30 Ocak 1950
Pazartesi

SİYASİ İKTİSADI r* ran ▲ ^TTA

Sayı 61
10 Kuru?

- — — 11 ■ ■■■!
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
• " " ~ ----------------------------
Abono: Türkiye için soneliği 32, altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tosis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sahlfodo santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mos’uliyot kabul edilmez.
Telefon: 44756-44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
[ İÇ ve DIŞ ı POLİTİKA
--- 29/1/1950 ~
Koalisyon hükümeti ve nisbi seçim
BAŞBAKAN Yardımcısı, İzmirde çıkan Yeni Asır gazetesi başmuharririne verdiği bir mülakatta, Demokrat Partinin seçimlere girmemek ihtimalini büyük bir endişe ve teessürle karşılayacağını saklamıyor. Ve ilâve ediyor ki, “Bütün memlekette teşkilâtını yapmış bir partinin, seçimlere girmemesi neticesinde, Cumhuriyet Halk Partisi, küfürden başka bir şey bilmiyenlerle karşı karşıya kalacak” tır.
Hükümet karargâhına mensup salâhiyetti bir ağızdan çıkan bu sözler, seçim arifesinde, herhalde bir maksat güdülerek sarfedilmiştir. Kaldı ki, gene Başbakan Yardımcısı, sorulan bir ikinci suale verdiği cevapta, seçim esnasında işbaşında bulunacak bir koalisyon kabinesine, kendinin şahsan taraftar olduğunu bildiriyor. Ma-amafih, böyle bir kararı ancak kendi partisinin verebileceğini ilâve etmeyi de ihmal eylemiyor.
Bu iki mütalâayı, önümüzdeki seçimlerde elzem olan ruhi emniyet’i peşinen tesis etmek üzere mâkul ve faydalı bir müzakere zemini aramak mânasına da alabiliriz.
Hele koalisyon kabinesi fikri. tamamen bu mânadadır. Çünkü böyle bir kabinenin, bugünkü Meclis nisabına göre başka türlü bir mesnedi yoktur. Mecliste. C. H. P., kaahir bir ekseriyete maliktir. Zayıf bir muhalefetle, seçimleri büsbütün emııiyeıü ve hem lesfkin, hem de tatmin edici bir hava içinde yapmaktan başka ne türlü bir zaruret keşfetmiş olabilir ki, iktidarın mesuliyetinde, ortaklık teklif etsin?
Bu bakımdan ve yalnız bu bakımdan, koalisyon kabinesini memnuniyetle karşılamak lâzımdır. Hattâ buna "koalisyon kabinesi" demek bile yersizdir. Bu. sadece ve İktidar Partisinin kendine karşı gösterilen şüpheleri büsbütün ortadan kaldırmak için, kendi rıza ve karariyle birkaç muhalif bakan alarak, bir "seçim kabinesi” teşkil etmesinden ibarettir.
Bu güzel görüşü, acaba bu vesile ile, biraz daha ileri götürmek kabil değil midir?
Bizde, şu dört senelik tecrübe devresi esnasında, müşterek bir suç işlenmiştir. Bu suç, nisbi seçim usulünün yekten kabul edilmemiş olmasıdır. Hattâ eğer iki dereceli seçim esasında kalınarak. bunun nisbi seçim esasına göre yapılması kabul edilmiş olsaydı, siyasî partiler arasındaki mücadelenin bütün ze-hiri, bir kalemde tasfiye edilmiş olacaktı.
Nisbî seçim usulü, demokrasiye henüz alışan memleketler için biçilmiş kaftandır. Çünkü, milletin verdiği reylerle, muayyen bir nispet dahilinde hem bütün partiler temsil edilmiş, hem de her intihap dairesi, Meclise, muhtelif partilere mensup adamlar göndermiş olacaktır.
Nisbî seçim usulü, esasen daha âdil ve daha şâmildir. Bu usule karşı, Avrupada yürütülen itirazlar dahi, hiçbir defasında kuvvetli olmamış ve eğer şu yahut bu memlekette bu usule geçilmemişse, bu. rey po-tansyelini ve üstünlüğünü ancak ekseriyet usuliyle elinde tutan siyasi partilerin fiilî vetosu ile vâki olmuştur. Ancak ve yukarıda da kaydettiğimiz gibi, Avrupada bazı memleketlerin nisbî seçim usulüne geçmemiş olması, bizi, kararımızdan alıkoymama-lıdır.
Bizde, bir vilâyet, hiçbir muhalif milletvekili seçemezse ve yüzde kırka yakın ve bazan da üstünde bir rey kütlesi. Mecliste kendini temsil edemezse, ya mücadelenin zehiri artar, yahut muhalefetin şevki ve ümidi kırılır.
Demokrasi, muhalefetsiz ola-mıyacağına ve şartlar bizde böyle okluğuna göre, nisbî seçimi kabul etmek, hepimiz için bir vatanperverlik vecibesidir.
★ ★★★
SİS YÜZÜNDEN
Edirne şilepi Manşta kayalıklara bindirdi
Geminin elli kişilik mürettebatı kurtarıldı. Dört yerinden büyük yaralar alan geminin kurtarılma ümidi yok
Londra. 30 (YİRS) — Edirne Şile-pinin Manş Denizinde Alderney’de Anglo - Normunda Adaları yakınında kayalıklara bindirdiği Londradan haber verilmiştir. Mürettebat sandallarla Gucrnsey Adasının kuzeyinde ufak bir adaya çıkmıştır.
Evvelce bildirildiği gibi kurtarılan mürettebat adedi 15 olmayıp 50 dir ve geminin bütün efradı kurtarılmış olup, ölen veya yaralanan yoktur. Yalnız iki kişi soğuktan fazla mustariptir. Mürettebat şimdi Guernsey Hastahanesinde kendilerine hazırlanan çorba ve sıcak şarapla misafir edümektedir.
Alınan mütemmim malûmata göre,
Iduıameıı
gemi sabahın erken saatlerinde sis yüzünden kayalıklara oturmuştur. Geminin güverte kısmı akşama doğru su altında idi. Gemi dört yerden delinmiştir. Gemiyi kurtarmak üzere tet-kikatta bulunmağa çıkan kılavuz ve dalgıçlara nazaran, gemiyi kurtarmak için pek az ümit mevcuttur.
Londra Radyosunun tekrar tekrar bildirdiğine göre, mürettebattan hiç kimse yaralanmış veya ölmüş değildir ve ancak 15 kişinin kurtarılmış olduğuna dair çıkan haberler yalan-lanm ıştır.
Gemi Danimarkaya gitmekte idi. Edirne, kayalıklara bindirdikten sonra yana devrilmiş vaziyete gelmiştir.
I

Fransız Kadınlar Birliği tarafından tertip cdilon bir miting esnasında. Vietnam'daki harp tcl’in ve Harbiye Bakanlığının önünde bir protesto yürüyüşü tertip edilmiştir. Resmimiz, Fransız kadın mebuslarını, protesto yürüyüşüne hazırlanırken göstermektedir.
Fransa, Vietnam'ın istiklâlini tanıdı
Londra, 29 iYJRS.i — Fransız Parlamentonu, Vietnama, Fransa Birliği dahilinde istiklâl veren kanunu, iki gün süren çok sert tartışmalardan sonra 401-193 oyla kabul etmiştir
Aleyhte rey verenler, komünistler ve bazı müstakil sağcılardır. Fransız komünistleri, Fransanın Vietn&mdan çıkmasını ve askerlerini çekmesini istemektedir.
Fransa ile muahedeyi imzalayan İmparator Bao Dai, Fransız askeri birliklerin bulundukları bölgede nüfuz tesis etmiştir. Diğer vanın yetiştirdiği ve Fransız kuvvetlerini
bölgeler Mosko-üç seneden beri uğraştıran ko-
münist Hu Çin Mlnh'in idaresindedir.
TruıiHin’ın Bao Dal’ıı tebrik telgrafı
Londra. 29 lYIRS) — Amerikanın Gezici Elçisi Dr. Jessup, Vietnamm istiklâle kavuşması vesilesiyle gönderilen Dumanın tebrik telgrafını, İmparator Bao Da i'ye sunmustuı A-merlka Cumhurbaşkanı Truman. Bao Dai ve Vietr.amhlaıa gönderdiği şahsi tebrikinde, Bao Daı’nin Vietnaında bir istikra ı ve refah devresi yaratmasını temenni etmekte ve yapılacak bütün ileri hamlelerin Birleşik Amerika tarafından yakinen ve büyük bir ilgi ile takip edileceğini bildirmekte-dir.
Jessup, Saygonda Amerikanın Asya siyasetini açıkladı
Eğedeki politik karşılaşma
Her iki parti lideri de seçimin neticesinden kendi partisi adına emin göründüğünü ifade ediyor
Manisa ve lzmire, il kongrelerinde hazır bulunmak üzere gitmiş olan C. H. P. Genel Başkan Vekili ve D. P. Başkanı, dün birer konuşma yapmışlardır. Eğede yeni bir politik karşılaşma mahiyetinde olan bu konuşmalarda her iki parti başkanı da seçimin neticesinden, kendi partisi adına emin göründüklerini ifade etmişlerdir. C. H. P. Genel Başkan Vekili, "'Biz, seçimleri, bir partinin seferberliği halinde hep birlikte çalışarak kazanacağız,” derken, İzmirde D. P. Balkanı, ekip halinde bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu belirterek, sözlerini şöyle bitirmiştir : "Bizler, millete karşı aldığımız vazifenin neticesi olarak, demokrasinin temellerini atacağız. Bu itibarla, gayemize ulaşmak için büyük gayret sarfetmek zorundayız.” *
Parti balkanlarının nutuklarını ve kongre haberlerim ikinci sayfamızda bulacaksınız.
T'-V - u'iuttins: j unu — turtuıı tt-111 l ■ o * iihum m i t üjjiumcsw ■ ıııuı ııı • n
Hidrojen bombası imalinde tereddüt
İÇ SAYFALARDA
ΑK t NCÎ
Amerikalılar, Bao-Dai’yi yakında tanıyacaklar ÜÇÜNCÜ
Haftanın iktisadi hâdiselerine bakış DÖRDÜNCÜ
Hürriyet ideolojisinden doğan istibdat idealleri M. Nermi
BEŞİNCİ
Kaçış (Hikâye)
Abant
Muhiddin Himmetoğlu
Dalc Carnogıe
“Atlantic,, Galata
Harp sonrasının ilk turist gemisi limanımıza geldi
Amerikada, bazı âlimlerin yeni bombanın imalinde çalışmaktan imtina edecekleri söyleniyor
Oakıûdge T(?nnessee. 29 A.A. (United Press) — Atom bombası (işerinde çalışan âlimler, Truman tarafından kabul edildikten sonra kendilerine teklif edildiği takdirde hidrojen bombasının imalinde çalışabileceklerini bildirmişlerdir. Bu âlimlerden bazılarının "ahlâkî mülâhazalarla" bu işde çalışmaktan kaçınmaları ihtimali de mevcuttur. Umumi kanaate göre, hidrojen bombası, uranlum bombasından 1000 defa daha tahripkâr o-lacaktır. Hükümet mahfilleri, milli emniyeti korumak gayesiyle derin mânevi inanışlara sahip ulan âlimlerin bile hidrojen bombası imalinde çalışacaklarından emindir. VVaahingtondaki bazı müşahitler İse Amerikanın hidrojen bombası imaline karar vermesi halinde âl.’mlerin "grev" yapacaklarını söylüyorlar. Mııhteınel l>ir urex
Muharrir Marquis Childs şöyle yazmaktadır:
Böyle bir grev ihtimal dahilindedir. Bu. şuurlu ve mânevi inanışlara sahip âlimlerin, insanlığı tehdit eden ve kütleleri yok edecek olan bir tahrip vasıtasını kabul etmediklerini gösterecektir.
United Press muhabirine cevap veren âlimler, isimlerinin yazılmasını istememişlerdir. Dünyanın on tanınmış fizik âlimlerinden biri hidrojen bombası hakkında sorulan suallere cevap vermemiş, hattâ diğer arkadaşlarını da ikaz etmiştir. Bir başka â-lim arkadaşlarının fikirlerini şöyle hulûsa etmiştir:
— Atom araştırmalarında çalışan âlimler, utun, enerjisinin milletlerarası kontrolü için çok gayret sarfetmiş-lerdir. Bmıu elde edemezsek yeni bir harbi beklemek ve onda kullanılacak silâhı yapmaktan başka çare yoktur. Benim kanaatimce hidrojen bombası üzerinde çalışmayı reddedecekler pek fazla olmıyacaktır. Rusyanm bu gayeye erişmek için çalıştığı anlaşılırsa bizim için hidrojen bombasını yapmak bir zaruret olacaktır.
Bir âlimin Közleri
Diğer bir âlim de demiştir kİ:
i
Milliyet meselesi hc^ zaman ortaya çıkar. Harp sıralarında bütün Alimler atom bombasının inkişafına muarızdı. Fakat sonradan hepsi bunun askerî zaruretini kabul ettiler. Bu, bütün âlimlerin hidrojen bombasının yapılmasını tereddütsüz kabul edecekleri mânasına gelmez. Çünkü onlar atom enerjisi üzerindeki çalışmalarının harpte olduğu kadar sulhta da istifade edilecek neticeler doğurduğuna kanidirler. Fakat hidrojen bombası hakkında aynı şeyi söylemek güçtür. Birçok âlimler bir harbe doğru gittiğimize inanıyorlar. Atomun milletlerarası kontrolü için Baruch tarafından hazırlanan plânın Birleşmiş Milletlerde tasvip edilmemesi onları hayal kırıklığına uğratmıştır.
Pearson’un başkanlığında bir Kanada heyeti, Tok) oya gidecek
Tokyo 29 (A A. i t United Press) — General Mac Arthur'ün karargâhından alınan bir habere göre. Dışişleri Bakanı Leşler. Pe&rson'tın başkanlığında bir Kanada heyeti pazartesi günü buraya gelerek, sıılh amllaşması ve Japonya ile Kanada arasında ticari münasebetlerin geliştirilmesi hakkında müzakerelere bağlıyacaktır. Kanada Dışişleri Bakanının bu ziyareti, Uzakdoğulum savunması için bir tetkik gezisine çıkacak olan Amerikan kurmay balkanlarının Tokyo’yu ziyaretine rastlamaktadır
Tipi yüzünden Füruzan şilepi Coruma bindirdi
Kanideniz postasını vupınak üzere dün şa balı #oai 5 tc liman inhadan hareket eden Çnrüm vapuru şirldvtll kar lipidinin buşluıiMiaı iizorınc Birazdan çıkaıınyaıak Kuruçe’«mo açıkhırrndn demirlemek mecburiyetinde» kalmıştır.
Saat ti a dotru kömür yükünü boşdt-ınak Üzere Kuruçeşme ııçıkhırında demirli iken hareket eden Firuzıın Vapuru (ipinin kalınlığından önünü görrml-yorek Çorum Vapuruna iskele bordasından hindlrmıçtır.
BU sndvınenin tesiriyle makine dairesiyle kömür ambarları arasında derin bir > a ra «lan Çorum ve baş tarafı ezilen FÜruian vapurları vermeğe İmi» Isınışlardır.
GÖatfcpr vapurları .vnrdının .Iderâk Çorumun yolcularım tahliye etmişlerdir. Geminin ka|)tam vapuru her ihtimale karşı sığ suya alarak demirlemiştir. KllyoH tahliye gemisi Çorumun yarasım keson yaparak kapamıştır.
Fürusıın vapuru Kııruçeşmeyr yannş-ııuştır Sularını tabiler etmeğe çalışmak,ladır.
Nıllunca ve malca hiçbir saylat olma iniştir. Kaza neticesinde yoluna devam odemlyoil Çorum Vapurunun yolculun başka bir vapurla gönder ileceklerdir; Füruzan vapurunun süvarisi hakkında lııhkikula ha Janmış!ır.
imdat İşareti Kalıınuş ve

Panama bandıralı 22 hin tonluk "Atlantic” gemisi, 510 yolcu getirdi. Yolcular arasında muharrir Dale Camegie de bulunuyor
Günlerden ben gelmesi beklenilen, harp’ sonrakim n İlk furta tepeni İsi şiddetti tipi içinde saat 11,30 da Galata nbtıım-no yanaşabllmtştir.
Panama bandıralı Home Lines Kumpanyasına ait olan 22 bin tonluk Atlantic gemisinde 360 birinci, 150 İkinci mev ki olmak üzere 510 yolcu bulunmukta idi. Vali ve Belediye Reisinin emriyle Belediye Turizm Şubesi Müdürü, turistlerin karşılanması işiyle bizzat meşgul oluyordu. Senelerden, beri görünmeyen tanınmış eski tercümanlar temin e(lil-ınlş. 130 taksi hazırlanmıştı. Merkez Bankası memurları Çanakkaledon gemiye binmişler vo buraya kadar 50 bin Türk lirası mukabili döviz değiştirmişlerdi. Bu para yetişmediğinden Istan-bııldan yeniden Türk parası temin etmişlerdir.
Yolcular arasında Dost Kazanmak ve Söz Söylemek sanatı. LJncoln’un hayatı gibi türkçeve çevrilmiş vo dünyada tiraj rekoru kırmış eserleriyle memleketimizde Dininmiş olan Karneci Enstitüsü* Müdürü ve muhari’lr Dalc Carncgic, (ic bulunmaktadır.
Artist olmak üzere Holiyvood’da bir angajm/ın yapan cenubi Amerikalı Mla Mnrv Pİtta, geminin en fazla dikkati çeken güzel yokuşuydu.
Muharrir Dalc Carnogte, kendisiyle görüşen gazetecilere şunları söylemiştir:
Derin bir hayranlık duyduğum Türk iyeye geldiğimden çok memnunum, öğrendiğime göre. Türklycıic Car-nvgie metodu tatbik edilecektir. Kendi kendini hayata hazırlama usulü Üzerine muhtelif dersleri ihtiva eden gece kursları açılacak, buraya gelenler serbest sök söyliyccek ve hayata alt ameli lüzumlu malûmatı öğreneceklerdir. E-ıvrlerim'lcn on fazla satılan “Söz söyleme sanatı., dır. Bundun sonra 3.655.000 adet baskı ile “Dost kazanmak ve nüfuz etmek., adlı eserim gelir...
Geminin Marmara'da bir uskuru kırıldığından Ihnanımızdu dalgıç muayenesi vapılmış, fakat tamirine imkân görülemediğinden tek uskurla yolunu devam etmesine mecburiyet hâsıl olmuştur.
Dün müzeleri gezen seyyahlar, bugün şehirde serbest gezinti yapacaklar. Öğle vakti Pireye hareket ederek Napoli, Cenevre. Cannos .voliyle Amerlkaya döneceklerdir.



Amerika Kurmay başkanla rı Tokyoya hareket ettiler Londra 29 (YIRSı — Amerika Birleştirilmiş Kurmay Heyetleri Başkan-lan. Asvadaki Amerikan müdafaa hattını tetkik etmek üzere bugün A-merikadan hareket etmişlerdir. Başkanlar, Tokyodn general Mac Aıthur ile de görüşeceklerdir.

