27 Mart
Pazartesi
SİYASİ
İKTİSADİ
* Sayı 117
10 Kuruş
*1
r
/
1
B
O
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
İÇ ve DIŞ POLİTİKA
_ 26/1/1/1950 -
Yeni seçimlere doğru
MECLÎSİN feshi karan verildikten sonra, seçim mücadelesinin başlamış bulunduğu şüphesizdir. Zaten Devlet Reisinin, arka arkaya söylediği iki nutuk da bunu göstermektedir.
Eski Meclis, 21 Temmuz Seçimlerinin bir hâsılası olduğundan, hem kuvvetli bir muhalefeti barındıramamış, hem de muhalif düşünce ve temayülde olan vatandaşlarımızı tatmin etmemişti. öyle ki, 1946 dan beri partiler arasında devam eden mücadelenin hususiyeti icabı olarak, Meclisin teşriî devrenin sonuna kadar devam edemiyece-ğini ikide birde ileri sürmek âdet olmuştu.
Fakat, bu iddialar sonuna kadar tahakkuk edemiyerek, 21 Temmuz 1946 seçimleri yolundan meydana gelen Meclis, neticede tabiî ömrünü tamamladıktan sonra dağılmış bulunmaktadır.
Bu vesile ile. birkaç noktayı işaretlemek yerinde olacaktır.
Bir kere, 12 Temmuz Beyannamesinin kaleme alındığı güne kadar sert münakaşalara sahne olduktan ve Haşan Saka kabineleri devrinde daha mülâyim bir hava içinde çalıştıktan sonra, bu Meclis, Günaltay Hükümetinin, esaslı ve haklı tenkidleri iyi niyet ve lüzumlu tedbirle karşıladığını görmüştür. O kadar ki, son içtima devresinde, başlıca muhalefet partisini tatmin edecek bir seçim kanununu hazırlayıp geçirmek dahi kabil olmuştur. 21 Temmuz ile yeni Seçim Kanunu hâdiseleri karşılaştırılacak olursa, neticeden memnun olmak lâzımdır.
Bugün, bir hayli yatışmış bir hava içinde, siyasî partilerimizin yeni seçimlere hazırlandığım görüyoruz. Bunu, kendini feshetmek kararını veren Meclisin sekizinci teşriî devre esnasında kaydedebildiği fikri ve ruhî değişikliğe borçluyuz.
Dağılan Meclis için kaydedilmesi lâzım bir diğer nokta, teşekkülünden dağılacağı güne kadar, gerek partiler, gerek müzakerelerinin tekniği bakımından, her ne kadar garp parlâmentolarının hususiyetlerini tam olarak temsil edememiş ise de, bu istikamette ilk adımların atılmasını kolaylaştırmış bulunmasıdır.
Eğer şu başlamış olan seçim mücadelesinde partilerimiz, yalnız halkın karşısına çıkmakla kalmayıp, bunu memleket dâvaları hakkında (bittabi her parti kendi görüşüne göre) tenvir edebilirlerse, parlmanter rejimlerin her yerde şart koştuğu siyasî terbiye temelleri bizde de atılmış olacağından, cereyan etmekte olan seçim mücadelesinin ve bunu takip edecek namzet gösterme işinin seviyesinde bir yeni meclis meydana gelecektir.
Alelâde vatandaşın halisane temennisi, bu son derece ehemmiyetli siyasî imtihanın, bütün kademeleri ve safhaları ile birlikte, 21 Temmuzu takip eden karşılıklı sinirlilik havası içinde değil de, müşterek gayretler sayesinde meydana getirilmiş olan yeni Seçim Kanunu ile teessüs etmiş olan sükûnet ve itimada göre neticelenmesidir.
Bizden biraz önce, gözümüzün önünde, irili ufaklı milletler, seçimlerini yapmışlar, kendilerini idare edecek meclisleri ve hükümetleri iş başına davet eylemişlerdir. Bizde de, nihayet, aynı maksatlarla aynı şey yapılacaktır. Biz nasıl onları gözetledikse, onlar da şimdi bizi takip eylemektedir.
Gazetemiz, haberlerimizin bol olduğu zamanlar
daima || sayfa
olarak intişar edecektir.
1
j
L
Ll
i
v
Abone: Türkiye için seneliği 32. altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tosis öden; HABİB EDİB TOREHAN
«
İngiltere Parlâmentosundaki nazik vaziyet
Fakat, seçimin sonbaharda veya kışın yapılması hakkında ihtilâf var
Bu seferki seçimde, kazandığı milletvekili sayısiyle İşçi Partisini yeni bir seçime mecbur bırakan, Muhafazakâr Parti Lideri Churchill.
Londra, 26 A.A. (Afp) — Sunday Express gazetesi bugünkü nüshasında büyük başlıklarla şunları yazmaktadır:
"Bu sene yeniden genel seçimler yapılacaktır.,,
Gazeteye göre. Attlee, mebusların şimdiki zayıf ekseriyetin gerektirdiği sıkı disipline daha uzun müddet da-
yanamıyacaklanna kani bulunmaktadır.
Bununla beraber kabine Üyeleri tarih hususunda anlayamamakta, bunun için bazıları sonbaharı diğer bazıları ise kış başlangıcını ileri sürmektedirler. İşçi Partisi icra komitesi bu hususta bir karara varmak ü-zere yakında bir toplantı yapacaktır.
Amerika Ordu Genelkurmay
15®1
Başkanı dün geldi
Gl. Collins, Devletbaşkanımız tarafından kabul olundu
Ankara, 26 (A.A.) — Amerikan ordusu Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral J. Lavvton Collins bugün saat 11,30 da beraberinde 3 albay, 2 yarbay, 1 yüzbaşı ve stenograf) olduğu halde Özel bir uçakla Esenhoga hava alanına gelmiştir.
General Collins, slanda Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nuri Ya-mut, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İzzet Aksalur, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Koramiral Rıdvan Koral, Hava Kuvvetleri may Başkanı Korgeneral Fevzi ner, Harekât Dairesi Başkam general Yümnü Üresin, Kara
vetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Şahap Gürler, Genelkurmay Haber-alnıa Dairesi Başkanı Tümgeneral Naci Aka, Eğitim Dairesi Başkanı Tümgeneral Rüştü Erdelhun, Kara Kuvvetleri Personel Dairesi Başkanı Tümgeneral Osman Güray, Amerikan Büyükelçisi Mr. Wadsworth, Amerikan Askeri Yardım Heyeti Kara Grupu Başkanı General McBride, Hava Grupu Başkanı General Tate, Amerikan Büyükelçiliği kara ve ha-
Kur-Uça-Kor-Kuv-
T
N
İlânlar: 6 ncı sahifedo santimot-resl 2 liradır. İlânlardan hiçbir mel'uliyot kabul odllmoz.
Memlekette seçim faaliyet
hızını gittikçe arttırıyor
D. P. Genel Başkam, ilk seçim nutkunda, koalisyon kabinesini talep eden bir eda ile konuştu
A. Fuat Cebesoy’un C. H. P. den istifa ettiği söyleniyor
Birçok müsteşar ve umum müdürün adaylığa fölip oldukları ve bazılarına da adaylık teklif edildiği bildiriliyor
partilerce
Ankara, 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Meclisin yeni seçimlere karar vermesi dolayısiyle hemen bütün milletvekilleri seçim bölgelerine hareket etmiş bulunmaktadırlar. Henüz Ankarada bulunanlar da bir kaç gün içinde hareket edeceklerdir. Seçim propagandalarının çok hararetli olacağı anlaşılmaktadır. Bir çok milletvekilleri 11 Yoklama Kurullarının 9 nisanda adayları seçmek için yapacakları toplantıya büyük bir e-hemmiyet vermektedirler.
Bu toplantı neticesinde kendileri için endişe duyan milletvekilleri büyük bir yekûn tutmaktadır. Temas ettiğimiz milletvekilleri Yoklama Kurullarının çok karışık tesirler karşısında bulunduğunu, mahallinde nüfuz sahibi bazı şahsiyetlerin birbir-leriyle açık veya kapalı sert bir mücadeleye giriştiklerini ifade etmektedirler.
Diğer taraftan Bakanlıklar, merkez teşkilâtından müsteşar, genel müdürlük gibi vazifelerde bulunan bir çok yüksek memurların adaylık için C. H. P. ye başvurdukları temin edilmektedir. Bunların bazıları seçim kabiliyeti bulunan bölgelere gitmişler ve propagandaya girişmişlerdir. Muayyen bir vilâyette seçim kabiliyeti görmiyen bazı yüksek memurların da merkezce tesbit edilecek yüzde 30 adaylar arasına alınmak hususunda gayret sarfettikleri söylenmektedir. Bazı yüksek memurların ise partilerden namzet gösterilmek teklifleri aldıkları şayi olmuştur.
Muhalefet partileri merkezlerinde henüz sıkı bir çalışma müşahede edilmemektedir. D. P. ileri gelenleri yurt içinde propaganda gezileri yapmaktadırlar.
Millet Partisi. General Sadık Aldo-ğanın teşriî masuniyetinin kaldırılması karşısında hâsıl olan vaziyetle meşguldür.
C. H. P. merkezi ise hummalı bir faaliyet halindedir. 7 nisanda toplanmağa karar vermiş bulunan C.H.P. Divanının yarın feçkalâde toplantıya çağırılması, bu faaliyetin bir işareti olarak sayılmaktadır.
Divanın yarınki toplantısında neler görüşüleceği etrafında sıkı bir ketumiyet muhafaza edilmektedir. Ancak bu toplantının 11 Yoklama Kurullarının 9 nisanda yapacakları aday seçme işi ile alâkadar olması tabiî rülmektedir.
Ankarada çıkan bir muhalefet zetesinde Konya Milletvekili Ali
at Cebcsoyun C.H.P. den istifa ettiği ve bunu diğer bazı istifaların takip edeceği yazılmıştır. Bunun sıhhatini
gö-
ga-Fu-
tahkik etmek için müracaat ettiğimiz Parti Genel Merkezinden bir zat haberi ne tekzip ve ne de teyit etmiştir. Fakat bu istifanın vaki olduğu temin-olunmaktadır.
Seyhan Milletvekili Sinan Tekell-oğlu yeni seçimlerde C.H.P. den namzet gösterilsin veya gösterilmesin Seyhan ve Mersinden müstakil olarak namzetliğini koyacağını açıklamıştır. Partinin müstakil olarak namzetliğini koyanlar hakkında ihraç kararı vereceğine göre bunun istifadan başka bir mânası olâmıyacağı meydandadır.
Diğer taraftan Celâl Bayarın bugün Konyada söylediği nutuk merakla beklenmektedir.
★
Celâl Bayar Konyada ilk seçim nutkunu söylemiş ve bunda koalisyon kabinesine taraftar bir lisan kullanarak iktidardaki partiye bir başka taraftan hücum etmiştir. Demokrat Parti Genel Başkanının Konya nutku ve diğer seçim faaliyetine ait haberler ikinci sayfamızdadır.
■MWfwııiB(ıı ıı ııııtii^t*ynrrffffîntın
Avrupa Birliği için atılan yeni adımlar :
Adenauer, Avrup konseyine girmek için 3 şart ileri sürdü
Uçan dairelerin
sırrı
Prof. Piccard "Uçan daire* ler,,in ne olduğunu izaha çalışıyor
Minneapolis, 26 A.A. (United Press) — Stratosfer seyyahı Doktor Jean Piccard, uçan daireler hakkındaki haberlerin çoğundan kendisinin kabahatli olabileceğini bildirmiştir.
Minnesota Üniversitesinin 60 yaşındaki profesörü, üç çeşit uçan daire olduğunu belirtmiş ve demiştir ki:
Birincisi fennî olarak izah e-dilmiştir. İkincisi insanların hayal mahsulüdür. Üçüncüsünden de benim mesul olduğumu zannediyorum.
Piccard, fennî âletleri kilometrelerce yükseğe çıkartmak için imal ettiği balonların görülerek uçan daireye benzetildiği-nl zannetmektedir.
Kozmik şualarla atmosferi e-tüd etmeye yarayan bu balonlar grup halinde veya ayrı ayrı muhtelif yerlerden ilim adamları tarafından havaya salınmaktadır.
va ataşeleri tarafından karşılanmış, basta bandosu bulunan bir askeri kıta selâm resmini yapmıştır. Bando Amerikan ve Türk millî marşlarını çaldıktan sonra General Collins, Orgeneral Nuri Yamut'la birlikte askeri kıtayı teftiş etmiş ve kıta komutanının elini sıkmıştır.
Heyet doğruca, Amerikan büyükelçiliğine gitmiştir.
General Collins, dün sabah Milli Savunma Bakanını, Türk Genelkurmay Başkanını makamlarında ziyaret etmiştir.
İnönü, Colllns'i kabili etti
Ankara 26 (A A.) — Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bugün Çankayada Amerika Büyük Elçisi Wadsworth refakatinde memleketimizde misafir olarak bulunan Amerika Kara Ordusu Kurınaybaşkam Orgeneral Lavyton Collins ve Muavinini kabul buyurmuşlardır.
Bu kabülde Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Birinci ve İkinci Başkanlar!, Dışişleri Bakanlığı Umumi kâtibi. Amerikan Askeri Yardım Kurulu Başkanı hazır bulunmuşlardır.
3
Dünya 2 ncisi Türk takımı mükâfatını alıyor
Stockholm'dü yapılan dünya Grek o - Konim birinciliğinde x Mklethı 7 simle derece ahin
mükâfatlarını tsveç Veli ah d in İn elinden almışlardır. Re sinide 7 Türk ırüroşçlsl mükâfat tevzii ııııındu ırbrtiL nıekledir. İsveç'te yapılan güreşlerin tafsilâtına dair arkadaşının Sacld Öget’ten aldığımız »on röportaj ve diğer spor luıberlorirniz dördüncü (amudadır.
Türk güreşçileri
Telefon. 44756 - 44757 Santra)
Telgraf Adreşi: Hetlo. İstanbul
I YENİ İSTANBUL'un KupönZ]
tç SAYFALARDA
İKİNCİ
Devletçilik, bir cemiyet ve iktisat gerçekliği midir? M. Nermi
ÜÇÜNCÜ
Îsîm değiştirme keyfiyeti Refik Halid Karay Kitaplar arasında Cevdet Perin
DÖRDÜNCÜ
Dünya birinciliği güreşlerinin*tafsilâtı BEŞİNCİ
Haftanın iktisadi hâdiselerine bakış
-U
t*
Liman meselesi
İstanbul limanının genişletilmesi işleri için 11 yabancı firmadan teklif alındı
İstanbul limanının genişletilmesi işleri İçin Baymdırlık Bakanlığı tarafından kapalı zarf uaullyle açılan münakaşaya İştirak eden 11 yabancı firmanın teklifleri İncelenmektedir.
Genişletme işinin İlk safhasını Tophane ile Kabataş arasında yapılacak rıhtımla Sahpazarında inşa edilecek antrepo ve vinçler teşkil etmektedir. İkinci safhada İse Haydarpaşa limanını genişletecek ve Kadıköy koyunu kapatacak olan büyük bir dalgakıran mevcut bulunmaktadır. Bedeli Mnrshndl puanından alınacak yardımlarla ödenecek olan bu işlerde firmaların teklif edecekleri fiatlerden ziyade bunların kabiliyetleri gözonünde tutulacaktır.
Milletlerarası Çocuk Hastalıkları Kongresine iştirak ediyoruz
Gelecek temmuz ayında Zürih şehrinde toplanacak olan milletlerarası 6 n-cı Çocuk Hastalıkları Kongresine Türkiye de iştirak etmektedir. Memleketimizi İstanbul üniversitesi Çocuk Kliniğinden Ordinaryüs Profesör İhsan Hilmi Alanlar, Scnjorj Hostahanesl Eaş-hekiml Dr. Faka çelil ve Ankara Çocuk Kliniğinden Bayan Dr. Metine BÜger temsil edeceklerdir.
Müttefikler bu 3 şarttan ilk ikisini derhal kabul ettiler
çev-gart
içti-Ko-
Bonn, 26 A.A. (Up) — Batı Almanya Başbakanı KoDrad Adenauer, ancak ileri sürülen üç şart batı milletleri tarafından kabul edildiği takdirde, Batı Almanyanın Avrupa Konseyine iştirak edeceğini dün açıklamıştır.
Adenauer, bu üç şarta, tetkik olunmak üzere müttefik işgal heyetine verdiğini bildirmiştir. Hükümet relerine göre, bahsi geçen üç şunlardır:
1 — Batı Almanya, Konseye rak etmek üzere, Batı Yüksek
miserleri tarafından resmen davet edilmelidir.
2 — Fransız - Alman hududu muvaffakiyetli bir banş konferansı He tesbit edilinciye kadar, Konsey tarafından. Saar’a sadece muvakkat aza-lık verileceği vâdedilmelldir.
3 — Avrupa Konseyine aza olduktan sonra Almanyaya, iştirak edemi-yeceği Bakanlar Konseyine müşavir göndermesi hususunda müsaade verilmelidir.
Avrupa Konseyi İle Bakanlar Konseyi, Batı Avrupanın, kanun yapma salâhiyeti olmayan, fakat hudutsuz bir söz hakkına sahip bulunan, icra kuvvetinden mahrum bir nevi parlâmentosu telâkki edilmektedir.
Stuttgart 26 (YİRS) Batı Alnıan-yanın Avrupa Konseyine iştiraki için Başbakan Adenauer tarafından ileri sürülen şartlardan ilk İkisi, Müttefik Yüksek Komisyonu tarafından kabul edilmiştir.
Batı Almanyanın Avrupa Konseyinde, tam Ölçüde üyelik hakkına
Batı Almanya Barbakanı Adenauer malik bir âza olarak tanınması şartı, Konseyin, statüsünü değiştirmesini ve böyle bir değişikliğin yapılması için üye devletlerin istişarelerini icap ettirileceğinden kabul crilememiştir.
4
Paris Hukuk Fakültesi
Dekanı İstanbula geliyor
İstanbul Üniversitesi Hukuk ve İktisat Fakülteleri, .şehrimizde konferanslar verdirmek üzere Paris Hukuk Fakültesi Dekanı ve Medeni Hukuk Profesörü Juliot de La Morandiere'l davet etmiştir.
Profesör İlk konferansını sah günü saat 16 da Hukuk Fakültesi 8 numaralı dershanesinde (Fransız Code Çivil inin reformu) mevzuunda verecektir.
Okulların ikinci kanaat dönemi
Şehrimizdeki ilk, orta ve liselerin i-kincl kanaat dönemi karneleri verilmeye başlanmıştır. Karnelerin tevzii ay sonuna kadar devanı edecektir. Bu münasebetle öğrenciler İçin bir dinlenme tatili yapılacağı söylentileri varsa da bu hususta şehrimize hiç bir emir gelmemiştir.
C. H. P. Divanı fevkalâde toplantıya çağırıldı
Ankara, 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Son çalışmalarını 7 nisanda toplanmak karariyle bitiren C.H.P. Divanı yarın saat 16 da fevkalâde toplantıya çağırılmıştır.
Divanın diğer vilâyetlerde bulunan üyeleri Ankaraya henüz gelmemişlerdir. Bunların yarın uçakla gelmesi beklenmektedir.
wımıwwnıpnmıwuımwı
Ankarâdaki uçak kazası
Hakkında mütemmim malûmat
Ankara, 26 ı Hususi muhabirimiz bildiriyor 1 — Dünkü feci uçak kazası tahkikatına bugün de devam edilmiştir. Ankara savcılığı, vaka mahallinde enkaz ve cesetler üzerinde yaptığı tetkikleri bitirmiştir. Ancak Hava YoÜan Genel Müdürlüğünden istenilen teknik rapor henüz savcılığa gelmemiştir. Savcılığın yaptığı tahkikattan pilotun çok mahir olduğu, uçağın da yeni bulunduğu, piste girerken yapılan telsiz muhaverelerinden ârızayı gösterecek hiç bir cihet bulunmadığı anlaşılmıştır. Raporda rüzgârın Anî bir şekilde değişmesi ve karla örtülü bulunan tepenin görünmemesi. kazaya âınll olduğu kanaatine varılmaktadır. Kazaya kurban gidon yolculardan dokuzunun cesedi yarın kaldırılacaktır. Diğer altı kaza kurbanının cesetleri ise ls-tanbuldan gelmekte olan yakılarına tealini edilecek ve İstanbula götürüleceklerdir.
(Gazetelerden)
îngUterede yeniden seçtin yapılacak
ı*mtt:uaihu:a:ttuınuıuwı«^n(ıu1
politikasının zafer arabıısı
Sıvfa 2
—B
Ülkemizdeki secim hazırlıklar^ dolayısiyle-
Devletçilik, bir cemiyet ve iktisat gerçekliği midir?
Yazan : M. Nermi
- NAYASAMIZIN 10 ocak 1845 to kabul olunan metninde söy-le bir madde vardır: Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, DEVLETÇİ, lâik ve devrimcidir (Kanun No. 4605, birinci bölüm, madde 2). Büyük Türk Devrimi’nin» ilkönce, bir umdesi olarak ileriye sürülmüş olan Devletçilik, Anayasamıza girdikten sonra, bütün iktisat hayatımızın İster istemez belkemiği ve teşkilât kaynağı haline gelmiştir? Çünkü, bütün anasayasalr, yalnız hukuk sistemlerinin değil, ayni zamanda, en geniş mânaalyle bütün topluluk nizamının hangi istikametlerde gelişmesi gerektiğini gösteren hükümlere norm alan, direktifleri ihtiva eder. Bugünkü devletçiliğimizle, ilk zamanlardaki devletçilik teşebbüslerimiz arasında, elbette, göze çarpan ehemmiyetli farklar vardır. Ve bu hüküm anayasamızda durdukça yarın ki devletçiliğimiz dc başka türlü olacaktır. Bunlar» bcüibaşh bir mantık çerçevesi içinde gelişe^ bir fikrin çok tabii neticeleridir. Onun için dünkü devletçiliğin yumuşaklığına bakarak, şimdiki devletçilik safhasını anormal farzetmnk, hiçbir bakımdan, doğru değildir. Devletçiliğimizin ilk zamanlarında, teşkilâtımız henüz dalbudak salmadığı İçin, eski liberal ekonomi, yeni iktisat sistemimizin kudretini henüz duymamaktadır. Fakat teşkilât yavaş yavaş ilerledikçe, mahsullerimiz birer birer te.kcl sistemine katıldıkça bütün ekonomik hayatımız bu yeni gelişmeye göre ayarlanmaya başlamıştır. Nerede yepyeni bir iktisat sistemi doğmuşsa orada çeşit çeşit ekonomik sarsıntılar belirmiştir, Çünkü, hayatın mantığı böy-ledir, yeni sistem, ancak eskisini tasfiye ettikten sonra yerleşebilir. Bizde de böyle olmuştur.
