28 Mart
1950 — Sah
SİYASÎ İKTİSADÎ
’ Sayı 118
10 Kuruş
1
II
M
k
w
T|
■ A
A
jA
k
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye. İçip seneliği 32. altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis cdon: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sahifede san ti metresi 2 liradır. Ilârilarcfan hiçbir mos’ully^t kabul edilmez.
■ a — -
. ,—'=?-----
MS - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
•n:
İÇ ve DIŞ
POLiTiKA
_ 27/111/1950 -
Avrupa birliği meselesi
Yakjnd a „ t o p I anacak milletlerarası konferanslarda :
YENİ İSTANBUL'un Kuponu
A VRUPA, iki muazzam kuv-vet yani Amerika ile Rusya arasında, henüz dağınık bir durumdadır. Taşlan yerinden oynamış, dikkatli bir usta eli ile tamir isteyen mozayik levhalara benzemektedir. Halbuki iktisadi, malî ve siyasî birliğini yapabilmiş bir Avrupa, Amerika ile Rusya arasında kuvvetli bir muvazene unsuru olacaktır.
Bir zamandan beri, bu cazip fikir lehinde yazılara ve beyanata rastlanmaktacLu-. Nasıl ki, Avrupa Konseyi Teşkilâtı, bu fikrin gerçekleşmesine yaraya, cak bir çerçeve sayılabilir.
Avrupa ve bunun birliği denince, hatıra ilk gelen şey, Fransa ile Almanyanm genişliğine ve derinliğine anlaşması ve büyük birliğin çekirdeğini teşkil etmesidir. Saar meselesinin Fransa tarafından alelacele ve tek taraflı olarak bir hal tarzına bağlanması, böyle bir anlaşma ihtimalini zedelediği için, hoşa gitmemiştir.
Buna mukabil, Almanya adına Adenauer, AvrupalIların ruhî temayüllerine çok daha uygun bir yoldan yürüyerek Fransaya, doğrudan doğruya ve düpedüz birleşmeyi teklif etmiştir.
De Gaulle’ün dediği gibi, hayali dahi, insana heyecan veren bir teklif !
Bunun benzerini İkinci Cihan Harbinin Demokrasiler için en karanlık ihtimallere gebe olduğu sıralarda gene Fransaya, bir başka şahsiyet yapmıştı: Churchill! “Français! C’est moi, Churchill qui vous parle..,, şeklinde başlayan heyecanlı radyo hitabını hatıriamıvan var mıdır?
Churchill. vatanı istilâya uğrayan Fransız milletine, İngilte-reyi vatan olarak gösteriyor, Fransız Hükümetinin ve Meclisinin istilâdan masun kalacak olan parçalannı gelip Londradan idare etmelerini teklif ediyor ve bu suretle, Fransanm bir mütareke yahut bir münferit sulh yapmasının önüne geçmek istiyordu.
O teklif de, Adenauer’inki gibi, bir “fusion” yani, iki vatanı birleştirme teklifiydi.
Aradan kaç sene geçti ve bu geçen müddet, tarihin ebediyeti yanında ne ifade eder?
O tarihlerde, Avrupa Alman savletinin tazyiki altında çatırdayarak yıkılıyor ve milletler, karanlıkların içinden birbirine Besleniyor, birbirine el uzatmaya çalışıyordu. Bu sesler, korkunun azameti dolayısiyle o kadar derinden geliyordu ki, ayrı rejimde olmak, ayrı hudutların içinde yaşamak, ayrı diller konuşmak gibi farklar, büyük her-cümercin içinde erimek istidatları gösteriyordu.
Bugün, aynı Avrupa, Sovyet emperyalizminin tehdidi ile Amerikan atıfet ve civanmerdliğinin ne de olsa minnet yükü arasında yaşamaktadır. Avrupa milletlerinin, yeniden birbirlerine seslenmeleri ve birbirlerinde destek aramaları, bundandır.
Churchill’in heyecanlı teklifini, o zamanki Fransa, mağlûp olmasına rağmen, gururuna yediremedi ve İngiliz toprakları üzerinde bir muhacir hayatı sürmeye Alman esareti altında yaşamayı tercih etti.
Fakat bugünkü hâdise, ötekinden farklıdır. Bugünkü teklif, mağlûp bir Almanya tarafın-d n galip durumundaki Fransaya yapılmaktadır.
Sovyet tehlikesinin korkunç ha ikati de, meydandadır!
Şu halde neden, Avrupanın birliği denilen idrak merhalesine, Avrupa milletleri, bir türlü ulaşamamaktadır? Neden, lâfını etmekle yetinmektedir?
Bize öyle geliyor ki, Fransa bundan sonraki devre içinde. İngiltere ile Almanyanın cazibesi arasındadır da ondan!
★
Namzetlik dedikoduları
Seçim mücadelesinin başlaması münasebetiyle. kimlerin han kİ partiler tarafından namzet gösterileceği etrafında dedikodu mahiyetinin ötesin'' gidernlyrn rivayetler ulaştırılmaktadır. Bunların aracında, niyasi bir ehemmiyet arzedcnk(r ınüntccna, dikerlerinin gazetemizde yer bulmıyactığını okuyucularımıza arzed eriz.
YENİ İSTANBUL
1952 de
Marshall Plânından sonra, geniş
(«United Dean
Washington, 27 A.A. Press) — Dışişleri Bakanı Acheson, Batıdaki soğuk harbin istikbalde alacağı şekli tesbit edecek olan iki mühim milletlerarası konferansa iştirake hazırlanmaktadır. Acheson’un müşavirleri soğuk harbin sona ermesinin bahis mevzuu olmadığı ve Sovyet Rusyanın taarruzuna dünyanın her tarafında ilânlhaye devam edeceği kanaatindedirler.
Şimdilik Kuzey Atlantik Konseyi ve üç Dışişleri Bakanı mayıs başında bu hava içinde toplanacaklardır.
Birleşik Amerika Konseyi, Atlantik Paktını imzalamış olan 12 memleketin uzun vâdell bir iktisadi ve siyasî işbirliği yalpalan imkânını müzakere etmesini istiyecektir. Birleşik Amerika, ayni zamanda Atlantik Paktına iştirak edebilecek hür milletlerin de gözden geçirilmesini istiyecektir.
Amerikalı şahsiyetler bu müzakerelerin 1952 de Marshall Plânı sona erdiği zaman çalışmaya başlıyacak bir iktisadi işbirliği teşkilâtı kurulması neticesini vereceği kanaatindedirler.
ı mp—ıuıımmı
Yugoslav seçimlerinde
Tito, reylerin yüzde 92,5 unu kazandı
Tito, hu seçimin bir plebisit mahiyetinde olduğunu söyledi
Belprad 27, A.A. (AFP) — Yugoa-lavyanın altı seçim bölgesinde adaylığını koyan Mareşal Tito. Make-donyada, Üsküpten seçilmiştir.
Federal Meclis üyeleri Belgradda verilmiş olan ve yüzde 97.80 nispetini ifade eden 341.994 oyun 316 590 ını yanı yüzde 92,58 ini kazanarak seçilmişlerdir.
Muhalefet. 25,404 oy almıştır. Bunun nispeti yüzde 7.42 dir.
Mareşal Tito. Paris basınının dört özel temsilcisi ile yaptığı mülâkatta dün YugO8lavyada cereyan eden seçimlerin henüz katî olmayan fakat şimdiden beliren neticelen hakkında memnunluğunu izhar etmektedir.
Mareşal bu seçimlerin bir nevi plebisit telâkki olunabilecekleri fikrindedir.
Amerika Deniz Kurmay Başkanının beyanatı
Bu nutukta verilen seçim parolası
MUSAMAHA’dır
İÇ SAYFALARDA
L
Arap Birliğinin içtimaında bazı murahhaslar.
• ■
Fakat bu durumun, Arap Birliğinin kararını değiştirmiyeceği Kahireden bildiriliyor
Kahire 27 A.A. (Afp) — Arap Birliği Konseyi bu sabah, Ürdün temsilcisi bulunmadan ilk çalışma oturumunu açmıştır.
Suriye Başbakanı Halid El Azam Bey ve Yemen heyeti Haşan lbni İbrahim, Ürdün heyetinin hazır bulunmayışının konseyin çalışma ve kararlarına hiç bir surette tesir et-miyeceğini bildirmişlerdir.
Diğer taraftan Halid El Azam Bey, Ürdünün hazır bulunmayışının bu memleketin Arap Birliğinden tamamen çekildiği mânasına alınmaması gerektiğini ilâve etmiştir.
Kahire 27 A.A. (Afp) — Ürdün Hükümeti Arap Birliğinin hâlen yapmakta olduğu toplantıya iştirak et-miyeceğinl resmen bildirmiştir.
Kudüs 27 A.A. (Afp) — Ürdün makamları, Kudüsteki Polonya ve Çekoslovakya Başkonsolosları ile İsviçre konsolosunun yeni ve eski şehir arasındaki sınır hattından geçmeleri-iiiiiiiiiiimimmiiiiiimmm wnn nntmınmwFwmnTW»
“Dünyanın en kuvvetli donanması Anıerikadadır,,
“Denizaltılara kaışı savaşta büyük kaydettik
Birleşik Amerikanın harp sonundan beri denizaltılara karşı savaşın teknik ve teçhizinde büyük ilerlemeler elde ettiğini söylemiştir.
Amiral, Atlantik Paktı memleketlerine yapılan Birleşik Amerika bahri yardım programını “mütevazı,, o-larak vasıflandırmış ve yardımın şimdi bilhassa bu memleketlerin ihtiyaçları olan “küçük birlikler,, üzerine teksif edildiğini tasrih etmiştir.
Bugün öğleden sonra Heidetberg'tc McCloy ve Almanyadakl Amerikan askeri şefleri ile görüşecek olan Amerikan deniz kuşetleri Genelkurmay Başkanı yarın sabah Nis’e hareket edecektir.
terakkiler
Frankfurt 27 A.A. (Afp) — Amerikan Deniz Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Amiral Forreat P. Sherman bu sabah, Almanyadakl Amerikan Yüksek Komiseri McCloy'un genel karargâhında yaptığı basın toplantısında şöyle demiştir:
“Dünyanın en büyük ve kudretli bahriye ve donanması Birleşik Ame-rikanınkidir. Bununla beraber bahriye ve donanma henüz harp halinin doğurabileceği bütün İhtiyaçlara tam mânaslyle karşı koyacak vaziyette değildir:
“Amerikan deniz kuvvetlerinin Sovyet denizaltılarma karşı başarı ile savaşmaya muktedir olup olmadıklarını
soran gazeteciye. Amiral,
ne bu üç memleket Kudüs’ün Arap bölgesinde temsil edilmediklerini ileri sürerek mâni olmaya devam etmektedirler.
Konsolosların bu hususta protesto-larr nctieeais kalmıştır.
İyi haber alan kaynajdara göre Birleşik Amerika ve İngiltere Başkonsolosları bu protestoyu imzalamayı reddetmişlerdir.
•(ttt*ımtni'ir!wiutm^munıııııınrı»M»u!iımınninwîn:uuntnn:«ıtmırrTmnn;
İnönü diyor ki : “Ağzımızdan çıktı diye, her sözü keramet saymak ve karşımızdakiler söyledi diye, inat İle onu behemehal yapmamak hastalıklarından kurtulmuş olanları temsil ediyoruz.”
■ ., .........- - ,, ■ ■ ■ ■
Beypazarı, 27 OA.A?) — Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bugün-saat M-.30 da Beypazarına gelmiş ve meydanda toplanmış olanı Beypazarhlara bir hitabede bulunmuş, bundan sonra, Halkevinde’ Beypazar, Ayaş, Nallıhan ilçe ve bucaklarından gelen heyetleri kabul etmiştir.
Nutkun tam metnini 2nci sayfamızda veriyoruz.
I K î N C î
Zaman zaman : Damga
(J^ÜNGÜ
Türkiyede garplılaşma tarihinin başlangıcı Ali Canib Yöntem
DÖRDÜNCÜ
Kadın - Ev - Moda
Hediye (Hikâye)
B®ŞIN cî
"Damokles” in kılıcı
S. Z.
Koza ve ipekçiliğimiz
Müfit Kutlan
iil mamı logıuTnnaııınummnfHKnmM
J
A. F. Gebesoy ve R. Bele’nin
C. H. P. deki durumları
4
t
I
I
Ankara 27 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) - Amerikan Kara Ordusu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Collins, bugün sat 17 de bir basın toplansısı tertip etmiş, fakat Genelkurmaydaki konuşmaları çok uzun sürdüğünden toplantıya ancak saat 18,30 da gelebilmiştir. General, bunun Türkiyeye yaptığı ikinci seyahati olduğunu ve memleketimize ilk defa 1948 aralık ayında geldiğini, aradan geçen bir buçuk yıl içindeki inkişafı memnunlukla müşahede ettiğini söylemiştir. Orgeneral, bugün Muhabere Okulu ile zırhlı birliklerini ziyaret etmiştir. General beyanatında demiştir ki‘
“Muhabere okulu ve zırhlı birliklerde derslerin Türk subay ve gedikli erbaşlar tarafından verildiğini görmekle çok memnun oldum» Türk or-zmunrttKf^Eicmîînnnîtıınumunnr nmnr^iiimi''»(nnCTNTnnrîmT.r - ■Rmit
Fransız Dışişleri Bakanı Schuman diyor ki t
('Afp) — Fransa Robert Schuman,
Paris, 27 A.A. Dışişleri;1 Bakanı? dün öğleden sonra Cumhuriyetçi Halk Hareketi Millî Komitesinde yaptığı konuşmada yakında yapılacak olan milletlerarası toplantılar arifesinde Fransanm alacağı duruma ait izahat vermiş ve ilk olarak Almanya meselesini ele almıştır.
Bakan, Almanyaya karşı Fransanm takip ettiği siyasetin tecrübî bir tarzda ve alışılmamış hukuki şartlar altında, bir barış andlaşması olmadığı halde geliştiğine işaret etmiştir.
Schuman, iktisadi birliğin, siyası anlaşmadan önce gerçekleştirilmeyeceğim söylemiş ve Almanya İle anlaşmanın başlıca şartının, bu memleketin Avrupa Konseyine girmesi ile tahakkuk Schuman, miştir:
Fransa.
anlaşmaya mâni teşkil edeceğini sanmamakladır. Fakat bu mesele zaruri olarak Alman meselesinin bütünü 1le beraber barış andlaşmasının müzakeresi esnasında ele alınacaktır. Bu hâdisede hnllnn fikir ve Fransanm hakları nazarı itibara alınmalıdır. Her halde alınacak karar tek taraflı olmayacaktır.
Dışişleri Bakanı, Fransa ile Sov-yetler arasındaki münasebetleri ele alarak demiştir ki:
“— Rusya ile Fransa arasındaki an’aşmazlığa Alnıanyayı sebep gös-
edeceğini lifin etmiştir, sözlerine şöyle devam et-
san r meselesinin böyle bir
%
e
*
4 ı *
MJdwuy uçuk gemisinin yukardan görünüşü.
* # X
A
I
I
.chıııımn Berlin'de
termek doğru olmaz. Asıl sebep, Rus-yanın yayılma siyasetidir. İdeolojik emperyalizm ve Sovyetler politikası ile bizi harekete getiren demokratik ideal uyuşamazlar.,,
Daha sonra, atom silâhında bugün İnhisar kalktığına ve milletlerarası sahada hüküm süren sükûta işaret eden Schuman demiştir kl:
“Yarın, atom silâhı milletlerarası hale getirildiği veya menedlldiği takdirde Sovyet Rusya, yine de korkunç bir kuvvet denemesinden kaçınmıya-caktır."
Necmeddin Sadak
I
duşu son gördüğüm zamandan beri yaptığı terakkiden dolayı tebrike şayandır. Devlet Başkanı ile görüştüğümden dolayı şeref duymaktayım. Ayrıca Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay Birinci ve İkinci Başkan-lariyle Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanları ije de görüştüm. Seyahatimin sebebi, Amerikan askeri yardımının başladığı tarihten itibaren yapılan terakkileri görmek ve Washîngtonda yapacağım yeni bir şey bulunup bulunmadığını, General Mc Bride’de ne suretle daha faydalı olabileceğimi kararlaştırmaktır. İnsan her işi yerinde görürse meseleleri daha iyi tahlil eder. Buradan İrana, oradan da Suudî Arabistandaki hava üssünü teftişe gideceğim. Kahireye de uğrayıp ehramları göreceğim .
Birleşik Amerika Cumhurbaşkanı, Kongreye yaptığı kanun teklifinde Türkiyeye yardımın komünizmin zorla yayılmasına mâni olacağını izah etmiştir. Birleşik Amerika. Batı Av-rupaya, Yunanistan, Türkiye ve İrana yalnız askerî değil, fakat başka yardımlarda da bulundu. Evvelâ bu memleketlerin ekonomik şartlarını düzeltmeye çalışıyoruz ki bunlar kendi kendilerini müdafaa edebilsinler. Komünizme mâni olmak, iki şekilde mümkündür. Ekonomik kalkınma ve memleketin kendini koruması. Bu sonuncusu da iki şekilde temin edilebilir: Modem malzeme ve bu malzemeyi kullanabilmek.
Yapmakta olduğumuz bombalar harbe tatbik edilebilir. Ancak bunların dağınık kuvvetlere tatbik edilebileceğine inanmıyoruz. Küçük bir arazide toplu kuvvetlere karşı müessirdirler. Kara kuvvetleri müstakbel harplerde yine eski ehemmiyetini mu- | hafaza etmektedir. Hâlen de istilâya mâni olabilecek yegâne kuvvet kara kuvvetidir. Tllrkiyenin, büyük bir devletin taarruzuna karşı tek başına mukavemet edip edemiyeceği meselesi, yapılacak taarruzun şiddetine bağlıdır. Böyle bir halde Türklye-nin yalnız kalmıyacağı tır.”
Orgeneral, vaktiyle kullandığı Sacred Cow
İnek) uçağı ile yarın İrana müteveccihen memleketimizden ayrılacaktır.
Cebesoy istifasını teyit, Bele ise tekzip etti.
Bu hususta Hilmi Uranm beyanatı
General Ali Fuat Cebesoy^un Cumhuriyet ' pâbk Partisi nd er. i t tfâ c 11 i ğ I ve hiç bjr sebep ileri sürmeksizin istifanamesini Parti Genel Sekreterliğine verdiği'tamamlyle tahakkuk etmiştir.
Dün kendisiyle konuştuğumuz Cebe-soy» haberin doğru öldüğünü, C H.P. den kati olarak ayrıldığını beyan etmiş, lâjârîmiza rağmen bu ^çekilmenin sebeplerini söylemiyerek: •'— Zamanı geldiği vakit ben size bütün tcferruatiyle anlatırım.'* demiştir.
Befet Bele’nin durumu
Diğer taraftan C.H.P. den İstifa ettiği şayiaları dolaşan General Refet Bele de bize: “— Haberi gazetelerden hayretle okudum. Böyle bir şey benim için katiyen bahis mevzuu değildir.” demiştir.
Hilmi Uranın görüşü ve istifanın metni
Konya milletvekili Ali Fuat Cebe-soyun partiden istifası etrafında, mütalâasını sorduğumuz, C.H.P. Genel Başkan Vekili Hilmi Uran şunları söylemiştir:
General Cebesoy ötedenberi partimiz saflarında ve bulundukları yüksek devlet hizmetlerinde hepimizden dat-ma hürmet görerek çalışmış bir arkadaşımızdır. Bu itibarla partiden ayrılmış olmasını ve bunu durup durup da tam seçimlere girerken yapmış bulunmasını ancak teessürle karşıladık. Sayın general bize yolladığı istifanamesinde bu anılmayı mühim bazı sebeplere bina etmektedir. Bu mühim sebepler hemen son günlerde hadis olmuş ye bizim İtlılaımıza crişmlyc vakit bulamamış olacaktır. Çünkü biz bu sebepleri bilememekteyiz Bunun için do tabii bir şey diyememekteyiz. Bilgimiz olsaydı hem bugün bunlar hakkında bir nokta! nazar İfade edebilir, hem de daha esaslı olarak sayın generale üzüntü verdiği anlaşılan bu sebepleri belki vaktinde gidermek imkânını arar bulurduk.,.
Ali Fuat Cebesoy’un gönderdiği istifanamesi aynen şudur:
C. H. P. Başkanlığına.
Bazı mühim sebepler dolayısiyle C H P. den İstifaya mecbur olduğumdan çok teessür duyuyorum. Size ve bütün arkadaşlarıma en derin saygılarımı arzederim.
Konya milletvekili Ali Fuat Cebesoy'
Tekclloğlunun durumu
Ankara 27 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Sinan Tckelloğlu bugün verdiği istifanamesinin sebeplerini Halk Partisinin kuruluş maksadını yavaş yavaş kaybetmesine ve buna karşı yaptığı samimi mücadelenin bir netice vermemiş bulunmasına, ayrıca da HUİİstimallorln devam etmekte olup, teşrii masuniyet mücsseaesinln zedelenmesi ve af kanunu tasarısının bir manevra ile geri çevrilmesi keyfiyetlerine irca etmektedir.
muhakkak-
Roosevelt'ln
(Mukaddes
Dünya Sağlık Teşkilâtı Akdeniz Komitesi toplantısı
Dünya Sağlık TcşklJAtı Öq£u Akdeniz Bölge Komitesi 4-17 eylül arasında şehrimizde toplanacaktır. Bu hususta ilgili makamlara keyfiyet bildirilmiştir.
MIWI
Prof. Piccard’a göre uçan dairelerin bazıları İnsanların hayal mahsulü imiş. (Gazeteler)
Romadan Parise aitti
Roma 27 A A, (Özel muhabirimizden) — Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak bu sabah trenle Romndnn Paris’e hareket etmiştir.
Dışişleri Bakanlığı Birinci Şube Müdürü Bülent Uşaklıgil, özel kulem Müdürü Necdet Kont, Dışişleri Bakanına refakat etmektedirler.
Sadak, garda Chinghl Sarayı protokol şefi Marki Tagiani tarafından selâmlanmışlır.
HtHMHHHIIIı
— Bak, uçun daireler!. Ko&up
gazetelere bildirelim.