• •
Jesoup, (soldan üçüncü) Borün ablukasının kaldırılması kararını alan hoyotte bulunduğu sırada. Solda; Cadogan. Malik, sağda: Chauvel
Londra 29 (YİRS) — Kısa bir müddet için Vietnam'ı ziyaret eden Amerikanın gezici elçisi Dr. Philipp Jessııp, Birleşik Amerikanın, Asya siyaseti hakkında Savgoııda bu* arıklamada bulunmuştur. Dr. Jcttsııp demiştir kİ: "Amerikanın. Asyadaki
memleketlerin müstakil olmaları için beslediği his geçici değil, çok samimidir. Amerikanın, bu memleketlerin istiklâl ve hürriyetlerini muhafaza etmek için yapacağı yardım, komünistliğe karşı t a kınaca klan dununa bağlıdır.,,


I


■■1 (




IJ romun başlı başına bir fılenıdlr. Şimdiye kadar hiçbir muharrir bu derece orijinal hir görüşle İnsanları ve cemiyetleri tahlil, tenkili edememiştir. İlete Cami
(Kami) Kİhl dudaklarında tebessüm. on sevimli ve zarif
hır/.dn!
ROMANIN edebi dr asıl muhlin, be.ş( ı ı
Aşkın ğunu net ve göstereceği feragatten anlayacaksınız. Tam bir ' Hak âşığı,, dır; sevdiği, fakat sevilmediği maşukasının göeül verdiği delikanlıyı kendi yerine Cennete sokan bir kahraman!
Tt‘KK(.ESl:
Refik Halid Karay
Bugün 4 üncü sayfamızda başladı.
UMANIN eıbhi değerde I, yüksek tipi bir serseridir, fedakârlık demek oldu* bu serserinin fam Cen-Ohennom kapısında
— Umumi af zaruri imiş.
— Elbette hcmşorım, hapishaneler dolmuş taşıyor!
Sayfa 2
Amerikalılar Bao - Dai’yi yakında tanıyacaklar
Vietnam, Amerikadan, sadece İktisadî yardım istiyor
AMERİKA Hükümetinin bir nevi «eyyar «eflrl rolünü oynayan Fhilippe Jesaup, son zamanlarda Aayantn cenup-dogu bölgesindeki momleketlorl tlyarot ederek, Çindoki komünist zaferinin muhtemel tepkilerini yerinde etüd etmek istemletir. Jessup. memleketin® döndüğü vakit. Hindicini moeelesi hakkında hükümetine yapacağı tavsiyeleri iki dofa açıklamış bulunuyor. Manllla’da verdiği demoçto, “Bao-Dai tacrü-besi., diye İsimlendirilen herokctın Amerikada müsait karşılandığını bildirmiştir. Hanoy’de. Dean Ache* son hesabına imparatora şifahi bir mesaj veren Jessup. su sözleri sar-(etmiştir: “Yakında Vietnam devletiyle samimi münasebotler kurmayı ümit eden bakan Acheson. Vietnam’ın istikbalinden emindir.,, Gene Hanoy’da şimali Vietnam -Tonkin - Valisi ile konuşmalarda da bulunan Jcssıjp’un Amerikan Hükümetinin Vietnam halkını sukutu hayal* ugratmıyacağı şeklinde bir vaidde bulunduğu rivayet e-diliyor.
Bahsi geçen beyanat. Parlste büyük bir memnunlukla karşılanmıştır. Daha bir sone evvel. Amerikan resmi mehafllinin "Bao-Daİ tecrübesi,, ne gösterdikleri alâka pek zayıftı. Bu alâkanın derinleşmesine sebep. Şimali Çinde patlak veren komünist tehlikesinin cenuba doğru ilerleyişidir. Buna, Bao-Daİ tec-
rübesinin muvaffakiyet yolunu tutmuş olmasını da ilâvo etmek icap cdor. Artık Amerikalılar. Vlotnam halkının durumunu meşru telâkki etmeye başlamışlardır. VietnamlIlar hor seydon evvel İktisadi yardım istiyorlar. Kimse Amerikadan, Hindiçinidoki dahili harbe son ver-meşini İstemiyor. Zaten böyle bir harokot, Fransa İlo Hindlçinl arasında 1949 martında İmzalanan anlaşmaya muhalif olur. Fransa ilo Amerika arasındaki askeri malzeme mukavelesinde, hususi bir anlaşma yapılmadıkça, bahsi geçen malzemenin Atlantik mıntakası haricinde kullanılamıyacağına dair bir kayıt vardır. Fakat Fransa, kendi imâl ettiği silâhları Hindiçi-nîye göndermekte serbest kalacaktır.
Son zamanlarda, komünist Çinlilerin şimali Vietnam’a sızdıkları hakkında ortaya atılan ve gerek Paris, gerokse Saygon’daki Fran-sızlar tarafından derhal tokzlp odl-Jen rivayetler, belki de Amerikanın Hindicini işlcrino müdahalesini davet maksadını takip ediyordu.
Mart 1949 tarihli anlaşmaların Fransız Meclisi tarafından tasdikinden sonra Amerika Hükümetinin Vlotnam dovletinl tanıması beklenmektedir. Herhalde bunu A-morikAn yardımı takip odecoktlr, Askorî yardım İse, fevkalâde nazik bir durum moydana geldiği vakit bahis mevzuu olabilir.
Guatave Aııcouturler
KISA HABERLER
İSVEÇ'TE SOVYET TURİSTLERİNİN SAYISI ARTTI
Parla. 29 A.A. (LPS) — Fransız gazetelerinin Stokholm'daki muhabirleri, İsveç topraklarında İkametlerini uzatan Rııa sayısının artması karşısında İsveç makamlarının »İttikçe endişelendiklerini bildiriyorlar. Bunlar, diplomatik pasaport veyahut servis pasaportu İle Moskovadakl İsveç Elçiliği tarafından verilmiş transit vizesini hâmil 30. 40 kişilik gruplar hallndo gelen seyyahlardır. İsveçlilerin endişesini arttıran noktalardan biri de bu Sovyet turistlerinin hepsinin İsveç dilini çok güsel konuşmalarıdır.
DÜNYANIN EN BÜYÜK
C YCLOTRON’U
New-York, 29 (Nafen) — Şubat ayında Birleşik Amerlkada dünyanın en büyük cyclotron'un açılış töreni yapılacaktır. 220C ton ağırlığında olan ve 4 milyon voltluk kapasitesi olan bu yeni cyclotron'un açılış töreninde Başkan Truman İle General EUenhou’cr’In hazır bulunacakları bildirilmektedir.
AMERtKADA OTOMOBİL SANAYİİNİN YENİ REKORU l
New-York, 29 (Nq/en) — Detrolt’tep bildirildiğine göre. 1949 senesinde Birleşik Amerika otomobil sanayiinde yeni bir rekor kırmaya muvaffak olmuştur. Bu sene zarfında 5.120.000 otomobil ve 1.130.000 kamyon imAl edilmiştir.
Fakat 1050 senesinde. îngHterenln bu sahada başlayan rekabetinden dolayı Amerikan otomobil ve kamyon İstihsalinin 1910 a nazaran yilzde on veya on beş nispetinde bir düşüklük arsedeceği tahmin edilmektedir.
HİNDİSTAN’DA GANDtNİN RUHU İÇİN DUA EDİLECEK
Yeni Delhi, 29 (YİRS) — Yarın (bugün» Hindistan, Mahatma Gandlnln ö-lüıııünün ikinci yılını anacaktır. Bu vesileyle matem İlân edilen Hlndlstanda. bütün gün müteveffanın ruhu İçin dua edilecek ve Eaşbakan Fandlt Nehru bir kütle mitinginde konuşacaktır.
BEVtN İSKENDERİYE’DE
Kahire, 29 A.A. (AFP) — Mr. Bevln Kahireden îekenderlyeyc gitmiştir. Oradan da Birmingham Kruvazörü He Na-poliye gidecektir.
MİSSOURİ’Yİ KURTARMA ÇARELERİ ARANIYOR
Norfolk, 29 A. A. (United Press) — MIbkoufİ Zırhlısını kurtarmaya çalışan heyet sözcüsünün bildirdiğine gör®, bugün geminin altında iki tertip dinamit patlatılacaktır. Bu İnfilâkın kumun ve çamurun emme kuvvetini tâdil edeceği tshmln edilmektedir. Sözcü, İnfilâkın gemiye zarar vermiyecegini kaydederek şu İzahatı vermiştir:
“Dalgıçlar, koy’un Ikl sahilinden geminin altına doğru tünel açmaktadırlar. Dinamitin konacaftı çukurlar üçor metre derinliğinde olacak ve bunlara 34 er kilo dinamit yerleştirilecektir. Diğer taraftan 2 şubatta MisRourl’nin çekilmesi İçin lâzım gelen hazırlıklar tamamlanmaktadır.
RUSLAR AMERİKAN RADYO YAYINLARINI SEKTEYE UĞRATIYOR
New-York, 20 A. A. (AFP) — Daily Nowı'a göre "Amorlkanın Sesi” radyosuna alt bir teknisyen grupu Rusların Amerikan yayınlarını bozmalarına mâni olmak lizera bir İlmi araştırma programı hazırlayacaktır. Programın 11 milyon dolardan fazlaya malolacagı zannolunmnktadır.
Gasete bu karıştırmanın önüne geçecek tesisatın 1050 haziranında lşlemego başhyncagını dn İlAvo etmektedir,
IRANDA ZELZELE
Berlin. 20 — İrandaki zelzele hakkında gelen mütemmim haberlere göre, felâket çarşamba günü vuku bulmuş ve on iki köy harap olmuştur. Yollar selsele yüsündon kapandığı için, felâket haberi yaya bir haberci tarafından getirildiğinden geç alınmıştır. Felâket bölgesi Buşir'ln 150 kilometre kadar cenubunda ve İran körfesl civarındadır.
İRAN AZERBAYCANINI TEHDİT EDEN SOVYET PROPAGANDASI
Loırlrg. 20 A.A. (LPS) — tngllls ha-aın muhabirlerinin Tahrandan bildirdi-tjlne tföre, Sovyet propagandası son zamanlarda bilhassa Iran Azerbnvcanını amaç tutan tahrlkâtım arttırmıştır. Taşkont Radyosu Azerbaycan dili He .vııptıftı son yayınlarından birlndo Tahran Hükümetine şiddetle hücum ederek Azerbsycandn mücadeleden kati olarak vuzgeçllnıedlginl bildirmiştir.
SOVYET RUSYA KOMÜNİST ÇİN’DEN İMTİYAZ
İSTİYOR
Now - York 20 (A.A.ı (Afp) — Now -York Times gnaoteslnln bildirdiğine göre. Sovyet Rusya, Moskovada cereyan etmekte olun görüşmeler eanusın-d.ı. komünist Çlnden •.»•dİ Çin limanının kontrolünü ve daha birçok imtiyazlar İstemişi İr. Ron haberler, Çinli müzakerecilerin Sovyotlerln bütün lal eklerini henüz kabul etmiş olmadıklarını bildirmektedir, Bundan başka Rusyanın 500 bin Çinli amelenin emrine verilmesini ve Mançuryadan Sovyet Rusyava sev-kcdllen hububat miktarının arttırılmasını da İstediği söylenmektedir.
Pekin*İn Moskovadan 2 milyar $00 milyon dolarlık bir kredi, çok miktarda asker! malzeme ve bilhassa uçak talep ettiğini yasmaktadır.
44 YOLCU İLE KAYBOLAN UÇAK ARANIYOR
Montana 20 (A.A.) (United Press) — (4 yolou İle Alnskadan Montenaya giderken kaybolan Amerikan nakliye uçağını bulmak için 34 askeri uçak aramalara başlamıştır.
BEVİN NAPOLÎDE BEKLENİYOR
Londra 30 (Y1RS) — Birmingham kruvazörü ile İskenderlyadan ayrılan İngiliz Dışişleri Bakanı Bevln. Napollde beklenmektedir. Bevln, Napoiiden Romaya gklecck ve orada slyasol adamları ve aynı zurnanda Papa lir görüşmelerde bulunacaktır.
V F N t İSTANBUL
Acheson, Hür Milletler Yardım Programı Başkanlığına getirildi
Avrııpaya yapılacak 1 milyar dolarlık yardımdan başka, Türkiye ve Yunanistana 211 milyon dolar tahsisat ayrıldı Now-York. 29 (YÎRS) — Cumhurbaşkanı Truman, Atlantik Paktiyle ilgili Avrııpaya yapılacak «İlâh sevkıyatı hakkında bir açıklamada bulunmuş ve HÜr Milletlere Yardım Programı Başkanlığına, Dışişleri Bakanı Dean Acheson’un getirildiğini bildirmiştir. Dean Acheson, Savunma Bakanı Johnson ve Marahall Yardım Plânı İdarecisi Paul Hoffman İle çalışacaktır.
Avrupaya yapılacak bir milyar dolarlık yardımdan başka, Türkiye ve Yunanistana 211 milyon dolardan fasla bir tahsisat ayrılmıştır.
Korea ve Milliyetçi Çine yapılacak yardım 27.640.000 dolar olacaktır.
Sovyetler, denizaltı harbine hazırlanıyor
Kuşların, Orta Çin limanlarında denizaltı üsleri bulunduğu kuvvetle talimin edilmektedir
Tokyo, 29 A.A. (United Press) — Amerikan ve Japon mahfillerine göre, Rusya Uzakdoğu bölgesi için bir denizaltı filosu teşkil etmektedir. Rusların hâlen batı Paslfikt? faaliyette bulunan 18 dcnlzaltısı olduğu tahmin ediliyor. Rusyadan dönen Japon harp esirlerinden bu mevzu ile ilgili malûmat alınmıştır. Bunlar resmen U&n edilmemiştir.
Donanma Kurmaybaşkanı Amiral Forreat Sherman’ın ifadesine göre, Huşlar müstakbel bir denizaltı harbine bütün kuvvetleriyle hasırlanmaktadırlar. Bu hazırlığın gayesi bir harp vukuunda Avrupa ve Asyada A-merikan kaynaklarının teksif edilmesini önlemektir. Hâlen Paslflkte bulunan Rys dcnizaltıları Sahalın, Vla-divoatek ve Dayrender, hareket etmektedirler. Bu denizaltılann Pasifik’e nasıl getirildiği meselesi ürerinde türlü görüşler ileri sürülmektedir. Bazı kaynaklara göre denizaltılar parça hallndo Sibirya yollyle getirilmekte ve Vladivostok’ta tekrar kurulmaktadır.
Rusların Orta Çin Umanlarında de* nizaltı üsleri bulunduğu kuvvetle tahmin edilmektedir.
Batı Cava’da Westerling tehlikeni
New-York, 29 A.A. (United prese) — New-York Times, bugünkü başyazısında Endonezya’daki vaziyeti bahis mevauu ederek şöyle yasmaktadır:
VVesterlIng hareketi, genç federal Hükümetin gittikçe artan acılarının bir parçasıdır. Batı Jav&'dakl bu karışıklık umumi nizam için büyük bir tehlikedir. Bu ne Holânda kuvvetleri tarafından ne de bir kültür topluluğunun başkası üzerinde arzusu hilâfına tahakküm zor ile hal-lodılmemelldlr. En İyi hal tarzı, ayrı ayrı bütün toplulukların müşterek bildikleri hükümet İdaresi anlayışını kuvvetlendirmektir.
Bedeli Smith’in komünizm hakkında beyanatı
New-York 20 (YIRS) — Yüz binlerce isçiyi temsil eden 60 delege önünde konugan Amerikanın e«-ki Moekova Sefiri Walter Bedel) Smith demijtir ki; —"Rus milleti • Stalinism ile idare «dilmektedir.
Bu idare, siyasi şuurdan uzak ve ferdî hürriyeti kökünden silen bir sistemdir. Altı milyon üyesi bulunan bir partinin 200 milyonluk bir kütleyi idare etmeğiyle karşı kargıya bulunuyoruz,
—"Birleşik Amerlkada, Amerikan milletini yıkmak isteyen ve emirlerini doğrudan doğruya Moskovadan alan bir beşinci kolun mevcudiyetini inkâr edemeyiz.,,
Eğedeki politik karşılaşma
Her iki parti lideri de seçimin neticesinden kendi partisi adına emin göründüğünü ifade ediyor
Manisa C. H. P. kongresinde Hilmi Uranın konuşması
Manisa. 20 (Hususi muhabirimizden) — Bugün Manisa C. H. P. tl Kongresinde bir konuşma yapan Hilmi Uran, sık sık yaptığı bu yurt gezileriyle, vatandaşları, parti fikir ve kannntine ortak etmeye çalıştığını ifade" etmiştir. Uran, partinin halkımızı, tenvir ve Irşad etmek, hâdiselerin hakikî veçhesini göstermek hususuna atfettiği ehemmiyetten bahsederken, “biz iktidar partisiyiz; fakat kudretimizi yalnız halkın sempatisini elde edebilmiş olmakta ararız. İğfal, tahrik ve tehdit bizim bugün do dün do İltifat etmediğimiz ve dâvamızın samimi Innnı İçinde İltifat etmeye de tısla lüzum hissetmediğimiz vasıtalardır. Zaten, samimi bir yurt dâvasını, halkımıza hakiki çehresiyle intikal ettirmek için, no ballın ve tehdltkâr, ne de demagog olmaya lüzum yoktur. Bizim nazarımızda» hâdiselerin hakiki çehresini, o gün İçin beğenilen herhangi bir maskenin yardımı ile vatnndnşlnrdnıf gizlemeye çalışmak, vatandaşa on büyük saygısızlık olur.,, demiştir. Uran hakikati nerede bulurlarsa oradan almakla tereddüt etmediklerini izah ederken partisinin, kimden geUrso gelsin memlekete faydalı olabilecek her kanaati kabule ve tatbika amade olduklarını fakat muhalefetin şimdiye kadar böyle bir telkinde bulunmadığını ileri sürmüştür.
Seçimler hakkında fikrini açıklayan Uran: “tçlne atıldığımız rejimde, iktidarın, milletçe elân İstenip İstenmediğini, seçimler tâyin eder; seçimler milli İradeyi tecelli ettirir. Bu İtibarla ve her şeyden evvel, seçimlerin emniyet bakımından, selâmet, bakımından, bu karakterde olması şarttır,, demiştir. Seçimlerin, bu hüviyette cereyanını mümkün kılacak kanuna vc kanunu tatbik edecek olan vazifelilere, vatandaşların, müzahir olması lüzumunu İzah eden Uran, iktidarın hiçbir vosveseye dahi meydan vermeyecek ve emniyeti lâyıkiyle sağlayacak bir kanunu çıkarmak üzere olduğunu tebarüz ettirerek, “Ben, muhterem ManisalI vatandaşlarımın yüksek vatandaş vasıflarına olduğu kadar önümüzdeki umumi seçim günlerinde, kendilerine düşen itidal rolünde de hakktyle muvaffak olacaklarına ve Mıınlsada, karşılıklı saygı hisleri vc tam bir emniyet havası İçinde örnek bir seçim yapılmasına gayret göstereceklerine inanmak İstiyorum vo bunu memleketin huzur ve sükûnu adına, kendilerinden b|r vatandaşları olarak da, ayrıca rica ediyorum.,, demiştir.
Parti fikir ve kanaatlerinin yurtta hâkim olarak yaşayabilmesinin ancak seçimlerin kazanılmaslylo kabil olacağına işaret eden Uran, önümüzdeki umumi seçimlerin, parti tarafından kazanılması için her part411yi, kenr di sahasında çalışmaya ve parti faal hizmetinde bulunan arkadaşları deş-teklemeye davet etmiştir .
Uran, hem kendi İnanını belirtmiş, hem de arkadaşlarına bir direktif yarmiş olmak için sözlerini şöyle bitirmiştir:
“Biz seçimleri bir partinin seferber-ligi hallndo hep birlikte çalışarak kazanacağız. Bizim nasıl çalıştığımızı, muarızlarımızın nasıl çalıştıklarını halkımıza anlatarak kazanacağız Halkın iradesini serbest bir tecelli İmkânı sağlayarak kazanacağız. Kardeşlik havası İçinde, düşmanlık telkinlerini dalma iterek kazanacağız. Bla seçimleri, tekmil vatandaşlarımızın seçim hakkına hürmetkar olarak ve kendi seçim hakkımıza da hürmet ettirmeyi bilerek kazanacağız, Biz seçimleri, yaygaraya, şirretliğe, tehdide ve tahrike zerre kadar kıymet vcrnıiyerek kazanacağız. Biz seçimleri seçimin her safhasında, kanunu hâkim kılarak, ona hürmet ederek ve hürmet ettirerek kazanacağız ve nihayet, arkadaşlar biz seçiflori, dün olduğu gibi bugün dc. yarın da, azls milletimizin hizmetinde bir parti olduğumuz için kazanacağız.,,
İzmir D. P. kongresi ve Parti Başkanının verdiği nutuk
İzmir, 29 (Hususi muhabirimizden ı — Demokrat Parti İzmir İl Kongresi, bugün sabahtan akşamın geç saatlerine kadar, hazan elektrikli bir hava Içlndn devam etti ve nylnrdnn beri partinin Izpıir teşkilâtında mevcut olduğu söylenen İhtilâflar, açık ve kapalı şekilde ortaya konularak münakaşa edildi. Bu meyanda, kongrede birçok memleket meseleleri dc müzakere mevzuu oldu. Kongre, umumî görünüş itibariyle olgundu. Sabah celsesinde Rauf Onursnl’m il heyeti namına verdiği İzahat sırasında söylediği bazı sözler, Haydar Dündar -Muhiddin Srencr blokuna tariz olarak kabul edilince Haydar Dündar söz aldı. Ve 11 tdare Kurulunun bu yıl, gayet açık çalıştığını vc muvaffak olamadığını söyledi.
Bundan sonra tl tdare Kurulu 11c diğer taraf arasında söz düellosu gayet çetin bir hal aldı. Bu meyanda. il heyeti raporu tasvip edildi. Kendi ilçelerinde seçilmeyen bazı delegelerin 11 İdare Kurulunun tavsiyesiyle diğer ilçelerden delege seçildiği iddia edildi vo bunda (kasdi mahsus» olduğu söylendi, tl heyeti bunun tüzüğe ay-kkırı bulunmadığını boyan edince Ö-demiş üyeleri, “Bu mesclo mutlaka prenslpe bağlanmalıdır!,, diyerek Genel tdaro Kurulundan İzahat İstedi.
öd em İşlilerin talebinin; muhalif zümreden geldiği zannedildiği için il heyeti tarafını tutanlar, ödomişllle-rln tnkririno şiddetle hücum ettiler. Kongre ikinci başkanı olup bu sırada kongreyi İdare etmekte olan Namık Kılıçoğlu, bu takriri reye koymak isteyince “başkanlık taraf tutuyor,, sesleri yükseldi. Ve birinci başkan Fevzi Lûtfi Knraosmanoğlunun başkanlık makamını deruhdo etmesi istendi.
Fevzi Lûttl, delegelerin yardımı olmadan bu vazifeyi kimsenin lâylklyle yapnmıyacüğını, hiç kimsenin kongre başkanına yardım etmediğini söyleyerek başkanın değişmesi hakkındııkl takririn gayri vartd telâkki edilmesini rica etti ve bu ricası kabul edildi. Münakaşalar ve karşılıklı söz düellosunun davamı sırasında İdare kurulu vo haysiyet divanı seçimine geçildi,
Reçhıı
Seçim başlavken Haydar Dünder. Muhiddin Erener tarafının mağlûp olduğu söyleniyordu.
Yapılan tasnif sonundu muhalif gruptan ya İma Haydar Dündar’ın vaki heyeti teşkil ©den zevat arasından yeni heyete seçildiği anlaşılınca kongrenin havası değişti Ve umumi bir neşe hâkim olmaya haşladı» Ru suretle kongre, işini bitirmiştir. Fakat gece saat 20 ye geldiği halde, hiç kim-su salonu terkotmlyor ve Celâl Kayarı dinlemek arzusunu İzhar ©diyordu.
Celâl Buyar’ın nutku
Boyar, coşkun alkışlar arasında kürsüye gelerek Eskisehirdon İtibaren İznılrn gelinceye kadar bütün istasyonlarda kendisini karşılayan demokratların Ege demokratlarına selâm gönderdiklerini belirtmiş ve şunları' söylemiştir:
— Aziz arkadaşlarım! Eğede en kuvvetli mücadelelerimiz olmuştur. Burada mücadelelerimizin maksadı hakkında genel kurul adına nutuklar söylenmiştir. Bu defa, kongremizde bulunmak için gelmiş, partimizi İltizam edecek bir nutuk vermeyi düşün-mcmiştlm. Bu noktayı ifade ettiğimden dolayı boni mazur görmenizi rica ederim. Ancak şahsi bir görüşümü söylemekle İktifa edeceğim. Memleketin muhtelif yerlerinde vazife ifa etmekleyim. Demokrat arkadaşlarım, oralarda teminat vermek İsledikleri zaman “biz dc Evoll demokratlar gibi muvaffak olacağız,,, demekledirler.
Fakat bunu söyleyen urkadaşlarım. başarı sahasında Egeli demokratlardan asla geri değildirler. Ege demokrasi hayatımızda memleketin en kuvvetli hır merkezi olarak tanınmıştır.
3u halde, bu kuvveti muhafaza et-
mek, daha ileri götürmek, sîzlerin va-zlfenlzdir.
Ego demokratları, eğer kazandıkları mevkii az çok sarsıntıya maruz bırakırlarsa. demokrasimiz adına mesuliyetleri çok ağırdır.
Şöhret kazanmak. muvaffakiyetli vazife görmek, nispeten kolaydır. Mevki ve şerefi, daimi olarak elde tutmak müşküldür. Bugün kongrede seçilen il heyeti ve haysiyet divanı üyelerini tebrik ederim.
Yakında seçimlere giriyoruz. Bizim muvaffakiyetimizi şimdi sîzlerin seçtiğiniz İdare heyeti tâyin edecektir. Onların partinin başarısı adına yüklendikleri mesuliyeti görüyoruz. Muvaffakiyet ve İmtihan zamanı gelmiştir, Ekip halinde muvaffakiyete ihtiyacımız vardır.
Demokrasinin temelleri
Seçimler, herhangi bir pariHıln hayatında donum noktası teşkil ederler. Fakat bunun önemi Demokrat Parti İçin daha şümullüdür. Çünkü bitler. millete karşı aldığımız vazifenin neticesi olarak demokrasinin temellerini atacağız. Bu itibarla her şeyden evvel, maksat ve gayemize ulaşmak için büyük gayret aarfotmek zorundayız.,,
Refik Knraitan'ın sözleri
Bayardan sonra, Refik Koraltan kürsüye gelerek Demokrat Partinin Türk milletinin hayatını yeni baştan kurmak azminde olduğunu söylomlş. Demokrat Partinin 1950 seçimlerinde Türk milletinin hakemliğini kabul ettiğini, büyük ölr vuzuhla belirtmek şunları söylemiştir:
Geçen hâdiseleri bir tarafa bırakarak bütün dünyanın ilgi İle takip ettiği bu «©çim İmtihanından başarı ile çıkmak azmindeyiz. MIH! bünyede hiçbir rahne olmadan, slynsl havayı bulandırmadan, milletin karşısına çıkacağız. Asıl mal sahibi olan millete: “Karşına geldik, asıl karar sahibi «ensin! Vereceğin kararı hürmetle karşıhyncağız!,, diyeceği».
Arlık, modası geçmiş politika oyunlarına lüzum yoktur. Bu İmtihandan huzurla çıkmak İstiyorsak, milletin hakemliğini vo reyinin neticesini hürmetle hokliyelim. Demokrat Parti, seçim günlerini bir bayram gibi kııtla-’yacaktır.
Diyorlar ktı “Scçlnılerde Demokrat Parti ne yapacak?,,
Demokrat Parti dört yıldan beri, nasıl hır nisam unsuru olmuşsa, tarihi mesuliyetini bilerek sükun ve ve-karla yoluna devam edecektir.
O halde, bu suali bize sormasınlar.
Kendileri de aynı yola girsinler. Halâs yolu hudur. Sandık başına bayram yerine gider gibi gideceğiz ama. Mla zarf çaldırmıyacağız Beçlrn. filân veya falan partinin lehine olacakmış. Biz. bu iddiada değiliz. Geçen 25 yılda usîl bir gençlik meydana geldi, Onlara güveniyoruz.
Türk mllltül kavga İslemiyor.,,
Fıiacl Köprülünün konuşması
Dnha sonra Fuad Köprülü bir konuşma yaparak işçiye grev hakkı verilmesinin, memlekette asla anarşiye sebebiyet vermeyeceğin! söylemiş, Demokrat Partinin işçileri avlamak için grev hakkı talep vttlği hakkında Çalışma Bakanının Mecliste söylediği sözleri cevaplandırmış, ve seçimlerden şöyle bahsetmiştir:
— 1050 seçimlerini kazanacağız. 1946 motodîarının 1950 seçimlerimle tatbikı-na İmkân yoktur. Memleketin büyük ckaorlyotlnl teşkil eden tarafsız vatandaşların bizimle birlikte olduğuna inandıktan nonm, seçimleri kazanmamak için ortada sebep kalmıyor. Seçimleri kazanmak, Demokrat Parti İçin tarihi bir zarurettir. Milletin tra-doal karşısında durmaya imkân yoktur.,.
Küraüyc davet' edilen Adnan Menderes», rahatsızlığını ileri sürerek itizar etmiş ve son olarak Zonguldak Milletvekili înce Alcmdaroğlu bir konuşma yapmıştır.
Milli Türk Talebe Birliğinin istişari
Konuşan hatipler, gençliğin-komünizmle mücadele etmesi lüzumu etrafında birleştiler
Millî Tllrk Talihe Birliği dlln saat 13 ten itibaren Birliğin ŞohzAdebaştndaki merkezinde, Birliğe bağlı üniversite ve yüksek okullar demğklcrlnln idare heyeti ızalnrı eKki milli birlikçilerin İştirakiyle Istlşürl bir toplantı yapmıştır.
Dünkü konuşmalar blLhaasa ıkl ana mevzu etrafında toplanmış bulunuvor-du:
1 — Gençliğin komünistlik karşısındaki durum ve bu tehlike İle mücadele.
2 — Sınırlarımız dışında kalan Türklerle IlgilenlImcNİ.
Toplantıda söz alan Birlik Başkanı Suphi Baykam bilhassa komünist ve ko-münlatltkle mücadele edilmesi lâzım geldiği mevzuunda etraflı bir konuşma yapmıştır. Aynı mevzua dokunan Birlik Başkan Vekili Fikret Aytaç da, Avrupaya, gidon gençler arasında komünistlik fikrinin, çok cüzi miktarda de o^a. yayılmak istidadı gösterdiğini belirtmiş ve Hükümetin bu mevzuda ciddi tedbirler almasını İstemiştir.
Diğer hatipler de bir taraftan komünistlikle mücadele edilmesini dlğar taraftan da yurt dışındaki Türklerle Hgi-lenllmosl lüzumunu belirtmişlerdir.
İsmail Hakkı İzmirlinin dördüncü ölüm yridönümü
Türk feylesof ve teoloklanndan eski Edebiyat ve llâhlyat Fakültesi Reisi Ord. Prof. İsmail Hakkı İzmirlinin Ölümünün dördüncü yıldönümü münasebetiyle 31 ocak 1950 salı günü saat 16 da Darüşşafaka Llşeslnde bir anma töreni yapılacaktır.
Millet Partisinin Samatya bucağı toplantısı
MUlet Partisi Samatya bucağı kongresi dün saat 19 dan İtibaren Kocamueta-fapaşadskl Bnhaeddln Kıraathanesinde toplanmıştır. Kongrede ıÖı alan delere-ler muhtelif memleket meseleleri üzerinde durarak görüşlerini belirtmişler* dlr.
Masonlar Derneği yıllık kongresi dün yapıldı
Türkiye Mason Derneğinin 1950 senesi umumi kongresi dün saat 15 ta Sırasel-vlier caddesindeki dernek lokalinde yapılmıştır. Ruznıımc gereğince Kongre Riyaset Divanının seçiminden sonra A-tatürk’ün mânevi huzurunda bir dakika uaygı duruşunu takiben göçen seneki idare heyeti raporu okunmuştur. Bilahare aöz alan hatipler, masonluğa karşı yapılan hücumlara cevap vermişler, faaliyetlerinin İnsan! ve bilhassa milli karakterini belirtmişlerdir. Bu arada, ta* mamlyle ontellektüel maksatlarla bir dergi çıkarılması vo bir lokal İnşası teklif edilerek kabul edilmiştir.
Rllânçonun totklkındnn sonra, eski I-dare heyeti müttoHkan ibra edilmiş ve senelik aidat 4â Hra olarak teabit olunmuştur.
Şehitlikleri İmar Cemiyetinin yıllık kongresi
Şehitlikleri imar Cemiyetinin şenvlik kongresi dün saat U.30 dan itibaren îfi-nıinönü Halkevi konferans salonu la yapılmıştır.
Ruzname gereğince kongre i'lyassı »livanı flftçlldikttm ve geçen soııeki Irlare heyetinin raporu okunup k^bul edildikten sonra dilekler faslına geçllmlşUr. m(İ« nlnn hatipler yalnız Edlrnekapıdakl şehitlik üzerinde «lurıılmamaaını» diğer mezarlıklarda yatan vo yerleri kaybolmak Hzore bulunun Türk büyükleriyle şohltlerln do kabirlerinin onarılmasını istemişlerdir, $abık polis müdürlerinden ve cemiyet Asasından avukat Mehmet Ali ılv. Öehltlvrl İmar Cemiyeti fanllyo-tinin yalnız mvzarlıklan restore etıir* nu’kle bitmediğini tvburüs «.olirmiş, ölülerin ruhlarının da düşünülmesi lasıın geldiğini belirterek; “Eı nebi kabristanlarında ya papaz veya haham vardır. Bislm İze en modern mezarlığımız olan Şehitlikte bile bir imamımız yoktur. Halbuki burada bir do mescit yaptırmış bulunuyoruz, Ölülerini ziyarete gelenler bir fatllın okutaoak a(lum bulamıyorlar. Bu mescit! tescil ettirelim. Buraya vakıf yapacak adaınlar bulunabilecektir. Tâyin edHoceK imamın maaşı da hu sureli© çıkmış olacaktır,, demiştir.
Bilâhare söz alan Prof. Dr, Sanl Yaver de Çanakkale şehitliklerinin hâlâ bir âbidesi olmadığını, mail imkAnsıılık-lar yüzünden bu İşin daha uznn bir müddet de basanlamayacağını belirte-rek: • Mnamaflh MIHI Savunma Bakanlığı Çanakkale İçin bir Mehmetçik â-bidesi projesi yaptırmıştır. Fakat bunu İnşa ettirmek senelsre mütevakkıf bir iştir. Onun İçin tarihçi olan Başbakan nezdlndo teşebbüste bulunarak varidatı âbideye hasredilmek tlsere bir seri pul çıkarılmasını lateyelim,, demiş ve hu teklif ittlfakln kabul edilerek Başbakanın şahsına bir telgraf çekilmesi kararlaştırılmıştır.
Kongre sonunda eski İdare heyeti ibra edilmiştir.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 61 -
Bu Vilâyet merkezinin dedikodularına hiç temas etmediğine bakılırsa doktorun, bu sirayetten artık büsbütün yakayı sıyırdığına hükmetmek lâzım geliyordu.
Ancak, bir akşam, sofradan kalkıldıktan ve çocuklar odalarına çekildikten sonra şehrin belli başlı insanlarına dair dedikodumsa bir kaç bahis açılır gibi oldu. Gerçi, bu Karagöz perdesinin çırağını fltilllyen Namık Ahmcd'ln karısı Neriman Hanımdan başka biri değildi. Bu genç kadın, muhitinin gündelik hâdiselerini yakından takip etmeyi pek severdi vc bunların acayip, hazin veya gülünç taraflarını bir takım zeki ve İnce görüşlerle belirtmek vergisine de malikti. Ama, “Kocakarı dedikodusu., denilen bayağı ve dikenli bir konuşma tarzına karşı da âdeta titizlik derecesine varan bir tiksinti duyardı.
Nitekim, o akşam da sofradan kalkarken hoş bir havadis verir gibi gülümslyerck demişti kİ:
H— Hacı Emin Efendinin evlenmesine ne dersiniz? Adamcağız o kadar mesut ve memnunmuş ki, görenler âdeta on, on beş yaş gençleştiğini söylüyorlar. Siz, hâlâ, vaktim geçti diye bekleyip durun bakalım; Ramiz Bey...
Tahıncı Zade’nin, otuz sekiz yıl birllkto yaşadığı karısının Ölümü üstünden henüz otuz sekiz gün geçmeden, iki oğlunun şiddetli itirazla-nna rağmen, gelinlerinin ve torunlarının gözü 301
önünde düğün dernek yaparak besleme Fatma ile evlenişi, insanlık namına en kaba, en galiz bâyâaızlık örneklerinden birini teşkil etmekle beraber Neriman Hanım, bu bahsi o kadar hafif bir ruhla açmıştı kİ, Halil Ramiz’la Dr. Namık Ahmet mânalı mânalı bakışıp gülüşmekten kendilerini alamadılar, tşln pitoresk tarafı bir yana, Namık Ahmed'e göre. Tahıncı Zadenin gençleşmesi o kadar hayrete şayan, o kadar fevkiilâdo bir hâdise değildi. Nice taze kızlarla evlenmiş yaşlı erkekler hayatlarının sonuna doğru bu yeşerme alâmetlerini göstermişlerdir. Bu İşin şaşılacak tarafı Hacı Eminin oğullarına karşı gelerek, oğullarına kafa tutarak evlenmiş olmasıdır. Zira, «on yıllarda bütün ev halkının başına belâ kesildiği ve yalnız iki oğlu karşısında «Üt dökmüş kedi vaziyetine düştüğü şayi olan bu adam birdenbire onlara da ters tarafını göstermiş ve hattâ evlenmesine en çok itiraz eden büyük oğlunu çoluk çocuğlylo kapı dışarı etmiştir. Halil Ramiz:
"— Nuri Bey, babası tarafından kapı dışarı mı (•dilmiş; yoksa kendisi başını alıp çiftliğe mi çekilmiş; orası pek malûm değil; diyordu. Çünkü onun yine eve gelip gittiğini ve çiftlik işleriyle evvelki gibi meşgul olduğunu «Öyliyen-ler var.
Neriman Hanını;
“— Demek kİ ortada mesele kalmamış; dedi. Zavallı ihtiyarcık da balayım rahat rahat geçiriyor. Fakat, bana söyler misiniz? Oğullarının bu kadar telâşa düşmelerinin sebebi neydi?
Halil Ramiz kahkahalarla gülerek:
“— İlâhi Hanımefendi, dedi. Bunu anlamı-yacak ne var? Ortaya bir üçüncü, hattâ bir dördüncü mirasçı çıkmasın korkusu... Düşünün 302
bir kere herifin yeni karısından bir çocuğu dünyaya gelirse servetin yarısına yakın bir kısmı bu kadınla çocuğunun olacak.
Neriman Hanımın bu kadar ince nesaplara aklı ermiyordu. O Tahıncı Zade ailesi İçinde çıkan bu İhtilâfa daha ziyade bir takım hissi sebepler atfetmişti. Meselâ Tahir vc Nuri Beylerin anneleri hesabına bir kıskançlığa düştükle-rlne, yahut da yaşı kendi kanlarından daha küçük bir hizmetçi parçasının başa geçip kaynanalık etmesini bir şeref ve haysiyet meselesi yaptıklarına zahlp olmuştu. Halbuki, işittiğine göre, bu zavallı Kızcağız hal vo tavrını hiç değiştirmemiş, yine eskisi gibi evin on ağır işlerini görmekte devam ediyormuş. Hattâ, üstelik. şimdi, bir do. rahmetli Zübeydo Hanımın bir takım ağır kanlık vazifelerini de sırtına almış imiş. Bu ağır vazifelerin no olduğunu Neriman Hanıma anlatmışlardı ama o, bunları kocasına bilo söylemekten utanıyordu.
Düşünün İd, Hacı Emin Efondl, ölon karısına kırk yıl yalnız kendi cllylû yemeğini pişirtmek. çamaşırlarını yuğdurnıak, söküklerini diktirmek, çoraplarını ördürmeklo kalmamış: her gusUlhane günü başını sabunlatmak, sırtını oğalatmak ve — günahı söyleyenlerin boynuna! — göbeğinin çukurundaki kirleri bile temizletmek nevinden bir sürü süfli işler yüklemekten çekinmemişti. Zübeyde Hanım evliliklerinin son yıllarında hiç değilse bu gıısülhane hizmetlerinden kurtulmuştu. Fakat, biçare Fatma için bu İşin bir gündelik angarlye halini aldığı söyleniyordu.
İmdi, Tahıncı Zade Hacı Emin Efendi, bu ikinci evlenişine yegâne sebep olarak kendisine “Helâllnden bakacak bir kadına ihtiyaç” meselesini ileri sürerken hiç de yalan söylemediği, 303
hayatının bu mahrem tarafları meydana çıktıktan sonra ayan beyan belli olmuştu. Tabii, Hacı Emin Efendiyle bu kadar yakından ve bu şekilde gelinleri meşgul olacak değildi ya! Fatma’ya da, namahrem okluğu İçin, gel sırtımı oğala, gel buğum sabunla; gel göbeğimin kirini al diyemezdi. Şu halde, kendisini tanıyıp, fa-zıletino hayran olanların dilinde dolaşan bir ta-blro göre Haoı Emin Efendi, her vakit olduğu gibi bu sefer de son derece isabotli bir harekette bulunmuş ve âhır ömründe “Sersebll” olmaktansa yeniden evlenmek fedakârlığını göze almıştır, Evet, bu hem bir fedakârlık» hem do büyük bir sovaptı. Çünkü, Hacı Efendi, gün görmüş, hattâ variyetli bıı dul hanımla evleneceği yerde (böyle bir itibarlı adama kim varmazdı?) öksüz, fukara bir kızla evlenmişti. Ben zenginim, eşraftanım; o benim küfvüm olamaz; dememişti ve besleme Fatma bu alçak gönüllü adam sayesinde, en yüksek mertebeye ermişti.
Dr. Namık Ahmed’ln evinde, o kadar havai bir tarzda bahsi geçen bu hâdise Vilâyet halkının mühim bir kısmı tarafından işte böyle tefsir ediliyordu. Gerçi, Hacı Emin Efendinin evlenme töreni resmi çevrelerde sükût ilo geçiştirilmiş; hattâ nikâhı, — bütün muameleler medeni kanuna uygun olarak yapılmış olduğu halde — merasim Bclediye’de değil gizil kapaklı evde cereyan etmiş vc nikâh memuru kapıdan çıkar çıkmaz, başka bir odada bekleyen îmam Efendiye asıl nikâh, Hacı Emin Efendinin inandığı nikâh kıydınimıştı.
İşin bu yüzünü bilmeyen Halil Rumiz:
"— Kuzum, dedi; bana hâdisenin asıl en pitoresk tarafını anlatmadınız. Hacı Emin Efendi, müstakbel haremiyle Beledlye’dckl merasl-304
me nasıl gitti? Bu. seyrine doyulmayacak bir manzara olsa gerektir.
Dr. Namık Ahmet, kıs kıs gülüyordu. Onun yerine cevap veren Neriman Hanım oldu:
“— Böyle bir manzarayı göremedim diye boş yere üzülmeyin! Çünkü, Hacı Emin Efendi, bu mesut gün şerefine bile evinden dışarıya çıkmadı. Hususi bir müsaadeylo nikâh memuru onun ayağına gitti.
Halil Ramiz. bunu işitir işitmez yerinden fırlamıştı:
“— Ne diyorsunuz? Sajıi mi, sahi mi? diyerek âdeta Neriman Hanımın üzerine doğru yürüyordu.
Namık Ahmet:
•'— Aman oirader, bir Küçük iu....ıdite eksikliği yüzünden bu kadar heyecana düşme! dedi. Şu lâik Cumhuriyet rejiminde köylülerimizin imam nlkâhiyle hâlâ dört karı aldıklarından haberin yok mu? Geçenlerde beni lütfen huzurlarına kabul buyuran Vali Beye bundan bahsettiğim vakit müşarünileyh bana ne cevap verdi bilir misin? “A Doktor; dedi. Hc.nı bizim en büyük derdimiz nüfus meselesidir, dersin; hem de nüfusun artmasına hizmet edenlerin önüne geçmek istersinl„
Neriman Hanım, öfkelenmiş gibi görünerek:
Ben onun bu fikirde olduğunu karısına söyleyeyim de, görür o; dedi.
Başladığı bahsin kesildiğini istemiyen doktor, hareminin araya giren bu şakasını bir parantez gibi kullanarak sözüne devam etti:
•• - Fikir mi? O bile değil. Sadece fikirsizlik! Fikirsiz bir adam ne yapar? Her şeyi alaya alır; hiçbir şeye ehemmiyet vermez.
305 (Devamı var)
GU N U N
EKONOMİK
HAREKETLERİ
Haftanın İktisadî
hâdiselerine bakış
âlarshall Plânı virafnida Amerika da bdirm anlaşmazlıklar “Milletlerarası para fonu., idarecilerinin “Arrupu Tediye Bırliffh, fikri karşısında aldıyı ıiHiıfi durum — Aı rupada para rt klerinu birliyi görüşmeleri — 19 lar toplanlısnıdu ahuau ticaret serbcsfisı kaıurlarıuiu memleketlinizdeki akisleri — Birleşik Amcrıka ıııu, Amerikan otelciliğini tetkik için yaptığı davet re memleketimizin bundan sağlayacağı istifadeler — Müteferrik memleket ve şehir haberleri.