Devletçilik umdesine bağlananların ileri sürdükleri fikirlere baküırsa ekonomik sıkıntılarımızın başlıca sebebini bu yeni sistemin tatbikatındaki aksaklıklar teşkil etmektedir, ve İyi güdülen bir devletçiliğin böyle yemişler vermesine imkân yoktur. Almanya’da ve başka memleketlerde iyi neticeler vermiş olan devletçiliğin bizde neden işlemediğini anlamak güçtür. Biz devletçilik hakkında yürütülen bu fikirleri doğru bulmadığımızı söylemek zorundayız. Çünkü, devletçilik umdesini destekliyenler, öteden bert, devletin âmme hizmetleri faaliyetini asıl devletçilik sistemiyle karıştırmaktadırlar. Onlu güdümü bakımından ehemmiyetli yollar >HP(n Romalılar devletçi neğildiler. K iHillar açmak, demiryolları yap-inak, okullar, hastahaneler kurmak, ilh. gibi şeylerle devletçiliğin hiçbir münasebeti yoktur, ve bunlar devletçilik fikrini desteklemek için birer delil olarak öne sürülemez. Bize göre bu yanlış anlayıp yaratan şey blz-deki âmme hizmetleri faaliyetinin devletçilik çerçevesi İçine alınmış olmasıdır. Onun için âmme hizmetlerinin olduğu gibi devletçiliğin de nerede başladığım, nerede bittiğini kavramak oldukça güçtür. Durumun böyle karışık olması, birçok bakımdan. genç devletimizi ve genç devri-mimizi azımsanamıyacak güçlükler karşısında bırakmaktadır. Seçim hazırlıklarımız yapılırken bu son derecede ehemmiyetli noktayı; belirtmek ise nz :
Devletçilik bir umde olabilir mi araba? Hepimiz biliyoruz ki, devletçilik, söylenildiği gibi, güdümlü iktisat olmaktan ziyade devletin bir IktiMit kudreti haline gelmesi ve ha*-lıbuşına istihaaJ teşkilâtı yaratması demektir. Her yeni doğan, yeni yaratılan teşkilâtın, mutlaka, bu teşkilât
Paris Hususî Büromuz bildiriyor
Rus - Amerikan konuşması Avrupa aleyhine olmamalı
İki nüfuz bölgesi tesisi fikri, Fransada, pratik bir hal şekli kabul edilmiyor
Paris (Hususî Büromuz bildiriyor ı — Bundan böyle belki de "7 maddelik beyanat'* ismiyle anılacak olan Acheson’un malûm nutkuna Moskovantn sert bir cevap verdiğini biliyoruz. Rus liderleri, Sovyetler Birliğine karşı serdedilen ithamları kökünden reddediyorlar.
Kremllnin sözcülüğünü yapan Pravda gazetesine göre, hakikatte, Rusyaya yüklenilen suçları Amerika işlemiştir. Almanya ve Japonya ile sulh muahedelerinin hâlâ imzalanmamış olması milletlerarası münasebetlerde baskı yapılması. Birleşmiş Milletlerin vazifesini göremiyecck bir duruma sokulması, silâhların kontrol edilememesi v.a. den Amerika mesuldür. Kısaca, Sovyetler Birliği kuzu, Birleşik Amerika İse kurttur. Rusya sulh uğruna, Amerika ise harp içirt çalışıyor. j
Kremimin mukabil iddiası ne kadar mânâsız ve ne kadar sert olursa olsun. Patisteki reaınl mehafil batı ile doğu arasında müzakere kapısının kapandığına daha kani değildirler. Nitekim Moskova dan gelen haberlere göre Rusya konuşma taraftandır. Sovyetler, atom knnroiü ve bir ademi tecavüz paktı meselelerini ortaya sürmekle 8taİmin İlk adımı altığı ka-naatindedirler.
Gerek yabamı, gerekse Fransız müşahitlerinin fikrine göre, her İki tarafın da bazı fedakârlıklar yapma
sisteminden ilham alan bir zihniyeti vardır. Zaten bu olmazsa teşkilâtın yaşamasına da imkân yoktur. Teşkilât şöyle böyle bir vücut gibidir ve onun gibi her ne pahasına olursa olsun» kendini yaşatmak, yayı inin |c ve kendi mantığına göre hareket etmek zorundadır. Yerimizin darlığı yüzünden teşkilât ruhiyatı hakkında dalla etraflı incelemelere ginşenıiycceğlmi-ze üzülmekteyiz. Fakat bu, böyledlr. Devlet adına hareket eden bu teşkilât zihniyetinin çeşit çeşit halk yığınları ve menfaat zümreleriyle boyuna temasta bulunması, dolayıslylc, birçok tepkiler doğurmaktadır. Sistem yerleştikçe bu tepkilerin daha büyük bir şiddetle kendini sezdirmesi kadar tabii bir şey düşünülemez. Halbuki, çağdaş dünyanın istihsal nizamı doğmalara. umdelere göre değil, doğrudan doğruya ekonomik zarurotlere ve imkânlara göre kurulmuştur. Kendisini, dünya iktisat nizamına bağlı duyan her ülke, bir köşeye çekilerek kendi başına ekonomik bir hayat süremez. Umdeler ne kadar kuvvetli olursa olsun, onlardan çok daha kuvvetli gerçeklikler de vardır. Dünyanın istihsal coğrafyasını üstünkörü gözden geçirenler bu gerçekliklerle adım başında karşılaşmak imkânını bulabilirler. Onun için, devletçilik şekli ve derecesi ne olursa olsun, her millet; kendisini umdelere göre değil, fakat yalnız kendi mantığını tanıyan bu gerçekliklere göre ister istemez ayarlamak zorundadır.
Yurdumuzun on büyük sıkıntısı, söylemek bilo^üzumsuzdur, ekonomik işlerimizin aksaklığından ileri gelmektedir. Biz burada devletçiliğimizin bundan ne derecede sorumlu olduğunu İncelemek fikrinde değiliz. Yalnız, şimdiki programlarını bir tarafa bırakırsek. diyebiliriz ki. beni partilerimizi kuranların hepsi, çok yakın zamanlara değin devletçilik teşkilâtının gelişmesine bütün güçleriyle yardım etmişlerdir. Demek oluyor ki. zamanımızın genel iktisat gelişmesi bize devletçilik umdesinin bir kere daha gözden geçirilmesini emretmektedir. Seçimlerin neticesi belli olmadan hangi partinin İşbaşına geçeceğini önceden söylemek mümkün değildir. Fakat anayasamızda dev letçillk maddesi durdukça yeni hükümetin de ayni yolda yürümesini tabi! görmek lâzımdır. Teşkilât da olduğu gibi kalacaktır. Bunun neticeleri yalnız ekonomik bakımdan değil. aynı zamanda Türk Devrimi’nin ideolojileri bakımından da son derecede ehemmiyetli sayılmalıdır. Çünkü, ekonomik teşkilâtı elinde bulundurduğu için, şimdiki sıkıntılarımızın sorumluluğunu İdaresizliğimizde görenlerin sayısı boyuna artmaktadır. Türk Hükümetinin geniş bir halk sevgisine dayanması bizim idealimizdir. Çünkü, ancak böyle bir hükümet, Büyük Devrlmimizln yüksek hedeflerini gerçekleştirebilir. Ekonomik sıkıntı, dünyanın her yerinde, öteden beri en kötü ve en yıkıcı bir propagandacı olmuştur. Artık, devletçilik bir cemiyet ve İktisat gerçekliği midir? Konusunu hiçbir duyguya kapılmadan köklü bir surette incelemek zamanı gelmiştir. Verilecek karar, bir zamanlar Sakarya Önlerinde verilmiş kutsal karar kadar ehemmiyetli olacaktır. iktisat dâvalarını iktisat dâvaları gibi düşünemezsek, sıkıntılarımızı yene-mezsek genç kültürümüzü pusuda bekliyen demagojiye murdar hasretinin kapılarını açmış olacağız. Kuvvetli olmanın sırrı elimizdedir: iktisat gerçekliğine göre bir istihsal nizamı yaratmak.. Biz bunu elbette yapabiliriz.
sı lüzumunu kabul etmekle Moskova soğuk harbin tasfiyesi fikrini ortaya atmıştır. Israrla dolaşan şayialara göre, alâkalı dışişleri bakanlan a-rasında ve hazırlık mahiyetinde bir toplantıyı hazırlamak vazifesi 8 talin tarafından Mcdotofa verilmiştir. Böyle bir toplantıdan sonradır ki, her iki taraf için de müsait bir yerde Truman - Stalin konuşması yapılacaktır. Toplantı yeri neresi olacaktır acaba? Bu suale şimdilik kimse cevap veremiyor.
Tecrübe sahibi olup aynı zamanda soğukkanlı düşünen kimseler bahis mevzuu Stalin - Truman konuşmalarının pratik sahada ne gibi neticeler doğurabileceğim merak ediyorlar. Normal bir netice, yanı nüfuz sahalarının ayrılması ile mesele halledilebilecek mi? Şunu da unutmamak lâzımdır ki, kalkınmaya başlamış bir Avrupa mevcuttur.
Bir Atlantik Paktı mevcuttur. Akdeniz meselelerinin halli bahsinde yeni bir çığır açan bir Türk - Italyan nndlaşması mevcuttur. Avrupa, gerek siyasi, gerekse ekonomik alanlarda birliğe doğru yol alıyor. Öbür taraftan da Amerika, bu gayeyi destekliyor.
Bu sebeplerden Ötürü, batı ile doğu arasındaki anlaşma fikri Ümit edilmekle beraber Avrupanırı aleyhine bir durum bahis mevzuu olamaz.
V E N t t ğ T A N H ît T. —
27 Mart 1950
Türk » İtalyan dostluk andlaşmosındarı sonra
Akdeııiz paktı söylentileri yeniden ortaya atıldı
D. Parti Genel Başkanı dün Konyada bir nutuk söyledi
C. Bayar, bu nutkunda iktidar partisini şiddetle tenkid ve koalisyon kabinesinin teşkili lehinde bir lisan kullandı
Romada biitün yüksek şahsiyetlerle görüşmeler yapan Necmeddin Sadak, radyoda bir mülakat yaptı
Roma, 26 tYÎRS) — Bundan bir kaç ay evvel bir Akdeniz paktı yapılacağına dair çıkarılan söylentiler Italyan Hükümeti tarafından katiyetle tekzip edilmişken, Türk - İtalyan dostluk andlnşması vesilesiyle yeniden tazelenen söylentiler bu sefer tekzip edilmemiş, fakat böyle bir paktın kurulması için zurnanın henüz erken olduğu, yetkili siyasi çevreler tarafından belirtilmiştir.
İtalyan Hükümeti, Atlantik Paktına dahil bir memleket olmak hasebiyle Batı müdafaaslyle meşgul olacağı için bugünlerde bir Akdeniz paktı uğraşması. Batı müdafaa sındA kendisine terettüp eden vazifeyi bihakkın başarmasına mâni olabilir.
Roma, 26 (YİRS) — Bugün Roma radyosunda bir mülâkat veren Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Bay Necmeddin Sadak, kendisine sorulan sualleri ezcümle şöyle cevaplandırmıştır:
"— İtalyaya birçok defalar geldim ve hor gelişimde, memleketin büyük terakki hamleleri yapmış olduğunu gördüm. Büyük bir ilim adamı olan Cumhurbaşkanı Elnaudl ve diğer ileri gelen İtalyan devlet adamlarının Türk - Italyan işbirliği ve dostluğuna verdikleri ehommiyet beni bahtiyar ediyor**
Bay Sadak, İtalya ile bilhassa kültürel sahada sıkı bir işbirliği yanmak istediğini bçHrtmJşUr.
Roma. 26 A.A. (Özel muhabirimizden) — Türkiye Dışişleri Bnkanı Necmeddin Sadak dün öğleden sonra
Çinde 40 milyon insan açlıktan ölmek üzere
Amerika, yiyecekleri kendi eliyle halka dağıtmak şartiyle yardıma hazır
Hong-Kong, 26 (Nafen) —- Katolik Kiliseleri Milletlerarası Birliği İkinci Başkam Papns L1 Chang*ın bildirdiğine göre, hâlen Çinin 1] eyaletinde açlık bütün şiddetiyle devnın etmektedir. Şimdiye kadar 15.000.000 kişi açlık yüzünden ölmüştür. Pekin şehri civarındaki köylüler ağaç kütükleri, ot ve fidanların köklerini yemektedirler. Çinde açlıktan Ölüme mahkûm bulunan insanların sayısı ise 40 milyona varmaktadır.
Zannedildiğine göre. Çin komünist hükümeti, Rusyadan. Çlndcn aldığı gıda stoklarının ladesini İstemiş, fakat bu isteği cevapsız bırakılmıştır.
tngiltz siyasi muhabirlerinin belirttiklerine göre, komünist Çinin beklediği yordum ancak Batı kendi-
Arap Birliği, Kahirede toplandı
i
Kahire. 26 (Nefon) — Dün ilk içtimaini yapmış olan Arap Birliği Konseyi esaslı meselelerle karşı karşıya bulunmaktadır.
İçtima nıznamcslnin ilk safında Arap Birliği ile Ürdün arasındaki münasebetlerin ortaya çıkarmakta olduğu durum mevcuttur.
Sorulan sual şudur: Acaba bu İç* tlmadan sonra Ürdün, Arap Birliğinin âzası olarak kalacak mıdır?
Bununla beraber öğrenildiğine göre Ürdün İle Arap Birliği arasındaki gergin vaziyet biraz gevşemiş bulunmakta ve ilk Içtlmada Ürdünün bir mümessili içtınında bulunmamasına rağmen bugünkü Içtlmadu bir
Kısa haberler
Truman» Kongreden 3 milyarlık yordunm tasdikim ibtedi
Washlngton 26 (YİRS) — Bugün Kongreye bir mektup gönderen Cumhurbaşkanı Truman, 3 milyarlık yardım programının vakit geçirmeden tasdikim istemiştir Truman. yapılacak bu y.-ıı.iıin sayrsinde, Birleşik Aımrilmmrı menfaatlerinin korunacağını ve dünya barışım temin edeceğini halirin tm ıştır»
I ilipinh I. ı UrKlyg Uf dohtJuk amUuşımuı İstiyorlar
Jnknrtıı 26 (YİRSı Filipin-lop Dışişleri Bakanlığının bildirdiğine göre, Türkiye ile bir dostluk undlaşmasınm imzalanması imkânları da araştırılıyor. Bıılgurlhtaıı, Yugoslav^ ova bir nota daha verdi
Sofyn 26 A.A. (Af|ü Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı taralından dün Sofyadnki Yugoslav Büyükelçiliğine verilen notada Yu-goslavyndu bulunan Bulgar koy. Hliorlne alt emval hakkmdaki Bulgar - Yugoslav andlaşmaaınu. ihlâli şiddetle protesto edilmektedir,
Amcrlkıula rt milyon İşsiz var
Möntreni 26 I YİRS)-Wash|ıig-tonda açıklanan vakum lanı göre. Birleşik Amrrikndn İşsizlik, 1048 yılından beri İki milyon artmıştır
Amorikade hâlen işsiz olanlarun
muhtelif İtalyan siyasi şahsiyetleriyle görüşmeler yapmıştır.
Sadak, akşam Operanın gala ınü-aaınorcslnde hazır bulunmuş ve halk kendisine büyük bir yakınlık göstererek sevgi tezahürlerinde bulunmuştur.
ItAİyadakI Türkiye Büyükelçisi Hüseyin Ragıp Baydur’mı Dışişleri Bakanımız şerefine vereceği öğle ziyafetinden sonra Sadağın Komadaki resmi ikameti sona erecektir.
Sadak, pazartesi sabahı Perise ve daha sonra Staraboıırg'a gitmek Üzere Komadan ayrılacaktır.
Bir İtalyan muharririnin fikri
Roma 26 A.A. (özel muhabirimizden) — Türk • İtalyan dotluk muahedesinin imzalanması münasebetiyle Tempo Gazetesinde Zingarelll imza-siyle çıkan bir yazıda, henüz hakiki bir Akdeniz andlnşmasının tahakkuk etmediğine esefle işaret olunduktan sonra, harp içinde bitaraf kalmış olan TÜrklyenin. Sovyetlerin kötü niyetlerini ortaya koyan siyasi hakikat karşısında, harpton sonra taraf tutmak zaruretini hissederek harici yardımı kabul ettiği kaydedilmektedir.
Tilrklyenln, şimdi Rus tecavüzlerini önhunek İçin Amerika ile Ikl taraflı andlaşmaları kâfi görmediğini. Atlantik Paktına veya hiç olmazsa ona bağlı bir Akdeniz paktına girmeyi arzu ettiğini hellrton muharrir yazısını şöyle bitirmektedir:
'•Türkiye Dışişleri Bakanının bu ziyareti. Türkıyemn hâlen mazi ile değil istikballe meşgul olduğunu gösteren belirtilerden bindir.,»
sine verebilir. Bu muhabirler komünist Çin hükümetinin Rusyadan hiç bir şey koparamıyacağını belirtmektedirler.
New-York, 26 A.A. (United Press) — Times gazetesinin bugünkü başmakalesinde, Birleşik Amerikanın Çinde kendi kendini basa getiren hükümetle arasının açık olmasının, açlıktan ölecek olan ÇınlUonn yardım taleplerine kulak asmamasını icap ettlnniyeceğtnl belirterek “mümkünse onlara yardım etmeliyiz” demekte ve şunları ilâve etmektedir:
“Fakat komünist Çin ordusunu beslemek istemeyiz. Komünist Çin hükümetinin, yardımın, yerinde A-mrdkahlar tarafından dağıtılmasını kabul etmesi şartiyle, Çinlilere kıtlık için yardımda bulunabiliriz'*.
Ürdün mümessili bulunacağı resmen öğrenilmiştir.
Mısır Başbakanı Nahas Paşa, ür-dünün bir mümessilinin içtımada bulunmasını arzu ettiğini bildirmişti Aynı zamanda bunun, Arap Birliği nizamnamesinde de tasrih edilmekte olduğuna işaret etm(ş olması dikkati çekmektedir.
Amman, 26 A A, (Afpı — Arap Birliği toplantısına gidecek olan Ürdün heyetinin hareketi müddetslz o-larak tehir edilmiştir
tyl bahar alan kaynaklara göre, buna sebep Arap Birliği toplantısında Gazza’nm bir heyet tarafından temsil edilmesidir.
sayısı oeş milyon Kadardır. Bu rııkum» memleketin işçi kudretinin onlkldo biri nlebeUndedir. Algun Kıralı Tahrana
gitti
Tahran 26 A.A. (Afpl — Atga-nlstan Kıralı Mchmod Zahir Şah Bağdat'tan Tahrana gelmiş ve hava alanında İran Şahı tarafından karşılanmıştır.
Hidrojen kombimi uçııklıı tıis ııuniı \ iu uk
Hıırtadale NYK. 26 A.A. (Afp) — Atom enerjisinin kontrolü huk-kıntlaki Bııruch Plânını tanzim edenlerden John Hancock dün akşam beyanatta bulunarak doınlş-tlı kİ:
“Hidrojen bomhasmı uçukla ta* sınınk İmkânı yoktur.,, Amerika, Ingiltere ve Kunııdunm müşterek deniz manevraları bitti.
Washington 26 A.A. ıLps) — Amerikan Bahriye Bakanlığının bildirdiğine güre, dört devletin Kıııalb denizinde yaptıkları müşterek munevrahırın neticesi, hava savunmasında ve denlzaltdarn karşı yapılan savaşta ilerleme kaydedildiğini göstermektedir.
Amerika, İngiltere, Kanada ve Holândıı’nın deniz Icuvvoûerl bu manevralara İştirak etmişlerdir v(- manevralara başkanlık eden Amerikan komutanı neticelerdim Çök memnun olduğunu belirtmiştir.
Konya 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — D. P. Genel Başkanı Celâl Bayar bugün il kongresinde ezcümle şunları söylemiştir:
— Muhterem Demokrat KonyalI arkadaşlarına Bugün resmen seçim mücadelesine başladığımızın ikinci günüdür. Demek kı D. P, nin seferber olarak gereli gündüzlü çalışacağı zaman gelip çatmıştır. Biz İktidar partisinin hayli zannından beri seçimlere hasırlanmakta olduğunu görmekte idik. D. P. 1946 dan sonra daima seçimlerin yenilenmesini istemiştir. Çünkü büyük bir haksızlığın tamirinin ancak milli iradeye müracaatla mümkün olacağına İnanıyorduk. Bununla beraber seçimler İçin iyi bir mevsimin seçilmesi dc bir zaruret idi. Biz bu zarureti hükümete anlatmaya çalıştık. Dedik ki şu sırada bilhassa şark vilâyetlerimizde muvasala temin etmeye imkân yoktur. Bugün Konya kazaları arasında bile irtibat temin edilmiş değildir. Kar ve çamur deryası içinde vatandaşların milli vazifelerini yapmaları pek müşkül ola-cnktır. Bu suretle seçimlerin 14 mayısa rastlayan bir tarihte değil 15 gün sonraya alınmasını istedik fakat dinletemedik. Gerçi havaların bozuk olması Ikl taraf için de varittir. Fakat no oluraa olsun 15-20 gün dada beklemek bu milleti eziyetten kur* tarmak bize düşen bir vazife idi. Aynı zamanda hükümetin vndettlği. fakat çıkarmadığı bazı kanunlar da vardır. Matbuat kanunu, işçilerin Ücretli hafta tatili kanunu ve dünyanın hiçbir medeni milletinin memurlarını hiyameyesi için kullanmaya tenezzül etmiycceği Memurin Muhakeme t Kanunu gibi, sözlerimizi dinletemedik. Şu halde aziz KonyalIlar seçim mücadelesi başlamıştır, Buyurun efendiler. Seçim mücadelesine, nefsimize olan İtimatla geliyoruz.
Bayar. müteakiben 1946 daki ile bugünkü şartları mukayese etmiş ve 1950 seçimlerine emniyetle girebileceğimizi ifade ederek şunları söylemiştir:
“Yeni seçim Kanunu hiç kimsenin lûtfu değildir. Doğrudan doğruya bu memlekette hak, hürriyet ve adaleti temsil eden D. P. nin eseridir. Baskı yaparlar mı, yapmazlar ını diye bir sual varıl oluyor. Dört senede çok geniş mesafeler aldık. Kendimizi vakar ve .haysiyet dairesinde müdafaa etmesini bilirsek Üzerimizde hiç kimse baskı yapamaz...
