SİYASİ İKTİSADİ
Sayı 89 — 10 Kuruç
% A
A
11






MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlân lar: 6 ncı sahifedc santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes’ııliyot kabul edilmez.
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Telefon: 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
Abono: Türkiyo için seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
İÇ ve DIŞ POLiTiKA
X____ 26/11/1950 -----'
İşçilerin bu seferki hükümetleri
İNGİLİZ Başvekili Attlee, yakın Iparti arkadaşlariyle istişarelerini bitirdikten sonra, gene işçilerden ibaret bir hükümet teşkil etmek kararını vermiş ve bunu bir komünıke ile resmen ilân etmiş bulunuyor.
Bir taraftan da mevcut ekseriyetin zayıf olmasından, sene sonundan önce yeni seçimlere gidilmesi ihtimal ve lüzumundan bahseden tefsirler devam eylemektedir.
Fakat, Başvekilin riyasetinde yapılmış olan büyük danışma toplantısında. Sağlık Bakanı Bevan ve daha bir iki arkadaşının bulunmamış olması da ayrıca dikkati celbetmiş bulunuyor. Bevan. İşçi Partisinin sol cenah lideridir. Neşredilen tebliğ. ziyadesiyle mutedil bir lisan ile kaleme alınmıştır.
Binaenaleyh bütün bu münferit noktaları bir arada mütalâa ederek, bir tahmin yapılacak olursa, bu seferki İşçi Hükümetinin, sosyalistçe tatbikat bakımından mevcuda bir şey ilâve etmiyeceği. daha ziyade kendi sağ cenahının mûtedil görüşlerine yer vereceği ve bu suretle, karşısındaki kuvvetli muhalefet ile iyi geçinmeye çalışacağı hükmüne varabiliriz. Çünkü bir yandan da, Kiralın Parlâmento açış mesajında fazla ileri hedeflere yer verilmiyeceği ileri sürülmektedir.
Vietnam'a yardım meselesi
AMERİKA, Vietnam’ın resmi mümessili olan Bao-Dai
Hükümetine acele yardım etmek kararındadır. Çünkü bundan bir müddet öncesine kadar, yardımın Fransa eliyle ve hattâ Fran* saya Atlantik Anlaşması mucibince gönderilecek Amerikan silâhlarından yapılması düşünülüyordu. Amerika, bunu Atlantik müdafaası zaviyesinden mahzurlu görünce. Vietnam'a mevcut Fransız silâhlarının gönderilerek, bunların yerine Amerikadan gelecek silâhların ikame edilmesi etrafında bir mutabakat hâsıl olmuştu.
Şu var ki, silâhların şu veyahut bu şekilde evvelâ Fransaya ve ondan sonra ancak, hem de bir yığın hesap kitaptan sonra Vietnam’a gönderilmesi bir kere işi uzatıyor, İkincisi Fransız tahmil ve tahliye işçisi, komünist tahri-kâtm tesiriyle irsalâtı baltalıyor, üçüncüsü de, bu, Vietnam üzerindeki Fransız himaye ve vesayetinin bir nevi devamı mânasını ta-zammun ediyordu.
Verilen haberlere göre, bu mahzurlar, Amerika tarafından Fransaya bildirilmiş bulunmaktadır. Amerikanın kestirmeden ve doğrudan doğruya yardımda bulunmayı tercih ettiği de, ilâve edilmiştir. Ki, bu yoldan gidilecek olursa, Bao-Dai idaresinin hükümranlık haklarına malik bulunduğu daha iyi anlaşılacak ve Siam gibi Asya devletlerinin Bao-Dai idaresini tanımaları kolaylaşmış olacaktır.
Görülüyor ki, Vietnam’a yardım meselesi, gelip bu memleketin sûrî yahut hakikî bir istiklâle sahip olması noktasına dayanmıştır. Ve Amerika, bunu, Asya milletlerine hakikî bir istiklâl vermek zaviyesinden halletmek fikrindedir.
Buna mukabil Fransızlar, Bao-Dai idaresinin, yapılacak yardımı lâyıkiyle kullanamıyacağını, buna göre teşkilâtlı olmadığını, eğer bu yoldan gidilecek olursa, silâhların ve yardımın heder olacağını iddia ediyorlar. İşte bu iki görüşün yakında telifine çalışılacağı ve Jessup'un bu iş için Paris’e geleceği bildirilmektedir.
Westerling macerasının sonu
SİNGAPUR’DA Weaterling'-in tevkif edildiği bildiriliyor. Bu suretle meşru ve herkes tarafından tanınmış, aynı zamanda vatandaşları tarafından desteklenen bir idareye karşıgelen bir sergerde tasfiye edilmiş bulunuyor. Dansı Hoşi-Min'in başına ! Zira, birinci sergerde İkincisi için, bir mukayese bahanesi teşkil edebilirdi.
★ ★★★

• r
-M
Acheson vc Beviıı
Achesonla Bevin ne
zaman görüşecek?
Amerikan resmî şahsiyetleri, Ingilterede siyasî vaziyet aydınlanıncaya kadar bir karara varılabilmesine ihtimal vermiyorlar
Washington, 26 A.A. (Reuter) —, Amerikan Dışişleri Bakanı Acheson ile İngiliz Dışişleri Bakanı Emest Berin in her iki memleketi alâkadar eden meseleleri gözden geçirmek ü-zere buluşmaları hususu, Washing-ton resmî çevrelerinde yarı resmi şekilde görüşülmüştür.
Resmi şahsiyetler hiç bir karara yarılamadığını söylemişlerdir. Ingil-terede siyasi vaziyet aydınlanıncaya kadar bir karara varılabilmesi ihtimali de yoktur.
İngiliz ve Amerikan liderleri arasında bir toplantı yapılıncaya kadar aylar geçebilir.
Truman idaresinde yapılan bir fi-
★ ★
Yeni kabinede mühim değişiklikler bekleniyor
Londra, 26 ıYİRS) — Yetkili kay-naklara nazaran. Başbakan Attlee, yeni kabineyi hafta içinde kuracaktır, fakat kabine listesi ancak parlâmentonun açılışından biraz evvel neşredilecektir.
Kabinede bazı mühim değişikliklerin yapılacağı bildirilmektedir. Bunların en mühimmi. seçime iştirak et-miyen Şehir Plânlaşma Bakanı Silkin’İn ve seçimi kaybeden Müstemlekeler Bakam Creech-Jones'un yerine getirilecek şahıslar etrafında temerküz edecektir.
Dün kabinenin yaptığı gizli toplantıya bazı bakanların iştirak etmeyişi de bilhassa manidar görülmüştür. Bu bakanlar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Aneurin Bevan. Ziraat Bakanı Williams ve İskoçya Müsteşarı Woodburn idi.
Kralın parlâmento açış nutkundaki hükümet programı etrafında şiddetli münakaşalar olacağı şimdiden tahmin edilmektedir. Cüz’I ekseriyetine ve kritik durumuna rağmen, Attlee kabinesinin düşme tehlikesi yoktur. İngiliz anayasasına, nazaran, kabine ancak itimat oyu alamadığı takdirde düşülebilir ve itimat reyi de hükümet reisi tarafından talep edilebilir. Attlee’nin şimdilik güven oyu istiyerek vazıyetini tehlikeye düşüreceği tahmin edilmemektedir. Ma-amafih durumun bu şerait altında u-zun sürmlyeceği aşikârdır. Gelecek altı veya sekiz ay içinde yeniden genel seçimlere gidileceği tahminleri kuvvetli bir cereyan haline gelmeye başlamıştır. Fakat bu hususta kati bir şey söylemek şimdilik faydasız olduğu kadar da imkânsızdır.
kir yoklaması, resmi şahsiyetlerin İngiliz parlâmentosunda hâriz bir çoğunluk bulunmamasından hayal kırıklığına uğradıklarını ve bunun İngiltere ile Amerika arasındaki münasebetleri ihlâl etmesinden korktuklarını göstermiştir.
Dış siyasetle alâkadar bazı Amerikan şahsiyetleri İngilterede bir milli koalisyon kabinesi kurulmasını tercih edeceklerdi.
Bu siyasi şahsiyetler, batılı milletlerin komünizme karşı yapılan siyasi ve iktisadi mücadelede muvaffakiyeti temin etmek için daha tesirli bir hareket hattı tatbik etmek zorunda oldukları fikrindedirler.

Yunanistanda genel seçimler için hazırlık
Beş martta yapılacak seçimler için parti şefleri büyük faaliyete geçtiler
Atina, 11 (A.A. -Atina ajansı bildiriyor) — Genel seçimlerin yapılacağı gün yaklaştıkça, seçim mücadelesi gittikçe şiddetlenmektedir. Parti şefleri büyük bir faaliyet göstererek, mümkün olan her vasıta ile memleketin her tarafına gitmekte ve siyasî programları hakkında izahat vermektedirler.
Bu arada Başbakan Teotokis, seçimlerin geri bırakılacağı yolundaki söylentileri kesin olarak yalanlıyarak, seçimlerin önceden kararlaştırılmış olduğu gibi kati olarak 5 mart pazar günü yapılacağını tekrarlamıştır.
Diğer taraftarı İçişleri Bakanı Nİkola Lianopulos* valilere yeni bir tâ mi ın göndererek seçimlerin herhangi bir engele mâruz kalmadan yapılmasını sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasını tavsiye etmiştir.
________________J
Arap Birliği, 10 martta toplanacak
Kahire, 26 A.A. (Reuter) — Mısır Başbakanı Nahas Paşa, Arap Birliğine dahil bütün memleketler Başbakanlarını 10 martta Kahirede açılacak olan Arap Birliği konseyinin o-turumuna iştirake dâvet etmiştir.

Afoni enerji komisyonunun muvakkat balkanı Sıınınıer T. Pike selefiyle beraber
Amerika, atom bombası uçaklarını arttırıyor
Şimdiden 8000 uçağa birden taarruz imkânı verecek 48 grupluk bombardıman uçak filosu kuruluyor
Washıngton, 26 A.A. ı Reuter) Amerikan savunma şefleri, Başkan Truman’a atom bombası uçaklarının arttırılmasına matuf bir tasarı vermişlerdir. Bu tasarıya göre refakat avcı uçakları grupu sayısı ile atom bombası uçakları kara hizmetleri personeli sayısı da artacaktır.
Başkan Truman, daha şimdiden
8000 uçağa taarruz İmkânı verecek
48 grupluk bombardıman uçak filosu kurulmasını sağlayan bir bütçe hazırlamıştır
Henüz hiç bir tafsilât, verilmeyen bu takviye tnsarasının maarafı harbe katılmayan birliklerden yapılacak indirmelerle karşılanacaktır.
Söz alan hatipler, İktidar Partisine karşı şiddetli hücumlarda bulundular
Ankara 26 'Hububİ muhabirimizden) — Millet Partisi Ankara 11 Kongre-si, bu aabnh saat 10 da Gar Gazinosu salonunda M delegenin iştirakiyle toplandı. Kongrede Genel Başkan Hikmet Bayur, milletvekillerinden Sadık Aldoğan. Haşan Dinçer, Ahmet Tahtakılıç, Ahmet Oğuz ve Fethi Erinçağ hazır bulunuyorlardı.
Afyon Milletvekili Haşan Dlnçer'in, Kongre Başkanlığına seçilmesini müteakip okunan idare heyeti raporu üzerinde muhtelif hatipler tenkidlerde bulundular.
Dilekler üzerinde yapılan konuşmalarda iktidarın icraatına şiddetle hücum edilerek büyük suiistimaller yapıldığı iddia edildi. Kızılcahamam delegelerinden Şerif Koşar, gençlerin yetiştirildikleri bahanesiyle her yıl hâzineden milyonlarca tahsisat verilen Halkevlerinde tavla ve hattâ kumar oynandığını, iktidar partisinin şimdiden tazyik yapmaya başladığını
İÇ SAYFALARDA
İKİNCİ
Sulh için lüzumlu hır dâva
ÜÇÜNCÜ
Haftanın iktisadi hâdiselerine bakış "Yeni İstanbul” un iktisadi anketi
DÖRDÜNCÜ
Kaybolan bir sanat
Reşat Nuri Daragö
Redhouse
Cevdet Perin
BEŞÎNCÎ
La ura (Hikâye)
Spor
Westerling
tevkif edildi
Sabık yüzbaşı, İngiliz müstemlekesine pasaportsuz girdiği için yakalandı
Londra 26 (A İRS) — Singapur’dan resmen bildirildiğine göre, Java’da Bndönezya makanılnriruı isyan etmiş o)an sabık HollandalI Yüzbaşı Rov-mönd VVesterling, resmi makamlar tarafından İngiliz ıriüâtenı lekesine pasaportsuz ve vizesiz girmek suçundan dolayı bıı sabah tevkif edilmiştir.
Singapur’da, VVeeterlihg'In nasıl bir
Franaada komünistIcı İn tertipledikleri son grevler (hdayıMylc polis ve ordu tarafından İşgal edilen Kvmıult fabrikası
muameleye tâbi tutulacağı bilinmemektedir.
anlattı ve dedi ki:
— Geçenlerde Kızılcahamama 9 kırmızı plâka numaralı resmî bir araba: dostları ava getirmiştir. Bundan cesaret alan daha küçük salahiyetliler neler yapmaz?
1505 plâka numaralı bir posta kamyonu. hat tamiri için gittiği yerden dönerken diğer nakliye kamyonlarının işini elinden alırcasma kilosu yirmi paraya yük taşımaya teşebbüs etmiştir..,
İktidarın yapmakla övündüğü fabrikalara alt bir misal olarak Ateş Tuğlası Fabrikacını ele alan hatip devamla:
*'— Bu fabrika Kilyostadır. Tuğla yapılacak toprak şileden; Beykoz ve Şartından: kömür ise Zonguldaktan tedarik edilir. Ham maddesi, bu suretle temin edilen bir fabrikanın çıkaracağı ateş tuğlasının maliyeti ne olur? İşte kurulan bütün fabrikajar. bu mahiyettedir.,,' dedi.
Öğleden sonraki toplantı
Öğleden sonra devam eden müzakerelerde bir diğer delege, köylere "Köroğlunun Ayvazı,, çalımı ile gelerek atlarına yem astıran, köylünün bir tek tavuğunu kestirerek kendilerine zorla ziyafet çektiren orman muhafaza memurlarından yana yakıla şikâyet etti.
Sarfiyat raporunun kabulünü ve seçimlerin yapılmasını mütaakıp İl İdare Heyeti Başkanlığına seçilen Sadık Aldoğan söz aldı;
Sildik Aldoğanın «özleri
1945 yılında Sanfranclscoda kabul edilen İnsanHakları Beyannajnesinin 21 nci maddesinin birinci fıkrasında vatandaşın memleket idarecine ya doğrudan doğruya veya seçin İt olduğu temsilcisi vasıl asiyle iştirak edeceği yolundaki hükmünü izah eden Aldoğan, Halk Partisinin; vatandaşın bu hakkına asla riayet etmediğini, milleti vasayet altında tutmakta ısrar ettiğini ve haberleşme hürriyetini tanımadığını anlattı. Aynı beyannamenin 19 uncu maddesinde herkesin düşünmekte ve düşüncesini ifade etmekte hür olduğunu anlatan Aldoğan. savcılara, yargıçlara ve bizzat Adalet Bakanına hitap etti ve bu hükme rağmen Kudret Gazetesi sahibinin neden hapsedildiğini sordu.
Ahmet Tuhtakılıç'ın sözleri
Ahmet Tahtakılıç, burada konuşan köylü vatandaşların gözlerini kalbe ( vlrerek ve kulaklarını vicdan uıygusu-na vererek dinlemesi lâzım geldiğini belirtti. Orman Kanunu hakkındaki şikâyetleri ele alarak dedi ki:
“— Devlet, de benim, yurt da benim. dert de benim.,, diyen Türk vatandaşı kanunlara riayet etmektedir. Fakat, iktidar, onun ev yapma, yemek pişirme ve ısınma ihtiyacını düşünmeden kanun yapmakladır ..
Hntip devanda:
- Milli İradenin tahakkuku, insanca yaşamanın ilk şartıdır. Bur.un için memleketi sınır taşından sınır tasına ve milleti 18 milyon olarak düşünmek lâzımdır.
Milleti, reyinde hür vatandaşlar o-larak tanıdıktan ve vatandaş reyine hürmeti kahul ettikten sonra hu hakikati »ezmoyenlrr de içine düştükleri fâsid daireden kurtulacaklardır.
Genel Başkan Hikmet Bayur, kongrenin evvelce ve gizlice alınmış hiçbir tedbir şüphesine yer vermeden, çok sanunıi bir şekilde cereyan etliğini tebarüz ettirdi Partinin kuvvetini bundan aldığım, parti idaresinde vazife almış olanların milletin gözünden düşmek endişesini dııiına gözonünde tuttuklarım anlattı ve sözlerim şöyle bitirdi:
“ Lktidardakllerin de bunu takdir etmelerini temenni ederiz O zaman, onların itibarları yükselir ve biz bundan ancak memnun oluruz Fakat onların buna cesareti yoktur
Millet, sükun ve vakar içinde, dimdik. iktidarın karşısına dikilecektir. İktidar .bundan korkmaktadıı .,
Alınıet Oğıızım sözleri
Son olarak Ahmet Oğuz soz aldı: “Vatandaşın kabı kaçağı satılarak toplanan bir buçuk milyar liralık bütçe*’ nln tahlilini yaptı ve bütçenin yarıcından fazlasının, memlekette kolay İdareyi temin için bir araya getirilen bir kütleye .şarfedildlğlni, yeni Seçim Kanununun vatandaşa emniyet, verici olmadığım anlattı ve iktidarın “Muhalefette fikir yoktur’.. İ€İ(linl»»rına cevap veren hatip, Meclisti v» komisyonlarda birçok yollar gösterdiklerini belirtti, fakat iktidar partisinin memleketi bir çiftlik ağası gibi idare etliğini. i yıl bekledikten sonra Seçim Kanununu bütçe zamanına ve aceleye getirdiklerini. Marshall Yardımını yiyecek ve İçeceğe harcadıklarını, bu memleketin, bu myiotin derilerini bilmediklerini anlatarak sözlerini bilirdi.
Başka söz isteyen olmadı, hıışkaıı. Haşan Dinçer, kongrenin iyi manzarasını belirtti ve seçilen arkadajları-na muvaffakiyetler dileyerek oturumu kapadı.
¥ ¥ ¥
Edirne il kongresi
Edirne 26 (Hususi muhabirimizden) Millet Partisi il kongresi bugün toplandı, İdare heyeti raporu okunup t tsvip edildikten sonra muhtelif hatipler şpz alarak çeşitli mevzularda tenkidlerde bulundular. Dilekler arasında en çok taraflar bulanı seçim tarihi üzerindeki görüşme oldu. Hatibin aoçim tarihini ön( almanın mahzur-lorı hakkındaki beyanatı umumi lılr la n İp havnaı yarattı Idııre heyeti seçimini müteakip kongre samimi bir hava içindi* dağılmıştır.
BM
Patrik Athenagoras dünkü va’zında
. Patrik Athenagoras
_ ♦ i
Ortodoks Kilisesinin
| • | • • • • I A. k . •
birliğini ilan etti
Doğu Avrupa Ortodoksları üzerinde Rus kilisesinin yaptığı tazyika karşı yapdan bir ihtar
Patrik Athcm&goras, Ortodoks Kil işerinin bayr&ıpı münasebetiyle ortödoks dünyasına bir hitabede bulunmuştur. Diln sabah Fener Kilisesinde yapılan bir Hini merasim sırasında balın! geçen mesajı Pplrlk İn bizzat kendisi okumuş ve aynı meFnJ. İstanbuidakl bütün Ortodoks Icıll.Hpbn'indc tekrar edilmiştir.
Beyanatın büyük bir kışını. Ortodoks Kilisesinin tarih boyunca gösterdiği faaliyet ve mücadeleye ayrılmıştı. Ancak mesajda, Moskovndaki Rûs kilisesinin propaganda ve taayikına kmşı dikkatli davranmaları için ortodoka düriyasına bir İhtarda da bulunuluyordu. Tabii. Athenagoras. Moskova kilisesini açıkça bahis mevzuu etmemiştir. Fakat beyanatı okuyunca, yapılmak İstenilen telmih derhal anlaşılıyordu.
Intanhuldaki Fener Ortodoks KİIIkc-filnden bahsederken. Athenagoras ez-cilmlc şöyle demiştir:
•*— Fener Kilisesi hakiki ortodokd hı-
Valinin tetkikleri
Vali ve Belediye Başkanı Fahreddin Kerim Gökay dün Fatih ve Çarşamba semtlerindeki pazar yerleriyle polis karakollarını teftiş etmiştir. Vah buraların pazar yerlerindeki fiyatlardan çok memnun kaldığını söylemiştir.
rlstıyan tarihine o kadar yakından bağlıdır ki, ikisini bir bütün olarak relAkkl el inek İcap eder... Muhtelif memleketlerdeki nvıdun veya otosefal fmuhtar) ortodoles kiliseleri Fenerde birleşmektedirler, Zaten bu birleşme halidir kİ Ortodoks kilİRelnrtni kabili taksim olmayan bir varlık şekline sokuyor. Gene aynı birlik fikrinin neticesi olarak Fener Patrikhanesi, dini vecibelerinin naşı sırasında İstisnai zorluklarla karşılaşan kardeş kiliselerinin derdine derman oluyor, onlara yardımlardn bulunuyor. Fener Ortodoks Patrikhanesinin tavassutu olmadan diğer Ortodoks kiliseleriyle temasa geçmek kabil değildir..,
Salâhiyet sahibi müşahitlerin kanaatine güre. Patrik Alhcnagorııs’ın bu sözleri, Sovyet işgali altındukl memleketlerde yaşayan nrlodokslara Moskova kilisesinin tazyikına kapılma malarını ihtar ediyor, aynı zamanda Moskova kilişe.Mİnin muhtemel bir teşebbüsüne karşı İstanbul Patriklin nesinin üstün durumunu belirtiyor.
Bilindiği gibi, Moskova ldlkscsi. demirperde arkasında, kalan ortodoks kiliselerini kendi etrafında toplamaya çalışmaktadır. Şimdiden Macar kilisesi ü-zerlnde b.'ıkııııiyef tesia etmiştir. Ru-man\a kilisesinin de tehlikede olduğu söyleniyor. İşte bu sebepler yüzünden, şimdiye kadar ortodoks kilisesinin i-çinde bulunduğu zorlukları açığa vurmak İKtonıemiş olan P.ıtrik Athenago-raa. dünkü bayramı vesile ittihaz ederek müspet hlr müdahalede bulunmaya mecbur kalmıştır.
— Kız sana kaç kere söyledim; öyle açık »eyler okuma diye.’..
e
Sayfa 2
Sulh için lüzumlu bir dâva hallediliyor
Avrupa milletleri, geniş bir yol şebekesiyle
birbirine bağlanacak
Lake Succea. Şuhnt (Birleşini» .Milletlrr Banın Büroaıınâan) — Roma İmpııratorluftımun Inkıraeın-dan hrrl İlk (lofa olarak» Aırııpa-(Iu nui>trrrk bir "büyük yollar şe-bekml” kurulmanı düşünülüyor.
Kara yolları nakil vaaıtalan nıütelmanınlnrı. Birleşmiş Milletler Avrupa İktisadî Komisyonunun himayesi altında toplanmışlar, bir aonrlik çalışmalardan aonrA plânlarını hatırlamışlardır» Teablt edilen planlara göre. Ilelalnkl, Marsilya. Ediııburg, Roma gibi birbirinden çok uzak şehirler, 23 anayol ve (U İltisak yolu şebekesi ile bağlanacaktır.
Yolların ve nakil vasıtalarının bu şekilde ACİİşmeşl, Avrupa milletlerini birbirine yaklaştırmak hususunda çok ınühim bir ıınsıır o-labilocektlr. Hakikaten insanların, eşyaların ve fikirlerin bir memleketten öbürüne sel halinde ve serbestçe mübadele etlllnırsl» milletler arasındaki siyasi ve İçtimai aykı-rılıldnn ortadan kaldırmaya yarayacak bir hnl çaresidir. Bu yol şebekesi projesinin, bir çok noktalardan, Birleşik Anıerlkadaki muhtelif devletlerin İşblrliğiyle bütün milletin menfaatine olarak HÇilan ııınumî büyük yollur İdaresine benzet ilebileceğine İşaret edllmekte-(lir.
.Avrupa İktisadi komisyonu, Av-rupada hâlen mevcut yolların ıslah edilmesi ve yenilerinin inşası için tatbik edilecek esasları şimdiden teştti etmiş bulunuyor. Bıı esaslar, şoselerin grnlşltğlnl, yol kenarlarını, meyilleri, virajları, üts yapıları, karşılaşmaları, görüş ın-vlyelerlni, köprüleri, tünelleri ve diğer bütün teknik meseleleri İçine almaktadır.
Üç çeşit yol dÜşUnülınektcdlr. Birincisi, gidiş gelişi ayrı olan yollardır kİ, şimdi Avrııpada bulunan yollardan vasati olarak daha gonlş tutulacak ve bunlara 7 metre genişlik verilecektir» İkincisi, ortasından bir küçük mânla veya çlr-gl ile ayrılmış her biri üçer mctTe genişlikte gidiş ve geliş yollarıdır. Üçüncü kategoride, 10 metre genişlikte ve üç ayrı yola malik şaseler bulunmaktadır.
Avrupa İktisadi Konısİyonu» n-lûkalı bütün memleketlere şimdiden mümessil göndererek, onların önümüzdeki on sene İçinde yol İşçisi, malzeme ve teçhizat bakımından Iktldnrları derecesini tahkik

