29 Temmuz 1950 — Cumartesi
SİYASİ İKTİSADİ, MÜSTAKİL
» •
Yıl 1—Sayı 241—10 kuruj
TUN11BTANB rffiif
TÖ.000
« A
A Tl
Abone ı Türkiye İçin seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 Uradır. Hariç memleketler iki mislidir.
ra dağıtıyor
itiyor ğıtıyor 11 itiyor
II itiyor
II tıyor
lira dağıtıyor
*
75.000 lira .000 ,000
00
TENİ 1
TENİ İS
TENÎ ÎS
YENÎ î _
YENİ İSTANBUL 75.000
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8 — Posta Kutusu t 447 - İstanbul
Hânlar ı 8 ncı sayfada santimetresi
1 liradır. Hânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
TmIs edeaı Habîb Ed!b - TÖREHAN
Telefon : 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi t Hetlo. İstanbul
Dün Ankarada bir manevra yapıldı
Manevraya, Kore harbine iştirak edecek
zırhlı ve
piyade birlikleri katıldı
24 inci tümene mensup birlikler Ankarada bir tatbikat yapmışlardır. Kore'ye gidecek birlik olarak gözüken 28 inci tümenin bu manevrasına büyük ehemmiyet verilmiştir. Yukarıdaki resimde kahraman askerlerimizi dünkü tatbikatta görüyorsunuz.
tarafın-tümenl-
blrllkle-v( Zlr
Dış politika
Sovyetlerin Konseye avdeti I
SOVYETLER, Emniyet Konseyini, Milliyetçi Çin delegesi orada oturuyor diye terketmiş-lerdi. Bugün, Konseye geri döneceklerini öğrenmiş bulunuyoruz. Dönerlerse, Milliyetçi Çin delegesinin eski yerinde oturduğunu göreceklerdir. Çünkü Kore tecavüzünün siyasî ve askeri baskısı ile Hindistan Başvekilinin tavassut teşebbüsüne rağmen (Sovyetler Konseye dönsün diye) Milliyetçi Çin delegesi feda edilmemiştir.
Sovyetlere göre, 1) Kore meselesi ancak Emniyet Konseyinde halledilebilecektir, 2) Şu halde Sovyet Rusya, Konsey müzakerelerine iştirak etmelidir; ki, Konsey karan usûlünde olsun, 3) Fakat bunun için de, Milliyetçi Çin delegesinin yerini Kızıl Çin delegesine terketmesi lâzımdır, 4) Aksi takdirde Sovyetler Konseye dönmez, dönmeyince de Kore meselesi halledilemez.
Karşı taraf Kore ve Çin meselelerinin aynlmasında ısrar ederek tecavüzü ve mütecavizi cezalandırmak üzere Birleşmiş Milletler makinesini, 27 haziran günü harekete getirdi. Eğer o gün, Sovyet Rusya Konseyde bulunsa idi, veto hakkını kullanarak alınan tedbirleri bir müddet sabote edebilirdi.
Şimdi herkes gibi o da görmüş olsa gerektir ki, Kore tecavüzünün askeri unsuru lüzumundan fazla iyi işlediği halde siyasi unsuru yani askeri oldubittiyi karşı tarafa kabııl ettirebilme plânı İşlememiştir, öyle ki, tertibin askerlik kısmında elde edilen başlangıç muvaffakiyetini Sovyetlerin uğramış bulunduğu siyasî hezimet katkat örtmektedir. üstelik, Sovyet diplomasisi, Konsey müzakerelerinde bulunmadığından, tanıamiyle kenarda kalmıştır.
Bu nokta, çok ehemmiyetlidir. Çünkü Birleşmiş Milletler teşkilâtının şimdiye kadarkile-rin hepsinden büjiik silâhlı bir İhtilâfı re’sen ve silâhla halletmeğe koyulduğu ve binaenaleyh hayatiyetini ispat ettiği bir sırada, Sovyet Rusya obstrüksyon politikası yaptığı için, karar celselerinde hazır değildir.
etler eğer bunu gönlü-
lerse, Birleşmiş Milletlerde mütemadiyen obstrüksyon yapmak politikasındaki hatayı anlamışlar demektir. İkincisi, Birleşmiş Milletlerin ehemmiyetini yani kendileri için fayda ve zararlarını anlamışlar demektir. Kısacası, Sovyetler eğer bu müşahedeleri yaparak Konseye dönüyorlarsa, Birleşmiş Milletler teşkilâtının dünya ölçüsünde bir hııkuk nizamını temsil edebildiğini, ilk defa olarak tesbit ve tasdik etmiş bulunuyorlar demektir.
Fakat, Sovyetlerin avdetine eyimser bir göz ile bakmaya imkân yoktur. Onun için, ehemmi-ye'li dünya gazetelerinde, kötümser tahminlere de geniş yer ayrılmaktadır. Bıı tahminlere göre, Sovyetler Konseye, Konseyin bundan sonraki tedbir ve kararlarını baltalamaya mahsus bir plânla da gelmiş olabilirler. Bu görüşe hak vermemek için, Sovyetlerin Birleşmiş Milletleri kötürüm bırakmak hususundaki eski hareket ve tâhiyelerini unutmuş olmak lâzımdır.
Mamafih 1 ağustos giiııü yakındır. Merakımız çabıık tatmin edilecektir. Burhan BELGE
-İL
Koreye asker şevki meselesi
MENDERES, TENKIDLERE
CEVAP VERİYOR
Memleketlerin istiklâl ve mevcudiyetleri mutlaka kendi hudutlarında müdafaa olunamaz! Dünyaca bir kader birliği içinde yaşadığımız, açık bir hakikattir
Korede bayrağımız dalgalanacak
Selim Sarper dün mühim bir beyanat vermiştir. Yukarıdaki resimde Sarpcr'i
Çin delegesi ile konuşurken görüyorsunuz. (Sarper’İn nutku 3. cÜ sablfededir)
Sovyetlerin Güvenlik konseyi başkanlığı
Konseyde Sovyet tâbiyesine
öovyetlerin Güvenlik Konseyine girme kararlarına ait ( YÎRS; visimizden alarak dünkü neşrettiğimiz haber teeyyüt
Rus delegesi J. Malik’in gönderdiği mektup şimdi, mumi efkârında büyük tepkiler yaratmaktadır. Bu hususa dair aldığımız haberler aşağıdadır:
Lake Successe, 28 A.A. Press) — Sovyet Rusyanın tostan itibaren Güvenlik Başkanlığını ifa etmek yolundaki kararını yorumlıyan Güvenlik Konseyindeki muvakkat İngiliz murahhası Sir Terence Shono bu kararın “hayret verici, olduğunu söylemiştir.
Fransız murahhası Jean Chauvel "Bakalım hâdiseler ne şekilde inkişaf edecek, demiş ve Hindistan murahhası Sir Bengal Rhau ise hayretini İfade etmiştir.
Ortaya atılan muhtelif ihtimaller
Lace Success. 28 A. A. (United Press) — Siyasi şahsiyetlerin kanaatine göre Sovyet Rusyanın Birleşmiş Milletlere geri dönmek hususunda
• •
radyo ser-eayımızda etmiştir.
T. Lie'ye dünya u-
'United
1 aguft-oKnseyi
Dışişleri Bakanı Brüksele gidiyor
Ankara 28 (A.A) — Dışişleri Bakanı Profesör Fuat Köprülü, refakatinde özel kalem müdürü Sadi Eldem olduğu halde Avrupa Konseyi Bakanlar toplantısına İştirak etmek üzere yarın akşam îetanbula ve pazar günü saat 15.30 da da Pananıerİkan uçnğiyle Brüksel'e hareket edecektir.
Bakan, pazartesi sabahı Paris'e varacak ve üç gün orada kaldıktan sonra Strasbourga gidecektir.
verdlğl karar, aşağıdaki muhtelif ihtimalleri ortaya atmaktadır:
1 — İrana, Batı Alınanyaya veya Yugoslavyaya karşı yeni bir tecavüze hazırlanmak,
2 — Birleşmiş Milletlerin alacağı asker! müeyyidelere karşı veto hakkını kullanmak,
3 — Koredeki Amerikan müdahalesine ve Birleşmiş Milletlerin kızılları geri çekilmeye mecbur etmek İçin sarfettikleri gayretlere mâni olmak.
4 — Komünist Çin'in Birleşmiş Milletlere kabulünü sağlamak.
New-York'takl Sovyet Büyükelçiliğinde dün gece yarısına kadar çalışmalara devam edilmiştir.
Sovyet lor, Birleşmiş Milletleri boykot ettiklerinden beri Hk defa olarak geç vakitlere kadar çalışmışlardır.
Lake Success, 28 (YÎRS) — Güvenlik Konseyinin hususi bir toplantısı sırasında âzalar Rusyanın muhtemel hareketlerine karşı takınacakları tavrı görüşmüşlerdir. Bahsi geçen toplantıya Rus ve Yugoslav delegeleri çağ-rılmamışlnrdır.
Norveç delegesi Sunde’yln başkanlığı altında toplanan bu hususi konferansa bilhassa aşağıdaki hususlar görüşülmüştür.
1) Rus delegesi Molek riyaset kürsüsünden istifade ederek Milliyetçi Çini meclisi terketmeye davet ederse ne yapmalıdır?
2) Malek yeni bir toplantı tarihi tes~ bit etmeden celseyi kaparsa nasıl bir tedbire başvurmak İcap edecektir?
3) Malek veto hakkını kullanmaya başlamadan önce Kore harbiyle İlgili ne gibi mütemmim kararlar almak lâzımdır?
Amerikan delegesi Erneat Grosa, fikrini şöyle açıklamıştır:
“Sovyetlerin no yapacaklnrını bilmiyoruz. fakat bizim ne yapmamız lâzım geldiğini gayet iyi biliyoruz,.
Ankara 28 (Huausî muhabirimizden) Ko're harbine silâhlı kuvvetler göndermek hususunda Hükümetin aidimi karar bazı çevrelerde afcır tenkidlere uğramıştır. Başbakan Adnan Menderes dün bu hususta gazetecilerle uzun bir görüşme yapmış ve alınan kararın doğru olduğunu söyleyerek bu ten-kldlerin particilik gayretiyle yapıldığını iddia etmiş ve demiştir ki:
Evvelâ şurasını söyllyelim kİ, Hükümetimizin almış olduğu karar bir harp karan değildir, sulhu koruma teşebbüs ve kararıdır.
Kanaatimizce bizim kararımız gibi diğer hürriyetsever milletlerin bu yolda alacakları kararlarladır kİ, tecavüzler önlenebilir ve dünya suihü korunabilir. Esasen Birleşmiş Milletler idealini samimiyetle benimsemiş olmakla da bu esasa inanılmış olmak demektir.
Her devletin ayn ayn ve münferit olarak sarfedeceği gayretlerle sulhun korunabileceğine, sair milletleri tehdit eden felâketlerden kendi başının çaresini aramak suretiyle kurtulma çarelerinin bulunabileceğine belbağ-lanması neticesidir ki, ikinci Cihan Harbinin görülmemiş felâket ve facialarına yol açılmıştır.
Bize, Kore harbi münasebetiyle bazı devletlerin mütereddit ve kararsız hareketlerini örnek olarak göstermek İstiyorlar. Birinci Cihan Harbi ile İkinci Harp arasındaki devrede de politika ve diplomaside en İleri tekâmül derecesine varmış farzolunan devletler böyle ümitlere kapılarak kararsız ve mütereddit hareket etmişlerdir. Bu suretle İşlenmiş olan hatalar, bilindiği gibi, insanlığın çok büyük ıstıraplara katlanmasına mal olmuştur.
Böyle hodgâm duygularla müphem ümitlere kapılan mütereddit ve kararsız hareket etmek ve dünyayı tehdit eden felâketlerden bu suretle koru-nulabileceğine inanmak dünyanın geçirdiği bunca tecrübe ve felâketlerden sonra aklın alamıyacnğı bir gaflet olur.
Adnan Menderes, bundan sonra, kararın doğru olarak verildiğini söyle-’mlş, aynı vaziyet karşısında bin defn kalsak her defasında vereceğimiz karar gene bu olacaktır demiş ve sözi) Hükümet kararına karşı alınan ten-kldlcre getirmiştir.
Adnan Menderes'in tenkldlere cevabı bugün üçüncü sayfamızdadir.
oldukları müphem
BEYANNAME
DAĞITANLAR
Asker sevkı aleyhine beyanname dağıtanlar nezaret altına alındı
Dün şehrimizin muhtelif semtlerinde Türk Barıi) Severler Derneği tarafından, Hükümetin Kore harbine silâhlı kuvvetler gönderilmesi hakkın-daki karan aleyhine yazılmış muhtelif beyannameler damıtılmıştır. Bu beyannamelerin muhteviyatı milli menfaatlere aykırı görüldük’ündcn cemiyet kurucuları hakkında kanuni takibata başlanmış ve kurucular nezaret altına alınmışlardır. Beyannameyi keleme alanlarla dağıtanların sorgusuna savcı muavinleri ve Birinci Şube Müdürü tarafından dün gece gec vakte kadar Birinci Şube Müdürlüsünde devam edilmiştir.
İlk olarak nezaret altına alınanlar arasında Behlce Boran ilo Adnan Ccmgil do vardır.
Ankara, 28 'Husus! muhabirimiz bildiriyor) — Kore’ye 28 inci Tümene dahil birlikler gönderilecektir. Bu maksatla bugün Ankarada 28 İnci Tümen bir manevra yapmıştır.
28 İnci tümen Amerikalılar dan yetiştirilmiş güzide bir mlzdir.
28 İnci piyade tümeni hava rlyle müştereken Etİmesğut
Poligonu arasında bir tatbikat yapmıştır. Bu tatbikata sıhhiye ve veteriner birlikleri de iştirak etmişlerdir.
Zırhlı, süvari, ağır topçu ve piyade birliklerinin tam bir işbirliği ile yaptıkları bu tatbikat esnasında 28 İnci tümen tam bir başarı göstermiştir. Topçu atışları uçaklardan bildirilen hedef İstikametine doğru yöneltilmiş ve tam İsabetli neticeler elde edilmiştir. Amerikan Yardımından alınan modern motörlü vasıta ve teçhizatı muvaffakiyetle kullanan birliklerde iki gün iki gece devam eden manevralarda sıhhiye bakımından geniş ölçüde tatbikat yapılmış, ağır yaralıların ve ameliyata muhtaç olanların sahra haatahanelerinde süratle tedavi ve ameliyat olmaları hususunda serî ve başarılı neticeler elde edilmiştir. Yapılan mevzi değiştirmelerde a-ğırlığın ve teçhizatın en kısa bir zamanda nakil bilhassa nazarı dikkati çekmiştir.
Arazinin durumundan lâyıklyîe İstifade etmesini bilen ve tam mânasiy-le İntibak eden piyade birliklerinin gündüz, gece hücumları ve buna karşı yapılan müdafaalarda, kullanılan tâhiyelerde varılan neticeler hakem heyetinin memnuniyetini mucip olmuş ve komutanlar takdir edilmişlerdir.
Trygve Lie’nin Fuat Köprülüye teşekkür telgrafı
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Türkiyenin aldığı kararı övüyor
Ankara, 28 (A.A.) — Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trygve Lle, Dışişleri Bakanı Profesör Fpat Köprülüye şu telgrafı göndermiştir: Profesör Fuat Köprülü
Türkiye Dışişleri Bakanı Ankara
Lake Success, 25.7.1950
Güvenlik Konseyinin 27 haziran 1950 tarihli karan gereğince hükümetiniz tarafından yapılan kıymetli yardım hakkında Lake Success’e muvasalat eden Büyükelçi Selim Sarpor ile görüşmek zevkine nail oldum.
Size ulaştırılmak üzere Büyükelçi Sarper’e göndermiş olduğum mesaj mumaileyhin An-karadan ayrılışından sonra vâsıl olmuştur.
Hükümetiniz tarafından yapılan kıymetli yardımdan do’a-yı size ve sizin vasıtanızla hükümetinize derin şahsi takdirlerimi arzetmek ve Birleşmiş Milletlerin bu suretle desteklen meal keyfiyetinin Birleşmiş Milletlere mensup diğer âza devletler tarafından ittihaz edilmiş o-lan hattı hareket üzerinde son derece müsait bir tesir icra ettiğini bilhassa belirtmek isterim.
Trygve Lle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ____________________J
80 lik Garsumyan harbe gitmek istiyor
Truman’a yarı ermenice, yarı türkçe mektup yazdı
VVashington 28 (AP) — Aslen TÜr-klycdo doğan Samuel Garsumyan adında 85 yaşında bir Filadelfialı Kore harbinde savaşmak İçin orduya girmek istemektedir. Garsumyan Beyaz Saraya gönderdiği yarı Türkçe ve yarı Ermenice bir mektupta şunları yazmıştır: “Gözlerim İyidir. Kol ve bacaklarım kuvvetlidir. Kanım temiz ve iç âletlerim sağlamdır. Bütün vücudum kusursuzdur. Evet, asker olmak istiyorum. Beni kabul etmenizi rica ederim,,
Beyaz Saraya göre, Cumhurbaşkanı Trumnn Garsumyan’ın mektubunu henüz cevaplondırmamıştır.
Tatbikata Igtirak eden îfi İnci tümene mensup birlikler tatbikattan dönerken
Amerika, Kore'deki
durumdan emin
Amerikalıların zayiatı görünüşe göre gayet az
• •
Washington, 28 'YÎRS) — Amerikan ordusunun bir sözcüsü bugün basına beyanatta bulunmuştur. Sözcü ezcümle şöyle demiştir:
“GeneraJ Mac Arthur’den gelen raporlara göre Kore Yarımadasından atılmayacağımıza kaniim. Ümitsizliğe düşmek için hiçbir eebep mevcut değildir,.
Bunun üzerine gazeteciler, cepheden gelen haberlerin kotu olmasına rağmen durumdan ne sebeple bu kadar iyimser olduğunu sözcüden sormuşlardır.
Sözcü cevaben “Biz Mao Arthur’ün raporlarına güvenerek konuşuyoruz,, cevabını vermiştir.
Pusan'm etrafındaki çarpışmalar
Tokyo. 28 A. A. (United Press) — Tokyodan gelen en son haberlere göre Koredeki Amerikan kuvvetleri komünistlerin hücumuna karşı mevzilerini muhafaza etmek için ümitsiz bir şekilde çarpışmaktadırlar.
Bu şiddetli çarpışmalar Pusan’ın 100 mil kuzey batısında cereyan etmektedir.
Kızıllar Hadong'u geri aldılur
Koredeki genel karargâh, 28 A.A. 'Reuterı — Kuzey Kore kuvvetleri korenin güney sahili yakınında bulunan ve Amerikalılar için başlıca bir İkmal üssünü teşkil eden Pusan'dan 120 kilometre uzakta bulunan Hodang kasabasını bu sabah geri almışlardır.
Kuzey Kore kuvvetleri, kuvvetli olmamakla beraber Hadong bölgesindeki Amerikan müfrezelerinden sayıca üstün bulunuyorlardı.
Komünistlerin çete faaliyeti arttı
Tokyo 28 (YÎRS) — Cenubu şark! cephesinde çarpışan Amerikalı asker-
ler yeni bir tehlike İle karçılaennçlardır. Pohang limanından cenuba doğ1-ru İlerleyen Komünist partizanlar Pusan limanına 50 mil yaklaşmışlardır.
Celâl Bayar Yalovada
Ankara 28 (Husus!) — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, akşam An karadan saat 9,45 te hareket eden Samsun trenine bağlanan özel bir vagonla îzmi-te müteveccihen hareket etmiştir.
Cumhurbaşkanı îzmitten kara yo-liyle Yalovaya giderek bir müddet la-tirahat edecektir.
YENİ İSTANBUL
BUĞUN
(
O SAYFA
4 sayfalık ilâvemizi müvezzilerden istemeyi ihmal etmeyiniz
Avrupamn durumuu
•ayfa T
TTCNT ÎBT A N PFt
29 Temmuz 1950
TETKİKLER |
Türk askerlerinin Koreye gönderilmesi meselesi
"Yapılan ve yapılmakta olan tenkidler münasebetiyle"
Yazan t Avukat Balıa AKEL
25 - 7 - 1050 aksonu 23 45 radyo ya-ymını dinleyenler, Hükümetin, Birleşmiş Milletler emrine silâhlı kuvvetler vererek Koro harbine müdahaleye karar verdiğini öğrendiler.
Bu kararın, muhalif partilerce yapılmakta olan tenkidleri. günün bellibaşiı mevzuunu teşkil etmekte ve devam eden münakaşalar, halk efkârında olduğu kadar bütün dünyada da derin yankılar uyandırmaktadır.
Muhalefet partilerince yapılmakta olan tenkidleri üç esas grupta hulâsa etmek mümkündür:
1 — Hükümet bu kadar mühim bir karar alırken muhalefete danışmaya lüzum görmemiştir. Bu aebeple kararın alınmasındaki Acil zaruretler bilinmediği gibi, muhtemel görülen Ih-tilâtlnrın önlenmesi için no gibi tedbirlere başvurulduğu da izah olunmamıştır.
2 — Mevzuatımız gerekince, bu kararın, Büyük Millet Meclisinin tasvibinden geçmiş olmam lâzımdı. Bu cihet İhmal edilmiş olmakla »gır bir hata İşlenmiştir. Zira karar, hem Birleşmiş Milletler andlaşmasına ve hem de Teşkilâtı Esasiye Kanununa mugayirdir. Askerlik hizmeti için allâh altına alınan gençler, doğrudan doğruya Türkiye sınırlarının korunması ile mükellef olup, onlara bu hizmet yanında veya dışında başka bir vazife yükleycbilmok ancak Büyük Millet Meclisinden çıkacak bir karar veya kanunla mümkün olabilir.
3 — Bu karar İltibas olunmadan evvel, gerek Amerlkadan ve gerekse Birleşmiş Milletlerden lüzumlu teminatların alınması ve hiç olmazsa Atlantik Paktına kabulümüzün sağlan-ması İcap ederdi.
Rueyanın bu kararlar sebebiyle, ya doğrudan doğruya veya peyk devletleri vasıtaslyie (dolayıalyle) mukabele! bllmisllde bulunması mümkündür.
İşte hulâsasını yapmaya çalıştığımız bu tenkldlerin bitaraf bir görüşle teker teker tahlili ve memleket efkârı umumiyetinin aydınlatılması her halde faydalı olur.
I — Kararın, muhalefete danışmadan alınması ve vaziyetten kendilerinin haberdar edilmemiş bulunması tenkldlerin İlk bakışta en kuvvetli kısmını teşkil eder.
Memleketin İstikbal ve selâmeti bahis konuşu olan böyle hayat! mevzuların her türlü parti mülâhazaları Üstüne çıkılarak, fikir ve görüş birliği temin edecek istişarelerde bulunulması muhakkak çok yerinde bir hareket olurdu. Bu düşünce tarzı demokrasi icaplarından olduğu gibi, Demokrat Partinin muhalefette bulunduğu zaman, müdafaa ettiği prensiplere de uygun düşmektedir. Yalnız burada halledilmesi lâzım gelen diğer bir mesele vardır. Danışma prensipinln hudut ve şümulü ne olmalıdır? Diğer bir tabirle hangi partilere ve ne şekilde müracaat etmek, istişarelerde bulunmak ve malûmat vermek icap etmekledir?
Partiler arası İstişarelerde, gizil kalması lâzım gel^n bir çok hususların açıklanması tabi! bulunduğuna göre, tevdi edilmiş sırların, şiddetle muhafaza olunması şarttır. Meseleyi yalnız hukuki bakımdan inerlersek. Halk Partisi veya Millet Partisi ile diğer herhangi bir parti arasında bir tefrik yapmak İmkânı olmıyacaktır.
Şu halde, vaziyeti fiilî bakımdan mütalâa etmek ve memlekette en fazla muhalefet oylarını temsil eden Halk ve Millet Partileri liderleriyle ölçülü İstişarelerde bulunmak ve sırrın masuniyetini temin etmek üzere kendilerinden söz almak yerinde bir hareket olurdu.
U — Kararın Büyük Millet Meclisinin tasvibinden geçmesinin zaruri olup olmadığı hakkında blzlerl tenvir edecek İki kanun vardır. Birincisi Anayasa ve diğeri de 4801 sayılı kanunla kabul edilmiş bulunan Birleşmiş Milletler andlaşmnsıdır.
Anayasanın 26 ncı maddesi. Büyük Millet Meclisinin vazifelerini tAdat e-derken “Devletlerle sözleşme, şadlaşma ve barış yapmak, harp ilân et-mek...„ yetkisinin kendisinde bulunduğunu tasrih eder.
Ancak; Kore’ye sevked ilmek üzere Birleşmiş Milletler emrine silâhlı kuvvetler vermek harp llşn etmek değildir. Birleşmiş Milletler Andlaş-masının 43 üncü maddesi bu nail ( Milletlerarası barış ve güvenliğin muhafazası için Kurumun emrine gerekli silâhlı kuvvetler vermek...) peklinde tarif etmiştir.
Mademki Büyük Millet Meclis! 4801 sayılı kanunla bu and taşmayı tasdik etmiş ve bir taahhüt altına girmiştir, artık bu taahhüdün İcaplarını yerine getirmek icra kuvvetine yani Hükümete aittir.
Gerçi 43 üncü maddenin 3 üncü bendi şöyle bir ibareyi ihtiva eder: "... Bu anlaşma, Güvenlik Meclisi ile teşkilât üyeleri veya Güvenlik Meclisi ile teşkilât üyelerinden mürekkep gruplar arasında akdedilecek ve lmzahyan devletler tarafından her birinin anayasa'sı usulleri gereğince onanacaktır.,,
Maddenin muğlâk ve müphem yazıldığı muhakkaktır. Belki tercümeye dikkat edilmemiş ve belki de knsden muğlâk ve müphem olarak kaleme a-lınmıştır.
Maam&flh İki hail her zaman hlrl-blrlnden tefrik etmek mümkündür.
Birinci hal; milletlerarası barışın muhafazası için gerektiği takdirde hükümetlerin silâhlı yardım kararını derhal alabilecekleri,
İkinci hal; bu kararın tatbikînin bir neticesi olarak Birleşmiş Milletler emrine tahsil» edilecek kuvvetlerin mlktnr, mahiyet ve dereceleri hakkında. (kabil olur olmaz) Güvenlik Meclisinin teşebbüsü üzerine yapılacak müzakereler neticesinde alınacak kararların her milletin anayasası U-sııllerlne göre tasdik edileceğidir.
Diğer bir tâbirle yardım kararı. İşin mahiyetine göre, alelacele hükümet tarafından verilebilecek ve fakat bl-lAhnre bunun devamı ve esaslarının tesbltl kanunî yollardan geçirilerek millete maledllecektir.
Burada unutulmaması İcap eden bir nokta da şudur:
Güvenlik Meclisi, kuvvata başvurmaya karar verdiği raman bu kuvvetleri ya Meclise dahil üyelerden va-va Meclise dahil olmiyan üyelerden İstlyeblllr. 44 üncü madde gereğince. Meclise dahil olmıynn üye, müspet cevap vermeden evvel, isterse, Güvenlik Meclisi kararlarına İştiraki talep edebilir.
Güvenlik Meclîsine İştirak bir çok İmkânlar sağhyablldiğl gibi bir çok mahzurlar da tevlit edebilir. Hükümetin bu hususta ne gibi bir karara vardığı bu satırlar yazıldığı zamana kadar henüz İlân edilmediği için mevzuun münakaşasına şimdilik İmkân yoktur.
Alınmış olan knrar, gerek Birleşmiş Milletlere ve gerekse Amerlkaya karşı evvelce girişilmiş bulunan angajmanların tabi! bir neticesidir. Bugünkü coğrafî durumumuza, dünya vaziyetine ve maddî İmkânlarımıza göre, tek başımıza komünist Aleminin hücumlarına karşı koyamıyacağımız muhakkaktır. Yegâne endişemiz, bir hücuma uğradığımız takdirde Birleşmiş Milletlerin ve bilhassa Amerikanın yardımımıza koşup koşmıyacafcı veya yardıma koştuğu takdirde bu yardımın zamanında yapılıp yapılmıyacağı noktasında toplanmaktadır.
Alınmakta olan kararlar, bu maddelerin tatbiki hakkında devletlerarası örf ve Adetleri tesis etmesi bakımından mühimdir.
Hukukî ıstılahların ve mantık oyunlarının çapraşık yollarından geçerek bir taahhütten kurtulmak imkânı her zaman kolayca bulunabilir. Esasen bir milleti zorla yardıma gönderecek milletlerarası bir adalet divanı da mevcut değildir.
Fakat unutmamak lâzımdır kİ kullanılmak Ist.enen silâhın iki tarafı da keskindir. Günün birinde biz de taarruza uğradığımız zaman aynı mantık oyunlarının bize de tatbik edilmesi İhtimali vardır.
Gerçi bugün aldığımız karar istikbali muhakkak bize temin etmez. Fakat dünya efkârında lehimizde büyük sempatiler doğurur. Bu da demokrasi âleminde ihmal olunmıyacak bir kuvvettir.
Belediye, Floryadaki plaj ücretini indirdi
Bu sıcak günlerde halkın plâjlar-dan daha ucuz olarak faydalanmasını sağlamak İçin her türlü sıhhi şartları haiz olan Florya Belediye plajlarında gardroplu yerlerin giriş ücret, terinin 67,5 kuruştan 50 kuruşa indirilmesi Vali ve Belediye Başkanlığınca Belediye Daimi Komisyonuna teklif edilmiş ve bu İndirme, komisyonca da uygun görülerek kabul o-lunmuştur. Pazartesi gününden İtibaren yeni tarifenin tatbikına başlanacaktır.
Papa Temsilcisinin Roma seyahati
Papanın memleketimizdeki temsilcisi Monsenyör Andrea Cossula 5 ağustosta mukaddes yıl münasebetiyle Romava lstanbuldan gidecek ikinci Katolik hacılar kafilesine riyaset etmek üzere şehrimizden ayrılacaktır.
Fakat Monsenyorün, harektlnl, 13 ağustosta, îstanbula gelecek olan Ermeni Katoliklerl Patriği Agacan-yan’ı karşılamak üzere tehir etmesi beklenmektedir.
şehir haberleri
- .
Gençlik haberleri
Sergi köşesi ı
Tekelin lehinde, aleyhinde
Eskiden kaçak tütün satıhr-di. Bunlara fiçenk denirdi. Simdi da satılıyor. Fakat Mmleri inffiliica, amerikanca bir ta-kim markalardır. En umtzu» bi~ eım en pahalı tü tünlerim izden daha da pahalı olan bu siy araların çay unun kullandıkları tütün Türk tütünüdür. Bizim, ölçüye sujmas yabancı hay-raıılığımı* yüzünden, onları tüttürüp duruyoruz, ödrendi• ğime göre, son gibilerde, kaçakçılık teşkilâtı harekete geçmiş, yabancı sigara içenleri ya-kahyormug. Bunu haber veren bir dostum ^Aman, dedi. Tekelin Sergi için yaptıflı sigaralardan bir stok yapayım, zira bunlar içim bakımından yabancı tütünlerden çok daha ve çeşnisi mükemmel.,,
Bu itibarla Tekeli tebrik deriz ve bu harmanı tamim
tiği takdirde, yabancı tütenlerine muvaffakiyetle rekabet e-decegini arz ve ihbar eyleriz.
Buna mukabil Tekelden şikâyetimiz var. Geçenlerde bu sü-tunlarda bahsettiğim yeni likör dest ilerinden nane likörünü ihtiva edeni, sızıp durmaktadır. Acaba bunu durmadan içsinler de desti bir an evvel boşa-lsm diye mi yaptılar, lâtta mı bir hal-ü kârda içilmez,
BtR
iyi
e-ef-
yoksa hna-kusur varf Her bu kadar nnne...
İstanbullu
Amerikan filosu pazartesi günü geliyor
Siyasî vaziyet karşısında bazı çevreler bu seyahate büyük ehemmiyet atfediyorlar
li-
bir
Şehrimizi ziyaret edecek olan merikan filosu, pazartesi sabahı manımıza gelmiş bulunacaktır.
iki kruvazör, dört destroyer,
tanker ve bir yardımcı gemi olmak üzere 8 parçadan mürekkep olan bu filoya şubat ayında memleketimize gelmiş bulunan Amiral Ballentine kumanda etmektedir.
Filonun gelişinde hazır bulunmak ürere Amerikan Büyükelçisi Mr. Wadsworth da bugün Ankaradan şehrimize gelecektir.
Bugünkü siyasî durumda Amerikan filosunun şehrimize yapacağı ziyarete bazı çevreler büyük bir ehemmiyet atfetmektedirler.
» *
Ramide bir dispanser açılıyor
Vali ve Belediye Başkanı Prof. Gökay dün akşam Eyüp ilçesinin Rami bucağına giderek mahallî İhtiyaçları incelemiş ve halk ile görüşerek istek ve dileklerini dinlemiştir. Raml-liler Vali ve Belediye Başkanızdan bir okul binası yapılmasını, noksanı olan yol. su ve ışık ihtiyaçlarının tamamlanmasını istemişler ve diğer bazı dileklerde bulunmuşlardır. Bu dileklerden bir kısmı derhal yerine getirilecektir. Ayrıca Ramide derhaJ bir dispanser açılması kararlaşmış ve şimdilik bucak müdürlüğü binasında ayrılan bir odada her gün bir doktorun vatandaşların muayene ve tedavileriyle meşgul olması için gerekli tedbirler alınmıştır.
“İskenderun" vapuru gelecek hafta limanımıza geliyor Italynda Ansaldo tezgâhlarında İnşa edilen İskenderun vapurunun teslimine devam edilmektedir. Gemi ağustosun ilk haftasında limanımıza gelmiş olacaktır.
