27 Nisan 1950 — Perçem be
SİYASİ İKTİSAD
] Kütüphanesi | zEı



A
A
21
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Ilı
Abone: Türkiye İçin seneliği 32. altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
MÜSTAKtL GÜNLÜK GAZETE
Tesl» eden: HABİB EDİB TÖREHAN


İÇ ve DIŞ

POLİTİKA
- 26/IV/1950 -
f


General Crocker’in Ankarayı ziyareti
V



J

Sayı 148
10 Kuruş
hânlar: önci «ahlfede santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes’uliyet kabul edllmoz.
rv».rrnMw * n «W» wu r . r.tr(wıı>;rTW«Rttr1
Ankara muhabirimiz bildiriyor
. ».w ıluıtı-jHiııınııgıiMiıiMtmiMinü^tıüuııwmauımuj■ - > • -w—*1
Ingiliz ortaşark komutanının
Telefon; 44756 - 44757 Santral Telgraf Adresi: Hetlo İstanbul
YENİ ISTANBUL'un Kuponu
tç SAYFALARDA
3.
General Collins bir mevki işgal
bakıma, İngiliz
nÎR ay evvel Amerikan Gene-® rali Lawton Collins'in yaptığı ziyaretten sonra, İngiliz Generali Sir John Crocker’in An-karava gelmesi, Batılı müttefik devletlerin, bir askerî kuvvet olarak Türkiyeye ne derece ehemmiyet verdiklerini gösterir. Elbette ki, General Cro-cker, kendi memleketindeki askeri kademelerde, Amerikan Kara Ordusu Genelkurmay Başkanı bulunan kadar yüksek etmemektedir.
Fakat, bir
Generalinin Türk askeri şefleriyle yapacağı görüşme. Amerikan Generalinin ziyaretinden daha da mühimdir. Hakikaten General Crocker, şimdiye kadar Ingiliz Ortaşark Kara Kuvvetleri Komutanı idi. fesi icabı, bilhassa bütün bu bölgenin müdafaası meseleleri ile yakından alâkadar olmak İmkânlarını bulduğu şüphesizdir. Onun için bir bütün olarak bu meselenin nasıl halledileceğini herkesten daha yi bilmesi lâzımdır.
îngiltereye dönmek üzere şimdi vazifesinden ayrıldığına göre, onun gerek Ingiliz Genelkurmayına, gerekse Atlantik Birliği Yüksek Askerî Konseyine iştirake davet edileceği ve ihtisasından istifade olunacağı muhakkak gibidir. Sovyetlerin komünizm hedefleri karşısında demokrat dünyasının müdafaasını sağlam esaslar üzerine kurmak azmiyle bu Konsey harekete geçtiği bir sırada General Crocker oraya davet olunuyorsa, bu, herhalde çok manalıdır.
Bu düşünce ile, Ingiliz Generalinin bugünlerde bizim Millî Savunmamızın mesul şahsiyetleriyle yapacağı görüşmenin son derece mühim olduğuna hükmedebiliriz. Bu arada muhterem misafirimizin, Türk Ordusu şefleriyle konuşarak, onların fikirlerini ve tavsiyelerini soracağına ve bunları îngiltereye döndüğü zaman hazırlayacağı raporunda zikredeceğine şüphe yoktur.
Bir ay evvel Ankarada gazeteciler, General Lawton Col-llns'e, Amerikan askerî yardımlarının gayesini sordukları zaman şu cevabı almışlardı : “A-merikan askeri yardımı, komünist genişlemesini kuvvet yoliyle önlemek hedefini gütmektedir. Biz, Türkiyenin kendi kendisini müdafaa edebilmesini İstiyoruz.”
Ve gazeteciler, ona, Türkiye-nin büyük bir askerî kuvvete karşı yalnız başına karşı koyabileceğinden emin olup olmadığını sormaları üzerine, General Collins şu cevabı vermişti : “Bu, taarruz edecek olan ordunun kuvvetine bağlıdır. Fakat ben, bir büyük harpte Türkiyenin yalnız başına bırakılmıyacağına kani bulunuyorum.”
Bugiin, diğer sütunlarımızda General Crocker’in de aynı istikamette konuştuğunu bildiren bir beyanatı var. İngiliz Generali, daha da realist olarak, âni bir taarruz karşısında Batıkların, Türkiyenin hangi kuvvet ve kudretine güvendiklerini açıklamıştır. Sir John Crocker, An-karadaki muhabirimize bu hususta demiştir ki :
“Komutanlarınızla erlerinizin ezelî askerlik kabiliyeti, yardımın her türlü gecikmiş olma tehlikesini zamanında ortadan kaldıracaktır.”
Bu sözlerden anlaşılabilir ki, gerek Amerika Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı General Collins’in, gerekse İngiliz Ortaşark Komutanı General Cro-cker'in birbiri peşi sıra memleketimizi ziyaretleri, Türkiyenin âni bir taarruza uğraması karşısında Batıdan gelecek süratli yardımlarla ilgilidir.
Zira, Müttefikler artık, “Ber-line yürüyüş” hazırlayan bir Sovyet strateji mekanizmasının, cenuba saldırabileceğinl hesaplayacak tecrübe sahibidirler.
Bu vazi-


l
x
r> .4İ






11
9
Mil
I
•-

-
yjr
*
*
*

• *• I
u

İM
ı ■ *
/ . .
*
54’
• j
’r.srf.
«a A
4
i





7
I




.• jk •




X




-W

’-A





Doğu Almanya Komünist Gençliği Teşkilâtı, Berlin’in Demokrat Belediye Reini Türklyede mütehassıslık eden, Prof. Dr. Reuter’den, Batı Berllnden geçlç müsaadeni İstemiş ve Prof. Reuter bu müsaadeyi vermemiştir. Resimde. cebren geçmek isteyen komünistlere karşı» Alman polisinin alacağı tedbirler için yaptığı talimleri görüyorsunuz.

• II
M
Parlâmentoda hararetli mücadele
Bu netice, Churchill’in gelecekteki zaferinin müjdecisi olmaktadır
• •
A
Kıbrıs Türkleri
B. Milletlere
müracaat etti

Kıbrıs Türkleri Yunanı*tanın İlhak arzusunu nert bir nota İle protesto ediyorlar.
Lefkoşe, 26 (A.P.) — Kıbrıs’ın Milli Türk Partisi ve Kıbnsta bulunan diğer Türk teşekkülleri dün. Birleşmiş Milletlerin Güven»ik Konseyi ve Genel Kuruluna göndermiş oldukları sert llsanlı bir nota İle, Yunanlıların, Yunanlstana iltihak arzularını protesto etmişlerdir.
Aynı nota, şayet İngiltere bir gün Kıbnsı bırakırsa adanın TÜrkiyeye verilmesini istemektedir,
Türkler, notalarında, adanın güvenliğinin sağlanabilmesi 1-çin, kudretli bir devletin idaresi altına verilmesinin İcap ettiğini belirtmektedirler.
K_____________________________
Bir İngiliz şirketi seçimleri filme çekecek
Londra, (YtRS) — İngiliz A-vam Kamarası bugün tarihinin mühim, belki, en vahim gününü yaşadı. İşçi Partisinin temsil ettiği iktidar, teklif ettiği bazı vergi zamlarını kabul ettirebilmek için, kudreti dahilindeki bütün manevraları çevirmiş ve neticede dün akşamı, beş reylik bir ekseriyetle kurtarabilmiştir. Celse sonunda Churchiil şunları söylemiştir: "Son gülen iyi güler!..,,
Londra, 25 (A.P.) — Parlâmentodaki çoğunlugru pek güçlükle elde tutabilen İşçi Partisi, liderlerinin 19 ve 21 mayıs tarihleri arasında akte-decekleri özel bir konferans sırasında yeni millî seçimler için bir program hazırlamaya başlıyacağını bugün ilân etmiştir. Başbakan Attlee İle kabinesi mensupları, Surrey’de Dor-klng şehrinde yapılacak bu konferansta İşçi Birlikleri Kongresi Genel Konseyi ve Kooperatif Birliği liderleriyle görüşeceklerdir. Müzakereler gizli cereyan edecek ve konferanstan sonra her hangi bir tebliğ yayınlanmıyacaktır.
gazetemize verdiği beyanat
Türkiyenin rolü, coğrafyasının ehemmiyeti, kahraman ordusunun mücerrep savaş kudreti ölçüsündedir
__________________________________
Bu kudret, bizim bütün hesaplarımızda lâyık olduğu mevkiini almış bulunuyor
Ankara, 26 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — İngiliz Ortadoğu Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Crocker şerefine bugün Çankayadakl İngiliz Se faretînde kokteyl verildi. Kokteyl cid den zarifti. Sir Noel Charles’a mahsus olan kibar ve sıcak hava ile kar şılasmaktakl zevki tadarak muhteren misafire takdim olunmak fırsatın buldum. Ve kendisine Yeni ta tan bu.' namına bazı suallerim olacağını söy leyince ricamın İngiliz ordusunun de ğerll ve genç kumandanı tarafınd&r müsait karşılanacağını sezdim. Cc saret alarak suallerimi yaymıya haç ladım.
Şunu kısaca işaret etmek lâzımdı* ki bu konuşma resmiyetten uzak da ha ziyade bir askerle bir gazetecini] ahval hakkında serbestçe görüşmele rl mahiyetini taşımıştır.
Korgenerale, lngilterenin dünyada ve ortadoğuda. dünya barışı adına olan taahhütlerini hatırlatarak "Bu müdafaa tedbirlerinizin yanında Türkiyeye düşen rolü nasıl görürsünüz. Bu, ne ölçüde bir roldür?.,
General, sivil kıyafetin verdiği bir kolaylıkla tebessümü de hiç bir an ihmal etmeksizin şu cevabı verdi:
"Türkiyenin rolü, coğrafyasının e-hemmiyeti, kahraman ordusunun mücerrep savaş kudreti ölçüsündedir. Bu kudret bizim bütün hesaplarımızda lâyık olduğu mevkiini almış lunmaktadır...
"Generalim dedim, ordumuzun tansiyellni nasıl görürsünüz?»
"Muhakkak ki dedi, kumanda
yeti, subay, er. ve yeni silâh arasındaki zaruri intibakı bir de modern harbin bazı yeni mevzularını elde etmek peşindesiniz. Bu bir hazırlık devresidir, kısa zamanda tamamlanacaktır. Amerikalı dostlarınız ve bir de bizim daha mütevazı olarak gayretimiz buna müteveccih bulunmaktadır.,,
"Tehlikenin vâdesi yoktur. O görünmeden hazırlığımız tamam olacak mıdır?,,
Sualime beşuş ve emin asker çehresiyle:
"Komutanlarınızla erlerinizin ezalî askerlik kabiliyeti, yardımın her türlü gecikmiş olma tehlikesini zamanında ortadan kaldıracaktır.,, dedi.
Bunun üzerine şu suali sordum:
"Türkİyeyl batı medeniyetinin orta-doğudaki bir müm’essili olarak görmekte misiniz, demokratik ve ileri görüşlü bir Türkiye, batı medeniyetinin müdafaası adına, a^Tica bir •■mniyet unsuru olmak mânası taşımaz mı?„
General o kadar samimi ve heyecanla cevabını vermeye başladı ki milletim adına derin bir haz ve İftihar duymamak kabil değildi. General diyordu kİ:
"Türkiye Ortadoğunun her bakımdan müstesna ve şayanı itimat bir ıınBiırudur. Türkiye kudretli, ayaktadır. Türklyede bir millet yaşamaktadır. Yani dış tehlike mefhumunu anlayan, böyle bir şeyi önleme şuuruna malik ayrıca da kendi iç meseleleri-
bu-
po
he-
• V
Anadolu'da Refik Halid
î K 1 N C I
Anadoluda Refik Halid Bursa ü ç n n c ü
Türk kültürü boyunduruk altında DÖRDÜNCÜ
Kumarbaz ve ihtiyarlar diyarı : Monte Carlo BEŞİNCİ
Lüks madde
Faruk A. Sünter
ALTINCI
Sinema SEKİZİNCİ
Spor
Amiral Ginder dün Amerikadan döndü

İngiliz Ortadoğu Komutanı Cumhurbaşkanının nezdinde
ni büyük bir siyasî olgunluk ve itidal içinde halledecek kadar vekarlı. azametli ve mâkul bir cemiyet yaşamaktadır. Millet demek zaten bu demektir. Üstelik Türkiye Şarkta garbın devamıdır. —Türkiyenin bu husu-suyetleri arzetmesl bizim için çoktan bildiğimiz ve değerini takdir ettiğimiz bir hâdisedrr. Zaten *bu toprağa ayak basar basmaz insanın yaptığı müşahede şu oluyor: Burada bir millet yaşamaktadır..,
General bunu müteakip kısa zamanda edinebildiği şahsî intihalardan bahsetti. Ziyadesiyle memnun olduğunu söyledi.
Ben de teşekkür ederek kendisini öteki misafirlerin tecessüs ve hayranlığına bırakarak ayrıldım.
Ankara. 26 - (A.A.) — Milli Saxrun-ma Bakanı Hüsnü Çakır, şehrimizde misafir bulunan Büyük Britanya Ortadoğu Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Sir John T. Crocker şerefine Ankara Palasta bir öğle yemeği vermiştir.
Ankara 26 (A.A.) — Şehrimizde misafir bulunan Büyük Britanya Ortaşark Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Sir John T. Crocker, Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Yümnü Üresin, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Şahap Gürler, General Miller ile birlikte bugün saat 15.30 da TAnk Okulunu ziyaret etmiştir.
Orgeneral Sir John T. Crocker o-kuldan ayrılırken gördüklerinden memnunluğuğnu bildirmiş ve Okul Komutam ve subaylarına teşekkür etmiştir.
(WWl|lfW 1
YUNANİSTANDA
Muhalefet lideri
Türkiyedeki Amerikan Yardım Heyeti Deniz Kısmı Başkanı Amiral Ginder dün gece saat 24 de hava yoliyle ve Amerikan uçağiyle şehrimize gelmiştir.
Kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza Amiral şunları söylemiştir:
"— Amerikada herkes Türk bah-riyesinin şimdiye kadar yaptığı terakkilerden çok memnundur. Yeni yıl için hazırlanan program da çok Ümit vericidir ve Londra da Amiral Conally, Washington’da Amiral Sher-man ile görüştüm. Bu görüşmelerde Türklyede tatbik edilmekte olan yardım programı ve Türk bahriyesinln yaptığı terakkileri izah ettim ve yeni yıl programı üzerinde görüştük. Her ikisinin de bu görüşmelerden dikleri intibalar çok iyi idi, bilhassa belirttiler.
Türkiyenin ihtiyacı olan yeni
gemisi ve malzemelere ait programı tt’aahingtonda Bahriye Nezaretine verdim. Bu program Nezaretle Hükümet aracında yapılacak görüşmelerden sonra katiyet kesbedecektir. Şimdiden bir şey söyleyecek durumda değilim.,,
edln-bunu
harp
Yargıtay Birinci Başkanı istifaya davet olunuyor
“UİU8„ gazetesi, Yargıtay Başkanının, adliyenin tarafsızlığını halkın gözünde şüpheye düşüreeek şekilde hareket ettiği iddiasında bulunuyor
Meşhur İngiliz filim prodüktörü Arthur Rank’in adamlarından Mr. Cllfford Hornby beraberinde 3 filim teknisyeni olduğu halde şehrimizi gelmiştir. Mr. Hornby İktisadi İşbirliği İdaresi ile yaptığı bir anlaşma gereğince Türklyede İktisadî hayatı gösterecek 4 filim çevirecektir. Bu filimler Amerikada, Avrupada ve Türklyede gösterilecektir. Fillmlerin alınmasında Basm-Yayın Müdürlüğü ile işbirliği yapılacaktır.
Geçen sene memleketimize gelmiş olan ve Arthur Rank şirketi hesabına "Thls modern age», adlı filim serisinin Türkiye kısmını memleketimizin bir çok yerlerini gezerek filme alan Mr. Hornby dün kendisi İle konuşan bir arkadaşımıza bu filim hakkında demiştir kİ:
“— Filmin monte edilmesi hernen hemen tamamlanmış gibidir. Tevziatını yapmadan evvel 14 mayısta yapılacak olan genel seçimlerinizi de filme almak ve bunu eski kısımlara ilâve etmek istiyorlar., öyle zannediyorum kı filmin tevziatına temmuz ayı içinde başlanacaktır.,,
Sovyet Rusya ile
■ 1_ ■ 1 • v a ■ . •
işbirliği istiyor
Ankara 26 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugünkü Ulus Gazetesi neşrettiği “Yargıtay Başkanının çekilmesi lâzımdır” başlıklı bir yazıda Halil ÖzyÖrüğün adliyenin tarafsızlığım halkın gözünde şüpheye düşürecek şekilde hareket ederek kanuu çiğnediğini iddia etmekte, yargıcın Memurlar Kanunu mucibince siyasetle ugraşamıyacağına İşaret ettikten sonra şöyle devam etmektedir:
"Halil Özyörük beyanatının başında D.P. nin listesine girmeği ne için kabul ettiğini açıklarken tam mânasile siyasi bir beyanat yapmıştır. Bu münakaşa götürmez bir hakikattir. Baş reis açıklamasında iki siyasi partiden iktidar partisi listesinde yer almamayı parti disiplini gribi kayıtların kendisini, düşüncelerini ifadede Önleyeceğini beyan ederek daha serbest konuşabilmek için D.P. listesinde yer aldığını anlatmaktadır. Bu suretle açıkça her iki parti hakkında Yargıtay Başkanı şahsî de olsa siyasî görüşünü ifade etmektedir. Halbuki yargıçlar Hâkimler Kanunu mucibince hiç bir suretle siyasi be-
yanatta bulunamazlar. Memurlar Kanunu siyasi beyanatta bulunanların hattâ memuriyetten tardedilmesini 1-cap ettirecek kadar ağır hükmü ihtiva etmektedir. Baş yargıcın sıfatı kendisine Hâkimler ve Memurlar Kanunu hükümlerine herkesten fazla riayet etmeyi icap ettirmektedir”
“Adliyenln bitaraflığını halkın gözünde şüphe altında bırakacak tarzda kanun hükümlerini açıkça İhlâl eden bu siyasi beyanatın neticesine kendisinin katlanması, yani politikaya girdiğine göre derakap istifa etmesi lâzımdır. Aksi halde Yargıtay mesuliyeti! ve ağır bir vazife karşısın dadır. O da şudur: Hâkimler Kanununun hükümleri dairesinde Yargıta-yın daire başkanlanndan mürekkep inzibat komisyonunun toplanarak hâdiseyi tetkik etmesi ve vereceği kararla adliyenin bugüne kadar üzerine toz konmamış olan şeref ve haysiyetini kurtarması.
"Biz uzun yıllar Yargıtay Başkanı olan Halil Özyörükten kendi arkadaşlarını müşkül duruma sokacak kararlar almasını önliyecek yolu tutacağını ümit etmekteyiz.
i * • 4 Vj I A
• İS s \ J w âk VrA^İ
7 1 A)
Yeşil Burumuzdan bir manzara
Gazetemiz adına Anadoluda uzun bir seyahate çıkan Memleket Hikâyeleri Müellifi Kıymetli Edip
REFİK
HALİD
Yazılarını göndermeye başladı, tik yazı
BURSA
Bugün ikinci sayfamızda muhakkak okuyunuz.
IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIH
Yunan Parlâmentosunda Solcular ağır basmaya başladılar
Atina 26 (AP) — Dün Yunan Millî Meclisinde vuku bulan hararetli müzakereler sırasında, Sofyanopu-Ior, Yunan Hükümetinin Yunanls-tanı batı dünyası içine sokmaya ma-uf olan dış siyasetini şiddetle ten-:id etmiştir.
Sofyanopulos, "Yunanistan, Mütte-Iklerln bir köprübaşı halini alırsa, •undan bizim için feci neticeler dolabilir. Bizim komünist olmamış veya olmamamız Rusyayı alâkadar etmez, fakat bir müttefik köprübaşı-sı halini alırsak o zaman mesuliyetimiz çok artacaktır” demiştir.
Yugoslavya ile diplomatik münasebetlerin yeniden tesisi mevzuunda Sofyanopulos, "Rıısyanın bize karşı da Yugoalavyaya takip etmekte olduğu düşman siyasetini takip etmesine sebebiyet” verecektir demiştir.
Atina 20 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Yunan basını umumiyetle Başbakan Plastlras’ln programını tasvip ediyor. Bununla beraber bazı gazeteler bahsi geçen programın tatbik olunduğuna dair delilleri görmeden herhangi bir fikir beyanından çekiniyorlar. Sözüne itimat edilir membalardan alınan haberlere göre. müfrit solcular HIV enetin aleyhine rey vereceklerdir
Bir milletvekili adayı gezintide.^
s