»4
Y F N T TSTAKBVE

27 Şubat
KIS
(?•
H
projeye göre, Alp dağları ve Avrupanııi en yüksek olan Moiıt-Bhınr tepesi d-hlr tünel açılacaktır. Ayni
ohnlşfir. Bıı ınoınlokctlerctan ekserisi İşçi ve malzeme hııaUAunda imkânları bıılıınduAıı cevabını vor-ınlşse de, Imzıları teçhizat bıılamı» yaraklarını söylemişlerdir. Avrupa İktisadi Komisyonu, bu memleketlere mali yardım İmkânlarını tetkik etmeye başlamıştır.
Diğer taraflını. Fransa İle İtalya arasında İmzalanan yeııl bir ını-laşmadaıı sonra, milletlerarası kara .yolları seyrüseferini ıslah etmek üzere geniş bir İnşaat projesi hazırlanmış olup tatbikimi geçilmiştir. BU oltında noktası varında
zamanda, Manclıe denizi altında da bir tünel açılmasına dair olan eski fikir de münakaşa edilmekte İse do müteha«*iAİnr bunun şimdilik tat-blkına imkân olmadığı kanaatinde* dlrler.
1200 kilometreden fazla uzayan Alp silsileleri, yalnız büyük İtalyan yarımadasının Önünde değil, batı Avrupa İle Balkanlar arasında da dik bir mânla teşkil ediyorlar. En eski tarihlerden beri İtalya İle şimal Avrupayi birbirine bağlayan yegâne yol olan boğaz geçitleri, senenin büyük bir kısmında karlarla örtülü ohıp. ekseriya geçilmez bir halde bulunuyorlar. Bu yüzden, dağ silsilelerinin Akdeniz ve Tu-naya dayanan İki ııcıınıı İstisna e-dersek Alp’lerin İki tarafındaki milyonlarca insanı yekdiğerine bağlayacak daimi bir yol mevcut değildir. Manmnflh, Alp’leri tünel vasıtaslyle kaleden beş tane demiryolu bulunmaktadır. 150 seneden beri Mont-Blnııc dağının altında karn > olu tünelleri açılması hukında pek çok projeler düşünülmüş, fakat bilhassa askeri ve stratejik sebeplerle hiç birisi kabul ve tatbik edilmemişti.
BelkJ çok yakında» hiç aktarma yapmaya lüzum kalmadan Londra-dan Balkanlara trenle gitmek kabil olacaktır. İhracat malları da, Avrupa kıtasının bir ucundnn ö-bürüne doğrudan doğruya gönderilebilecektir. Milletler arasındaki hu pratik bağların, beynelmilel anlayış ve sakinliği artıracağı ve yenilerin doğmasına sebep olacağı şüphesizdir.
Alınan bu tedbirler, yalnız ticari münasebetler İçin değil, aulhiln tahakkuku için de faydalı olacaktır.
tın

RLER
Almanlar, doğudan batıya kaçıyorlar
Demokrat Partinin
Seyrüsefer tedbirleri
Beş senede, Doğudaki Alınanlardan 1 milyon 700 bini, hicret etti
beri nakerden kaçmak için bir f ıran t balcll.vormuş.
*'Demirp»rd«" nin ııieşrû şokllüc kolay bir iştir. Almanya Cun>-Rus mıntakâsı olmadığı gibi,
siyasi toplantısı
Veremin yeni tedavi usûlleri
Baltimore, - Maryland 26 A. A. (AFP) — Doktor Robert Sı ver. Maryland Tıbbiye Mektebindeki tebliğinde veremin arsenik ve sulfadlazln 11e tedavisine dikkati çekmiş., henüz bu tedavinin tecrübe safhasında bulunduğunu belirten doktor, bu ilâçları uzun müddet tatbik etmek suretiyle ümit kesilmiş birkaç hastanın iyileştiklerini belirtmiştir.
Uesterllng hususunda tngllterenln kararı
Montreal 27 CYÎRS)' — Slngapurda tevkif edilen âsi DarÜl İslâm kuvvetlerinin "Lideri Raytrtond VVesterlin’İn Endonezya makamlarına İade edilip edllmiyeceği hakkında İngiliz makamları tarafından henüz bir karara varılmamış olduğu bildirilmektedir.
Mae Arthur’ün kararı
Londra. 26 (YÎRS) — Tokyo’dan bildirildiğine nazaran, General Mac Arthur, aldığı yetkilere dayanarak. Japonvanın beynelmilel konferanslara iştirak edebilmesine müsaade etmiştir. Yalnız bu İştirak "teknik" olacak, yani Japonya müzakerelere katılabilecek, fakat oy hakkı verümlyecektir, huna rağmen bu. bir müşahit durumu değildir. Japonya-nın iştirakine bir şart daha koşulmuştur o da diğer milletlerin Japonyayı kabul edip etmomelerlne bağlıdır.
Pakhtan - Irak dostuk paktı Bağdat'ta imzalandı
Montreal. 27 «YİRSI — Bağdat tan bildirildiğine «Öre, Pakistan ile Irak a-rasında Bağdatta bir dostluk paktı imzalanmıştır. Bu paktın temeli Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Han'ın Irak’a yaptığı bir ziyaret esnasında kurulmuştu. Pakt. Arap Birliği çerçevesi dahilinde olduğu ve bütün Arap devletleri ile Pakistan arasında sıkı bağların kurulmasını derpiş etmektedir.
Fransanın Waahington Elçisi İstişare için memleketine dönüyor
Washington. 26 A A. (LP3) — Fran-•anın Wasb)ngton Büyükelçisi Henri Bonnct. hükümetiyle istişarelerde bulunmak üzere memleketine dönmektedir. Büyükelçinin Franaadz 8 ilâ 10 gün kalacağı zannedilmektedir.
AmerHcada kömür
mukavelesi
VVashlngton, 26 A. A, (United Press) — Kömür mukavelesi İçin yapılan müzakereler cumartesi günü geç vakit, beş saat «Üren ve hükümet tarafından oldukça cesaret verici diye tavsif edilen konuşmalardan sonra pazara kadar kesilmiştir.
Jessup Karaşldo
Kaf&şl, 26 A.A. (United Press) — Birledik Amerika Fevkalâde Büyükelçisi Philip Jessup bugün Pakistan başkentine gelmiştir.
Karaşldekl ikameti esnasında Jcsaup, umumi vali Khawadja Nizamuddin. Başbakan Livahat Ali Han, Maliye Bakanı Gulam Mohammed ve Dışişleri Bakanlığı memurlarlyle görüşecektir.
Büyükelçi, AfganUtanın herkesi KA-bll’e gitmek üzere 2 martta Lahor’a hareket edecektir.
Donald Heath ve maiyeti Milânoda
Mllâno, 26 A.A. (United Press) — Birleşik Amerikanın 8ofyadakl Elçisi Do-naid Heath ve 46 kişiden müteşekkil elçilik erkânı Sotyadan Simplon ekspresi İle buraya gelmişlerdir. Heath Amerikanın Bulgarlstanla olan siyasi münasebetlerini kesmesinin Bulgarlstanı şaşırttığı ve sukutu hayale uğrattığını söylemidir.
bu ü-
Doğu Almanyayı torketmek nlsbeten Yhu kurulan Doğu hııriyet.ı ile Berllnin arasında bir hudııt
Berlindckl bu Rus bölgesi ile üç batı devletine flit kısım arasında da bir hudut yoktur.
Boş sene zarfında doğu kısmındaki eyâletlerde oturan bir milyon yedi yüz binden fazla Alman» “demir perde,, nin Ötesine geçmiş bulunuyor. Ekseriya bu. caddenin bir tarafından öbür tarafına geçmek kadar kolay olmuş ve mülteciler, şosede yürüyerek diğer bölgeye kaçmışlardır.
Batı Borün Belediyesi, bütün mültecileri tasnife tâbi tutmak
zere bir merkez bürosu kurmuştur ki, hor gün vasati 150 “müşteri,, o-raya başvurmaktadır.
tşte ben. F(5dor T. ye, İngiliz bölgesinde Kuno Fisher Caddesinde bulunan bu tasnif merkezinde rast ladım.
Umumiyetle herkes, Rusların iri yar». »Arışın ve mavi gözlü olduğunu sanır. Halbuki. Fâdor T. isimli bu Rus, esmer, ufak tefek ve kamburdu. Orada, Alman polisinin kendilerini sorguya çekmesini sabırsızlıkla beklıyon hicret taliplerinden hiç farkı yoktu. Büroda bekllyonle-rln ekserisini, maden ocaklarından kaçan gençler, zorla komünlstleştl-rilmlş işsizler veya müsaadesi çık-mıyan erzaktan bir kaç kilo sakladığı bahanesiyle dükkânı yağma e-dilhmiş esnaf teşkil ediyordu.
Fâdor bana vaziyeti anlattı: Rus-yada ihtilâle iştirak eden münevver bir ailedenmlş. Fakat Moekovadakl mahkemeler esnasında babası “tasfiye,, edilmiş» Annesi ve ağabeysl Sibirya'ya sürülmüş. Fâdor, o sırada on dört yaşında olduğu İçin mecburi sürgüne tâbi tutulmaktan yakasını kurtarmış. Moskovada, amcalarından birinin vesayeti altında kalmak lûtfuna nail olmuş. Fakat bir rejim düşmanının oğlu olduğu için, bütün büyük mekteplerin ve üniversitelerin kapıları onun yüzüne kapatılmış.
1940 da Rus-Fln harbine iştirak etmiş, sonra Leningrad’da ve nihayet Almanyada düğüşmüş. Uzun za-R*^**»* -RKn«iin ııCiIlITı"' • • (> MI ı u ılgniıhMIUılI IHIL'İlintili
dışına mandan münasip “Senin kalbinin Içlııe glreblUcydlııı,,
Almanyadn, Fransadn ve “Millet-lerarası Mülteciler Teşkilâtı,, yasasının imzalamış olan bütün memleketlerde, Rııa mültecileri He bu teşkilât meşgul olmaktadır. Fakat teşkilâtın işleri hor zaman kolaylıkla yürüyememektedlr.
MüItccllcr Bürosunda ÇSIilanlardan biri, bana eski Sovyâtler yüzünden başına gelen dertleri anlatırken, bunlar için “Dünyadaki mahlûkların en itimatsızlarıdır,, demiştir. Kendisi bir gün Forhach civarında, otuz kadar mülteci kızıl Kusun barındığı bir kulübeye gitmiş. Evvelâ Kuşlar merakla onun etrafını sarmışlar. Fakat konuşmak için ağzını açar açmaz hepsi bir tarafa kaçınışlar. Bu vazifeyi üzerine Aldığı için, üç gün Üst üste aynı kulübeye gitmiş ve nihayet onları “ehlileştirmiş,». Fakat üçüncü günü, onları bir araya toplayıp konuştuğu zaman, içlerinden birisi yaklaşmış ve parmağını memurun göğsüne koyarak: “Güzel söylüyorsun, demiş, sana inanmak istiyorum. Ancak şuraya, kalbinin içine bir girebllsenı.,,
Evvelce Bolşevik ihtilâlinde kaçmış olan eski Rus bu yenilerin hicreti, nakli gibi şifalı bir dır. Fakat eskilerin
kııalcı olmasına mukabil yeni mülteciler, Birleşik Amerlkayı örnek a-larak bir demokrat cumhuriyet tahayyül ediyorlar.
Yeni Rus mültecilerin tesiriyle, 1949 martında New-Y’ork'ta “Rus Halkım Kurtarma Birliği,, kurulmuştur. Eski muvakkat hükümetin reisi Kerenskl de hu birliğe dahil o-lanlar arasındadır. Birliğin Pariste-ki şubesini ise, bir Rus tarihçisi o-lan Roman Goul idare ediyor.
Fâdor'a, bir avuç insandan mürekkep olan bu birliğin, bugün dünyanın altıda birini kontrolü altında bulunduran koskoca Sovyet devi karşısında ne yapabileceğini sorduğum zaman bana şu Rus darbımeseli ile cevap verdi:
“— Karanlığa küfretmektense,
kibriti çakmak hayırlıdır.,,
mülteciler için. Adeta teze kan tesir yapmakta* muhafazakâr ve

Amerika, Hindiçinîye acele yardım edecek
Yardımın şekli ve miktarı üzerinde Amerika ve Fransanın anlaşması için
Paris, 26 (Hususi Büromuzdan) — Öğrenildiğine göre, Amerika Hükümeti Hindiçinîye yardım meselesini hararetle tetkik etmektedir. Fakat bu husustaki kati karar, yardımın şekli ve miktarı hakkında Amerika ve Fransa Hükümetleri mutabık kaldıktan sonra verilecektir.
Fransanın Amerika sefiri Bonnet hükümetinin görüşünü bütün açıklı-ğiyle Amerikaya İzah etmiştir. Ame-rlkan fevkalâde elçisi Jessup İse, U-zakdoğudaki tetkik seyahatinden dönmekte olup, Pariste beklenmektedir.
Amerika İle Fransa arasındaki görüş farkı şundan İbarettir: Amerika, Hindiçinîye Fransanın tavassutu olmaksızın doğrudan doğruya yardım etmek istiyor. Böylece Asya milletlerine Hindiçinlnln müstakil bir devlet olduğunu göstermeyi, Bao-Dal Hükümetinin itibarını yükseltmeyi tercih ediyor, ayni zamanda Jşlerln daha çabuk yürümesini arzu ediyor.
Fransaya gelince, prestijini ve
Jessup, Parise gidiyor mefaatlnl düşünmediği halde, yardı-inin kendi vaaıtaalyle yapılmasında ısrar ediyor. Çünkü Fransa, Hindi-çinideki vaziyeti kendisinin gayet iyi tanıdığını, Bao-Dal Hükümetinin ise henüz gerekli teşkilât ve tecrübeye sahip olmadığı için silâh ve teçhizatın teslimi, muhafazası ve tevziini lâyıklyle bnşaramıyacağını İddia e-diyor. Esasen bu memleketin müdafaasını da Fransız ordusu üzerine almış bulunuyor.
Siyam Hükümeti henüz Bao-Dal'yl resmen tanımadığı için. Hlndıçlnt deki vaziyet oldukça naziktir. Amerikan yardımının bu memlekete süratle ulaşması Siyamın kararı üzerinde de müessir olacaktır. Gerek Amerika, gerekse Fransa yardımın bir an evvel yapılması hususunda tamamen ayni fikirdedirler. Yalnız Amerika Fransa tezini kabul etmekte biraz mütereddittir. Jessup, Parise geldikten »ve görüşmeler yaptıktan sonra bir hal çaresi bulunacağı şüphesizdir.
Hatipler, 4 senede alınan mesafenin küçümsenemiyeceğlnl ve Demokrat Partinin memleket mukadderatına elkoyabllecek bir merhaleye
Demokra Parti Eminönü ilçeni dün saat H ten itibarım Lâlelideki bir lokalde siyasi bir toplantı tart İp etmiştir.
Rrılonu dolduran partililer ( huzurunda söz alım İstanbul mltatakll Mliinlvcklll Clhad Baban,’Son Poşta gazetesi sahibi Rnlim Regıp Emeç, Ord. Prof. Alt Fuat Başgil ve muharrir Bahadır Dülger, memleketimizdeki demokrasi hayatının gün geçtikçe geliştiğini ve bunda De-mtlkrat Partinin büyüle rolü olduğunu, geçen dört sene zarfında alınan mesafenin küçümsenemiyeceğlnl, seçimlerin doğru yapılacağı hakkında İktidar particinin kati teminat verdiğini, geçen seçimlere nazaran, D. P. dnha teşkilatlı olduğu İçin crçlrıılprln tnm bir dürüatlük İçinde yapılmneının temin edileceğini, parti safları nraemda tecantlar büyük e-hemmlyet verilmesi lâzım geldiğini, par-
* • w*Sffv1 (iıMomaıaenıa ■■ • • ■■■■«■ «•• aeı• m• ew«nism*• ımMSH(
flkir binde
gelmiş olduğunu belirttiler
tinin almış olduğu ınmufenln yakında memtakot mukaddaraltna d koyahllfcak bir mnıhnlevf» galdlğlnl belirtmişler va muhalefetin başka memleketlerde güç hlrşey olmadıkını hattâ bira* (ta tanlrtlul olduğunu, fakat bunun
çnk güç bulunduğunu çünkü, İktidar İle muhnlefrt nrnaındakl (arkın fikir ve görüş ayrılığından alyade programlan aşan bir ayrılık olduğunu ve dâvanın bir milli irade mücadeleni halına ualdlglnl nöy-ieınlşlerdlr.
BIlAhorn nöa ıılun D. P. teşkilâtına menaup hatipler, partilerinin çr»k kuvvetli olduğunu, «afları aranındo ihtilaf bulunmadığını belirtmişler ve partilerinin aeçlm nrlfenlnde bir faaliyet programıyla millet buluruna çıkacağını anlatmışlardır.
Güneydoğu Asya durumu nazikleşiyor
Londra, 2Ö (NAFENı — Gllney-dogu Aayodaki durumun nazik bir hale girmekte olduffu bildirilmekledir. Tnnınnııç Ingiliz gazetecilerinden Daily Mall’in muhabiri Ward Prlce bu bölgeden gönderdiği hir telgrafta şu noktalan belirtmektedir:
"Kuzeyden gelen komünist ordular Hindiçlnl, Siyam, Birmanya hudutlarına yakın bölgelerde yığılmışlardır. Bunları geri gönderecek nakil vasıtaları da mevcut olmadığı gibi yığınları bealiyecek “pirinç,, stoklan da yoktur.
Halbuki Hindiçini, Birmanya ve Siyamda pirinç «tokları mevcutur."
VVard Price'ln belirttiğine göre, ö-nümiizdekî bir iki ay İçinde bu bölgede tehlikeler yaratabilecek hâdiselerin husule gelmesi ihtimal dahilindedir.
Bu vazıyette Güneydoğu Asyanın zengin memleketleri İle hudutlarına yığılmış bu kızılordular arasında devamlı bir "harp tehlikesi korkusu" mevcut olacaktır. Sinir harbinin veya soğuk harbin burada şiddetlenmesine intizar edilmektedir.
Amerika ile Sovyet Rusya arasında atom anlaşması
varmak husuaundn Amerikan arzusunu
ancak Birleşmiş Mil-
• •
New-York. 26 A.A. (AFP) — Bir-leşmiş Milletlerde Amerikanın delege vekili Büyükelçi Erneat Grosa, atom meselelerinde Sovyet Rusya ile bir anlaşmaya artmakta olan İma ederek:
“Bu mesele.
letler çerçevesi içinde halledilebilir demiştir.
Birleşmiş Milletler Amerikan birliğinde konuşan Büyükelçi, vatandaşlarını, bütün meseleleri bir çırpıda halletmek üzere çabuk ve kolay bir tâbiye demek olan bir konferans salonunun boşluğunda Amerika ile Rusya arasında yapılacak tek taraflı konuşmalara karşı ikaz ve aynı zamanda Rusyayı Amerikalılarla konuşmaya hazır olduğunu söylemekle batılı milletlere tuzak kurmak, hu suretle Birleşik Amerlkayı batılı müttefiklerinden ayırmaya çalışmakla itham etmiştir.
Budapeşte Mahkemesinin kararındaki gaye nedir?

M. Partisi Fatih İlçesi kongresinde
Mllelt Partisi Fatih İlçe kongresi dlln saat 10 dan İtibaren akşam geç vakte kadar partinin Beyaaıttaki 11 merkezinde yapılmıştır. Riyaset di-vammnın seçiminden sonra okunan müteşebbis heyetin altı aylık faaliyet raporu delegeler tarafından şiddetle tenkid edilmiş ve söz alan hatipler, İlçeyi, az çalışmak, muhabereleri iyi ve temiz olarak yapmamak gibi hususlarda muahaze etmişlerdir. İtirazlara tatminkâr bir şekilde cevap veren İdare heyeti sözcülerinin izahatından sonra rapor kabul edilmiştir. Bu arada bazı üyeler hakkında yapılan isnatları tahkik etmek için her bucaktan birer Azanın iştirakiyle bir araştırma komitesinin teşkilini istemişlerdir.
Bilâhare dilekler faslına geçilmiş ve delegeler partilerinin inkişafını saglıyacak muhtelif temennilerde bulunmuşlardır.
Yeni bir sendikalar birliği
Yeni bir işçi sendikası birliği kurmak İsteyen yedi sendika temsilcileri dün sat 13 de Eyüpteki Mensucat Sendikası merkezinde bir toplantı yapmışlardır.
Sovyet Rıısyada Donanma Bakanlığı ihdas edildi
Londra, 26 (YİRSı — Moskova radyosunun resmi bir tebliğine göre. Donanına İdaresi Savunma Bakanlığından alınarak bir Uonanma Bakanlığı ismi altında yeniden teela e-dilmiştir. Savunma Bakanlığının ismi de Ordu Bakanlığı olarak değiştirilmiştir. Hava kuvvetleri için ayn bir bakanlığın tesis edilip edıhnedigı bildirilmemiştir. Radyonun tebliğine nazaran, şimdilik Kızıl Fılo’nun komutanı Amiral Yuıuaşev, Donanma Bakanı mevkiine getirilmiştir.
Hatırlarda olduğu veçhile yılbaşında neşredilen Janes Ships“ j nanma genişleme için sıkı tedbirler bulunmaktadır.
hassa denizaltı mevcudunun 1000 birliğe yükseltilmesi hususunda İlerleme kaydetmektedl r.
“Fightlng yıllığına nazaran, Kızıl Do-son zamanlarda takviye ve almış Bu genişleme bil-
Motorlu vasıta kullananların dikkat etmeleri gerekli esaslar
Belediye, uygunsuz hareketleri önlemek Üzere şiddetle hareket edecek
Seçimlerde 20 kadın mebus seçildi
Londra, 26 A. A. (United Freın) — Kadın aday adedinin yüksekliğine rağmen sadece 20 kadın mebus seçilmiştir. Bunlar çarşamba günü Avam Kamsra-aında bulunacaklardır. Kadın mebusların 15 1 eski. 5 I yenidir. Bu 20 kadın mebusun 14 ü taçl. fi i MuhafaıakAr, biri de Liberal Partiye mensuptur.
Vatikanın dinsizlere
hücumu
Roma. 25 (Nafen) — “Allshaltlara" kar^ı umumi bir taarruzun bağlamasına intişar edilmektedir. Vatikan’ın dünyanın muhtelif dinleri ile bir anlaşma yapıp komünizm ve onun temsil ettiği "Allahsızlığa" karşı taarruza girişmesi beklenen bir hâdisedir.
Vatikan resmi çevreleri, bu hususta yakında bazı haberlerin neşredileceğini ve hazırlanan raporların açıklanacağını blbiirmiijtir.
Kıbrıs meselesi
kapandı
Londra, 25 (Nafen) — İngiltere resmi çevreleri, Kıbrıs meselesine kapandı na-sariyle baktıklarını resmen bildirmişlerdir. Adanın Yunanlstana ilhakı İçin referandum yapmış olan kilise bu mesele üzerinde durmaktadır.
Mııhammed Sacd yeni kabineyi kıırdu
Tahran, 26 A.A. (AFP) — Muhammed Baed bugün yeni kabineyi kurmuştur. Sacd'ln kurduğu bu 1 üncü kabine üçüncü üc hemen hemen aynıdır. Sadece Dr. Ali Ekber siyasi. Dışişleri Bakanlığını bırakmıştır. Bu Bnkanlığa henüz kimse tâyin edilmemiş olmakla beraber Dışişleri Bakanlığı müsteşarı vekâlet etmektedir.
Eski Harbiye Bakanı İbrahim Zand İçişleri Bakanlığına getirilmiştir. Avustralya deniz birlikleri Welllngton*da
Kanberra, 26 A.A. (Reuter) — Bugün bildirildiğine göre aralarında Sydney V-çak Gemisi ve Australin Kruvazörü bulunan Avustralya deniz birlikleri, Yeni Zelanda Kraliyet Deniz Kuvvetleriyle birlikte denizaltı ve uçaklara karşı yapılacak deniz manevralarına İştirak etmek üzere Yeni Zelandadan Wellington & gelmişlerdir.

ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
Bir Geçmiş Zaman
16
Gerçi bu yaşadığımız zamanlar bizim, bir tahtıravalli oynar gibi, bir hayli ilerlemiş bir alafrangalıktan bir hayli geri kalmış bir şarklılığa, lezzetle, bir inanlardı, kadar az gösterişli dar koyu den hayretler içinde kalıyordum. O-nu, hayatının geçen devriyle, bu şimdiki şekline p kadar hazırlanmamış biliyordum ki, bu haline şaşmaktan ve şaşırmaktan kendimi alamıyor ve tabiate muhalif addettiğimiz bazı manzaraların ve oluşların verdiği nahoş teessürü, ezayı duyuyordum.
Ali Nizamî Beyin şimdi boynunda yakalığı yoktu. Açık yakalı bir mintan giyiyordu, Bektaşi tacı başına, cübbesi vücuduna çok büyük ve geniş gelerek ve âdeta iğreti durarak, ona bir nevi zavallılık hali veriyordu. Birdenbire gözlere çarpıyordu ki, meğer 61
gidip, bir geldiğimiz za-Fakat, aynı bir adamın bu bir vakit içinde, o kadar bir alafrangalıktan bu kabir şarklılığa geçişine cid-
o zamanlarda yollarden gelip geçtiklerini gördüğümüz şeyh efendiler kendilerine göre bir “ağır ezgi, fıstıkî makam,, tuttururlar, hareketlerinde yavaş bir edaya uyarlarmış. Onların bütün bir ağırbaşlı üslûpları vardı ki, Ali Nizamî Beye yakışmıyor ve zaten o da bu makama tâbi olmuyordu. Bu tezadın tuhaflığı bir dakika içinde gözlerime bir felâket ve şeamet manzarası halinde çarptı.
Fakat o, beni görünce, sakin ve memnun bir yüzle kalmıştı. Bana elini uzatarak, değişmiş, gûya göz yaş-lariyle nemlenmiş ve incelmiş bir sesle, en evvel :
— Oğlum, elimi öp !... -diye başladı. Sonra yüzüme bakarak, dedi ki :
— Ben şimdi “Baba" oldum ! Çam-lıcada da bir hânikâh açtım!..
Hayır, ne kadar istesem, özensem, Ali Nizami Beyin bana bu masum tözleriyle, bu deryadil haliyle, bu ka-ar yumuşamış ve maverâîleşmiş sesiyle: “Çamlıöada bir hânikâh açtım!” cümlesine sıkıştırdığını duyduğum mânaları size bir türlü duyura-mıyacağım. Sanki kullandığı bu kelimelerden ziyade, o halinin lisaniyle bana :
— Sen çocuk gibisin! Bundan dolayı bu halâsın ehemmiyetini tamamen takdir edemezsin! Mümkünse bak, gör, dinle! Sana bir müjde veriyorum; Bir hânikâh, bir kurtuluş diyarı, bir dergâh açlım! Orada mutlu, 62
New-York 26 (YİRSı — Viyana-da ki Amerikalı çevreler arasında hüküm süren kanaate göre, Budapcşto-de 15 sene hapse mahkûm olan A-merlkan I# odamı Vogeler, Rualar tarafından bir tutuk olarak kullanılmaktadır. Ruslar Vogeler’i hâlen New-York’tn casus suçu ile yargılanmakta olan Rus diplomatlardan Guybiçev’e mukabil mübadele etmek arzusundadırlar.
Tito’nıın Yugoslav seçimleri hakkında beyanatı
Londra, 27 (YİRSı — Belgrudıla bir seçim nutku veren Mareşal Tito gelecek ay yapılacak Yugoslav seçimlerine muhalefet partilerinin iştirak etmlyeceglni teyit etmiştir.
Marcçal Tito tenkidlere cevap vererek. Yugoslav siyasi partilerinin şahsi siyasi ihtiraslarına meydan verllmiyecegini söylemiş, ancak Yugoslav;yanın İstikbali için çnlışnn partilerin faal kalabileceklerini, fakat bunun için de Vatan Cephesi parti koalisyonuna dahil olması lüzumuna İşaret etmiştir.
anlaştığı hürmeti-pencere-hanikâh
mukaddes bir ömür sürülecek! Ve kim dilerse, ve sen istersen gelip bu kurtuluştan kâm alabileceksiniz! O hatırlar gibi olduğunu tahmin ettiğim eski, kabuslu, fırtınalı zamanlar geçti! Bâkı kalan ömrümüz bize artık büyük bir lütuf ve nimettir. Mazide elbette gönüllerimizin zamanlar olmuştu. Onların ne söylüyorum. Çamlıcada, leri uhreviyete bakan bir açtım!...
Gibi bir şeyler ifade ediyordu. Ve Ali Nizami Bev daha sade bir eda ile devam ediyordu:
— Şimdilik bir tek müridim var: Bizim Hüseyin Ağa!.. Fakat, umarım, Cenabı Hakkın inayetiyle yakında daha birçokları gelirler!... Ocağımız şenlenir! Annelerine selâm söyle!.. Seni bir gün bana göndersinler!.. Haydi, evlâdım, seni Allahın birliğine emanet ettim!-..
Eunları söyleyen sesinde olduğu kadar bu sözlerin özünde ve üslubunda da eskiden bildiğim Ali Nizami Beyi bulamıyordum.
O da öyle değişmişti ki! Kırmızı teni şimdi toz penbesi olmuş, bıyıklarının altını kumral bir pakal kaplamış, fakat, asıl, gözleri başkalaşmış ve o, asıl, bakışlariyle değişmişti. Gördii-müz gözler bize neler gösterir! Hepimiz gözlerimizle ancak etrafımızı, başkalarını görmeyi umarız. Nadiren hatırlarız ki, gözlerimizle asıl kendimizi göstermiş oluruz. Gözleri-63
miz, bizim görmemize yaradığı kad?r başkalarına da kendimizi göstermeye yeter. Ali Nizamî Beyin bakışları artık büsbütün başka bir ruh ve hüviyet izhar ediyordu. Eski mağrur, hiddetli, sert bakışları silinmişti. Hayata saffet, muhabbet ve şefkatle bakıyordu. Gözleri iç âleme açılan ve onları gösteren pencerelere tü. Bu gözler nemlenmiş, âdeta boğulmuş bir bakışla ve yaşararak, parıldıyordu, lan görünce insan, derhal koyuyor ve üst üste : adam!
kat ne bozuk zihinli adam ! İmin aklı kalmamış!,, diyordu.
İlk gençlikte böyle şevlerin tesirleri daha büyük oluyor. O akşam bir hayli üzülmüş ve büyiik bir teessüre kapılmıştım. Bu felâketi evdeki, Ali Nizami Beyin "Annelerin,, diye andığı anneme, anneanneme ve annemin büyükannesi olan büyük nineme nasıl haber verecektim? Ve kimbilir onlar da ne kadar müteessir olacaklardı! Ehemmiyet verdiğimiz her sözün ağzımızdan çıkabilmek için merinin bulunduğu bir vakit vardır. Tehlikeli bulduğumuz her sözü açığa vurmak için bir karintine devrine tâbi tutarız. Zehrini bildiğimiz her söz çiçekler arasında dolaşan bir yılan gibi, başka sathî sözler altında gizlene gizlene süründükten sonra ifadesinin imkânını bulıır ve meydana çıkar. — Devamı var —
64
dönmüş-ıslanmış, bakıyor, Ve bun-teşhisini
"Ne iyi kalbli İyiliği gözlerinden belli! Fa-Zaval-
şehrin seyrüsefer İşleriyle çok yakından alâkadar olan Veli Fahreddln Kerim Gbkay, bu vadide alman tedbirleri bir broşürle neşretmiştir Bu broşürün tın/ı noktalarını neşrediyoruz:
1 — HuhusI ulsuıı. taksi olsun motorlu nakil vasıtalarım kullananlar direksiyon başına göçecekleri teman katiyen alkol kullanmıyacaklardır. Buna riayet et rnlyenler. vatandaşın ve kendisinin hayatını düşünmiyen kimselerdir 6ık. •ık yaptıracağım kontrolde ve muave-nclerde alkol kullanmış olarak direksiyon bnşına geçmiş olanları çok şiddetle cezalandıracak ve bu sebeple kaza yapmış olanlara bir daha, ehliyet vermlye-ceftl*.
2 — Amatör, profesyonel İst İnim bu bütün vasıta kullananların seyrüsefer kaidelerine mutlak riayetleri şarttır. îşa-rel levhalarını arttırmaktayız. Bu levhalar seyrÜHofcr kaidelerini unutanlara birer ihtar olacaktır. Şehir içerisinde çılgınca süratli giden, LsılklfU Caddesi, Necati Boy Caddesi, Bankalar Caddesi. Köprü gibi katar halinde gidilen yollarda süratli gitmek için sırayı bozup sağdan ve soldan ileri geçenler, vasıta bırakılmaması İcap eden yerlerde vasıtalarını bırakanlar, müşteri almak veya indirmek batta, nesiyi e anac&ddelerl işgal edenler bu hareketleriyle seyrüseferi güçleştirdiklerini bilmelidirler. Bunlara imkân verilmiyecekllr.
3 — Lüzumsuz yere klâkson çalarak şehirde sükûneti bozan ve şehrimize bir gürültü şehri manzarası verenlere fazla klâkson çalmanın bir acemilik ve şımarıklık ifadeni olduğunu hatırlatırım.
Yüksek senli klaksonların şehir İçi klaksonlarla doğıştrilmeslni ve herkesin otomobilinin klaksonunu süratle â-yarlamasını. ancak önde gidenleri ikaz İçin kısa ve fasılalarla klâkson çalmasını talimatname emreder. Geceleri '22 den sonra klâkson hiç ç&lınmıyacak ve ışıkla idare edilecektir.
4 — Çalışkan, dürüst, iyi şoförlerin yanında halkın şoförlere olan çekingenliğini yaratan ve mealekdaşlarının haklı endîşelerine sebep olan ve şoförlüğü bir Rhlâkstzlık vasıtası yapan, uyuşturucu madde kullanan, sarhoşluğu Itlyad eden şoförlerin çalışmalarına imkân vermiyeceğiz. Bunları Şoförler Cemiyetinin do yardımıvle hususi memurlarla tosblt ediyoruz. Doğru ve dürüst yolu tercih etmiycnlerin ehliyetnamelerini geri alacağız.
5 — Şehirde dolmuş seferleri mühim bir ihtiyacı karşılanınktadır. Ancak, bunun seyrüseferi güçleştirmesine müsaade edümh ecektir, Dolmuş istasy onları tesbit ettirilmiştir. Oralara levhalar as-tırılarnk otomobillerin takıp ödeveği '»ol ve alacağı Ücreti yazdıracağı* Bu ls-tns.vonhır huriclndo dolmuş vsptnılmı-yncngınıı güre yollarda gösterilecek *r-ra duraklarının haricinde müşteri toplamağı kari surette menedeceğiz. Halkın da ana caddelerde otomobilleri durdurarak binmemelerini ve yolların hkıınma-sına sebep ulnınmalarını rica odeıu.
6 — Şehirde mevcut otomobil parklarını arttırmağa çalışıyoruz. Bu parklara otomobilleri beldemelc üzere bekçiler konacaktır. Otomobil sahiplerinin yazıhanelerine biraz uzak da ultyı otomobilleri parklara bıraltmalan lâzımdır.
7 — Mevcut yaya geçitlerine yeni geçitler llııve edilmektedir. Homşerilcrin bu geçitlerden top|u ve çabuk geçmeleri lazımdır, işaret memurlarının İşaretlerine vasıta kullananların ve ya ye la-rın dikkat etmeleri kendi emniyetleri icabı olduğu kadar seyrüseferin arla met ve emniyetinin de şartıdır.
8 — Geceleri şoförlerin çok defa küçük lambalarını yakmadan seyrüsefer ettikleri ve bazılarının do şehir İçerisinde büyük lâmbalarını yaktıklarını görüyoruz. Bunlar bilinmesi hlaım olan İptidai seyrüsefer kaideleridir. Bu kaidelere riayetsizliktir kİ. taunlara sebep olmaktadır. Halk otobüslerinin trdlın&t-nnrua hükümlerine uygun alarak ek-ailClIkJorİlıİ tamamİAmulıırı İçin verdiğim müddet bitmek (İşeredir. Bu müd-(let sonunda yaptırılacak muayenede talimatnameye uygun olmayan şofor ve biletçilerinin kılık, kıyafetleri düzgün olmayan, çığırtkan kullanan, durak harici müşteri alan, troluvara yaklaşmadan cadde ortasında duran otobüslere evvelâ ceza verilecek; tzlâh olmayanların ruhsatları geri alınmaktır
9 — Tahrirlerini yaptırmaya çalıştığımız bun yollar mevcuttur. Bunlar bittikten sonra bugün izdlhnmlı olan ana caddelerin dahn ferahlaması İçin ufnk istikamet değişiklikleri yaptırılacaktır.
Yollarımızdan daha çok tek istlkıımet ohırak istifadeye çalışılacaktır. Buna göre lenbeden etüdler yapılmaktadır. Belediyede kurmaya çalıştığımız toknlk büro ilo bu mevzuu esaslı şekilde tetkik etmekteyiz.
lu — Bütün vatandaşların haklı olarak gönülden İstedikleri ahlâklı ve tam bilgili şoföre ehliyet vermeyi esas kabul elliyoruz. Şoför İmtihanları buna göre düzenk*nocek ve tam vasıfta bulunmayan kimselere ehliyet verllmivecektlr. Ehliyet alıp dn nlzııınsız çalışmayı tercih eden şoförlerin de ehliyetleri geri alınacaktır.
11 — İşaret lovhnlaılslc menedilmiş olan hususlara rhıyet edilmemekte olduğu görülmektedir. Bir yol yasağının bulunduğu yerden geçen, durulmaz iflare-tinin bulunduğu yerde duran şoför İsler amatör, İster profesyonel olsun şiddetle cezalandırılacaktır.
Bir vere levha konulduğu zaman artık ona riayet İçin ayrıca memura lüzum olmadığına ulışmnk ve inanmak bizimdir. Bu en basit hemşerillk kaidesidir.
12 — iyi havalarda her türlü kazanç İmkânlurındaıı Istlfndeienen otobüs ve l.ııksı sahlplurlmlen bir kısmının karlı havada derlini vasıtalarını garajlara çektiklerini esefle görüyoruz. Tallmni-name her vasıtayı zincir bulundurmağa nuubur eder, Bu itibarla, bilhassa böyle günlerde hizmet çimekle htmşerllerln mııhnhbvlini kazunmak vasıta sahipleri için hem bir. vazife ve hem de talimat-tıamenih emrettiği bir mecburiyettir.
13 — Otomobil sahipleri vasıtalarını geceleri sokak ve caddelerde bırakmıya-rak garajlara çekmeleri talimatname 1-cubıdır Buna riayeti görülmlyenler şiddetle cezalandı rılacnktır.
İl — Gece ve gündüz yağmur,
ve güneş abında şehrin seyrüsefer düzenini tanzime çalışan seyrüsefer ınurhırımıı hizmetlerine vardım etmek ve verecekleri işaretlere dikkat etmekle seyrüsefer düzelir. Seyrüsefer kaideleri bütün vatandaşların elbirliği ile riayet edecekleri, riayet vtmiyenleri ayıp-Iny/ıoaklan ve riayet edilmemesini hoş gorm iyece kİ eri intizam kaideleridir. Buna riayeti çocukhırıımzdAn başlıynrsk hepimizde bir İti vat haline getirmek, gU-zel şehrimizde hır seyrüsefer düzeni kurulmasına toptan \ardım etmek bütün hemşerllerln vazifeleridir.
kar
me-
27 şubat 1950 *
——
T E N î İSTANBUL
Sayfa ?
GÜNÜN EKONOMİK
Haftanın iktisadı hâdiselerine bakış
Dünya Haberleri
"Yeni İstanbul,, un ikt sadî anketi
Kömür havzası
Hafta İçinde MarahaU Plânı hakkında gelen haberler — AlmanyalIm İktisadi hayatındaki gelişme — Birleşik Amerika istihsal hayatında görülen Arızalar — Milletlerarası münasebetlerin hafta içindeki durumu — Memleketimizin "Gümrük tarifeleri vr ticaret g*»nel anlaşması,, na davet edilişi ve yapılan hazırlıklar — Balıkçılık Içjn Üç yıllık plân hazırlanması — Basın, Yayın ve Turizm Genel Müdürünün »vt-Ynrk Radyosunda yaptığı konuşma.
HEÇEN hatta içinde Marshall Plânı meselesi dünya iktisadi mahafilini yakından alâkalandı-ran hâdiselerin başında geftnektedîr. Hafta başında Marshall Yardım Plânı İdarecisi Paul Hoffman başarılan işleri Överek Avrupad» temin olunan kalkınmanın. Sovyet Rusya tarafından baltalama hareketlerine teşvik edildiğini açıklamış . onu takiben W. A vereli Harriman da “Marshall Planının tamamlanması neticesinde Batı Avrupanın birleşmiş bir kale,, haline geleceğine işaret etmiştir. Yine Paul Hoffman bu konuda yardıma devam fikrinin zarureti üzerinde ısrarla durmuştur. Diğer taraftan Marshall Plânının 1952 den sonra alacacı vaziyet hakkında tahmin ve tekliflerde bulunan Times gazetesi. 1952 sonesine kadar yardım muntazam yürüdüğü takdirde. Avrupanın kalkınabileceğini belirterek. Marshall Yardımının birden kesilmeyerek yavaş yavaş azaltılması fikrini ileri sürmüştür. Buna mukabil İktisadî işbirliği idaresi. Başkan Truman tarafından talep edilen m Ik t Ardan 500 milyon dolarlık bir kısıntı yapmış ve bu miktarı Avrupalt-lararası ticareti kolaylaştıracak ödemelere tahsis etmiştir. Bu araua Marshall Yardımı hususunda manidar bir haber daha alınmıştır. Üçüncü yıl için yapılan hisse tevziatında basta İngiltere gelmekte ve Batı Almanya hemen onu takip etmekte vo Fransa ancak üçüncü mevkide bulunmaktadır.
Gerçekten. Marshall Yardımından İstifade eden memleketler arasında mjhim bir mevki alan Batı Aînıanya-nın geçen hafta İçinde iktisadi sahada arzettiğl faaliyet de. nazarı dikkati bu memleket üzerine çekmektedir.
Hayat endeksinin 1949 yılına nazaran 1950 de yüzde 5 nispetinde bir düşüş kaydettiğinin açıklanması şüphesiz ki bu memleketin geçirdiği sarsıntılardan sonra çok kısa bir zamanda vardığı merhaleyi belirten bir misaldir.
Bu kalkınmayı destekleyen diğer bir hareket de. Alman Millet Bankasının Batı Almanya dış ticaretini inkişaf ettirmek gayesiyle kreuı açtığıdır.
Ayrıca, Marshall Yardımından faydalanan devletlerle daha sığı bir iş birliği yapmasını sağlamak üzere. Avrupa İktisadî İşbirliği siyasi uzlaştırıcısı Mr. Stıcker’in. Batı Almanya Hükümeti ile müzakerelerde» bulunmak üzere Bonn şehrine gelişi de hafta İçinde bu memleketin iktisadi faaliyet sahasında arzettiğl mühim hareketlerden bir başka örnektir.
BİRLEŞİK Amerika istinga! hayatında görülen ve geçici olmasını temenni ettiğimiz arızalar da haftanın üzerinde durulacak iktisadi hâdiselorındendir.
Nitekim Birleşik Amorikudaki kömür grevinin hâlâ devam etmesi, kömür sıkıntısının hâd dereceyi bulması, birçok demiryolları seferlerinin tatilini İntaç etmiş ve bu vaziyet Ka-nadaya kadar da sirayet etmiştir. Buna muvazi olarak Amerikan çelik sanayiinin en büyük merkezlerinde kömür darlığı dotayısıyle çelik kor-po ra sy onları fırınlarını söndürmüşler, işsiz miktarı artmış, birçok yerlerde elektrik cereyanının da kesilmesi emri verilmiştir. Bu hususta hır anlaşmaya varmak için hükümet nıahafili faaliyete geçmiş bulunmakladır. Lâkin grev gittikçe artmakta v* Birleşik Amerikadaki işsizlik miktarı, harp
sonundan beri, en yüksek rakamlara baliğ olmaktadır.
Geçen hafta içinde Milletlerarası İktisadî münasebetler de oldukça faaliyet li geçmiştir. Bu sahada ezcümle. Ingiltere - Finlandiya ticaret görüşmelerini. Yunanistan - Norveç ticaret anlaşmasını, Kanadanın lngıllereden ithalâtını arttıracağını. Yugoslavya ile Meksika arasındaki ticaret anlaşmasını. İspanya - Yunanistan ticaret anlaşmasını, İsviçre - balya gümrük görüşmelerini, İsveç - Endonezya ticaret anlaşmasını ve nıhnyel ticaret ve gümrük tarifeleri genel anlaşmasına dahil devletler temsilcilerinin Ce-nevrede toplanacaklarını. Milletlerarası buğday konferansının 13 martta toplanacağını ve Fransız Italyan gümrük birliğinin kurulmak üzere olduğunu zikredebiliriz.
EMEKETİMtZİN hafta içinde arzettiğl İktisadî faaliyet tablosuna gelince. Hükümetimizin
hafta başında "Gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması., İsimli Milletlerarası mukaveleye katılmaya davet edilmesi, iktisadi hâdiselerin başında gelmektedir. Bu davete iştirak için mütekabiliyet şartı mahfuz kalmak şartiyle. hangi maddeler üzerinden gümrük resmi tâvizleri yapacağımıza mütedair hazırlanan listeyi Hariciye Bakanlığında toplanan Bakanhktar-arası Komisyon yayınlamış ve böyle-ce yapılacak tavizlerin memleketin ekonomik menfaatlerine uygun bir şekilde tespiti için alâkalı n.ücssese-lerin de fikirlerini almak nıülâhaza-siyle bir liste ilân edilmiştir
Haftanın, memleketimizin atisi için hayırlı addedeceğimiz, diğer bir iktisadi vakıası da hükümetimizin balıkçılığı kalkındırmak için gerekli tedbirleri almak hususunda öteden beri alınan kararların artık tatbik sahasına konulacağına dair olan haberlerdir. Bu cümleden olmak üzere, balıkçılık için hazırlanan üç yılı k plân mucibince mühim sahil vilâyetlerimizde konserve fabrikaları, teneke kutu fabrikası, muhtelif buz fabrikaları, soğuk hava depoları açılacağını ve balıkçılığı kalkındırma hamlemizin iç ve dış kredilerle takviye edileceğini ve keyfiyetin Avrupa İktisadi İşbirliği idaresine de bildirildiğini hatırlatabiliriz. Bu müstakbel faaliyet, bilhassa dış kredilerle de takviye edildiği takdirde, hiç şüphesiz, yurdumuzun maalesef bugüne karlar fenni usullerle İşletilmemiş bulunan büyük bir servet kaynağını işletme sahasına intikal ettirmiş bulunacaktır.
Ayrıca Basın - Yayın Genel Müdürümüz Netv-York Radyosunda yaptığı açıklamada memleketimizin turizm dâvasında ,eskı tesislere sahip bulu-nan batı devletlerine nazaran, yeni tesisler kurmak mecburiyetinde olması dolavısiyle, arzettiğl rüchanlı mevkie işaret etmiş ve turizmi geliştirmek için hükümetçe olduğu kadar halkça da yapılacak işlerin çokluğu ve lüzumu üzerinde durmuştur.
NİHAYET haftanın en mühim ıç hâdisesi hiç şüphesiz Meclisin bütçe müzakerelerini tamamlamış bulunmasıdır. Başladığı günden beri bütçe müzakerelerini gü nü gününe umumi efkâra etraflı olarak aksettirmiş bulunduğumuzdan burada bunları tekrara lüzum görmüyoruz. Ancak bu mühim iktisadi hâdisenin rakamları arasında, Meclis umumi heyeti müzakereleri dışında, durmanın da faydalı olacağı kanaatin-deyiz. Hafta içinde hu mevzua avdet edeceğiz.
Yeni İstanbul
A>rııpa mallarının Amerlkada satış» için çahşılıyoı
★ New-York ıReııtcr - Hususi) — "Safc” isimli bir Amerikan, gıda maddeleri sevk müessesesi, İngiltere. İtalya. Hollanda, Danimarka, Belçika, İsviçre. Estonya ve Fortekizden ithal edilecek istihlâk mallarının Amerlkada satışını elde etmeye çalışıyor. “Sa-fe" ınüessesesl memurları Avru-paya gıda maddeleri şevki işini yaparken. Amerikan müstehlikini alâkadar edebilecek mallarını da tesbit edeceklerdir. Doğrudan doğruya müstehlike satış yapacak olan Safe, toptancıyı ve oyuncuları bertaraf etmiş olacağından, yüzde 50 hattâ yüzde 75 nıshetm-de İndirimler yaparak rekabet edilemez bir fiyat seviyesi İhdas edebilecektir. Ayrıca Avrupa istihlâk malları için Amerika iyi hır pazar olabilctek durumdadır. Eğer Avrupadan gelecek mallar içinde Avrupa memleketlerinin A-merikadan getirttikleri varsa, hu memleketler kendi pazarlarını bulmuş olacaklardır.
HindistanlIn milletlerarası sulama ve kanallar komisyonu kurulması kabul edildi
★ Londra, 26 A. A. ı Reuter) — Yeni Delhi radyosu 11 memleketin Hindistan hükümetinin Hındis-tanda Milletlerarası Sulama ve Kanallar Komisyonu kurulması hakkındakı teklifini kabul ettiklerini bildirmiştir.
Bu memleketler arasında Türkiye, İsviçre, Hollanda, Yugoslavya. Brezilya, Kanada, Mısır. Endonezya ve Pakistan bulunmaktadır.
Birleşik Amerika ile Avustral-yanın da iştirak etmeleri beklenmektedir.
Alman motörlü araba İhracatı iki mislini buldu
★ Frankfurt, t Reuter - Hususi! — Batı Almanyanın motörlü arabalar İhracatı 1949 da* 1948 dekinin iki misli olmuştur. 1949 istihsali yekûnu 163.523 adet motörlü kara vasıtası ve 159.392 adet motörlü deniz vasıtasıdır.
1949 da dahili ve harici teslimat 102,651 hususi arabadan, 33.363 motörlü ağır yük vagonu, 18.932 yük vagonu, 2.674 omınbüs ve 1.772 yük traktörden ibaretir.
Belçika ilk müşteri olmuş ve mecmu ihracatın yüzde 36.8 ini satın almıştır. Bu miktar 5644 arabayı bulmuştur.
İsviçre ikinci dereceyi almaktadır. 3867 araba almıştır. Bu miktar umum! ihracatın yüzde 25.2 atnı teşkil edip bunun 3568 i hususi arabalardır.
Üçüncü olarak Hollanda gelmektedir, onu da İsveç takıp etmektedir.
Dünya Bankasının yardım teklifi ve devletçiliğimiz karşısında hususî sermayenin yeri
Üç parti İstanbul İl başkanlarının görüşü
C. H. P.
D. P.
M. P.
I
Batı Avrupa ve Marshall Plânı
Paris (Reuter - Hususi) — Neşredilen eksperler raporu, Marshall Yardım Programı ilk iki yılının kayıtsız ve şartsız muvaffakiyetle neticelendiğini beyan etmektedir. Raporda 1952 Batı Avrupa dolar meselesinin. umumi dünya muvazenesizliğinin bir kısmını teşkil edeceği ve Batı Avrupa memleketlerinin bu tarihe kadar müstakar ve mütevazin bir e-konomik duruma kavuşmalarının mümkün olmadığı belirtilmektedir Eksperlere göre, dünyanın çok taraflı ve mutevazın bir ticaret sistemine kavuşturul ması. 1952 den sonra da. Avrupa İktisadi işbirliğine düşen bir vazife olacaktır.
Kasım ayından beri sekiz millet eksperi tarafından hazırlanmaya başlanmış bulunan dört yüz sahih-
lik bu rapor, Marshall Yardım Plânına dahil memleketlerin önümüzdeki iki yıl içinde de iktisadi gelişmelerine devam edeceklerini teyit ederek. teşkilâtın dikkatini şu üç noktaya çekmektedir:
1 — Hükümetler, kendi memleketleri mâliyesinde istikrar temin etmek, istihsali artırmak ve dolar kazanmak veya dolar tasarrufu tahakkuk ettirmek için lüzumlu tedbirleri almalıdırlar.
2 — Her memleket, iktisadi siyasetini, kalkınma programı ile ahenkli bir hale getirmelidir.
3 — Aza memleketlerin politikaları birbirlerine muvazi ve birbirlerini tamamlayıcı mahiyette olmalı. Batı Avrupa memleketlerine denizaşırı pazarlar temin edilmelidir