Zaman zaman:
DAMGA
II
Mesken k(>
isyonlarımn
_ İR zamanlar onun ecdadından
U büyük babasına dinsiz damgası basmışlardı. Allahını çok seven ve görülme» büyük bir kuvvetin olduğuna çok inanan bu ant adama dinsiz . ..i efendi derlerdi. İmanlı insanın başkalarını alAkndar etmemesi lâzım geldiği holde herkes, onunla meşgul olurdu. Onun ahuna yapıştırılan bu damga, onu memleketinde bir çok şeylerden mahrum bırakmıştı. Dost tanıdıkları ona korkulu bir adam diye bakarlar, vermek İRtiycnler, ona karşı hiç bir itimat göstermekler ve bUha&aa hükümet kapıları ona kapalı bulunurdu! çünkü onun alnına yapıştırılmış bir damga vardı ve o damga onu sanki bütün İnsanlık vasıflarından ve {Milletlerinden sıyrılmış bir mahlûk haline getirmişti. Halbuki o, bu damganın alnına yapıştırılmasını haklı gösterecek hiç bir say yapmamıştı. Onun tek bir kusuru vardı; Gördüğünü gelişigüzel kabul etınlyerek tenkid etmek, işittiğine hemen inanmı.varak düşünüp hükmünü vermek, din namına menfaatlerini teinim edenlere uymamak... Bundan dolayıdır ki, dindar geçinen riyakâr ve İki yüzlülerin İçine girememişti ve kendiairte dinsiz •'..... efendi damgası basılmıştı.
Bahasına mürteci **..•„ bey derlerdi, çünkü, onun alnına d» bu dany:a vurulmuştu. Mültecilik o zamanlar iki mânaya geliyordu: Ya artık din hurafelerinden uzaklaşmak iatiyen cemiyet hayatımızın eski efsanelere tekrar dönmesine çalışan, yahut da halife ve sultanlarla idare, olunan memleketi millet hâkimiyetinden ayırarak yine onların eline bırakmak. Bıı iki şeyin de onun için bir imkânı yoktu. Dineli efendinin oğlu,
eski hurafelere dönecek bir adam olamazdı. Çok münevver ve metin olan babası, onu iyi mekteplerde yetiştirmiş, ona bir çok lisanlar öğretmiş ve onu dünyanın bir çok yerlerinde gez-dirtmlfU. Bu, okuma ve gezmelerden sonra o, artık dünyayı biliyor ve tebellür etmiş kanaatlere sahip bulunuyordu. Memleket idaresi ad» altında uluorta verilen kararları kabul etmiyor, hu güzel toprakların üzerinde yaşamak hakkına malık bir Inaan sıfatıyla düşüncelerini açıkça zöylüyor* du. Bu açık sözler, samimî ttnkldler, politikayı kendi menfaatleri için yapanların arasına snkulamamıştr, zaten aralarına girmesine de imkân yoktu, çünkü oının alnına da bir damga yapıştırılmıştı: Mürteci,
Mürteci ° beyin oğlu, son rejimin en münevver bir insanı idi. Memleketini, cemiyetini çok seviyordu. Gördüğü, hazmettiği tahsil, bil-
Çinde açlık yüzünden
yamyamlık basaösierdi
Hong-Konj, 37 A A. (United I Proas) — "Hong-Kong Ttlcgraph gn-1 »ciesi'1 doğu Çintimı gelen yolcuların Xomt|nl»llerln |(tare»i eltindeki böl-»elerde hüküm »Uran açlığın bazı köylüleri yamyamlığa eevkeLllğlnl bildirdiklerini yasmaktadır.
Dl£er taraftan Formotada çıkmak* ta alan "Daily Now«" gasoteaı mart babında Ruslar geldiğinden beri dükkanlardaki yiyeceklerin tamamen bo. »almış olduğunu yasmaktadır. Rusça konudan Çin aşçılar çok rağbettedir.
Bazı haberler, komünistlerin mah. sulitrc el koymaları yüzünden çiftçiler arsamda (Iddctli karışıklıklar çıktıyım ve bir çok komünist mcmu-run öldürülmüş olduğunu bildirmektedir.
Hong-Kong, 27 A.A. (Lpal — Hong-Kong'takl alyaal müşahitlere güre. Pekin radyosunun komünist partiye yeni üye bulmak hususundaki çagıneı, halkın mecburi 1*. hububattan alınan vergiler ve gıda madiklerinin fena dağıtımından dolayı gittikçe gayrimemnun olduğunu labat etmektedir.
Diğer taraftan haber alındığına göre, Çantung eyaleti hükümetinin başkanı 3 milyon Çinlinin yiyecek a-ramak için bu bölgeden kaçtıklarını bıldlrmi|tir.
Ajana haberlerine göre, açlığın hüküm sürdüğü bölgelerde, layan ha-
M. Türk Talebe Federasyonu dün Izmırde toplandı
İzmir, 27 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Türkiye Milli Talebe Federasyonu 5 inci büyük kongresi bugün saat 16,30 da İzmir Ticaret O-dası salonunda toplantı. Federasyon Başkanı Can Kıraç’ın kongreyi takdim nutkundan sonra İstiklâl Marşı, bütün delegelerin iştirakiyle söylendi ve Atatürk için bir dakikalık hürmet vakfesi yapıldı. Hepsi de ateşin gençlerden ibaret olan 78 delegenin iştirak ettiği kongrenin başından itibaren gayet olgun ve hararetli olduğu göze çarpıyordu, Yapılan riyaset divanı seçiminde kongre başkanlığına İstanbul hukukundan Orhan Fenoy, ikinci başkanlığa İstanbul Teknik ü-niverslteainden Vedat öasan seçildi. AnkaralIlar riyaset divanı seçiminin usulsüs olduğunu ileri sürerek bir takrirle seçimin yenilenmesini istediler, Umumi heyet bunu kabul etmeyince Ankara delegelerinden basılarının salonu terkettiklerl görüldü. Bundun sonra İstanbul Yüksek O-kııllnr Talebe Birliği İle Zonguldak Teknik Okul Öğrenciler Derneğinin federasyona katılmaları kabul edildi-Bundan sonra verilen müteaddit takrirler okundu. Anadoluyu fikren ve
diği bir çok lisanlar, aldığı ev terbiyesi onn memleketini ve hemşrrilvri-ni sevmek için sonsuz bir ruh olgunluğu vermiş, yurdunun müdafaası için tehlikeli zamanlarda hudutlara koşmuş, binbir mahrumiyet içinde memleketini istilâya gelen düşmana karşı vazifesini yapmıştı,
O. herkesi seviyor ve herkes tarafından seviliyordu, fakat, onun da tıpkı dedesi ve sonra babası gibi bir kabahati vardı: Her şeyi düşünmeden, göz kırpmadan kabul etmiyordu. Bu güzel memleketin asırlardan beri uğradığı ihmalleri herkesten daha iyi görüyor ve şimdi sistemli bir çalışmanın lüzumuna iman ediyordu. O zaman buna da bir damga yapıştırmak İcap etmişti: Seciyesiz bay "......
O bu kelimenin mânasını tahlile çalışıyor, fakat bir türlü bulamıyordu. Gözünün önünden geçirdiği binlerce karateteraİK insanın bu kelime ile istihza eder gibi cemiyet İçindeki rollerini gördükçe seciyenin belki de başka bir şey olacağını tahlile çalışıyordu. Düşünüyor» düşünüyor, fakat bir şey bulamıyordu. 20 noi aa-rın bütün fen terakkileri İçinde İnsanların zekâlarım ölçmek için âletler icat edildiğini gördükçe seviniyor, ve seciyenin dereceğini gösteren bir keşif yapılmasını da bütün kalbiyle istiyordu. O zaman bunu ilk defa kendisi satın alacak ve kendine vurulan bu damganın başkaları ile olan münasebetlerini ölçecekti. Bir taraftan bu ümitle yaşarken diğer taraftan da babadan, dededen kalan bu damganın bıçak sırtı ile silinse de çıkamıyacağını düşündükçe üzülüyordu. Hayatın, dünyaya gelişin mânasını anlıyamamakUn mütevellit bu ıstırap, onun ruhunu sıkıyor, onu cemiyete faydalı olmaktan mahrum bırakıyordu.
Yegâne tesellisi, nihayet, üç nesil boyunca devam eden ve belki de daha eski ınâzlsl olan bıı kötü âdetin ancak hakiki demokrasi ruhuna istinat eden bir millet idaresi sayesinde zail olabileceğini düşünmekten ibaret kalmıştı.
Çünkü, ona hâdiseler ve bilhassa tarih, lapat ediyor kİ, İnsan ve cemaatların, hayat ve mukadderatı bir kaç dudak arasında kalırsa o saman: lal iverek ve latemlyerek kendine mahsus sınıflar teşekkül ediyor, ve menfaatlerine karşı galen herkese böyle bir damga yapıştırmakla galip geliyorlardı. Ve şimdi ka rektöre iz Ray i» damgasını taşıyan va-
tandaş; evlâdını bu ümit ile yetiştirmeye çalışıyordu.
reketleri başgöatermletlr. Yine bu haberlere göre köylüler pirinç stokla, nnı elden çıkarmaktan»» vergi memurlarını öldürmeyi tercih etmekte, dlrler.
Kıral yüıünden
Belçika yen seçıımere mecbur olacak
Brüksel, 27 (Ap) — Albert Deveze, dün Belçlkanın Boaya) Hıriatlyan Kainlik Partisine dört günlük bir ültimatom vererek ya Kıral tarafım tutmaktan vasgeçmeainl veya mayıs basında yeni bir seçim yapılacağını blldirmiıtlr.
Liberal Partinin lldorl olan ve kendisine yeni kabineyi te»kil etmek va-Slfesi verilini, bulunan Albert Devese. dün, Sosyalist Hıriatlyan Ka-tolıklerln. nııbe, gündür devam eden bu kabine buhranına son verecek olan lıu teklifi reddetmeleri halinde, Na. ipten parlAmentoyu feshetmesini talep ederek yeni seçimlere gidileceği, nl blldirmiıtlr,
Parlâmentonun feshi, kırk gün sarfında derhal yeni bir seçim yapılmasını Amirdir.
fiilen kalkındırma hakkında rapor hazırlamak llsere bir komisyon seçilmesi ittifakla kabul edildi ve seçim yapıldı.
Bundan haıka Yüksek Okullar Talebe Birliklerinin çalışma muhtariyetine kavurması. üniversitelilerin Fransada olduğu gibi sigorta edilmeleri ve talebe hakları için komisyon-lar seçildi. Yarınki ikinci toplantıda federasyon raporu okunacak ve WAY vc Milli Gençlik Komitesi hazırlık komisyonlarının büyük kongreye sunacakları raporlar müzakere edilecektir.
iki Amerikan muhribi bugiin İzm ire geliyor
İzmir, 2T (Hueıuşl muhabirimiz bildiriyor) — Amerikanın Akdeniz donamjıasına mensup Lar son vş Thomson muhripleri yarın limanımıza gelerek 31 marta kadar kalacak* iardır. Limanımızda bulunacağı günlerde fllotillâ komutam J3. L. Gur* netti bir basın toplantısı tertip ede* eektıu
Ankara, 27 CHuauat muhabirimiz
Amerika, Yunanislonda görmek arzusunda
Atina 27 A A. (United Press) — İtimat edilir bir kaynaktan öâronll-dlgine göre, Birleşik Amerika Büyük Elçiei Hcnvy Grndy’rVn ziyaretinin netloasi olarak Liberal Başbakan So-foklns, Vcnlzelos’un İstifa etmesi ve diğer iki merkez partisi ile koalisyon kabinesini yeniden kurmaya ça-
lışmaaı mümkündür.
Veniıeloa, Plaatlras ve Papaan-dreu’nun İştirakiyle kurulacak bir koallayön hükümeti parlâmentoda •kaarlyetl temin edecektir.
Atina 27 A A. (Afp) — Birleşik Amerika Klçlai Hcnry Grady dün Başbakan Veniıeloa ilo görüşmüştür.
Liberal Nen gsaatoslna göre Büyükelçi, Amerika Dışişleri Bakanlığının Yunanlstanın iç işlerine hiçbir şekilde müdahale etnüyecegi hueu-sundaki teminatı teyld etmiş fakat Marshnli Yardımım değerlendirmek ve imarı sağlamak için meclis tarafından desteklenen kuvvetli bir hükümetin lüzumunu kaydetmiştin
Diğer taraftan General Plastlraa basma bir demeç vermiş, bundu Ve-nizelos’u hatasını tamire ve süratle istifa ederek mümkün yogine hal çaresine vâsıl olmaya davet etmiştir. Bu çare: Merkez hükümetidir.
Vcnizeloa Hükümeti. 14 nisanda Mecliste programını okumak, tasav-vurandadır.
Fakat, derhal ne güven oyu, ne tam
Devlet Başkanının Beypazarı nutku
Cumhurhaşkanınıısın söyledikleri nutuk şudur:
ânv»l|l vıHandaşIzrım,
Yeni seçimde miilotvakllllglnlı için mlaylıtunı ko>’acntnn. Vziandnşlsnm kabul ederse. Önümüsdvki devrede dikkat edeceğini büyük meseleleri kısaca eoyloDivk İsterim.
llköneo, bugün Türklyerıln hor şey-ıhm Üstün olun büyük »»>•• “•)• wlnl. vnr-tık mşzelftsinl h( vatandaşın alhnlag yorlvştİrmek isterim. Hu inrnole, Tür* klycnln dış emniy«4i inaaelealdır. Tur-ktycnln dış politikası, kendi haklarını, bütünlüğünü karumssı mcMnlesidir, Hlsim, hudutlarınııs dışında olan hiç bir toprakın gosiımüs yoktur. Hiç bir milletin haklarına karşı saygısiMbk ve haksu bir rnıcl taşımıyoruv. Fakat, kendi haklnrımtsı. kendi bütünlüğü-nıuıU. hayat »mis pahasına müdaf i etmek kararındayıs. Ih Ih haksız vıııvl-ler, taiı pı- r karşıtında kaldık BU, varlığımıza kurşı yöneltilmiş, ardı a-rası kfsilmiycm tahrikler, tucavüılvr krırşısındnyıa. Vatanımızı en büyük tehllkaler karşısında görih'uruz. Bunu. bütün va’»*»ıdaşlarınrııa olr an hatırdan çıkarmamalı. Her münakaşamızı hallederken, bnairetlmişln on ziyade bağlandığı onlarda da. muruz olduğumuz tehlikvlçri düşünmvhylz. Bu bizim İçin uyanma. t(murlanma Hacı olacaktır. His iktidarda olanlar, bu tehlikeyi en evvol gördük. Moml -u( t|. mizdeki bütün vatandaşlara ve mom-uetImlsdeki elyaaşj oeroyunUrım» göst^rmiye çalıştık Çok şükrederiz kı. milletçe, uyanmamla çabuk oldu, Vatandaşlar ve - ısl partllor, prenifp olarak, dış politikada birlik bulunu* yorua. Ru dış politikamla, herhangi bir kamşumUMş herhangi bir dwvl»»tv meydan okumak çalımından tamamly Is uşaktır Fakat, dış politIkernuı. n • denlyet Aleminin, bilim hayat telAk-klmlıl kabul fdm. blıo taeavüi edil mrainl medeniyet âleminin uâradıftı müşterek bir haklılık sayan miltin-fikler ve doıtlnrımısın tasvibine mm-har olmuştur. Mlllctleı arasında müşterek bir sulh toılıinl gaye edinen milletlerle harabcrl* Kfrar Inıanlık hu kudur çetin ıstıraplardan sonra bir sulh nisamı kurabilirse, blı do o nisanı İçinde hahtlyur olacağıı. ICftor in* sanlık yeni bir büyük felâkete gldo-çekse, bizim başımııu du engin folâ-ktdh r . . tekm. Geçen beş ssm-
zarfında bilim büyük mes«d«*mix. d» emniyet meselesi İdi, HH4, 194Ö, 1M6 senelerinde hemen hemen yapayal-ms. tehlikeli ihtimaller karşısında bulunduk, önümüzdeki gensîsrdo de, dış emniyet meselesi başlıca kaygı* mis olacaktır» His hu kaygılı devri. İç politikada, yeni ve büyük bir siyasetin sahneleri içinde geçiriyoruz » İç polltlkamııın bu yont devri, eteri
Kısa haberler
Huıımıı * Yugoslav hududunda M saatlik bir çarpışına oldıı
Belgrad 27 A.A. (Afp) — Bugün Holgrad’da yayınlanan ve Rumen silâhlı kuvvetlerinin dün «a-balı Rumen - Vııgosluvyu hududunda Radojuva vc Hetlna köyleri arasında tahrik hareketinde bulunduklarını bildiren resmî tebliğ, ağır makinclitüfek atışlarının saat fl.lft ten 0.50 ye kadar fâsılalı olarak devam ettiğini belirtmektedir.
Tebliğ, dumdum kurşunu kullanıldığını tasrih etmektedir.
Bu atışlar hiçbir kurban verdirmemiş ve Yugoslav muhafızla* rı hu tahrike mukabelede bulup* mamışlnrdır.
Holânda Komünist Çin’i hukukun tanıdı
La Haye 27 A/A. (Afp) — Ho* lânda Hükümeti 27 • 3 - 1050 tarihinden İtibaren Çin Halkçı Cumhuriyetini hukuken tanımaya karar vermiştir.
ElscnhoUer, /Kmcrikaııın aU&haıaluamaaını müzakere edecek.
Wazhlngtan 27 A.A, ı Lpsı—General Eisonhotver, Amerikanın si-lâhsızîsnmasının vüsati hakkında geçenlerde ileri allrdüğü fikirleri Ayan Meclisinin ihzari komitesi?* le müzakere etmek yolundaki daveti kabul etmiştir.
sağlam bir hükümet olduğunu bildirdi yetki, ve ne de meclisin tatilini İsteyecektir.
Bazı yakınları Venlzelos'un sag ve müfrit sagcenah tarafından desteklenmekle iktifa etmlyacegini ve İktidarı ancak merkez taralından da desteklendiği takdirde elinde tutacağım temin etmektedirler.
Suriye hududu yakınında Mühim bir kaçakçı çetesi yakalandı
Anka» aâbıtaaı uaun «amandan beri p«ıinde bulunduğu ail&h kaçakçılığı yapan bir »e be kanin S âaaaı-nı suçüatü yakalamağa muvaffak olmuştur.
Şabakn Bahçtt Yılma» »mrind* İtfaiye meydanında aurota aakicilik yapmakta bulunan bir »ahaın başkanlığında Abdullah Kaya, Haaan Akkuş, Mbhmat Dede ve ZV'a Gök-türkten İbarettir. Hanlardan Yılma» ve Kaya Doktor Neşet Naci Ananın katilin» «ilâh aatan şahıslardır.
Şebekenin cenup hududumuzda bir memlekete »ilâh kaçırdığı ve mukabilinde İpekli veaalre g» t İrdiği
muvaffak olmasaydık» bilim için vahim olacaktı.
İç politikada elde ettltlmll muvaffakiyetler mlllctlmlıi hayat mücadelesinde daha şuurlu kıldığı İçin, bün-ycmlz.l de daha kuvvetli yapmıştır. Demokratik rejimimiz 124â te başlıya* ınk. 1916 senesinde gürültülü buhranlar halini almıştı. HÜtÜn dünyaya karşı Türk n»lllot|nin İstidatlarım, çetin şartlar içimle İspat etmeğe çalıştık. lkftO yeni Sûçimlmlo, demokratik rejimin hail ve istikbali İçin, niumlrkotimisde milletçe karar vere-ccglz. Bu karar imtihanından vglan-duşlurımın. tek tek, mesuliyet hislerini düşünerek, soğukkanlı, ağırbaşlı ve IsabetÜ nctlcolor alacağını ümit ediyoruz,
İç polltlkuda demokratik rejimi, huzur Ve İstikrar içinde tekâmüle götürmek, on mühim vasifemizdlr. İç rnünukaşularınuı, hiç bir sebep ve suretle, vatandaşlar arasında düşmanlık olmasına muhal vermemelidir. Vatandaşlar orasında düşmanlık u-yandıracuk prensipler, tahrikler ve gayretler, blsi hiç bir felâket karşısında birloşumlyccok hale getirir. Ben bu mevzuda, dün bugün değil, dört «»•neden beri her vesile ilo. duruyorum. Her sokak basında, hiç bir inanla sığmayan tocavüsler ve ithamlar devrinden bugüne kavuştuk. Şimdi, sövme polltikıusı yapanlar çok azalmıştır vc vatandaşlarım onları artık heyecanlı bir kahraman gibi dinlemiyor; kayıtsıslıkla ve itibarsızlıkla karşıladıklarını sanıyorum. Önü-muzdaki seçimin bu Arısalardnn mâsun kalmasını temenni etmek her vatandaşın borcudur. Simdi, vatandaşlarımın» kesif propagandalar içinden una dâvalarını vusuh İle seçmeleri samanı gelmiştir.
Aaia vatandaşlarım.
İç İdaremizi nvt garp telâkkisinde demokratik rejtmlrnlsin İstikrarlı ve İstikbali İçin yeni bir Anayasa vücuda gotlrmtık üsore çalışacağı! Yeııt Büyük Millet Meclisi butun salahiyetleriyle bu meseleyi halh-ımvğo çalışacaktır Bugünkü hükümlere göre Anayasada bir değişme yanılmsaı İçin laüyük nınollsin Uçta iki çoğunluğunun kanır vermesi lâzımdır. Demek kİ, bir pnvtl bu çoğukluklu gelirse ve isterse, Anayasa Üserlnda bir (loğlşmayl, yapabilir. Eğer çoğunluk bu dereceyi bulmaZHa, ınuhalvfettn bulunun partilerle İşbirliği İmkânı hâsıl olmak icap edr»
Anayasa gibi büyük bir maaşla il-zerinde .siyasi partiler arasında müşterek çalışma imkânı, büyük bir i-lort merhaledir. Siyasi hayatımızın bugünkü durumu. teessüf adsrim kİ, blas hu ümidi vermemektedir. Bugünkü Büyük Millet MeoJlal içinde
Bnlı Birliği Hnşkunıııtanı Gri. de Tfigslgny Londrada
Umdra 27. A.A. (Afp) — Batı Birliği Kara Kuvvetleri Başkomutanı General luıttr* do Taasıgny bugün öğleden sonra Lmıdraya -Solmiştıi’, («meral. Halı Birliği askeri şeflerinin Londra yakınlarında yapacakları glsll hlr toplantı* va İştirak edecektir,
İngiliz komünistleri dr silâh şevklim ınânl oluyorlar
Londra 87 (APı — İngiliz ktv mtlntsl Partisi bugün, İlk defa olarak, Malaya kuvvetlerine gön* derilen silâh ve mühimmatın sav* kine mâni olmaya teşebbüs et-
Parti dok vş nakliye İşçilerine hitaben yayınladığı bir tebliğde bunların, Uaak^oğuya gönderilen silâhlan yüklememelerini talep etmiştir.