Sofya Konsoloshanemizin 1.1 §SatkPu“ݱe sekreteri hudut dışı edildi
AYRICA, SOFYA ELÇİSİNİN TERCÜMANINA DA BULGARİSTANI TERKETMESİ EMREDİLDİ
Sofya Konsoloshanemiz birinci sekreteri Mehmet Aşık dün sabahki Semplon ekspresiyle şehrimize gelmiş tir. Mehmet Aşık.Bulgarlstanın sabık İstanbul konsolosu olan vs hâlen Sofyada polis müdürlüğü siyasî şube şefi bulunan Pop Yordanof’un on
Claude Farrere şehrimize geliyor
Sah günü Batı Akdeniz seferinden dönecek olan Ankara vapuru ile A-cademle Française âzalarından tanınmış muharrir ve Türk dostu Claude Farrere şehrimize gelecektir.
Muharrir, 1938 den beri görmediği Türklycdo bir ay geçirecektir. Claude Farrâre, çok sevdiği Boğazlçlndo Kandillide ikamet edecektir.
Bilindiği gibi Claude Farrâre meşhur Türk dostu Pierre Lotinln en yakın arkadaşıdır ve Paristekl Türk - Fransız dostluk cemiyetinde faal bir rol oynamaktadır.
Claude P'arrâre’ln memleketimize tekrar gelişi dostları tarafından büyük memnuniyetle karşılanmıştır.
finle Mektebi
Ankaraya gidecek
Yeşilköy Pansiyonlu ilkokulunda misafireten öğretim yapmakta olan Bale Okulunun bu ders yılı başından itibaren Ankaraya gitmesi kararlaştırılmıştır. Okul, nakil hazırlıklarına başlamış bulunmaktadır.
Bilindiği gibi, Dovlet Konservatu-varının kuruluş programında, opera ve tiyatro kısımlarından başka, bale bölümünün bulunması da vardır. Mevcut opera bölümünün lüzumlu bir kısmı olan koronun teşkilinden sonra sıra bale bölümünün inkişaf ettirilmesine gelmiştir.
Yeşilköy okulundaki Bale Mektebinde okuyan talebeler hâlen ilkokul çağında bulunanlardan müteşekkildir. Bu öğrenciler velilerinin muvafakati alınarak Ankaraya götürülecek ve tahsillerine devam ettirileceklerdir.
Yardım Sevenlerin deniz gezintisi
n
Yardım Sevenler Derneği Fatih Şubesi menfaatine, 5 ağustos 1950 cumartesi günü akşamı saat 20 den sabaha kadar devam etmek üzere, bir deniz gezintisi tertip edilmiştir.
Islâm medeniyeti üzerinde tetkikler yapmak üzere tanınmış bir profesör şehrimize geldi
Kudüs Üniversitesi ve Californla Berkeley Üniversitesi profesörlerinden Israilli Walter Fichcll dün Ku-düsten şehrimize gelmiştir. Tanınmış bir Orientalist olan profesör Islâm medeniyeti üzerinde tetkikler yapmak maksadiyle şehrimizde bir müddet kalacak ve İstanbul Üniversitesi profesörleriyle görüşecektir.
Denizyolları Umum Müdürü Ankaradan döndü
Marshall yardımından İstifade e-dllerek getirtilecek malzeme ve gemiler hakkında Bakanlıkta toplanan komisyon çalışmalarına iştirak etmek üzere An kanaya gitmiş bulunan Devlet Denizyolları Umum Müdürü Cemil Parman dün sabahki ekspresle şehrimize dönmüştür.
Komisyon 1.0 gün sonra tekrar top-lanarak mesaisine devam edecektir.
gün zarfında konsolosluğumuzdaki vazifesini ve Sofyayı terketmesl için verdiği emir üzerine karisiyle memleketimize dönmek mecburiyetinde kalmıştır.
Yordanof, aynı zamanda Sofva elçimizin tercümanı Basri’ye de Sofya-yı terketmealni emretmişse de Bulgar milis müdürlüğünden vize alamadığı için memleketimize gelememiştir. Tercümanımızın Akıbetinin ne olduğu henüz meçhuldür.
Mehmet Aşık Sofyada vazifede İken daimî bir surette takibe tâbi tutulmuş, nihayet hakkında bu karar verilmiştir,
Bulgarların diplomasi nezaketine uymayan bu hareketi şehrimizdeki siyasî çevreler tarafından büyük bir teessürle karşılanmıştır.
Diğer taraftan hâdise hakkında malûmat almak isteyen bir arkadaşımızı Bulgar konsoloshanesi kabul etmemiştir.
Millî oyunlar ve türküler festivali
Dünya Gençlik Birliği tstanbul konsey toplantısına İştirak edecek ecnebi delegeleri şerefine 17 ve 18 ağustos perşembe ve cuma günleri saat 9 da başlamak ve 21 de nihayete ermek Üzere fevkalâde zengin programlı bir (Türk milli oyunlar ve türküler festivali) hazırlanmaktadır. Bu festivale İştirak edecek ekipler bizzat mahallinden gelecektir.
Telefon kutuları için fiş hazırlanıyor
Eski on kuruşlukların tedavülden kaldırılmakta olması dolayısiyle halkın çektiği müşkülâtı nazarı itibâra alan Telefon Müdürlüğü, telefon kutulan İçin yeni bir fış İhdas etmiştir. Eski 10 kuruşluklar eb adında o-lan bu fişler on kuruş mukabilinde posta gişelerinden ve tütüncülerden temin edilebilecektir. Bıı hususta hazırlıklara şimdiden başlanmıştır.
———■ ■ -■■■ W ' ■
Ankara Ekspresinin kuşetli yeni vagonları
Devlet Demiryolları 16 motörlü tren sipariş etti
Kuşetli yeni vagonlar servise girdi
Çekoslovakya ya sipariş edilen yeni kuşetli vagonlar Ankara ekspresinde servise girmiştir.
Diğer taraftan Devlet Demiryolla-lan İdaresi Almanyaya 16 motörlü tren sipariş etmiştir.
1951 senesi iptidasından İtibaren
Bir Amerikan firmasının mümessili, temaslarda bulunmak üzere şehrimize geliyor
Yakınşarkta birçok memleketlerde penicilllne fabrikası bulunduğu halde memleketimizde hâlen böyle bir fabrika yoktur. Penicilline'e olan ihtiyaç ise gündengüne artmaktadır. Bunu gözönünde tutan bazı Amerikan firmaları Türkiyede bir poniclllinr fahri-kası kurmak üzere Hükümetimizle temasa geçmişlerdir. Bu cümleden olarak Squlbb firması temsilcilerinden Mr. Lawton, fabrikanın kurulması 1çln teşebbüslerde bulunmak Üzere bugün şehrimize gelecektir.
Kozana Valisinin İstanbul Belediyesine teşekkürü
Yunanlstanın Kozana Valisi Za-goçiz, Vali ve Belediye Başkanı Prof. Gökaya bir mektup göndermiştir. Kozana Valisi bu mektubunda, şehrimizi ziyaret etmiş ve Açık Hava Tiyatrosunda bir de temsil vererek memleketlerine dönmüş olan Kozana Kız Lisesi talebelerine karşı gösterilen yakın alâka ve kolaylıklardan dolayı şükranlarını bildirmekte, iki kardeş millet arasındaki samimî dostluğun takviyesi için bu gibi karşılıklı temas ve ziyaretlerin devam etmesi temennisinde bulunmaktadır.
Şehirlerarası telefon hatları takviye ediliyor
Şehirlerarası telefon hatlarının takviyesi hususunda P.T.T. Umum Müdürlüğü tarafından yapılmakta o-lan çalışmalara hararetle devam edilmektedir. Bu iş için inşasına başlanan modern santrallar Cumhuriyet Bayramına kadar tamamlanacaktır. Bu tesisat ikmal edildikten sonra İstanbul - Ankara arasında 45 vatandaşın aynı zamanda konuşması temin olunacaktır.
Bundan başka Sivas takviye hattının da tamamlanması pek yakındır. Bu hat da kurulduktan sonra bu bölgede 12 hat üzerinden konuşmalar yapılacağından şehirlerarası konuşmalarında büyük kolaylık sağlanacaktır.
memleketimize gelmeye başlıyacak olan bu motörlü trenlerden her ay bir adedi tesellüm edilecek ve 16 ayda hepsi tesellüm edilmiş olacaktır. Bu trenler geldikten sonra Ankara İstanbul arasında gündüz seferleri arttırılacaktır.
Lozan Türk Talebe Cemiyeti
Çok eski bir maziye sahip bulunan ve federasyonun dışında kalan Lozan Türk Talebe Cemiyeti son yaptığı kongresinde ittifakla aldığı bir kararla Türkiye Millî Talebe Federasyonuna iltihaka karar vermiştir. Federasyon Zonguldak ta aktedeceği altıncı büyük kongresinde bu talebi müzakere edecektir. Bu şekilde hariçte kalmış Türk talebelerinin bazılarının komünizme Alet olmalarını önlemek yolunda bir adım atılmış o-lacaktır. Federasyon son yaptığı genel İdare kurulu toplantısında en geç ekim ayı içinde ParisFe bir Türk Talebe cemiyetinin kurulmasını kararlaştırmıştır.
Türkiye Millî Talebe Federasyonunun tertiplediği seyahatler Bu yaz mevsiminde Talebe Federasyonu Turizm Komisyonu muhtelif seyahatler tertip etmiştir. Bunlardan îlki 12 ağustosta Tarsus vapuru ile başlıyacak Girit ve Pireden sonra, Cenovaya çıkılacaktır. 14 gün Fransa ve İtalya gezildikten sonra Napo-llden hareket ederek dönüşte lskende. riye, Beyrut. Kıbrıs, Rodos, Pireye uğrayarak 11 eylülde sona erecektir. Diğer bir seyahat 9 ağustosta İki hususi tayyareyle îstanbuldan başlıya* cak ve Roma, Paris, Londraya üç grup bırakacaktır, indikleri memleketleri gezecek olan gruplar 22 ağustosta döneceklerdir. Son derece ucuza tayyare veren bu müesseseyle daiıa başka seyahatler tertip imkânları da araştırılmaktadır. Bu seyahatlerde gidilen memleket gençllklerlle kültürel temaslar yapılacağı gibi, muhtelif sergiler de müsnmerelerle TürkJyentn propagandası da yapılacaktır. Seyahatlere gazete muhabirleri de îştiraM ettirilecektir, tstanbulda t Üniversitesi Talebe Birliğine, Ankarada Federasyon Başkanlığına. İzmir ve Zonguldak ta ise Talebe Cemiyetleri Başkanlıklarına müracaat kabulüne başlanılmıştır.
ÜAY Teşkilâtının Genel Sekreter Muavini
Dünya Gençlik Birliği Teşkilâtının Genel Sekreter Muavini Bayan Helen Dale salı günü tayyareyle yurdumuza gelecektir. Genel Sekreter Yardımcısı Yeşilköyde tertip komitesi tarafından karşılanacaktır. Bayan Helen Dale 7 ağustosta Ankara kısa dalga radyosunda WAY hakkında fransırca ve İngilizce birer konuşma yapacak ve bu konuşma telhlsen Ankara Rod-yosu tarafından 13 lisan üzerinden yayınlanacaktır.
Hindistan Basın Ataşesinin toplantısı
Hindistan Rasın Ataşeliği pazartesi * güntl Park Otelde saat 17 de
Konaey toplantısı Türk delegasyonu-^ —. na ve Konsey Türk Tertip Komitesine bir kokteyl parti verecektir. Bu toplantıda Dünya Gençlik Birliği muvacehesinde Hindistan ve Türk gençliğinin durumu müşterek tezleri üzerinde görüşülecektir.
Sıddık Sanıl Onarın ziyareti
İstanbul Üniversitesi eski rektörü ve Türk Turizm Kurumu Başkanı Ord. Prof. Dr, Sıddık Sami Onar, dün Türkiye Milli Talebe Federasyonu WAY İstanbul Konseyi Türk Tertip Komitesini ziyaret ederek gençler, le hasbıhalde bulunmuş, çalışmalarını tetkik etmiş ve memnuniyetini bildirerek gençleri teşvik etmiştir.
YENİ İSTANBUL
SIYASI tKTÎSADl MÜSTAKİL GÜNLÜK GAİETE
Sahibi:
YENÎ İSTANBUL NEŞRİYAT LtMÎTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal HL SAKLICA Bu sayı d a yazı İşlerini fiilen idare eden : Sacld ÖGET
Neşredllmiyen yazılar iade edilmem
Basıldığı yer t
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LtMÎTED ŞİRKETİ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 57 —
Fakat yine bunlsr arasında bir tanesi daha vardı kİ, adamcağızın başına gerçekten bir İş açacağa benziyordu: Isa Bey, o günlerin kargaşalığı arasında parti arkadaşlarından birinin babasına bir hıyarcık ameliyatı yapmağa kalkışmış ve yanlışlıkla bir şiryanı kesmişti. Kan dur-durulamayınca, doktora asistanlık yapan Cüce Kalfa bayılmış, muayenehanedeki gürültüye koşan Hacı Müslim Bey koşmuş ve durumun vahametini görünce hemen bana haber «aldırmıştı.
Isa Beyin yüzü sapsan idi. Fakat küstah ve cakacı edasını kaybetmemişti. Beni görünce başım arkaya atarak ve alay eder gibi dudağının bir ucunu burkarak ağır bir sesle;
— Hacı Bey telâş ediyor, dedi.
Hacı Beyin telâşı pek yersiz sayılamazdı. Çünkü zaten birkaç çeşit hastalığı olan hasta, Isa Beyin şezlongu üzerinde ölüyordu; hattâ ölmüştü.
Yine avukat Kör Samlnin günahına girmlye-ylm ama bir parça da Hacı Müslim Beyin parma-ğiyle şimdi bu mesele de, Öteki dâvalar arasında, mahkemeye düşmüş bulunuyordu.
İtiraf etmeliyim ki, ben bu meselede Isa Beyden daha ez sıkıntı çekmemişlmdlr. Vaka hıyar-ı cık denip geçlliverecek bir vaka değildi. Uzun müddet işlemiş bir ayak yarasından kasığa yürü-281
müş derin ve iltihaplı bir bubon'du. Doktorun aylardan beri kapalı duran bir muayenehanede, iki politika kavgası arasında, külüstür bir iki Alet ve Cüce Kalfanın aslstanlığiyle bıınu açmağa kalkması hata idi. Çok derin olan şiryanın kesilmesi hata idi ve benim görüşüme göre hata bunlardan da İbaret değildi. Hükümet doktorunun yazdığı basit bir gömülme izni raporunda bunlar şöyle böyle bir formüle bağlanabilirdi. Fakat bir mahkeme karşısında, şahit sıfatiyle, İfadeleri lâzım gelince iş değişirdi. Bir yanınızda bir Ölü yatı, yor, bir yanınızda bir ihtiyar meslektaş kökünden baltalanan bir ağaç gibi ayakta sallanıyor. Siz İki arada bu hastalardan ne kadarının hata, ne kadarının her gün hepimizin başına gelebilecek kaza, ne kadarının ihmal veya başka bir İnsanlık taksiri olduğunu ayırdetmeğc uğraşıyorsunuz. Hele ki, aradan zaman geçmiştir ve gördüğünüzü İyi gördüğünüzden ve İyi anladığınızdan zaten hiç bir zaman emin olamıyarakaınızdır.
Halbuki benim için güçlük bundan da İbaret değildi. Hacı Müslim Bey raporumu ev sahibi sı-fatlyle muayenehaneden çıkarmağa uğraştığı Isa Beye karşı bir silâh olarak kullanıyor, onu benimle, beni Cellle İle açıktan açığa tehdit ediyordu.
Bazı raporlarım için öteden beriden yapılan tazyikler kazadaki İlk senelerimde beni çok rahatsız etmişti. Bakarsınız birkaç gün İşine gidememiş bir memur, imtihana hazırlanamamış bir mektep çocuğu İçin hastalık raporu İsterler, bakarsınız ağaçtan düşmüş bir adamın Ölümünde vaktiyle falan muharebede aldığı yaranın tesirini görürsem çoluk çocuğunun birkaç kuruş fazla aylık alacağını söyleyip boyun bükerler. Yerine, zamanına ve maalesef çok kere de söyllyenlerin şahsına göre “evet” veya “hayır” derdim. Fakat hepsinde ayn ayn üzülür ve düşünürdüm. Fakat 282
hiç birisi bana bu Isa Bey vakasındaki kadar ağır gelmemiştir. Nihayet İsa Bey, günün birinde muayenehaneyi bırakmağa razı oldu ve öte taraftan dâva sahibi de kendiliğinden dâvayı bıraktı.
★
Isa Beyden kalan muayenehane küçük bir tamirden geçtikten sonra bana kiralanıyordu. Buna çok lçerllyen doktorun gitgide sarpasaran dâvalarından boş kalan saatlerini bana söğüp saymakla geçirdiğini İşitiyordum. Çok uzun sürmedi. Bir gece beni yatağımdan kaldırarak onun evine götürdüler. Isa Bey arkasında yakası yırtılmış bir beyaz entari ile yatağında tıkanıyordu.
— Gel oğlum, dedi, J)lr anjin krizi geçiriyorum, her halde...
Ben hastalarıma daima emniyet vermiş sakin çehremle:
—Allaha emanet efendim... Sanırım kİ, bu sinir yorgunluğundan İleri gelme bir fos anjin krizidir. Belki ingaaüah öyle değildir, diye cevap verdim.
O geceden sonra Isa Beyle dost oluyorduk. Hem o kadar ki, ben ara sıra bir iki geceliğine vilâyete gidince: “Sen kasabada olmadığın zaman âdeta korkuyorum oğlum” diyordu.
Adım artık Hacı Müslim Bey gibi onun İçin de oğlum olmuştu.
LV EVLİLİK
Nişanlılığımızın devam ettiği bir kaç ay İçinde Hacı Müslim Bey nedense beni Cellle ile yalnız bırakmağa yanaşmadı. Arada bir Dere-boyuna yemeğe çağırıyor, ondan sonraki gece oturmalarında da beni bulunduğum koltukta A-deta kımıldanamayacak hale sokarak durmadan İşten ve tasavvuftan bahsediyordu.
283
Yölnız kalan Cclile köşede, önünde bez parçaları renk renk makaralarla dolu bir sepet ile, bir şeyler örüp işler; dışanya çıkıp girer, sofada Karabağlı Yenge ve Çopur Huriye ile fısıldaşıp gülüşüı-dü.
Haftalardan beri bir yandan boyanıp bir yandan eşyası yenilenen evdeki düğün hazırlıklarından yorgun düştüğü İçin ara sıra da sofadaki kanepelerde bir parça uyuyor ve yüzünü yıkadıktan sonra, şakaklarına yapışmış ıslak saçlar ve biniz şişmiş gözlerle eski yerine gelip oturuyordu. Bir gece bunu benim karşımda da yapınca Karabağlı Yenge onun hesabına, utanarak İşlemekte bulunduğu bir ipek mendili kapıp bana getirdi ve köşesindeki markamı göstererek: “Kimin için işleniyor bu Sabri Bey?” diye gönlümü almağa uğraştı.
Bu gecelerin bütün heyecanı Celileyi bir kaç kere gizli gizli bana bakarken yakalamamdan ve onun utanarak gözlerini kaçırmasından ibaret kalmıştır. Hattâ bir defasında az kaldı dişleriyle ipliğini koparmakta bulunduğu bir dikiş iğnesini yutuyordu. Bir de ayrılırken elini elimin İçinde bir parça fazla tutuyordum.
Kaylnbabamla dlzdize, burun buruna konuşurken hazan onun omuzları üzerinden aşırdığım hırsızlama bakışlarlylc Cellleyl seyrederek öfkelenir; “Alacağın olsun Hacı Müslim Bey... Bak bir kaç hafta sonra onu sana gösteriyor muyum?” derdim.
Nihayet evlenmemize bir hafta kala kayin-babamdan izin çıkıyordu. Vilâyet merkezinden getirtilen bir otomobil İle bazı eksiklerimizi tamamlamağa gidecektik ve bu aynı zamanda bir nişanlılık gezintisi olacaktı. Fakat bu defa da Celllenln kendisi Karabağlıyı musallat etli:
284
— O alış verişi iyi bilir... Biz yalnız gidersek aldatırlar, diyordu.
Fakat Celllenln bu lşde Karabağlıdan da daha usta olduğunu hayretle gördüm. Çünkü kendisi onun çekişe çekişe pazarlık ettiği eşyanın ya en ucuzunu alıyor yahut da almadan evvel daha bir iki yeri dolaşmamızı teklif ediyordu.
Kulağım kadınla çarşıya çıkanların Akıbetine dair türlü rivayetlerle dolu olduğu İçin hemen bütün paramı ihtiyaten Üstüme almıştım. Fakat Cehle bana para aarfettirmemek için babasından kati emir almış olduğunu söyledi. Bununla beraber Hacı 'Müslim Bey parayı Kara-bağlı Yengeye teslim etmek inceliğini ihmal etmemişti. Buna rağmen kızdım. Bu benim fakirliğimi yüzüme vurmak mıydı? Bunu aynen böyle söylememekle beraber bazı sitemli sözler sarfet-tim. “Estağfurullah amma öyle dedi” başka cevap alamayınca surat ettim.
Karabağlı İlk kavganın çıkmasından korkarak; “Sabri Bey ne acele ediyorsun. Cellle senin değil mİ? Korkma daha neler alacaksın” dedi. Bu söz Üzerine Cehle utandı. Benim mideme ılık ılık bir şeyler indi ve mesele böylelikle kapanmış oldu. Yalnız buna mukabil ben de bir kurnazlık düşündüm ve beğendiğim bir altın bileziği dükkâncının istediği parayı hovardaca vererek Cclileye hediye ettim. İkisi birden bağırış-maga başladılar. Ben şakaya gelmeyen bir sertlikle dayatınca kabule mecbur oldular fakat bu defa ve yine ikisi birden adamla sıkı bir pazarlığa girişerek parayı dörtte bire indirdiler ve gerisini zorla bana verdiler. Karabağlı yine hoş bir sözle gönlümü aldı: “Görüyor musun ne ka. dar seni düşünen bir hanımın var Sabri Bey”. Yine utanmalar ve gülmeler.,.
(Devamı var)
285
29 Temmuz 1950
YENİ İSTANBUL
Savfa 8
Tarafsızlığa hasret
çok. hakikatin
"Parlâmentoyu değil, matbuatı İsterim. Onu bnna verlıı, her İstediğim elimdedir», diyen def fersen, elbette ki bir hakikati İfade ediyordu.
Hafızamızı yormadan en yakın mhall küreniryalım: Oıı dört mayın nünıuneslnl hangi lalın ra tu varda isterseniz İnceleyiniz; elinize gelecek tahlil raporunda, matbuatın yüzde payı büyük olacaktır. 1945 ten bu yana. Demokrat Parti ile o devir İktidarının kapıştıkları meydan güreşinde, matbuat ekseriyeti, dalma ve dalma İktidarın köprüsü üzerine abanmış ve neticeyi sağlamıştır. Bugünün İktidarı, on dört mayıstaki tuş’ta. basının tesirini ilk plânda gösteriyorsa, bunda, tevazudan rolü var!..
Fakat, tesirini bıı derece elle tutulur halde basının, on dört mayıstan hu yana çizdiği rota,
ğına tutulduğu zaman acaba aynı tef n hür derecesine ulaşabilir miyiz?
Hükme girmeden, sadece şıı sualle İktifa edeceğini: Demokrat Partinin iktidara geçişinden bugüne kadar icraat namına bütün yaptıkları, Türk basınında bitaraf bir akis bulabilmiş midir?
Meydandaki gazete koleksiyonlarına bakarak, bu suali cevaplamak sanırım ki. kolaydır.
Hiç şüphesiz dün, muhalefetin göz yumulan hatalarına karşı ileri sürülen “körpedir,, mazereti, bugün de iktidar için varit. Fakat memleket İdareleri tecrübe sahaları olmadığına göre, iktidar mevkiine geçenleri İster İstemez olgun saymak zaruretinden nasıl kurtulabiliriz?
Kaldı ki. Demokrat Partinin dün ne kadar kendi safında bir basına İhtiyacı var idiyse, bugün de o derece tarafsız bir matbuata İhtiyacı olacaktır. İcraatının akislerini bitaraf bir basının mlhenginc vuramıyan partinin mesut yaşadığı nerede görülmüş?
O halde nereden bakarsak bakalım vardığımız netice birdir: Memleket olarak, muhalefet olarak. İktidar olarak, hattâ bizzat matbuat olarak, bir tarafsızlık hasretinin buram buram tüttüğünü görmekteyiz.
Hür basın, evet. Ama tarafsızlık da beraber!~
Amerikan Askerî Yardım Kurulunun yardımları İle Türk Silâhlı Kuvvetlerinin eğitim programı hemen hemen her tip harp usullerini İhtiva edecek şekilde genişlemektedir. Yukarıdaki recimde, ders esnafında gaz maskeni takan öğrencilerle sol geride okul komutanı Albay Arif Tekman ve Amerikan Askerî Yardım Kurulundun Yüzbaşı Casimlr Kukielka görülmektedir
Joe Louis, ringe dönüyor
New-York 28 (AP) — Hâlen 36 yaşında olan Joe LouIb, bundan İki yıl evvel İsteğiyle bıraktığı dünya ağır sıklet boks şampiyonluğunu yeniden kazanmağa çalışacaktır. Joe Louls, International boks kulübüne gönderdiği bir mektupta, dünden İtibaren antremanlara başladığını» Mî. 11 Boks Fedarasyonunun dünya şampiyonu olarak tanıdığı Ezzard Char-lea’la eylülde NEw-York veya Chicago'da karşılaşmak İstediğini bildirmiştir.
Mısır, Israili Güvenlik Konseyine şikâyet etti
Lnke Success 28 A.A. (Reuter) Mısır, İsrail’in, topraklarına kargı giriştiği bir hücumu dün Birleşmiş Milletlere şikâyet etmiş ve Güvenlik Konseyinin bu hususla tahkikat açmasını İstemiştir.
Mısır Hükümeti, uçaklar tarafından desteklenen İsrail silâhlı kuvvetlerinin Mmır hududunu geçerek 3 kişiyi öldürmüş olduklarını bildirmektedir.
Belçikada yapılan son nümayişlerin bilançosu
Brüksel 28 AA. (Afp) — Resmen bildirildiğine göre, dün akşam Kiralın oturduğu Lncken şatosu Önünde yapılan gösteriler esnasında çıkan kavgalarda 3 ü Jandarma olmak üzere dokuz kişi yaralanmıştır
Yaralılardan hiçbirinin hayatı tehlikede olmamakla beraber bazıları hastahancyo nakledilmiştir.
Brüksel. 28 A.A. (Afp) — Lacken eatosundan dönen Kıral aleyhtarları şehrin merkezinde Borsa meydanımla birçok hatibin de iştirakiyle nümayişlerine devam etmişlerdir.
"Tahttan çekit,, ve “Leopold rolsün,, bağrışmalarına şiddetli lar da katışıyordu Saat 24 te
nümayişçileri dağıtmaya muvaffak olduysa da. bazı gruplar bulvarlarda Kıral aleyhinde bağrışmalarına devam etmişlerdir.
kah-lalık-polis
Rumanyadan Filistine gidenler
Kumanya bandıralı Transllvanla yolcu gemisi, bugün öğleye doğru Köstencedpn limanımıza gelmiş ve transit olarak Hayfaya hareket etmiştir.
Gemi, bu seferinde çok kalabalık bir yolcu kafilesi taşımakta idi.
Merdinde bir kadın üçüz doğurdu
Mardin 28 (AA.) — Şehrimizde 32 çocuk sahibi AbdUlkadlr Dökmccl adında bir sebzecinin eşi emine bir batında üç çocuk doğurmuştur. Çocuklardan ikisi kız, biri erkektir.
Bediî FAİK
4
Koreye asker sevkı meselesi
göreblldlğlmlz aklıselimin ışı-
Doktor Nuri Korur, Hamaktaki Kimya Harbi Okulunda Türk Ordusu subaylarına harpta kullanılan zehirli gazların tiplerini öğretiyor. Önde ayakta Okul Komutanı Albay Arif Tekman ile Amerikan Askeri Yardım Kurulundan Yüzbaşı Caslnılr Kukielka görülmektedir.
Amerikada askerlik müddeti
12 ay temdit edildi
100,000 kişiyi eylül ve ekim içinde askere davet eden
beyanname çıktı
Washington, 28 (AP) — Başkan Truman, dun gece. Amerikan silâhlı kuvvetlerinde bulunan bilcümle askerî şahısların hizmet müddetlerini 12 ay temdit eden bir kanunu tasdik etmiştir kl, bu, kanunun yürürlüğe girmeni dejncktlr.
Bunun akabinde de Truman, bir e-mlrname İle kanunun hemen tatbik edilmesini İstemiştir.
Bu emrin medlûlüne, kara. deniz ve hava kuvvetleri gibi bahriye sllâhtmdazlan ve yedekler de dahil olmaktadır.
Emir. Truman'ın emrinden sonra ve
Bu kupondan 90 adet biriktirirseniz, Avrupada ve Türkiyede tahsil veya 10 bin veya 5 bin lira almak imkânını kazanırsınız ___-------; ‘ ’ ■ k” ■ • *.j
- •
Ankara. 28 (Hususî muhabirimiz bildiriyor):
Adnan Menderes dün Ankarada gazetecilere verdiği İzahatta Hükümet kararma karşı yapılan tenkldlere temas etmiş ve ezcümle demiştir kl:
"Bu tcnkıdlerin esasa taalluk eden hiç bir mühim görüş ve fikre dayanmadığı ve ele geçirilen bir tenkid ve hücum fırsatının kaçırılmaması gayret ve endişesi ile hareket olunduğu kısa bir tetkik İle anlaşılacaktır. Değil yalnız memleketimizin, bütün dünyanın kaderinin taayyün edeceği bu mühim anlarda ve bu derece ehemmiyetli meseleler karşısında dar parti ve politikacılık gayreti ile hareket olunmasını görmekten büyük bir teessür duymaktayız.
Hole memleketin ana muhalefet partisi olan Halk Partisinin son günlere kadar benimsemiş olduğunu İddia e-degeldlğl bir politikanın tabiî neticeleri ile karşı karşıya gelinmiş olması üzerine bu partinin bugüne kadar bütün söylediklerini ve yaptıklarını unutarak sadeco iktidara muhalefet etmek gayesiyle memleket yüksek menfaatlerini hiçe sayması ve tezattan tezada düşmesi cidden İbret verici bir hâdisedir. Daha Hükümetin kararından bir gün evvel Koreye askerî kuvvet gönderilmesinin zaruret olduğunu ileri sürenlerin bir gün sonra büsbütün başka fikirlerin sahibi
9 temmuz 1951 e kadar olan devredeki terhisleri şümulü içine almakta ve bunları geri bırakmaktadır.
100.000 kişi askere alınıyor
Birleşik
Bakanlığı dün. ekim aylarında kararname neg-
Washlngton, 28 (Apı Amerika Müdafaa 100.000 kişiyi eylül ve askere davet eden bir retınlştlr.
Bu şekilde, evvelce davet edilmiş olan 20.001) kişiye 30.000 kişi ilâve edilmekte ve ekim İçin Ihp 50.000 kişi yeniden davet edilmektedir.
eylül ayı İçin
göz ola-
ne-
olarak görünmeleri samimiyetsizliğin açık delillerinden olmuştur. Anlaşılan bunlar. İlkönce Hükümetimizin böyle bir karar alamıyacağı tahmini üzerine hücuma geçmeyi hesaplamışlar, sonra da kararımız karşısında şaşırıp hilcum istikametlerini değiştirmek mecburiyetini duymuşlar. Üç gün evvel yazdıkları mı, bugün söyledikleri mi samimidir? Bazı politika hnstnia-rının ve iktidar müptelâlarının karar ve hareketlerinde samimiyet Aramak beyhude oluyor.
Hakikat şudur kl. behemehal iktidarda kalmayı tek maddell bir program halinde kabul etmiş olanlar, muhalefete düştükleri zaman yüksek memleket menfaatlerinin icabına u-yacak yerde hiddet ve infiallerinin şevkine tâbi olmak gibi hazin bir duruma düşüyorlar.
Daha üç gün evvel Koreye askerî kuvvet gönderilmesini zaruri görenlerin ve Hükümetin karan bu zarurete uygun olarak tecelli etmediği takdirde iki büyük parti arasında bugüne kadnr devam edogelen dış politikadaki birlikten ayrılacaklarını sö.v-llyenlerln şimdi taktik değiştirme zarureti karşısında tezada düşmeleri başka türlü izah olunamaz. Biz onlara muhalefette iken Demokrat Partinin vermiş olduğu vatanperverlik misallerini hatırlatarak hareket hatlarının ne suretle tashih ve tesbit o-lunablleceğinl göstermek isteriz.
Demokrat Parti muhalefette İken her şeye rağmen dış politikada Halk PArtlsi Hükümetlerini kayıtsız ve şartsız desteklemiştir. İrticadan ve sol cereyanlardan asla medet ummamış ve bunlara asla iltifat etmemiştir.
Orduya, gençliğe, mekteplere atmaktan ve el »uzatmaktan katî rak Bakınmıştır.
Soruyorlar, ordumuzun kuvveti
dir? Etrafımızdaki tehlikenin derecesi nedir? Diğer bazı memleketler kara kuvvetleri göndermemişlerdir, bizim kara kuvveti göndermemiz tehlikeyi üzerimize çekmeye sebep olmıya-cak mıdır?
Bu iddiaların sadece umumî efkârı şaşırtmak ve sureta tenkid yapmış görünmek maksadından İleri gelmekte olduğu açıkça görülüyor.
Ordumuzun kuvvetinin ne okluğunu. etrafımızdaki tehlikenin mahiyetini bilmiyor gibi görünüyorlar.
Daha iki ay evvel kendileri iktidarda idiler. Bu sebeple hattâ durumu bütün şümulü İle bizden İyi kavramış olmaları bile farzedileblllr.