Parlste Flnebel münakaşaları oluyor
★ Brüksel. ı Reuteı Hususi) Fransa, İtalya ve Benelux • Belçika. Holla nda ve Lükseınbııı g ı devletleri iktisadi plâncıları geçen hafta Parıstc toplanmışlardır Mûtat olarak, iyi haber alan inha filler, beş hükümetin 1 temmuzdan itibaren anlaşmayı tatbik mevkiıne koyacak)arını lah mın
etmektedirler. Bu neticeye doğru terakkiler kaydedilirse. Birleşik Amerika kongresinin 1 temmuzdan itibaren başhyacak oton Marshall Yardımının üçüncü sene tahsisatından. 5 âza devlete yapılacak dolar kredi yardımını evh.vıyctle tasdik edeceği beklenmektedir.
B( iicIun memleketleri Balı Almam anııı Flnebel grupuna ithal olunmasında ısrar edilmesinin lüzumunu anlamışlardır Bu şekilde fazla tazyikin başka hiç bir batı Avrupa devleti için yapılo-mıyacnğı söylenmek* dh
İsrail İle İskandlım\ »•eıııleketlerı arasında ticaret anlaşmaları
> Tel-Aviv »Reııter - Hususi» — İsrail ve İskandinav devletleri n-laşuıda varılan bir anlaşmaya göre, Danimarka laraildeıı yarı nıa mul madde ithal edecektir. Buna mukabil İsrail de Danünaikadan, balık, peyıılı alil tozu, makine ve belki de kesilmiş et alacaktır. Müzakereler Kopı nhagda cereyan etmiştir. i
tlhami Sancar’ın cevabı
1 Devletçilik dendiği zaman bugün umumiyetle kastedilen mâna. İstihsal prosesüsüne devletin İştiraki yani bizzat devletin müstahsil olmasıdır. Bu manada, devletçilik, fonksiyonu emniyet, nizam çe adalet olan liberal devlet anlayışının akai kutbunu teşkil etmektedir. Liberal devlet telâkkisinde, devletin yegâne vazifesi, istihsal, tedavül, inkisam ve istihlâk safhalarından müteşekkil iktisadi hayatın kusursuz bir şekilde cereyanına hizmet etmekten ibarettir. Fakat kapitalist - liberal istihsal nizamı o derece ınûdıüeşnuştir ki, zaman zaman bazı tıkanıklıklar, ilmi tâbiri ile iktisadi buhranlar olmakta ve ancak devletin devamlı ve plânlı bir müdahalesi He Önlenebılmektedlr
Türkiye, devletçilik siyasetini hususi teşebbüsün aczi karşısında kabul etmiştir Hususi sermaye, ya rant.abl olmayan veya uzun bir zaman sonra verimli olabilecek bazı faaliyetleri üzerine almaktan çekinmiştir. Buna ayrıca Türkİyede sermaye teşekkülünün, memleketin kalkınmacını mümkün kılacak derecede yüksek olmaması ve iddihar edilmesini de ilâve etmek lâzımdır
Devletçiliğin ekonomik ve sosyal cephesi bir madalyanın iki yüzü gibidir. Devletçilik daima İktisadî zaruretler karşısında kuvvet bulmuş, fakat a-sıl kuvvetim sosyal karakterinden almıştır.
2 Birinci Dünya Harbi, her memlekette liberal-kapitalist istihsal nizamının sendeleyip düşmesine sebep olmuştur. Hemen her memleket, harp ve harp sonrasının doğurduğu bir takım zorluklar karşısında devletçi bir siyaset takip etmiştir. Bununla beraber, hu tedbirler muvakkat bir mahiyette kabul edilmiş, kapitalizmin doğratacağı. ayağa kalkacağı zannedilmiştir. Halbuki C. H. P. sinin kurucusu dâhi Atatürk, basiret ve sezgisi sayesinde devletçiliği bir sjstem. kapitalizmi is-tihlâf eden yeni bir nizam olarak Cumhuriyet Halk Partisinin umdeleri arasına ithal etmiştir.
3 Hususî sermayenin, elinde kuvvet ve otorite olan devletten psikolojik olarak çekindiğini kabul etmek iktiza eder. Şu kadar ki, Türkiycnin. devlet iktisadi faaliyetini tamamivle hususi hukuk hükümtarinre tâbi kılmakla bu psikolojik mahzuru ortadan kaldıracak şartları fazlası ile hazırladığını zannediyorum.
ı - Türkiyede mevcut hususi sermayeyi lâyikiyle tahmine imkân verecek donelere sahip değiliz. Kaldı ki. bu malumata sahip olsak bile thâsau-rise - iddihar edilmiş sermayeyi hiçbir zaman kati olarak öğrenmemize imkân yoktur.
5 Bizde tatbik edilen devletçiliğin en büyük faydası milli refah seviyemizi art t ırınasıdır İhracatımız esas I-llharİyle zirai mahsuller olup bunların istihsalinin de sermayeden ziyade la-biate bağlı olması dotayıslyta döviz gelirimize az çok sabit nazariyle bakabiliriz. İhtiyaçlaıımızı dahili istihsalle karşıladığımız nispette dovl2 stokumuzu zaruri mamullerden medeni ve lüks nıamulleıe tahsis edebiliriz. Bu ise re- , fah seviyesinin artması demektir Mahzurlarına gelince: Hiç şüphesiz, tatbikatla devletçilik, hususi teşebbüs 1 psikolojisi üzerinde menli akislar bı- > raknıişln Faanv bu manzur •».( ilen»- : tin iktisadi faaliyet sahasını tahdit etmek suretiyle önlenecektir. İktisadî faaliyet 3 sektöre ayrılacaktır. Dovb ı-Icştirilmiş ekonomi sektörü, güdümlü ekonomi sektörü ve serbest sektör. Devletletj irilmiş sektör, ağır sanayi, madençilik, enerji İstihsali, münakalât ve bıınknlavdır. Bu suretle devletin İstihsal faaliyetinin sınırı belli olduktan sonra hususi sermaye dırije veya serbest »ekiöre emniyetle yatabilir
6 Dış krediler, müsmir sahalara yatırılmadığı takdirde icap eti irdiği munzam döviz transferi dolayısiyle memleket ekonomisi İçin ığır blı vük te kıl et t ilden başka memleketçe de faIdrle;,meyi intaç eder Reynel »ıılel hııar ve 1 »Ikınma Bankasınca İkraz edilecek 5ü mllyun doların tahsis cihetim çozonımdc tutarsak memnunlukta görüleceği üzere 15 milyon dolar belli başlı 2 llrnunımızın teçhizine, 22 milyon dolar Sayhan üzerinde kurulacak baraja tahsis edilmiştir. Geri katan 13 milyon dolarla da Sanayi Kredi Bankan kurutacaktır Banka sayesinde hıı »Lifti tOcCbbÜK geniş kredi imkânına kavuştuğu gibi, devlet sermayesi İle de İşbirliği net içerinde memleketliniz için bnyulı neti» ler doğacaktır İleride sağlayacağı I» > iik menfaatlere intizarca 5n rnllyon dolarlık bir kredinin döviz rncııhıı» olarak kıymetine de bilhassa İşaret etmek İsteriz
Esat Çağa’nın cevabı
1 — Hâlen bizde tatbik edilen devletçilik, devlete varidat temin etmek gayesini takip ettiğinden, devlet kapitalizmi manzarasını arzetnıektedir Bu sebepten devletçiliğimizin iktiaadi ve malî cephesi daha galiptir.
2 — Devletçilik prensip i anayasaya ithal edildiğine göre bugün için bir parti umdesi olmaktan çıkmıştır. Bi-
--------------------------------
15 şubat çarşamba günkü gazetemizin ekonomi sahıfe-sinde, "Yabancı göziyle bugünkü Türk ekonomisinde hususi teşebbüsün yeri” mevzuunda, (VYall Street Journal» gazetesinden iktibas edilen enteresan bir makale neşredilmişti.
Bu yazı etrafında açmış olduğumuz ankete bugün de devam ediyoruz.
Suallerimiz :
1. Türkiyede tatbik edilmekte olan devletçilikten anladığınız mâna nedir?
Bizdeki devletçiliğin ekonomik cephesi mi, yoksa sosyal cephesi mi galiptir?
2. Bu makalede tebarüz ettirildiği gibi devletçilik, sadece C H P. nin mi bir umdesidir? Birinci Dünya Harbinden sonra Türkiye de bir devletçilik siyaseti gütmek mecburiyetinde miydi?
3. Makalede ima edildiği gibi, hususi sermayenin Devletten çekindiği doğru mudur?
4. Türkiyede hususi şahıslar e-linde birikmiş servet miktarı kaç milyon lira civarındadır? v “
5. Tatbik edilegelen devletçiliğin Türkiye için faydalan ve zararları ne olmuştur?
6. Dünya Bankasnun yardım teklifini nasıl Karşılıyorsunuz; tekliflerinin lıangi noktalarına iştirak ediyorsunuz; bunların faydalı ve zararlı taraftarı sizce nelerdir?
V________________—d________________/
rinçi Dünya Harbinden sonraki ekonomik şartlarımız bizi devletçiliğe icbar ediyordu fakat böylosinc değil.
3 Devletçilik devlet kapitalizmine tedenni etlikten sonra devlette her kâr coıdücu sahaya el atmak tema\Sı-lü belirmiştir. Devlet bu suretle cime aldığı teşebbüslerde kendine bazı muafiyetler tanımak ve devlet sermayesine lıakk-ı rüçhan bahşetmek yoluna gittiğinden bu sahalarda hususi sermaye devletle rekabet edemez bir hale gelmişi ir. Bunun içindir kl. devletin yarın hangi sahaya el atacağını kesll-remıyen hususi sermayeye bir ürkeklik nrız olmuştur.
I Bu humısta sarih bir rakam bilmiyorum
5 Her devlet kapitalizminde olduğu gibi bizde de devletçilik suni bir bayat pahalılığı, içtimai bir sefalet, muazzam bir bürokrasi, ikllsadı bir istibdat ve açık havaya mütehammil ol-ınıyan sıhhat sız bir ekonomi yaratmış olduğundan bence memlekete fayda-sından ziyade zararı dokunmuştur.
6 Dımyu Bankasının tekilli devletin sermaye yatıracağı sahalar ile hususi sermayeye bırakılacak sahanın kati şekilde tefriki esasına dayanmaktadır Bu ise devletçiliğin maksat ve gayesinin evvelden tâyini İle mümkündür. Bizim programımızda da niçin devtaiçİllğJ kabul ettiğimiz yazılı bulunmasına ve programımızın devlete bırakılacak saha Ih» hususî sermayeye terkedilecek sahanın kati «»kilde ayrılması esasını derpiş etmesine göre Dünya Bankasının teklifini şahsan yadırgamadım
Anketi yapan: Şevket EVLİYAGİL
Enis Akaygen’in cevabı
1 — Bidayetten beri devlet mekanizması içinde bulunan bir memur sıfa-tivle memleketimizdeki devletçiliğin inkişaf seyrini takip etmek imkânını buldum.
19)1 Harbinden perişan hır umde çıkmıştık. Bilhassa İktisadî sahada çok geri bulunuyorduk. Harap bîr memleketi ve iktisaden çökmüş olan Türki-yemizi kalkındırmak için i ek çare ve ilk atılacak adım, ekseriyeti çiftçi olan halkın, mesaisi semeresini kıymetlendirmek olacaktı. Bu mebdei hareketten. iptidai maddesi memlekette istihsal edilen sanayiin kurulması göz önüne alındı. O sıralarda Maliye Vekili bulunan ve sonra büyükelçiliklerde vazife görmüş olan Ferit Bey. bu teşebbüsü »3 beyaz) tâbiriyle veciz hir surette ifade etmiştir. Bundan kasti, pamuk, şeker ve yündü. Mezkûr sanayiin kurulmasında âmil olan bir düşünce de halkın Ihtivacatından otan mamul maddeleri en iyi şerait, dairesinde ve en ucuz fiyatla meydana getirmekti. Çünkü, bu sanayii şahsî teşebbüsle vücude getirmek için lâzım gelen şerait memlekette mevcut değildi. Ne bankalarda müterakim bir sermaye vardı ve ne de bunları vatandaş eliyle kuracak teknisyenlerimiz mevcuttu. Uzun harplerden çok yorgun ve bitkin çıkmış otan memleketimizin kaybolmuş otan zamanlarım telâfi etmek mecburiyeti vardı. Binaenaleyh bu sanayiin devlet eliyle kurulması zarurî görülmüştü. İşte bu suretle mahsulü kıymetlendirecek, çîfçiyc nlsbi bir refah sağlayacak, bir kelime İle memleket iktisadiyatında bir refah temin edecek bu sanayiin devlet eliyle kurulması kararlaştırıldı. O halde bu sanayi kurulurken memleket iktisadiyatında devletçilik prensip! bir hareket mebdei olmamıştır. O kadar kİ, Sümerbank’ın ihdasını tazammun e-den kanunda, devlet eliyle kurulmuş olan sanayiin birgün (mobilize) edilerek halka intikal ettirilmesi için mevcut hükümler vardır. Mevzuu bahis sanayii, devlet eliyle kurmakta âmil o-lOn bir vaziyet de, hariçten sermaye tedarik edilememesidir. Ecnebi sermayesinin. sermayeyi veren memleketin politikasına hadim olduğu hususundaki acı tecrübelerden doğan iti-rozkâr durum yanında 1914 Harbinden sonra hadis olan sermaye k»ılığı ve bu harbin tesiratlyle memleketimize karşı sermayedar devletlerin takındıkları tavrın tesiri büyük olmuştur.
Mebdei hareketini yukarıda izah ettiğim. gayesi mahsullerimizi kıymetlendirmek ve halkın ihtiyacını iyi şeraitle (emin etmek gibi meşkûr gayelerle kurulmuş olan devlet sanayii 1939 dan sonra İkinci Dünya Harbi esnasında başka bir istikamet aldı. Şöyle ki: İptidai maddeler çiftçilerin elinden dünya piyasaları seviyesinden çok aşağı bir fiyatta alındığı halde, imal masraflarına göre ayarlanması lâzım gelen satış fiyatlar ınıamûlün hakiki fiyatından 4-5 misli yükseğe satıldı. Bu sureti»? devletçilik, kapitalizmin halkı tazyik edici bir şekli utan (devlet kapitalizmine» intikal ettirildi. Bugünkü dünya nizamı kapitalizmi, adaleti iç-timaiyenin teminine en büyük bir engel olarak telâkki etmektedir. Kapitalizm devlet eliyle tatbik edilince tahripkâr neticeler vermektedir. Böyle bir sistem, bir taraftan müstahsili sömürürken diğer taraftan da müstehliki ezmekte ve binnctlce halk ve memleket fakirleşmektedir.
2 Biz devletçiliği metalci hareket olarak kabul etmiyoruz. îktisadiyatLa şahsî teşebbüslere geniş ve. emniyetli sahntar bırakan liberalizmi. mebdei Tı'arclcet olarak kabul eıLboruz.
3 — Bizdeki kapitalizm şeklindeki devletçilik başka sahalara da gelişigüzel sirayet ettirilmiş olduğundan ve hududu ela çizilmemiş bulunduğundan hususî sermayeyi ve şahsî teşebbüsü ürküttüğü şüphesizdir.
4 — Bilmiyorum.
5 — Yukarıda da söylediğim veçhile bazı sanayiin devlet eliyle kurulması zarurî olmuştur. Devlet eliyle kurutan sanayi, mebdei hareketteki esaslar ve hüsnüniyet dairesinde İşlet liseydi, memleketimizde sanayileşme hareketinin güzel bir temeli atılmış olurdu.
6 — Memleketimize yabancı sermayenin gelmesi» bu sermaye ile birlikte gelecek otan nüfuzun, müsmir İş sahaları hududunu tecavüz etmemesi partiyle, çok faydalıdır.
makineleş.yor
Ankara. 26 ia.Aj — Türkiyedeki Marshall Plânı heyeti maden mühendislerinden Mr VVagd Stahl tarafından bu hafta verilen rapora göre, hâlen Zonguldakta boşaltılmakta o-lan makineler monte edilip çalışmaya başlayınca bu bölgede kömür istihsali devamlı ve hissedilir bir şekilde artacaktır. İlâve makine ve teçhizatın tesisi ve işlemeye başlamasından sonra en tazla üç sene içerisinde ihraç edilecek evsafta kömür istihsal edilecektir. Kömür istihsalindeki artış ise kömürle işliyen Türk fabrikalarında sınai istihsalin artmasını Bağlıyacaktır. İhraca elverişli kömür elde edilmesine gelince bu, kömür yıkama makinelerinin monte edilmesine bağlıdır. Amerikan ve Avrupa firmalarına sipariş edilmiş otan bu makinelerin iki seneye kadar faaliyete geçmeleri muhtemeldir.
Yağlı tohum ihracatının kontroluna doğru
İzmir 27 (Hususî mukabilimiz bildiriyor) — İatanbulda bir firmanın ihraç ettiği ayçiçeği tohumuna kuş yemi karıştırması. Ticaret Bakanlığına şikâyet edildiğinden Bakanlık hu bahiste ne gibi tedbirler alınması gerektiğini Hububat ve Yağlı Tohumlar Birliğinden sormuştur. Yağlı Tohumlar Birliği idare Kurulu İstanbul İhracat Birliklerinin hazırladığı Ayçiçeği Tohumu İhracatı Kontrol Nizamname taslağını tetkike başlamıştır. İzmirdeki kanaate göre her türlü tohumların küspeler hariç olmak üzere tıplendirilmesi ve İhracının kontrol altına alınması lâzımdır. Ancak umumi kanaate göre bu bahiste çalışmalara tarladan başlanması şarttır. Yani müstahsil de kendisine düşen vazifeyi yapmalıdır. Bu hususta, hafta başında bir karara varılacaktır.
Köylünün tohumluk kredisi arttırılıyor
Ankara 26» Hususi muhabirimizden) — Tarım Bakanlığınca muhtaç çiftçilere dağıtılacak tohumluk karşılığı olarak 5254 sayılı kanunla, Ziraat Bankasınca Bakanlık emrine açılan 18 milyon liralık tohumluk kıedimn 30 milyon liraya iblâğı hakkında yem bir kanun tasarısı yapılarak Meclise sunulmuştur. Komisyonlarda görüşülmektedir.
Fuar Kongresi için pul çıkarılıyor
Ankara 26 (Hususi muhabirimizden! — İzmırde ekim ayında toplanacak olan Beynelmilel Fuarlar Kongresi münasebetiyle bir seri hususi hâtıra pulu çıkarılmalına karar verilmiştir.
Milletlerarası Ticaret odası
Türkiye Komitesi, tekrar faaliyete geçınek için bugün toplantı yapıyor
Milletlerarası Ticaret Odası Türkiye Komitesi, bugün Ticaret Odasında bir toplantı yapacaktır. Bu toplantıda. komite Azalan seçilecek, komitenin yeni çalışma programı tesbit edilecektir.
Bilindiği gibi, merkezi Pariste o-lan Milletlerarası Ticaret Odasına bağlı bulunan Türkiye komitesi, harp yılları içinde ve onu takip eden yıllarda, faal bir durumda değildi. Bugünkü toplantıda, Türkiye komitesinin yeni bir programla faal bir hale getirilmesine doğru bir adını atılacaktır.
Limanımıza gelen ithal mallan
Son bir hafta içinde, ecnebi va-purlarıyle limanımıza. 175 ton kahve, 1163 ton demir çubuk. 1936 ton ziraat âleti. 60 ton çinko, 66 ton kâğıt. 389 ton levha teneke, 37 ton pamuk ipliği, 119 ton ateş tuğlası, 459 ton kimyevi madde, 48 ton demir levha gelmiştir.
»Serbest ticaret nizamına girmek için dünya fiyattanım inerek tabü bir ihracat nizamına ihtiyaç olduğu aşikârdır. Bununla beraber yıllardır himaye sistemiyle yürüyen bir İhracat nizamım, bir günden öbürüne değiştirmenin imkânsızlığı son günlerde yine kendisini hissettiren hır mevzu halinde piyasayı meşgul etmektedir. Dünya fiyatına uyma keyfiyeti ticari bir hal olmaktan ziyade biı istihsal problemi ve bilhassa ucuz maliyet meselesi olduğu Kin. piyasadaki yüksek maliyetli stok malları bulunanlar, bu ha rekete ayak uydurma işinde zorluk çekmektedirler. Bu zorluk, mevsim ilerledikçe kendisin! daha çok hissettirmektedir. Bilhassa kuru üzüm, fasulye gibi sıcaklar basınca saklanması da hiı mesele olacak maddelerdeki stokların ağırlığı sahiplerine sıkıntı vermektedir, Bu hava gerek tstanbuldn ve gerekse İzmir tacirleri arasında takasa doğru bir temayülü belirtmektedir.
Bu arada ellerinde stok mal katan bakliyat tacirleri, takasın hır zaruret olduğuna kani olarak, Ankarada alâkadar makamlara müracaat bile etmişlerdir. Bu tacirlerin görüşüne göre, takası zaruret haline getiren sebepler şıı suretle izah edilmektedir:
— İhraç maddelerimizden fındık ve tiftik, bu yıl çok hararetli ve parlak bir satış sezonu geçirmiştir. Halbuki kuru fasulye, nohut, bnkhı gibi maddeler için, hiç de böyle olmamıştır. Zira bu malların fiyatları, dünya fiyatlarının seviyesinde değildir Meselâ: Cenubi Afrika fasulyesi 21 kuruş olduğu halde, bizim fasulyemizin ihraç fiyatı 37 kuruştur Aradaki mesafeyi kapatmak için, «cari sahadan ziyade, istihsal sahasında maliyeti ucuza temin etmek lâzımdır. Bu. ayrı bir dâvadır. Şimdiki halde, mevrut stoklara mahreç bulmak İçin takasın bir zaruret olduğu ileri sürülmektedir. Almanya ve Ingllterenin alıcı bulunmamasından dolayı bilhassa üzüm mahsulü üzerinde İzmir piyasası da aynı durumdadır.
İstanbul : ”
İhracat mevsimi geçmiş bulunduğundan, Ticaret Boıaasında-
İstanbul ve İzmir'de haftalık piyasa vaziyeti
ki fiyat hareketlerinden oahsederken, yalnız iıaırk»»tlı maddele üzerinde durmakla iktifa edeceğiz Bilindiği gibi fım/tA* stokla» azalmış bulunduğundan, piyasa.mevcut, mallara karşı daha ıs tekil davranmaktadır. Bu yüzden hafta başında 175 kuruş otan iç fındık, hafta sonunda 2()0 kuruşa kadar yükselmiştir. Fiyat yükselişindeki sebepleri araştıı dığınıız zaman, bunda yalnız stokların azaldığını söylemek kâfi değildir. Takasa tâbi fındık partilerinin spekülatif mahiyette elden ele geçmesinin de, fiyatların kabarmasında âmil olduğunu gözönürule tutmak lâzımdır.
Haftanın borsa hareketleri arasında f.Truin tekrar yer aldığını görüyoruz Mevsim başmda tngilteroye mühim miktarda ce vız gönderilmesi, fiyatların 68 kuruşa kadar yükselmesine sebebiyet vermişti. Bir aralık cevizlerimizdeki çürük nlabeti, satış şartlarına uygun görülmediğinden, birkaç parti cevizin tngilterede ihtilâf mevzuunu teşkil etmesi, «eviz İhracatını durdurmuştu. Bunun neticesi olarak da ceviz fiyatı, 42 kuruşa kadar inmişken 50 kuruşa kadar çıkmışı ır.
Yağlı tohumlar grupunda, ihraç mevsimini geçirmiş olan o// Çt(r|Jı tohumu hafta sonunda. 32 kuruşa kadar düşmüştür. Halbuki mevsim başında fiyat 38-39 kuruş arasındaydı. Bununla beraber hâlen yerli fabrikaların hu mata alıcı olması ve stokların a/jıbşı ayçiçeği tohumu piyasasına sağlam biı mahiyet vermektedir. Kftru tohumunun muhtelif kaliteleri üzerine ihracat için çok iyi işler olmuştur. Yalnız bu mevzuda kemdir tohumu aranmamakladır. Mev-Hm itibariyle susam sarfiyatı da azaldığı İçin, fiyatlarda gerileme görülmüştür»
Nebati yaglaı grupurna gelince, ayçiçeği tohumunda fiyat gerilemesine muvazi olarak ayçırt tıı yayı fiyatında da düşüklük görülmüştür.
Hafta başında 160-170 kuruş olan çıplak, rafine ayçiçeği yağı hafta içinde 155 kuruşa kadar düşmüştür. Zf ytm yağlarının muhtelif kaliteleri sağlam durumunu muhafaza etmektedir
İzmir ;
Harta zarfında İzmir Ticaret Borsasında çtkudf.ksız kuru Uzünı kararsız bir durum arzetmıştir. İstihsal mıntakalarından yapıları teşebbüsler üzerine hükümetçe müdahale mubayaasına geçileceği hakkında beliren ümitler müsait hir ruh! tesir yaratmaktan hali kalmamış ve düşmekte otan fiyatlar tutunmuştur. Bu arada 20 bin ton etrafındaki mevcut stokun erit ilebilmesi imkânlarını araştırmak maksadlyle bir toplantı yapan Kuru Meyve İhracatçıları Birliği İdare Kurulu, gerek müdahale mübavaası ve gerekse Ingiltere ve Almanyaya yapılacak satışlar ve Avrupa İktisadi İşbirliğine dahil memleketlerin serbest ithal listelerinde üzüme yer verilmesi mevzularını Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı ile konuşmak üzere Ankaraya üç kişilik bir heyet göndermeye karar vermiştir.
En son alınan bir habere göre de hükümet. İzmir bordasından müdahale mubayaası yapmayı düşünmektedir. İlâve edildiğine göre, hâlen hu hususta direktif almak üzere Ankarada bulunan Tıııiş l.'munı Müdür Vekili. İzmire dönünce müdahale mubayaasına br ’ ııuıcaklıı ve Zira! Bankasınca, şimdilik kaydıyle, bu işe tahsis edilen para miktarı 500 bin Hradır.
bıcır stokunun 500-600 ton gibi çok küçük miktara inmesi üzerine istenilen çeşitleri bulmakta güçlük çeken bir kışını ihracatçılar işletmelerini tütüne ve diğer mevzulara tahsise başlamışlardır. Bu itibarla incir piyasası hareketsizlcşıııeye ve kapanmaya doğru gitmektedir. Eldeki stokun yarısını teşkil eden A serisi incirler için alakalılar herhangi bir endişe izhar etmemekte iseler de. 300 ton kadar olduğu tahinin edilen B serisini küçük kıta incirlerin hurda paçallarına atılması veya doğrudan doğruya Tekel'o satılması suretiyle sarfını derpiş etmektedirler.
Hafta zarfında Finlandlyaya pamuk satılması ve Almanyadan da 250 kuruş etrafında fiyatlarla siparişler gelmeye başlaması üzerine pamuk piyasası hararetlenıniştır. Bu sene pamuğun gösterdiği canlılık müstahsil için büyük teşvik teşkil eylemiş, şimdiye kadar görülenlerin fevkında olarak Ege mıntakasının pamuk zıraatıne elverişli hemen her köşesinde geniş ölçüde pamuk ekimi hazırlıklarına geçilmiştir
Hafta zarfında pamuk yayı piyasasındaki sakinlik devam etmiştir. Bununla beraber, alâkalıtar havalar ışınınca hâlen don muş vaziyette bulunan pamuk yağlarının eriyeceği ve piyasanın yeniden canlanacağı kanaatindedirler.
Hafta içinde Zeytinyağı İhracatçıları Birliği idare Kurulu bir toplantı yaparak fiyatlarımızın dünya fiyatlarının üstünde bulunduğunu tesbit etmekle beraber, miktarı Bakanlıkça tayin edilmek üzere zeytin yağı ihracına müsaade edilmesini Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından temenniye karar vermiştir. Bir kısım alâkalılar ihracata müsaade edildiği takdirde mevcut fiyatlar muvacehesinde takasın da kabulünün zaruretin^ İşaret etmektedirler. Birlik İdare Kurulu, zeytin yağı İhracına müsaade edildiği takdirde yağlı tohumlar ve bilhassa pamuk çekirdeği piyasalarının ferah-lıyacağı mütalâasını ileriye sürmektedir.

