29 Aralık 1949
Perşembe
SİYASÎ
İKTİSADÎ
Sayı 29
Kur
1


ı i
13
1
W



i
F
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32. altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır Hariç memleketler iki mislidir
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Fos»* eder» HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sayfada santime) resi 2 liradır. İlânlardan hiç bir mos’uliyet kabul edilmez.
Telefon: 44756-44757 Santr Telgraf Adresi: Hetlo. îstanbı

POLİTİKA
_ ,o,>
287X11/1949
Şayiaların tahlili
ON zamanlarda ortaya atı-lan bir şayia, mevcut milletlerarası ihtilâfların en iyi hangi yoldan halledilebileceğini anlamaya çalışan zihinlerde, herhalde bir duraklamaya sebep olmuştur.
Bu şayia, Vişinski’nin “tek Almanya” teklifidir. Böyle bir teklifin değilse bile, hiç olmazsa ehemmiyetli bir görüşmenin Sov-yetler tarafından yapılmak istendiği, Acheson, Parise hareket etmek üzere iken Vişinski tarafından talep edilen bir mülakat üzerine anlaşılmıştı. Bu, kasım ayının bidayetindeydi.
Bugün, Almanyadaki hususî muhabirlerimizden ve daha başka kaynaklardan aldığımız malûmata bakılırsa, Amerika ile Sovyet Rusya arasında, Almanya meselesinin halline dair bazı görüşmeler yapıldığına ihtimal vermek mümkündür. Mamafih görüşmelerin katî olarak hangi noktalara temas ettiği ve ne türlü bir netice vereceği hususunda ihtiyatlı gö ı-üşten ayrılmamak şarttır. Çünkü aradaki ihtilâflar olsun, Amerika ile dostlarının şimdiye kadar muazzam fedakârlıkları istilzam etmiş olan kararlı ve hesaplı kitaplı politikaları olsun, öyle birkaç diplomatik temasla değişiklik kaydedecek işlerden değildir.
İki Almanyanm tanınması, iki alman hükümetinin üzerinde bir üçüncü hükümetin teşkil edilmesi v.s. gibi noktalar, ne sarihtir. ne de mâkul bir intiba uyandıracak nevidendir. Ve fena halde, şayia kokmaktadır.
Bir kere, Amerika ile Sovyet Rusya arasında herhangi bir anlaşma, sadece Almanya meselesine inhisar edemez. Bunun, Birleşmiş Milletlerdeki çalışmaya, Uzakdoğu meselesine, Balkanlar durumuna, Demirperde statüsüne ve bunun gibi daha birçok birbirinden mühim dâvaya şamil olması lâzımdır.
İkincisi, böylesine şümullü bir anlaşma demek, zaten Almanya işinin yekten ve çok daha mükemmel bir şekilde halledilmesi demektir.
Şayialar halbuki, bize, ziyadesiyle garip bir hal tarzını takdim etmeye çalışmaktadır. Çünkü bir tek Almanyada karar kılmak esas ise, iki Almanyayı muhafazada devam etmenin ne mânası vardır, bir; bu iki parçayı bir Sovyet lehimiyle birbirine yapıştırmanın imkânı mı vardır, ikit'
Ne kadar tuhaf! Bu şayiadam önce, bütün verilen haberler, bunun tam zıddı istikametinde bir ok işareti taşıyordu. Birçok Avrupa gazeteleri, Eatı Almanya ile anlaşmaktan, bunun lüzumundan, hattâ Atlantik Paktının Garbî Almanyaya teşm Hinden bahsediyordu. Ve bir hafta kadar hava, Almanyanm bir ordu teşkil edip etmiyeceğine dair olan mütalâa ve tahminlerin kesafetiyle doldu.
Şimdi ise, tam aksi istikametten bir rüzgâr esiyormuş gibi, Vişinski’nin Amerikâya yaptığı tekliflerden bahsediliyor. Binaenaleyh, ya ziyadesiyle cüretli propagandalar kanalından bazı siyasî yoklamalar karşısındayız yahut, hiç de denildiği kadar büyük bir ehemmiyet taşımıyan bazı temasların yapılması üzerine, mübalâğalı tahminlere girişil-mektedir.
Zaten, Acheson, Avrupaya hareket etmek üzere iken Vişinski’nin mülakat istemesi, daha o gün, Sovyetlerin, ara açmaya matuf bir manevrası olarak tavsif edilmişti. O tahminin ne kadar doğru olduğu, bir Sovyet - Amerikan görüşmesine dair olarak bugün dolaştırılmakta olan haberlerle teeyyüt etmiş olsa gerektir.
New-York hususî muhabirimiz H. G. Martin, telgrafla bildiriyor
Yugoslavya’ya dokunmaması için

★ ★★

Yugoslavya, Amerikanın hava üssü oluyormuş
Moskova 28 (YİRS) — WaBhlngton dan gelen haberlere göre. Amerikan banını; Yugoslavya ile Amerika arasında aktedllen hava anlaşmadı çerçevesi dahilinde İmzalanan gizli bıı anlaşma gereğince, Yugoslavynnın, A-merikaya bütün »ivil ve askeri hava meydanlarını kullanmak hakkını verdiğini yazmaktadır.
Bu gazetelere göre, Yugoslavya A merlkarun B.dkankırdabı hava üurü haline ge(İrib'cektD ve va orduları tarafından lanılacaktır.
Amerikan iın-şlmdlden kul-
Birleşik Amerika, Sovyet Rusya'ya ihtarda bulundu
*

Moskova, Belgrad'a bir ültimatom mu
Amerika Gizli Teşkilâtı, 1950 başlarında, Kominform çetelerinin Yugoslav-yada faaliyete geçeceklerini bildiriyor
Nesv-York, 28 (Hususi muhabirimiz H. G. Martinden telgrafla)— Birleşik Amerika Hükümeti, Sovyet Rusya-ya bir ihtar yaparak,
Yugoslavyaya dokunmamasını açıktan açığa söylemiştir. Amerikanın bu İhtan, belki 1939 da İngiltere tarafından "Polonyanın millî hâkimiyetine ve toprak bütünlüğüne hürmet etmesi” için o zamanki Hitler Almanya-sına karşı girişilen teşebbüs kadar ileri gitmemektedir. Bununla beraber Amerikada resmi ağızlardan yapılan bu beyanat, bugüne kadar Amerikanın aldığı vaziyetlerin en ilerisi ve en ciddîsi telâkki edilebilir. Hiç şüphesiz, Truınan Hükümeti, Milletlerarası bütün resmî taahhütlerin daha evvelden Parlâmentonun müsaadesini almakla yapabildiği demokratik bir idarede, mümkün olduğu kadar ileri gitmiştir. Bu azi m kâr siyaset tezahürü, ansızın yapılmış değildir. Onu tatbik etmeden evvel, Milletlerarası imkânlar elbette düşünülmüş, bütün netice iyice hesaplanmıştır. Amerikanın yeni Belgrad Elçisi George Al-len’in, Titoya itimatnamesini vermek üzere vazifesi başına hareket etmesi de, Amerika Hükümetine bu sarih ve kati vaziyeti resmen ilân etmek fırsatını vermiştir.
Beyaz Saraydan, Truman'ın çalışma odasından çıkarken gazeteciler tarafından sual yağmuruna tutulan Allan; şahsan Başkan Truman’ı her zaman-


• II

verdi?
Suriyede kabine nihayet kuruldu
Başbakan, ordunun bazı şartlar ileri süreceği hakkmdaki şayiaları yalanlıyor
Şam, 28 A.A. (Afp) — Surl^ş yeni kabinesi şu şekilde kurulmuştur:
Başbakan ve Dışişleri Bakanı: Hal it Az m.
Adalet Bakanı: Feyzi Atasal.
Sağlık Bakanı: Fethullah Asi-yum.
İçişleri Bakamı Sami Kabbara.
Sa^nma Bakanıt Ekrem Hu-ranl.
Eğitim Bakamı H^ni Şıbal, Bayındırlık Baka
met Mübarek.
Tarım Bakam: Abdütbakl Nl-zameddin.
Millî Ekonomi Bakam: Maruf Davalidl.
Maliye Bakamı Abdurrahman Azm.
Kabinede 4 halkçı, 2 bağımsız, 2 cumhuriyetçi, 1 müslüman sosyalist vardır. Hali t Azm Parlâmento dışıdır.
Başbakanın beyanatı
Şam, 28 (A.A.) — Yeni Suriye hükümetini kuran Hailt El Azm. bugün France Presse ajansı muhabirine verdiği beyanatta ezcümle şöyle demiştir:
“Başbakanlığını yapmakla şeref duyduğum hükümet, mesuliyet ve tenkldierden çekinmeden vazifeye koyulacak mütemerklz ve faal bir hükümettir."
Başbakan, ordunun bazı şartlar ileri süreceğine dair söylentileri de yalanlamıştır.
u Hani Şıbal* âkam! Muham-
I

7
irt»«D İFMM
Meclis, iki aylık ek bütçeyi kabul etti
o
Halkevlerine ayrılan ödeneği
muhalefet itirazla karşıladı
İÇ SAYFALARDA
ki gibi kararlarında son derece sabit bulduğunu ve Amerikan siyasetinin sarsılmaz bir şekilde, Yugoslavyaya karşı yapılacak bir tecavüze şiddetle muhalif olduğunu söylemiştir. Büyük Elçi Ailen, umumi efkârı daha iyi tenvir etmek üzere. Birleşik Amerikanın, nereden gelirse gelsin bütün tecavüzlere karşı cephe alacağını i-Iftve etmiş, bugün için Rıısyanın hücumlarını Yugoslavya üzerine tevcih ettiğinden şüphesi olmadığını da belirtmiştir.
Bundan sonra, gerek Beyaz Saray mensupları, gerekse diğer salahiyetli devlet adamları, Ailen tarafından yapılan bu beyanatın ehemmiyetini büsbütün meydana koymaktan geri kalmamışlardır. Amerikanın yaptığı ihtarı tâcil eden başlıca sebep; hem VVashingtondaki Yugoslav Elçisi Ko-sanoviç tarafından verilen, hem de Amerikan gizli istihbarat servislerince elde edilen malûmatın endişe uyandıracak mahiyette olmasıdır. Bu kaynaklardan gelen malûmat, hemen yılbaşından itibaren Stalinin Yugoslavyaya karşı bir çete harbine girişeceğini, hattâ bu harekâtın 1949 yılının son haftası içinde başlıyacağı-nı göstermekte idi.
NeW-York çevrelerinde, son defa meşhur gazeteci D re w Pearson tarafından işaret edilen meraklı vakaların da A-merikan Hükümetinde
endişe alâmetlerinin uyanmasına tesir ettiği sanılmaktadır. Bu rivayetlerin şimdilik tahkiki ve teyidi müşküldür. Mamafih, hâdiselerin inkişafı karşısında hikâye edilen vakaların büyük kıymet kazandığı da muhakkaktır. Drew Pearson tarafından açığa vurulan vakanın mahiyeti şudur: Hangi millete ait olduğu tesbit edilemeyen bir uçak, bundan bir müddet evvel Belgrad hava meydanına inmiştir. Uçaktan inen ıkı kişi, (evvelden haberdar edildiği için) orada kendilerini bekleyen bir kapalı otomobile binmişler ve doğruca Mareşal Titonun sarayına gitmişlerdir. Birkaç saat sonra da saraydan çıkmışlar, gene aynı vasıta ile derhal hava meydanına götürülmüşler vc tekrar uşağa binerek hemen havalanmışlardır. îşte bu esrarengiz iki kişinin, Stalin tarafından Titoya gönderilen iki hususi temsilci olduğu iddia edilmektedir. O temsilcilerin Titoya yaptıkları tebligat ile, bugün Amerika Hükümeti tarafından bilhassa yapılan ihtarın sebebi arasında bir münasebet görmemek kabil değildir. Şüphesiz, Ailen, Belgracla varıp vazifesine başladığı zaman, vaziyet daha iyi anlaşılabilecektir.
:itHtıiMMiiınjittisiHtMlı;Hiiıwi«tmttlUWMnwnunınfiı»Wl»ııanMnwhttııirtHtnıııuijuuUMiwuwıııwıidiM(iuuııj(b«m'iujUiuj-MJMMî’'awHU4iuw^iMnnmırnnTlnr.iTT.nr.ırnrrT.u1rt
Yunanistanda millî matem
---------o----------
Radyoda konuşan Kraliçe, komünistler tarafından kaçırılan 28.000 çocuk
içiıı dua edilmesini istedi
Yunan Kraliçesi, gözleri kör olmuş bir Yunan askerinin hikâyesini dinliyor
Ankara 28 (Hususî muhabirimizden) — Büyük Millet Meclisi bugün, Feridun Fikri Düşünselin başkanlığında toplandı. Gündeme geçilmeden önce, Maliye Bakanı söz alarak hazırlanmış ve komisyonda tetkik edilmiş bulunan iki aylık ek bütçe tasarısının gündeme alınarak öncelikle müzakeresini istedi.
İki aylık bütçe
Bakanın verdiği önerge kabul edilerek ek bütçenin müzakeresine geçildi. Ocak ve şubat ayları için hazırlanan ek bütçe, umumi muvazeneye dahil dairelere ayrılmış, 188 milyon 447 bin 644 lira ödenekle 9 milyon 899 bin 893 lira fevkalâde tahsisat ve 3 milyon 763 bin 9 Hra münakaleyi ihtiva ediyordu. Tasarının heyeti umumiyesi hakkında söz isteyen olmadığı için fasılların okunmasına başlandı.
Halkevleri bütçesi üzerinde münakaşalar
Tahsisat olduğu gibi kabul edilmek üzere iken Maliye Bakanlığı bütçesinin 510 uncu faslında Halkevlerine 210 bin lira ödenek ayrılmasına Demokrat Parti sözcüsü itiraz ederek bu paranın Halk Partisine verildiğini ileri sürdü ve çıkarılmasını istedi.
Bütçe komisyonu sözcüsü, paranın Halk Partisine verilmediğini, ciddî bir kültür müessesesi olan Halkevleri teşkilâtına ödendiğini bildirdi. Söz alan Maliye Bakanı, şu karşılığı verdi: “Halkevlerine verilen bu para, her sene bir münakaşa mevzuu olmakta ve itiraza uğramaktadır. Bu para mahiyeti ve bünyesi itibariyle bir kültür müessesesi olan Halkevleri için sarfedilmek üzere C.H. Partisine verilmektedir. Verilen para, tamamen Halkevlne sarfedilmektediı. 1947 den beri, bütün hesaplar, Mâliyece tetkik edilmiş ve Halkevlerine sarfolunduğu tesbit olunmuştur. E-ger bu para verilmezse, kültür sahasında çalışan Halkevlerinin kapılarını kapamak lâzımdır.., dedi.
Fakat muhalefet hatipleri Halk Partisinin Halkevlerini, karşı partilere hücum vesilesi olan siyasî kongreler yapmak üzere kullanmasının yersiz olduğuna, milletin bu parayı
• •
aslâ helâl etmiyeceğine işaret ettiler. Millet Partisi sözcüsü de: Halkevlerinin hükmi şahsiyeti haiz bir tesis haline getirilmesi için Haşan Saka kabinesi, altı aylık bir mühlet istemişti. Yıllar geçtiği halde bu yapılmadı. Bu vaziyet karşısında Halk Partisinin emrinde bulunan bu müdc-seselere ödenek verilmesini ne akıl, ne mantık, ne de maslahat kabul edemez. C.H.P. için bu mevzuda iki yol vardır. Ya gıdasını, tamamen umumi. mülhak veya mahallî bütçelerden alan bu müesseseler! umuma ma-letmek, yahut bundan vazgeçemiyor-sa, kendi partisinin geliriyle bunları idare etmek Halk Partisi bu hususta bir tercih yapmak zorundadır.,, dedi.
Bu hususta verilen önerge reddedilerek verilen tahsisat kabul edildi.
Su işlerine ayrılan kısım
Ek bütçenin Bayındırlık Bakanlığı su işleri bölümüne ayrılan 3 milyon 975 bin liranın oya konulduğu sırada, Adapazarı, Akyazı, Hendek bölgesi civarını bataklığa çeviren Dinsiz Çayı önünde halkın feryat ettiği muhalif mebuslardan Kemal Özçoban tarafından izah edildi.
Başbakan Şemseddin Günaltay, bu mevzuda söz alarak; “Bu şikâyetler, bize de gelmiştir. Yakında bu Dinsiz Çayıru da dine getireceğim!” dedi. Ve tahsisat kabul olundu.
İKİNCİ SAYFADA Çetecilerin kaçırdığı Yunan çocukları Halûk N. Tansuğ ÜÇÜNCÜ SAYFADA 1 No. lı düşman: Bürokrasi
Vedat Nedim Tör DÖRDÜNCÜ SAYFADJ
Kültüre dair
Sabri Esat Siyavuşgil Musiki hayatı: Çocuklarda istidat Seyfeddin Çürüksulu Bizde muharrir yetişemı Muvaffak Ihsan Garan BEŞİNCİ SAYFADA
Posta memuru (Hikâye) Basamakta durmak tehlikelidir
Bir İstanbullu Sinema


Z
Şehir Meclisi dün fevkalâde
bir toplantı yaptı
Elektrik, Tramvay, Tünel İdaresinin Belediye namına tahsil ettiği 2,5 milyon liranın iade edilmemesi münakaşalara yol açtı
Atina 28 (YİRS) — Yarın, bütün Yunanistan, komünist çeteciler tarafından kaçırılmış olan çocukların matemini tutacaktır. Birleşmiş Milletlerin ve bütün medenî dünyanın müdahalesine rağmen, Rus peykleri, 27.000 civarında tahmin edilen Yunan çocuklarını vatanlarına iadeden imtina etmektedirler. Kızılların hareketini protesto etmek maksadiyle yarın Yunanistandaki bütün mağazalar kepenklerini ve evler pencerelerini saat 9 dan 9.30 a kadar kapalı tutacaklardır. Bu arada seyrüsefer de durdurulacaktır.
Bu geceden itibaren memleketin her tarafında bayraklar yarıya İnecek, matem yarın bütün gün devanı edecektir.
Kraliçenin nutku
Londra, 28 (YİRS) — Helen Kraliçesi Milli Yunan Matem günü münasebetiyle Demirperde gerisine kaçırılan 28.000 Yunan çocuğunun kurtarılması hususunda medeniyet dünyasından yardım talebinde bulunmuştur.
Kraliçe, bu çocukların vatana iadesi yolundu, bütün dünyanın kendisi ile birlikte dua etmesini dilemiştir.
«hhiı ı
I
IIIMNUlllHUtlIlinninHiNn
Rusların Bulgarlarla
arası açılıyor
-----o-----
Sovyet Rusya Sofyadaki elçisi Bodrofu Moskovaya çağırd»
Paris, 28 (YİRS) — Umumiyetle iyi haber alan mahfillere göre, Bulgar Başbakanı Vasil Kolarof'un son zamanlarda Sovyetlere karşı takındığı "gayri müsait,, tavırlardan dolayı Sovyet Rusya, kendi Sofya Elçisi Bodrof’u Moskovaya çağırmıştır.
Haberi veren mahfillere nazaran Kolnrof Rusların Bulgar işlerine müdahalesini ve Bulgaristana mütemadiyen Sovyet mütrhassıshınnın akın etmesini tenkid ettiği için, Moskova-nın gözünden düşmüştür, Kolarof, aynı zamanda Slalın’in 70 inci yıklönü-münll kutlamak Üzere Moskovnya gitmeyi de reddetmiştir: halbuki bu husustaki karar Bulgar Politbürosu
tarafından veril m işi i ve yerine nihayet Başbakan Yardıınc ısı VUko Çer-venkof gitmişti.
Aynı kaynaklara göre. Kostnf’un muhakemesi hakkında fazla malûmata sahip olan 20 kişi dalın tevkif edilmiştir, Bu malûmat bilhassa Sovyet gizli polisinin muhakemeyi teri ip etmek için aldığı te t birlere dairdir
Bu tevkif edilenler arasında Koa-tof’un mevkuf bulunduğu hapishanenin Mihailof ve Marçıık ismindeki iki doktoru da vardır. Aynı grupa dahil olanlar arasında intihar eden Başsavcı Prnmatarof’un oğlu askeri doktor yüzbaşı Pramatarof da vardır
Endonezya Birleşik devletlerini tanıdık
Dışişleri Bakanımız, Mııhammed Hatta’ya bir telgrafla Hükümetimizin iyi temennilerini bildirdi
Ankara, 28 (A. A.i — Hükümetimiz, Endonezya Birleşik Devletlerini resmen tanımaya karar vermiştir. Bu münasebetle Dışişleri Bakanımız Nec-med(Hn Sadak. Endonezya Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Ekselans Mu-ha ınmetl Hatta’ya bir telgraf gönde-rcrek Endonezya’nın hâkimiyetine kavuşmasından Cumhuriyet Hükümetinin duyduğu büyük memnuniyeti vc Endonezya Milletinin refah ve sa-ad( ti hakkmdaki temennilerini bildirmiştir.
iCndunr/yn iiııjİHtkıını lir. Ahmet S(H'k:ırn(>'nıııı I 'edemi Buükrntc ıdrlul.
Co karin - Bıthıvya 28 (A.A ı (Afp) — Başkan Snelcarno. bugün saat 12 rle ylızlnıılorco EndonezyalInın alkışları ııınAiııda muz »ıhiı* şekilde Federal Rıq ktılıie girmiştir.
Kain halı‘un ftesfifotltulen yüzlerce klmıtû bayılmış, itilip kakılmış vo hat-U» ayaklar ahındn çiğnenmiştir.
Maden Tetkik ve Arama bütçesi
Nihayet, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsüne verilen 5 milyon liraya da itiraz olundu ve Barbakan, bu paranın Adanada yapılmakta olan sondajlara harcanacağını bildirdi ve tahsisat kabul edildi.
Bundan sonra gündeme geçildi. Bazı Üyelere izin verildi. Sorular geri bırakıldı.
Askeri malûllerin terfihi
(1
Bilûmum askerî malûllerin terfihi hakkmdaki 551 numaralı kanuna bağlı (emrazı cetvelinde değişiklik yapılması hakkmdaki teklif, geniş münakaşalara yol açtı. Fakat bu hususta bir karar alınmadan, vakit geçmiş ve Mecliste ekseriyet kalmamış olduğundan oturuma son verilmiştir.
Şehir Meclisi fevkalâde toplantılara dan dördüncüsünü dün yaparak Ele’J trik. Tramvay. Tünel ve Havagazı t letmelerl Genel Müdürlüğünün 1950 yd bütçesi hakkında Bütçe Komisyonunu hazırladığı tutanağı müzakere etmişti Az bir ekseriyetle toplanan Meclis dünkü celsesi hareretli ve münakaşa geçmiştir.
Söz olan hatipler, bilhassa idaren belediye namına tahsil ettiği İki buçtj milyon liranın neden iade etmediğini d İşletmenin iyi çalışmadığı mevzuund durmuşlar ve idare işletmelerinden bJ zılarının hâlâ açık verdiğine işaret ed rek; '‘Bu idareler belediyeye varidat t mln etmek için verilmiştir. Yoksa b.-belâsı olmak için değil,, demişlerdir.
Bu itirazlara, karşı E. T. T. Gen Müdürü ve Bütçe Encümeni Reisi mu’J telif cevaplar vererek. İdarenin iyi işi dlğini, bir amme hizmeti yapıldığını, i buçuk milyon liraya gelince, bunu ve meğe ne maddi ve ne de kanuni imkf olmadığını belirtmişlerdir.
Neticede reye konan bütçe, ekseriye! 1' kabul edilmiş, vakit geçtktiği İç! müzakerelerin devamı bugün saat 10 I talik olunmuştur.
Boğaz dışında bir mayın goruldu
M4HMtiMiııilnıiHiltHMiUHiı)itMtıiMiHHti4Hiımıııtımımmm»HttntiRmımııtuı»u!itııumo|9iuıııujııııırnvmıınıımmwııın
Amerikan Deniz Grupu Başkanının mesajı
“Türkiye iftihar edilecek bir donanmaya sahiptir,,
O
Ve bu bahriye, Türkiye ve Amerikanın gayretli çalışmaları sayesinde, hacını ve değer bakımından büyüyecektir
Amerikanın askeri yardım progra-miyle Türkiyeye devrettiği muhrip ve denlzaltılarla yapılacak tatbikatı basın mümessillerine göstermek üzere Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bugün bir program hazırlamıştır. Bu programa göre basın mümessilleri A-meılkalılardan devralman bir muhriple tatbikat sahasına götürülecekler ve burada kendilerine bahrlyeml-zin yeni teçhizatla bazı hareketleri ve atışları gösterilecektir.
Bu sebeple Amerikan Askeri Heyeti Deniz Kolu tarafından dün akşam Parkotelde bir kokteyl parti verilmiştir. Bu kokteyl partinin sonunda Amerikan bahriye subaylarından biri. Yardım Heyeti Grupu Başkanı Amiral Ginder'ln aşağıdaki mesajını okumuştur:
“Sayın baylar,
Bundan önceki taahhütler yüzünden. yarın Amerikanın devretmiş olduğu muhrip ve denizlatıda yapılacak geziye iştirak edenuyeceğinıi e-sefle bildiririm. Bu gezide göreceklerinizin, son bir kaç yıl zarfında Türk deniz kuvvetleri tarafından kaydedilmiş muazzam terakkinin bir ifşası olacağına eminim. Amerikan bakliyesinde an’ane halini almış bir söz vardır;
“Bahriyeli muhakkak surette gemiler değil, fakat bu varlığı idare eden ve iş başarmasını bilen insanların zihnini teşkil eder. Gemilerle insanların meydana getirdiği bu ahengi ve iş birliğini bir günlük faaliyet esnasında müşahede edeceksiniz.
Subay ve erlerin ortaya koydukları başarıya göre yani her geminin nabzını ve ruhunu ayrı ayrı yoklarsak şu neticeye vardığımız görülecektir: •
“Türkiye iftihar edilecek bir bakliyeye sahiptir ve bu bahriye, Türk deniz kuvvetleriyle, Amerikan deniz grupu arasındaki yakın anlaşma ve gayretli çalışma sayesinde hacım ve
değer bakımından büyümekte devam edecektir.
“Derin saygılarımla
Amerikan Deniz Grupu Başkanı Amiral
S. P. Ginder,,
Basın mensupları bu sabah saat 8 de bir muhriple hareket edeceklerdir.
Karadenizde Ağva açıklarında Kefke Adasının 12 mil şimalinde seyir haline bulunan bir mayın görülmüştür. KçyC yet Karadenizde bulunan bütün gemj İerc telsizle bildirilmiş ve imha içti tertibat alınmıştır.
Şehir otobüsleri ve üniversite talebesinin durumu
Şehir Meclisinin C. H. Partisi grup dün toplanarak otobüs pasoları işini kd nuşnıuş ve gerek Üniversite talebe p. solarının vc gerekse san basın kartu hamil gazetecilerin yüzde elli tcnzilâ; 1& seyahat etmelerini kararlaştırmıştı'
Bugün fevkalâde toplantılarından «d nuncusunu yapacak olan Şehir Meclis; nin bu kararı tasvip etmesi beklenmek tedir. Ayrıca fakir talebelerin beduvj seyahat etmeleri için 90 bLn liralık b. tahsisat üniversite emrine verilecektir!
Karadenizde fırtına
Karadenizde şiddetli bir batı fırtına başlamıştır. Bu, yüzden gemilerin seyr seferlerinde yeni gecikmeler olması be: lenmektedir.
LaXX*
^■1
Şehirde seyrüsefer
KADIN — No diye attın bilctlorl ayol!. Alış voriş yaptıktan sonra gene b tramvaya binerdik..