D. P, Başkanı seçimleri sandalye ve mevki için kazanmak İstemediklerini. memlekete hizmet programlarını tatbik etmek için çalıştıklarını söylemiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
— DP. için programı yoktur diyorlar. D. P. nin programı vardır. Ve mükemmeldir. Onu yalnız kül halinde dikkatle okumak ve tetkik etmek lâzımdır. Bu program mütalâa edildiği zaman görülecektir ki bugün duyduğumuz ihtiyaçlara tama-miyle cevap vermektedir. Bu program tahakkuk ettiği zaman memleket namına istediklerimiz de tahakkuk etmiş olacaktır. Asıl mesele şudur* Acaba karşımızdnkilerin programı var mı? Ben bu bahsi münakaşa etmeyi dnhı zaid görUyorum, Partiler iktidara geldikleri zaman müstakar bir hayatı tahakkuk ettirmeye çalışırlar.
Eğer bir partinin programı varsa, hükümetler, vekiller değişir fakat tatbikatta o partinin programı ayakta durur. Müstakar hayat ancak böyle vücut bulur. Soruyorum size, bu mânada C. H, P. nin programı v^r mıdır. Halk Partisi hükümetlerinde müstakar bir gidiş var mıdır. Bir bakan diğer bir bakanın yaptıklarını devam ettirmekte midir? Son 10 senedir idare şckltne baktığımız zaman görürüz ki bir hükümet geliyor, her şeyi, şekere varıncaya kadar, tevzi esasına tâbi tutuyor. Sıkı bir İktisadî sistem takip ediyor. Aynı partinin başka bir hükümeti biz yanılmışız,
Hindlçlnidc komünistlerle çarpışmalar oluyor
Hanoy 26 A.A. (Afp)— Fransız Yüksek Kumandanlığı tarafından dün yayınlanan tebliğde Hanoy’un 30 kilometre kuzeydoğUaünda bulunan Baamin bölgcaindo Fransız birllVlorlylc Vlotmln çeteleri arasında vukua gelen çarpışmada 60 kadar çetecinin öldürüldüğü bildi-ı nmcktcdh.
Amrrlkım a*kerl İnlini heyeti bir müddet dnluı YuımnlManda kalarak
Atina 26 AA. (United Pres») — Birleşik Amerika ordusu Genelkurmay Başkanı General Lawton Colllns dün beyanatta bulunarak, Vunanlatandaki askeri müşavir-Icı heyetinin, ancak talim ve terbiye İle meşgul olacak kadar azaltılmış bulunmasına rağmen bir müddet daha memlekette kulaca-ğmı bilıiiı miştir.
Yugoslavya» yeııl Yunun kahincNİııdvn memnun değil
Bolgıad 26 (AP) — Yugoslav resmi gazetesi Burbn. bugün yeni Yunan hükümetini» mürlccller-den müteşekkil bir kabine ohırnk vafullandırını^tır. Gazete, bu kabinenin Balkunlardu sulbü başa-ramıyacağım yazmaktadır.
aldığımız tedbirler yanlıştır diyor ve siyaseti bnmbnşka bir istikamete tevcih ediyor. Unutuyorlar ki bir parti programında bütün parti mensuplarının hakkı vardır. Şu dakikada hatırıma gelen birkaç misal arzede-yinı. Evvelâ Orman Kanunu yaptılar. Bugün değiştirmeye çalışıyorlar. ÇÜn-kü bu kanunlar memleketin iktisadiyatı için okluğu kadar köylülerimizin hayatı için de bir facia oldu. Her köye o köyün mektebi varken dahi bir mektep yaptırmaya kalktılar. Sonra vazgeçtiler. Toprak Kanunu öylece değişti. Dünya konjonktürünü tetkik etmek zahmetine katlanmadan 7 Eylül kararhıriyle memleketi ıstıraba sürüklediler. Vaktiyle harp başladığı zaman bütçeyi harp gayelerine göre ayar etmeleri, fazla masraflardan vaz geçmeleri lâzımken normal zamandaki masrafları bile durdurmadılar. Varlık vergisi gibi gayrı tabii vergilere baş vurdukları halde ordu ihtiyaçları yanında alvU ihtiyaçların masraflarını kısmadılar. Şimdi bu büyük yük milletin omuzunda kalmıştır. Eğer Marshall Yardımı olmasaydı şimdi malî bir iflâs kamışındaydık.
Arkadaşlar, millet bu hakikatleri çok iyi biliyor. Eğer bu icraattan memnunsa, reyini Halk Partisine verebilir, fakat biz halkın btı İcraattan muztarlp olduğunu biliyoruz. Ona hizmet için karşısına çıkarak itimadım istiyoruz.
Son günlerde bazı nutuklara tesadüf ediyoruz. İktidara karşı tatbik edilecek şiddet politikasından bahsediliyor. Eğer bu sözlerden bize de hisse ayırıyorlarsa şunu bir kere daha tebarüz ettirmek mecburiyetindeyim kı biz şiddet politikası taraftan değiliz. içerde ve dışarda bu memleketin huzur ve istikrar içerisinde yaşamasını arzu ediyonız. Bizim mili! haklanmızın tahakkukunu istemekten başka arzumuz yoktur. Bize bu isnatta bulunanlar kendi günahları* nı biliyorlar ve bu sözleri kendi günahlarını setr için söylüyorlar. Böyle basit siyasî taktiklerin zaman! çoktan geçmiştir.
Arkadaşlar:
Bir âmme hizmetinde bulunan kimseler işlerinin doğru cereyan etliğini göstermek istiyorlarsa bütün hesaplarını açıkça ortaya koyarlar. Ben iktidarın dürüst hareket etmek istediğine inanmak istiyorum. Bazı gazeteler ve gazeteci arkadaşlarımız bir koalisyon hükümetinden bahsettiler. Eğer bugünkü hükümet hesaplarını ortaya dökmek istiyorsa böyle bir fırsattan istifade etmelidir.
Koalisyon kabinesinde her iki taraf müraknbv vazifesini müştereken görür. Secimler emniyet içinde cereyan eder. Bizim şiddet kullanacağımızdan endişe ediyorlarsa ve eğer şiddet yapılırsa o takdirde biz de mesuliyete İştirak etmiş oluruz. Bir koalisyon kabinesinin yapacağı seçimlere artık kimse ve hiçbir taraf itiraz edemez. Eğer dürüst seçimler yapmak arzusunda samimi iseler bu fikrin üzerinde durmaya mecburdular.
Bayar. sözlerini KonyalIların zaferi kazanacağından emin bulunduğunu söylemekle bitirmiştir.
Cihad Baban'ın K»n>adakl nutku
Konya 26 (Husus! muhabirimiz bil-diriyor) — D. P. Konya 11 Kongresinde yapılan ısrar Üzerine kısa bir konuşma yapan İstanbul Milletvekili Cihad Baban, C. H. P. Genel Başkanı înönünün Polath nutkuna temas ederek ezcümle şunları söylemiştir:
“Biliyorsunuz kİ ben şahsen anayasa değişikliğine çok taraftarını. Bu fikri memlekette yaymak için çok yazı yazdım ve uğraştım. Bununla beraber C. H. P. nin şef sisteminden ayrılmadığına en canlı şahit de bu sözlerdir. Çünkü H. P. bir anayasa değişikliği hakkında herhangi bir organında karara varmış değildir. İnönü bu kadar ha^vat! bir mevzuda resen hareket etmekte ve yine resen bu mevzuda kendi partisini angaje etmektedir. Görülüyor ki şef önde gitmekte, parti de arkasından. Halbuki Demokratik bir bünyede bunun tam aksi olmak lâzımdır. înönünün mevcut Anayasamız hakkmdaki ton-kidleri doğrudur. Bu sistemde gerçekten kendilerinin söyledikleri gibi bir haftada bütün kanunlar değişebilir. Nitekim ekspres kanunların Meclisten nasıl çıktığım ve Af Kanununun başına gelenleri biliyorsu-mz. Ancak senelorden beri halkın şikâyetini mucip olan bu hale C. H. P. tam iktidardan çekileceği zaman işaret etmemeliydi.,.
Avusturya Elçisi geldi
Avustıırva Elçini Klemsns VVIVIner dün nüOMlvlc birlikte Ankarsdsn ıphri-ınlse gelmiştir.
Kendisiyle görüşon bir arkadaş un mu ılynıctinin huauel mahiyette olduğunu vc beyanat verecek durumdn bulunma-dlğinı •öylomlştlr.
Türkiye • Avusturya arasındaki lk-tiNiKil münasebetler hakkinclnkl süsle cevaben:
- Cm yet İyi bir şekilde devam etmektedir. Şimdilik hiç bir derişildik mavıuubahls değildir, cevabını vermiştir.
Harp malûlleri yeni bir lokal açıyor
Hıı.rp MıtlftUerl Kirlili martta Tep» hnnvdu estin Mİ(lıkl»«rı yeni binşyi HU” rnslmle açacaklardır. Usun müddetten beri devam eden tamirat bitmiş ve merasim programı hasırlan»!gır.
İstanbulda da seçim kampanyası açıldı
Demokrat ve Halk Partileri dün müteaddit toplantılar yaptılar
Demokrat Parti şehrimizdeki seçim kampanyasını dün Kadıköy, Erenköy. KnraglbnrUk, Evüp ve Pendikta yaptığı siyasi toplantılarla, açmış bulunmak-tadır. Bu toplantılarda parti sözcüleri tarafından dört yıllık ıcşril hayatın türlü bakımlardan kritiği yapılarak, parti programı bakımından tenkldler-de bulunul m uştur.
Erenköyünde yaptığı konuşmasında II başkanı Dr. Sn.nl Yaver, seçim devresinin fiilen başladığını ve teşkilât o-larak Seçim Kanunu çerçevesi İçinde çalışmaların hızlandırıldığını söylemiş ve tarafsız Neçmenlerln, İktidar parti-Mini bir defa daha tecrübe etmek niyetinde olmadığını belirterek zeçmen kütüklerinin tanzimi ve listelerin ilâm bahsindeki fikirlerini anlatmıştır.
Kadıköy toplantısında konuşan FI-ruzan Tekil de yeni seçimlerin ehemmiyeti üzerinde durmuştur.
Pendlkte büyük bir topluluğa hitap eden Dr. MUkerrem Sarol, înönünün PolaUıda söylemiş olduğu nutku ten-kld ederek, parti başkanlığı İle devlet başkanlığının aynî şahısta birleşmesi keyfiyetini bir defa daha tenkld etmiş ve 21 Temmuz seçimlerinde bir hAdlse çıkmamasının sebebini idarenin hikmetinde değil, vatandaşın şuurunda olduğunu tebarüz ettirmiştir. Bilâhare A-rıayann mevzuuna dokunan Sarol» Anayasanın ne zaman kayıtsız şartsız tatbik edildiğini sormuştur.
Muzaffer Şahlnoğlu Karagümrükte yaptığı .konuşmada, iktisadi tutumunu tenkid ettiği İktidarın milletin muhabbetine mazhar olamayacağını söylemiştir.
Eyüpte yapılan toplantıda söz alan hatipler İktidara çatan konuşmalar yapmışlardır.
Bu arada Cahide Evliya: “— Günler yaklaşıyor. Kıea bir zamanda ya D P. yİ iş başına getirerek memleket dâvalarını ehil ellerle halletmek muradına ereceğiz veyahut da demokrasiye çok uzun bir müddet için veda etmek zorunda kalacağız.“ demiştir.
Halide Ahlaka da. gecekondu, çocuk, gençlik. Işaizllk dâvalarına temas ederek D P nin bu meseleleri kısa zamanda halledeceğini söylemiştir.
Aynı toplantıda soz ilan Ali Çekiç, seçim mevzuuna temas ederek D P. programı üzerinde esaslı bir konuşma yapmıştır.
Bilâhare balkondan Eyüp demokratlarına hitap eden Fuat Köprülü. D.P.-nln köylü ve İşçi zümrelerine istinat ettiğini, bu kütlelerinse huzursuz yaşadıklarını. bir memleket ekseriyetinin huzursuz yaşaması halinde o memlekette selâmet olmadığını, binaenaleyh D P. nin bu mevzu Üzerinde ısrarla duracağını anlatmış ve D P. ye Is-nndedllen muvazaayı reddederek bu şayiayı çıkaranların bir zaman D.P. saflarında bulunduklarını hatırlatmıştır. Bu arada seçim kanununa da temas e-dçn Köprülü, bu kanunun mütekâmil bir kanun olduğunu beyan ederek önümüzdeki seçimlere bu kanun sayesinde hile karıştıracak olan ellerin kırılacağını tebarüz ettirmiştir.
D.I’, yoklama kurulları
Dcmokrnt Parti vokla.ma kurulları 9 nisanda toplanarak parti adaylarını tcsblt edeceklerdir. Parti. Belediyeden konuşma yapılacak meydanların vis* kapalı yerlerin bir listesini istemiştir. Her ilçede seçimi takip etmek üzere o-cak MivıatnH göre ekipler teşkil edilmektedir.
Halk Particinin toplantıları
CHP Bakırköy İlçesi kadınlar kolu tarafından dün saat 15 te İlçe binasında bir toplantı yapılmıştır. Kol Balkanı Zibn Alpurslın. Cumhuriyet devrinde kadınlara verilen ehemmiyet ve tanınan haklan belirten açış konuşmacını takiben, ilçe başkanı îlisan Gürel C H P. nin Bakırköydekl durumunu anlatan bir hitabede bulunmuştur. Bu hitabeyi, partinin müzik ve spor ekiplerinin gösterileri takip etmiştir.
Beyuğlunda
C-H P. Beyoğlu ilçesinin Taksim ve istiklal bucaklarına kayıtlı olan yeni (tınların tanıştırılması maksadlyle dün Maksimde büyük bir toplaçtı yapılmıştır. Toplantıyı açan Beyoğlu İlçe başkanı Ekrem Tur, bucağa «on bir ay İçerisinde katılan 3S3 partiliyi takdim etmiştir. Bunu General Mümtaz Aktan. Sedat Kantoğlu. Zeki Cemalin konuşmaları takip etmiştir. Son olarak tekrar söz alan Beyoğlu İlçe başkanı şunlnn söylemiştir: '•— 1950 seçimlerinin mAnası n«lâ C H P. nin iktidarı kazanmak ve kaybetmek dâvası değildir Hiç kimseden oy almak için yalvarmıyoruz. Klıpseye yerine getlrllemi-yrcek vaadlerde bulunmuyoruz. Kin ve yaya sahibi değiliz. Sizden ricamız, behemehal sandığa gitmeni» vs vicdanınızın sesine uymamadır,”
Beşiktaş Futbol takımı Amerikaya gidiyor
Beşiktaş Kulübünün yıllık kongresi dün toplanmıştır. Amerika ve Mek-Miknda birer maç yapmak üzere bir futbol takımının gönderilmesi İçin i-dare heyetine salâhiyet verilmiştir
Kulüp birinci başkanlığına İstanbul milletvekili Ekrem Amaç seçilmiş ve Amerikan Hastahanosinde tedavi «dilmekte olan fahri başkan Recep P«-kor’ln hatırını sormak Üzere üç kişilik bir heyetin gönderilmesine karar verilmiştir.
Viyolonselist Fournier geldi
Tanınmış Farnnaız vlyolenael virtüözü Plerre Fournier dün Parlsten uçakla şehrimize gelmiştir. Sanatkâr ilk konserini perşembe günü verecektir
Fdrtibî’nin
yıldönümü kutlanacak
Farabl’nln doğumunun l’MNi İnci yıldönümü dolayını,vle bu sene ekim avında yapılarak merasimin hazırlıklarını teablt etmek için yarın üniversitede bir toplantı yapılacaktır.
•
Son 21 saat zarfında yurdumuzda hava bütün bölgelerde çok bulutlu ve yer yer yağışlı geçmiştir.
Yağışlar İç Anadolu, batı Karadeniz kıvılarıylv. Doğu Anndoluda kar. di-ger bölgelerde yağmur şeklinde olmuştur
Son 21 saat zarfında yurdumuza düşen vuğt( nılkt ıHai'i metre karede Antalya ve Anııdoludb 21. Oamnniyedv 15, Şilede 12, Glrnsunda 10. Antapte 0, Kaysondc S, Yozgat ve Zonguldekta 7, Kırşehir, Rolü, Sivas ve Kartalda â. Samsun, Dörtyol ve ElAzığda 5 kilogramdır.
Kar kalınlı klan. Kara kösede 19. Br-zürumda. 17. Akşehrlde ve Karada 0. Kayserlde 3, Kastnmpnuda ı santimetredir .
En düşük ısı sıfırın altında. Akşehlr-de 0. en yüksek ıaı sıfırın ünlünde. îa-kenderun ve Urfada IH derecedir.
Yarın şçhrlmUde hava bulutlu olacak, rüzgarlar kuzey ve kuzeydoğudan esecek, hararet derecesi biraz yükselecektir. Yağmur İhtimali pek azdır.
27 Mart 1950
Y E N t İSTANBUL
Sayfa 3
İkinci Diiııya Harbi içinde
--
Paris yıkılmaktan nasıl kurtuldu?
Parisi yerle bir etmekten beni meneden,
Yazan:
Korgeneral Von Choltitz
Paris'in son Alman Komutam
Yolda giderken binbaşı bir muhabere arabası çevirdi. Onu geçtikten sonra, halk tarafından rahatsız edilmeden Vilâyet konağına vardık. 20 polis himayesinde olarak avludan geçtim, bir merdiven çıktım ve önümde bir kapı açıldı. İçersinde bir çok sivil ve subayın bulunduğu bir odaya girdim.
Gayet terbiyeli ve kusursuz askerî terbiye almış bir general, bana yaklaşarak :
“— Ben, General Leclerc’lm, siz de her halde General von Choltitz’si-nlz. Mektubumu niçin kabul etmediniz ?o
General. Fransızca konuşuyordu.
Ben almanca cevap verdim:
u— Muharebe bitmeden, mektuplaşmak Adetim değildir.,,
Generalle yan yana bir masaya o-turduk ve tercüman vasıtasıyla konuşmaya başladık.
General Leelerc bana, makine ile yazılmış bir nevi teslim mukavelesi uzattı. Maddeleri teker tektft* tetkik ettik. Haddi zatinde buna hfç lüzum yoktu. Çünkü, muharebesin bir teslim mevzuu bahis değildi. Bilâkis karargâhım, muharebe sırasında zapt ve ben de, kurmay heyetimle birlikte esir edilmiştim. Bu itibarla, bu vesika şahsımla maiyetim için, hiç bir şey değiştirmiyordu. Mukavele, daha ziyade henüz ateş kesmemiş olan bazı mevzilerimize şâmil olabilirdi.
Muharebenin durdurulması mesuliyetini bilerek ve istiyerek deruhte ettim. O zaman da, bugün de, şu kanaatteyim kİ, muharebeyi» ümit görmediği için kesen bir komutan, askerlerini lüzumsuz fedakârlıklardan korumakla da mükelleftir. Şehrin heı tarafında dağınık bir halde bulunan, blrbirleriyle irtibatsız ve 24 saatten beri hiç bir emir almadan mukavemet eden mevzilerimizin, komutanları teslim olduktan sonra, ateşe devam etmelerini istemiyordum ve buna müsaade edemezdim.
fioıı emrim:
Bu işi de tamamladıktan sonra bir zırhlı keşif otomobiline binerek Montpamasse garına gittim. Otomobilde, General Leclerc önümde ve yaveri arkamda oturuyordu. Gider-ken birkaç defa damlardaki çetecilerin ateşine maruz kaldık. Otomobilin topunu kullanan asker, silâhını sağa sola tevcih ediyor, fakat ateş etmiyordu.
Askerlerime, neticesiz kalan muharebeyi kesmeye dâvet eden emrimi. kısaca şöyle yazdım:
— “Bütün mevzilerde, her türlü mukavemetten, hemen vazgeçilmesini emrediyorum.,,
Umumi Komutan Korgeneral Von Clıoltitz Subaylarım, Fransız subaylarımla refakatinde olarak bu emri, şehrin muhtelif noktalarındaki mevzile-
Amerika mektupları
Haftanın panoraması
1952 de yapılacak olan Cumhur-1 başkanlığı seçimlerine Truman’ın, | namzetliğini koymıyacağı yolundaki beyanatı Demokrat Parti mehafilinde ciddi telâkki edilmemektedir. Bahsi geçen beyanat daha çok bir seçim oyunu olarak tefsir olunuyor.
Hâlen Cumhurbaşkanı muavini bulunan Barkley’in 1952 de 75 yaşına erişeceği hesap edilmekle ve gelecek seçimlerde namzetliğini koymı-yacağına muhakkak nazariyle bakır maktadır.
Diğer taraftan, VVashington’dakı salâhiyeti! Cumhuriyetçi Parti meha-filinin kanaatine göre, 1352 seçimleri
ATEŞ kes !
Varisteki Alınan askerleri tealim olduktan sonra, yaralarını sarıyorlar.
rinıize tebliğ etmeye memur edildiler. Fakat bu vazifeyi yaparken o kadar hakaret ve tecavüzlere mâruz kaldılar ki, ikinci bir tebligat için subay bulmakta mükülât çektim.
Bir müddet sonra benimle, sırf askeri işler üzerinde görüşmek arzusunda bulunduğ'u söylenen General Bradley İle tanışmak isteyip istemediğim soruldu. Muvafakatim üzerine, kendisiyle buluştuk ve Normandic-deki karşılıklı muharebelerimizden bahsettik. Nihayet bana şunu sordu:
“— Niçin ricat emirlerinizi daima 24 saat gecikerek verdiniz?,,
Bir ara durakladım ve öne eğilerek:
“— Generalim, bu siyasi bir meseledir,, dedim.
Bradley hemen anladı ve şu mukabelede bulundu:
“— Anlıyorum. Ordunuzun. Kurmaylarınız tarafından değil de, siyasi yoldan sevk ve idare edilmesinden çok memnunuz.,»
Karanlık basınca, Albay Von Un-ger, Albay Jay ve bir emir eriyle birlikte hareket ettik. Bir İki günüm Amerikan karargâhlarında geçti
Cherbourgdan uçakla İnglltereye geçtim ve orada dokuz ay kaldıktan sonra Amerikaya gönderildim. Fransız ve Alman kamplarında bir sene kaldım, tki sene sekiz aylık esaret hayatı zarfında, çok haysiyet kinci muameleler gördüm. öyle muameleler kİ, yalnız Alman askerinin şerefini kırmadı!..
Anlattığım bu hâdiseler hakkında beş sene, hiçbir şey söylemedim. Nihayet Abetz dâvasında şahadete dâvet edildim. İfadem sırasında, hiçbir
için Cumhuriyetçiler ıkı namzet üzerinde durmaktadırlar: Taft ve Eisen-hower. Amerikan haininin, hattâ işçilerinin General Elsenhower’i tercih edecekleri düşünülerek son dakikada Taft’a namzetliğinin geri aldırılmadı kuvvetle muhtemeldir
Acheson'a karşı ceıeyan.