H
AFTAN1N mühim iktisadi hâdiseleri arasında, Marshall Plânı ve Amerikan umumi efkârı hakkında hafta sonunda aldığımız haberler, hiç şüphesiz ki. en mühimleridir Filhakika Amerikan bütçesinde görülen açık ve önümüzdeki sünede bu açığın 5.5 milyar dolara yükseleceğinin tahmin olunması, memleket içinde kuvvetli bir tasarrufçular zümresinin doğmasında âmil olmuştur. Bunlara göre, mezkûr açık, normal yollarla kapatılamıy.ıcağına göre, Marshall Plânı ele alınmış ve ilk iki yılın tam bir muvaffakiyetle kapanmış olması hasebiyle artık bu yardım fonu üzerinde esaslı tevkifa-ta gidilmesi icap ettiği tezi ileri sürülmüştür.
Tasarrufçular. Avrupa ıcdlye bilançolarında görülen “dolar açığı,, meselesini hal için de Marshall Plânından yardım beklemenin doğru olmıyaca-ğînı, bunun için Avrupa devletlerinin bizzat istihsallerini arttırarak ve yek-nesak bir piyasa haline gelerek mev-ZHu^âhis açığı kapamalarının imkân djşhilihde bulunduğunu etmek-
tedirler. Bunlar karşısında Marshall pTânı tdaçecisi Paul Hoffman ve yardim tafaftariarı, her şeyden önce ^yrupanıh efektif dolara olan İhtl-| üzerinde durmakta ve hattâ iç-hde yardımın arttırılmasını dahi [çr bulunmakladır.
şamanda Birleşik Amerika*-?îen bir muhabir mektubu da l park kâlkınmasının istikba-İâkâdar olan mühim bir cere-yatîm Asnerikada kuvvetlendiğini belirtmektedir. Bü habere göre, “Millet-tefarası para fonu., teşekkülü yanında "JLVrypa T^db’e Birliği,, namlyle yeni bir teşekkülün }oırulmasx fikri, birinci teşekkül idarecilerini yeni tasavvur ajeyhine cephe almağa şevketmiş ve bu yeni kurulacak birliğin kuvvetlenerek ilerde Avrupanm para mukadderatı üzerinde hâkim bir duruma gireceği endişesi ileri şürülmüştür. Avrûpanm kalkınması dâvası üzerinde alınacak tedbirler mayanında A-mçrika’nın bazı zümrelerinin, kendi menfaatlerini gözü kapalı ön plânda fetarak vardıkları bu netice ve yarattıkları ikilik, şüphesiz ki. neticede gene bizmt Amerika’nın - kendi menfaati iktizası - yardım faslını uzatmağına müncer olacak ve o zaman Maraban yardımından beklenilen gaye ile Avnıpanm kendi kendine kalkınması dâvası tahakkuk ettırilemiyecektir. Bilâkis aynı hedef, tahakkuku İçin bu kadar fedakârlıktan çekinmeyen A-merikalılar tarafından bu sefer bizzat baltalanmış olacaktır. Bu münakaşa ve anlaşmazlıkların fiiliyat sahasına tamamen aksetmeden hâdiselerin aklıselim ile mütalâası, Avrupa-nın iktisadi kalkınma dâvasının kaçınılmaz şartlarıdır. Bizim temennimiz şüphesiz bunların arızasız tahakkukudur.
GEÇEN hafta içinde Avrupada klering ve para birliği hususunda sarfedilen gayretlerin de mühim İktisadî hâdiselerden mâdud bulunduklarında şüphe yoktur. Hafta başında. Avrupa klering birliği görüşmelerinin boşaldığı haberi. “Finebet, memleketleri para birliği konferansının Pariste toplanması. Avrupa serbest ticaret birliği tarafından Avrupa Konseyi İstişare Komitesine sunulan plânda Avru-palılararaaı para fonu ve klering bürosu kurulması ve bu hususta bir maliye bakanları komitesinin meydana getirilmesi teklifleri, hiç şüphesiz Avrupa memleketlerinde duyulan müşterek kalkınma dâvasının ve milletlerarası yakınlanma prensipinin çok İnkişaf bulduğuna ve bu sahada kuşetli adımların atılmış olduğuna dair kuvvetli karinelerdir.
Enternasyonal sahada görülen, haftanın müteferrik iktisadi haberlerine gÇlloce, en başta Marshall Plânından 19484919 yıllarında Avrupnya yapılan yardım yekûnunun 8 küsur milyar dolara yükseldiğinin açıklandığını hatırlatabiliriz.
Ayrıca milletlerarası ticarî münasebetler sahasındaki anlaşmaların bu tîafta. diğer haftalara nazaran çok mütevazı geçtiği, kayda değer fazla bir faaliyet görülmediği, Avrupa istihsal hayatında behren yeni keşifler faaliyeti zümresinden olmak üzere, ftfeilter/ide havagazı istihsalinde ma-c&p otSğındakl kömûrlcrJen istifade olunacağı ve Avusturyadaki yeni
« 4
M
Steyr traktörlerinden büvuk faydalar beklendiği İmtırlatılabilir.
enıleketinuzdekl iktisadi hâdiselerin hafta içindeki tahlillerine gelince, bunlar içinde hiç
şüphesiz Pariste 19 lar toplantısında takarrür eden bir karara köre. Avrupa İktisadi İşbirliğine dahil memleketler arasındaki ticaret ir yüzde 50 sinin serbest rejime tâbi tutulacağı haberi en mühimlerindendir. Bu haberin memleketimizde yarattığı aksii-lâmeller mühim olup türlü tefsirlere yol açmıştır. Aynı mevzun temas e-den Devlet Bakanlığı Umumi Kâtip Vekili. Tüıkiyenin bıı kararı bazı şartlarla kabul ettiğini ve esasen bu konuda Havana konferansına da imzamızı koymuş bulunduğumuzdan bu dâvayı destekliyeceğimizi açıklamıştır. Halbuki diğer taraftan İzmir piyasasında tebellür eden kanaat ise. daha realist bir görüşten hareketle ihraç maddelerimizin maliyet fiatle-ıının yüksekliği mevzuu üzerinde durmakta ve bu yüzde 50 serbest rejiminin Ibizim için zararlı olacağı, çünkü Avrupa pazarlariyle ancak klering anlaşmalarından do.’can tediye kolaylıkları sayesinde muamele yapmak kabil olduğu fikrini ileri sürmektedir. Bu kanaat sahiplerine göre, ihtiyaç listelerine umumiyetle rakip olmıyan maddelerin konulacağı ve böylece maliyetlerin yabancı memleketler fiatleriyle muvazi olmasına kadar geçecek intikali devre içinde doğacak çöküntülerin kaçınılmaz olduğu inkâr edilemıyecek bir vakıadır.
AYRICA haftanın mühim diğer bir hâdisesi de turizm sanayiimiz için çok vaitkâr imkânlar İktisadi bir ha-otelcili-Avrupa otel in-tetkikler
kapısinın açılmış olmasıdır, İşbirliği İdaresinin verdiği bere göre, Birleşik Amerika ğinl tetkik etmek üzere 15 memleketinden Amerikadakl şa ve idare işleri üzerinde
yapmak üzere heyetler davet edilmiştir. Avrupa otelciliğinin kalkınmasını gaye ittihaz eden bu karara göre, altı memleket mümessillerinden mürekkep olan üç grupun birincisi içinde Türkiyenin de bulunması, memleketimizin en hayatî bir dâvasının tahakkuku için elimize geçen bulunmaz bir fırsattır. Giden mütehassısların kendi memleketlerine verecekleri raporlardan büyük istifadeler sağlanacağı hususunda hayırlı neticeler bekleneceği tabiîdir. Aynı mevzu üzerinde, Ameri-kaya gitmiş bulnuan Türk temsilcisi Ahmet Şükrü Eamer’in Amerikan Radyosunda yaptığı açıklama ayrıca A. P. Ajansı muharririne verdiği beyanat zikre değer.
Memleketimiz için, haftanın müteferrik haberleri meyanında zikre şayan bir diğer hâdise de, Tarım Bakanlığı bütçesinin Bütçe Komisyonundaki müzakereleri sırasında cereyan eden münakaşalar ve çiftçinin kara sapandan kurtularak pulluğa geçileceğinin salâhiyettar ağızlar tarafından açıklanması hâdisesidir. Temenni edelim ki. memleket zlraati için çok hayırlı olan bu haber, bir an evvel tatbikat sahasına kesin olarak intikal etsin.
Haftanın mühim iktisadı hâdiseleri meyanında. Büyük Millet Meclisi Ticaret Komisyonunda Sanayi ve Ticaret odaları arasında bir irtibat kurulması hususunda bir prensip kararına varıldığını. Devlet iktisadi teşekkülleri umumi heyetinin hafta içinde daha 6 işletmenin raporunu tasdik ettiğini ve Çalışma Bakanlığı bütçesinin komisyondaki müzakeresi esnasında grev hakkının kabul edilip edilmemesi meselesi etrafında hararetli münakaşaların cereyan ettiği-ğinl hatırlatabiliriz.
En son olarak hafta içinde kurulduğunu etraflıca bildirdiğimiz Maliye Enstitüsünden. memleket âtisi için hayırlı hamleler beklediğimizi, Gelir Vergisinin ilk tesirlerinin tatbikat sahasında belirdiğini ve piyasamızda şimdiye kadar 150 den fazla kollektif şirketin tesçıl edilmiş oiduûıınu ve bu hâdisenin kollektif şirketlerin Gelir Vergisi mevzuundakl İmtiyazlarından faydalanmak suretiyle avantajlar a-Kandığının aşikâr bulunduğunu kaydederek. haftanın iktisadı hadiselerinin ıımumi bir tablosunu okuyucularımıza çizmiş bulunuyoruz.
YENİ tSTANBLL
Ingiltere, Japonyanın iktisadi kalkınmasına yardım ediyor
Açılan kredi dolayısiyle Avustralya mahfilleri itirazlarda bulunuyorlar
İngiliz bankaları ve General Mac Arthur’ihı karargâhı erkânı Avustralya ya sipariş edilen 22 gemi buğday teslimatını tehdit eden mail çıkmazın halli çarelerini araştırmaktadırlar.
Japonya, İngiltere ve müstemlekelerinden getirttiği malların tediyesinde geciktiğinden geçen ay Avus-tralyaya sipariş edilen 22 gemi mug-layın yalnız 2 gemisi için kredi mektubu verebilmiştir. Gemiler hemen hareket etmişlerdir.
Üç İngiliz bankasının sözcüsü olan bir zat. resmen şunu bildirmiştir: ■Bankalar. A\ tısı falyadan buğday ■atın almak için 5, 6 milyon sterling arasında bir kredi açmak hususunda anlaşmalar yapmaya hazırdırlar,,.
Japon tıcoret mahfilleri. Japonya-ııın Avustralyadan daha çok buğday aldığı ve alabilecek durumda olduğu halde kredi temini hususunda miişkii-