Sayfa 1
TENt İSTANBUL
37 NI«»n İM»
Anadoluda Refik Halid
şey! — yolunda
Guguk kuşlarını severdim. Bir dam kenarına konup yahut bir dala ilişip ara sıra Öttükleri, susmağı bildikleri için... Fakat iki sabahtır Balıkesir’de, şafak sökerken yüzlerce-si birden durmanıacasma feryadı ay. yuka çıkarıyor; kıyamet koparıyor:
— Guguk! Guguk!
Bu, bir kuş sesi, nağme, Ahenk değildir; İnleme ve uğultunun ta kendisidir. Balıkesir kiremitleri sabah vakti boğuk boğuk ah-ü-zAr etmek hassasını haiz acayip bir cins mitolojik topraktan yapılmış gibi biteviye inleyip iç çekiyor. Bereket, güneş yükselince guguklar da azalmağa, ara vermeğe başlıyor. Gu-gukçuklarn “kumru., denilmesi gezdiğim havalide asıl kumrunun bilinmemesinden.
Bursa'da bülbül, burada gugukçuk Besiyle uyandım. İkisi de muhakkak istiklâl caddesinde kome sesleriyle uyanmaktan iyi. Fakat ben daha fenasını da bilirim: Eski Anadolu hanlarında eşek anırmalariyle uyandığım sabahlan! Yirmi, otuz tanesi hep bir ağızdan haykırırdı; hem de müsabakaya girişmişçesine... Sanki en u-zun anıranına hakem heyeti mükâfat olarak bir torba arpa veya kepek verecekti!
Fikrimce şimdilik Balıkeslrdeki gugukçuk sesleri bir mânâ ifade etmiyor amma 14 mayıs seçiminin neticesi belli olduğu gün kaybeden taraf o:
— Guguk!*
lan herhalde zevkle karşılıyamı.va-oak. Bursadakl bülbül nağmesi ise bir tarafa gönül ferahlatıcı, öbür tarafa hüzün verici gelecek. Bana göre hava hoş!
Bursaya İlk seyahatim 1908 yılma raslamıştı; kırk iki senelik hikâye... Eğer o yıl İle 1950 arasındaki Bursa yolculuğumun mukayesesini yapmaz, aradaki farkı belirtmezsem altmış yaşında göze aldığım şu Anadolu seferi hususiyetini kaybeder. Müsaadenizle evvel zamana döneceğim:
Meşrutiyet yeni ilân edilmişti. Bütün İstanbul Balıkesir’in gugukçuk-lan gibi, sabahleyin gözünü açtı mı:
— Hürriyet! Yaşasın hürriyet!
Diye bir haykırmadır tutturuyordu. Tevfik Fikretln malûm manzumesindeki:
Kenan da beraber...
Nakaratını hatırlatan bir gayretle ben de beraber! Yaş ve olgunluk şudur kİ bu defa gene bağırı-Ş artlar arasına aynı şevk ve hevesle katılmağa imkân bulamadım.
— Demokrasi! Demokrasi var!
Cünbüşüne ancak uzaktan, en iyi temennilerle seyirci kalabiliyorum. Sütten ağzı yanan yoğurdu liflermiş. Hürriyet sütü — belki de İhtiyatsızlığımdan— benim yalnız ağzımı yakmakla kalmadı, tam 22 sene »üren menfâ ve gurbet çilesiyle gençliğimi kavurdu. Acaba kavurdu mu? Bu da ayrı bir mesele. Zira o çilelere uğramamış, bilâkis izaz ve İkram görerek ömür sürmüş yaşıt meslekdaşlanmı fikir ve mânevlyat itibariyle kendimden çok daha İyi vaziyette bulmadım.
Eskilerin “ıstıtrad” dedikleri mevzu dışı görünen lüzumlu söz değiştirmelerini pek sevdiğimden epeyce sık rastlayacağınız bu kabil çıkıntıları mazur görmenizi rica ederim.
U R
Guguk! Guguk! Bakalım kimlere? — Bursaya 1908 yılındaki ilk yolculuğum — Hürriyetin ilânı sırasında
silâhlanma merakı
— Bavul ? Kullanmadığımız bir
Kasketliler ülkesi — Yunan vapuru, Mudanya
— Otele inmenin ayıp
Gelelim 1908 Bursa yolculuğuma: Hürriyet ilân edilince çoğumuzda İki merak belirdi: Biri seyahate çıkmak, öbürü silâh satın almak. İkisinden de geri kalmadım: Silâhçı dükkânları önünde halk, fırın İmiş ve ekmek buhranı varmışçasına nöbet bekliyordu. Hürriyetin ilk nimeti o-larak tepeden tırnağa silâhlandık. Ben de küçük bir brovnink alıp arka cebime yerleştirdim. Sonra, Bursaya gitmek üzere bir bavul tedarik ettim.
Şunu söyliyeylm ki bavul o sıralarda ancak ecnebi memleketlerine gidip gelen hariciye memurlarının ve yabancıların tanıyıp kullandıkları bir eşya mahfazası idi. Ne her evde bulunurdu, ne de önüne gelen dükkânda satılırdı. Yurd iç! seyahatlerde nadiren elde görülürdü amma daha ziyade körüklüsü ve “ebe çantası” denilen küçükleri. Üst tarafı bohça, çıkın, heybe, torba, sandık İdi. Nevale için de sepet...
Sepetlerin envaını sokaklarda Ya-hudiler Isfahan makamından çağırarak satarlardı; çamaşır sepetinden Venedik sepetine kadar. Benim bavulu tercih edişim gayet tabiiydi. Zira büyük kardeşim Parlste tahsilini bitirmiş olması itibariyle o hususta malûmatım, görgüm vardı. Sonra GalatasaraylI idim; Fransızca gazete ve roman okuyor, frenklerin nasıl seyahat ettiklerini az çok biliyordum. Dürbün ve fotoğraf makinesi bile lâzımdı. Ya başıma bir tanecik de kasket geçlrebiiseydim! İşte imkânsız. korkunç, ölüme kadar yol açacak olanı bu sonuncusuydu. Şimdiki Anadolu, dünyanın hiç bir bölgesinde görülmemiş derecede kaskete müptelâ. Kasket yurdumuzun kıyafet bakımından Adeta bâriz vasfı olmuş. Mekfiika’lının malûm hasır şapkası gibi..,
1908 de Bursaya nasıl gidilirdi? Vapurla, tabi!. Lâkin, bu vapur Yunan bandıralı idi; römorkörün büyüğü. şllepin küçüğü, ucu sivri, arkası kalçalı, çürüğe çıkarılmış köhne, hurda, ne işlerde kullanıldığı bilinmez alelâcayip bir tekne idi. Belki de Süveyş Kanalının açıldığı zamandan kalmıştı.
Peki, (İdare-i-mahsusa) vapurları Mudanyaya işlemiyor muydu? Hayır, işlese bile on beş günde bir, yahut zuhurat posta olarak... Halbuki Yunan küçllk kabotajı Marmara Denizinde o kötü teknelerle mekik dokuyordu. n. Abdülhanıld rejiminden Meşrutiyete böyle girmiştik,
tstanbuldan —Yalova müstesna— ilk defa ayrılıyordum.
Birinci sınıfta dört, beş yolcu idik. Üst tarafı güverte yolcular!yle ma-haşerallah dolu. Sabahleyin kalktık; akşam geç vakit Bursaya varmak niyetindeyiz, öğle zamanı bir kot-ranınk! kadar dar salona, daha doğrusu aralığa sofra kuruldu. En Adi aşçı dükkânı tabaklan, çatalları ile gayet fena bir yemek yedik. Vapurun süvarisi de baş tarafa oturmuştu. Kıvırcık saçlı, elbisesi yağ lekeleriyle kirli, tıknaz, kıranta bir Yunanlı... Türkçesl yok. Lisanımızdan yalnız küfür öğrenmiş. Bunları eşya alınıp verilirken limanda hamallara, vapurda tayfaya karşı kullanıyor amma sofrada yutmağa mecbur oluyoruz. Binaenaleyh konuşmuyor. Sadece, gemi süvarisi olmasından gelen bir azametle kuruluyor!
sayıldığı bir devir
Kaç mille gidiyoruz? Makine dövünüp dunıyor; sarsıntısı vs güm güm leri İle bardaklar birbirine vuruyor, tabaklar yerlerinden kayıyor; lâkin âdeta yerimizde sayıyoruz. Bu min-vaJ üzere ikindi üstü Mudanyaya vardık. Demiryolu, daha bir kaç sene evvel işlediğini gördüğümüz vaziyette idi. Qvada döne kıvrıla, hattâ bazan geri döndüğümüze hükmedeceğimiz kavisler çizerek gurup zamanı güç belâ Bursaya ulaştı.
Hangi otele ineceğim? Allah göstermesin. Bahsettiğim devirde bir aile çocuğu otele ayak atar mı? A-lışmamışız, öyle şeylere! Akraba veya ahbap evinde konaklamak haysiyet icabmdandır. Eli, bizim zaten Bursa ile karabetimiz olduğundan, yani soyumuzda BursalI da bulunduğundan onlardan birine gideceğim.
İneceğim yer, bir tekkedir.
“Bosphorus,, gemisinin kaptanları yargılandı
İhmalden üçer 9ün hapse mahkûm edilen sanıkların cezaları tecil edildi
Haydarpaşa açıklarında yanan Norveç bandıralı Bosphorus gemisinin birinci ve ikinci kaptanlarının ihmal, tedbirsizlik yüzünden yangına sebebiyet vermekten sanık olarak muhakemeleri dün Kadıköy Ceza Mahkemesinde yapılmıştır. Sorulan suallere tercüman vasıtasiyle cevap veren sanıklar, yangının neden çıktığı hakkında hiç bir malûmatları olmadığını ve hâdiseden mütevellit teessürlerini İfade etmişler, ve meslek hayatlarında en küçük bir hâdiseleri bile mevcut bulunmadığını temin etmişlerdir.
Bundan sonra şahitler dinlenilmiş, sanıklar müdafaalarını yapmışlar ve neticede ihmal ve tedbirsizlikten dolayı üçer gün hapse mahkûm edilmişlerse de cezalan tecil edilmiştir.
Kaptanlar adalete teşekkür ederek mahkemeden memnun olarak ayrılmışlardır.
Şimdi gerek kaptan ve mürettebat gerekse yolcular memleketlerine dönmekte serbesttirler.
Diğer taraftan “Bosphorus” gemisinin kurtanlmasının mümkün olup olamıyacağı hakkında tetkik ve geminin terkedilip edilmemesi hususunda bir karar vermek üzere kumpanyanın teknisyen ve idare adamlarından mürekkep heyet, bugün hususi bir uçakla şehrimize gelecektir.
Kumpanyanın sahiplerinden M. Thoresen da dün şehrimize gelmiştir.
Yabancı memlekef basın ve radyolariyle turizm propagandası yapıyoruz
Devlet Denizyolları İdaresi yabancı memleketlerde turistik propaganda işlerine büyük ehemmiyet vermeğe başlamıştır.
Bu cümleden olarak dış memleketler ve radyolarından istifade edümek suretiyle geniş mikyasta propaganda yapılmasına karar verilmiştir.
ŞEHİR IIA B llt I. ERİ
Gelecek turistlerin emniyeti sağlanacak
Emniyet Beşinci Şube Müdürlüğü emrinde lisan bilir elemanlardan mürekkep bir turizm bürosu kuruldu
Memleketimize hariçten turist celbetmek hususunda hükümetimizce alınmış olan kararlara uygun olarak şehrimize kara, deniz ve hava yollan-le gelocek olan turistlerin giriş ve çıkışları İle şehirdeki gezi ve ziyaretlerinde emniyetlerini sağlamak ve kendilerine bütün kolaylıktan göstermek üzere Emniyet 5 inci Şube Müdürlüğü emrinde lisan bilen âmir ve memurlardan mürekkep bir polis turizm bürosu vücuda getirilmiş ve büro yen! Yolcu Salonunda faaliyete başlamıştır. Keyfiyet Vali ve Belediye Başkanı Prof. GÖkay tarafından a-lâkalı daire ve teşekküllere bir tamimle bildirilmiştir.
Necip Fazıl ve karısı muhakeme ediliyor
Türk Milletini ve Atatürkii tahkirden sanık olduklarından her İkisi de tevkif edildi
Türk Milletini ve AUtürkü tahkir ve ayrıca padişahlık yolundaki neşriyattan sanık olarak Birinci Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılanmaları sonunda beraet eden Necip Fazılla eşi hakkındaki karar Yargıtayca nakzedilmiştl. Yeniden yapılan muhakemeleri sonunda mahkeme eski kararında ısrar ettiğinden bu defa karar Yargıtay Umumî Heyeti tarafından bozulmuştu. Üç aydan beri mâzeret beyan ederek bir türlü mahkemeye İcabet etmiyen sanıklardan Necip Fazılın başka bir suçtan tevkifi üzerine duruşmasına, ihzaren getirilen karısının da huzuri-le dün Birinci Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmıştır.
Suçların mahiyeti itibariyle muhakemelerinin mevkuten yapılması lâzım geldiğinden her ikisi de tevkif •-dilmişlerdlr. Muhakeme 3 mayıs çarşamba günü öğleden sonraya bırakılmıştır.
Gülhane Parkındaki Bahar ve Çiçek Bayramı
Gülhane Parkında Hıdrelleze tesadüf eden 6 ve 7 mayıs cumartesi ve pazar günleri yapılacak Bahar Bayramı programına göre saat 10 da çiçek alayı ile Bayrama başlanacak ve muhtelif eğlenceler yapılacaktır. Bu arada bir ses müsabakası yapılacak, şehrimizde bulunan yerli ve yabancı saz ve ses, sahne sanatkârlan Par km muhtelif yerlerinde gösteriler yapacaklar, Parkın içinde orta oyunu oynanacak, kukla mahallinde tanınmış sanatkârlarımız kukla oynatacak, Luna Park eğlenceleri yapılacak ve daha bunlara benzer bir çok eğlenceler saat 20 ye kadar devam e-decektir.
Fransız profesörünün verdiği konferans
Paris tkflsat Fakültesi profesörlerinden EMİLE JAMES, dün İktisat Fakültesinde verdiği konferansta, Avrupa devletlerinin 1945 Un beri paralarını sağlamlaştırma hususunda karşılaştıkları müşkülât mevzuu üzerinde durmuştur. Bu müşkülâtı üç grup üzerindetoplıyan profesör, bugünkü konferansta, bu müşküllere rağmen dahilî ve milletlerarası sahada kaydedilen terakkiler mevzuuna temas edecektir.
Seçim listelerinin uyandırdığı akisler
D. P. listesi bazı
itirazlara yol açtı
Müstakiller de dahil olmak üzere İstanbul millet
vekili namzetlerinin sayısı 200’e yaklaştı. Türk
Sosyal Demokrat Partisi 18. M. K. P. 20, Toprak
Emlâk Partisi 25, Çiftçi Partisi de 3 aday gösterdi
11 Seçim Kurulu toplantılarına ara vermeden her gün geç vakitlere kadar devam etmekte ve yapılan itirazlarla diğer işler üzerinde İncelemeler yapmaktadır, soy adlarına bastıracaktır.
Çatalca ve kurullarında tashihi için 11
dan bu kurullara tebligat yapılmıştır.
Bu defa öğrendiğimize göre, kararın tashihi için Halk Partisi, Yüksek Seçim Kuruluna İtirazda bulunmuştur.
Kurul aday listelerini göre alfabe sırasiyle
Bakırköy ilçe Seçim yapılan muamelenin Seçim Kurulu tarafın-
İftt&nlnıl adaylarının sayısı
Diğer taraftan küçük partilerin 11 8eçim Kuruluna bildirdikleri adaylarla beraber müstakiller de dahil olmak üzere İstanbul Milletvekili namzetlerinin sayısı 200 e yakındır. 27 şer aday gösteren 3 büyük partiden başka Türk Sosyal Demokratlar 18, Millî Kalkınma 20. Toprak Emlâk P. 25, Çiftçi Partisi de 3 aday göstermişlerdir. 11 Seçim Kurulu bu adaylar hakkındaki İncelemelerini cumartesiye kadar tamamlıyacaktır.
Listelerin şehrimizdeki akisleri
Siyasî partilerin namzet listeleri yayınlandıktan sonra vatandaşlar arasındaki konuşmalar tamamlyle bu mevzua inhisar etmektedir. Bu arada bazı mehaflllerde parti listelerindeki isimler üzerinde durulmakta ve namzetlerin durumu geniş ölçü-ds söylentilere yol açmaktadır. Ayrıca bazı tir. eski
zı vatandaşlar, İstanbul 11 Seçim Kurulu Başkanlığına müracaat ederek D. P. tarafından Istanbuldan namzet
D. P. listesi, teşkilâtı içersinde aksülâmellere sebebiyet vermlş-Niteklm dün, ekserisi teşkilâtın kademelerinde vazifeli olan ba-
gösterilen şahısların adaylıklarının geri alınmasını istemişlerdir.
Bu müracaatta bilhassa İstanbul teşkilâtı tarafından namzet gösterildiği halde merkezce listeye alınmı-yan Orhan Arsal ve Istefan Barın’ın durumlarının aydınlatılması İstenmektedir.
Dün bilgisine müracaat ettiğimiz Orhan Arsal, bize şunlan söylemiştir:
”— Bana bir şey sormadılar. Onun için müteessirim. D. P. seçim emniyetini isteyen bir partidir. Bu partinin kendi tüzüğüne riayet etmesi beklenir. Bu İtibarla kanunî haklarımı aramak mecburiyetini duyarak gerekil makamlara müracaat ettim. Listeye ne için alınmadığımı ben de bilmek isterim.,,
Halil Özyörtik’tln adaylığı etrafındaki akisler
Yargıtay Başkanı Halil özyörtlk’ün vazifesinden istifa etmeden siyasi mahiyette beyanat vermesinin uyandırdığı tepkiler yer yer devam etmektedir. Bu cümleden olarak müteaddit avukatlardan ve diğer vatandaşlardan mürekkep bir heyet 11 Seçim Kuruluna müracaat ederek Öz-yörük’ün adaylığına İtiraz etmişlerdir. Bundan başka bazı M. P. mensupları ile bağımsız vatandaşlardan mürekkep bir heyetin İstanbul ve İzmir Seçim Kurulları İle Adalet Bakanlığına aynı tarzda müracaatta bulundukları öğrenilmiştir. Ayrıca Kartaldan 12 kişilik bir heyet de Adalet Bakanlığına, Cumhuriyet Savcılığına, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına
birer telgraf çekerek bu adaylığın üzerinde durulmasını istemişlerdir.
Bir aday, vazifesinde kalmak istiyor
D. P. tarafından Adana vilâyetinden adaylığı konan Maliye Baş Hesap Uzmanı Ali Alaybey seçim kuruluna müracaatla adaylıktan feragat ettiğini ve memuriyetinde kalmak istediğini bildirmiştir.
Esat Çağanın D. P. den istifası tahakkuk etti
Demokrat Parti 11 Başkanı İken genel merkezle arasında çıkan ihtilâf oolayıslyle başkanlıktan istifa eden Avukat Esat Çağa ve arkadaşı Sait Şamil’ln Demokrat Partiden istifası tahakkuk etmiştir.
“Kurucuların keyfî hareketlerinden ve tüzüğün çiğnenmeğinden,, müteessir olarak İstifaya tevessül ettiğini bildiren Çağa, başka bir partiye gireceği veyahut yeni bir parti kuracağı hakkındaki haberleri yalanlamıştır.
C. H. P. deki toplantı
İstanbul C. H. P. ilçeler asil ve yedek üyeleri ile bucak başkanlar! dün parti merkezinde Prof. Dr. Sadi Irmak’ın başkanlığında toplanmışlardır.
Profesör Sadi Irmak, C. H. P, nin Istanbulda seçimi kazanmasının önemine işaret etmiş ve müştereken yeni bir çAİışma programı tesbit edilmiştir.
Bu toplantılar her İlçede ayn ayrı tekrarlanacaktır. Seçim propagandasında vatandaşlara hakikatleri olduğu gibi anlatmanın lüzumuna işaret eden Prof. Sadi Irmak realist görüşün Türk milletine en uygun gelen bir görüş olduğunu tebarüz ettirmiş ve büyük kütleler lehine partinin başardığı İşleri açıklamıştır.


Kandilli Kız Lisesi öğrencileri döndü
Ankarada “Ay Işığı” büyük bir muvaffakiyetle temsil edildi
Ay Işığı Operetini Eminönü Hal-kevinde muvaffakiyetle temsil eden Kandilli Kız Lisesi öğrencileri geçen hafta sonunda Eskişehir felâketzedeleri menfaatine üç temsil vermek ü-zere Ankaraya yaptıkları seyahatten dün sabah şehrimize dönmüşlerdir.
Ankara Halkevi ve küçük tiyatroda üç temsil verdikten başka geçen pazar günü akşamı “Ay Işığı”, nı Ankara Radyosunda kısaltılmış o-larak oynayan öğrenciler Cumhurbaşkanının ve bütün Ankara halkının takdirlerine mazhar olmuşlardır.
Eserin tamamı Radyoevinde plâğa alınmıştır.
ÇAY TEHİRİ
Kandilli Kız Lisesi Okul ve Aile Birliği tarafından 29 nisan günü verilecek olan çay, öğrencilerin Ankara seyahati dolayısiyle 6 mayıs cumartesi gününe tehir edilmiştir.
Yozgat şilepi buğday getirecek
Yozgat şilepi İspanyanın Cadlx limanına patates yükünü tahliye etmektedir. Gemi buradan Toprak O-fisl hesabına buğday yüklemek üze-
İktisadî işbirliği sergilere katılacak
Birliğin Türkiye Bürosu, Marshall Plânının tatbikine dair orijinal bir paviyon hazırlamaktadır
İktisadi İşbirliği İdaresi Türkiye Bürosu İstanbul Sergisi ve İzmir fuarlarında teşhir edilmek üzere orijinal bir paviyon hazırlamaktadır. Bu paviyonda Marshall Plânının, bu plâna dahil memleketlerde ve bilhassa Türkiyede nasıl tatbik edildiği gösterilecektir. Paviyon ilk olarak İstanbul «ergisinde teşhir edildikten sonra bazı değişlkliklerlerle İzmir fuarında da gösterilecektir. Bundan sonra bazı değişiklikler İzmir fua-şehirlere de götürülecektir.
Paviyon, yanmay şeklinde olacak ve ortasında, danışma bürosu vazifesi görecek olan bir yıldız bulunacaktır.
İktisadî işbirliği Türkiye Basın Bürosu Şefi Mr. Hochstetter in bildirdiğine göre İstanbul sergisi sahası içerisinde orijinal bir çeşme inşası imkânları üzerinde görüşülmektedir. Masrafı tamamen iktisadi İşbirliğinin İstanbul Bürosu tarafından verilecek olan bu çeşme milletlerarası işbirliğini temsil edecek ve bu gayeye ithaf olunacaktır.
Yabancı tabiiyetindeki garsonların durumu
Yabancı tabiiyetinde olan garsonların çalışma müddetlerinin uzatılacağına dair çıkan haberler etrafında ne düşündüğünü sorduğumuz Vali ve Belediye Başkanı demiştir ki:
”— Vilâyetçe böyle bir uzatma bahis mevzuu değildir. Alâkalı daire, 3/10574 sayılı kararname şümulüne giren iş yerlerindeki yabancı uyruk, lu garson ve başka namlarla çalışan işçilerin bir kısmını tesbit etmiş olup diğerlerinin tesbitine devam edilmektedir. Tesbit İşinin çabuklaştırılmasını ilgililerden istedim. Ahiren bu 1-şin tatbikatının bir ay İçinde ne-ticelendirilmesl Çalışma Bakanlığınca da bildirilmiş olduğundan bu bir ay sonunda ecnebi uyruklu garsonların çalışmalarına nihayet verilecektir.”
KÜÇÜK HABERLER
★ Üsküdar-Şlle yolunun beton asfalt kaplama işi 311.946 liraya ihale edilmiştir. %
★ Romanya Başkonsolosu Stefan tonescu dün Vali ve Belediye Başkanın! makamında ziyaret etmiştir.
★ Bir müddetten beri revizyon görmekte olan Trabzon vapuru dün havuzdan çıkarak bir seyir tecrübesi yapmıştır.
Gemi, 30 nisanda İstanbul vapurunun yerine Doğu-Güney Akdeniz seferine çıkacaktır.
★ Tarsus gemisi bir turistik sefer yapmak üzere yarın Hay faya hareket edecektir. Gemi; İzmir, Pire limanlarında 1 gün, Hayfada 5 gün kalacaktır. Gemi, 16 mayısta Ame-rlkaya hareket edecektir.
★ Kastamonu ve Kars şilepleri Baltimore limanında Devlet Demiryollarına ait malzeme yüklemekte» dlr. Hamulelerini Derinceye boşaltacaklardır.
HAVA RAPORU
Son 24 saat zarfında yurd um uzda hava Marmara, Ege ve îç* Anadolu bölgelerinde çok bulutlu ve yer yer yağışlı geçmiştir. Yağışlar yağmur şeklinde olmuştur.
Son 24 saat İçinde yurdumuza düşen yağış mlktarlan metrekarede Karşıya-kada 10. ManUada 8. İzmir, Bergama ve İneboluda 6, Kartal ve Göztepede 4, Florya, Gemlik ve KarabUkte 3. İmik ve Kırşehirde 2 kilogramdır.
En yüksek ısı Adanada 34, en düşük ısı Vanda 3 derecedir.
Bugün şehrimizde havanın umumiyetle bulutlu geçmesi, rüzgârların güneydoğudan orta kuvvette eemesl, hava sıcaklık derecesinin deği|memeal muhtemeldir.