Casusluk suçundan mahkûm olduktan sonra dahi Algieı Hiss’ı müdafaa edişi Dışişleri Bakan: Dean Acheson’un durumunu U(ı hayli sam-mıştır. Demokrat Partiye mensup senatörler bile umumi efkârın akslı-tümelinden kokarak Acheson’u ten-kld etmeye başlamışlardır
ahlâki endişelerdi
Çeviren:
Behçet Cemal
mucip sebep zlkretmekslzin, yalnız hakikati anlattım.
Bütün gayem, Almanyanın o zamanki mümessilinin, azlimi veya öldürülmemi önlemek suretiyle, Paris şehrinin yıkılmaktan kurtulması hususunda, paha biçilmez hizmetler ifa ettiğine» mahkemeyi ikna edebilmekten ibaretti Hitler, Parisln yanıp yanmadığını sormuştu. Parisi yerle bir etmek hususundaki maksadından şüphe dahi edilemezdi. 4
Son söz
Şimdi artık vaziyeti o zaman nasıl gördüğümü izah etmek ve hareket hattımın hesabını vermek sırası geldi. Şüphe yok ki. bir gazetenin mahdut sayfalarına sıkışan kısacık bir tefrikada, saik ve münasebetleri tamamen aydınlatmak mümkün değildir. Bununla beraber, elimden geleni yapmaya çalıştım, ve ümit ederim ki. tarihçilere bazı vesikalar temin edebildim. Hâdiseler birbirine o kadar girift ve günlerimiz o derece mahmul idi ki. bu kadar zaman sonra, tarihlerde veya hâdiselerde yanılmış olmam mümkün olabilir. Mamafih, hâdiseleri sıhhatle anlatmaya gayret ettiğimi temin edebilirim.
Ordu şeflerinin. Parisi tahrip etmemek hususunda benimle tamamen hemfikir olduklarını ispat edebildiğimi sanıyorum. Bu husustaki emirler. doğrudan doğruya Hitler’dcn ve karargâhından geliyordu. Fakat her halde ordu şefleri kaderin karşıma çıkardığı mesuliyetle karşılaşmadıklarına memnun kalmışlardı.
Mevcudiyetinden şüphe etmediğim bazı münekkitler diyecekler ki. Alman şehirleri de askeri hiçbir lüzum olmadan, tarife sığmaz bir vahşetle tahrip edilmiştir. Dresden, VVÜrzburg, Münster gibi şehirlerimizi gözö-nüne getirmek kâfidir. Fakat, Parisi yerle bir etmekten beni meneden ahlâki endişeler, isimleri meskût geçilen, askeri ve siyasi hareketleri hakkında henüz hiçbir hâkimin hüküm vermediği öteki tahripçilere do şamildir. Zaten medeni dünya, o hâdiselerin lüzumsuzluğuna ve tahrip edilen mahaller hudutlarını çok aşan felâketlere sebep olduklarına, çoktan kani olmuştur. Beni muaha-ze edecek olanlar zannediyorlar mı kİ, Parisin yerle bir edilmesi, vaziyetimizi kolaylaştıracak, acılarımızı dindirecek ve infialimizi susturacaktı. Ben şahsen. Parisi yerle bir etmiş olsa İdik bile, aynı acıları duyacağımıza kaniim. Halbuki Parisi yıksa idik, Almanlarla Fransızlar arasında, tek kelime dahi konuşmaya İmkân kalmıyacaktı.
SON
KİTAPLAR ARASINDA
Ziya Gökalp diyorki...
KLÂSİK eser nedir? Klâsik c-ser, her basılışında, ilk defa olarak yayınlanıyormuş gibi alâka uyandıran, nisyana gömülen binlerce kitap arasından sıyrılarak zamanın ve mekânın hudutlarını aşan, bir kelline İle ölmezliğe ulaşan eserdir. İşte bunun İçin, Ziya GÖk-alp’ın artık bu mertebeye ulaştığını söyliyebiliriz. Uzun bir ihmalden sonra, Türk münevverleri ona rücû etmek ihtiyacını duyuyor, onun yazılarını istifade He okuyorlar. Kültür hayatımızda bu iyi bir alâmet olsa gerek!
Ali Nüzhet Göksel'ln topladığı ve büyük fikir adamımızın şimdiye kadar kitap halinde çıkmamış muhtelif ^onulardaki yazılarını ihtiva eden »iytl Gökalp Diyor ki... 1) Çok faydalı bir antolojidir. Hemen hemen hepsi aktüalitesini muhafaza eden ve daima muhafaza edecek olan bu yirmi altı makaleden bir kaç tanesinin I-slmlerini verelim: "İlme Doğru,,, "Dine Doğru,,, ^Mefkure Nedir ît,, "Millet Nedir?,,, "Halka Doğru,, t "Oarbe Doğru,,, "Türklcrin en
GEL GÖR Kİ
Muvaffak Sami Onat evvelce muhtelif dergilerde yayınladığı şiirierlnl 1941 yılında çıkan Vazo adlı kitabında toplamıştı. 1942 de yayınladığı ve manzum bir kozmogoni olan Y7ı-rafı/ıştan sonra 1948 e kadar yine bir çok dergilerde şiirler neşreden şair altı yıllık mahsulünü Gel Gör ki adı alında toplamıştır (2).
Kitabını şair şu bölümlere ayırmış: "Tabiata,,, "Hayata,,, "Düşünceye,,, " Borcum,,.
Zevkle okuduğum bu güzel şiirlerde gözüme çarpan kusurlar muhtevadan ziyade şekle aittir. Hor şeyden evvel şunu aöyliyeylm ki, Muvaffak Sami bazan, belki kafiye zaruretin-
RENKLİ ŞİİRLER
İskender Fikret bu kitaptaki şiirleri üç bölüme ayırmış: "Renkli Şiirler,, (3), "Eski Şiirler,,, "Bu Şehirde Bir Adam Yaşıyor,,. Birinci bölümde her renkte şiir var: Morlu şiir yahut Çingene kızı, Sanşm şiir, Yeşil şiir ve saire... Fakat, ne yalan söliyeyLm, şairin Eski Şiirler adı altında topladığı mısralannı, eski olmalarına rağmen daha çok sevdim. Birbirini düşünce ve duygu bakımlarından tamamlıyan sekiz şiirden mürekkep son bölümdeki nusralarda İs-
RRÛZ
Balıkesir Lisesi Edebiyat Öğretmeni Ahmet Aymutlu Türk şiirinde kullanılan arûz vezinlerini misalleri-le birlikte bundan bir müddet evvel Arûz (4) adı altında yayınlamıştı. Klâsik Türk şiirini daha iyi anlamak, onun zevkine varmak için vezinleri az çok bilmenin ehemmiyetini burada söylemeye lüzum görmüyoruz. Esa sen. kitabın kısa zamanda tükenip ikinci basılışının yapılması de, büyük
Dünya Ekonomik Gelişme Millet-lerarası İşbirliği Konferansı münasebetiyle California Üniversitesinde söz alan Amerikan Dışişleri Bakam Acheson, dünya barışının kurulması İçin Rusyayı iyi niyetini göstermeye davet etmiştir,
Acheson’un yedi maddede ileri sürdüğü tekliflerini dört grupta toplı-yabHirlz. Şöyle ki:
1 — Avmpaya müteallik dilekler: Rusya, Dogm Avrupadaki peyk devletlerden asker ve polis kuvvetlerini çekmeli ve bu memleketlerde halkın itimadına lâyık hükümetlerin kurulmasına imkân vermelidir.
2 — Asyayı ilgilendiren dilekler: Rusya, Birleşmiş Milletler Komisyonunun, Uzakdoguda Kuzey Koreyc girmesine müsaade ederek bu bölgede gerginliği izale etmeli; Sibirya kamplarındaki Japon esirlerini serbest bırakmalı: Asyanın yeni devletlerini sarsacak faaliyet ve kışkırtmalarından vazgeçmelidir.
3 — Amerikaya müteallik dilekler: Rusya diplomatik kaidelere riayet et-
Yazan: Cevdet PERİN
ve en kuvvetli noktacı,,, "Milli Vicdanı Kuvvetlendirmek,,, "Muhiddin-i ArabY\ "Yeni Hayat ve Yeni Kıy-
Ne yazık ki, bilhassa felsefi bahislerde, osınanlıca terimlerden kurtu-lanııynn bu değerli ve faydalı yazılan bütün öğrenim çağında bulunan gençlerimiz anlamakta, daha doğrusu rahat okumakta güçlük çekeceklerdir. Hiç değilse, Ziya Gökalp'ın dilimizin sadeleşmesi için ortaya attığı düşünceye uyarak kendi makalelerini gelecek nesillere daha sade bir şekilde intikal ettiremez miyiz? Fakat burada, daim! bir değişme halinde olan dilimizin kültür hayatımız için yarattığı tehlike He karşılaşıyoruz. Tanzlmattan sonra eski dil He yazılmış türkçe eserleri bu yüzden unutulmaya mahkûm etmeye hakkımız var mı? Acaba bu muharrirlerin kendileri hayatta olsalardı, eserlerini gelecek nesillere devredebilmek için bir gözden geçirerek biraz olsun sn-deleştiremczler miydi? Ziya Gökalp’ ın mnkaJelerinl okurken bizde uyanan I endişeleri bu vesile He ifade etmeyi I bir borç bildik.
den veya beğendiğinden, mısraın I-çinde sırıtacak kadar eski kelimeler kullanıyor. Sonra, klâsik tarza daha fazla kabiliyoti olduğu halde, bilmem neden, mısralarını kırmak, bozmak için zorluyor. Bence bu gayrete lüzum yok. Şair, kendini bulduğu zaman tabiileşiyor ve okuyucu ile arasındaki suni ve zoraki perde derhal kalkıyor. "Neden?,, adlı şiiri bunu teyit etmek için kâfidir kanaatindeyim.
Ncdf^n bir kızgın ok başımda saplı, Neden aradığım cevher bir alev?
Ve neden nefesim, günüm hesaplı: Düşüncem bir cüce, kâinat bir dev?
kender Fikretln hayat karşısında kendine göre felsefesi olan bir şair olduğu görülüyor.
Bu şehirde bir adam yaşıyor,
Sıcak şehvetiyle toprağın;
Garip parıltılar ötesinde, Hâtırası darmadağın.
Ey sarhoş şarkılarda,
Rakseden kanlı gece!
Ey Ispanyol gökleri,
Atlas ka/tavlı gece!...
bir ihtiyaca tekabül ettiğini göstermektedir.
Ahmet Aymutlu bize yalnız vezinleri ve misallerini vermekle iktifa etmiyor, kitabının başında, arûzu etraflıca izah ediyor.
(1) Ahmet Hail t Kitabevi. İstanbul, 1050.
(2) îsüınbu), 3948.
(3) İstanbul. 1950.
(4) Satış yeri Ahmet Halit Kltabevl. İstanbul, 1950.
Amerikanın Rusyaya ihtarı
meli ve Amerikan siyasî mümessillerine saygı göstermesini bilmelidir.
4 — Umumî mahiyetteki dilekler; Rusya îklncl Dünya Savaşı mağlûp* lan İle barış andlaşmaları yapılması* na yanaşmak: atom silâhının kontrolü ve silâhsızlanma yoluna girmek ü-zere işbirliği yapmalı; Birleşmiş Milletler Kurulunda oynadığı menfî siyaseti bıkarak bu Kurulu, sulhu muhafazaya memur bir müessese olarak kabul etmeli; dünyada komünist tahrikatı ve usullerini tatbik etmekten ve mevcut hükümetleri kundaklamaktan çekinmeli; Rus halkına dünyanın diğer milletlerinin manzarasını yanlış ve ters gösterip anlatmaktan vazgeçmelidir.
Bu talepler, Amerikanın barışı sağlamak için, Sovyetler tarafından yapılmasını gerekli saydığı hususlardır.
isim değiştirme keyfiyeti
Durmomacasına isim koymak, yeni isimler bulmak, esasları bırakıp isimlerle uğraşmak illetinden, kendi kendimizi telkin ederek kurtulmağa çalışmalıyız.
Refik Halid KARAY
"Psikiyatri,, nin henüz hususi isim koymadığı tuhaf bir merak, bir hastalık geçirmekte olduğumuz gün gibi meydanda. Bunun arazı sudur: Durmamacasına isim değiştirmek! Filvaki hafif derecede ruh hastalarından bir kısmı Fransız tâbiriyle Instablc yani sebatıdırlar. Tıb kitaptan sebatftızlard&n bahsederken bunların ekseriyetle sevimli, neşeli, tatlı dilli ve sosyete adamı olduklarını söylıyerek metheder; "Zararları kendilerine,, dir, der.
Şu var ki blzdekl sebatsızlık, yani biteviye isim değiştirme keyfi başkalarına, bilhassa bütçeye epeyce zarar vermektedir. Meselâ resmi müessese isimlerini değiştirmemiz -r- yeni tabelâlar yaptırmak ve ahaliye yeni kelimeler öğrenip eskilerini unutma yorgunluğu çektirmek bakımından — maddi ve mânevi İki çeşit zarara sebep olmaktadır. Değiştirmelerden çoğunun ciddi bir esasa dayanmadığına, bos yere zahmet ve masraf mahiyetini aşmadığına da İşaret edelim. Ekserisi "OİBa da olur, olmasa da„ kabilinden küçük iğlerden ve hafif heveslerden ibaret!
Bazı misaller vereceğim: İlkokullar uzun müddet numaralarla anıldı: bu usule gayet iyi alışmıştık. Şimdi maruf adamların isimlerini aldılar; yadırgadık. Yarın onlara ilim ve fen terimlerinin veya ra/Uutn, ato»ı, radar, penicillino gibi madde, âlet ve ilâçların adlan ve-rilmlyeceğlnden emin değiliz! Üstelik tabelâlar tekrar yenilenecek ve bu defa yapıldığı gibi masrafları da çocuk babalanna yükletilecek.
Mebus kelimesini sittln senedir benimsemiştik. Bir aralık saylav'a çevrildi; şimdi miRetvekiNdlr. (gelecek Meclisin onu Anayasada bir değişiklik yaparak Halkseçdiye yahut da kısaca depüteye çevirmesi ihtimal dahilindedir.
İstanbul Belediyesi ekmeklerin şeklini, çeşniBini — İstanbul havasına uygun bir kararsızlıkla — mütemadiyen değiştirir. Sokak isimlerini değiştirmeye de pek meraklıdır. Eğer askerlik şubeleri, muamelâtı zorluğa uğrattığından dolayı işi frenlemese Şehir Meclisinin, her toplantısında faraza bir "Ciğerci Şaban,, sokağını bilâ lüzum "Kasap Haşan,, a çevirmesinden yahut o aylar içinde ölen az çok tanınmış yâran ve ahibba adlarını sokak köşelerine asmaktan kendini alamıya-cağı muhakkaktır.
Daha dün (Siyasal Bilgiler Okulu) isim değiştirdi: (İktisadi ve Siyasi ilimler Fakültesi) oldu. Şu siı/osaZdan kurtulduğumuza memnunuz ama mademki kelimesini ve arapça nlsbet edâtiyle söz yapımını kabul ediyoruz, niçin (Dil Kurumu) nun yeni teşkilâtındaki heyet isminde ilhn yerine bilim’i kullandık? Nezaretler vekâletler, vekâletler de bakanlık şekline sokuldu. Sebat gösterecek miyiz, dersiniz? Kimse teminat veremez. Kısaca (sıhhiye) ne iyi idi; şimdi uzun bir cümledir. (Maarif) in de (milli eğitim) İlkten vazgeçerek akla gel-mlyecek bir ünvanla karşımıza .çıkması pek mümkündür; çıkmazsa şaşarız. (Adliye), (adalet) biçimine sokulunca arapçalıktan kurtulmuş mudur? (Maliye), maliye kalıyor da neden adliye, (Adalet Bakanlığı) na çevriliyor? Tekel ismini almakla sabık (inhisarlar İdaresi)nin müessese. depo, fabrika, imalâthane ve mamtlâtı tabelâ ve etiketleri yenilendi. Bıı değişikliğin bize kaça malolduğunu düşündük mü?
Dükkân ve mağaza etiketlerinin de ebadı tekrar değiştirilecekmiş. Yeni vapurlarımızın İsimlerini de daha tezgâhtan çıkar çıkmaz değiştiriyoruz. Ticari bir firma ismi ve şöhreti olan Bomontiyl değiştirmeye ne lüzum vardı? Kim bu fabrikayı, bu bahçeyi, hattâ bu semti başka isimle anar ve birine başka isimle sağlık verir? (Darjllâce-ze) nin şimdiki yeni adı nedir? Bilmiyorum. (Çapa Mektebi) gibi uzun maziye ve haklı şöhrete sahip bir irfan müessesesini değiştirmekten ne fayda hâsıl oldu? Niçin (Güzel Sanatlar Akademisi) ni soğukhava deposu yapmaya niyet ettik? Paralarımız durmadan niye değişiyor ve külâh ısmarlama fıkrasındaki gibi gittikçe küçülüp gözlükle değil, mikroskopla farkedllecek hale giriyor?
Bunlan normal düşünce yolıyle izah güç. Filhakika yenilikler kabulüne doğru giden bir çağdayız; değişmeler zaruridir. Fakat kelime oyununa ve kaprise benziyen değişiklikler kıymet ifade etmez, öyleleri "sebatsızlık, kararsızlık, ne yapacağını bilememek, bir şeyler yapmak istemek, iş ola., vesaire gibi kelime ve tâbirlerle anlatılan bir ruh hûtctiTün Arazı olsa gerektir. Durmanıacasına isim değiştirmek, yeni isimler bulmak, esasları bırakıp isimlerle uğraşmak illetinden, kendi kendimizi telkin ederek kurtulmaya çalışmalıyız.
Yazan: Ekrem Z. APAYDIN
Rusya bu dilekleri yerine getirdiği takdirde dünyada hakiki barışın yeniden ve belki de sürekli olarak teessüs edeceğine hiç kimsenin şüphesi yoktur.
Amerikan Dışişleri Bakanı bu yerinde ve mâkul temennileri izhar ettikten sonra, hür dünyanın kudret ve terakkisinin Rusyayı başka türlü hareket etmeye ikna etmedikçe, Sovyet liderlerinin bugünkü tuttukları yolu değıştirmıyeceklcrı kanaatinde olduğunu açıklamıştır
Bize göre, demecin sıklet merkezi bu cümlenin ifade ettiği mânadır. Acheson, dilek şeklinde başlıyan nutkunun hu kısmında, dünyanın hür ve demokrat milletlerini vazifeye dâvet etmekte ve Sovyet Rusyayı da ikaz ve hattâ tehdit etmektedir
Amerikan Dışişleri Bakanının bu
kararım alkışla karşılamaktan ken« dımizi alamıyoruz.
îkinci Cihan Savaşı sona ereliden-beri, barışı korumak için yapılan deneme ve fedakârlıkların neticesiz kalışı artık ispat etmiştir ki Rusyaya parmağım gösteren, kolunu kaptırmı-ya mahkûmdur. Bu kadar haris ve vurdum duymazlığa getirerek ne koparırsam kârdır diyen emperyalist ve bozguncu Sovyet politikası ile mûtat diplomatik yollarla anlaşmak imkânsızdır. Bunu nihayet Acheson da anlamıştır.
İşte bu sebeptendir kı Amerikan Dışişleri Bakanı bütün dünya hür demokrasilerini birleşmeğe ve yekvücut olarak kudret ve kuvvetlerini terakki ettirmeye teşvik etmektedir,
Sovyet Rusya Şeflerinin, bu Amerikan ikazının mânayım anlayacaklarını umarız. Yoksa,..:
Nush ile uslanmıyanı etmeli tekdir Tekdir ile uslanmtvanın .... tir.
İşte. Acheson bunu demek istemiştir...
Ahmet Hamdı Tanpınar
Sahnenin Dışındakiler
- 19 - .
Hemen arkasından gelen “şeydır‘'ln lhmalli ve acele düşüşü tse Önümüzde canlanan bu varlığın sadece bir hayal olduğunu açıkça anlatıyordu. Fakat Kudret Bey bu mücerret özleyişte kalmadı. O kendi kadınını bulmuştu. Sesi biraz daha yumuşadaı:
— Sanki İlâhi bir mahlûk, bir pr^n.sf ncf sprl-tucllc/ Göreceksin Cemal, kardeşim bir nevi melek toplantılarımızı idare edecek, aydınlatacak Günlerimizi baştan aşağı şiir yapacak!
Bu son cümlenin ilhamiyle Verlaine’in Mon Röve FaiYilller’sirıi. yavaş, biraz muttarit, bununla beraber içten gelen bir şeyler katmasııu bildi ği sesiyle okumaya başladı. Zaten son günlerd»* konulmalarımız yer yer, hep aynı şairin ehil ha* yatı, lâmba ışığını, çay masasını, haşhaşa saatle rin ve akşam gezintilerinin sükûnunu, mahremiyetini özliyen gençlik şiirleri He bitiyordu.
Fakat bu sefer yalnız bir manzume ile iktifa etti. O bitince cebinden altırı saatini muazzam servetinin bu son artığını çıkardı. Şurasını da söyliyeyim ki, bu güzel sonu Cyl bitiren:
Et l ’infle.ciOH des voir clıörr a qui sn son t tucs Mısraını okurken gözü yaşarmıştı Acaba 91
Kudret Bey bununla, bu izdivacın hülyasıyle asn sevdiğini, Sabihayı unutmadığına kendisini inandırmak mı istiyordu?
— Vapura yarım saat var. Yavaş yavaş yürürüz.
Odadan çıktık. Dostumuz odamda kaldığ» müddetçe, bu odanın tek uynasında — Behçet Beyin bana hediyesi idi. — kendisini seyrelmek fırsatım hiç kaybetmemişti. Sofaya çıkınca pansl yönümüzün sahibi Madam Elekciyan’m gelinlik çeyizi olan fakat şimdi belki de beraber yaşadığı Salih Kaptana, şahit olduğu o hararetli muaşakaları anlatır korkusiyle bu sofaya atılan geniş aynada plâstronunu düzeltti. Aşağıda kapının a-ralığında portmantonun aynasında şilk fesini biraz sağa eğdi. Bütün yol boyunca hiç bir ayna yı veya bu ışı görecek hiç bir parlak, kendi için den cilâlı nesneyi ihmal etmiyor, hepsinden gecikmiş, icra kararı çoktan alınmış bir borç gib* kendi hayalini isliyor, onunla karşılaşmadan bir türlü yürümüyordu
İskeleye geldiğimiz zaman vapura on dakika vardı. Kudret Bey. şekli bugünlerde daha ziyade kadın şemsiyelerine devredilen düz fildişi saplı, üzerinde altın monogramları bulunan bastonu koltuğunun altında öbür eli kolunda, rıhtımda dolaşmaya başhıdık.