* fl 1

»1. w;
29 Aralık 1949
Sşyfa 2
Çetecilerin kaçırdığı Yunan çocukları
Dahilî harbin en acıklı sahnelerinden birini teşkil eden bu hâdise münasebetiyle
Yunanistanda bugün millî matem tutuluyor
Haluk N. Tajifuı#
Yunan dahilî harbinin cn a-cıklı sahnolcrindon biri şubat 1947 tarihinde hazırlanmış* tır. O zamanlar Mnrkos'un idaresi altında bulunan komünist çeteler, halkın işbirliğini zorla temin etmek ve komünist fikirleri genç nesil Arasında yaymak maksadiyle üç ilâ ondört yasındaki çocukları kaçırmaya karar verdiler. Bu u ğurda. Arnavutluk, Yugoslavya ve Bulgaristanın da yardımiylo teferruatlı bir plân hazırlandı, Hosaba göre kırk bin kadar çocuk komii nlst momloketloro götürülecek ve orada hor emre İtaat öden makineden adamlar haline sokulacaklardı.
İlk, Yunanistanın $lmallgarbiei ne düsen, Grammoa mıntok.asında harekete geçildi. Çocukların sayımı yapıldı, Analar babalara türlü tehditler Altında "Çocuklarını rızaları ile harlco gönderdiklerine* dair kâğıtlar İmza ottlrlldk Toplanan çocuklar, kafllo halinde, civar memlekotlerdo kurulan hususî kamplara yollanmaya başlandı.
Polis romanlarında bile mübalâğalı karşılanacak bu hâdiseler en küçük toferruatına kadar doğrudur. Bitaraf memleketlerin temsilcilerinden teşekkül eden Birleşmiş Milletler Balkan Tahkik Komisyonu raporlarında bunu tevsik etmiş, hattâ hâdisonln esası demir porde momlekotleri tarafından bile kabul edilmiştir. Tabii komünistler, maksatlarının kötü olmadığını, bilâkis mâsum çocukları Yunan hükümetinin tazyikından kurtarmak istediklerini ilâve ediyorlar. Bu kadar mânâsız 6Özlcr sarfetmek İçin son derece küstah olmak icap öder.
Hâlen 25.000 civarında tahmin e-dllen bu çocuklar, demir pordo memleketlerinde hususi bir talim vo torbiyeye tabi tutulmaktadırlar. Kelimelerin mânasını anlamaya başlamadan "monarko-faşıst” hükümet şeklinin fenalıklarını vo "komünist cemlyet”in İyiliklerini ezberliyorlar. Küçük yaşta çeteci
KISA HABERLER
Ramndler Hlndlstanda
Yeni Delhi, 25 (GHH) — Mysora’da yapılacak olan Milletlerarası İşçiler Kurulu toplantısında hazır bulunmak üzere Franaanın sabık Başbakanı Ramadier dün Fransadan Hlndistana müvasalat etmiştir. M. Ramadler, bu kurulun idare heyeti Azalarındnndır. Dünya İşçiler Birliği Federasyonundan George Fisher de toplantıya İştirak etmek üzere Hln-dlatana gelmiştir.
îngllterrde Noel ve futbol
Londra, 28 (YÎRS) — Noel münasebetiyle lngllteredc yapılan futbol karşılaşmaları, 1.250.000 kişi tarafından aey-redilmlştlr.
Churchill Madera'du İstirahat edecek
Londra. 28 A. A. (AFP) — Churchill ve karıaı yarın Öğleden sonra Suutham-ton’dan hareket edecek olan Durban Castle yolcu gemisiyle 15 gün tatil yapmak üzere Madera'ya gideceklerdir.
Serbest bırakılan atom keşifleri
Montreal, 28 (YİRS) — Atom Enerjisi Komisyonu, bugüne kadar gizli tutulan 67 atom keşfinin umumi hizmete arze-dllmek Üzere açıklandığını bildirmiştir.
Huşlar bir buz kıranı İade ettiler
Montreal, 28 (YİRS) — Sovyet Rusya, Amerlkadan ödünç olarak aldığı Üç buz kırandan birini bugün nihayet Japon-yada teslim etmiştir.
tskoçya gemi inen rekorunu kırdı
Londra, 28 (Nafen) — îskoçya tersaneleri harp sonrası rekorunu kırmaya muvaffak olmuşlardır. 1949 sonesi zarfında bu tersaneler 130 gemiyi denize indirmişlerdir. Bu gemilerin umumi tonajı 530.000 dlr.
Ahnaııyada yeni uranlum madeni bulundu
Berlin, 28 A.A. (Reuter) — Bcrllnin batı bölgelerinde İntişar eden Sozial Demokrat gazetesi, Berlinin 200 kilometre kuteyinde ve Sovyet bölgesinde bulunan VVernigerde’du uranlum keşfedildiğini bildirmektedir.
yetişmek İçin silâhlı manevralara katılıyorlar. Ana lisanları İlo beraber Rusça Öğreniyorlar,
Bu kadar acıklı hâdiseler karşısında Yunan millotinin hiddeti büyük olmuş fakat acıyı dindirecek hiç bir ilâç bulunamamıştır.
Balkan Komisyonunun tavsiyesine uyan Yunan Hükümeti demir perde memleketlerine müracaat ot miş, o memleketlerde bulunan Yu nan çocuklarının vatana donma-lorl hususunu konuşmak İstemiş fakat menfi bir cevap almıştır.
Bundan sonra Yunan Hükumc ti Birleşmiş Milletler Asamblosino başvurmuştur. Pratik bir hal tarzı kabul etmek istoyen Asamble bu mevzuda Balkan Komisyonunu tevkil otmoyl faydalı bularak kararında: "Annolorl, babaları, onların yokluğu halinde en yakın akrabaları tarafından yabancı mam-lekotlordo bulunan Yunanlı çocukların Yunanistan» dönmosl istonır İse...." ibaresiyle başlayan mâkul bir toklif ilori sürmüştür. Bu kararın akabinde, kaçırılmış olan çocuklarını gorİ İsteyen 5.000 ana baba yazılı olarak müracaatta bulunmuşlardır. Fakat bütün bu oayret-lore, Birleşmiş Milletlerin ve Milletlerarası Kızıl Haç Teşkilâtının karar vo tavassutlarına rağmen demir perde momlekotleri Yunan çocuklarını vatanlarına iade etmo-mekto İsrar etmiştir.
Bugün Yunanistan, harlco kaçırılan çocuklarının matemini tutuyor. Yunanlstanın dostu ve komşusu olmak sıfatiylo bizim de üzo rimizc düsen bazı vazifelor vardır. Teker teker elimizden birşoy gol-miyecoğino göre hiç olmazsa zamanımızın küçük bir kısmını Yunanistanda olup bitonlere ayırmamız onun dertlori ve gündelik hayatı ile alâkadar olmamız icap u-der. Bu şekilde, dolayıslyio bilo olsa, onunla aramızdaki mesafeyi yakınlaştırmış oluruz. Zaten dostluğu kuran ufak alâkalar doğil midir?
Dr. Schncht dördüncü defa sorguya çekilecek
DuaseldorL 28 (Nafen) — Hitler rejiminde Maliye Nazırı ve Reichbank V-mum Müdürü olan Dr. Sçh&cht şimdi dördüncü defa olarak mahkeme huzurunu çıkacaktır. Dr. Schacht şimdiye kadar çıktığı iki nazillktcn temizleme ve Nuromberg mahkemelerinden beract kararı İle kurtulmaya muvaffak olmuştu.
Marslıull pilini ve Fransa
Paris, 28 AA. (LPS) — Fransız Hükümeti, Avrupanın kalkındırılması programından faydalanan memleketlerden ithal edilen ve Üzerindeki bazı tahditler kaldırılacak olan malların listesini yayınlamıştır.
Mnrshnll plânı Parla sözcüsünün bildirdiğine göre. îngiltcredcn ve ilgili sekiz devletten aynı şekilde listeler alınmıştır.
BEVÎN SEYLAN YOLUNDA
Londra 28 (YİRS) — İngiltere Dışişleri Bakanı Mr. Bevin, bu gece Parls-ten Komaya hareket edecektir.
Seylân adasındaki Britanya Dışişleri Bakanları konferansına iştirak edecek olan Bevin, Brindlzl’den uçakla Mısıra vc oradan Kenya kruvazörü ile Scy-lâna geçecektir.
Amiral Lord LoııU Mountbntten’ln Atlnuyl ziyareti
Londra 28 A.A. (Afp) — Akdeniz İngiliz donanması birinci kruvazör filosu komutanı Amiral Lodr Louls Mount-batten, gelecek ay başında Atlrıaya giderek 5 gün kalacaktır. Amiral, Molladan 20 ocakta Liverpool kruvazörü İle hareket edecektir. A
Jııek Loveluck öldü
Londra, 29 (YÎRS) — Yeni Zelanda atletizm şampiyonlarından Jack Love-lock. dün New-York’ta bir tren kazam eanasında 39 yaşında ölmüştür.
Loveluck, 1036 Berlin Olimpiyatlarında 1500 metre rekorunu kırarak dünya şampiyonu olmuştu.
T F K î T S T A N R TT ti
Sovyet Rusya Arnavutluğu yalnız başına bırakıyor
Söylendiğine göre son zamanlarda mühim bazı Arnavut şahsiyetleri Moskovaya karşı olan bağlılıklarından vazgeçmek üzeredir
( ■ ■ 1 ■■■■■■ " ■ ■ ■■■
Roma hususî muhabirimiz M. Z. B. bildiriyor
Roma 24 (Hususî Muhabirimiz M. Z. B. bildiriyor) — Arnavutluktaki kızıl diktatör Enver Hocanın Moskova’dan avdetini müteakip, Sovyetlcr Birliğinin Arnavutluğa yapmakta olduğu yardımın mühim miktarda azaltılacağı rivayetleri ortaya çıkmıya başlamıştır. Sebep olarak, Arnavutluğun diğer Sovyet peyklerinden tamamen tecrld edilmiş olması, Arnavutluğa deniz veya hava yeliyle malzeme göndermonin çok pahalı olması ve bir de Rusyanın Arnavutluğa vereceği bütün malzemenin, herhangi bir harp halinde, Yunanistan veya Yugoslavyaya kaptırılması ihtimalinden endişe etmekte olduğu ileri sürülmektedir, lntu mlır kaynaklardan alınan haberlere göre, Arnavutlukta bulunan son Yu-
Vatikan'da resmi kabul
Papa dedi ki: “Vatikan’ın harp kudreti sıfırdır. Fakat barış giicü muazzamdır.0
Vatikan 28 (YİRS) — Papa bugün Vatikandakı bütün yabancı temsilcileri kabul etmiştir. Kırka yakın devletin sefir ve elçileri, yeni yılı kutlamak için Papayı makamında ziyaret ettikten sonra, yapılan onbeş dakikalık bir hitabeyi dinlemişlerdir. Paoa, bu hitabesinde, barış uğrunda bir a-rada çalışmanın lüzumunu belirtmiş ve Vatlkanın bu sahadaki gayretle rine işaret etmiştir. Papa demiştir kı: "Vatikamn harp kudreti sıfırdır fa kat barış hususundaki gücll hesapla-namayacak kadar muazzamdır/’
Dünyanın en büyük transatlantiği
Londra 28 A.A. (Reuter) — Bugünkü basın haberlerine göre, Cu-nard Whıte Star Şirketi transatlantik filosu için yeni bir ekspres yolcu vapuru inşa ettirmek tasavvurunda-dır.
Daily Graphlc yeni geminin en a-şağı 15.000.000 İngiliz lirasına çıkacağını ve 83.763 tonluk olan Queen Elızabeth gemisinden 10.000 ton daha büyük tonajda olacağını yazmaktadır.
Daily Telegraph gazetesinin mııha birine göre geminin ihalesi 1950 yılının başında ilân edilecektir. İnşaat en aşağı üç sene sürecek, ve gemi 1954 ten önce hizmete giremlyecek.
Rusyada geniş temizleme
Londra 28 (YÎRS) — Alınan ha borlere göre, Sovyetlcr Birliğind*» Komünistler arasında yeni ve geniş bir ••temizleme** başlayacaktır.
Takriben 300.000 kişinin tâbi olacağı bu temizlemede, şairler ve sanat adamları da vardır.
Iran Şahı son bir muayene daha geçirdi
New-York, 28 A.A (United Press) — İran Şahı bugün, Amerikanın muhtelif şehirlerinden gelmiş meşhur nıü-tfha8sıslar tarafından son bir defa daha tıbbî muayenesi yapılmak üzere New-York hastahanesine gitmiştir.
Diğer taraftan Hollanda Havayolları Kumpanyasının bildirdiğine göre, Şah ve maiyeti cuma sabahı New-Yorktan ayrılacak olan özel bir uçak kiralamışlardır. Şııhı taşıyacak olan uçak Terre Neuvc’de Gander’e, Is-koçyada Prestwick,c ve Amsterdam ve Romaya uğrayacaktır.
nan çetecileri. Rus askeri kontrolü altında, deniz yolu ile Bu'.garlstana geçirilmiştir. Aym kaynaklara göre Rus subayları bütün mühim işleri durrhırmuşlardır. Bu haberler, siyasî mehafilde, Tito ihtilâfı devam ettikçe ve Rusya lehine halledilmedikçe, Sovyetlcrin Arnavutluğa yaptıkları yardımı asgari hadde indirmek kararında oldukları şeklinde tel’sır edilmekledir.
Arnavutluğun İç politika durumu hakkında alınan haberlerden anlaşıldığına göro, Enver Hoca rejimi tamamen Rus kontrolü altında bulunmakta ve halk tarafından hiçbir su-ret’e tutulmamaktadır. Kanun dışı» gizil antlkomilnîst faaliyeti son zamanlarda çok artmış ve genç Arna-vııtlar çeteci gruplarına akın akın
Muhalefet Lideri Kenneth Wherry*nin verdiği beyanat
Amerikan partileri, dış siyasette müşterek hareket etmeye karar verdiler
Washlngtoıı, 28 AA. (AFP) — Birleşik Amerika Ayan Meclisinde cumhuriyetçi muhalefetin lideri Kenneth Wherry dün geçen harpten beri Amerikan kongresinde takip edi len müşterek cephe • bipartizm prensıpine bundan böyle riayet edilmemesini İstemiştir, tkl mühim Amerikan partisi, Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler, dış siyaset meselelerinde müşterek cephe yapmağa karar vermişlerdi.
Halbuki, 2 ocakta açılacak olan Sİ inci Amerikan kongresinin ikLnci toplantısında, Ayan Meclisindeki yerini almak üzere dün Washingtona dönen, infiratçı temayülleri ile tanınmış o-lan Wherry yaptığı basın konferansında dışişleri mevzuunda müşterek cephesi olmı.van bir siyasi teşekkülün ihdas edilmesinin lehinde konuşmuştur. Buna göre, bir mesele Ayna Meclisinde teferruatı ile müzakere e-dilmedikçe ne Dışişleri Bakanlığı, no de kongre şahsiyetlerinden hiçbiri Birleşik Amerikayı yabancı memleketlere karşı taahhüde sokamıyacak-tır.
Reııter, Moskova muhabirini geri çağırdı
Londra 28 (YİRS) — Dünyaca maruf Reuter Haberler Ajansı, verdiği bir kararla Moskovadaki muhabirini geri çağırarak, oradaki ajansını kapatmıştır. Bu suretle Rusyada İngiliz muhabiri bulunmuyor.
Moskovaya
Roma, 28 A .A. (United Press) — îtdjvan Haberler A-jansının bildirdiğine göre. Kardinal Mindszentl, Budapeşte Hastalın nesinden a lınmış ve Moskova’ya gönderilmiştir. Bu haber, Kardinalin komünist hükümet tarafından tevkifinden beri yatmakta olduğu hnstaha-nenhı bir memurundan öğrenilmiştir.

iltihak etmeye başlamışlardır. Arnavut idarecilerinin, Yugoslavya veya Yunanistan tarafından yapılabilecek bir istilânın mütemadi korkusu içinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. Ti-to'nun Üsküpte Krlezi idaresinde tesis ettiği Arnavut asker! komitesi ile Peç’de Çafu Bey idaresinde çalışan Arnavut siyasi komitesinden bilhassa korkulmakta olduğu söyleniyor.
Bu İki komitenin faaliyeti İle Yunanistan ve Yugoslavyamn sebep oldukları daimî baskı, Arnavut Hükümeti İçinde bile büyük tereddütler uyandırmıştır. Haber alındığına göro son zamanlarda mühim bazı Arnavut şahsiyetleri, Moskovaya karşı olan bağlılıklarından vazgeçmek üzeredirler.