Sayfa 4
yeni İstanbul



BATI ALMANYADAN NOTLAR: 2
fr1
?
i
1


e


tuıtmiüH
«HIME >MI
Bonn şehrinde yeni Alınan llnkiinıeti
Kısa güııüıı karı

I
V
e
i

1
t


Kitaplar arasında
Kaybolan
bir sanat
Yazan : Reşat Nuri DARAGO
Neşe ve talebe bayramları şehri olan Bonn’un hükümet merkezi olarak seçilmesindeki sebep nedir ?
binalardan bir harabe esnasında lâmbaların
Bonn, (Almanyada tetkik seyahati yapan hususi muhabirimizden) — Bonn, Almanyanın batı havalisinde sanayiin en ziyade inkişaf ettiği bir yerde, daha ziyade üniversite şehri olmakla şöhret kazanmış bir yerdir, Herkesin Batı Almanyada yeni kurulan Federal Devletin merkezi neresi olacağı hakkında birçok tahminler yaptığı ve bu husustaki şansın daha ziyade Frankfurt’a isabet edeceğini zannettiği bir zamanda Bonn şehrinin devlet merkezi intihap edilmesi, oldukça büyük bir hayreti mucip olmuştur. Çünkü Bonn şehri, bu İş için hazırlanmamış bir halde bulunuyordu. Üniversite şehri olmasına rağmen, muharebede bir hayli bombardımanlara sahne olmuş ve mevcut büyük bir kısmı Adeta haline gelmiştir. Gece Bonn’a geldiğim zaman.
donuk ziyaları altında şehri âdeta Asırlardan kalma bir harabe halinde zannetmiştim. Kolonya şehrinin Hitler zamanından evvelki meşhur Belediye Reisi olan ve şimdi Hükümet makinesinin başında bulunan Ado-nauer, ne Frankfurt’a paklaşmak istemiş, ne de Kolonyaya avdete cesaret etmiş ve ikisinin ortası olarak Bonn’u intihap eylemiştir. Hor halde Frankfurt'un eski istilA ordusu merkezi bulunması ve Kolonya nın çok daha fazla tahrip edilmiş olması, kendisini bu düşünceye şevketmiş olsa gerektir. Bu muammânın halli için uğraşanları, Adeta Ankaranın devlet ve hükümet merkezi olarak intihap edilmesinin sebebini el an anlamıyanİAra benzetmek hiç de yersiz olmaz.
Şimdi Bonn’u görenler, tıpkı An-karanın bundan yirmi beş ve hattâ
biraz fazla zaman evvelki vaziyetini hatıra getirebilirler. Yıkılmış otellerin yapılmasına rağmen, adetleri kâfi değildir ve pahalıdır. Memurlardan büyük bir kısmının buralarda çalışması lâzımdır. Bonn’da kâfi ikametgâh olmadığından, memurlar burada aileleriyle değil, bekâr bir halde yaşarlar ve kendileri bir odada üç, dört ve hattâ daha fazla olarak ikamet ederler. Bunlardan başka tıpkı Ankara gibi burası memuriyet aramek ve bilhassa eski kaybedilmiş memuriyet mevkilerini almak için gelmiş olanlarla doludur. Bonn Hükümeti ise bu hususta çok dikkatli davranmakta ve eski rejimin kendisine müracaat edenlerini siyasî akideleri noktasından İnce bir tahkikata tâbi tutmaktadır. Onun içindir ki, bu müracaatlar içinden yüzde onunun bile kabul cdllnılyeceği zan-nolunmaktadır.
Şimdiki halde. Frankfurt ile Bonn arasındaki vaziyet, âdeta İstanbul ile Ankarayn teşbih olunabilir. Bir kısım İdare makinesi henüz Frankfurt’tadır. Bundan mâlıda memurlar bin bir müşkülâta rağmen, yerleşmiş oldukları Frankfurt'tan ayrılmak istememekte ve buna İmkân da bulamamaktadırlar. Bu sebepten, ya haftanın birkaç gününü henüz bürolarının bulunduğu Frankfurt’ta geçirmek İçin gelirler yahut da ailelerini ziyaret nıaksadlylo hafta sonu seyahatleri yaparlar. Bundan başka Bonn şehri civarındaki bütün ufak kasabalar. şimdi Bonn’da işi olanlar için bir ikametgâh halini almaktadır. Burada en mllhlm nokta, ikametgâh sahiplerinin bu vaziyetten fazla istifade yollarım aramaya gitmemeleridir. Ancak bu hal, Hükümetin fiyatları tesbit veya kontrol etmesin-

Paris» Şubat (Hususi Büromuz bil* diriyor) — Belfortta» “Çoban Sokağı,, adını taşıyan daracık bir yol Ü-zerinde, döşemeleri birbirinden ayrık bir hangar vardır. İşte Ortodoks kilisesi bunun içinde bulunuyor. Bu kiliseyi idare eden Rus papası Eu-gâne Popoff, o civarda yine çok mütevazı bir evde oturuyor. O, 1944 haziranına kadar Kan da rahiplik et-*mlşth Orada hakiki kabiliyetini buldu. Ve memleketinden kaçan mültecilerin aziz "havari,, si oldu. Kendilerine "DP„ ismi verilenler, yani son zamanlarda Rusyadan kaçanlar, hep bu papasa sığınmışlardır.
Stalln’ln tebaasından oldukları halde vatanlariyle alâkasını kesmiş birer mülteci vaziyetinde bulunanlara, Alsas'ta ve Belfort’la çok rastlanır. Bunların ekserisi potas madenlerinde çalışırlar. Bir ikinci mülteci merkezi de Forbach bölgesinde olup, bunlar da maden ameleliği yaparlar. Bir kaç bin kızıl Rus mültecisi de Paris ve civarında yerleşmiştir. Çoğu el işlerinde çalışırlar ve tadırlar.
Beyannamede aynen şunlar yazılı idi: "Rus-Alman harbi sonunda yabancıların esaretinden kurtuldunuz. Fakat neticede kendi başınızdaki zalimlerin mevkiini kuvvetlendirip, onların esiri oldunuz. Hakikî sosyalizmi kendi ellerinizle kurmak size düşen bir vazifedir. Kahrolsun zalimler... Bolşevikliği nerede kabil olursa vurmakta ve yıkmakta tereddüt etmeyin.,,
Bu beyannameler, son mültecilerin DP adındaki merkezlerinde doğmuş olan ve Kızılordu içinde bir çok kollan bulunan “Rus Halkını Kurtarma Birliği,, isimli siyasi cemiyet tararından bastırılmaktadır, manda eski mültecileri Beyaz Rusların kurduğu adlı mücadele grupu de,
beyannameler vastırmakta maktadır.
Aynı za-teşkil eden "Tesanüt,, aynı tarzda ve yay-
Asker kaçakları
pek us*
bir kıs* meşgul
Bunların İçlerinden küçük mı, Fransada da, Rusyada oldukları sahalarda çalışmak imkânım bulmuştur. Aralarında ıpeşhur bir kimyager vardır ki, şimdi bir Fransız fabrikasında vazife almıştır. MoskovalI bir mürebbiye de, Paris civarında Villmoisson’da, Rus çocuklarına mahsus bir yuvayı idare etmektedir.' Sovyet tebaasmdan bir ü-niversite talebesi ise, şimdi ortodoks seminerinde tahsilini yapıyor. Bilhassa münevver zümreye mensup bir çok kızıl Rus da. Birleşik Ameri-kaya ve Cenubi Amerikaya hicret etmiştir.
Bu isyan tohumlan, Almanyada kendilerine mümbit bir saha bulmuşlardır. Aralarında beş soneden beri işgal ordusuna çalışanların da bulunduğu bu subay ve erler, batıdaki hayatın "tefessüh etmiş., câribesinj
*
Kızıllıır ve Beyazlar
Bütün bu yeni mültecileri, otuz sene kadar evvel Rusyadan kaçan "Beyaz,, Ruslarla karıştırmamak lâzımdır. Bu de fak ilerin ekserisi, soıı harpte Almanların eline düşerek, Fran-ssya getirilmiş ve Atlantik sahillerindeki meşhur "Avrupa Kalesi,, inşaatında veya Almanyada yol işlerinde çalıştırılmış, sonra dû Fransa-da "kendi başlarına., bırakılmış kimselerdir. Almanyanın teslim ması İle, bunlar yersiz yurtsuz halde, "açıkta,, kalmışlardır.
ol-blr
Bunların mühim bir kısmı, Sovyet-lerin vatana dönme emrine riayet e-derek Rusyaya dönmüş bulunuyordu. Diğerleri, Baltıklı, PolonyalI veya UkraynalI gibi takma milliyetlerle «Bir kamplarında kaldılar. Sayıları 50 bini bulan bu insanlara şimdi bir de, Doğu Almanyadaki Rus işgal ordusundan kaçan subay ve er-lor ilâve olmuştur.


• 27 Şubat İMO
I
%
>
t
REDHOUSE
Artık gün geçmiyor ki, Rus kurmay subayları, Almanyada ya Rus-yadakl kâğıtlar arasına konan veya posta erlerinin elinde dolaşan rusça bir takım beyannameler keşfetmesinler. "Kahrolsun müstebit zalimler,, başlığını taşıyan bu beyannamelerden birisi, Kızılorduyu komünist rejim aleyhine ayaklanmaya dâvet e-dlyordu ve Sovyet garnizonları içine geniş surette yayılmıştı.

den değil, halkın arza karşı mûtat olan talebi göstermemesinden ve verebileceği bir para mukabili bir şey aramasından ileri gelmektedir. Çünkü bütün bu memur kafilesinin aldıkları maaş, hiç de yüksek değildir. Hükümet, bunlara çalıştıkları dairede ucuz öğle yemeği için bazı İmkânlar vermiştir. Kalorisi kâfi miktarda olan bir öğle yemeği, bu pahalı memlekette bir lira kadardır. Buna Hükümetin eklediği bir şey yoktur. Yalnız yemek yenilecek yor ve mutfağın Hükümetçe verilmesi ve memur grupları murahhasının bıı işi bir müteşebbise tevdi etmeleri, bu neticeyi temine kâfi gelmiştir. Bunu deruhte eden müteşebbis ise, şimdi az müşteriden çok kazanmaktan ise, çok müşteriden az kazanarak umumi yekûnu arttırmaya gayret etmekte ve şayet bu usûle riayet etmezse müşterilerini kaçırmaktan korkmak-ı ndır.
Neşe ve talebe bayramları şehri olan Bonn, şimdiki hummalı faaliyeti içinde gene bu neşesini kaybetmemiş bir haldedir. Her gece birçok toplantı yerlerinde gençlerden başlayarak. en İhtiyarlara kadar bütün ora üniversitesinden geçmiş olanlar, kasketlerini başlarına takarak, talebe şarkıları söylemekte ve Relin şarabının takviye ettiği bir haz içinde hayatın ağırlığını azaltmaya çalışmaktadırlar. Bilhassa Fasching zamanı olan bu haftalarda artık bu neşe ve eğlence, son haddine gelmiştir. Eri gencinden en ihtiyarına, en büyüğünden en küçüğüne kadar herkes» şimdi Hükümetten ziyade Karnaval Kiralının söylediği nutukları dinlemekte ve bu daha ziyade eğlenceli ve lûtifelerle dolu olan sözlerden zevk ve neşe almaktadır.