Kaldı kl, ordumuzdan dört bin kişilik bir kuvvet ayrılmasının bizim için bir eksiklik veya zaaf teşkil edip et-mlyeceğlnl takdir edebilmek için uzun boylu hesaba ve malûmata da lüzum yoktur.
10 yıldan beri zaman zaman milyonluk veya yarım milyonluk bir orduyu silâh altında bulundurduklarını İddia edegelenler kendileri değil midir?
Dört binin dört yüz bin karşısındaki nispeti bir hesap meselesi bile değildir.
Bu kararı almamak lâzımdı diyemezler. Aynı zamanda İktidara karşı ellerine geçirdiklerini zannettikleri bir hücum silâhını kullanmaktan da vaz geçemezler. İşte sarahatten kaçınmalarını. hem İştirak etmek lâzımdı, hem iştirak etmemek İcap ederdi, mânasına gelebilecek olan Ikl veçheli ve mütezat ifadelerinin sebebi budur.
Gelelim usule ve şekle ait tenkldlere:
Meclis toplantıya davet edilip kararı oradan almak lâzımdı, muhalefet ile istişare ctnıek icap ederdi diyorlar.
Meclisin toplanmasını bir Anayasa ve siyaset İcabı olarak göstermek ve hükümetimizi bu cihetten eksikli ve taksirli olmak ithamı altında bulundurmak İsteyenlere katiyetle İfade e-delim ki, bunftırın hiçbiri varit değildir. Gerek Anayasa ve mevzuatımız bakımından, gerek kanunlarımızla A-n ay as a mevki ve hükmünde tuttuğumuz Birleşmiş Milletler Anayasası bakımından, gerekse şimdiye kadar takip olunan dış politikanın bize yüklediği milletler arası taahhütlerin mahiyeti bakımından vaziyet sarihtir. Bu vaziyet karşısında Meclisin toplantıya davet edilmesini bir Anayasa zarureti olduğunu iddia etmek müdafaa edilebilir bir fikir değildir.
Birleşmiş Milletler AnayartAsına iltihak etmiş bulunuyoruz. Bu anayasa hükümleri kanunlarımızla tasdik ve kabul olunmuştur. Bu tasdik vo kabulün neticeleri ve bundan doğacak vecuibln ifası Büyük Millet Meclisince hükümete peşinen emredilmiş bulunmaktadır. Hükümetin aldığı karar Birleşmiş Milletler Anayasası ve bina-enuleyh Türk kanunları hükümleri dalreslndedir.
Meclisi içtimaa davet etmek meselesinin siyasi bir zaruret olduğu İddiasına gelince, derhal söyllycllm kl, bu mesele İlk ortaya çıktığında ve Birleşmiş Milletler Umumi Kâtibi Hükümetimize müracaat ettiği zaman gerek bu müracaat ve gerek Hükümetçe buna verilen cevaplar 30.6 1950 tarihli toplantısında Meclise arzedilmlş ve Dışişleri Bakanı tarafından verilen i-zahatla meselenin hiçbir noktası Meclisin meçhulü kalmamıştır.
Mecliste okunan Hükümetin cevabı İse vecibe ve tnahhüllerlmizln nerelere kadnr gidebileceğini göstermek hususunda hiçbir tereddüde mahal vermi-yecek açıklıkta İdi.
Bilindiği gil)i meseleyi her noktadan tenvir eden İzahat ile Hükümetimizin açık cevabı Meclisçe mütteflkan ve alkışlarla kabul edilmiştir Şu halde siyaset bakımından kararımızın Meclisin malûmat ve tasvibi dışında nlın-mış olduğu İddiası tamarnlyle yersizdir.
Gelelim muhalefetle müşavere meselesine:
Bunu bize ihtar edenler ve bizi bu hususta kusurlu göstermek İsteyenler daha dün Avrupa Konseyindeki Türk temsilcilerine Meclis muhalefet gru-pundan Ikl milletvekilinin katılması
t
X
1.
• •
dıg lltl-
(lig I-
f •
hususundnkl teklifimize karşı red cevabı vermiş olanlardır. Böyle hareket etmekle, dış politikada bizimle blrjlk yürümeyi daha evvelden reddetmiş bulunuyorlardı. Halbuki İktidarda bulundukları miıddetçc dış politikayı onlar kararlaştırmışlar ve o zaman muhalefette bulunan partimiz ise politikada kayıtsız şartsız onlara hak etmiştir.
Vaktiyle biz fırsat elverdikçe politikadaki birliğimizi göstermek çln yabancı memleketlere giden bazı heyetlere İştirak etmiştik. Makul ve meşru sebeplerle bir Ikl davete icabet etmememiz karşısında onlar bizi dış politikada vahdeti bozmuş ve milli birliği parçalama töhmetiyle suçlan-dırmışlardı. Halbuki sair makul sebepler yanında o zaman muhalefetle İktidarın münasebetleri bugünkü ile asla kıyas kabul etmlyecek bir hususiyet arzetmekte İdi. O zamanın iktidarı ve muhalefeti İle bugünün İktidarı ve muhalefetinin karşılıklı vaziyet ve münasebetleri arasında çok e-saslı farklar vardır, iki iktidar ve I-ki muhalefet birbirinden büsbütün başka olmuştur. 1946 seçimleri bu far. kı doğuran sebeptir ve Demokrat Parti daha dün türlü şartların menfi tesirlerine rağmen büyük bir heyecan ve büyük bir ekseriyetle yüzde yuz millet İradesine dayanan bir İktidar o-Jarak vazife başına gelmiş bulunuyor.
Bundan başka kendilerine de derhal hatırlatalım ki dış politikada mütemadiyen bizden birlik olmamızı İsteyenler, beş seneye yaklaşan muhalefet devremizde haricî meselelerde, mütemadi ısrarlarımıza rağmen kendi gruplarına verdikleri İzahatı grupumuza da bir kere dahi vermek lüzumunu kabul etmemişlerdir. Kaldı kl bu meselede İstişare, bir partilerarası mücadele meselesi olmanın ötesinde, hattâ lüzumsuz da sayılabilir. Çünkü Kore meselesinde hükümetin tuttuğu hareket hattını onlar da tasvip etmişlerdir
Dahası var, esasen bugünkü hükümetin kararı, onlar tarafından da takip edilen yolun ve girişilmiş olan taahhütlerin en tabii neticesidir Binaenaleyh bu meselede başka bir türlü karara varılmasını kendileri teklif e-demezlerdl. Üstelik, yukarıda da belirttiğim gibi kararımıza takaddüm e-den neşriyatlarında ileri sürdükleri fikirleri de herkes gibi öğrenmiş bulunuyorduk.
işte bütün bu sebeplerle istişarede bulunmak hususunun ihmal edilmiş olmasına müsamaha ile bakılabilir. Fakat bu gibi İstişarelerin kıymet ve e-hemmlyet verdiklere öğrendikten sonra ileride kendilerini tatmin edeceğimizden emin olabilirler.
Gönül İstiyor kl. en ehemmiyetli bir memleket meselesi karşısında rakibini vurmak ve iktidara yaklaşmak gayesi İle sapmış oldukları bu nahoş yolun kendilerini memlekete zararlı olmak mevkiine düşürebileceğini kavrayarak bir an evvel memleket men-faaletrlnin gösterdiği istikamette bizimle bir hizaya gelsinler.
Bir de bir kaç gün evvel Î9tanbulda kurulmuş olan Barışseverler Cemiyeti namına Büyük Millet Meclisi Başkanlığına çekilen bir telgraf münasebetiyle düşüncelerimi arşedeyim.
Bu cemiyetin milletlerarası bir kökü olduğunu bilmekteyiz, bu barış severlerin sevdikleri barışın mahiyeti hakkında da malumatımız tamdır. Komünist tecavüzlerini Korede karşı lamaya giderken İçimizde aynı mahiyetteki tahrikatın mânasını Türk u-nıumî efkârı anlamakta ve hükmünü vermekte elbette yanılmıyacaktır.
Hükümet programında komünistlikle müessir bir mücadeleye geçeceğimiz IfAde olunmuştur Biz, hiçbir kimseye hiçbir teşekkül için hürriyeti yok etme hürriyetini kabul etmiyoruz. Bu sebepledir kl, hürriyeti yok etme nıak-sadlylo memleketimizde partiler kurulamaz. Kanunlarımız bunu âmirdir Ancak bazı kimselerin fırsatını bulup ve maksatlarını gizleyip memleket I-çin bu zararlı yolda faaliyetlerini arttırmak İstemekte olduklarını görmekteyiz. Vaktiyle bunlara karşı mücadele tam tesirini göstermemiş İse bunun bir sebebi eski İktidarın mühim mevkilerinde kendilerini dost ve himaye e-dicl şahsiyetler bulmuş olmalarıdır Bu hakikat memleketçe de bilinmektedir.
Bizim İdaremizde bu gibi haller as-lâ görülmiyecektir. Hükümet ve parti tam mânaslyle kararlıdır. Bu mevzuda kanunların menettiği hususları şayet müeyyide veya hüküm noksanlarından istifade suretiyle devam ettlre-blllyorlarsa yeni hükümler ve müeyyideler bulmak suretiyle de hele şu nazik zamanlarda memlekete büsbütün zararlı okluğu âşikâr olan bu gl bl hareketleri mutlaka Önllyeceğlz.
Dünyanın geçirdiği Ikl büyük harp ve son bir kaç senenin yaşanılan tecrübeleri İle sabit olmuştur kl memleketlerin mutlaka müdafaa dünyaca olduğu bir devirde yaşamakta ğumuz açık bir hakikattir.
Kore’de, bayrağımızın dalgalanmanı en idealist ve en realist gaye ve görüşlerin bir neticesi olacaktır.
Uzak diyarlara memleket çocuklarının scvkf'.dllmekte olduğu halikındaki yazılar, bazılarının üstü kapalı bir tahrik yolunda olduklarını m ektedir.
Vatan vazifesi İçin askere memleket çocuklarının ancak ket hudutları içinde kullanılabileceği ididası hiç bir hukuki kıymet ifade etmedikten başka nasıl bir bozgunculuğa sapılmış olduğunu nnlatmnya kafidir.
Hükümetin kararının asil milletimizin ruh v(» iradesine tAmamlylo uygun olduğuna kaniiz. Bu sebeple milletimizin, Hükümetin bu kararını tanı bir tasviple karşılıyacağına ve karşılamış olduğuna emin bulunuyoruz.,,
• •
istiklâl ve mevcudiyetleri kendi coğrafi hudutlarında olunmaz. Sulhte ve harpte bir kütler birliğine varılmış oldu-
İfşa et-
alınan nıornle-
Tafsilâtım hor pazar günkü (YENİ tSTANBUL) da arayı-njz.
Amerikalılara göre :
Avrupa savunması en
^Amerikanın ilk müdafaa
hattı Avrupadan geçer»
1
Washington. 28 A A. (AFP) — Yüksek bir Amerikan şahsiyeti Francc -Presse Ajansı muhabirine, “Avrupa-nın müdafaası Amerikan genelkurmayının en e «aslı meşguliyetlerinden birini teşkil etmektedir,, demiştir.
Aynı şahsiyet “Dünyada Amerikanın ilk müdafaa hattı olarak kabu1 edilen,, Avrupanın müdafaası uğrunda Amerika Birleşik Devletlerinin muhtemel mütecavizin İşine gelir tarzda kuvvetlerini dağıtmıyacağını da sözlerine İlâve etmiştir.
Washlngton, 28 A A. (Rcutcr) — Bir hnrp vukuunda bitaraf kalmaları veya le birlikte savaşmaları yellerin bilhassa Doğu
giriştikleri propaganda faaliyetlerine mukabil batılı devletlerin ne yaptıkları yolunda kendisine tevcih sual üzerine. Birleşik Amerika lerl Bakanlığı sözcüsü dün şu natta bulunmuştur:
"Birleşik Amerika, doğudan
cek muhtemel bir taarruza karşı Ba-
Almanların Sovyetler-İçin Sov-Almanyada
edilen Dışiş-beya-
gele-
Ingiliz Bahriyesinde sabotaj hareketleri
tki Polonyalıdan şüphe ediliyor
Londra, 28 A. A. (AFP) — Daily Telegraph gazetesine göre, Ports-mouht limanında cephane yüklü 8 mavnanın İnfilâkı sebepleri üzerinde tahkikat yapan Ingiliz mukabil casusluk servislerinin şüpheleri, liman bölgesinde yerleşmiş bulunan iki PolonyalI üzerinde temerküz etmektedir.
Gazete, bu şahısların harp esnasında İngiliz makamları tarafından “baltalayıcı,» olarak kullanıldıklarım, fakat aralarından birinin komünist propagandası neticesi bilgilerini îngilte-reye karşı kullanmaya teşvik edilmiş olmasının muhtemel bulunduğunu ilâve etmektedir.
Gürültüye karşı Roma Belediyesinin aldığı tedbir
ar-ol a-
(Afp) — Roma gürültülü şehri
Roma, 28 A.A. tık dünyanın en rak telâkki edilemiyecektlr. Filhakika Belediye Balkanının karariyle 12/8 1950 tarihinden itibaren şehirde klakson çalmak yasak edilecektir. Bütün motorlu taşıt vasıtalarının ek-zos borularının İyi halde tutulmalına itina edilecektir.
Bundan başka radyoların da bir dereceye kadar seslerini yükseltmelerine müsaade edilecektir. Gece sokaklarda şarkı söyleyen veya gürültü yapanlara da şiddetli cezalar verilecektir.
Sırp köylüleri dün Belgrada yürüdü
Köylüler, mahallî makamların yolsuz hareketlerini protesto ettiler
Frankfurt 28 (YtRS> — Şimdiye kadar hiçbir komünist memleketinde görülmeyen bir nümayiş. Belgrad da yer almıştır 600 Yugoslav köylüsü Belgrad’a yürüyerek mahalli komünist makamlarının yolsuz hareketlerini Sırp Cumhuriyeti Başbakanı Stam-bollc'o bildirmişlerdir.
Köylülerin elinde hiçbir levha olmadığı gibi silâh da bulunmuyordu
Grotza mıntakasından gelen köylüler mahsulün dörtte birinin resmî makamlar tarafından alınmasını protesto etmek istiyorlardı. Stnmbolic’in yardımcılarından biri köylÜlero lüzumlu tahkikatın açılacağım bildirmiştir.
• •
38 Çek mahkûm oldu
Prag. 28 (AP) — Otuz sekiz Çek. dün. ana vatanlarının komünist Hükümeti aleyhinde faaliyette bulunduklarından dolayı mahkum edilmişlerdir.
Prag’da dün 12 kişi on Ikl seneden yirmi seneye kadnr değişen hapis cezalarına çarpılmışlar ve Ostra-vnda kısmı âzamisi eski posta memuru olan 21 kişi bir seneden müebbet hapse kadar giden muhtelif cezalara mahkûm edilmişlerdir. Ostrnvada bir sanık beraat etmiştir.
Her İki büküm de, 8 haziranda Prag’da yapılmış olan İhaneti vataniye duruşmasının akisleri olarak müşahede edilmektedirler.
Prag radyosu başkentte mahkûm edilmiş olanların hususi bir İktisadi komisyon kurmuş olduklarını ve hü-kâmeti devirdikten sonra bunu faaliyete geçirmeyi tasarladıklarını belirtmiştir.
tı Almanyayı müdafaa etmeye azmetmiştir. Batı Almanyanın bundan aslâ şüphe etmemesi lâzımdır.,,
Frankfurt. 28 A. A. (United Press) — Amerikan ordusundan bildirildiğine göre, Avrupada bulunan bütün Amerikan ordu mensuplarının hizmet müddeti 6 ay uzatılacaktır.
• ■
Selim Sarperin
beyanatı
de İlâ-
Türkl-
sıiratle
Lake Success. 28 A. A. (AFP) — Türklyenin Birleşmiş Milletlerdeki Başdelegesl Selim Sarper dün öğleden sonra yaptığı basın konferansında demiştir kİ:
“Türkiye batı devletleriyle birlikte Atlantik Paktı veya meselâ Akdeniz paktı gibi Atlantik Paktına bağlı bir ittifak sistemiyle kolektif bir savunma sistemine dahil edilmedikçe kendini emniyette hİssedemiyecektlr.M
Lake Success, 28 A.A. (AFP) — Ankarada bir ay kaldıktan sonra vazifesi başına donen Türklyenin Birleşmiş Milletlerdeki Başdelegesi Selim Sarper Lake Success'e varışından bir kaç saat sonra, milletlerarası hâdiseler karşısında Türklyenin durumunu incelemek üzere bir basın konferansı yapmıştır.
Selim Sarper konuşması esnasında Türkiye Hükümetinin Atlantik Paktı veya buna bağlı Akdeniz ittifakı gibi bir müşterek savunma sistemine katılmak arzusunda olduğunu belirttikten sonra bu mevzuda herhangi bir talimatı havi bulunmadığını söylemiş fakat bununla beraber hükümetinin batılı devletlerle beraber müşterek bir savunma sistemine katılmak için teşebbüslerde bulunduğunu ve bu yoldaki gayretlerine devam ettiğini ve etmiştir.
Selim Sarper bundan başka yenin karşı karşıya bulunduğu iki hayati meseleyi halletmek üzere süratle çok büyük bir İktisadî yardım elde etmek zaruretinde olduğunu da belirtmiştir ki, o meseleler de şunlardır:
1 — Türkıyenin herhangi bir yabancı taarruzuna karşı güvenliğini temin,
2 — iktisadının istikrarlı bir mahiyet alması,
Türk delegesi, “Kore hâdiseleri bir memleketin zayıflığının mütecavizi cesaretlendirecek en kuvvetli âmil olduğunu gösterdi,, demiştir.
Bir suali cevaplandıran Selim Sarper, “Türkiyede hiç kimse Sovyetler Birliğiyle bir saldırmazlık paktı akdini aklından geçirmemektedir., demiş ve Türk - Sovyet münasebetlerinin ancak Birleşmiş Milletler çerçevesi dahilinde işbirliği yapmakla düzelebileceğin! ifade etmiştir.
Türk Hükümeti Koreye 4500 mevcutlu kara kuvveti göndermeye karar verdiği sırada Ankarada bulunan Selim Sarper bu kuvvetin piyade silâhlarından başka silâhlarla takviye edilmiş bir piyade tümeninden ibaret olacağını sandığını söylemiş ve Türklye-de âmme efkârının Kore harbi hakkında Birleşmiş Milletlerce alınan kararları ve Birleşmiş Milletlerde ekseriyetle verilen her türlü kararı ta-mamiyle desteklediğini ifadeyle demiştir kl:
“Türk Hükümetine göre barışı muhafaza ve tecavüzü ortadan kaldırmak için bu milletlerarası teşekkül tek İmkânı teşkil etmektedir...
Türk delegesi bundan sonra hükümetinin Güvenlik Konseyinde Ortadoğu bölgesine ayrılan yere namzetliğini koymak niyetinde olduğunu teyid-le. Türklyenin. fikirlerini öğrenmek üzere. Birleşmiş Milletlerdeki bir çok heyetlerle temaslarda bulunduğunu ve bu temaslar neticesinde Türklyenin Güvenlik Konseyine seçilme ihtimalinin kuvvetli olduğunun anlaşılmış bulunduğunu ilâve etmiştir.
Sarper sözlerine devamla bilhassa yakın ve Ortadoğu coğrafi bölgesinde bulunan 11 memleketten 6 sının şimdiden Türk İyeyi desteklemeyi vadettik-lerlni ve yakında Arap Birliğine mensup diğer 5 devletten de uygun bir cevap alınacağı ümidinde olduğunu belirtmiştir.
İzmirde bir orman
yangını
İzmir 28 (Hususî muhabirimizden) — Çeşme ilçesi yolunda Glllbahçeden başlayan büyük bir orman yangını genişllyerek Tatarçeşmesi Istlkame. tinde rüzgârın tesiriyle korkunç bir şekil almıştır. Jandarma, asker ve köylünün yardımlyle yangın 30 saat devam ettikten sonra söndürülmüştür. Bir çok körpe çamlar ve zeytinlikler yanmıştır. Yangının çıkış sebebi tahkik ediliyor.
Erzurumda zelzele
Erzurum 28 (A A ) — Şehrimizde bu sabah saat altıyı otuz beş dakika gece orta şiddette 8.10 saniye süren bir deprem olmuştur. Hasar yoktur.
r
1 aralık 1960 de çekilecek büyük kuramıza İştirak için a-eagıdaki kuponlardan 90 tane getirerek bir kuru numaram a-labllccek'rinlz.
Yeni htanbul’un KUPONU
flayfa 4
YENt Î8TANBUL
29 Temmuz 1980
DEMİRPERDENİN İÇİNDEN
Meraklı bahisler
Cennet mi, cehennem mi?
Otobüsle
terbiyesi
Rusyadaıı kaçan bir mülteciye göre, bunun cevabı, hangi memleketten geliniyorsa ona bağlıdır
Avrupa turu
SİNEMA
ll.MI.lltl
fAlmanyadak! Rus bölgesinden batı bölgesine kaçmadan önce, Binbaşı Mikhailof, Doğu Berllndeki Rus karargâhı olan Karlshorst’ta Sovyet Dış Ticaret Dairesinin ileri gelen bir memuruydu. O bölgedeki şartlan iyice tetkik edebilecek bir durumdaydı ve Rus bölgesindeki her Rusun, Sovyet Rusya’ya ergoç dönmek ihtimalinden dehşet duyduğunu, lâkin buna rağmen bu bölgenin Sov-yeUeştirllmesine Amansız bir şekilde devam ettiğini söylemektedir.)
Sovyet makamlarının Alınanlara tatbik ettikleri sistem, asgarî yiyecek, âzami iş gördürmektir
Y n z a n î
Binbaşı V. V. MİKHAİLOF
flOÖU Almanyadakl Rus işgal böl-■Jgesi. orada yaşıyan Almanlara cehennem hissini verebilir; lâkin batı dünyasının bu ufak kısmı ile olan İlk temasımız, biz Rusların göz. lerinl açmıştır ve yegâne korkumuz Sovyetler Birliğine İade edllmemiz-dir.
îlk bakışta. Doğu Almanya bize cennet görünür, lâkin çok geçmeden buranın da devamlı surette Sovyet-leştirildlğinî görürüz. Orada da gizli polis teşkilâtı vardır ve teneffüs ettiğimiz “hürriyet” zahirîdir. Batı hududunun öte tarafında hakiki hürriyetin mevcudiyeti, mukavemet e-dilmez bir cazibedir. Fırsat ve imkân bulanlar —cesaretleri de varsa— kaçmıva teşebbüs ederler. Çoğu muvaffak olur, lâkin çoğu da yakalanır ve ortadan kaybolurlar.
Almanvaya hareket etmezden önce, ufak grupumuz kontrol subayı o-larak ihtimamla yetiştirilmişti. Sosyalist bir devletteki hayatın bahşettiği nimetler yerine Almanyada kapitalizmin korkunçluğu İle karşılaşacağımızı, lâkin evvelce bombardıman edilmiş bir mahallede hiçbir suretle temas etmememiz İcap eden bir halkın husûmeti ortasında rahat bir hayat süreceğimizi, yaşatmak veya öldürmek salâhiyetine malik bulunacağımızı bize bildirdiler.
1946 yılı sonbaharında Alnıanyaya vasıl olduğumuz vakit, bize ısrarla telkin edilenden çok farklı bir manzara ile karşılaştık. Hayretle gördük man lüks Aile
yordu. Altı yıllık bir savaşa rağmen, kalorifer, kristal ve çini eşya, masa örtüleri ve sağlam eev eeşvası vardı. Halk, hâlâ kendi ev ve lalarının
ki, harabeler arasında bile, Al-halkı bizim İçin inanılmaz bir olan bir hayat sürmekteydi, başına bir odadan fazla düşü-
İare gidilebilir. Bundan başka her yazıhane ve büroda gizli polis teşkilâtının bir mümessili bulunur. Bu a damın hüviyeti herkesçe malûm İse de M.G.B, nln emri altında gizli o-larak kaç hafiye ve muhbirin çalıştığını kimse bilemez. Yanıbaşınızda çalışan memur arkadaşınız bunlardan biri olabilir.
Doğu Almanyada hayat, Sovyetler Birliğindeki gibidir. Daima korku 1-çlnde ve büyük bir tehlikenin gölgesinde yaşanır. Rusyadan gelen mektuplar 20.000 katlar Rıısun ikamet ettiği Karlshorst’ta bin kadar memur tarafından sansür edilir. Rus gazeteleri dahi bu sansürden muaf tutulmaz ve almanca basılan gazeteler içinden ancak Rus işgal kuşetlerinin organı olan “Neues Deutsch-land” ın Doğu Almanyada satılmasına müsaade olunur. Doğu Berlinde sinema ve tiyatrolara gidiş teşvik o-lunmaz. Resmî eğlence yerlerine yapılan ziyaretler, yegâne hoş görülenlerdir. Lâkin votka, pazar günleri de boldur.
Sovyet bölgesindeki zihni İşlek her Rus. boğucu bir korku İle pençeleşmektedir. Almanlar bile onlardan daha iyi durumdadır, zira hiç olmazsa Almanlar, dost ve düşmanlarının kimler olduğunu bilmektedir.
Yabancılarla temas yasaktır
Rusların Almanlarla herhangi bir temasta bulunmaları yasaktır. Hattâ peyk devletleri mensuplarlyle dahi temasta bulunmak tehlikelidir. Çekoslovak Ticaret Heyetinin bir a-zaslyle İntourlst Lokantasında yemek yiyen bir arkadanım tevkif e-dilmiş ve ancak Amirinin şefaati ü-zerine 7 günlük hapisten sonra tulabilmiştl. Meslektaşlarımdan bir Alman kızı İle dost olduğu Rusyaya iade olundu. Sonradan tiğime göre, kendisini asmış.
Sovyet askerî İdaresi mensuplarının çoğu İle Almanlar* arasında kin yoktur. Her yıl Sovyetler Birliğine dönen onbinlerce Rus, geriye hep aynı
haberi götürmektedir: Tahrip edilmiş bir “kapitalist” bölgede dahi Ru8yadakinden daha büyük bir konfor ve lüks vardır. Lâkin bu haberin Rusyada etrafa fazla yayılmaması için, dönenler İmkân nispetinde en uzak bölgelere yollanmaktadır.
Trampa yapmak tehlikelidir. Bununla beraber, Almanyaya gelen Rus kadınlarının hattı hareketi, Hıısyacla-kİ durum üzerine manidar bir ışık saçmaktadır. Alman esnafının fakirliğine rağmen, doğu bölgesinde I-mal edlilp Alman mağazalarında teşhir olunan Işporlalık mallar Sov-yetlor Birliğinin sıkıcı ve üzücü tahditlerinden yeni kurtulan Rus kadınları için mukavemet edilmez bir cazibedir. Rus kadınları, dolma kalemleri. pudra kutularını ve höttâ gümüş çakmaklarını yiyecek maddeleriyle trampa etmektedirler. Bu, tâ-btatiyle memnudur ve yakalandıkları takdirde bu kadınlar ekseriya 1-sıtılmamış kametinde karlar.
Tehlike,
Son günlerde Londrndn çalışan o-tobüslerden dördü seyrüseferden Sinmiştir. Otobüs servislerinden faydalanan milyonlarca Londralı tabl-atiylc bu otobüslerin noksanlığının farkında değillerse de, yakında bazı dış memleketlerde bu otobüsleri görecek bir çok kimseler gözlerini oluşturacaklar ve kendi kendilerine rüyı görüp görmediklerini soracaklardır. Zira Londranın meşhur çift katlı kırmızı renkli otobüslerinden olan bu dört araba pek yakında bir Avrupa turnesine çıkacaktır. Sekiz Avrupa memleketinde 7.200 kilometrelik bir seyahat yapacak olan bu otobüslerle 1951 Büyük Britanya Festivalinin reklâmı yapılacaktır.
Turne Norveçte başlıyacaktır. Otobüsler havai elektrik kablolarına değecek kadar yüksek olduğu clhelle Oslo sokaklarından geçerlerken şehir, de tramvay seferleri duracaktır. O-tobüsler Holftnda hududunda motosikletli polis müfrezeleri tarafından karşılanacak ve Holûndayı böylece dolaşacaklard r.
tar-
sahlblydi.
kışm 60 doğu markı, markı olan banyolu, iki odalı bir
vagonlar içinde doğu lsti-uzun bir yolculuğa Çı*
satın aldı ve oto-memuru «atı? be-Bundan aslâ mp-kap ettiği hakle,
kur-biri, için İşit.
Almanlar için de mevcuttur. Meaelâ, Sonneburg’lu bir Alman aallzadcsl bir resmi Sovyet heyetinden bir otomobil mobill satan Rus delini Ihtilâs etti, sul tutulmaması ‘
Alman asilzadesi hapse mahkûm oldu.
“Müttefik” lerden hediye kabul etmek yasaktır. Berlinde dört devlet mümessillerinin iştirakiyle yapılan bir toplantıyı mütaakıp bir Amerikalı bana bir “Eversharp” kalemi hediye etmek istedi ve reddedişim üzerine hayrette kaldı. Kalemi alamazdım, zira bir hafiye beni görmüş olabilirdi.
Sovyet makamlarının Almanlar» tatbik ettikleri sistem, asgarî yiyecek, Azami iş gördürmektir. Bu makamlar, komünizmi kabul ettikleri takdirde kendilerini daha iyi bir istikbalin bekleyeceğine Almanları kandırmıya gayret etmektedirler Lâkin tıpkı Huşlarda olduğu gibi,komünizm, Almanlar» da hiç bir Ümit beslememektedir.
Rus efendilerin, Almanlarla paylaştıkları tek bir şey vardır:
İhbar edilmek, tevkif olunmak ve sürülmek korkusu. Eğer batıya kaçmak bu kadar tehlikeli olmasaydı, Ruslar hemen hepsi, benim yaptığım gibi hududu geçmlye ve hürriyete kavuşfnıya teşebbüs ederlerdi.
yazın mut-apartman
Kirası,
40 doğu faklı ve bana tahsis edildiği vakit, alışık ol-
madığım bu yenilik karşısında hayrette kaldım. Evvelce 3000 marka muadil olan aylığın 5000 marka çıkarıldı ve bana gayet bol ve iyi ev-saflt tayınlar verildi. Yüksek memur ve subaylar için ayrıca bir munzam et, tereyağı ve şeker tayını vardı. İşgal makamlarına mahsus dükkânlarda İyi kalite kostümlük kumaşlar Rusyadakinln —bulunduğu far-zoiunda dahi— ellide biri fiatme idi.
Öğrenmek
VE ÇOCUKLARIMIZ
Mademki filmler, çocukların benlikleri üzerinde
ruhi
eıleıı öğretici,
bir defa getirterek çocuklara seyrettirmek ve çocuk matineleri yapmak lâzımdır
inkişaflarına, tekâmüllerine,
İyi örnek olucu
beyaz perdeye aksettirilince bir mâna kazanır ve bizi ken-çeker. Bunun sebebi, filmlerin vasıtasıyla gerçeği müşahede
müessir olmaktadır, o halde onların istikbal hazırlıklarına yardım edecek mevzuları ihtiva filmleri hiç değilse on beş günde veya ayda
Otobüslerden üçü festivalin reklâmını yapmak İçin küçük seyyar sor-gi’er haline getirilmiş olup, binlerce kişinin bu sergileri ziyaretleri beklenilmektedir.
Bundan evvel de Londra otobüsleri bu gibi ödevlerle denizaşırı memleketlere gönderilmiştir. Birinci Dünya Harbinde bu otobüsler askeri nakllynt meselesinin halline yardım için Fran-sada kullanılmıştır.
Prense* Margaref’ln gençlik
teşekküllerine karşı İlgisi
İngiliz Kiralının küçük kızı Prenses Mnrgaret henüz 19 yaşındadır. Ancak ağustosta 20 yaşına girecektir. Buna rağmen şimdiden kendi yaşındaki diğer herhangi bir prensesten çok daha geniş ölçüde İngiliz âmme hayatında faaliyet göstermektedir.Bu yaz, şimdiye kadar geçirdiği en faal mevsimi teşkil edecektir. Zira bir kaç aya kadar ikinci defa anne olarak ablası Prenses Elizabeth'ln normal o-larak ifa etmesi gerekli resmi Ödevlerden bir çoklarını küçük Prenses ü-zerine almış bulunmaktadır.
Prenses Margaret canlı şahsiyeti ve tabii neşesini, Kıral ailesine has âmme hizmetine bağlılıkla meıcedebil-mektedir. Son zamanlarda resmi ve önemli bir çok faaliyetler arasında memleketteki millî gençlik teşekkülleriyle de çok yakından ilgilenmeye başlamıştır. Sosyal ve millî hayatın bu alanında gittikçe artan bir rol oynamaktadır.
Böylece,. subaylarımız, disiplin sağlamak için Rusyaya iade tehdidine sık sık başvururlardı ve aynı zamanda bu tehdidi askerlerin sadakatini ölçmek için kullanırlardı. Meselâ vazifesini başarlyle İfa ettiği Doğu Alnıanyadakl hayatı sevdiğini «öyliyen bir arkadaşım, Rusyaya iade edilip 25 yıl ağır hapse mahkûm edilmiştir.