ardımdan
kesintiler
Ayan Meclisinin demokrat iiyesi Lucas, 3 milyarlık tenzilât taraftan
Havana (Illinois) 28 (AP) — Ayan Meclisinin demokrat üyelerinden Scott Lucas, burada başladığı seçim propagandası esnasında, 1050 senesi zarfında, yabancı memleketlere yapılacak askerî ve İktisadî yardım tahsisatından 3.000.000.000 dolarlık bir tenzilâta taraftar olduğunu söylemiştir.
Ayan Meclisinin çoğunluk başkanı, Marshall Plânının mazisLni ve istikba’lnl övmüş ve bunun Rusya İle muhtemel bir atom harbine hazırlık için elzem olduğunu kaydetmiştir.
Lucas, Amerikanın ordu masraflarının da, iki milyar dolar kadar kı-sılabıleceğini ileri sürmüştür. ECA İktisadi İşbirliği Teşkilâtından da 2 milyar dolar bir tasarruf sağlanabileceğini, zira Avrupa memleketlerinin kalkınmakta olduklarım ve Avrupa istihsalinin harpten evvelki .seviyesinden ancak %20 bir eksiklik gösterdiğini kaydetmiştir.
Amerika - İngiltere silâh yardımı anlaşması
Londra 28 (AP) — Büyük Britanya, Birleşik Amerikaya, Amerikan silâh yardımında kendi hissesine düşen kısım hakkında yapılacak muka veleyle ilgili yeni şartlarını bildirmiştir.
İnanılır kaynaklara göre. Dışişleri Bakanlığı bu konuda îngilterenin \Vashington Büyük Elçisi Sir Oliver Franks’a yeni talimat göndermişti»-. Kaynaklara göre, bu talimat üzerine, iki memleket arasında süratle bir anlaşmaya varılacaktır. Kaynaklar, îngilterenin Heri sürdüğü yeni şartları tasrih etmemişlerdir.
Bidault kabinesinin mukadderatı
Londra. 28 (Yirs) — Fransız Parlâmentosu, bütün gece devam eden bütçe müzakerelerini, bu akşam tekrar devam etmek üzere, kesmiştir.
Başbakan Bidault. kabinesini Pa-lals Bourbon’da bir toplantıya çağırmıştır. Parlstcki muhabirlerin bildirdiklerine göre, Bidault, Istihsalût üzerinde ve şirketlerin dağıtacakları kârlardan vergi alınması için ısrar e-decektlr.
Fransız Hükümetinin mukadderatı, bu İki madde üzerindeki vergilerin | kabul edilip edilmemesine bağlıdır
Mekteplerde yeni sene tatili
Okullar, 2 ocaktan itibaren bir hafta kapalı kalacak
Ankara, 28 (A A.) — Milli Eğitim Bakanlığından büdlrilmlştlr:
1 — Yüksek derecelileri ile yapı kalfa okulları, Ankara İkinci Sanat EnatitÜHÛ, lametpaşa ve Atatürk Kız Enstitüleri, Ankara Akşam Kız Sanat Okulu, tstanbut Kız Teknik öğretim Olgunlaştırma Enstitüsü ayrık olmak üzere:
a> Meslek ve teknik öğretim ku-rumlarında.
b) îlk öğretim okullarında,
(•) Ortaokullarla liselerde,
2 ocak 195ü pazartesi sabahından 9 uçak 1950 pazartesi sabahına kadar derslere ara verilmesi uygun görül muştur.
2 — Bu genelgenin birinci maddesi İle ayrık tutulan okullar dinlenme ta-tillerinl, bağlı bulundukları teknik öfe recim okullariylo beraber yapacaklardır.
Hava Kuruntunun il kongresi
Tllrk Hava Kurumunun H kongresi dün onat 10 da Eminönü Halkcvinde yapılmıştır.
Toplantıyı fahri başkan mfatiylc Vali ve Belediye Reisi açmış, ve bilfıhara i-dnro heyetinin çalışma raporu okunarak kabul edilmiştir.
Dilekler faslında söz alan üyeler kurumun faaliyeti hakkında temennilerde bulunmuşlardır. Kongrede bir konuşma yapan C. H. P. müfettişi, hükümetin kuruma karşı gösterdiği alâkanın gittikçe artmakta olduğunu izah etmiştir. D. P, mümessilleri İse. kurumu siyasi mevzuların dışında tutarak desteklemek gerektiğini tebarüz ettirmişler ve başarılar dilemişlerdir.
Yeni İdare heyeti seçiminden sonra toplantıya son verilmiştir.
C. H. P. il kongresi için Başbakan şehrimize geliyor
30 aralık 949 cuma günü başlayacak olan C. H. P. Î1 Kongresi şohrimiıln muhalif vc muvafık bütün siyasi muhitlerinde alâka He beklenmektedir.
11 İdare Kurulu kongrede okunacak olan çalışma programının yazılmasını bitirmiştir. Yeni İdare heyetine girmek İçin partililer arasındaki mücadele ve propaganda son haddini bulmuştur. Parti müfettiği muhtejlf hiziplerin müraca-atlcrl İle meşgul olmaktadır.
31 aralık cumartesi günü Başbakanın, kongrede bir konuşma yapmak için şehrimize gelmesi beklenmektedir.
D, P. nin toplantısı
D. P. Genel İdare Kurulunun 7 ocakta Ankarada vilâyetler mümessillerinin iştirakiyle yapacağı toplantıya hazırlık olmak ve delegeleri seçmek İçin Demokrat Partinin İstanbul teşkilâtında toplantılar yapılmaktadır.
11 İdare Kurulu, bir kaç gün İçinde Ankaraya gidecek olanları seçecektir.
Vali vo Belediye Başkanı dün Patrik Athenagoras'a iade! ziyarette bulunmuştur. Valiyi merasimle karşılayan Patrik, iyi dileklerini bildirmiş, Türk Milleti İçin dalma hayır dua ettiğini söylemiş ve İstanbullulara selâmlarını yollamıştır. Resmimiz, dünkü ziyaret esnasında Vali İle Patriği yanyana göstermektedir.
Türk milletinin vereme karşı müdafaa imkânı
Dr. Thompson, memleketimizde her yiiz hinde 200 kişinin veremden öldüğünü” söyledi
Dün Sağlık Müdürlüğünde bir hasın toplantısı yapan Birleşmiş Milletler Sağlık Teşkilâtının Doğu Akdeniz Bölgesi Verem Müşaviri Dr. Thompson memleketimizde yaptığı seyahate nlt İntibaları hakkında şunları söylemiştir.
M— Memleketinizde yaptığım tetkikler Birasında gerek hükümet vd gerekse gn\rı resmî müMnBeseler tarafından gösterilen kolaylığa minnettarım. Türkl-yonin her tarafta veremJe mücadele İşinde Vilâyet, belediyeler vo verem mücadele cemiyetlerinin emsaline az tesadüf edilir tam bir işbirliği yaptıklarına şahit oldum. Bu son derece önemli bir hâdlsodlr.
Her tarafta uçıları yeni hnatahaneler ve dispanserler radyografi ve aşı İstasyonları gibi muazzam bir mücadelenin emarelerini gördüm. Türk halkımda veremin no olduğunu anlamış, Millet Meclisi bu husuata icap eden kanunları kabut etmiştir. Bu hal tabiidir. Çünkü Türklyedc vereni fotl büyük tahribat yapmakta; ölenlerin ekserisini çalışma çağında olan gençler teşkil etmektedir. Tahmini telefat nispeti her sıhhatli yüz bin kişi esası üzerine Holândada 21, Danlmarkada 27, Amcrlkada 40. Ingiltere vc İHvlçrede 68, TÜrkiyede l«s 200 dür.
Hükümetiniz İhtiyacınız olan haataha-nc ve yatakları çoğaltmakta vo mütemadiyen yont dispanserler açmaktadır. Sadece teknik tesisatı İhtiva eden dispanserler bu mücadelenin beyni demektir. Fakat bu kâfi değildir. Verem mücadelesinde ihtisas kastetmiş bakıcı gibi bilgili eleman yetiştirecek bir merkezin tercihan sağlık mUesseaelerinln toplu bir halde bulunduğu îstanbulda açılmam lâzımdır. 1950 de teknik yardımımızla böyle bir merkez kurulacaktır.
İkinci bir nokta da %80 koruma hassasını haiz olan verem aşısının ordu ve mektep talebelerinden başlayıp henüz verem basiliyle temasa girmemiş kırlarda yaşıyan çocuklara tatbikidir.
Sanatoryomlar. daha İktisadi ve kuvvetli elemanlarla çalışabilmek İçin şehirlere yakın olmalıdır. Türklyedeki bu gibi müessesclerln teknik ve tedavi usulleri bakımından bütün dünyadaki emsalleriyle mukayese edebilecek bir derecede olduğunu,yalnız teferruatın ikmali ve biraz da tekâmüle ihtiyacı olduğunu Büyüyebilirim.*’
Toplantıda Sağlık Müdürü vc Verem Mücadele Cemiyeti Reisi ve muavini hazır bulunmuşlardır.
Turist celbi için hazırlıklar
1950 Mukaddes yılında memleketimize turist celbi İçin gerekli temas ve İncelemelerde bulunmak üzere İskenderun -Antakya - Mersin ve Tarsus havalibln® giden Denizyolları Umumi Kâtibi, şen* rimizc dönmüştür.
Temas ve tetkiklerinden İyi netice aU mış olan umumi kâtip, o havaliden bir çok tarihi malûmat, resim ve vesikalar getirmiş, turistlerin rahatça seyahat e(* meleri, bilhassa tarih! eserler bakımından çok zengin olan Hatay ve Adana havalisinde memleketimizi gczebllmele* rl İmkânlarını sağlamıştır.
Turlster için yol. vasıta. İzaz ve ikram bakımından gereken tetblrler alınmış bulunmaktadır.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
EDEBİ ROMAN
- 29 ""
Mühendis Ragrıp Bey, buraya her uğrayışm-da bu otomobilin tantanalı kurumlyle önünde durduğu kerpiç binanın külüstür görünüşü arasındaki tezadı bir müddet ibretle seyretmekten kendini alamaz ve içinden "işte, bu, Sırrı Beyin hayatındaki kargaşalığın canlı bir allego-ri’sidlr!,, derdi.
Mühendis Ragıp Bey, bunun içindir kİ, şimdiye kadar Sırrı Beyle tam bir iş ortaklığı etmekten çekinmişti. Ona teknik bakımdan birçok yardımlarda bulunuyor ve bu yardımlarının Ücretini almakla iktifa ediyordu. Gerçi, ilk zamanlarda birlikte bazı taahhütlere giriştikleri olmuş, fakat Sırrı Beyin dalma kendi kafalının dikine gidişleri onu bu muvakkat ortaklıklardan da cl çekmeye mecbur kılmıştı. Meselâ, demin Servet Beyle müzakere edilen ve kati karara bağlanan Mtki katlı köşkler kooperatifi,, teşebbüsüne yalnız keşif ve plân yapmak vazifesini üzerine almak suretiyle alâka göstermiş ve işin esasına dair herhangi bir mütalâada bulunmak dahi istememişti.
Sırrı Beyin, hâlâ nıelûl melûl yüzüne bakmakta ve kendisinden deminki endişesini giderecek hır »öz beklemekte olduğunu gören Ragıp Bey, biraz ona karşı duyduğu dostluğa, biraz da Servet Bey hakkında taşıdığı saygıya İcapılarak:
141
“— Servet Bey çürük tahtaya basmaz; hiç merak etme, azizim... dedi. Kooperatif cn hukukî esaslar üzerinek urulmuş; arsaların istimlâk muamelesi bitmiş; ilk taksitler tıkır tıkır ödenmiş; hattâ daha binaların temelleri bile atılmadan hisseleri yüzde yirmi, yüzde otuz kâr teklifiyle almak isteyenler çıkmış. Bu kadar iyi şartlar içinde başlayan bit iş karşısında seni tereddüde düşüren sebebin ne olabileceğini, doğrusu, bir türlü anlayamıyorum.
”— Sebep filân yok, be birader! Ben böy-leyimdir, işte... Hep hissiyatımla hareket ederim. Bazı, en çıkmaz gibi görünen İşlere şevk ve emniyetle atılırım. Bazı da, bu, senin anlattığın gibi yüzde yüz sigortalı İşler karşısında irkilir, kalırım: "Hİrhİ kablelvuku,, mu derler nedir; içimden bana hükmeden hep odıır. Bir gün İstanbul’da “Sipahi Ocağı., nda poker oynuyorduk. Artln Kavsiyan daha masaya otururken "Ben bu çkşam kaybedeceğim.,, dedi. Hakikaten de kaybetti. “Nerdon bildin yahu kaybedeceğini?,, diye sorduk “Hâlis bir kumarbaza kaybedeceği de kazanacağı da evvelden malûm olur.,, dedi, iş ve ticaret dediğin şeyin de kumardan farkı nc?
Filozofça başını salladı. Saatine baktı:
M— Haydi, birader; bırakalım gayri bu ciddî bahisleri... dedi. Yapacak bir işin yoksa otomoblUe şöyle çiftliğe doğru bir dolanıp gelelim. Sonra da gider. Karplç’de biraz kafayı cl-lâlandınrız. Bu akşam her nedense yüreğimde bir sıkıntı var.
Mühendis Ragıp Bey, Ankara'da bekâr olarak yaşayan her aoarn gibi akşamları ne yapacağım, nereye gideceğini bilmezdi. Bu teklifi memnuniyetle knbuı etti. Paccard; kapının önünde bekliyordu. Fakat, şoförün nerede olduğunu kimse bilmiyordu
142
/
Sırrı Bey:
•'— Muhakkak karşıkl kahvededir; dedi. Oğlum Seyfi balcıvcrir misin?
$olör, Sırrı Beyin talimin ettiği gibi kahvede imiş. Yeşil fötr şapkası sol şakağına kaydırılmış. pardesüsünün önü açık lâübali tavırlı karayağız bir delikanlı çıkageldi; Sırrı Bey:
•’— Neredeydin be? diye çıkışmak istedi. Şoför omuzlarını silkti ve:
M— Nerede olacağım, kahvedeydim; diye mırıldanarak volanın başına geçti. Arka tarafın kapısını bile açmak lûtfunda bulunmamıştı. Sırrı Boy;
“— Senin, dedi; yine bir aksiliğin var, bugün... Hayrı Efendi!
Fakat, sözü kısa kesti. Zira, bu Hayri Efendi, hususi hayatında ve hazan da iş âleminde onun sağ kolu İdi. El ve ev masraflarının hesabını u tutar; üstüne başına o bakar; aşçıya ve hizmetçiye o karışırdı. Sırrı Bey, ailesini Ankara’ya hiç getirtmemiş, burada, bekâr olarak yaşadığı için aklı her şeye erer, eh her İşe yatar bu açıkgöz adama bir çocuğun lâlastno bağlanışı gibi bağlanmıştır. Hayri Efendi, Sırrı Beye evde yalnız kaldığı akşamlar can yoldaşlığı da erler, hattâ İki ahbap gibi karşı karşıya geçip sohbet ve hasbıhallerde bulundukları da olurdu. Meselâ bu akşam. Mühendis Ragıp Bey onunla kalmak istemediği, Karplç’de, barda bir ahbaba rastgclmcdlgl takdirde Sırrı Bey, evde yapayalnız ne yapacaktı? Sıkıntıdan çatlayacak değildi ya! Tabii Hayri Efendiyle biraz lâf atacak; belki de biraz işten güçten bahsedecekti. Zira, biraz önce söylediğimiz gibi Sırrı Bey arasım, ona, ucuz ırgat bulup toplama ve bunlara gündeliklerini dağıtma vazifesini de verirdi. Bundan başka yapı yerlerine malzeme taşıyan kamyonların kiralanması ve bunların sevk ve 143
idaresiyle do Hayri Efendi meşgul olurdu.
İşte, bu çeşit sebepler dolayısiyledtr ki, Sırrı Bey, sözü kısa kesti. Zaten otomobile biner binmez gerek deminki iç sıkıntısından ve gerekse şimdiki öfkesinden eser kalmamıştı. Her vakit okluğu gibi bu sefer de “Muhteşem gerdûneslne,. kurulduğu andan ben sinirleri yatışmış; nefsine itimadı, parasına emniyeti. irade ve dirayetine güveni yerine gelmişti. Kendini kudretli, muzaffer ve kırılıp delinmez bir zırhla kaplanmış, donanmış hissediyordu. Sanki, koca Paccard’ı yüz elli, iki yüz vitesle koşturan motor onun İçinde işliyor gibiydi. Her kİ Akson «esinin arkasından başını sokağın kalabalığına uzatıp: “Savulun! Savulun! Milyoner Sırrı Boy geçiyor!,, diye haykıracağı geliyordu.

Vekil Bey, üçüncü votka kadehini de yuvarladıktan sonra yanında oturan Neşet Sabite eğilip:
Yahu, kendimi hâlâ hayretten alamıyorum, şu Halil Ramlz'in yaptığı çocukluğa., dedi Vo gözünün uclyle, tam o sırada Karpiç’in İç kapısşndan girerek, kendisine, arka masaların birinde yer aramakta olan Halil Ramiz'l işaret etti.
Neşet Sabit, «esini çıkarmaksızın sinsi sinsi gülümsüyordu; hattâ Vekil Beyin işaret ettiği tarafa bakmak bile İstemedi. Masada dört kişiydiler. Karşılarında oturan İki mebustan biri. Neşet Sabit’in yerine cevap verdi:
”— Bunda şaşılacak ne var? Mübareğin mizacı malum. Hop hissiyatına kapılır; herhangi bir sebeple hemen coşup taşıverir. Bu istifa hâdisesi de..
Vekil Bey’
144
“— Yok canım, dedt; beni hayrete düşüren bu İstifa keyfiyeti değildir. (Zira, bu keyfiyet zati meselenin tabiî bir neticesi telâkki edilmek lâzımgelir.) Ben hâlâ işin evveliye tındayım. Nasıl oldu da, intihap dairesinde bu kadar kargaşalıklara sebebiyet verdi. Nasıl oldu da fırkadaki o birkaç tahrikçi gencin önüne düşüp.,, -hoş bu gençleri bizzat o kışkırttı diyenler de var ya; - (yine Neşet Sabit’e dönerek) sen o fikirde değil misin?
Neşet Sabit, nihayet cevap vermek lüzumunu duydu:
•‘— Kim kimi kışkırttı bilmem; dedi. Fakat. Halil Ramiz dalma o gençlerin tarafını tutmuş vc bunu her zaman açıkça ifadeden çekinmemiştir. Bu bakımdan kendisinin, -dolayıslyle-bir teşvikte bulunmuş olduğu söylenebilirse de.. Karşıda oturan iki mebustan birisi söze karıştı ve Neşet Sabit’e, cümlesini bitirmeğe meydan vermeden:
•‘— Faik Hoca ile Şeyh Sâkıp’m ifadelerine göre, dedi, bu iş bir gece Halkevinde yaptığınız toplantıdan çıkılırken kararlaşmış. O gençlerden biri karanlıkta Halil Rumiz in yanına sokularak, kulağına gizli gizli bir şeyler fısıldamış, O da tasviple başını sallamış. Mutlaka bunu sen de görmüş olacaksın ama, söylemek istemiyorsun!
H— Görsem neden söylemek istemiyecek mişlm acaba?
“— Eh, ne olsa aranızda dostluk ve arkadaşlık hukuku var.
”— Halil Ramiz. aynî derecede sizin de dostunuz. arkadaşınız değil mi? Kaç yıldır. Merkez Heyetinde yanyana. fırka işlerini sevk ve İdare ettiniz.
•4
(Devamı var)
145