Fraıısız komüntatlerl askeri yardımı haltajnmak lltere yeniden grev yaptılar
Paris 3T A A. (United Preaa) — Atlantik Paktının aakeH yardım programı gereğince silâh atinde-rllmsglnl protesto elyışk üzere komünist nüfuzu altındaki işçiler Cherbourg hariç olmak üzere ansız ve Cezayir limanlarında 21 saatlik bir grev ilân etmişlerdir.
Fraıısta Hükümeti yükleri askere boşalttırmak niyetindedir.
bildiriyor):
D. P. Başkanı Celâl Bayann Kon-yada söylediği son nutukİA bir koalisyon kabinesi teşkili meselesi yeniden ortaya atılmış bulunuyor. Bu hususta yaptığımız temaslardan aldığımız netice şudur:
Hükümetin resmen vaziyet alarak bu mevzuda bir mütalâa aerdedip et-mlveceti henüz malûm olmamakla beraber hükümet çevreleriyle yakın
hakkında Öteden beri şüpheler vardı. Ancak kendileri aııçüatü yakalanmak üıeı-e sabırla takip »diliyorlardı, Bunların takipleriyle gayet iyi Arapça bilen bir alvll memur vaalfelendlrllmişU.
Memur kendlaln» bir aefaret nu-ınıını aüaü vermek «liretiyle günlerce bu şahıalarla düşüp kalkmış ve kendilerine İtimat telkin ederek bir gün İlk parti olarak 7A0 liralık bir cephane almak istemiştir. Bu talebi ie'af eden şobeke memura 2800 merini, 3 tabanca ve bir kaç dürbün tealim edip parayı alırken yapılan tertibat «ayetinde suçüstü yakalanmışlardır.
böyle bir faaliysle de henüz siyasî İnk işe f lanın ısın müsait olmamasın* dun dolayı teşebbüs edemedik. Memlekette zaten kâfi derecede mevcut o-lan acı ve zehirli münakaşayı yenî mevzularla artırmak İstemedik,
Aslı vatandaşlarım,
Guçon dört aeno zarfında geniş hürriyet rejiminin memlekette kok tutması yolunda Büyük Millst Meclisine, hükümetlere. İktidar partisine ve bnna düşen vaalfolorl hakkiyle yapmak için bütün gayretlerimizi sarfettik. Bu meınloketto hürriyet ve demokrasi rejimini kurmak güçlüğünü yalnız Cumhuriyet ve Moşrutiyst devruhırl gibi kırk N»*nvllk bir devre için müşahede etmemeliyiz. Yüzlerce seneden beri şark âlunılndo ve Balkanlarda hürriyet rejimi kurulamamıştır. Bls. bahıdarınnaın tecrübeli* rlnl takip ederek ve Cumhuriyet devrinin tekâmülünü geçirerek yeni hayata girdik. Yapılan iş büyük şeydir ve bunun yapılması İçin büyük mikyasta kendi nefsimizi y«»nmemU ve memlekete hürriyet İçimle yaşamanın imkânını verecek engin bir tahammülün misallerini göstermemi! lâzımdı. Bu büyük bir vazifedir ve her şeyden evvel İktidarda bulunanlara düşen bir vazifedir. Halk partlUIvro büyük vazıtolerlnin icaplarım hisset* tlrcrok. kendimi de onlarla beraber sabra alıştırmağa çalıştım. Şimdi his. iktidarda İken sabır, tahammül hassasını, eğer ağzımdan hatalı bir söz çıkmışsa, onu geri almak kudretini. eğer yanlış bir karar vermiş i-aok, onu bulup düzeltme ga.vrstlni. hulâsa, ağzımızdan çıktı diye her sözü keramet savmak, karşımızdakiler söyledi diye İnat İle onu behemehal yapmamak hastalıklarından kurtulmuş olanlar» temail ediyoruz. Bu bir mânevi durumdur, Bu bir siyasi geniş yoldur. 1M0 seçimlerine hu vaziyette gidiyoruz. Biz iddia ediyoruz ki. memleketin siyasî hayatının huzur ve «»mniyet içinde gelişip yükselmesi, iktidarda bulunan siyusi partinin. geniş tahammül ve müsamaha kudretinde olmasına bağlıdır. Buna karşı. '‘Siyaset hayatı bir şiddet vasıtasıdır. Cumhurbaşkanını tanımamak lâzımdır, vatandaşın onunla temasını mvnotmek lâzımdır, bu memlekette işler ancıık zorla yaptırılabilir. ve yaptırdıkça şiddeti ve soru arttırmak lâzımdır” kanaatinde olan politikacılarla karşı karşıya, milletin karşısına çıkıyoruz.
Ben, tuttuğumuz yolun selâmet yo* lu olduğuna kaniim. Göğsümü gererek bu politikayı vatandaşlarıma har-şı müdafaa ediyorum. Memleketin gideceği yolu seçmek, hür vatandaşların hakkıdır.
Amerika dış siyasetini İncelemek İçin teklif
VVflshlngton 27 A.A. (United Press ı —. Ayan üyesi Arthur Vandenberg'ln uzu vâdali bir a* ıneriks dış siyasetini İncelemek İçin bitaraf hır komisyon kurul* ması halkındaki teklifi Ayan Meoliainde hararetle karşılanmış* tu •
önümüldtkl mail sene içinde yabancı memleketlere yapılacak yardım knıuın taasrısmın müzakeresin© salı günü Temsilciler Meclisinde başlanacaktır,
Hükümeti destekleyenler bil-linsaa Truman’ın programının dördüncü noktnamm tatbikinin başlaması İçin 3ft mllvon dolar tahsis edilmesini derpiş ©den madde ||e alâkadar olmaktadırlar,
İngiliz işçi Partisinin çoğunluğu 3 â zad a ıı ibaret
Londra 27 (APı — İşçi Partisinin Avam Kamarnemdakl çoğunluğu, Yorkshlre Mebusu F. A Gobb’un ölümü İle üçe düşmüştür. Mebusun Öldüğü, bugün öğleden aonra, Meclis Başkam Albay Cllf-ton BroWn tarafından ilân edilmiştir. Hobb, son umumi seçimde, rakibinden 3.132 oy fazla alnvılc suret iyi© Avam Kamarasına seçilmişti.
teması olan bir zat bir,o şunları söylemiştir:
“Filhakika zaman zaman demokrat memleketlerde muhtelif partilerin iştirakiyle hükümetler kurulduğu va-kidir ve bu nevi hükümetlerin ne gibi ahvalde, hangi sebeplerle teşkil edildiği malûmdur. Bilhassa memleket müdafaası gibi durumlarda çeşitli partilerin birleşip koalisyon kabinesi kurmuş oldukları herkesçe bilinir. Seçim için koalisyon kabinesi istenme-alnl hayretle karşıladım.
İngiltere 1945 seçimlerini yapmak İçin mevcut koalisyon hükümetini değiştirmiş, yalnız bir partiye mensup bir hükümet kurmuştu. Fransada hükümetlerin dalma muhtelif partilerin bir koalisyonu olarak kurulabilmesi Fransız Meclisinde hiçbir partinin mutlak ekseriyete sahip olmamasından dolayıdir. Bununla beraber orada dahi seçim zamanı kurulacak hükümet için koalisyonun mahzurlarını önleyici tedbirler anayasaya konulmuştur.
Seçim zamanı partiler tam bir mllcsdele halinde bulunacaklarına göre birlikte hükümet kurmaları imkânsızdır.
Celâl Bzyar, koalisyonu halka seçim bakımından emniyet vermek için istediğini söylüyor. Seçim emniyeti yeni Seçim Kanunu ile sağlanmıştır. Hükümetin seçim muamelelerinde hiçbir vazifesi yoktur.
Ne sandık heyetinde ne de ilçe ve li kurullarında hükümet mamurlan bu sıfatla vazife almış değillerdir. Müstakil ve teminatlı yargıçlar, ku-rallann başkamdir. Seçimler esnasında yolsuzluklar vukubulurza doğrudan doğruya müstakil mahkemelerin mürakabezine tâbi tutulmuştur. Memurin Muhakemat Kanunu hü* kümleri seçim suçlan için tatbik e-dllemlyecektlr. Hükümete düşen vazife kanunu mükemmelen tatbik et* mek, vatandaşın, seçim hakkını huzur ve sükûn içinde kullanmasını sağhyacak tedbirleri almaktır.
Başbakan, Meclisin son celsesinde bu hususta hükümetin gayet hassas olduğunu ve memleket önünde mesu* liyetlnin ağırlığım müdrik bulunduğunu açıkça İfade etmiştir.
C.H.P. Divanı
Ankara 27 (Husus! muhahlrimız. den) — C.H.P. Divanı bürün saat 16 da »ayif bir ekseriyetle toplan-mı»tır. 1 saat kadar «üren bu kısa toplantıda aday yönetmenlinde balı tadiller yapılmııUr. Yapılan tâdl-ün mahiyeti hakkında bir malûmat aıamamıytır.
Bu toplantıda II yoklama kurullarınca riayet olunması kap öden baza esasların detfıştlrıldıFi tahmin olun, maktadır,
Uçak kazasında ölenlerin cenaze töreni yapıldı
Ankara 27 (Hususi muhabirimizden) — Evvelki gün şehrimizde ra* ku bulan uçak kazası kurbanları vr* tandaşlai'imızın nâşlan bugün yu* pıian hazin törenle gömülmüştür. Bu müessif kazada ölenler İçin öğle ü-zeri Hacı Bayram Camiinde bir tören yapılmıştır. Törende tlaştırma Bakanı, Hava Yolları Genel Müdürü, Devlet Havayolları mensuplan ve kalabalık bir halk kütlesi hazır bulunmuştur. Bir çok teşekküller tarafından da kaza kurbanları için çelenkler gönderilmiş bulunuyordu.
Akrabaları tarafından îstanbula nakledileceklere yann için özel bir uçak tahsis edilmiştir.
Devlet Havayolları Genel Müdürü Osman Nuri BaykoJ kendisini ad* yaret ©dip Yeni İstanbul gazetesinin teessür ve tâziyeUerint bildiren mümessilimize bu alâkadan dolayı teşekkür etmiştir.
tamirde
ve parti
mücadeleleri
tamir, 27 iHuhu*I muhabirimi* bildiriyor) — Hor iki alya»! partinin İKmir merkezinde bu*Un müteaddit toplantılar ynpılnn» ve aday yoklaması hazırlıkları ikmal edilmiştir.
B. M. M. Başkanı Şükrü Saraçoğlu, hletınoler Bakanı Münir Birsel, Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan. Orgeneral Fahreddin Altay İamir-den adaklıklarını koyduklarını bildir* mislerdir, tamir Belediye Baakanı Re,«t I^blobtclotlu da tamir milletvekillisine adaylıfım koydutp için yarın Belediye Bh,kanlısından latife edecektir.
tamir Belediye Ba»kuıılıgına Doktor Leblp Yurdotlu, avukat Hulûsl Selek ve Doktor Behçet Ua naınaet-tirler.
tamir halkından bir çoğu, cemiyet müıneaaUlerl Doktor Behçet Uza mebusluktan vaagoçeıek tamir Belediye Ra,kanlığını kabul etmesini rica etmelerdir. D. P. de çalı,malar mümkün mertab* giali tutulmaktadır. Haydar Dündar ve Adnan DUvencI. den inanda D. P. tl heyetinin diğer üyeleri tamir milletvekilliğine adaylıklarım koymuşlardır. Yeni Aaır ba, muharrirlerinden Bohaal Bilgin D. P. ye glrmlf ve adaylığını koymu,tur. Şevket Bilginin adaylığım D. P. Genel merkoai tamirden koymakladır. Yoklamalar 2-3 nisan gün lor i yapılacak) İçin bu tarihe kadar her İki partide allrprl* uyandıracak aday telmleıu İleri sürüleceği tahmin ediliyor.
çalışmaları
önlimüzdeM hafta büyiik hlr toplantı yapılarak, İstanbul bünyesine uygıın uçur ev tipi tesbit edilecek
Şehrimizdeki moskon buhranına çar© anıştırmak maksatUyU kurulan dört komisyondan llçü çalışmalarını tamamen bitirerek raporlarını vermişlerdir. Prof. Ahmet Alî Öıekon'in başkanlığında çalışan dördüncü komisyon Is© ınoansinl bitirmek üxcr«dlr. Bu komisyon bilhassa îstanbulun mcaktn durumunu aydınlatan iatntlattkl bir çalışma yaptığı için mesaisi uzun sürmüştür.
B. M. Meclisinin dört milyon liralık tahsisat ayrılmalına dair kanunu kabulü üzerine meHkon komisyonları Ö-nümüsdeki hafta Valinin başkanlığında Şehir Meclisinin bir kısım Ozalan, mimarlar ve mühendislerin IştiraMyfe toplanacaklardır, Ba toplantıda î>-tanbulun bünyesine ©n ©IvâHşH ucuz ev tiplerini ve bunların veUndaşU.©ğ hangi şartlarla verileceği taerbit edti(^ çektir.
Istanbulun Fetih Yıllarını Kutlama Derneğinin tebliği
Vatandaşlar Fatihi* hayltahni yapmak için vaelfRy» ça^ır^n/or
Istanbulun Bcşy.üzüncü ve Mtteetop Fatih Yıllarını kutlama Derneğindea bildirilmiştir:
DerneŞimlz teşekkül etmiş v© fazö-yete başlamıştır. 3 sene sonra Fatihle 300 üncü fetih yılını tea’lt edecetn.
Bunun için hükümet lâzım gelen tedbirleri almışsa da bu hususta İstanbul halkına düşen çok kıymetli vazifeler vardır. Bu büyük şahsiyetin Istan bulun en mutena bir yerlno dikilmesi tasavvur edilen bir âbidesi İçin bât Un lıtanbuüulann vs bütün Türkiye halkının bu şerofil vazifeye seve sevs koşacaklarına eminli.
Derneğimi! bu İş İçin büyük m t ky zata faaliyete geçmiştir. Har vatandaşın dikilecek olan hu Ahldede bir hâtıram olması şayanı arsu olduğundan Demete üye olmalarını rica ederls.
"Ertuğrul" yatındaki hâtıra eşyalar, Deniz Müzesine nakledilecek
Eriugrul yatında bulunan ve Atatürk tarafından kullanılmış olan eşya Denli MUaesinde Atatürk© sil hâtıraların mu-hafaıa edildiği salona nakledilecektir*
Gazeteciler Cemiyetinin teşekkürü
İstanbul Gaşe-ocilsr Cemiyeti, sarı kart hAmlü basın mensuplarına nakil vasıtalarında gösterilen kolaylıktan dolayı Veli ve Belediye Başkanı İle tl Genel Meclisine bir mektupla teşekkür at-iniştir.
Türkiyeyi ziyaret edecek eski vatandaşlar için hususî seferler yapılacak
Türk tâbiiyet inden çıkarılmış bulunanların lurİNt olarak Türkıyede 3 - 4 ay’ Ikamrt edebilmelerine dair kanunun kabulü Ütfcrltıe. Avrupa vc AmeMka-•ı • vmivmi binlerce kişi memlek*’. "»-ai ziyarete luıaırlanmaktadırlar. Bu a-rada AmaHkaıJa İkamet etmekte olan ©ski VMtentluşlurımu tManbula gelmek üaer© teşebbüse girişmişlerdir. Bu turistlerin Türkiyeye kolayca gelebilmelerini temin maksadlyle Devlet Denls-yallzruun da. Amerika ve Avrupa il-manlei’iylc İstanbul, lımlr arasında hususi seferler tertip etmesi muhtemeldir.
Türkiye . Almanya telgraf muhaberatı
Batı Almanya üt Türkiye anısındaki telgraf muhaberatı d hırlın iştir. Şimdiye kadar, Prag üzerinden muhabere •-dllirken. bundan böyle Avusturya telsizlerinden istifade edilebilecektir. Bu suretle çekilen telgraflar hem daha halasla, hem »le daha ucua olacaktır. Çünkü kelime flztl û.Şâ marktan 0.58 marka İnmiştir. Rıı suretle çekilecek taj-graflarıı/’,ie|aiBl©" İbaresinin konulması bizimdir.
Gümrük müddeti sona eron mallar Eskişehlre gönderilecek
Gümrüklerde terkedllıp de bekleme müddeti sone ermiş olan eşyanın Kw lay vasıtasıyla Eskişehir felâketzedelerine verilmesi kararlaşmıştır.
Devlet Havayollarının yeni otobüsleri servise giriyor
Yeşilköy Hava Alanına inen, uçak yolcularının rahat bir şekilde şehre felme-lerini temin İçin Devlet Hava Yollan* nın satın aldığı 5 modern otobüs 16 güne kader servise girecek ve kamyon şasisi üaerine kurulmuş olan eski vasıtalar başka İşlerde kullanılacaktır.
İstanbul Sergisi hazırlıkları
İstanbul Sergisinin hazırlıkları ilerlemektedir. Bu sene katılacak olan büyük firmaların miktarının bir hayli çok olması Serginin ehemmiyetini arttırmaktadır. Açık Hııva Tl.vztrozu, Spor ve Sergi Sarayı 15 nisandan itibaren Sergi Komitesi emrin© verilecek vs ©por müaabekalerı bu tarihte sona ermiş bulunacaktır.
İşçi sigortaları bir muhasebe kursu açıyor
İşçi sigortalın Kurumu. Amorikeder alınan modern makinelerle yeni muharebe sistemlerini memurlarına öğretmek için huaün saat 16 da Kurum binasında bir kurs açmaktadır
Bu kurna Zonguldak. İzmir. Bursa ve ş©hriml»d©kl şubelerinden 20 memur iştirak ©tmektvdir,
Fournier, Filârmonik Derneği orkestrası ile bir konser veriyor
Tunınnyş K vanan vlyolunsol daladı Fournier birinci konserini dün gece vermiştir. Filarmoni Derneği orkAstrnsı İle 30 mart perşembe günü Saray Sîııemasıııdz ikinci konaorlnl verecektin Cemal Etagld Rey in İdarecindeki orkestranın çalacağı parçalar arasında Boccherlni mn ve Dvorak'ın konçertoları vardır.
HAVA RAPORU
Bugün şohrimiadv havanın umumiyetle bulutlu, aı bir ihtimali© hafif yağışlı geçmesi, rüsgârların doğu ve kuzeydoğudan m*ıa kuvvette ©uması, hava ©ıcuklık derecesinde aa bir yükselme olmua ımuhtcmalrtis a
28 Mart 1950 -YENİ İSTANBUL*— Sayfa 3
- —. •.
Paris Hususî Büromuz bildiriyor
Paris ve Lt ve Chıırc ındra r hill'in ' esrr [eziı li mehafili- de Gaulle li desteklemiyecek
tarih görüşleri
Türkiyede garplılaşma
tarihinin başlangıcı
Yazan: Ali Canib YÖNTEM
Fransa ile Ingiltere, her şeyden önce bir Rus - Amerikan görüşmesinin meydana çıkaracağı durumu bekliyorlar
(Paris Hususî Büromuz bildiriyor) — üç aylık bir sükûttan sonra Almanyanın silâhlanması ve Batının müdafaasına iştirak etmesi lehine yeni bir kampanya açılmıştır. Paris-te General De Gaulle. Londrada ise Churchill, Almanyaya şunları teklif etmişlerdir:
1. Charlemagne'ın rolünü bugünkü modem şartlara uygun bir şekilde oynamasını;
2. Sovyet istilâsına karşı Avrupa-mn kuracağı müşterek cepheyi müdafaa için Batı devletleriyle işbirliği etmesini.
Paris mehafili Churchill ile De Gaulle’ün aynı mevzua temas etmelerine şaşmıyorlar. Almanyanın si-lâlandırılmayacağına dair İngiliz Başbakanı Attlee’nin verdiği sert cevap da tabii karşılanmıştır. Filhakika. Fransız Cumhurbaşkanı Auriol’ün Londra seyahatinden sonra Ingiltere-nin İşçi Kabinesi, Almanyanın silâhlanmaması bahsinde Fransız tezini benimsemiş veziyettedir. Gerek İngiltere gerekse Fransa, Atlantik Paktına dahil memleketlerin kuvvetlendirilmesini teşvik ediyorlar, fakat sulh andlaşması imzalanmadan Almanyaya diğer âkidler gibi müsavi haklar tanımak istemiyorlar.
Paris mehafili, Batı Almanyanın bütün Almanyayı temsil edemiyeceği fikrindedir. Eninde sonunda Batı Almanya ile Doğu Almanya birleşeceklerdir. O zaman Almanyanın karakteri, rengi, ne olacaktır? “Peyk" mi, yoksa “Batılı” mı? Bu suallere sarih bir cevap vermeden Almanyaya mesul iye tli bir mevki vermek bahis mevzuu olamaz. General De Gaulle, Char-lemagne’in oynadığı mühim rolden bahsediyor. Fakat gerek Fransızlar, gerekse Almanlar, Ortaçağda hüküm sürmüş olan bu kıralı kendilerine mal etmektedirler.
Almanyada umumi seçim
Bonn, 20 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Amerikan Yüksek Komiseri McCloy, 15 ekimde Doğu Almanyada yapılması mukarrer seçimlerin bütün Almanyava teşmilini teklif etmiştir. McCloy’un geçenlerde matbuata verdiği beyanata göre Batı ve Doğu Almanya Hükümetlerinin mümessilleri bütün Almanyava şamil böyle bir seçimin teknik teferruatım kararlaştıracaklardır.
Yüksek Komiserin bu beyanatı, Almanyanın mukadderatı hakkında dörtler ve hattâ Washington ile Moskova arasında aylardan beri gizli konuşmalar devam ettiği hakkında dönen rivayetlere bağlanarak mütalâa edilecek olursa, hususî bir kıymet kazanır.