II Hicri 19 5 0 TEMMUZ 29 Cumartesi Rumi
Şev a Al 14 1369 Tem. ' 16 1366
VAKİT VASATI EZANI
Güneş 5.51 9.22
Ofle 12.20 4.51
İkindi 17.16 8.47
i Akşsm 20.29 12.00
II Yatın 22.19 1.50
îmsâk 3.50 7.20
Her tarafta giril polis:
bulu, hudut-herkcs, en kı-
M.G.B. nln (gizli polis teşkilâtının) ajanları ve devrlyeleri bütün Doğu Almanya bölgesini kaplamaktadır. General Serof’un emrinde nan bu ajan ve devriyeler saz bir nüfuza maliktir ve en yüksek rütbeli subaydan
demsiz askere kadar, onlardan müthiş surette korkar. En ehemmiyetsiz bir kabahat insanın Rusyaya ladesi İçin kâfidir. Berlinln batı kesimlerini dahi ziyaret etmek tehlikelidir; ancak grup halinde ve bir M.G.B. âmirinin nezareti altındadır kİ bura-
HAH. 1 — Senfoul-
2 — Tomston Cani-
(43595) 1 — Gece
Yeni neşriyat
ANKARA TARİHİ
Ankara’nın Türkler eline geçtiği tarihten Mustafa Kemal karaya ayak baktığı kadar
Paşanın An-Uk günlere
emekli pro-(Ankara Ta-
İstanbul Üniversitesi fesörü Avram Galantt, rihi) adiyle bir eser meydana getirmiştir. Tarihçi profesör bu eseri her bir bölümü bir rnevzudan bahseden on altı bölüme ayırmıştır. Bunlar a-rasında, Ankara kelimesi hakkında İleri sürülen on yedi mütalâayı ihtiva eden bölümle Ankara şehri; tarihi, ziraatı, ticareti, sanayii, maarifi, büyük AnkaralIlar, İstiklâl Harbi za. manında Ankara vaziyeti, Ankara ca. mileri ve sokakları vesalr bahisler vardır. Güzel ve temiz bir baskıdan çıkmış, nefis bir kâğıda basılmış, u-zun tetkikler mahsulü olan bu eserin fiyatı iki buçuk liradır. Profesör bu Ankara Tarihi kitabı İle on ikinci e-aertnl neşretmiş bulunuyor. îstanbul-da TAN matbaası İle diğer kitapçılarda satılır. Tavsiye ederiz.
BEİOÛLU CİHETİ
AKIN 1 — ŞehrAzadm Doğucu. 2 — ölmlyen Rüyalar. 3— Öldüren Keman.
ALKAZzAR (42562) 1 — Kılıçların Gölgelinde. 2 — Kabadayılar Kıralı.
AR (44394) 1 — Vatan Kurtaran Aslan (Renkli). 2 — Marta-nm Aşkı.
ATLAS (40835) 1 — Altın Kelepçe. 2 — Vadiler HAkitnl. BEŞİKTAŞ ler Rüyası, ler Çetesi.
ELHAMKA
Gündüz (Renkli). 2 — Birleşen Kalpler.
İNCİ 1 - Üç Ahbap Çavuşlar. 2 — Bağdat Perisi.
İPEK (14289) 1 - Tabancalar Patlarken. 2 — ricat*.
MELEK (44868) Tabancalar Patlarken. 2 — Fiest*.
LÂLE (43505) 1 — Casuslar Savaşı* 2 — Karanlık Geçit.
SARAY (41656) 1 — Basübadei-mevt (Türkçe). 2 — Kadın Cel-l&d.
SUATPARK (83143) 1 — Mon tekristonun Mirası. 2 — Firar’. SÜMER (42851) 1 — Kocamı
Öldürmedim. 2 — Günahımı Ö-düyorum.
SARK (40380) Gençlik Ateşi. 2 — An* İstırabı (Türkçe).
UR I - Ölüm UHgı, 3 - îkı Cingöz Hollyvood’d*.
TAKSİM (43191) 1 — Zehra.
2 — Tarzan.
TAN 1 — Ebediyen Yaşanmaz 2 — Düşman Peşinde. 3 — Kadın Cellâdı,
ÜNAL (49306) 1 — Montekrls-tunun Elmasları. 2 — Kılıçların Gölgesinde.
ÜNAL YAZLIK I — Hayat Fırtınası. 2 — Korsanın Adaleti.
YENÎ 1 — Waterloo Köprüsü. 2 — Zevk Peşinde. 3 — Şarlo Altın* Hücum.
YILDIZ (42847) 1 — Yedi Çiçek. 2 — ölüm Bestesi.
İSTANBUL CÎ11ETÎ
ALEMDAR (23863) 1 — Vatan Fedaileri. 2 — îşkenc* Diyarı.
AYSU 1 — Tarzan Ormanlar Hâkimi. 2 — Bir Yetimin Ahi.
AZAK 1 — Yeşil Yunus Sokağı. 2 — Kalbim Şenindir, 3 — Ix»rel Hardl Dans Öğretmeni ÇEMBERLİ! AŞ 1 — Eantom*.
ÇOCUKLARIN terbiye işini üzeri, ne almış bulunan biz mürebbileri, en çok meşgul eden haricî tesirlerin haşında sinema filmleri gelmektedir. Günlük hayatımızda daima rastladığımız olaylar bizi hiç İlgilendirmez veya az ilgilendirirken, aynı o-taylar sihirli dişine hayal
ettirmeleridir. Yüzü gülmlyen gerçeğin yanında engin imkânlar yaratarak bahtiyar eden hayal, küçükleri olduğu kadar, büyükleri de teshir eder. O gerçeğin yürekleri taş eden olayları arasında yuvarlanan blzler biraz da hayalin tatlı yüzüne hasret çekeriz.
İnsanlığın istikbale hazırlık devresi demek olan çocukluk, ömrümüzün cennet çağıdır Bu çağın bariz vasfı hayallerle meşbu olmasıdır
Büyüklerin hayalden teselli ummaları, küçüklerin yaşları icabı hayal Aleminde yaşamaları. sinema filmlerini cazip hale koyan esaslı â-millerdendlr.
Film tekniği, sonsuz uçurumlara yuvarlandığı halde Ölmlyen, yüz katlı binaların birinden öbürüne atlıva-bilen, aralan ve kaplanlara hükmeden kahramanları, Tarzanları nasıl mümkün kılıyorsa, çocuğun muhayyilesi de aynı şeyleri mümkün kılmaktadır. Burada çocuğun hayalciliğiyle sinema filmlerini birleştiren müşterek bir vasıf göze çarpmaktadır. Bu müşterek vasıf çocukları sinemaya, sinema filmlerine bağlamaktır.
Hayal âleminde yaşıyan çocuklar neler yapmaz ve neler yaratmazlar. Bisikletle dünya gezisine çıkar, bir yumrukta filleri, arslanlan, kaplan-lan yere «erer, meç ve kılıç talimlerinde. düellolarda daima üstün gelir ve şerefli mevkiler alır ve dünyaya hükmeden bir komutan olur... Hulâsa, bir nevi Donklşot ruhu taşır. Bir İki satırla hülâsa edlverdiğlm bu hayal olayları, çocukluğu 7 yaşından 18 yaşına kadar büyülü sinesine çeker, onları orada eritir, olgunlaştırır.
Şehir sinemalarında meçte talim veya düello eden filmler gösterildiği günlerde sokak arkalarında meç muharebeleri yapan, birer kahraman kesilen çocuklara mutlaka rastlamışsınızdır. Tahtadan veya değnekten yapılan meçler, çocuklan yorgunluk duymaz bir halde mücadelelere aev-
ihtiyacında olduğumuz herşey
ölüm Dok-
Mey*
Unu-
2 —
2 — Korkusuz Reis. 3 — Tekrar Edilen Sahne.
HALK 1 — AJi Baba Kırk Haramiler. 2 — Yarışlar Kıralı
3 — Korkunç Ev . İSTANBUL (22367) 1 — Akıncıları. 2 — Fedakâr tor.
KISMET (2665*1) 1 - Er dam, 2 — Kıvırcık Paşa. MARMARA (22860) 1 — tutmaz Şaıkı (Renkli). Kanunsuz Sokak.
MÎLLÎ (22962) 1 — İşkence Diyarı. 2 — Vatan Kahramanı. TURAN (22127) 1 — Gönüllü
Kahraman. 2 — Şehrnzadın Doğuşu. 3 — Kahramanın İntikamı (Türkçe).
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 -Birleşen Kalpler. 2 — Kaplan lar Kıraliçcsi.
KADI KOI CİHETİ
HÂLE (60112) 1 — Yılan Kadın. 2 — Tıırzanın intikamı,
OPERA (60b21> 1 — Harov Kumarbazı. 2 — Ormanlar Hâkimi.
SÜREYYA (608621 1 — Hint
Kaplanı 2 — En Güzel Hayalim.
ANKARA
ANKARA (23432) 1 - Ümitsiz Gençlik. 2 — Kanlı Şafak. BÜYÜK (15031) 1 — Yarın Bizimdir. 2 — Çizmell Gelinler. CEBECİ (13816) 1 — Cennet
2 — Znfer Orduau.
FARK (11131) J - Bir Fırtına Gecesi. 2 — Kanatlardan Türbeler.
SUS 114071) Tehlikeli Yollar. SÜMER (14072) 1 - Sevimli
Haydut. 2 — ölüm Randevusu, ULUS (22294) l - Meksika Çiçekleri. 2 — ümitsiz Aşk. YENİ (14010) 1 - Sirk Kıralı 2 — Gönüller KırnlIçesL GAR GAZİNOSUNDA İtalyan Akrobatları.
İZMİR
ELIIAMRA 1 — Brodway’a Selâm. 2 — Kanunsuz Sokak. 3— Zafer Abldeal
LÂLE 1 — Sayılı Kahramanlar. 2 — Altın Küpeler, 3 — Büyük Macera.
TAYYARE 1 - VİCdaruMZ Kadın. 2 — Hortlak Zarnbl.
TAN 1 — Sayılı Knhramanlnr
2 — Altın Küpeler. 3 — Büyük Macera .
YENİ SİNEMA 1 - Kanlı Döşek 2 — Hacı Murat Geliyor
3 — Zoronıın işareti.
MELEK 1 — Solan GÜL 2 -San Kız.
16.00 D.H T. (Türk) îzmirden.
— 16.45 D.H.Y. (Türk) İzmir. Bahkealrden. — 18.15 D.H.Y. (Türk) Buraadan. — 18.35 D.H. Y. (Türk) Ankaradan. — 20.20 P.A.A. (Amerikan) Hongkong Bangkok. Kalküta, Yeni Delhi. Karaşl, Tahran, Basra, Şam. Beyrut’tan. — 21.10 P. A. A. (Amerikan) Ncxv-York. Boston, Gandcr, Londra, BrÜk-selden.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.15 P.A.A. (Amerikan) Şam Beyrut. Baaray*. — 8.30 D.H Y. (Türk) Bursava. — 8.30 B. E. A. (Ingiliz) Atina, Roma. Nia. Londraya. — 9.00 K.L.M (Holânda) Tahrana. — 0.00 D. H.Y. (Türk) Ankara, Kayseri. Malatya, Elâzığ, Erzurumn.
10.15 D. H. Y. (Türk) izmire. — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana. İskenderun*.— 11.15 D H.Y. (Türk) Anknraya
— 16.00 D.H.Y. (Türk) îzmlre
— 17.00 D.H.Y. (Türk) Ankara-ya. — 17.05 D.H.Y. (Türk) Bur-saya. — 21.35 P.A.A. (Amerikan) Brüksel, Londra. Boston. New-York’a — 22 10 P.A.A. (A-meriknnı Şnm, Beyrut, Karaşl, Yeni Delhi, Kalkllta, Bangkok, Hong-Kong a.
GELECEK OI.AN VAPURLAR 12.30 Sus, Mudanyadan. — 14.00 Antalya. Ayvalıktan. — 10.00 Saadet, tmrozdan. — 22.15 Mamkaz, Mudanyadan, GİDECEK OLAN VAPURLAR 9.00 Mars kaz, Mııdanyaya.
— 14 00 Ordu, îzmlre. — 17 00 Sus, Mudanya.vg. — 20.00 Mersin, Bandırmaya.
GELECEK OLAN TRENLER
7.10 Doğu (Eks.). — 8.30 Ankara (Eksp.). — 0.15 Ankara.
— 16.51 Ankaradan (Motörlü Tren).
GİDECEK OLAN TRENLER
18.10 Ankara Ekspresi. — 20.30 Ankara. — 21.10 Güney, •kap.
Radyo İle İngilizce. — 20.00 Ailen Roth orkestrası (pl). —
20.15 Radyo Gazetesi. — 20.30
özel program. — 22.00 Konuşma. — 22.15 Vlrtüozlar. — 22.45 M. S. Ayarı ve haberler. — 23 00 Dans parçaları (pl). —
23.30 Program ve kapanış.
İstanbul radyosu;
12.57 AçıhŞ ve programlar.—
13.00 Haberler. — 13.15 Karışık şarkı ve türküler (pl). — 13.30 Karışık hafif müzik (pl). —
13.15 Saz eserleri, şarkı ve türküler. — 14.30 Dans müziği
(pl). — 15.00 Serbest saat. —
15.15 Radyo salon orkestrası konseri — 15.45 Haftanın programı. — 16 00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar.— 18.00 İtfaiye saati. — 18 05 Saz eserleri. — 18.20 Çay saati (pl)
— 19.00 Haberler. — 19 15 İstanbul haberleri. — 10.20 Caz müziği (pl). — 19 45 Şarkı ve türküler. — 20.15 Dinleyici işlekleri. — 21.00 İstanbul üniversitesi Talebe Birliği adına konuşma. — 21.10 Ar* müziği. —
21.15 Klâsik Türk Müziği topluluğu konseri. -orkestraları geçidi Haberler. — 23.00 terinden naklen 24.00 Programlar
YABANCI R A D YO LA R D A N SEÇME YAYINLAR LONDRA:
7.40 Dinleyici istekleri (konser müziği). — 19.30 Frcd H&rt-İey ve orkestrası. — 11.00 Lon-don •’Svmphony,, orkestrası. — 16 15 Dinleyici istekleri (hafif müzik). — 17.15 Dans müziği
— 18.15 B BC, Batı Ingiltere hafif orkestrası. — 19 25 Jack Salisbury ve salon orkestrası.
— 20.00 Charlle Kuns piyanosu.
— 21.00 Dinleyici İstekleri (hafif müzik). — 21.30 Dans müziği.
• 22.00 Dans (pl). — 22.45 Eğlence yer-röportaj. — ve kapanış.
i Z 3 k
8 9 te
UÇAK . TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR 7.05 P. A. A. (Amerikan)
New-York. Boston, Gnnder, Londra, Brükbeiden. — 7.30
K.L.M. (Hollanda) Amster-dam. Komadan. — 0.45 D.H.Y. (Türk) Burmadan. — 9.50 D.H, Y. (Türk) îzmlrden. — 15.00 D. H Y. (Türk) Van, D.Bakır, Elâzığ. Sivas. Ankaradan — 15 16 D.H.Y, (Türk) Urfn, G Antep, Adana, Konya. Afyondan, — 1S.3S D H.Y. iTlIrk»
run, Adona, Ankaradan. —
2
3
4
J
6
7
8
9 tc
Soldan nııta:
xaftı görüş; Bir mAbut. Mezruat; Bir kadın ismi. Habeş prensi; Bir nota. Bir kazamız. T — Gaibi meklik; Pederin yansı.
1 — Yaşam* vasıtalarımızdan biri kötü (İki kelime). 2— Gösteriş; Çeşnisine bak. a — U-
4 — fi — 6 —
bil-
5 —
Taharri eder; Tersi baKl hayatı*. 9 — Boru sesi; Düşman; Sebcb-I hayatımız. 10 — Vazifesi kesir bulunan (üç kelime).
Yuku/ıdıın iMHğn
1 — Havadisi kesin (İki me). 2 — ligi; Vâsıl ol. Geniş olan (İki kelime). Dini tören; Başındaki
kell-
3 —
4 — harf
değişirse deri İşleriyle uğraşan olur. 5 — İngiliz asalet unvanlarından; Bıçnlc mahfazası; Bir nota. 6 — Tersi hayvan ölüsü; Takma saç 7 — Tenbcliik. S — Bir gıda maddesi; tstanbul Şehir Tiyatrosu artistlerinden birinin soyadı; Bir nevi örtü. 9 — Sarhoşun marifetlerinden; Bir kazamız. 10 — Tâyin olunanuyan.
kedlyor. Böylece onlar filmin bütün safahatım bizzat yaşıyorlar.
Yukarıdan beri İzah ettiğim bu tipik misal, sinema filmlerinin çocuklarımız üzerindeki tesir derecesinin gözle görülür bir halde olduğunu ifade etmiye kâfidir.
Terbiyenin esası, çocuklarda mevcut olan temayülleri, cemiyetin İhtiyaç ve telâkkilerine uygun bir şekilde inkişaf ettirmek, his. irade, tefekkür kompleksini temayüller zümresine hâkim duruma sokmaktır. Cemiyet, tekâmül kanunlarına uygun İnsan topluluğu olduğuna göre, cemiyetin telâkki ve ihtiyaçları mutlaka fertlerin tekâmüllerine hizmet edecek mahiyette olacaktır. Bir cemiyetin vicdan” vicdanı mIştir.
bu gayenin tahakkukuna matuf faaliyette bulunduğu nispette tekâmül eder.
Anneler, babalar, çeşitli meslek erbabı, mürehbller, sosyal kurumlar ve sokaklar diye Bayabileceğimiz terbiye muhitlerinin ve şahsiyetlerinin gözleri, hareketleri, haz ve elemleri, düşünceleri, yazılan, İnanışları, genç ve körpe neslin varlığı üzerinde derin İzler bırakır. Bütün bunlann yanında sinema filmlerinin telkin edici vasfı hepsinden de üstündür.
Filmlerin çocuklar Üzerindeki derin tesirlerini böylece müşahade ve İzah ettikten sonra sinema sahiplerine düşen mühim terbiye vazifelerine işaret etmeyi faydalı buluyor-rum.
Mademki filmler çocukların ben-
yıl-mo-tav-
ya-
terbiye gayelerini “maşeri tâyin eder. Türk cemiyetinin da. terbiye gayelerimizi çiz-Cemlyetin bütün organları
Yazan : Muhiddin Korkut
İlkleri üzerinde müessir olmaktadır» o halde onların ruhî inkişaflarına, tekâmüllerine, İstikbal hazırlıklarına yardım edecek mevzuları İhtiva e-den öğrenci, iyi örenek olucu filimler! hiç değilse on beş günde veya ayda bir defa getirterek çoculara seyrettir* mek ve çocuk matineleri vapmak lâzımdır. Yurdumuzda ve yabancı ülkelerde fabrikaların kuruluşunu, çalışmasını. tarihi savaşları, bir müridin hayatını. Türk büyüklerine alt filmleri, Cumhuriyetin 10 uncu dönümünü, seyyahları, kâşifleri, törlü vasıtaların çalışmalarım, yare, otomobil, bisiklet, sandal
nşlarmı, olimpiyat maçlarını, zengin tabiat manzaralarını, yurt köşelerini, yabancı memleket manzara ve özelliklerini vs. gösteren filmleri getirerek çocukların faydalarına arzetmek İcap eder.
Bugünün küçükleri ve yarının büyükleri olan çocuklarımızın tekâmüllerine hizmet edici mahiyette filmler getirterek, çocuklara aeyrettlr-meyi iş edinen bir kimsenin, tekâmül alanında Bağlıyacağı başarının değeri ölçülemiyecek kadar çok ve büyüktür.
Aksi tezi düşünelim; sefahat âlemlerini, cinayetleri, soygunculuğu, çeşitli ahlâksızlıkları, aşk maceraİAnm aksettiren bir filmi seyreden büyüklerin ve bilhassa çocukların, kendilerini kaptıracakları süfli haletiruhi-yenln geriletlcl.bayağı tesirleri, hem bir kitleyi ve hem de o filmi seyrettiren. getirten kimseyi ruhan. manen tedenni ettirir...
Tekâmül kanunlarının asla şakası va müsamahası yoktur.
Dünyanın en küçük saati
Yazan: Henrl CABAÜD Çeviren: Nihal AYILAR
Fa-gibi
olan
ANKARA RADYOSU:
7.28 Açılış vs program. — 7 30 M. S. Ayan. — 7.31 Hafif parçalar (pl). — 7.45 Haberler. — 8.00 Sax eserleri (pil. —8.15 Normnn Cloutler orkestrası (pl). — 8 25 Günün programı ve hava raporu. — 8,30 Çeşitli melodiler (pl). — 9.00 Kapanış
12.28 Açılış ve program. — 12.30 M. S. Ayan. — 12.30 U-vertürler (pli. — 13 00 Haberler. — 13.15 Klâsik saz eserleri, — 13.30 öğle Gazetesi. — 13 45 Şarkılar. — 14.00 Orkestra parçaları (pl). — 14.40 Jan Şablon ve Edlth Plnf söylüyor (pl). — 14.55 Spor haberleri. — 15.00 Kayıp mektupları, hava raporu, akşam programı ve kapanış.
16.58 Açılış ve program. — 17.00 Çocuk saati. — 18.00 M. S. Ayarı. — 18.00 Dans müziği (pl). — 18.30 Şarkılar. — 19.00 M. S. Ayan ve haberler. — 10.15 Geçmişte Bugün. — 19.20 Yurttan sesler (İdare eden : Neriman Altındağ). — 19.15t
- Hen-All Rı-
Bey a-
(Mer-A-Hayrcd-SporidİB
Atükan (Şişil) —
DÜNKÜ BVI-MACANIN HALLİ
Soldan «ağa:
1 — Azami tAkat. 2 — Kal; Aleni. 3 — irade; Caba. 4 — Bakara; İsa. 5 — Ari; Asır. 6 — Talât; Ege. T — İki; Eri; Et. A — Bl; Ana baba. 9 — Edlb; Fen. 10 - Tesadüfi.
Yukarıdan atağı?
1 — Akıbeti bot. 2 — Zara; Akide. 3 — Alâkalı; İs. 4 — Müdara; Ab*. 5 — Eriten. 6— Ta ; Üsare. 7 — Alâ; Bi. 8 — Keblse; Afi. 9 — Anası gebe 10 — Ticarethane.
Halil (Şehr.a-Çltçl (Akaa*
— Nüzhet O-
— Ulupınar G. Slpahiog-
Bejer.
S. Recep (Beşlk-(OrlakÖy) — Ar-Merkez (Bebek).
EMİNÖNÜ: Eminönü Kanun (Küçükpazar) — r.n (Alemdar) — Cemil zıt (Beyazıt).
BEYOĞLU: Dellaauda
kez» — Nihal (Takalm) — vaapaşa (TnkMm) din T*v (GalalO (Galata)
Mecldiyaköy (Şişil) — Hasköy
— Merkez ıKaaımpaş*). FATİH: İbrahim debnşı) — Sarım ray) — Samatya nal (Şehremini) (KaragÜmrÜk) — lu (Fener).
El C I’: Arif BEŞİKTAŞ: taş) — Yeni navutkfiy —
KMMKÖY: Büyük (Kadıköy)
— Kıaıltoprak — Göztepe — Bostancı.
(’NKİ'DARt Ömer Kenan. IIEYBELİADA: H. Halk. It( VUKADA: Halk.
İZMİR: Tnrlnn (Alannrak) — Yeni İzmir (Basmahane) — Eşref paşa — Güzelyalı (YaHlar)
Üsküdar 60045
Beyoğlu 44644 tstanbul 24222
Ankara 00, îzmir 2222 Karşıyaka 15055
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu
Anadolu yakası Ankara
İzmir
60536 aı 2251
— Millet (Kemeraltı). ANKARA: Yenişehir — Sakar ya — Derman,
(Bai tarafı (1 tin kil «ayımızda) Frsnsuvanın mevkii saat sayesinde yükselmiş, para vaziyeti düzelmişti amma kendince asıl gayesine ulaşamadığından bütün çalışmalarını mahvolmuş addediyordu. Aylarca gayesiz, ümitsiz dolaştı.
Çok mühim bir teklif karşısında kaldığı halde saatini satmadı. Onu kendisine tek dert ortağı yapmıştı, her şeyi, büyük mm» yalnız o biliyordu..
Ara sıra onu okşadığı oluyordu. Kederini ancak elinden kaçırdığı o küçük kalbin ahenkli atışları teskin edebilirdi. Bu saatin işleyişine kulak verirken sanki sevgilisinin yüreğini dinliyor, derdinin hafiflediğini anlıyordu. Ve saat, her acıyı dindiren “zamanı” kaydettiği İçin, nihayet hafif tlktaklan ber’e de hayatından bir gölge geçen kadını unutturdu.
Kederini tamamen unutmuş
Faber yeniden arkadaşlarından birinin de hoşlandığı sarışın, güzel bir genç kıza tutuldu. Acaba hangimizi beğenecek? Hangimiz kalbini kazanabilecek, fikrini meşgul edebilecek, gururunu okşayabileceğiz?
Faber masumane “kendi kendine: “Lâyık olanımız!” diye karar verdi.
Yakınlarda bir saat sergisi açılacaktı. Güzel kızı teshir etmek İçin birinci mükâfatı kazanman kafasına koydu. Başkası için yapılmış olan saati teşhir edemezdi. Bu, mukaddes bir emanete hürmetsizlik gibi bir şey olurdu. Sarışın sevgiliye daha iyisini, daha küçüğünü daha zengin bir şekilde yapıp sergiye Çıkaracaktı.
Öyle vahşi bir gayretle, aynı zamanda da öyle dikkatli bir zekâ İle çalıştı kİ, meydana fevkalâde bir eser koydu. Muvaffakuvetl muazzam oldu, şahsi değeri de çok takdir edildi. Fakat bu saatin yapılması, Faber’i meşgul etmiş, sarışın genç kız da öteki arkadaşı İle Anlaşıp evlenmişti. Fransuva Faber, bir kadının kalbini kazanmak için dehaya lüzum olmadığını ollmlyordu. Bu ikinci ders de ona kâfi gelmedi. Sevgiliyi kaybedince, İlkinde olduğu gibi teselli bulmak İçin saati muhafaza etti.
Bütün yeni aşklarında eski şövalyeler gibi hareket etti; onlar sevdikleri kadının gönlünü kazanmak için nasıl müthiş maceralara atılırlarsa, Faber de her sefer meydana es^clldnden daha küçük, daha mükemmel, daha kıymell btlr saat çıkardı. Her sevgisinde inkisara uğradı, kalbi parçalandı. Eşsiz kabiliyeti her yerde tanınmıştı. Bir fabrikası oldu, bu fabrika dünyaca tanındı. Seri halindeki saatleri mükemmeldi, fakat bedbaht aşklarına ithaf ettiklerini kendi elleriyle yapıyor, bunlar gittikçe çoğalan birbirinden değerli birer şaheser oluyörlardı.
Her büyük sukutu hayallerinin de uyuyan minik saatlerin yanına daha, küçük bir harika ilâve ediyordu. Fransuva yeni arkının mahsulü olanı vitrinine koyunca artık ondan evvelkini kurmuyordu. Bütün ümitlerini dAha sonra doğacak olanın gittikçe küçülen hafifleyen tlktnklarına bağlıyordu.
Sen’etle föhret neye yarardı! Zaten bunları kendileri İçin İstemiş değildi ki. Başka İnsanların can atıkları vaziyetinden hiç intlfnde etmiyor, hattâ bunun farkına bile varmıyordu.
Mademki kazandıkları ona ha-yallndektni elde ettiremedi; iki tara flı büyük aşktaki saAdeti.,,
Ailesinin ısrariylo istemiyerek
evleneli çok olmuştu. Karısı en mükemmel bir hayat arkadaşı olmak İçin yaratılmış, bütün meziyetleri haiz bir kadındı. Ve kocasını çok seviyordu. Faher bunun hiç farkına varmamakla beraber, ona karşı daima nazik davranmış, iyi muamele etmişti.
Evli olması yuvasının, çocuklarının doğuşiyle şenlenmiş bulunma^ sı, onun yine gördüğü bir çift alevli göze âşık olmasına mâni olamıyordu. işte bu şekilde vitrinindeki küçük saatler artmıştı.
Umumî sergide en büyük mükâfatı kazanan ve bu ziyafete sebep olan saatle ondan bir evvelki arasında çok seneler geçmişi.
Bu son harikayı kimin için yapmıştı? Hangi dayanılmaz güzel kız veya kadın İçin; her halde o da ötekiler gibi bu aşkın farkında olmayacaktı! Zira Faber aşkta ina-nılmıyacak kadar beceriksiz bir a-damdı.
Fransuva Faber ile arkadaşla n kıymetli saatin tiktaklarını bir müddet dinledikten sonra Faher dudaklarının köşesindeki esrarlı tebessümle misafirlerine şunları söyledi:, 2 . * .
— Beni sanatımın şahikasına çıkaran saat için hususî muamele İstemiştiniz içindeki altın saç telleri kadar İnce ve aynı zamanda da sağlam olan âletleri elimle tuttuğum andan itibaren ben de bunu düşünmüştüm.^ Onu, beni hakiki saadete kavuşturan karıma minnettarlıkla hediye ediyorum. Saat onun İçin yapılmıştır ve bu saati taşımağa en lâyık İnsan odur.
Masada karşısında oturan kadın, böyle bir şeyi hiç bir zaman aklına bil» getirmemiş, şimdi sevinç ve heyecandan gelen gözyaşlarını zaptetmeğe çalışıyordu. Hiç bir zaman kocasının ağzından böyle şeyler İşitmemiş, daima onun yanında silik kalmıştı. Kocasının kendisine karşı alâkasızlığına uzun müddet üzülmüştü. Onun hayatında böyle büyük bir mevkie sahip olduğunu aklına hiç getiremezdi bile. Kocasının bu sözleri ona şimdiye kadar senelerden beri olan . üzgünlüklerini unutturur gibi oldu.
Bir çok kadınlar gibi kocası tarafından takdir edilemediğine, sevilmediğine çoktan hükmetmişti. Hattâ bu işde kendini kabahatli bulmuş, fazla hisli olduğunu, hayatta bu derece hassas olmanın zararını düşünmüş, nihayette kocasının kendisini hakiki aşkla sevmediğine karar vermişti.
Fakat sonunda Faber birkaç sene evvelki gizil sevdasından sonra nedense hakikatle karşılaşmış, gözleri açılarak etrafına bakmıştı. Şimdiye kadar lüzumsuz hayaller peşinde koştuğunu, mükemmel bir kadın tarafından sevilirken, bu saadeti başkalarında aradığını, bu kadının kendisine rahat bir yuva kuran ve içini kendisine tnnan çocuklarla dolduran kadın olduğunu görünce utandı.
Va bu yanlış hareketlerini unutturmak. ayrıca da kendi nazarında temizlenmek için karısına hediye edeceği harikaya başladı.
Davetliler dağıldıktan sonra, yalnız kalınca odalarına gitmeden, salondaki vitrinin önünde durdular Faber sabahleyin saatlerin hepsini kurmuştu, bunlar İşlerken âdeta hep beraber kadının içdlnekl sevince neşeleriyle İştirak ediyorlardı. Fakat en sonuncusu vitrine konmadı; bu Faberin saatlerinin İçinde en talihlisi olmuştu. Yalnız or.un atışları bir kadın kalbinlnki-lerle birleşmiş ve o kadını mesut etmişti.
Î9 Temmut 1950
yeni İstanbul
Savfa Ö
Yabancı hususî sermaye ve kambiyo kontrolü
I
İSVİÇRE ve İsveç gibi ikinci DÜn-■ ye Harbi esnasında sermaye piyasaları daha da kuvvetlenenler hariç olmak ürere dünyanın demokrasiler cephesinde yer almış hemen bütün memleketleri, yabancı sermaye celbi hususunda birhlrlcriyle şiddetli bir rekabet halinde bulunmaktadırlar. Harp içinde yıkılmış veya çok sarsılmış milli ekonomilerin yeniden kurulması yahut esasen geri sayılanla rın süratli bir tempo ile inkişaf ettirilmesi bu sermayelerin geniş mikyasta elde edilmesine bağlı bulunmuştur. Bu ihtiyaç şüphesiz bütün memleketler için bugün aynı şiddette delildir. Gerçekten, Avrupa memleketlerinden bazısı —Ingiltere. Belçika, İtalya gibi— malik oldukları muazzam sınai istihsal potansiyelini bir taraftan Amerika Hükümetinin çeşitli isimlerle açtığı krediler ve yaptığı karşılıksız yardımlarla, diğer taraftan Milletlerarası imar ve Kalkınma Bankasından elde ettikleri uzun vadeli meblâğlarla faaliyete geçirerek ekonomik muvazenelerini yeniden tesis etmek İmkanlarını elde ettikleri halde diğerleri ve bu arada Türkiye, •konomik kalkınmalarını gerçekleştirmek için İstihsal unsuru olarak muhtaç bulundukları sermayeyi bu yoldan tam elde edememişlerdir. Esa-•en bu yoldan gelecek kredi ve yardımlar hem mahdut hem muvakkattir. Neteklm bunların en mühlmmi olan Marshall Plânı, gittikçe azalan bir seyir takip etmek üzere 1952 haziranında bitmiş olacaktır.
Gerçekten, Amerika bakımından asıl gaye memleket ihracatının azalmasına mâni olarak bugünkü tam iştigal (pletn emploil halini devam ettirmek olsa bile, oradaki vergi mükellefini devamlı olarak munzam külfetler altında tutmaya imkân yok-yoktur. Arzu ettikleri ekonomik kalkınmayı henüz tamamlı yamamış memleketler için yabancı husus! sermayeden İstifadeyi sağlamak bu sebeple mutlak bir zaruret haline gelmiş bulunmaktadır.
istihsal unsuru oİArak kendisinden İstifade edilebilecek yabancı sermayelerin münhasıran Amerika Birleşik Devletleri piyasalarından temin edilebileceği yolundaki düşünüş tarzının yanlışlığına burada İşaret etmek lâğımdır. Amerika bu bakımdan diğer memleketlerle mukayese edilemiye-cecek kadar geniş imkânlara malik olmakla beraber. İsviçre sermaye piyasasının da alâkalıları düşündürecek bir bolluğa kavuştuğunu, bankaların ihtiyacı çok aşan bir liquldit6’ye mazhar olduklarını ve faiz haddinin yüz yirmi seneden beri en düşük seviyesine vardığını, aynca; diğer kapitalist memleketlerde de harice yatırım yapacak müteşebbisler bulmanın mümkün olduğunu kaydetmek icap eder.