Dünyada açlık
Dünya nüfusunun serî artışından doğan bu tehlikeyi, gene insan zekâsı önliyebilecek durumda
Dünyanın nüfusu her yıl yirmi milyon artmaktadır. Diğer taraftan yüz binlerce insan da açlıktan ölmekte veya gıdasız kalmaktadır. 1930 dan 1940 yılma kadar bu yüzden ölen insanların sayısı 25 milyonu bulmakladır. Hemen dünyanın her tarafında, toprak fakirleşmekte, ekilen arazi çöl haline gelmektedir.
Bu sebepledir ki, iktisatçılar dünyada gıda maddeleri taksimi işinin yakında ciddi bir mahiyet alacağı kana-atindedirler. Bu cümleden olmak üzere U.N.E.S.C.O 395 yılında etlid mevzuu olarak halka bu meseleyi sormağa ve böylece münakaşacı grupları teşkil ederek bu sayede insan ile dünya ziraatı arasındaki münasebetler hakkında bazı aydınlatıcı kanaatler belirmesini sağlamaya karar vermiştir.
Esasen yüz elli sene evvel Malthus, bu tehlikeyi görmüştü. Fakat bugün modern teknik sayesinde mesele başka bir tarzda tetkik edilmektedir. İstihsali arttırmak ve gıda maddelerini daha ıyı taksim etmek çareleri araştı-




Amerikan Kömür İşçileri Sendikası yeni konhıratlar imzalayacak
Washington 29 (AP) — Birleşmiş Maden Ameleleri Birliğinin Başkanı John L. Levıs, çarşamba günü. yeni konturat.lar için müzakereler yapmayı kabul etmiştir.
Polonya - Rusya ticaret münasebetleri gelişiyor
Londra 29 (A.A,I (United Press) — Moskova Radyosunun bildirdiğine göre. Polonya ile Rusya arasında imzalanan yeni bir anlaşma. iki memleket arasındaki ticari mübadelenin geçen yıla göre yüzde 34 nispetinde artmasını Bağlıyacaktır.
Petrol istihsalini artıracak yeni bir sistem
Philadelplua 29 (A.A.) (United
Press) — "Atlantic Refining,. Petrol Kumpanyası hesabına araştırın a lar yapan ten adamları, şimdiye kadar kaybolmuş nazariyle bakılan 30 milyar varil petrolün çıkarılmasını mümkün kılacak yeni bir sistem bulduklarını bildirmişlerdir. Petrol istihaali ile ilgili ulanlar, şimdi tatbik olunan poın-
lâta maruz kaldıklarını ileri sürerek şikâyet etmektedirler.
Bu müşkülât İngiliz satın alışlarını da geciktirmiştir. Zira Avustralya dan yapılacak mubayaaların artması, İngiltere. İngiliz müstemlekeleri ve Hindistan için daha büyük bir iştira kuvveti demektir.
Avustralya tüccarları ise, Avûs-tralyaya Japonyadan yapılacak alımla r için tahsis edilen 5 milyon Ster-ling’llk yardımın, Japonyaya açılan kredinin ancak ufak bir kısmım teşkil edebildiğini ve çelik inşaat malzemesi için arzu edilen döviz ihtiyacı miktarını karşılayamadıklarım ileri sürerek memnuniyetsizlik göstermektedirler.
Avustralyanm Sterling blokunun diğer âzasından daha büyük miktarda kredi temin etmek çarelerini aradığı. fakat şimdilik bir muvaffakiyet elde edemediği söylenmektedir.

nispeti artıyor
Bu mevzu üzerinde nun geniş çalışmalarını bilhassa
rılmaktadır.
U.N.E.S.C.O zikredebiliriz. Bu hususta hır taraftan arazinin fakirleşmesini
Önhvecek. diğer taraftan da yeni istihsal vesıta ve imkânlarım meydana getirecek usûller üzerinde durulmaktadır. Artık fennin teıâkkiyatı sayesinde topraksız ziraat yapılması kısmen mümkün bir hale gelmiştir. Meselâ aynı saha üzerinde binbır ilmi vasıta ile gıda maddelerinin hacmini arttırmak, nebatlara ârız olan hastalıklarla artık kati bir şekilde mücadele etmek, suni olarak birçok maddeler hazırlamak, muazzam çinko kutular içinde, besleyici bir suni madde kullanarak, buğday ve her çeşit hububat yetiştirmek ilh... bugünkü fennin başardığı neticelerdendir. Binaenaleyh, artık insanlar felâketi önlemek imkânlarına sahiptirler. Ancak ve maalesef işin en güç tarafı, bu imkânların dünyanın bir ucundan öbür ucuna kadar her tarafta birden tatbik sahasına konulabilmesidır.
“Cf Matın

palama sistemiyle kuyularda bulunan petrolün ancak yüzde 45 1-nin çıkarılabildığini bilmektedirler. Yeni sistem sayesinde, kuyulara yüksek tazyik altında ıdro karbon gazı vermek suretiyle petrolün yüzde 90 mı çıkarmak mümkün olabilecektir. Birleşik Ameri-kada bugün İstihsali mümkün nazariyle bakılan petrolün miktarı 24 milyar varildir. Adı geçen kumpanya, geri kalan 30 milyar varili de kuyulardan çıkarmaya çalışacaktır.
Fransanın Marshall Yardımından
hisseni 300 milyon dolar

Paris 29 lA.Aj lUnited Press) — Dışişleri Bakanlığı sözcüsü A-meri karı yardım programından Fransanın alacağı hissenin takriben 300.000.000 dolar olacağını söylemiştir
Trıımnn, Jnpojıynya yardım için tahsisat Utiyor

VVashıngton 20 (A. A.) (Afp) — Cumhurbaşkanı Trııman dün Kongreye müracaat ederek, muhtelif işler için 663 milyon dolarlık tahsisat istemiştir. Bunların en hü-
Müstahsil elinde kalan üzümler
ticarî münasebetleri
Buhların, müdahale mubayaası yapılarak, İzmir Üzüm Satış Kooperatifi tarafından satın alınması istendi
Kanada Dışişleri Bakanı, sterling sahası memleketleriyle olan ticari nıiiııascbatı anlattı
etmesi plânda kalabilece-sonra, Japonya ile münasebetlerinin seviyeye ulaşması-
Hongkong, 29 A.A. (United Press) — Bugün bir basın toplantısı yapan Kanada Dışişleri Bakanı Lestcı Pear-son demiştir ki:
— Kanadanın sterling sahasından ithalâtını arttırmak için elinden geleni yaptığı bir sırada, bu bölge memleketlerinin Kanadadnn ithalâtlarını azaltmaları hakkında lngilterenin izhar etmiş olduğu arzu, bizim görüşümüze uymamaktadır.
Peaıson, Tokyo’ya yapacağı ziyaretin Amerikan iCurrnaybaşkanlannın Tokyoya gelişlerine tesadüf neticesinde ikinci ğini kaydettikten Kanatlanın ticari harp öncesindeki
na çalışacağını bildirmiştir.
Ingiltere ile Kanada arasındaki ticari münasebetlere temas eden Bakan şöyle devam etmiştir:
—- Bu münasebetler ümit ettiğimiz seviyede değildir. Bundan endişe duymaktayız. İngiltere dolar sahasından yaptığı ithalâtı azaltarak bu memleketlere fazla ihracat yapmak zorundadır. Diğer bir mesele de İngiliz ma-mûllerinin fazla pahalı oluşudur. A-rrıerlkan mallarını tercih edişimizin Sebebi daha ucuz oluşlarıdır. Ayrıca Amerika Kanadanın zevklerini biliyor ve bize istediğimiz malları veriyor. Ümit ederim ki, İngiltere ile ticari münasebetlerimiz yakında düzelir.
Fransanın hububat rekoltesi
Paris. ı Reuter - Hususi) — Ziraat Bakanlığından bildirildiğine göre, Fıansada aralık ayı zarfında yapılan kışlık ekimler memnuniyet verici bir ilerleme arzetmektedir. Bu yıl ekilen arazi, geçen yılınkinden fazladır. Hava şartları da müsait gitmiştir.
Buğday ekilen arazide 1.180 hektar, arpa ekilen arazide 30.775 hektar, yulaf ekilen arazide 13.990 hektar artış bulunmasına mukabil, çavdar ekilen arazi 11.120 hektar azalmıştır.
En büyük artışın arpa ekilen arazide görülmesi, arpa talebinin artmış bulunmasiyle izah edilmektedir.

yük kısmı olan 320 milyon dolar, meşgul topraklara ve Dilhassa Ja-ponyaya yapılacak iktisadi yardım ve idare masrafları karşılığıdır.
Avusturya - İngiltere bileme anlaşması imzalandı

Londra. 29 (A. A.) (Reuter) — Dışişleri Bakanlığından dün akşam bildirildiğine göre. Avusturya Başbakanı doktor Figl ile Vi-vanadaki İngiltere Büyük Elçisi Öresin arasında dün bir stcrllngle Ödeme anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma, 31 ocakta yürürlüğe girecektir.
Avrupa İktisadi İşbirliği Danışma Kurulu toplandı
*
Paris. 29 A.A. (Alpı — Avrupa iktisadi işbirliği İdaresinin Danışma Kurulu, dün sabah Mucite >atosunda toplanmıştır.
iki saat kadar süren toplantı, \vrupalılararnsı ödemeler meselene ve bilhassa klering birliği ta-tsına tahsis edilmişti.
Gelecek oturum, bu gün öğleden sonra yapılacaktır.
Manisa 29 (Hususi muhabirimizden) — Bugün C.H.P. II kongresinde Tekel Bakanı, üzüm müstahsillerinin dileklerini Hükümet adına alâka ile dinlediğini ve Ankaraya dönünce bu mevzuu Ticaret Bakanı ile görüşerek halledeceğini, bu meyanda Tekelin müstahsilden üzüm satın alabileceğini söyledi. Kongrede bulunan Manisa mebusları Hilmi Uranın da tensibiyle İzmir Üzüm Satış Kooperatifleri Birliğinin müstahsil elinde kalan üzümleri müdahale mubayaası yapa-
I
VİB l|** rUlflRi W