Halbuki, böyle bir umumi seçimin, bilhassa, Sovyet baskısı altındaki Doğu Almanya Hükümeti tarafından kabul edilmiyeceği aşikârdır. Çünkü şimdiki Alman hudutları içerisinde yaşayan 45 milyon seçmenin 32 milyonu Batı Almanyadadır. Son seçimlerde bunlardan ancak % 5 i, (1.6 milyon) komünist partisine rey vermişti. Şu halde, umumî bir seçimde. Doğu Almanyadaki 13 milyon seçmenin hepsi komünistlere rey verse bile. Batı Almanyadaki 1.5 milyonla birlikte, komünistler ancak 14.5 nihayet 15 milyon oy alabilirler. Buna mukabil mutedil sosyalistlerle sağcılar 30 milyon oyla. komünistleri çok geride bırakabilirler.
Görülüyor ki. McCloy’un bu tasavvuru, komünist Doğu Almanya Hükümetinin şiddetli muhalefetine uğrayacak ve tahakkuk edemiyecek-tir.
lngilizlerc gelince, General De Gaulle’ün tasavvur ettiği gibi bir “Batı imparatorluğu” nun kurulması fikrini pek iyi karşılamamaktadırlar. Çünkü Avrupa kıtasında kuvvetli bir Alman - Fransız askeri birliğini kendi menfaatlerine uygun görmektedirler.
Fransada hükümeti destekliyen partiler; Ingilterede. İşçi Partisi, *'ü-çüncü bir kuvvet olarak Avrupa” prensibini ve Almanya ile işbirliğini kabul etmekle beraber bu gayelere Birleşmiş Milletler kanallyle erişmek taraftarıdırlar. Yoksa De Gaulle’ün teklifi gibi Charlemagne’ın askeri blokunu taklit ederek değil, şu ciheti de unutmamak lâzımdır ki, Char-lemagne’m ölümünden sonra kurmuş olduğu imparatorluk ayakta dura-mmaıştır.
Bir geziden notlar : 1
Lübnan
GECE saat 12 de Halep’e varıp, yolculuğumuza fasıla vermeden Beyruta gitmek üzere otobüslere binip derin bir uykuda bulunan güzel Halep şehrini arkamızda bırakır bırakmaz şarkıya başlıyan başı bir havluyla sarılı sevimli şoförümüz tâ Beyruta kadar yalellerine devam etti. Hele bir defasında Hama ile Humus arasında hiç fasıla vermeden ve sesinde en ufak bir kısılma alâmeti belirmeden söyledi durdu, ki bu iki şehir arası tam 3,5 saattir. Bir a-ralık, niçin mütemadiyen şarkı söylediğini kendinden sordum. “Uyumamak ve direksiyona daima aynı dikkatle hâkim olmak için,, diye cevap verdi.
Uçsuz bucaksız topraklar üzerinde uzanan bu asfalt yol, memlekete canlılık getiriyor. Vakit gece yansından sonra 3 olmasına rağmen, sık sık otomobillere, kamyonlara rastlıyoruz. Saatte 80 veya 90 Km. ile gitmek bu muntazam yol üzerinde orta bir sürat telâkki ediliyor.
• ••
“Şarkın İsviçresi,, tâbir edilen Beyrut, bir çok turistik hususiyetleriyle hakikaten sevimli ve modern bir şehir. Fakat bir yabancının dikkatini beldenin güzelliğinden Önce, bu memlekette “ticarette dürüstlük,, diye bir şeyin olmaması celbediyor. Kocaman “Prix fixe“, (Maktu fiyatı ibâreleri yazılı dükkânlarda esnafın 10 lira dediği bir mala 5 lira verirseniz aldandınız demektir. Evet, 10 lira istenen mala 2 lira verecek ve satıcının 2,5 liraya kolayca indiğini hayretler içinde göreceksiniz.
Şehrin ara sokaklarına kadar her yer asfalt. Bu güzel yollar üzerinde 1950 modeli lüks Cadillac ve Pa-ckard otomobilleri taksi olarak çalışıyor. “Dünyanın en lüks taksilerini İstanbulda gördüm., diyen Amerikalı seyyahın Beyrutu ziyaret etmediğini kolayca iddia edebiliriz.
Amerika ve Avrupadan serbest ithalâtla memlekete sokulan lüks mallar pek ucuza satılırken meselâ şehir içi telefon bizim paramızla, 50-60. gündelik gazeteler 30-40, sinemalarda bir kişilik yer 250 kuruştur Son derece lüks olan Beyrut sinemalarında her seanstan önce Lübnan milli marşının çalınması yabancıların dikkatini celbediyor.
Şehrin en güzel yeri olan kordonunda büyük oteller, modern kabareler var. Bunlar tanınmış sanatkârları sık sık angaje etmekte, ve bilhassa Almanya ve Avusturyadan getirttikleri güzel dansözler sayesinde son derece canlı ve orijinal atrak-
Paris ve Londranın resmi mehafili, Almanya ile işbirliğinden bahsederken muslihane, ekonomik mevzuları düşünmektedirler.
Şansöliye Adenauer, General De Gaulle’ün teklifini memnuniyetle e karşı soğuk bir tavır takınmak karşılamıştır. Fakat ChurchiU'inlcine karşı soğuk bir tavır takınmaktadır. Çünkü, Churchill. Almanyayı silâhlandırıp onu Elbe ve Öder nehirleri sahillerinde nöbete dikmek istiyor. Alman umumi efkârının silâhlanma-ya karşı gösterdiği bu çekingenlik Fransada müsait bir intiba yaratmıştır.
Her halde Amerika ile Sovyetler a-r as m da bir konuşma olmadan ve dünyanın siyasî durumu biraz aydınlanmadan ne Fransa ne de İngiltere vaziyet almak niyetinde değildirler.
İÎSBdSI?* * L' ’ 1 7 II ttlftl«E3Uf! MMKKUÎtl /i ili 1I: R 4 •’TtU
mektubu
Yazan : Orhan Karaveli
siyonlarla turistleri teshir etmektedirler.
Beyrutta. — diğer Arap devletlerinde olduğu gibi — Türklere karşı büyük bir hayranlık var. Bunun belirtilerini çarşılarda ekseriyeti teşkil eden ve daima türkçe konuşan Türkiyeli gayri müslimJerin ifadesinden tutun da memleketin en münevver şahsiyetlerinin sözlerine kadar her yerde ve her fırsatta müşahede edebilirsiniz.
Lübnanın en esaslı kültür merkezi olan Amerikan kolejinden mezun bir kaç gençle konuştum. Bunlar. Türkiyenin garp demokrasileri arasında işgal ettiği mevkii işaretle gıptalarını tekrarladılar.
Bugün, Lübnan Cumhuriyeti, yalnız turizm ve kumarla geçinir. Monte Carlo gibi bir yer ve katolik bir devlet olmak arzusu ve yolundadır Fakat bu gidişin aleyhinde olan nasyonalist gazeteler, başmakalelerinde Lavvrence’in “Zekânın 7 Umdesi,. adlı kitabında Lübnan için söylediği: “Bu memlekette değerli duyguların yeri kalmamış, ruhi, ahlâki, vatanî hisler kaybolmuş; halk toplulukları, cep yolmanın maddi duygusunu muhafaza eder olmuştur.., sözlerini sütunlarına geçirerek, gençliğin kozmopolit oluşundan, ahalinin kayıtsızlığından acı acı bahsetmektedirler.
Beyrutluların ekserisi tatil günlerini şehre otomobil ile 20 dakika mesafede bulunan Cebeli-Lübnanda kayak sporiyle geçiriyor. Yavaş yavaş yükselen ve şehrin nefis panoramasını meydana çıkaran asfalt bir yolun iki tarafında güzel villâlar, büyük oteller var. Ayrıca buraya dişli bir dağ treni hattı da yapılmış. Yerlilerin ifadesine bakılırsa, mart sonuna doğru plâjlar adamakıllı ka-labalıklaşırmış. Aynı zamanda deniz ve dağ sporlarına sahne olan Beyrut-tan başka bir şehir bulunmadığı söyleniyor.
•••
Hakikaten, turistleri memnun edecek zenginliklere sahip olan bu şehir aynı zamanda tezatlar ve garipliklerin de merkezi halindedir.
Bir çok ana caddelerde seyrüseferi tanzim edecek memura rastlıyamaz-sınız. Lüks lokantaların bazılarında kocaman bir koyunun ortada a-sılt olduğunu ve müşterinin beğendiği yerden et kestirerek kendisine kebap hazırlattığını; dönerin elektrikle pişirildiğini ve postahaneden pul alırken dahi pazarlık edildiğini hayretler içinde görürsünüz.
BİLHASSA son zamanlarda, memleketimizin yenileşme ve garplılaşması meselesine dair kaleme alman eserlerden bir kısmı bu İşi Onsekizinci snn ilk yarısına kadar çıkarıyorlar. Üçüncü Sultan Ahmet devrinde matbaacılığın girişini. Üçüncü Sultan Mustafa’nın Büyük Frederik’lc dostluğunu, Üçüncü Sultan Selim’in Nizam-ı Cedit namı altındaki teşebbüslerini ileri sürerek Türkiyede garplılaşma tarihini çok ileriye almak istiyorlar. Meselâ bu yayınlar arasında Yirmi Sekiz Çele-bi’nin Paris elçiliğini müteakip kaleme aldığı takriri mübalâğalandıra-rak onu bu işde bir öncü gibi göstermeye çabalayanlara da rastgelini-yor. Halbuki matbaacılığın XVIII inci asırda Türkiye’ye girişi münferit bir hâdisedir. Yirmi Sekiz Çelebi Fransa’yı görmüş olmakla beraber kafaca o havanın içine girmiş bir adam değildir. Paris’i Versailles’l. hattâ bir de üstünkörü temsil seyretmiştir. Fakat gördüğü muhakkak olan, hattâ oğlunun İbrahim Müteferrikaca bahsetmesi üzerine kurulan matbaanın oradaki halinden takririnde iz bulunamaz. Üçüncü Sultan Mustafa. Büyük Frederik’ten sadece astroloji kitapları istiyordu. Zavallı Sultan Selim’in de bütün arzusu, ordu ıslahından ve Moskofları te-peleyebilmekten ibaretti. Fransa’ya gönderdiği kendi bendesi İshak Beye emri, askerliğe dair incelemeleç yapmasına dairdir.
★
Garplılaşmak, yenileşmek için memlekette garp kültürünü tanıyan ve tanıtabilecek elemanların mevcudiyeti şarttır. Halbuki bütün bu işaret ettiğimiz devirlerde biz tamamen şarklı ve riyarımız Ortaçağ zihniyeti içindeydi. Yegâne ilim müessese-miz medreseydi. Kendisi de oradan yetişen Cevdet Paşa, bu müessesenin o hengâmede ne feci bir durumda bulunduğunu herkesten salâhiyetli kalemiyle tarihinde acı acı anlatır: (Cil 4, sayfa 163) Padişahın iyi niyetine rağmen gerek kendisi, gerek etrafındakiler o kadar gafil idiler ki, bir taraftan Felemenk’ten. ispanyadan, Fas'tan, Cezayir ve Tunus O-caklarından para bulmaya çabalarken öte taraftan İsveçe ittifak senedi mukabilinde yirmi bin kese akçe taahhüt etmişlerdir! Ordularımızdan gelen feryatnameler, idaresizlikten, cephanesizlikten, zahiresizlikten bahsederken zavallı Sultan Selim, bir taraftan “Ben kuru ekmek yemeğe razıyım” diyor, bir taraftan Şeyhülislâm konağında toplanan devlet erkânı, bütün bu kargaşalık karşısında meyhanelerin kapanması, elbiseye nizam verilmesi gibi kararlar almakla iktifa ediyor. Sultan Selim “hem cenk eri, hem post veziri” bir adam arıyor. Şeyhülislâm istihareye yatı-
..nilîllIllllfr -^TlfîllMM llllllllll ■■■!■!-“Mi LU r -JJ
Mücadele ederek sıtırıayı ortadan kaldırmak kabil
Paris — (Hususi Büromuzdan)
Korsikada iyi neticeler veren, sıtma ile mücadele hakkında gayet enteresan bir anket yaptık. Salâhiyet sahibi şahsiyetlerin de mevzu üzerine dikkatlerini çekmek isteriz.
Resmî kaynaklardan elde ettiğimiz malûmatı aşağıda veriyoruz:
1 marttan 1 haziran 1950 ye kadar, Korsika, 1948 denberi üçüncü defa olmak üzere, tekrar mühim bir umumî sıhhat işleri amellyeslne baş-lıyacak.
Memleketin ezelî yaralarından biri olan sıtma İle* mücadele etmek için 16 ton, sürfeleri yok edici madde, a-danın bütün sularına döküldü. Bir kaç seneye kadar. Korsikanm kâbuslarım teşkil eden bataklık zehirlerinin. katiyetle ortadan kaldırılacağı ileri sürülüyor.
Sıtma, mide ile bağırsak hastalıklarının başlıca âmili olan Anofel ve
yor. Fakat bir şey fehmedemiyor. Bu sefer bunu padişah bizzat ifa ediyor. Rüyasında Cezayirli Gazi Haşan Paşayı görüyor. İşte daha Önce azlettiği bu adam bir rüya ile sadarete geçiyor. Memleketin feci halini iyi kavrayan Gazi, sulhtan ümidini kesmiyor. Ne çare ki, o aralık ölüyor. Sultan Selim hâlâ. Tuna'nın öbür yakasını almak, Prusya kiralını da muharebeye iştirak ettirmek sevdasındadır. Burada bir tek realist adam görüyoruz: Keçecizade İzzet Mollanın babası Salih Efendi.. Ne çare ki, gafil hükümdar onun sözlerine değer verecek yerde kendisini Konyaya sürmüştür. Bu aralık Sultan Selimi Eyüp türbesinde duaya gider buluyoruz. Netice Kırımı alalım derken üstelik Özi vilâyeti gidiyor.
★
Üçüncü Sultan Selim’in teşebbüs ettiği Nizam-ı Cedit, sadece ve yalnız askerlik sahasında bir yeniliği ifade eder. Türkiyenin garplılaşma tarihinin başlangıcı Tanzimat-ı Hayriye-nin ilânıdır. Ve İlk kahraman, Büyük Reşit Paşadır. Onun ve yetiştirdiği birkaç garp kafalı tilmizinin sayesindedir ki, memlekette Avrupa’ya doğru fikir yürüyüşü başlamıştır. Gerçi çok önce Birinci Sultan Hamid devrinde Bahriye Mektebi açılmış, Üçüncü Sultan Selimin saltanatında AvrupalI mühendisler getirtilerek Tophane ıslâhına başlanmış, fabrikalar yapılmışsa da -yukarda işaret ettiğimiz gibi - bütün bunlar sadece ordu teşkil ve teçhiz gayesiyle meydana konmuş işlerdir. Halki yeni fikirlerle yetiştirmek, Avrupa kültürünü memlekete sokmak, müesseseler! garplılaştırmak gayesi, Tanzi-matm mahsulüdür. Unutmamalı ki, Mithat Paşa’nın Tanzimat’ın ilânından tam kırk yıl sonra kaleme aldığı bir lâyiha, Avrupa! usulün İcap ettirdiği idari teşkilâtın hâlâ tanzim edilememiş olduğunu gösteriyor. Reşit Paşa, inşa ettirdiği Darülfünunu hocasızlık ve talebesizlik yüzünden açtırmadığı gibi, tesis ettiği Encümen-! Dâniş’de, Cevdet Paşanın dediği üzere: “Salnamelerde ism-i bl-müsemmâ halinde niçe yıllar yazıldıktan sonra adı bile unutulup gitti.” Hürriyet gibi, İbret gibi eski gazete koleksiyonları karıştırılırsa Reşit Paşadan hayli sonra yetişen ve memlekette yeni bir edebiyatın mümessilleri sayılan Ziya Paşa’nın, Namık Kemal’in bile o büyük adamın yürümek ve yürütmek istediği yolu kavrayamadıkları esefle görülür. Bu acı hakikat karşısında garplılaşma hareketini daha eski zamanlara atfederek yazı yazmak bir roman ro-manesque kaleme almak demektir.
Vesikaları iyi kullanabilmek için kendi tasavvur ve arzularımızdan u-zaklaşmak icap eder, ilim ve milliyet duyguları bize bunu emrediyorlar.
sivrisinekleri, İki seneden beri Rock-fellerln imâl ettiği madde ve materi-ellerle, sistemli bir şekilde yok ediyorlar. Alınan neticeler İnsanı hayrete düşürecek kadar iyi. Mikroplu mın-takalara D.D.T. gazı püskürtüp, sineklerle sürfeleri öldürerek, çocukların ölüm miktarını bir hayli azalttılar. .
Ölüm miktarı 1946 da binde 87 i-ken, 1947 de binde 91 oldu, 1948 de de birden binde 58 e düştü. Mühim sıtma merkezlerinden biri olan Por-to-Veccioda 1946 da sıtmaya yakalananlar 252 kişi, 1947 de 267 iken, 1948 de 47 kişiye indi.
Bu sene Amerikalıların. Beynelmilel Çocukları Koruma Teşkilâtı, Kor-sikanın Sıhhat Koruma Bakanlığına 15.000 dolarlık, sürfeleri yok eden zehir verdi. 13 tonluk D.D.T. ve. sineklerin bu zehire muafiyet kesbetme-meleri için, 3 ton da Okta-klor İlâve edilecektir.
Einsteln'Ln son resimlerinden
Büyük fikirlerin her zamanki akıbeti
Einstein nazariyesını, halk nasıl biliyor?
HALK kitleleri öteden beri Eins-tein’ı “anlaşılmaz” bir âlepı olarak bilegelmiştir. Fakat nazariye-leri hakkında herkesin edindiği telâkkiler biraz tahlil olunursa bu na-zariyelerde, herkesin anladığını san-dığı bir nokta meydana çıkar. Hiç şüphesiz, anlaşılmasına katiyen imkân bulunmıyan her hangi bir şey kabul edilemez; fakat sımna varılan bu noktanın dünyaca bilinen blrmü-tearefe olduğu da görülebilir. Meselâ bundan'yirmi küsur yıl önce, Bohem-yanm Südet Alınanlarınca meskûn bir kasabasına gitmiştim. Kasabanın küçük oteline akşam saatinde girdiğim vakit orada pipolarım çeken ve bira içen bir kaç kişiye rastgeldlm. Bunlar, benim Prag şehrinde fizikçi bulunduğumu öğrendikleri zaman içlerinden biri, benim Einstein nazari-yeleriyle meşgul olduğumdan bahsedildiğini söyledi ve ilâve etti:
— Bu Einstein nazariyeleri şehrimizde yeni bir şey değildir. Onlar Einstein'dan önce de biliniyordu. Meselâ bunları bizim belediye tabibi yirmi seneden beri kullanır: Buraya gelir, çubuğunu yakar ve birinci bira kadehini içmeye başlarken: “Her şey izafidir,, der. Einstein'ın fazla bir şey söylediği yok.
Bir gün Ne w-York'ta. otobüste giderken yolculardan biri biletçiye “VVashington Meydanı buradan uzak mı?„ diye sordu. Biletçi mağrur bir edâ İle cevap verdi: “Einstein’a göre uzaklık İzafîdir, işinizin acele olup olmamasına bakar...,,
Başka bir münasebetle, Einstein nazariyelerini halkın anlıyabileceği şekilde izah eden tanınmış bir konferansçıyı dinliyordum.Fikirlerine filme çeşilmiş bazı sahneleri misal getiriyordu. Meselâ bir sınıfta öğrencinin biri hocanın pek sıkıntılı dersini dinliyor, saatine bakıyor ve içini çekerek: “Daha uzun sürecek. Hiç olmazsa on dakika. Yani ebediyet kadar uzun!,, diyor. İkinci sahnede aynı öğrenci bir bahçede güzel bir genç kızla konuşuyor, ve kızın “Artık on dakikadan fazla kalamam,, demesi üzerine haykırıyor: “On dakika mı! Şimşek süratiyle geçecek!”
Fakat bu hususta en ziyade dikkate değer tecrübem 1927 de oldu. Bu, Einstein nazariyelerinin oynı^abile-ceğl siyasi rol hakkında bizi aydınlatmak itibariyle pek de mühimdir. O tarihte Moskovadan Leningrad’a giden trende bulunuyordum. Siyasî felsefe hocası olduğuna hükmettiğim bir yolculuk arkadaşiyle konuşmaya koyulduk. Almanyada sık sık “Fizikte bolşeviklik,, diye hücum edilen izafilik nazariyesinin bir çok Sovyet âlimleri tarafından “burjuva ve irtl-câ„ nazariyesi diye tavsif edildiğini
duyar gibi olmuştum. Bunun doğru olup olmadığım bilmiyordum, zira Rusyadaki hayat hakkında en garip rivayetler dolaşmakta İdi. Bu sebeple, öyle bir yolculuk arkadaşına rastladığımdan dolayı sevindim ve onunla, rusçayı becerebildiğim ölçüde, bazı İlmî ve siyasi felsefe meselelerini görüştüm. Sonunda, yan şaka tarzında dedim ki t — Sizden bîr şey soracağım, cevabmı verirseniz beni hoşnut edeceksiniz. EinstelnKh izafîlik gibi bir nazariyesi nasıl eluyor da bazı memleketlerde bolşevik nazariyesi, Rusyada da bolşevikliğe zrt bir nazariye diye vasLflandjnüyor: işte bir türlü anlıyamadığım bîr mesele...,,
Arkadaşım, kısa bir düşünmeden sonra kat! bir ifade ile cevap Verdi:
— Kapitalist memleketlerde bu nazariye, kapitalist iktisadın nisbî bir ölçüde doğru olduğunu iddia eder. Rusyada ise Einstein taraftarları komünizm usulünün “nispeten doğru,, olduğunu söylerler. İşte bu sebepledir kİ İzafilik taraftarları haklı olarak her yerde takbih edilmektedirler.,,
★
Büyük bir eserin sırrına varmak ekseriya güçtür; fakat herkes onu niçin anladığını da izah etmek ister. Ve, netice itibariyle, eserin büyüklüğündeki hakiki âmiller ileri sürülmez de sathî bir fikir ortaya atılır. Tabiidir ki böylelikle Einstein gibi bir adamın hakiki sebepleri izah e-dilmiş olmaz.
ileri sürülen delillerin sathîliğine rağmen, Einstein nazariyelerine karşı her yerde duyulan hayranlık, Eins-tein’in tarihte işgal ettiği mevki itibara alınırsa anlaşılır. Nazariyeleri, beşer tefekkürünün âlem hakkındaki düşüncelerinde mühim bir dönüm noktası hâsıl olduğu tarihte meydana çıktı.
