BAKIRKOYDB:
Bay Ali. Uçak gişesi
YEŞH.KÖYDE:
Bay Şaban, Gazete bayii
ADALARDA:
Bay Nlko, BÜyllkada iskelesinde kitapçı
Bay Süleyman, Heybeiiadada tütün ve gazete bayii

y
5
ANKARADA:
ANKARA BÜROMUZ :
K. Özalp Caddesi İlgar apartman» No. 1/9, Yenişehir. Telefon: 16112
Akba Kitabevi.
Bay Ali Tümen, Ulus Meydanı cıltUncü.
Bay Yakup Karakaş, Ulus Meydanı. Cebeci durağı.
Bay Cevdet. Ulus Meydanı. Hilâl Fotoğrafhanesi karşısında ••
Bay Hayri Oztürk, İstanbul Pastahaııesl karşısında
Bay Sait özer. İstasyonda gazete bayii.
Bay Durali Dalkılıç, Samanpuzarı Meydanı, gazete bayii.
Bay Mehmet Altıntaş. Snğlık Bakanlığı.
Bay İslâm Günok, Yenişehir, İş Bankası.
Bay Mustafa Erten, Kızılay gazete bayii.
Bay Tcvfik. Meşrutiyet Caddesi.
Bay Osman,Yenişehir.Bakanlıklar durağı.
IZMİRDE :
İkinci Kordon, Ernlâkbank yanında Anadolu hanındaki YENİ İSTANBUL Bü-rosunda
Foto Can, Hükümet konağı karşısında
Bay Halli, Anafaı talar Cd. İstiklâl gişesi
Bay Cahit, Anafartalar Cd. Zengin gişesi
Bay Haydar, Karşıyakada Kemalpaşa caddesinde No, 15
Bay Mustafa, Asım Türker Kardeşler, Alıvancak vapur İskelesinde
r
havalesiyle doğrudan doğruya, Beyoğ-adresine 280 kuruş göndermeleri kâfi-taahhütlü olarak adresinize gönderilir. müsabakaya girme haklarını kaybetme
Matbuat hayatımızda bir yenilik olan karneli abonman usulümüz her tarafta büyük bir alâka görmektedir. Bu alâkayı gözönünde tutarak ve okuyucularımıza kolaylık olsun diye, yanda, ocak ayından itibaren her ay muntazaman karne tedarik edilebilecek bayilerin listesini veriyoruz. Bayiden almak istemiyenler veya alamıyanların, posta lu, posta kutusu 2100 YENİ İSTANBUL dir. YENİ İSTANBUL abonman karnesi
Geçen ay karne alamadıklarından
endişesine düşen okuyucularımız için şu kolaylığı yapmayı uygun bulduk:
Birbirini takip eden üç aya ait karne kabını veren her okuyucuya bir kur'a numarası, altı kap verenlere iki, dokuz kap verenlere 3, on iki kap verenlere de 4 kur’a numarası verilecektir. Bu şekilde, okuyucularımız, karnelerini ne zaman alırlarsa alsınlar, üç aylık aboneler 1; altı aylıklar 2; dokuz aylıklar 3 ve senelik abonelerimiz de 4 numara ile kur'amıza katılabileceklerdir.
Bilindiği gibi YENİ İSTANBl’L, devamlı okuyucuları arasında, Noter önünde çekeceği kur’ada, meccani tahsil ve başka hediyeler vermeyi taahhüt etmiştir:
Her yıl çekilecek kur’ada birinci gelen 10.000 lira masrafla Avnıpaıla; ikinci gelen de 5.000 lira sarfiylc Tiirkiyede üç yıllık bir tahsil yapacaklardır. Kendisine tahsil kur’ası düşen YENİ İSTANBl’L abonesi, hakkını bizzat kullanacağı gibi, herhangi bir kimseye de devredebilecektir. Böyle bir tahsile imkân ve arzusu olmıyaıılara gazetemiz bu işe ayırdığı tahsisatı % 20 noksaniyle defaten ödeyecektir.
Ayrıca: Üçüncü gelenden itibaren 3 aboneye, meşhur markalı birer altın kol saati; 3 aboneye, meşhur markalı birer gümüş kol saati; 3 aboneye. meşhur markalı birer çelik kol saati verilecektir.

Comments (0)