Adana tarlalarında farelerle mücadele
Adana (Hususi muhabirimizden) — Adana bölgesine yağan son yağmurlardan faydalanarak gelişen e-kinlerin toprak üstünde bir karıştan (azla boy vermesiyle beraber, fare mücadelesine de geçilmiştir.
Bilindiği gibi, buğdayın başlıca düşmanı faredir. Bir farenin senede 160 kilo buğday yediğini,*bir çift farenin senede 300 ilâ 400 yavru yaptığını hatırlarsak, bu mahlûkatın çekirge kadar tehlikeli olduğu kolayca anlaşılır.
Adana ziraat mücadele teknisyenliğinin müteaddit ekiplerle ovada fare-mUcadelesine başlamış olması, çiftçileri memnun etmektedir. Bu mücadelede striknin, kükürt ve fişek kullanılmaktadır. Ekinlerin bugünkü vaziyeti çok iyidir. Fare mücadelesi de hızlı ve semereli olmaktadır, ilerde herhangi bir âfet zuhur etmediği takdirde. bu yıl bol mahsul alınacağı ü-mit edilmektedir,
Manisohlara verilen yabani domuz ihracı kararı genişletiliyor
Ankara 29 (Hususi muhabirimizden) — Aydın, Balıkesir ve Çanakkale yabani domuz avcıları. Ekonomi Bakanlığına müracaat ederek avladıkları domuzların ihracına müsaade edilmesini istemişlerdir. Bakanlık, bundan 5 ay kadar önce ManisalIlara verdiği müsaadeyi, yukarıda adı geçen vilâyetlere do teşmil etmek ve buna ait Bakanlar Kurulu kararını çıkarmak üzere teşebbüslere geçmiş bulunmaktadır. Kararın önümüzdeki günlerde çıkacağı tahmin olunmaktadır ki bu takdirde, bu vilâyetler avcıları da öldürülmüş domuzlarım 13 sayılı para koruma kararı dışında, yani bedeli Kambiyo İdaresince aranmamak şartıylc Yunan adalarına ihraç edebileceklerdir.
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının müracaat sahiplerine ümit verici cevap yazması, bu bölge avcılarım da sevindirmiştir. Avcılar, sürek avları tertip ederek bol miktarda domuz avlamaya çalışacaklardır. _
Adana pamuk piyasası
Adana (Hususi muhabirimizden) — Çukurova pamıık rekoltesi bu yıl memnunluk verici bir dereceyi bularak 301.655 balyaya varmıştır.
Bu miktardan 20 ocak 1950 tarihine kadar ancak 55 bin balya harice satılmış, 53,927 balya Sümerbank almış, 42 bin balyayı da Adana. Tarsus, Mersin. Antep ve diğer vilâyetlerimizdeki mensucat fabrikaları mubayaa etmiştir. Bu suretle 150.927 balya pamuk sarfedilmiş, 150.728 balya da elde kalmıştır, Sümerbank 53.927 balyayı müstahsilden alacağına mukabil almış, ayrıca mubayaa yapmamıştır.
Pamuk Borsacındaki durgunluk müstahsili endişeye düşürmüştür. Zaman zaman müstahsili ümide sevke-den bazı hareketlerin belirmesine rağmen. henüz müspet bir iş yapılamamıştır.
Pamuk kampanyasının son ayı içinde olmamıza rağmen, rekoltenin yarısının henüz elde bulunması, müstahsili çok müşkül vaziyetlere manız bırakmış, endişeleri arttırmıştır.
rak satın almasını kongre karan halinde Hükümete bildirdiler. (Tariş) e bıı müdahale mubayaan için Ziraat Bankası 500 bin lira kredi verecektir.
Bununla beraber. Hükümet adına verilen izahat sırasında "üzüm fiati-nin anormal şekilde yükseltilmesi, müstahsil zararına olacağı belirtildi. Tekel Bakanı ve C.H.P. Genel Başkan Vekili yarın İzmire gelecekler ve salı günü Ege ekspresi ile Ankaraya döneceklerdir.
W
İzmir limanında yük boşaltmada sıkıntı çekiliyor
İzmir 29 ı Hususi muhabirimizden) — İzmir lirrîanına gelen motörlü kU-çük deniz vasıtalarının İzmir mendireğinin içinde çok mahdut bir yerde mallarını boşaltmaya mecbur tu* tulmalan yüzünden büyük müşktS lâtla karşılaşılmaktadır.
Son zamanlarda sayılan gittikçe artan bu vasıtalar, yüklerini boşaltabilmek için günlerce sıra beklemek mecburiyetinde kaldıklanndan, bir taraftan yaş meyva ve sebze hamuleleri çürümekte, diğer taraftan ö-denen fazla miktardaki starya ücreti dolayısiyle bu malların maliyet fiati artmaktadır.
Belediyenin otobüsleri Birinci Kordondan geçirerek mendirek civarındaki dolma iskelelerden kamyonlara boşaltma yapılmasına müsaade etmemesi dolayısiyle hâsıl olan bu sıkıntılı vaziyetin devamı birçok mahzurlar doğurmaktadır. Tüccar ve motor sahipleri bu vaziyeti Ticaret Bakanlığına bildirmek üzere teşebbüse geçmişlerdir.
Sümerbank, Pakistana mal satacak
Ankara 29 (Hususi muhabirimiz bildiriyor)* — Hükümetçe Sümerbank mâmûllerinden 500 bin metrelik bir parti yünlü kumaşın ihracına müsaade edildiği malûmdur. Banka, bu malların satışını temin etmek üzere Pakistana 2 kişilik bir heyet göndermeğe karar vermiştir. Bu heyet yakında hareket edecektir.
z
Muamele Vergisi kanun tasarısı
izmır 29 (Hususi muhabirimizden) Maliye Bakanlığı İzmir Sana>*i Birliğine gönderdiği bir yazıda Muamele Vergisi kanun tasarısının en kısa zamanda hazırlanarak umumi efkârın mütalâasına arzolunacagını. tasarının bu devrede E. M. Meclisine sunularak kanuniyet kastedeceğini bildirmiştir.
Fransız profesörünün konferansları
Bordeaux Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörlerinden ve Siyasi Etüdler Enstitüsü Müdürü M. Mau-rice Duverger Üniversitede iki konferans verecektir.
Bu konferanslardan birincisi bugün saat 10 da Hukuk Fakültesinde ve "Yirminci asır demokrasisi,, mevzuu üzerinde olacaktır. Profesör ikinci konuşmasını da yarın saat 11 de İktisat Fakültesinde "Monnet plânı ve Fransanın ekonomik kalkınması,, mevzuu üzerinde yapacaktır.
Üniversite merkez binası arkasındaki yeni binada verilecek bu konferanslara giriş serbesttir.
^^EÇEN hafta içinde piyasamızı meşgul eden meselelerin başında, 19 Avrupa memleketi arasında tatbik edilecek olan yüzde 50 serbest ithal listesi bulunmak-taydı. ıstanbulda ithalât ticaretiyle alâkadar çevrelerde beliren kanaate göre, serbest ithal listelerinin tatbiki, şimdiye kadar gördüğümüz tahditli rejimden, serbest rejime doğru bir geçişin ifadesidir. Tahditli rejimden, serbest rejime geçiş safhasında, tüccarımızın çok ihtiyatlı ve tedbirli hareket etmesine ihtiyaç görülmektedir. Zira kliring anlaşmasiyle bağlı bulunduğumuz yabancı bir piyasadan muayyen bir fiyatla muayyen kalitede bir malı getirmekte büyük zorluk mevcut değildi. 19 memleket arasında serbest ithal rejiminin tatbikında. tedbirli tacir, en iyi kaliteli malı, en ucuz fiyatla tedarik edebilecektir ki, bunda tüccarın piyasalar hakkında bilgi ve ihtisas sahibi olmasına ihtiyaç vardır. Bu itibarla tüccarımızın, yeni serbest rejime intibak ederken, nerede hangi mal bulunursa, ithal etmekten ziyade, piyasanın ihtiyacı olan ucuz ve iyi kalitedeki malı, ithal etmek yolunu takip edeceğine şüphe yoktur. Binaenaleyh, serbest ticaret rejiminde, bilgili ve mütehassıs tacirlerin muvaffak olabileceği, anormal senelerde görüldüğü gibi, tacirin ihtisası dışında herhangi bir malın ticaretiyle uğraşmayacağı tahmin edilebilir.
İzmir muhabirimiz, serbest rejim mevzuunu, ibra cat bakımından mütalâa etmiştir (1). Muhabirimizin hafta içinde bize gönderdiği mektupta, ileriye sürdüğü bir mütalâayı burada tekrar etmeyi faydalı buluyoruz :
“Serbest rejim esaslarına göre, yapılacak mukabil ithalâtla maliyetlerimizin muayyen bir müddet sonra rakiplerimizin seviyesine ineceği hatıra gelmekte ise de, alâkalılar, bıı şekildeki bir intikal devresinin bazı istihsal şubelerine getireceği çöküntüleri karşılayacak bir fonun elde nıevcııt bulunmadığına işaret etmekte ve memleketimiz serbest ithal listesinin tertibinde hor şeyden öııec Sümerbank’m ve diğer bazı dahili sanayiin mamullerini korumak esas tutulacağına göre, böyle bir
İstanbul ve İzmir’de haftalık piyasa vaziyeti
ucuzluğun da kolayca sağlanamıyacağını ifade eylemektedirler.”
★ ★ ★
İstanbul :
Geçen hafta içinde Ticaret Borsasmda en hareketli mal. gene fındık olmuştur. Hafta başında 146 - 148 kuruş arasında fiyat gören bu mal. hafta sonunda 158 kuruşa kadar yükselmiştir. Fındığa karşı isteklerin bu derecede hararetli safhaya girmesinde, iki sebep aranmaktadır :
1 — Fındık, bu yıl en iyi bir ihraç yılı geçirmiş, şimdiye kadar da 25 milyon kilodan fazla mal satılmıştır. Bu itibarla stoklar azalmıştır, istihsal bölgelerinde köylü elinde pek az miktarda kabuklu fındık kal» dığı, Trabzon. Giresunda kış şiddetli geçtiği için köylü köylerden şehirlere inememiş ve bu suretle pazarlara mal arzedememiştir. Diğer taraftan, tüccar elinde d( iç fındık miktarının azaldığı, hazırda mal olmadığı an [aşılmaktadır.
2 — Fındık fiyatlarının yükselmesinde, ikinci sebe| olarak da, takasa tâbi tutulacak fındık partilerinin piyasada elden ele satılması ileri sürülmektedir. Bilindiği gibi, iki hafta evvel Fındık Tarım Kooperatifinin takasa ayrılan 1.000 tonluk bir partiyi, piyasaya satması, fındık fiyatlarının birdenbire yükselmesine sebe| olmuştu. Takaslı fındık partisini satın alan tacirlerin takas kombinezonlarında muvaffak olamıyarak. bu malı bir başkasına devretmelerinin ise. spekülatif bir mahiyet verdiği anlaşılmaktadır.
Geçen hafta içinde nebati yağ ve yağlı tohumlar gnıpunda da, dikkate değer mahiyette hareketler olmuştur. Zeytin yağı ihracatı hakkındaki haberlerin devam etmesinin, fiyatların ilerlemesinde psikolojik
âmil olduğuna hükmetmek lâzımdır. Çünkü bu haberlerden müteessir olan satıcılar, nazlı ve ihtiyatlı hareket etmektedirler. Zeytin yağma muvazi olarak ayçiçeği yağı, bundan başka susam yağı da ilerlemeler kaydetmiştir.
Yağlı tohumlara gelince, yerli fabrikaların ihtiyacı için keteıı tolıumu'na karşı isteklerin arttığı görülmüştür. Geçen hafta içinde muhtelif menşeli 100 tondar fazla keten tohumu satışı olmuştur.
Bundan başka, Anamur, Bandırma menşeli susam lar da aranmıştır. Helva ihracatı hakkında müsaadeleı üzerine, susama karşı isteklerin arttığı anlaşılmaktadır Esasen kışın sürekli devamı da, iç piyasa bakımındaı susama olan ihtiyacı arttırmıştır.
Sade yağlar’da geçen haftaya nispetle kayda değeı mahiyette bir fark görülmemiştir. Kaşar ve beyaz pey ııir'lerde de fiyat tahavvülü olmamıştır.
İzmir,:
Çekirdeksiz kuru iizii.ni piyasası, geçen hafta zar ında gevşeklik göstermiş ve fiyatlar bir miktar gerilemiştir. Kaydedilen bu gerileme neticesinde, Holânda. İrlanda ve Mısır gibi bir kısım alıcı memleketlerden siparişler gelmeye başlamıştır. Bununla beraber eldeki 25 bin ton olduğu tahmin edilen büyük stokun yaptığ’ baskı, bu gibi küçük ve müteferrik satışlarla hafifliye ınemektedir. Bütün ümitlerin üzerinde toplandığı Al manya ve lngilteredeıı henüz bir ses çıkmamaktadır Ingiltcrenin Birleşik Amerikadaıı 25 bin ton erik vesair kuru meyva ile bir likte beher kilosu 35 kuruştan 25 bin ton çekirdeksiz kuru üzüm mubayaa ettiği bildirilmek tedir. Böylece muayyen bir müddet için kuru meyva ihtiyacını karşılamış vaziyette bulunan İngiltere faşe Nazırlığı Merkez Bankasında mevcut ve bu işe muhas-sas Karabük taksitleri dolayı^'vle üzümlerimize karşı
alıcı durumunu muhafaza etmekle beraber. 55 kuruş fiyatta ısrar etmektedir. Diğer taraftan Almanyadan yapılacak ithalât için uzun müddet müsaade verilmemesi neticesi, işliyemez hale gelen Alman kliringi, şimdi yeniden verilmesine başlanan ithal müsaadeleriyle müsait duruma geçinceye kadar, bu piyasanın ihtiyacının büyük bir kısmını başka memleketlerden temin edeceği anlaşılmakta ve bundan endişe duyulmaktadır.
Havaların soğuk gitmesi dolayısiyle iç pazarlar, fazla miktarda incir çekmeye başlamıştır. Buna paralel olarak başta İsveç olmak üzere, dış piyasalar da mubayaalarına devam ettiklerinden, esasen stoku çok azalmış bulunan incir piyasası, sağlamlık ve istikrarını muhafaza etmektedir.
Fransanın ocak ayı için memleketimize tahsis ettiği ■ 1.300 tonluk pamuk kontenjanına ait sevkıyat devam ettiğinden, hafta içinde borsada bu madde üzerine oklukça hararetli muameleler cereyan etmiştir. Bununla beraber tek alıcı memleket mübayaalarına taallûk eden bu muameleler pamuk piyasasına sene başından sonrası için beklenen inkişafı getirmiş olmaktan uzaktır. Alâkalıların bütün ümidi. Alman kliring hesabının bir an önce işler hale gelmesindedir.
İzmir fabrikalarına nazaran pııınuk çekirdeği’ni çok daha ucuza temin edebilen Çukurova ve Hatay pamuk yağı fabrikaları, hafta içinde İzmire mal gönderdiklerinden, pamuk yağı fiyatında gerileme kaydedilmiştir.
Alıcı memleketlerden gelen haberlere nazaran, Mısır, Sûdan, pamuk çekirdeğini 12 kuruşa teklif ettikleri için, çekirdeklerimiz, ihraç metaı haline gelememekte ve yalnız dahilî pamuk yağı fabrikaları alıcı olmakta devam etmektedir. Hafta içinde pamuk çekirdeği piyasasında hafif bir gevşeme görülmüş ve evvelce nazlı lavranan satıcılar, mallarını piyasaya arza başlamışlardır. Böyle olmakla beraber fiyat, 16,5 kuruşluk seviyesini muhafaza etmiştir.
(!)• Yeni İstanbul: 26 ocak, sayfö, 3, İzmir mektubu.
Sayfa 4
Y E N t t 9 T X N B V Ü
M ©««W HM
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları Amerika Dışişleri Bakanlığı, son Fransız-Alman anlaşmazlığından dolayı endişede
Bonn Hükümetine kati bir ihtar yapıldı, Paris’e de biraz daha ihtiyatlı hareket edilmesi tavsiye edildi
VTashlngton, 28 (Husus! muhabirimiz H. G. Martin’den telgrafla) — Amerikanın Avrupadaki siyasetinin yeni veçhesi, Truman Hükümetinin, Batı Almanya Başbakanı Adenauer’e ve onun hükümetine karşı daha sert bir hareket tarzı takıp etmeye başlamış olması noktasında toplanıyor. Başkan Truman Almanyadaki Yüksek Komiseri Mac Cloy İle bütün variyeti inceliycn uzun bir görüşme yaptıktan sonra. Amerikanın beklenmedik şekilde bir “Kapalı siyaset,, güdeceğine dair müteaddit emareler görünmeye başlamıştır.
Bununla beraber, Amerikan siyasetinin istikbali hakkında acele hükümler vermek yanlış olur. Bugün ’VVashington'un tavır ve hareketlerinde göze çarpan sertlik ve bezginliğin, tamamen muvakkat olması ihtimali çok kuvvetlidir. Şimdi konuşulan şeyler, bir kaç hafta sonra u-nutulabillr. Mamafih, Amerika Hükümetine dahil bazı nüfuzlu şahsiyetler, Almanya namına bir takım talepler İleri süren Başbakan Ade-nauer’in İşinde biraz çabuk gittiğini görerek kızdıkları da açık bir hakikattir. Geçen kasım ayında Alman fabrikalarının sökülmesi meselesinde müsait davranan Amerika Hükümeti, bu husus için bir kaç aylık bir mühlet elde edeceği ümidinde idi. Fakat bu mesut ve keyifli gidiş fazla devam etmedi. Washington idarecileri, şimdi Saar meselesi ve Fran-
Mısırda Vafd kazandıktan sonra
Süveyş Kanalı ve Sudan — Çiçeklinin seyahati
Kahire (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Batılı memleketler menfaatine bağlı siyasi müşahitler için. Mısırdaki yeni Vafd rejimi ile Uç hükümet darbesi geçilen Suriye, çok meraklı birer tetkik mevzuudur.
Nahas Paşanın 1936 da akdetmiş olduğu Inginliz - Mısır an. taşmasının temdidi müzakerelerinin bir seneden beri sürüncemede kalması, tesadüf eseri değildi. Çünkü herkes, yeni seçimlerde Vafd Partisinin ekseriyet kazanacağım biliyordu. Bunun için Nahas Paşa, Büyük Britanya ile yeniden müzakerelere başlanmasını siyasi programının birinci maddesine koydu, Vafd Partisinin bu müzakerelerdeki başlıca gayeleri, Kanal bölgesinden Ingiliz birliklerinin tahliyesi ve “Nil vâdisi birliği., yani Sudanın Mısıra ilhakıdır. Zaten Kıral Faruk, bir seneden beri, parlâmentonun tasvibi ile. Nü Vâdisi Hâkimi unvanını taşımaktadır.
İııgülz kıtaları bundan böyle Gaz-zede mi üslenecek?
Her iki gayenin elde edilmesi ihtimalleri, yarı yarıyadır. Londrada-kl Mısır Büyük Elçisinin vaktiyle vermiş olduğu bir rapordan, Akdeniz sahasının fîüveyşe dayanılarak müdafaa edilmesi hususunun, yeni mukavelenin mühim bir hükmünü teşkil edeceği anlaşılmıştır. Mısır bu müdafaayı bizzat başaramıyacağını,
sız-Alman Ticaret görüşmelerinin inkıtaa uğraması hakikati ile acı bir şekilde karşılaşmış bulunuyorlar,
Adenauer Hükümetine karşı duyulan öfkenin belirtileri umumî bir mahiyet taşıyor. Bununla muvazi o-larak Amerika, yalnızca Saar madenleri mevzuunda Fransaya da kızmaktadır. Elbette ki bu meselede, lüzumsuz ve zamansız bir yeni kavganın çıktığını görmektense, Pranganın vakit kazanması ve müsait fırsat kollaması tercih edilmektedir.
Birleşik Amerikanın vaziyetine tesir eden iki kanaat vardır: Birincisi; Washlngton Hükümeti, Almanya ile sulh muahedesi imzalanıncaya kadar olan muvakkat devre esnasında Fransanın Saar hakkındakl tezim destekliyecek ve muhtemel olarak sulh müzakerelerinde de Fransanın tarafını tutacaktır. Fakat Amerika, Bidault Hükümetinin, İngiliz-Amerikan tezlerinin esasını teşkil eden Oder-Neisse Şark hududu hattını tehlikeye düşürecek hiç bir harakc-te katiyen girişmemesini ısrarla istemektedir. Yoksa, Saar Havzası hakkında acele kararlar vermek ve bunun Sovyet propagandası tarafından istismar edilmesine göz yummak neticesinde, Batı Müttefikleri Oder-Neisse hattı üzerindeki taktik durumlarını kaybederlerse, Amerika Hükümeti bunu bir felâket telâkki edecektir.
türlü meydana çıkamamaktadır. Su-riyenin bu durumunda, Mısır, büyük bir kıymet arzetmektedir. Suriyeli asker ve politikacılar, hep beraber veyrf birbirlerine karşı, Nil devletinin teveccühünü kazanmaya çalışmakta ve bu gaye ile Vafd Partisi ile Mısır tahtı arasındaki muhalefetten istifade etmekte idiler. Mısır seçimlerinin ilk neticeleri, Vafd’ın kat! ekseriyeti kazanacağını göstermeye başlayınca, Yarbay Çiçekli, hemen Kahireye giderek daha Vafd Hükümeti kurulmadan Mısır ordusu ve Kıral Fpruğun kendisini himaye etmesini istedi. Kıral Faruk ise, kendisine zaten bağlı olan Mısır ordusunu, son üç kabinede Savunma Bakanlığı vazifesini görmüş otan General Muhammet Haydar’ı Başkumandanlığa tâyin etmek suretiyle, kendine bir kat daha bağlamış oldu. Mı* sırda gayesine eren Çiçekli, hemen Suudi Arabistana geçti. Halbuki Ibni Suud ile Kirşi Farugun şahsen dost olduktan herkesçe malûmdur.
Vafd Partisinin, iktidara geçmesi üzerine Irak, memleketin en kuvvetli Partisinin başkan yardımcısını, Şam ve Berut üzerinden Kahireye göndererek, Vafd zaferinin Arap Birliği gayeleri üzerindeki tesirini tahkike başlamıştır.
İkincisi; Washington Hükümeti, Avrupa Birliğinin en hararetli taraftarıdır. Marahall Plânı İdarecisi Paul Hoffmann, yem krediler verilmesi bahis mevzuu oldukça, inatçı Kongre âzalarının gözleri önüne “Avrupa Ekonomi Birliği,, tablosunu koymaktadır. Bu Kongrenin Marshall Plânı hakkında müspet karar vermesinden bir kaç hafta sonra, Amerika Hükümeti, mühim bir Fransız-Alman kavgaslyle karşı karşıya kalırsa, Hoffmann ne yapacaktır? Truman ve hükümeti, Hoffmann ile tamamen mutabıktır. Kendi verdiği tavsiyeleri şüphesiz bilmemez-likten gelemez. Bunun için Washing-ton’da zannedildiğine göre, Amerika Hükümeti. Bonn ve Parlsteki devlet adamlarının mukabil taleplerinden vaz geçecekleri veya seslerini hafifletecekleri ümidiyle, Mac Cloy’a ted birli hareket tavsiyesinde bulunacaktır.
Fransız diplomatları, Saar madenleri. tıpkı maden ocaklarına sahip bir babadan oğluna intikal e-den mülke benzetllebileceğini iddia etmektedirler. Parisin ifadesine göre, bu madenci oğlunun vasisi vaziyetinde bulunan bir kimsenin, ona alt mülkleri uzun vade ile kiraya vermesi, tamamen kanuni ve meşru bir harekettir. Ve bu, rüşdünü ispat edecek yaşa geldiği zaman o madenci oğlunun, mülkiyet haklarını tehlikeye koymadan malına sahip olmasına mâni değildir. Bu husustaki Fransız menfaatleri, müstakbel mülkiyet haklarını hesaba katmadan, uzun vadeli bir işletme kontratiyle de İktifa edebilir. Amerika Hükümeti, bu tezi derhal kabul edecek ve kolayca ikna edilecek gibi görünmüyor. Esasen, bir haftadan beri Fransanın hareket tarzında bir yumuşaklık göze çarpıyor. Şimdi Pa-ristekl devlet adamları da, sulh muahedesinin imza edilmesini, mühim bir vade olarak telâkki edeceğe benziyorlar. Ne suretle yapılacağı bilinmemekle beraber, bir anlaşmaya varmanın mümkün olacağı sanılmaktadır.
Geçen hafta Amerika Dışişleri Bakanı Acheson tarafından verilen beyanat, ilk bakışta tefsiri güç müteaddit mevzuları ihtiva ediyordu. Bu beyanatın, Fransadakı endişeleri yatıştırma arzusuna mı, yoksa Amerika Hükümeti tarafından Alman idarecilere itidal tavsiye etmek üzere yapılan bir ihtara mı delâlet ettiği pek anlaşılamıyordu. Emin kaynaklar nezdinde soruşturmalar yaparak, ikinci ihtimalin daha doğru olduğu kanaatine varmak mümkün olmuştur. Washlngton Hükümeti, Bonn’daki idarecilere bir ihtarda bulunmak istemiştir. Hâdiselerin bu şekilde inkişafı, Amerikan Yüksek Komiseri Mac Cloy’ı Alman tezini müdafaa-eden bir avukat vaziyetine mi sokacaktır? Şimdilik bunu bilemeyiz. Kati hükümler çıkarmak için, Birleşik Amerika Hükümetinin Mac Cloy ile yapmakta olduğu mufassal görüşmelerin neticesini beklemek lâzımdır.
Hürriyet ideolojisinden doğan istibdat idealleri
HÜRRİYET; topluluk teşkilâtı ve hayat görüşleriyle insan arasındaki münase* betlerden doğmuş bir kavram olduğu için bütün hürriyet mücadeleleri, öteden beri, mevcut düzene ve onun en son ifadesi otan devlete karşı güdülmektedir. Hürriyet kavramına verilen mâna, her çağın âdetlerine, hayat görü-şüne ve İstihsal sistemine göre değişir. Söz gelişi eski Atina Şe-hlr-Devletinde tam vatandaşlar için başka bir hürriyet, köylüler ve köleler İçin de yine başka bir hürriyet anlayışı vardı. Eski Komada da köyledir. Roma şehrinde oturan vatandaşlar, aynı soydan oldukları halde, biraz ötedeki Romalılardan, hukukça daha imtiyazlı, daha hürdüler. Romu istihsali kölelik sistemine dayandığı İçin toprak sahipleriyle kölelik arasındaki geniş uçurum son derecede normal görülmekte ve toprak işlerinde çalışanların hürriyet haklarını kimse düşünmemektedir.
Bizans İmparatorluğu, Roma İmparatorluğunun devamı sayılabilir, hattâ Bizans bae ile uslan imzaladıktan fermanlarda Romalı-lıklanndan bahsetmeyi unutmazlar (Iorga: Histoire de la vie byzantine). imparatorluğun halk arasındaki adı da Rumunia’dıv. Bu söz bizim dilimize de dıyar-ı Rûm ve Rumeli şeklinde geçmiştir. Bıı bakımdan Bizans çağındaki hürriyet anlayışı ufak tefek ayrılıklarla Romanınkinln aynıdır.
Roma dünyasında bir kaç yıl geçiren Şirazlı Saadi'nln hürriyete verdiği mâna çok tuhaftır. Tamı her şeyi önceden bildiği i-çin bütün dünya nizamını ona göre kurmuştur. Her varlık, kendisine düşen hayat payını tam o-tarak almıştır. Bu payı değiştirmek veya genişletmek Tanrı nizamına aykırıdır. Kedinin kanatları olsaydı yeryüzünde tek bir serçe kalmazdı (Saadi: Gülistanı. Böyle bir anlayışa göre hürriyet mücadelesinin konusu yoktur ve kediyi kanatlandırmak teşebbüsü de mânasızdır.
Tasavvuf, insanı tanrısal kaynağın bir zerresi gibi düşünür. Yalvaç Süleyman’da da bu görüşün çok kuvvetli ifadeleri vardır. İnsanın bu şekilde antaşıhşı hiç şüphesiz büyük bir adım sayılabilir. Fakat bu daha çok insanın kemal, gSnül olgunluğu bakımından değerlendirilmesi demektir. İnsanın burada incelediğimiz hürriyeti tae içinde yaşadığı hayat! teşkilâtiyle doğrudan doğruya ilgilidir.
İlk-çağda olduğu gibi Orta-çağ-da da insanın haklarını düşünenler, kölelerini salıverenler. Tanrı kıtında bir eşitlik tanıyanlar vardır. Fakat bu görüş, Renaissance kültüründen doğan in.san kavramı karşısında çok sönüktür. Çünkü: Renatasance, dogmalardan sıyrılmanın yolunu bulduktan sonra, insanı yeryüzünün dâvalariyle kaynaşmış minimini bir düu'ga ı microcosmos) halinde değerlendirmektedir. Bu insan; topluluğun temelidir, ve eski autorite düzeniyle güreşerek kendi dünyasını yaratmak zorundadır. RoYıalssance kültürü Yenl-çağ’ı açan İnsana
HinnTı(ıufpriTiıHT>ıiQiı|Hnni"HiıııııiHiıi' n'i|iınıımıı.i|i|iııııııu.ıını»nııı(ıııııuııııııniMi.ıuııiıiM'iNHaııurııi|iı;wı(ıwm«H>HHiımHiiıiıııı:uHiiK|UTiNiııi|||iiim(Mi)««iiiuiıınnııiıı«
Muvaffakiyetli bir beyin ameliyatı
• Madrid'i! bir genç kız otan Mile. Pitar Rodriguez Pelegrın, beyninin yarısı alındığı halde sıhhatte olarak yaşamaktadır. İspanyol Sinir Cerrahisi Enstitüsü şimdiye kadar dört yüz küsur beyin ameliyatı yapmıştı.
Bu genç kız, Dr. Obrador kendisini
Yazan : M. NERMİ
geniş bir benlik sezgisi vermiş, amaçlarını göstermiş, daha doğrusu yeni bir ideoloji yaratmıştır. Biz bu yem insanın çağdaş topluluk nizamının kurulması için ne büyük bir kudretle çalıştığını biliyoruz. Fikirde ve teknikte gördüğümüz eşsiz hamleler, ilerlemeler topluluk hayatı m izin bütün muhtevasını değiştirmiştir. Derebeylik bir masal olmuş ve istibdat sistemleri birer birer ortadan kalkmıştır. Biz bu yükselişi, insanın hürriyet uğrunda giriştiği büyük ve korkusuz mücadeleye ve bu mücadele ruhunu tutuşturan ideolojiye borçluyuz. Hürriyetin, hür İnsanın ne eşsiz bir yaratıcı kudret kaynağı olduğunu Renais-sance kültüriyle başlıyan ve çağımızın toplumsal temelini veren büyük gelişme kadar hiç bir şey dile getiremez.
Lorenzo del Medici’nin hayat fışkıran Floransasını burnunun ucunu göremiyen kısır ruhlu bir din adamı, bir yobaz. Girolamo Savonarola dört yıllık bir Tanrı adına idare ile yüz yıllarca geriletmişti. Çağdaş dünya, şimdi, a-şağı yukarı Floransa’nın durumundadır. Hürriyet ideolojisiyle beslendikten sonra gürbüzleşen öyle kuvvetler vardır ki, hürriyeti. kültürümüzü, bütün toplumsal varlığımızı inkâr etmektedir. Bu kuvvetleri harekete getirenler, yumuşak ruhlu idealistlerdir, sıkıntıya düşmüş olanlara el uzatmak istlyenlerdir. Kari Marx, çok daha sonra devletsiz dünyanın müjdesini (???) getirmiştir. Doğrusunu isterseniz, merhametli yüreklerin yarattığı hasta edebiyat, Kari Manc’ın rolünü ehemmiyetli surette kolaylaştırmıştır. Bugün renkleri ne olursa olsun, Mandam etrafında toplanan kuvvetler, istisnasız. hürriyetin hasımdır ve eşi görülmemiş isti Mat ideallerinin karasevdalısıdır. Bir zamanlar Bizansın bir devlet ideolojisi vardı: Bir iilkr, bir din, bir imparator.. Marxıstlenn idealleri de böyledir: Bir iilke, bir kasa, bir diktatör.. Mandsmin ilk istediği şey, iş ve işçi hürriyeti idi. Fakat teorinin kuruluşuna göre istenilen hürriyetin hürriyetsizliğe yol açması pek tabii idi. Bu görüşe göre geleceğin ideal devleti Ba^pat-ronlırk tan başka bir şey olmıya-cak ve herkes bu patronun işçisi olmak bahtiyarlığına (???) kavuşacaktır. Avrupadaki dcıletle^-tirmc hareketleri, bu bagpatronluk idealinin gerçekleşilesi yolunda a-tılan adımlardan başka bir değildir. Asıl şaşılacak şey şudur kİ, u-fak patronların zulmüne (?) karşı kocaman bir ayaklarıma edebiyatı yaratan Marxçılar devlet çapında büyük ve kudretli bir patronun tarihte eşi görülmemiş müstebit saltanatına hasret çekmektedirler.
Musa diyor ki: Yabancının hakkına el uzatma. Düçiin ki, st n bir zaman, Mısırda ufaktın (Musa: 5. 24, 17). Biz bu sözü çağdaş topluluğun hürriyet ideolojisiyle insanlık haklarına kavuştuktan sonra bu topluluğu yıkmaya ve onun yerine korkunç bir sındırma sistemi getirmeye çalışan, sözüm ona, sosyal hareketlerin elebaşılarına söyliyebıliriz.
ameliyat etmeden evvel hem deli hem de felçli idi. Bugün gerek akıl gerekse vücut bakımından gayet iyi bir haldedir.
Avrupada buna benzer bir ameliyata şimdiye kadar hiç rastlanmamıştır.
Kitaplar arasında
Bu Toprağın Masalları
“Bu toprağın do bir masal dünyası var. bucaksız bir dünya bu!,,
E. C. Güney
Yazan: Cevdet PERİN
FOLKLOR bakımından memleketimizin en zengin yerlerinden biri olan Sivas’ta öğretmen olarak bulunduğu sıralarda, bu vilâyetin Celelll köyünde oturan ve “Emine Aba,, diye anılan yüz yaşındaki bir koca nineden derlediği hikâyeleri Eflâtun Cem Güney Bıı Toprağın Masalları adı altında yayınlamış bulunuyor (1). ’
Geçen hafta bu sütunlarda Orhan Veli’nın Nasreddta Hcna’nın Hika-yelerl'nden bahsederken, şairin yepyeni bir üslûp icat ettiğini söylemiştim. Aynı sözleri burada Eflâtun Cem için tekrarlıyabiliriz. Edebiyatımız üslûp değiştiriyor. Bu muhakkak. Nasıl ki, muhtelif tesirler altında doğan bir Tanzimat üslûbu, bir Servet-i Fünun üslûbu varsa, bu neslin de, bir çok istikametlerden gelen tesirlerle bir üslûbu meydana gelmektedir. Bu değişiklik, kâh bazı genç şairlerimizin mısralarında olduğu gibi Garp sentaksının tesiriyle, kâh inkılâbımızın veya Eflâtun Cemin masallarında olduğu gibi, folklorun, maziye dönüşü tesiriyle olmaktadır. Bakınız, şu satırları âşinâ olduğumuz bir sesle, ninelerimizin sesiyle, fakat asırları aşarak, yeni bir edâ, yeni bir üslûpla, bir masala nasıl başlıyor: “Euvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynar, eski hamam içinde; hamamcının tası yok, oduncunun baltası yok, sokakta bir tazı geçer, boynunda halkası yok. Ebeler, dedeler, kırklar, yediler, parayla biter, her is dediler. Duydun vıu M emiş, parasız ye-mig, hiç bir dükkânda verilmezmiş. Haydi, öyleyse, haydi öyleyse, kanbur ese, kara köse, dereden »iz gelin, tepeden ben; sandığa siz girin, sepete ben, hayahuya, hay ahuya, bizim gemi çıksın yola, cebimizde fındık, bu yola çıktık; gittik de gittik, gide gide gittik. Var varanın, sür sürenin, destursuz bağa girenin hali budur hey! Bağ ama ne bağ, bağ üstünde bir dağ, dağ üstünde bir bağ, daha daha bir dağ, daha daha bir bağ, derken bir değirmen; taş merdiven, tahta merdiven, toprak merdiven! Tag merdivenden çıktını yukarı; tahta merdivenden indim aşağı; toprak merdivenden girdim içeri, bir de ne göreyim; Bir değirmencinin biri değirmen çeviriyor, karısı oturmuş yün eğiriyor, aralarında da bir kara kedi! Vay ne kedi, ne kedi, deme gitsin! O kedideki göz, o kedideki kaş, o kedideki burun, o kedideki ağız, o kedideki yüz, o kedideki kulak, ille o kedideki kuyruk, öyle uzun, öyle uzun, öyle uzun ki, dünyayı yedi defa sarıp sarmalıyor da yine de yetip artıyor! İnanma bugün salı, kesme bastığın dalı, dinle de maşallah de, bu geceki masalı,,
Masal, Greklerde ve Romalılarda da çok rağbet görmüştü. zFakat, Şark masallarındaki temler AvrupalIları kendi hikâyelerinden çok ilgilendirmiştir. Blnblr Gece Maralları ve Sindbttdnâıne daha Ortaçağda bir çok Avrupa dillerine çevrilmişti. On dördüncü jdlzyılda İtalya’da Bocca-cio, Ingilterede ise ondan mülhem o-lan Chaucer, bu edebî tarzı dejenere olmaktan kurtardılar. Rönesans’tan sonra da. masal tarzının birçok memleketlerde ihya edildiğini görüyoruz. Ingiltere’de Shakespeare, Svvlft, Dic-kens, Kipllng; Almanyada, Cermen
folklorunun hâzinelerini keşfedenlerden biri otan Henri Heine, Grimm kardeşler; Danimarkada Andersen, Fransada Marguerite de Navarre, Charles Perrault, Voltaire. Mme. Aulnay, velhasıl Avrupa’nın daha bir çok memleketlerinde bazı büyük muharrirler, ehemmiyetsiz sanılan, fakat erbabı tarafından ele alınınca edebî bir değer kazanan masal tarzını da İhmal etmemişlerdir.
Bizim eski edebiyatımızda hikâyelerimizin bir kısmı, Yıınuf He Züley-luk Hüsrev He Şirin gibi ya manzum, yahut da Hitan-ü Dil gibi allâgoriçue mensûr yazılardır. Bazı eski hikâyelerimiz ise, ağızdan agıza dolaşarak, birçok değişikliklere uğradıktan sonra bize kadar gelmiştir. Fakat, klâsik edebiyatımız nasıl yabancı tesirler altında inkişaf ettiyse, bu hikâyeler de Öyle, halkın öz malı olmaktan uzak temlerdir. Tanzimattan sonra ise, bugüne kadar, eski masallarımızı ihya etmek için hemen hemen hiçbir teşebbüs yapılmamış, tır. dersek mübalâğa etmiş olmayız, kanaatindeyim. Başka bir vesile ile burada adını zikrettiğim Fransız Profesörü Joseph Bldier milli bir destan olan Clıanson de Boland’ı ve Ortaçağın en güzel aşk romanı Tris tan et İseult ’yü, bugünkü Fransızca ile, fakat o devrin filolojisini ve edebiyatını iyice hazmetmiş bir âlim sıfatiyle, eski havasını bozmadan yazmış ve bu eserleri Fransız Akademisi tarafından mükâfatlandırılmıştır. Eflâtun Cem’ln eserinin henüz bu üstadın eseri ayannda olduğunu söyliyemiyeceğim. Ancak, tuttuğu yol onu bu gibi şaheserlere götürebilir. Pek az millete nasip o-lan folklorumuz yüzyıllardan beri şairlerimizi bekliyor. Bu Toprağın Maralları onlara güzel bir örnek olsun. Bu masallarda, atalarımızın hayat felsefesini gösteren şöyle cümleler de var: “Bu dünyaya güvenil-mcz gün olur güldürür, gün olur ağlatır; gün olur ki, bir karıncayı bile aratır.,, "Uyan padişahım, gaflet uykusundan uyan! Bu dünya bir misafirhanedir, gelen konar, konan göçer; ölüm dediğin kaşla göz arasında; ha geldin, ha gidiyorsun ama, perili ağacın perili elmalarını görmedikten geri, dünyaya geldin ne gördün sanki...,,
Victor Hugo: "Geceleri insana korku veren o tatlı masallara bayılırım!,, diyor. Kış gecelerinde, ocak başında. Eflâtun Cem’in kaleminden çıkan Zümrüt Anka'yı babanın ağır ağır okuduğunu tasavvur ediniz. Çocuklar, anneleri, nineleri, hattâ bir köşeye gelip büzülen hizmetçi, herkes dinliyor. Bu küçük grup, köylü-den entelektüele kadar, bir milleti temsil etmektedir. Hepsi de can ku-lağiyle dinliyorlar. Çünkü masal onları, günlük hayatın endişeleriyle dolu olan bu dünyadan, bir an İçin olsun, hayalî bir âleme götürüyor.
(1) Eflâtun Cem Güney, Bu Toprağın Masaltarı. Doğan Kardeş yayınları. İstanbul, 1948- 1949. Şimdilik sekiz kitaptan ibaret otan bu seride çıkan masallar şunlardır: Nar Tanesi, Kura Yılan, Akıl Kutusu. Sabır Taşı, Altın Heybe. Kül Kedisi, Felek Silimi, Zümrüt Anka, Açıl Sofram Açıl. Conroloz Baba. Son İki masal, renkli resimlerle, lüks tabı olarak, nefis bir şekilde, ayrı basılmıştır. Kitaplar arasında 2
FilistLn harbinde göstermişti. Yahu-düerin ilerlemenin!, Mısır hududunda durduranlar. SÜveyştekl Ingiliz birlikleriydi. Filistin müzakereleri, bu mevzuda bir hal çaresi temin e-deblleeek istiRamette cereyan etmektedir. İsrail Devleti ile Akdenlzde bir liman sahibi olmak hususunda müzakerelerde bulunan Ürdün, îsra-fl’in, Yafada bir serbest liman tesisi hususundaki teklifini reddetmiş ve Gazze’yi istemiştir. Diğer taraftan Mısır, Gazze etrafında işgal etmiş olduğu «ahil parçasını, Ürdüne vermeye razı olduğunu bildirmiştir. Ve kısa zaman evvel Kahiro radyosu, Süveyşteki Ingiliz birliklerinin Gazze’ye nakli ihtimalinden bahsetmişti ki, vaziyet anlatılan şekilde İnkişaf edecek olursa, İngiliz - Ürdün anlaşması buna pekâlâ müsaittir.
Halkın ekseriyetim temsil eden Sudan muhalefet partileri, İngilizie-rln tesis etmiş oldukları muhtar Sudan İdaresinin boykot edilmesi hususunda daha şimdiden Nahas Paşa ile anlaşmışlardır. Bu itibarla, Mısırla İngiltere arasında bu bakımdan yeniden anlaşmaya varılması lüzumlu olacaktır.
Mısır ve huriye rnesolesi:
Mısırda Vafd Partisinin zafer! ile neticelenen seçimlerin, Arap âlemindeki akisleri çok daha alâka çekicidir. Vaziyeto bu zaviyeden bakacak olursak, gerisinde yeniden Büyük Britanyanın yer almakta olduğu Suriye dâvası, başlıca mevkii işgal eder. Yarbay ÇlçckhnLn yaptığı ü-çüncü askeri darbe bile, Suriye -Irak birleşme projelerini ortadan tama men kaldıramamıştır. Irak ve Su-riyede, siyasî partiler, bu hedefe vâsıl olmak İçin mesailerine devam e-dlyorlar. gu var ki, Suriye hâlen garip bir siyasi intikal dovrerinde bulunmaktadır. Bir taraftan zayıf bir parlâmanter rejim, idareye devam ederken, kulis arkasında faaliyet gösteren bir askeri diktatörlük, bir
Bu eser, müellifin esas tahkiye usulüne riayet edilerek serbest tarz-1 da türkçeye nakledilmiştir.
, Lütfen ben! çimdikler mininiz? — Bory
1 sesleriyle uyanış — JÜI! Jülî Nerede-
sin? — Burada Ben medfunum, Ben! — ümül Halanın enfiye kutusu
BÜYÜK hâdiseden beri bir ay geçti. Bir aydır insan muhayyilesinin başarabile-I ceğl en müthiş maceradan daha deh-
şotll bir macera içindeyiz. Dünya kuruldu ku-' rulalı beşer dehâsının ortaya koyduğu en ha-rlkulâde, en inanılmaz ve havsalaya sığmaz hikâyeler, bu yaşadığımız maceranın yanında ı çocuk masalı mesabesinde kalır.
Rüya görmediğime inanmak için kendi kendimi biteviye çimdikleyip duruyorum; para etmiyor; gözlerimin önünde cereyan eden vakalar ve “büyük hâdise,, nin hakikatine ■ inanmak, akıl erdirmek mümkün mü?
Esasen o hususta yalnız değilim.
Kafaya sığdırılmaz hâdise vukua geldiği gün ve sonraları sokakta hemen hemen herkes kendi kendini çimdikleyip duruyor. Halkın birbirine:
— Lütfen beni çimdikler misiniz?
Dlyo sokulduğunu görmek artık tek şahsın hayretini uyandırmıyor. Teklifi yapanların ekseriyetle erkekler olduğunu söylemek-liğim lâzım. Kadınlar inanılmaz şeyleri bile tabiiye aldıklarından yahut çlmdiklenmnkten bıktıklarından dolayı böyle bir teklifte bulunmamaktadırlar, Erkekler arasındaki çimdiklenme teklifi, harp zamanı buhranlarında birbirlerinden sigaraları için ateş istemek kadar tabii bir hale girdi.
Dün yolda bir adam gördüm: Kulaklarına iki çamaşır mandalı asmış, öyle dolaşıyordu. Sebebini sorunca acırlan yüzünü bu-ruştura buruşturs:
— Ne olacak, dedi, mandallar kulaklarımı acıttıkça rüya görmediğime emniyet getiriyorum. Yoksa bu, yapacağım işlerden mi? Deli miyim ben!
Hayır, rüya görmüyorum. Kimse rüyada değil. Bir aydan beri başımıza gelenlerin hepsi sahiden oldu, Yalnız bu, tasavvurumuzun V-----------------
YAZAN : CAMİ
KIYAMET GÜNÜ
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY
fevkindeki “hâdise,,ye alışamadık. Alışamıyoruz da. Lâkin alışacağız, elbette! Zaman lâzım. İnsan zamanla her şeye alışır, alışıyor: Parasızlığa, açlığa, şekersizllğe, kahvesizli-ge. hepsine!
Bon do eski mesleğimin İcabı, alışık olduğum bir şeyi yapmaya başladım. İşte yazıyorum. Kim için ve ne için? Garabeti tabiat kanunlarına meydan okuyun ve dünya tarihinde eşine rusttaürnaz bir mahiyet arzeden “hâdise,, yi nasıl olur da yazmadan geçerim! Fakat muhakkak olan bir şey varsa o da bu satırları kafamı boşaltmak ihtiyariyle yazdıgımdır. Gözlerim bir müddettir çıldırtıcı manzaralurta karşılaştı; onları anlatmak ve rahatıı kavuşmak İstiyorum; muvazenemi bulmaya muhtacım. Çünkü yakında o “büyük gün,, gelecek! Fakat ucele etmemeliyim; vakaları sırasiyle anlatmalıyım.
Bakınız hâdise nasıl oldu:
Evvelâ hiç. Uyku mu? Sessizlik mi? Boşluk mu? Hayır, Hiç. Sadece hiç’,
Sonra ilk intiba. Rüyactaklne benzemekle beraber gayet sarih; Uzaktan, çok uzaktan galon acayip bir ses... Önce müphem, boğuk, lâkin gitgide vuzuh peyda eden bu ses bir zil çulıyormuş yahut sürek avlarında boru öttü-rülüyormuş gibi geldi bana! Birdenbire müthiş bir darbe... Sanki beni kaldırıp coşkun bir denizin ortasına atmışlar. Su var ki. içinde çırpındığım o denizin dalgaları mâyl değil, sert. Vücudüm hurdahaş oluyor.
Gözlerimi açıyorum, bir duman bulutu gözlerimi kör ediyor. Boğulacağım, nefes almak istiyorum; ağzını toprakla doluyor: ku-laktarım boyuna uğulduyor, bir sürü çan sesi duyuyorum. Hayır; bu, deminki gittikçe yak-
laşan boru sadaaıdır. Daha ziyade yaklaştı; sonra yüz bin gök gürültüsünü andıran bir şiddetle patladı; kulaklarımın zarını yırtarak beynime girdi.
Istırabı müthiş... Ah, dayanamıyacağım... Kendimi kaybediyorum.
Bilmem ne kadar zaman geçiyor, gözlerimi tekrar açıyorum: Sırtüstü yerdeyim. Gökyüzünde kara bulutlar birbirlerini kovalamakta. Neredeyim? Artık çan sesleri duyulmuyor. Ne oldu bana? Burada İşını ne?
Birdenbire her şeyi hatırlıyorum.
Muhabiri bulunduğum “Büyük Ses., gazetesi. beni, Fransada yapılan ilk otomobil yarışlarını takip etmeye memur etmişti. Gazetenin foto muhabiri arkadaşım ve dostum Jül Anflör de yanımda İdi, yarıştan gazetenin husus! tayyaresiyle takip edecektik.
Müteşebbis ve geniş görüşlü müdürümüz, bıı modern röportajın mühim bir tesir yapacağını ve satışı artıracağını ümit ediyor
Evüt, hatırlıyorum; hareketimizi hatırlıyorum. Aşağıda, yarış otomobilleri saatte 15u kilometre Ho ilerliyor, biz, yukardan, tayyareden bakıyoruz... Sonra, birdenbire kaza... Kanatlardan birinin kopuşu... Sukut... Bir darbe.. ve sonra hiç... Hiç bir şey. ne his, ne bir şey... Düşüncenin, hatıranın ve şahsiyetin ortadan yok oluşu., ve hiç, hiç.
O halde... O halde ben ölmedim. Uzun müddet öyle baygın kalmış olacağım ve duyduğum veya duyduğumu sandığım boru sesleri şüphesiz o müthiş darbenin tesiri! Evet, şiddetli sukutun tevlit ettiği bir beyin sarsın-tısı,,. Acı falan duymuyorum... Bir yerimde kırık var mı diye kollarımı, bacaklarımı oy-
natıyorum. Hayır, bir şeyim yok. Olur şey değil. Sahici bir mucize. Şaşkına döndüm doğrusu! Lâkin eski dostum Jül ne oldu? O da benim gibi talihli mi çıktı? Etrafıma bakınıyorum. Şu menhus bulutlar ayı örtmüş, insan iki adım ötesini göremiyor. Peki amma nereye düştük ki. etrafımızda bir tek kişi bile yok... A... Bir gürültü duyuyorum... Sanki bir sürü insan konuşuyor... Herhalde bizi kurtarmaya geliyorlardır. Evet, sesler duyuyorum, etraftan. Ayağa kalkıyorum. Ne ağrı, ne sızı, Sapasağlamım. Olur şey değil. Dostuma sesleneydim; ona da bir şey olmamışsa, yara-lannıamışsa herhalde cevap verir. Sesleniyorum: “Jül, Jül.. Kardeşim, orada mısın, duyuyor musun?..
Cevap yok. Amma yanıbaşımda galiba birisi yürüyor. Bulunduğum tarafa bir gölge ilerliyor, derhal tanıdığım titrek ve aziz bir ses mırıldanıyor:
— Jllber, yavrum, evlâdım, sen misin?
— Ürsül Hala!.. Siz misiniz, burada işiniz ne?
Evet, o. Bulutlar sıyrıldı, ay ışığında etrafımı ve başında beyaz yemenisi, üstünde, çoktan modası geçmiş olmasına rağmen o pek hoş siyah rubası ile karşımda ihtiyar, sevgili hatam. Bana doğru uzattığı kolin rina atılıyor ve annemle babam Öldükten sonra ikinci bir anne, her şey, bütün allem olan hatacığı-mı, sevinç «Öz yaşlan dökerek kalbimin üzerine bastırıyorum. Yüzünü, gözünü öperek;
— Canım halacığım benim, diyorum, demek kazayı öğrenir Öğrenmez, bu ihtiyar halinle Jllberciğinin yanına koşup geldin... Müsterih ol, bir şeyciğim yok., bak., görmüyor mu sun? Doğrusu böyle bir sukuttan sonra mucize, burnum bile kanamadı. Lâkin, bizim Jül’e bir şey oldu mu? Onu merak ediyorum.
Dört tarafıma bakmıyorum; hayretimden ağzım bir karış açık kalıyor. Bir mezorhkta-yız. Fırdolayı mezar taşlan, haçlar, kabirler, lâhidler. Lâkin garip bir mezarlık: Sanki buradan bir tayfun geçmiş, her şeyi altüst et» mlş. Haçlar yerlerde, mezarların kapak taşları açılmış, lâhidlerln demir kapılan sökülmüş. toprak bile, sanki zelzele olmuş gibi baştanbaşa sürülmüş, içi dışına çıkmış.
— Devamı var —
Müzik bahisleri
Wilhelm Kempff'in veda resitali
Yasan; Seyfeddltı Çl'KCKSVLV
Pazar günkü resitalinde Kempff, bizlere şu eserleri dinletti;
I - a) J. S. Bach • Süite Anlaise (Sol Mln.) No. 3
b) Prelüde Choral: Uyanın!.
II- Beethoven - Op. 27 (2) Sonat quasi una fantasta. Ay ışığı sonatı
III- aj Schubert - Impromptu Fa-Mln. Op. 152
b) Kempff • Saray kadınlarının ve şövalyelerin dansı “Hamlet" süitinden
IV- a) Villa Lobos - Brezilya bakir
ormanının efsanesi
b) De Falla . Corregidor’un dansı (Köy muhtarının dansı ı
V - Liszt - İki efsane
a) San Franıua kuşlarla konuşuyor
b» Sen Fıansun dalgalar üzerinde yürüyor.
Bundan başka üstnd, Liast'den Gondol lora . Vene t lana, Chopin’den bir lınpromptu, Schubert - Kcmpff-den Vartatlnn’lar vr R. Schumann'dan Traeumerel i Rüya »yi çalmıştır.
Rüya gibi geçen bu haftayı Kempff rüya için hılırdl.
Müziğin akıbeti “güzellik’in ayn•• dır; gerici!
Jüpîterln huzurunu çıkan güzellik “Kadiri mutlak beni neden geçici yaptın" diye sormuş. Jüpiter da “Ben ancak geçici otan şeylere güzellik bahşettim" diye cevap vermiş, bunu duyan aşk, çiçekler, şebnem, gençlik ise, Hânın tahtındım uğlıynrak ayrılmışlardır.
30 Ocak 1950
. • Y E N t İSTANBUL
Sayfa: B
O
HİKÂYE |
KAÇIŞ
Yazant K. - M. RfLRE
KİLİSEDE kimse yoktu. Renkli camlardan «izan güney ı^ıö’ basamakların üzerine serilmiş halının soluk çizgilerine biraz can veriyordu. Fakat öte taraflara akşam karanlığı şimdiden basıyor vo o sönmez küçük kandillor esmer azizlerin önünde parıldıyordular..
Son ve iri sütunun eteğinde tattı bir karanlık vardı. İşte oraya oturmuştular; soluk çehrell ve bej ceketli genç kız, meşe ağacından yapılmış kara sedirin en kuytu kösesino büzülmüştü. Lise talebesi Fritz, kızın yırtık eldivenler taşıyan İki elini, bir kuşu tutarcasına yumuşak bir tazyikle kendi elleri arasında tutuyor ve kendi kendine: “Nerede ise kilise kapanacak; bizi görmeyecekler, biz de yapyalnız kalırız. Geceleri buraya hayaletler gelir herhalde., diyordu.
Birbirlerine sımsıkı sarılmıştılar. Anna endişe İle sordu;
— Goç kalmadık mı?
Her ikisi de aynı üzüntülü düşünceye daldılar:
Genç kız, hor gün dikiş diktiği pencere kenarını hatırladı; o pencere simsiyah bir duvara bakar, içeri en ufak bir güneş parıltısı sudırmazdı. Delikanlı da yazı masasını hatırlıyor, mektep defterleri ile dolu masanın ortasında Eflâ-tun’un “Symposyon,, unu görür gibi oluyordu.
Birbirlerinin gözleri İçine baktılar.
Anna içini çekti.
Fritz, şefkatli ve koruyucu bir hareketle ona sarıldı ve: “Ah, turadan gidebilsek!., dedi.
Anna, çocuğun bakışında hasret yandığını gördü; gözlerini yarı kapadı ve kızardı, öteki devam etti;
— Zaten hepsinden nefret ediyorum, hepsinden. Seninle buluştuktan sonra eve döndüğüm vakit öyle bir bakış bakıyorlar ki... Gözlerinde güvensizlik ve çirkin bir alaydan başka bir şey yok. Artık çocuk değilim. Hayatımı kazanmaya başlar başlamaz buradzn uzaklara gideceğiz seninle! Hem de onlara nispet!
— Beni seviyor musun?
Soluk çehreli kız cevap bekledi.
— Bayılıyorum.
Fritz, ötekinin dudakları üstünde beliren suali âdeta topladı; kızcağız çekinerek soruyordu:
— Yakında mı götüreceksin beni?
Liseli sustu. Sonra sabırsız bir eda ile:
— Evde bir şeyin farkına vardılar mı .söylo? diye ısrar etti.
Genç kız başiyle bir “evet,, işareti yaptı.
Delikanlı kızmıştı şimdi:
— Tamam işte! Biliyorum zaton. Sonunda olacağı bu idi. Ah, o geveze kadınlar >ok mu! Ah, elimde olsa...
Ve basını olleri orasına aldı. Anna onun omuzuna yaslanarak sade bir tavırlaı
üzülme, diyordu. Böylcce kaldılar.
Çocuk birdenbire dikildi ve fısıldadı:
— Gel, birlikte gidelim buradan!
Gülünç vokolar arasında
Yalan
Hır kadıncağız, bir sabah kocasının mMMinı düıoltirken bir kart bulmuş. Kartın Uaertnde «unlar yaaılıymift
Helen Gray-Belmont 4421. Kahvaltıda kocasını sorguya çekmiş
— Bu kart ne?
— Ha. bir şey değil, at yarışlarında bahse girdiğim atın adı,
— Peki bu telefon numarası ne, Belmont 4421?
— Belmont Park, yani yarışların olduğu yer. O numara da telefon numarası değil, yarışların 44 e karşı 21 1« kazanıldığını gösteriyor.
Müsterih olan kadın tekrar lşina
Gözleri yaş dolu olan Anna’da zoraki bir gülümseme belirdi. Derin bir hüzne kapılmış görünerek başını salladı. Liseli genç de yırtık, eldivenli olleri yine tuttu. Kilisenin merkez sahanlığına baktı; güneş çekilmiş, renkli camlar birer kül rengi lekeler haline gelmişti. Hiç bir ses yoktu.
Az sonra binanın en üst kısmında bir kuş cıvıltısı duydular: Bu, yanlışlıkla oralara giren ve çıkmak için uçuşan, çabalayan bir kırlangıçtı.