YENİ İSTANBUL
Sayfa 3
29 Aralık 1919
GÜNÜN EKONOMİK
î

Turizm dâvamıza bir bakış
1 No. Iı düşman: Bürokrasi!
Yazan: Vedat Nedim Tor
Bürokrasi, turizmin de 1 No. lı düşmanıdır»
Fakat yalnız turizm sahasında değil. bütün ferd ve devlet münasebetlerinde, bütün ekonomi ve kültür işlerinde yavaşlatıcı, frenleyici, sinirlendirici, pahalılaştırıcı tesirleri, sağduyunun bir türlü kavrayamıvacağı mânâsız. lüzumsuz usul ve icapla-rivle bürokrasi, milleti devletten soğutturan, hattâ bazen hükümet otoritesini bir alay mevzuu haline getiren öyle bir sistemdir ki, onunla savaşmak artık milli bir borç olmuştur.
Bürokrasiden herkes şikâyet eder, durur. Fakat o. yine de gittikçe artan bir pervasızlıkla serpilip gelişmektedir Tıpkı bağırsakların içinde sessiz sadasız yaşayan ve uzayan tenya, solucan cinsinden parazitler gibi, kendi başına buyruk bir hayat süren bağımsız bir varlıktır. Efkârı umumiyenin şikâyetleri, itirazları, tenkitleri bürokrasinin zırhında en küçük bir iz bile bırakmaz.
Mesuliyeti parçalamak kaygusiiy-lc evrakı bir daireden öbürüne, bir memurdan ötekine ciro ede ede paraf ve imzaların sayısını çoğaltmak sanatı demek olan bürokrasinin en tipik bir örneğine radyo müdürü iken şahit olmuştum:
Ankara Radyosunda konferans verenlere o zaman ödenen 5 lira gibi ufak bir ücreti bile en aşağı 4-5 hafta sonra tediye edebilmek için, biliyor musunuz, kaç imza ve parafa ihtiyaç vardır? Fantaziniz ne kadar geniş olsa, yine doğru bir rakam söyleyemezsiniz. Onun için müsaade buyurun da ben size ifşa edeyim: Tam 54!
Şimdi de “Türkiye Turizm Kurumu,, ile ilgili bulunduğum fcin Turistlerin çeşitli şikâyetlerini dinlemekle ba hti yanm:
Memleketimizde 10 yıldır oturan bir yabancı, çıkış vizesi alabilmek için karakollardan Emniyet Müdürlüğüne, oradan Vilâyete, Vilâvetten Savcılığa, Savcılıktan Teknik Büroya, Maliye Tahsil Şubesine müteaddit kereler gide gele bir hâl olduğunu; memurların önlerine gelen evrak tomarım çokluk okumadan, ta-mamiyle otomatik bir tarzda imzaladıklarını; bazı memurların gayet nazik, bazılarının ise son derece kaba davrandıklarını; bazılarının ar-kadaşlariyle sohbet faslı bittikten sonra —ki bu bazen yarım saat sürmüştür— evraka lütfen el uzattıklarını ve böylelikle bir çıkış vizesinin çeşitli muamelelerini tamamlıva-bılmek için tam 6 gün uğraşmak zorunda kaldığını, Türkiye’yi çok seven bir dost ıstırabı ile anlattı.
Ha buki; Bürokrasi illetine yakala ımamış memleketlerde böyle bir çıkış vizesi, yani 10 sene bir memlekette yaşamış bir yabancının çıkış vizesi bile, üç merciin en çok bir günde halledeceği bir iştir: mahalle karakolu, emniyet müdürlüğü, maliye tahsil şubesi.
Ferd ve devlet münasebetlerindeki formaliteleri azaltmak, bürokrasiyi mümkün olduğu kadar sadeleştirmek için evrakın seyrin! baştan sonuna kadar masa masa ve daire daire takip edip esaslı bir incelemeye tâbi tutmak zamanı, zanneriyo-ruz ki, artık gelmiştir. Yabancılara karşı gülünç olmak insanın gücüne gidiyor doğrusu..
Dokuz millet, ithalât tahdidatım kaldırdı
Londra, 28 (YİRS) — Maraball Plânına dahil on sekiz memleketten dokuzu, İngilterenin verdiği misali takıp ederek ithalât tahdidatından yüzde ellisini kaldırmıştır.
Yakınsar k petrolleri üzerinde bir
İngiliz - Amerikan anlaşmasına doğru
1
Paris 28 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) - Komünist gazetelerin iddiaları hilâfına. Yakthgark petrol mevzuu üzerindeki İngiliz - Amerikan anlaşmazlığının arttığı haberi
doğru değildir. Konıınform propagandası, bilhassa Yakınşark mevzuunda, İngiltere ve Amerikayı —muvakkaten de olsa— birbirinden ayırmak için en ufak bir fırsatı kaçırmamaktadır.
Halbuki iyi haber alan kaynaklardan öğrendiğimize göre İngiltere ile Amerika arasında resmî görüşmelere VVaslıington'da başlanmış olup yakında bir neticeye varılacağı ümit edilmektedir. Bu görüşmelerde bahis mevzuu edilen meseleler şunlardır:
a — Yakmşarkta İngiliz istihsalâh durmadan yükselmektedir, ve dolar olarak ödenmemek yolu avantajlı görülmektedir.
îsviçrenin Nylon tahdidatı
BERN E, (Associated Press) — Resmen bildirildiğine göre İsviçre Ticaret Bakanlığı kendi nylon en düstrisini korumak için ithal edilen nylon çorapları üzerine yeni tahdidat koymuştur. Çünkü İsviçre fabrikatörleri. geçenlerde diğer memleketlerin suni çorap ipliği inhisarcılığı yüzünden Îsviçrenin ham madde elde edemediğini ileri sürerek, hükümete şikâyet etmişlerdi. Bu şerait tahtında İsviçre çorap endüstrisi kendi piyasasında rekabet sahası haricine atılmış oluyordu. Bunun önüne geçmek için Federal Ticaret Bakanlığı şöyle bir çare bulmuştur: Sunî çorap ipliği ithal lisansını ancak İsviçre, çorap endüstrisi için ayni miktar iplik kullandığını ispat edenlere verecektir.
DÜNYA HABERLERİ
Mısır, patates ihraç edecek
★ Kahire, 28 (Comtel) — Mısırda, patates müstahsillerine, müteaddit müracaatleri ve Ziraat Nazırının bu dilekleri desteklemesi neticesinde, 20.000 ton patates ihraç etmek müsaadesi verilmiştir. Geçen yıl. ihracına müsaade edl-, len 40 bin ton patatesten ancak 5 bin tonu satılabilmişti.
Yunanls tanın şeker ithalâtı
* Atina 28 (Comtel) — Yunan İaşe Nezareti, Cenubi Amerika veya Formozadan ithal etmek üzere 30 bin tonluk şeker teklifleri beklediğini bildirmiştir. Teklifler aralık 29 a kadar kabul olunacaktır. Batı Avrupa memleketleri ve
Alman malları
★ Stuttgrat, 28 (YİRS) — Birleşik Almanyanm Rurh’daki temsilcisi ve aynı zamanda Başbakan Yardımcısı olan Herr BlÜcher, Bonn* * da verdiği bir demeçte demiştir ki:
“Batılı devletler. ihracatımızın, onların zararına olarak, yeni pazarlar elde edeceğinden korkmamalıdırlar, zira bir rekabetin mevzuu bahis olması için Alman mallarında bir fiyat tenzilâtı yapılması elzemdir. Fiyatların indirilmesi için ise işçi ücretlerini a-zaltmak lâzımdır. Halbuki bugünkü durum karşısında işçi ücretlerinin indirilmesi imkânsızdır.., Fransız - Yugoslav ticari münasebetler)
* Londra, 28 (YtRSj — Fransa ile Yugoslavya arasında yapılmakta olan ticari ve iktisadi görüşmelere Pariste devam edilmektedir. Bu görüşmelerin maksadı, geçen mayısta imzalanan ticaret andlaşma-sının uzatılması ve Yugoslavyada millileştirilen Fransız mülkünün tazmini hususunda bir zemin hazırlamaktır.
b — İngiltere ve Fransa bu havalide petrol tasfiyehaneleri kurmak ı-çin büyük gayretler sarfetmişlerdır. Bu vaziyete göre Ingiliz petrolü müstakil bir şekilde kullanılabilecek duruma girmiştir.
Pariste hâkim olan kanaat. iki memleketin, politik ve stratejik istifadeleri bakımından, anlaşmaları icap ettiği merkezindedir. Böyle bir mıntakada, birbirleri arasında muhtemel bir ayrılık, selâmeti ancak İngiltere ve Amerika arasındaki bir anlaşmada gören memleketler arasına nifak sokmaya yarayabilir.
Binaenaleyh Pariste, İngilterenın ileri süreceği bazı taleplerin VVashlng ton tarafından kabul edileceği, ve her halde petrol fiyatlarının muhtemelen Avrupada ve Yakmşarkta düşeceği tahmin olunmakladır.
Alman otomobil imalâtı
STUTTGART. 28 (Comtel) — Daimler - Benz fabrikaları müdürlüğünün bildirdiğine göre. Batı Almanya Mercedes - Benz fabrikasının imal •ttiği Mercedes - Benz 170 S modeli. hususi otomobil tiplerinin başında gelmektedir Bu arabanın haziran imalâtı 55 iken bu miktar ekimde 902 olmuştur. Bu ay imalâtın 1000 otomobile çıkacağı bekleniyor. Hazirandan beri imal edilen 170 S modeli araba miktarı 3466 olup Daimler -Benz şirketinin kasım nıotörlü nakil vasıtası imalâtı 2600 kadardır. Daimler - Benz’in dış memleketlerdeki a-centalarmın bildirdiklerine göre fiyatlar diğer otomobillerinkinden yüksek olmakla beraber Benz arabaları çok rağbet görmektedir.
Ingiliz - Yugoslav iktisadi münasebetleri
★ Londra, 28 (YİRS) — Vugoslav-yada iki ilâ üç hafta zarfında madenlerde ve diğer endüstri kollarında ve sosyal teşkilâtlarından tetkikatta bulunmak üzere 12 îş-
çi Partisi saylavı Zagrebe hareket edecektir.
Japon ticaret donanması kalkındırılıyor
* Tokyo, 27 (A.P.) — Amerikan işgal hükümeti bugün Japon Hükümetine. ticaret donanmasını yeniden kurması için 24 milyon dolar vermiştir. Program mucibince, 275.000 tonilâtoluk yeni gemi inşa edilecek ve eski açık deniz gemilerinden cem'an 272.000 ton tutarında gemi esaslı tamir görecektir. Bugünkü Japon ticaret donanmasının tonajı 1.639.000 tahmin edilmektedir. Harpten evvelki tonaj 5 ilâ 6 milyon arasında idL
Japonya - Mısır ticari görüşmeleri
* Tokyo, 28 A.A. (Reuter) — Japon basını haberlerine göre, Mısır ile Japonya bir ticaret anlaşması müzakere etmektedirler. Buna göre Japonya, porselen verecek, karşılık olarak Mısırdan tuz ve kil a-ilacaktır.
t ran İktisadı lıeyetl Yeni Del lı i de
* Yeni Delhi. 28 (GHH) — Haber alındığına göre, ticarî münasebatı görüşmek üzere İran İktisadi heyeti bugün Yeni Delhi’ye gelmiş olacaktır. Yapılacak toplantıda. Hindistan ile Iran arasındaki ticari meseleler mülâhaza edilecektir. Aynı zamanda da iki memleket arasındaki ticareti geliştirmek için çare ve imkânlar görüşülecektir.
İzmir ve Manisada fabrikalar kuruluyor
Ankara 28 (Hususî muhabirimizden) — İzmir, Manisa ve Antalyadn anonim şirketler tarafından üç büyük fabrika kurulması için teşebbüse geçilmiştir. Izmırde 9 - 10 milyon H raya malolacak bir çimento fabrikası. Manisada gene aynı finle yapılacak olan yüksek dokuma fabrikası ve nihayet Antalyada da büyük bir pamuklu fabrikası kurulacaktır. Bu fabrika, fünügatör. çırçır, prese ve çiyit tesisatını da içine alacak bü yük bir teşekkül olacaktır
T. M. Ofisine iade edilen sigorta primleri
Ankara, 28 (Hususî muhabirimizden) — Ek bütçeye mütedair kanun maddelerinin müzakeresinde 1942-1946 yıllarında yapılan ve ortaklıklar tarafından Toprak Mahsulleri Ofisine iade edilen sigorta primlerinden mü-tehassil 625 bin liranın Darüşşafaka-ya. Millî Kütüphaneye, Yardım Derneğine ve Ankarada Yenişehirde yapılacak olan camie, kararlaştırılacak nispetler üzerinden verilmesi için Bakanlar Kuruluna salâhiyet veren 7 nci maddenin kaldırılması, Demokrat Parti tarafından istenildi. Fakat madde, tasarının tamamiyle beraber, olduğu gibi kabul edildi.
Foça tütün piyasası
Foça, 28 (A.A.) — ilçemizde tütün piyasası açılmıştır. Tütünler yüzde kırk nispetinde satılmıştır. Diğer firmalar tarafından birinci tütünler 230 kuruştan alınırken Tekel yetişerek 210 kuruştan mübayaata başlamıştır. Halk, hükümete ve Tekele teşekkür etmektedir.
Fransada tedavülden kaldırılan paralar
★ Paris. 28 (YİRS) — “Banque de France” tedavülde bulunan para-
dan bu hafta 193 milyon frank daha çekmek suretiyle 1949 senesinde tevadülden kaldırılan parayı 11 milyar 567 milyon franga iblâğ et iniştir.
Hindistan - Pakistan ticaret münasebetleri
★ Londra, 28 (YİRS) — Hindistanın Pâkistana kömür sevkıyatını kesmesi üzerine. Pâkistan Hükümeti, petrol istihlâkini teşvik etmeğe başlamıştır. Pâkistan Hükümeti, başka memleketlerden kömür ihraç edebilmek için hazırlıklara girişmiştir.
Pâkistanlı ipekçiler. Hindistandan ithal edilen ipekler üzerindeki gümrük resminin yüzde yüz elli nispetinde arttırılmasını istemişlerdir.
Fransanın Suriyeden İthal edeceği inallar
★ Paris, 28 (Comtel) — Fransız ithalâtçıları Suriye menşeli pamuk, yün, kendir, sert buğday, koyun ve keçi derisi, badem için ithal lisansı alabileceklerdir.
Müstakil Endonezyanın Marshall yardımı karşısındaki durumu
★ VVashlngton, 28 A. A. (AFP) — Endonczyaya, egemenliğini ele alması ile beraber, Marshall plânı çerçevesi İçinde yapılan yardımın da kesileceğini yetkili çevreler tasrih etmektedir. Birkaç ay evvel Endonezya tiracetini kalkındırmak üzere Hollanda ’lmport-Ex-portn Bankasından 100 milyon dolarlık istikraz istemişti. Bu isteğini Endonezya muhtar devlet sıfatı ile yenileyecektir. Bu talebin süratle nazarı dikkate alınması muhtemeldir.
Ege'de tütün piyasası hararetle devam ediyor
Bugüne kadar yapılan satışların yekûnu 31 milyon kiloyu buldu. Tekel, müstahsil elinde tütün bulunduğu müddetçe mubayaaya devanı edecek
İzmir 28 (Hususi muhabirimizden) — Ege tütün piyasası bugün de aynı hararetle devam etmiş, ve umumi satış yekûnu 31 milyon kiloya baliğ olmuştur.
27 aralık akşamına kadar olan satışların 3.407.120 kilosu Tekel idaresi, 1.098.900 kilosu Tütün Limited Şirketi, 232.800 kilosu yeril ürünler, 7.876.560 kilosu Amerikalılar ve 10.110.741 kilosu tüccar tarafından alınmıştır.
Geri kalan 7 milyon 500 bin kilo, bugünkü satış miktarını teşkil etmektedir.
Ekiciler, bazı yerlerde memnuniyetsizlik İfade etmelerine rağmen büyük bir hevesle tütünlerini satmaktadırlar.
Tekel İdaresinden aldığım rakamlara göre, şimdiye kadar ekiciye Ödenen ortalama fiyatlar şunlardır:
fmnft««1110*11(110* ■ r ı ■■ « Mnı»-w(ı« -tonımv ını«*ıı*muııı.ınnvıifiıUH«noRnmuı ıwnw
Yeniden ihracına müsaade olunan maddeler
Ankara 28 ı Hususi muhabirimizden) — Memleket sanayiini inkişaf ettirmek ve sanayi mamullerimizin dış pazarlarda sürümünü sağlamak maksadiyle yeni ihraç rejimimize dair 30-6-1949 tarihli ve 326 sayılı sirkülerde yer almamış bulunan, gıda ve iaşe maddelerinden sayılmıyan yerli mahsul ve mamullerimizden, A — (Krem tartar), (Bikarbonat dö potas), her nevi kadın ve erkek eldiveni, âdi el terazisi, yüzde bir bu-

Büyük sulama tesisatı ve elektrik santrali
Amerikalı mütehassıslar Menderes vâdisinde tetkikatta bulundular
İzmir 28 (Hususi muhabirimizdenl — Amerikan Yardım Heyeti Türkiye Temsilcisi M ister Russel Dorr refakatinde muavini ve iki sulama ve zi raat uzmanl olduğu halde bugün An-karadan uçakla hareket ederek Büyük ve Küçük Menderes vadisi üzerinde bir cevelân yaptı
Saat 13 te gayet.beşuş bir çehre ile uçaktan inen Dorr, bütün Ege bölgesini ve Menderesler vadisini kuşbakışı tetkik ettiklerini, bu kadar verimli bir bölgenin yalnız bir bölge ekonomisini değil, aynı zamanda bütün Türkiye ekonomisini kalkındıracak vasıfları haiz olduğunu söylemiştir.
Yapılan tetkikler, Büyük ve Küçük Menderes vadilerinin sulama teşkilâtına ve iki adet hidro elektrik santralına kavuşması mevzuundadır Marshall Plânından ve Dünya Bankası kredisinden faydalanmak üzere Mister Dorr’un uzmanları, bir plân hazırlayacaklar ve bu işe 70 milyon dolar tahsisi için gerekli teşebbüsleri yapacaklardır.
Elektrik santrallanndan biri (A-dala) üzerinde, diğeri Aydın bölgesinde kurulacak, İzmir şehri bu elektrik santrallanndan faydalanacaktır Mister Dorr, saat 16 da Ankaraya hareket edecek iken havanın orada karlı ve gayrı müsait olmasından u-çağiyle Istanbula gitmiştir. Oradan trenle Ankaraya dönecektir.
Amerikalılar 247 kuruş, Tekel idaresi 231 kuruş, yerli ürünler 259 kuruş, Tütün Limited 221 kuruş, diğer tüccarlar 225 kuruştur.
Bugün Ege tütün piyasasında en yüksek fiyat 308 kuruş, en az fiyat 146 kuruştur.
Birinci ve İktncl kalite tütünlerin tamamen tükendiği ifade edilmekle beraber Amerikalılar bazı bölgelerde birinci ve ikinci tütünlerin mevcudiyetini kabul etmektedirler.
Bugün az çok üçüncü nevi tütünler üzerinde de satışlar yapılmış, dördüncü tütünlere henüz başlanmamıştır.
Tekel alım heyeti başkanı; sorduğum suale, Tekel İdaresinin Eğede, en son kilo tütüne kadar mubayaa-ta devam edeceğini ve müstahsilin elinde hiç tütün bırakılmıyacağı cebini vermiştir.

çıık yağlı ihrakiyelik pirina küspesi.
B — Münhasıran Sümerbank tarafından ihraç edilmek üzere Toliol, Xylol, Tolvcnt, Nappa’nın tahditsiz olarak, anlaşmalı memleketlere anlaşmalar hükümleri dahilinde, anlaşmamız bulunmıyan ülkelere serbest dövizle (dolar ve İsviçre frangı) veya Türk hesabına geçirilecek steriingle ve lisansı Bakanlıkça verilmek şartiyle ihracına müsaade olunmuştur.
Özel teşebbüs müstahdemlerine ikramiye
İzmir Bölge Sanayi Müdürlüğü bunlar hakkında bir tasan hazırladı
İzmir 28 (Hususi muhabirimizden) — Bölge Sanayi Birliği özel teşebbüs müstahdemlen kanun tasarısı hakkında incelemelerini bitirerek görüşlerini tesbit etmiştir.
Tasarıda herhangi bir müessesede beş yıldan fazla hizmet gören kimselere, verilecek 15 günlük ücret yerine her yıl için bir maaş nıspe tinde tazminat esası kabul edilmiş ve bunun hükümete bildirilmesi kararlaştırılmıştır.
Mersinde meyva suyu fabrikası
Mersin, 28 (Hususi) — Portakal müstahsillerinden mürekkep bir grup, Mersin’de portakal suyu ve limon çiçeği esansı imal etmek Üzere bir fabrika kurmağa karar vermişlerdir. Hükümetin de bu fabrikanın kurul> masına yardım edeceği anlaşılmaktadır.
Giresunda borsa binası yapılacak
Giresun. 28 (Hususi) Fındık Tarım Kooperatifleri Giresunda yapılacak olan Ticaret Odası ve Ticaret Borsası binasına 30 bin liralık tahsisat ayırmıştır.
Ziraat Bankasının bir teşebbüsü
Süt ve yağ işleri tetkik ediliyor
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası memleketin sütçülük ve yağcılık durumunu tetkik ettirecektir. Ziraat Fakültesi profesörleri tarafından pılan bu tetkikat hakkında hazırlanan raporlar Ziraat Bankasına verilecektir.
Ziraat Sanatları Milli Komitesi
Ankara, 28 (Hususi) — Merkâtf Pariste bulunan ‘Milletlerarası Zir&at Sanatları Komitesinin” Türkiye MÜH Komitesini kurmak üzere Tarım Ba* kanlığında mllsteHann başkanlığında Ziraat Fakültesi ziraat sanatları şu* beleriyle alâkalı profesörler. Tarım. Tekel ve Ekonomi Bakanlıkları mü» messillerinden mürekkep bir heyet toplanmıştır. Heyet nrasmdan seçilen üç âza “Türkiye Ziraat Sanatlar; Milli Komitesinin’’ nizamnamesini İML* zırlayacaktır. Milli Komitenin vazife* si ziraat sanatları vadisinde diğer milletlerle teknik ve kültürel münasebetler kurmak olacaktır.
Y'ıınanistana balık ihracı
Yunanistan hükümetinin mart sonuna kadar 500 ton daha balık it haline lisans vereceği anlaşılmakta dır. Yunanistan Hükümeti Sardalye ve Hamsi gibi küçük balıklara ithai lisansı vermemektedir. Esasen bu cins balıklar da tutulmamaktadır Bilindiği gibi bu sene, uskumru fie nesi olduğu için Yunanistana tuzlu ve salamura halinde uskumru şevke* dilecektir.
Esnaf Bankası hazırlıkları
Şehrimizdeki esnaf teşekkülleri küçük esnafın kredi ihtiyacını temin etmek maksadiyle, bir esnaf bankası kurulması için teşebbüslere geçmişlerdir. Böyle bir bankaya İstanbul Belediyesinin dc hissedar olması İstenmektedir.
Ofisler, Gelir Vergisi verecek mi?
Ticaret ve Petrol Ofislerinin Gelir Vergisi karşısındaki durumu Defterdarlık tarafından tetkik edilmiş, her iki müessesenin de Gelir Vergisine tâbi tutulması gerektiği ileri sürülmüştür. Petrol ve Ticaret O-fişleri bu hususta Maliye Bakanlığının da fikrini sormaya lüzum görmüştür.
Tekel sigaralarının yeni ambalajları
Tekel idaresi yakında yeni şekilde piyasaya çıkaracağı birinci nevi sigaraların ambalâjına ait bütün hazırlıkları tamamlamış ve son şeklini tesbit etmiştir. Bu sigaranın imal masraflarının artmpsı dolayısiyle fiyatına zam yapılacağı hakkındaki neşriyatı tekzip eden Tekel Umum Müdürü. yeni ambalftjla fiyatın katiyen arttırılmıyacağını bir arkadaşımıza temin etmiş ve Büyükkulüb sigarasının martten itibaren sürgülü paketlerle satışa çıkarılacağını, Bafra sigaralarının ise yeşil zemin üzerinde san yaprak resmi bulunan Amerikan tipi kâğıt paketlere konulacağını söylemiştir.
Ofis tipi yağlar satışa çıkarılıyor
Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından hususi bir formül dairesinde hazırlanan yemeklik yağlar pazartesi gününden itibaren satışa çıkarılacaktır.
Yağlar, evvelce de yazdığımız gibi 17 şer kiloluk tenekeler içinde ve İki tip üzerinden, perakende 340 ile 370 kuruştan satılacaktır.
I 28/X/l/J949 Çorşamba |
Borsalarda Vaziyet
İstanbul Ticaret Borsası
New-York Borsası
Devlet Tahvilleri
Eski kur
İstanbul
6^60
Demiryolu
MtlUafaa
Adana
göre taayyün eden takribi lyusa değerleri
SS.5O
95 05
ikramlycll tahviller 1933 Ergani .......
1038 ikramiyen ....
Milli Müdafaa L .... 1941 Demiryolu IV. 1941 Demiryolu V.
lufclı tohumlar:
Ayçiçeği tohumu . Ketentohumu ......
Kendirlohumu .....
Sunam ............
Yer fiHtığı kabuklu
Kuru Mevvalnr
Fındık (kabuklu sivri) Fındık (îç tombul) .... Ceviz (kabuklu) .......
Ceviz (îç natürel) ....
Ticaret Borsasında ihracat maddeleri sükûnetini muhafaza etmektedir. Fındık ve tiftik fiyatları bu sükûnet devresi içinde yine sağlam durumda bulunmaktadır.
îç piyasayı alâkadar eden maddelere gelince, nebati yağ piyasasında yeniden bir kımıldanma görülmüş. ay çiçeği yağı, fındık yağı Üzerine mahdut miktarda satışlar olmuştur.
il ıı hu but:
Buğday Yumuşak ..........
Buğday Şort .............
Arpa Biralık ... .......
Arpa yemlik (dökme)......
Mısır (Sarı) ...........
Fasulya Tombul (çuvallı) Fasulyn Çalı sert ((lökınc) Kuşyeıni ..........
Mercimek Kırınızı kabuklu Mercimek Yeşil ..........
Nohut aırn ..............
Buğday (BuşcU=Sent) ........
Sert Kış mahsulü No. 2. ... Kırmızı ,. .. No. 2 ...
Pamuk Middling (Llbrcsl=Sent)
Mart
Mayıs ......................
Temmuz .....................
Ekim .......................
Tiftik (Llbre8İ=Sent) ........
Teksas No. 1 ...............
Fındık (Llbrcsl=Scnt) .........
Kabuklu Yerli İri .........
orta .......
Gevant İç İthal malı ......
Ekstra lrl iç mnh .........
Kuru üzüm (Llbresl=Scnt) .....
Thompson çekirdeksiz seçme. Keten tohumu (Buşcll=Dolar) ...
Minncapolls ................
— Kalay (LibrosİzzScnt) .....
— Levha-tcncke(100 libresi dolar)
(•> Günündo Borsada muamelesi
Esham ve Tahvilât Borsasında sene sonu hasebiyle işler azalmıştır. Altın piya-sası da durgun bir manzara arzetmekte-dir.
Nobulİ yağları
Zeytinyağı (Ekstra ekstra) Ayçiçeği Rafine ..........
Fındık yağı
*5
%5
%5
%4 1/2 1949 İkramiyen
Diğerleri
1941 Demiryolu VI.
%6 Kalkınma I.......
İzmir Ticaret Borsası bugün de sakin bir manzara ftrzetmlş ve bellibaşh gıda maddelerinin durum ve fiyatlarında düne nazaran mühim bir değişiklik olmamıştır. Ticaret erbabının alâkası daha ziyade, sene başında yürürlüğe girecek olan Gelir Vergisinde toplanmış gibidir.
Slvas-Erzurunı 1 n-vn
i....
ıı....
m......
i....
il....
III ...
IV ....
II. .. , III. .. istikrazı I.
II.
Pamuk Borsacındaki gevşeklik bugün dc devam etti.
KAMBİYO
İstanbul Borsası
1 Sterllng 10ü Dolar Açılış Kapanış
7.90.50 282.25 0.80 61.03 5.60 64.12.50 73.68.40 0.44.128 0.01.870 9.73.90 7.91 282.52 0.80 64.03 5.60 64,12.50 73.68.40 0.44.128 0.01.876 9.73.90
100 Fr. Frangı . 100 İsviçre Fr. . 100 Belç. Fr 100 İsveç Kr 100 Florin
100 Liret
100 Drahmi 100 Escoudos
Altınlar
Külçe loru ur. Külçe DegusMu , Cnmhurlyot Reşat Bugün Eski kur
Lira Lira
6.17 6.29 42.30 41 60 42 — 40.80 55.10 46.75 43.70 42 - 6.19 0.29 42.25 44.75 42 - 40.00 55 35 47,- 43.50 42.25
Hamlt .........
Gulden .........
İngiliz
Fransız kok. Napoltion III İsviçre
New-York’ta: onsu: 5 35
Gümüş, Platin
Gurniış Gr Platin En aşağı En yukarı
10.- il.-
Zürich Borsası (Serbest)
l'ürk liranı Dolar İsviçre Frangı
En aştığı J3 n yukarı
0.8Q 4 28 10.20 1.06 0.95 1.29.50 10.40 ı.ıı
Sterlin
Fransız Frangı ..
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y Tertip A/B • t %(M) „ ,, Mümes Senet 106.- 63.50 67.00 107.— 03.- 68.-
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankası ..... 110J
Türkiye İş Bankası ....... 24.'
Türk Ticaret Bankası ....
Aralan Çimento ......... ifj,.
Şark Değirmencilik ........ 23/
Milli Reasürans ........... —
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi fonsiyo 1903
___». .. .. 1911
Dokumu İlanı .»lnddelrrl: Tiftik ana inal ............
Tiftik (Natürel) ...........
Yapak Anadolu (Kırkım)
İlam deriler:
Sığır salamura kilosu ...... Keçi tuzlu kuru kilosu .....
Koyun hava kurusu kilosu Mezbaha sığır yaş lcllosu.
BugUn Eski icnpnnış
31.15 31.35
30.10 31.—
• —
25.10 25.—
2-1.20 24.20
33 — 36.—
37.-
31.— 36.—
— W.-
52.— 65.—
22.- 22.10
31.— 35.20
43.— 42.-
34.— 33.-
83.— 83.—
72.— 77.-
58.— 69.20
138.— 138 —
46.— 50.—
170.— 150.-
260.— 285.—
285 — 285.—
200.— 190.—
170.— 170.—
190.— 200.—
180.— —
123.- 120.-
255.— 270.—
170.— 155.-
178 — 175.— 1-
İzmir Ticare t Borsası
Bugün Son
kapanış
üzüm çekirdeksiz No. 9 56.— 55.—
incir A serisi No. 8 53.- 53.-
B serisi No. 108 43.— 43.-
Pamuk Akala 1 294 234.—
Pamuk Akala 11 224.— 224.—
Pamukyağı (rafine) ... 155.— 155.—
Pamuk çekirdeği W 16.— 16.-
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala Ekntrn 205.— 1
,, nz yağmur yemiş 160/172
Çok yağmur yemiş 190/157 150.—
Pamuk Yeril II
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak 1 32.50 I 82.
Buğday sert | 85.— I 84.-
Londra Borsası
Keton tohumu (Tonu=Storlln) ... Bombay Kaiküta Yor fihtığı Hindistan 1 1 1 63.- 62.- 61.-
Bradford Piyasası
nitLIc İyi mal (Llbrcsi=Peni) ... 34.- 34.-
,. Sıra malı 30.— 80.-
Yün Anadolu .. 19.5 18.5
„ Trakya „ — —
İskenderiye Borsası
Pamuk (KaııtarızzTal)arı) .......
Afihmounl Kısa elyaflı F/G Karn&lc Uzun elyaftı F/G.
Eayfa 4

Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
YE N t İSTANBUL

« •
• • •
w
Hususi muhabirimiz bildiriyor
Ijususî muhabirimiz Rechenberg bildiriyor
Musiki hayatı
Norveçli Tito’ya karşı, Kominformun hareketi
Furobotaı’un iddiası: "Sovyet Rıısyd bahis mevzuu olunca Stalin de vatanperver olmuyor mu? Şu halde Stalin, Titoeulann en büyücüdür.”
Oslo. 26 (Hususi muhabirimiz E. Th. bildiriyor) — Şu günlerde ismi Iskandinavyada herkesin ağzında dolaşan “Norveçli Tito„ Peter Furo-botn kimdir?
Bu adamın hayatım anlatmak çok müşküldür, çünkü faaliyeti daima kapalı geçmiştir. Furobotn, her zaman kulis arkasında kalarak idare etmeyi tercih etmiştir. Kendisine bu yüzden “İskandinavya İşçi Hareketinin HAlet Efendisi,, denilmiştir. Bugün hemen altmışına varmış olan Furobotn doğramacıdır. Siyasi hayatına doğramacılar sendikasında başlamıştır. Bir çok milletlerarası toplantılara, teşkilâtının reisi olarak iştirak etmiştir. Siyasi imtihanını, işçi partisinin radikal cenahına geçtiği 1917 -1918 senelerinde vermiştir. Parti İdare heyeti âzası olarak iştirak ettiği hararetli bir çok kongrelerde, inatçı bir muhafazakâr okluğunu göstermiştir.
1923 de Furobotn memleketinin Komünist Partisi şefi oldu ve iktidarı işte o zamandan başlar. Şimdi artık Moakovanın borusunu ‘öttür m iyeni eri bilmerhamet cezalandırıyordu. Fakat parti içinde Furobotn ile komünist liderleri arasında mütemadi çekişmeler oluyordu.
1927 seçimlerinde Norveç Komünist Partisi magâûp oldu. Furobotn bu fırsattan istifade ederek en tehlikeli’ düşmanlarını uzaklaşühırdı. Şimdi artık parttye taawnen*hâM«n oldugım^ zannediyorAj. Fakat biHnmknen ae-: bepiecle Moskov&ya çağırıldı ve 1988 e kadar orada kaldı. Söylenildiğine göre artık gözden düşmüştü. Moskovada eski mesleği olan doğramacılıkla meşgul olarak mütevazı bir hayat geçirdi. Fakat biraz sonra Komintem Riyaset Divanı âzası oldu. Muhaliflerinden Strand-Johansen gibi o da Marx-Stalin nazariyatını iyice Öğrendikten sonra 1938 de, Komünist Partisinin idaresini eline almak üzere Norveçe döndü.
Norveçln Almanlar tarafından işgali üzerine Furobotn evvelâ dağlara çekildi ve politikasını, Moskovadan. Rus - Alman paktı gereğince verilen oyalama direktiflerine göre idare etti. 22 haziran 1941 den sonra Mos-kovaya gitti ve kısa bir müddet kaldıktan sonra gizli karargâhını İsveç-te kurarak diğer fizli gruplarla işbirliği yapmayı reddetti.
Almanya teslim olduktan sonra Furobotn Norveçe döndü ve Norveç Komünist Partisinin ilk kongresinde, bir nevi millî kahraman gibi hemen umumi kâtipliğe seçildi. Vakaa bu vazifeyi deruhte etmeye pek hevesli değildi, fakat kendisini ikna ettiler. O. eskisi gibi, geride kalarak perde arkasından idare etmeyi tercih ediyordu. Oslo dışındaki evinde gayet çekengen bir hayat yaşıyordu. Kendisini ziyaret etmek çok müşküldü ve nihayet kabul edilmek mazhariyetine erişilince, konuşmaya başlamadan evvel, yazı masasının üzerine kocaman tabancasını koyuyordu. Harp esnasındaki çete faaliyeti, müteyakkız bulunmayı kendisine öğretmişti.
Bugün Moskova, Futobotn île taraftarlarını “Titoculuk., la etham etmektedir. Furobotn artık Moskova-nın menfaatlerini gütmemektedir. Harp içerisinde edindiği tecrübeler, AJman işgaline karşı yapılan istiklâl harbi ve Moskovamn istilâ politikası, eski parti nazariyatçısını herhalde değiştirmiş olsa gerek.
Hâlen Norveç Komünist Partisinin temizliğini idare eden ve memlekette Stalinizmin hakikî mümessili sayılan Lövlien ile Strand - Jo-hansen, Furobotn ile aynı zamanda Moskovada bulunmuşlardı. Strand -Johansen, Lenin ve Stalin’in eserlerini Norveç lisanına tercüme etmiştir.
Furobotn büyük faaliyet göstermektedir. Mücadeleyi terketmeyi aklından bile geçirmiyor. Geçenlerde taraftarları ile birlikte partisinin Mmtaka Başkanlık Divanında bir konuşma yaparak kendisini ve arkadaşlarını Komünist Partisinin “meşru merkez heyeti,, saydığını bildirmiştir. Komünist bir vilâyet gazetesinin tahrir heyeti, bir çok kuvvetli mmtaka gruplan ile bazı fabrikaların işçileri de Furobotn geçmiştir. Partinin Oslo’da ğı “Friheten.. gazetesi ise formaya «adık komünistler dan neşredilmektedir.
Mevkilerini âni bir baskınla kazandıklarını müdrik olan Lövlien İle Strand-Johansen. çok endişededir. Vakaa şimdiye kadar Lövlien gru-pu, “saf komünizmin,, yalnız kendileri tarafından temsil edilmekte olduğunu iddia etmiştir. Fakat acaba, geçmişte verdikleri nutuklarla yazdıkları makaleleri gözden geçiren Furobotn “hak yolundan,, bazan ayrıldıklarını ispat edemez mi? Her halde bu bakımdan bazı sürprizler beklemek hata olmaz. Furobotn şimdi parti programı dahilinde kalmak şartlyle, milliyetçi bir yol tutmuştur. Rusyava karşı, bir vatanperverin yabancı bir devlete karşı olan tavrını takınmaktadır. Furobotn ve arkadaşları diyorlar kİ: “Sovyet Rusya mevzuu bahsolunca Stalin de vatanperver olmuyor mu? Şu halde Stalin. Titoeulann en büyüğüdür.,,
tarafına çıknrdı-Komin-tarafın-
İki Almanyanın birleşmesi teklifi
Vişinski'nin Ameri kaya yaptığı teklifi teyid eden haberler alıyoruz
Berlin 28 ’ Almanyadakl hususi muhabirimiz Rechenbeıg bildiriyor) — Alman Demokratik Cumhuriyeti bu yıl İlk defa, diğer halk cumhuriyetleri gibi, Stalinin doğum günü için Kremlin’e davet edildi. Yeni hükümranlığın ilk nişanesi!.. Şu var kİ, Devlet Reis! Wilhelrn Pieck’ln “fazla meşgale” ve Başbakan Otto Grotc-wohl'un ise "hâatallk mazeretiyle, Kremllndeki tebrik “muayedc8l”nde ispatı vücut edememeleri, Doğu mm-takasındaki Komünistleri oldukça rahatsız etmiştir. Halbuki Doğu Almanya Devlet Reisi Pieck, Kızılordu-da üstsubay olmak itibariyle, geçit resmine iştirak etmeye bilhassa salâhiyeti! idi; diğer taraftan eski sosyal demokrat Grotevvohl için, bu merasim. mühim bir yenilik teşkil edecekti.
Kremllndeki aile toplantısı, Alman Demokratik Cumhuriyeti hükümeti âzasını daha başka bakımlardan dtı üzmüştür. Komlnformanın bu en genç âzasının vaftizi, son dakikada yeniden tehir edildi. Bunun, Ameri-kadan hareketinden evvel. Vişinski-nin, Dean Acheson ile yaptığı son konuşma ile alâkalı olması muhtemeldir.
Vişinskinüı Berlin ziyareti müna sobetiyle ortaya çıkan bazı şayialara göre, Amerika ile Sovyet Rusya arasında, Almanyanın birleştirilmek hususunda anlaşmaya varılmak üzeredir. Almanyada mevcut iki hükümetten (Bonn ve Berlin) bir “üst-,
teşkil e-ıısul -ya-edileceği Londrada
hükümet” (süper eabinet) teşkili ilo bu hükümete Almanyada hakem vazifesi verilmesi deıpiş edilmekte İmiş. Bunun hakiki sebebi, Bonn ve Berlin deki kalabalık Kabineler arasından seçilecek salâhiyeti! bazı şahsiyetlerle. 5 - 8 kişilik bir “Encümeni Vükelâ*’ kurarak Yüksek Komiserlerin, Sovyet “husus!” büyük elçisinin ve her iki hükümetin direktifleri dahilinde, Almanyanın dört mıntakasını alâkadar eden dahilî işleri ve ekonomik meseleleri münakaşa edebil-m(-khr. Bu “üst-kablne’’vl decek Bakanlıkların hangi hut kur‘a(?)- ile taksim malum değildir. Herhalde
d8 sondaj yapılarak müsait zemine rastlandığı söylenmektedir. Fransa “Almanya Merkezî Hükümeti” gibi şaşırtıcı bir isim taşıyan bu yeni ”ıı-cube”ye şiddetle itiraz etmektedir. Anlaşılan Pariste, işgal altında olsa bile, bir Avrupa memleketinde tahakkuk ettirilmesi icap eden politika hakkındaki doğru görüş, henüz hâkim bulunmaktadır.
Almanyada üçüncü bir hükümet teşkili gibi mânâsız bir plânın tahakkuk edebileceği çok şüphelidir. Buna rağmen, Washington ile Rusva arasında, Alman Birliği hakkında müzakereler yapılması şayialariylc bazı arılaşma niyetlerinin meydana çıkması, bu anlaşmaya mevzu teşkil edenleri, yani dört mıntakadaki bütün Almanları endişeye düşürmeye başlamıştır.

RM
PARİS POSTASI
eminim oldukça bulmuş bir
mü? Mili-
Bulgaristan Batı Trakyayı istiyor
Bulgar'lara göre Trakyada Yunanlıların hiç bir işi yoktur.
Viyana, 26 ıHususi muhabirimiz NAB bildiriyor) — Bulgaristanda, Batı Trakya.ıın ilhakını istihdaf eden şiddetli propaganda faaliyeti tekrar başlamıştır. Her ne kadar resmi Bulgar çevreleri bu hususta henüz çekingen daxrronıyorlarsa da, umumi temayülü gizlemeğe imkân yoktur. Bulgaristana ve dolayıaivle Husyaya E-gede mahreç temin ederek. Rusy&nın boğazları, batıdan sarabilmesine imkân verecek yeni bir teşebbüse geçilmekte olduğu aşikârdır.
Titonun isyanı üzerine Moskovanm terkettiği Balkan bloku politikasının iflâsından ve Yunan çetecilerinin mağlûbiyetinden sonra bu, Eğeye çıkmak için üçüncü teşebbüstür.
Trakya meselesi şimdiye kadar daima Makedonya meselesi ile birlikte mütalâa edilmişti. Eğer Yunan Ma-kedonyasını, Yunanistandan ayırmak mümkün olsaydı, Trakya ile Yunanistan arasındaki irtibat kendiliğinden kesilecekti. Bundan başka Bulgar komünistleri. daha harp içinde. Alınanlara karşı çete muharebesi yaparken, Yunan komünistleriyle Batı Trakya-nm Bulgaristana terkini istihdaf eden bir anlaşmaya varmışlardı. Şimdi ise Bulgarlarla Rusların elinde Makedonya kozu kalmadığına göre, Trakya meselesinin müstakllen ele alınması icap etmektedir. Halbuki Bulgar propagandası bu mevzuda hiç de kuvvetli değildir. Vakıa Bulgarlar Plov-div’de faaliyette bulunan “Trakya komitesi,, vasıtasiyle, Trakyada bir istiklâl hareketi yaratmağa uğraşıyorlarsa da, pek de muvaffak olamı-
3 bin Birleşmiş ederek bir
Trakyaya
Pomak son gün-Miiletlore mü-
Rodop mmtaka-
plebisit yapılmasını
yorlar. Trakyadaki Bulgar halkı, Birinci Cihan Harbinden sonra mübadele yoluyla buradan çıkarılmıştı. Trakya mıntakasında Türklerden mâada takriben 20 bin Pomak kalmıştır. Vakıa Pomaklar menşe İtibariyle Bulgar iseler de, Türk imparatorluğu sırasında İslâmiyet! kabul etmişler ve o zamandan beri Bulvarlardan ziyade Türklere bağlanmışlardır. Bul-garistanın Rodop mıntakasında iskân edilmiş olan takriben 500,000 Pomak, sında bir plebisit yapılmasını 1918 ve 1946 da memleketlerinin Yu-nanistana ilhakını istemişler ve 1945 ten beri Bulgaristandan kaçan terde, racaat sında
istemişlerdir. Bu itibarla Bulgar propagandasının Trakyada uyandırmak İstediği herhangi bir istiklâl hareketi, Bulgar Pomakları arasında, Bulgaristan için çok daha tehlikeli olan bir İstiklâl hareketinin dogmasına kolaylıkla sebep olabilir. Bu sebeple Bulgar propagandasının daha ziyade, Dimitrofun temmuz 1947 de Yunanla-tana hitaben söylediği şu sözlere dayanacağı çok muhtemeldir: “Batı Trakya hakkındaki çok yerinde taleplerimiz nazarı itibara alınmadı. Batı Trakya bizim için hayat! ehemmiyeti haizdir. Halbuki Yunanistan 1-çin bu bölgenin hiç kıymeti olmadığından Yunanlıların orada işi yoktur.” Günün birinde Bulgaristanda üstlenen “Trakya., çetelerinin. Batı Trakyada tekrar faaliyete geçmelerine şaşmamak lâzımdır.





şerefinden İnsanlıkta veya milli
KİM no dorto deıln, nooıl tarif ediliri» »diliin, bu kültür mofhumu, hiş şüphe yok. canlı, hattâ dinamik bir reallteyo tekabül ediyor. Ziya GÖkalp’ın dediği gibi, kültür, Badece bir mil letln vicdanında yaşoyan kıymet hükümlerinden ibaret kalsaydı, fert vo ccmiyot hayatının hor safha sında bir hamle kaynağı ve bir şuurlaşma unsuru olmetAydı, hâ« sili kültürün kitaplarda, âbideler-do vc muzolerde değil, halkın her taba kasında, hâdiselere kar«ı biı davranış sistemi ve bir aksiyon düstûru olan tarafı bulunmasaydı. bu mefhum hakikaten pek fakiı vo pek güdük kalırdı.
Sovglll okuyucularım, ki bu kısa mukaddemeyi karışık vo hayli çetrefil
sunuzdur. Kürsü itiyatlarını tarafa bırakarak, dâvayı basit ta rafından olo Alalım. Hiç şüphe yok ki kültür, sadoce okuma yazma bilmek değildir ve hiç blrfort, bugün insanca yaşamanın ilk sar tı olan böyle bir kudrete sahip olmakla kültürlü adam olmak İd diasına kalkifAmaz. Hafızaya rakam vo vaka hallndo bir takım tarihi malûmat, sür kırıntısı ve folsofe kırpıntısı yorlottirmoklo de kültürlü adam olmak pâyosino e-rl$llmoz. Çünkü bu gibi mahfuzat, hor gün karşımıza çıkan hayat moselolorindo, bizim davranışları mız.ı hareket noktası olamadıkça sandık odasındaki eşya gibi lüzumsuz vo manasız kaldıkça, bir kül tür değeri taşımak mahrumdur. Kültür, yaşayan öyle mahalli
hattâ kıfavi kıymotlordir ki, fer din duygu vo düşüncesine dnm gasını vurur, ona davranışlarının istikamotinl gÖstorlr vo hareketlerinin esbabı muciboslni teşkil o-dor.
Kültür dediğimiz kıymetler manzumesinin fertlerde böyle bir davranış prensıpi haline golobilmesi bu kıymotlerin kitap, âbide vo müze çerçevesinden çıkıp günlük hayata karışmasına bağlıdır. El bette kitap, âbide ve müze, kul türün iptidai maddesidir, mahfa zatıdır, hattâ sergisidir, fakat bı zi kendi benliğimizin şuuruna ka yutturan kıymetler, ham madde mAhfaza veya sorgi halinde kal dıkça, ruhu bünyemize sinmedik çe. çevrosi dar veya geniş, her hangi bir kültür ülkesinin vatan daşı sayılmamıza ıjnkân yoktur.
İşte bu hakikati gayet İyi anla mış bulunan Garp memleketlerin de kültürü harcıâlem kılmaya ça lışan muazzam bir cehdin her gün türlü şekillerde tezahür ettiğini görmekteyiz. Devlet müesseseler i, ilim ve sanat teşekkülleri, muhte lif comiyetlor, hattâ sanayi ve ticaret âlomi, her an daha cazip u 6uller kullanarak. kültürü Dos-cartos'in “aklı selim,,! gibi halkın orta malı haline getirmeye gayro» ediyor. Bu hususta her vesileden istifade ediliyor ve hiç bir fırsat kaçırılmıyor. Fak.it asıl dikka* ettikleri, titiz davrandıkları nokta, bu çeşit tezahürlerde halkı u-sandıracak, basmakalıp ve temcit pilâvı hissini verocek monoton tekerleme ve tekrarlamalardan ka çınmak oluyor. Hiç bir kültür nü mayişinin insana hüzün vorecek kadar fakir, zekâ ve muhayyele den mahrum, yoknasak vo gelişi güzel olmASinı istemiyorlar. Bütün gayeleri, fertte zaten muayyen bir itiyat manzumesi yaratmış olan kültür metaının, su veya bu isti-kornetten gelen türlü telkinlere rağmen, onda yino bir hayranlık ve arzu uyandırmasıdır
Size binlercesl arasından bir misal vereyim. Pariste Fransızların bir milli kütüphanosi var. Mükem-
SABRI ESAT SİTAVUŞGIL mel ve muazzam bir binaya, milyonlarca kitaba, tam mAnasiyle kitaptan anlayan âlim ve mütehassıs kütüphanocilore. modern bir tertibat ve teşkilâta sahip olan bu irfan ocağı, sadece dovletin tahsis ottiyi bütçe ile değil, hamiyetli Fransızların toberru vo vaslyetlorlylo do mütemadiyen ye-nlslomekte vo zenginleşmektedir. Fakat bu müessese, yalnız geniş salonlarını ve kıymotli hâzinesini meraklıların istifadesine arzet-mekle. tetkik ve tetobbu erbabına her türlü kolaylığı göstermekle vazifesini yaptığına İnanmıyor. Fransız kültür hayatında daha CAnlı bir rol oynamak azmiyle, mûtat mesaisinin dışında, halka kitap zevkini, araştırma hevesini, edebiyat, ilim ve sanat aşkını sin-direcek hor tosobbüıo önayak o-luyor.
Balzac’ın yıldönümü
kütüphane derhal faallyeto geçiyor. Bu büyük romanoının kaleminden çıkmış ne kadar eser varsa. hepsinin on eski, en nâdide tabıları, hattâ büyük bir kısmının ol yazmaları, fotoğraflar, karikatürler, tablolar, büstler, o devirden kalma Paris manzaraları, romanlardaki vakaların geçtiği taşra şehirlerine alt taş basması levhalar, edib'ln mektupları vo türlü hâtıralariyle. bir sergi açıyor. Öyle uzun, gayretli ve İnce çalışma vo araştırmalar notlee-sinde tertip edilmiş bir sergi ki, Balzac'ın hayat vo eserleri hakkında devrin on mükommol oser-lorinl yazıp nosrotmiş olanlar bi-lo, bizzat gelip teshir edilen hatıraları alâka vo zevkle seyretmekten. not almaktan kendilerini alamıyorlar.
Henrl de Rothschild, babasından kalma nefis kütüphanesini, ölürken Millî kütüphanoye tebor-ru etmiş. Milli kütüphane, her biri bir hazine kıymetinde olan bu kitapları geçenlerde teşhir etti. Kütüphaneciler de dahil olmak üzero herkes, bu toberruun bundan evvelkileri fersah fersah ge-çon, emsalsiz bir nimet olduğu kanaatinde. On beşinci asırdan kalma, harikulade minyatürlü ve tezhipti nadir yazmalar. matbaanın icadını müteakip basılan, eşi bulunmaz nüshalar, en büyük sanatkârların elinden çıkmış nofic ciltler, bu şahane hediyeye lâyık mükemmel raflar ve kristal vitrinler İçinde, bütün Paris halkına takdim edildi. Bu sergi, sadece kitap meraklılarına leziz bir ziyafetten Ibarot değildi. En kıymetli eserlorin nasıl bir dikkat ve ihtimamla muhafaza edildiğini vo bu çeşit teberrularda bulunan vatandaşlara no candan bir minnettarlık duyulduğunu göstermek suretiyle milli kütüphane, bütün ö-mürlerinl nâdir eserler toplamakla geçiren meraklı vatandaşları â-deta Honri de Rothschild’in yolundan yürümeye davet ediyordu Fakat bu dâvet, kalın harflerle yazılmış duvar ilânları şeklinde değil, bütün sergi salonuna yayılmış gizli bir koku, havaya karış mış bir nevi fısıltı halinde yapılmakta idi. Kimbilir, o gün, kaç meraklı, yorucu araştırmalar ve uykusuz geçen gocolcr pahasınj biriktirdikleri kitap hâzinelerini, vasiyctlo. bu kadirşinas İrfan ocağına bırakmayı tasarlamıştır.
Pariste, her adım başında kültürle ferdin haşir ve noşlr olduğu bir sahneye rastgelmek mümkündür. GÖrmosini bilen bir göz ve duymasını bilen bir kulak, hor an, sokakta. otobüste kültürün günlük hayata nasıl karıştığını görür.
4
20 Aralık 1010
Bir ankete cevap
Bizde muharrir
/