— İlk izdivacım bir felâket olmuştu, hakikî bir catasraplif' Kıırım, hepimizin bildiği
gibi tahammül edilmezin en tahammül edilme ziydl. Dalın üçüncü gecesinde yalağı tek başına zaptetti. Çaresiz kanaperHn üstünde yatıyordum. Eve gelince bana zaten evde yer yoktu. Koca köşkte kitaplarımı koyacak, levhalarımı rejimlerimi asacak bir küçük oda, tavan arasında olsun bir karış yer bulamadım. Piyanom, geldiği gün hamalların bıraktığı taşlıkta kaldı. Benim 92
olan, bir yemek masasında oturduğum sandalye vardı. Onu da misafir geldiği zaman bırakır, tâ Öbür tarafa giderdim. Bütün evi biraderle»* zaptetmişti. İçini çekti ve mırıldandı:
— Allah vere de kardeşleri olmasaydı...
Ben dalgın dalgın sordum:
— Kimin?
— Kimin olacak, bu kadının! Çünkü kayıt-birader müthiş bir realitedir. Ben çektim, bilirim Ne kaynanaya benzer, ne görümceye... Benim başımda beş tane birden vardı. Elini açarak önümde tuttu; böylelikle bu beş kayın biraderi saymak fırsatım bana verdi: — Beş tane... Sonra tekrar koluma girdi.
— İşte o yüzden bir daha evlenemedim. Fakat bil ki ev, ba.şkıı şeydir. Zaten göreceksin, bı zimle beraber oturduğun zaman göreceksin! O sükûnet, o rahat,.. Evet iyice tahmin ediyorum ki bu sefer mesut olacağım, hem lekesiz bir saadet... Bastonunun uciyle inadına kopalı göl. yüzünü işaret etti. Ne yapabilirdim. Kudret Beye gök yüzünü lekesiz saadetin timsali diye öğretmişlerdi. Bir an bulutları görür gibi oldu:
— Yağmur yağacak galiba... dedi. Fakat bu ihtimalin üzerinde fazla gecikmedi. Ona o anda lekesiz bir gökyüzü lâzımdı: —. Evet, bu gökyüzü gibi lekesiz bir saadet. Hem biliyor musun, içimde garip bir his var. Bu kadın görürsün İtalyan çıkacak, hem de Romalı! Goethe’nin El^gies Ro-maines’inde övdüğü kadınlardan. O hallsüddem kadınlar... Biz racâc kadın tanımayız Cemal, Aynı cevherin asırlar boyunca süzülüşü... Tıpkı Raphaello’nun Madonnalaıı gibi, yahut Del Sar-to’nunkiler... O hafif ovale çehre, o durgun^ âdeta kederli bakışlar, o ceylân edâsı yürüyüşler Düşün bir kere meselâ uyuyan Venüall... Hani sa-
83
na göstermiştim. Giorgione’ninkini söylüyorum. Bak azizim, güzellik daima güzelliktir. Meselâ Titiano’da da kadın güzeldir. Yahut Rubens’in kadınlan... Hafif bir şişmanlığa rağmen. O plâstik insanı çıldırır. Fakat ben Romalı veya Flo-ransnlıyı tercih ederim. Onlarda maddenin ağır lığı o kadar hısscdHlr...
Vapur açılmıştı. Kudret Bey, saydığı ressamlardaki örneğini, üstüste boşluğa indirdiği baston darbeleriyle birbiri ardından değiştirdiği bu ideal kadın hayalini orada rıhtımın taşları Üzerinde, mevsim yüzünden oldukça erken inen akşama bırakarak yürüdü.
Vapura girerken tekrar elini boynuna götürdü ve plâstronunu muayene etti; ayakkapla-rının uçlarını gözden geçirdi.
— Beni nasıl buluyorsun? dedi. Yüzüm ho zuk mu? Traşım. traşmı nasıl?
Yirmi yaşında ilk randevusuna giden bir delikanlının heyecanı içindeydi. Fakat Kudret Bey tek adam değildi. İçinde asıl Kudret Beyin, hareketlerini, sözlerini kolhyan, tenkid eden bir ikinci Kudret Bey daha vardı. İşte bu ikinci Kudret Bey atıldığı köşede birdenbire uyanmış ola cak ki hemen arkasından: /
— Bizim berber biçaresi kaç gündür İspanyol nezlesinden yatıyor da... Başka birisine tra} oldum, onun için soruyorum!
İhtiyar dostum bir çeyrek evvel dükkânının ö-nünden geçerken Berber Ahdinin elinde temizlemeye uğraştığı bir kuş kafesi, bir gözü ve şüphesiz aklı da beraber, boncuklu sinekliğin arkasında çırağa emanet ettiği kanaryasında, bizi gülerek selâmladığım unutmuştu. Kudret Bev düştüğü bu tezattan Adeta habersiz bizimle beraber vapura binen hanımlara, yarı acıyan, yarı 94
küçük gören bir gözle bakıyordu:
— Zavallılar, şunlara bak Cemal! Ne hole koymuşuz kardeşim! Kendi kardeşlerimiz bunlar... Bu çarşaflar, bu peçeler ne zaman kalkacak? Ne zaman bu kadınlara, kendi hayatların, rasarnak hakkını vereceğiz. “Güneşi rahatça görebilirsiniz artık!..,, diyeceğiz? Ne düşünüyorum biliyor musun? Eliyle tekrar kolumu tuttu: —Bu kadın bizim için bir nimet oldu. Hakikî bir nimet. Tam vaktinde gelen bir müşahede arkadaşı, bir yol arkadaşı! — Peçelerini kaldırmış, çarşaf lavının pelerinini bir kelebek kanadı haline indir miş, Kudret Beyin bahsettiği biçarelikten ve hürriyetsizlikten habersiz, etrafta Aşinalık edecek insan ariyan kadınlardan, onların talihinden yine bir sıçrayışta öbürüne, yüzünü henüz görmediği, fakat galiba evlendiğine iyiden iyiye inandığı AvrupalI kadına geçmişti.
— O da mücadelemize ayrıca hizmet edebilir. Evet, böyle olacak ve böyle olmalı da. Zaten başka türlüsü tasavvur edilemez. AvrupalI bir kadın çalışmadan duramaz. O da bir kadın cemiyeti kuracak. Bunu behemehal kendisinden is* tiyeceğim. Belki bu akşam konuştu*, tasavvurlarımı kendisine anlatırım. İcabında ısrar edece* ğim. Türk Hanımları Teali Cemiyeti. Yahut Türk Kadınları Teali Cemiyeti... Ne ise ismin ehemmiyeti yok. Mesele çalışmanın şeklinde. Cemiyeti himayem altına alacağım ve ilerlemesi için ne lâzımsa yapacağım.
Yerlerimize oturduğumuz zaman ben bu Türk Kadınlan Teali cemiyetinden bahsedecek sanıyordum. Halbuki öyle olmadı. Kudret Bey sanki bir dakika evvel himayesine aldığı bu co miyeti unutmuş glb|, sustu.
(Devamı var)
95
27 Mart 1950
İkinci gece güreşlerinin tafsilâtı
karşılıklı dakikada
’a;
Arkadaşımız Sacid Öget Stockholm’den bildiriyor
Özdemir, Norveçli Larsen’i 8 dakikada nasd tuşa getirdi ?
Stockholm İkinci gün karşılaşmalarının 3 Üncü seansı akşam 19 da başladı. Bu gece 67 kilonun 3 üncü turu, 73 kilonun 3 üncü turu, 79 kilonun 3 üncü turu, 87 kilonun 3 üncü turu, 62 kilonun 3 Üncü turu ve ağır sıkletin 3 üncü turu yapıldı. Bundan önce verdiğim mektupta bu geceki karşılaşmaların umumi netice üzerinde büyük rolü olduğunu bildirmiştim. Bu gece aldığımız dereceler, takım tasnifinde 3 Öncülüğü garantiledikten başka ikincilik için de bizi çok kuvvetli vaziyete soktu.
Tafsilâta girişmeden Önce şunu 1-lâve etmek yerinde olacaktır kİ, bugünkü vaziyetimizde burada Greko -Romen dünya şampiyonluğunda 2 n-ci veya 3 üncü dereceyi kazanmamız büyük bir muvaffakiyet olacaktır. Nasıl olmasın ki, 16 millete mensup sporcunun üzerine dikilmiş olan milyonlarca göz, radyolara çevrilmiş milyonlarca kulak içinden sevinmek ancak pek azına nasip olacaktır ve o sevinecekler arasında da Türkler bulunacaktır.
Biliyorum, daha iyisini istemekte haklıyız. Bundan önceki zaferlerimiz ayarında zaferler bekliyoruz, Fakat şunu da unutmamak lâzımdır ki Gre-ko-Romen güreş şampiyonalarında şimdiye kadar bu derece kalabalık milletle iştirak edilen çarpışmalar pek azdır. Türk takımının da bu sene temsil edilmek istenilen bir kuvvette olmadığı jmalûmdur. Fakat elde mevcutla alınacak neticenin de en iyisi bu olabilecektir. Fevkalâde büyük aksilikler çıkmaz ve güreşçilerimiz gayretlerinin karşılığını alabilirlerse baştaki 3 derece içinde yerleşmiş olmamız hakikaten büyük muvaffakiyettir. önümüzdeki sene Fin-lândiyada yapılacak dünya serbest şampiyonasında en baş dereceyi kazanmak için çocukların içi şimdiden kaynamaktadır. Bu sınıf güreşteki muvaffakiyetimiz de gözönünde tutulacak olursa, gelecek sene Helsinki’de bu spor şubemizin başına oturtulacak tâcın parıltıları daha şimdiden buradaki güreş muhitinde gıpta ile göz kamaştırmaktadır.
Yarın sabah ve öğleden sonra yapılacak güreşler, gece yapılacak finaller için son isimleri meydana verecek ve dereceler her güreşte meydana çıkmaya başlıyacaktır. Bu vaziyet, yarınki bazı güreşlerde (Dananın kuyruğu kopacak) sözünü hatıra getirmektedir. Bunların arasında bizim için en mühimml Halilln vaziyetidir. Yaptığı 3 müsabakanın 3 ünü de tuşla kazanan Halil, kilosundaki güreşçiler arasın olanı, yani hiç fe5ıa puvanı olmıya-nıdır. Ancak finallere girerken bundan Önceki puvanlar nazarı itibara alınmamaktadır. Güreşçi, derecesini ancak finaJ müsabakalarında aldığı puvanla kazanabilecektir. Halil, finaldeki güreşlerinden birini kazandığı takdirde 57 de dünya şampiyonu olacağız. Ali Özdemir de gayet iyi vaziyettedir. İki gün İçinde seyrettiğimiz 125 güreş müsabakası içinde bizim çocukların gayreti ilk bakışta tebarüz eden taraflarıdır. Bu gayret inşaallah yüzümüzü güldürecektir.
Müsabakaların tafsilâtında da okuyacağınız veçhile. Muharremle Nil-yacağınız veçhile, Muharremle Nikon arasındaki maçta halkın yaptığı tezahürat ve mindere atılan boş kibrit kutuları, portakal kabuklan, kurşun kalemleri ve İsveçlilerin bizim liralar kadar büyük 5 kuruşluklarını bu milletin sportmenliğiyle telif etmek imkânını bulamadık.
Vefa, Göztepe’ye;
— _ - - - B w ■
Fenerbahçe, A galip geldiler. Galatasaray, Gençlerbirliği
♦eS *
• r. î 'Vr#▼ - - -îr
- W ’r
/ * *• ■
& . T?
Dünkü Fener-Altay maçında, Altaylılar
İzmirin Göztepe ve Altay takımları İkinci karşılaşmalarını İnönü Stadyumunun yağmurdan, oyun oynanamaz hale gelmesi sebebiyle Vefa ve Fener-bahçeye karşı, Fenerbahçe Stadyumunda yaptılar.
ilk maç Hakem Reşat önemin idaresinde Vefa ile Göztupe arasında oynandı.
Vefa: Şükrü — Mustafa, Rahmi — Melih, Galip, Salâhaddln — Hikmet, Karnik, Suphi, Emel, Bülent
Göztepe: özcan — Fahri, Hüseyin — Semih. Mustafa. Mehmet — Nezihi, Atillâ, Alâeddin, Emcet, Mem-duh.
Oyunun ilk dakikaları akmlarla geçti. Beşinci
Hikmetin sağdan ortaladığı topu Kar-nik yakaladı ise de acelesi yüzünden dışarı attı, iki dakika sonra yine Hikmetin ortaladığı topu atarak çıktı.
Vefalılar, çok güzel mütemadiyen Göztepe de başladılar. Fakat Karnlk’in iki üç fırsatı heba etmesi Vefalıların oyununu bir müddet gevşetti. Karnik onüçüncü dakikada mühim bir fırsat daha kaçırdı, sağiçin bozuk oynaması Galibi muhacim hattına çıkart-nııya mecbur etti. Galibin ileride oynaması Yeşil-Beyazhların maneviyatı üzerinde büyük bir tesir yaptı. Yirmi beşinci dakikada Suphinın pasını alan Bülent yerden vuruşla ilk golü yaptı, iki dakika sonra Galip muhakkak bir golü kalecinin kucağına atarak kaçırdı. 32 nci dakikada Vefalıların kazandığı frikiki Galip çok sıkı çektiy-6c de kaleci Özcan güzel bir şekilde kurtardı. Devrenin bitmesine beş dakika kala Galip gerilerden aldığı topu kaleciyi aşıran bir vuruşta ikinci golü çıkardı ve devre 2-0 kapandı.
ikinci devreye Vefalılar daha enerjik başladılar, henüz devrenin üçüncü dakikasında Suphiden güzel bir kafa pası alan Emel kaleciyi aşırtan bir vuruşla topu üçüncü defa ağlara taktı.
Attığı gollerle şevke gelen Yeşil-Be-yazlılar 6 nci dakikada kargaşalıktan istifade ederek Suphi vasıtaslyle dördüncü golü kazandılar.
On beşinci dakikada, soldan Mem-duh vasıtasiyta Vefa kalesine inen Göztepelller Alâeddinin ayağı ile ilk ve son gollerini yaptılar.
Oyun Vefanın hâkimiyeti altında devam ederken, otuzuncu dakikada Göztepe bekinin geri pasını kaleci Özcan elinden kaçırdı, fakat top direğe çarpıp durunça Bülent yetişti ve beşinci golü attı. Bu gol seyirciler tarafından alkışlarla karşılandı. Maçın bitmesine 10 dakika kala Suphi geriden uzun bir pas aldı müsait vaziyette topu sürerek altıncı golü de yaptı. Maç da biraz sonra 6-1 Vefanın galibiyetiyle sona erdi.
FENERBAHÇE — ALTAY MAÇI
Dünkü müsabakalardan günün ikinci karşılaşmasını teşkil eden Fenerbahçe ile Altay arasındaki maça. AnkaralI hakem Muzaffer Ertuğun idaresinde saat 15,30 da başlandığı zaman takımların şu şekilde tertip edilmiş kadrolariyle sahaya çıktıkları görüldü:
ALTAY: Osman - Kemal, Mehmet -Kâmran, Edvin. Cemil - llyas, Şükrü, Adil. Bayram, Cihat.
FENERBAHÇE: Cihat - Hilmi, Ahmet - Kâmil, Samim, Müzdat - Erol, Mehmet Ali, Cemal, Lefter, Halit.
Başlama düdüğiyle hücuma geçen Fenerbahçe soldan bir eerbest vuruş kazandı. Çekilen kuvvetli bir şüt sağ direği yalıyarak dışarı çıktı. Cumartesi günkü kadrolarına nazaran üç yeni oyuncu İle takviye edilmiş otan Al-taylıtar başlangıçta müsavi bir oyun çıkarıyorlar. Sekizinci dakikada Erolun ortaladığı topu Lefter mükemmel
Suphi dışarı
bir tempo ile kalesini tehdi-
- - • • • - ••
Fener hücumunu önlemeğe çalışıyorlar bir vole ile kaleye gönderdi. Herkesin gol olduğunu zannettiği bir anda kalecinin ayni mükemmollyetto kurtarışı uzun uzun alkışlandı. Dakikalar ilerledikçe Fenerin baskısı artıyor. Şimdi oyun Altay kalesi önünde oynanıyor. Lefter, Göztepe maçında olduğu gibi dün de Fenerbahçe hücum hattını sürükiiyen başlıca âmil oluyor, İzmir İkincisi olmasına rağmen Altay. Göz-tepeden daha iyi bir oyun çıkarıyor ve dayanıyor. Bir aralık Fener baskısından kurtulan Altaylılar hücuma geçerek bir müddet hâkimiyeti ele aldılar. Bu sırada sol açık Cihat, Hilmi-yl atlattıktan sonra kaleci Cihatla karşı karşıya kaldı ve plâse bir vuruşla topu sağ köşeden Fener ağlarına taktı. Altaylılar, bu gol üzerine birdenbire canlandılar. Şimdi İzmirliler hâkim, Fener bozuk oynuyor. Vazıyet bu şekilde devam ederken 32 nci da-kilcada ceza sahası içinde topu kapan Halit kuvvetli bir şütle Fenerin beraberlik sayısını çıkardı. Bir bire olunca oyun hızlandı. Her iki taraf da sıkı ve canlı oynuyor. Galibiyet sayısını çıkarmak için bütün enerjisi ile hücuma geçen Fener, nihayet 39 uncu dakikada Lefter vasıtasiyle ikinci golü de yaptı. Devrenin bundan sonraki kısmı her iki tarafın da karşılıklı a-kınlariyle geçti vo birinci devre 2-1 Fenerin galibiyeti ile nihayet buldu. Altay bu devrede hemen hemen müsavi bir oyun çıkarmış ve Fenerbahçe-nin Göztepe karşısında olduğu gibi rahat bir oyun oynamasına mâni olmuştur.
ikinci devrenin yedinci dakikasında Cemal önü boş olarak yakaladığı topu sürerken sol müdafi Mehmet, gole mani olmak için Cemalin beline sarıldı. Hor ikisi de yere düştüler. Cemal Mehmedln başını tekmelediği için ha-
Beşiktaş, Demirspor’a ile berabere kaldı
kem. Cemali sahadan çıkarırken Mehmet de baygın bir halde kucaklanarak dışarı çıkarıldı. Oyun bu yüzden bir müddet inkıtaa uğradı. Tribünlerde hafif tertip münakaşalar ve kavgalar başgösterdi İse do çabuk Önü alındı. Bir müddet sonra Mehmet tedavi edilerek takımda tekrar yerini aldı. On kişi ita oynamasına rağmen hücum teşebbüsü yine Fenerde. Altaylılar da sık sık Fener kalesini yoklayarak tehlikeli vaziyetler İhdas ediyorlar. 25 inci dakikada Erol ancak şayanı hayret kelimeleriyle tarif edilebilecek bir gol kaçırdı. Fener, birçok fırsatları heba ediyor. 83 üncü dakikada Erolun ortaladığı topu kapan Lefter Fenerin ü-çünoü golünü de çıkararak Sarı-Lâci-vertlilerin galibiyetini sigortaladı. İki dakika sonra dördüncü gole ramak kalmışken üç Fener muhaciminin birbirine girmesi yüzünden büyük bir fırsat daha kaçırıldı. Oyunun son dakikalarında Cihat, Bayramın ayaklarına kapanarak muhakkak bir golü kurtardı. Vo nihayet oyun 3-1 Fenerin galibiyeti İle bitti.
Istanbuldakl maçlarını gördükten sonra, İzmir takımlarını geçen yıllara nazaran bir hayli zayıf bulduk. İzmir idarecileri İle vaki görüşmelerimizde onlar da filhakika takımlarının eski formlarından biraz düşük olduğunu itiraf ediyorlarsa da burada alınan neticeleri pek tabii görmemekte ve bunu maçların yapıldığı günlerde havanın yağmurlu, sahanın kaygan ve ve çimen olmasına atfetmektedirler. Izmlrde bu sene havalar yağmursuz geçtiği İçin maçların hep kuru sahada oynandığı ve esasen oyuncularının da toprak sahada oynamaya alışmış olduklarını söyliyerek Izmlrde yapılacak revanş maçlarının, kuvvetler arasındaki hakiki tevazünü göstermesi bakımından vereceği neticelerin bambaşka olacağını iddia etmektedirler.
Şimdilik bu sözleri kaydetmekle iktifa ederek, kat’i hükmümüzü vermek için intikam maçlarının neticesini bekliydim.
EMNİYET. ADALETİ 1-0 YENDİ
Birinci kümeye terfi müsabakası o-lan Emniyet - Adalet maçı dün İnönü Stadında oynanmış ve maçı. Emniyet takımı 1-0 kazanmıştır. Adaletle Emniyet haftaya ikinci maçını yapacaktır.
Beşiktaş - Demirspor ve Galatasaray - Gençlerbirliği maçları
Ankara, 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün 19 Mayıs Stadında yapılan Beşiktaş - Demirspor maçını İstanbul şampiyonu. Demir-sporu 3-1 mağlûp ederek kazanmış ve çekişmeli bir maçtan sonra da Galatasaray Gençlerbirliğiyle 0-0 berabere kalmıştır. Bu maç esnasında ve sonunda bazı müessif hâdiseler cereyan etmişse de bastırılmıştır.
Ankarada nahoş bir hâdise
Seyircilerden bazıları sahaya hücum ederek, GalatasaraylIlara taarruz ettiler
Ankara, 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün İD Mayıs Stadında Galtasaray - Gençlerbirliği maçından sonra müessif bir hâdise olmuştur :
0-0 berabere kalacak şekilde heyecanlı cereyan eden maçın bitimini bildiren hakemin düdüğü çalar çalmaz, oynamamış olan GalatasaraylI Bülendin, kulüp kalesi arkasında Gençlerbirllğinden Necati ile yumruk yumruğa şiddetli bir kavgaya tutuştuğu görülmüştür. Bu sırada açık tribündeki seyircilerden bazıları tellerden atlamak suretiyle sahaya girmişler ve Bülendin Üzerine atılmışlardır. Bu vaziyet karşısında Bülendin kardeşi Reha ile diğer GalatasaraylIlar da koşmuşlar ve kavga bu suretle genişlemiştir. Gençlerblrliginden bazı oyuncuların müdahaleleri ile kavga durdurulmuş ve tellerden atlayanların gittikçe çoğalması karşısında Bülend ve arkadaşları güçlükle oyuncuların girdikleri kapıya doğnı götürülmüşlerdir.
Zabıta, hâdiseye ancak 5 - 10 dakika sonra müdahale edebilmiş, fakat seyircileri dağıtmakta büyük müşkülât çekmiştir. Oyuncular, otellerine muhafaza altında gönderilmişlerdir. Seyircilerden hırsını alamıyan bazılan, otele kadar gelmişler ve GalatasaraylIları dövmek üzere otele girmeye teşebbüs etmişlerse de. vaziyetten haberdar edilen zabıta yetişmiş ve buna mâni olmuştur. Bununla beraber kavgacılar köşeleri tutmuş göründükleri için GalatasaraylI oyuncular, istns. yona kadar motörsikletli zabıta memurlarının muhafazasında götürülmüşler ve tren hareket edinciye kadar istasyonda beklemişlerdir.