Yabancı sermayeye muhtaç memleketlerde sadece daha kârlı yatırım sahalarının mevcudiyeti bu sermayelerin teminine kâfi gelmemektedir. Hiç bir sermayenin, artık yer değiş-tlremiyeceği bir sahaya akması beklenemez. Bu İtibarla, yabancı sermaye celbi arzularının şiddetli bir kambiyo kontrolü rejimi ile birlikte bağdaşmasına İmkân yoktur. Ekonomik kalkınmaları için yabancı sermaye celbetmek arzusunda bulunan memleketlerin, tamamiyle kaldıranınsalar bile, kambiyo kontrolünü bu bakımdan asgariye İndirmeleri mecburiyeti vardır. Tediye bilânçosumın birden bire aleyhe dönmesinden korkarak kontrolü tamamiyle kaldıramıyor memleketler, gelecek yabancı sermayelerin muayyen bir devre nihayetinde itfa edilmesini ve elde edilecek kârın her sepe makul bir kısmının ser-
Yazan ı Dr. A. Memduh Yaşa
bestçe İhraç edilmesini kabul etmişlerdir.
n
Memleketimizde ‘Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu,, ile daha 1930 «enerinde tesis edilmiş bulunan kambiyo kontrol rejimi, gittikço şiddet kazanarak bugün de yaşamaktadır. Bu kanunun birinci maddesine dayanarak çıkarılan kararnamelerin hâlen 13 üncüsü meriyettedir. Kararnamenin 26 inci maddesine göre; “Türkiye dışında yerleşmiş gerçek ve tüzel kişilerin Türkiyedekl mallarının gelirleri ve satış bedelleri, sermaye ve iştirak hisselerinin gelirleri, Türk parasiyle olan her nevi mevcutlan ve alacaklın ve milli ve yabancı menkul kıymetleri,, blokedir. Bloke paralar esas itibariyle ancak, satılması pek müşkül olan, bazı mallann ihracı süratiyle istimal edilebilmektedir.
Esas prensip bu olmakla beraber, aynı kararnamenin 31 inci maddesinde “yurdun kalkınmam için fayda mülâhaza edilen endüstri, tarım, u-laştırma ve bayındırlık İşleriyle ihracatı arttırıcı mahiyette olan ticari işlerde kullanılmak üzere yabancı memleketlerden döviz veya tesisat olarak getirilen sermaye gelirlerinin veya teşebbüs mevcudunun kısmen veya tamamen harice transferini te-mlnen gerekli iznin verileceği hususunda bu teşebbüslere karşı önceden taahhüde girebilmesi,, için Maliye Bakanlığına salâhiyet verilmiştir.
Bu salâhiyetin şimdiye kadar bolca kullanılmasına fırsat bulunmuş olduğunu zannetmiyoruz. Açık gibi görünen bu kapıya rağmen arzu edilen yabancı sermayenin celbine şimdiye kadar imkân bulunmamış olması: bundan evvelki hükümeti, alâkalı bakanlarla Merkez Bankası Genel Müdüründen müteşekkil bir Dış Ödeme ve Döviz Politikasını Tanzim Komitesi ve buna bağlı olarak bir Eksperler Komitesi teşkil etmeye şevketmiş-ti. iki komite faaliyette iken geçen sene sonunda Meclise bir kanun projesi sevkedllmlş ve bunda. Maliye Bakanlığına kararname ile verilmiş olan salâhiyetin kanunlaştırılması hedef tutulmuştur. Her İki komitenin kararlan neşredilmiş olmamakla beraber. yabancı sermaye celbi için bundan daha geniş bir tedbir ittiha-
• s
zina karar verilememiş olduğu anlaşılmaktadır. ister kararname, ister kanun olsun, buna göre Türkiyeye gelmek İsteyecek yabancı sermayenin maksat ve gayesi evvelâ Maliye Bakanlığı tarafından tetkik edilecek, münasip görüldüğü takdirde ithaline müsaade edilecek ve kambiyo kontrolü rejimi haricinde mukavele ile verilecek transfer imkânları kendisinden beklenen faydanın derecesine göre değişik nispetlerde olacaktır.
Sekizinci B. M. Meclisinin kanunlaştırmaya vakit bulamadığı bu proje, milli ekonomiyi geliştirmek için yabancı sermayeye şiddetli ihtiyaç duyma halinin değil, bu sermayeye karşı çok müstağni bulunma halinin ifadesi sayılsa, yeridir.
nı
“Yabancı teşebbüs, sermaye ve tekniğinden geniş ölçüde faydalanabilmenin şartlarını tahakkuk ettirmek”, yeni İktidar hükümetinin programında “iktisadi cihazianmamızı süratlendirmenin., esas şartlan Birasında sayılmış bulunmaktadır. Bu şartların ne olduğu tamamiyle açıklanmış olmamakla beraber, Maliye Bakanına sadece bazı taahhütlere girmek salâhiyeti verilmesi suretile İşin halledilmesinin mümkün olmadığının her halde anlaşılmış olması lâzımdır. Şimdiki sert kambiyo rejiminin mucit ve muhafızı “eksperlere,, bundan daha geniş bir görüş tarzı kabul ettirmek gerçi güçtür. Fakat çok yakın
Y unanistanda tütün ihracatına prim veriliyor
Yunanistanın Mısır ve Ingiltereye yapacağı tütün satışlarına hükümet yardım edecek
Atina (Uçakla) — Yunan dış ticaret heyetinin bildirdiğine göre, Ingiltere ve Mısıra yapılacak olan tütün ihracatı, hükümet tarafından yardım görecektir.
Yeni bütçede böyle işler için hususi bir tahsisat ayrılacaktır. Bu. 250 milyon drahmi kadar tutacaktır. Yunan Hükümeti bu miktarı lüks maddelerin ithali İçin verilen ecnebi dövizlerine konan hususî vergiler sayesinde kapatmayı düşünüyor. Bu tedoirler sayesinde 2.500 metrik ton Yunan tütünü Ingiltereye ve 1.500 metrik ton da Mısıra tevkedilecektir.
Almanyaya giren yiyecek maddeleri üzerinden gümrük kaldırılıyor
Frankfurt (Husus!) — Yumurta, peynir, yağ. sığır ve diğer gıda maddeleri birkaç hafta İçinde Batı Almanyaya gümrük vergisi alınmadan girebilecektir. Belki de bu müddet uzatılacaktır, çünkü gümrük tarifesi müttefik gümrük uzmanlan tarafından yeniden tetkik edilmektedir.
atı Almanya
turistlerin ihracat
yapmasına izin veriyor
Frankfurt (Hususi) — Denlzaşın memleketlerden gelen ve Avrupa haricinde ikamet eden seyyahlar A1-manyadan 400 dolarlık mal ihraç e-debilirler. Ve bu ihracat için de ihracat permisi veya tediye yahut gümrük resmi alınmaz.
Mamafih bu İhracatı yapmak İsteyen kimseler, Batı Almanya Federal Cumhuriyeti sınırlan dahilinde kaldıkları müddetçe kendi ecnebi döviz kontrolü deklârasyonunu yaparak bir miktar ecnebi dövizi avnl miktar Alman markı ile değiştirdiklerini İspat edebilmelidirler.
mazisinde yabancı şirketlerin devletleştirilmesi ve Varlık Vergisi gibi icraat bulunan bir memlekete yabancı sermayenin böyle vuzuhsuz, takdire çok yer veren ve ilerde muğlâk bir tatbikat yaratması mukadder olan bir sisteme rağmen akın edeceğini kabul etmeye imkân yoktur.
Kanaatimize göre; yabancı sermaye celbini kolaylaştıracak kanunsuz esasları, başka memleketlerdeki tatbikata da uygun olarak, şu prensiplere İstinat ettirildiği takdirde gayeye ulaştırması Ümit edilebilir:
a) Çalışma mevzuunu seçmekte yabancı sermaye serbest olmalıdır.
b) Kâr eden teşebbüslerin bu kârlardan makul sayılabilecek miktarını serbestçe transfer etmeleri kabul olunmalıdır.
c) Teşebbüs nevine göre değişen fakat her halde uzun sayılan bir vade sonunda İthal edilen sermayenin veya yerine geçen kıymetlerin transferine müsaade edilmelidir.
Bu prensipler, kanun çıkarılıncaya kadar, 13 sayılı kararnamenin tadili suretiyle de tatbik sahasına konulabilir. Devletimizin hiçbir şüpheye yer vermiyecek açıklıkla hukuk devleti olarak vücut bulmuş olması, kanun ile kararname arasında bu bakımdan ehemmiyetli bir fark bırakmamıştır.
Isveçte inşaat kooperatifçiliği
Yazan : Ahmet Nail Morali
Yükflok MUheıulls
İSVEÇTE seyahat edenler, memlc-■ ketin en hücra köşelerinde, en u-fak kasabalarında dahi, her türlü konforu haiz modern evlerden müteşekkil mahallelere rastlıya bilirler. Hariçten bakınca muntazam bahçeler, yeşil sahalar, güneşte havuzlarının fıskiyeleri altında neşeli ve gürbüz çocukların oynaştığı parklar görünür, merak edip bir de o evlerden birinin içine girecek olursanız, büsbütün şaşıp kalırsınız. Yalnız o ültra modem mutfaktaki lüks ve temizliği görmek yetişir. Akar sıcak su ve duvara gömme buz dolabı, en basit İhtiyaç... Bunlar, İsveç inşaat Kooperatiflerinin yaptığı amele evleridir.
İskandinav memleketleri, —başta İsveç, sonra Amerika, Norveç, Finlandiya ve İzlanda—, dünyadaki kooperatifçilik hareketinde şeref mevkii işgal eden memleketlerdir. İsveç-te kooperatifçilik, yiyecek maddeleri (1) için başlamış, inşaat kooperatifleri ise, Birinci Dünya Savaşının sonunda kurulmuştur. Savaş esnasında duran İnşaat faaliyeti ve savaş sonrası konjonktürü dolayıslyle şehirlere olan tehacüm bir ev krizine sebebiyet vermiş. Bu ev krizi ve kiraların da artmaslyle kiracılar toplanıp müşterek menfaatlerini en İyi şekilde koruyacak çareye başvurmuşlar ve neticede İnşaat kooperatifleri kurmuşlardır. Bu kooperatiflerinin en ileri geleni H.S.B. (Ev Kiracıları Tasarruf ve inşaat Cemiyeti) dir.
Bu inşaat kooperatifleri VASıtaaiy-le şehirde bir apartman dairesi veya banliyöde müstakil bir ev tenUn etmek mümkündür.
Ev sahibi olmak istiyen evvelâ 50 kuron 127 T.L.) verip kooperatife âza olduktan sonra bir İlk taksit yatırır kİ bu sadece ev fiatının % 5 İne tekabül eder. Evine geçtikten sonra kooperatif âza sının her sene vereceği bir taksit vardır ki, normal bir ev kirasından aşağıdır. Bu taksldi:
P) Ev parasının amortlzasyonu ve faizler.
2*) Tamirat, ısıtma, vergi ve İdare masrafları.
teşkil eder, yirmi, otuz sene sonra bu amortizasyon sona erer ve Azanın vereceği senelik taksldl ancak ikinci şık teşkil eder.
Bu son savaştan evvel H.S.B. âzalarının ödedikleri senelik taksit, kiracıların hususi apartman sahiplerine verdikleri kiradan % 10-30 daha aşağı İdi. Savaş esnasında çıkan kira kanunları bu farkı azaltmışlarsa da halen H.S.B. âzalarının başka mühim avantajları da vardır: Evvelâ İlk ödemiş oldukları % 5 taksit % 7-12 faiz vererek diğer taksitleri a-zaltır, sonra da, H.S.B. âzası, oturduğu dairenin kiracısı değil, sahibi demektir. Kimsenin onu dışarı at-mıya hakkı olmadığı gibi, borcu a-mortize oldukça vereceği taksit a-zalır. Bir H.S.B. Azası İsterse dairesini başkasına sAtabilir, fAkat hiçbir spekülâsyona sebebiyet verilmemesi için H.S.B. bu »atışı kontrol eder.
İnşaat kooperatiflerinin başta bü. yük sermayeye ihtiyaçları var, fakat bunlar İşe beş parasız başlamış• lar. Bakın bu problemi nasıl halletmişler:
inşaatı tamamlanmış bir bina üzerine yapılan İpotek vasıtaslyle kredi temini çok kolay. AzAİArdan toplanan ilk % 5 taksitler sayesinde binaların bir kısmı inşa ediliyor. Bu suretle elde mevcut binaların kıymetinin % 95 | nlpetindckl krediyi temin eden kooperatif yeni binalar inşa edip yeniden bunların üzerinden % 95 kredi alıyor ve bu zincir
leme hareket böyle devam ediyor.
Bu “zincir” İn tatbiki küçük bir kooperatif İçin zor. diğer kooperatiflerle işbirliği lâzım. H.S.B, gibi muhtelif kooperatifler birleşerele sırf fi-nansyel organizasyon için bir “milli birlik” kurmuşlardır.
Tabii şunu İtiraf etmeli ki, Isveçte bu inşaat kooperatiflerinin bu kadar gelişmesi, İktidardaki sosyal demokrat hükümet sayesindedir. Hükümetin verdiği A 95 kredi sayesinde â-zaların ödeyeceği ilk taksit % 5 glM ehemmiyetsiz bir miktara düşmüştür. H.S.B., bu sosyal hareketi mütemadiyen desteklemekte olan hükümetle sıkı işbirliği halindedir. H.S.B. nin İdarecileri Sosyal Demokrat Partinin İleri gelen adamlarıdır ve H.S.B. çok çocuklu ailelerin, amelelerin ve ihtiyarların ev İhtiyacını birinci plânda tutar ve bunlara mühim finAnsyel kolaylıklar gösterir.
H.S.B. nln faaliyeti, sadece ufak bina gruplarının Inşaatiyle kalmaz, muazzam şehircilik plânlan da tatbik eden ve anaları çalışmıya giden çocukların bakımı İçin anamektep’e-rint ve çocuk parklarını dadılarına varıncaya kadar temin eder.
H.S.B. nin son senelerdeki inşaat!, Isveçtekl senelik lnşaatin % 25 ini teşkil eder. Bu binaların plânlan H.S.B. nin Stockholm'daki muazzam İnşaat Bürosunda yapılır. Yalnız bu merkez büroda 600 memur çalışır Bunların nümune olacak bir şekildeki rasyonel çalışmaları ve İnşaatın standardizasyonu sayesinde (2) ln-şAat fiatlan asgariye inmiştir.
H.S.B., tuğla, gazbeton. mermer, kapı, pencere vs. gibi inşaat malzemesini kendi işlettiği fabrikalardan temin eder. Isveçte çok popüler o-lan ve ahalinin % 10 nunun oturduğu (prefabrike) portatif evler için de H.S.B. nln kendi fabrikaları var* dır.
izolâsyon, havalandırma, ısıtma, v.s. gibi inşaat tekniğini tekâmül ettirmek için H.S.B. araştırma büroları kurmuş ve bu suretle İsveç* teki inşaat standardını bugünkü İdeal seviyesine eriştirmiş tir.
(1) Yiyecek maddeleri kooperatifinden ileride bahsedeceğim.
(2) Isveçte standardiazsyon ve inşaat standardizasyonunu İleride başka bir yazıda ele almak istiyorum.
Amerikada iktisa
kontrol
Truman’ın yaptığı teklif kabul olundu
VVashington, 28 4A.P.) — Birleşik Amerika Mümessiller Meclisinin Tâli Bankacılık Komitesi dün. bir muhalife karşı 20 oy ile Başkan Truman'a iktisadi pahada mahdut bir kontrol İmkânı veren bir tasarıyı kabul etmiş ve btınunla Truman’m vatan cephesini komünizme karşı kuvvetlendirmesini temin etmek istemiştir.
Komite bu kamandan evvel, bütün fiyatların dondurulmasını ve gıda maddelerinin vesikaya bağlanmasını teklif eden bir önergeyi dokuz lehde oya karşı 10 oy ile reddetmiştir.
Bu karar: Başkan Trııman’ın bir basın konferansında ücret ve fiyatları kontrole tâbi tutmaya İhtiyaç olmadığını söylemesinden sonra ittihaz edilmiş bulunmaktadır.
Piyasada kredi darlığı yok
Kore harbi dolayısiyle bankaların, kredileri kestiğine dair olan havadisler tekzip ediliyor
Dünkü sabah gazetelerinden biri, Kore savaşlnnnın vücuda getirdiği tesirlerle, küçük tasarruf eşhasının bankalardan mevduatını almağa teşebbüs ettiğini yazmıştı. Bu hususta şehrimizdeki bankalar nezdinde tahkikat yaptık. Bize verilen malûmata göre, bankaların, piyasanın günlük ihtiyaçları için yaptıkları muamelelerde hiç bir tahavvül olmadığı, kredi mua-
melelerinin normal bir seyir takip e göstermek suretiyle, ne tüccarın, ne de küçük tasarruf esbabının bankA-lara bu yolda parasını almak için mü. racaat ettiği de vâki değildir.
★
Kore hâdiseleri dolayusiyle Asya menşeli bazı ham trıaddclerin fiatle-rinde yükselmeler olduğu muhtelif vesilelerle yazılmıştı. Dünya piyasalarındaki fiat yükselmeleri pek tabiî olarak, Türkiye piyasasına da İntikal etmektedir. Fakat piyasada bazı kimselerin, 1939 da olduğu gibi, fiat yükselmelerinden istifade ederek, çeşitli şayialar çıkardığı anlaşılmaktadır. Bu arada otomobil acentelerinin otomobil ve kamyon lâstiği satmadıkları, bazı esnafın da
Mersinden yapılan ihracat
Bu yıl 16.789.736 liralık bir ihracat fazlası gözüküyor
Adana (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Başta Almanya, İtalya, Fransa, Ingiltere. Suriye, Lübnan. İsrail, Danimarka ve İsveç olmak ü-zere 1950 yılı ilk altı ayı zarfında Mersin limanından yabancı memleketlere 29.996.455 lira kıymetinde 28.225 ton mal ihraç edilmiştir. 1949 yılı birinci Altı aylık devredeki ihracata nazaran, bu yıl, 16 789.736 lira fazla ihracat yapılmıştır.
Yine 1950 yılı birinci altı ayında 3.539.367 lira değerinde 17.483 ton muhtelif eşya ithal olunmuştur.
ihraç edilen Türk mallan bilhassa pamuk, keten tohumu, küsbe, bakliyat, kuru yemişler, canlı hayvan, kereste; ithal malı olarak aynı limandan yurda giren nşya ise demir, çimento, makine akşamı, kimyevi maddeler, kahve, çuval, traktör ve kanaviçedlr.
Bu birinci altı aylık zaman Içtnde Türk bayraklı 90, yAbancı bayraklı 152 olmak üzere Mersin Umanına 242 vapur uğramıştır.
idana pamuklarında yeşil kurt
Adana ıHususî muhabirimiz bildi-
riyor) — Adana Ovasının bazı kesim, lerinde pamuklardaki yeşil kurtla mücadele devam etmektedir. Son defa olarak Almanyadan getirtilen 400 ton ilâcın da bugünlerde Adanava şevki beklenmektedir. îlâçlama karadan ve havadan yapılmaktadır. Tehlike azalmış ve mevziüeşmiştir. Tahribatın bazı tarlalarda yüzde 10 İlâ 50 yi bulduğu söylenmektedir. Umumî olarak, yeşil kurt tahribatı rekolte üzerinde müessir bir tesir İcra edemlyecektir.
Kalay fiyatları yükseliyor
Piyasada perakende olarak kalay fiyatı 9 liradan 9.50 liraya kadar yükselmiştir. Evvelce de yazdığımız gibi, İngiltere taşe Nezaretinin kalay ihracatını tahdit etmesi, yurdumuz piyasasında fiyatların artışına sebebiyet vermiştir. Kalay fiyatları menşe memleketlerde de yükselmektedir. Piyasaya gelen haberlere göre Londra metal borsasmda bir ton kalay 800 stcrllngdır. Halbuki geçen hafta 730 sterlindi.
tlği anlaşılmaktadır. Esasen telâş eseri kauçuk buhranı olacak diye piyasadan eski otomobil lâstikleri topladığı yolunda söylentilere tesadüf edilmiştir. Halbuki otomobil Acentelerinin kamyon ve otomobil lâstiği sa-tışlan normal bir çehre arzetmekte-dir. Bu hususta telâş ederek. hiç bir kimsenin acentelerden otomobil lâstiği İstemediği anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi, dünya piyasalarında muhtelif hâdiselerin tesiriyle, zaman zaman emtia flatlerlnde temevvüçler olmaktadır. Şimdiki halde bu fiat, te-mevvüçlerinin piyasamızda telâş va endişe uyandıracak mahiyette olma-. dığma kaniiz. Esasen dünya kauçuk fiatlerindekl temevvüçler de. otomobil lâstiğine İntikal edecek ölçüde olmamıştır .
Fındık fiatleri yükseliyor
Ucuz fiotle alivre satışlara girenler müşkül durumda kaldı
Ticaret Borsasmda fındık fiatlerln-dekl yükseliş devam etmektedir. Dün Borsada eylül teslimi İç fındık fiatl 235 kuruştan 238 kuruşa yükselmiştir. Fiat yükselişine sebep olarak Londrada fındık fiatlerlnln son bir kaç gün İçinde süratle ilerleme kaydetmesidir. Piyasaya gelen haberlere göre, Londrada fındık fiatl 270 sterlingdir.
Bundan bir müddet evvel, eylül ve ekim aylarında teslim edilmek Üzere, alivre fındık satışlarına girenlerin müşkül dumumda kaldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi bir ay evvel alivre fındık satışları 195 kuruştan ileri gidememiştir. Tüccara, bu fiate mal teslim edecek olan bazı müstahsillerin, elinde mal olmadığından bahsederek, şimdi taahhüdünü ifa e-demiyeceği gelen haberlerden öğrenilmiştir. Netice itibariyle bugünkü piyasa flatlnden aşağı alivre satışlara girenler arasında. İhtilâflar zuhur edeceği anlaşılmaktadır. Ticaret Bor-sası hakem heyetine henüz bu yolda bir ihtilâf aksetmemtştlr.
Amerikada yiyecek alış-verişi
VVashington, 28 (A.P.) — Bildirildiğine göre, bu sene temmuz ayı 1-çlnde Amerikanın büyük mağazalarından yapılmış olan gıda maddesi mübayaatı geçen senenin aynı ayına nazaran % 46 bir artış göstermiştir ki, bu rakam bir rekor teşkil etmektedir.
Bilhassa şeker satışları çok artmıştır.
Batı
2370
Imanyada
kimya sanayi
işletmesi çalışıyor
Duaseldorf (Husus! — “Kimya Sanayii” isimli Alman mecmuasının
yayınladığı bir istatistiğe göre Batı AJmanyada “asgarî 10 amele çalıştıran” 53,692 sanayi işletmesi mevcut olup bu işletmelerde cem’an 4.511,031 işçi çalışmaktadır. Yalnız kimya sanayiine alt olan 2370 işletmede 269,225 işçi çalışıyor. Kimya sanayiinin yaptığı satış yekûnu şubat ayında 447,47 milyon Alman markı olup bunun yüzde 10 olan 46.72 milyon Alman markı ihracata aittir.
28/VII/1950 Cuma
E
L
KAMBİYO
Borsalarda vaziyet
Istanbul :
Ticaret Bordasında k*ten tohumu ü-zerint hararetli muameleler olmuş, fi-atler ilerleme kaydetmiştir Fındık piyasası hararetini muhafaza etmektedir.
Kamblyo, Esham ve Tahvilât Borsasmda her günküne nispetle muhtelif devlet tahvilleri üzerine çok muamele olmuştur. Fakat hiç bir tahvilin fiatlnde bir tahavvül göriümemlştlr. Alim Hallerinde tekrar bir durgunluk başgös termiş tir
İzmir :
B'trsadA çekirdektir inini üzüm piyasası yine gevşekliğini muhAfaza etmiş, yalnız 9 numaraya İnhisar eden az miktarda muamele yapılmıştır. Alivre ü-züm üzerine eylül teslimi 50 ton İçin muamele olmuştur. Pamuk piyasası yeniden canlanmıştır Alivre pamuk üzerine geniş muameleler yapılmaktadır. Piyasa sağlam ve isteklidir. Pamuk yağı ve çekirdek piyasası eski sağlamlıklarını muhafaza etmektedirler.
t
İstanbul Borsası
Açılı, Kapanıp
1 Sterllng 7.86 7.84 50
100 Dolar 281 50 282.25
100 Fr Frang) 0.80 64 03
100 İsviçre Fr..— 84 03 84.03
100 Belç P'r 5.60 5 60
100 feveç 54.1250 54 1250
L00 Florin 73 6840 73 6840
•00 Lire! .......... 0 44128 0.44128
100 Drahmi - 0.01876 0.01876
100 Eacnudos ... 9.7390 9.7390
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe Yeıl «r. 5.21 6 28
külçe Deguata — 6.28
Cumhuriyet -- —
38 «0 39.20
M a m i t —— —
^rUİOCD ••••••eeea» 34 50 35.30
46.30 46 50
Franaıs kok ... * —
Napoteon ili .. —
tevlçre — —
Gümüş, Platin
Gümüş Gr, Plâtln ° En aşAâf En yukarı
10— 11—
Zürich Borsası (Serbest)
23 6.1950
Duruma
Türk Liraaı ......
Dolar «e«ees•se«se«
Sterllng ..........
Frunaır Frangı
İsviçre Frangı
En aşağı En yukarı
ı 05 4.32 11.10 1.19 1 16 4.31 1/2 11.20 1 24
E K E T ı /e D Ü
ESHAM VE TAHVİLÂT
, Devlet Tahvilleri
Kapanış (•)
fkrıımtyctl tahviller %6 1933 Erge al
23— 24—
%5 193b Ikramlyell 99— 22—
%6 Milli MHderos I 20.50 21 —
®Ç5 1941 Demiryolu TV 99.50 100—
%ö 19(1 Demiryolu v 05— 100—
%4 1/2 1949 İkramiyen 98.66 100—
Diğerleri 1941 Demiryolu VI ...... 95.05 110—
%8 Kalkınma 1 95 05 98—
XI reeeese 95.U5 08—
6 U»1 eeevve 95.20 99—
M 1949 İstikrazı E ^.... 05— 98—
1948 istikrar.) İL 05 50 100—
Tc6 Milli Müdafaa 1 07 00 90—
(6 1949 “ 1 21.30 98—
*?(>7 1934 Slvajı-Kmurıım I... 20.40 20.30
%7 1934 “ “ IJL-V1I... 20 10 100—
%7 194) Demiryolu t... 20 65 21.61
%7 194) “ 11... 19.50 22—
%7 1941 - 111... 20,20 22—
MIHI Mlldttfa» 1... 20.70 21 46
(Tc7 M ° U... 10 05 22—
%7 M • m.. 20 40 2090
%7 •• •• IV 20.60 21.20
Şirket Tahvilleri
T.e. Ziraat Bankası 20.60 20 20
Anadolu D.Y Tertip A/B. L12 60 Ul—
«t «t H — •—
•• %60 22 30 69—
“ „ Mümea Senet. 63— 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkez Bankası 123— 120.26
Türkiye tş Bankası 30—
Türk Ticaret Bankası ...^. 6— 6—
Aralan Çimento 15 20 15 25
Şark Değirmencilik 23 26 23 60
Millî Reafiürnne 16 — 16.20
Fcnebi Tahviller
Mınır Kredi I ■ M vs 1901 | 172- |
N Y A
BORSA
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İstanbul Ticaret Borsası
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüo.) Buğday Ofla .............
Arpa yemlik (dökme) ...... Mıaır san (çuvalı) ........
Fasulye tombul .. Fasul.va Çalı sert .......
Kuşyeml ..................
Meroimek kırmızı kabuk. Merclmok yeşil ...—........
Nobut natürel rfTr-t,_ ÎTT-.
Yaflı tohumlar ı
Ayçiçeği tohumu ____________________
Kefen tohumu (•>e»••••»(>••esna Kendir tohumu
S u 3 a nı ..... •••>••,.,•«•**•«•*•••••. Yer fıstığı kabuklu
Kıırıı Meyveler ı
Kındık (kabuklu «rvTİ) kındık (tç tombul) .....
Cevls (kabuklu) ......
Çevir (1c natürel) ......
Dokunın Ham Maddnlerlı 1‘irtik tane mal) .......
Tiftik (NâtUreJ) ........
Yapak Trakya (Kırkım)
Hum derileri
Sığır aalamura (kasap) K). Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun bavı kurusu klloıu
Nebati Yağları
Zeytinyağı (E.E. Suaamyağı (Raf
Ayçiçeği (Rafine
Fındık yağı (Çilrııkj
(•nckrll) ■ıra) çıplak)
Bugün
30.—
29.30
24.
27 —
32 —
M.—
238.—
300 —
370 —
250.—
ıc-
100.—
140.—
EikJ Kapanış
31.20
81.-
46 —
37.—
75.—
85.—
91 50 235—
22.—
350.-
340 —
220-
140.—
170.—
17Ö.—
235 -
180-
130.-
135-
İzmir Ticaret Borsası
Uaüm çtklrdekalı No.9 incir A •crial No. a...
B ecrini No. 108 Akala ı .........
Akala II Akala (L) yeril .
yağı (rafine) ... çoklrdeğl ______
• S
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
52.—
55.—
12.-m— 105.— 160.— 172.6
109.—
15.—
----------r---------------
Adana Ticaret Borsası
Son Kapanıp
50.-
65-
42.-
220 —
100.-
180.-
180— ıın—
13—
Pamuk Akala 1 226— 180 —
Pamuk Akala U 187— 160—
Pamuk Akala L1J M
Pamuk yerli l — 145—
Pamuk yerli LL — —
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK
• ) %50 randımanlı kabuklu tombul ...M.
b) İç «ıra kontrollü
81.-178,—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak Buğday «ort wae«ess«ssses» Arpa
50.-3L-
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Dün E*kl ku
Huftdsy (Buşell—Sent) Sert Kış mahsulü No. 2 269— 263 —
Kırmışı “ '• No. 2 235— 232—
Pamaiı Mlddllng (Ldbresi=Sent) Ekim 38 08 1 37.84
Aralık 38.08 37.72
Mart — «—
liftik (Libresi-8ent) — Teknem No. 1
Fındık (Llbresl=Sent) Kabuklu yeril iri
— •—
Levanı İç ithal mn.li — —
Ekstra İri İç İthal mal) 44— 40—
Kuru üKüın (Llbroai = Sent) Thompson çekirdeksiz seçme U 1/4 U 1/4
Krtten (nhıımu (Buq6İI= Dolar) M 1 POİ 1 B v « ■ v « * • • •« eeewvv49 WS>as 8.ZI 3.85
Kalay (Llbresl=Srnt) M — 96—
Levha-tcneke (100 libre dolar) î 30 7.30
Londra Borsası
Kceen tohumu (Tonu=Stcrllng) 65—
H 1 RUUB •»•■••••• ••••••eaeee«eeee«eeee»ee — 63.50
Ver fiAtığı FTIndlstnn — 64—
Bradford Piyasası
riftik İyi mtıl (Llbro«l=Fl.vat) —
41 Sıra mal) ” M
Yün Anadolu *• *• 30/2)
Trakya ’• 99 18/2)
34.—Nom
30.- " 20^2) 18/21
İskenderiye Borsası
t’nrıııık (Knntan=TalItırı) Aahmouni Kına elyafiı F/G. Kurnak Usun elynflı F/G.
8-1 20 «1 45
37 83
Gününde Born&da muuniclesı toseti edilmemiş tahvilât «ahamın arı vs tulemero gdro taayyün odun takribi piyaaa değerlerk
8ayfa 6
TENÎ İSTANBUL
29 Temmuz 1950
£ ANKARADA
ÇEKİLİŞİ
AYRICA bade! 1000 LİRA PARA İKRAMİYESİ VARDIR
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI
İKRAMİYELERİ
3(1
EYLÜL
o 1 H O I 1950
1
BAKIRKÖY'ÜNDE
FaCUSToS. 1950 /AKŞAMIN* KADAR Bankalarımıza ISO lira yatırmak ve bu parayı t30.WUH. 1950 akşamına kadar Çekmemek kâpdır.
Har ISO llroyo oyrı bir bur*© cumoro»» verilir..
SCHENKER CO. G.M.B.H
MİLLETLERARASI NAKLİYAT ŞİRKETİ
Bilhassa Alman ihracat mallarının Türkiyeye nakliyatı
HAMBURG ACENTASI ADRESİ :
Telg. : Schenkerco
üzerinde gayet salahiyetli ve emin bir müessese
MÜHİM ALMAN ENDÜSTRİ MERKEZLERİNDE ACENTALARI VARDIR
Hamburg I, Speersort I
Tamamlayıcı malûmat için aşağıdaki adrese müracaat :
ERNST FASTlNG, Adalet Han, Galata. Telg.: Fasting
İller Bankasından :
1 — Aşağıda isimleri, keşif bedelleri ve geçici teminat miktarları gösterilen kasabaların içme suyu inşaatı yaptırılacaktır.
Kasaba adı Keşif bedeli Geçici teminat»
137.945.19
49.210.32
49.548.55
96.962.38
84.633.35
118.014.13
40.560.62
35.724.97
100.529.67
8.147.26
3.690.77
3.718.84
6.098.12
5.481.67
7.150.71
8.042.05
2.679.37
6.276.48 hususi aksam ve Ar-
M
1 — Bucak
2 — Çivril
3 — Gülnar
4 — Karasu
5 — Sapanca
6 — Yalvaç
7— Geyve
8 — Suşehri
9 — Şavşat
10 — Tuğ-Tatvan
2 — Bu keşif tutarlarından font boru matürler bedelleri hariç olup bunlar bankanın Istanbuldakl deposunda müteahhide teslim edilecektir.
3 — Her kasaba için ayrı teklif mektubu verilecektir.
4 — İhale 7 ağustos 1950 pazartesi günü saat 15te toplanacak olan bankamız ihale komisyonunun İnceleme sonucunun idare meclisince tasdikini müteakip kesinleşecektir.
5 — Teklif mektuplarının en geç 7 ağustos 1950 pazartesi günü saat 12 ye kadar bankamıza makbuz mukabilinde teslimi şarttır.