Einstein gûya : “Beni yer yüzünde ancak on iki kişi anlar,, demiş; büyük âlime atfedilen bu söz dünyayı dolaştı. Doğru mudur bilmeyiz. Lâkin muhakkak olan bir şey varsa bundan yirmi sene kadar önce, izafîlik nazariyesinin hangi bilgi bölümüne ait olduğunu bilmiyen pek çok okumuş kimse vardı. O sıralarda Einstein nazariyelerini yayma mak-sadiyle sık sık konferanslar verilmekte idi. Prag’da bunların birine gitmiştim. Orada, eskiden tanıdığım katolik bir İlâhiyatçıya rastgeldlm; o da beni konferansta bulunan yüksek rütbeli bir rahibe takdim ederek fizikçi olduğumu söyledi. Rahip, hayretle haykırdı: “Tuhaf şey, fizikçilerin de Einstein nazariyelerine karşı ilgilendiklerinden haberim yoktu!,,
Ph. Franktan çeviren: N. K.
Ahmet Homdi Tanpınor
Sahnenin
Dışındakiler
- 20 -
Sanki deminki canlılığı, bütün yaşama ve çarpışma aşkı, nefsine hayranlığı, hepsi tükeriver-mlştl. Yüzünde, zaman zaman kendisinde gördü gümüz o derin keder, bu kadar mesut şeklide co cuk ruhlu ve heyecanlı olan bu adamda insanı şaşırtan bir güvensizlik, bıkma ve herşeyden u-zaklaşma vardı.
Sanki Kudret Bey, iki gün evvel yine bu evlenme İşinden bahsederken, elim göğsüne, en mûclzeli şekilde, hiç boşalmıyarak şekilde dolu bir su haznesini işaret eder gibi götürerek, bana:
— Bunu iyi bil, Cemal! icabında ve hattâ er. son anda bile, (Kudret Bey hazan konuşmasına hitabetin her nevi oyununu koymaktan hoşlanır, sözünün ve düşüncesinin bir Chaut gıhı ( rat ı ndof tarla yükselip kuvvetlenmesine, uzun iç çekikleri halinde yavaş yavaş sönmesine, tereddütlerini veya heyecanlarını dinliyen için görünür bir hale getiren trillt ’lerle çırpınmasına ehemmiyet verirdi.) evet, her şey ve her Ümit mahvolmuşken yeniden işe bavlıyabilirim! diyen ve sonra bu cesaret hamlesinin sırrını:
— Çünkü en son dakikasında olsa bile hu hayat yaşanmaya değer! diyerek çözen ve mha-96
yet bu kadar cesaretle fethedilen bu hayatı, tek ve çok cömert bir jestle: — Bunu kendim için değil, ben neyim? Etrafım için yaparım ve yapmaya mecburum... Sözleriyle hepimize birden hediye eden adam değildi.
Belli ki artık demindenberi söylediği sözleri, bir kaç gündür kendisini sürükllyen heyecanları lüzumsuz buluyor, düştüğü tezatları düşünüyor kendisini “Ben niye böyleyim?,, diye sorguya çekiyordu. Traşının iyi olup olmadığını bana sorar sormaz o yaşta bir adam için çok münasebetsiz olan bu suale hemen bir sebep araması, demin bahsettiğim bu ikinci ve gizli Kudret Beyin ansızın uyandığını gösteriyordu. Dalgınlığı yüzünden bu münasebetsiz suale bulduğu cevap ise bu düşmanı büsbütün ezdirmiş, birincisi çekildiği inin kapısını açmışsa, İkincisi ifriti zorla dışarıya çıkartmıştı.
Boylece Kudret Bey şimdi, kendisini vakit vakit o kadar harap eden hır hiç için uykularını kaçırtan, en sevdiği insanların arasında hile onu, yalnızlığının ve nefsine güvensizliğinin içinde. tıpkı salıverdiği dumanla kendisini gizlîyer. bir harp gemisine benzeten, hulâsa hayatla arasına birdenbire giren bu düşmanın eline düşmüştü.
Doğrusu istenirse Kudret Bey, kendisiyle lüzumundan fazla meşgul olmanın cezasını çekiyordu. Çünkü bana “Traşım nasıl?., diye sorduğu zaman, sadece onun çocuk mizacına içimden gülmüştüm. Fakat bu suale mazeret olarak bir çeyrek evvel beraberce ve sapasağlam gördüğümüz berberin hastalığını düşününce iş değişmiş, ka bulü çok tabii olan ve herkeste başka bir şekilde görülen bu çocukça mizacın yanıhnşındn, dalgın lık, unutkanlık, tahammülsüzlük gibi bir yığır başka kusurları daha görmüş ve onlarla bize ken-97
dişini tanıtmak istediği şekilde Kudret Bey arasında ister istemez bir mukayese yapmıştım. Bu işler daima böyledir. En çok hataya düşenler, kendilerinden kudretlerinin üstünde şeyler isti yenler, kendilerini olduğu gibi kabul etmiyenler-dir.
Pascal, büyük adamdan bahsederken, sadece iki uçta birden bulunmaz, bu iki ucun ortasını da doldurur, der. Kudret Beyi anlamak için bu cümleyi hatırlamaya muhtacız. O, gülünç İle mâkulün sırlarında beraberce bulunur, fakat aralarını doldııramazdı. Bizde son zamanlarda ve bilhassa umumi işlerde karşılığı olmıyan bir çeke benziyen bu cins insanlar, çok görülür. Kudret Beyin onlardan farkı bu tezadı kendisini daima gözönündc bulundurmak suretiyle arttırması ydı
İhtiyar dostumun o anda mizacının bütün zayıf taraflarını gayet İyi gördüğüne, hu yüzden bedbaht olduğuna emindim, içindeki düşmanın, kendisini bir türlü olduğu gibi kabul etmesine, rahatça yaşamasına müsaade etmlyen, yaratılışındaki zaafların karşısına her an olmak istediği kuvvetli insanı çıkartan, amansız mukayeseler yapan, ürpertici misaller gösteren, hükümler veren bu ikinci Kudret Beyin onu baştan aşağı zaptettiği yüzünden okunuyordu.
O. Kudret Beye yılan ıslığı gibi batıcı bir dille ömrünün bütün hatalarını sayıyor, tek mesulü olduğu sıkıntıları hatırlatıyor, hayattaki mağlûbiyetlerinin teşbihini kimbilır kaç yüzüncü defa yeni baştan üzerek bir lânet halkası gibi boynuna geçiriyordu. “Zayıfsın, dostum, zayıfsın! Fakat sade zayıf mı? Dalgın, dikkatsiz, beceriksiz ve budalasın, ömrün boyunca mahkûm ettiğin her kusur sende... Yaptığın işlerle düşüncelerinin arasında hiç bir münasebet yok! Hiç ol-98
m azsa biraz ağırbaşlı olsan! Bu çocuk hallerini bıraksan! Belki bu kadar gülünç olmazsın! Evet biraz ağırbaşlı ve dikkatli olsan. Ama ne gezer bunlar sende?,.
Bu konuşma böyle devam ettikçe Kudret Bey olduğu yerde küçülüyor, büzülüyor, kabahatli bir çocuk gibi dudakları titriyordu. Belki de ona “Sus! sus! Aİlahaşkına biraz sus! Bana biraz nefes alacak bir nokta, bir pencere, bir şey bırak! Bütün hayatımı zehirliyorsun. Bütün öm-rllmce beni ezdin! Fakat sussan da bir şey çıkmaz. Daha iyisi bana bir yol göstermek, bir çare bulmak değil mi? Bana bir nasihat ver! Bir şeyler söyle. Kurtulamaz mıyım? Alçak söyle. Beni böyle zehirlemekten no çıkar! Bir kelime söyle! Evet bir kelime, ben her şeye yeniden başlamaya hazırım! Belki daha her şey mahvolma-mıştır!,,
içindeki ıslıklar bu sefer başka türlü başlıyordu; “Kaç defa Kudret Beycigim, kaç defa? Kaç defadır bana vâdediyorsıın. tövbeden kendine ev yapıyorsun? Hayır, yok, hiç bir çare kalmadı. Sen hatalarının içinde öleceksin!”
Ben. bulunduğu yerden Kudret Beyin gittikçe kapanan, gittikçe daha fazla bakır çalığı rengi alan çehresinde bu gizli konuşmayı olduğu gibi okuyordum.
Vapurumuz iskeleye gelince ona yavaşça dokundum:
— Kalkınız, dedim. Muhakkak çok mühim bir şey düşünüyordunuz? O kadar dalmıştınız ki... Ve biraz oyalamak, bu ebedi düşmanın halkaları arasından Kudret Beyin kurtulmasına yardım etmek ümidiyle devam ettim: — Yoksa, Mahur Bestenin harmonlzatton işini mi düşnü-yordunıız? Bilir misiniz o başlangıç cümle çok güzeldi.
99
Mahur Beste Atiye teyzemin uzak akrabasından Talât Beyin yukarda bahsettiğim eseriydi. Kudret Bey kendisine yüklediği muhtelif işler arasına bu Besteyi bir senfoni yapmayı da koymuştu.
— Hayır, öyle şeylerden çok uzaktım. Hem ne kadar, bilemezsin... Ah Cemal, ben hiç bir şey yapamadım, ve yapamıyacağım da. Ben biçare bir adamım.
O kadar bitkindi ki koluna girdim. Onu kalabalıkta adım adım sürükler gibi yürüyordum.
— Bu da nerden çıktı beyefendi? Niçin biçare olasınız? Demin dikkat ettim, koca vopur-da en zarif, en kibar insan sîzdiniz.
Belki elbisesini buruştururum ihtimaliyle kolunu benden kurtardı ve kendisi kolumdan tuttu.
— Mesele de orada ya... Düşün bir kere oğlum. Elli beşine geldim, hâlâ evlenmek ümidiyle süslenip püslenip görücülüğe çıkıyorum. Böylesl adamdan hayır olur mu ? Kaldı ki başka bir İnsan seviyorum.
Durdu, yüzüme yeni görüyormuş gibi baktı.
— Hayatımda, sade dostluğu değil, bir kere görmüş olmak bile ebedî bir saadet olan bir kadın var. Bize ait bütün güzellikleri toplıyan bir mahlûk, öyle olduğu halde sen kalk, Kadıkö-yünden elin kokonasını görmek için tâ... Hayır, Cemal, hayır. Mesele zannettiğin gibi değil. Danimarka Kıratlığında çürümüş bir taraf var.
Kudret Bey Hamlet’in bu cümlesini bir iki defa tekrarladı.
— Zaten ben daima kendimden biraz şüphe ettim.
Yeniden durdu, yeniden bana baktı. Ayağa kalkmış olması, konuşmaya başlaması onu az çok değiştirmişti. Kendisini demin glzliyen sis ve duman şimdi yavaş yavaş dağılıyordu.
(Devamı var) 100
T E N t İSTANBUL
29 tfart 1M0
SavTa 4
HİKÂYE
îyi yemek pişirebiliyor musunuz ?
İSTAKOZ MAYONEZİ:
İki katı yumurtayı rendeledikten sonra buna dövülmüş i yumurta sarıcı İMve edin. Hepsini tıd^r ateş üzerine koyun, sonra mütemadiyen karıştırmak sureliyle aşağıdaki maddeleri ilâve edinin.
1) Bir limonun suyu,
Ş) Bir kanık şarap sirkesi,
3) İçinde 3 jehifin yaprağının erimiş olduğu ı 4 litre sut
V 1/8 litre zeytinyağı, (tuz, biber ve bir tutam şeker).
Bütün mahlûl katılaşıp krem haline gelinci içine bir İstakozun içini veya karides kuyrukları ilâve idin. Sonra hepsini birden zeytin yağlı bir kalıba boşaltarak buz dolabına koyun. Sofraya getirmeden önce etrafını salata ve limonla süsleyin.
KOYUN DİLİ İÇİN SOS:
Dili tuzlu suya koyarak beyazlatın. Soğuduktan sonra ince ince keserek, içinde aşağıda tarif edeceğimiz sos'un bulunduğu bir tabağa yerleştirin.
SOS: iki havuçla, birkaç kereviz yaprağını küçük küçük doğrayınız. Ocakta zeytin yağını S dakika Mitıııu. Sonra solumaya bırakın. Bir taraftan da, 50 gr. hıyar turşusu, biraz maydanoz, küçük bir dilim sirkeye batırılmış yarım dilim ekmeğin içini, küçük bir soğanı, bir sarımsak dişinin dörtte birini, i ançüezi küçük küçük doğrayın, havuçla kerevizi de ilâve ettikten sonra zcytııı yağı ve limon suyu ile karıştırın, biraz tuzla kara biber ekim
KOYUN KIZARTMASI:
Böbreğe yakın, yumuşak bir parça seçin; deriyi ve yağları sıyırdıktan sonra, içini süsleyin ve tuzlayın, sonra da sicimle bağlayın. Eti tuz ve biberle döğdükten sonra kızgın ateşte kızartın, içinde bir soğanın da bulunduğu bir tas rt suyu ile eti ıslatın, sonra orta bir firma yerleştirin. Etin bir kilosu için yarım saat pişme samanı ayırın, böylece kesildiği zaman içi pembe pembe olur.
Pariste en giizel kadınları, en güzel elbise
ve en güzel köpekleri teşhir ettiler
j/oleksiyonlnr seyircileri yenilik ve zarafetleri ile emzirtirken, Parislilerin çok sevdiği kestane ağaçları da, bir yandan her senek! randevularına sadık kalarak küçük yeşil filizler vermeye başladılar. Paris, görül* memlş bir faaliyetle mevsime hazırlanıyor. Fakat Pariste mevsim hazırlıkları hiç bitmez. İlkbahar beraberinde, çiçek, açık renk ve hafif elbise gibi cazip şeyler getirdiği gibi, kış da saç tuvaletler!, pullu ve tüylü şapkaları, yüz metrelik tüllü elbiseleri, kürkleri ve mücevherleri ile ayrı bir cazibe arzeder.
Mart ayı bu iki mevsimin arasında kaldığı İçin, moda yaratıcıları iki mevsimin bütün yeniliklerinden istifade ederek hiçbir fanteziden kaçınmazlar.
Bütün şehir ve kasabaların en güzel kızlarını seçerek onlara birer kı-rallçeHk veren bu modalar, genç kızların güzellikler! karşısında mubay-yelelertni işletmek zorunda kalmıyorlar: »İra bu güzeller ne fiyseler yakışıyor. FAkat bu güzellik sembollerini o kadar çok süslediler ve o kadar çok giydirdiler ki onları daha cazip göstermek için birçok yenilikler icat etmek lazım geldi.
İşte böylece, bu ayın son iki haftası boyunca Parisliler, "Güzellerle hayvanlar,, in süslenmesine şahit oldu. Bu sefer koleksiyonların teşhirinde üç esas gözönünde tutuluyordu: Her şeyden evvel kadının güzel olması, elbisesinin en iyi terzinin elinden çıkmış olması, beraberlerinde taşıdığı hayvanın iyi cins olması ve nihayet bütün bu üç unsurun mahi-rane bir tekilde teşhir edilmesi lâzımdı
inişlerdir. Müsabakaya girenlerin başlarına çuvalı andırır bir kapüşon geçirmişler, böylece dikkatlerini sadece eller üzerine teksif edebilmişlerdir.. Müsabıklar bir masanın önüne sadece ellerini dışarıda bırakmak suretiyle sıralanmışlardır.
En güzel elin vasıfları ne olabileceğini hiç düşündünüz mü? Uzaklarda olan okuyucularım bir elin kolayca güzel addedileceğini, zannetmesinler. Bu müsabakada her şeyden önce elin nispetlerinin İyi olması, sonra ifadesinin cazip ve sıcak olması, tırnakların da cilâsız ve kısa olması e-zas tutulmuştur. Bileğin inco olması, Avucun dar olmayıp, ortasının kabarık olması da*esaslara dahildi. Fakat asıl mühim olan nokta güzel ellerin aynı zamanda çalışan bir kadı-ve mükâfatlandırılacak o kadar çok zünden müsabakaya giren ellerin hepsi de faziletli İdi.
Hediye
BÜYÜK bir mağazada bir kadının nasıl yürüdüğünü bilirsiniz; Ayaklan ilerler, gönlü arkada kalır. No yapsın, dikkatini çekrn o kadar çok şey vardır ki. gözü bit* türlü onlardan ayrılamaz. Tabii, neticede çarpışmalar, tokuşmalar olur. Bu anİAtHcagjm hlkâ-yrda dn öyle oldu:
Büyük bir mafrazanın çıkış ka piHinu doAru dalgın yürüyordu, daha doğrusu ayakları uslucnna ka pıya dofrru gidiyor, aklı ise, annesinin elinden çektlfri yaramaz bir çocuk gibi, o çekici giyim eşyala rından bir türlü ayrılsmıyordu. Birdenbire sarsıldı, burnu bir erkek pardvsüsünün kumaşına deliyordu. Kendisini arkaya attt;
— Affederisiniz, dedi.
Fakat başını kaldırıp, çarpıştığı adamın yüzünü görünce, hayret dolu bir çıtlık attı:
— A a, sen misin?
Karşısında duran adam eski kocası Georges'du. Hangisi diye sormak aklınızdan geçebilir, çünkü modern kadınların bir eski kocası dofril, bir kaç eski kocası olması gayet tabiidir. Fakat Lucie’nln sadece bir eski kocası vardı, bir daha da evlenmemişti. Günün birinde Georgcs ila evlenmiş, sonra ay rılmışlardı. Birbirlerine; "Olmıya cak, anlaşamıyoruz Bu tren böyle yürümez,, demişlerdi. Trenin yürümediğine kanaat getirince, vagonu lokomotiften ayırmak İcap etmişti. Vagon garaja giriverdi. Yol kalabalıktı, bir başka lokomotife takılması mümkün olabilirdi, fakat şimdilik takılmadı. Lokorno-
Yaran: Andre Birabeou
sini söver, nelerden hoşlandığını bilirim sanır, yine do yanılır. "Mademki o kadar iyi anlaşıyoruz, kendime seçer gibi seçeyim,, demek dc hatalıdır. Çünkü bir kadın llo bir orkek arasında dağlar kadar fark vardır.
— îşto bunun için bir türlü karar veremiyorum.
Erkek mevsuuna o kadar dalmıştı kİ. eski karısı ilo konuştuğunu unutmuştu. Kalabalıkta birbirine yaklaşmış. Ikl tezgâh arasındaki dar geçitte burun buruna duruyorlardı. Kadın:
— Anlıyorum, dedi, sonra müstehzi bir gülüşle: "Bak. sana bir şoy soracafcım, ama kızma, diye ilâve etti:
— Eskiden bana hediye aldıfrın zamanlar bu kadar zahmet çekmezdin her halde, defrll mi? Rast-gclo bir şey nlıverirdln.
Erkek hayretle:
— Senin için mi? Hayır, hep aynı şeydi, dedi. Hep aynı zahmetleri çekerdim, antikacı, kuyumcu dükkânlarına gider gelirdim. Hayalimde canlandırdığım eşyayı bulursam, çok sevinirdim. Bulamazsam çok üzülürdüm. Sonra gelir sana verirdim, gözünde bir sevinç kıvılcımı parlamasını beklerdim. Fakat sen hiç bir zaman sevinçten sıçramadın, hiç bir zaman yüzün gülmedi. Ben de her defasında seni sevindirmeye, tam hediyeyi bulmaya muvaffak olamadım diye, kendi kendime de sana da kızardım.
Birdenbire Lucle de hatırladı : 31 aralık gecesi eve geldiği zaman.
Terzilerin arasındaki rekabet pek müthiş oldu. Öyle kİ jüri tesir altında kalmadan rahatça karar verebilmek İçin bir hayli müşkülât çekti. B&lendagadan giyinmiş genç bir kadın, beraberinde tahmin edemlyeği-niz kadar güze) bir İngiliz midillisin) zarif bir şekilde teşhir ederek birin-ciltti aldı. İkinciliği, elbisesi ve şapkası Carvan tarafından çizilmiş olan çok güzel bir kadın kazanmıştır: Kucağına aldığı küçük köpek, fotoğraf objektifine alışık, bütün köpek sergilerinde birinciliği kazanmış cins bir köpektir, üçüncü mükâfatı Albony tarafından meydana getirilen bir şapka giydiğinden dolayı bir genç ka din kazanmıştır. Güzel bir başı süs leyen bu şapkada bir kumaş yu» vasi, yuvanın içinde dc, esrarengiz bir telle durmadan hareket eden i-ki güzel kuş vardır.
ikinci bir müsabaka daha var Fakat bu sefer, kazanılması ve ro-kabeti güç olan bir şey mevzuuba-his: En güzel eli bulmak Çok güzel gözlerin ve cazip gülümsemelerin tesiri altında kalmadan, Jüriyi teşkil eden beyler en güzel eli ieq»
Pariste görülen moda yenilikleri
Bu güzel fikirlerin, güzel neticesi ne oldu acaba? Ne gibi bir sürpriz-' le karşılaşacağız. Kadınlanmış arasında Öyleleri var kİ, onların yüz ve e! güaelhginden maada, keşfedecek ne mükâfatlandırılacak o kadar çok güzellikleri var kİ, gelecekteki asırlar bile bıınşe vctmrz..
★ Gri jarseden yapılmış klâsik bir tayyörün yakasında bir demet turp.
★ Senenin en mühim yeniliklerinden biri, ince yünlüleri hatırlatan rafyadan ceket ve mantolardır.
★ Siyah - beyaz, bcj-grl, lAcIvert-bcyaz, ve kahverengi “pled de poules” 1ar gittikçe daha çok rağbet kazanıyor. Manto ve tayyörlerde iki yüzlü “pied de poulea")ar: bilhassa, kırmun-siyah ve lâcivert-beyaz çok görülmektedir.
★ Yünlü tayyörlerde olduğu kadar, tülden elbiselerde de dantel, işleme, ve hasır kurdelâlara çok rastlanmaktadır.
★ Kolot ve erkeklerinkinl andınr hasır şapkalar, tamamen güller, leylâklar, yapraklarla, bilhassa klâsik ve parlak pembe defne dallan ile süslü yuvarlak şapkalar, çok var...