Yolda giderken liseli genç, hazırlamayı ihmal ettiği lAtlnce dersini hatırlayarak yodgunluğuna, İsteksizliğine rağmen çalışmaya karar verdi. Fakat, şehri gayet iyi bildiği halde farkına varmaksızın yanlış yollardan geçmiş ve yolunu şaşırmış, uzatmıştı: öyle ki küçük odasına girdiği vakit karanlık basmış bulunuyordu. Lâtince defterinin üstünde bir mektup buldu ve onu. mumun titrek ışığı altında okudu:
“Her şeyi biliyorlar. Sana goz-•‘yaşları dökerek yazıyorum, Ba-“bam beni dövdü. Müthiş bir şey-“Artık beni yalnız sokağa bırakamazlar. Gidelim. Nereye istersen “gidelim; istersen Amorikaya. Ya-“rın saat,altıda istasyona gideceğim. Babam ava gittiği vakit bin-“digl bir tren var. Noreye götürür “bilmem. Biri geliyor. Mektubumu “burada kesiyorum. Beni bekle. “Mutlaka! Yarın altıda ömrümün “sonuna kadar şeninim.,,
Anna,,
“Hayır, kimse yokmuş. Nereye “gidebiliriz acaba? Paran var mı? “Benim sekiz talerim var. Mektu-“bu bizim hizmetçi İle sizin hizmet-“çiyo gönderiyorum. Artık endişem “kalmadı. Galiba gevezelik eden “halan Marie oldu. Demek bizi ge-*'000 pazar sahiden görmüş.,.
Liseli genç odasında azimli adımlarla gidip geliyordu. Artık kendini kurtulmuş gibi hissetti. Kalbi şiddetle çarptı ve kendi kendine dedi ki; “Erkek gibi hareket etmeliyim. O. bana güveniyor. Ben de onu koruyabilirim,,, Bahtiyardıı kızın artık büsbütün kendinin olaca-
döndü,
Adam akşam eve gelince karısına «örmüş,
— Sevgilim, bugün mühim bir şey oldu mu T
— Hayır, canım, sadece birsz evvel atın telefon etti.