görüp anlamaktan geri kalmamışlardır. Onlar, Rüsyaya döndükleri zaman kendilerini bekliyen Akıbeti çok iyi biliyorlar. Bu subay ve erler, o-rada sıkı bir İmtihan kalburundan geçirilecekler ve komünizm prensiplerinden ayrıldıkları nisbette derece derece ağır eczalara çarptırılıp, yeniden terbiye edilmek üzere hususi “kamplara,, gönderileceklerdir
Bunun içindir kİ, çok şiddetli siyasi kontrollere ve müteaddit tevkiflere rağmen, her ay bin kadar Rus askeri "hürriyeti seçmekte,, dir. Fakat bu asker kaçakları, elbette ki birer fazilet timsali değillerdir. Nitekim Berlin gazeteleri. Rus asker kaçaklarının para, elbise veya hüviyet cüzdanı bulmak maksadıyle, ellerinde silâhla küçük ve uzak bir çok köylere baskınlar yaptıklarını ve bir sürü cinayetler ve hırsızıhklar yaptıklarını yazıyorlar.
A — Deminki konferansçı hır saat konuştu vc boyuna kendinden bahsetti. Dün, toplantısında bulunduğumuz kurumun üyeleri âmme menfaatini korumak bahanesiyle kendilerinden bahsettiler. Benliğimizden sıyrılmanın çaresi yok mu acaba? Hiç değilse başkalarını ilgilendiren işlerde ?
B — Konuşmanın vücut-ü hikmeti bcnlıgimizdır a dostum. Benzerlerinize nefes almayı» hareket etmeyi yasak etmek aklınıza gelmezken bir o kadar hayati ihtiyaç olan kendini söylemeyi nasıl çok görüyorsunuz? Dilsizler bile bu ihtiyacı türlü şekillerle gidermeye çalışıyor. Benliğimizi başkalariyle paylaşma, onları benliğimize iştirak ettirme âdeta hayat kanunudur. Konuşma bunun tek yolu.
A — nefsini Meselâ dalesini
B — kendini tur. Yoksa konuşma arzusundan kurtulmuş değil. Fakat siz konuşmayı yalnız fiziyolojl bakımından görüyorsunuz. Halbuki bir çok topluluklarda o durumu aşarak sanat niteliği almış.
A — Öyle bahtiyar topluluklar var...
B — Benzerlerimizle münasebette bulunmak esasen bir sanat. İfade yolu da konuşmadır. Münasebetlerimizin cinsine, al Alca veya menfaatlerimizin hem derece hem mahiyetine göre değişen o sanat kâh bilgi, kâh iki yüzlülük, hor zaman kendimize hâkim olma, renk vermeme ister. Günlük hayatımızda konuşma, alışveriş kaidelerine bağlıdır. Beğendirmek, kandırmak, avııtmalc ve oyalamak: işte âmilleri. Çoğumuzun vakti bununla geçer; bundan geçinir ve zevk alırız. Mevsim ve hava bahisleri gibi menfaatgüderlikle ilgisi olmıyan konular bile bu dil siyasetimizin değerli unsurlarıdır.
A — Evet ama bu bir nevi "alışveriş konuşması,, dır. TArifinız deminki ‘ kendini söyleme,» çerçevesine giriyor; sanat tarafı nerede bunun?
B — Dışında tabii.., İşaret edecektim. Bütün bunlardan başka bir de “maksatsız., yani maddi çıkarı ol-nuyan, eski sözlüğümüzle “âfâkî,, konuşma yok mu? Nefsini ileri sü-tenlerden o kadar yılmışsınız kİ bunu unutmuşsunuz.
A — Öyle bir şey vardı sahiden... Bazı İnsan cemiyetleri vardı kı orada konuşma, bir şahsın günlük kaygısına, arzusuna, hırsına alet olmaz, sadece konuların umumi bir cephesine temas ederdi. Bu sayede kimsenin fikir veya kanaati zorlanmaz, hiç kimse kendi hükümlerini başka*
*
M
İLLETLER arasındaki mübadelesinde lûgat’ln dığı rol çok büyüktür.
sıyrıla-blr zahmeti yetmiyor-, üstelik, karşınızdakinin
bahislere dokunmamaya
Sovyet kurmay heyetinin duğu Potsdam’da bile, korale şehrin muhtelif gitmek istiyen yolcular, ancak silâhlı polislerin
altında ve tabur halinde yürüyebilmektedirler.
bulun-gardan çı-bölgelerine sokaklarda muhafazası
— 29 —
— Zavallı haminneelk.. Demek senin adamın da saz şairlerinden, şarkıdan gazelden yana vız geçiyordu ha?
— Bay Denuaye ciddi ve ölçülü bir a-damdı, manifaturacılıkla meşgul olduğundan şairlerin eserleri ile alâkadar olmaya vakti kalmıyordu.
— Anlaşıldı, hayalinde yaşattığın "dalga,, değildi desene şuna!
— “Dalga,, mı? Anlamıyorum Monik. Beni mazur gör. Bizim zamanımızda öğrenilenler her halde sizin mekteplerde okutulan derecesinde değildi sanıyorum.. Bu itibarla, kullandığın lügatlerden çoğunun mânasını bir türlü sezemiyorum.
— Yani hayalinde yaşattığın sevgili değildi dernek istiyorum. O halde ne diye evlendin? '
— Fakat azizim Monik! Ebeveynim öyle münasip görmüşlerdi. Babam “Bay Denuaye namuslu bir adamdır,, demiş; annem de “Seni mesut eder,, diye ilâve etmişti. Ben de, ebeveynine hürmetkâr bir genç kız sıfatlyle mademki ailem böyle istiyorlar, kabul etmem icap ediyor diye düşünmüştüm. Esasen Bay Denuaye hoşuma gltmemezlik de etmiyordu. İtiraf ederim ki, beğendiğim kitaplarda hari-kulâde maceralarım okuduğum kahramanlara benzer birisiyle, meselâ bir Hernani, bir d’Artagnan, bir yakışıklı Bussy ile evlenmeyi tercih ederdim. Romeo ile Juliette'in hazin aşklarını okurken o kadar ağlamıştım ki ben de, bu meşhur âşıklar gibi büyük ve ulvi bir aşk romanı yaşamak isterdim.
Monik gülerek: 1
— İlk merdiven, mehtap, balkon sahnesi, Venedik, gondollar vesaire.,.
Dedi. Elvir tasdik ediyordu:
— "Atala’, "Renâ” ve Chateaubrinnd’nı diğer eseri “İbn-i Seracın Sonuncusu,, ile Lam arti ne'in "Jocelyu’’ sü de bana bir hayali göz yaşı döktürmüşlerdl. Lâkin on sekiz yaşında, evlenir evlenmez, bütün bu aşk romanlarına, bütün şiirlere, güzel hülyalarıma; "Artık uyuyunuz, dedim, benim güzel rüyalarım! Kalbimin bir köşesine çekilip İstirahat ediniz. Yrarın Elvir, Bay Jeroni Denuaye’nin ciddî ve iffetli zevcesi olacak. Onu, ailesinin
Amma böyle bir İhtiyaçtan kurtaranlar da yok değil: onsuz» olmaya sinirlerini, alıştıran "sükûtî,. Evet, bu cins de beğenme hAletlne Yoksa konuşma
a-ler cinsi, bir nevi mağlûp-
lavına yüklemez, ders verilip alınmaz. her bahis maddi alâkası kesıl-mişçesine görüşülürdü. Ne oldu bu cemiyetler?
B — Bizim "sohbet,, âlemlerimiz, nefsin kendini ortaya atmasını ayıp sayan bir cemiyetin gösterisi olurdu. Franaızlor da aynı kaideye uyarlardı Ancak bize de, onlar da, bilgiçlik taslamaya hor bakmayız. Konuşan kendini söylemesin de bildiğinden dilediği kadar konuşsun. Lâkin lngillz-lor bunu da hoş görmüyormuş. Dünya menfaat ve alâkasından
rak onların kokusunu taşımaz mevzu bulmak muş gibi bilmediği
dikkat etmek de lâzım, çünkü nezaketsizlik olurmuş. Tevekkeli değil İngilizler hep sporla havadan konuşurlar!
A — Konuşma snnatinl şöyle tarif edebiliriz* demek: Nasıl ki her insan, benzerlerine görünmek için süslenip bezenir, kusurlarını mümkün olduğu kadar örter ve böylece kendi hakiki şahziyetini saklar, konuşmada da benliğimizden sıyrılmak, yahut yalnız o süslediğimiz benliği göstermek, bütün zarifliklerde olduğu üzere nefsin göze batan o kendini ileri sürme illetini yenmek şarttır.
B — Konuşma sanatı diye bir şey vardı: Onu târıf ettiniz. Hattâ güzel sanatlardan biri idi. Ve nefis gibi kendim her yerde, her zaman, her vesile ile hâkim görmek, tükenmek bilmez hırsına her şeyi ve bütün melekelerini dahi âlet etmek iradesini taşıyan canavarı zoptcyleme-ğe muvaffak olan bir güzel sanat insan oğlunu kendinden bahsetmekten, kendini söylemekten vazgeçırte-cek kadar kuvvetli bir terbiyenin kıymeti sanıldığından büyüktür. İşte bu mûclzeyi bir kaç topluluk yapabildi. Fakat medeniyetin bir çok kazançları gibi o da sönüyor. Yalnız demin şikâyet ettiğiniz konferansçı değil, bütün âlem kendim söylemekte. Afaki konuşmaya belki mevzu var ama vakit kalmadı. A-IışA'eriş konuşması bile iflâs etti.
A — Zaten benzerlerimizden bazılarını 'bir sanat eseri haline getiren terbiye şekilleri için hayat hakkı kalmadı. O arada konuşma sanati de tabiatiyle ortadan kalkacak.
B — Fakat işin teselli veren bir noktası varsa, dünyanın bugünkü keşmekeşi içinde fertler de yavaş yavaş kendilerinden bahsedemez o-luyorlar. Şiındl kulaklarımıza gelen tek bir sestir: Bütün beşeriyetin . müşterek ve dertli sesi.
A — "Sükût!,, desenize!
B — Onlar da babı idi dostum: "kelâm,.
kültür oyna-Avrupa’da, Rönesans’la başlayan ümaniz-
ma cereyanım, evvelâ grekçe ve 1A-tince üzerine yazılan lügatler hazırlamış, sonraları ise bıı lûgatlar, eski şaheserlerin kapılarını açan birer a-nahtar vazifelini görmüştür. Bizde de, Tanzimat’tan sonra, iyi kötll bir çok |ûgat yayınlanmıştır. Bıı alanda Şemsettin Sami’nin gayretlerini minnetle anmak lâzımdır. Fakat, bu lügatlerin hemen hemen hepsinin noksanları olduğunu da İlâve edelim* Bu noksanların en önemlisi kelimelerin nasıl kullanılacaklarına dair Örnekler verilmemiş olmasıdır. Zira, çllmizin altında bir lügat bulunması kâfi değil, bu lügati kullanmasını da bilmek gerek. Meselâ, bir İngilizce kelimenin karşısında bir çok türkçe karşılıkları vardır. Bunlardan hangisini seçeceğiz? Bunu kestirmek çoğu zaman güç bir iştir. Fakat, bu karşılıkların her biri için birer örnek cümle verilirse, o zaman aradaki farklar daha iyi sezilir m az.
İşte, 12 süren bil kan Bord
dan bastırılan İııgllİKce-Tilrkço Ycııl Rcdhouse Lûgatl'nde (1) bunun gibi bir çok mahzurların daha ortadan kaldırıldığını görüyoruz. Gerçekten, meselâ» bu eserin 451 inci sahlfcsini açıp da "go" (gitmek) kelimesine bakmak yeter: Üç sütun boyunca, bu fiil ile yapılan tâbirler, bol bol Örnekler verilmek nuretlylo, Riıalanmış bulunuyor.
Yeni RedlıouRo'ı uzun yıllardan beri hazırlayan yerli ve yabancı bilginlerin titizlikle çalıştıklarını, meydana koydukları eser gösteriyor. James W. Redhouse tarafından yazılarak,
ve kolay kolay da unutul*
yıldan beıi ara vermeden çalışmadan sonra, Ameri-Neşriyat Dairesi tarafın-
Yazan : Cevdet PERİN
İlk defa 1861 de basılan lügatin 47 bin kelimeden bugün 70 bin kelimeyi bulması da bundan ileri gelmiştir. Çünkü, bir çok ıstılahlar İlâve edilmiş. İngilizcede kullanılan, yabancı dillerden ve bllhıiRBa lAtlnceden gelme tâbirler, başka lûgatlarda olduğu gibi, kitabın sonuna ayrı bir kısım halinde eklenmemiş, alfabe sırasına göre ulınmış, vc bütün bunlardan ö-nemlisi, her kelimenin yanında, nasıl telâffuz edilmesi gerekliği gösterilmiştir. Tahrir heyeti, bu maksatla, kitabın baş tarafına, fonetik trans-krlpaİypnu bildiren bir liste koymuş. Bu hUHUSta da Önemli yenilikler göze çarpıyor: Meselâ, “Warm” ı ısıtmak. ılık) kelimesinin yanında, telâffuzu gösteren harfler arasında "r” nlh başaşaği okluğunu görüyoruz. Başka hiç bir lûgalta rastlamadığını bu işaret, bu harfin İngilizler tarafından telâffuz edilmediğine, Amerikalılar tarafından ise. telâffuz edildiğine İşaret etmektedir. Bu da. her halde- oldukça önemli bir İlktir.
Yeni Redhouse'un diğer bir siyetl do, türkçe kon, İfrata veya olmasıdır. Bugün larak tutunan öz
tereddüt edilmemiş, fakat, hem eskisi hem yenisi kullanılmakta olanların» haklı olarak, her ikisi de verilmiştir.
Türk kültürüne faydalı olacağına kani bulunduğumuz bu önemli eserin hazırlanmasında çalışan yeril ve yabancı bilginlere, teknisyenlere ve, başta Dr. J.K. Birge, olmak üzore. tahrir heyetine teşekkür etmeyi biz borç biliriz.
ayn-
husu-verir-
lere gün doğdu
bir nevi sanat er-Can çekişen bu medeniyetinin muhalifleri!
Plâstik yollar ve meydanlar
Bir plâj, kaygan, çamurlu bir yol veya balçık bir merayı beş saatten az bir zaman zarfında tayyarelerin inmesine müsait düz ve mukavim bir alan veya ağır nakil vasıtalarının geçebileceği bir saha haline getirmek mümkün olacaktır.
Geçen hafta Massachıısetts Teknik Enstitüsü muharebe sahalarında acele yol açmanın artık çok kolay olacağını resmen bildirmiştir. Bu plâstik yollar, (calcium aerylate) denen plâstik bir madde ile yolun yapılacağı yerdeki toprak yahut çamurun karışmasından meydana gelmektedir. Yapılan tecrübelerin birinde plâstik madde toprak ile iyice karıştıktan 24 saat sonra üzerinden yüklü kamyonlar serbestçe geçmiştir. Mamafih Teknik Enstitü bu plâstik yol inşaatının hâlen tecrübe devresinde bulunduğunu kabul etmektedir. Bu plâstiği pratik bir tarzda kullanacak bir yol arıyorlar. Ayrıca (calcium aerylate) dan daha ucuza mal olan ve onun yerine geçebilecek bir madde bulmak istiyorlar.
__________
MUHARRİRİ : CAMİ

KIYAMET GÜNÜ
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY
intihap ettiği zevcine karşı vazifelerinden, ona karşı muhabbetinden şaşırtmamalısınız. Artık uyuyunuz, güzel hülyalarım, uyuyunuz!,, Elvir’in gözlerinden, düşünceli yüzüne bir damla yaş sızdı. Bu on dokuz yaşında vefat eylemiş genç ve güzel kadına teessürle bakıyorum ve kalbinde uyuyan o güzel hülyaların da kendisiyle beraber gömülmüş olduğuna düşünüyorum. Ey, aşksız ölmüş genç kızların yüreklerinde uyuyan güzel hülyalar’. Kıyamet gününün boruları sizi de kalblerlnde diriltti mi?
Monik soruyor:
— Meşrû ve menkûh zevcin manifaturacı ne oldu? Dirildiğimizden beri onu görmedin mi?
— Hayır. Annemle babamdan öğrendiğime göre, Bay Denuaye vefatımdan bir kaç sene sonra tekrar hinde zaten biraz ölmüştür.
— Daha iyi,
evlenmiş. İzdivacımız tari-yaşlı İdi, her halde ıhtiyaı
hemen hemen genç kız ümit ederim ki güze! zamanların acısını çı* şairleri, kahramanları
asıntı olmaz artık. Şimdi bir IçLm su halinde, vaziyetinde dirildin; haminne kaybettiğin kartır, hayallerindeki kafese koyarsın.
Elvir’in yüzü birdenbire kıpkırmızı kesiliyor.
— A Monik.. Monik.. Nasıl söz onlar!
— Öyle! haminneelğim, ‘yavrum, derhal şefaat vâdlslne gitmiyoruz. Biraz eğlenmem istiyorum... Sen bana bırak, bilmediğin bü çok şeyi ben sana öğretirim, sen de diplomanı alırsın!.
— Fakat Monik...
— itiraz yok.. Kararımız karar.. Bak
dinle Elvir, senden, daha tanışmadan, hoşlanır, dururdum. Aile galerisinde, ecdadımızın tabloları arasında en çok seni beğenmiştim ve bana, hiç de ötekiler gibi gülünç görün-memiştin. Arkadaşlar misafir geldikleri vakit, onlara senin portreni gösterir: "Dikiz edin haminneme, derdim, bizim zamanımızda yaşasaydı, ortalığı allak bullak ederdi.,, Lâkin ne zararı var? Kay bolmuş bir şey yok. Mademki dirilmek fırsatını bulduk, dalgalarımdan gözüne kestirdiğin biri olursa seni şipşak zula ederim.
Elvir’in terbiyeli ve iffetli konuşması ile Monlk'İn erkek-kızların kasten kullandıkları o külhanbeyi ağzının Adiliği arasındaki fark nedir?! Hiç bir vakit Niket’ın haline bugün olduğu kadar slnlrlenmemiştim, Bana dönerek:
— Biliyor musun Otello, dedi, şimdiden etrafımda bir sürü âşık peyda oldu, Gelip beni görmelisin. Otelimizin ismi ‘Memnu Mcyva!,. Moruk ile birader, hep beraber oradayız, Bizim "bilâder,, seni görünce çok sevinecek. Hem sevdalılar da odada, tanıştırırım, seninle. Hele içlerinde biri var ki boyuna gaza basıyor. On Dördüncü Louis'nin arkadaşlarından bir Marki. "Geyikh tâki mumsöııdü âlemlerim anlatıyor, ğımda, sevdalılardan hiç biri onun
hindim Fark,. Sağh-kadar
dalgacı olamamıştı. Otuz iki yaşında bir Alem esnasında çatlamış, göçmüş. Kıyak oğlan doğrusu!
Cevap vermeden, omuzlarımı silkiyorum. Elvir’e bakıyorum. O, saf gözlerini dört açmış, orkek-kızın anlamadığı sözlerinden bir mâna çıkarmaya gayret ediyor.
Ah. niçin Monik. şayanı presLiş büyükan-
SANAT
(Çıkaran : Refik Ahmet SEVEN-GİL. İstanbul Poııta Kutıısıı, 80i.)
Yakın Çağlarda Türk Tlyatro^uş ve Hüseyin Rahmi aıllı enerleri, »anut Imkkıııdakİ yıızıları, konferansları ve H. M. M. kürsüsünden ftöylrdlfri korııyııcil gözleriyle sanat «eyerlerin «empatlslnl kazanan değerli muharrir Refik Ahmet Sevengli'lu, noii zamanlarda bir oanat yıllığı hamı Ilıdığını biliyor ve İniyle bir teş«bbbU»Ün memleketimizde büyük bir boşluğu dolduracağını düşünerek seviniyorduk. Çünkü, ıııemlekotiınizhı bir yıllık mmat hayatını bine ilk defa olarak deril toplu bir halde vcrınvk »liretiyle, yııptığınııt ilerlemeyi gözlerimizin önüne sürerek ve Intlkbâl Içlıı üınil verecektir.
Bekledik İmiz bıı eser nihayet çıkını^ bulunuyor, içinde, muharrirlik. Sonat Terbiyesi başlığı altında Kİİzc Iblr babamından »on-
karşılıkları tefrite kaçmamış dilimizde konin o-tilrkçc terimlerde
(1). Yeni Redhouse Lügati, İıurdlıoe» Türkçe, Amerikan Bord Neşriyat D*S ıesl. İstanbul, 1950.
YILLIĞI
ni, UM9 yılının başlıca sanat hareketlerini bildiren ve tanınmış imzalar taralından yazılmış m ak sİ ler ve bibliyografya ila var. I’rof. Sııııt KomıU Yntkin’lıı Kültür nedir?, I.ütfl Ay’ın Tiyatro hayatımız, Mesııt Cemil'in Musiki hsre-kctleri, Fikret Âdil’in Resini v«* hey-kel.Crvnd Memdulı Aitar'ın Chopin Kartureri, Srlâluıttln Küçük'ün Türkiye’de Filmcilik. Zeki talk İMer’lıı GükoI Sanatlar Akademisi, Necll Kâzını Akses» Cemâl Reşit Rey, Ferit Alınır, t Ivi Cemâl Erkin, llıılli lirdi YliOPtken, Mithat Fenmon vo Nurııllnh Taşkıran'la ııılllnkat hır, Gorthr’iiln ‘!OO Ünrı) ölüm yıldönümü, Muhsin Ertııgrııl*-mı sahne hayalında 40 yıl, ir daha bir çok değerli yasılan İhtiva eden bu eserin uaım ömürlü ıılınhsıaı t»> her yıl. ufak tefek ıioksttiıluriıHİ/rı bir kısmını tanıuınlıyarah. » »ı İlkler getirerek çıkınasiıu ıllö z.
TÜRK HATİPLERİ
(lazan : Tahtı TOBOS. Güıı«\\ Matbaacılık ve Gıuıetecülk T.A.O.) Tııııziınnt'tıın sonra yetisen Türk hatiplerinden bahseden bıı eserin değerini arttıran şey, antolojlk mahiyette oluşu» ynııi bizi hatiplerin nııtuk veya konferanslarından seçilmiş parçalarla karsı karşıya bırakmasıdır, çünkü, bir hatibi övmek, hayatından ve sanatından uzıııı uzadıya bahsetmek yetmez, onıııı belâgntini duymak (la ister. Bıı giilel söz antolojisini gözden geçirirken, aynı zamanda, Türk dilinin de, öyle sanıldığı gibi. İfade kabiliyetinden mahrum olmadığını, bilâkis, «engin bir be-
lâgut hazînesine millik lıulUh-duğuııu bir defa daha anlıyoruz. Bundan başka» İni kitap, nınlı lılr tarihtir de: Bize, yakın tarihimizin heyecanlı günlerinden bazıları-^ m yaşatıyor, Türk ruhunun, Türk cesaretinin hazan kadın lııHiplerimizin bile ağzından ııasıl dünyaya mey(lı(ıı okuduğunu gösteriyor, yaslı günlerimizde yapılan acıklı mitingleri muhayyilemizde can* (andırıyor. Hatiplerin, konulurken alınmış fotoğrafları da kitabın değerini arttırmaktadır. Çağdaş Türk Edebiyatı Tarihi Içlıı dr bir kaynak vazifesini görecek olan hu gibi eserlerin Çoğalmam temenni edilir. Maziyi boyta canlı bir şekilde anmak, onu Adeta yalamak, yanlılar Içlıı bir zevk, genç nesiller için de bir derstir.
nesinin annesinin annesinin ahlâk safiyetine malik değil? Niçin?. Düşünüyorum aa, kısa bir müddet evlenmiş olmasına rağmen, hakiki genç kız Elvir değil mi?
xvn.
İşler açılıyor — Parlste hayat yeniden başladı — Marsel’in Berber dükkânı — •‘Meşhur Sakallar,, — Seçkin müşteriler —.Buy Rikikl sırasını On altıncı Louis‘ye bırakıyor — La Fontaine'ln dnlmnlıgı — Beklemek istemlyen müşteri.
Pariste hayat tabii mecrasına girdi. On beş gün evvel yapılan para tevziatından beri dükkânlar, mağazalar açıldı; otomobiller işlemeye başladı. Paris yavaş yavaş “Dünya -sonu - evvelisi,» manzarasını alıyor.
Dostu kapıcı-melek İsrafil'in himayesiyle, yeğen Marsel baylar ve bayanlar için bir pe-rukâr salonu açtı, adını «Meşhur Sakallar) koydu.
— Bayanlar da gelecek yeğen, demiştim, bu isim pek uymadı.
Gülerek cevap verdi:
—Onlar da traş olmuyor mu?
Jul Anflör ile birlikte açılma töreninde bulunduk. Yetmiş yaşındaki general, oğlunu bulduğu günden beri dostumun hayalı zehir olmuştu. Yeğen Marsel'in salonuna giderken yolda diyordu ki:
— Benden kırk yaş büyük olan oğlum gelip otele yerleşeli, artık nefes alamıyorum. Düşün azizim, ille kendisine Toto diye hitap etmemi istiyor. Alemin eğlencesi olduk. Yemekte, sofrada
“Baba, bir parça daha çorba istiyorum,, hut, ler„ her yüzüme bakışta kahkahayı basıyor. Artık
ona kur yapmaya da cesaretim kalmadı, gülünç oluşumun farkındayım. Üstelik bu ak saçlı çocuk ahlâk bahsinde de pek titiz. Geçenlerde. hoşuma giden bir markizi kapının arkasında öperken gördü. Aman azizini, söylediklerini bir duymalı idin! Ne dedi, biliyor musun? imkânı yok bulamazsın. Karşıma geçti de şöyle haykırdı: “Çok iğrenç şey baba! Tnsan, oğluna böyle mi nümune olur?,,
— Devamı var —
o gümbür gümbür sesiyle ya-
“Bey babacığım, söyle de hardal versin-diye bağırıp duruyor. Kaınelyah kadın
J

ISITMA ve ÇELTİK
(Yazun: Dr. M. Şerif KORKUT Türkiye Matbaacılık ve Gazetecilik A.O. Ankara)
Sayın Cumhurbaşkanının : “Koruyucu hekimliğin müspet neticö» Jerlnl köylere katlar götürınrliyia* közünden mülhem olarak, Hurdur milletvekili Dr. M. Şerif Korkutun yazdığı bu eser, uzun yıllardan beri yaptığı acıklı müşahedelerin korkunç bir bllAnçozııdur. Ki t abı rv. crerçek bir mi mit e^rrl olaıı kapağı Üzerinde, viranelikte bir «iiHbna konmuş olan baykuş, mlüetlnıizi kemiren ıaıtnıa âfetinin Krınbolü-dür. “Bir övez bir kartalı salladı vurdu yere, yalan değil gerçektir, ben de gördüm tozunu.” diyen Yit-mis Erııre’deıı beri maalesef rıice kurtullun (lalla bir öve/, yere vurdu ve hâlâ (la vıırıııaktndır. Türk köylüsü bıı âfetten anuın domlştlr, onu kurtarmak Türk ilmine düğen bir vazifedir. Muharrir: “Onun I-çln, ilk «ÖZÜ Türk luılkııuı veriyorum.’’ dedikten sonra, saz şairle ılınl/.ln bu söyledikleri ediyor.
İNitıııanııı
sayın Doktor, memleket im izde yaptığı tahribatın bir bilançosunu da veriyor. Korkunç rııkkıııııhırla knr-*ıihtşıyorıız. Fakat, ümidimiz sönmemiştir, çünkii lıntk, artık «mİ düşmanını tanınıştır, amAnaız bir aavaş buşIntnıŞ butuııuyor, hekimlerimizin bıı «avâşa daha Keııh ölçüde katılmalarını sağlamak hı-sinidir» Çeltik ise, ısıtmanın kaynağıdır, İktisadi bünyemize hor nasılsa tfirrn bu canavarı söküp ntııııık İcap ediyor. Fakat nasıl? Bunu (la halk şairlerimizin mıa-rularindan Öğreniyoruz. Eserin sonunda zonglıı tür bibliyografya (la var. Dr. Şerif Korkut’ıııı bıı İlmi mevzuu herkese okutacak bir tarzda kaleme aldığım, heyecanlı, duygulu üslûbu sayesinde buna muvaffak olduğunu dıı kaydetmek lan teriz»
hazlıı ınev/.u Üzerine bazı içil şarkıları elere
ımıhiyethıl lııceley en

-
HİKAYE
Güreş seçmelerine dün gece de devam olundu
z
Yazan: Saki (H. H. Munro)
üzere
CFMIp
kadar
* •
o
telâşla
Galata su rayın av Utla
teşhir pillçle-
1 içlerinden biri, o kadar