Ahmet Hamdi Tanpınar
Sahnenin
Dışındakiler
- 50 -
— Maalesef istediğiniz gibi olmıyacak. Yani bir masala veya hikâyeye çok benziyor. Fakat gördüm, gözlerimle gördüm, sade görmedim; yaşadım. AJtı ay yaşadım. Bakın alze kısaca anlatayım, dedim. Ben altı ay ”M.„ de bir İdam mah-kûmiyle bir doat gibi yaşadım. Her sabah, ilk İşim, evimizin arkasındaki deppoyda onun ziyaretine gitmekti. Gece sabaha kadar, bütün kasaba halkı, onun penceresinin önünde demir parmaklılar arkasından söylediği türküleri dinlerdik. Bilmem Anadolu türkülerini sever misiniz? Korkunç şeylerdir. Birdenbire kulağınızın dibinde bir daiıa içinden çıkamıyacağınız bir uçurum açılı verir... Artık ondan sonra «izden hayır gelmez! Her şey etrafınızda altüst olmuştur. Çünkü sıcak ekmek gibi insan ıştırabiyle, azmiyle, hasretle, ölümle baş başa kalırsınız!
— Öyle İse orada yaşanmaması lâzım... İnsan kalmaması lâzım.
— Hayır, işte burada aldanıyorsunuz. Yaşanıyor. ama başka türlü. Bahsettiğim adam bir bakıma göre dünyanın en neşeli adamıydı. Tabiî şartlar içinde bundan İyi arkadaş olamazdı.
246
— Bırakın şu lâfları a canım! O adamdan bahsedin, ne yapmış, ne etmiş?..
— Evvelâ müsaade edin de türkülerden bahsetsin! Baksanıza hikâyesini öyle hazırlamış. Sırasını bozmıyalını, şaşırır.
Haşan Bey beni sinirlendirmek istiyordu. Fakat kendisi daha sinirliydi. Muttasıl bana çocuk muamelesi yapıyordu. Fakat niçin bana düşman olmuştu? Bunun için benim yerime Sakine Hanım hlddetlenmlşti;
— Çok rica ederim, ikide bir lâf karıştırma.,, diye çıkıştı.
— Hayır, dedim. Sizi temin ederim ki bu vaka bittiği günden beri kimseye anlatmadım. Ve o kadar acı, utandırıcı bir şeydi ki kendim de düşünmedim. Ben size vakayı benim yaşadığım gibi anlatmak istedim. Bu adamın iki türküsü vardı. Birinde şu mısra vardı:
Ben ölürsem benden daha penci var...
Bu bir Sivas türküsü imiş, öteki ise Seferberliğin sonlarına doğru çıkan bir türkü İdi.
Hükümetin nıerdiveni burmalt
Kamser Beyi odasında vurmalı...
Fakat bunlar böyle «öylenince hiç bir şey ifade etmezler. Orada gece yarısı, bütün mahalleyi dolduran sesi dinlemeliydiniz... O korkunç ıstırabı. Eminim ki olduğunuz yerde, hiç görmediğiniz insanlarla dost olur, bilmediğiniz ölülerin başında beklerdiniz. Bilmediğiniz gidenlere ağlardınız...
— Peki gerisi, gerisi ne oldu? Bir şey söylemediniz. ki... Bu çocuk bizi öldürecek!
Yorulmuştum. Bu yaldız süslü salonda, kendi hodbinliklerinde mumyalanmış bu insanlar arasında Alâiyeli Ahmedin hikâyesini ne diye anlatacaktım? Anlatsam hile anlamıyacaklardı.
. 247
— Geldiğinin haftasında kasabamız yalnız ondan bahsediyordu. Doğrusunu isterseniz, bir kaç vilâyet ötesinde bile, geçen harbin son yılından itibaren yalnız ondan bahsediliyordu. Hemen hemen her cephede bulunmuş, bir yığın yara almıştı. Karısının ihanetini, kötü yola saptığını duyunca birdenbire ikrah gelmiş, kıtasından kaçarak, dağa çekilmişti. Bana söylediğin© göre bir müddet hiç kimseye fenalık etmemiş, kendi kendine yaşamış, erkeksiz köylerde kadınları korumuş. Bütün bunlar şahitle meydana çıkan şeylerdi. Sonra karısının hikâyesini iyice işitince bu sefer etrafa saldırmağa başlamıştı. Fakat Dlva-nıharpteki muhakemesinde, öldürdüklerinin hepsinin kötü insanlar olduğu anlaşıldı, öyle ki, hâkimler, onun ilâmına, katil, cinayet gibi kelimeleri yazmakta tereddüt etmişlerdi. Daha çok geçen kelimeler, şahsen adalete müdahale, silâhla sirkat ve kıtasından firar cürümleri imiş. Bunlar da İnsanı İdama götürecek şeylerdi tabii! Fakat hâkimler onun hakkında ağır cümleler yazmağa razı olmamışlardı. Asıl adı Ahıııetti. Bilmem nedense Alâiyeli Ahmet derlerdi. Fakat halk arasında Çoban adiyle şöhret kazanmıştı. Seferberlik içinde maiyetinde dört yüz kişi bulunduğunu lşitınlştik. Halbuki bana, “Yanımda dokuz uşaktan fazlası bulunmadı!,, dedi. Onları da Millî Mücadele başlar başlamaz orduya yollamıştı. Bu esnada hep karısının nerede olduğunu merak ederek vilâyetten vilâyete geçiyormuş. Bir gün Bur-durda çarşıda karısına rastlamış. O kadar görmek istediği halde onu görür görmez, utanır, yahut korkar. Tersyüzü dönmüş, kaçmağa başlamış. fakRt kadın bırakmamış, peşinden koşmuş. Beraberce şehrin dışında bir su başına gitmişler. Orada olanı biteni, kadın anlatmış. Kocasının
248
nasıl ölü haberi geldiğini, nasıl kendisini aldattıklarını, elden ele geçirdiklerini, hepsini anlatnuş-Bütün bunlara küçük, şişman, başı göğsünden çıkmış bir adam sebep olmuş. Kadını evvelâ hastasın! Kötü hastalık var! diye frengi hastaha-nesine yatırmışlar! Hepsini bitirince “ilkönce, ne yapayım? Talihim böyle İmiş. Başıma geldi mademki çekerim” diyormuş. Nitekim katlanıyor-muş da!” İğreniyordum, ama bu da bir hayat... diyordum. Ama seni görünce iş değişti. Şimdi kabil değil artık! Ne bu ayıpla yaşayabilirim, ne de seninle?.. Ne de sensiz...” demiş ve kendisini öldürmesi İçin yalvarmış, o da peki! demiş. O gece beraber kalmışlar. Ay ışığı varmış. Ağaçlı bir yerde sabaha kadar beraber kalmışlar. “Ne konuştuk... Hiç birini hatırlamıyorum” diyordu. Sabahleyin onu Öldürdüm. Yaşayamayacağını bildiğim için öldürdüm. Sonra akşama kadar mezar kazdım. Çok derin olmasını istiyordum, insan eli değmesin istiyordum. O kadar derin kazdım ki, kendim de içinden çıkamıvacağım sanıyordum...” Gece varisi mezarı örtmüş, sabaha kadar üzerinde uyumuş. Sabahleyin hükümete teslim olmuş. Filânı, filânı, filânı öldürdüm. Beni kurşuna dizin!” Hep “Ama bugün beni öldürün, bekletmeyin!” diye yalvarmış, durmuş. Fakat muhakemesi altı ay sürmüş, çünkü hâkimler karısını da öldürdüğünü işittikleri için gömdüğü yeri soruyorlarmış. O da mütemadiyen: “Bırakın zavallıyı, insanlardan çok çekti. Artık İnsan eli dokunmasın!” dermiş, İkide bir “Ben kimseyi eziyet ederek öldürmedim, bunlar beni eziyet olsun diye bekletiyorlar...” diyordu. Nihayet kâfi derecede cürüm olduğu İçin vazgeçmişler. Kadın kanunen hâlâ yaşıyor...
Bir müddet sükût oldu. Ben bu acayip hikâyeyi kadınlara anlattığım için müteessirdim. Ken-249
di kendime kızıyor, aptallığımdan utanıyordum. Bu, bütün zenginliği İçimizde kaldıkça devam eden şeylerdendi. Fakat Sakine Hanım benîm fikrimde değildi.
— Siz bu adamı gördünüz mü? Nasıl adamdı?
— Gördüm, Hemen her gün gördüm. Çok güzel adamdı. İpince, kupkuru bir vücudü vardı. Yüzü o kadar yumuşaktı kİ... Bir şair sanabilir’ diniz!
— ölümü nasıl oldu? Burdurda mı öldürdüler?
— Hayır, “M.” de idam ettiler. Bana bir gün evvel behemehal orada bulunmamı söyledi. Şube reisini, daha doğrusu vekilini çok severdi. “Yüzbaşım...” diye elini öptü. Sonra kalabalıktan beni çağırdı, beni de öptü. Ben ağlıyordum. Bana: “Ağlama!” dedi. "Ölüm o kadar kolay ki...” Bir gece evvel de “Emine ölürken gülüyordu...” demişti. Bu yüzüğü bana o verdi ve parmağımda mavi boncuğu görünmesin diye içeriye çevirdiğim yüzüğü onlara gösterdim. Karısının yüzüğü imiş. Ona tek hediyem bu idi. Ölürken “En sevdiğine ver!” demişti.
Hepsi susmuşlardı. Ben İse hatırladığım şeylerden mahzundum. O, alaca sabahta patlayan «ilâh sesleri olduğu gibi kulağımda İdi. Fakat Sakine Hanımın sualleri bitmemişti.
— Hakikaten sükûnetle nıi öldü!
— Sükûnetle Öldü... dedim. Ama ölümü sevmiyordu. Birkaç defa bana “Ben yanlış yaptım, demişti, insanlara fenalık yapmak iyi bir şey değil. İnsan oğlu çok zavallı... Keşke öldükten sonra bir daha yaşayabilmek; o zaman İyi oluruz. Hepimiz iyi oluruz!” demişti.
(Devamı var)
250
TT Nisan 1950
yeni İstanbul
Sayfa 8
5
Tetkikler
s
Türk kültürü





Ürdün Kıralı Abdullah bir tetkik seyahatinde
Ürdün, Arap Filistinin ilhakı kararını


Birleşik Milletlere bildirdi
Lake Success, 26 (Ap) — Ürdün, dün Birleşmiş Milletlere, Filistinin Arap kısmı ile, eski Kudüs’ü ilhak arzusunda olduğunu bildirmiştir.
■ra
Trygve Lıe
Avrupaya geliyor
Genel Sekreter, soğuk harbi durdurmaya çalışacağım söyledi
Mew-York, 26 - A A. (United Press) — Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Başkanı Filipinli General Carlos Romulo, salı akşamı, Trygve Lle’nln dışişleri bakanlarının, hattâ devlet başkanlannın İştirak edeceği bir konferans toplanmasını teklif ettiğini bildirmiştir. .
Romulo, bu teklifin kendisi ve Genel Kurulun eski balkanları Brezilyalı doktor Oswaldo Aranha ve A-Vustralyalı Herbert tarafından desteklendiğini kaydetmiştir.
Romulo, Trygve Lle’nln, ilgili devletlerin ihtilâflarını müzakere yolu İle halletmek İçin yeni bir gayret sarfet-mek Üzere Avrupaya gitmekte olduğunu ve soğuk harbi banş yolu İle sona erdirmek için mümkün olan bütün vasıtaları kullanacaklarını söylemiştik
Romulo, dünyanın bütün iyi niyet sahibi insanlarını, hâlen Avrupaya gitmekte olan Trygve Lle’nln arkasından yürümeğe davet etmiştir.
Trygve Lie, Avrupada yüksek siyasî şahsiyetlerle ve belki de Joseph Stalln ile müzakereler yapacaktır.
Hint - Pakistan
görüşmeleri
Nehru, iadel ziyaret için dün Karaşiye gitti
Yeni Delhi, 26 AA. (Reuter) — Hindistan Başbakanı Pandit Nehru, Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Han'ın daveti üzerine iki günlük bir alyaret için bugün Karaşiye hareket etmiştir.
tk! Başbakan azınlıklar hakkında geçenlerde imzalanmış olan anlaşmanın işleyişini müzakere edeceklerdir.
Karaşl, 26 AA. (Afp) — Pandit Nehru, Öğleyin uçakla Karaşiye varmış ve alanda Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Han ve Dışişleri Bakanı Zaferullah Han tarafından karşılanmıştır.
Nehru, bugün ve yann Pakistan devlet adamlariyie görüşecektir.
|IŞ
Amerikoda müthiş kum fırtınaları
Amerikanın Kansa* eyaletinde İlkbahar
bu seneye, "Tozlu yıl,, adını veriyorlar.
Kansaa’ta toz fırtınaları büyük zararlara sebep
Kalas ta Abiiene şehrinin cenubunda bulunan bir çiftliğe alt makinelerin toz yığınları içinde kaldığı görülüyor
Pazartesi günü, Kıral Abdullah tarafından ittihaz edilmiş olan karar, Birleşmiş Milletlerin aks! kararma rağmen alınmıştı.
Ürdün, Birleşmiş Milletlerin âzası olmadığı için, bu malûmat vermek meselesi, bir nezaket olarak vasıflandırmaktadır.
■n

Protestan kilisesi, Doğu Almanyada komünizme karşı cephe alıyor
Berlin, 26 (A.P.) — Protestan Piskoposu Otto Sibellus'un dün. Doğru Almanya komünist hükümetine nazarî bir nota göndererek, sivil hürriyetlerin iadesini talep etmiş olduğu bildirilmektedir.
Komünist Başbakan Otto Grote-Wohl’a göndermiş olduğu mektubunda 14,000,000 Alman protestanının başkam, siyasî tazyiklere son verilmesini istemektedir.

Paris Hususî Büromuz bildiriyor
■ ■ M X ■ ,
Trigve Lie, Batı ile Doğunun
arasını bulmak üzere
Moskov aya gitmeyi düşünüyor
Birl^jrni) Milletler Genel Sekreteri, Rusyanın Güvenlik Konseyi toplantılarına iştirakini temin etmek ve soğuk harbe son verdirmek gayesiyle yeniden teşebbüse geçti
Paris, 25 (Hususî Büromuzdan)— Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trigve Lie’nln Batı ile Doğu arasında görüşmeleri temin etmek üzere, bir hac yolcusu gibi Moskovaya gitmesi için oldukça cesarete ve sağlam bir nikbinliğe İhtiyacı vardır. E-sasen onun bu Moskova seyahatini yapacağı pek de kat’î değildir. Bazı müşahitler, onun Paris ve Londradan daha uzağa gitmiyeceğl kanaatlnde-dirler.
Moskova seyahati pek o kadar mühim değildir. Çünkü Trlgvle Lle’nln bu seyahatten beklediği gayenin, can sıkıntısından ağır ağır ölüme terkedilmiş bulunan Birleşmiş Milletler Teşkilâtını ve bilhassa Güvenlik Konseyini kurtarmaktır.
Şimdilik Genel Sekreter, Avrupaya gelerek Bevin ve Schuman’la görüşecek, sonra da tekrar Truman ve Acheson’la buluşacaktır.
Pariatekl salâhiyetli çevreler, Trigve Lle’nln birçok projeleri aynı zamanda ileri sürmezse, teşebbüsünü başarılı bir neticeye vardıracağını düşünüyorlar. Bunun için de o, Mos-
çok fırtınalı geçmektedir. Çiftçiler, Ağaçsızlık yüzünden bozkırloşan olmaktadır. Resimde,
Belçika Kıralı menfada kalmayı kabul etmiyor
Kiralın bu kararı üzerine muhalifler, buhranın halli için anlaşmayı reddettiler
Brüksel, 26 (A.P.) — Belçl-kanın Sosyalist ve Liberal Partileri, dlin. Kıral Lcopold’-un, salahiyetlerini okluna devrettikten sonra memleketin haricinde kalamıyacatfını bildiren mektubundan sonra. Kı-rallyet buhranını hal için bir anlaşmaya girmeyi reddetmişlerdir.
Sosyalistler, Kıral’ın salahiyetlerinin o£1u Prens Bau-douin'e devretmesinden sonra memleket dışında kalmasını istemektedirler.
Hindistan’ın bir talebi
İnsan haklarını temin edecek milletlerarası bir teşekkül kurulmasını İstedi
Lake-Success, 26 A.A. (Reuter) — Hindistan bugün Birleşmiş Milletlerden dünyanın her tarafında insan haklarının ihlâlini tahkik ve mümkünse telâfi edecek devamlı bir teşkilâtın kurulmasını istemiştir.
Birleşmiş Milletler insan Haklan Komisyonundaki Hint delegesi Bayan Hanse Mehta teklif edilen bu teşkilâtın kazal vazifesi olmayıp sadece bir ara bulma komitesi olması gerektiğini söylemiştir.
Hint delegesi şunları ilâve etmiştir:
"Bu hakların ihlâl! bu teşkilâta bildirildiği takdirde hâdiseyi tahkik edecek ve müzakereler yoliyle şikâyeti ortadan kaldırmaya çalışacaktır. Muvaffaklyetsizlige uğradığı takdirde bunu Genel Kurula bildirecektir.

kovaya iyi bir haber ulaştırarak, tri-gilizlerin yaptıkları müracaatlardan sonra Amerikanın artık komünist Çin delegelerinin Güvenlik Konseyinde milliyetçi Çin mümessillerinin yerini almasına mâni olmayacağını bildirecek, bu suretle Rusyanın Konsey toplantılarına iştirakini temin edecektir.

Truman ve Acheson, birkaç zamandan beri Rusyaya böyle bir tavizde bulunmayı kabul ettikleri halde, bu ve buna benzer diğer meselelerde Cumhuriyetçi Partinin muhalefetinden çekinmekteydiler. Halbuki, bu mevzuda Cumhuriyetçi Fos-ter Dulles’in son defa verdiği beyanat, şüpheleri ortadan kaldırmış ve bazı ümitlere yol açmış bulunuyor. Artık Acheson, başıucunda Damok-les'in kılıcı gibi Cumhuriyetçilerin muhalefetini bulmamakta ve siyasetinin açık şekilde desteklendiğini görmektedir. Amerikada İki partinin az çok işbirliği halinde çalışması, hayırlı neticeler vermekten geri kalmamıştır.
O halde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Rusyayı, Güvenlik Konseyine boykot yapmaktan vazgeçirmek hususunda muvaffakiyet şanslarına maliktir. Zira Komünist Çin delegesi Konseye kabul edilecektir. Fakat, e-ğer Trigve Lie, daha ileri gitmek ve Batı ile Doğuyu uzlaştırarak soğuk harbe nihayet verdirmek niyetinde ise, Pariatekl tarafsız müşahitler, bu işi başaramıyacağını tahmin etmektedirler. Çünkü zemin ve zaman, böyle bir teşebbüs İçin hiç de müsait değildir. Sovyetler tarafından düşürülen Amerikan uçağı Privateer hâdisesi ve bu yüzden verilen karşılıklı sert notalar, henüz pek yenidir. Her iki taraf da vaziyetini değiştirmemekte ısrar etmektedir.
Bununla beraber, mesul makamlar açık ve sert şekilde konuştukları halde, Amerika, bu hâdiseyi büsbütün vahimleştirmek arzusunda değildir. Amerika Hükümeti, meseleyi Güvenlik Konseyine veya Lalıey Milletlerarası Adalet Divanına vermek niyetinde olduğuna göre, bu hâdise orada dosyalar arasında uyuşacak ve sükûnet bulacak demektir. Esasen dış siyasetin İcaplarından biri de, iki millet atasındaki münasebetler tehlikeli bir hal aldığı zaman, hiç olmazsa muvakkaten ortalığı yatıştırmaktır.
Bu bakıma, son günlerde Fransız Başbakanı Bıdault tarafından ileri sürülen "Yüksek Atlantik Konseyi" fikrini de müsait karşılayan Ameri-«a, Trigve Lle’nln bu teşebbüsünü, soğuk harbe nihayet vermek üzere aon bir şana diye kabul edecektir.
Amerikan yardım malzemesine dahil 155 mm. bir top Cherbourg’da tahliye ediliyor
Amerikan tankları, Fransaya sevkedilmek üzere hazırlanmaktadır
Washlngton, 26 AA. (United Press) — Yetkili kaynaklardan bildirildiğine göre, askeri yardım programı münasebetiyle çok yakında Amerikan tan kİ an tekrar faaliyet sahasına geçirilmekte ve Amerikan silâh tahrikatlarında savaşa elverişli bir hale getirilmektedir.
Bu tankların büyük bir kısmı Fransız ordusuna takviye etmek mak-sadiyle muhtemelen Fransaya gönderilecektir.
Holânda, Batı Almanyanın
silâhlanmasında ihtiyatlı
gidilmesine taraftar
W
mnw
"Batı Almanyanın güvenliği, Avrupaya siyaseten bağlanmak suretiyle sağlanabilir”


L
La Haye, 26 (Afp) — Hollanda Dışişleri Bakanı Ayan Meclisinde verdiği beyanatta demiştir kİ:
Almanyanın yeniden silâhlanması meselesinde evvelâ siyasî meselenin hallini beklemek ve mevsimsiz hiçbir karara varmamak lâzımdır.
Batı Almanyanın güvenliği bu kısmın Batı Avrupaya siyaseten bağlanması ile sağlanabilir. Avrupa Konseyi Avrupa için çok önemli bir işbirliği teşkil eder, fakat şimdiye kadar bu işbirliğinin şekli tesbit edilememiştir. Atlantik camiasına doğru kaydedilecek bir tekâmül Strassbourg ü-zerine yepyeni bir ışık serpecektir. Avrupa otoritesinin ihdas edilmesi
[ MEMLEKET HABERLERİ)
Akhisarda D. Parti, açık
hava toplantısı yaptı
Birçok hatipler, 14 mayısta vatandaşların, ellerini vicdanlarına koyarak reylerini kullanmaları lâzım geldiğini belirttiler
Akhisar, 25 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Bu sabah saat 10 da Akhisar Cumhuriyet meydanında D.P. t rafından yapılan açık hava toplantısı gayet seviyeli geçmlç ve bu toplantıda Samed Agaoglu, Refik İnce, Manisadan aday gösterilen İzmir Ağrır Ceza Mahkemesi Bagkanı Muhlis Tllmay hazır bulunmuştur. Halkın konulması için ısrarlı davetine karşı bugün vazifeli bir yargıç olması İtibariyle itizarda bulunan Muhlis Tümay «ÖzU arkadaşlarına vermiştir. Samed Agaoglu D.P. nln 1946 dan beri demokrasinin yerleşmesi için memlekete yapmış olduğu hizmetleri anlatmış, D.P. nln bir seçim toplantısında dahi yarına ait hiç bir vaadde bulunmadığını söylemiştir.
Refik İnce 14 yıl C.H.P. saflann-
Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığının tebliği
Ankara 26 (A.A.) — Yükeek Seçim
Kurulu Baekanlıftıhdan gönderilen tebliği aynen neşrediyoruz;
C. H. P. Genel Sekreterliğinden alınan 24/4/1950 tarihli dilekçede: Ankara'da münteşir Kudret Gazetesi, Edirne adaylarından Tahsin Ban-guoglu'nun ve Zafer gazetesi, Rize adaylarından Fpat Slrmen'ln, İstanbul'da münteşir Cumhuriyet, Hürriyet, Yeni İstanbul. Vatan, Son Posta ve Yeni Sabah Gazetelerinde Urfa adayı Buut Kemal Yetkln'in isimlerini adaylar arasında yazmadıkları anlaşıldığından bahiBle listenin İlânında bu suretle vuku bulan yanlışlığın mezkûr gazetelere bildirilmesi istenilmekle blttetklk konuşulup uzlaşıldı.
Zikri geçen gazetelerde llftrı suretiyle vukua gelen bahis konusu yanlışlıkların tashih ettirilmesine kurulumuzca 24/4/1950 tarihinde karar verilmiş olmakla gereğinin yapılması teblljj olunur.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Münir Ak.vürek
Geyvede verem dispanserinin inşasına başlandı
Geyve, 26 (A.A.) — Mahallî yardımlar ve Sağlık Bakanlığının gönderdiği on bin lira ile inşa edilecek olan verem dispanserinin temci atma töreni halkın iştirakiyle yapılmıştır.