★ Yeni makl.vaja göre yanaklar soluk, dudaklar da portakal renginde boyanıyor. Tırnakların uzun ve tabii renkte olmasını da ileri sürenler var.
★ Krokodilden. yeşil, kırmızı, mavi renkli sandık şeklinde küçük çantalar, torba şeklinde olanların modasını geçirdi.
★ Palto İle tayyör mevsimi arasında giyilen astragan ve vizondan yapılmış küçük ceketlere her tarafta raslanmakta.
★ Ketenden elbise üzerine konulan "bahriyeli” yakalan, bu senenin modasına hoş bir yenilik getirmiştir.
W- Erkek gömleklerini hatırlatır elbiselerin bu sene Adeta zaferi var. Düz ve pratik olan bu elbiselerin kupları simetrik, yakaları küçük, sırtlan hafifçe bhızan. omuzları da normaldir. Tercih edilen kumaşlar müslin ve ipektir. Birbirine yapışık bir çok pli bu elbiselerin süsünü teşkil etmek-tedlr
ir Deri ve podösüedd(*n usun eldivenler çok; bazal) üzerlerinde bir cep olan bu eldivenler bilekte drape do oluyorlar. Çok ince şifondan büyük mendiller.
— İstenilen yere Ifînelcnen mebzul miktarda çiçek..
— Ten rengi, ayakta yokmuş gibi duran ince çoraplar.
— XV İnci Doııta topuklu siyah rugan papuçlar.
— Çift renkli sandallara gene rasllantvor.
★ Gece için renkli çoraplar; açık yeşil, mor vo gTİ..
★ Etekleri dore olan Üzerler) ince hasır veya dantel elbiseler.
★ öğleden sonraları için, stvah ruganla karışık "pied da poules” ayakkabılar... dans olblseleri İle giyilen çok dekolte sandallar.
■k Tayyör ceketlerinin altına, yakaları çok aşağıda olan jileler giyiliyor. Bu jileler beyan pikeden olup erkeklerinkindon mülhemdir Kalın satenden olanları da var.
ir Renkli rugan, ayakkabı, çanta ve papuçlar da çok var
âr ' Pied de pouks** lar sadece elbise, tayyör ve mantolarla kullanılmakla kalmayıp, garnitür olarak yakalarda, kol ağızlarında şcmsivelenle görülüyor. HPied do poules" don olan yakaların üzerine müalınden kravatlar takılıyor.
★ Omuzdan İliklenen korseler çok.
tl^ ise yoluna devam etti ve bir müddet sonra peşine başka bir vagon takıverdi- Yani kısacası Lucle dul kaldı, Georges evlendi.
Şimdi (1c tesadüf onları tekrar karşı karşıya getirmişti. Bir sürü sual ya^dı; "Amma da gurlp tesadüf*. Nasılsın? Hiç değişmemişsin.,, ve saire. Sonunda kadın sordu:
— Peki, burado İşin ne?
— So.vllyeylm mi. bilmem.
— Tabii, mademki ayrıldık, bana her şeyi aöyllyeblllrsln.
— İşte, karıma bir şey alacağım. bir yılbaşı hediyesi!
Erkek uzun uzun anlatıyordu: Evet hediye arıyor. Hediye almak ise ne sor şey... 15 günden beri küçük büyük bütün mağazaları dolaşmış, bir türlü tam istediği gibi bir şey bulamamıştı. Hem orijinal, henı dc karısının hoşuna gidecek bir şey İstiyor Tabii karısına ne istediğini sormak kolay olurdu, fakat o buna razı olamaz. Çünkü hediye bir sürpriz olmalı. Hediyeyi yalan, paketi açarken meraktan catlamalı. eli titremeli. Hediye İnsanın beklemediği, fakat ne olaca ğını bilmedon. tâyin edemeden, çoktan beri arau ettiği bir şey olmalıdır. Hediye. İki İnsan arasında tam bir antaWâ olduğunun delilidir. Hediyeyi alan insan, İçinden şöyle düşünmeli: "Bak beni nasıl anlamış; nasıl bilmiş, keşfetmiş arsulnrımı... Yoksa hediyeye hediye denmea, birbirini seven insanlar arasında bile bir nevi borç ödeme, bu angarya gibi bir şov olur. Fakat seçmek ne zor iş! insan karı-
cebinde bir şişkinlik vardı, dalma bir hediye getirirdi. Fakat Lucle kocasının bu hediyeyi bir vazife yapmak, bir Adet! yerine getirmek tçin aldığını sanırdı. Getirdiği hediye hazan çok pahalı bir şeydi. Fakat hiç bir zaman Lucle'nin istediği. sevdiği bir şey değildi. Lu-cie kocasının kendisini anlamak, arzularını keşfetmek için gayret sarfetmediğino inanmıştı. Onu hiç dÛşünmı ini, sevmediğini sanmıştı. Yoksa yanılmış mıydı?..
— Peki, oylayse...
Kalabalık yine onları göğüs gö-ğusc getirdi.
— öyleyse, beni seviyor muydun?
Erkek kalabalığın geçmesini bekliyerek. samimi ve sade bir o-da İle:.
— Tabiî, dedi.
Lucie düşünüyordu : O da Georgos’u sevmişti hor halde ve Georges’a bunu anlatamamıştı. Anlaşamamışlardı işte. Belki bir yılbaşı peçesi Goorgrs Lucle'nin arzuladığı hediyeyi bulup getirseydi. her şey başka olurdu, belki... Ama İş İçten geçmişti. Birbirlerini «evdiklerlnl bilmedikleri için, sevgileri bitmiş tükenmişti. Georges şimdi başkası ile evlidir. Bir başkasını seviyor. Öbür kadın acaba sevildiğini biliyor mu?
Lucle Georges’un yüsüne baktı ve yavaşça:
— Gel Georgos, ben de kadınım, istersen onu buna anlat, belki hoşuna gidebilecek bir hediye bul* makta sana yardım edebilirim, dedi.
Çeviren: A. N.
J 25456789 ıo
Koldan sağa:
1 — Fsrahg kavuş. 2 — Tembellik, 8 — Bir nota; Fırlatır; Tersi soru eki. ( — Merhamet ot: Buutlardan; En yakınımız. 5 — Dini yasak; Pek soğuk. 6 — Refika; Bir nevi şenliğe. 7 — A-mut; İntikam; Avrupuda bir nehir. 8 — îki harf; Hem bayıltır, hem ayıltır; İşaret sıfatı. — ü — Kalburdan geçirmek. 10 — Teori İle uğraşan.
Yukarıdan asuğıt
1 —• Öldürme Aleti hylunan. 2 — Garip. 3 — Bir nota; Uzak; Suyunu çıkar. 4 — Ccd; Ahzet; Bir renk. 5 — Ym(; Tegannl eder, e — Hâlâ; Müptedl. T — lfrasatımısdan; Bir renk: Oy. S — Bir gıda maddesi; lanılnı; Bir harfin oku-nugu. 0 — İyilik. 10 — Riyazette bulunduğumuz mah.
DÜNKÜ IIVLMACAMN HALLİ 1 — Ana kız.
j M Taranıı.
3 — Talika.
4 — Ankara.
ö — Knznra.
6 — L'ıhnna.
7 — Azarla.
ğ — Kassan.
Mirza Kasım İhtirasların en tehlikelisine tutulmuştu ki bu da ilim ihtirası idi. Şimdiye kadar uyku içinde bulunan ruhu uyanmış, artık ona rahat vermiyordu. Dsrviş onunla al-çak sesle konuşmaya başladı; pok fovkalâde şeyler açıklamış olacaktı ki muhatabı şaşalamış, kâh derin bir hayranlık, kâh kendin» den geçme ifade eder olmuştu. Sanki muazzam bir sırrı keşfetmiş gibi yarı baygın duruyor, sonra bir nevi dehşet içinde kıvranıyor. ağzı açılıyor, gözleri görmez oluyor, bir uçuruma ytıvarlanacakmış hissini veriyordu,
Bütün gece, ruhunda umulmadık inkılâplar vücuda getiren sözler dinledikten sonra nihayet gün ağarmaya başladı, O zaman derviş. gidip yatması lâzım geldiğini vo daha fazla bir şey öğretmlyoccginl söyledi.
Halsiz düşen Mirza Kasım çekildi. Derviş de misafir odumdaki sedirin üstüne uzandı. Kasım ise. düşünceli bir tavırla evinin dar salahından geçerek bir iki basamak indi, bir kapı perdecini kaldırıp harcın dairesine girdi karısı, geniş yatağın içinde uyuyordu. Kasım, güzel Emlncsine bir kaç saniye bakıp içini çektikten sonra odanın bir köşesine oturup oradan kımıldamadı.
Hintlinin verdiği altın külçesi elinde duruyordu. Ona bakıyor ve heyecanlanıyordu; Kafası İçinde dönen leyler demek kl rüya değil. hakikatin kendisi İdi! Uykuya dalıyor, ve hemen sonra yine sıçnyarak elindeki harikaya göz atıyor, onun gerçekten kendi malı oh duğuna karar veriyordu. Nihayet yorgunluğu galip gelerek derin bir uykuya daldı.
Onu, alnından öpen biri uyandırdı; Emi-ne. Genç kadın yanıma diz çökmüş, kollarını sarmış, eoruyordu:
— Hasta mısın ruhum? Bu gece nedan yatmadın? Ya İmamlar! Hasta! Hasta! Nen var canım? Bana söyleme» misin?
Her tarafın aydınlık olduğunu gören Ka-sim. eşini öpüp cevap verdi*
flSYR HİKAYELERİ
Biiyfik Sihirbaz
Yazan : A. de Goblneau Çeviren : Reşat Nuri Darago
S___________________________r
— Allah soni bahtiyar etsin! Hamdolaun, hasta değilim.
Emine:
— Hamdolsunl diye haykırdı»
— Yok. hasta değilim.
— O yabancı dervişle ne yaptın bu gece? Adetin değildir ama rakı nu içtin? Yoksa dahıı susamak İçin karpuz çekirdeği mİ yedin?
Kasım:
— Allah saklasın! diye söylendi. Böyle bir şey yok. Yalnız onunla seyahatlerini konuştuk geç vakte kadar. Nerede misafirimiz? Yanına gideyim., diyerek ayağa kalktı. LAkln E-mine dedi ki: , >
— Sabah olalı çok var. Fakat bizim zenci Bulur, daha gün ağaı*madan dervişin avludaki havuzda abdvst alıp namaz kıldığım görmüş. Sonra bakırdan bir tencerede biraz pirinç pl şlrmlş, ilatüne tuz ekmiş, yemiş vs gitmiş.
Kasım, kederli bİTBosle:
— Ne, gitmiş mi? diye haykırdı. Nasıl gidiyormuş? Mümkün değil! Bana pek mühim şeyler öğretecekti daha! tınkân yok!
Kocasının bu telâşına hayret eden Emine:
— Gitmesine gitti, dedi. No İşin vardı bu adamla?
Kasım cevap vermeyip düşünceli, hiddetli bir tavırla odadan ve evden çıktı. Altın
külçesi elindeydi hâlâ. Doğru çarşıya giderek tanıdığı bir kuyumcunun dükkânına girdi.
— Selâmün aleyküm Abdurrahman usta!
— Ve aleykümselâm, Mirza!
— İnayet eyle. Şu maden ne eder?
Abdurrnhman usta koca gözlüğünü burnunun üstüne yerleştirip külçeye baktı, ayarladı ve sükûnetle!
— Hiç katığı olmı.van tertemiz, halis altındır. dedi. Aşağı yukarı yüz tümen eder, t sterseniz daha iyi tartar, ufak bir kârla karşılığım VfVlrlm.
Kasım cevap verdi:
— Teşekkür ederim. Şimdilik satmak niyetinde değilim. Ama lüzumunda yine sise başvururum.
— Hay hay, no zaman Istorsenlz.
Mirza Kasım selâm verip çıktı ve çarşının dükkânları boyunca yürüdü. Peçeleri arkasından olur olmaz sözler sarfetmeye cüret öden kodınlurın neşeli şakaları, tanıdığı kimselerin iltifatları, katırcı ile devecilerin çağrışmaları, onu her zaman eğlendiren bütün bunlar şimdi sinirlendirmeye başlamıştı. O. kendisini durmaksızın hnpalıyan düşüncelere dalarak yalnız kalmak arzusunda İdi. Şehirden dışarı çıkıp, çölün eski ve yıkık türbelerden kurulmuş bir noktasına geldi va o harap kubbelerden birinin altına girerek gölgeli bir kö-
şeye oturdu, kendini yırtıcı kuşlar gibi saran tahakküm fikirlerine daldı.
İran şehirleri sokaklarının her birinde kuyular bulunur. Sokaklar pek dar ve kuyu sokağın ortağındadır. Avrupa şehirlerinde olduğu gibi kuyuların etrafına duvar çekmek düşünülmediği için bunların ağzı sokağın seviyesi ile birdir. Bu ise daha ameli bir usuldür. Kuyunun her hangi bir sebeple suyu kesilirse onu kapatmak gibi vakit ve zahmet istiyen bir işe koyulunmaz. üstüne iki üç kalas çekilir, kuyu da kendi kendine dolup körlenir, Kalaslar tabiatıyla çürür, basanların ayağı altında çöker; bizden başka bir memlekette olsa, üstünden geçen yolcunun, çocuğun, hayvanın biri düşer boğulur. Fakat Allaha şükür bizde pek nâdirdir. Fakat hiç görülmediği de İddia edilemez.
tşto Mirza Kasımın kafaauıda böyle bir uçurum vardı. Ne olduğunu bilmiyor ama içine düşmüştü. Dibine kadar düşmüş, çabalıyor, fakat çıkamıyacaktı.
Zaten çıkmayı da düşünmüyordu. Ruhuna, gönlüne, zekâsına, hulâsa bütün melekelerine hâkim olan o kuvvete bağlanmış, karşı koymak aklına bile gelmiyordu. Gelmediği gibi, kendisini büsbütün terketmiştı. Onun tok bir düşüncesi vardı: Önderinin yolunda yürü mek.
şimdiye kadar içinde yaşadığı âlemin değeri ne İdi? Hiç, tamamlyle hiç. Maddi a-landa pislik, mânevi de yine pislik, hulâsa hiç. hiçlik, adem. Alemin üstüne çıkmak, her şeyi harekete getiren kudretin sırrına varmak istiyordu. Dünyayı kuran esas cevherin buluna bileceğini, ona hâkim olunabileceğini, değişti ilebileceğini biliyordu şimdi, Hintli bunu yapmıştı: İşte, İspatı elinin içinde! Kendisi de yapmak istiyordu. .
fDtva’öl var)
Hicri 1950 Rumi
Ç. Ahir MART Marl
9 28 15
1869 Salı 1366
VAKİT VASATİ KBANİ
Güneş 11.23
ÖRle 12.19 5.51
İkindi 15.31 9.22
Akşam 18.3i» 12.00
Yatsı S0.02 1.32
İmsAk 4.13 9.44
StYASl tKTÎSADl
YENİ İSTANBUL
JtOSTAKİL GÜNLÜK OAZETB
Sahibi
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ ViUOÜRU i FARUK A. SUNTER Bu sayjda y«ı talerini fiilen idare eden » Mithat PERİN
Baeıldıftı yor ı
YENİ İSTANBUL. MATBAACILIK utMtTED ŞİRKETİ MATBAASI
ikinci sayfamızdaki siya' aî. üçüncü sayfamısdakl kültürel, beşinci sayfamız^ daki İktisadî başmakaleler' de ileri sürülecek fikirler tamamiyle yalarlarına ait-tir.
2$ Mart 1950
YENİ İSTANBUL
Sayfa 5
Ham ve mamul dokuma maddelerine dair haberler
BİR iktisadi sütunda “Damok-les”in kılıcından bahsedildiğini gören okuyucularımız belki biraz şaşıracaklardır. Savın okuyucularımın lüç şaşmamalarını rica ederim. Bugün bahsedeceğim “Damok-|cb”ln kılıcı “bütçe”dir. Maliye Bakanlarının başında ince bir iple asılı ağır bir kılıç! Bilhassa bizim memleketimizde bu kılıcın verdiği endişe az değildir. Millet Meclisi, son bir ay içinde kabul ctLiğl masraf ka-nunlariyle seçimden sonra gelecek Maliye Bakanına, korkulu sürprizler hazırlamıştır: Kılıcın ağırlığı her giln biraz daha artmakta, fakat bu ağır kılıcı çeken ipin salâbetl (gelirler) azalmakladır. Millet Meclisi seçim a-rifesinde muzaffer bir kumandan gibi •'Damoklea'in kılıcına, sıklet üzerine sıklet koymakta ve Adeta gelecek Maliye Bakanına “Veyl mağlûplara!” demektedir! Kabul edilen masraf kanunları hep 1951 senesine matuftur. Sanki 1951 senesi Türkiyeye ve Türk mâliyesine ait değildir! “Benden sonra tufan!”, öyle ya, sayın milletvekilleri gidiyorlar. Dönüp dönmeyecekleri belli değil! Seçim dairelerine hoş görünmek ve bu suretle belki birkaç rey daha almak için 1951 senesine yeni masraflar tahmil etmekte ne sarar var T İşte demokrasinin faydaları! Bu sözlerimle demokrasinin a-leyhinde olduğum sanılmasın! Zinhar! O nazenine kim lâf atabilir? Fakat bu memleket nereye gidiyor, bunu da düşünmek gerekir, sanırım. Bu mevzuda masraf kasırga ve fırtınalarına cesaretle göğüs gerecek hükümetlere ihtiyaç vardır. Fakat asıl mühim mesele iktidarda bulunan partinin masraf bahsinde esaslı prensip kararlarına varmış olmasıdır. Bu yazımızda temas etmek istediğimiz nokta bilhassa budıır. Büyük seçimlerden sonra iktidara gelecek partinin bir masraf politikası bulunmalı ve o partiye mensup milletvekilleri bu politikayı Meclisteki şahsi müdahaleleriyle zedeleyememelidir. Bir memleketin bütün iktisadi hayatım ilgilendiren ve âdeta iktisadiyatının temelini teşkil eden devlet masrafları günlük politika cereyanlarına tâbi olmamalı, muayyen bir istikamette, muayyen bir hedefe yöneltilmelidir.
TÜRKİYE gibi refah seviyesi düşük bir memlekette devlet tarafından sarf edilen her santimin hesabı gayet vazıh olarak yapılmak gerektir. Bunun içLn de devlet masraflarının mahiyet ve karakterlerine göre bir tasnife tâbi tutul-ması ve bunlann bilhassa ekonomik tesirlerine göre vüsat ve rüçhan bakımından tetkik edilerek devletin masraf politikasının ana hatlarının çizilmesi ve ondan sonra da bütün iktidar hükümetlerinin ve iktidarı Mecliste temsii eden milletvekillerinin
Ingiltere ve Avrupa Tediye Birliği
PariB (Reuter - Hususi; Fransız hâriciyesine mensup bir sözcünün bildirdiğine göre, Igllterenin Avrupa Tediye Birliğine girmek için ileri sürdüğü şartların toptan kabulü imkânsızdır. Mamafih, Marshall Yardim Plânı Teşkilâtı üyelerine bildirilen bu şartlardan bir kısmı itirazı mucip olacak vaziyette değildir.
Sözcü şartlardan hangilerinin itirazı mucip olacağını açıklamamış İse de, ‘İngiltere, Tediye Birliğine, yalnız mukrlz sıfatiyle İştirak etmek istiyor^ demiştir. Sözcüye göre, ster-Ung Milletlerarası Statüsünde lüzumlu bazı “ayarlama,, yapılmış bulunduğundan! Ingiltere birlik fonundan İstikrazda buhınmıyacağını vadetmeli-dir.
bu prensiplere sadakatlerinin temini lâzımdır.
Bir memleketin vergi olarak ödi-ycccği, ödiyebileceği şey kabili hesaptır. Bunu ilim adamlarımız ve maliye uzmanlarımız hesap edebilirler. Devletin masraf politikası ile sıkı sıkıya alâkalı ulan gelir ve vergi mevzuu ve Türk mükelleflerinin vergi ödeme İmkânları devlet masraflarının hududunu ve karakterini tayin edecek esaslı ölçüleri verecektir. Bundan sonrası masraf politikasına bu Ölçülere göre istikamet vermekten ibarettir.
Bütçe, bundan evvelki bir yazımızda söylediğimiz gibi, bir plândır. Hükümetin bir iş plânıdır. Bir iktidar partisinin senelik İş plânlarının mu-ayyen bazı prensiplerden mülhem olması lâzımdır. Ve İş plânının devlet bütçesindeki ölçüsü olan devlet masraflarının da.
Milli Eğitime ne şadedeceğim ? Bu masrafların umumi devlet masrafları içindeki vüs’at ve hacmi ne olacaktır? Niçin?
Bu sualler bizi bazı temel prensiplore götürür. İktidarı ele alacak olan parti mütefekkirlerinin bu mevzuu çok lyl tetkik etmeleri lâzımdır. Bizim burada İşaret edeceğimiz ana prensip. devlet masraflannın istihsali artıracak bir istikamete tevcihidir. Devlet masraflarının bir kısmı istihsale hiç bir veçhile müessir değildir. Bilhassa milli müdafaa masrafları bu kabildendir. Ancak bu nevi masrafların zarurî olanlarından içtinap etmeye imkân yoktur. Bu masraflar haricinde kalacak devlet sarfiyatının istihsale bilvasıta veya doğrudan doğruya müessir olanlarının da sırasını ve vüsatini tayin etmek icap eder. Devlet masrafları üzerinde yapılacak tetkiklerde hususî sektörün vergi dola-yısiyle mahrum kalacağı gelirlerin bu sektörde ve devlet sektöründe istihsale müeasirlyetinl mukayese etmek ve devlet masrafları arasında da istihsale müesslriyet halamından bir ayırma yapmak lâzımdır.
NİHAYET, devlet gelirleri mevzuunda da, cemiyetin bir gerilemeye maruz kalmadan veya ilerleme süratini azaltmadan ödeyebileceği vergi limiti tesbit edilmek icap eder. Bundan başka, mükelleflerin bu limit dahilinde vergi ödeme durumunu, bilhassa mükellef psikolojisini gözönünde bulundurarak tayin etmek de mühim bir mevzu olarak ortaya çıkar.