Amanda'nın kendisini görünce do-
Amanda endişeli bir setle Laurûya:
— Hakikaten Ölmek misin? diye sordu.
Lnura kayıtsız bir tavırla verdi:
— Doktor, silil gÜHİltıo ynşıya bileceği mİ söyledi»
Amanda korku İçinde haykırdı:
— Bugün cııınart-eM!... Demek birkaç giifi sonra öleceksin.
tanıra güldü. •
— öleceğimi suna klhı söyledi? dedi. Herhnldp Tanıra olmaktan çıkarak bıışka bir vücudun içinde yasamaya devanı edeceğini. Belki de bir hayvan olup çıkarım. Hn-yııtlarında pek l.vi bir ıılılAkn •»«-hip olmayan İnsanlar, öldükten Sonra insandan dalın o^ıûı bir varlığın şekline girerler. Bellim do zamanına göre cimri» adi *0 kinci olduğum muhakkak
Launı,
hayretle dinlediğini vaıu etti:
— MeHrlâ, Eglu-rt> yaptıklarımı ele al. M anma fili bu hareketlerimde bir kötülük olduğunu sanmıyorum. Fakat onıın titizliğine ve huysuzluğuna kızmıyor değildim... Geçenlerde çiftliğin köpeklerini bahçede koşturmamın no zararı vardı?
Amanda atıldı.
— Ne zararı mı vardı? Onlar, kocamın cin» piliçlerini kovalamakla ve yumurtlamak üzere olan İki tavuğu kümesten kaçırtmakla kninııyarak, bahçenin butiııı çiçeklerini harap ettiler. Egbert’in. piliçlerine ve bahçesine no kadar bağlı olduğunu bilirsin...
Lnııra güldü.
— Bu hâdisenin Üzerine beni a-zarlaınasını veya hmlmle münakaşa etmesini beklerken, onun "artık hu meseleyi bırakalım,, diyerek mevzuu değiştirmesi, onunla alay ederek eğlenmeme mâni oldıı. Bunun üzerine piliçleri. Egbert’in tohumları sakladığı barakaya salıvermekle ondan intikam aldım.
Amanda hayretle:
— tanıra! Bu şekilde hareket etmeye nasıl cesaret edebildin? diye bağırdı.
Laursı. Aınanda’nm sözünü kesti.
— Görüyor musun? dedi, öldükten sonra, İnsandan daha aşnfeı hlr mahlûk şekline girerek tekrar dünyaya geleceğim muhakkak. Eğlenmeyi ve alayı bu derece seven bir insan olduğumu göre, belki de nıûzlp bir hayvan şekline girerim. Meselâ, bir 111 samuru olnblllrinı.
Amanda atıldı.
— Seni bir şu samuru olarak tahayyül edemiyorum, dedi
— Herhalde beril melek şeklinde do tahayyül edemezsin ya...
Amanda bıı sözlere yerilecek cevap bulamadı. La 11 ra konuşmaya devam ediyordu.
— Bir sıı samurunun hayatının oldukça eğlenceli geçtiğini talimin ediyorum. Bütün şene çlnoknp vc alabalık yiyebilmek oldukça zevkli şey...
Amanda lâfa karışta
— Kopekler tarafından kovalanıp öldürülmenin pek do zevkli olmadığını unutuyorsun, dedi,
Lnura omuzlarını silkti.
— Herhalde şimdiki gibi oturup olürııii beklemekten daha iyi. Ilrm de ru sumuru hullnden çıktıktan sonra tekrar İnsan şekline girmek İhtimali t ar. Meselâ, İyi bir nii samuru olmayı başarabilirsem, küçük bir zenci çocuğu kılığına girmeyi ümit ediyorum.
Ymanda. Laura’nın sözüniı kesti.
— Salı gününe kadar öleceğine göre biraz ciddi olınnya çalışsan Jyi edersin dedi...

tanıra, pazartesi günü ölmüştü.
O gün Amanda, kocasının dayısı Sir Lııhvorth Quayne’ye La 11 ra hakkında şikâyette hıılundıı
— Laura’nın, tam koramın davetinin vuku bulacağı günde ölme-
sİ ne aksi, değil mİ? dedi.
Sir Lııhvorth güldü.
— Zatrıı düşüncesizlik Laura'nın en büyük kusurlarından biriydi, dedi. Onğdıığıı gün de. bebeklerden nefret eden bir *efir. evlerinde gece yat ısındaydı.
\ınaııda biraz düşündükten sonra aordıı:
— Laura'nın ailesinde hiç deli o-Inn var mı? Çünkü onun pek garip fikirleri varili. Meselâ, öldükten sonra su samuru olarak tekrar dünyaya geleceğine İnanıyordu.
Sir Lııhvorth kayıtsız bir tavırla cevap verili:
l^ıurn hayattayken o kadar akla gelmez hareketlerde bulunurdu kİ, öldükten sonra neler yapacağını kostlreinem.
Tam bu sırada Egbert odaya girdi.
— Cuma günkü sergide etmeye niyetlendiğim cins rinıin dördü de nldürıilnııiş bnğırdi» emekle yetiş!irdiğim karanfillerin arasında parçalanmış.
Amanda:
— Mutlaka bir tilkinin marifetidir. dedi.
Effbort başını salladı.
— Hayvanın İzlerini nclıire kadar takip ettik. .Mutlaka bir su samurudur, dedi.
Amanda sarararak Sir Lııhvorth'-un yüzüne baktı.
Salı gilnü. Laura’nın cenaze merasimi yapılırken evin kimsesizliğinden faydalanan su samuru, geri kabın piliçleri bnğnzlnnıuyı ve Egbert in çiçeklerini mahvetmeyi de İhmal etmemişti. Hâdiseyi öğrenen Egbert hiddetle:
— Köpekleri alıp şu sıı samurunu yakalamaya çıkacağım, diye bağırdı.
Amanda. Egbert’e mâni çalıştı.
— Laura’nın gömüldüğü ava çıkman nyıp doğrusu,
Egbert kızdı.
— Galiba sen mak İstiyorsun, ya çıkıştı.
Fakat birkaç mıırıı evin İçine altüst edilıee, Amanda da onun öldürülmesine taraftar oldu.
?\v Içlıı tesbit edilen günden hır akşam evvel .Amanda, nehirln kenarında gezinirken köpek gibi sesler çıkararak su samurunu tehlikeden haberdar etmeye çalıştı.
Avın neticesinden onıı haberdar eden arkadaşı Aıırora Bıırrett ol du. Anıanda’ya:
— 5 azılı ki sende gelmedin, dedi. Su samurunu nihayet yakaladık
Amanda — Onu sordu.
— Tabii, maya çalışan kocanı bir ısırdı ki görme., öldürülürken dr yüzümüze İnsan gibi baktı. Ne oluyorsun?
Amanda düşüp bayılmıştı.
Tutulduğu sinir buhranını atlattıktan sonra kocası Amandıı’yı. nekahet devresini geçirmesi İçin Nll vâdisiııe götürdü. Değişiklik. A-ınunda’ııın kısa zamanda iyileşmesini nıııı bir Bir otele dönünce haykırdığını dııydıı. Merakla:
— Ne oldu? diye sordu.
Egbert heyecandan kıpkırmızı kesilmiş bir y ii/.le:
— Yezit, bütün temiz gömleklerimi banyonun içine atmış. Ah! onu bir elime geçirsem, diye bağırıyordu.
Egbert’in kimi kastettiğini anlı-yamıyan Amanda:
— Kimden bahsediyorsun? diye sordu.
Egbert cevap verdi:
— Kimden olacak? O küçük zenci çocuktan.
.Amanda şimdi ağır hastadır. Çeviren: .Meral Gaspıralı
neticelenen bir hücumu
Galatasaray Beşiktaşı 2-1 yendi
Sarı-kırmızıhlar, dünkü maçta birbirinden güzel iki gol attılar
olmaya
günde dedi.
bıı hayvani koru-diyerek Amanda*
gün sonra su sa-kndar girip kileri
telâşla
öldürdünüz mü? diye
Dişiymiş. Onıı yakala-
sağladı. .Artık o. su samuru-öldürülnıesl hâdihOKİne tabii nazarla bakmaya haşla mışt ı. ııkşaın Kahlre’de oturdukları
Amanda, korasının

Hicrî
C. Evvel
1950
ŞUBAT
Rumî
»Şubat
10
14
1309
Pazartesi
1305
Vakit
Güneş Öğle İkindi Ak^ftm Yataı ÎjmBâk
Vaıatı
6.37
12.27
15.33
17.57
19 28 5.01
Ezani
12.41
6.31
9.36
12.00
1.3t
11 05

İSTANBUL
Fer
Atatürk İnkılâp Milzesl: fembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
Topkapı Saraylı Fazarte«l-Çar-şamba - Cumartesi. Saat 13.30-17 Telf. (21090).
Ayasof.va: Pazartesi - Salı • Çarşamba - Perşembe - Cuma - Pazar. Saat 10 - 16, TeLf. (21750).
Arkeoloji: Çarşamba -Cuma • Pazar günleri 13 ten 16 ya kadar,
E»»ki Şark Eserleri Şubesi: Çarşamba - Cuma • Pazar 10 dan 12 ye kadar. Telf. (21682).
Türk ve tulüm Enerleri: balı — Perşembe - Pazar. Saat 13.30-16.30 Dol ma t>ulıçe Deniz MÜsesi: Cumartesi saat 13-17.
Telf. (81264).
Belediye Müzesi: varı. Perşembeden gün 10-12 ve 14-17.
Terfik Fikret A«lynn Müzesi ı Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
Pazar
9-18.


Atatürk maada
Bul-her
İZMİR

Arkeoloji Mü/.rsl (3324) Her gün
2-12. 13.30-17. Cumartesi: 14-17 a-çıktır.
SIHHİ İMDAT
tatunhııl Beyoğlu Anadolu yakam Ankara
İzmir
4 l!*9H «0536
01
2251
9(y0ğlU MİM-» Kadıköy (W)(«72
İstanbul 24222 Caküdar W46
Ankara 00. İzmir 2222, K. yaka 15055
LİK maçlar» artık kati neticelerin alınacağı safhaya girmiş bulunduğundan son haftaların karşılaşmaları gittikçe artan bir alâka ve hej’ecan İle takip edilmektedir. Geçen hafta Galatasarayın gtıllbi-yeti Fenerbahçe İle Beşiktaş amamdaki sayı farkını üçe çikarmu; olmasına rağmen Fenerbahçenln şampiyonluk ümitlerini tamHmiyle kırmamıştı. Dünkü münabakftda Galutasaray-lılar galip gelecek olurlarna aradaki sayı farkı yine bire İniyor, bu VAZİyot-le ise İstanbul şampiyonluğunun tâyini gelecek hafta Fenerbahçe İle Beşiktaş arasında yaptlacok maçın neticesine bağlı kalıyordu. Aksi tnkdir-de Beşik»as şampiyonluğu gaıantile-miş oluyordu Bu itibarla dür. Galatasaray ile Beşiktaş arasında yapılan maç mevsimin cn mÜhirn karşıla^nıa-sını teşkil ediyordu.
Müsabakanın böyle nazik bu durum arzetmeai sporun karakteristik bir cilve ve tezahürü neticesi olarak menfaat İktizası geçen hafta nasıl bütün siyah bcyazlılar Galatasaray taraftarı yapmış Ibp bu hafi a da bütün Sarı lâcivert Ithri Galatasaray tarafları yapmıştı. İşte bu haleti ruhiye içinde oynanan dünkü maça takımlar çıkarken Sarı-kırmızıhları kendi taraftarlarından daha fazla geçen haftaki hasını lavı alkışlıyorlardı.
Havanın çok güzel olması stadı tıklım tıklım doldurmuştu
Mnçn Mustafa Güvcntürk'Ün İdaresinde naat 15 20 de başlandı. İlk vuruşu yapan Galatasaraylılar dorhgj sağdan hücumu gcçtilerae de Beşiktaş müdafaam bu akım keserek uzun
bir vuruşla topu muhacimlerine geçirdi. Top her iki tarafın da dikkat ve İhtiyatlı hareketleri İle ortalarda oynanıyor. Naci ile Bülondln Be.^ıktaşın en tehlikeli muhacimleri olan Şükrü ile BÜlendl çok sıkı marke ettikleri görülüyor. Beşiktaş mÜdnfansı da havadan gı len toplarda dalma tehlikeli olan gündüze kale önünde fırsat vermiyor. Akınları iyi kesmekle beraber BÜlnndİn bugün vuruşlarında bir isabetsizlik var. Her İki taraftan da şimdiye kadar güzel bir akın göremedik. Galatasarayın solaçıgı bermutat yine bozuk oynuyor. On beşinci dakikada Beşiktaş soldan hücumu geçerek topu «at açıû’4 gönderdi. Süley-mnnın çektiği kuvvetli bir şüt herkesin gol olduğunu zannettiği bir an-dh direğin yanından dışan çıktı. Beşiktaş muhacimleri daha deplasmanlı ve tehlikeli akınlar yapıyorlar. Galıı-tasarav müdafaası henüz kendini bulamadı. Oyunun yirmi beşinci dakikasına kadar çıkardığı oyunla iyi bir gününde olmadıfrı hissini veriyor. Yavaş yavaş oyunun sıklet merkezi Galatasaray'ın nısıf sahasına İntikal etti.
Birinci devrenin sonları yaklaştığı halde oyunda geçen haftaki sürat Vf seyyaliydi yok. Hcı kımda da bir tutukluk var. dakikada Naci İle Fahrrddin
lorlylc çarpışarak her ikisi dı» başlarından yaralandı ve baygın bir haille sahadan sediye İle çıkarıldılar. Oyuncuların kendilerini sıkmadan oynayış tarzları maçı zevksiz bir hale sokuyor. 42 nci dakikada Turgay Bölendin ayaklarına kapanmak suretiyle muhakkak bir gole mani oldu. Na-
maçın iki ta-32 nel blrblr-

>1
İstanbulspor, Beykozu 3 - 2 yendi
ÜYÜK maçtan evvel İstanbul sporla Beykoz arasında yapılan maç da »onunculuğa kalmamak mücadelesi bakımından tuanifte puvanlnrı müsavi olan takımlar İçin ehemmiyet taşıyordı. Canlı ve süratli oynanan ve karşılıklı akınlarla geçen birinci devrenin onuncu dakikasında tstanbulspor sol açıkları vası-taaiyle bir gol yapmış, on dakika sonra Beykoz orta muhacimi sağdan aldığı bir pnsln karşısındaki (kı müdafii vücut çahnıiyle geçerek allığı mükemmel bir gol İle beraberliği temin etmiştir Fakat bu beraberlik uzun müddet devam etmemiş lstanbuUporltflar Beykoz müdafaasının bir hatasından istifade ederek 25 nci dakikada attıkları İkinci bir gol İle yine galip vaziyete çıkmışlardır.
Birinci devre bu vaziyet değişmeden 2-1 İstanbulsporıın lehine bitmiştir.

İkinci devrenin uzun hır kıemı Bry-kozlulurın hiç değilse beraberliği temin etmek istanbulsporluların da galibiyetini elden kaçırmnmak şeklindeki mücadelesiyle geçmiş, nihayet yirmi beşinci dakikada tstanbuispoı kalecisi uzaktan gelen ve kolaylıkla tutulabilecek bir topu başının üstünden atlatarak hiç beklenmedik biı anda İkinci golü de yemiştir.
Beykoz tamamiyle hâkim oynadığı bu devrede bütiin gayretine rağmen başka bir gol çıkaramamıştır. Maçın bitmesine İki dtıklka kala Beykoz müdafaasının karışık bir vaziyette topu bir türlü uzaklaştırmaması yüzünden Istan bu) spottular üçüncü gollerini do atarak maçı 3-2 kazanmışlardır.
Hakem Reşat Nuylr müsabakayı İsabetli bir görüşle güzel idare etmiştir.
cl tedavi edilerek tekrar maça girdi. Devrenin son dakikasında Şükrünün mükemmel bir pasını Bülent kaleci İle karşı karşıya kaldığı haloe yine gole çeviremedi. Buna daha ziyade Turgayın fedakârane atılışı mâni oldu. Birinci devre bu suretle 0-0 sona erdi.
İkinci devreye Beşiktaşlılar Fnh-reddln de takımlarında yer almış olarak başladılar. Slyah-beyazlıların bu devrede bir netice almak azmiyle oynadıkları daha ilk anda göze çarpıyor. Vaziyet bu şekilde devam ederken beşinci dakikada Beşiktaş aleyhine çekilen bir firlkikdo topu yabalayan Naci uzaktan bomba gibi bir şütle İlk golü yaptı. Bu gol Sarı-kirinizilılan coşturdu. Şimdi sağdan şoklar* çekilen şütlerta Beşiktaş kalesi tehlike iızerıne tehlike geçiriyor. On ikinci dakikada tafcndiynrın eşapelıl: bir pasını güzel bir çıkışla yakalayan Gündüz karsısındaki müdafii atlatarak plase bir vuruşla Gaiatasaraym ikinci golünü de yaptı. Bu golün verdiği şevk İle hâklmiyelF ele alan Sarı-kır-nıızıhlar şimdi tamamiyle hâkim ve “ncrjlk bir oyun çıkarıyorlar, 25 nci dakikada Turgayın boş bıraktığı kaleye top girerken Ruhi kendini yere atarak gole mâni oldu. Oyun bu devrede çok canlı ve süratli oynanıyor. 30 uncu dakikada Bülent Galatasaray müdafilorinin topu birbirlerine bırakmasından istifade ederek bir gol yaptı. Vaziyet 2-1 olunca oyunun hızı büsbütün arttı. Beşiktaş kendisini şampiyonluğa ulaştıracak beraberliği tamin için büyük bir gayret sar-fediyor. Galatasaray'ı «on dakikalarda devamlı suretle sıkıştırıyor.
Ovun bu şekilde devam ederken 2-1 Galatasarayın galibiyetiyle sona erdi.
Hakem maçı iyi idare etti. Du vaziyet karşısında İstanbul şampiyonluğunun tâyini yukarıda da söylediğimiz gibi gelecek hafta Fenerbahçe İle Beşiktaş arasında ynpılacAk maçın neticesin- bağlı kalmaktadır.
Takırtılar şu şekilde «abaya dizilmişlerdir
GALATASARAY
Turgay
Ruhi Naci
Doğan Bülend Musa Gabris Muzaffer Gündür. Muhtar tafendiyar
BEŞİKTAŞ
Şükrü
Ethem
Marull Vedil
Nüsret Ali İhsan Hüseyin Fahreddln Bülend Eşref Süleyman
Üç günden beri İR bölgorthı İştirakiyle Sargı ve Spor Sarayında yapılan Türkiye Greko-Romen güreş birincilik-lerioln aon günü diye halk salonu doldurmuştu, fakat güreşçi adedinin fazlalığı. finallerin varın akşama knlmnaınn sebep oldıı.
Dün yapılan güreşlerde şu neticeler a-lınnuştır:
57 kiloda: Ankaradan Mehmet, Znn-guld&ktan Mehmodl ittifakla: Çoruhtnn Halil, Koçarlıdan Haşanı ittifakla; Aydından Ali !n(«‘, KavHerlden Mehmndl tuşla; tatnnhuldan Kemal Demirftllran, tamirden Necdntl tuşla mağlûp ettiler,
62 kiloda: Ankaradan Cemal Ö/icul, İstanbul Üniversitesinden Ümit’i tuşla; Mnlatyadan İbrahim, Kırkhırrllden İlhanı tıışln; BahkoHlrden Ahmet, talan» bul ünlverRİtcsindcn Osman özü tuşla; Esklşchlrden AH. Knvaerhlen salt Mirayı İttifakla; Bursadım Koç, KoonelL-den SaĞeddtn ekseriyetle mağlûp otlller.
67 kiloda: Ankaradan Tevfik Zongul-daktAn Sadık'ı tuşla; Çoruhtan Ahmet Doğan, Aydından Nurlyl tuşla; Babke-sirden Rııgıp, Kırklnrolldnn Hâşlml tuşla; Konyadan Kemal. Mnlntyadan Os.
HUltMttimtttlHb —• ♦♦♦•*♦ •»#»♦ -İH» His t

manı hılfnklM tamirden Faılk latan» buldan Beklrl mifahla; Isanhul Üniversitesinden Yılmaz, Burandan LOtflyl İttifakla mağlûp etiller.
73 kiloda: Çoruhtnn KAzım, Aydından Knınbpvl tuşla; tatntıbuldan Nevzat. ZohguidHktun FJoşndı tuşla; Ankaradnn Osman, Eskişehlrden Halltl ittifakla mağlûp ettiler.
79 kiloda: Enkişehlrden Mehmet Ali, Emurumdnn Abdullohı tuşla; Ankara-dnn Ali Osdomlr, Kocnellden Necatlyl tuşla; Corumdan MrmiŞ, ZonguldakUn Mrhmcdl oksarlyetlr mağlûp etmişlerdir.
87 kiloda! Ankaradan Mahmut Çete-ırz, Zonguklaklan Enverl tuşla. Çorumdan Mehmet Ali, îCocncHden Mehmedl tuşla yondllcr.
Aûııdo! İstanbul Üniversitelinden Kılıç OnaL Çorumdan CelAlc tuşla: Koca-aliden Reşat, lırtnnbuldan Sabrl Demlr-soya hükmen; Zonguldaktan tdrİBı tanbul üniversitelinden Kılıç Önah ittl-CtıkİH mağlûp eltiler.
Finale fazla güreşçi kaldığı ve saatin 24 ü geçmiş olması doinvıaiyh güreşlere bu gece ana» 20.30 da devam edilecektir.
M «Hi
azı nın mı ç
Britanya futbol takımları Rio’da oynanacak Dünya Kupası şampiyonasına iştirak etmiyecekler mi ?
İngiliz «por mecmuaları-yazdıklarına göre, tanın-kulüp idarecileri Ingiltere
ve lskoçyarun Brezilyada yapılacak Dünya Kupasına İştirak etmelerini doğru bulmamaktadırlar. Btr idareci, sebep olarak şunları ileri sürmektedir:
— Oyuncularımızın oynayacakları şerait ve bilhassa seyircilerin fevkalâde coşkunluğu ve mili! heyecanları ve karşımıza çıkacak olan rakiplerimizin teknik durumu bize yabancı gelmektedir. Bilhassa taşkın ahaliden, oyuncuların korunması malcsa-diyle sahanın telörgü ile çevrili bulunması ve bundan maada tribün ile aaha arasında hendeklerin kazılmış olması nazarı itibara alındığı takdirde Britanya takımlarının Dünya Kupasına iştiraklerinin doğru olup ol-mıyacağı sorulabilir.
Yukarıda İzah edilen sebeplere ve Ingiliz Futbol Federasyonunun bazı âzalarının çekimser davranmalarına rağmen, çoğunluğun Britanya takımlarının turnuvadan çekilmesini doğru bulmadıklarından ve bütün tngi-lizler bunu artık bir şeref meselesi telâkki ettiklerinden, İngiltere ve ta-koçyanın Rlo’ya gideceklerine muhakkak nazariyle bakılmaktadır.
Son zamanlarda ingiltereye avdet eden ve Güney Amerikada biı çok maç İdare etmiş olan bir İngiliz hakemi bu husustaki fikrini şöyle izah ediyor :
— Ben de bir çok şeyler töyUye-blllrdlm.- fakat bundan sarf »nazar etmeyi faydalı buldum. Yalnız bir şeyi ilâve etmek isterim. O da, Dünya Kupası müsabakalarının bir kır gezintisi olmadığıdır. Müsabakalar çok çetin olacaktır
Dınvlrs kupası tenis maçlarında Avıihtmlyah Pendlcton bilhassa çok süratli oyıınlylo temayüz etmiştir. Tenisçiyi bir müsabaka esnasında görüyorsunuz
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ H E R S E Y
İSTANBUL
ŞEHİR TİYATROLARIî
DRAM KH.MI (42157) Bu akşam temsil yoktur.
KOMEDİ KISMI (10409) Hanımlar Terzihanesi 20.30 da
MUAMMER KAKACA OPERETİ: Bu akşam temsil yoktur.