1
4
lâzımdır. Şimdilik Avrupa İçin amelî bir işbirliği yolunda çalışmasından başka yapacak bir şey yoktur. Bu a-rada meselâ uzun zamandan beri askıda kalmış olan Avrupa tediye birliğini kurmak lâzımdır.
Bakan, bundan başka her memleket İçin iyi bir millî müdafaa plânının lüzumu üzerinde ısrar etmiş ve müşterek müdafaa plânlan sahasında da memleketlerin müşterek finansman kurmaları lâzım geldiği kanaatini ileri sürmüştür.
Sarfedilecek paralann taksimi, Avrupa işbirliğinin muvaffakiyeti derecesine bir delil olacaktır.
da karşılaştığı manzarayı anlatmıştır. Genel idare Kurulundan Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu yaptığı uzun konuşmasını şöyle bitirmiştir: "Biz burada kendimizi tanıtmak için veya D.P. lehine sizin reylerinizi istemek için toplanmış değiliz. Sizler demokrat olduğunuz için bizi tanırsınız. Reylerinizi ise 14 mayıs günü ellerinizi vicdanınıza koyarak kullanacaksınız. Şimdiki idareyi beğeniyorsanız reyler onların olmalıdır. Eğer demokratik bir hayat yaşamasını İsterseniz reyleriniz D.P. saflarında toplanmalıdır, ihtiyar edeceğiniz yolu seçmek hakkı aizlere aittir.
M
Kurna devam edecek personelin azlığı veya gereken ihtİBuuı eğitiminin çok kı&u bir zamanda verilmesini icap ettiren hallerde, Tıirklycde kurs açılmanı uyguıı görülmediği için. Türk Ka-ra, Hava ve Deniz Kuvvetlerine mensup yüzlerce subay ve erbaş gerekil büglyl edinmek üzere Birleşik Amerikaya gönderilmişlerdir. Resmimle eğitim görmek üzere hu hafta hava yoliyle Amerikaya hareket etmiş olan Deniz Kuvvetleri mensuplarından (soldan sağa) Ütgnı, Banrl Köktaş'h Maktne ütgm. Orhan Görgül’ü, Ütgm. Bülent Tarkan’ı, Yzb. Muhterem Tokİndur’u, t tgnı. Vedat Arnas’ı ve Elektrikçi Başgedikli Rlfat Aytepeyl Amerikan Askeri Vardım Kurulu Deniz Grupu Eğitim Subay Vardımcıaı Yarbay Dantel A. Abercrombio Ue vedalaşırken göstermektedir. Bu personel, H ashtngton D.C. ve Norfolk, Virglnla’da eğitim göreceklerdir.
boyunduruk altında
Doktor Mehmet Emin Resulzade, Bağdad’da çıkan lraq Times” gazetesinin 18 şubat tarihli sayısında yukarıdaki başlığı taşıyan şu makaleyi neşretmiştir :
Sovyet Rusyanın. Türk cumhuriyetlerinde tekrar beliren Turancılık ve Islâmcılık hareketleri aleyhinde Rus komünisti Yusupov tarafından mücadele açılmıştır.
Yalnız Rus kültürü önünde eğilmi-yerek milletlerarası kültürü takdir edenler "Kozmopolitlik"le itham o-lunarak M.V.D. tarafından tevkif e-dLlmektedirler. Eskiden milliyetçilikle damgalananlar bugün kozmopolitlik suçu ile cezalandırılıyor.
TASFİYE
Bu tenkil dalgası, Türkistan ve Azerbaycanı silip süpürdü. 24 mart 1949 tarihli "îzvestiya" gazetesi Rus musikisinin "şekilcilik" ve "asrilik" kaidelerine tâbi olması lâzım geldiğini düşünenlere hücum ederek A-zerbaycan musikisinin Rwb musikisi tarafından massedilmesin! Önlemek için Avrupa klâsik geleneklerini takip etmek istiyenlerl "utanmaz mahlûklar" diye tavsif eylemiştir.
19 mart 1949 tarihli "Llteratuma-ya Gazeta” bazı AzerbaycanlI muharrirleri şiddetle tenkid ederek onların "hâlâ millî geleneklere bağlı olduklarını, Turancılık ve Müslümanlığı müdafaa .ettiklerini ve Avrupa romantikliğinden ilham aldıklarım" beyan etmiştir. “Kazakstans-kaya Pravda" gazetesi Kazak Cumhuriyeti muharrirleri aleyhine aynı ithamlarda bulundu. Özbek 111, beş senelik programı etrafında Moskova-da toplanan bir konferansta Yusupof Türkistan muharrirlerini Turancılık ve Islâmcılıgın cazibesine kapılmakla İtham etmiş m İstemiştir.
"Turancı ve îslâmcı Kozmopolitler” pek çoğu İle Rus milliyetçiliğinin kurbanı oldular. Bu facialardan bahseden AvrupalIlar Turancılık cereyanının başında bulunmuş olanların 1937 katliâmında tamamen imha edildiklerini sanıyorlardı. Bu nokta İncelenmek ister.
1937 ve 1938 de Stalln diktatörlüğü şimdiye kadar yapılan "tasfiye” ameliyelerinin en genişini tatbik etti. Bu hareket Rusyada Troçkiclle-re ve Rus olmayan diğer cumhuriyetlere de milliyetçi unsurlara karşı tavaih edilmişti.
ve oezalandınlmalan-
Sovyet vatanseverliği

t»»
Ulaştırma Bakanının Ceyhandaki seçim nutku
Ceyhan, 26 (AA.) — Ulaştırma Bakam Doktor Kemali Satır dün ilçemize gelmiş ve Belediye bahçesinde tertip edilen bir toplantıda Cey-hanlılarla konuşmuş ve ezcümle şunları söylemiştir:
Şahıslarımız için oy istemiyoruz. Biz bir bütün olarak memleket hizmetinde bulunmayı arzu ediyoruz. Geçmişteki çalışmalarımız gelecek-teklnin bir plânıdır, valtlerimizl yerine getirmeyi şerefli bir borç sayıyoruz. Daha neler yapacağımızı bir beyanname İle yayınlanacak olan "önümüzdeki dört yıl programından" öğreneceksiniz. Vatandaş olarak şuurunuzla, vicdanınızla, yapılacak işleri diğer partilerin programiyle karşılaştırınız. Realiteyi o zaman göreceksiniz. Biz realiteye bağlıyız ve yapamıyacağımız İşleri söylemekten utanırız. Bize isnat olunanları bir vatandaş sıfatiyle reddedeceğinizden eminim. Çünkü içinizde büyüdüm. Bu bakımdan kendimizi müdafaa lhti-. yacını duymuyorum.
geçti ve bl-mücadeleye
fikirleri Ba-
Troçkicller. Staltnln şahsî idaresine karşı mücadele ediyor; milliyetçiler İse, iktisadi sahada merkezileştirme ve kültür alanında Sovyetleştirme yollariyle tatbik edilegelen Ruslaştırma siyaseti ile savaşıyor-yoryardu f
Bu siyaset ilkönce "şekil İtibariyle milli ve ruh itibariyle komünist” diye tarif edilen bir formül maskesi altında güdüldü. Sovyet idaresinin îlk yıllarında Türk ahalisine ait topraklarda mülî gelenek ve âdetlerini muhafaza etmelerine müsait göründüler»® de bunların bazlyetlerini yavaş yavaş değiştirdiler. Sovyet kültürünü tatbika memur edilenler Türk kültürünü ortadan kaldırıp yerine Rua kültürünü getirmeğe başladılar. Fakat Türk topraklarındaki saklı kültür kuvvetleri faaliyete ribirlne zıt düşünceler koyuldu.
Her iki tarafın esas
küda 1937 de toplanan "imlâ ve Terim Kongresi" inde açıklanmıştır. Ruslaştırma taraftarları şunları Heri sürdüler:
1 — Milletlerarası terimler, ancak Rusçada aldıkları şekilde kullanılmalıdır.
2 — Rus terimleri başka şekilde değil, olduğu gibi yazılmalıdır.
3 — öteki Türk lehçelerinin hiç birinden bir kelime alınmıyacaktır.
4 — Arapça, Farsça ve Osmanlı Türkçesinden alınmış kelimelerin yerine aynı mânayı taşıyan Rus kelimeleri kullanılmalıdır.
Türk kültürünün taraftarları İsa kongreden şu kararların verilmesini lstedüer: ı
1 — Kelimeler Ruslaştınlmıya-cak.
2 — Azerbaycanm Kuşlaştırılmasına müsaade edilmiyecek.
3 — imlâ, edebiyatın umumî esaslarına göre tesbit edilecek ve muhtelif Türk lehçelerinin müşterek özellikleri mümkün olduğu kadar muhafaza olunacak.
RUSLAŞTIRMA
Bolşeviklerin ideali Sovyet Birliğinden mevcut birkaç dilil kültürlerin Ruslaştınlmasıdır. Bu maksada vâsıl olmak için Sovyetleştirme usulü, hergünkü hayata tatbik olunuyor. Milli kültür geleneklerini korumağa mahsus en ehemmiyetsiz tedbir dahi cinayet sayıUr. Lisan, bir milletin bütün sınıflarını birleştirmeğe yarayan bit kültür vasıtası değil de sınıf mücadelesinde bir silâh göziyle görülüyor. Bu sebeple, halk kütlelerinin fikri seviyesi onlann edebî dilleri anlayacak kadar yükselmemesi, aksine, lisan, işçilerin anlayış ve kavrayış seviyesine indirilmelidir.
Bu kaide yalnız muhtelif Türk lehçelerine tatbik edilir. Yoksa Rusça bahis mevzuu olduğu zaman, sade Rus milletinin değil bütün Sovyetler Birliği milletlerinin de Ekim ihtlâlinin mukaddes dilini anlayacak seviyeye yükselmeleri esas gayedir.
Rusyanın kendisinde imparatorluk kahramanlarının başarıları bile Sovyet siyasetine müsait bir şekilde tefsir edildiği halde Türk Sovyet cumhuriyetlerinin tarihi almaları meçhul kalmaktadır. Zira Çarlık devrinin kahramanlan Rustular, Türkler ise Rusyaya karşı savaşıyorlardı. Bu tarih usulünün tatbiki, Stallnin şu parolasına uygun düşmektedir:
"Bir sömürgenin bir imparatorlukla bağlanm bozmak, ihtilâl icabı sayılır; fakat bir memleket He Sovyet Birliğinin bağlanm bozmak irticadır



2
Sayfa 4
T E N I İSTANBUL

I
r
BEN DE OHAD.»
fa 1
İDİM !
yazanı Orarniro! D.Leahy
_ jg Çevireni Halûk TANSUÖ
İngiliz Başbakanı Churchill "Balkanlar,, bahsini açıyor
Churchill, sözleriyle, Rusyanın peyki olan Bulgaristanı kasdediyordıı. Stalin konferansa sokulmamasını teklif etti
bu mevzuun

Çok defa, münakaşa edilen mevzuu takip edemiyordu. Halbuki bundan önceki konferanslarda İngiliz heyeti dalma plânlarım önceden hazırlamış olurdu. Hattâ hazan İngiliz tekliflerini cevaplandırmak için bizim uzun uzun çalışmamız icap ederdi.
Kanaatime göre, Truman, birinci toplantıda kendi kendini gayet iyi İdare etmişti. Ne istediğini ve ne söylediğini gayet iyi biliyordu. Sta-lin’e gelince, her zamanki gibi nazikti. öğle yemeğinde edindiğim intihalara göre Trumanla Stalln anlaşabilecekleri gibi görünüyordu. Cumhurbaşkanının "Joe Amca" hakkın-dakl ilk intibaı müspetti: "Gayet nazik ve konuşmasından zevk alman bir İnsan.”
ALMANA ADAN KASDINIZ NEDİR Pratik sahada ilk müspet adım, toplantının ikinci günü atıldı. Birleşik Amerikanın yapmış olduğu teklife uyularak Dışişleri Bakanlan Heyetinin kurulmasına karar verildi. Bundan sonra, Almanya Kontrol Heyetinin Siyasî Otoritesi bahsi ortaya konulduğu vakit Churchill, derhal müdahale etti. İngiliz Başbakanı şu suali soruyordu: "Almanya nedir?” Churchill, harpten önceki Almanya kastedlllyorsa, buna bir itirazı olmadığını söyledi. Stalin’in oevabı aynen şudurı "Almanyadan ne kalmışsa”. Rus lideri, herhangi bir arazi parçasına Almanya ismini vermeden önce Polonya hudutlarının tesblt e-dllmesi icap ettiğini de sözlerine ilâve etti. Uzun süren münakaşalardan sonra Truman’ın tavsiyesi kabul o-lundut Almanyanm 1937 hudutları bundan sonraki konuşmalara esas tutulacaktı.
« POLONYA HÜKÜMETİN tN EMLAKİ MESELESİ Polonya üzerinde yapılan bir sürü münakaşalar Rus liderinin bir teklifi ile başlamıştır. Stalbı, Londradaki Polonya Hükümetinin elinde bulunan bütün emlâkin, kara ve deniz kuvvetlerinin, ticaret gemilerinin, v.« .nln Varşova Hükümetine devredilmesini İstedi. Churchill, Ingilterede ve bu mahiyette hiç bir emlâkin bulunmadığı cevabını verdi. Sonra, Alman ve îtalyanlara karşı İngilizlerle beraber harp etmiş olan Polonya kuvvetlerinin uzun bir methiyesini yaptı. Ingiliz Başbakanı bu mevzuun» îngiliz-lcr için bir şeref meselesi olduğunu belirtti ve memleketlerine dönmek İstemeyen PolonyalIların Ingiliz vatandaşlığına kabul edileceklerini söyledi.
Truman’ın başlıca gayesi, tıpkı Roosevelt’lnki gibi Polonya’nın demokratik ve halkın ekseriyetini temsil eden bir hükümete kavuşmasının temini İdi. Amerikanın bu mevzuda alâkasını arttıran Amerikadakl, Polonya aslından gelen vatandaşlarımızın çokluğu idi.
Churchill, konuşmasını bitirdiği vakit, Stalln tekrar söz aldı. Rus lideri, Ingllterenin içinde bulunduğu müşkülâtı artırmak istemediğini söyledi ve meselenin etüd edilmek üzere dışişleri bakanlarına havale edilmesini teklif etti. Üç büyükler herhangi bir
mevzu üzerinde anlaşamazlarsa onu Dışişleri Bakanlarına bırakırlardı. Bu usul Potsdam Konferansı sırasında hiç olmazsa 12 defa kullanılmıştır.
CHURCHİLL balkanlar BAHSİNİ AÇIYOR
sabah kahvaltı ederken bizlere ilgili bir şey anlattı. Bayan Trumanla görüşmek
Ertesi Truman Başkan, için gece yansı Washlngton a tele-
fon etmiş. Ses, şehir dahili muhavere-lerde olduğu kadar berrak geliyormuş.
Üçüncü umumî toplantı, Churchill’-in bir ithamı ile açıldı. Ingiliz Başbakanı Yunan - Makedonya hududuna yığılan asker! kuvvetlerin muhtemel bir silâhlı anlaşmazlığa sebep olabileceklerine işaret etti. Hudutlar, Barış Konferansında çizilmek lâzım gelirdi, yoksa askeri harekâtla değil.
Churchill, «özleriyle Rusyanın peyki olan Bulgaristanı kastediyordu. Stalln, mevzuun hususî bir konuşmada münakaşa edilmesini, konferansa «okulmamasını teklif etti. Rus-lar Balkanlarda takip ettikleri plâna dışarıdan müdahale istemiyorlardı. Kanaatime göre de Sovyetler, Potsdam Konferansının bu sahada hiç bir karara varmasına taraftar değildi.
Bunun üzerine Yugoslavya meselesi bir kenara bırakıldı.
Ingiliz Başbakanı bu sefer Ro manyadakl petrol tesisatını ortaya attı. Sovyet Rusyanın teşvikiyle Romanya hükümetinin Amerika ve Ingiltereye ait mallara, bilhassa pet-rol-kuyusu teçhizatı İle tasfiyehanelere ol attığını iddia etti. Stalln bu mevzuu da Totadam'da münakaşa et. mek İstemiyordu. Meselenin normal diplomatik yollardan halledilebileceğini söyledi. Bahis etüd edilmek ü-zere Dışişleri Bakanlanna havale edildi.
Görüş farkı belli oluyor
BULMACA
makam temeline bağlı olmıyan beste. 3 — Törel ümit et, Bir şeyin örneği değil de öz kendisi, Bir nota. 4 — Sebep, İddia. Ö — Kadın tuvalet vasıtalarından biri, Belli renk değişikliği. 6 — Yapma. Lâkin. 7 — Tersi İçtiklerimizden, Bir şarap çeşnisi. Bir riyaziye terimi. 8 — Sükût İşareti, Ün» Sonuna 1 harfi gelirse çocuk bakıcısı olur. 9 — Pataklamak. 10 — Rabıtası mevcut.
Yuknndnn avuğı :
1 — îşyarlığı. 2 — Büyük, Tersi, başındaki harf okunmazsa Adlar olur.
3 — Tersi bir spor, Hedef. Tersi sicim.
4 — Iş, Tavla lleanında bir sayı. 5 — Bölüm, Bir gün. fl — Tembel, Tersi, u-muml. 7 — Vücudun kısımlnnndan, Tersi bir nevi toprak, Bir nota. 8 — Kına zaman. Tersi kat’et, Masal kahramanlarından. 9 — Boşama, Geniş kılıç. 10 — Eki var.
Dt'NKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan 6nCra :
1 — Memnuniyet. 2 — Uza, Numune. 3 — Varak. Es. 4 — Lftyıkcı. 5 — 8a-niye. 6 — İzam. Yapma. 7 — Ma, Enis, At. 8 — Mat, Ak. 9 — Sak, Atalet. 10 — inat, İhata.
Yukarıdan aşağıya t
1 — Mukavim, SI, 2 — Ezan, Zaman. 3 — Ram. As, Aka. 4 — Alamet. 5 — Unvan. 6 — Um, Yiyinti, 7 — İmtiyaz. Ah. 8 — Uy, Kep, Ala, 9 — Çene, Maket. 10 — Tesisat. Ta.
a
8TALÎN İSPANYAYI tLERt
SÜRÜYOR
Rus Mareşali, Ispanya meselesini ortaya attı. "Ispanya Hükümetinin sulhun kurulmasını tehlikeye düşürecek bir karaktere sahip olması se-hükûmetln de Is-münasebetleri
Başkanın, ge-itlrazını da-
beblyle” her üç panya ile diplomatik kesmelerini istedi.
Rus teklifi gerek rekse Başbakanın
vet etti. Truman "ispanyanın kendi dahilî İşlerini kendisinin halletmesi" taraftan idi. Bunun üzerine uzun bir münakaşa başladı. Bu meselede bir anlaşmaya varmanın mümkün olmı-yacağı anlaşılıyordu.
Dışişleri bakanlan. Uç büyüklerin Avrupadaki kurtarılan bölgelerle ilgili meseleleri münakaşa etmelerim istediler. Fakat, Stalln derhal müdahale etti ve bu mevzuun geri bırakılmasını teklif etti. Rus liderinin sözleri Churchill ile arasında bir münakaşaya sebep oldu. Başbakan, Yu-goslavyayı ele alarak Tito - Subaslc Hükümetinin Yalta hükümlerine riayet etmediğini İddia ediyordu.
Stalln, cevaben, haberi olmadığını
Yugoslavyamn mecliste de bunu
istemediğini söyledi. Churchill, Sovyetlerle ancak kendi istedikleri hükümetleri Balkan memleketlerinde İktidara getirdiklerine İşaret ediyordu.
Üç büyüklerin 3 üncü toplantısı 15 dakika sürmüştü. Fakat bu kadar kısa bir zaman, Avrupa meseleleri üzerinde Rusya ile Ingiltere ve A-merika arasındaki büyük görüş farkını meydana vurmuştu. Stalln, hükümetini müşkül durumlardan kur. tarmak için en kestirme yollan takip ediyor ve işine gelmeyen meseleleri Dışişleri Bakanlanna havale ediyordu.
Rus lideri, Polonyada basın hür-riyetlnl herhangi bir şekilde garanti etmek istemiyordu. Stalln sebep olarak "PolonyalIların alıngan insanlar" olduklarını ileri sürdü. Böy-lece Potsdam konferansı, bahsi geçen basın hürriyeti için gayet muğlak ve umumi bir ibare kullanmak zorunda kalmıştır.
Sıra, düşman işgalinden kurtarılan devletlere ve peyk memleketlere geldiği vakit Stalln iki mevzuun da b|r arada görüşülmesini teklif etti. Truman he iki ayn rapor üzerinde İsrar ediyordu: Biri İtalya için İkincisi diğer memleketler için. Sovyet lideri, Rumanya» Bulgaristan ve Macaristanm hâlen iktidarda bulunan hükümetleri Üç müttefikler tarafından tanınırsa Trumanın teklifi-ne prensip itibariyle itiraz etmeyeceğini bildirdi.
Başkan, bazı şartlar tahakkuk e-dinceye kadar Amerikanın bu üç memleketi tanımak niyetinde olmadığını belirtti. "Bizzat halkın isteğiyle ve hududun öbür tarafından hiç bir baskı olmadan iktidara geçecek hür hükümetler tarafımızdan t anılabilir” dedi.
Churchill, Başkanı destekliyordu. Rus mareşali, bu şartlar altında bir anlaşmaya varmanın mümkün olamı-yacağını söyledi.
Polonya hudutları
böyle bir şeyden
bulunmadığı bir münakaşa etmek
Truman’ın nokta! nazan