İşte yukarıda hulâsa ettiğimiz prensipler gözönünde bulundurulduğu takdirde devlet bütçesi ”Damokles”in kılıcı olmaktan çıkacaktır. Ve Maliye Bakanlarını, bütçe karşısında “Damok!es”in kılıcı altında hissedilen üzüntülü anlara benzer zamanlar yaşamaktan kurtarmak için bundan başka yol yoktur,
________________________________Ş.Z.
Şirketlerin yıllık toplantıları bitiyor
Şehrimizdeki anonim, limited ve eshamlı komandit şirketlerin yıllık toplantıları, bu ayın nihayetinde bitmiş olacaktır. Şimdiye kadar Bölge Ticaret Müdürlüğü Şirket Komiserleri 250 şirketin toplantısında bulunmuşlardır, Ay sonuna kadar 120 şirketin daha umum! heyet halinde toplanacağı anlaşılmaktadır.
Bu senekl şirket toplantılarında u-mumiyetle mühim bir hareket olmadığı ve bu arada bir kısım şirketlerin sermayesini tezyit etmesine mukabil bir kısım sermaye şirketlerinin de Gelir Vergisi muvacehesinde artık hakiki hüviyetlerini iktisap ederek kollektif şirkete tahvil edildiği anla-I yılmaktadır.
Dünya piyasasından geçen Avustralyada :
Melbourne (Reuter - Hususi) — Dış bölgeler Bakanlığının bildirdiğine göre, Papua ve Yeni Gine’de Jut yetiştirmek için yapılan tecrübelerden cesaret verici neticeler elde edilmiştir. Tcrübe ekimleri artırılmaktadır.
Melbourne (Reuter - Husus!) — Yün piyasası hararetlidir. İngiliz, A-merikan, Avrupa ve yerli fabrikalar alıcıları arasında rekabet mevcutur, Merinos vc ince yapağılar geçen haftaya nazaran daha sağlamdır. Melez yünlerde satıcı lehine hafif fiyat hareketleri görülmektedir.
Brlsbano (Reuter - Hususi) — Yün piyasası sağlamdır’ Avrupa ve Bradford alıcıları rekabet halindedir. Seçmeler daha çok taranmış yünlerde yapılmaktadır. Arzedilen 16,183 balyanın tamamı satılmıştır. Taranmış merinos fiyatı libre başına 110 peni. İnce kalite taranmış fiyatı ise libre bayma 123,1/4 penidir.
Birleşik Amerikada :
Vashlngton, (Reuter - Hususi) — Birleşik Amerika Tarım Bakanlığından bildirildiğine göre, uzun elyaflı Mısır tipi pamuklar 1950 yılı mahsulü fiyat destekleme muamelesinden faydalanamıyacaktır. Bilindiği gibi son zamanlara kadar pamuk istihsali bilhassa bu çeşitlerdo müdahale fiyatlarının yüzde doksanı nishetinde daima korunmakta bulunuyordu. Bu tedbirden maksat gittikçe çoğalmakta olan istihsal temposunu yavaşlatmaktadır.
New-York, (Reuter • Hususî) — Geçen hafta pamuk piyasası eski mallarda gayri müstakar bir manzara arzotmlş, fakat yeni mahsulün vâdeli satışları hareketli olmuştur.
Yeni mahsulün en hararetli alıcıları komisyonculardır, Bu muameleler, pamuk ekim sahasının daraltılmış olması ve ekimin maruz bulunduğu bazı zarar ihtimalleri dolayısiyle bilhassa ehemmiyet araetmektedir. Yeni mahsul hakkında çok farklı tahminler ileri sürülmektedir. Bazılarına göre rekolte, on iki milyon balya kadar olacaktır. Bazılarına göre, 13-14 milyon balyalık bir mahsul beklenebilir.
İhracat dairesi, dış aatışlan artırmak için tetkiklerine devam ediyor. Japonyaya 50 bin balya satıldığı aöy* lenmektedlr. İktisadi İşbirliği İdaresi, tabi! iplikler İçin 503,5 milyon dolar tahsisat İstemiştir. İngiltere için İstenen 123 milyon, Fransa için 103,5 milyon, Almanya için 116,5 milyon, İtalya ve Hollanda için istenen 88,7 ve 31,9 milyon dolar yukarıki rakama dahildir.
Brezilyada :
Sao Paulo (Reuter - Husus!) — Brezilya Bankasının Fransaya ihracatı kolaylaştırmak maksadiyle Fransız frangı satın almasına rağmen, Sao Paulo pamuk piyasası durgundur.
Bir Alman ticari heyetinin Brezilyaya gelmesi beklenmektedir. Ümit edildiğine göre bu heyetle yapılacak anlaşma ile mühim miktarda pamuk satılacaktır.
Güney Afrikada :
Johaıınesbıırg. (Reuter - Husus!) — Bu hafta yün satışları Durban ve doğu Londrada yapılmıştır. Durban* daki satışlarda yünlerin çoğu vasat cinsler olduğu için, teklif cdilon 1,083 balyanın yüzde 98 i satılmıştır. Fakat doğu Londrada satışa çıkarılan yünlerin çoğu yerli kaba ve renkli yünler olduğa için teklif edilen 1,500 balyanın ancak yüzde 47 si satılabilmiştir.
Durban’dakl taranmış yünlerin fiyatı, ekstra uzun lyl taranmış 64,5 dan 70.5 a kadar, libre başına 72-3/4 peni idi. % 50 temizlenmiş kirli yünler için imalâtçılar 64.5 dan 70.5 a kadar, on iki ay vâdeli, libre başına 60-62 peni teklif etmişlerdir. Ayni
haftanın akislerini veriyoruz m&Uor için altı ay vâdeli muamelerde fiyat 55 penidir.
Hindistanda :
Bombay (Reuter - Hususi) — Ham jüt tedarikinde ileride yine zorluklar çıkacağından endişe duyulmaya başlanmıştır. Güvenilir bir şirketin bildirdiğine göıe. Pakisıtandan ham jüt sevkıyatı yapılmadığı takdirde, Hint mahsulünün elde edilmesine kadar, fabrikaların çalışmaya devam edebilmesi imkân haricindedir, ingilterede :
Manchestcr (Reuter - Hususi) — İngiliz Pamuk Kurulu Başkanı Sir Raymond Sterat, Japonyaya gönderilmesi icap eden Amerika - İngiltere muhtelit heyetine dair meseleleri görüşmek üzere bu hafta hava .voliyle Birleşik Amerlkaya hareket edecektir. İngiliz dokumacı mehafili, Birleşik Amerıkayı, Japonya etrafında bir ‘ demirperde,, kurmuş olmakla İtham etmekte ve muhtelit komisyonun hareketi bidayette ocak ayı için kararlaştırıldığı halde sonradan hareket tarihinin nisana bırakıldığına işaret eylemektedir,
Pamuk Kurumu, resmî bir sözcüsünün bildirdiğine görj, Sir R. Streat, Amerikan pamuk İmalâtçıları enstitüsünün yıllık toplantısına iştirak e-decektir. Sözcü, Ingiliz pamuk Kurumu Başkanının davet edilmiş bulunduğu bu toplantıda. Ingiliz - Amerikan müşterek hareketine alt anlaşmayı tavzih için imkân bulacağını ilâve etmiştir.
Manchester ı Reuter - Hususi) — Pamuk Dokumacıları Federasyonu Reisi Mr. J. Lindley tarafından söylendiğine göre, eğer ham pamuk şimdiki yüksek fiatını muhafaza öderse, Lancashire pamuk ticaretinin değişmesinden ve pamuk İpliği yerine başka iplikler, meselâ, sun’l İplikler kullanılmasından korkulmaktadır. Reis şöyle demiştir: ‘ Ham pamuk komisyonu ile bir çok müzakerelerde bulunduk: komisyon teşkilâtını ıslah etmek ve ihtiyaçlarımızı karşılamak için çok gayret sarfettik, fakat biz hâlâ merkez! bir alım sisteminin böyle çabuk değişen veya düşen bir piyasada tutunamıyaeağına kaniiz.”
Bradford (Reuter - Hususi) — Yün . İthal eden taranmış yün fabrikatörleri, Avustralyadan geçen hafta aldıkları tavsiye ve yeni raporlardan sonra, taranmış yün fiyatlarını tesbit etmek için daha sağlam bir duruma girmişlerdir. İthalâtçılar bir miktar fazla Avustralya yünü alabilmek için mubayaa hadlerini yükseltmişler ve satış miktarlarını ayni niabete ayarlanmışlardır.
Geçen hafta piyasada 143 pens iken şimdi bazı firmalar 64a taranmış yün için 145 pens istemektedirler. Taranmış yün talebi artmıştır. Fakat alıcılar peşin para vermeye yanaşmıyorlar. En ince karışık yün fiyatları dcğişmlyen sağlam bir durumdadır; fakat orta kalite yünler daha kat‘1 bir fiyat seviyesi muhafaza etmektedir. Sonbahara kadar İhtiyaçlarını karşılayacak kadar yünleri olması için taranmış yün müstahsillerinin daha fazla yün almaları İcap etmektedir, Çünkü Londra piyasasında Bradford taranmış yününden pek as stok mal kalmıştır. Herkes Avustralyadan gelecek olan yünü beklemektedir.
Mısırda :
Kahire (Reuter - HususîI — Mısır Mebusan Meclisinde pamuk fiyatlarının düşmesi nıbseleal münakaşa edilirken söz alan Maliye Bakanı, hükümetin pamuğun İyi fiyatla ve bol miktarda satılmasını sağlamak azminde olduğunu, yapılan programın tatbik edilebilmesi için tahsisata ihtiyaç bulunduğunu, bu sebeple pamuktan ihracat resmi alındığını söylemiş vo her çeşit pamuğun bu resme tâbi tutulacağını İlâve etmiştir.
BURSA MEKTUBU
Koza ve ipekçiliğimiz
Sunî ipek rekabeti, ucuz ve bol istihsalle önlenebilir
Koza ve ipekçiliğimiz dün olduğu gibi bugün do hayatiyetini muhafaza eden dâvalarımızdan biri ölerek kendini göstermektedir. Son günlerdo İpekçilerin ve koza müstahsillerinin durumu feci kelimesiyle vasıflandırılmış ve hükümet nezdlnde yapılan teşebbüsler neticesinde bu durumun tahfifi maksadiyle bir kısım ipeğin ihracına müsaade kararı alınmıştı. Ancak bu ledbir de kâfi gelmemiş, Başbakan Yardımcısının Buranda bulunmasından bilistifade durum mu-maileye de bildirilerek kendilerine yardım edilmesi ve bu mey anda suni ipek ithalinin tahdit edilmesi ve Muamele Vergisi mevzuunda, da bir takım tedbirlerin alınması talep edilmiştir.
Koza ve ipekçiliğimizin içinde bulunduğu bu müşkül durumun sebepleri nelerdir ve bu müşkül nasıl yo-kedilebllir? Yazımızda bunu kısaca izah etmiye çalışacağız.
Müstahsil cephesinden koza fiyatları:
Koza müstahsili harp halinden faydalanmış ve yüksek fiyatla malını satmağa alışmıştır. Müstahsil, çok istihsal edip normal fiyatla mal sat-maktansa az emekle az istihsal edip pahalı satmayı daha kârlı bulmaktadır. Bilhassa diğer mahsuller fiyatlarındaki yükseklik, onun bu kararında âmil olmakta, faaliyetini başka sahalara tevcih etmesini daha kârlı kılmaktadır. Koza fiyatlarında vâki düşmeler müstahsilin istihsalini azaltmaya sebep olacak ve istihsal miktarı da bu suretle düşecektir. Bu vaziyet karşısında, koza fiyatlarında arz noksanından bir fiyat artışı ümit edilebilir. Ancak, bu artışın dış piyasadaki mamul ipek ve suni ipek fiyatlarlyle mahdut olacağı da tabiidir» Müstahsil bakımından yapılacak İş fazla istihsal, ucuz istihsal vc İstihsal fazlaslyle fiyat farkını karşılamak ve bilhassa pahalı mal satma itiyadını ortadan kaldırmaktır. Ancak bütün bu tedbirler diğer mahsul fiyatlarlyle yakından alâkalı olup mahsuller arasında alılan hâsıla bakımından muvazene olmadığı takdirde semere vermi>recvktir. İpek imalâtçılarının bütün zararları müstahsile aktarmamasına çalışmak ve kozada müdahale alışları dahi yapmak diğer bir tedbir olarak ileri sürülebilir. Sunî ipek, ipeğe rekabet ediyor; bu itibarla Türkiye koza İstihsali eski kozacılığımıza göre tedennidedir. iddiasına biraz hak vermek lâzımsa da kanaatimizce sürt! İpek hiçbir suretle tabii ipekle mukayese
edilemez. Ve İpek her an sunisine galiptir. Eğer koza fiyatları düşük olursa ipek fiyatları da düşük olacak
Türkiye Emiâk-Kredi Bankası
Yıllık genel kurulu toplandı
Ankara 27 (Hususi muhabirimizden) — Türkiye Emlâk Kredi Bankasının 1940 yılı genel kurulu bugün Ankarada toplanmış ve Bankanın en büyük hissedarı Maliye Bakanlığı ile diğer hisse sahipleri müesseseler mUnmssıUorlnln hazır bulunduğu bu toplantıda, Bankanın bir yıllık faaliyetini izah eden raporlarla bllAnço, kâr vo zarar hesapları okunmuştur.
İdare meclisi raporunda, 5228 sa* yılı kanunla kabul edilen kolaylıklardan faydalanmak istiyen yurd-daşlara mal! kaynakların müsaadesi nispetinde sağlanan kredi ve yapılan yardımlardan bahsedilerek mesken dâvasının halli uğrunda azamî derecede müzaherette bulunul-
vc dolayısiyle taJep imkânını bulabilecektir,. 4 !
imalâtçı cephelinden İpek fiyatları imalâtçı hakkında da aşağı yukarı müstahsil hakkmdakl İddiaları yapmak mümkündür. Yani imalâtçı çok kâra alışmıştır. Az kârla çalışman fuzuli görmektedir. Harp hail ipekçiliği fazla İnkişaf ettirmiş ve harbin verdiği fazla alım kabiliyeti gibi sebeplerle fiyatlar keza yüksek olarak tesbit olunmuştur, imalâtçı yalnız imalâtçı olarak kalmamış, kârı sonuna kadar kendine hasretmekle toptancı ve perakendeci tacir durumuna da girmişüı*. Harp hali bitip de normale avdet edilince; halkın alım kabiliyeti daralmış vc imalâtçılık toptan ve perakende tacirlik gibi sıfatlan kendinde toplayan ipekçi bu sebepten müşkül vaziyete düşmüştür. Bugün iktisadi Devlet teşekkülleri olsun, sanayiciler ve tacirler olsun stoklar dolayısiyle müşkül durumdadırlar. Tanınmış iktisatçılar tarafından yapılan tavsiyelere göre stoklar İçin yapılacak yegâne iş bunlann halkın alım kabiliyetine göre flatleıi-nin (zararına da olsa) ayarlanması suretiyle eritilmesidir. Binaenaleyh bu mesele bir ipekçilik meselesi olmayıp bir umumi ticaret meselesidir. Zira imalât iptidai madde flaUerinde-ki düşüşe göre ayarlanma yolundadır. Binaenaleyh stokların değerlendirilmesini ve ayarlanmasını yalnız düşük kıymetli İptida! maddeden İmal olunan mâmul ile harmanına bırakmamalıdır. Yanı stoklar yeni İmalât maliyetine göre elden çıkarılmalıdır.
Bankaların krediyi tahdit etmelerinin vaziyeti kötüleştirdiği İddia e-dllmlştlr. Buna sureti katiyede hayır demek lâzımdır. Bundan başka yeni vergi rejiminin doğurduğu tereddüdün ve Muamele Vergisi rejiminin, İpekçiliğe darbe vurduğu İddia edilmiştir. Yeni vergi rejiminin anlaşılmasiyle bu tereddüt zail olacaktır; vc Muamele Vergisi rejiminde de yakında yapılacak ıslahatla durum İpekçilerin lehine düzelecektir. Nihayet koza fiatlcri hakkında Bursa Koza Öorsaaından aldığımız istatistik neticeleri de bize bir fikir vermektedir. Bu istatistik neticelerine göre İpekte ve kozada 1948 vc 1949 senelerindeki sukut nispetleri İpekte %34.2 - SU 1.2. kozada $4 40,01-,5 dir ki. kozadaki düşüşün ipeğe nazaran daha fazla olduğu görülür. Netice olarak ipekçilerin ipek fiatlerin-de, bu düşüşü takip etmeleri lâzım ve zaruridir.
Nihayet son söz olarak şunu ifade etmek lâzımdır ki, gerek müstahsil, ve gerek ipek imalâtçıları faaliyetlerinde maziye değil istikbale bakmalıdırlar. Müfit Kutlan
Pamuk fiyatları arttırıldı ingilterenin orttırışı umumîdir
Londra 27 (Nafen) — Ham pamuk satışları ile meşgul olan Ingiliz komisyonunun açıkladığı yeni rakamlara göre, Türk ham pnnnıftu 1,25 pençe kıymetlonmiştir. Türk pamuğunun yeni fiyatı böylelikle 27,35 panço olmaktadır. Diğer ham pamuklar fiyatlarında da artış olduğu kaydedilmektedir.
duğu kayıt vc Bankanın Malatya a-janlığınm şube haline kalbcdlldlği.Er-zlncanda vc Sivasta 1050 yılında birer şube açıldığı izah olunmuştur. Bankanın 1949 yılı kârı 2.362.086 liradır.
Müddeti biten idare heyeti âzalık-lavına seçim yapılmış ve denetçiler ipka edilmiştir.
Serbest ithal rejimi
Meslek gruplarının toplantıları devam ediyor
Ticaret Odasında, serbest ithal rejimi hakkında meslek gruplarının toplantılarına devam edilmektedir. Bugün de pamuklu vc keten sanayii mensuplariyle, bu çeşit malların ithalâtçıları bir toplantı yapacaktır.
Meslek gruplarının toplantıları ay başına kadar devam edecektir. Oda Umumi Kâtipliği, muhtelif meslek gruplarının görüşlerini bir araya getirerek bir rapor hazırlıyacaktır.
Tekel
Umum müdürünün tekzibi
Donimarkada yakılan sigaralar bizim değil
Bir müddetten beri İzmit. Adapazarı, Hendek, Düzce, Karamürsel, t-negöl ve Bursa mıntakalarmda demet tütün piyasası etrafında incelemeler yapan, Tokol Umum Müdürü Hadi Hüsrnen, seyahatinden dönmüştür. Kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza, piyasanın memnuniyet bahş şekilde devam etmekte olduğunu söyliyen Umum Müdür gazetemiz Hususi - Reuter Servisinin geçen hafta verdiği vc Danimarkada halkın rağbet göstermemesinden dolayı yakılan Türk sigaraları hakkında-kl haber hakkında şu cevabı vermiştir:
“— Ne Tekel idaresi ne de Türk Tütün Limited veya sair herhangi bir firma tarafından Danimarkaya ne tütün ne de sigara ihracatı yapılmamıştır. Bu olaa olsa Türk tütünü diye anılan diğer Şark memleketlerinin gönderdikleri tütünlerle yapılan sigaralardır. Hattâ Ticaret Grup Müdürü Kenan Yalter şu anda, Türk tütünleriyle sigara yapılması için Tekel namına bir anlaşma yapmak üzere Danimarkada bulunmaktadır. Bu haberi sureti katiyede tekzip edebilirsiniz."
Bu hafta ithal edilen
mallar
Geçen hafta içinde limanımıza ge* len muhtelif vapurlarla ithal edilen mallar şunlardır:
1296 ton demir ve çelik çubuk, 253 ton radyatör, 874 ton boru. 124 ton kahve, 45 ton lüleci çamuru, 29 ton hurma, 26 ton boya, 692 ton kimyevi madde, 262 ton tel, 117 ton muşamba, 95 ton otomobil lâstiği. 30 ton asid, 202 ton çimento, 51 ton radyo, 1164 ton knnavlçe, 107 ton demir çember, 208 ton ocak malzemesi, 13 ton kazma, 300 ton cam, 20 ton alıcı cihaz, 15 ton süt ayuma makinesi, 257 ton ziraat âleti, 419 ton çelik saç, 32 ton akümülâtör, 184 ton kâğıt, 21 ton çivi, 388 ton teneke, 185 ton ma-kineyağı...
Ayrıca dün Demir şllepiyle lima* nınııza 200 küsur ton demir «aç gelmişti!’.
Yeni senenin beyaz peynirleri
Piyasaya yeni sene mahsulü beyaz peynir arzedflmlştlr. Toptan fiyat 150 kuruştur. Yeni sene malları İzmir bölgesinden gelmektedir. Henüz Trakya peynirleri piyasaya arzedil-memiştlr.
Borsa tellâları imtihan olacak
Yeni Ticaret Borşalan Kanunu mu-olblnce, borsa tellalları borsa salonunda imtihana tâbi tutulacaktır.
MEMLEKET ve DÜNYA
BORSA ve PiYAS
ALARI
| 27/111/1950 Pazartesi
tloramlycU tahviller
Altınlar
Bugün
Şirket Tahvilleri
En aşağı En yukarı
Şirket Hisse Senetleri
Zürich Borsası (Serbest)
İavlçro Frangı
Ecnebi Tahviller
GUmüş Gr PlAtln ••
Adana :
ı.m. i06o
Duıurnu
Ttlrk Liram Dolar
Storllng .... Fransız Fı
Fam ak (Kantan=l'allan .....
Aahmounl Kısa elyaflı F/G. KRrnak Uzun elyaflı F/G
İzmir ;
Hafta başında borsadş çekirdeksiz kura üzüm oldukça hareketli bir manzara aractmlş ve fiyat 49 kuruşluk seviyesini muhafaza eylemiştir.
İncirin sakin durumunda bir değişiklik olmamıştır.
Borsa da pamuk üzerine fazla bir istek yoktu, Pamuk yağı piyasası gevşek durumunu muhafaza etmekte ve fiyat gerilemektedir. Bugün borsada pamuk çekirdeği üzerine muamele olmadı.
Külçe Yerli Gr. Külçe Deguıea.
Cumhuriyet ...
Reşaı
meMtM l'fnrrılt •••#>•>(• Gulden Ingiliz Fransız kok ... Napolâon III İsviçre .......