6 — Her İş için eksiltme evrakı 5 lira bedel mukabilinde bankamızdan alınabilir. Projeler bankamızda görülebilir.
7 — Eksiltmeye gireceklerin Bayındırlık Bakanlığına ihale gününden en az üç gün evvel yaptıkları İşleri gösterir belgeleriyle müracaat ederek bu işi yapabilecek kabiliyette olduklarına dair yeterlik belgesi almaları İcap eder.
8 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta ve işi dilediğine vermekte serbesttir. (9636)
= SATILIK =
7000 den az kilometre yapmış bir Auatin A 70 satılıktır. İstanbul, İngiltere General Konsolosluğunda Hart-ley’e müracaat olunması.
SATILIK KAZAN
Telf.: 24060, saat 10-17
I
Kullanılmamış, 8 atmosferlik Amerikan kazanı satılıktır.
Müracaat:
t
270577
KIZILAY HEMŞİRE OKULU
öğrenci kaydına başlamıştır.
İSTANBUL BELEDİYESİNDEN
HbMIYET
YUEESESd.
Sarıyer İlçesi Seçim Kurulu
Başkanlığından
Mahalle muhtar ve ihtiyar heyetleri seçimine dair olan 5671 No.lu kanunla 5545 No.lu Milletvekilleri Seçimi Kanunu gereğince teşkil edilecek ilçe seçim kuruluna şehir meclisi üyeleri arasında asli ve yedek üyelerle siyasi partiler arasında asil ve yedek Üyeler seçimi için 31.7.1950 günü saat 11 de Büyükderede Sarıyer Adalet Dairesinde seçim kurulunda ileni kur’a çekileceği ilân olunur.
Sarıyer tlçe Seçim Kurula Başkanı Yargıç Ferhad Dömeke
Haftanın pazartesi günleri Tekirdağ şehir merkezinde ve Bedesten civarında pazar kurulmasının kararlaştırıldığı ve ilk pazarın 7-ağııstos-1950 pazartesi günü kurulacağı ve bundan böyle pazann her pazartesi günleri devam edeceği ve pazara iştirak edeceklerle pazarı ziyaret edecekler için her türlü kolaylıkların gösterileceği Tekirdağ Valiliğinden bildirilmiştir.
Her çeşit maddelerin satılması için yer tahsis olunan pazardan istifade etmek istiyen alâkalılara keyfiyet ilâ.n olunur.
(10267)
Aksaray — İstanbul
Bir günde 14.250,000 adet sarfiyat!
Premium çeliğinden mamul ve oyulmuş
AĞUSTOS
z
5
*
✓
G
r
■WWılHıllJılHW
ı
HOLLOVV ground
Traş bıçakları, Amerikada sarfiyat rekorunu kırdı
YENİ ISTAN BU L’un
TAKSİM MEYDANINDAKİ
REKLÂM SÜTUNU FAALİYETE' GEÇMİŞTİR.
Satışa Çıkarılmıştır
Gazete satan tütüncü dükkânlariyle ( gazete müvezzilerinden isteyiniz.
Bulamazsanız İdarehanemizden tedarik edebilirsiniz.
EN GÜZEL REKLÂMLARI İstanbul halkına ARZETMEKTEDİR
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
AÇIK EKSİLTME İLÂNI
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Satınalma Komisyonu Başkanlığından:
1 — Üsküdar Bağlarbaşındaki Polis Prevantoryumunda yapılacak tamirat ve tesisat işi açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
Keşif bedeli (14.985) lira (93) kuruştur.
Eksiltme 1-8-1950 tarihinde salı günü saat 15 de Emniyet Müdürlüğünde toplanacak Komisyon tarafından yapılacaktır.
2 — Bu işe alt evrak şunlardır: Mukavele, eksiltme, Bayındırlık işleri genel, hususî ve fennî şartnameleri, proje keşif lâsasiyle buna müteferri diğer evrak Emniyet Müdürlüğü sap ve Levazım Şubesi Müdürlüğü kaleminde görülecektir.
3 — Eksiltmeye iştirak etmek İçin taliplerin (1123)
(95) kuruşluk muvakkat teminat yatırdığına dair makbuz ibraz etmesi ve 1950 yılında Ticaret Odasında kayıtlı bulunduğuna dair belgeyi hâmil olması, eksiltme gününden tatil günleri hariç (3) gün evvel Vilâyet makamına müracaat ederek ehliyet vesikası alması ve yukanda ikinci maddede yazılan evrakı görüp eksiltme şartnamesinde yazılı kayda göre kabul ettiğine dair imzalaması şarttır. (9532)
hu-He-
lira
Em (}Mzel heXiv|e
■
bir
ARLON SAAT MAĞAZASI
İstanbul Tekel
Başmüdürlüğünden
Tekel Yalova Müdürlüğüne, bir nene zarfında îstanbuldan gidecek ve Yalovadan gelecek bilumum İdare mamulâtı ve boş zurufu ile yaprak tütünlerin deniz nakliyesl 15 gün müddetle eksiltmeye konmuştur.
İhale 14-8-1950 pazartesi günü saat 15 de Tekel İstanbul Başmüdürlüğünde icra edilecektir. Muvakkat teminat akçesi 302 liradır. Şartname her gün mesai saatlerinde İstanbul Başmüdürlüğü Muhasebe Şubesinde ve Yalova Müdürlüğünde görülebilir.
(10248)
I
Posta Kutusu : 447 - İstanbul
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Prenses Margaret bu mecburiyete uymazsa, Ingiltere
hanedanlığı kadar eski bir anane bozulmuş olacak
Üstelik sigara da
Ufak tefek, küçük bir şey
Margaret’in merakı
Prenses’le
içiyor
i
Kraliçe EUaabeth, prenses Margaret ve Kent düşeninin 8 yaşındaki oğlu, Buohlngham sarayının batoknumlas muhafız alayının resmi geçidini takip ederlerken
Iııgiltereiiin küçük prensesi
29 temmuz 1950 cumartesi günkü YENİ İSTANBUL gazetesiyle beraber verilir, aynca para ile satılmaz
Telefon : 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
- ~ 1 T.---- 1 ■ ■ F.1. ■, ■T,j,',amcss "
Margaret, 21 ağustostan önce kendine eş seçmek mecburiyetinde bulunuyor
Prenses Margaret Jolın iiianılitnu uı oır aKşanı
Kore ortalığı yine ateşe mi verecek
YerliIerinJfSakTh r " “ Güney Köke olm:
Hiç bir devirde kendi kendine efendilik etmek fırsatını bulamamış olan bu millet, zaman zaman Çin, Japon ve Rusların çarpışmalarına sebep olmuştur.
sabah memleketi” diye isimlendirdikleri Kore, Doğu Asya as hill erinde; Barı ve Japon Denizleriyle çevrilmiş ve bîr sıra dağ
ile Mançuryaya bağdanmış güzel bir yarımadadır.
Arazi, yer yer dağlık ve sulaktır. Tabiî olarak gayet mükemmel bir surette müdafaası temin edilen bu topraklarda, basit, lüzumundan fazla kanaatkAr ve biraz da tembel bir halk yaşar. Eğer komşuları onları teşvik ve bazan da mecbur etmeseler, hiç bir iş yapmadan günlük yiyecekleri bir avuç pirinci kenara ayırıp tabiatın onlara bahşettiği bu münbit ve zengin toprakta, sırtüstü yatıp, fevkalâde parlak semayı seyrederken ılık rüzgârın tesiri İle uyurlar ve dört asırdan beri böyle uyumaktadırlar.
Bu kusurları yanında Korelinin insiyaki bir meziyeti vardır; Her ne iş için olursa olsun birleşmek, sendikalar, cemiyetler, partiler kurmak, toplu halde hareket etmek. Fakat bu tek meziyetlerini de İyiye kullanamamış-lar, daima blrblrleriyle çarpışmışlar, bazan komşularını da kendilerine katmışlardır.
Çin - Japon harbinden sonra Slmon Oseki İdareyi eline almış ve istiklâl ilân edilmişti. 1897 de Kore imparatorluk oldu. 1905 te, Japon himayesine girdi. 1910 da Japonyaya ilhak e-dildi, uzun müddet böyle kaldıktan sonra tekrar istiklâl ve himayeler a-r asın d a bocaladı ve bugün Kuzey ve
I
! k
* Amerikalıların mıhtır Ra/xM»ka slhilıt düşmanı yıldıran silâhlardan biri, dlr. Kore muharebesinde kullanılan bıı nll.Yh tanklara karşı en müessir silâh olarak kullanılmaktadır. Yukarıdaki resimde Bazooka taşıyan bir Amerikan askerim görüyorsunuz !.
olmak üzere ikiye ayrılmış olarak karşımıza çıkmaktadır. Memleketin rengin; altın, bakır, demir, kömür madenleri ihtiva eden müsait topraklan
ve ziraate gayet AvrupalIların ve diğer komşularının bu memlekette yerleşmesine sebep teşkil eder. ithalât ve ihracatını sağladı#) iki mühim limanı vardır; Kuzey Korede Gensan ve Güneyde Fusan.
21 milyon nüfuslu bu memleketin en büyük şehri Seul’dur. Şehrin batısı saraylara ayrılmıştır. Diğer kısımlarda Avrupalılann inşa ettikleri binalar ve yaptıkları yollar, asıl yerlilerin oturduklan mahallelerde ise iki katlı, damı samanla Örtülü evler bulunur. Caddede elektrikli tramvaya rastlarsınız. Koreli ona biner, işte o kadar, hiç merak etmez, bildiği en hayret verici şey su değirmenidir. Ondan ilerisine karışmaz. En büyük zevki, saatlerce oturup uzun çubuğunu içmek veyahut saç tuvaleti yapmaktır.
Hiç bir devirde kendi kendine efendilik edemiyen bu millet, dalma komşularının himayesine ihtiyaç göstermiş ve zaman zaman Çin, Japon ve Ruslann biribırlerl ile çarpışmalarına sebep olup, memleketlerini bu kanlı muharebelere meydan yapmışlardır.
Bugün de bu rollerini unutmamışlar. Bir kere daha ortalığı ateşe vermeğe hasırlanmaktadırlar.
f
evlenecek adam bir gün kıral olabilir
DİR İskoç efsanesine göre, Kırali-M çe Elizabeth’in doğduğu yer olan G lam is Şatosunda hayata gözlerini a-çan her kız 20 yaşına girmeden önce evleneceği adamı seçer. Glamis şatosunda doğan Prenses Margaret de önümüzdeki ayın 21 inci gününde
20 yaşına girecektir.
Gazeteleri takip eden her Ingiliz, Ingiltere Kiralının İkinci kızı, 1950 senesinin en büyük partisi Margare-tin kendisine bir koca seçmesi İçin ço kaz zaman kaldığını biliyor. Şayet Margaret 21 ağustosta nişanlanmazsa İngiltere hanedanı kadar eski olan bir anane bozulmuş olacak.
îskoçyadakl Glamis şatosunun birisi acı, Öteki tatlı ol»n iki büyük efsanesi vardır. Zira bilindiği gibi Mac-beth kendisine çok iyiliği dokunan Kıral Duncan’ı bu şatoda öldürmüştür. O civarda yaşayan köylülerin anlattıklarına göre, öldürülen Kiralın hayaleti bazı geceler cinayetin işlendiği yeri ziyaret etmektedir.
Fakat efsanelerin biri çok tatlıdır. Glamis şatosunda doğan her kız 20 yaşından evvel evleneceği adamı seçmektedir. Şimdiye kadar bu s nane bozulmamıştır. Bowes-Lyon (Kırali-çenln genç kızlıktaki adı) sülâlesinin bütün genç kızlan 20 yaşına girmeden nişanlanmışlardı. Margaret
21 ağustos 1930 da Glamis şatosunda doğmuştu. Babası o zamanlar Kent Dükü idi. Bütün Ingiltere, acaba Margaret evleneceği adamı 21 a-ğustosta seçecek ml diye merak içindedir.
Ufak tefek küçük bir şey:
Şüphesiz Margaret’in evlenmesi gecikti. Fakat henüz her şey bitmiş değil. Margaret, sevdiği veya İstediği herhangi bir insanla evlenebilir. Yalnız bir şartla, babası Anglikan kilisesinin şefi olduğu için, seçeceği adamı katolik olmayacaktır. Bunun haricinde Margaret sevdiği herhangi bir İnsanla evlenebilir. Hattâ şayet. Kıral kızının evlenmesine muvafakat etmezse. 25 yaşına girdiği zaman Parlemento kendisini çağırıp sorguya çekecektir. Margaret’in Aşıklan İçin hiç de fena bir havadis değil!
Dünyanın bu 1 numaralı evlenecek kızının karakter, zevk, itiyat ve ü-mitlerinden biraz bahsetsek hiç fena olmıyacak.
Bu son zamanlarda Margarct’den çok bahsedildi, hem de çok fena olarak. Bundan birkaç hafta Önce Lon-dranın meşhur gece klüplerinden biri olan “Four hımdred” de bulunanlann bütün dikkati bir masaya çevrilmişti Masalardan birinde ufak tefek, pembe beyaz, sanşın bîr genç kız, bitişik masadaklleri blskül bombardımanına tutmakla meşguldü. Bu yaramaz küçük kız Margaret, şakalaştığı da arkadaşları İle beraber doğum günü pastasını yemekle meşgul .olan Pa-mela ChurchlU’dL Margaret: “Komşularımız, doğum günü pastaları ile kendilerinden geçmişe benziyorlar” dedi. Pamela hiç ses çıkarmaksızın pastasından bir büyük parça keserek bitişik masadakilere yolladı. Margaret, biraz önce, yüksek sesle konuştuğunu hissetti, kızardı, bir müddet sustu, sonra katıhrcasma gülmeğe başladı, işte bombardıman da o zaman başladı.
Amerikalıların meşhur pln-up Kıra-İlçesi Ava Gardner de kulüpte İdi. Bir Ingiliz prensesini başında taç, elleri ile elbisesinin kırmalarını düzelten mhaçup bir genç kız olarak tahayyül eden Ava GRrdner, dansettiğl adama:
— Ne diyorsun, prensesiniz şu köşedeki minyon şey mİ ? diye sormaktan kendini alamadı.
Üstelik sigara da içiyor: Margaret, gençenlerde bir aon derecede açık bir tuvalet gibi, döpiyes mayo ve çok topuklu papuçlar giymektedir. Hem üstelik bütün bunlar yetişm/yormuş gibi, Londra Belediye Reisinin resmi bir ziyafetinde herkesin içinde sigara İçmiştir!
Muhafazakâr tngllizler:
— Doğrusu Kiralın kızı olduğunu unutuyor, derken. modern İngiliz gençleri:
— Yaşasın Margaret diye bağırıyorlardı.
Margaret, prenses veya 20 yaşında bir genç kız olmak şıklan arasın
baloda giydiği yükyek
da bir hayli mücadele ettikten sonra nihayet 20 yaşında bir genç kız olarak yaşamağa karar vermiştir.
Margaret her şeyi görmek istiyor:
Her sabah saat 8 de kalkan Margaret 9,30 da hazırdır. Hem mürebbiye-si hem de arkadaşı olan Jennifer Revan 9,30 da kapısında gözükür İkisi beraberce gelen mektuplara cevap verirler. Zira Margaret’in ne hususî bir oda hizmetçisi ne de hususi bir ■ekreterl vardır.
Saat 11 e doğru, Kıraliçenin sekreteri, Margareti ziyarete gelir, ve o-nun günlük programını yapmasına yardım ed^r.
Sonra, Margaret, Ellzabeth’ln evlenmesini müteakip çok yalnız kalan annesini ziyarete gider, ve vaktinin çogcnr Annesinin yanında geçirir. Hattâ ekseriya kız. yapacak işleri olmadığı zaman berabeı^a mağaza ve sergileri dolaşırlar. Margaret’in kendine mahsus hususi arabası olmadığı için anneslninkine biner. Otomobil kullanmasını ablası ELlzabeth’den öğrenmiştir.
Annesi ve babaslyle beraber öğle yemeğini yedikten sonra Margaret resmî vazifeleri ile meşgul olur. Yeni bir sergi veya hefkelfn açıl/ş merasiminde bulunur. Bu çeşit merasimlerin hiç birini sıkıcı bulmamaktadır. Zira Margaret çok mütecessistlr. Her
1950 sergisinden notlar
İstanbul sergisinde nelere şahit oldum?
Belçikalılar krallarını büyüle sevgi tezahürleriyle karşılamışlardır. .Yukarı, dakl resimde caddeleri dolduran kalabalığın kralı çiçek yağmuruna tutuşlarını göstermektedir. Jandarma, sevgi gösterisinde .bulunanları güçlükle zaptet mtştir.
Sergi İstanbul için hakikaten bir eğlence yeri, bir istifade *kaynağı idi — Fakat ah şu 25 kuruşluk giriş bileti I — Sergiyi biz para kazanmak için mi, yoksa halkın istifadesini sağlamak için mi açtık?
ve 1951 senesine ait tvsiyeler
Dün gece Kadıköyüne geçmek üzere son vapura binerken, hiç de mûtat olmayan bir kalabalıkla karşılaştık.
Köprüde bilet aJmak üzere sıraya giren herkeste aynı merak canlanmıştı: ”— Gece yansı bu kadar kalabalık nereden geliyordu?!..”
Gazeteci olarak alâkalanıp birkaç ahbaba sorduk: “Sergiden!..” diye cevap verdiler.
Demek İstanbul Sergisi şehre bir canlılık vermişti. Akşamleyin evine kapanan İstanbullu, yalnız odasından değil, mahallesinden çıkmış, deniz a-şarak karşı yakaya kadar geçmişti.
«er-
göze gös-
Sergi, İstanbul İçin hakikaten bir eğlence yeri, bir İstifade kaynağı idi.
Sergi, geçen seneye nazaran biraz daha canlı İdi... Tek çatının altına sıkışmaktan kurtulmuş, boyanıp açılarak, kendisini biraz daha satan bir yosma gibi, Dolmabchçeye doğru bakan güzelliklerin arasına, sere pe yayılmıştı.
Sergide bir çok pavlyonlar çarpıyordu. Marshall yardımını
teren istatistikler bize, yalnız yardımı değil, yardım faslından ve bol keseden paviyona akan paraların da grafiğini çiziyordu.
Halkın gözünü okşamak için oldukça emek sarfedilmlştl.
Gezenler: “Keşke İstatistikler kadar çıkardıkları mallar da güzel olsaydı!” diyorlardı.
Serginin en görülmeğe değer yerlerinden biri de îstanbul Çarşısıdır.
Kubbesi, mozaylğl ve daha evvel düşünülerek dikilmiş kavak ağaçln-rlyle bu çarşı, bize hakikaten eski Is-tanbulu, hasretini çektiğimiz avluyu yaşatıyordu.
Belli idi ki, buraya» paradan daha çok. emek ve zevk anrfedllmişti.
Münakale paviyonu du görülmeğe değerdi. Resimden zevk alanlarla, Ö-mürlerlnde Anadohlnun Ücra köşelerine tren koridorlarında çömelmeğe dahi yer bulamadan seyahat etmlyen ve vapurlarda koyunlarla kucak ku
şeyi görmek ve öğrenmek arzusundadır. Hayatında o kadar çok sual «örmüştür ki, kendi yaşında olan bir genç kızdan çok daha geniş malûmata sahiptir. En çok hoşuna giden eğlence müzik ve danstır. Babası, Margaret için “Prenses olmasaydı artist olurdu” demektedir. Tangodan Sambaya kadar bütün yeni dansları bilir. Amerikan Elçiliğinin balosunda siyah çoraplar giyerek French-Can-can dansını oynamaktan zerre kadar çekinmemiştir!.
f LEOPOLD BELÇIKAYA DÖNDÜ J
gezintilerde Dalkeith’i arabasında gördükleri resmî gezintilerde de Dalkelth’in arabasında hemen bütün Ingiltere:
Margaret İle evlenecek adam bir gün Kıral olabilir:
Gazetecilerin söylediğine göre Mar-garetle evlenecek adam rivayete göre 27 yaşında olan Kont Dalkeith’dir. Zira resmî Margaret’in gibi, gayri Margarit’l gördüler ve
“Bu sefer Margaret artık nişanlanacak” diye heyecana düştü. Fakat Bucklngham Sarayından hiçbir haber çıkmadı. Dalkeith’L: babası Ingiltere-nin en zengin adamıdır. (20.000 hektar arazisi ve 6 şatosu vardır!. İlâveten Stuart hanedan ailesine mensuptur. Acaba Margaret 21 ağustos ta hayat arkadaşı olarak kenrislne bu genci ml seçecek?
Nakleden : Selva SEZER
Pavyonlara umumî bir bakış
Yazan : FARUK FENİK
cağa gitmlyenler bu paviyonu çok beğendiler...
Gönül, duvarları süsllyen resimler kadar vasıtalarımızın da modernleşmesini o kadar arzu ederdi ki!..
îstanbul Sergisine gidenler, kendilerini bir hay-ı huyun içine kaptırarak dolaşır ve oturacak bir sandalye dahi bulamadan sergiden ayrılmak mecburiyetinde kalırlar. Serginin gazinosu ateş pahasınadır. Serginin içinde su İçecek dahi yer yoktur. Akşamleyin bakınız, ahali ellerindeki açılır kapanır bez sandalyelerle sergiye gelir ve ancak öyle oturacak bir yer bulabilirler.
Sergi Binasının arkası size hiç bir zaman Mahmutpaşayı aratmaz!..
İstanbul Sergisinde, eski İle yeni, yan.vana, kucak kucağa ve koyun
Bir tarafta Marshall paviyonu gibi bir paviyon yükselirken, diğer tarafta kartondan yapılmış İşportalar vardır. 25 kuruşa girdiğiniz sergide, kahve, garson ücreti hariç 45 kuruşadır. Bebek papyonuna uğramak isterseniz, aynca 25 kuruş daha vermek mecburiyetindesiniz I
25 kunış giriş ücreti bir sergi İçin çok ağırdır. Birkaç nüfuslu aile, her sergiye girişte birkaç lirasını bırakmak mecburiyetindedir. Sergi bir gösteriş ve bir propaganda yeridir. Orada herkes mamullerimizin ve mahsullerimizin değerini görecek» o-kuyamadığı, takip edemediği her şey hakkında bir fikir sahibi olacaktır. Sergiyi biz, üçer buçuk kazanç heveslisinin hırslarını tatmin için açmadık!
Burası bir kâr müessesesl değil, bir iftihar Abidesidir. I
İftihar edeceğimiz hususları da para tahdidi koyarak kimseden gizliye-meyizî
Kendilerini her sahada takdir ettiğimiz serginin kıymetli idarecileri gelecek sene bütün bu hususları da düşünerek bir hal çaresine bağlarlar- | «a, İstanbul şehrine etmiş olacaklardır.
Belçlloula kralın memlekete dönmesi için rey verenler caddelerde Ilıkmışlar.! ı r. Yukarıdaki re*tande, "Evet, kral gelecektir.,,
böyle do. levhalarını taşıysa bir kalabalığı krala olan sevgi ve sempatilerini gösterirken görüyorsunuz.
ı n 'n u [ i * il
İh’1 K ‘S Ibln Pi 1
J
IVdçilui kralı uçüik'Ü İAHtpold» 6 yıllık hlr ayrılıktan sonra memleket İne ha-vuşmııştur. Yukarıdaki resimde Belçika kralını Mi ray d an çıkarken görüyor-büyük hizmet I *ıınuz !• Krala refakat edenler arasında çocukları da vardır. Solda prens ( Bandolm, aağda da prens Albert gözükmektedir.
Hem yapıcı, hem yıkıcı bir kudret
Atom bombasının
I
tahrip
'eti
Hiroşima ve Nagasakide elde edilen neticelerin fennî şekildeki izahı
4
(• ■
İLMÎ HABERLER
Atom motörü yapmak mümkün olabilir mi?
Bugünlük muhakkak olan jey şudur kİ, atomik sahaya giren her şeyin etrafı, aşılması gayrikabil bir duvarla çevrili bulunmaktadır
HÎROŞİMAYA yapılan İlk atom bombası taarruzundan sonra. Başkan Truman bu bombanın 20.000 ton T. N. T. ye (trinltro tollen) muadil olduğunu resmen ilân etmişti. Bu rakamın muazzam bir tahrip kudreti İfade otllgi muhakkaktır. Fakat, acaba bir atom bombası hakikaten bu kadar büyük tahrip edici kudrete sahip midir? Bu yazımızda bu mevzuu lncellyecek ve alınan neticeleri kısa ve vazıh bir şekilde efkârı umumiyeyo arzotmlye çalışacağız.
Malûmdur kİ otom bombası taarruzundan birkaç gün sonra Japonya müttefiklere teslim olmuş ve kapılarını müttefik ordu ve fen adamların» açmak mecburiyetinde kalmıştı. Atılan ilk atom bombasının tesirlerini tetkik ve edinecekleri İntibaları kendi hükümetlerine bir rapor halinde sunmak vazifesiyle, evvelâ Amerikan ve bilâhare İngiliz fen adanılan Ja-ponyaya giderek Hldroşlma ve Na-gaaaki’dckl tahribatı tetkik ettiler. Bu tetkikler sonunda elde edilen ne-elerl Amerikan ve İngiliz hükümetleri neşrederek halkın malûmatına arzetmlş bulunuyorlar. Bizim de bugünkü yazımızda bildireceğimiz malûmatın en büyük kısmı bu raporlardan, bilhassa, İngiliz fen heyetinin raporuna istinat edecektir.
İngiliz fen misyonunun bu ziyaretinin İki gayesi vardı. Bunlardan biri Japonyada meydana gelen tahribatın blânçosunu hazırlamak, İkincisi de tnglltereye yapılacak muhtemel bir atom bombası taarruzunda lngll-terede husule gelebilecek olan tahribatın tesir ve vüsatini etüt vs hesap etmekti.
Hlroşlmaya atılan bomba, takriben şehrin merkezine düşmüş ve tahribat bu merkezden etrafa doğru mütecanis bir şekilde yayılmıştır. Esas, bombanın tahrip tesirlerinden sonra mü-taaddtt yangınlar başlamış ve hasarın fazlalaşmasına sebep, bu yangınlar olmuştur. Hiroşİmndakl Ikamet-
Çehren : AHMET KOBAK
Yüksek Makine Mühendisi
Taarruz vuku bulduğu zaman Hiroşimada 32o.ooo ve Nagasakide 26o.ooo insan yaşayor-du. Taarruz neticesinde Hiroşimada 80.000 ve Nagasakide 4o.ooo kişinin öldüğü anlaşılmıştır
Nagfinakl: Hasar merkezinden 1.5 kilometre mesafede t«?k luıllı betonarme bir fabrika binası
gâh ve İş yerlerinin ahşap olması İse, yangın faktörünün kıymetini büsbütün arttırmıştır. Mamafih, şunu İlâve etmeliyiz kl, şehrin merkezinden takriben İki kilometre ötede bulunan modern endüstri binaları, bu taarrusf-dan pek az müteessir olmuşlardır.
Nagasakl’ye yapılan taarruzda, hâdiseyi bizzat görenler, evvelâ gökten üç paraşüt düşürüldüğünü vo bunu takiben bombanın şimşek ziyasını andıran ışığını gördüklerini söylüyorlar. Bu ışığı beyaz bir duman takip etmiş vo bilâhare bu duman kısa zamanda slyahlaşmıştır. Bu esnada atmosferde bir tazyik hissiyle nıütera-flk olarak rüzgar ve sıcak dalgası hasıl olmuştur. Hiroşima’da şehrin merkezine atılan atom bombasının tesiriyle Nagosaklde endüstri hedeflerine tevcih edilen bombanın tesirleri anısında önemli farklnr olacağı bedlhldlr. Binaenaleyh, Nagasakide basar merkezinden takriben iiç kl-lomotre uzak olan şehrin ticaret merkezi ve liman bölgeleri pek az tahribatla kurtulmak şansına nail olmuştur. Şerln İkametgâh olarak kullanılan kısımları, hnsnr merkezinden küçük bir dağ silsilesiyle ayrılmış bulunduğundan. İnsanca zayiat da Hi-roşlmaya nispetle daha azdır.
Gerek Hiroşima, gerekse Nagasa-klde atom bombaları şehir hayatiyetini derhal öldürmüş ve binlerce bom-bardman uçağının meselâ Hamburg Limanına yaptığı taarruzlar neticesinde bile görülmlyen bir panik yaratmıştı.
Taarruz vuku bulduğu zaman Hl-roşlmadn 320.000 ve Nagasakide takriben 260.000 insan yaşadığı hesaplanmış ve taarruz neticesinde Hlro-şlmada 80.000 ve Nagasakide 40.000 kişinin öldüğü anlaşılmıştır. Nngasa-kldc ölüm nispetinin nispeten düşük olması, bombanın şehrin merkezine tevcih edilmemiş olmosiylo izah ediliyor.
Atom bombası İnfilâkından ölüme sebep olan âmiller muhteliftir. Bunlardan on mühimleri m oyanında bizzat bombanın meydana getirdiği n-teş, radiasyon ve gaınma şuaları gibi direkt tesirlerle, binaların çökmesi, etrafa eıçrıyan parçalar. yangınlar ve bombanın İnfilâkından husule gelen tazyik gibi faktörler zikredilebilir.
Atom bombası taarruzunda ölüm miktarını tâyin eden faktörlerden en Önemlisi, halkın o esnada bombanın direkt tesirine maruz olup olmadığına ve bulunduğu yerin hasar merkezinden İtibaren mesafesine bağlıdır. Bu hususta hazırlanan bir cetveli aşağıya naklediyoruz:
Hasar merkezinden Mezkûr mesafede İtibaren mesafe
öliim nispeti
O-
400 400- 800 800-1200 1200.1600 1600-2400 2400 - 8200
ölüm
% % % (•;
% %
95
86
58
35
13
0.5 ölüm
ölüm ölüm ölüm ölüm ölüm
Tetkik, tenkit ve tahlil
Yazan j RtFAT NECDET EVRtMER
GAZETE m ak tu at! an arasında ^Çanab Şahabeddln merhumun “Güfte ve beste” başlıklı bir makalesi elimize geçti. Meşhur Florinah Nâzım ın “Gençlik Hâtıraları” unvanlyle hazırladığı bir şiir kitabını bu makalesinde tenkld mevzuu yapan Canab Şahabeddln, edebiyatta kemmlyyetten ziyade keyfiyet taraftan olduğuna sanatın müsâheleyl pekaz ve pek güçlükle tahammül ettiğine işaret eyledikten sonra diyor kİ: "Sür’at vakaa medeniyetin büyük tecel-liyatmdan biridir; fakat muvazenesi kolaylıkla bozulur ve kaşla göz arasında bakarsınız aceleye münkallp olmuş. Bu tahavvülün her gün bin cilvesine şâ-htt olmaktayiz: Acelemizden malûmatımız sathî kalıyor; hiç bir meselenin künhüne İnmeğe sabrımız yok; sabırsızlığmız hasebiyle hissiyata ancak temas edebiliyoruz; aşk. dostluk, vefa mevkilerinde vakit geçirmek bizi titizlendiriyor; en mühim muamelât-ı lçtlmaiyemizde bile baş döndürücü bir çabukluk var, meselâ Sultanahmedde görüşen bir genç He bir t Az e Ayasofyada sevişiyor ve parka varmadan izdivaç İle Soğukçeşmede ayrılıyor!”
Cenab bundan sonra Nâzım’ın şllrlorlno temasla diyor kİ: "Bunlara binaen ve yalnız yaşımın bahşettiği hazin hakk-j tecrübeye İstinaden sizden ricaya cesaret edeceğim kİ, faallyet-1 edeblyenlzde biraz daha muhlbb-i İtinâ olunuz. Her mısraınızm üzerine cephe-l sayinizden birkaç damla ter düşsün. Her manzumede hlsse-1 İlham kadar da hlsse-l hüner lâzımdır. Bu son hisse İnkltasız ve uzun bir İtina İster!” Cenab, Nâzım'ın yukarıda adı geçen eserlerindeki bir şarkısını tashih ve tadile çalışırken bizzat bir şarkı yazmıştı. Halbuki katiyetle biliyoruz kİ kendisi bu nazım şekli İle hemen hemen hiç meş gul olmamıştır. Buna rağmen biraz olsun itinalı çalışma, ona "Güfte ve beste" makalesinin belki de en güzel kısmını teşkil eden ve bugünkü bestekârlarımızın iltifat edeceği bir değer taşıyan şu şarkıyı kazandırmıştır:
Esmerliği yıldız dolu bir yaz gecesiydi, Çamlık bize bir kuytu mauhabbet kafesiydi, Hep duyduğumuz kalbimizin gizli sesiydi, Çamlık bize bir kuytu muhabbet kafesiydi,
Sevmek ve sevilmek nekaratlyle uyuştuk, Yaprakların üstünde uzanmış, uyumuştuk, Bir lâne-i rûyâda sığınmış İki kuştuk, Çamlık bize bir kuytu muhabbet kafesiydi.