Truman noktal nazarını gayet kati bir lisanla belirtti. "Ben buraya üç şefin de üzerinde anlaşabilecek, leri bahisleri münakaşa etmek İçin geldim. Her türlü şikâyetlere bakan, bunlan tahkik edip kararlara varan bir mahkemede âzalık etmek niyetinde değilim. Eğer Tito'jnı dinlersek, Franko’yu da, de Gaulle’ü da, daha başkalarını da dinlemek İcap e-decektlr.”
e
Bunu müteakip Üç büyükler türlü münakaşalara sebep olan Polonyanın hudutlarını ele aldılar.
Kanaatime göre Rusya evvelce aldığı karan değiştirmek niyetinde değildi. Bizim ve Ingllterenin İse eli. mlzden fazla bir şey gelmiyordu. Sovyet emrivaklinl bertaraf edebilmek için önceden askeri hazırlıklan-mızı tamamlayıp harekete geçebtle. cek bir durumda olmamız icap ederdi.
O akşam, Stalin’in Truman ve Churchill şerefine verdiği ziyafette, mevcut siyasî gerginliğin emarelerini görmek kabil olmuyordu. Yirmi davetli arasında yegâne asker bendim. Her cins yemek ve içkisiyle tipik bir Rus dâveti idi, tabiî her zaman olduğu gibi bir çok defa ayağa kalkılarak şerefe içildi.
(Devamı rar)
Genç emlrln bu teklifi kabul ettiğini bir İşaretle anlatması üzerine yola koyuldular. Muhsen Ekberin yanında, Cemile onun arkasında yürüdü; askerler önden gidiyorlardı. Ve aralanna aldıklan, himaye ettikleri, kimsenin tanımadığı Ahmetgillerle birlikte bütün Muratgiller çarşılardan, meydanlardan geçerek kalenin Önüne gelip, bir çok asker, memur ve hlzmetkânn birikmiş bulunduğu kapıdan girdi ve iki dar sokağı boyladıktan sonra Abdullah Hanın oturduğu saraya vardılar.
Ekber Bülûcistanlı bir köleye bir şeyler söylemiş, köle de avluya doğru seğirtmişti. Genç emlrin atından İneceği sırada Bülûclstan-lı yanında bir hizmetçi kadınla geldi; kadın, Cemileye hürmetle hitap ederek harem dairesine dâvet etti. Bu, âdaba uygun ve nâzikâne bir hareketti; Ekber, hiç görmüyormuş gibi davrandığı genç kıza böyle bir kabul tarzı temin etmekle, İçtimaî seviyesinin İcaplarını yerine getirmişti.
Muhsen, sol elinin bir hareketiyle Cemileye içeri girmesi lüzumunu anlattı; o da harem dairesine giden basık kapıya doğru yollandı; dar bir dehlizi boylamaya henüz koyulmuştu ki Muhsen arkasından koşarak yetişti ve hizmetçi kadın perdeyi kaldırırken Cemilenin elinden tuttu, sürükledi, koşturdu, yakalamaya çalışan iki uşağı İtti, ortasında beyaz mermerden fıskiyeli bir havuz bulunan çiçek dolu küçük bir bahçeye atıldı, kırmızı ipekten bir perdeye nıp perdeyi buldu.
Odanın
turmuş üç hanım gördü, biri de pek gençti. Ev sahibesi olduğuna hükmettiği ihtiyar hanıma Cemile ile birlikte yaklaşarak diz çöküp eteğini tuttu ve:
— Size sığınıyorum! diye haykırdı.
Her Uç kadın da hayret içinde kaldılar. Harem dairesi gibi mukaddes bir yere girmc-
doğru çıkan üç basamağı tırrna-çekerek kendini büyük
bir köşesinde, halılar
Bunların
bir odada
üsttlne o-blri yaşlı,



neti-
arasında, büyük Birinci zengin
kul-kök-lçin elya-
nu-içln
itiraf edeyim ki, bir fark bulama* kısımdakiler, ça* olarak yalamak
bir topu geçiren bu güneşin
nurlar saçan ziyası altında sabahtan akşama kadar zevk içinde yaşıyan kimseler var. Bunların büyük bir kısmını yaşlılar teşkil eder.
merhamet duymamak kabil Bir tarafta; vakitlerini, sa-kadar sigara dumanlarının gibi kapladığı salonlarda,
Böyle
Avrupayı dolaşan hususî muhabirimizden
vazlye-blr şey
•ırf bir
İSVİÇRE hududundan büyük bir «ü-’ rntle beni evvelâ Nt8 İstasyonuna getiren tren, bütün bir gece »üren yolculuğa rağmen, bana fazla bir yorgunluk vermemişti.
Bn sene bilhassa memleketimizde çok şiddetli geçen kışa mukabil MON-TE-CARLO, güneş yağmuruna tutulmuş bir ziya ve nur dünyasıdır. Bu güzel diyar, sadece mavi gök ve mavi denizi ile şöhret bulmuş olan Akde-nlzle iktifa etmiyor ve halkı dünyanın her köşesinden buraya celbetmek için malik olduğu müstesna tinden İstifade ederek başka yapıyor; kumar oynamak.
Kazancını arttırmak için
tesadüfe güvenen ve her şeyin ancak talihe bağlı olduğunu zanneden, zeki olmaktan ziyade kurnaz ve tembel insanların miktarı şüphesiz kİ, iki büyük muharebeden sonra daha artmıştır. Şimdi bunların eskiye nazaran daha fazlalaşan miktarını MONTB-CARLO’da görmek kabildir. Hotel de Paris denilen ve size istirahat etmek ve İyi yemek yemek imkânlarını veren muazzam otelin karşısındaki kumar SAİonlannı ihtiva eden muhteşem gazino, hayatının kazancını çalışmasından bekiiyen İnsanlar Üzerinde şüphesiz kİ hiç de iyi tesir bırakmayan bir yerdir.
Gazinoya girildiği vakit, buraya ü-mltlerle gelen ve şimdi bütün varlıklarını kaybetmekten doğan bir yeis içinde burayı terkeden İnsanların çehresine bakmak, her halde zevk verici bir şey değildir. Bu salonları dolduran insanların büyük bir kıamını, In-glllzler, Balkanlılar ve bilhassa Yunanlılar teşkil eder. Inglllzler, sanki eski bir mazinin kaybedilmiş saadet ve ihtişamını şimdi talihe bırakmak suretiyle elde etmek istiyorlar, diğerleri ise, herhangi bir tesadüf neticesinde ellerine geçn bir parayı fazla ve kolay kazanmak İmkânlarının gün geçtikçe zorlaştığı şu talihin güler çehresine
birden bire zengin olmak İstiyorlardı.
Gazinonun yaldızlara gömülü salonları slmoklnlerint giymiş şık müşterilerle dolu idi Bakara masalarının başında vazife gören memurlar da, soğuk ve ciddî bir çehre ile paralarını masa kenarında tesadüfe terkeden insanların ruhlarında hasıl olan sarsıntıları hissetmiyor gibi bir vaziyet almışlardı, işi biten bu memurlardan biri İle uzun uzadıya görüşmek lm-
zamanlarda bağlıyarak
KIRUI?
Kumarbaz v e ihtiyarlar diyarı: MO \ T E C ARLO
Gazinoya girildiği vakit, buraya ümitlerle gelen ve şimdi bütün varlıklarım kaybetmekten doğan bir yeis içinde burayı terkeden insanların çehresine bakmak, her halde zevk verici bir şey değildir
*
Monte Carlo’ya çiçekler uçak postasiyle böyle gelir...
kânını buldum. Yirmi soklz senelik çalışma hayatı esnasında yaptığı müşahedeler cidden şayanı tetkik İdi. Hayatta kazancın yalnız tesadüfe bağlı olduğuna İnananlar, miras yediler veya kar.ançlannın nereden geldiğini kendileri de bilmeyen insanlar tarafından bu gazinoya bırakılan paralar, bu bir türlü
kil prenslik varidatını temin etmekte ve şehrin İmar ve idaresi için tekmil masrafları ödiyebilmektedlr.
Gazinonun en hazin manzarası, bütün servetlerini kaybetmelerine rağmen elân talihin bir gün güleryüz
küçük ve ne olduğu anlaşılamıyan müsta-

Ingilterede İçtimaî teşkilât kursu gören bir Türk uzmanı
İNG1L1Z Kültür Heyetinin yabancı ■ uzmanlar için tertiplediği 1950 kurslar programına iştirak edenler arasında bir Türk’le bir Yunan’lı bulunmaktadır. "Endüstride İçtimaî teşkilât ve personel meseleleri” İle ilgili olan bu kurs, 14 martta Londra’da açılmış ve İlk sabah "Emniyet, Sıhhat ve İçtimaî Teşkilât” müzesi ziyaret edilmiştir.
carî tatbiki ve İki yıldan beri geniş ölçüde cesidir.
girişilen aarştırmalann
fikir aslında, tababette bazı cine sert kabuklu
lirken, gayri ihtiyari bütün bu insanlara ve onlann «efaJet ve felâketleri yüzünden varidatını temin eden prensliğe karşı bir hiddet, daha doğ-ruau bir değildir, bahlara bulutlar
diğer tarafta, her çekilen iskambil kartı, veya muayyen maraya düşen rulet asabi buhranlar içinde insanlar, öte yanda,
göstereceğine İnanan İnsanların, geçen bu zamana ve acı tecrübelere hiç ehemmiyet vermiyerek burada sabaha kadar beklemeleri ve kendilerine tılsım verecek rakamların notlarını tutmalarıdır. Rulette muayyen bir rakam üzerine bir kaç defa isabet eden ufak yuvarlak top, onlara artık bu rakamın muhakkak bir saadet getireceği ümidini vermekte ve keselerinde kalmış son bir kaç frangı da buna feda etmelerine sebep olmaktadır.
Beşerin İrade ve çalışma hislerinden çok uzaklaştığı bu yerden ayn-
içlerinde tanıdığım bir hanım var kİ, güzel ve son moda şapkası, pudra ve ruju ile uzaktan size belki de orta yaşlı bir kadın tesiri yapar. Fakat koluna girmiş olan oğlunun yetmiş yaşını geçmiş olduğunu söylersem hem hanımın yaşını ifşa etmemiş ve hem de sîzlere bir tahmin imkânı ver. mlş olurum.
ömrünü, gazinonun heyecanlı, fakat gayri sıhhi havası lçindş geçiren* lerle, dışarıda güneş altında yaşıyan* lar ben dım. buk
için talihten medet umanlardan, İkinci kısımdakiler ise, servetlerinin artık fayda etmediğini gören ve bir gün daha fazla yaşamak için tabiattan hayat dilenenlerden İbaretti. Beşerin acı, fakat hakikat olan bu sahnesini daha fazla görmemek İçin oralardan uzaklaştım ve CANNES’a doğru hareket ettim.
Kursa iştirak eden Türk uzmanı, Türkiye Çalışma Bakanlığı İstanbul Bölge Bürosu çalışma müfettişlerinden Bay Salâhaddin Blrkan’dır. Yunanlı M. Emanuel Antonlades, Yunan Montalsky Dokuma Kumpanyası müdür muavinidir. Kendileriyle birlikte kursa Avusturya, Almanya, İtalya, Hollânda, Pakistan ve İsveç'e mensup fabrika idarecileri, müfettişler ve diğer mütehassıslar iştirak etmektedir. Grup, Ingiliz fabrika müfettişlerinin delâletiyle, fabrika işçilerinin i« emniyeti, sıhhat ve içtimai refahını korumak için Büyük Britanya’da tatbik edilen metodlan incelemektedir.
Elektrik fırını İle meyva soyma
İNGtLTERENÎN Stockport şehrln-’ deki bir firma, konservecilik endüstrisinde terakkiye yol açan bir usul geliştirmiştir. Pickering Produce Can. ners müessesesl, fabrikasına, meyva ve sebzeleri toptan soymak ve ayıklamak için bir elektrik fırını tesis etmiştir. Bu, yeni bir usulün ilk tl-
Yeni landan leri mekanik usullerle soymak ortaya atılmıştır. Köklerin üst
fı kimyevi maddelerle eritmeye teşebbüs edilmiş, iyi neticeler elde edl-lemeyince, meselâ, soyulması istenilen meyan kökü, yüksek suhunetii bir laboratuvar fırınına sokulmuş ve müteakiben soğuk suya atılmıştır. Az sonra tecrübeler mevya ve sebzelere de tatbik edilip iyi neticeler elde edilmiştir. Konservecilik endüstrisinde yapılan denemelerde, görünürde oldukça haşin muameleye tabi tutulan meyva ve sebzelerin gıda ve koku hassalannı kaybetmediği tesblt edilmiştir. Bilâkis fırınlama usulü ile «oyma amellyeslnin, renkte yeknesaklık, ezik ve bere yokluğu, şekerin meyvaya süratle nüfuzu gibi bftriz faydalar temin ettiği anlaşılmışıtr.
Bu usulle en iyi neticeler elde edilmesi, elden geçirilen meyvanın olgunluk derecesi ve cinsine bağltdır. Meselâ olgun erik ve kayısı kabuklarının, fırına girer girmez patlayıp bü-züldüğü ve sonradan dikkate şayan bir kolaylıkla çıkartabildiği tesblt edilmiştir. Sert yeşil elmalarla sebzelerden ekserisini daha şiddetli bir ısı muamelesine tâbi tutmak lâzım gelmektedir. Deriler, alttaki ete tesit icra etmeksizin tamamiyle yanıp kavrulmaktadır.

aarfed İliyor.
ÂSYR
i
HİKÂYELERİ

Kandehar Aşıkları
Yazan : A. de Gobineau
_____________________
Çeviren : Reşaf Nuri Darago
_________________________r
öyle kibarlık vardı ki himayelerine sıgı-bu hanımların gözlerinde merhamet ve göründü. Onlar henüz bir kelime söyle-fırsat bulamamışlardı ki Abdullah Han-
ye kalkışan o pervasız delikanlıya, sonra yanındaki kıza bakıyorlardı. Fakat bakışlarında hayret vardıysa da hiddet yoktu... Muhsenin sevimli çehresinde ne delilik, ne de küstahlık alâmeti bulunmadığı gibi, başını açmış olan •Cemile o kadar güzel, o kadar vakurdu, halinde nılan sevgi meye
la Ekber ayn ayn kapılardan girdiler.
Düşünceli, tasalı bir hali olan ihtiyar Abdullah Han kansının odasına tesadüfen, kızını ve gelinini görmeye gelmişti. Ekber ise, Muhsenin bu akıl almıyan hareketi karşısında ilkönce şaşalamış, sonra, az çok haklı olarak cinayet saydığı o hareketi cezalandırmak karariyle koşmuştu. Babasını kapının önünde, Muhseni de annesinin görünce durakladı.
Abdullah P*nî
— Bu nedir? diye Muhsen, sığındığı maksızın:
— Efendim, dedi; ben Efganlıyım. Asilim. Şu yanımdaki kadını seviyorum; o da beni seviyor. Babası benim babamın düşmanıdır. Kaçtık. Bizi Öldürmek istiyorlar. Ben ölmeye razıyım, fakat onun öldürülmesine, hırpalan-
ayaklarına kapanmış
•ordu.
kadının eteğin’ bırnk-
çıkarmadı fakat koca-baktı; ötekilerin göz-belirmekte idi. Fakat bir köşesine oturarak
masına, üzülmesine razı değilim. Bizi kovalıyorlar, bekliyorlar; civanmert oğlunuz bizi demin kurtardı. Siz de kurtarın!
Büyük hanım ses sına yalvaran gözlerle lerinde de aynı ifade Abdullah Han odanın
kaşlsınnı çattı ve acı acı:
— Bu çılgınlıklar nedir? dedi. Asil bir Efganlının, benim evimde bulunduğu zaman emniyette olmadığına inanacak kadar korku geçirmesi nerede görülmüş? Oğlum sizi himaye ediyorsa daha ne istlyebillrslnlz ? Size kim el sürebilirdi?
Muhsen, ona dikkatle bakarak cevap verdi:
— Sizi
ihtiyar adam haykırdı:
— Ben mi?
Başını hakaretll bir edft ile sallıyarak devam etti:
— Siz çıldırmışsınız. Fakat akılsızlık oil( küstahlığınızı affettiremez. Cezanızı çekeceksiniz.
Abdullah Han, bu sözlerden sonra, dışardan adam çağırmak maksadlyle ellerini vurmaya hazırlanırken Muhsen yaşlı hanıma yine hitap ederek:
— Zevciniz bana dokunmıyacak, dedi;
cezalandırmıyacak, hakaret etmlyecek. siz beni koruyacaksınız efendim... Ben Ahmetgil-lerden Mehmet Beyin oğlu Muhsenlm. Şu da amcam Osman Beyin kızıdır. Slztnkilerln benim soyumdan iki kişiyi öldürmelerinden daha üç sene geçmedi. İşte ikimiz de buradayız: bizi hiç zahmetsiz öldürebilirsiniz. Yapar mısınız?
Muhsen konuşurken kendisi de, Cemile de dimdik duruyorlardı. Sonra birbirinin elinden tutarak gözlerini Abdullaha doğru çevirdiler.
Abdullah İse kamasını sapından sıkı sıkı tutmakta idi. Gözlerinde hayra alâmet eder hiç bir ifade de yoktu... Fakat ihtiyar hanım:
— Efendim, dedi, sözün doğrusu bu: Eteğime sarılıp bana sığınan şu çocuklara dokunursanız şerefinize leke sürmüş olursunuz; kimsenin yüzüne bakamazsınız.
Abdullah buna pek inanır gibi görünmüyordu. Gönlünde, eline düşen bu ava karşı a-mansız bir intikam hissinin tutuştuğu besbelli idi; onu başka düşünceler bastırmaya yeltcn-se bile galip gelmesi ihtimali vardı.
Savaşçı, sert, kan dökmekten hoşlanır ve fakat son derecede "hissi,, olan Efgan Milletinin âdetlerine göre, hasmının evindeki harem dairesine sığınarak kadınlar tarafından korunmaya muvaffak olmuş en azılı düşmana el sürülmez; o andan itibaren mukaddes bir varlık olur; ona dokunmak şerefsizliğin en koyusu sayılır; ve merhamet nedir bllmiyen bazı kimseler üzerinde dahi bu âdetin nasıl hükmünü icra ettiği bir çok meşhur vakalarla görülmüştür. Fakat o namus telâkkisi daha ileri giderek, kaçmak ve bir yere sığınmak zorunda kalmış sevdalılar, büsbütün yabancı bir kimsenin yardımını diledikleri takdirde o kimsenin — eğer cesaret ve civanmertlik iddiasında ise — yardımı esirgememesini, kendilerine koruyucu diye seçecek kadar onu takdir edenleri korumasını emreder
(Devamı var>
Hicri 1950 Rumî
RECEP NİSAN NİSAN
9 27 14
1369 Perşembe 1866

VAKİT VASATİ EZAN
Güneş 0.08 10.02
Öfcle 13 U 5.U
î kindi 17.02 9 02
Akşam 20.01 12.00
Yatsı 21.43 1.42
îmsAk 4.14 8.13
SIYASI tKTÎSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MUOÜRU i FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini fiilen İdare eden : Sacld ÖGET
Gazetemize pöHderilecefc mıon yazıların doğrudan doğruya yazı işleri müdürlüsüne yönderii-mesi lâzımdır.
ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamızdaki İktisadî başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına aittir.
Basıldığı yer :
YENt İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI







Î7 Nisan 1950
T B N î İSTANBUL
Sayfa S
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
Liiks madde
Dış Ticaret Başkanının beyanatı
Yazan : Faruk A. SÜNTER
İKTİSAT dilimizde yerleşen "lüks madde" tâbiri, son yıllarda pek çok kullanılmaktadır. Bu tâbir, ithalât ticaretimizde ıtriyat, tuvalet malzemesi, İpekli ve kürk, inci-bon-cuk gibi çeşitlerden buz dolabı, radyo, saat ve binek otomobiline kadar muhtelif anlayışlara göre farklı maddeleri ihtiva eder.
Bu mefhumun, ihracat ticaretimizde de hususî bir yen vardır. Burada, ihraç mallarımız için, karşıki müşteri pazarların anlayışı esastır. Bu kısımda "lüks madde nin, üzüm, incir, fındık başta olmak üzere kuru yemiş, yaş mey-va, tütün, tiftik ve av derisine kadar genişliyen, sırası düştükçe benzer maddeleri de içine alan bir mânası oluyor.
Her memleket, dışarıdan satın alacağı mallan seçerken, kendisine yarayanlan ayırmak, zarurî olmıyanlan ithal etmemek, böylece dış ticaret bilânçosunu lehte inkişaf ettirmek yolunu aramaktadır. "Lüks madde” tâbiri de bu arayışın mahsulüdür. Bu arayış arzusu, Birinci Dünya Harbinden sonra her yerde millî cereyanlarla kuvvetlenmiştir. Lüks madde anlayışına giren mallann sayısı bu yıllarda artmış ve totaliter rejimlerle “otarşi” ye vanlın-ca, lüks savılan madde cetvelleri şahikasını bulmuştur. Bu devirlerde yumurta, balık, peynir gibi gıda maddeleri bile lüksün ta kendisidir.
★ .
Bizi bugün bu bahse getiren sebep, dün bu sayfada İzmir muhabirimizden alınarak neşrolunan bir telefon haberidir : "Almanlar, üzüm ve incirlerimizi lüks madde listesine alarak, ithallerini zorlaştıracak tedbirlere başvuruyor-larmış.”
İhtiyatla telâkki etmiş olmamıza rağmen, itiraf edelim ki, bu haber bizi çok üzmüştür.
Üzülmede haklıyız : Çünkü, ikinci Dünya Harbinden sonra, Marshall Yardımiyle başhyan ve on dokuz’larla beslenen yeni dünya iktisat anlayışı karşısında bu ses, orkestrayı bozan falsolardan biridir. Diğer taraftan milletlerin samimî bir dünya işbirliğine bir türlü yanaşamadıklarına yeni bir delil olarak gördüğümüz bu anlayış, aynı zamanda, yıllardan beri alışılan bir sistemden ayrılmanın ne kadar güç olduğunu bir defa daha tebarüz ettirmesi itibariyle de tetkika şayandır. Zira bu, yalnız Almanyanın düşünüşü değildir. Bu, umumi bir anlayıştır. Aksine söylense bile içduyuda daima düşünlen, vazgeçilmiyen bir kanaattir. Bunu bütün dünya ile beraber itiraf etmek ve ona göre çare aramak lâzımdır.
Ege ihracatçılarını ve müstahsilini bizimle beraber üzdüğüne emin bulunduğumuz bu haberi, soğukkanlılıkla tetkik edersek, anlarız ki, hemen her memleketin düşünüşü, Alman görüşünden çok farklı değildir.
Başkalarını bir yana bırakarak, kendimize bakalım :
Iraktan Türkiyeye hurma ithalini, incircilerimiz acaba nasıl karşılar ? Halbuki hurma, Irakın hayatî bir ihraç maddesidir.
Hariçten muz satın almıyoruz, fakat, birçok memleketlerin dış ticaret bilânçolannda muz birinci plânda yer alır.
Tütün ihracatı, bizim için ne kadar hayatî ise, Fransa için ıtriyat ve tuvalet eşyası sanayii o kadar ehemmiyeti haizdir.
Fındıklarımızı, tütünümüzü satın alajı Amerikanın otomobil, buz dolabı, radyo ihraç etmesi, kendi sanayü için şarttır.
Fındıklarımızın başmüşterisi olan İsviçre, bütün dünyada saat ihracatiyle tanınmıştır.
Halbuki biz, hurma, muz, ıtriyat, ruj, buz dolabı, radyo, saat ve otomobili, ithal siyasetimizde zaman zaman lüks saymaktayız.
işte bugün, bu karşılıklı zıt münasebetleri uzlaştırıcı bir sahada, samimî bir buluşma her vakitten daha çok zaruri bir hal almıştır.
Anlaşmamız olmayan memleketlerle
takas muameleleri devam ediyor
TEKEL BAKANI KONUŞTU
TÜTÜN ALIMI YÜKSEK FİYATLA DEVAM EDECEK
BAŞKAN, KALAY
- İTHAL LİSANSLARI, LÜKS İTHALÂT VE İSVİÇRE İLÂÇLARI HAKKINDA İZAHAT VERDİ



Ondokuz’larda Türk tezi, lüks madde mevzuuna yer vermesi itibariyle diğer işbirliği ortaklarını da düşünmeye sevketmiştir. Fındık, üzüm, incir, tütün gibi maddelerimizin serbest ithal listelerine konulmasını, bu anlaşmaya iltihak etmek için şart koşmakta ne kadar haklı olduğumuz, bu vesile ile de bir daha belirmiş oluyor.
Fakat, yalnız kendi zaviyemizden düzenlemekle de bu muazzam mesele halledilmez. Bu mevzuu milletlerarası bir genişlikte olgunlaştırmak lâzımdır. Bütün milletler samimî olarak bu çıkmazdan kurtulmak istiyorlarsa, karşılıklı fedakârlığa da alışmalıdırlar.