Yarın akşamdan itibaren
MUAMMER KARACA
takdim eder
Osman Bikes
Yeni operet 3 peıdr
YENİ SES OPERETİ: Bu akşam ternull yoktur.
TAKSİM HrELEDİYE PAVYONU: (Tel: 82904) Parisli Şantöz Rose Avril.
ANKARA
OPERA ı Koylu Namusu (4 por-de). Palyaço (2 perde). Çorşam-oa, Cuma ve Pazar 2 opera birden 20 de
Bl ’YCli TİYATRO (10370) ali yoktur.
KÜÇÜK TİYATRO (11160) sil yoktur.
İZMİR
Tem-
Tem-
ŞEirîR TÎTAİROsD (236*1)
K&UL
HE i ()G LU 41HEII
AKIN (80718) 1 — Dile Düşen Kadın» 2 — AH Baba Hindlstanda.
ATLAS (40835) Demir Prı'dr.
DEMİR PERDE

ALKAZAR (42562) 1 - BuHalO
BIITIn İntikamı 2 — Yaramaz Çocukların Marifeti.
Alı (11394) Hnvanada Festival. (İkinci hnfta).
ÇİÇEK 1 1 - Gizil Emir, 2 — Kıskanç Kadınf renkli).
ELlfAMRA (43595) Kutup Kâşif-lorL
İNCİ
2 -
(85605) 1 — Aptal Afik.
Fedailer Kalesi.
İPEK (44289) Tarzan Ormanlar Aslanı.
Londra: Londra: Ankara ı yor. —
hL 2 — Bir .Sipahinin Kornanı.
İSTANBUL (22367) 1 — Harman Kaya. 2 — Akıncılar.
KISMET (21904) 1 — Harman
Kaya. 2 — Duvaksız Gelin.
MARMARA (23960) 1 — İhtiras Kurbıınlnn. 2 — Trnvlyctta.
MİLLİ (22962) 1 — Tabancalar Patlarken. 2 — Kara Ok.
Tİ RAN (22127) 1 — Damgalı Doktor, 2 — Yılmayan Anlan.
TENİ (Bakırköy 16 - 126). I -Korsanlar. 2 — Mücrim Gönüller.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Aşkaız Yıllar. 2 — Damgalı Doktor.
OPERA (60821) 1 — Büyüle Günah. 2 — Ormanlar Hakimi.
SÜREYYA (60682) 1 — Yaban
Gülü. 2 — Yaylû Kaplanları.
YELDEGİRMENİ i — Yıkılan Saadet. 2 r- Aslım Ahmet. 3 — Esrarengiz Şehir.
ÜSKÜDAR (JİHETİ
HALE (W»62) 1 — Seven Ne
Yapmaz 2 - Ayşenln Duası.
ANKARA
Chopln.
Çalım: İstanbul: mln. Ça-
SEYYAR (Karabinadan). SUS (Bandırmadan).
ma, NIh. Londraya.
GELECEK ulan vapurlar
6.30 KONYA (Bandırmadan).
7.
22.
GİDECEK OLAN \ APl RLAR
8.15 SUS (Bandırmaya).
20. — KONYA (Bandırmaya).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
0.45 Semplon (Avrupa).
8.30 Aııkanı.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
0.— Tarsus.
18.10 Ankara ekspresi.
21.30 Semplon ekspresi.
21, h» Döftu ©kaproHİ.
— Bir balık
— Bir Ormanlı hükümdarı
— Zaman taksimatı
— Hayali unfturlnrımızdan
— Gümüş
— Söz
— Ego adalarından biri
••YENİ İNTANIM L„ un bugün İçin tavsiye nttlftl programlar;
DAHİLDE;
Saat; 1840 İstanbul: Batiye
Ayla dan şarkılar tPl.). — 10.15 İstanbul: Sonatlar.
Şonat si bemol mln.
Cortot (PİJ. — 19.35 .1. Brahma, Sonul Rn
lanlar: Emine Erol, kvmnıı F. Şlntzor piyano. — 10.45 Ankara: Tarihi Türk nıllslftl. — 20.30 Ankara: Radyo Senfoni orkestranı tarafındım Çaykofskl 5. nel senfoni. — 21.15 İstanbul Fasıl heyeti konseri.
HARİÇTE:
SaiLt : 10.00 Londra: Konçerto. Max Bruch 1. numaralı keman konçertosu.
Soldan safta :
1
6
10
11
12
13
14
16 — Bir Önaava gölü
Yukarıdan nuıftıya :
2
3
4
5
6
Mösyö Maçi Amerika’da
RED SKKETON
Türkçcloştiı (*n:
TAYFLR I: 44289
1 p E K
(PL). — 18.00 Ankara: — 21.30 Ankara: (PL) — İstanbul: (PL).

iMtırııp Yolları.
Kanlı Döftü.ş.
Bir Hizmetçi Kı-
2 — Aşk ve Parıı,
Uy umuyım adam
I — Maftlfip Edllmlyenlcr. Bal Anları (Iki«i uc renk»
(84137) I — Kırmızı Glil-
2 — Çam Sakızı Polis Ha-
İSTANBUL
ANKARA (23432) Çiftçinin İUH Bt’YtK (15081) Petrol Kıcâllçeld ÇElltCl (13846i Krl«t(»f Kolnmb
FARK (11J31J Kara Ok sİ M El( 111072» Caaus Kıran s I S (14071» Kara Ok ı 1,1 s (22294» Kristal Kolonıb
1 ENİ (11010) Aşk Oyunları
İZMİR
(IKON C CRTAİN) GENE TİERNE1 DANA ANOREVVS
Tel; 10X35


LA LE ( lîiöOöı Kutup KAşıtlorl. .MELEK £10868) Balalayka (2 nel Hafta).
SARAY (416581 Sen Bcnimtdn. fil ATPAİCK (83113ı 1 — İstiklâl
Fedaileri. 2 — ŞchrAzadın Do-►tuşu.
SI MER (42851) ŞARK (40860) SIK (43İŞMD 1 — z»n H/ıtıraları.
TAKsİ.M (43191)
TAN :
2 — İlh \ EN!
Icr.
flvrsL
ÜNAL (49300) 1 — Kanlı Döşek. 2 — Cici Berber»
YILDIZ (42847) Akdeniz Koroan-lan.
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Kara Ok. 2 — Tabancalar Patlarken.
AYSV (21917) 1 — Karanınzof
Kardeşler. 2 — Şöhret ve Para.
AZAK (23542) 1 — Yılmayan Aslan 2 — Damgalı Doktor.
ÇE.MBERLİT/YS (22513) 1 — Filipin Aslanı. 2 — Tarzan Ormanlar Preıısi.
FERAH: I - Kırajın Gözdesi. 2 — MeksikalI Kardeşler. •
HALK (21094) 1 — Adalar Peri-
EI.HA.MRA: Büyük VllIS. l.ALE: 1 — Uluyan Kurt.
Yeşil Cehennem Fedaileri. TAN: 1 — Uluyan Kurt. 2 — Ye-
şil Cehennem Fedaileri» TAYYARE: Dell Gönül YENİ: 1 — Efsuncu Baba. 2 —
Ayşenln Duası.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK; 1 — Selva 2 — Mumyanın Hayaleti.
fit MER: Macera.
2 —
EKE
TPlCK MI ZİC.I:
Saat: 12.30 Ankara: Şarkılar. — 13.15 İstanbul: Şarkılar ve türküler ıPI.). — 11.00 İstanbul: Memleket türküleri (PİJ. — IH.oa İstanbul: Memleket türküleri. — 18.20 İstanbul: Safi-
ye Ayln'ılan şarkılar (PL). — 18.40 İstanbul; Snz eserleri. — 10.20 Ankara: Beste ve şarkılar. — 19.45 Ankara: Tarihi Türk müziği. — JO.ıo hlanbul: Şarkı ve türküler. — 21.15 İstanbul! Fasıl heyeti konuerl.
22.26 Ankara: Semai ve şarkılar,
KLAkİK BATI MÜZİĞİ:
Saat: 8.15 Ankara: Piyano soloları (Fİ.). — lo.oo Londra: Konçerto, Mnx Brurh'un No. 1 keman konçertosu. Sollat: Konu Lıddell. — 15.15 Londra: Klasik müzik dinleyici ibiekle-ıl. - 14.45 Intnnhul: PlAkbırdnn orkestra eserleri. — İt». 1.5 İstanbul: Chopin SI bemol Mln. piyano sonatı, Çalan: Cortot
(PİJ. — 19.35 İstanbul: J.
BrahmM Rc mln sonatı. Çalan: Emine Erol keman F. Ştatzor piyano. — 20.30 Ankara: Radyo senfoni ork. Çaykofskl 5 nel senfonini. — 21.00 Londra ; Cril-kr Yavh sazlar kuarteti. Beethoven’in MI bemol kuarteti. — 22.00 İstanbul: Dinleyici İstekleri, (Klasik batı müziği). — 23.(8» "Londra: R. Straııaa’dan parçalar.
HAFİF BATI .Mİ'ZİGİ:
San t 7.31 Ankara: Hafif müzik (PL). — 8.(8» Anknrn: Hafit müzik (PİJ. — 8.16 Londra: RBC Revü Orkestrası - Müzik h-Hıraları.,— 8.30 Ankara: Çeşitli melodLUc Ur»lJ. — 9.30
John Bııll ork. — 12.30 Bando müziği. — 13.15
Salon orkestrası çalı-13.30 İstanbul: Hafif
öğle müziği. — 13.15 Ankara: Polkacilar (Pl.) — 17.15 Lon-
dra: BBC Midland Hafif Or-
. IteslraHi. — 18.18 Londra: Palm Court Orkestrası. — 18.15 Ankara; Varyete müzikleri.
Î0.I0 İstanbul: Küçük orkestradan melodiler. — 90.80 ta-tanbul: Hafif ork soloları (PİJ.
22.15 Londra: Pot er Yorke Orkestrası konseri.
DANS MÜZİĞİ;'
Saat: 11.30 Londra: Vtvtor Sll-vester Orkentraaı. — II.15 Londra: 15 dakika dans müziği. —
H.15 tatanbul: Sevilmiş tangolar (PL).
23.00.
III >l’Sİ PROGRAMLAR: Konuşma: 18.30 Ankara: Kitap
Saati, 20.00 İstanbul: İstanbul müzelerini gezlvoruz. (Arkeoloji Müzesi) — 21.15 Ankara: Konuşma — 22.00 Ankara: R.M.M. saati
Müzik: 18.15, ŞS.OO Londra: Dinleyici İstekleri • tptşnbuh nlcylri İNi,.|Jvrl.
TÜRKÇE H AHF.RLER: İnkara ve tataıılıul Radyoları: Saat; 7.45; 13.00; 19.00 72 15. 13.3ü Ankara: Öğle Gazetesi.
20.15 Ankara Radyo GateloaL “Amerikanın Neni,, Saat 20.15 (13, 16 ve 19 metre).
Londra Radyosu: Suat 7.15;
18.15 ve 23.00 (19.91; 35.64; 31.32)
UÇAK - TREN . VAPUR
DİKKAT; Hava doluyıılyle »e* ferlerde deftlpikllk alabilir»
GELECEK Ol AN UÇAKLAR
10.50
12.50
13.30
16.20
D.H.Y, (Türk) Ankara(lun. D.H.Y. (Türk) İzmlrdon.
BE.A. (İngiliz) Londra,
Nis, Roma ve Atinadan» D.H.Y» (Türle) Adana, An-karadan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.20
Atina. Ro-
9.—
11,20
13.50
14.30
A.F. (Fransız) mu. Farise. D.H.Y. (Türk) Intya, Elâzığ» Adana, İskenderun».
D.H.Y. (Türk) tamire.
D.H.Y. (Türk) Ank^raya.
BE.A. (İngiliz) Atina, Ro-
Ankara, Mıı-Diyarbakır.
Em İnönü:
Asııdur (Gedikpaşıı) Beyazıt. İstanbul. Eminönü.
H. Huluşi, Kuçükpazar. Abdlllkadlr, Alemdar.
llr\ «»ftlu :
Matknvlç, İstiklal C. 102. Galatasaray, IstiklAl C. 241. Ertugrul. Flruzagn 27 İsmet. Cumhuriyet. C. 149, Kara köy. Kara köy C. 5. Maçka. Maçka C. 67. Feriköy. Ergenekon C. 76. HaskÖy, Hasköy. Mcrksz, Kasımpaşa.
Fiil Ih: üniversite, Şohzadebaşi. Sarım, A kan ray.
E. Rıdvan, Samntya. Nüzhct Onat.
Edlrnckn.pi. Karagümrük. Hüsamettin, Fenor.
E>up.
Şifa, Ayvansa ray.
Ileşlktuş:
Nail Hftlit. KöyiçL Kadıköy:
Ychlegirmenl. Kızıltoprak. Göztepe. Bostancı.
Üsküdar:
Çamlıyurt. Hryhrllııdn;
H. Ada.
Bliyilkudii:
Merkez.
ANKAR4
ı
8
9
15
— Temel
— Bir serpuş
— Arkadaş
— Bir çeşit fal
— Dünyanın en mühim tarih! vakalarından biri
— Takım
— Şimali Afrikada bir dafr 9İU •İlesi
— Bir renk
— içilen bir mayi
DÜNKl- Bl LMACANIN HALLİ
Soldan RNftn :
1 — Baa
4 — Nadna
6 — SlrakÜN
M — Lig
0 — Ram
11 — Önem
12 - Uyku
13 — Kor
15 — Ait
16 — Flemont
19 — Adedi
20 _ Ara
Y ukurıdan ıya 1
1 — Bar
2 — Adak
3 — Sak
4 — Nlgcrln
5
6 — Sinop •7 — Saklt
8 — Lök lû — Mut
14 — önıer
17 — Eda
18
Süryani

i:
Derman (15475) Güray (22324) Vbat (11099)
Oda
İZMİR
Alnancak, Al nane ak mini. Hilâl. Kcmcraltı mınt. Karata^, Yalılar mınt. Ege. Basmahane mink A«rl, JEşrefpaga mınt


27 Şubat 1950
8ayfa 6
İKRAMİYELERİ
RENAULT
TÜRKİYE İŞ BANKASI
ve çeşitli para ikramiyeleri...
nm
M
TÜRKİYE TURİNG VE OTOMOBİL KURUMU
Yeni neşriyat :
bat pazartesi akşamına kadar Kuruma müracaat lûtfunda bulunmaları rica olunur.
6 ÇEKİLİŞ 6 EV 6 DÜKKÂN
SİYASÎ İKTİSADİ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL günlük gazete
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini fiilen İdare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer : YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
Türkiye İmar Bankası
Sermayesi:
Yeni Postahane
Vadesiz
Vadeli
Faiz verilir ve vAdelı mevduat faizleri aylık olarak ödenir.
1.500.000 - Kuruluşu: 1928 arkasında Aşiretendl caddesi No. 35/37 tasarruf tevdiatına % 4,5 tasarruf tevdiatına % 6
Iş Erbabına
1 TONLUK
T.C.ZİRAAT BANKASI 4
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI 1950 YILI
RENAULT
KAPTIKAÇTI
1 tonluk RENAULT kaptıkaçtı, 1 ton yükle 85 km. sürat temin eder. 100 km. de 13 litre benzin yakar. Benzin deposu istiabı 13 litre.

Türkiye mümessili
u
• •
KAVI”
11
11
11
111
Yoni İstanbul" Afelyesı
Rıfat Kamhi, Jak Avigdor ve Şsi. Taksim, Cumhuriyet Cad.
Ün ver Apt. altı
Tlf. 82763 - Telg. Ka\ikto
İSTANBUL VE ANKARA’DA
8 EV AYRICA 200 000 LİRA EV KAZANAN İSTERSE BEDELİNİ ALABİLİR!. ACELE 150 LİRALIK BİR HESAP AÇTIRINIZ!.. HER 150 LİRA İÇİN AYRI BİR KURA NUMARASI VERİLECEKTİR!.
Tasarruf Hesapları 1950 ikramiyelerinden faydalanınız!
İKRAMİYEYE GİRİŞ ŞARTLARINI BANKALARIMIZDAN ÖĞRENİNİZ 10 MART, 15 MAYIS ÇEKİLİŞLERİNDE YALNIZ PARA İKRAMİYELERİ, 30 HAZİRAN, 31 TEMMUZ, 29 AĞUSTOS, 30 EYLÜL, 28 EKİM, 30 ARALIK ÇEKİLİŞLERİNDE İSE BAZILARINDA İKİŞER EV OLMAK ÜZERE HEM EV. HEM PARA İKRAMÎYELERt VARDIR.
i
i
i

Kurumlunuzun senelik yemeği 2 mart 1950 tarihinde perşembe günü saat 20 de Taksim Belediye Gazinosunda verilecektir.
işbu toplantıya huzuriyle şeref vermek isteyen muhterem üyelerin (ve ailelerin) davetiyelerini almak üzere en geç 27 şu-
^ttt3WrtinımTrunir)iiiDmnnınîrtiıiwıınMwrwMîiıı,nıımıtır'1i"iıtki"
— KAYNAK -
Üçüncü basın yılını idrak e-den memleketimizin bu biricik şiir mecmuasının ocak - şubat «ayılan bir arada çıkmıştır. Bu sayıda Emin Ülgencr, İdris Ahmet, Avni Dökmecl. Şükran Kurdakul, Ercüment Uçarı, limit Oğuzcan... gibi yeni edebiyatımızın hamleci şairleri bulunmaktadır
GÖZ HEKtVrt
Dr. Murad Rami AYDIN
Beyoğlu Parnıakkapı, İmam sokağı No. 2 Tel: 41553

NEOKALMINA
,YLNH5TANBüL ATÖkJ
UTTU
Hudson 1947
Radyolu kaloriferli az kullanılmış iyi vaziyette lüks taksi müsait fiyatla acele satılıktır. İş saatlerinde 29266 ya telefon.
Dr. HAFIZ CEMAL
LOKMAN IIEKÖI
Dahiliye Mütehassısı
Pazardan başka her gün saat 14 ten 17 ye kadar İstanbul Divanyolu No. 104.
Önümüzdeki Çekilişler :
21 Nisan (Çocuk hesaplan için), 1 Haziran, 25 Ağustos, 31 Ekim, 29 Aralık
1 Haziran çekilişinde büyük ikramiyeler :
Biiyiikada’da Köşk, Ankara’da Dükkân
DİKKATİ
EV ve DÜKKÂNLflR’ın intikal ve Veraset Vergileri Bankamız tarafından ödenmektedir.
üniversiteliler Havacılık Derneğinin
HAVACILAR ÇAYI
4 mart 1950 cumartesi günü saat 15 Ue 19.30 arası Park otöi pavyonunda
Üyeler ve davetlileri davetiyeleri aynı gün Parkotclden temin edebilirler.
YENİ İSTANBUL Aboıııııaıı karneleri
Mart ayının 5ine kadar satılacaktır

Aşağıdaki dükkân ve gazete bayilerinden başka gazeteınizce hususî surette teçhiz edilmiş ve kasketlerinde (YENİ İSTANBUL) yazılı bulunan özel mü-vezzilerimizden ve Bej oğlu Kaymakamlığı karşısındaki gazetemiz idarehanesinden de bu karneler temin olunabilir.
Karne satacak bayilerin isim ve adreslerini gösterir liste
İSTANBULDA :
KÖPRÜDE:
Bay Kemal. Köprü Kitabevi
Bay Osman Kazak, Kadıköy iskelesinde.
Bay İhsan, Üsküdar İskelesi, gazete bayi)
Bay Sıtkı, Boğaziçi iskelesi, gazete bayii.
Bay Horen, Nimet Abla gişesi karşısında gazete bayii
SİRKECİDE:
Bay Esat, Gazete ve mecmua bayii
Bayan Atiye. İstasyonda gazete bayii
TÜRBEDE:
Bay Arif. Türbe kitap ve gazete bayii
BETAZITTA:
Bay Bahri, Eczahane yanında tütüncü
SARAÇHANEBAŞINDA:
Bay Mehmet, fırın önünde gazete bayii
AKSARAYDA:
Bay Adem, gazete bayii
Bay Kemal, Piyango ve gazete bayi)
CAG.ALOĞLUNDA:
Bay Ahmet, tütüncü ve gazeteci
Bay Niyazi. Eminönü Halkevi karşısında gazete bayii.
KARAKÖYDE:
Bay Kemal, Tünelde gazete bayi)
Bay Niko, Bahtiyar gişesi
BEYOĞLÜNDA:
Bay Esat, Ingiliz Sarayı karşısı tütüncü
Bay Torkonl, Galatasaray Lisesi karşım
Bay Ferit, Taksim Ahide karşısında ga-
zete ve tütün bayii
Bav Mehmet TakRİmde Krlstr» altında
gazete bayii
Bay Dlkran, Konak oteli karşısı tütüncü
Bay Haşan. Harbiye, Bizim Haşan Erişesi
Zeki Tütün ve gazete bayii Avni, Tütün ve gazete bayii Haşan. Tütün ve gazete bayii Mustafa Tütün ve gazel» »aylı
Bay Garbis, Osmanbeyde fırın yanında gazete bayii
Bay Remzi. Nişantaşmda gaz-* bayii
BEŞtKTAŞTA;
Bay
Bay
Bav
Bay
TOPHANEDE: f
Bay Şükrü. Tramvay durağında Savat? Sakatı gişesi
KADIKÖY'ÜNDE;
Bay Ethem, Gazete bayii
ÜSKÜDARDA:
Bav Hlkm»'» Kitap ve gazete nayil
Bav Ova t.. Kitap ve kırtasiyeci
SAMATTADA:
3aı Kenan Tütüncü ve gazeteci
BAKIRKÖYDE:
Bay Ali, Uçak Gişesi.
YEŞtLKÖYDE:
Bay Şaban Gazete bayii.
ADALARDA:
Bav Nilcn Rüyükada iskelesinde kitapçı
Ray Süleyman Heyheliadada tütün rnzetr hayli
ve
ANKARADA:
ANKARA BÜROMUZ:
K Özalp 2addes) flgar apartmanı 1/fi Yenişehir Telefon: 16112 A k ha Kitabevl
No
Gazetemiz, Aakaraya uçnida gönderilmekte ve abonelerin verdikleri adrese hususi müvezzüerle derhal ulaştırılmaktadır. Ankara Büromuzda abone kaydı yapılmakladır
Tel. No. 16112 — Kazım Özalp caddesi No. 1 Ilgar Apartnjp.ni.
Bal AH Tümen, Ulus İcydanı tütüncü.
Bay Yakup Karakaş, Uluş Meydanı Cebeci durağı
Bay Cevdet. Ulus Meydanı Hı.•»( Fotoğrafhanesi karşısında.
Bay Havrl öztürk îstannui Pastahanesi karşısında
Bay Sait Özeı İstasyondu gazete bayii.
Bay Dural! Dalkılıç, Samanpazarı Meydanı gazete bayii
Bay
Bay
^ay
Bay
Bay Yaşar Çetin. Sağlık Bakanlığı civarında gazete bayii
Bay Ali Çetin, Maltepe polis noktası karşısında gazete ba\ıı
İZMIRDE :
Mehmet Altıntaş, Sağlık Hakanlığı tslftm Günok Yenişehir tş Bankası Mustafa Erten, Kızılay gazete bayii Tevfik. Meşrutiyet Caddesi
Osman Yenişehir. Bakanlıklaj (ı orağı
İkinci Kordon, Eınlkkbank yanında Anadolu hanındaki '"EN! tFTANBtH Bürosunda
1 ’an
Halil.
Cahit,
Ahdurrahman Cenalıoğlu Kitabevi Tilkilik
Mustafa. Asım Türkeı Kardeşler,
•ento Bay Bay Ra v
Hükümet Konağı Karşısında nafartalar Cn İstiklâl gidesi Anafartalar Cd Zengin gişesi
Bay
Alsancak vapur İskelesinde
GAZİANTEPTE :
Bay Necip Bahri Gönene
Matbuat hayatımızda bir yenilik olan karneli abonman usulümüz her tarafta büyük bir alâka görmektedir. Bu alâkayı gözönünde tutarak ve okuyucularımıza kolaylık olsun diye, yanda, mart ayından itibaren her ay muntazaman karne tedarik edilebilecek bayilerin listesini veriyoruz. Bayiden almak istemiyenler veya alamayanların, posta havalesiyle doğrudan doğruya, Beyoğlu, posta kutusu 2100, YENİ İSTANBUL adresine 280 kuruş göndermeleri kâfidir. YENİ İSTANBUL abonman karnesi, taahhütlü olarak adresinize gönderilir.
Geçen aylar karne alamadıklarından müsabakaya girme haklarını kaybetme endişesine düşen okuyucularımız için şu kolaylığı yapmayı uygun bulduk :
Birbirini takip eden üç aya ait karne kabını veren her okuyucuya bir kur'a numarası, altı kap verenlere 2, dokuz kap verenlere 3, on iki kap verenlere de 4 kur'o numarası verilecektir. Bu şekilce okuyucularımız, karnelerini ne zaman alırlarsa alsınlar, üç aylık aboneler I; altı aylıklar 2; dokuz aylıklar 3 ve senelik abonelerimiz de 4 numara ile kur’amıza katılabileceklerdir.
Bilindiği gıb) YENİ İSTANBUL, devamlı okuyucuları arasında Noter önünde çekeceği kur ada, meccani tahsil ve başka hediyeler vermeyi taahhüt etmiştir
Her yıl çekilecek kur'ada birinci gelen İÜ.OOÜ lira masrafla Avrupada. kinci gelen de 5.000 lira sarfıyie Türkiyede üç yıllık bir tahsil yapacak iardır Kendisine tahsil kur’ası düşen YENİ İSTANBUL abonesi, hak Kini bizzat kullanacağı gibi, herhangi bir kimseye de defedebilecektir Böyle bir tahsile imkân ve arzusu olmıyanlara. gazetemiz, bu işe ayırdığı tahsisatı % 20 noksaniyle defaten ödeyecektir
Ayrıca : üçüncü gelenden itibaren 3 aboneye, meşhur markalı birer altın kol saati; 3 aboneye, meşhur markalı birer gümüş kol saati; 3 aboneye. meşhur markalı birer çelik kol saati verilecektir.

Comments (0)