Bilet meraklın
Gişede bilet satan kız, bir aaKfka önce bilet alan adamı tekrar gişenin önünde görünce şaşırdı.
— Bir bilet daha» lütfen.
Kıscaftm ikinci biloti veHl. Aradan bir dakika geçmeden adam gene gişenin önüne geldi.
ğını biliyordu; kan başına çıkmıştı. Oturdu ve birdenbire kendi kendine sordu: “İyi ama nereye gideceğiz ?„
Nc yapsa, ne etse bu 9ualle karşılaşıyordu. Yolculuk hazırlıklarıyla avunmaya çalıştı; bir iki çamaşır, elbise topladı, biriktirdiği parayı siyah cüzdanına yerleştirdi.
Gece yarısı olmuştu kİ hâlâ yatağının kenarında oturuyordu. Soyunmadan uzandı ve yine birkaç kere suali tekrarladı!
— Nereye kidelim? ve cevabını da kendisi verdi: “İnsan sahiden severse..,, Duvar saati biri vurdu. Fritz sayılıyordu: “İnsan sahiden sevişirse...,,
Fakat günün ağardığı saatte, yine yatağının kenarına oturup düşündü ve artık Anna’yı sevmediğini açıkça gördü. Kendi kendine söylendi: “Anna’yı artık sevmiyorum...,, bir tokat yüzünden gltmeyo kalkışmak akıl kârı mı? Hem nereye gidecek? Sanki genç kız kendisine bir sır tevdi etmiş gibi düşünmeye koyuldu. Nereye gitmek istiyordu acaba? Nereye olursa olsun... Burada İsyan etti: “Ya ben? dedi. Tabii herkesi, her şeyi ter-kodoceğlm. Anamı, babamı... Ya sonra? Ya istikbal? Ama budala idi bu Anna, hem çirkindi de... Böyle bir şeyi yapacak olursa işte o zaman dayağı hakedordl.
Mayıs sabahının güneşi bütün odaya yayıldığı vakit yine düşündü: “Yok. yok, ciddi konuşmadı herhalde...,, Bunun üzerine Içl rahat etti ve yatağına uzanmak istedi. Fakat az sonra istasyona gidip, Anna'nın oraya gelmediğini bizzat görmeye karar verdiği. Gelmediğini görünce duyacağı sevinci şimdiden tasavvur ediyordu.
İstasyona vardı. Bekleme salonu boştu. Yan 9ovİnç. yan endişe içinde etrafına bakındı, bej ceketi göremedi. Fritz her tarafı dolaştı. Gözlerinden uyku akan lâkayıt yolcular şuraya buraya gitmekte, hamallar sütunların dibinde beklemekte, fakir kıyafetli adamlar sepetlerinin, bohçalarının yanında yahut pencerelere dayanmakta yahut tozlu kanapeler üzerinde oturmakta idi.
Fritz elleri cebinde, dalgın bir eda ile istasyonun büyük avlusuna geldi; memnundu, ve kendi kendine:
— Yok, diyordu, gelmiyeceğini biliyordum.
Sükûnet bulmanın verdiği cesaretle tarife levhasına yaklaşarak o rneş’um saat altı treninin nereye gittiğini anlamak istedi.
Tam bu aralık avlunun taş döşemesi üstünde hızlı adımların koştuğunu duydu, Gözlerini döndürdüğü vakit, bej ceketin rıhtım kapısından geçtiğini gördü ve genç kızın oradan kaybolmasını seyretti,
O zaman, hayatla oynamak letl-ysn o soluk benizli, zayıf nahif kızdan korktu. Ve, gelip kendisini zorla meçhul bir âleme götürür endişealylo arkasına bakmaksızın şehre doğru koşarak kaçmaya koyuldu.
“Bohemya Masallarından,, Çeviren: N. K.
— Bir bilet daha, lütfen.
Kızcağız Üçünoü bileti de verdi. Fakat, adam yedinci bileti alırken, kız, nihayet dayanamayıp sordu;
— Aftedetydnl* efendim, bu benim vazifem değil ama, boşu boşuna paranızı aarfcdlyorsunuz. içeri girmek İçin bir bilet kA.fi.
— Evet, biliyorum ama, kapıda biri durmuş, boyuna biletleri yırtıyor.