Bir yandan bu yoldaki çalışmalarımıza hüsnüniyetle devam ederken, diğer taraftan, ihraç maddelerimizi birer birer gözden geçirmeliyiz, istihsalimizi dünyanın “lüks madde” telâkkisi dışında kalan sahalara doğru kaydırmak çarelerini aramalıyız.
Bütün dünyanın her vakit birinci derecede ihtiyaç maddesi olarak satın alacağı çeşitli mallan topraklarımız, bol bol verebilecek vsıfta ve iklimlerde bulunuyor.
Ankara. 26 (A.A.) — Dış Ticaret Dairesi Başkanı Munis Faik Ozansoy, bugün Bakanlıkta bir basın toplantısı yapmış ve şunları söylemiştir: Kalay vaziyeti
“Gazetelerde Ticaret Ofisi elinde yüksek maliyette kalay «toku bulunduğu için, bu stoku yüksek fiyatla eritebilmek maksadiyle Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının ka!ay ithal taleplerini nazara almadığı yolundaki neşriyata geçen ay İçinde Istan-bulda yaptığımız bir toplantıda temas etmiştim. Gerek Ticaret Ofisinin. gerek her hangi bir ticari mü-essesenin veya elinde şu veya bu zaruretlerle pahalıya m&lolmnş bir malı. müstehlikin, dünya fiyatlarındaki İnişten mahrum kalmasını intaç edecek yolda tasfiyesini temin edecek bir hareket tarzı Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının takip ettiği prensipler dışındadır. Şimdiye kadar kalaya tahsis yapılamamış olması bu maddenin bilhassa sterling sahasına dahil memleketlerden getirilmekte olmasından ve sterling durumumuzun da geniş bir tahsise imkân vermemesinden ileri gelmiştir. Son zamanlarda, gerek bu sene yeni mevsime stoksuz girebilecek şekilde geniş ihracat yapmış olması neticesi hâsıl olan döviz mevcutlan ve gerek dış ödeme imkAnlanmızı arttıran tiraj hakları nazara alınarak, ihtiyacımız olan bütün maddelere olduğu gibi kalaya da talisi» yapmak imkânı hâsıl olmuştur. Bilhassa Hollanda-dan ve sterling sahasından bugünkü dünya fiyatlariyle kalay ithaline müsaade edilecektir. Ticaret Ofisinin de elindeki stoku piyasa fiyatlarına göre satması tabiîdnr.”
Yeni İthal lisansları
Bundan sonra ithal tahsislerinin zamanında yapılmadığı yolundaki tenkldlere cevap veren Dış Ticaret Dairesi Başkanı demiştir kİ:
“Filhakika son zamanlarda hemen her memleketten İthalât için Bakanlığa yapılmış olan talepnamelerin karşılanması imkânı hâsıl olmuş ve bütün bu tahsislerin de kısa zaman için sıkıştırılması ibl bir durum tahaddüs etmiştir. Fakat bunun sebebi müsaadelerin Bakanlıkça zamanında verilmemesi değil, gerek ihracatımızın mevsimlik olan bünyesi ve gerek tiraj haklarının haziran sonuna kadar kullanılmak üzere müddetle tahdit edilmiş bulunmasıdır. Bildiğiniz gibi ihraç mevsimimiz ağustos sonunda başlar ve nihayet mayıs sonlarında hitam bulur. Buna tâbi olarak İthal müsaadeltrl de en ziyade bu devre içinde verilebilmektedir. Bu sene mallarımızın zamanında ve müsait fiyatla satılmasını sağladığı kadar memleketin ihtiyacı olan ithal mallarının da tedarikine İmkân verdiği için, memnunlukla karşılanması lâzım gelen bu ihracat neticesi zarurî olarak böyle bir vaziyet de doğurmuştur. Verdiğimiz müsaadelerin hepsi kullanılmasa da bunların hakiki ihtiyaca tekabül e-den kısmının kullanılacağını tahmin ediyoruz. Kullanma ihtimaunl arttırmak için de müsaadeleri kısa müddetli vermek ve kullanamvacak o-lanlann yerine başkalarına yeni tahsisler yapmak tedbirini düşündük.” İlâçlar ve (âlî maddeler
İsviçre ilâçları piyasada bulunmadığı halde kravat gibi pe c tâli maddelere döviz verildiği yolundaki sözlere karşı da Munis Faik Ozansoy şunları söylemiştir:
İsviçre anlaşmasının »ediye imkânları İçinde en ziyade yer verdiğimiz madde ilâçtır. Son zamanlarda
İsviçreden ilâç ithali için Sağlık kanlığı emrine muhtelif tahsisler yapılmış olduğu gibi en son olarak da 1.250.000 franklık yeni bir tahsis daha yapılmıştır. Dolar ve İsviçre frangı gibi diğer dövizlere nazaran daha itinalı bir ayarlama yapılmasını zaruri kılan nâdir dövizlerle getirilecek ilâçların seçilmesini, memleketin hangi ilâçlara İhtiyacı olduğunu daha iyi takdir edebilecek durumda olan Sağlık Bakanlığına bırakman uygun bulduk. Müktesep haklara ılayetkâr olmak için Bakanlığa vâki müracaatların listesini de gözönünde bulundurulmak üzere Sağlık Bakanlığına her defasında tevdi etmekteyiz. Tâli maddelere ve hele kravat kabilinden o-1 ani ara tahsis edilecek dövizimizin bulunmadığı malûmdur. Bu gibi maddelerin vitrinlerde görülmesi eski stoklarımızın tasfiye edilmekte olmasından ileri gelmektedir. Bu maddeler geçen sene kabul edilmiş olan hususi takas yolu ile veya bizim de tâli veya lüks telâkki edilen mallarımızı alan muayyen memleketlerden mütekabiliyet yoliyle getirilmiştir, ki yekûnu ticaret muvazenemizde hesaba katılmıyacak kadar cüzî-dir«ıı
Anlaşmamız olmıyan memleketlerle takas devam ediyor.
Munis Faik Ozansoy, Sııdyeye takasla İhracata devam etmekte olduğumuz yolundaki neşriyata dû temas ederek demiştir ki:
“Takası umumî dış ticaret rejimimizden çıkarmış bulunuyoruz, Takas usulünün sadece henüz anlaşmaya varamadığımız yakındoğu memleketlerinin alıcısı bulunduğu ve Avrupa-
Ba-
blararası mübadelemize mevzu teşkil | etmiyen pek tâli bir kaç maddeye is-tlsnaen İnhisar ettirildiği malûmunuzdur. Suriye, anlaşmasız bir memleket durumunda bulunduğundan ancak bu tâlî maddelerin o memlekete takasla ihracı mümkündür. Fakat yazılarda zlkredildiği gibi yapağının takasla ihraç edildiği vâki değildir. Vaziyet şudur: Suriye ile buğday İthali neticesinde borçlanacağımız meblâğ mukabilinde, aynı hesaptan umumî üstemize dahil, Suri-yenin alıcısı bulunduğu maddelerin ihracı için bir protokol imzalanmıştır. Bu protokola göre diğer maddeler gibi yapağının da ihracı mümkündür. Ancak bu muamele anlaşmalı memleketlerle kliring hesabında cereyan eden muameleler gibidir. Aynı şahıs, buğdayı ithal ederek mukabilinde yapağı vesaire ihraç etseydi o zaman muamele h*r hususî takas mahiyetini alırdı ve takasın fiyatlar üzerindeki zararlı tesirine imkân verilmiş olurdu.,,
Son olarak üzüm hakkmdaki yazılan bahis konusu eden D»ş Ticaret Dairesi Başkanı, Ingilterevo on bin tonluk bir satış İmkânı elde edildiğini, bunun bir miktar daha arttınl-m as inin belki mümkün olduğunu, ayrıca Fransamn da üzüm almaya karar vermiş bulunduğunu ve bu yoldaki teklife muvafık cevap verildiğini bildirmiş ve, “Elimizdeki üzüm stoku zaten geçen toplantımızda söylediğim gibi 17 bin ton etrafındadır. Binaenaleyh tngilizîerin alımına Fransızla-nnkl de ilâve edilince üzdnı stokunun eritilmesi mevzuunda b’.r güçlük olmıyacaktır,, demiştir.
Erzurum Et kombinası
1 temmuzda işe başlıyor
Ankara, 26 (A.A.) — Haber aldığımıza göre, Erzurumda kurulan Et Kombinası takriben 1 temmuz tarihinde islemeye başlıyabilecektlr. Marshall Plânı Türkiye İcra Komitesi Et konservesi Uzmanı Mr. H.H. McKee bu fabrikanın başlangıçta mahalli istihlâk için imalâtta bulunacağını, daha sonra şehirlere- de et gönderebileceğini söylemiştir.
Fabrikanın plânlan Louls J. Men-gis firması tarafından hazırlanmıştır. Tesisler Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından inşa ettirilmiştir.
Erzurum fabrikası memleketimizde yapılacak olan dokuz soğuk hava deposu ve et konservesi fabrikasının birincisidir. Diğer fabrikalar önümüzdeki senelerde memleketin mııh-
m mmnuııını
KUTUCULAR, UCUZ KERESTE İSTİYORLAR
îzmir, 25 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Hariçten ithal edilen İncir ve üzüm kutularının ucuzluğu dolayıslyle çalışamıyacak hale düştükleri anlaşılan yerli kutu imalâthane sahipleri bugün Sanayi Birliğinde bir toplantı yaparak kendilerine Orman Genel Müdürlüğünce u-cuz kutuluk kereste verilmediği takdirde imalâthanelerini kapatmak zorunda kalacaklarını Sanayi Birliği vasıtasiyle Ticaret ve Tarım Bakanlıklarına telgrafla bildirdiler.

telif yerlerinde kurulacaktır. Bu fabrikaların inşasında 2500 İşçi çalışacak ve fabrikalar 600 kişiye devamlı olarak iş temin edecektir. Bütün projenin tatbiki için 10.000.000 dolar kadar sarfedilecek ve bu yekûnun yansı Marshall plânı yardım fonundan temin olunacaktır.
Erzurum et fabrikası saatte 50 sığır işleyecek kapasitededir ve günlük verimi 80 tondur. Soğuk hava deposu da 140 ton et depo edebilecek büyüklüktedir. Erzurum civarında istihlâk edilecek olan bu mallar Kayseri soğuk hava deposunun bitmesi İle başka şehirlere de gönderilebilecektir. Kayseri fabrikasının sene sonundan evvel bitirilmesi beklenmektedir.
ANTEPTE YÜN İĞME FABRİKASI AÇILDI
Gaziantep, 26 (A.A.) — Şehrimizde Üçüncü Dokumacılar Kooperatifi tarafından yaptırılan “yün iğme” fabrikasının açılış töreni bugün saat 9 da yapılmıştır.
Törende Vali, Belediye Başkanı, partililer ve kooperatif mensuplan hazır bulunmuştur.
Kooperatif başkanının kısa bir konuşmasından sonra Vali fabrikanın memleket için hayırlı olması temennisinde bulunarak kordeleyi kesmiştir.
Müteakiben davetlilere fabrika gezdirilerek törene son verilmiştir.
Depo işi halledileceğinden
I alım hızlandırılacaktır
Bursa, 26 (A.A.) — Gümrük ve Tekel Bakanı Dr. Fazıl Şe-rafeddin Bürge bu sabah Anadolu Ajansı muhabirine şu beyanatta bulunmuştur:
Müstahsil telâş ediyor. Bizim tütün alışımız da ağır gidiyor.
I Bunun sebebi deposuzluktur.
İki gün zarfında Valinin de himmetiyle bu işi hallettik. 1-negöl'de Toprak Ofise ait bir binayı, Bursada da, faaliyetini tatil etmiş bulunan Mudanya -Bursa hattı üzerindeki istasyon ambarlarını kiralayarak, okulların tatilinden sonra da lüzum kaldığı takdirde bu okulların alt katlarını muvakkaten depo haline getirmek suretiyle bu müşkülü halletmiş bulunuyoruz. I Bugünlerde piyasaya hız verilecektir. Yalnız tüccar kendilerine göre haklı olarak piyasaya girmemiştir. Onlarla da görüştük, Tekelin verdiği fiatleri yüksek buluyorlar. Bu yüzden alacaklan tütünleri sterling sahası memleketlere satamıyacak-larım İleri sürmektedirler. Bize göre flatler fazla yüksek değildir. Bilhassa bu bakımdan müstahsil çok memnundur. Bir müddet sonra tüccarın da bunu anlıyarak piyasaya gireceklerini ümit ederim. Mahsul evsaf itibariyle evvelce tahmin edildiği kadar fena değildir. Yalnız miktarca geçen yıla nispeten çoktur. Biz, gerek Tekel kontenjanı, gerekse destekleme mübayaası bakımlarından lâzım gelen tertipteki aldık ve neticeden müstahsilin tamamiylc memnun kaldığını ummaktayız. Bugünkü fiatler yüksek değildir. Kanaatimiz, bu fiatlerin ihracata elverişli olduğu merkezindedir. 140 kuruştan aşağı tütün alınmamıştır. Bu fiatlerin muhafazasına çalışacağız. Hiç bir suretle fiatler düşürülmiye-cektir. Bazı çevrelerde mubayaanın ağır gitmesinin, ileride müstahsilin nihayet bıkıp düşük fiatle mahsulünü satacağını ileri sürdüklerini İşittim. Bu katiyen varit değildir. Piyasanın ilk gününde tütünün nevilerine göre ne fiat verildiyse, bugün de. piyasa bittiği gün de ayni fiat verilecektir. Kalitenin düşük olduğu hakkmdaki mütalâalar mübalâğalıdır. E-klş sahasının tahdidi de düşünülüyor. Çünkü rastgele tütün ekiliyor. Bugün 100 milyon kilo tütün, bu mahsulün istikbalini tehlikeye sokar.
Tekel Bakanı, Belediye salonunda köylü müstahsilleriyle de bir konuşma yapmış ve kendilerine Tekelin müstahsil elindeki tütünleri tamamen satın alacağını, yalnız depo yüzünden sıkıntı çekildiğini, fakat bunun halledileceğini anlatmıştır.
Bakan yarın, Gemlik ve Orhangazi’ye giderek oradan Yalova yolu ile İzmit'e geçecektir.
İller Bankası Genel Kurulu toplandı
Ankara, 26 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — İller Bankasının 5 inci Genel Kurul toplantısı il ve ilçelerden gelen delegelerin iştirakiyle yapılmıştır. İçişleri Bakanı, uzun bir konuşma ile Genel Kurul çalışmalarını açmıştır.
İngiltere, iiziim kalitemizi beğenmedi
İzmir 26 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Londra Ticaret Müşavirliğimizden Bölge Ticaret Müdürlüğüne gelen bir yazıda İngiliz alıcıların üzümlerimizin kalitesinden şikâyetçi oldukları bildirilmiş ve muhtelif üzüm partilerimizden alınan şikâyet mevzuu nümuneler aynca gönderilmiştir. İzmir ihracat Başkontrolörlü-ğünce yapılan analizde bu nümuneler gerek yabancı madde ve gerekse temizlik bakımlarından nizamnamede kabul edilen hudutlar dahilinde bulunmuştur. Böylece şikâyetin daha ziyade iki memleketin temizlik anlayışı arasındaki farktan ileri geldiği görülmekte ve alâkalılar aynı halin Birleşik Amerika ve Kanadaya sevkedilen incirlerde de aynen vâki olduğuna İşaret ederek maJlanmızm alıcı memleketler temizlik telâkki ve anlayışlarına göre İhzarının zarureti üzerinde ısrarla durmaktadırlar.
YENİ İSTANBULUN NOTU — Bugün aşağıda Borsalarda Vaziyet sütununda görüleceği üzere İngiltere dün İzmlrden tekrar beş bin ton kuru üzüm satın almıştır.
Fasulye düşüyor
Mevsim başında 45 kuruş olan fasulye, dün 25 ten satıldı
Ellerinde kuru fasulye bulunduran fasulye tacirleri, fasulyenin lüks maddeler karşılığında ihracı için bir kombinezon bulunması hakkında Ticaret Bakanlığına müracaat etmişlerdi. Bu müracaate henüz müspet bir cevap gelmemiştir. Eldeki stok miktarının 10 bin çuval olduğu söylenmektedir.
Son günlerde fasulye flati 27 kuruştan 25 kuruşa kadar düşmüştür. Halbuki mevsim başında bunun fl-ati 45 kuruştu.
Sade yağ durumu
Ticaret Bordasında eski sene yağları üzerine muamele olmuyor
Dün yeni mahsul sade yağın düşük açılması üzerine, şehrimizde ellerinde stok bulunduran yağ tacirlerinin zor bir duruma girdiğinden bahsetmiştik. Bu durum karşısında günlerden beri eski mahsul cenup yağlan üzerine Borsada muamele olmamaktadır. Alıcılar, yeni sene yağ mahsulünü beklemektedirler.
Kars ve Ardahandan gelen haberlere göre, bu bölgelerde de bol yağ mahsulü alınacağı anlaşılmaktadır. Henüz buralarda yeni sene yağ piyasası açılmamıştır.
Son yağan yağmurlar
Kuraklık tehlikesini nispeten önlemiştir
Son günlerde piyasayı meşgul eden en mühim mesele, kuraklık ve yağmur hakkmdaki haberlerdir. Ticaret Borsasına muhtelif istihsal bölgelerinden gelen malûmattan, aon yirmi dört saat zarfında. Marmara ve Bursa bölgesine 7 milimetre, PolatlI, Ankara, Çankırı, Kayseri bölgelerine 4 milimetre yağmur yağ. ğı anlaşılmaktadır. Gelen haberlere göre, yağmurların ihtiyaca kâfi gelmediği anlaşılmaktadır. Karacabey Konya ovasında yağmur beklenmektedir. Netice itibariyle »on yağan yağmurların kuraklığı nispeten gi-dertecek mahiyette olduğuna hükme-d ilmektedir.
26/IV/1950 Çarşamba
YABANCI BORSALAR
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
87.—
58.«0
Adana Ticaret Borsası
ıı 1/4
11 1/4
Londra Borsası
Trabzon Ticaret Borsası
200.—
Bradford Piyasası
145.-
Eskişehir Ticaret Borsası
Adana
İskenderiye Borsası
Ecnebi Tahviller
Minır Krmll Fonaiyo 1003.. | 172.-
78.— 170.—
32. n
32.95
31.74
t ene keli) tenckell) çıplak)
Akala Akala Akala Parlak
I
II III
82.56
32.85
31.76
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
271.—
249.—
140.—
199.—
178.—
180.— 170.— 145.—
Eftkl Kapanış
240.—
190.— 134.— 150.—
Son Kapanış
Yııftlt tohumlar :
Ayçiçeği tohumu .
Keten tohumu ......
Kendir tohumu .... Susam .............
Yor fıstığı kabuklu
25.—
40.—
39.—
62.—
76.—
FINDIK
a) %50 randımandı kabuklu tombul
b) İç sıra lcontrollil
79.—
168 —
260.— 270.— 200.—
177.—
76.— 170.—
23 — 146.—
22 — 22 50 36.— 40.—
İzmir ;
28.20
31.—
32.25
31.—
118.—
91 85
272.—
248.—
l«0.-165.— 140.—
150.-
32.25
31.—
21.50
68.-
67.—
64 8/4
11?.—
02.—
47.—
56.—
42.— 227.— 190.— 175 — 180.— 120.—
11.—
27.—
40.—
45.25
56.—
42.—
226.—
100.—
175.—
180.—
120.—
11.—
Nobutl Yeglor:
Zeytinyağı (E.E. Susamyağı (Rnf.
Ayçiçeği (Rafine
Fındık yuftı (Çıplak)
34.—Nom
30.— M 20/21 » 18/21 ”
üzüm çeklrdekRİ» No.O İncir A serisi
“ B serisi Pamuk Akala Pamuk Akala Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
28.-31.— 22.20
23.—
27. —
22.—
36. —
37. —
39.—
28. —
3.85
76.50
7.30
3.80
76.75
7.30
Ticaret Borsacında birinci, İkinci, üçüncü akala pamukları üzerine mahdut miktarda muameleler olmuştur.
Buğday yumuşak sss4te Buğday sert .......
Arpa ..............
22.50
21.—
36.—
36.—
No. 8....
No. 108
I ....
II ....
III .....
İlanı deriler:
Sığır salamura (kanap) Kİ. Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava kurusu kilosu
Hububatı
Buğday yumuşak (TÜc.) Buğday sert (Ofisin) ....
Arpa yemlik (dökme) .....
Mısır (San) çuvalı ......
Fasulye tombul ..........
Faauiya Çalı sert .......
Kuşyeml ................
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil ..........
Nohut natürel ...........
Pamuk (Kantnn=Tallnrı) Ashmounl Kısa elyafh F/G. ... Karonk Uzun elyafIı F/G. ...
Akala
yeril . yağı (rAflne) ... çekirdeği ....
Buğday (Buşell=Sent) ...........
Sert Kış mahsulU No. 2 .......
Kırmızı “ ” No. 2 .........
Pamuk Mlddllng (Libresi=Sent) Mayıs .........................
Temmuz .......................
Ekim .........................
Tiftik (Llbresl=Sent) ..........
Telcans No. 1 ..............
Fındık (Llbreal=Sent) ..........
Kabuklu yerli İri ............
“ orta .............
Lovant iç İthal malı ........
Ekstra İri İç İthal malı .........
Kuru Üzüm (Llbresl=Sent) ......
Thompson çekirdeksiz seçme ...
Kc/cn tohumu (Buşell=Dolar) ... Mlnncapnlla ...................
Kalay (Llbresi=Scnt) ........
Lovha-toneke (100 libre dolar)
Kuru Moyvalnr :
Fındık (kabuklu sivri) ... Fındık (İç tombul) ......
Ceviz (kabuklu) .........
Covlz (İç natürel) ......
Dokuma Hıım Maddclorlı Tiftik (ana mal) .........
Tiftik (Natürel) .........
Yapak Anadolu (Kırkım)
(•) Gününde Borsada muamelesi tescil edilmemiş luhvilûl ve eshamın arz ve talepiero göre taayyün eden takribi piyasa değerleri.
ESHAM VE TAHVİLAT
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
New-York Borsası
Dün
Eski kur
Bugün
Bugün
Ticaret Bordasında fındık fiyatlarında gerileme müşahede edilmektedir. Piyasadaki söylentilere göre. Almanya-nın fındık ithaline permi vermemesinin, fiyatlara tesir ettiği ileri sürülmektedir. Diğer maddelerin durumunda kayda değer bir şey yoktur.
Kambiyo ve Esham ve Tahvilât Borsacında, muhtelif tertipte Devlet Tahvilleri Üzerine İşler olmuştur. Bunların arasında en ziyade % 7 faizli Devlet Tahvilleri aranmıştır. Altın piyasası kararsızlığını muhafaza etmektedir.
İngiltere İaşe Nazırlığı »on 10 bin tonluk mubayaadan başka bu defa yine aynı fiyat ve şartlarla Tarişten 3 bin ve plyaeadan 2 bin ton daha üzüm almıştır. Ayrıca Finlandiyaya da 500 ton üzüm »atılmam boreayı hararetlendlr-mlştir. Inrlr piyasasının »ağlam durumunda bir değişiklik olmamıştır. Bordada pamuk sakin ve istikrarlı durumunu muhafaza ediyor. Pamıık yağı plyaaa-»ının gevşek durumu devam etmektedir.
KAMBİYO
İstanbul Borsası
1 Sterling 100 Dolar 100 Fr. Frangı ... 100 İsviçre Fr 100 Belç. Fr 100 İsveç Kr...... 100 Florin Açılış Kapanış
7.90 282.— 0.80 61.03 5 60 64 67 73.68.40 0.44.128 0.01.876 9.73.90 7.91 282.— 0.80 64 03 5.60 64.67 73.68.40 0 44.128 0.1.876 9.73.90
100 Liret 100 Drahmi 100 Escoudos
Altınlar
Külçe Veril Gr. Külçe Degusııa. Cumhuriyet .... Rrsat Bugün Eski kur
Lira Lira
5.66 5.69.— 38.70 32.— 38,— 36.95 49.07 40.— 37.50 38.— 5.70 5.70 38 85 38.70 38.25 37.05 49 97 40.— 38.50 37.70
Hamlt Gulden Ingiliz
Fransız kok .... NapoU’on III .. İsviçre
New-York*ta t onsu: $ 35
Gümüş, Plâtin
Gümüş Gr Plâtin “ En aşağı En yukarı
10.— 11.—
Zürich Borsası (Serbest)
10.IV.1950 Durumu Türk Lirası Dolar İsviçre Frangı
En aşağı En yukarı
—.00 4.28 1/2 10.80 1.18 12 l.Oâ 4 29 1/2 11.- 1 21
Steriincr
Fransız Frengi
IkrAmlvell tahviller Kapanış (•)
(3,5 1933 Ergani 20.75 24.—
rr5 1938 Ikramlyoll 21.20 22.-
(BLR MIHI Müdafaa I 91
TV M 01 ıııe *^5 1941 Demiryolu IV 9830 100.—
1941 Domiryolu V 99.25 ıno.—
1/2 1949 ikramlyeli ... 08.30 98.—
Diğerleri
1941 Demiryolu VI 98 80 97.50
®r6 Kalkınma 1 99.60 98.55
%6 II 09.30 99.80
%6 m 99.60 100.—
%6 1948 istikrazı I 99.60 90.10
1948 „ II 99.30 98.—
%6 Milli Müdafaa I 96.35 99.—
(Tr6 1919 I 97.60 98.-
1934 Stvas-Erzurum I... 21.30 20.30
%7 1934 •* “ II.-VII... 21.45 20.40
%7 1941 Demiryolu I... 21.— 21.61
%7 1941 11... 21.— 21.—
%7 1941 ’ III... 21.— 22.-
%7 Millî Müdafaa I... 21.70 21.45
(Tr7 M II... 20.98 20,60
• III... 21.08 21.-
%7 “ “ IV... 21.30 21.95
Şirket Tahvilleri
T.C. Ziraat Bankanı 20.40 20 20
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 108.— m.-
tt “ •• c. — —
00 •» 62.25 59.—
00 „ Mümes. Senet. 67.90 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkez Bankası 129.— 120.25
Türkiye Iş Bankası 30,— 29.50
Türk Ticarot Bankası 5.— 5.—
A rain n 15.25 16.75
Şark Değirmencilik 23.25 23.50
Millî Reasürans 8.— 10.25