Çocuklarda
istidat
A O AB A evlâdımın istidadı var mıf İşte sanatı seven vo du yan her ana, babanın içindeki endişe. Müzik sahasında onları derhal tatmin etmek kolay. Her çocuğun müznğf karşı tabii bir sevgisi, az çok kabiliyeti vardır. Fakat bu kabiliyetleri inkişaf ettirmek, bunları hakiki sanat derecesine çıkarmak ayrı bir mescit, Büyük kabiliyetler. fevkalâde istidatlar bittabi harcıâlem değildir, bu gibi evsaf ancak sayılı kimselere nasıp olur.
Ufak yaştaki bir çocuğun hangi âmillerin tesiriyle istidat gösterdi ğini henüz kimse anlamamıştır. Küçücük bir bryniu, ufacık bir kalbin dehlizlerindr ansızın doğan hisler vc imkânlar bazan hiç İnkişaf etmeyebileceği gjbi, ermin müsait olduğu zaman bu nimetler harlkıılâdr yemişler de verebilir. Başlıca âmil Tabiat olmakla beraber ır.M sebepler de inkâr olunamaz. Rehberin ve muhitin hissesi çok nadide çocuklara edilse, onlar {çfn pılsa azdır.
büyüktür. Bu gibi ne kadar himmet ne fedakârlık ya-
şeyler kabir çocuk, seter, he-bilhassa o
Çocuklukta öğrenilen lay unutulmaz. İstidatlı gösterilen herşeyi hemen men kapar. Onun için çağda el ve parmakları sürate, ser-
bestiye alıştırmalı, çocuğun tekniğini vitüozite derecesine getirmeli. Ta-biatin cilveleri acayiptir, bozan güzide bir çocuk tıpkı erken bir baharın ılıklığına aldanan çiçekler gibi neşvünema bulmadan yanabilir. Kader onu böyle bir Akıbetten masun tutar ve müsait bir iklim içinde yetişirse o zaman kendisi beşeriyet için bir saadet kaynağı olabilir.
Birçok ebeveynin arzu ve gayretleri pek samimî olduğu halde ya ellerindeki mevcut nimeti takdir et-metler yahut da ğanlış yollara sapa* rak büyük istidatların semereli bir şekilde yetişmelerine mâni olurlar.
Toprağını sevmiş, güneşin şulelerinden kuvvet bulmuş bir gonca erken açsa dahi onu zorla kapatmaya uğraşmak nasıl abes ise, dt rûnt bir ateş saikiyle çabuk inkişaf eden bir istidada set çekmeyi kimse düşünemez, Fakat küçücük çocuklara erken konser verdirmek bozan tehlikelidir. Onlara ibzal edilen alkışlar, çok defa sanat kudretlerinden ziyade, scvimlihklcrinedir. Bu alkışlar onların» hattâ daha çok, ana ve babalarının başını döndürür.
“Tezgâhtan,, adlı bir ufak yazısında, Bronislav ffuberman mükemmel piyano çalan altı yaşındaki bir çocukluk arkadaşını zikrediyor, ve bir konser münasebetiyle İran Şahı tarafından çocuğa verilen Şiir-iHur-şid nişanından bahsederken hiç güneş o nişan üzerindeki güneş dar babamın başına çarpmamıştı, bam o çocuğu derhal büyük bir
t iat sandı, benim de piyanist olmamı istedi, beş yaşında idim, paramız yoktu bir piyano alamadık, viyolonist oldum,, diyordu.
bir kaba-ar-
Kiiçük yaştaki artistlere gösterilen teşvik şuurlu olmalı, sanatın kutsiyeti kendilerine anlatılmalı
İnsan sanatkâr olarak doğabilir, bu bir İlâhi nimettir. Fakat üstat olmak için yorulmak bilmez, sonsuz bir çalışma ister. Bunun böyle olduğunu anlamamış olanlar daima vasat seviyede kalmaya mahkûmdurlar.
Seyfeddin ÇÜRÜKSULU


derken, kitap- |
parlan bizi ü-mUellif memlc.
M AL ATA ÇIF TÇISI ı***--**^
Yazan: Joaepb Conrad Çeviren: Beşad x\uri Dara^o
O, Moorsom’un elini sıkarken gözlerini kaldırdı,
bir şey söylemek latedi; fakat ses çıkaramadı; sanki dudakları kilitlenmişti. Genç kız da elini sıktı; ve giderken gördü kİ, Misa Moorsom uzaklara bakıyor, sanki bildiği ve sevdiği bir ses işitiyor ve gülümsüyordu: Bu gülümseme her halde Renounrd’a teveccüh etmeyip derin ve mânasına varılmaz bir düşüncenin aksi idi.
— IV —
Geniş limanın parıltılı çevresinde sanki havada asılı gibi duran bembeyaz gemisine döndü. MuncvJ bir çöküntüye uğramak korkusiyle fikirlerinin, deminki sözleri kadar ölçülü, mâkul ve mutedil olmasına dikkat etti. Gecenin her tarafı kapladığı şu anda o yorucu gerginlikten, uykusuzluktan çekiniyordu. Fakat göze almalı idi bunları. Uzun uzun içini çekerek karanlıkta uzandı.
Birdenbire, kendini ıssız bir sarayda gördü: Elinde garip ve küçük bir kandil vardı; bu kandil bir odanın büyük aynasına aksediyordu. Sonu gelmiyen dehlizlerden, muazzam sofalardan, «ayışız kapılardan geçli. Yolunu kaybediyor, sonra birdenbire buluyor; o aralık odalar birbirini takip ediyordu Nihayet kandil söndü, onun da ayağı bir şeye takıldı. Eline soğuk ve ağır gelen bu şeyin bir heykel başı olduğunu ağaran günün donuk ışığında gördü. Mermerden saçlar bir miğferin keskin hatlarını taklit ediyordu. Fîcykeltraş dudaklarda sanki esrarlı bir gülümseme bırakmıştı.
Bu baş Mlss Mooraom’a benziyordu. Dikkatle bakarken o parmaklarına daha hafif gelmeğe başladı, yavaş yavaş küçüldü ve nihayet bir avuç kül haline geldi; o kütü, soğuk bir rüzgârın esmesi dağıttı; rüzgâr o ka(lar soğuktu ki Renouard sıçrayarak uyandı, ve kederin, acının verdiği bir ürperme ile dar yatağından dışarı fırladı. Kamarasının masasına dirseklerini, ellerine de başını dayıyarak uzun zaman hareketsiz kaldı.
Rüyasını sükûnetle yormaya koyuldu. O kandil herhalde birinin arandığım gösteriyordu; sonra, aynada gördüğü adamın kendisi değil de başkası olduğunu, yüzünü teşhis edemediğini hatırladı; ıssız saray İse, gazete idarehanesinin birinci katını işgal ettiği büyük binadaki uzun dehlizlerle sayısız kapıların başka bir şeklini lasvir etmişti. Ya Mies Moor-som a benzlyen heykel başı? Genç kızın siması rüyasına gir-miyecek de kiminki girecekti acaba? Onun teni Paros mermerinden daha güzel, meleklerin teninden daha saf değil
- 8 -
miydi? Rüyasına son veren rüzgâr da, lombar deliğinden giren sabah rüzgârı idi, o kadar.
Fakat bu hayullerin mantıkla izahı onları sadeleştireceğine büsbütün esrarlı, büsbütün garip bir hale getiriyordu. Yok. bu rüyada bir nevi sihir vardı. O. bir insanı kendine mahsus olnıak üzere kurulmuş âleminden çıkarıp bir takım anlaşılmaz kuruntuların içine saldıran hâdiselerdendi.
Ondan sonra artık, her günün öğleden sonraki saatlerini genç kızın yaşadığı evde geçirmeye başladı. Oraya gitmemek için kendini zorlamağa bile yeltenmiyor, rüya gören bir adamın teslimiyeti ile gidiyordu. Dunster'lerle nasıl bu derece teklifsiz olduğunu bir türlü anlıyamadt Şahsi kıymeti ml âmil olmuştu bunda, yoksa nebatî ipek yapma usulünü icat etmiş olması nu? Herhalde bu ikinci sebep daha akla yalcındı; çünkü gayet iyi hatırlıyordu ki, ihtiyar Dııns-ter, ipek ağacının yetiştirilmesine elverişli arazi bulmak ü-zere yakında kuzey eyaletlerde bir keşif seyahatine ınemur edileceğini söylemiş ve bu sözleri söylerken başını rnânalı bir hareketle sallamıştı. Bu da rüya kadar garipti...
VVIllie bu akşam yine gelecekti tabii... Zaten o da korkulu rüyalarda görülen mahlûklardandı; sanda'yaların etrafında sağa sola dönen; akşam elbisesinin içinde iri ve iğrenç bir yarasa gibi çırpınan bir mahlûk. “Şu pis kozalardan bıktım arlık, yeryüzünden bir kaldırnhilseicr!,, diye boğuk bir sesle homurdanıyordu. Esasen her türlü böceğe karşı müthiş bir nefret beslerdi.
Bir akşam yakasına bir kırmızı çiçek takmış olduğu halde geldi: Bundan gülünç bir şey tasavvur edilemezdi! Bir gün Renounrd’a de(Jl ki:
— Memleketimizin tarih seyrim değiştirmek sizin elinizde; çünkü milletlerin tarihim iktisadi şartlar yapar. Hem de nasıl!
Ve bu sözleri söylerken, onun da tasdik etmesini beklermiş gibi Müjb Moorsom’a doğru dönüp yassı burnunu eğmiş. süngeri andıran derisinin üstünde bir saz demeti gibi bitmiş o tuhaf kaşlarının örttüğü gözleriyle rikkat dolu bir nazarla genç kıza bakmıştı. Zira bu iri yapılı safravî adam hem iklisntçı, hem de pek çubuk gözleri yaşaran hisli bir kimseydi. Üstelik de Cobden Club’ü üycnlndendl.
Renouard, ona mümkün olduğu kudur seyrek raaüamak nrzusiyle daha erken gelip o görünmeden gitmeğe başladı; fakat kendisine hayat veren bu gizli temaşa ve hayranlık
saatlerini kısaltmadı da. Artık kendini daha fazla hayale kaptırmaktan vazgeçmiş, hudutsuz bir tarzda talihine boyun eğmişti. Aradığı bir adamı bulup kolları arasına atılmaktan başka bir şey düşünmiyen bir kadını sevmenin müthiş bedbahtlığını kabul ediyordu.
îşte ümitsizliğin dimağına verdiği sarahatle vaziyeti bu şekilde görüyor, dostlarıyla otururken konuşmada bir iki saniyelik duraklama baş gösterince bu halini hatırlıyordu: O vakit İçinden sanki keskin bir ok geçer gibiydi.
Kendisini en çok yıldıran, bunun böyle devam edemiye-eeğini ve nihayet bulması lâzımgeldiğini düşünmekti: Bir ihtimal ki, onu. ölümden korkan bir hasta gibi korkutmakta kil. gerçekleştiği zaman her şey bitecek, önünde ışıksız ve dipsiz bir uçurum açılacak.
Talihine boyun eğmekle o çılgın, zalim, hezeyanh ve acıklı kıskançlıktan kurtulmadı: Bir kadının sadece mevcut olması, sadece yaşaması, bizi aldatıyor hissini verir, hele ruhunun gizil haletleri çıldırtıcı şüphelere, ezici tereddütlere, öldürücü endişelere sevkederse...
Mooraom'ların giriştikleri seyahatin ve teşebbüsün özelliği dolayısiyle genç kız pek nadir sokağa çıkıyor veya baş-kalarlyle görüşüyordu. O, Dunsler’lerin evinde ve bu ihtiyarların nezareti altında kapanmayı bir keşiş hayatı sürermiş gibi sabırlı, azametli, azimli vo aynı zamanda güçlüklere karşı İltifatkâr bir ilâhe gibi kabul ediyordu. Herhangi biı şeyden ıstırap çekmek mi; bu tavrı sadece tek bir konu üzerinde toplanmış bir aşkın verdiği hissizlik ml, yoksa kendini açığa vurmamak İtiyadı mı, yahut da kendisinden başka kimseye ihtiyacı olmayan Üstün mahlûkların İlgisizliği miydi ? Bunları kimse kestiremezdi.
Fakat Renouard, genç kızın tercihan kendisiyle görüş tüğünü sezmişti; yaşıttılar da ondan mı (aralarında başka gençler yoktu) ? Muhitlerine bu sebepten mi kabul etmiştiler onu?
Genç kızın hareketleri ve tavırları kadar sakin sesi Re-nouard’ı gaşye ıh yordu. Kendisi de her zaman sakin bir adamdı; fakat tesiri altında kıldığı bu sihir onu öyle değiştirmişti ki, eskisi gibi sakin görünmek için daimi bir gayret sarfetmeğc mecburdu. Gemisine döndüğü vakit sanki tadına doyulmaz işkencelere tâbi tutulmuş gibi ezgin, bitkin bir halde idi: genç kızın yaklaştığını gördüğü zaman karşısına bir hayalet dikilmiş sanıyordu. (Devanı ndevek)
yetişemez
ıMuvaffak İhnan GARAN
İR İstanbul gazetesi anket tertip etmiş: Aylardanberi, aklı eren herkese - hattâ bu
arada akılı edmiyenlerc de-, “Bizde niçin muharrir yetişmiyor?,, diye soruyor, Hakikaten, üzerinde düşünülmesi gereken bir memleket dâvası...
Ancak, sualde sadece “muharrir., kelimesini kullanmayıp, “büyük muharrir,, daha doğrusu '‘kıymetli müellif., demek lâzım... Çünkü, memleketimizde eksikliği hissedilenler bu çeşit muharrirlerdir.
“Büyük muharrir,,
larının az veya çok sürüm yapmasını ölçü diye almaksızın, sanat ve c-deblyat cndlşeslerlyle yazı yazanları, olgun ve değerli eser vermeğe çalışanları ka8dediyoruz.
Son 25 sene içinde, belki istikbal vâdeden, eserleriyle mitlendiren İstidatlı birkaç yetişmiştir. Ama bunlar da,
ketimiz kültür hayatının kısırlığı, büyük muharriri besleyen feyizli muhitin, himaye ve teşvikin bulunmaması, bilha.şea maddi ve manevî şartların ezici ağırlığı yüzünden, kısa bir zaman sonra edebiyat sahasını ter ketmiş 1 erdir.
Bunun sebeplerini tahlü etmek pekî uzun sürer. Burada kısaca zikredelim: Bizde büyük muharrir yetişmesine imkân bırakmaya sebepler içinde dört tanesi umumî dertlerden o-lup, belki daha az mühimdir:
1 — Memlekette okuma, yazma bL lenlerin sayısı çok azdır. Hakikî ve temiz edebiyatın müşterisi olan tam münevverlerin miktarı İse. büsbütün mahduttur. Alıcısı bulunmayan - veya az bulunan - bir matah da İnkişaf edemez.
2 — Türk dili, bir çok memleketlerde kullanılan miHettenuası bir lisan değildir. Türkçe olarak yazılan en büyük şaheser ise, bütün dün^&ys yayılmış dillerden birine çevrilme* dikçe memeleket içinde ne kadar çok satılırsa satılsın, maddî ve mânevi bakımdan muharririni tatmin etme, ge kâfi gelmez.
3 — Edebiyat zevki ilerlemiş münevverlerimiz de dahil, halkımızda kütüphane yapmak merakı yoktur. Satın aldıkları bir kitabı, eş, dost her isteyene okumak üzere verirler. Böylece elden ele dolaşan bir kitabı yirmi, otuz kişi okuyacağına göre, o eser normal sürümünün yirmide veya otuzda biri kadar satılmış olacaktır.
4 — Memleketimizde hayat pahalılığının alıp yürümesi yanında tek artmayan şey, telif hakkıdır. Işın içyüzünü bitenler, basit İlr tehasüp hesabiyle şu neticeye varacaklardır: Müşterinin orta büyüklükte bir kitap için ödediği 250 kuruştan, ■ o eseri bazan aylarca hattâ senelerce uğraşarak meydana getirmiş olan müellife düşecek hisse, yalnız 6 kuruştan ibarettir.
Bundan sonra da, çok daha mühimi olan ve başta edebiyat olmak Üzeref memleketimiz kültür hayatını bal ta-1 layan aksaklıklara gelelim. Bunları da dört maddede toplayabiliriz: a—Basılan kitapların tevzi işi, teşkilâtsızlık yüzünden berbat bir haldedir. Büyüle şehirlerdeki birkaç) ciddi müessese dışında, hemen hemen! hiç bir bayie itimat edip kitap gön-ı derilemez. Çünkü bu bayiler, bilhassa küçük sermayeli editörlere ve e-| serlerini kendi hesabına basmış muharrirlere alt kitapları satmak içli en ufak bir gayret göstermedikten başka satılanların parasını da ödemezler.
b — Devlet, telif eserleri korumak için en küçük bir teşebbüse geçmemiştir. Mühim bir tahsisatla kurul-1 muş “Tercüme bürosu,,, her serw yüz kadar ecnebi eseri Türkçeyi çevirmekte ve Milli Eğitim Bakanlığı teşkilâtı sayesinde onları basıp tevzi etmektedir. Bu arada, kıymetli bazı telif eserleri de, iyi bir fiyatla Bakanlıkça satın almak, onlan yine resmî teşkilât vasıtasıyla bastınp nıemeleketin her tarafına tevzi etmek gibi, tesirli bir himaye şeldl kurulması lâzım gelmez mi?
c — Memlekette yeni ihtiyaçlara uygun, tam ve mükemmel bir “Telli | Hakkı Kanunu,, yoktur.* 1910 tarih eski kanunun noksan, müphem, t sirsiz olduğu açık bir hakikat ike “Telif Haklarını Koruma Cemiyetli nin gayretleri neticesinde hükümetçe hazırlanmış bulunan yeni kanun, hâil tasdik edilmemiş ve tatbik mevkiini konulmamıştır. Bugünkü bozuk dü»| zon vaziyet ise, müelliflerimizin en tabiî haklarının çiğnenmesine fırsa* vermektedir.
d — Türkiye, Bern Konvansiyonun na, yani Milletlerarası Telif Hakları anlaşmasına girmedikçe) bizde büyük müellif yetişeceğini kal bul etmeğe imkân yoktur. 26 senend dir devam eden ve memleketimizin her bakımdan aleyhine olan “serbesti tercüme,, usulü, belki sadece lâı bilerin işine yaramıştır. Zira on lar. dünyaca şöhret yapmış, filme çekilmiş, reklâm edilmiş bütün ec» nebi eserleri, kimseye danışmadan vt hiç bir para Ödemeden alıp tercüme ettiriyor, bol bol basıp satıyorlar Ekseriya ehliyetsia, kabiliyetsiz khnd setere yaptırıldığı için, kendileruıi pek ucuza gelen bu bozuk vc eksil tercümeler varken tâbller .yerli mu* harrirterln ömürlerini tüketip moycIsJ na getirdikleri telif eserlere, onları alj çok tatmin edecek bir para vermeği) elbette lüzum görmezler. Hattâ, nıüsd tagnl olduklarından, telif romanı hld satın almak istemezler. 1|
İşte bilhassa şu son dört maddedf gösterilen aksaklıklar düzeltilirdi yakın bir istikbalde bizde de, şöhret* leri memleket hudutlarını aşan büvül muharrirler yetişeceğine inanabilirdi