Hâdise, Ankarada büyük bir teessür uyandırmıştır.
da en iyi vaziyette en
M ÜS ABAK ALA R1N TA FSİLÂTI
67 kiloda Tovfik Yüce 3 üncü tur için FinlAndlyalı Haapasolmi ile kar-şıtaştı. Fin bizim güreşçinin diğer müsabakalarını seyrettiği için. Tev-fik'in sâkin halini bir ganimet bilerek hücuma geçip açık vermiyor. Gayet ihtiyatlı. Tevflk ise işi hangi taraftan kolaylaştırabileceğini araştırıyor. 6 dakika sonunda Fin alta düştü. Tevfik gayet güzel çalışıyor. Fakat Fin mütemadiyen minder dışına kaçarak paçasını kurtarıyor. Tevfik taktığı iki kle ile rakibini iyice ezdi fakat çeviremiyor. Son üç dakika Finli tamamiylo kaçtı. Neticede ma-
İsveçlilerden beklenmiyen bir hâdise
Tiirk güreşçileri yalnız rakipleriyle değil, onlardan önce kilolarlyJe mücadele ettiler. Müsabakalardan evvel Fin hamamında yukarda görüldüğü şekilde kilo kaybetmek» su İçmemek, yemek yememek az »ey değildir.
çı ittifakla kaybetmekten kendisini kurtaramadı. Ve böylece tasfiyeye uğradı.
73 kilo (Türk-1 falyan)
Celâl baştan sona kadar hâkim güreştiği bu müsabakada İtalyan rakibi Rigamontlyi bir türlü tuşa getiremedi. Sona kadar teşebbüsü elinde tuttuğu bu güreşte Celâl Atik bize biraz nefessiz gözüktü. Başlangıçta nefesinin bol olduğu zamanlarda î-talyan dayandı yahut kaçarak güreşi savuşturmaya uğraştı. Müsabakanın sonlarına doğru artık kaçamıya-cak hale geldiği zaman da Celâl nefesinin mühim kısmını kaybetmiş bulunuyordu. Müsabakayı tecrübeli güreşçimiz ittifakla kazandı.
79 kilo (Türk-Norveç)
Bu kiloda Ali özdemirin karşısına Norveçli Cavsen düştü. Daha ilk anlardan itibaren rakibini ezmeye baş-lıyan Özdemir, 3 üncü dakikada rakibini altına aldı. Bu dakikadan sonra Norveçliye yerden kalkmak nasip olamadı, özdemir kle tecrübelerinde Norveçliyi adamakıllı hırpalamıştı. 6 dakika bittiği zamRn Norveçli yerden bitap bir halde doğruldu ve ilk 3 dakika tekrar altta güreşmek Üzere yere çöktü. Derhal abanan Özde-mtr, bütün çırpınmalarına rağmen Norveçlinin 8 dakikada sırtını yere getirerek güzele bir tuş kazandı. Bu müsabakasından sonra özdemir fena pııvansız ileriye gitmeye başladı. Yarınki güreşler, bu kilodaki yerimizi tâyin edecek.
81 kilo (Türk-îsveç)
Muharrem Candaş ve İsveçli Nil-son birer fena puvanla karşı karşıya geldiler. Bu müsabakayı kazanan ilerisi için en sağlam adımı atacak. İsveçli süratli çalışmaya başladı. Muharrem daha ziyade müdafaa vaziyetinde, kolla yor.
talıkla kurtuldu, hattâ birinde Nit-sonun üstüne de çıkıyor fakat îsveç-
11 derhal toparlanıyor. Halk, Nilson İçin bağırmaya başladı, tşin uzamasından âdeta sinirlenir bir hale geldiler. Halbuki güreşçimiz, bu eski kurdun bütün oyunlarını muvaffakiyetle defedebiliyor. Bir aralık ayağını kullanan İsveçliye Fınlândiyalı hakem Sironen bu hareketini tekrar etmemesini ihtar edince halk hakemi yuhalamaya başladı. Bir anda salon sanki İsveçten kalkmış da başka bir yere gitmiş veyahut salonun içindekiler, spor terbiyesi olmıyan kimselerle değiştirilmişti. Sportmenlik çerçevesi içindeki tezahürata kimsenin diyecek bir çeyi yoktur. Ancak bu hudut aşıldığı zaman, hele spor terbiyesi yüksek olarak tanınan bir memlekette bu hal çirkin bir vaziyet doğuruyor. Meğer dahası da varmış. Güreşi anlatayun, sırası gelince onu izah edeceğim. Müsabaka her iki tarafın da ihtiyatlı hareketleri ve hücumları arasında geçerken 6 dakikalık devre bitti. Hakemler maçı müsavi ilân ettiler. Halk bu sefer minder dışındaki hakemleri (Macar. Yugoslav ve Lübnanlı ı yuhalamaya başladı. Ne olmuştu? İsveçli galip gelmişti de hakkı mı yenilmişti. Bu feryatlarla kazanılmak istenilen şey ne idi?
Aman Yarabbim! İsveç te güreş mi seyrediyoruz, yoksa başka bir yere mi geldik? Maç bu şekle girince salondaki Türkler Muharremi gayret-lemeye başladılar. Bu vaziyette isveçlinin tuş yapamaması dişi için değil, halk için çaktı. Nitekim oldu da... sonuna kadar ezilmeden
maçı bitirdi, isveçli tatbik ettiği o-yunlardan kazandığı puvantarla maçı sayı ile galip nihayete erdirdi.
sade kendide acı ola-Muharrem dayandı ve
62 kilodaki güreller
İsveçli Andenberg gayet süratli ve devamlı bir güreşle rakibi Mısırlı Khandili 12 dakika 20 saniyede tuşla yendi. İtalyan Randi Lübnanlı Ta-haya sayı hesabiyle galip geldi.
87 kiloda Norveçli Andersen Zaimi 5 dakika 20 saniyede tuşla yenerek Mısırlıyı tasfiyeye uğrattı.
Nllson iki âni kafa Muharremi yere çevirl-Fakat Candaş, gayet us-
Kurada İsveçli alta düştü. Muharrem uğraşıyor ve fakat Nilson hiç açık vermiyor. 3 dakika Muharremin neticesiz uğraşması ile geçti. İsveçli üste çıkınca bir iki oyun tatbik etti. Taktığı İdelerle Muharreme tehlikeli anlar geçirtiyordu. Bu arada ters bir kol kapmasını hakem bozdu. Salon tekrar yerinden oynadı. Artık istenilen şey belli idi: Kimse karışmı-yacak... Nilson efendi istediğini yapacak ve muhakkak tuş kazanacaktı. Bir dakika sonra İsveçli Muharremi suplekse alırken ayağını kullandığı için hakem tekrar oyunu kesiyor. Sen misin kesen? Bir anda mindere portakal kabuğu, kibrit kutuları, tütün paketleri, kalemler, koca koca çeyrekler yağmaya başladı.
Ağır sıklet
Adil Candemirin karşısına ttalyaty ağır sıkleti Vecchi çıktı. İtalyan kİ» loca Candemirden çok ağırdır. Müsabaka bir didişme ve itişme halinde geçiyor. Italyanın bir şey yapmaya niyeti yok. Sade bütün kahramanlığı minder kenarına geldiklcjf zaman... Oraya gelince daimaya çalışıyor, muvaffak olamayınca da d* şan kaçıyor. 6 dikaka beraber bitti Kurada Italyan alta düştü. Adil güzel çalışıyor. Fakat Italyan çok a-ğır. Bir türlü çevirmek imkânı yok. Bununla beraber Adil bir iki oyun vaparak puvan kazandı.
İtalyan üstte güreştiği zaman hiç bir şey yapamadı. Sade Adilin üzerinde tutacak yer aramakta vaktini geçirdi ve 3 dakikasını kaybetti. A-yakta geçen son üç dakika aynen baştangıçın eşi oldu ve maç Adil Candemirin ittifakta galibiyetiyle nihayet buldu.
Bu geceki güreşlerden sonra evvelce de söylediğim gibi takım tasnifinde ve bazı kilolarda çok ümitli o-tarak salonu terkettik.
Sacid ÖGET
u-dö-
Başlangıç oklu sahadan başlamak gere her rakamın etrafında (aat püşü olarak okunacaktır. 1 — Baba oğul değil.
z — Köy çorbası.
8 — Bir nevi araba.
4 — Balı İle meşhur bir llimlr.
5 — Şayet,
b — Bir Aobzo.
T — Payla.
₺ — Teaadüfen.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ BOLDAN SAĞA:
1 — Kargaşalık. 2 — Ah al • Kamu.
2 — Pui - Raa - Mal. i — Acı - Naz -N. L. 5 — Kana - Zar. 6 — Irat - Taun. 7 — Er - Agu - Ski. 8 — Rua - Aza -fi, Ş. 9 — Leke - Aptal. 10 — ilâhiyatçı. YUKARDAN AŞAĞI:
1 — Karakterli. 2 — Alaca - Reci,
3 — P.ı - Isı - Aka. i — Gar - Ara - Eh 5 — Alan - Afta. 8 — Saz - Uzay. 7 — Ak - Zat - Aba. 8 — Mu i - Raı( - T, T. 9 — İman - Akaaç.. 10 — Kuilanışh.
Fakat bu arada derviş oturmuştu. Zenci köle çay getirdi ise de misafir yalnız bir bardak su içti. Çubukları da getirdiler; lâkin derviş, bu gibi lüzumsuz şeylere akidesinin müsaade etmediğini İleri sürdü ve o tatlı şeyden bir çekim olsun almak istlyen Mirza Kasım, mübarek misafirinin fikrine iştirak etmek ve zaten kendisinin de meraklısı olmadığı bahanesiyle çubukları geri göndermek zorunda kaldı.
Bunun üzerine derviş söz alarak dedi ki:
— Bana iltifat ediyorsunuz efendim. Kim olduğumu söylemekliğlm lâzımgeliyor. Hin-distanın en büyük devletlerinden biri Dekkan Sultanlığını herhalde işittiniz. Ben orada doğdum. Hükümdarın yıllarca gözdesi ve veziri bulundum. Bu demektir ki, hayatın füzull zevklerinden mahrum edilmedim. Meselâ kalabalık bir harem dairesinin sıkıntısını, servetin üzüntüsünü bilirim. Elmaslar, zümrütler, inciler bezdirdi beni. Hele bir hükümdarın teveccühüne gelince, onun mâna ve değerim hiç bir lilozof benim kadar anlayamadı. Ne değer verdiğimi göreceksiniz.
Uyamadığım o duruma uzun müddet da-yanamıyarak çekilip kendimi mütalâaya verdim. Çalışmalarım sonunda, beni rahatsız ettiklerini. mânâsız İşlere sürüklediklerini görerek her şeyi terkettim. Artık yapayalnız yaşıyorum; bir donum var, bir de keşkülüm; fakat Inanmıyacağınız bir şey söyliycccğlm; karşınızdaki yoksul fakir, dünyaya sahiptir!
Derviş bıı sözleri earfe derken Mirza Kasıma Öyle bir azamet ve kudretle baktı ki. muhatabı şaşalıyarak. yalnız bir iki beylik lâkırdı de cevap verebildi:
— Allah büyüktür! Hamdedclim, sena edelim!
Fakat öteki büsbütün hâkim bir tavır alarak devam etti:
— Hayır, oğlum, hayır, bana İnanmıyor-sunuz. Azamet ve kudret bir takım merasim-
J
ASYA HİKAYELERİ
Büyük Sihirbaz
Yazan : A. de Gobineau
S____________________
le görünür gözünüze. Azametli, kudretli olmak için Birmalı ipeklere, kadifelere bürünüp arkasında silâhlı uşaklar yürüyen bir ata binmiş olmalı. Siz de herkes gibi böyle düşünüyorsunuz. Lâkin bana iyilik gösterdiniz; beni tanımadığınız halde, kim olduğuma al-dırmıyarak evinize bir şah gibi kabul ettiniz. Size minnet borcumu ödiyeceğim, şöyle kl: Sizin gibi bir insanı, düşmesi doğru olmayan düşüncelerin sahteliğinden kurtaracağım. Her hangi bir kimsenin yapamadığı şeyler bana pek kolaydır. Hemen ispat edeceğim. Elimi tutun, atardamarımı dinleyin. Ne hissediyorsunuz?
Mirza Kasım hayret içinde cevap verdi: Pek muntazam işliyor.
Derviş, başını eğip sesini hafifletti ve sanki yapacağı işe bütün melekelerini topla-mışçasına:
— Durun, dedi, nabız nerede ise duracak.
Mirza Kasım haykırdı:
— No diyorsunuz? Kimse yapamaz bu-
nu!
öteki gülümsedi:
— Ama ben yapıyorum*
Ve gerçekten nabız derece derece yavaşladı; o kadar ki. Mirzanın parmağı duymaz Oldu ve nihayet durdu.
2
Çeviren : Reşat Nuri Darago
_________________________r
Derviş:
— İstediğiniz anda yine işlemeye başlar, dedi.
— Aman baştasın?
Bir İki saniye geçmedi ki. nabız harekete gelerek tabiî seyrini aldı. Mirza Kasım dervişe bakıyor, hayranlık ve korku içinde bocalıyordu.
O garip adam İse:
— Kendime nasıl hâkim olduğumu gösterdim. Şimdi, maddeye ne türlü hükmedebilcce-ğimi göstereceğim. Bir mangal getirtin.
Mirza Kasım, ağzına kadar ateş dolu bir mangal getirtip, maddeye hükmedecek otan o zatın önüne koydurdu. Derviş içini çoktl: dudakları birbirine kenetlenir gibi oldu, gözleri daha çukurlaştı, alnından ter aknııyn başladı Sonra birdenbire kolunu uzatarak elini korun’ içine uzattı, tuttu. İki üç dakika sonra çekip gösterdiği ev sahibi, yanık izi göremedi.
Fakat derviş:
— Dahası var, dedi. Nefsime nasıl hâkim olduğumu, unsurlara ne türlü hükmettiğimi gördünüz. Şimdi insanlar Üzerinde neler yapabildiğimi göreceksiniz. Hem bütün insanlar dan bahsediyorum.
Bıı cümleyi o kadar şiddetli ve istihfafh bir edâ ile ifade etmişti kı Kasım afalladı. Lâkin öteki aldırmıyarak devam etti:
— Bana bir kurşun yahut 'demir parça sini getirtiniz.
On. on iki tane tüfek kurşunu getirdiler Derviş bunları ateşin üzerine koydu ve üflemeye başladı. Kurşunlar az sonra erimeye yüz tuttular. O vakit, donunu tutan siyah pamuk kuşağından bir küçük pirinç kııtıı çekip içinden bir tutam kırmızı bir toz alarak kurşunun üstüne attı.
îki üç dakika geçince eğildi ve sâkln bir sesle:
— Oldu! diyerek sedirin üzerine açık sarı bir külçe koydu. Mirza Kasım bunun altın olduğunu hemen gördü.
Derviş, muzaffer bir adam tavriyle hay kırdı:
— işte! İnsanlar üzerinde de böyle hâkim olabilirim! Yeter mı? Görüyorsunuz: Azamet, servet, tantana gibi şeylere ihtiyacım var mı? Oğlum, bilin ki kuvvet ve kudret herkesin gözüne görünen şeylerde değil, hâkim ruhlu kimselerdedir. Fakat bunu bilen azdır.
Mirza Kasuıı, heyecandan titriyen biı sesle cevap verdi:
— Ah. baba, böyle harikulâdo imtiyazları kullanabilmek İçin hâkim ruhlu olmak yetmez! Bu imtiyazları ele geçirmenin yolunu bulmak lâzım, ilim lâzım!
Derviş:
- O da kâfi değil, dedi. Çile çökmeyi, her şeyden vazgeçmeyi bilmek ister. Nefsin ruha boyun eğmesi de şart. Bunlar zahmetsi? elde edilmez. Ama bu kadarı yeter şimdi.
Mirza Kasım;
— Yok. yok, diye haykırdı Huzurunuzda bulunmuşken beni aydınlatmaya devam buy-run! Henüz bir damlasını içirdiğiniz pınarın akmasını kesmeyin! Söyleyin, öğretin bana! Ben de yaparım! ömrüm boş geçti. Artık Öyle geçmesin!
fDeramt var/
Hicrî 1950 MART 27 Pazartesi Rumi
O. Ahir 8 1869 Mart 14 1366
VAKİT VASATI EZAM
Güneş 5.62 11.25
öplo 12.20 5.52
tklndr 15.50 0.23
Akşam 18.28 12.00
Yi\î9| 20.00 1.32
îmsâk 4.H 9.17
SİYASÎ İKTİSADI
YENİ İSTANBUL
4ÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi ;
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ : FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı İşlerini tlllon İdare eden : Mithat PERİN
Basıldığı yor :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK JMİTED ŞİRKETİ MATBAASI
İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamızdaki İktisadî başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına aittir.
*
27 Mor t 1950 — YENt İstanbul— > gayfa 5
EKONOMİK
Haftanın İktisadî
hâdiselerine bakış
Avrupa tediyeler blrllfci meseleni — .Milletlerarası serbest ithal rejimi ve ticarette çok taraflı tediyeye rlofcru alili* — Birledik Amerikada biriken d ra i madde •tokları — Akdeniz zeytinyağı konferansı ve dünya ıpda maddeleri durumu — Dünya mensucat piyasası — Memleketimizde serbest İthal rejimi sahasındaki faaliyetler — Tütün piyasamız — Ilay-vancılıfrımırın ıslahı hususundaki tedbirler — Ziraat makineleri almak hususunda memleketimize ayrılan tahsisat — Ticari münasebetlerimiz — Batı maddeelrdeki flat hareketleri—Standardizasyon, kontrol hicrimiz
Avrupa tediye birliği meselesi bu hafta içinde de milletlerarası dikkati çeken hâdiselerin babında gelmektedir. Hafta içinde aldığımız haberler, meselenin hâlen Londrada hararetli münakaşaların mevzuu olduğunu açıklamaktadır. Avrupa tediye birliği meselesinin girdiği çıkmaza bir hal çaresi bulmak için Beyin, Sir Stafford Cripps ve arabulucu Dr. Stikker arasındaki konuşmaların, Hoffman’ın son zamanlarda Ingiltcre-nin mütereddit durumu karşısındaki şiddetli tenkldlerine rağmen, müspet bir neticeye varacağı Londra mahafi-Jince tahmin edilmektedir. Aynı ma-hafilde ayrıca Avrupa İşbirliği İdaresi mümessili Harrlman'm Ingiliz nokta! nazarı karşısında büyük bir anlayış gösterdiği de belirtilmektedir.
Milletlerarası münasebetlerin İstikbali bakımından bu kadar mühim olan Avrupa tediye birliği meselesine muvazi olarak, haftanın dikkate değer mühim hâdiseleri meyanında. bilhassa milletlerarası serbest ithal rejimi ve ticarette çok taraflı tediyeye doğru a-tılan vaitkâr adımları zikretmemiz i-cap eder.
Filhakika Marshall yardımından faydalanan 19 ların dış ticaret umumi müdürleri hafta içinde bir teknik komite halinde toplanmaya davet edilmiş bulunuyorlar. Karşılıklı anlaşmalar i-şinde tediye bakımından çok taraflı bir sistem zaruretinin kabul edildiği ve milletlerarası mütekabil ithalât ser-bestisi plânının gerçekleştirildiği bu Paris toplantılarından dünya ticaretinin âtisi İçin büyük ümitler beklenmektedir.
Haftanın mühim milletlerarası İktisadî hâdiselerinden biri dc Birleşik Amerikada. elde kalan fazla ziraat mahsulleri stokları için duyulan büyük sıkıntıdır. 4 milyar doları aşan mevzuubahis stoklar içindeki hububat, pamuk, kuru meyva, süt ve yumurta tozu, dondurulmuş yağ yığınlarının n^sıl elden çıkarılacağı. Amerikan resmî makamlarını hayli düşündüren bir dâvadır. Hattâ bu yüzden mezkûr mesele dahilî politika tarafından ele alınmış ve Mümessiller Meclisinin Dışişleri Komitesi bir proje teklif etmiştir. Burada, Truriıan’ın Marshall Plânı için Kongreden istediği 3.100 milyon dolarlık yardım kredisinden, 1 milyar dolarlık kısmının, nakden verilmeyip, elde kalan fazla zirai mahsul stoklarından verilmesi İleri sürülmüştür. Fakat Kongre Marshall yardımının dolar olarak nakten yapılması zarureti üzerinde durmuş ve Avrupa memleketlerinin bu bakımdan o-lah ’mübrem İhtiyaçları üzerinde durularak mezkûr projeyi kabul etmemiştir.
Mamafih, bütün bu akislerine rağmen, Birleşik Amerikadn görülen bu muazzam zirai istihsal fazlalığı dünya çapında aksülâmelierl olabilecek mühim iktisadi hâdiselerden biri olmakta devam etmektedir. Bu noktaya yazımızın sonunda gene avdet edeceğiz.
Milletlerarası münasebetlerde gıda maddeleri durumu da haftanın mühim İktisadî faaliyetleri cümlesindendir. Bu mevzu üzerinde, yakında Tun usta toplanacak Akdeniz zeytinyağı konferansına iştirak edecek İtalyan murahhas heyeti tarafından ileri sürülecek noktalar etrafında yapılan açıklamalar bilhassa kayda değer. Akdeniz bölgesindeki zeytinyağı müstahsili memleketleri yakından alâkadar eden bu teklifler, şüphesiz dolayısiyle bizim memleketimizi de ilgilendirmektedir.
Haftanın milletlerarası sahada kayda değer diğer gıda maddeleri hareketlerini hulâsa etmeden önce Kana-dada buğday ekim sahasının daraltılması hakkında Kanada Ziraat Vekilinin beyanatı üzerinde durmak lâzımdır. Kanada ziraat sistemine göre bu beyanat önümüzdeki mevsimde dünyada bir buğday istihsal fazlası olacağı mânasını taşır ve yıllardan beri KanadalIlar hesaplarında çok az yanılmışlardır. Esasen istihsal sahasını d-»’-altırken Kanada ihraç sahasını genişletmekte ve Japunyaya yapılacak İhracatın arttı nlacabileceğini bildirmektedir.
Diğer taraftan kahve flatlerlnin Birleşik Amerikada müstakar bir durum arzettiğl. Holândada peynir flitlerinin yükseldiği, Batı Avrupa-da kakao istihsalinin geçen yıla nazaran azaldığı, ltalyada pirinç flatlerlnin düştüğü ve ihracatın arttığı hafta içinde bu vadide öğrenilen başlıca haberlerdir.