Keten tohumu (Tonu=Stcrllng) Bombay 67.— 65.— 64.—
Kalküta
Y'cr fiMtığı Hindistan
Tiftik Ivl mal (Llbresl=Fivat) —
II Sıra malı • 1 • ••
riln Aıındolu M • 9 • • • 20/21
II Trakya ” • • 18/21
Sayfa O






’l İL N 1 İSTANBUL —

*> İ X E »I A
4

AVA GARDNER DtYOR Kİ :
"Bedbaht olmayın!.. İnsanları oldukları gibi kabul edin!,,
■ ■ OLLTVVOOD’da bütün şehri aydınlatan yeni bir ışık parladı: Ava Gardner’ln »evimli çehresi.
Ava, her şeyi olan vo aynı zamanda hiç bir şeyi olmıyan bir çocuktu» Daha 20 yaşına gelmeden bütün genç kızların istediklerini zannettikleri şeylerin hepsi onda vardı. Hiç bir güzellik enstitüsünün çizmeye muktedir olamıyacağı kadar mükemmel bir yüz, M.G.M. ile bir kontrat ve onunla birlikte gelen parlak bir föhret ile istikbal ve üzerine hayranlıkla çevrilen binlerce göz. Fakat bu devirlerde Ava Gardner bütün gece Bğlıyacak kadar mustaripti. Bugün artık o zavallı ve korkak çocuktan •ser kalmadı. Onun yerini her zamandan daha güzel ve son derece mesut, olgun bir kadın aldı. Kendisine, "Nasıl oldu?,, diye »oranlara hikâyesini şöyle anlatıyorı
"Çok basit Bedbaht olmanın fazla zor bir iş olduğunu öğrendim. Bir pahaiyet olmak İçin her şeyi birden Çapmak ve birden her şeye erişmek istiyordum. Bunun için de her gün başka bir kalıba girmek için uğraşıyordum, Bir gün geldi kİ asıl şahsiyetimin bu kalıplardan hiç birine uymadığını, bütün bu uğraşmanın da bomboş vo çok saçma olduğunu anladım.
Hollywood’a geldiğim »aman Mç şey bilmiyordum. Evimiziden 10-daklka bir mesafede olan bir Use-yenl bitirmiş, ablamın yanında orkta geçirdiğim iki üç ay hariç çiftlikten dışarı çıkmıştım. Holly-Wood’a uymak, orada kendimi beğen-dlrebilmek için saatlerce güzellik enstitülerinden çıkmıyor, »açımı türlü acayip şekillere »okuyor, tahmin e-âebileceğinlz en fantazi elbise ve şapkaları giyiyordum.,,
Bir gece bir partiye Ava gayet muhteşem siyah bir elbise İçinde gelince misafirlerden bir bayan gayri ihtiyari güldü ve "Zavallı çocuk, özenip annesinin elbisesini giymiş küçük bir kıza benziyor,, dedi.
Bu giyinme hevesi de geçince Ava İşık olma hevesine kapıldı. Bunu da kendi ağzından dlnllyellmı
"Çocukken en büyük üzüntüm kek olmayışımdı. Onun İçin hep kek kardeşlerimle oynar, koşuda oyunlarda hep onlara yetişmek terdim. Kadın olmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu ancak bir kaç av evvel anladım.
Biraz büyüdükten sonra mektep hocam olmak hevesine kapıldım. Bir müddet sonra bu da geçti.
Güzel ve muhteşem bir kadın olmak hevesimin de nasıl neticelendiğini biliyorsunuz. Artık benim için Çapılacak yegâne şey âşık olmaktı. Mlckey Rooney İle evlendiğim zaman henüz 19 yaşında idim. Bu iş de neticelenemedi. Çünkü ben, hakiki hayattaki evlenmeyi de sahnedeklnin aynı sandım. Halbuki İnsan bütün Ömrünce rol oynıyamıyor. Bazan da İstirahat etmek ihtiyacım hissediyor Bizim, benim, en büyük kusurumuz, çok iyi bir insan olan Mlckey Ye bütün gençliği sukutu hayale uğratan pey karşımızdaki İnsandan çok fazla şey bekleme m izdir. Böyle düşündüğümüz müddetçe durmadan kalbimiz kinim insan kırıldığı zaman da karşısındakini kabahatli bulmaktan kendini alamaz. Halbuki insanlar karşı-lanndak ileri daima oldukları gibi kabul etmelidirler.^
tik aşkının bu şekilde neticelenme-
er-•r-ve is-
si de Avayı çok sarstı.' Kendine olan itimadı büsbütün azaldı.
"Bu sefer yine rol oynamaya başladım,, , diyor. "Her gece bir eğlence yerinde gezen, saçma sapan konuşup her şeye gülen mesut, neşeli bir kız rolü.*
Bu ara Artle Shaw*a rastladı ve onunla evlendi. Fakat Ava yine rol oynamaktan kurtulamadı. Çünkü Artle Shaw gayet malûmatlı bir insandı. Karısının da öyle olmasını isti yeceginl tahmin ederek bu sefer de Ava malûmatlı ve mütefekkir bir kadın kalıbına girmek için uğraştı. Yavaş yavaş sıhhati bozulmaya başladı. Bütün gün yorulup çalıştıktan sonra boş vakitlerini de edebiyat ve tarih okumakla geçiriyordu. Ve böylece bir gün, 23 yaşında, Ava Gardner kendini yapayalnız, 2 kere boşanmış, yorgun ve yıpranmış buldu.
Bundan sonra Ava kaybolmaya
yüz tutan kendi şahsiyetini bulmak için uğraşmaya başladı ki bu diğerlerinden daha kolay ve daha zevkli oldu.
Bugün artık Ava ne olduğunu ve ne istediğini biliyor.
"Bedbaht olmanın çok güç olduğunu öğrendim,, diyor. "Muhakkak ki mesut olmanın bedbaht olmaktan daha kolay olduğunu anlıyan yegâne kız da ben değilimdir. îçlnde bulunduğumuz dünya, hiç şüphe yok kİ Çok kanşık ve »af bir dürüstlükle İnsanın kolay kolay ayakta duramıya-cağı bir yerdir. Fakat hiç olmazsa insan, sadece nefsine karşı dürüst ve samimi olmalı. O zaman geri kalan şeylerin de İdaresi çok daha basit olur.,,
Ve bugün Ava Gardner senelerden beri ilk defa olarak memnun ve mesut yaşıyor.*
F. M.
HAFTANIN FİLMLERİ
Sihirli
SANAT BAHİSLERİ
Rembrandt ve hikâyeleri
Bu sanatkârın portrelerinde en derin, en karışık hikâyeler okunabilir. Rembrandt bir masal ve efsane ressamıdır
pEMBRANDT, resimle hikâye an-“ latan sanatkârların en büyüğüdür. Çok defa büyük bir portre ressamı olarak anılmasına rağmen, gene de Rembrandt’ın portrelerinde en derin, en karışık hikâyeler okunabilir. Bu portrelerle Rembrandt; kadın, erkek, bütün insanların İç hayatlarını, yalnızlıklarını ve üzüntülerini hiç bir kimsenin ifade edemiyeceğl bir tarzda anlatmıştır.
Rembrandt, aynı zamanda en büyük masal ve efsane ressamıdır. Klâsik mitoloji ve tarihten parçalar alıp, fırçaalyle canlandırmıştır. Fakat o-nun için en büyük ' hikâye kitabı’ Incil’dir.
Rembrandt’ın dinî resimlerini hak-klyle anlıyabllmek İçin, İlkönce Ru-bens’in eserlerini gözden geçirmek lâzımdır. Rubens’ln "Bakir Yılanın ibadeti", "Suçsuzların Katliamı", "Kıralların Aşkı". "Çarmıha geriliş’’ ve azizlerin mucize resimleri gibi eserleri de dahil olmak üzere, bütün tablolarında maddî ihtişam ve enerji, İnsanları hayret ve huşu içinde bırakan dramatik tesirler görülür. Rem-brandt’m dini resimlerinde, sessiz sessiz, dünya kuvvetleri yahut kendi benlikleri ile çarpışan insanların mücadeleleri ve bilhassa İsa’nın hayatı canlandırılmıştır.
âdeta bir gerektiği heyecanı, mütevazı,
resim halde, bütün »akln
Rembrandt, Protestan ressamların en büyüğüdür. Fakat İşin garip tarafı; sipariş aldığı tabloları yapabilmek için Rubens’ln fabrikası kurması Rembrandt’ın bütün kalbi ile yaptığı bu
resimlerini »atın almak kimsenin aklına gelmemekte İdi.
Geçen yaz Münich'den Sanat Konseyine verilen altı tane İsa resmi, Rembrandt'a Prens Frederick Henry tarafından yaptırılmıştı. Bu altı tablo —şimdi ortadan kaybolan yedinci bir resimle beraber— Rembrandt ’ın dini tabloları için aldığı tek siparişti. Bugün sayısı yüz altmışı bulan dini yağlı boya tablolarından acaba kaç tanesi Rembrandt’ın yaşa (lığı günlerde akla yakın bir fiyatla satılabilmiştir T Zamanımıza kadar muhafaza edilmiş olan altı yüz tane dini resmi, Rembrandt ancak kendini. ailesini ve bir İki dostunu memnun etmek İçin yapmış olsa gerek
Daha ilk günlerinden beri, Rembrandt gayet büyük bir sadelikle resim çizerdi. Bunu '‘Bâklre ve Çocuk" adlı tablosunda görebiliriz. Şimdi "British Museum"da bulunan bu resmi, Rembrandt, yeni evlbiken yap-
Küçük İsa'nın bulunuşu

( - 4
M


X
* r*
Meryem ve İsa
mıştı. tik bakışta resim bir iki dakika içinde çizilmiş hissini verir. Fakat gene de, ne kadar canlıdır. Şekiller ne kadar kati bir hatla çizilmiş ve ışığa ne gü^el bir şekilde gömülmüştür. Üzerinde ısrarla durulan noktalar ne kadar yerinde seçilmiş ve bütün bunlardan doğan hava ne kadar dokunaklı ve hazindir. Ufacık teferruatta ne derin hikâyeler gizlidir. Kaşık, çanak ve pencere kenarında ne sakin bir ifade şekli vardır.
Daha gençken halk için yaptığı resimlerde Rembrandt, Ruber.s’in tekniğini kullanmıştır. Mağrurdur, İçi enerji ile doludur. Bu tarzı "Çobanlara Görünen Melekler" adi* tablosunda görebiliriz. Güney memleketlerinin havasını taşıyan manzaralar,
harap binalar, ışıkla gölgenin dramatik zıtlığı ve bütün şekillerin bükülen, ritmik hareketleri Rubens’t hatırlatır.
Yirmi »ene sonra yaptığı "İsa Mabeddekl Münakaşasından ana ba-basiyle dönerken* adlı eseri bundan ne kadar farklıdır. O resmi yaptığı sırada oğlu Tltua. tabloda tasvir et* tlği îsanm yaşındaydı. Bu eserde, Rembrandt'ın oğluna karşı sevgisiyle İsa hakkında. kİ düşüncesi okunur.
Bundan sonra yaptığı "Mukaddes Aile,, adlı yağlı boya tablosunda arka fon gene gayet muazzamdır ve İnce İnce işlenmiştir. Mum ışığının aksettirdiği kocaman gölgeler, eser-mütevazı insanlarla teşkil eder. Daha o
deki sessiz ve büyük bir tezat zamandan Rembrandt insan hislerinin tam olarak anlatılamıyacağmı, tasvir edllemiyeceğini, ancak o hisler hakkında küçük bir işaret, bir fikir verebileceğini anlamıştı. Zamanla bunu, fonda, ufak bir İfade ile, yahut ışığın gelişi ile yapmayı Öğrendi.
"National Galery"de bulunan "Çobanların ibadeti" adlı tabloda, başlıca ışık, Isadan etrafa yayılan aydınlıktır. Katolik geleneğinin bir inanışı olan bu ışık, derin bir incelikle öteyi beriyi, kıyıyı bucağı aydınlatır ve bu ılık aydınlıkta insanlardan daha insan olan yüzler görünür.
F. K.
RÜNYANIN sevilen klâsikleri ** arasında yer almış olan Fran-ce« Hodgson Bumett’ln "The Sec-ret Garden - Sihirli Bahçe" adlı romanı M.M.M. Stüdyosu tarafından filme alınmıştır. Baş rollerde Oscar mükâfatını kazanan Holly-wood’un en genç yıldızlarından Margaret O’Brien ve Dean Stock-well bulunmaktadır. Diğer artistler: Herbert MarshaJl, Gladys Cooper, Elsa Lanchester, Regi-nald Owen‘dir; İlâveten Hollywood-un yeni »İmalarından Captaln (yavru tilki), Rascal (sincap), Naney (kuzu) ve Jlmmy (mahir karga) bu filmde yer almaktadırlar.
Filmin mevzuu kısaca şudur: Hlndlstandakl malarya salgınında yetim kalan, on yaşındaki Mary Lennox (Margaret O’Brien), lngllteredcki amcasının vesayetine verilir. Amcası Archl-bald Craven (Herbert Marshall) Yorkshlre’da büyük bir bahçe i-çindekl muhteşem evinde münzevi bir hayat sürmektedir. Güzel karısının on sene evvelki ölümünden sonra hayata ve etrafındaki insanlara küsmüştür. Paranın tedarik edebileceği her şeyi, yeğeni Mary’ye vermektedir. Amcasının Londra seyahatlerinden birinde, Mary, hizmetçilerden Martha’nın ıElsa Lanchester) küçük kardeşi Dlckon (Brlnn Roger) ile büyük bahçeyi araştırmaya çıkarlar. Dlckon, ona, yengesinin ölümüne sebep olan ağacın bulun-luğu yere girilmesi memnu sihirli bahçeden bahseder. Mary auah-arı bulup bahçeye girdiği günlen sonra, yanlışlığını unutur ve vepyenl bir hayata başlar. Dic-(on İle, harap bahçeyi eski haille getirmeye çalışırlar. Bu arada. Mary, evin İçinde bir sır daha keşfetmiştir. Kâhya kadın Mrs dedlock’un ıGladys Cooper) mü-eaddlt İhtarlarına rağmen, evin asak olan kısmına girdiği bir ;ün, bağırıp çağıran, ağlayan bir ’ocukla karşılaşır. Kendi yaşında >lnn bu sakat oğlanın kuzeni ol-luğunu öğrenir. Kuzeni, Colin (Dean Stockıvell) hizmetçileri ;ok fena kullanıyor, istediği şeyt /apmadıklan takdirde huysıızlan-maya başlamakla onları korkutu-
yordu. Mary bunlara aldırmıya rak, Colin ile arkadaş olur. Lon-dradan getirilen bir mütehassıs, çocuğun babasının tesiri altında böyle huysuzlandığını, sakatlığının İse, korku İle tahayyül edilmiş ve hastalık olduğunu söyler. Böylece Mary, sihirli baJıçeyi eski haline koymakla kalmaz, kuzenini de iyi eder. O sırada vicdan azabı duyarak evine dönen Craven, oğluna yaptığı haksızlığı düzeltmek İçin evi satmaya ve başka bir şehre taşınmaya karar verir. Babasının, yasak edilen bahçeyi açtıkları ve onu eski haline getirdikleri İçin kızacağını bilen Colin, son bir gayretle İlk defa olarak yürür. Craven, bu mucize karşısında, İstikbalin kendisi, oğlu Colin ve Mary için mesut ve güzel olacağına İnanmıştır.
Umumiyet itibariyle filmin sürükleyici bir havası vardır. Yedi bir fotoğraf tekniğinin kullanılması enteresan noktalardan birini teşkil etmektedir. Filmin mühim bir kısmı renksiz olduğu halde, yalnız sihirli bahçenin gelişip güzelleşme sahneleri renkli çekilmiştir. Bu suretle bahçenin tedrici yeşermesi ve tabiatın bütün haşmetiyle canlanması daha bariz olarak göze çaıpmak-ta, tesir ve heyecanı bir kat daha arttırmaktadır.
Filmin dört ayaklı yıldızlarından mahir ve usta karga "Jim-my", bir hafta süren çalınmalardan sonra o kadar kıymetli görülmüştür ki. M.G.M. Stüdyosu Jimmy’yl film çevrillnceye kadar 10.000 dolara sigortalamıştı.
Film esnasında gayet hoş bir vaka olmuştur. Bahçede geçen sahnelerde kullanılmak üzere getirilen bir çift tilki, kafes içinde kuliste durmaktaydı. Bir sabah herkes İş başına geldiği zaman Margaret O’Brien’l kafes n içinde tilkilerle oynaşırken buldular. Biraz sonra kafesten çıkarı Mar-garet’o "Nasıl, tilkileri beğendin mİ 7" diye soran rejisör, Fred M. \VUcox. küçük artistin hayretle açılan gözleri karşısında, sabırla gelecek cevabı bekledi. Neden sonra kendine gelen Margaret, "Ben onlan köpek zannetmişim!...." diyebildi.
Türk karikatürünün bugünkü durumu
Orhan KARAVEI1
HER millet ve topluluğunun kendine hâs bir müzik, şiir veya resim anlayışı olduğu gibi, bir "karikatür telâkkisi,, de mevcuttur. Biz evvelâ şunu tâyin etmeye çalışalım: insanların gülünç taraflarını bulup, mübalâğa pertavsısiyle büyütmek, irileştirmek için asırlarca önce ortaya çıkarılan karikatür, acaba bir sanat mıdır? Karikatürün, bugün bir çok memleketlerin sosyal hayatında oynadığı rolü ve kazandığı iti ban nazarı dikkate alırsak buna "evet,, diye cevap vermek icap eder.
Hakiki mâna ve hudutları İçinde kaldıkça ve kendisini teslim ettiği eller vazifelerini bildikçe, karikatür dalma sanattır. Karikatürist bugün, devrin mustarip insanlarına, bir an için dahi olsa dertlerini unutturmakta. kederli yüzlerinde, ümit ve neşe çizgileri yaratmak suretiyle "sanat için sanat., değil, "insanlık için sanat,, yapmaktadır. Bu sebepten bütün gerçek karikatürcüleri, hümanizm ordusunun birer faal neferi telâkki edebiliriz.

Değişik iklimler. İktisadî, içtimai hayat şartlan, ananeler; muhtelif cemiyetlerin insanlan arasında bâriz bazı ayrılıklar, karakter ve zevk farkları doğurur. Bir tngilizı katıla katıla güldüren fıkra, Fransıza dudak büktürmekten tleri gidemez. Bunun gibi çoğumuz, bir ecnebi mizah mecmuasını karıştırırken orada gördüğümüz karikatürleri "saçma.. lık-la itham edebiliriz.
Hal böyle olduğuna göre bizim karikatür anlayışımızla başka milletle-rinki arasında ne gibi bir ayrılık vardır; bu anlayışların hangisi gerçek sanatin ifadesidir?
Her şeyden evvel şuna işaret etmek lâzımdır ki, bizim sanatkârlarımızın bir kısmı, resim ile karikatür arasındaki farkı anlamak islemiyorlar Sayfalarını karıştırdığımız yerli mizah mecmualannda. hiç bir hususiyet tasımıyan ve altlannda uzun u-zun konuşmalar göze çarpan çizgiler görüyoruz. Bunlar âdeta resimlendirilmiş birer fıkra oluyorlar. Sonra, bir noktaya daha temas etmek yerinde olur. Karikatüristlerimizden bazıları sanatlarının gayelerini unutarak, resimlerine muhakkak bir de-
kolte veya mayolu kadın sokmaktan kendilerini alamıyorlar. Dikkat ve itina ile çizilmiş muntazam ve yan çıplak kadın vücutları... Bunun karikatürle ne alâkası vardır? işte bu yüzden "Türk karikatürcülüğü,, diye bir şey kalmıyor, halk yavaş yavaş Avrupa ve Amerika mizahına rağbet ediyor. Bereket versin, bazı genç ve feragatli kabiliyetlerimiz» her şeye rağmen pornografi edebiyatından fırçalanın masun tutmak yolundadırlar.

"Halk böyle istiyor,, mantığı, körpe hamlelerimizin önüne daima set çekmektedir. Böyle düşünerek kötü filim yapanz, kötü tiyatro, roman yazarız. Halk böyle sini seviyor, diyerek hüviyetslz, boş, fakat gürültülü gazeteler çıkanrız. Eğer aynı zihniyet devam ederse, hakikaten halk daha iyisini tstiyebllmek lktidannı kaybedecektir. Bunun için, meselâ, halkın alıştığı seviyeden üstün gazete çıkarmalı, tiyatro yazmalıyız. Bunun biraz güç olduğu ve fedakârlık istediği âşikârdır. Fakat hizmet gayesi güdenler, böylece hareketle mükellef olduklannı unutmamalıdırlar...
Karikatürcülerimiz de; Cemal Nadirin faziletli ve kudretli şahısnda eşsiz bir sanatkâr yetiştiren bir milletin çocukları olduklarım hatırlarından çıkarmıyarak, güldüren, ve hemen akabinde düşündüren kaliteli e-serler yaratmak yolunu tutmalı, ömrü pek kısa sürecek dahili siyasetle alâkalı karikatürlerden ziyade, daima yaşıyacak resimler çlzmelidtrler.

Gitgide, enternasyonal bir kıymet arzetmeye başlıyan nev’i şahsına münhasır politik resimleriyle Turhan Selçuk’u, Semih Balcıoğlunu. Altanı, daha ziyade köye müteallik çizgilerle nazan dikkati celbeden Hüseyin Mumcuyu, iyi bir illüstrasyon ressamı olmakla beraber ara sıra zarif karikatürler de veren Süruriyi ve daha (azla çalışmasını temenni ettiğimi» Selma Enıiroğlunu bu arada saymak lâzımdır. Gönül arzu eder ki, bu genç eller üzerinde yükselecek "Türk karikatürü,, milletimizin ince ruhLu, zeki buluşlu karakterini beynelmilel bir kıymet olarak dünyaya akeettlre» bilsin.