29 Aralık 1949
YENÎ İSTANBUL
Sayfa 5
HİKÂYE
Posta memuru
• • I • • • • ••
Gördüğümüz
ŞEHİR MEKTUBU
Rita Hayworth bir kız doğurdu
POSTA memuru Ulapur köyünde vazifesine yeni başlıyordu. Köy pek küçüktü ama civarında bir çivit ücarctcvi vardb ve onun İngiliz olan sahibi bir posta şubesi açtırılmasını sağlamıştı.
Memur, Kalkütah İdi. Gönderildiği bu ücra köyde, sudan çıkmış bir balığa benziyordu. Posta şubesi de. yattığı odada üzeri saman Örtülü karanlık bir barakanın l-çinde olup bu baraka, her tarafı kesif nebatlarla çevrilmiş, durgun ve yeşilimtrak bir su birikintisi kenarında bulunuyordu.
Çivit Ucaretevlnin memurları etlenmeye pek vakit ayıramazdılar. üstelik de bunlar, efendiden bir adamın hoşlanacağı kimseler değildi. Kaldı kİ Kalkütalılar ah-bapltk peyda etmek sonatını bilmez; yabancı bir muhit içinde rahatsız olur, yadırgar. İşte bu sebeple, posta memuru hemen kimse _ile görüşmediği gibi pek az da işi vardı.
Aldığı maaş da gayet az bir şey olduğundan yemeğini kendisi pişirip Ratan'la paylaşıyordu, öksüz bir köylü kızı olan bu Ratan, posta memurunun ufak tefek işlerini görürdü.
Akşamları ağustos böceklerinin çalılarda öttükleri. Baül tarikatı fakirlerinin toplanıp hep bir anızdan o keskin haykırışlarını fırlattıkları saatte posta memuru küçük kandilini yakar ve Ratan’ı çağırırdı.
Ratan, dış arda beklediği halde hemen gelmezdi ve gelince de* “Beni çağırdınız mı efendim!*,, derdi. O vakit memur: "Ne iş görüyorsunuz?,, diye sorar, kız da: "Mutfakta ateş yakacaktım,, cevabında bulunur, bunun üzerine adam şöyle bir emir verirdi : "Şimdilik ateşi bırakın da gelin çubuğumu yakın."
Bazı günlerin sonunda da, bomboş barakanın bir köşesine yer leştinlmiş masasına geçer, kendi hatıralarını birer birer gözden geçirir ve annesini, kızkardeşini, evini, hasretini çektiği bütün o kimseleri ve şeyleri düşünürdü. Bunları ara vermeksizin sayıklamakla beraber ticaretevinin adamlarına hiç açmaz, yalnız o saf Ve temiz yürekli öksüz kızın önünde içini dökerdi.
Bir gün — öğle üstü İdi —, yine İşi olmayan memur masası başında oturuyordu. Hafif bir yağmurdan sonra tatlı. ılık bir rüzgâr esmeye başlamış, ıslak yapraklar kızgın güneşin altında ağır bir koku yapar olmuştu. Yorulmak bilmez bir kuş da var kuvvetiyle öterken memur, kendi kendine : "Ah, bağrıma basacak anlayışlı bir ruh, kalbi sevgi İle dolu bir mahlûk çıksa karşıma ne olur!,, diye söylendi. Sonra içini çekerek seslendi: — "Ratan!,,
Genç kız bir Hint armudu ağacının altına uzanmış, henüz ham armutlar yemekle meşguldü. E-fendlsinin sesini duyunca koşarak geldi: — "Çağırdınız mı beni e-fendim?,.
Posta memuru; — "Size okuma öğretmek İsterim,, dedi, ve Ogün akşama kadar çocuğa alfabe o-kuttu.
Kız, çok vakit geçmeden, çifte sessiz harfleri okumaya başladı.
O mevsimin bir günü yağmursuz geçmedi. Irmaklar, hendekler, sarnıçlar taşıyordu: köyün yollarından geçilemez oldu. Gökyüzünün yine kara bulutlarla Örtülü olduğu bir sabah memurun küçük talebesi kapının önünde efendisinin çağırmasını bekledi. Fakat barakanın içinden ses gelmediği için elinde kitabı içeri girdi ve adamın yatağından henüz kalkmamış olduğunu gördü. "Uyuyor muydunuz?,, dedi. Öteki cevap verdi: "tyi değilim. Elini alnının koy; yanıyor değil mi?„
O. bu yağmurlu gurbet ilinde, şefkatli bir elin alnını okşaması-
RABİNORANATH TAGORE
na. etrafında bir kadın varlığının havasını duymaya susamıştı. Dileği yerine geldi: Ratan, bir çocuk olmaktan çıkarak bir nnne kesildi; köyün doktorunu getirdi, hastaya ilâçlarını muntazam surette verdi, gecelerini başucunda geçirdi-
Posta memuru henüz iyileşmişti ki kendi kendine: "Böyle devam edemez. İdareye başvuracağım, beni başka bir yere göndersinler., diyerek kararını verdi, Kalkütaya bir dilekçe gönderdi ve bunda memleketin sıhhatini bozduğunu ileri sürdü.
Hastabakıcılık vazifesi bitmiş olan Ratan ise, kapının eşiğindeki eski yerine döndü. Fakat artık içerden çağrılmıyordu; ara sıra kapının kenarından masası başın* da oturan efendisine bakıyor, o-nun, gözlerini bir noktaya dikip bir şeyler düşündüğünü görüyordu. Ratan her zamanki gibi çağrılmayı beklerken memur, dilekçe sine cevap beklemekte idi. Nihayet, bir hafta sonra, içerden ses geldi; kalbi atarak koştu ve yine aynı şekilde sordu: "Çağırdınız mı beni, efendim?,,
Posta memuru: — "Yarın gidiyorum,, dedi.
— Nereye?
— Evime dönüyorum.
— Ne zaman geleceksiniz?
— Artık gelmiycceğim.
Ratan başka bir şey sormadı. Memur anlattı: Dilekçesi kabul e-dilmediğinden istifasını vermiş, e-vine kavuşacakmış. Bir zaman sustular; sonra Ratan kalktı, yemek pişirmek üzere mutfağa doğru gitti. Fakat adımları pek ağır'L; küçük kafasında yeni düşünceler peyda olmuştu. Memur yemeğini bitirdiği vakit ona birdenbire sordu:
— Beni de götürmeyecek misiniz?
öteki: — "Amma ettin ha!, diye haykırıp bir kahkaha saldı. Fakat bu sözün niçin mânâsız olduğunu açıklamak lüzumunu görmedi. Onun o gülmesi ise genç kızın rüyasına girdi. Yalnız, ertesi sabah, posta memuru ona dedi ki: "Gidiyorum diye üzülmeyin. Yerime gelecek arkadaşa tenbih ederim, sizinle meşgul olur.,,
Evet, bu sözlerde dostane bir maksat vardı; fakat kadın kalbine nüfuz etmek pek güç. Efendisinin azarına, tekdirine tahammül etmiş olan Ratan, o şefkatli sözlere dayanamadı ve hıçkırıklar içinde bağırdı:
— Hayır! Beni kimseye emanet etmenize ihtiyaç yok. Ben burada kalmam artık.
Memur şaşırdı. Kızın bu halini hiç görmemişti.
Yeni memur gelince, işleri ona devredip gitmeye hazırlandı. Ha reketi günü Ratan’ı çağırarak cebinden, kendi maaşından bir aylık tutarını çıkardı ve Ratan'a uzattı: "Belki şimdilik İhtiyaçlarınıza kâfi gelir,, dedi. Kız, birdenbire efendisinin ayaklarına kapanarak haykırdı: "Bana bir şey vermeyin, benimle meşgul olmayan!,, ve kaçtı, kayboldu.
Memur, içini çekerek çantasını ve şemsiyesini aldı, iskeleye doğru yürüdü. Vapur yola çıkıp da yağmurların kabarttığı ırmak sulan dönmeye başlayınca kalbinde bir sızı duydu; bir aralık geri dönmeyi, sanki bütün dünyanın terkettiğl o zavallı kimsesizi alıp götürmeyi düşündü. Fakat o sırada vapur köyün son evlerini arkada bırakmış, ilerliyordu. Yolcu, o zaman, hayatta sayısız kimselere rastgellnlp sayısız kimselerden cüda kalındığı yollu bir felsefe ile kendini avutmaya koyuldu. Amma Ratan’da böyle bir felsefe yoktu. O, posta barakasını ağlaya ağlaya bir aşağı bir yu kan boy-luyor, sanki efendisi yine gelir gibi gizli bir ümit içinde kıvranıyordu.
R, KENT
Rita Hayworth kocası ile beraber at yarışlarında.
Paris, 28 (YÎRS) — Paris Radyosu, Lausanne’dan aldığı bir telgrafa atfen şu haberi vermiştir:
Prenses Ali Han. (sabık sinema ar-
Bugünkü sinema
BUGÜNÜN sinema dünyasının halini tetkik edince, filmciliğin iki mühim cereyan arasında kalarak bocaladığını, tutacağı yolu hâlâ tâyin edemediğini görürüz. Bir zamanlar, hele harpten evvelki senelerde neşriyatı, sermayesi, tekniği ve büyük halk yığınlarına sunduğu basmakalıp sanat zevkiyle bütün dünyayı bir nevi inhisara alan Amerikan sineması, senelerce süren n vaffakıyetin verdiği ehemmiyet hissi ile daldığı tatlı uykudan, harbin sona ermesi ve Avrupa sinemacılığının baş kaldırmasından sonra birdenbire uyanıverdi. Amerikan filmciliğinin bugün yeni zamanlara, yeni zevk ve görüşlere ayak uydurmak istediği görülüyor. Bu niyetlerinin sebebim. Avrupada meydana getirilen eserlerin değerini takdir ederek kalite bakımından onlarla boy ölçüşmeye azmetmiş olmasında aramak abes olur. Sebep bambaşka ve çok basittir: Amerikan sineması artık para kaybetmeye başladı. Bir filmin yapılmasına yatırılan sermaye kâr getirmek şöyle dursun, u-mumiyetle kapatılamıyor bile. Diğer taraftan Avrupadan gelen Ingiliz, Fransız, İsveç, İtalyan filmleri ile Meksika filmlerinin yalnız münevverleri değil, milyonlarca seyirciyi aylarca ilgilendirmeye muvaffak olduğunu gören Amerikan şirketlerinin müdür ve sermayedarları, endişeye düştüler, bu başarılarla kendi muvaffakıyetsizliklerinin sebebini aramaya başladılar, sonunda endüstrilerine yeni istikametler vermeyi kararlaştırdılar. Avrupa ve Meksika’nın çevirdiği filmleri ve Ameri-kada bu filmlerin tesiriyle 1949 senesi içinde yapılan "Arma Lucasta,, ve "Lost Boundaries,, gibi filmleri tetkik etmeden önce. Amerikan sinemasının son yirmi sene içindeki durumunu kısaca gözden geçirelim: Yirmi sene insan hayatının hem çok kısa, hem çok uzun bir parçasını teşkil eder. Hele sinema gibi elli senelik bir müddet içinde teknik ve İmkân bakımından dev adımlarla ilerlemiş bir sanat kolunda, yirmi sene muazzam bir zaman dilimidir. Yirmi senelik sinema denilince, ses
tisti Rita Hayworth) bugün bir kız çocuğu doğurmuştur. Kızın adı Yasemin konmuştur. Ana ve çocuk sıhhattedirler.
li, konuşan sinema ve dünya prodüksiyonunun % 75 ini teşkil eden A-merikan sinemasını kasdetmış oluyoruz. En meşhur Avrupa rejisörleri sesli, sinemanın icadı ve ilerlemesi Üzerine ya susmaya yahut da kendi memleketlerinin toprak ve insanlarını unutarak, kültürlerini, heyecanlarını. hatta hazan da sanatkâr namuslarını teperek, para dünyası olan Amerikada tüm çevirmeye mecbur oldular ve sessiz filmlerin en büyük sımaları Grıffith’ler, Thomas İnce’lar, James Cruze’ler, King Vi-dor’lar, Stemberg’ler, Murnau’lar, Dupont’lar. ya çoktan susmuş, yahut da bazan şahesere kadar yükselen eserlerini seri halinde ve konularda pek ufak değişikliklerle tekrar etmeye razı olmuşlardır.
Çocukluk veya gençlik hatıralarımızın arasında güzel adacıklar gibi duran birkaç eski filmden başka sayısız saatlerimizi dolduran binlerce film arasında acaba hangilerini hatırlayabiliyoruz? Kaç tanesine sanat eseri diyebiliriz? Son yirmi senelik sinema mahsulü, üzerinde bir kaç âşinâ sima beliren renksiz, kokusuz, lezzetsiz bir akar suyu andırır. Gördüğümüz filmlere ait hatıraları zorladığımız zaman, aklımıza umumiyetle filmden ziyade bir takım büyük artist yüzü ve oyunu geliyor. Bunlar bazan Greta Garbo ve Marlene Dietrich, bazan da Clark Gable, John Barrymore, Emil Jan-nings, Victor Mac Lag an dır. Zaten geçen yazımızda işaret ettiğimiz gibi. son yirmi senelik sinema; rejisör, sanat, mevzu, veya teknik meselesi olmaktan ziyade, bir artist ve yıldız meselesi olmuştur. Hatırası aklımızda yaşayan filmlerin mevzuunu düşünecek olursak, onların ne kadar basit, ne kadar boş olduklarını ve muvaffakiyetlerini doğrudan doğruya baş roldeki artist’.erln yüz ifadesine, sesine ve oyununa borçlu olduklarını anlarız. Greta Garbo’nun büyük muvaffakiyetlerinden biri, o-tuz yarındakilerin pek iyi hatırladığı. "Kraliçe Kristin,, dir, İsveçli artistin fevkalâde oynadığı bu film pek basit, basit olduğu kadar iddialı, hatâ bazan gülünç bir eserdi.
filimler
Basamakta durmak tehlikelidir
HAZİN AŞK
Uu hafta Ar Sinemasında "Hazin Aşk., filmi oynuyor. Ne çok fena, ne çok İyi diyebile-
ceğimiz bu filmde baş kadın rolünde Marg'aret Lockwood var. Hakiki hüviyetini bilmeksizin bir hırsızla evlenen fazileti ve dürüstlüğü İle tanınmış. tecrübesiz bir kadının hayatını canlandıran sanatkâr, namus ve fazilet telâkkisi ile aşkının çarpıştığını gösteren sahnelerde muvaffak oluyor. Kocasının bir hırsız olduğunu öğrendiği vakit bir gün o-nun ıslah olacağına imanı olduğundan, seve seve, hırsız damgasını taşıyan bir adamın karısı olmağa katlanıyor... Fakat bir vapur yolculuğu esnasında, şuursuz bir aşkla bağlandığı bu adam hakkında yanıldığını onun ıslah olmaz bir serseri olduğunu anlıyor, liyilik ve insanlık bakımından kocası ile tezat teşkil eden bir milyoner, bu iyi yaratılmış güzel kadına âşık olarak, ona, lâyık olduğu müreffeh hayatı temin etmeğe muvaffak oluyor. (
Masum yüzltl hilekâr bir serseri rolünü yapmakta olan Griffith Jo-nes’a gelince, pek parlak olmamakla beraber rolünde muvaffak olmuyor sayılamaz.
8. R.
Son yirmi sene içinde gördüğümüz filmlerin hemen hepsi başka başka artistlere çevriltilen, fakat birkaç basmakalıp tipe bağlanabilen tekrarlamalardır. Bellibaşlı film tiplerini şöyle sayabiliriz:
1 — En eski tarzlardan biri olan, "\vestern„ denilen kovboylu, kızıl derili, atlı, dövüşlü filmler.
2 — Gösterişli, "binlece figüran-iı„ müzik ve danslı revü filmleri.
3 — Basit bir aşk hikâyesinden ibaret olan, fakat baş artistin kâh oyun kudretine, kâh vücut güzelliğine dayanan filmler.
4 — Gangster veya polis filmleri.
5 — Nihayet, bü>rük şirketlerin büyük miktarda para sarfederek ve geniş reklâmlar yaparak yaydıkları "süper-film,, 1er. Bunlar Amerikada ve diğer memleketlerde çok sürümü olan kitaplardan alınmış veya adapte edilmişlerdir.
Bu filmlerden biri olan "Zafer â-bidesi,, ni son zamanlarda Istanbul-da seyrettik. Mecmualarda aylarca reklâmını okuduğumuz, seyretmeden güzelliğine İnanmaya âdeta zorlandığımız bu film de artistler, rejisör, ve dekor İçin büyük fedakârlıklardan kaçınılmadığı halde, insanı hayrete düşürmekten başka bir şeye yaramadı. Remarque gibi meşhur ve kolay bir yazıcı, Charles Boyer. Ingrld Bergman ve Charles Laughton gibi değil yalnız Amerikada, Avrupada da büyük bir seyirci kütlesine sahip olan üç "muazzam,, artistin film için seferber edilmesine rağmen, "Zafer âbidesi.. zayıf ve mânâsız bir e-ser olarak meydana çıktı. Bu film ne Amerikada, ne de Avrupada tutunabildi. Buna mukabil, harbin bitmesiyle, biri Meksikada, biri îtalya-da yepyeni bir teknik ve görüşle, masrafsız ve stüdyosuz çalışmaya başlayan iki rejisör çoktan unutulmuş sinema ruhunu dirilttiler, bundan otuz sene evvel Grlfflth’in ve înce’ln yaptığını tekrarladılar: Muhakkak ki, "Maria Candelarıa,, "Roma. açık şehir,, sinema tarihinde yeni bir çığır açan filmlerin başında gelmektedir.
Münevver BERK
Dünyanın büyük şehirlerinde kaybolmaya yüz tutmuş bir nakil vasıtasına, biz, henüz sahibiz: Tramvay.
İstanbul tramvay
ları, atlı zamanını hatırlayanlar da bilirler, her zaman bir "âlem,, olmuştur ve olmakta devam ediyor. O-rada ne hâdiseler cereyan etmez, ne mükâlemeler olmaz! Mevzusuz kalmış bir hikâyeci, tramvaya binsin, on dakika İçinde "hayatı hakikiye sahnelerinden,, bir hikâye çıkarır dişini sıkar, uzun bir mesafeye, meselâ Sirkeciden Yedikuleye veya Bebeğe kadar gidecek olursa, şimdiye kadar yazılmamış bir eser meydana getirebilir.
Ben, kaç defa» "Tramvay,, isimli bir roman yazmayı düşünmüşümdür. Tasavvur ediniz, tramvaya binen her insanın kılığını, kıyafetini, şekil ve şemailini ele alarak, onun dramını, hayatını yaşatmak! Şüphesiz hepsinin birer macerası vardır. Bu insanların romanın mevzuunda müşterek tek tarafları, aynı tramvaya binmelerinden ibaret olacaktır. Nereden gelip, nereye giderler? Bir a-dam, vatman, onları idare etmektedir. Biletçi de para toplar.
Fakat herkes bilet almaz. Hayatta olduğu gibi, bazıları anafora alışmıştır. Zaten bunlar için tramvaya biniyorlar denilemez. Onlar atlarlar ve ekseriya basamakta dururlar, nadiren sahanlığa çıkarlar.
tşte bunlardan korkunuz ve sakınınız. Size yapacakları en hafif zarar, girerken düğmelerinizi kopartmak, şapkanızın kalıbını bozmak olur. Daha fenası, yankesiciler bunların aralarına saklanırlar ve cüzdanınızı çarptıktan sonra, basamakta durmakla temin ettikleri ricat hattından firar ederler.