Cenab’ın ruhu şâd olsu. Makalesi bizi bugünkü güfte ve bestelerimize götürdü Burası her türlü şüpheden uzaktır kl, güzel bir şarkı ibda etmek, uzun ve itinalı çalışmaya bağlıdır, ister güfte ister beste sahasında olsun, acelenin sürat demek olmadığını, güzel sanatlarda ne aceleye, ne de sürnta lüzum bu-luduğunu düşünmek İcap eder. Bugünkü güfto ve bestelerimizin bir çoğu uzun ve İtinalı çalışmalar mahsulü değildir. Bir sanatkâr için yalnız ilham, ifade kudretini veremez. O llhâmı sanatın vecibelerine tevdi etmek zorundayız. Güfte ve beste müsveddeleri üzerinde bir kuyumcu gibi Işüyene hakiki sanatkâr diyebileceğiz. Duyulan, ancak bu şartlar altında en iyi ifade edilebilir. Bugünkü güftelerimizin çoğunda gördüğümüz hataları şöylece sıra-lıyabillrlz: 1 — En basit gramer vo sentaks hataları. 2 — Vezin ve kafiye aksaklıkları. 3 — Ritim zaafı. 4 — Dış ve İç âbenk kusurları. 5 — Üslûp İtinasızlığı. 6 — Şancılarda hiç lüzumu olmıyan enjambement’a düşme. 7 — îç muhtevayı teşkil eden temaların daima aynı temalar olması. 8 — Divan edebiyatı motiflerinin bugün dahi devomlı ve Israrlı tekrarı. 9 — Şiirde biraz olsun gizillik lâzım. Günkü gizliliğin şiiri, bütün şiirlerinden üstündür! Bugünkü şarkılarımızın çoğunda İse hisler öyle dekolte İfade ediliyor kl!.. Bu kabîl şarkılarda aşkın bu derece soyunduğunu hiç bir devirde görmedik' 10 — Umumi kültür noksanı, bazı güfte yazanlarımızı yeknesaklıktan kurtaramıyor. Onların kaleminden çıkma şarkılar o derece birbirine benziyor ve o dercca birbirinin tekrarı kl bir şarkı İle diğer şarkıların muhtevteını ifade •İmiş diyoruz. 11 — Şarkılarımızda şekli bakımından niçin bir değişiklik yapmıyoruz ve niçin "eski" de Israrlı bir devam var? Bunu da anlıyamıyoruz.
Besteye gelince: îyl güfte, İyi besteyi hazırlıynblllr, bestekârın, şiirin havasını derinden teneffüs etmesi sortiyle!.. Kanaatimize göre bugünkü bestekârın yalnız müzik kültürü kâfi değil Onda sanat heyecanlarını duyan bir kaJb. estetiğe büyük değer veren bir kafa, bir edebiyat kültürü ve bir fizik bilgisi olması bızırn!
Şair İle bestekâr iki yaratıcıdır. Bu İki ruh, tek ruh hüviyetini alırsa doğan eser kuvvetli olur. Yaratma şairin şiirinde, bestekârın bestcslndo sanatın bütün asil ve mukaddes heyecanlarlyle tekrar yasamasıdır.
Mevlâna’nın dediği gibi: geliyor bu dost sesi?..”
Bize göre bu «es,
Yahya Kemal ila
1 !•
Ban at ta
birlikte
"Kamın kuru, değnek kuru, deri kuru, nereden
Tannlaşanlann sesidir!
deriz kh
Hüznü eyyam-ı hazân’m Göksudan.
Gâh ararken
Tek tesolll mııtrlbln elhân-ı neyinden gollr; Gâh aksendâz olur âyine-i hâtırda ıevk,
Bir şadadır kim Bebek sahllsar&yından geliri
h
böyle bir sadâya ihtiyacımız var, Türk musikisi; ruhumuzun İstediklerini verecek ve bizi milletçe heyecanının şahikalarına. çıkaracak büyük bir mu-beşşlr bekliyor. Yine Yahya Kemal’in dediği gibi bitmlyecek şevk veren besteler, bize meçhul ummanları keşfettirecek!.. Türk musikisinin ruhundaki hükümranlığını İşte o zaman duyana.
metre metre metro metre metre metro
nispeti, şüphesiz kİ. nüfus kesafetine de bağlıdır. Londranın nu-lus kesafetine göre bir hesap yapılırsa. Hıroşimaya atılana müşabih bir atom bombasının Londrada 65 bin kişi ve îngilterenin diğer şehirlerinde 50 bin Telef edeceği meydana çıkar- Halbuki, yapılan hesaplar Alüîan ve V.2 roketlerinin Ingiltere şehirlerinde vasatı 15 kişiden fazla insan öldüremiycceğinl göstermişti. Bu mukayese atom bombasının tahrip kudretinin şimdiye kadar malum olan diğer bombalara nispeten ne kadar üstün olduğunu göstermektedir.
Yine okuyucularımıza bir mukayese İmkânı vermek için, bütün harp devamınca bondraya yapılan hava hücumlarında ölenlerin mecmuunun 30.000 ve aynı devrede bütün Brltan-yada ölenlerin mecmuunun 60.000 olduğunu ilâve etmek lâzımdır.
Hiroşimada, hasar merkezinden 200 metre ötede bulunan bir beton-arme bina, taarruz neticesinde bir miktar hasar görmüş ise de çökmemlştlr. Mezkûr bina içerisinde bulunan 23 kişiden hiç biri İnfilâk neticesinde ölmeme ve bunların hemen hemen hepsi tedavi maksadlyle hastahaneye kadar yürüyebilmişlerdlr. Mamafih, bu şahıslardan 21 tanesi infilâktan sonra altıncı ve yedinci günlerde, gamma şualarının tesiri neticesi, aldıkları yaralardan ötürü telef olmuşlardır. Kurtulan iki kişi, hayatlarını, İnfilâk esnasında telefon odasında bulunmalarına ve binanın katlarının döşeme vo tavanlarından maada telefon odasının duvarlarının da koruyucu tesirlerine medyundurlar. Yine hasar merkezinden 600 metre uzaktaki beş katlı bir binanın dördüncü ve beşinci katlarındaki insanlar gamma şualarının tesiriyle. infilâktan birkaç giin sonra ölmüşlerse de, daha alt kattakiler döşeme ve tavanların koruyucu tesirleriyle Ölümden masun kalmışlardır. Burada, atom bombası infilâkının havada vukua geldiğini ve mevzubahs gamma şualarının yukarıdan aşağıya doğru seyret.»İğini hatırlatmak lâzımdır. Hasar merkezinden daha fazla uzaklaştıkça beton olmıyan binaların dahi, İçinde yoşı-yanalrı gamma şualarından vikaye edebildiklerini İlâve etmeliyiz.
Gamma şualarının tesiri, radloak-tlf tesirlerin sadece bir kısmını teşkil eder. Bundan başka İnfilâk esnasında husule gelen nüfuz edici taneciklerin (neutronlann) de gerek İnsanlar, gerekse muhit üzerinde ö-nemll tesirleri vardır. İnfilâktan sonra yapılan muayenelerde insanların kemiklerindeki fosforun radioaktlf bir vasf arzettigl görülmüştür kl bunun mesulü, nüfuz edici neutron tanecikleridir. Hattâ infilâktan üç ay sonra. İnfilâk bölgesinde yapılan araştırmalar. rAdioaktlf tesirlerin devam ettiği sahaların mevcudiyetini İspat etmiştir.
Beton-arme binaların, hasar merkezine oldukça yakın yerlerde yıkılmadan ayakta durabilmesi ve içinde yaşıyanları infilâk dola^ıalyle ölümden koruması mühimdir. Yer altında İnşa edilen sığınakların havada İnfilâk eden atom bombalarından müteessir olmaları nazarı dikkati çekmiştir. Yine toprak altındaki havagazı, su, kanalizasyon boruları ve emsali vasıtalar hasara uğramamıştır. Fakat toprak üzerinde bulunan aynı boruların tahribata duçar oldukları görülmüştür. Hlroşlma-da hasar merkezinden 2-3 kilometre mesafe içinde bulunan 49 köprüden iki tanesi infilâkla yıkılmış, on tahta köprü yangınlarla harap olmuş, fakat mütebakisi kullanılabilir bir hal-dp kalmıştır.
Görülüyor kl toprak altı sığınakları ve çok katlı beton binalar atom bombası tesirlerine karşı, şimdiye kadar bilinen, en koruyucu vasıtalardır. Fakat bütün bunlar atom bombanının yerden itibaren ne kadar yükseklikte infilâk ettiğine tâbidir.
Yukarıda saydığımız korkunç tahrip kudretlerine rağmen atom bombasının; Tnjman’ın söylediğinin aksine olarak 20.00ü ton T.N.T. nin tahrip kudretine mıındll bir tesir gösterememiş olduğunu kaydol mellyiz. Şimdi ise hidrojen bombasının Ja-ponyadn kullanılan atom bombasından çok daha tesirli olacağı İddin ediliyor. Bakalım hidrojen bombası İle yapılacak olan tecrübeler ne netice verecektir.
AMmı Dr. Ing. H. BEKTA8
• •
V.
T ' ’*
Hasar merkezinden «00 metre uzakta, üç katlı, tuğladan inşa edilmiş bir banka binası
Hiroşima: Hnsar merkezinden 200 metro mesafedeki bir binanın çelik İskeleti
• •
SON Genel Savaştan beri atom bombasından sık sık konuşulduğunu duyuyoruz, fakat atom enerjisinin motris kuvvet monbnı olarak kullanılma imkânlarından çok az bahsedilmektedir. Bu, şüphesiz kİ, atom enerjisinden bir gemide, bir otomobilde, bir lokomotifte faydalanılması hususundaki müşküllerin çokluğundan ve bunların ne şekilde halledileceğinin henüz bilinmemesinden ileri gelmektedir.
Şimdiye kadar üzerinde pek az neşriyat yapılmış olan bu meseleyi yakından tetkik etmek her halde faydalı olacaktır. Bunun İçin evvelâ aşağıda şemasını gördüğünüz atom pilinin nelerden müteşekkil olduğunu kısaca ha-tırlatalım.
Uranlum çubukları, ağır su dolu bir kap içerisine daldırılmış, yahut bir grafit kitlesi İçerisine yerleştirilmişlerdir. Diğer taraftan kabın dahilî hararetinin muayyen bir limitten yu-kraı çıkmasına mâni olmak, aynı zamanda hararet şekil altında husula gelen atom enerjisini dışarıya alabilmek İçin bir mayi veya bir gaz akımı tesis edilmiştir.
Bugün !çln bu enerjiyi başka bİT şekil altında toplamayı henüz bilmiyoruz; belki bir gün atom bombardımanından elde edilen enerjiyi doğrudan doğruya elektrik cereyanı şekil altında toplamak kabil olacaktır. Fakat, bu an tçln kuvvet temini ancak hararet şekli altında mümkün olduğundan İşin Kine ayrıca termodinamik mevzular glr?r kl, bunları uzunboy-lu İzah etmeğe yazı hacmim!*müsait değildir. Şur.u kaydedelim ki, bu tem enerji İstihsalinde flmlt
cihazın randımanıdır. Bundan başka tatbikat sahasında müşküller çoksa da elde edilen enerji yanında büyük bir ehemmiyeti kalmamaktadır.
Mevcut mülâhazalara göre, bir a-tom pilini, bundan çıkacak sıcak gazlarla çalıştırmak üzere, bir türbine bağlamak ve bunu bir gemi veya bir lokomotifin İçine yerleştirerek vasıtayı yürütmek mümkündür. Şüphesiz kl. bunlar pek o kadar basit değildir, kpntrüktörlcrln. henüz aydınlanmamış olan bu yol üzerinde bir çok çıkmaza rastlayacakları muhakkaktır.
Bazı tecrübeler yapılmak üzere, Fransada Cbatlllon'da, küçük bir tecrübe pili inşa edilmiştir. Büyük ölçüde bir bibloyû andıran ve Zoâ adı verilen bu atom pili, kenarları beşer metre uzunluğunda bir küpten ibaret plup ancak birkaç tane portatif radyatörü be6İlyebilecek kapasitededir, içine yerleştirilen bir depo 6 ton a-ğırlığında ağır su ihtiva etmektedir. Bunun (cine toplam ağırlığı 10 tonu bulan uranlum oksidinden yapılmış
çubuklar daldırılmıştır. Bunların hepsi bir buçuk metre kalınlığında çimento ve grafitten yapılmış bir zırh İla çevrilmiştir.
Bu pilden beklenen takat nihayet S kilovatı geçmemektedir. (Hatırlatalım ki. bu, endüstriyel bir cihaz olmayıp yalnız iâboratuvar tecrübelerine, bH-hassa radyoaktif izotop nümuneleri hazırlamaya tahsis edilmiştir.)
Çimentodan yapılan zırh yerine manda hususî çelik kullanmak suretiyle bazı mânileri ve pilin ağırlığını azalt» mnk mümkün olur, fakat endüstriyel bir motor yapılmak İstenildiği zaman ölçülerin ve ağırlıkların ne olacağını tahmin etmek güç değildir. Bir Amerikan mühendisinin hesabına göre 150 bin beygirlik bir santralde yalnız pil için yapılacak mahfazanın ağırlığı 800 ton olacaktır.
Yeni tecrübeler etrafında
Sunî yağmur yağdırmak
BUGÜN, BİR BULUTUN MEVCUT OLDUĞU HER YERE YAĞMUR YAĞDIRMAK MÜMKÜN GÖRÜLMEKTEDİR. NEW-YORK BELEDİYESİ, BU İŞ İÇİN 5o.ooo DOLAR TAHSİS ETMİŞTİR
NEw.YORK Belediyesi sunî yağmur için 50.000 dolar tahsis etmiştir. Bazı bölgelerde, kuraklığın önüne geçmek için bu usule başvurmak artık bir hayal olmaktan çıkmıştır.
Bugün, bir bulutun mevcut olduğu her yerde yağmur yağdırmak kabildir. Fakat bu, dalma bulut miktarına tâbidir ve her zaman başka bölgelerin sararmadır, çünkü kullanılan u. sûl; üzerimizden geçmekte olan bir bulutu yağmur rak onun bizim sağlamaktır.
Meselâ ağırlığın mühim rol oynadığı bir gemi İçin böyle bir pili manU etmeye imkân yoktur.
Aşağıda gördüğümüz şema bize tom pilinin konstruksıyon İmkânlarından birini açıklamaktadır. Kapalı bir devre İçinde dolaşan bir gaz, pilden geçerek ısınmakta ve bir serpantinden gereçek hararetini kazandaki mayla (su. cıva, hattâ erimiş kalay) terk etmektedir. BÖylcce husule gelen buhar âdi bir motris türbine gönderilerek buna bağlı olan bir alternatörü ça-vlnnek suretiyle elektrik enerjisi aide edilir.
Pil İle hararet muhavvllessl birlikte olarak, müthiş radyoaktif gazların dışarı sızmaması için, bir zırh İle muha* faza edilmek mecburiyetindedir. Buna mukabil kazandan elde edilen buhar âdi bir buhar kazanından eldo edilen buhar gibi muamele görür.
Tatbikatta İler! sürülmekte olan bazı teklifler de mümkün görülmektedir. Fazla cesaret gösteren bazı mühendisler pilin soğutulmasını açık devrede akan şiddetli bir hava cereyanı İle sağlaman teklif etmektedir. Bu sıcak hava, hararetini terkettlkten sonra, yüksek bir baca vasıtaslyle. atmosfere atılacaktır. Hiç şüphesiz kl, bıı hal şekil çok daha basittir, fakat bunu bir gemi üzerinde tatbik etmeye teşebbüs edersek, bacası ne kadar yüksek olursa olsun, civardaki havaya radyoaktif gaz nehirleri salacak olan hu müthiş tekneyi hangi liman kabul etmeye rıza gösterecektir? Şüphesiz ki, hiç biri.
Çıkacak diğer müşkülât: Hiç bir kimse, aylarca ârızasız olarak çalışacak durumda bir cihaz yapmayı iddia edemez. Meselâ deniz ortasında bir geminin atom pili kompartımanında, ne kadar küçük olursa olsun, bir arıza vuku bulursa ne yapılabilir? Bunun için bir tek çare: gemide bulundurulacak olan yardımcı bir motor vasıta^ siyle cn yakın Umana gitmektir. Burada haftalarca, belki aylarca bekllye-rek radyoaktif kompartımandaki şualar ancak pek fazla zayıfladıktan sonra içeriye girmek ve tamiratı yapmak kabil olabilir. Tabiî cihazın muhakkak surette çalışacağını da garanti etmek mümkün değildir.
işte ortaya çıkan bir çok meseleler. Fakat bunlara çare bulunması mümkün değildir demek doğru mudur? Şüphesiz kl, hayır... Bilhassa bir müddet evvel Amerlkada konstrük«İyonunun yakında yapılacağı muhakkak olduğu bildiren tepkili "atomik” gemiden sonra... Fakat bu meselelerin bu gemide ne şekilde halledildiğinden henüz malûmatımız yoktur. §u muhakkaktır İri,, atomik sahaya giren her şey aşılması gayri kabil bir duvarla, bir zırhla çevrilerek her türlü tecessüse karşı tamamen kapalı olmalıdır.
bulutu şekline koya-Uzerimizo yağmasını
★
bulutlar, hafiflikle-
Biliyoruz kİ; rlnden dolayı toprağa dügemeyen, gayet ufak su damlacıklarından müteşekkildirler. Atmosferde, daima onları oraya, buraya sürükleyecek a-kmtılar ve rüzgârlar mevcuttur. Bu damlacıkları ihtiva eden hava tabakası aynı zamanda su buhnn ile de doymuştur.
Bir bulutun, yağmur olabilmesi İçin damlacıkların büyümesi, yani etrafındaki su buharı İle beslenmesi lâzımdır. Bu da, ancak bulutun hararet derecesinin büyük bir hızla alçalması İle mümkündür. Demek kİ soğuk bir mıntakaya giren bir bulut yağmur o-labillr. Bulutun yalnız bir kısmı dahi bu soğuk tesir altında kalsa, yavaş yavaş kendiliğinden bütün bulut soğuyarak yağmur yağar.
işte, sunî yağmur husule getirmek, bazı usullerle bulutları kısmen veva w tamamen soğuk bir tesir altında bırakmakla kabildir.
Burada bahsedeceğimiz usulde, a-dİ baskı altında kaynama noktası —79 derece olan karbon dioksid kullanılmaktadır.
Sulp karbon dioksid tanecikleri —7(1 derece civarında tekrar buharlaşırlar. Bir tayyare İle ortasına karbon dioksid karı atılmış bulut, şhl detle soğur ve yağmur olur.
Bu kısmî soğumayı, bütün bıılu* dağıtmak, mevcut damlncıklnnn v buz blllûrlarının sayısını ve büyük lüklerin! arttırmakla daha kat! bi hal arzcdecektlr. Bunu da temlı maksadlylo, Langmulr, hlllûr şekil buzunklne yakın olan gümüş îndürü kullanmayı ortaya atmış ve yapılan
tecrübeler de müspet neticeler vermiştir.
Şimdi bu buluşları bir de tecrüb! misallerle gözden geçirelim.
Dr. Schaeffer'in Washlngton tepesinde yaptığı tecrübelerde: tepeden bulutların üzerine serpilen karbon dioksid karının, bulutu yağmura çevirdiği gibi, ilk atıldığı yerde bir geyzer şeklinde fırtına dah| husule getirdiği müşahede edilmiştir.
Bundan başka Boeing B.17 uçakları ile yapılan denemelerde, uçaklardan biri kan serperken, diğeri bulut İçerisinde vaziyeti tetkik ederek, daima —40 dereceden aşağı sühunette olan slrüs bulutlarına, kilometre başına 280 gr. karbon dioksid karı atmakla büyük kümülüs ve nim-blis bulutlan ve onun neticesinde yağmur husule getirmenin kabil olduğu İspat edilmiştir.
GtlmlL? lodllrle, yeni Meksikada yapılan bir tecrübede, yerde, odun kömürü ile beraber yakılan güıpİlş lo-dllrün. mevcut küçük bulutlardan, pek büyük yağmur bulutlan husule getirdiği görülmüştür. 25 gr. gümüş lodllrle elde edilen bu bulutların 11. zerinden geçerek suladıkları arazinin sathı 650 kilometre karedir.
Tecrübe çerçevesinden çıkarak, bu buluşlardan endüstride istifade edilmesi, onlann artık insan ihtiyaçlarına cevap verecek bir durumda olduğuna delâlet eder.
Kallfomlyada 1947 senesinde, kuraklık neticesinde bir elektrik santralının İstihsalinde üçte bir kadar bir azalma görülmüştü. Santralın e-lektrlkçilerl, yağmur yağmadığı halde, üzerlerinde dolaşan bulutlardan İstifade etmeği düşünerek, ilkönce gümüş lodllrle yukarda gördüğümüz şekilde karadan, bulutlan damlacık bakımından zenginleştirmek ve yağmura tahvil etmeğe teşebbüs etmişler, fakat arazinin dağlık olması buna mâni olmuştur. Sonradan rnılp nı bon dioksid ile yağmur elde etmlş-•rdlr.
Resmi raporlara göre 1918-1949 'nesinde elde edilen bu tarzda sunî ığırıurlarla, Los Angeles santral-«arında 14.8 milyon kwh lük bir artış kaydedilmiştir.
ATOM SAMRALl «AŞIL TASAVVUR EDI L1BİL1R
Zoe pilini muhafaza eden beton küb
Tl
A.»,** tt-t-(».
eşya kuramız nasıl yapılacak?
18 inde parlayan bir yıldız
Tatlı sesli Doda Day 18 yaşında İken Jlmmy Dorsey'in orkestrasına geçti. Sesinin çekiciliği sayesinde pek çabuk tutuldu. Fakat her iki orkestrada çalışan trompetçilerle sıra İle evlendi ve boşand. Doris, Holl^ood’da çilleri, samU miyetl ve toksözlülüğü ile tanınmıştır, içki ve sigara kullanmaz, filmin makyajından da nefret der. Şimdi bir numaralı trompetçi kocasından olan oğlu Terry ile Hollyuood civarında şirin bir villâda oturmaktadır.
Türkiyede sinema sanatı niçin bir türlü ilerlemez
Sinema sanatında bu kadar geri kalmamızın sebebi birkaç kelimeye dayanıyor : Bilgisizlik i işbirliği yapılmaması ve daima çok kazanmak hırsına kapılarak işin sanat tarafının ihmal edilmesi
Okuyucuları arasında, Türkiyede İlk defa olarak 75.000 liralık eşya hediyesi dağıtımına teşebbüs eden YENİ İSTANBUL, 60 gün neşredilecek kuponların birinci sayfanın • sol üst köşesinde neşrine devam ediyoruz. Kuponlar her gün neşredilecek ve hepsi sıra numarası takip edecektir. Okuyucularımızdan hediye dağıtımına katılmak istiyeııler için aşağıdaki izahatı dikkatle okumalarını rica ederiz.
1 — 21 temmuzda başltyan müsabakamız 60 gün devam edecek ve son kupon 18 eylülde neşredilmiş bulunacaktır.
2 — 18 eylülden sonra 60 kuponu sıra numarasiyle biriktirmiş olan okuyucularımız, 30 eylüle kadar, yani 12 gün zarfında matbaamıza müracactle kuraya iştirak edecekleri numaraları alacaklardır. Taşrada bulunan YENİ İSTANBUL karileri de matbaamız adresine 60 kuponu 30 eylüle kadar postalamış olacaklardır.
Bu mektuplara okunaklı yaziyle sarih adres ve isim yazılacaktır. Okuyucularımızın kura numaraları matbaamız-ca derhal adreslerine gönderilecektir.
3 — Eksik kuponlara ait gazeteler idarehanemizden tedarik edilebilir.
4 — Hediye edilecek eşya, gazetemizde ilân olunan firmalarda her zaman görülebilir.
2 noter huzurunda
5 — Biz, bu hediye dağıtımına başlarken, kura gününü de tâyin etmek ve hediye dağıtımını evvelce ilân edeceğimiz günde muhakkak yapmıya karar verdik.
14 Ekim 1950 Cumartesi
İsmini, bir kaç gün sonra neşredeceğimiz bir sinema salonunda okuyucularımızın hazır bulunabilecekleri kuramız Çift noter huzurunda çekilecektir.
Torbalardan birinde, gazetemizde ilân edilen ve önümüzdeki günlerde de peyderpey neşredeceğimiz hediyelerin fişleri bulunacaktır. Diğer torbaya, bu kuraya katılan YENİ İSTANBUL okuyucularının 60 kupon mukabili aldıkları kura numaralarını taşıyan fişler konacaktır.
Hediyelerin tevzii
6 — Istanbulda bulunan okuyucularımız kura çekildikten sonra ilân edeceğimiz günlerde matbaamıza uğrı-yarak hediyelerini bizzat alacaklardır. Okuyucularımızın I-lân edilen tarihten sonra 15 gün zarfında matbaamıza uğ-rıyarak hediyelerini almaları lâzımdır. Anadoluda ve ecnebi memleketlerde bulunan okuyucularımızın hediyeleri tarafımızc|an gönderilecektir.
Yeni okuyucularımız için ikinci ve çok büyük bir avantaj
Yeni okuyucularımız İçin aynı zamanda mühim bir a-vantaj daha vardır.
Avrupada 3 sene (10.000 lira), Türkiyede 3 sene (5.000 lira) yüksek tahsil imkânını sağlıyan bu tahsil kurasına girmek için gazetemizin üçüncü sahifesinde neşredilmekte olan kuponlardan 90 tanesini getirerek bir kura numarası almak mümkündür. Bu kuponlar numaralı değildir. 90 tanesi bir defada da alınabilir. Tahsil kurası, gazetemizin neşir tarihi olan 1 aralık 1950 de çekilecektir.
Bu kurada kazananlardan tahsil yapmak istemlyenler 10.000 veya 5.000 lirayı yüzde yirmi noksaniyle nakden derhal alabileceklerdir.
Aylık kupon alan okuyucularımız İse, başlangıçtan beri olduğu gibi 3 aylık kupon kapaklariyle bir kura numarası alabilirler.
Bu tahsil kuramızdaki 15.000 lirayı da bu çerçeve içine koyarsak, YENİ İSTANBUL’un okuyucularına 90.000 liralık bir avantaj hazırladığı görülebilir.
Yurdun muhtelif yerlerinde gazetemizi zamanında ala-mıyan, veyahut irsalâtta aksaklık gören okuyucularımızın bizi haberdar etmelerini rica ederiz. Gazetemizin en seri vasıta ile kendilerine ulaşmasını temin için her türlü tedbiri seve seve alacağımız tabiidir.
Kuponları kesmeyi ihmal etmeyiniz. 14 ekim 1950 cumartesi günü sizin için çok şanslı bir gün olabilir
Tahsil ve eşya kuralarına katılan okuyucularına YENİ İSTANBUL, iyi şanslar temenni eder
[ 60 dakikada devriâlem
Zamanımızın insanı çile doldurmadan, gözlerini açıp kapamadan ülkeler aşıyor
BUGÜN imkân var artık. Diinyuyı
10 dakikada da dolaşabiliriz, yirmi dakikada da.. Onun İçin benim altmış dakikalık seyahatim rekor sayılamaz. Zamanımızın İnsanı eski -zaman velilerini gölgede bırakmıştır. Onlar, gözlerini yumarlardı ve açınca da kendilerini başka bir dünyada bulurlardı. Eski seyahatleri bir kere gözünüzün önüne getiriniz. Tren yok. uçak yok, yol yok. Bundan başka şe-hir duvarlarını aşar aşmaz canınızdan da emin değilsiniz. Nasıl olur da veli olmak İstemezsiniz? Yalnız bir kaç yıl çile çekeceksiniz. Ondan sonra muradınıza ermlşsinlzdlr. Gözünüzü açıp kapamakla dünyanın en konforlu seyahatini yapabilirsiniz. Yeğli köydeki uçuş alanına gitmek İçin şoförlerle çekişmeye, üstelik avuç dolusu para harcamaya da ihtiyacınız yoktur. Ortaçağ İnsanlar», belki, bunun İçin blnbirlik teşbihlerine sarılmışlardır.
Zamanımızın İnsanı çile doldurmadan. gözlerini açıp kapanından ülkeler aşabiliyor. Halbuki, dünün velisi yalnız Buhara İle Nlşahur, Şam İle Kerbelâ arasında büyülü gezintisini yapabilirdi. Zamanımız, velilerin çı bitmemiş Öksüzü «ayılabilir. Hepi miz, çilemizi, kendimize göre, doldurmaktan henüz kurtuimamışızdır. Bu hal, kim bilir ııe kadar sürecektir de... Bir şey ııe kadar çoğalırca değeri de o kadar düşer. Galiba, onun için çile çekenlere iılç ehemmiyet vermiyoruz.
Bir şey çoğalırsa, bol olursa değeri gerçekten azalır mı? Siz buna İnanmamakta haklısınz. Halep orada İse arşın da burada, diyeceksiniz. Bizde bir çok İşler hep tersinedir. Bolluk olur, pahalılık yerinden kıpırdamaz. Aydın olduğumuzu sanırız. Halbuki, kuruntu saneminin önünde diz çökmekten donumuz, pantaloııumuz delik deşik olmuştur. Her şeyin bir istisnası vardır, bu dünyada.... Veli olmadan dünyayı altmış dakikada dolaşmak da bir İstisna değil midir?
Herkes böyle bir dünya seyahatine çıkabilir. Bugün bir otomobile binseniz, şoför «ize İki liranın, beş liranın, İlli., para olmadığını söyler ve kestirmece, sadaka mı veriyorsunuz, der. Sadaka vermek istemiyor* •anız, saatteki hesaba bakma.Yarakamız, kesenize do bakmazsanız daha şeker olur. Liraların ehemmiyeti olmayınca kuruştan bahset meye nasıl yüzümüz tutar! Halbuki ben, kuruştan bahsetmek istiyorum şlm-di, hem de 10 kuruştan. Dünya eeya-
Halbuki dünün velîsi yalnız Buhara ile Nişapur, Şam ile Kerbelâ arasında büyülü gezintisini yapabilirdi
halimizin ilk masrafı bu... iki üç tane 10 kuruş daha verirseniz daha konforlu seyahat edebilirsiniz. Anlıyorsunuz, siz de benlin gibi birkaç gazete alacaksınız ve sütunlar arasında dikkatle dolaşacaksınız. Dünyanın tam içindesiniz şimdi Jju köşeden Amerlkayı, Trunıan’ın yurdunu seyredebilirsiniz.. Uashington... Sokaklarda canlı bir kımıldanış var. Herkes işinde. Çalışan, tam bir refaluı kavuşuyor. Açlık, teinindin kapısında bekliyor. Papakları bile kendilerini dünya İşlerine vermiş, hayatın temposunu yükseltmeye çalışıyor. I)ln meselelerinin genel hayatla hiç bir münasebeti kalmamış. bert İsterse inanır, İsterse inanmaz. Buna kimsecikler karışmaz, hattâ karışmak kimsenin hayalinden geçmez. Halkın devletten İstediği şey, dünya İşlerini tam bir düzene kavuşturmaktan başka bir şey değildir. Hükümete papazlık ettirmek onların akıllarına sığmaz Ortada bir anayasa vardır. Genel hayatın temeli odıır. Bunu değiş-
SeouJ'dan bir görünüş
Yazan : Baytlar DERLER (irmek, keyfe göre tefsir etmek, A-merlkalının anlamadığı bir şey... O-kulun kleall. becerikli bir nesil, çalışmaktan Ürkmeyen bir Amerikalı yetiştirmek. Arını bu nesil sofu İmiş, değilmiş kime ne... /Vmerlkulı kor-rekt bir hayat-ndnmı İstiyor, ötesi vız geliyor ona.
Sağ taraftaki sütunun penceresinden Alrnanyuya bakınız: Ortasından geniş bir ırmak geçen bu şehirde beş yıl Önce tek bir fabrika yoktu. Irmağın sağ kolunda boş arsaların ortasından asfalt caddeler geçiyor. Bu arsalar temizlenmiş harabelerdir. O-rada yangın yerleri hemen temizlenir. Kanunları böyle bu milletin. Sol taraftaki bacalar yepyenidir. Renklerinin henüz koyulaşmamış olması bunu gösteriyor. Beş yıl sonra bacalar hu boş arsaları da dolduracak. Şu büyük kaynaşmayı görmüyor musunuz? Hepsi İşçi onların. Temel kazıyorlar, hayatın refah yollarını açıyorlar. Geçen yıl Almanyanın 60 milyon dolarlık bir ticaret bllânçosu a
çığı vardı. Anlatayım, nedir bu ticaret bllânçosu. Almanya başka memleketlere mal Batmış ve bu para İle mal satın almış. Fazla mal «atamadığı İçin 50 milyon dolar borçlanmış. Bu borç, Almanyanın milyarları bulun İstihsaline göre hiç bir şey değil. Fakat bu millet, her Avrupa milleti gibi, ayağını yorganına göre uzatmayı bir zaruret bilir. Bakınız bir millet çalışırsa ne yapabilir? Bu yıl Almanyanın açığı yok, üstelik 20 milyon dolar kadar da aİAcaklı.
Biraz ötede çatısı henüz örtülmüş İki bina var. Biri halk kitap «arayı, öteki de opera... Kazanıyorlar ve yaptırıyorlar.
Sol sütunun ortasındaki aralıktan bir bakınız. İngiltere orası İşte. Dişini sıkmış bir ülke. Kazandığım kadar harcayacağım, diyor. Az mı kazanıyorlar acaba? Ne kudur tutumlu yaşıyorlar. Elbise üstüne elbise yaptırmıyorlar. Yedikleri de öyle az kİ... Fakat kesemizi Ağzına kadar acarsak millet, yakasını borçtan kıır. taramaz, diyorlar.. İngiltere, borç korkusu içinde.
Burasını tanıyonunuz artık. Memleketimiz. Bakınız şu adam mide Hancıları İçinde kıvranıyor. Hekim beyaz ekmek emretmiş. Bulamıyor zavallı. Şu rengi ııçmıış genç, ağır hasta. Hiç bir eczahanede hıı hastalığın ilâcı yok. Dövizimiz kıtmış. Bu gidişle, dövizimiz eridikçe eriyecekmiş. Mallarımız da pahalı İmiş diyorlar. Onun İçin mİ satılmıyor, acaba? Nasıl kurtulacağız hu durumdan! Aa, o, ne? Yabanoı bandıralı hlr vapur, yepyeni otomobiller boşaltıyor. Bizim İçin ml, bunlar? Dövizimiz olmasa bunlar nasıl girer memlekete.,, Duyuyor musunuz? Yıllardan sonra arapça ezan. Bakınız şıı Türk çocuğu ne kadar dalmış.. Arap yazısını söküyor maşallah.. Ya şıı Tl-camilerin tekbirlerine ne dersiniz!