Dünya mensucat piyasasındaki faaliyetler dc nispeten durgun geçmiştir, Japon ipek sanayiinde görülen buhran bu piyasanın belli başlı mühim hâdisesi olmuştur.
Aynı sahada Birleşik Amerikada pamuk ronginl ölçen yeni bir âletin keşfi de milletlerarası pamuk piyasasını çok yakından alâkadar eden bir hâdise olarak belirmektedir.
afta içinde memleketimizi alâkalandıran iktisadi faaliyet me-yanında, serbest ithal rejimi
mevzuunda hafta başından beri Ti# carct Odasında başlayan çalışmaları ve bu cümleden olmak üzere yapılan meslek grupları toplantılarını zikredebiliriz. Bu görüşmelerde serbest ithal rejimi gıimruk tarifelerinde yapılacak tenzilat ve Muamele Vergisi başlıca ele alınan mevzulardandı.
Haftanın memleketimiz İçin kayda değer diğer bir iktisadi faaliyeti de tütün piyasamızda görülen canlılıktır. Marmara ve Karadeniz demet tütün piyasalarında Haller müsait olup satışlar nispeten az olmaktadır, lztniı-do Amerika ve isviçreye yapılacak ihracat satışları hakkında müzakereler cereyan etmektedir.
Ayrıca bu mevzuda, geçen hafta 1-çlnde, İzmir Tütün İhracatçıları Birliğinin statüsünün kabuliyle bu mü-esscaenin teessüs etmiş olduğunu, i-lerde bu Birliğin Türkiye Tütüncüler Federasyonuna da katılabileceğini i-lâve edebiliriz.
Ayrıca geçen hafta, Russel H. Dorr’ un Türkıyenin takriben 12 milyon liralık bir krediden istifade ederek ziraat makineleri getirtebileceğin! a-çıklamış olması da memleketimizi çok yalcından alâkalandıran bir vakıadır.
Hafta içinde memleketimiz ha>’van-cılığında alınan kararlar da İktisadî faaliyetimizin esaslı temellerini teşkil etmektedir. Bir yandan atçılığımızın ıslahı yolunda Sultanhisar harasında yeni tedbirlerin alınmış olması atçılığımız yanında civar bölgelerin sığır ve kovunlarını ıslah hususunda gerekil vazifelerin mezkur haraya verilmiş olması ve diğer taraftan sunî tohumlama ile elde edilen müspet neticeler üzerine bir çok yerlerde istasyonlar açılmasının kararlaştırılması. hayvancılığımız sahasında yeni bir çığır açmıştır.
Yabancı memleketlerle olan ticari münasebetlerimiz bakımından hafta içindeki iktisadi faaliyet kayda değer. Bu cümleden olmak üzere, Komadaki ticaret odaları kongresine Ankara, İstanbul ve İzmir odalarının da katılacaklarını. Amerikanın hâl gümrüğünü indirerek halıcılarımıza imkânlar sağladığını, lsrail-Türkiye ticaret anlaşmasının müzakerelerine başlanıldığını, Pakistan - Türkiye ticaretinin inkişafı hususunda faaliyetin arttığını, canlı hayvan ihracına müsaade edildiğini zikredebiliriz.
Hafta İçinde fiatlerde görülen umumi düşüş temposu «arihleşmeğc yüz tutmuştur. Bilhssa et. kahve, çuvalda bu hal vazıh idi.
Haftanın İktisadi hâdiselerini toplarken pancar flatlerlnin tesbit edildiğini de işaret edeceğiz ve son olarak pamuk standardizasyonu çalışmalarına temas ederek vazımızı tamam Uyacağız.
amuk standardizasyonu İçin hafta İçinde Ticaret Bakanlığının bu Işh-re bakan salahiyetli
memurlarının izmire vardıklarını öğrendik. Memleket İhraç maddelerinin kaliteli teminatı altında ihracı zaruretinin arlık münakaşa edllemiyccek bir şekilde anlaşıldığı şu günlerde, bu hareketi, takdirle karşılamak İcap e-der.
Dünyada ziraî istihsal maddeleri artık bollaşmıştır. Hor tarafta büyük stoklar vardır. Yalnız Birleşik Amerikada depolarda bekliyen, hükümetin müdahale mübayaatından meydana gelmiş takriben on İki milyar Türk lirası değerinde mul alıcı beklemektedir Bunların arasında pamuk büyük bir yer tutuyor. Kanada Ziraat Bakanı "Az buğday ekin, sonra satamayı^" diye beyanatta bulunuyor. Almanya, parasız verilen Amerika gıda maddelerini aldığı için Avrupaya karşı müstağnidir. Her tarafta bir kalkınma .bir kendini toparlama bahis mevzuu oluyor. İşte bu sırada bizim de, dün Namık Zeki Aral arkadaşımızın bu sütunlarda tebarüz ettirdiği gibi, yeni dünya gidişini anlamamız ve ona göre, işlerimizi ayarlamamız şarttır.
Bu şartlardan birincisi İstihsal mlk-
BATI ALMANYA MEKTUBU
*- - -- ; ı- ---
Almanyaya gıda maddeleri ithalinde Amerika iistiin
Kuru meyvalarda İtalya, İspanya rakibimiz olmakta devam ediyor
Frankfurt 24 (Hususi muhabrlimiz bildiriyor» — Batı Almanya, geçen yıl 1.028 milyon dolar kıymetinde 7.3 milyon ton gıda maddesi ithal etmiştir. Bunun kıymet itibariyle %69 u ve miktar itibariyle % 70 ı Amerikan menşeli (yanı bedelsiz, hibe) idi. Batı Almanya - Amerika ticaret muvazenesi, 1949 da, Almanya aleyhine 717 milyon dolar açıkla kapanmıştır.
Harpten önce Almanyanın başlıca gıda maddesi piyasası olan Doğu Avrupa memleketleri, 1949 da, Alman-yaya ancak 633.000 ton gıda maddesi
Marshall plânına dahil Batı Avru-sâtabilmiştir.
Kısa haberler
Dünya tütün mahsulü tahminleri'
★ Washington (Reuter - Hususi) — Birleşik Amerika Ziraat Bakanlığı sene içinde, 1 temmuza kadar, bütün dünyada 1.724 milyon İngiliz lirası kıymetinde ince kurutulmuş tütün istihsal olunacağını tahmin etmektedir.
Bu miktar 1948-49 hasat mevsiminin 1.808 milyon İngiliz lirası değelirindeki mahsulünden yüzde 5 aşağı ve 1947-48 hasat mevsiminin 1.877 milyon İngiliz lirası değerindeki mahsulünden ise yüzde 8 aşağı bir nispettedir.
Birleşik Amerikanın 1982 den sonra yapacağı toptan yardım hakkında teklifler
•fr Washington, 26 A.A. (Afp) — Cumhuriyetçi Ayan üyesi Vanden-berg, dün İktisadi İşbirliği Teşkilâtı İdarecisi Hoffman’a gönderdiği mektupta, 1952 senesinde yardım programı sona erince Birleşik Amerikanın yapabileceği toptan yardım için gerekli tedbirler üzerinde İncelemelerde bulunmak ü-zere hükümete mensup olmayan şahsiyetlerden mürekkep bir komisyonun kurulmasını teklif etmektedir.
Ortadoğudan gelen ham petrollerin tasfiyesi tedbirleri alınıyor
★ Londra. 26. A.A. ı Lps) — Ortadoğudan g(?len ham petrolün tasfiye edilmesi için Taymls Nehri ağzında kurulacak tasfiyehanenin inşasına ait bir plânın hazırlanması hususunda İngiliz ve Amerikalılar teşebbüse geçmişlerdir. Çok miktarda yağlı maddeler İhtiva eden bu tasfiyehanenin istihsa-lâtı, bu maddelerin ithalâtı için dolar sarfetnıeye mecbur olmaksızın İngliterede satılabilecek-
tarını arttırmak ye maliyet flatlerinl düşürmektir. Dünya piyasalarında bundan sonra ancak ucuz malla rekabet edebileceğimizi unutmamalıyız.
İkinci şart ise mallarımızı muayyen vasıflı hazırlamak ve o vasıfta teslim etmek zaruretidir. Karışık, hileli. teklif olunanlardan farklı vasıflı mal gönderm* k suretiyle "kaptı kaçtı" şeklindeki ticarete harp sonrası dünyasında yer kalmıyacaktır. Onun İçin İzmir pamuk standardizasyonu ve kontrolü çalışmalarına ehemmiyet veriyor ve başarılar diliyoruz, Yalnız çok çetin ve hor çır çır yerinde murakabe memuru isteyen bu İşin, maddi imkânlarımızla halledllemiyeceğln-den endişe duymaktayız. Böyle bir imkânsızlık karşısında İşten vazgeçmemek. hiç olmazsa çır çır kontrolünü firmalara bırakarak, ihraç limanlarında sondajla olsun Türk malının İtibarını teminat altına almak lâzımdır Biitün Türk müstahsil ve tüccarının resmî teşkilâta bu yardımı yapacağından emin bulunuyoruz.
YENİ ÎSTANBLT
ya devletleri Almanyanın dış ticaretine — takriben bir milyon ton — % 15 ile içtirak etmektedirler.
Bununla beraber kuru meyva bahsinde bu nispetin içindeki pay Avru-panın lehinedir. Avrupa yıllardan beri müşterisi olan Alman pazarını A-merikalılara vermemeğe gayret etmekte ve Amerikalılar da kısmen anlayış göstermektedirler.
Türkiye 1949 da, Almartvaya ancak 22.200 ton kuru meyva satmıştır. Almanya aynı yıl zarfında İtal-yadan 86.800 ton, ispanyadan 32.000 ton, Aınerikadan 16.900 ton ve Yuna-nistandan 9.800 ton kuru meyva ithal etmiştir.
tır. Bu tasfiyehane iki buçuk senede tamamlanacak ve senede takriben 750,000 ton istihsal kabiliyetine sahip bulunacaktır. İngllterede gıda maddesine İhtiyaç azaldı
★ Londra, 26, (Nafen) — 30 nisan 1950 tarihinde sona erecek olan İngiliz - Arjantin ticaret andlaş-ması için yapılmakta olan görüşmelerin bir netice elde edilmeden yarıda kalacağı tahmin edilmektedir. Ingiltere son zamanlarda iaşe maddeleri bakımından mühim miktarda stok elde etmiş olduğundan Arjantinin vereceği gıda maddelerine fazla ihtiyacı bulunmamaktadır. Bu, kendi vaziyetini takviye etmektedir.
İngiliz alüminyum satışları İyi
Ar Londra (Reuter - Hususî) — Her ne kadar İngiliz yan mâmul alüminyum ihracatçıları, ithal lisansı müşküllerinden ve yabancı memleketler rekabetinden şikâyet etmekte iseler de, satışlar 1950 başından heri tatminkâr bir seyir almış bulunmaktadır.
İfalyanın hayvan derisi ithalâtı tarifesi kaidırıiıyor
★ Milâno (Hava yoliyle) — Italya-mn ithal edilen ham hayvan derisi üzerinden aldığı yüzde 10 ad-valorem vergi, iki ay içinde, An-necy aniaşmasına göre, kabul e-dilen tarife düzeltmeleri tatbikat mevkiine gireceği zaman, ortadan kaldırılacak Ur.
Bu çok yakın tesir, burada, t-talyan vidalâlanndaki yeni düşüşlerin sebeplerinden biri olarak görülmektedir.
Belçika, kurşun ihraç fiyatlarını indirdi
k Londra (Reuter - Hususi) — Ticaret mahfillerinden öğrenildiğine göre, Birleşik Amerikada kurşun fiatlerinin düşmesi üzerine, Belçika ihracatı kurşunlarda da inme hâsıl olmuştur. Bunların yeni flati, ton başına 83 sterling 10 şilindir.
Diğer taraftan, Almanya tonu 85 stcrlingten satış teklifleri yapmaktadır.
Gllııey Afrlkanın altın «tokları
★ Johannesbıırg, (Reuter - Hususî) — Güney Afrlkanın altın ve döviz İhtiyatları geçen haftaya nazaran 3 milyon sterling bir fazlalık göstermiştir.
17 martta Güney Afrika Birliğinin altın stokları 55.775.000 ster-linge yükselmişti. Bir hafta evvel bu miktar 54.648.000 sterling İdi. Bununla beraber altın ihtiyatları-mn âmme borçlarına olan nispeti yüzde 66.1 den 66.5 e düşmüştür.
Marshall plânı görüşmeleri
Bir heyet Amerikaya gitti
İstanbul 26 (A.A.) — Marshall Yardım Plânı ile alâkalı temaslar yapmak üzere Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı muammer Çavuşoğlu, Devlet Bakanlığı Umumi Kâtibi Fatln Rüştü Zorlu, Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürü Salt Naci Ergin, ve Şefik inandan müteşekkil bir heyet bu akşam Panamerikan uçağı İle Amerikaya hareket etmiştir.
Zeytincilik kursları açılıyor
Ankara, 26 (Hususî muhabirimizden) — Çanakkale, Bursa, Kocaeli, Balıkesir, İzmir, Aydın, Muğla, Antalya, İçel vilâyetlerinde müstahsile zeytincilik tekniğini öğretmek üzere köylerde ihtiyaca yetecek kadar zeytincilik teşkilâtı kursalrı açılmakta vc zeytinci ustaları yetiştirilmektedir.
ill»|ıınrıiimilWn^ılMtıiUHIHMKH»HiH'H«!mt*IH»(":»||iıınıı(«ıii|iınınunıın..
Yeni Neşriyat :
DAHA ÇOK PARA DAHA ÇOK SERMAYE DAHA ÇOK ÎŞ
Meşhur Alman maliyecisi Doktor Hjalmar SchacK^n son eserini Devlet Bakanı Cfinil Salt Barlam dilimize çevirmiş bulunuyor (1).
Bu eserde para ve tediye meseleleri mihver olarak ele alınmış ve Alman maliyecisi bu mihver etrafında yerini getirdikçe Marshall plânı,Almanyanın dünü, bugünü ve yarını hakkmdaki düşüncelerini ve hatıralarını açıklama fırsatını bulmuştur.Türkçe nüshasına Sayın Cemil Sait Barlas, bir ön-söz İlâve etmiş bulunuyor. Bu önsözde kitap hakkında olduğu kadar, tercüme edilmesi sebepleri için de vazıh fikirler mevcut olduğundan bu satırları aşağıya nakletmekte fayda görüyoruz:
^İkinci Dünya Harbi sonunda Avrupa kendini tarihin eşini kaydetmediği büyük bir iktisadi buhran içinde buklu. Mcskensiz, gıdasız, işsiz ve istihsal vasıtalarından mahrum kal-mış bu kıtanın yardımına Marshall Plânı ile Amerika koştu.
Gerek bu yardımın kullanılma tarzı, gerek iktisadi buhranın bertaraf edilmesi hakkında Avrtıpada, Amerikada çeşitli mütalâalar serdedildi.
Dr. SchachPın tercüme ettiğim bu eseri bu yolda yazılmış kitapların en çok dikkati çekecek olanlarmdandır. Yirminci asrın sihirbaz maliyecisi denilen SchachVm en büyük sihirbazlığı, hâdiseleri basite irca ederek halletmesindeki maharetidir. Benim, bu kitabı tercüme etmeme en büyük âmil şu fikirleri olmuştur:
1 — İktisadi buhranın sebeplerinin gayet açık olarak anlatılışı,
2 — Devlet idaresinde her şeyden evvel iktisat x>e istihsal dâvasının hâkim olması zarureti,
3 — Piyasada banknot artışının her vakit enflâsyon demek olmadığı,
!/ — Sanayide vc alclûmum istihsalde ucuz sermaye zarureti,
5 — Para meselesinin hallinin »nail usullerden ziyade iktisadi davaların halline bağlı olduğu.
Tabii kaynakları, insan zekâ vc kuvveti yeter derecede olan memleketimin iktisadi istikbaline inanmış bir adam sıfatiyle son zamanlarda hiç bir delile istinaf etmeden ortaya atılan ve iş yayanların cesaretini kıran enflâsyon, bütçede tasarruf iddiaları karşısında bu kitabı dilimize çevirdim. Bu fikirde olanlardan bu tercümeyi okuyacaklar olursa belki meselenin tasarruf değil varidat artırma, ithalâtı kısma değil ihracatı artırma olduğunu kabul ederler.
Cemil Salt BARLAS”
(1) İzmit Sellüloz Basımevi 1950-2 lira.
Karacabey hûrûsımn meşhur saf kan Arap damızlık aygırı kuruş LL
Dünyanın en güzel Arap atlarına Türkiye maliktir
AvustralyalI Dr. Kelley’in Arap atlan hakkmdaki hayranlık dolu raporu
Ankara 26 (Husus! muhabirimizden) — Bütün dünyada hakiki Arap atlarının nesli münkariz olurken, memleketimizde bu atın yetiştirilmesi ve üretilmesi hususuna büyük e-henımiyet verilmektedir. Bunun en büyllk sebebi yerli atlarımızın ıslahında sâf kan Arap atının fevkalâde uygun düşmesidir.
Harklarımızda bir taraftan yarım kan Aıap atlan istikametinde çalışılırken, diğer yandan sâf kan Arap a-tının .bütün asaletini muhafaza ederek çoğaltılmasına da çalışılmaktadır. Bundan epeyce evvel, atçılık sahasında en salâhiyeti! mütehassıs sayılan şimdiki Veteriner Genel Müdürü Nuıeddin Aral’ın Arabistan çöllerinde yapmış olduğu araştırmalardan sonra oradan haralarımız için halktan topladığı ve hjlkûmet adına satın aldığı sâf kan aygırların yavrulan, şimdi hemen hemen her yerde azalmış ve nesilleri gittikçe bozulan diğer memleketlerin Arap nesline karşılık bizde bu ırk mütemadiyen tekâmül etmektedir. Bu yüzden ecnebi memleketlerden ve bu meyanda Macaristan ve Bulgaristan haraları tarafından bizden damızlık sâf kan Arap atı istenmektedir.
Geçenlerde Türk koyunculuğunu tetkik etmek üzere memlekete davet edilen Avustralya îlm! Hayvancılık Müesseseleri Reisi Dr. Veteriner B. R. Kelley hükümete raporunu vermiş ve bu raporun sonunda memleketimizde gördüğü Arap atları hakkında da mütalâalar dermeyan eylemiştir.
Aynı zamanda atçılık sahasında da büyük şöhreti olan bu mütehassıs Tarım Bakanlığı^ sunduğu raporunun sonunda şöyle demektedir:
”— Türkiyeyi ziyaretim benim için
Türk - İsrail ticareti
Müzakereler samimî bir hava
Ankara, 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Türk - îsraii ticaret görüşmelerine samimi bir hava içinde devanı edilmektedir. İsrail heyeti, Dış işleri Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi Reis Muavini Moşe Batur, İsrail Elçiliği Basın ve Ticaret Müsteşarı Tu-vio Arazi ve taşe Bakanlığı mümessili Benjanıen Bihay’dan müteşekkil bulunmaktadır. Müzakerelere Türkiye namına Dışişleri Bakanlığı Ticaret İşleri Müdürü S. İlksei’in başkanlığındaki Maliye, Ticaret ve Ekonomi
bir zevk ve neşe kaynağı olmuştur. Bilhassa kıymetli Türk veterinerleriyle tanışmak, zootekni sahasında yapılan tecrübeleri gözden geçirmek ve fikirlerimi hükümetinize arzetmek-ten zevk duymaktayım.
En son olarak memleketinizde gördüğüm ve bende en yüksek intiba yaratan Arap at ve kısrakları hakkında bir kaç kelime söylemek isterim. Dünyanın muhtelif çevrelerinde otuz beş yıldanberi yaptığım seyahatlerde gördüğüm Arap atı materyelinin en yüksek vasıflılarının Türkiyede bulunduklarını salâhiyetle söylememe müsaade buyurunuz.
Anavatanıma (Avustralyaya) döndüğüm zaman Arap atı yetiştiren kendi vatandaşlarıma Türkiyeyi görmeden Arap atı yetiştirmelerinin hiç bir kıymeti ohnıyacağmı ve dünyanın en yüksek vasıflı Arap atlarının hâlen Türkiyede bulunduğunu kendilerine uzun uzun anlatacağım.,,
Tarım Bakanlığındaki uzmanların anlattıklarına göre, bu zat, bizde yalnız Karacabey harasiyle, Eskişehirde-ki Çifteler harasını görmüş, Karaca-beyde sâf kan Arap aygırlarından kruş II ve Sa’ad, Çiftelerde ise Dabi ve Seklavi İÜ ü ve bu iki haradaki diğer sâf kan Arapları tetkik etmiştir. Halbuki memleketimizin asıl sâf kan Arap atlarının en fazla toplandığı yer Sultansuyu harasıdır. Bu haradaki sâf kan Araplar, dünyanın hiç bir yerinde mevcut olmayıp, mütemadiyen yavrulan arttırılmaktadır. A-vustraiyah Dr. Kelley vakti olmadığından Sultansuyu harasını gezeme-miş, fakat diğer iki haradaki sâf kan Arapları gece ve gündüz müteaddit defalar ziyaret etmiş, hayran hayran memleketine dönerek yukardakı raporu göndermiştir.
içinde devam etmektedir
Bakanlığı ile Merkez Bankası mIK ınessillerinden mürekkep heyetimla İştirak etmekte ve Türkiye ile İsrail arasındaki ticari münasebetlerin inkişafı her iki tarafça gösterilen derin bir anlayışla Inklşû-f ettirilmektedir.
1947 senesinde Türkiyede» yaptığı 5 milyon 600 bin İngiliz lirası kıymetindeki ithalâtla tngiltere ve Ameri-kadan sonra üçüncü müşterimiz olan İsrail 1944-1949 seneleri içinde memleketimizden 20 milyon İngiliz liralık ithalât yapmıştır.
^(ENÎ istihsal yılına girerken standart kaidelere
■ uygun, temiz ve iyi kalitede mal yetiştirmek için tedbirler ittihazına lUzum vardır. Geçenlerde Ticaret Borsası, ihracat mevsiminin kapanması münasebetiyle, aylık bir raporunda tüccara, müstahsilden temiz ve iyi kalitede mal almasını tavsiye etmekteydi. Birkaç gün sonra toplanacak olan Yağlı Tohumlar İhracatçı Birliği de, Benelik raporunda, âzasına aynı tavsiyelerde bulunmaktadır.