İki ay oluyor. Misafirlikte idim. Kapı çalındı. Güzelliğine mağrur, kendinden emin bir bayan girdi. Kolundaki çantanın ağzı açıktı. Fermuarı bozuk zannıyle gösterdik. Bu sefer "A....... diye kendi ağzı açık
kaldı. Tramvaydan inerken parasım çarptırmış.
$u acayip dünya!
Hırsızlıkların çoğaldığı zaman Noel!
Büyük mağazalarda, hiçbir vakit Noel zamanında olduğu kadar fazla, hırsızlık vakaları olmaz: İşin tuhafı bu hırsızlar ekseriya, yortu gürzlerinin yaklaşması ile alış verişe başlıyan, fakat bu işten kabil olduğu kadar ucuz kurtulmıya çalışan kadınlardır. Bu iş Londrada almış yürümüştür. Hattâ 1950 senesi de rekor kırılacağı sanılmaktadır. Bu hırsızlıkta, meslek icabı çalan kadınların pek az rolü vardır. Bu işi asıl aile kadınlarının, ve hattâ fakir tabakadan olmıvanların yaptıkları anlaşılmıştır. Suç üstünde yakalananlar. bazı suallere ister istemez cevap vermeye mecbur tutulduklarından. neticede, hırsızlığın pek nadir vakalarda. Noel ağacının a’tına hediye koyabilmek için yapıldığı anlaşılmıştır. Bazen de kadınlar kendi evlâtlarına güzel, pahalı bir oyuncak, bir elbise, bilhassa nvlon eşya alabilmek isteği ile hırsızlık ediyorlar.
Geçen Noel zamanında Londrada yakalanan hırsızların sayası 700 ü geçmiştir. Zararların yekûnu ise milyonları bulmaktadır.
Gülümsedim. Nasıl olur da bu derece dikkatsizlik olur, etrafına baksana, hanım, diye düşündüm. Ertesi gün, Galatada, Bankalar durağından tramvaya biniyordum. Hemen Altıncı Dairede İneceğim için, içeri girmedim, kapının demirine tutunarak, sahanlıkta durdum, benden sonra binenleri içeriye geçmeleri için, hani şöyle, küçük vücut hareketleri ile biraz itmedim de değil. Benden sonra. bir delikanlı bindi, basamakta durdu. Kalabalık... Kalktık. Daha Şişhane yokuşuna yönelmemiştik ki, adam atladı, küçük camiin sokağına saptı. Sinirlendim. İki adımlık yol için ne diye herkesi rahatsız eder bu adam? Yürüyüversin, bitsin. Hem efendim, dünyanın hiç bir yerinde bizde olduğu kadar kısa mesafelerde durak yoktur. Nerde ise, hepimizin evinin önünde bir durak istlyeceğiz. Yürümesini unuttuk, gittikçe lagarlaşıyor, göbek salıveriyoruz.
Altıncı Dairede indim, bir sigara almak üzere elimi cebime attım ki, gitti gider, dâhi gider...
Paramı, pantalonumun cebine koymak âdetimdir, üstünde ceket, daha üstünde, belinden kuşaklı çift önlü bir palto. Bu hınzlr herif ne ustalıkla bu kadar mamayı aşmış ve bana duyurmadan par açıklarımı çarpmış. Ayın da sonu.
Yankesicinin maharetini biraz da hayranlıkla düşünerek her akşam uğradığım kulübe gittim. Geçen gün kendisine güldüğüm hanım oradaydı. Kendisine, biraz da mahcup, hâdiseyi anlattım. Aramızda genç bir rejisör vardı. Bize "Geçmiş olsun!,, derken, bu sefer o, ikimize de gülüm-, süyordu.
Dün, rejisör telefonla beni aradı: "Sana, diyordu, bir selâm var. Cebimde bir mektup buldum.,, "Nasıl olur, kimden?,, diye sordum. "Senin paralan aşıran yankesiciden!,,
Meğer, tramvayda, onun da cüzdanını kaldırmışlar, ve sahanlıkta duruyormuş. Beni telefonda bu şekild3 arayışı ile de, bir nevi lâtifeli özür diliyordu.
Kıssadan hisse: Tramvaya binerseniz, içeri giriniz. Yer yok da, sahanlıkta durmak mecburiyetinde kalırsanız, dikkatli, çok dikkatli olum us ve komşumuza gülmeyiniz.
Bir İstanbullu
12 milyon kitaplı kütüphane
Geçenlerde toplanan Sovyet Rusya Fen Akademileri kütüphaneleri âzalarının kongresinde, 220 sene evvel kurulan Fen Akademisi Kütüphanesinde 12 milyondan fazla kitap bulunduğu açıklanmıştır. Bu kütüphanenin Sovyet Rusyada, muhtelif yerlerde 100 kadar şubesi bulunmaktadır.
Muharrirler arasınJzUci turnuva
Pariste gayet eğlenceli bir tiyatro tecrübesi yapılmaktadır: Uç tanınmış muharrir —Roussin. Annouilh ve Achard— müşterek 6 perdelik bir komedi yazmaktadırlar. Fakat piyesin mevzuu ve tekniği hakkında hiç konuşmamışlar, bir anlaşmaya varmamışlardır. Her biri kendinden bir evvelkinin yazdığı perdeyi ele alarak onun bıraktığı yerden mevzuu aynı şahıslar arasında inkişaf ettirecektir; bövlece her muharririn iki kere sırası gelecektir. Daha şimdiden bir zorlukla karşılaşmışlardır. Roussin. 4 Üncü perdede bütün şahıslan öldürmüştür; şimdi buna rağmen mevzuu devam ettirmek Annouilh’e düşmektedir. Herhalde, o perde "öbür dünyada», geçecektir!
Hicri 19 4 9 Rumi
R. svvel ARALIK K. evvel
9 29 16
L369 Perşembe 1365
Vakit Vasat) Ezan
Güneş 7.24 2.36
ö*l« 12.16 7.28
İkindi 14.36 9.48
Akşam 16.49 12.00
Yatsı 18.27 1.39
İmsâk 4.39 1251
Müzeler
Atatürk İnkılâp Müzesi: Per-Itmbeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
l upkap» Sarayı t ^azarUeı-Çar-l&mba - Cumartesi. (aat 13.30-17 Telf (21090)
Ayaeofyaı t^azartceı - daiı-Çar-şamba - Perşembe • Cuma, a&at 10 10; Cumartesi, Pazar aaat
13 10. Telf. (21750).
Arkeulujh Çarşamba. Cuma. Pazar günleri 13 ten 16 ya kadar k^kl Şark Eterleri öubetl: Çar-şanıua. Cuma Pazur. 10 dan 12 yo kadar. Telf (21kh2)
Tllrk ve tulüm Eterleri: tiab Perşembe Pazar ten» 1330
10.30 Telt, ı21M^ı
Dulmohahçc Drıılt *1llr.r*l; Cu martesi naat 13 - 17 Pazar 0 Ih Telt (bl2Mı
Belediye Müzeal; Atatürk Şuh varı Perşembeden maada her gün lû-12 ve 14-17.
Tevflk Fikret Atlyan MUaetl*
Bebek. Perşembeden maada bor gün 10-12 ve H-.17
trmlrt
Antikite MUzeti (3324) . Hor gun 9-12. 1.30-17 Cumartesi; 14-17 açıktır
Sıhhî imdat
Inîenbui Beyo^Ju Anadolu yakam Anknro
İzmir
İzmir 2223
WJ 2251 Kargı yaka 5055
herşey
Tiyatrolar
ŞEHİR TİYATROLARIı Saat 20.30 da.
Dram kıtımı: (42157) Para uğ runda.
Komedi kıtmı: (40409) Nemo Bankası,
MUAMMER KARACA OPERETİ: 20.3C da: Sizin Sokak
SFA: 10.30 da Yunun Tiyatrosu^ Eftinoporinl Polirin. 21 de O-peret: Hediyelik Gelin.
ANKARA TİYATROLARI: Saat 20 de
Büyükte 110370-401 Bir Komiser Geldi.
Küçükte (11169) Antlgon ve Ska-pemln dolapları.
tZMİB
behlr Tiyatrosu: Tel *.(2364) Hlaıel Şayia.
Sinemalar
8KYOĞLL CİHETİ
ALKAZAIl (425«) Mekalk&it Kar-deşler.
AR (44594) Ümitsiz Aşk (Suare)
ATLAS (40835) Mücrim Gönüller
ELHAMKA (43596) VmiUİZ Aşk (Suare).
İNCİ (84595) taUklAl Fedaileri (Suare).
İPEK (44289) 1 — Büyük Günah
2 — Ihtırae Kurbanları.
LALE (43595) Londra Olimpiyatları (Runreı.
MELEK (40M8) Aşk BeateaL
SARAY (41656) İstiklâl Fedaileri (Suare),
bt'MKR (42SS1) Vatan Kahraman-ları
st ATPARK (83143) 1 - Karta-
nıtı Adaleti, 2 — Kuznnavnnın Aşk Maceraları.
bAKK (403B0> Fantomalar Peşinde.
51K (13726ı Hayat Başlıyor.
TAKSİM 443191ı Vatan Kahra manian
TAN (W)74U> ♦ çitte Aşılar
3 — Yılmayan Ar/dan.
YENİ (84137) 1 — Sevmeden Yaşanmaz. 2 — Sevimli Rüya.
YILDIZ (42847) Mlklnin Yılbaşı Hediyesi.
C NAL (49306) 1 — Unutulan Sır. 2 — Karanlık Yollar.
ÇİÇEK SİNEMASI (Arnavutköy)
1 — Harmankaya. 2 — Kılıbıklar.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23083) 1 — Monte KrUtonun Miram. 2 — Brod-vnvdn Buluşalım!
ÇEMBERLİTAŞ (22513) 1 — A-teş Çemberi. 2 — Samba Kralı,
FERAH: SefoJotio «onu Koron nın kızı.
HALK (21904) 1 - Çöl Devle-
ri. 2 — Mabudenin kızı
İSTANBUL (22367) 1 - Damga.
2 — Kahraman Mehmet.
AZAK (23612) I - Kanlı iftira
2 - Vlrjinve Kaplanı
TURAN (22127) 1 — SnlAhaddlni Eyyubl. Haçlı Seferleri. 2 — Kaatll Aranıyor
MARMARA (23860) 1 - İlk Arzular. 2 — Randevu Evi
MİLLİ (22962) 1 — Brodvayda
Buluşalım. 2 — Monte Kriptonun Mirazı.
KISMET (21001) 1 - Şehzade
Sirnbat 2 — Lorei-Hardi Dans Öğretmeni
YENİ (RnkırKöy 10-120) 1 — Yaratılan Vatan 2 — Çalınan Hayat.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — încl Korkanları. 2 — Sarı Menekşeler.
OPERA (00821) 1 - Damga:
doktor 2 - Kaznnova
HtREYYA (60082) I — Nehirler Kraliçeni. 2 — Bir Çiçek üç Böcek.
YELDEÛİRMKNİ: 1 - Frdakftr Ana. 2 — Yuvamı Yıkamazsın.
OSKÜDAH CİHETİ
IIALE (60062) 1 — fc^lrlor Gemlet 2 — Solan GUI.
Rî NAR: 1 — Knrnmazof Kardeşler. 2 — Şöhret ve Para.
tN hAlt/t
ANKARA (23432) Cehennem gemisi.
BÜYÜK: (15031) Anna Knrenlna PARK: (11131) Ayşonin Dııufli. SÜMER: (11072) Gungadln Fedai le’r Alayı.
ULC8 (22291) Ölümden Firar.
SUS (14071) Ayşenln Duası.
YENİ (14040) Büyük Vals GAK GAZİNOSU? VIvana Terno Revüsü
İZMİR
ELİIA.MRA Kora Şeytan. TAYYARE Zamane kızı.
YENİ SİNEMA 1 — Kılıçların gi-gf./dndo. Dişi Haydut.
LÂLE 1 — Korsanlar 2 - Gönül Fırtınası.
TAN 1 — Korsanlar. 2 - Gönül Fırtınası.
KARŞIYAKA CİHETİ
SÜMER Yakut Gözlü Kız.
MELEK Gecenin Gözleri ve Slnei Düşman.
Radyo
••YEM İSTAMH l.”uıı buutin için tavsiye ettlftl prorramları Dahilde:
19.15 latnnbul: Fasıl Heyeti konseri (Vdi Hıran t ve arkadaşları) — 20.38 Ankara; Beste ve Şarkılar. — 21.15 Ista nbul: Hüzzam fa^lı.
Hariçte:
8rıat: 10.15 BBC, Radyo Ritm Kulübü programı. — 17 15
BBC. Minyatür odu nıüzlğt
Türk musikisi:
Snut: 8.o() Ankara; Zeybekler (pl.) — l'Liüı Ankara; Şarkılar.
18.15 İstanbul Karışık mcS »a-natkârlarındsn şarkı ve türküler (pl ) il (»0 İstanbul: Şarkı ve Türküler. Okuyan: Ahmet üstün. — lx(Hi Ankara: Hüzzam faslı. — 18.45 İstanbul: Snz eserleri. — 19.20 Ankara: Yurttun «eşler. — 10.45 latanbu): Udi
Hrnnt fsail heyeti konseri. 70.35 Ank (t.» Bt • ■ - imar '1 I .
İstanbul. Hüzzam fa^h.
Duns müzlgü
Suat 10.30 BBC. Gcraldo ve orkestrası. 12.15 BBC. Plâklarla dans müzıfl. — 11.10 İstanbul: (pl.) — 13.15 BBC. Film müzi£l (dans) — 10.15 BBC: Radyo ritm kulübü. — 18.00 İstanbul: Caz müziği (pl.) — 18,45 An-k’irn: Tlmmy Walk«r trionu (pl.) I 10.15 İstanbul (pl.) — 21.15 Ankara (pl > — 22.30 İstanbul (pl.)
— 23.oo İstanbul (pl.).
Hafif müzik:
Suat: 1.30 Ankara: Neşeli pur-ÇAİtır (pl.) — 8.15 Ankara: Hatif melodiler (pl. ı — 8.30 Anka-rn: Çeşitli müzik (pl ) — 0.15 BBC. Musiki hatıraları. — 12.11 BBC, Gala konseri: Ann Zi-oglo.r ve \VebHtor Bonth İştirakiyle. — 13.15 Ankara; Radyo salon orkestrası. — 13.30 BBC. Karma müzipl, — 10.15 BBC: Kıraliyct Süvari Bandosu konseri — 18.30 tstanhul; Sevilmiş küçük orkcMıa eserleri (pl.) — 22.00 İstanbul: Kü\;ük orkestradan melodiler, — 22.15 BBC: Sevilmiş rövtilerden parçalar,
— 22.30 İstanbul; Varyete müziği (pl ) — 23,15 tstıınbul: Gecenin hafif müziği — 23.45 BBC: Hafif orkestra eserleri
HıiMibi programlar:
Saat: Î3.I5 BBC: Spor bant i. —
13.50 İstanbul: Ev kadını saati.
18.15 BBC* Yeni çıkan plaklar Takdim eden: Spilcc Hughes.
20.15 ItRanhul; Temsil. — 21.00 Ankara: UNESCO Gazetesi.
KlAnik Batı Müziği:
Sııutd 11.15 BBC: Slr Adrlnn Boult İdaresinde BBC Senfoni Orkestrası konseri, Mozart: 24 nurnuralı Do minör piyano konçertosu. CHfford Curzon (piyano). — 18.30 İstanbul: Wagnsr operalarından orkestra eserleri (pl.) — 15.15 BBC: Minyatür o-da müziği. — 19.45 Ankara: Piyano ve •kisvesen soloları (pl.)
— 22.no Ankara: Müzlkssvenler saati.
Haberler;
Anknrıı ve İstanbul Radyoları: 7 45. 13.00: 19.00 ; 22.45. Saat 13 30 Ankara: 0$* Gazetesi. — 20.15 Ankara: Radyo Gazetesi.
BBC Hudyoftunun Türkçe neşriyatı: Saat 7.15; 16.45 ve 23.00. (Bu program 19.91; 24.92; 31.32; ve 49.49 metrelerden dinlenebilir)
''Amerikanın Sesi" Bndyohu Türkçe neşriyatı: Saat 19.15. (13. 16 ve 19 metrelerden dinlenebilir).
Gelecek ve gidecek uçak, ekspres ve vapurlar
GELECEK OLAM l ÇAKLAK
5.40 S.A.S. (İskandinav) Kopenhag, Amsterdam. Münih. Roma.
13.30 B.E.A. ı İngiliz) Londra, Ni», Roma, Atina.
16.— S*K. (İsviçre) Zürih. Cenevre, Atina. Ankara.
9.50 D.H.Y. (Türk) Ankara
12.50 D.H.Y. (Türk) Ankara.
14.- D.H.Y. (Türk) İzmir.
16.20 D.H.Y. (Türk) İskenderun. Adana, D.Bakır, fc alatya Ankara.
GİDECEK OLAN ÜÇAKLAR
10.10 D.H.Y. (Türk) Ankara, Kıbrıs, Beyrut.
İL— S.A.S. (İskandinav» Roma, Mllnlh. Amsterdam. Kopenhag.
14.30 B.E.A (İngiliz/ Atina. Roma. NIs. Londra.
İÇ SEFERLER
9.— Ankara.
13.50 İzmir.
14.30 Ankara.
GELECEK OLAN VAPlRLAR
20.30 SUS (Mudanyadan).
GİDECEK OLAN VATÜRLAB
5.— AKSU (Knradenize'
9.— SUS (Mudanyaya)
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 Semplon (Avrupa).
7.10 Doğu.
8,30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER 9.— Toros.
18 10 Ankara.
21.30 Semplon (Avrupa).
Eczahaneler
Eminönü:
Asadur, Gedikpa^a. Beyazıt. İstanbul, Eminönü.
Hazan Hu.. Küçükpazar. Abdülkadir. Alemdar.
boldun »ağa:
1 — Tilki tabiatli. Rey. 2 — İş bilmez. Devletin markası. 3 — Ebe. Akıl. 4 — Bir memleket. Bir şehrimiz. 5 — Mülk. Akıllı. 6 — Acele. Oymak. 7 — Yeniden önco gelir. Bir içki. Genişlik. S— Nefer. Kış onsuz olmaz. Su. 9 — (Tersi) Yemek. Tek. 10 — Oduncu aracı. Fasıla.
Eyüp:
Şifa, Ayvansoray.
Beşiktaş:
N. Hallt Tipi, KöyJçl.
Beyoğlu:
İstiklâl C. 402. 404. İstiklâl C. 241. Ertuğrul, Flruznfca 27. İsmet. Cumhuriyet C. 149. Karaköy, K.K C. 5. Maçka. Maç. C 67. Feriköy. Ergcnekon C. 76. Merkez, Kasımpaşa.
Fatih:
üniversite, Şehzadcbaşı, H&yım Berk. Fener. Rıdvan Sllmb., Samatva. Hnmdl Emgen, Şehremini.
Sarım, Aksaray.
Edirne kapı. Kara gümrük.
Üsküdar:
lmrahor. Doğancılar C.
Kadıköy:
Sıhhat, Moda.
Heybrllndn:
HeybeHada, H. A.
Sarıyer:
Kegnm, Sarıyor,
ANKARA
Güray (22324).
Morkoı (12709) Hayat (13598).
İZMİR
Al sancak. Al sancak mini» HIM1, Kemeraltı mınt. Epe. Basmahane mınt.
Kara.taş. Yalılar nımu
Yuknrdnn atağı:
1 — Egemenlik. 2 — Kiraya ver (2 kelime). 3 — Dopdolu. Su. 4 — Bir erkek adu Gitme. 5 — Bir cins toprak. Tarım. 6 — Bir bölgemiz. Vasat 7 — Bir mâbut. Bir ay adı. 8 — Şahıs zamiri. Kalın kumaş. 9 — Vücudun bir kısmı. Zorlama. 10 — Bir çiçek. (Tersi) Haya.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLÎ
Soldan safta:
1 — Leblebi. Ay. 2 — ifrat Kara. 3 — Kaide. Ad. 4 — El-çektlrme. 5 — İtaat. 6 — No. ît lk. 7 — Bedeni. 8 — Aket Ece. 9 — Keser. Ar. 10 — Usare. Name.
Yukardan atağı:
1 — Llket B&kü. 2 — Efal. Nekes. 3 — Briç. Odeaa. 4 — Laden, Eter. 5 — Etek, în. Re. 6 — Titiz. 7 — îklit. în. 8 — Ra-İfe. 9 — Aramak. Cam. 10 — Yadet. Kere.
İtfaiye
Beyoğlu 44644 Kadıköy 60872
İstanbul 24222 Üsküdar 60945
Ankara 00. İzmir 2222. K.Yaka 5055

Snvfa 6
20 Aralık 1945
Avlu içinde No. 4
Llbrarius
/95O
ZlljrtlCttl
ILIMIM
Yeşilköyde ÇINAR Otel ve Gazinosu
UZ DOLABIDIR
Yeni gelen partiden istifade ediniz
TÜRKİYE UMUM MÜMESSİLİ
İSTER MİSİNİZ ?
ZEVKLE TRAS
ADRES: Yeşil feneri yanında, telefon: 18/2
Kekemelik
KULLANINIZ
Satılık kaptıkaçtı
Telefon: 40162
Telefon Telgraf
HİÇ bir Dolma Kalem Watermaris gibi yaza m a
en makbule hediyesi,
Büyük bir rağbet görmüş bulunan tam matik çakmakların satış fiyatları 15 liraya reliyle satış depolarımızda sayın halkımızın zedilmiştir.
Yılbaşı REYEYÖNÜ için güzel bir müzik ve birçok sürprizler hazırlanmaktadır. Yerlerimiz mahdut olduğundan şimdiden masalarınızı angaje etmenizi Hca ederim.
5 — Bu işe ait şartname, keşif, projeleri havi dosya mües sese inşaat bakım şefliğinden yeterlik belgesi alındıktan sonra 15 lira bedel mukabilinde ticaret servisinden alınacaktır.
1 — Müessesemizde kurulacak Kamgarın tesisatı için kısmen onarım ve kısmen inşa suretiyle yapılacak bina ile müessese tahdit duvarı inşaatı birim fiatler esası üzerinden eksiltmeye konmuştur.
boşta gelmek suretile, ispat etmiştir
2 — Her iki İşın keşif bedeli 134755 lira olup geçici teminâtı 10107 liradır. Bu teminat 10.1.1950 akşamına kadar müessese veznesine veyahut Sümerbanka yatırılmış olacaktır.
KARŞILIKLI HEDİYELER SEVGİYİ TAKVİYE EDER
GIBBS Traş Sobununu ve kılları harikulade
3 — İhale 11.1.1950 çarşamba günü saat 14 de müessesemiz de yapılacaktır
Defterdar Yüıüü Sanayii
Müessesesî Müdürlüğünden
Kamyonet U4Z Ford. İyi vaziyette Nakiiyeye ve yolcu taşımağa elveriş* İL Müracaat: Beyoğlu Tünel As-malımesçlt No. 32.
4 — Teklif mektupları ihaleden bir saat evveline kadar mü essesemlz Ticaret servisine verilmiş olacaktır.
doyanıklık ve cereyan sarfiyatında tassarruf müsabakalarında daima
Beyoğlu, istiklâl Cad. No. 890 Narmanlı Ap
WESTINGHOUSE buzdolabı kullananların tavsiyesi sizi ikna edecektir
Bir kadın için geçecek Yılbaşı şüphesiz bir parfömdür. Ancak bu parfüm senenin en moda kokularından:
BAN DİT
İsviçre Olu K.ı( EKİM aratmıyacak ve kışın da açıktır,
SİYASI İKTİSADİ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
KEKEMELERE
hususî bir metotla ıslah olunur Fazla tafsilât İçin: Bayan A. Narter, Şişli, posta kutusu No 32 ye mektupla müracaat.
Türkiye Umumî Vekili: LEOPOLD GRUNBERG halefi R. GRUNBERG P. K. 2024 - İSTANBUL - Tel. 83756
Dr. Murad Rami Aydın
Beyoğlu - Parnıakkapı, İmam sokağı No. Tel: 4J553
6 — Dosya alabilmek ve ihaleye iştirak edebilmek için,
a — Asgari 100.000 liralık demir çatı ve betonarme inşaatı yaptıklarına dair belge ibrazı,
b — Mühendis veyahut yüksek mühendis olmaları veyahut göstermeleri
c — Müessese inşaat bakım şefliğinden ihaleden bir gün evveline kadar yeterlik belgesi almaları şarttır.
7 — Müessese ihaleyi İcrada serbesttir. (18061)
ve yarım oto-indirilmek su-isteklerine ar-(18271) İSTANBUL TEKEL BAŞMÜDÜRLÜĞÜ
Bütün gun tozo traşlı kolmok için kullanınız. Özlü köpüğü dayanır bir şekilde yumuşatır Bu itibarla GIBBS Troş Sabunu kılların cilt hizasından kesilmesini ve yüzünüzün bütün gün taze traşlı kalmasını temin eder,
WESÎ!NGHOUSE dünyanın cn mükemmel buzdolabı olduğunu, evsaf
Sahibi ;
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu «ayıda yazı işlerini fiilen idare eden : SACİT ÖGET
Basıklığı yer : YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
HELİOS ELEKTRİK ve MAKINA T. A. Ş
Hezaren Caddesi No. 124- 128 Galata - İstanbul
Telefon 446)6 * P. K 1400»Telegr. Adr. HELiOS - Galato
İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
YENİ YILIN EN IYI HEDİYESİ ”BAĞDAT”IN TATLILARIDIR
Beyoğlu, Galatasaray No. 18
Flî ACA8 olmalıdır. Parfums ROBERT PİGUET PARİS
40381
daha büyük bir itina ile yakında çıkıyor
içinde topladılar.
seve seve alıp bir ziynet eşyası gibi odanızı yaprakları arasında
YILIN ANSİKLOPEDİSİ
Bütün tanınmış takvimciler, âlimler, şairler, filozoflar, mütefekkirler, doktorlar, muharrirler, hikayeciler bir araya gelerek çeşitli mevzular üzerinde hazırladıkları 2500 parça yazıyı bir tek eser
Bu eser, her yıl süslediğiniz, günlük yorgunluğunuzu dinlendirdiğiniz:
.. » • 1*1 HilliHiil
Walermans ' IN K
SATIŞ YERLERİ
İSTANBUL _ BEYOĞLU -AŞMALI MESCIT.I7 KADIKÖY.SÖĞÜTLÜÇEŞME CAD.I5? ANKARA-ULUS MEYDANI.BANKALARCAD.il
- . -
iv
ELEKTRİKLİ PORTATİF DİKİŞ MAKİNELERİ

Comments (0)