Gazetede veyu gazetelerde dolaşmak ıızıın seyahatler laıdar faydalı değil midir? Onun İçin ben, sık sık böylo gezintilere çıkmaktan hoşlanırım. Gördüğüm ülkeleri karşılaştırır, düşünürüm. Her millet, yeryüzünde bir çalışma yolu tutmuştur. Kiminin avucu dolar, kiminin cebi boşalır. Seyahat. Iıısnııa hlr çok şeyler öğretir. Ben do ycdcıılıığuıiKİan bir şeyler öğrenerek dciııüyorıım. Büyük şeyler değil amma, bence büyük şevlerden dalın ehemmiyetli. Yeni bir gezintiye çıkarsam seyahat notlarımı cwLaiksiz yazmaya çalışacağım.
Alan LuÂİd
Talih ve şöhret
“Şöhret kapısının ardına kadar açılarak bana : “Buyurun Bay Alan Ladd dünya sizi bekliyor, denmiyeceğini biliyordum"
BİR çoklan Alan Ladd’ın birden-■* bire meşhur olduğunu, Aniden Hollyuood semasında kızgın bir güne® gibi yükseldiğini sanırlar. Alan Ladd, böyle düşünenlerin aklına şaşıyor. Bir de omı dinllyeiiın:
“Ben, çok seneler önce aktör olmayı aklıma koymuştum. Fakat bu İşe birdenbire giremiyeceğhnl de pekâlâ takdir ediyordum. Onun İçin boş durmadım. Çalıştım, çabaladım, önüme gelen İşe sarıldım. Çünkü bana. şöhret kapısının ardına kadar açılıp, ‘‘Buyrun Bay Alan Ladd, dünya sizi bekliyor” denmiyeceğini biliyordum. Bu kapıyı açabilmek i-çln, çok fırın ekmek yemek lâzımdı. Zaten talihin bana gülmesinden önce benim, talihin peşinden gitçnem icap ettiğini anlamıştım. Yani Po-liannavarl memnuniyet İle İnsana bu dünyada ilerlemek olmadığı aşikârdı. Onun için son menzilim olan “şöhret kapısı” na gelinciye kadar aşılması lâzım olan bir sürü kapıları çaldım. Hattâ hoşhınmaılıgun işlere de el uzattım. Meselâ; kana llzasvon boruları yerleştirdim, bazı kazılarda amele gibi çalıştım. Şimdi bu lşlerdo çalıştığıma memnunum.
ESKİDEN kalma bir söz vardır: “Kişi noksanını bilmek kadar İrfan olamaz.”
Filmcilik gibi güç bir işle uğraşanlara bu sözden İlham almalarım tavsiye etmek lâzım geliyor. Çünkü bizde filmcilik bir iddianın kurbanı olmaktan elan kurtulamıyor. Bu da. bu İşle uğraşan her şahsın kendisinin bu işten anladığı iddiasıdır.
— Film, rejisör demektir.
— Hayır, film demek, aktör demektir.
— Film demek, para demektir.
— Film demek, müellif demektir.
— Film demek, dekor demektir.
Bu düşünceler, birinin diğerini küçümsemesine sebep oluyor. Halbuki bunlardan herhangi biri perdede tek başına yaşamıyacak kadar noksan ve zayıftır. Film sanatının İcrası, ancak bu beş unsurun ahenkli bir işbirliği yapmasiyle kaimdir.
Rejisör, tıpkı bir orkestra şefi gibi yazarın kendisine emanot ettiği eseri bütünlüğünün ahengi içinde sevk ve idare etmek İçin, aynı bir bestecinin emirlerine noktası noktasına uymıya kendini mecbur eden bir şef ruhiyle hareket etmelidir.
Artist İse, müellifin muhayyilesin den rejisörün muhayyilesine aktarılan bir ruhu, bir rolü canlandırmak ödevi ve sorumluluğu karşısında bulunuyor demektir.
Görülüyor kİ, filmcilikte müellif on ön plânda olup filmin mükemme-
Çünkü hiç birisi, asıl idealim olan aktörlüğe mâni olacak cinsten değildi. Hem zaten aktör olmayı aklıma koyduğum ZHinan da filmde oynayacağım aklıma gelmemişti. Onun İçin bir gün bir film stüdyosuna girip, teknik işlerde çalışmıya başladım. O lyde kaldığım müddetçe e-dindiğim tecrübe, benim için çok lvt bir staj olmuştu. Fotoğraf, ışık tertibatı vo buna benzer teknik İşlerde birçok şeyler öğrendim. Stüdyoda İşler azalınca biriktlrebikliğim kadar parayı alarak, bir tiyatro okuluna yazıldım. Bu okül bana o kadar güç geldi kİ, hani bir an bütün ideal falan bir tarafa, kendim bir tarafa diyecek hale geldim. Ama gene de dişimi sıkarak kursları bitirdim. Ondan sonra aktörlüğün teknik sanatına vâkıf olmak için kendi kendime çulışmıya başladım. Meselâ; kapı a-çıp kapamak, sahnede yürüme, durma gibi şeyleri kendi kendime talim ediyordum. Hattâ sesimin tonuna İstediğim şekli verebilmek için defalarca rolümü tekrarladığım ve sesimin kısıldığı olmuştur. Bu arada radyoda da çalıştım. Bu İşten hemen hemen hiç para almadım, yalnız tec- 1
İİyetlnl temin etmek için ilk güçlükleri yenmek ve mevzuunu lüzumlu film sanatı kalitesine çıkarmak mecburiyetindedir.
Buna mukabil, rejisörün konularına el uzatmaktan çekinmiyen bir müellif de kendi yetkilerinin sınırlarını aşmış olur. Senaryo yazmanın olduğu kadar onu filme almanın da şüphesiz ki bir teknik cephesi ve zorluğu vardır. O şerefi ve hazzı da, doğrudan doğruya rejisöre bıralunak lâzım gelir. Bundan başka bir rolü, satırların ve kelimelerin uyuşuk âleminden çıkarıp canlı, hareketli, nefes alan, kalbi çarpan, gülen, ağlayan bir hale getirmek ise, artistin vazifesidir. Bunda muvaffak olamıyan bir kimseye artist ismi vermek, bu işin pek ucuz olduğunu gösterir.
Film sanatının bütün imkânları ve zaruretleri gözönünde tutularak bir filmin istenildiği şekilde uygulanması İçin, müellif, aadece eserini, aktör rolünü, rejisör vazifesini düşünmekten ziyade elbirliği ve samimiyet havası İçinde çalışmak gerekir ki bu da Türk filmciliğini, yalnız milli mevzulara saplanarak muayyen bir zümreden alkış ve para toplamaktan kurtarır. Herkesin seveceği, anlıya-cnğı mevzularda tutunabilecek bir kabiliyete eriştirir.
Asırlarca tarihimizde güzel sanatlarda muvaffakiyet göstermiş olan Türk Milletinin sinema sanatında bu kadar geri kalmasının sebebi, birkaç kelimeye dayanıyor. Bilgisizlik, İşbirliği yapılmaması ve dalına çok kazanmak hırsına kapılarak İşin sanat tarafının ihmal edilmesi.
Prodüktörlerimizin bu hususları gözönünde bulundurarak çalışmaları, yapacakları filmlerde yukarıda İşaret ettiğimiz gibi beş unsuru da samimiyet havası içinde birleştirerek netice alnuya gayret etmeleri ve muvaffak olmaları temenni olunur.
Yazan : Şükran EĞRİLMEZ
rübe İçin çalıştım. Henüz hazırlanmadığımı biliyordum. Onun için işi ağırdan alıyor ve İyice piştikten sonra sahneye atılmak istiyordum. Tiyatroda karakter rollerine çıkacağımı kararlaştırmıştım. Kim derdi kİ sinemada gangster veya polis haft-yesi rollerine çıkacağım diye? Nihayet hiç ummadığım zamanda bana “şöhret kapısı” açıldı. Ama diyeceksiniz ki bu bir arka kapı sayılır; çünkü tiyatro ile sinema ayrı şeylerdir. Evet ama şimdi tiyatro için edindiğim tecrübelerin, sinema için de varit olduğunu söylemek lâzım. Tiyatroda kalsaydım, belki de şimdiki şöhretim yerine, basit bir karakter aktörü olarak kalacaktım. Artık şuna İnanıyorum kl, İnsan no kadar kendi talihini ktırınıya, çlz-nıiyc çalışsa, talih seni istediği yere götürür. Ama gene elinizde bu talihi yuğuracok maddeler var. Bunla-n inkâr ötmek doğru değildir."
Nakleden : G. K
Geçen sene latanbuldft yapılan Türkiye - Avusturya atletizm kArşıiaşıııasında hıkını
kaptanları
değiştirirlerken
TUMttY-AUSTRiA İSTANBUL
Türkiye - Avusturya
atletizm
karşılaşmasının birinci gününde
400 metre, 800 metre, 5000 metre, 400
metre engellide galip gelebiliriz
1 ' ■ ■ ■ , ■
Yüksek, uzun atlama, disk atma ve 4X100 de
100 metre ve gülle atmanın neticesi meçhul
AvusturyalIlar
• V g ••
ustun,
Futbol tarihimize
kısa bir bakış
Bizde futbola karşı alâka 1921 yılından itibaren artmağa başlamıştır
Yazım: .Sadi Karsan
Geçen sene Istanbulda 92-90 yendiğimiz Avtısturya milli atletizm takımı İle büglln Viyanada rövanş karşılaşmasını yapıyoruz.
İki gün devam edecek olan müsabakaların, ilk gün programında: 100 metre, 400 metre, 800 metre, 5000 metre düz, 400 metne engelli koşuları, yüksek ve uzun atlamalar, gülle ve disk atmalar var.
Muhakkak ki. evselden tahmin yürütülmesi en zor spor kollarından biri atletizmdir. Çünkü derecelerin çıkması, pistin ağır, yumuşak veya sert olması, rüzgârın olması, eriş istikameti, yarışma saatinin erken ve- j ya geç olması daha doğrusu günün sıcaklık derecesi hep tesir eder. Şüphesiz bütün bunlardan başka rakipler, seyirciler, organizasyon, heyecan ve tecrübe de dereceler Üzerinde mühim rol oynar.
Biz bütün şartlan normal kabul e-dlp son form durumlanna göre tahminlerimizi yapıyoruz:
100 metrede:
Türk renklerini Oktay Karakulak ve Turan Tükel temsil ediyorlar. Karakulak 10.8 ile birinci veya ikinci olabilir. Tükel 11 lik formda ve ancak dördüncü yani sonuncu olabilir. AvusturyalI Struckl da 10,8 lık formda.
400 metrede:
Doğan Acarbay 49.5 civannda bir derece ile birinci gelebilecektir. Kemal Horolu 50.5 lık bir derece ile her halde üçüncülüğü garanti eder. A-vusturyalı Fritz 50 lik formda.
800 metrede:
1.57 İlk formda olan Ekrem Koçak ve Cahit önel bize ilk iki dereceyi temin edebilirler. Fakat 1.58 lik formda olan yeni istidat Perz, tecrübesi az olan Koçak’ı belki yener.
5000 metre:
Osman Coşgül 15 dakikaya yakın bir derece ve yeni bir rekorla birinci gelebilir. Fakat AvusturyalI Röt-zer de aynı dereceyi yapabilecek formda. Mustafa Özcan, formda olan Muşlk’ı belki
400 metre engelli:
15.15 lik yenebilir.
rekordan
Doğan Acarbay 54.6 hk da daha iyi bir derece ile birinci ge- I lebillr. Kemal Horolu da 54.6 dan u-zak olmayacaktır. AvusturyalI Fritz de 54.6 yı çıkarabilir. Yarış her halde çok heyecanlı olacaktır. Sırayı tahmin epey güç.
Yüksek atlama:
190 lık formda olan Koppenwallner kolay galip gelecektir. Mahir Araş 185 i geçebilirse ikinci olabilir, ö-mer Özkap 165 ile ancak sonuncu o-la bilir.
Uzun altama:
7.20 lık bir atlet olan Würthü mağlûp edemeyiz. Avni Akgün ve Macit Göktürk belki 7 metreyi geçebilir, fakat ikinciliği alabilmeleri yine şüpheli. Ancak Akgün 7,10 luk rekoru kırarsa ikinci olabilir.
Gülle atına:
Yılmaz Oktay ve Nuri Turan 14 metreye yakın derece alabilirler. A-vusturyaldar da ancak 14 metre atabildiklerinden, galibi tayin mümkün değil.
Disk atma:
AvusturyalIlar 45 metrenin üzerinde alışlarla çifte galibiyeti elde edecekler. Çelil Uçarer 42 metreyi belki geçer. Yılmaz Oktay 38 metreyi pek geçemez.
4 x 100 ınetre:
Karakulak - Göktürk - Bark ay -TÜkeVdcn kurulu milli takımımız 44 saniye civarında koşacak kİ, 43 sanı-
ye koşabilen AvusturyalIları mağlûp edemezler.
Bugün yapılacak yanlara giren atletlerimizin 1950 mevsiminde elde ettikleri en iyi neticeler: 100 m.:
Oktay Karakulak
Turhan Tükel
400 m.‘
Doğan
Kemal
800 m.:
Ekrem
Cahit önel
5000 m.:
Osman Coşgül
10.8
10.80
Acarbay Horulu
50.3
50.7
Koçak
1.57.2
1.57.6
15.24.0
Dünkü yüzme yarışmaları
İstanbul Bölgesinin tertip ettiği yüzme müsabakalarının seçmeleri dün akşam Lido Yüzme havuzundn saat 16.30 da yapılmıştır. Oldukça kalabalık bir seyirci kütlesinin takip ettiği seçme müsabakalarında şu neticeler alınmıştır:
200 METRE SERBEST:
1 — İbrahim Sulu (Modaspor) 2.23.4 10
2 — Nejat Nakkaş (Modaspor) 2.31,
3 — Kâmil Karaduman (Modaspor) 2.49.4.10.
100 METRE SIRTÜSTÜ:
1 — Yalçın Sarıer «Modaspor) 1.24.2.10
2 — Hâşim Tankut (Modaspor) 1.33.8.10, 3 — Süha Erler (Yüzme İhtisas) 1.36.2.10.
Amerikada yapılan Atletizm Bayramının “San Francisco Olymic” Kulübü kazandı
Temmuzun 16 sında Amerikada ya-büyiik gu nc-
Mal Whitfield 1.51.48. metre sürat:
John Twomey 3.51.3. George Rhodcm 3.55.1. metre sürüt:
Fred WHd 15.19.4.
pılan Atletizm bayramı çok bir alâka İle takip edilmiş ve ticelcr alınmıştır:
100 metre serbest:
1 — Arthur Brogg 0.10.4.
2 — Robert Tyler 0.10.5.
200 metre serbest:
1 — Robert Tyler 0.21.L
2 — Arthur Brogg 0.21.3.
400 metre sürat:
1 — George Rhodem 0.46.5.
2 — Arthur Brogg 0,47.1.
800 metre sürat:
1 —
1500
1 —
2 —
5000
1 —
10000 metre:
1 — Horace Ashenfelter 32.44.3.
110 engelli:
1 — Dick Attlcsey 0.13.6 (Yeni dünya rekoru).
200 engelli:
1 — William Fleming 0.23.6.
400 metre engelli:
1 — Charles Moore 0,53.6.
2 — WJHIam Fleming 0.54 7, Yüksek atlama:
1 — David Albrltton 1.92.
Uzun atlama:
1 — Albert Holland 7.32.
Üç adım:
1 — Gaylord Byran 13.72.
Gülle:
1 — James Fuchs 16.16.5.
Disk:
1 — Fortune Gordien 48.80.
Mızrak Atma:
1 — Steve Soymour 63.44. Çekiç:
1 — Sam Felton 41.24.
Sırıkla yüksek:
1 — Robert Richard 3.96.5. Takım tasnifinde:
1 — San Francisco Olymic
lübü 79.35.
2 — New-York A. C. Kulübü 79.00.
3
Ku-
4
5
6
7
9
— Los Angeles A. C. Kulübü 52.00.
— Morgan Stade Kulübü 52.00
— Nf\v-York Pioneer C. Kulübü 25.1.
— Ncw-York Poliçe Sport Kulübü 23.00.
— îllonis A. C. Kulübü 20.
— Kansan Stada Kulübü 19.
— Ne w-York Grıınd St. Boya Kulübü 19.
— Pencilvanlfi A C. Kulübü 18.
Toplayan : F. BAŞ ER
A
A carbay Horulu
Araş
Mustafa özcan
400 engelli:
Doğan
Kemal
Yüksek:
Mahir
Ömer Özkap l’zun:
Macit Göktürk
Avnl Akgün
Gülle:
Yılmaz Oktay Nuri Turan
Disk:
Çelil Uçarer Yılmaz Oktay
15.24.9
54.6
55.1
1.80
1.60
6.91
6.86
13.75
13.72
41.83
39.12
Futbolun beşiğinde transfer işleri nasıl cereyan ediyor?
İlk yüksek transfer ücreti 1905 senesinde Middlesbourg tarafından
Sunderland Kulübüne ödenmiştir. Yer değiştiren oyuncu Common idi ve bu oyuncu 1.000 sterlinge alınmıştı
• •
Londrada Great Queen Street’de Freemason’s tavenn’de futbol uyuma ilk defa kaideye bağlandığı zaman gözbnünde tutulan yalnız amatörlerdi.
Sonraları maçlar seyircilerin alakasını celbedince giriş ücreti alabilmek maksadiyle sahaların etrafına duvar çekilmeğo başlandı. Hasılat gittikçe artıyordu. Bunun tesiriyle de daha 1882 den itibaren profesyonellik alâmetleri belirmeğe başladı. Klüpler, takımlarını kuvvetlendirmek ve iyi bir oyun çıkarmak emeliyle gözde olan oyuncuların peşlerine düştüler. Bu o-yunculara el altından para vermek â-det hükmüne girdi.
20 temmuz 1885 te de profesyonellik kanuni bir mahiyet aldı. t
Büyük klüpler kuruldu. Zaten bunların bir kısmı profesyonelliğin resmen kabulünden önce de mahdut me-sullyetli anonim şirketler halinde teşekkül etmiş bulunuyordu. Fakat bunlar oyuncuların ''ayartılmasına** mâni olamıyordu ve bütün klüpler bu durumdan şikâyetçi idiler.
Oyuncuların bu şekilde belirsiz zamanlarda klüp değiştirmesini önlemek maksadiyle Birmingham’dan Wüliam Mac Grogor 2 mart tarihli sirküleri İle tngiîtercnln başlıca klüplerinin 12 murahhasını 17 nisan 1888 de Londrada toplantıya çağırdı ve bu suretle Ingiltere profesyonel birliği ihdas vc bir şampiyonluk maç serisi tertip edildi.
1891 de klüplerle oyuncuları arasında mukaveleler imzalandı. Bu mukaveleler sayesinde klüpler oyuncularından emin olabildiği gibi oyuncular da bir çok teminat sağlamış oluyordu.
Bu tarihten itibaren klüp değiştirmek, transfer edilmek bir usule vc nizama bağlanmış bulunuyordu.
Profesyonel birliği nizamnamesinin 5 inci maddesi, bir oyuncunun ayrılmasına muvafakat eden veya bu ayrılmayı teşvik eden klübün vaziyeti her yılın 5 mayısında birlik başkanlığına bildirmek mecburiyetinde olduğunu tasrih etmektedir.
Bu oyuncu bir transfer listesine geçirilir ve birliğin kontrolü altında klüpler oyuncunun transfer muamelesine girişebilirler.
Bazan oldukça yüksek rakamları bulan bir fiyat mukabilinde evvelce transfer edilmiş olan oyuncu artık muayyen bir "sermaye’* teşkil etmektedir ve bu sermayenin ödenmek suretiyle korunması lâzımdır. Kaldı kİ, oyuncu da bu muamele ile ilgilidir.
Çünkü her oyuncu muayyen bi klüpte boş oyun mevsimi boyunca ça lıştıktan sonra, kendi namına oynann cıık bir nıııçın safi hasılatını Almak hakkını haizdir. Yani bir nevi Jübilesi yapılır ve elde edilen para bu boş mevsimlik dürüst ve vefakâr oyuncuya verilir.
Halbuki oyuncu bu beş seneden ön-
BUGÜN memleketimizde en çok «evlim ve yurdumuzun en ücra köşelerine kadar ynyıhnib O ları spor, hiç şüphe yok kİ, futboludur. Diinyaııın hor tarafında olduğu gibi bizde de, geniş halk kütlesinin bu sporu karşı gittikçe artan alâkasının nereden geldiği araştırılacak olursa bunun sebebini evvelâ futbolun bizzat oynanış tarzında buluruz. Takım halinde oynandığı içlıı futbol çok hareketli, süratli, ca^-zIp Ve sürükleyici bir spordur. Bilhassa deıık kuvvetler arasında yapılan karşılaşmalarda neticenin hazarı son dakikalara ka( dur İM'lIl olıııunısı duyulun heyecan ve zevki bir knt daha arttırmaktadır.
Bizde futbola karşı alâka daha ziyade 1921 yılından İtibaren artmağa başlamıştır. Taksim kışlası avlusunun futbol mUsar kukalarına tahsis edilmesi buna başlıca sebep olmuştur. O tarihe karlar İstaııbulda bütün futbol müsabnknlnrı Kadı köyünde, şimdi Fener Stadı olan, “Unyon Klüp 'te yapılırdı. Şehirden biraz uzakta bulunan bu sahaya o zamanki vesaitle gitmek bir hayli güç ve zahmetli İdi. Halbuki şehrin tam merkezinde, derme çatma da olsa, birkaç tribün hışa edilmek suretiyle emektar Taksim kışlasının köhne avlusuna bir stadyum şekli ve manzarası verilerek ehemmiyetli maçlar buraya alınınca halk evvelâ ayağına kadar geldiği İçin merak su-Ikusiyle gittiği müsabakalardan yavaş yavaş zevk almağa, ondan sonra da hiç bir müsabakayı kaçırmamağa başladı. Sık sık tertip edilmeğe başlanan milli ve temsili müsabakalarda galibiyetler halkın heyecanını kamçılıyor, futbola karşı alâkasını büsbütün arttırıyordu. Bilhassa Slâvyn maçlarında seyirci ve hasılat bakımından rekor kırıldı. Birkaç sene İçinde bir saman ateşi gibi parlayan hu merak ve alâkaya kndınlarımız da kendilerini kaptırmaktan sakınamadılar. O zamana kadar sahalarımızda ender gördüğümüz şık ve genç bayanlar fııtbol maçlarının en ateşli müdavimlerinden olmuşlardır. Bu devre aynı zamanda Galatasaray ve Fenerbahçe rekabetinin en lıâd bir nezih ve sportmence rekabet futbolumuzun gelişme ve ilerlemesi bakımından çok hayırlı neticeler doğurmuştur. Seneler geçtikçe bu rekabete Beşiktaş ve daha sonraları diğer takımlar da katılmış ve böylelikle lig maçları enteresan safhalar arzetmeğe başlamıştır.
Eski devirlerde yapılan miha-
ce başka bir klübe geçerae bu hakkını kaybeder. O zaman transfer bedeli ü-zerlndcn kendisine bir yüzde verilir. Terkettiği klüple bir sene çalığımsan yüzde on, iki sene kalmışsa yüzre 15. üç sene oynamışsa yüzde 25 ve nihayet dördüncü yılını idrak etmişse yüzde 35 tazminat alır. Haftalığına gelince klüpler ve birlik arasında bir âzami ve asgari had teabit edilmek suretiyle tayin edilir.
Transferi yüksek İlk futbolcu Commıın
in^ıiterede traıihiuri yükaek oyuıırulnrdan Tomıuy LaMoo
bahalarla bugünkü nıüsaünkaln-rın saha, Idııro ve oynanış bakımından bir mukayesesi yapılacak olursa aradaki tekâmül devrini kolaylıkla anlamak mümkün olıır. Eskiden hakemler için nizami bir kıyafet mecburiyeti olmadığından bunlar ekseriya şehir kıyafetiyle, yağmurlu ve çamurlu havalarda da buzun ellerinde şemsiye ve ayaklarında lâstiklerle nıaç İdare ederlerdi. Baharda, ünyon Klüp sahasında. içinde gömülü kalıp görün-mlyecck derecede biiyümlyeıı çimenler, açan papatya ve gelincikler arasından topu sürmek bir lınyli güçleşir(ll. Ba/jın müsabakaya geç başlanılmış olması doluyıslyle maçın sonlarına doğru adamakıllı kararan hava da değil topu, oyuncuları bile geçmek mümkün olamazdı. Sahanın konarımı ve kalenin etrafına vc arkasına dizilen seyirciler maç başladıktan sonra yavaş yavaş oyıın sahasının içine kadar girerlerdi. Hattâ kule kenarındaki seyircilerin kurnazca topu aynklariyle çelerek kale İçine bile yönelttikleri vaki olurdu. O zamanki oyun sistemimiz İle bugünkü oyun sistemimiz arasında da büyük fark var(lı. Eskiden şnhsi oyuna çok rağbet edilirdi. Bir oyuncunun topu kaptı mı, üç beş kişiyi çalımla geçmesi bir mchııret sayılır, bıı yüzden çalıma kıymet ve önem verilirdi.
Halbuki futbolda bir de bugünkü durumumuzu gözöııiine getirirsek aradığımız dev adımlarını daha kolay anlamış oluruz. Bugiin mevcut modern stad-larımız» mıınta/am kıyafetli ehil hakemlerimiz, futbolun cem'i bir oyun olduğunu knvranıış oyun sistemimiz İle bizde de artık futbolun hakiki mânasının takdir edilmiş olduğuna hükmetmek lâzımdır.
Bununla beraber eski devirlerde çok kıymetli oyuncular yetişmiş olduğunu burnda bir kere daha hntırlnhnayı bir kadirşinaslık eseri telâkki ederim. Futbola karşı fıtrî temayülleri olan bu oyunculara - ekseriya bugünkü alâka ve İhtimamın yarısı gösterilmiş olsaydı -bunların bir çoklarının milletlerarası çnpta birer oyuncu olacaklarından şüphe edilemezdi. Hattâ buna rağmen bir İki tanesi bu vasfı o zamanlar bile İhraz etmişlerdi. Eski zaman futbolunun bilhassa Örnek ittihaz edilmeğe değer en büyük hususiyet ve meziyetini, oyuncuların kendi aralarında ol dıığu gibi büyüklerine ve idarecilerine karşı mütekabil sevgi, saygı ve bağlılık hisleri teşkil ediyordu.
Çeviren : Necdet SELENER
İşte bu ağır şartların himayesinde bulunan klüpler ekseriya takımlarının esas kadrosunu muhafazaya muvaffak olurlar ve her klüp ancak zayıf bir noktasını kuvvetlendirmek için bir veya iki oyuncu almayı düşünebildiği gibi kendi takımından da yalnız ikinci derecede elemanların transfere tabi olabileceğine emniyet hâsıl edebilir.
İlk yüksek transfer ücreti 1905 te Middlesbrough taralından Sunderland da ödenmiştir. Yor değiştiren oyuncu A. Common idi ve 1000 sterlinge salın alınmıştır. Fakat o zumundan beri bu rakam bir hayli geride kaldı. Şubat 1948 dc Newcastle United oyuncularından L. Schacklcton’ı Sundcrland’a 20050 stcrling mukabilinde terketti.
1947 kasımında Notta County, T. Lawston'u elde etmek için Chelsea’ya 20.000 aterhng ödedi. 1949 da Derby County’den Morris 22.000 stcrling mukabilinde transfer edildi.
Buna mukabil yaşları llerllyen bir çok meşhur oyuncuların gün geçtikçe ve formları düştükçe transfer ücretleri de azalmıştır.
tskoç.valı beynelmilel santrhaf Hugh Gallacher 1925 de Airdinconians klü-bünden Newcastle Unlted’e 6500 ater-Ung mukabilinde, 1930 da Chelsea’ya lae 10 bin İngiliz lirasına geçtiği halde 1934 de yıldızı sönmeğe başlamış Derby kendisini almak İçin 3000, 1936 da da Notta County 2000. 1937 de Grimsby 1000 lira ödemiş ve nihayet 1939 da Gateshad’a 500 sterlinge mal olmuştur
Transfer işlerinde rekor Nrvvcnstle United klübündedir.
1948 martına kadar 23 transfer muamelesi tekemmül ettirmiş ve gerek Alış gerekse satış suretiyle 156.000 sterlinlik iş yapmıştır. Ve bunun neticesinde de İkinci kümeden birinci kümeye geçmek imkânını ekle tmiştir
1945 ekiminden
• •
Rioda heyecan
Kupa finalinin baştan oynanması istendi
Rio de Janeiro — Bütün gazeteler büyük başlıklarla dünya kupası finalinin baştan oynanacağını yazarak ortalığı heyecana düşürmüşlerdir. Sebep do Uruguay sağaçığı Glgghio'-ııın Arjantinli olup Buenos - Aires’te doğmuş olmasıdır.
Uruguay Elçiliği oyuncunun Mon-tevideoda doğduğunu ishal mecburiyetinde kalmıştır.
Lonuauuu yupııan Konaunpıkiertie meşhur binici Alan Oliver'in güzel Mv maniayı atlnyişL
^** * '■' ı
■ES gg hr ~~ı
• İM 1 8
J r n» *J u ’U t t i .
^4
Atletizm sahasında
dünya hâdiseleri
Evvelden mukavemet koşulan Finlândiyadan sonra isveçin inhisarında iken şimdi bir Çek Zatopek, bir Belçikalı Reiff 5.000 ve 10.000 I çoktan paylaşmif bulunuyorlar
eder. Bu suretle en çetin rakıp-stajlannı ikmal
Bir Olimpiyat ehemmiyetine yakın bir organizosyon olacak olan Avrupa Şampiyonasına bir ay bile kalmadı.
Avrupada birbiriyle milli temas yapmayan millet de kalmadı.
Herkes bu büyük imtihandan evvel birbirinin kuvvetini anlamak İstiyor.
Şimal memleketleri federasyonları daha büyük akıllılık ederek Amerikalıları davet ettiler.
Malûm ya Amerikan turnesi Avru-pada aylarca devam şlmalliler dünyanın teriyle karşılaşarak etmek üzeredirler.
23-27 ağustosta BrÜkselde yapılacak bu şampiyonanın bir hususiyeti de - artık Avrupada atletizmin iyice yayılmış ve inkişaf etmiş olması do-layısiyle bundan sonra sürat koşularını falanca, mukavemetleri filânca millet, atmaları şunlar, mântaları bunlar kazanacak diye bir keyfiyet ve kehanet sebebi kalmamış olmasıdır.
Eskiden mukavemet koşuları Fİn-landiyadan sonra tsveçin inhisarında iken şimdi bir Çek Zatopek, bir Belçikalı Gnston Relff 5000 ve 10000 ini çoktan paylaşmış bulunuyorlar.
Sürati, İngiliz, Fransız, Macar ve ttalyanlardan kimin kazanacağını artık kestirmek mümkün değildir. Bazı kat! olarak şimdiden bilinen neticeler var. Meselâ yüsekte Fransızlar. çekiçte Ruslar ve Macarlar, mızrakta Finler, sırıkta İsveçliler ve yine Finliler, diskte İtalyan ve Macarların galibiyetleri katidir. Güllede yine Rus Lipp İle İzlandalI Huseby 16 m. den fazla attıklarından şampiyonluğa namzettirler.
Bizim talihli serilere düşmek şar-tlyle 400 engellide finale, 110 engellide dömi finale kalmamız ihtimali kuvvetlidir. Osman Coşgül de 10000 metrede finalde kazanabilir ve Maratonda da ilk on kişinin arasına girebiliriz.
1
ı
.ııı Iüvİçhai i-vrıiınun(i ti u»tert naym.i.uıi lunuıııuMH yük tezahüratla karşılanmıştır. VukaFidaki resimde İsviçreli şampiyonu cakJıınirken görüyorsunuz. _ ....
Yazan: Semih Türkdoğaa
Avusturyada milli takımımızın yapacağı müsabakalardan sonra Avrupa şampiyonasındaki vaziyetimin belli olacaktır.
* Avusturya şampiyonu Tunner diski 48 m. 03 e savurmuştur.
* Alman Celater 47**6/10 da Mr 400 metre kazanmıştır. Avrupada bn senenin en iyi derecesidir.
MACARİSTAN POLONTATI YENDt
Varşovada yapılan bu karşılaşmayı Macarlar 122-79 ve 43 puvan farkla kazanmışlardır. Bu müsabakalarda yapılan İyi dereceler şunlardır:
Yüksek: Lehoç PolonyalI 1 m. 90
Disk: Kllcs, Macar 49 m. 20, 2 lnd. 48 m. 43 Macar. (
5000 m.: Segedi, Macar 15’4*'2/10.
Gülle: Lomovsky, PolonyalI 15 m. 43.
Çekiç: Nemeth. Macar 56 m. 33.
4X100 Macaristan 41**7/10 Polonya 42”.
ALMAN DERECELERİ
Almanlar şimdiden Avrupanın bel-llbaşlı federasyonlarını mağlûp edecek vaziyete girdiler. îşte son yapılan müsabakalaran ban iyi dereceleri 400 m.: 47”«/10, 48”, 48’6 10.
800 m.: l,51,,4/10. 1’51’6/10. 1500 m.: 3’54 ’2/10.
5000 m.: 14’48 2/10. 10000 m.: 31*40 8 10.
110 engelli: 15”l/10 (iki atlet)
400 m.: 54*’4H0.
Uzun: 7 m. 20.
Disk: 47 m. 31.
Cirit 65 m. 10 2 inci 65 m. 08. 4X100: 41**6'10. 41**7/10. Maraton: 2 h. 32* 5.V' Cirit kadın: 46 m. 69.
r
AMERİKALILAR
Norveçte bulunan Amerikalılardan İstanbula gelmiş bulunan WMtfieM 400 metreyi 47**4/10 da ve yağmur altında koşmuştur. Fucha da gülleyi 17 m. 45 e savurmuştur.
10
Comments (0)