Dünya piyasalarının aradığı şartlara uygun bir şekilde hem ucuz, hem de olgun kalitede mal yetiştirmek, diğer yıllara nisbetle daha zaruri ve daha lüzumlu bir mesele haline girmiştir. Çünkü harp yıllarında, dünya pazarlarının ve yollarının kapandığı bir devrede alıcıların kaliteye ve fiyata ehemmiyet vermediklerini, ihtiyaç karşısında mal aldıklarını hatırlarız. Fakat dünya piyasaları normal bir çehre arzettikten sonra, harp yıllann-da olduğu gibi, piyasalara itinasız bir şekilde mal ar-zetmeye imkân yoktur.
Serbest ithal rejiminin tatbikından bahsedilği bh sırada, bu cihete daha ziyade itina etmek zorundayız. Zira “serbest ithal rejimi” diye, ithalât tacirlerimize cazip görünen, bu mevzu, ihracatçılar için pek kolay telâkki edilecek bir mevzu değildir. Çünkü serbest pazarlara, ucuz ve iyi kalitede mal Bevketmek lâzımdır. Netice itibariyle serbest ithal rejiminin tatbik edileceği bir yıla girerken, ucuz ve İyi mal çıkarmak ve satmak hususunda, müstahsilimiz, ve ihracat tâcirlerimiz, bir imtihan geçireceklerdir.
İstanbul :
Ticaret Borsasında, geçen haftaya nazaran, ehemmiyetli bir değişiklik görülmemiştir. Borsaya dahil maddelerin arasında, yine fındık, istisnai bir şekilde hareketli geçmiştir. Fındığın birinci derecedeki alıcıları, İngiltere ve Almanyadır. Halbuki geçen yıllarda, İsviç-
İstanbul ve İzmir'de haftalık piyasa vaziyeti
re, müşterilerimizin başında bulunmaktaydı. Ticaret Borsasının haftalık bir raporunda da, bu meseleden bahsedilmektedir. Bu raporda, İstanbul fındıklarının îsviçrede hâkim bir mevki elde ettiği anlatılmaktadır. 1950 yılının şubat ayında, İsviçreye, İspanyadan 135 ton fındık sevkedilmiştir. Aynı ay içinde memleketimizden isviçreye gönderilen fındığın yekûnu 88 tondan iba rettir,
Geçen hafta nebati yağ grupunda. umumiyet itlba riyle bir fiyat gerilemesi müşahede edilmiştir. Nebati yağ piyasasına en ziyade İzmir piyasası hâkim olmaktadır. Geçen yıl İzmirin zeytin yağ mahsulünün kalite itibariyle iyi olması, Ayvalık ve Edremit yağlariyle rekabet etmesine imkân vermiştir. Bu yüzden en yüksek kalitede olan 1,50 asidli Ayvalık yağı bile, hafta içinde 250 kuruşa kadar düşmüştür. İzmirin ekstra ekstra yağı ise haftanın son günü 235 kuruş üzerinden muamele görmüştü. Bu suretle alıcılar, fiyat itibariyle İzmir yağlarını da tercih etmektedirler.
Piyasada sabunluk yağ mevcudunun azalması veyahut kokusuz ve renksiz, yüksek asidli ve umumiyetle başka zamanlar sabunluğa verilebilecek yağların da, yemeklik yağ sahasında sarfedilmesl, fındık yağına karşı olan isteklerin de genişlemesine sebebiyet vermiştir.
Bilindiği gibi, yemeklik olarak kullanılan rafine fındık yağından başka sabun imalâtında kullanılan ve rafine edllmlyerek ham halde Batışa arzolunan - ve umumiyetle çürük fındıktan yapılan - bir yağ daha vardır. Rafine yağları hafta İçinde 180 kuruş etrafında olduğu halde bu ham fındık yağlan 150 - 160 kuruş arasında muamele görmüştür. Borsa cetvellerinde bu küçük kalite
farkları gösterilmediği cihetle, sırası gelmişken bu açık lamayı yapmayı işle yakından meşgul olmiyan okuyu cularımız için faydalı addettik.
★ ★ *
İhracat mevsimi geçtiği için, borsamn satış salonu eskisi kadar kalabalık değildir. Esasen borsaya gelen tacirler de en ziyade fındık satışlariyle meşgul olmaktadır. Satış salonunda fiyatları kaydeden siyah tahtaların boşluğu da bunu ifade etmektedir. Yalınz hafta sonunda Bİyah tahtalardan birine, ilk defa olarak yeni sene mahsullerinden beyaz peynire ait bir muamele kaydedilmiştir. İzmir mahsulü olan bu beyaz peynir, 15C kuruştan satılmıştır.
Trabzon Husuhİ Muhabirimizin dün bildirdiğine göre
Fındık Tarım Satış Birliğinin hafta içinde cif 181 kuruştan 80 ton iç mübayaasııun İBteklendirdiği fındık fiyatları. Birliğin çekinmesinden durgunlaşmıştır. Bu haftaki kabuklu satışı 429 ton olup satıcı azdır. Elinde mal olanlar stokların azalmasına dayanarak nazlı hareket ediyorlar,
İzmir :
Hafta İçinde İzmir Ticaret Borsasında çekirdeksiz kuru üzüm fiyatları süratle gerilemiş ve Tariş'in müdahale mübayaaaı fiyatının 53 kuruş olmasına rağmen 9 numara 48 kuruşa kadar düşmüştür. Fiyatların böy-lece devamlı ve süratli gerileme kaydetmesi haricî satışlara da tesir etmiş ve dış alıcılar, Bİparişlerini durumun tavazzuhuna Intizaren kesmişlerdir. Haftanın sonlarına doğru Albayrak İhracat Ofisinin birinci 1000 tona 49, ikinci 1000 tona 50 ve üçüncüye 51 kuruş fiyatla topluca talip olması satıcı maneviyatını bir parça
düzelttiğinden arz, telâşını kaybetmiş ve fiyat 49 kuruşta tutunmuştur. Bir kısım alâkalılar firmanın bu hareketini İngiliz mübayaasının yakınlığına bir delil olarak kabul etmektedirler. Bu arada Tekel İdaresinin ihraç tiplerinde yer almayan Topan ve Kalburaltı üzüm mü-bavaasını durdurmuş bulunması tenkid mevzuu olmaktadır. ihraç tiplerinin ihzarı sırasında meydana gelen bu gibi özürlü üzümlere alıcı bulamıyan ihracat evleri, bunların eskiden olduğu gibi yine Tekel tarafından mü-bayaası için Kuru Meyva İhracatçıları Birliği kanaliyle hükümet nezdinde teşebbüste bulunmuşlardır.
Haftanın son günü borsa kapanırken üzümcüler ırasında dolaşan bir şayiaya göre Tariş, İngiliz iaşe Nezareti temsilcisi ile yaptığı temaslar sonunda Ticaret Bakanlığının da yardımı ile 12000 ton kuru üzüm satışında mutabık kalmıştır. İngiliz İaşe Nezaretinin Iz-mirdeki temsilcisi bu haberi teyit edecek malûmata sahip olmadığını söylemişse de, böyle bir satışın her an mümkün olabileceğini de sorduğum suale karşı ifade etmiştir.
Hafta içinde hariçten yeni siparişler gelmediğinden incirin vaziyeti sakinleşmiştir. Stok miktarı 500 ton kadar olan hurda ve 300 ton kadar olan B serisi küçük kıtali incirlerin durumu üzerinde durulmakta ve bunlar havalar ısınıncaya kadar arz ve ihraç edilemediği takdirde mubayaaları için Tekel idaresine mürcaat düşünülmektedir.
Dış mübayaalar durduğundan hafta zarfında boranda pamuk hâkim bir manzara arzetmlş olmakla beraber fiyatlar istikrarını muhafaza eylemiştir.
Zeytin yağı piyasasında hafif bir kımıldama olmasına rağmen pamuk yağı'na karşı olan alâkasızlık devam etmiştir. Yegâne alıcı olan pamuk yağı fabrikalarının isteksizliği yüzünden hafta zarfında borsada pamuk çekirdeği üzerine pek az muamele olmuş ve fiyat yeniden gerileyerek 13,5 kuruşa düşmüştür.
27 Mart 1950
4
■
fakında Zurbiyeye ycleceklir.
kdeni/de
htonbvl ’ Attlytv
Dünyanın ilk sııçjeçrne-z ve kendilisinde
Y£Nİ İSTANBUL ATILI i SI
işler saatleri, Büyük şehirlerde ve meşhur saalçilcrde sablır.
.•v.’.Vv
Batı Akdeniz HoH-
İstanbul - Pire • Napoli
Marsilya Cenova
Doğu Güney Akdeniz Hat»
İstanbul lıHr Pbe limasol Beyrut İskenderiye Nanoli • Marsilya Cenova
17 Nisandan itibaren tatbik edileceğini ilân eder.
HAFTADA DÖRT DEFA
PAZARTESİ - SALI - PERŞEMBE • CUMARTESİ
Istanbuldan kalkan tayyareler
Atina - Roma - Nis - Londra
Londraya aynı günde varılır.
Yer ayırtmak ve izahat almak için bajlıca seyahat Acentelerine veya B. E. A. İngiliz Havayollarına Ayaspajo, Kun Palas No. 1, Tel: 82982 ye müracaat
°*“^1
British European Airways^y EA
Güzel ve faydalı ilânlar YENİ ÎSTANBUL’da çıkar
d /■
Â
/I
lYirk gemileriyle, şeydlidl edinir
9
_
TÜCCARLARIN DlKKAT NAZARINA İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasından :
4355 saydı kanunun 33 üncü maddesi Odalarda kayıtlı azanın senelik aidatını üç ay zarfında ödemelerini, aksi halde bu aidatın üç misli tahakkuk ve tahsil olunacağı hükmünü tazammun etmektedir.
1950 aidatım henüz Ödememiş bulunan âzalanmızm üç misli tediyeye mahal kalmamak İçin aidatın son mehllni teşkil eden 31.3/1950 akşamına kadar -Tahsildar göndermek imkânı bulunamadığından- Odamız Muhasebe Şubesine müracaatla işbu aidatlarını ödemeleri lüzumu arz ve rica olunur. (2623)
— T"" — —-
DİŞ KREMİ
t — »A* e r- MF
YEDITEPE
15 günlük sanat ve edebiyat gazetesi İllüstrasyon kağıdına iki renkli lüks bir baskı ile
1 nisanda çıkıyor Fiyatı 20 Kurun Posta Kutusu No. 18 İSTANBUL
i
1
I
V
unutmayınız. Tenzilâttan istifade eder, ikramiye hakkını
kazanırsınız. Tanınmış gazeteci ve gazete satan tütüncü
dükkânlarından sorunuz. Bulamazsanız,
İdarehanemizden talep ediniz.
YENİ İSTANBUL
Gazetesinin Reklâm Atölyesi, size en güzel resimler yapar,
Ay başında kullanılacak karnelerinizi, şimdiden almayı
mükemmel K lişeha nesi, reklâm klişelerinizi imâl eder ve satışınızın artmasına yardım eyler. İstifade ediniz ! ——-----------------------—------------------------- _■*
4
\
\
Yağmurlu,rutubetli ve soğuk havalarda
U Nezle başlangıcında GRİPİN alınız.
Grip, Nezle ve Soğuk Algınlığına karşı en başarılı ilaç dır.®*.
4 Saal ara ile günde 3 kaşe alınabilir.
&
■
M Ü Z
BUGÜN AÇIK OLAN MÜZELEIİ İSTANBUL
AtatUrk lnlalûp Müzesi 10-12, 14-17.
Topkapı Sarayı (Telf. 21000) 13.30-17.
Ayasufya (Telf. 21750) 10-16.
Belediye Müzesi: 10-12, 14-17.
Tcvtlk Fikret Ariyan Müzesi: 10-12, 14-17.
İZMİR
Arkeoloji Müzesi (3321) 0-12.13.30-17
TİYATROLAR
İSTANBUL
(JEHÜB TÎTATBOLABiı
DRAM KISMI: Temsil Yok.
KOMEDİ Kısan-. 20,Ca Kadınlar Terzihanesi.
MVAMMER KAKACA OPEKE-71: Kadıköy Operada. Gece 20.30 da Osman Blkcs.
BENÎ SES OPERETİ: Temsil Yok.
TAKSİM BELEDİYE I'AVlUMı (Telf. 82004) Parisli gantöz Rose AvrU. *
KONAK PAVİYONU: Her ak-Câm, Yunan Şantözü ZOZO.
ANKARA
BÜYÜK TİYATRO (10370) Temsil Yok.
KÜÇÜK TİYATRO (11109) Temsil Yok.
İZMİR
ecntn TİYATROSU Oyuncu (Komedi).
SİNEMALAR
UEVOCl.l l lllb/l I
AKIN (80718) t Kara Bun Um 2 — Vahşi Kuvvet
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ HE EŞEY
ATLAS (40835) Aşk Adası.
Bu akşam
Sinemalarında
Eslher WUl!ams Peter Lavford FUcnrdo Montalbıın Renkli muazzam film
A T L
A S
MELEK (40808) Aşk Adası.
ALKAZAR (42562) 1 Kızı, Şey tanlar. 2 — İki Cingöz Casus tara Karşı.
AH (44391> Zafere Doğru.
ELHAMRA (43595) Vatan Kurtaran Aslan.
İPEK (44289) Deniz Ejderi.
LALE (43595) ölllm Gornuı.
SAK AY (41009) Dağlar Canavarı.
Sİ ATPARK (83143) 1 — Kanlı
Buse. 2 — Sönen Hayat.
SÜMER (42*51) Gaip Kadın ŞARK (40380) üvoy Baba (yeril). SIK (43720) 1 - Kamı Prens -
Rustv Polis Hafiyesi.
TAKSİM (43191) Aşk ölmez
TAN: 1 — Sarışın Şeytan, 2 — Deli Gönül,
YEM (84107) 1 - Canavar Yn-ittftı. 2 — Paylaşıhnıyan Sevgili.
ÜNAL «J306) 1 — Hak ve Adalet. 2 — Bagdad Perisi.
YILDIZ (12817) Ahret Yolcuları
ISTAN İSli I (İlim
ALEMDAR (20u&3/ 1 Kununuıu Sokak. 2 — Tehlikeli Karat.
AYSÜ (21917) 1 — ölümden Firar.
2 — Aşkım ve Günahım.
AZAK (23542) 1 — Beş Parmakb Canavar. 2 — Esir Kız.
ÇEMBEKLÎTAS (22513) OlÜLCİyo Kadar Şeninim
FERAH: Uçuruma Doğru.
HALK; 1 — Balıkçı Osman. 2 — Hüsnü Yusuf un Aşkı. 3 — Kaliforniya Fatihi.
İSTANBUL 02367) . - Horrov Kumarbazı. 2 — Sahte Alclck.
KISMET (21904) 1 - Vurun (G»h-poyo. 2 — Köroglu.
MARMARA (28860) 1 - Yonl Güneş. 2 — Son Bonımaln.
MİLLİ (22962) 1 — kiıiunBUA Sokak. 2 — TchUkeh Karnr,
TURAN (22127) 1 - Be# var-mnklı Canavar. 2 — Esir Kız.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Tarzan. 2 — Gönlıl Fırtınası.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Asiizado SilAh-şör. 2 - Zorlu Misafir
OPERA 1 — Mücrim Gönüller, 2 — ölüm Seferi
SÜREYYA (60682) Çcto - (Yeril)
YEI.DEĞ1KMEM 1 — Nulmc. 2 -Tarzan Fantomalara karşı. 3 — Don Juan.
ANKARA
ANKARA Altına Hücum. BÜYÜK Seven Kalhler.
CEBEC i Cehennem Zindanları, PARK Bir fıt'ium, gecesi,
I 1.1 S Zevk Kurbanları.
SÜMER 1 — Kara Cinayet. 2 — Mr. Motu Haydutlar Arasında.
SI S Bir Fırtına Geccşsl. YENİ goytanın Kudreti.
tZMtR
EI.HAMRAt Dulu Belle.
LALE, 1 — Kristof Kolomb. 3 -Gönülden Gönülo.
TAN. ı — Kriatof Kolomb. 2 -Gönülden Gönülo.
TAYYARE: Samba Kıralı
tamir TAYYAR E ölncması
Bu ak^am (Renkli İngilizce»
Samba Kıralı
•'A Song Is bürn” Artlatlor.
Dnnny KAYE Virginiu MAYO
İB4WMı*r»ı m il MMOMİ
YENİ. ı — intikam. 2 — Tuban» çalar Patlarken.
KARŞIYAKA CtYfETİ
MELEK 1 — Kahkaha Tufanı 2 — Broadway’da Hortlaklar.
SÜMER: (Canlı Döşek
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu HUUb
Anadolu vakası H0536
An luırs
Izrnh
Beyoğlu 44044 AUU|KO.y ıM)t»72
İstanbul 24222 Üsküdar 60915
Ankara 00. İzmir 2222, K. yaka 15055
“YENİ İSTANBUL'DU» bugün İçin tnvBİyo ettl|i programlar: DAHİLDE:
19.10 İstanbul: Sonullar (Schu-bert. Mozart) — 19.15 Ankara:
Tarihi Türk müzlRİ. — 20.30 Ankara: Radyo Senfoni Orkestrası. - Verdi ••Maskeli Balo” operasından sahneler. — 22.00 İstanbul: KlAsik Batı müziği dinleyici İstekleri.
HARİÇTE:
10.00 Londra: Konçerto. Mozart. Klarnet konçertosu.
ANKARA:
7.30 M. S. Ayarı. — 7.31 Harif uvertürler (PI.) — 7.45 Haberler ve hava raporu. — 8.00 Hafit melodiler. (Pl.) — 8.25 Günün programı. — 8.80 Çeşitli Imflf müzik (PL) — 9.00 KAPANIŞ.
12.28 Açılış ve program. — 12.80 Şarkılar. — 13.00 Haberler. —
13.15 Ailen Rotlı orkestrası çalıyor (Pİ.) — 13.80 öğle Gazetesi. — 13.15 Şen parçalar (Pl.) — ll.oo Hnva raporu» akşam programı ve KAPANIŞ.
17.58 Açılış ve program. — 18.00 M, S. Ayarı. — 18.00 Dans müziği (Pl ) — 18.30 Konuşma - Kitap Saati. — 18.15 Radyo çok sesli korosu. — 19.00 M. S. A-yarı. w Haberler. — 10.15 Geçmişte Bugün. — in.20 Şarkılar.
10.15 Tarihi Türk Müziği. —
20.15 Ru(lyn Gazotosl. — 20.80 Radyo senfoni orkestrası. —
21.15 Konuşma. — 21,30 Dans
müziği (PL) — 22.00 Konuşma.
— 22.15 Haik türküleri. — 22.45 M. S. Ayan ve Haberler. — 23.00 Program ve KAPANIŞ
İSTANBUL:
12.57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Şarkı ve Türküler (PL) — 13.30 Hafif öğle müziği. — 14.00 Memleket Türküleri (Pl.) — 14.15 Dans müziği (Pl.) — 14.30 Serbest saat. — 14.45 İki uvertür (Pl.) — 15.00 Programlar ve KAPANIŞ.
17.57 Açılış ve programlar. — 18.00 Memleket türküleri. — 18.20 Şarkı ve Türküler (Pl.) — 18.10 Saz eserleri. — 19.00 Haberler.
— 19.15 Sonatlar (Pl.) — 10.40 VV. A. Mozart. Sonat “SI bemol ınajbr” No. 10. — 20.00 İstanbul müzelerini geziyoruz. — 20.10 Küçük orkestradan melodiler. —
20.30 Havay Adalarından melodiler. (i l • — 20.10 Şıırlu ve türküler. — 21.15 Fasıl heyeti konseri. — 22.00 Dinleyici İstekleri.
— 22.15 Haberler. — 23.00 Dans müziği (Pl.) — 23.30 Programlar ve KAPANIŞ.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR:
Londra:
8.15 Müzik hatıraları. — 9.30 John Bull ork. — 10.00 Konçerto. Mozart. KlArııet konçertosu.
— 11.30 Victor SUvestcr dans ork. — 13.15 Dinleyici İstekleri.
— 11.15 Dans müziği. — 17.15 Hafif orkestradan parçalar. — 18.18 Palm Cnurt ork. — 21.00 Klâsik müzik (Arthur Bliss kuarteti) — 22.15 Petor Yorko hafif ork. — 23.00 Dinleyici İstekleri.
UÇAK . TREN . VAPUR
DİKKAT: II ııvn dolay isiyle seferlerde dvjthlklik olabilir.
GELECEK OLAN UÇAKLAR
10.50 D.H.Y. (Türk) Ankaradan.
12.50 D.H.Y. (Türk) îzmlrden.
13.30 BE.A. (Ingiliz) Londra.
Nis. Roma ve Atlnadan.
16.20 D.H.Y. (Türk) Adana. An-karudan.
GtDECEK OLAN UÇAKLAR
8.30 A.F. (Fransız) Atina. Roma. Patise.
0.— D.H.Y. (Türk) Ankara. Malatya, Elâzığ, Diyarbakır, Adana, iskonderuna.
11.20 D.H.Y. (Türk) lzmlre.
13.50 D.H.Y. (Türk) Ankaraya.
14.30 B E.A. (Ingiliz) Atina. Roma. Nis. Londraya.
GELECEK OLAN VAPURLAR
6.30 KONYA (Bandırmadan).
7.— SEYYAR (Karnbigadan).
21.30 Murakaz (Bandırmadan).
GİDECEK OLAN’ VAPURLAR
8.15 Murakaz (Bandırmaya).
20.— KONYA (Bandırmaya).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 Semplon (Avrupa).
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
9.— Tarsus.
18.10 Ankara ekspresi.
21.30 Semplon ekspresi.
21.40 Doğu ekspresi.
EMİNÖNÜ:
Mehmet Kâzım (Eminönü) -w Hikmet Güney (Küçükpazar) — Sırrı Raslm (Çemberlltaş) — Sü« rey ya (Kumkapr).
BEYOĞLU:
Beyoğlu (Merkez) — istiklâl (Merkez) — Taksim - Merkej (Galata) — Halk (Şişil) — Has-köy — Merkez (Kasımpaşa).
FATİH:
İsmail Hakkı (Şehzadcbaşıi — Sarım (Aksaı-av) — Yedlkule (Samatva) — Nüzhct Onat ı Şehremini) — Ahmet Suat (Knra-gıimrük) — Hüsame«ldln Gu*.engin (Fener).
EYÜP: Eyüp Sultan
BEŞİKTAŞ:
Vidin - Yeni (Ortaköy) — Arna-vutköy — Merkez (Bebek).
KADIKÖY:
Yeldeglrmeni — Kızıltoprak —
Göztepe — Bostancı.
ÜSKÜDAR: İttihat.
HEYBELİADA: He.vbeliada:
BÜYÜKADA: Merkez.
ANKARA
Bayar — Merkez — Sebat.
İZMİR
Yardım (Alsancak) — Karantina (Yalılar) — Cumhuriyet (Eşrefpaşa) — Halk (Basmahane) — Birlik (KemeralU).
Comments (0)