ÎT Nisan 1950
Çiftçilerimize müjde Alman sanayiinin en mütekâmil eseri. Sabırsızlıkla beklediğiniz TAM DİZEL 25 BEYGIRL K NORMAG TRAKTÖRLERİMİZ
I Bol yedek aksamiyle gelmiştir.
I Traktör almadan bir defa görmeniz
I menfaatiniz icabıdır
I TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ :
I MEHMET KAVALA
I Galata, Tahir Han
I Telefon: 40430 - 42673 Telgraf: Lamet İstanbul
I TEŞHİR VE SATIŞ YERİ
I Tepebaşı, Alp Oteli altında
-

r
4

İSTANBUL
•>§/ SERGİSİ
İstanbul Sergisi Komiserliğinden :
1 _ İstanbul Sergisi bu yıl 1 temmuzda açılıp 31 temmuzda kapanacaktır.
2 — Sergi geçen yıl olduğu gibi Harbiyedekl (Spor ve Sergi Sarayı) binası ile etrafındaki 2 numaralı park sahasında kurulacaktır.
3 — Sergide bllûmum yerli mamûlât ve masnuat ile ürünler teşhir edileceği gibi -Türkiyedeki mümessilleri vasıtasiyle temsil edilmek şartiyle - ecnebi fabrikaların mamûlâtı da teşhir edilebilecektir.
4 — Sergide satış yapılabilir.
5 — Sergi plânlan hazırlanmış ve eğlence ve atraksyonlar İçin de sahalar ayrılmış ve yer tevziatına başlanmıştır.
6 — Sergiye iştirak etmek isteyenlerin yerlerini kapatmak üzere her gün saat on dörtten on yediye kadar serginin Daim! Bürosuna müracaattan rica olunur.
7 — Adres: Bahçekapı, Dördüncü Vakıf han üçüncü kat 36 No.
Telefonlar: Santral 24486 ve doğru hat 25891. Telgraf adresi: Sergi, İstanbul - Posta kutusu İstanbul 377 (5242)
Sayın doktorlarımızla diş tabiplerimizin nazarı dikkatine
Evsaf ve teknik üstünlükleri dolay ısiy le, az zamanda gördükleri büyük rağbet ve yakın alâkadan dolayı, her türlü dişçi âlet ve cihazlarımızla, tıbbi cihazlarımız bol miktarda temin edilmiştir. İhtiyaç sahiplerinin mağazamızı teşrifleri, menfaatleri icabıdır.
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ :
MEHMET KAVALA
Galata, Tahir Han
Telefon: 40430 - 42673 Telgraf: Lamel İstanbul TEŞHİR VE SATIŞ MAHALLİ : Tepebaşı, Alp Oteli altında
1.200.000 LİTRE BENZİN ve 215.000 KİLO MAZOT SATIN ALINACAKTIR.
Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs işletme Müessesesinden :
1 _ 1.200,000 Litre benzin ile 215000 kilo mazot teklif
verme usulü ile satın alınacaktır.
2 — Şartnamesi parasız olarak müessese alım, satım ve
tesisat şubesinden alınabilir.
3 — İlgililerin şartname esasına göre tanzim edecekleri
tekliflerini en geç 27 nisan 1950 tarihine kadar müessese umum müdürlüğüne vermeleri itan olunur.
Et ve Balık Tesisi ve Vasıtaları Satın Alınacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden
Marshall Yardımından faydalanılarak memleketimizde kurulacak et ve balık tesislerine ait makine, teçhizat ve malzeme kısmen Amerika Birleşik Devletlerindeki Firmalardan direkt olarak kısmen ve tiraj haklarından istifade edilerek Danimarka ve Almanyadan temin edilecektir. Bu işlerle ilgili bulunan firmaların satuıalma işleriyle yetkili kılınmış olan heyetlerle temas etmek için Avrupa heyetinin merkez ittihaz edeceği Frankfurt şehrindeki Türkiye Ticaret Ataşeliğinden ve Amerika Heyeti İçin de Illinois eyaletinin Şlkago şehrindeki Sltevens oteline müracaatları ilân olunur. (5265)
Savfa: 7
ZEITUNC FdR DEUTSCHLAND
Şimdiden temin
MÜMESSİLLİĞİ
GÜNDE 3 KASE ALINABİLİR.
I
YENİ İSTANBUL
Bağcılarımıza Müjde
Yeni Mahsul Kükürtlerimiz Bol Miktarda Piyasaya çıkarıldı: KEÇİBORLU KÜKÜRTLERİ İŞLETMESİ MÜESSESESİNDEN
%99,5 safiyette halis Türk menşeli ve 50 Kgr.Iık kanaviçe torbalardaki kükürtlerimiz, hem UCUZLUK ve hem de EVSAF ve ÜSTÜN TES1RL1K bakımından yabancı kükürtlere tercih edilmektedir. Bağcılarımızın istedikleri kadar KEÇİBORLU KÜKÜRDÜ'nü yerinde alabilmeleri için yurdun her tarafında ajanlıklar açmış bulunuyoruz.
Keçiborlu Kükürdü, Hem Bağcıya ve Hem de Memlekete Menfaat Sağlar !
Ajanlarımızdan Kükürt hakkındaki Broşürlerimizi isteyiniz ve Kükürtlerimizi tecrübe ediniz, muhakkak ki kazanırsınız.
MÜRACAAT YERLERİ :
Yanda resmi görülen REKLÂM KULELERİ m
İSTANBUL VE HAVALİSİ
KOCAELİ HAVALİSİ
İÇİN :
İÇİN :
MARMARA
BÖLGESİ İÇİN :
EGE BÖLGESİ İÇİN :
MEMLEKETİN DİĞER BÖLGELERİ İÇİN :
İstanbulda: Reşat Araş, 4. cü Vakıf han, kat 1. No. 37, Tel adresi: ŞADARAS — İSTANBUL.
Adap tut arında: Fahreddln Yener, Ali Yıldız ve Hamdi Tokcl, Soğan-pazarı No. 19, Tel. adresi: YENER — ADAPAZARI.
Bandırmada: İsmail Abacı ve Mahdumları, Şehit Süleymanbey Caddesi No. 49.
“Afyon - Alaşehir - İzmir ve Afyon - Aydın - İzmir tren güzergâhı İle İzmir ve Bergama Hinterlandı,,: İzmir de: ÜZÜM TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ BİRLİĞİ. İzmir - Alsancak, Posta kutusu No. 220, Tel. adresi: TARİŞ — İZMİR veya BİRLİĞİN tren güzergâhındaki ÜZÜM TARIM SATIŞ KOO-PERAFLERİ mahalli teşekkülleri.
Keçiborluda: Kükürt İşletmesi
Müessesesi Müdürlüğü, Tel. adresi: KÜKÜRT — KEÇİBORLU.

Yeni İstanbul ilâncılık Ltd. Şirketi
Müellif Cad. 6-8 Beyoğlu - İstanbul
Telgraf : Hetlo - İstanbul Tel. : 44756 - 44757
B ANOUE POÜR VALEURS DE PLACEMENT
ZÜRİCH
TALSTRASSE 15
SERMAYE VE İHTİYATLARI : 7.500.000 İsviçre frangı HER TÜRLÜ BANKA MUAMELÂTI Bilhassa kambiyo ve tahvilât işlerinde ihtisası vardır
Telgraf Adresi : VALORBANK — ZÜRİCH
BÜYÜK BAHÇELİ ”
SATILIK KÖŞK
Erenköyünde İstasyona çok yakın asfalt cadde üzerinde köşebaşı 31x42 iki cepheli, etrafı duvarla ve demir parmaklıkla çevrili, İçerisinde 200 e yakın çam ve muhtelif meyva ağaçları bulunan 1500 M2 bahçe içinde iki katlı geniş teraslı bir köşk boş teslim 55.000 liraya şahlıktır.
Müracaat: Karaköy Otobüs Durağı Demirbağ Han No. 18 Telefon 40304
Kâzım Özalp Caddesi, Ilgar Ap. 1-9
Telefon: 23031
MAYIS 1950
e
Yeni İstanbul Abonman Karneleri
TrnnljurfcrAIlgcıncine
Almanyanın en mühim siyasi ve bilhassa İktisadî gazetesi
e Dünya iktisadiyatı hakkında size en iyi malûmatı verir.
Alman sanayiinin mümessilliğini almak isteyenler ve Türk mahsullerini satmak arzusunda bulunan tüccarların bu gazeteye verecekleri ilânlar, kendilerine en büyük faydayı temin eder.
YENİ İSTANBUL TEVZİAT VE İLANCILIK LTD. ŞİRKETİ, VERECEĞİNİZ İLANLARI KABUL VE HAZIRLAMA İŞLERİNE YARDIM EDER.
Telgraf : HETLO - İSTANBUL Telefon : 44756 - 57

11 J.
■ -(> i Aa* W'
G&lfp ve hakem, mağlûbu İplerden kurtarmaya çalınıyorlar.
Pariftte yapılan bir müsabakayı kaşanan Frank SeK-ton dünya şampiyonluğu Unvanını muhafaza etmiştir
Flnlândlyada yapılan son güreşlerde, 73 kilo Dünya GrekoRomen ikinciliğini kazanan Celâl Atik Finlandiya güreşleri için çok hazırlanacağını ve Stockholm’ün acısını çıkaracağını söylemektedir.




*/z • - ’ la

MAĞLÛP KALECl
t ııgil terede kupa maçlarında. Birmingham takımının kalecisi GUbert Herrick, bütün gayretini sarfederek, kalesini kurtarmaya çalışıyor. Fakat karşısındaki Charlton muhacimi, kalecinin, bütün gayretlerine ı-ûğmen, takımının ilk golünü kaydediyor» Top ağlarda L
Dünyo Ağır Sıklet Boks Şampiyonu
karşısına Buffalo'da çıkacak olan Amerikan Boksörü Freedie Beshore, müsabakadan önce umumî bir muayeneden geçirilmiştir. Aynı muayeneyi geçiren dünya şampiyonunun kaburga kemiklerinden birinde çatlaklık müşahede edilince, maç bir müddet için geri bırakılmıştır. Resimde, dünya şampiyonunun rakibi Freedie, kafa kemikleri (EncĞphalographe) ismi verilen âletle muayene edilirken görülmektedir.
Charles Ezzard'ın

HAFİF StKLET ŞAMPtYONOSTNA HAZIRLIKLAR
Almanya hafif sıklet boka şampiyonu 30 yaşındaki HEÎN TEN HOF. Al-manyada Dürkhelın kaplıcasında bir antrenman kampına girmiştir. Maçın teferruatı hakkında henüz müzakereler cereyan etmekte ise de maç günü 7 mayı» olarak te* bit edilmiştir. 1,83 boyunda ve 105 kilo alırlığında olan “Holn,, geçen yıl Ameri-kavı dolaşmış fakat, dövüşecek basım bulamamıştır. Resimde, Heln’l maça hazırlanırken görmekteyiz
yçr’T**-' r


Birltanya imparatorluğunun New Zealand’da yapılacak kürek yarışlarında İngiltereli temsil edilecek sklf takımı seçilmiştir. Resimde bıı vazifeyi yapacak olan kürekçiler görülmektedir


BU DA MAĞLUP KALECİ
tngflteire kupa maçlarında Manchester City kalecisi Frantnıan, büyük bir gayretle kalesini müdafaaya uğraşırken. direğe çarpıp geri gelen top. İlk şütu atan Arsenal santrforu Harry Gorlng’in ayağına geliyor. Şüt, gol... Arsenal 4-1 karandığı maçın. İlk golünü bu suretle atmış oldu.
Atletizm mevsimi en hararetli devresine girmek üzere. Dünyanın her tarafında atletler Milletlerarası şampiyonalara hazırlanıyorlar. Yukarıda bir Fransız kadın atletini uzun atlarken görüyorsunuz
BUGtjN AÇIK OLAN MÜZELER
Î8TANBUL
A ya. of ya: (Telf. 21750) 10-16.
Ttlrk ve Inîûm Enerleri: 13.30-
16.30. İZMİR
Arkeoloji Müzesi: (3324) 9-12,
13 30-17.
T I Y A T R O l A R
İSTANBUL
ŞZHÎR TİYATROLARI ı
DRAM KISMI 20.30 da Dell Saraylı.
KOMEDİ KISMI: 20 30 da Üvey Kardeşler.
YENİ SES OPERETİ: 20.45 de A-par Topar.
KONAK PAVYONU: Ispanyol at-raksyon trupu.
ANKARA
KtÇÜK TtTATRO: (11169) Km-kançlar.
GAR GAZİNOSU — Parla Revü HeyetL
PAVYONDA — İtalyan Akrobat-lan.
İZMİR
«KHtR TİYATROSU ı Temsil yok.

SİNEM A L A R
BEYOĞLU CtHETÎ
ATLAS: (40835) Şarlatan.
AKIN (80718) 1 — Uçuruma Doğru 2 — KÖroğlu.
ALKAZAR (42562) 1 — Şehzade Sindbad. 2 — Meçhul Ada.
AR (44394) Sihirli Aşk. Suare; Bahar Olunca.
ELHAMRA (43595) Sihirli Aşk. Suare: Macera Adası:
İPEK (44289) Zoronun işareti.
İNCİ (84595) 1 — Havanada Festival. 2 — Şanghay Ekspresi.
LÂLE (43595) Ateşten Gömlek (Türk filmi). Suare: Asiler Ülkesi.
MELEK (40868) Sihirli Bahçe.
SARAY (41659) 1 — Vasili» Logo-thetidla Elen Komedi Trupu.
SUATPARK (83143) 1 — Fırtına Gecesi. 2 — Dinmeyen Sızı.
SÜMER (42851) 1 — Dalavereciler 2 — Şehrazadın Doğuşu.
ŞARK (40380» Tomaton Caniler Çeteni.
ŞIK (43726) 1 — Denizler Aslanı (Türkçe), 2 — Ölüm Yuvalan.
TAKSİM (43191) Kapanan Gözler
TAN 1 — Uçuruma Doğru. 2 — Efsuncu Baba.
YENİ (84137) Nesimaçı Amerika-da.
ÜNAL (49306) 1 — Hazine Peşinde. 2 — Amber.
TILDIZ (42847) Son Kısmet.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Haydutlar Kırallçesl. 2 — Meçhul Arkadaş-
AYSIJ (21917) 1 — Kahire - Bağ-dad, 2 — Macera Limanı.
AZAK (23542u 1 — Lüküa Hayat. 2 — Damga.
ÇEMBERİ.ÎTAŞ (22513) Bir Fırtına Gecesi. 2 — Senede Bir Gün.
FERAH İstanbul Geceleri.
HALK 1 — Firavunun Hazînesi. 2 — Kızıl Tepe (Renkli).
İSTANBUL (22367) 1 — Kılıçların Gölgesinde. 2 — 3 AhbAp Çavuşlar Casuslar Peşinde.
KISMET (26654) 1 — Saratoga
Güzeli. 2 — Gazi SalAhuddin.
MARMARA (23860) 1 — Şanghay-lı Kadın. 2 — Zehirli Kadın.
MİLLÎ (22962) 1 — Meçhul Arkadaş. 2 — Haydutlar Kırallçesl,
Tl RAN (22127) 1 — Lüküs Hayat 2 — Damga.
YENİ (Bakırköy 16-126)) 1 — Bar Çiçeği. 2 — Zafer Abidesi.
KADIKÖY CİHETİ
HÂLE (60112) 1 — Kanlı Altın.
2 — Yaşamnk Arzusu.
OPERA 1 — Aslanların Pençesinde. 2 — Aşk Bestesi.
SÜREYYA (60682) 1 — Zafere Doğru. 2 — Rio Aşkları.
Suare: 1 — Sihirli Aşk.. 2 — Karanlık Ayna.
YELDEĞİRMENİ 1 — Hayat Başlıyor. 2 — Kaldırım Kuşları.
3 — Yumruk Yumruğa.
ANKARA
ANKARA İ23432~) 1 — Çingene
Prenses. 2 — Renkli Mucizeler.
BÜYÜK (15031) Kaptan Siroko.
CEBECİ (13846ı Dağların Canavarı.
PARK (11131) Düşman Kardeşler. SUS (14071) Düşman Kardeşler.
SÜMER (14072) Tarzan ve Kaplan Kadın.
ULUS (22294) Karanlık Geçit.
YENİ (14040) Vatan Haini.
IZtdlR
ELHAMRA Şöhret ve Para*
LÂLE 1 — Kanlı Döftüş. 2 — Kutup KAşlfleri.
TAYYARE 1950 Stockholm Güreşleri.
TAN 1 — Kanlı Döğüş. 2 — Kutup KAşlfleri.
TENt 1 — Tarzan Ormanlar Aslanı. 2 — Ağır Ceza.
KARŞIYAKA OtrtETİ
MELEK 1 — Zamane Kızt. 2 —
Genç Kartallar. SÜMER Zehirli Yalan.
“YENİ İSTANBUL., un bugün İçin tavsiye ettiği programlar: DAHİLDE:
8.30 Ankara: Beethoven 1 cl senfoni (Pl.). — 18.00 Ankara: İnce saz —• 19.25 İstanbul: Piyano soloları. — 21.15 İstanbul: Fasıl hevetl konseri.
HA HİÇTE:
11.30 Londra: F İskoç orkestrası konseri. 23.03 İlgiye (355,0 - 290.1 m.) Verdi'nin "Rlgoletto,, operasından parçalar.
ANKARA:
7.30 M. S. Ayarı. — 7.31 Hafif müzik (Pl.). — 7.45 Haberler.— 800 Şarkılar (PL). — 8.15 Tangolar (PL). — 8.25 Günün programı ve Hava raporu. — 8 30 Beethoven - Do Majör birinci senfoni iPL). — 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program. — 12.30 M. S. Ayarı. — 12.30 Karışık
şarkılar. — 13.00 Haberler. —
13.15 Radyo salon orkestralı
(Şef: Halil Onayman). — 13.30 öğle Gazetesi. — 13.45 Radyo
salon orkestrasının devamı. — 14.00 Akşam programı, Hava raporu ve kapanış. — 17.58 A-çılış ve program. — 18.00 M. S. Ayan. — 18.00 İnce saz (SegAh faslı). — 18.45 Filim melodileri (PL). —• 19.00 M. S. Ayarı ve haberler. — 19.15 Geçmişte Bugün. — 19.20 Yurttan sesler. —
19,45 Radyo ile İngilizce. — 20.00 Dans müziği (PL). — 20.15 Radyo Gazetesi. — 20.30 Serbest
saat. — 20.35 Tanburla saz e-serlcri (M. Cemil). — 20.50 O-yun havaları (Bağlama takımı)
— 21.00 UNESCO Gazetesi.
21.15 Şan soloları, Rıchard Stra-usstan lledler. SÖylIycn: Saadet Alp. Piyanoda H. Von Goertz.
— 21.45 Konuşma; (Sağlık postası) Cemalettln Or. — 22.00
Müzikseverin saath — 22.45 M. S. Ayarı ve Haberler. — 23.(M) Program ve kapanış.
İSTANBUL!
12.57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Safiye Aylıldnn şarkı ve türküler (PL)
— 13.30 Johann Strauss dan valeler (PL). — 13.50 Ev kadını:
İdeal ev kadını kileri. — 14.00 şarkı ve türküler. — 14 40 Dans müziği (Pl.). — İ5.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar. —
18.00 Caz müziği (PL). — 18 30 Keman soloları tPL). — 18 45
Saz eserleri. — 19 00 Haberler.
— 19.15 İstanbul haberleri. —
19.20 Hafif ara müziği (PL). —
19 25 Piyano soloları. — 10 45
Şarkı ve türküler. — 20.15 •‘Ummadık taş baş yarar,, Temsil.
— 21.05 Dans müziği (Pl.). —
21.15 Fasıl heyeti konseri. — 22.00 Küçük orkestradan melodiler. — 22.20 Dana müziği (Pl ).
— 22 45 Haberler. — 23.00 Karışık hafif gece müziği (Pl.). —
23.30 Programlar ve kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR
LONDRA.
7.30 Harold Geller ve orkestrası. 8.00 Hafif orkestra konseri.
8.45 Dinleyici İstekleri.
9.15 Talnı Court orkestnrsından hafif müzik.
11.00 Müzik hatıraları.
11.30 BBC Iskoç orkestrası konseri.
13.30 Sud Dean dans orkestrası. 18.00 Dans müziği.
19.15 Müzik hatıraları.
19.18 Dinleyici istekleri.
21.30 Operalardan parçalar. 24.00 Dinleyici İstekleri.
İTALYA (355.0 - 290.1 m.):
23.03 Verdinin •’Rigoletto., operasından parçalar.
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu
Anadolu yakası
Ankara
İzmir
44998
60536
91
2251
Beyoğlu 44644 Kadıköy 60872
I
İstanbul 24222 Üsküdar 60945
Ankara 00.İzmir 2222, K.yaka 15055
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
12.50 D.H.Y. (Türk) Ankaradan
14.— D.H.Y. (Türk) tzmirden.
16.20 P.A.A. (Amerikan) Hong-kong, Bangkok. Kalküta, Delhi, Karaşl, Şamdan.
16.20 D.H.Y. (Türk) İskenderun, Adana, D. Bakır, Malatya, Ankaradan.
17.45 C.Y. (Kıbrıs) Nikosya, Ankaradan,
19.10 S.R. (İsviçre) Zürich. Cenevre, Atlnadan.
22 30 S.A.S (tskandlıiav) Stockholm, Kopenhag. Münlhten.
GİDECEK OLAN lÇARLAR
8 30 B.E.A (Ingiliz) Atina. Roma. Nls, LondrAya.
9.— D.H.Y, (Türk) Ankaraya.
10.10 D.H Y. (Türk) Ankara. Kıbrıs. Beyruta.
11.30 C.G.D.T. Beyrut, Kahlreye.
13.50 D.HY. (Türk) Izmire.
1130 D.H Y. (Türk) Ankaraya.
17.05 P.A.A, (Amerikan) Münih, Londraya.
23.30 S.A.S. (İskandinav) Lydda-
ya.
GELECEK OLAN VAPURLAR
20.30 Ma ra kaz (Mudanvadan).
GİDECEK OLAN VAPURLAR
5.— İzmir (Knradenlze).
9.— Marnkaz (Mudanyava) .
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6 45 Semplon (Avrupa).
7.10 Doğu.
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
9.— Toros.
18.10 Ankara.
21.30 Semplon (Avrupa).
ECZAN
EMİNÖNÜ:
Ankara (Eminönü) — Sim Baş-doğan (KÜçükpAzar) — Esat ıDİvanyolu) — SalAhaddin (Çar-şıkapı).
BEYOĞLU!
Güneş (Merkez) — Banmak (Taksim) — Bat.ist Tülbentçi (Taksim) — Bankalar (Galata) — Necdet Ekrem (Şişli) — Çubukçu (Şişli) — Halıcıoğiu (Haa-köy) — Yeni Turan (Kasımpaşa i.
FATİH:
Muharrem Tanır (Şehzadebaşı) — Etem Pertev (Aksaray) — Samatva — Hamdl Emgen (Şehremini) — M. Fuat Bayer (Ka-ragümrükı — Orhan Avcıoğlu (Fener).
BEŞİKTAŞ:
S. Recep — Yeni (Ortaköy) — ArnavutkÖy — Merkez (Bebek).
KADIKÖY:
Yeni Moda — Kızıltoprak — Göztepe — Bostancı.
ÜSKÜDAR: Ahmediye.
HEYBELİADA: H. Halk.
Bt'YÜKADA: Halk.
ANKARA
Çankaya — Halk — îametpaşa.
tZMtR
Tilkilik (Basmahane) — Şifa (Ke-meraltı) — Yeni (Eşrefpaşa) — Güzelyalı (Yalılar) — Çankaya (Al sancak).

Comments (0)