Gümüş, Plâtin
IdOdafas ft
tınır Kredi fonnive 1003 | 172
T. C. Ziraat Bankası ,,,,,, Anadolu D.Y. Tertip A/B •» II C.
Keten tohumu (Tonu=Ster)lng)
Bombay .......................
Kol küta ...................-
yer tiBdih Hindintajı ...............
.. I ....
SİVM-Enurum I ,, n.-vn Demiryolu I......
n. •••« tu.
Ne^v-York'ta : onsu: 4 8ö
„ Mümes. Senet
Bugün borsa, mûtattan faaldi. Ha raretli pamuk satışlarına şahit olunmuştur.
Kambiyo ve Esham ve Tahvilât Bordasında % 5 ve % 6 fareli Devlet Tahvilleri Üzerine hararetli muameleler olmuştur. Bundan başka Anadolu Demiryolları Mümessil Kenedi fiyatı da, eskisine nispetle terakki kaydetmiştir. Altın piyasacındaki durgunluk devam etmektedir. Ortada alıcı bulunmaması yüzünden, fiyatlarda gerücme başgöa-termiştir.
T. C. Markoı Bankası
TUrklys tş Bankası ...... TUrk Ticaret Bankası ...... Aralın Çimento ..........
Çark Doglrmenclllk ......
Milli Reasürans ........
67.'
65.'
Kı
Bradford Piyasası
New-York Borsası
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
İstanbul Borsası
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsan
YABANCI BORSALAR
Hafta başı fındık piyasası hora-retll bir surette açılmıştır. Hazırda mal olmadığı için, nlaando teslim edilmek üzere vadeli satışlar yapılmıştır. Keten tohumu ve kendir tohumu piyasası da yine canlanmıştır. Fiyatlarda bir ilerleme görülmemiştir.
Bugün
Dün
267 5/8
248.—
32.15
32.20
80.61
Esid kur
Hububatı
Buğday yum. Polatlı(t(lc.).
Buğday yumuşak (Ofisin)..
Arpa Yemlik (dökme) .... Mısır (Sarı) çuvalı ......
Faaıılya tombul .......
Fasulya Çuiı sert
Kuşyoml ..«i,.....m., mvmm.
Mercimek kırmışı İç çu.
Mcreimek yeşil (Eskişehir) Nohut nattire) ...........
gnglı luhıumlaf ı
Ayçiçeği tohumu •veısseıtesvv Kctcntohumu .Mmimmm...ii Kendlrtohumu
Susam (Bandırma) .............
Yor fıstığı kabuklu teçeseeee
Kuru Meyvalar ı
Fındık (kabuklu sivri) ......
Fındık (îç tombul) aasoaeeess Ceviz (kabuklu)
Covlz (İç natürcl) ...........
Dokuma Uam Maddeleriı
Tiftik (ana mal) ...........
Tiftik (Natürel) .............
Yapak Anadolu (Kırkım)
Hum deriler ı
Sıfcu salamura (kaaap) kl Keçi tuşlu kuru kilosu,,.„ Koyun bava kurusu kilosu
Ncbutl Yağlar ı Zeytinyağı (E.E. tanekeil) Susaınvııp (Raf. tcnekcll) Ayçiçeği (Retina çıplak) Fındık yağı (Çıplak)
m/H4
40.— 170.—
Trabzon Ticaret Borsası
200 5/8
244 7/8
32.0Û
32.18
32.00
68.60
22.50
21.-
8â-
40.—
1 Sterling.....
100 Dolar ......
100 Fr. Frangı...
100 İsviçre JY..,
100 Belç. Fr.....
100 İsveç Kr....
100 Florin
100 Liret
100 Drahmi ......
100 BacoudOS ...
35.—
31.—
21.—
22.—
81.20
30.—
35.—
8on Kapanış
88.—
39.20
30.—
?8.-
76.—
82 — 188/186
300.—
282 —
200.—
Eskişehir Ticaret Borsası
32.25
31.-
32/J5
31.—
21.50
Buğday yumuşak •eeeete Buğday şort
Arpa ..............
715 1033 Ergani
%5 1038 Ikremlyeii ......
4te
%5
%5
%4
Mili! Müdafaa J .....
1041 Demiryolu FV 1041 Demiryolu V eeeseç 1/2 1040 Ikramlyell Diğerleri
1941 Dorniryolu Vl Kalkınme
M
%8 1943 İstikrazı I %6 1948
M MIHI Müdafaa %0 %7 %1
%T
%7
%1 %1
%7
%7
150.—
103.—
Dik! Kapanış
30.20
31—
21,-'
22.— .416 20
27.20
80.10
45 20
37.-
28—
40.—
56.—
48.— 235.— 214.— 188.— 185.— 135—
13.50
Adana Ticaret Borsası
FINDIKı
a) %50 randımanlı kabuklu tombul
b) İç aıra kontrollü
100— 100— 100—
250 — 210— 130— 160—
Açılış
Kapanış
7.M.-
280 25
0.30 04.03— 6.60.— 64.1250 73.68.40 0 44.128 0.01.870
9,7390
7 84
280.-
0.80
64.03
6.60
64.1260
73.68.40 0.44.198
0.01.870
0.7300
94—
22.-
Pamuk Akala 1......
Pamuk Akala n.
Pamuk Akala IH ....
Pamuk makine parlağı
175/185 100/170 140/157 150/151
135.— 162.— 150.— 150,—
ese
ese
KAMBİYO
O Gününde Bor o. d a muamelesi tescil edilmemiş tahvilât vo eshamın arz ve talepler agör o taa^yünoden takribi piyasa değerlen.
Bugtln
Osüm çeklrdeksle No.0 40.—
İncir A serisi No, İ.». 56.—
„ B eorlsl No, 108 43—
Pamuk Akala I. ...... 230—
Pamuk Akala İL vm.m 210.—
Pamuk Akala III 185—
Pamuk veril 185.—
Pamukyağı (rafine) ... 130.—
Pamuk çekirdeği 13.50
BaŞdny ((Buşeil=3cnt) âert Kış mahsulü No. 2 «w Kırmızı H M No. 2 ....
l’umuk Mtddllng (Ubreâi=Sent) Mayıs •ssossess sos o«sşee •««•sesoo
Tommus o« KsoM s >e te • o ooe
EUdm ..............
Tiftik (LlbrcsizsSant) Toksas No. 1 ..........
Fındık (Lfbresl=8snt) Kabuldü yerli İri ......
,, ,, orta •..».«•»«»m
Levent iç ithal malı
Ekstra ir! İç İthal malı
Kuru üsüm (Ubroal=9ent) ...... Thompson ç eki r d aksla seçme Keten tohuma (Buşcll=Dolür),.a Mlnneapolls ....................
Kalay (Llbres!=;Sont) ......
Levha-teneke (100 libre dolar)
Londra Borsası
K._
22.30
86,-
40.—
U 1/4
3.75
8.80
77.25
7.80
Tiftik İyi mal (Llbroâl=Pcnt) 34.— Nom 80.— ,,
• • Sıra malı ., •• •••
Yün Anadolu »t 90/21 20/21 .,
11 ’J. . 18/21 18/21 ..
İskenderiye Borsası
28 Mart 195®
Sayfa 6
k
ELEKTRİKLİ ÇAMAŞIR MAKİNELERİ ve
ELEKTRİK SÜPÜRGELERİ
En çok beğenilen
DÜĞÜN HEDÎYELERÎDÎR
Bankanın Zürich merkezi binası
SCHW EIZER/SCHER BANKVEREIN
Orta Şubeleri :
Büyük Merkezleri
A
B
t
R I C H
Z
C
E
N E V R
E
Küçük Şubeleri :
Beynelmilel bütün banka muamelâtı
SULTANDAGI!
.-tylık ★ Fikir — Sanat dergisi
Nisan Sayısı
Temiz bir baskı
En tanınmış imzalarla
kaleleri korur
-YINI İSTANBUL ATÖlJ
T
SATILIK KAMYONET
t
Tekel Genel Müdürlüğü İlânları
Aigle, Bischofszell, Morges, Rorschach
St, Gailen. Lauunne, La Chauz-de-Fonds. N'euchâr tel. Schaffhuuscn. Biel, Chlaeso, Herlaau, Le Locle. Nyon. Zofingcn
ÇIKIYOR!...
“Mart kapıdan baktırır Kuzıua kürek yaktırır” “Mart ayı Dert ayı” sözlerini yabana atmayınız!
Bil ayda sizi her türlü soğuk algınlıklarından ancak kininli Neokalmina
SOCIETE DE BANOUE SUISSE
L E
I L; 3
-r 'i ■ •Kfl ( 1
»•••»■ £•* •.
Ecnebi Memleketlerdeki Şubeleri : LONDRA , NEW-YORK
Sermaye ve İhtiyatları : 200.000.000 İsviçre Frangı
Malzeme Alım Şubesinden
1 — Mevcut şartnamesi mucibince 3 adet buhar lokomotif kazan tamiri işi pazarlığa konmuştur.
2 — Pazarlık, 18.4.1950 salı günü saat 10 da Kabataş Ge-n?l Müdürlük Malzeme Alım Şubesindeki komisyonda yapılacaktır.
3 — Şartnameler her gün sözü geçen şubede görülebilir.
4 — isteklilerin belirli gün ve saatte 1774 liralık güvenme parası ve kanunî vesaikle birlikte mezkûr komisyona müracaatları ilân olunur.
5 — İdare işi ihale edip etmemekte serbestir. (3868)
M ATAŞ
44996
DIESEL
Almanyanın meşhur Dizel motörü fabrikası
/
DİZEL- ALTERNATÖR GRUPLARI
TÜRKİYE UMUM M Ü M E S SİLtİĞ I:
TAYLAN - ETKER, GALATA, TAHİR HAN 31'33
Telgraf adresi : TAYLANETKE Telefon : 41044
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi İstanbul Şubesinden:
Sayın halkımız tarafından büyük rağbet görmüş olan ve her nevi Izgaralı feoba Ve Ocaklarda muvaffakiyetli randıman veren:
AĞAÇLI KOMURU
Satışa arzedilmek üzere bol miktarda bütün depolarımıza getirilmişti^. Almak İsteyenlerin satış bürolarımıza müracaatları. (3872)
40 yıllık mazisi bulunan
EKŞİNOZLU ALİ HALİT
YOĞURDU
Kuruluşu i 1008
Şevrole 946 modeli
Beyoğlu, İstiklâl Cad. 354
Ay han, 17
tsplro
Madam MARİNET
ilkbahar şapka koleksiyonunu 29 mart çarşamba gününden itibaren teşhir edeceğini sayın müşterilerine arzeder.
Beyoğlu, istiklâl Cad. 373 Banka Han No. 2
Ay başında kullanılacak karnelerinizi, şimdiden
almayı unutmayınız. Tenzilâttan istifade eder,
ikramiye hakkını kazanırsınız. Tanınmış gazeteci
ve gazete satan tütüncü dükkânlarından sorunuz Bulamazsanız, İdarehanemizden talep ediniz.
BUGÜN AÇIK OLAN MÜZELER
İSTANBUL
Atatürk İnkılâp Müzesiı 10-12, 14-17.
Ayatofyu (Telf. 21750) 10-16,
Türk Ve fsiûın Eserleri ı 13.30-16.30.
Belediye Müzesi: 10-12, 14-17.
Teyfik Fikret Açiyun Müzcslf 10-12, 14-17.
İZMİR
Arkeoloji Müzeni (Telf. 33244
9-12, 13.30-17.
TİYATROLAR
İSTANBUL
0EUİ1İ TİTATBOLAJU)
DRAM KISMI ı 20.30 da Dell Saraylı.
KOMEDİ KISMI ı TcmHİl yok.
MUAMMER KARACA OPERETİ t Gece 20.30 da Osman Blkc».
VE M SES OPERETİ! Evvel Za-ftıan İçinde.
TAKSİM BELEDİYE PAVYON D t (Telf. 82004) Parisli gaııtöz Rose AvrU.
KONAK PAVİYONÜ: Her ak-Com. Yunun Şantözü ZOZO.
ANKARA
PCyCK TİYATRO (10370) 20 de Poer Gynt.
KfÇt'K TİYATRO (1U60) 20 de Kıskançlar.
İZMİR
6E1I1II TİYATROSU i Oyuncu (Komedi).
KONFERANSLAR
EMİNÖNÜ HALKEVİ — 18.30 ila "Ücretler ve Fiyatlar,, — Prof. Rcşad Nalbandoglu.
ÖĞRENMEK IH T İYACINDA OLDUĞUMUZ HERŞEY
BEYOĞLU CİHETİ
ATLAS (40835) Aşk Adası.
AKIN (80718) 1 — Kara Bahtım 2 — Vahşi Kuvvet
MELEK (40868) Aşk Adası.
ALKAZAR (42562) 1 — Kızıl Şeytanlar. 2 — İki Cingöz Casus lora Karşı.
AR (44304) Zafere Doğru.
ELHAMBA (43505) Vatan Kurtaran Aslan.
İPEK (44280) Deniz -Ejderi.
LALE (43595) Ölüm Gemisi-
SARAY (41659) Dağlar Canavarı.
8VATPARK (83143) 1 — Kanlı Buse. 2 — Sönen Hayat.
SÜMER (42851) Gaip Kadın.
Suare: SİRK KIRALI.
ŞARK (40380) Üvey Baba (yerli).
ŞIK (43726) 1 — Kanlı Prens * -
Rusty Polis Hafiyesl.
TAKSİM (43191) Aşk ölme»
TAN: 1 — Sarışın Şeytan.* 2 — Dell Gönül.
YENt (84137) 1 — Canavar Yatağı. 2 — Paylaşdmıyan Sevgili» t NAL (49306) 1 — Hak ve Adalet.
2 — Bağd&d Perisi.
YILDIZ (42847) Ahret Yolcuları
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23ö83) 1 — Kanunsuz Sokak. 2 — Tehlikeli Karat.
AYSD (21917) 1 — Ölümden Firar.
2 — Aşkım vo Günahım.
AZAK (23542) 1 — Beş Parmaklı Canavar. 2 —• Esir Kız.
ÇEMBJERLİTAS (22514) OlUnclyo Kadar Şeninim
FERAH: Uçuruma Doğru.
HALK; 1 — Balıkçı Osman. 2 — Hüsnü Yusufun Aşkı. 3 — Kaliforniya Fatihi.
İSTANBUL C22367) ( - Harrov Kumarbazı. 2 — Sahte Af elek.
KISMET (21004) 1 — Vurun Kahpeye. 2 — Köroglu.
5IARMARA (23860) 1 - Yonl Güneş. 2 — Son Bcnimoln.
MİLLÎ (22962) 1 — Kruunsuı ao-kak. 2 — Tciıilkell Karat.
TURAN (22127) ı — Be# parmaklı Canavar. 2 — Esir tuz.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Tarzan. 2 — Gönül Fırtınası.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Asiizado Öllâh-şör. 2 — Zorlu Misafir.
OPERA 1 — Mücrim Gönüller.
2 — ölüm Seferi
SÜREYYA (60682) Çeto - (Yeril)
YELDEĞİBMENÎ 1 — Nalmc. 2 Tarzan Fantomalara karşı. 3 — Don Juan.
ANKARA
ANKARA Altına Hücum. BÜYÜK Söven Kalbler.
CEBECİ Cehennem Zindanları. FARK Bir Fırtına Gecesi.
ULUS Zevk Kurbanları.
SÜMER 1 — Kara Cinayet. 2 — Mr. Molo Haydutlar Arasında.
SVS Bir Fırtına Gecesi.
YENİ Şeytanın Kudreti.
İZMİR
ELHAMRA* Lulu Bolio.
LALE, 1 — Kristof Kolomb. 2 -Gönülden Gönül e.
i TAN, 1 — Kristof Kolomb. 2 -Gönülden Gönülo.
tzmir TAYYARE Sineması
Büyük Türk Filmi ÜVEY BABA Oymyanlur: İhsan Evrim. Fatma Andaç, Kemal Bora
TAYYARE. Üvey Baba.
YENİ 1 — İntikam. 2 — Taban-
calar Patlarken.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 — Kara Bayrak. 2 — Saudot Günleri.
SÜMER: Altın Küpeler.
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Boyoglu 14Ş9&
Anadolu yakası H053Ö
Ankara vj
îamlr ^251
Buyugıu IHH-I MlıDKOy ÜUö72
İstanbul 2*1222 Üsküdur 00015
Ankara 00. İzmir 2222, K. yalca 15055
“YENİ ÎSTANBUL”un bugün İçin tavsiye ettiği programlar:
DAHİLDE:
Saat: 10.30 İstanbul: Radyo senfoni orkestrası (Beethoven, Bach, VVagnor). — 21.15 İstanbul: Fasıl hoyeti.
HARİÇTE:
20.30 Lundra: Operada bir saat — tVagner "Uçan Holandalı.» Operasından. — 24.00 Londra: ölümünün 100. yıldönümü do-iayısiyle J. S. Bach’ın eserleri.
ANKARA:
Saat: 7.30 M. S. Ayarı. — 7.31 Neşeli parçalar (Pl.). — 7.45
Haberler vo Hava raporu. — 8.00 Şurkılur (Pl.). — 8.15 Tangolar (PL). — 8.25 Günün programı. — 8.30 Hafif müzik (PL).
— 0.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program. — 12.80 M. S, Ayarı. — 12.30 Şarkılar. 13.00 Haberler. — 13.15 Melodiler (PL). — 13.30 öğle Gazetesi.
— 13.15 Film Yıldızları söylüyor (PL). — 14.00 Akşam programı, Hava raporu vo kapanış.
18.00 M. S. Avun. — 18.00 Sema! vo şarkılar. — 18.80 Radyo Salon orkestrası. — .10.00 M. S. Ayarı vo haberler. — 10.15 Geçmişle Bugüıı. — 10.20 Yurttan sesler. — 20.00 Çeşitli sololar (PL). — 20.15 Radyo Gazetesi.
— 20.30 İnce saz (Sultani Yegâh faslı). — 21.00 Temsil. —
21.45 Serbest aaaU — 22 Konuş-
ma. —- 22.15 Caz orkestraları çalıyor (PL). — 22.15 M. S. Ayan vo haberler. — 23.00 Kapanış.
İSTANBUL:
Saat: 12.57 Açılış ve program. — 13.00 Haberler. — 13.15 Şarkı ve türküler (PL). — 13.30 Çeşitli hafif müzik (PL) — 13.50 Şarkı ve türküler. — 14.30 Ev kadını - her türlü boya vo uygulamaları. — 14.40 Dans müziği (PL). — 15.00 Programlar vo kapanış.
17.57 Açılış ve programlar. — 18.00 Dana müziği (Pl.). — 18.30 Sadi Yaver Ataman memleket havalan ses ve saz birliği konseri. — 19.06 Haberler. — 19.15 Hafif ara müziği (PL). — 10.20 Radyo senfoni orkestrası konseri. — 20.00 Karadeniz türküleri. — 20.15 Operalardan anhnclor ve orkestra eserleri (PL). —
20.50 Serbest saat (Konuşma veya müzik). — 21.00 Şarkı ve türküler (PL) — 21.15 Fasıl heyeti konseri. — 22.00 Oda müziği (PL) — 22.25 Dans müziği (PL). — 22.15 Haberler. — 23.00 Çeşitli hafif müzik (PL). —
23.80 Programlar vo kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN YAYINLAR:
LOM’KA:
7.45 Dinleyici istekleri.
8.15 Film müziği.
9.45 Plâklardan dans müziği.
ll. 00 Dinleyici istekleri.
11.30 BBC Opera orkestranı konseri.
12.30 Harold Gellor vo ork.
13.15 Hnflf orkestradan parçalar.
14.15 Müzik hatıraları.
17.15 Keman ve piyano resitali
18.80 Haftanın arkıları.
19.30 John Bull ork.
20.30 Operada bir saat.
21.30 Şarkı resmigcçldl.
24.00 J. S. Bach programı.
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
12.50 D.H.Y. (Türk) Ankaradan.
14.— T.H.K. (Türk) Izmlrdon.
15.10 L.A.Î. (İtalya) Roma. Atl-nadan.
15.40 C.Y. (Kıbrıs) Lofkoşo. A-tlnadnu
16.20 D.H.Y (Türk) İskenderun, Adana. Malatya. D. Bakır. Elâzığ. Ankaradan.
19.30 P.A.A. (Amerikan) riong-Kong, Bangkok. Knlküta. Delhi. Koraşi. Basra şamdan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
0.— D.H.Y. (Türk) Ankara, A-danaya.
13.50 D.H.Y (Türk) îzmlro.
14.80 D.H.Y. (Türk) Ankaraya.
22.— P.A.A. (Amerikan) Brüksel, Londra Gander. No\v-York’a
GELECEK OLAN VAPURLAR
16.— Anufnrta, îneboludan.
18.— Antalya Çanakkaleden.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
0.— Marakaz, Mudanyaya.
10.— Seyyar. Karabigaya.
GELECEK OLAN EKSPRESLER
8.30 Ankaradan.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ajıkaraya
ECZANE
EMİNÖNÜ:
SalAhaddin t Çarşı kapı) — Anka» ra (Eminönü) — Sırrı Başdo ğan (Küçükpazar) — Esat (Dt vanyolu).
BEYOĞLU:
Güneş (Merkez) — Barunak (Taksim) — Batist Tülbentçi (Taksim) — Bankalar (Galata) — Necdet Ekrem (Şişli) — Çubukçu (Şişli)—Halıcıoğlu (Has-köy) — Yeni Turan (Kasımpaşa).
FATİH:
Muharrem Tanır (Şehzadebaşı)
— Ziya Nuri (Aksaray) — Sa-matya — Nazım Malkoç ( eh-remini) — M. Fuat Bavcr • a-ragümrük) — Gülseren S» .U-oğlu (Fener).
EYÜP: Arif Beşer.
BEŞİKTAŞ:
S. Recep — Ortakoy a-
seddin Divanlıoğlu (Arnavutköy) — Merkez ı.Bebek).
KADIKÖY:
Kadıköy — Fcneryolu — Erenköy — A. Cafer Çağatay (Bostancı).
ÜSKÜDAR: Ahmediye. BEYBELİADA: H. Halk BÜYÜKADA: Halk.
ANKARA
Çankaya — Nümune — Yeni.
İZMİR
Çankaya (Aisancak) — Güzel yalı (Yalılar) — Yeni (Eşrefpaşa) — Tilkilik (Basmahane) — Şifa (Ke-tncralt>).
Comments (0)