Süngerini unutmuş
— Bir ameliyat geçirdim, doktor
İçimde süngerini unuttu.
— Ağrı filin yapıyor mu T
— Hayır, ama, öyle eueuyorum kW...
Yurtlan notlar
Abani
Dağında bayırında elvan elvan açan kır çiçekleri gibi İni giizel yurt parçasında halk edebiyatımızın çeşitli örnekleri boy atmıştır.
*

TATLI tatlı anlatıyordu. Bir zamanlar alay veterineri iken disipline pek meraklı bir komutanı varmış. Konuşurken her cümlenin İçine birkaç “disiplin,, kelimesi sokuşturmadan içi rahat edemezmiş. Bu disiplin Aşık: komutanın şivesini taklit ederek o zamandan kalma hatıralarını tazeliyor, aralarında geçmiş olan muhavereleri tekrarlıyordu. Bir ara, yanımda bulunan arkadaşlara bu zatın kim olduğunu sordum. Abant kâşifi, Bolunun eski Belediye Reisi Reşat Aker dediler.
Bu enteresan kâşifle uzun, derin konuşmayı ertesi güne bırakarak hırpalayın otomobil yolculuğunun yorgunluğunu çıkarmak için 40 yataklı kayakevinin temiz, rahat döşeğine girdim.
Güneş, noft! tepelerden. Abant gö. İline süzülürken Akerl büroü büroü kokan geniş gölgeli çamın altında buldum. Mütebessim bir çehre ile yanındaki şezlongda yer gösterirken boş askısını havada çevire çevire dolaşan kahveciye seslendi;
— Oğlum, bize iki kahve!.
Etrafı fıvetolu nilüfer işlenmiş gelin çevresini andıran göle karşı kahvelerimizi içerken sordum:
— Üstadım, şu Abant’ı nasıl keş-teftiniz?
Zaten o da bu sualimi bekliyor-muş. Gözlerini tepeleri, halka, halka bulutlu dağlarda gezdirdi,
— 35 sene evvel bir gün yanımda bir jandarma, çavuşu ile civar köylerden birine gidiyordum. Tapelerin arkasından birdenbire gözüme bir su birikintini İlişti. Oraya doğru yürüdüm, Hayret ve sevinçten donakalmışıtım. Uzun, uzun bu dört tarafı zümrüt mahfazalı kristali seyre daldım. Çavuşa:
— Evlât, bu geceyi burada geçireceğiz. Ben artık buradan ayrılamam dedim.


İşte o zamandan bugüne kadar ne ben Abant’tan, ne de Abant benden ayrılabiliyoruz, diye ilâve etti.
O, anlatırken önümde şiirin ebrû-11 çilesi çözülüyor, fıkır fıkır kaynayan tabiat potasından ağdalı edebiyat taşıyor. Sanki ünlü ressamlar paletlerinde renk eriyorlar. Dört yanı 40-50 metrelik çamlarla çevrilmiş gölde, eski konak beslemelerini hatırlatan penbe beyaz tenli, tıkız vücutlu alabalık da başka bir Alemdir.
Hasretliler gibi birbiriyle sarmaş dolaş olmuş narin endamlı çamların, birer kâhya vakariyle bağdaş kurmuş köknarların,' dantel yapraklı meşelerin bağrından içli Aşıkların göz yaşı gibi ığıl ığıl akan soğuk pınarlardan sıcak yaz günlerinde yü
rek ferahlatmanın zevkine doyulur mu?
Egzoma, romatizma, yara, bere, kadın hastalıkları gibi çeşitli dertlere derman olan büyük, küçük ılıca ve kaplıcaları vasıfları resmi mües-aeaelerce tesbit ve tasdik edilmiş Çcpni, ömerler, Berk, Güvem, Sazak, Dereceviran, Çatak köylerinde kaynayıp duran şifalı maden suları tabiatın, insan oğullarına bahşettğl en büyük nimetlerden değil midir?
Dağında, bayırında elvan elvan a-çan kır çiçekleri gibi bu güzel yurt parçasında halk edebiyatımızın çe-şışllj Örnekleri boy atmamış mıdır? Şahnalar köyünden Aşık Derdli, İlâhi bestelerin eşsiz hamurkûrı Neyzen Bolunun kekik kokan toprağından nasip almamışlar mıdır?
Son günlerde yurdumuz için her bakımdan faydalı olacak olan turizm dâvasında, Bolunun da turistik bölge içine alınması Boluluları sevindirmiştir.
Abant, taşıdığı mânaya senelerce sonra da müstahak olsa yine kârdın
Mııhiddin Hinımetoğlu
Maçlarda seyirciler...
Bilhassa ecnebi takımlara ve ecnebi hakemlere karşı dikkatli ve itidalli hareket etmemizin. memleketimiz futbolünün propagandası bakımından taşıdığı önemi unutmamalıdır» Yazan : Sadi KARSAN
çığrından
Hiç şüphe olduklan cdccekler-
Blr futbol müsabakasının hüsnü suretle cereyanında, hakemin idaresi, oyuncuların tavır ve hareketi kadar seyircilerin de itidal ile maçı takip etmelerinin mühim rol oynadığını unutmamak lâzımdır. Hakeme ve oyunculara mütemadiyen bağırmalarının oyunun sevk ve idaresinde, oyuncuların âsabı üzerinde büyük tesirleri görülür. Her ne kadar iyi bir hakem ve tecrübeli bir oyuncu hiçbir zaman hariçle alâkadar olmıyarak yalnız kendi vazifesi ile meşgul olacak ise de tatbikatta bu tezahüratın tesiri altında kalmamalarına imkân yoktur. Hele bazı aşırı derecede kulüp taraftarlarının hakeme küfür etmelerinin, -oyuncuları kırıcılığa teşvik ve tahrik etmelerinin yarattığı asabiyet havası oyunun çıkmasına sebep olabilir, yok ki seyirciler, mensup taraf oyuncularını teşvik
din Bu onların en tabii hakkıdır. Ve kimsenin de buna müdahaleye hakkı yoktur. Ancak bu teşvikin de aşılmaması lâzım gelen bir haddi olduğunu hatırdan çıkarmamak gerektir. Bir tarafı iltizam ederken diğer tarafın izzeti nefsini kırmaktan sakınmalıdır. Tezahürat yalnız lehte olmalı, terbiye ve nezaket çerçevesi dışına çıkmamamlıdır. Aleyhteki tezahürat havayı bulandırmaktan, asabiyeti körüklemekten başka bir işe yaramaz. Bir tarafın kendi oyuncularını teşvik ve teşci etmesini de diğer taraf, takımı aleyhine bir nümayiş telâkki edip işi kızıştırmaya kalkmamalıdır. Seyirciler, her şeyden evvel oyunun selâmetle cereyanı bakımından müşterek menfaatlerinin bu yolda hareket etmeyi icap ettirdiğini müdrik olmalıdırlar. Aksi takdirde bindikleri dalı kendileri kesmiş olurlar.
Hakeme, haklı veya haksız bağırmanın- hiçbir müspet tesiri yoktur. Bilâkis onu şaşırtarak belki yanlış kararlar vermeye sevkedebllir. Sonra şuna da olur ki, seriya ce kavranmamış olmasından ’ olmuştum, işte bence sporun h£ ileri gelmektedir. Meselâ geçenlerde I telâkki ye mânası bu olmalıdır.
işaret etmek yerinde yapılan tenktdler ek-oyun kaidelerinin iyt-
Basketboldü, G. Saray, Modayı 117-41 yenerek bu sahada rekor kırdı
Dün sabah Teknik Üniversite salonunda yapılan basketbol karşılaşmaları B takım maçında GalatasaraylIlar Modayı 43 . 28 yenmişlerdir. Birinci takımlar karşılaşmasında GalatasaraylIlar Modayı 117-41 yenerek rekor kırmışlardır. Sarı-Kır-
Bir kitap meraklısı
birisi taç atılırken
riyle pı edilmesi mümkündür.
yanımda oturan avazı çıktığı kadar hakeme ofaayd diye bağırıyordu. Kendisini ikaz ederek taçdan ofsayd olmıyacağını söyleyince sustu ve bir daha sesini çıkarmadı. Bununla şuna da kani oldum ki oyun kaidelerini bilmeyen bazı seyircilerin yanlarına oturan ve bu kaidelere vâkıf bulunanların sırası düştükçe, usulü dairesinde onlan tenvir etmeleriyle pek Alâ müspet neticeler elde
Bilhassa ecnebi takımlara ve ecnebi hakemlere karşı dikkatli ve itidalli hareket etmemizin memleketimiz futbolunun propagandası bakımından tAşıdığı önemi aklımızdan çıkarmamalıyız. Taşkın birkaç seyircinin yapacakları şuursuz bir hareketin dış ülkelerde uyandıracağı akisleri gözönünde tutarak hepimizin buna mâni olmak için el ve işbirliği yapmamızın bir vazife olacağını bilmemiz lâzımdır. •
Bu münasebetle şahidi olduğum örnek bir hâdiseyi burada hatırlatmaktan kendimi alamıyacağım.
1946 Milletlerarası Futbol Kongresi münasebetiyle Lüksemburg Norveç arasında LÜksemburgda pılan millî futbol maçına ben de vet edilmiş bulunuyordum. Otuz kişiye yakın bir seyirci önünde yapılan bu maçı görmek için iki bin kişi kadar tahmin olunan bir seyyah kafilesi Norveçton Lüksemburga gelmişti. Norveçliler takımları gol yapınca hep birden ayağa kalkıyorlar, ellerindeki küçük Norveç bayraklarını sallıyarak takımlarını selâmlıyorlardı. Lüksemburglular da kendi takımlarını teşvik ve teşci ediyorlardı. Fakat bu tezahürat hiçbir zaman diğer taraf aleyhine bir mahiyet almıyordu. Baş döndürücü bir süratle oynanan maçı 3-2 Lüksemburg kazandı. Maç bitince, Norveçliler yine hep birden ayağa kalkarak galip takımı alkışladılar.
Bu maçın oynanış tarzından ziyade halkın bu spor terbiyesine hayran olmuştum, işte bence sporun hakiki
ile ya-dâ. bin
mızıhlar bu rekoru güzel bir oyun çıkaran Hüseyin özrtirkün sayesinde kazanmışlardır. GalatasaraylIlar Moda karşısında şu kadro İle oynadılar:
Hüseyin, Ali, Yılmaz, Erdoğan, Yalçın, (Ertem, Sadi).
TÜRKİYEMİZ
Hicrî 1950 Rumi
R. Âhir OCAK K. a ani
11 30 17
1369 Pazartesi 1365
Vakit Vasati Ezani
Güneş 7.12 1.50
Ö£le 12.27 7.05
İkindi 1507 9.45
Ak^am 17.33 12.00
Yatsı 18.57 1,34
İmsâk 5 32 12.10
Atatürk İnkılap MUzrui: Per-embeden maada her gün 10-12 ve 14-17. w
Topkapı Snuryı: PazarteHİ-Çar-şamba - Cumurttai saat 13.30-1? Trit. (21090).
Ayasuf.vıı: Pazartesi - Sah-Çar-şaınba • Perşembe • Cuma »a a t 10 - 16; Cumartesi - Paiar uaat 13-16. Trif. (21750).
Arkrohıji : Çarşamba, Cama pazar günleri 13 ten 16 ya kadar.
£*ld Şark Eurrirrl Şııbehl: Çarşamba. Cuma. Pazar lü dan 12 ye kadar. Telf. (21682).
Türk ve İnlâm Eserleri: Salı, Perşembe, Pazar saat 18.30-16.30 Telf. (21W).
Dolmnbalıçe Deniz Müzrülı Cumartesi 13-17. Pazar 9-18.
Te)f. (81264ı.
Belediye MUxe*l: Atatürk Bulvarı Perşembeden maada her gün 10-J2 ve 14-17.
Terfik Fikret Aglyan Müsesll Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
İzmir:
Arkeoloji Müzesi (332i) Her $ün 0-12. 13.30-17. Cumartesi: 14-17 a« çıktır.
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara İzmir
İzmir 222fi
44998
60536
91
2251
Kasşıyaka
dEİHAC I II AİROLARI-Saat 20.80 da.
DR AM KISMİ 142157) Bu akşam (•mali yoktur.
KOMEDİ KISMI; (40400) Kayseri Gülleri.
MUAMAIKR KAKACA OPERE-
Tİ Bu akşam temsil yoktur.
YENİ KFM OPERETİ öuakşaın temsil yoktur.
ANKARA TİYATROLARI: Bant 20 de.
BÜYÜKTE (10370-40) Bir Komiser Geldi.
KÜÇÜKTE (11169) AnUgoo ve Öcapln'in Dolapları.
İZMİR
SEİIîn TÎYATKOSfît (2864) Hie-r«1 Şayia.


BEİUGLI ( IııETİ
AKIN (80718)1— Hasreti Sülevma-nın Yüzüğü. 2 — Gizli Teşkilât ALKAZAH (42Ö62) Yılmaz Reis. AR (44394) Seven Kalbler
ÇİÇEK 1 - Dan. tlAhe.l. 2 — Ikl Açıkgöz Kız Koiiejlnde.
ELHAMHA (43805) Krlstof Ko-lomb.
ÎNCİ (8M05) 1 — GDnahsız Molek.
2 — l.lmala Kaatül.r.
İPEK (4-128») Yılmaz RcIb. LALE (435M5) Krlstof Kolornb.
MELEK 14OHHMI Zorlu Mlnaflr. SAKAT (41856) Manon.
6VATPABK (83143) 1 — Nehir-
ler Kıraltccnl. 2 — Unutulmaz garla.
Bt'MER (42(451) Sudu B.n'im.
VAlfk (40380) lhtilA.101 Ruhlar (Toıka).
ŞIK (43726) 1 - Yeşil Yunue Sokağı. 2 — Talihim Olsaydı
TAKSİM (43191) Çete,
TAN (MO74O» 1 — Ruhlar Alemi.
2 — Modern Venüs.
ÜNAL (49306) 1 — Hayatım Vatana Feda. 2 — Gangsterler Kıralı.
YEM (24187) 1 — Kılıçların Göl-gealnde. 2 — Bufralo Şarkısı.
YILDIZ (428-17) Aptal Aşık. İSTANBUL CİHETİ ALEMDAR (23638) 1 — Aşk ve
Cürüm. 2 — Kalbime Doğmuştu.
AZAK (23542 1 — Korsanlan 2— Yarışlar Kıralı.
ÇEMBERl tTAŞ (23513) Aptal A-şılc (II. Luü.
FERAHı 1 — Kartal. 2 — Bay-rafta Can Feda.
lfAl K (21094) Onrdiyapın Ofirlu . (Türkçe).
İSTANBUL (32367) i Pranga Kaçağı. 2 — Katil Evlat.
KISMET .21904) i - Şarlo Ankor. 2 — Kör (Arap (ilmi).
M\RMARA (23860) Aptal Aşık.
MİLLÎ (22962) 1 — Aşk ve Cü-
rüm. 2 — Kalbime Doğmuştu.
TURAN (22127) 1 - Korsanlar.
2 — Yarışlar Kıralı.
YENİ (Bakırköy 18-120)-----öl-
mlyen Aşk 2 — Çanı Sakızı Polis Hariyesi.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Travlatta
2 — Kahruman Onotl.
OPERA (60821) 1 — Kara Şeytan. 2 — Ateş Çemberi.
SÜREYYA (6üh82) 1 - Mösyö
Verdu 2 — Ormanlar Anla m.
YELDEGÎRMENİ: 1. Kahveci Güzeli — 2. Aysel Bataklı Damın Kızı.
ÜSKÜDAR CİHETİ
HALE (60002) 1 — (Jnutulmıyap Mail. 2 — Parisln Son Günleri.
SUNAR Monte Krlfito ve Monte Krlatonun intikamı — Cani kaçıyor.
ANKARA
ANKARA (23432) Enkl Dnnt. BÜYÜK (15031) Tatlı Belâlar. CEBECİ: Uafclûp Edümlyenlev.
FARK (11131) Yolan.
SÜMER (14072) Çöl Definesi.
ULUS (22204) Mağlûp Edümiyen-icr.
SUS (14071) Yalan.
YENİ (14040) Büyük Günahkar,
OAR GAZİNOSU: Solera Dc Kapana. (İspanyol koro atraks-yonu).
ANKAKAPALAS PAVlYONU I Viyana Stavignue Rovüsü.
İZMİR
EI.IIAMRA; Aşk Hostesi.
L/^LE: 1 — Elen iz Kurtları. 2 — Periler Dünyası.
TAN: 1 — Deniz Kurtları. 2 — Periler Dünyanı.
TAYYARE: Kanlı Buse.
YENİı Zehirli Şüphe.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 — Günah Korkunu. 2 — Kartallar Filosu.
R('MEK: Kaptan l(|(1
“YENİ İSTANBUL,, im IhirHh için tav»lye rlllfci prugraııılnr : Dahilde:
Saat: 8.30 Ankara: Schııbcrt’-in Bltnw?mlş Senfonisi İPİ,). — 14.45 lalfiııbııl: İki uvertür. (Fldelio ve Rusamundej (Fİ.). — I«.io İstanbul Saz. »Herleri. — 10.15 Ankara; Taılhl Türk intlsİKİ. — 21.15 İstanbul: Fnıul heyeti.
Hariçte:
Suat: lo.oo Londra: Konçerto. Mnndelsohn E minör keman konçertonu. Çalan: Jcan Poug-net. — 13.15 Londra: Dinleyici istekleri - KlAsik mlUlk. — 21.00 Londra î “.Mevziinler,, , VlVAİdi. Çalan; Boyd Noel orkestrası.
TÜRK MÜZİĞİ:
Saat; 12.30 Ankara: Şarkılar.
— 13.15 İstanbul: Şarkı ve türküler İPİ.). — 11.00 İstanbul: Memleket türküleri (Pl). 18.00
İfltanbııl; Memleket navnİHrı. —
18.20 İstanbul; Kufışik şarki ve türküler (Pil. — 18.10 İstanbul: Saz eserleri. — 10.20 Ankara: Şarkılar. — 19.15 Ankaraı Tari
hi Tllık mûsiki. — 21.15. İstanbul: Fasıl hoyotl, — 11.15 Ankara: Şarkılar.
KLASİK BAT! MÜZİĞİ:
Saat; 8.30 Ankara: Sohubert'ln Bitmemiş senfonisi (Pl.). —
lo.oo Londra:» Konçorto. Mon-deİMiohn E minör koman konçertosu. Çıılan; Jcan Poııirnet,
— 13.15 Londra: Dinleyici İstekleri (klasik mitalkh — 14.43 İstanbul; lld Uvertür. Beethoven “Fldelio,, ü. Ve Sahubert'-In “RoMtımundo,, ü. — 16.15 Londra: Piyano resitali, Bert ha Hauurl. Programda; Schumann ve Brahrnn. — 10.15 İHlanbul: Sanatlar (P|.t. — 30,30 Ankara: Radyo senfonik orkestrası, — 21.00 Londra: Vİvatdl “mevsimler., parçanı. — 3i.oo İstanbul: Dinleyici intoklarl. — 24.00 I.oibIih L-mdra Filarmoni Oı keatrnsı konseri,
HAFİF BATİ MÜZlötl
Saat; 7.31 Ankara; Hnrry Hor-llvlt nrkaslraaı (PL). — 8.oo An-Ituıa. Çeşitli müzik (PL). — t
8,15 Londra; BBC l’avü orkestranı. Dünden şarkilar, 0.30 Londra; John Ruli nrkcM(rnxı.
— 12.30 Londra: Aslcarl bando müziği, i.1.30 İstanbul; Hafit dûlv mûsiki. Çalan: Viyoionıat Küt ulaş ve arkadaşları. — 17.15 Londra: Hatif orkestra ezerleri. — 18.18 Londra; Grand O-toldon ınllzlk, — 10.10 İstanbul: Küçük orkealriKİan ınrludüor.
— 20.30 İstanbul: Orgla ita lif
melodiler (Pl.). — 21.13 Lon-
dra : Polar York orkestrasından parçalar. — 28.16 İstanbul: Hafit gece müziği (PİJ. 13.45
Londra: Ahodeon orkentraHi.
DANS MÜZİĞİ:
Suat; H.80 Londra: Victnr Sil-veMter orkaatraaındon dana müziği. — 13.15 Ankara : Normun Cloutler orkestrası (PL). — 18.15 Ankara: Karen Komple den mc-lodller ( Pl • ı M# tâtanbül Duna müzlpl (Pl L — 11.15 Londra: Dans rnhuiAl — 18 00 Ankara (Pl ). — 18.13 Ankara : Varyete ınUzlğl (Pl.). — 21.30 Ankara ıPL). — 23.00 İstanbul
(PE).
HI.MVHİ PROGRAMLARI
Koııııtm n:
Saat; 18.30 Ankara: Kitap saati.
— 20.00 İstanbul: Müzeleri g«-siyorus. Topkapı Sarayı mllMil,
— 22.00 Ankara: B.M.M. saati.
Müzik:
23.00 Dlnloylol istekleri,
TÜRKÇE HABERLER:
Ankara ve İ>tanl»ııl Radyolun:
Saat: 7.45; 13.00; 19.00; 22.48.
13 30 Ankara: Gasetcal.
20.15 Ankara; Radyo Gazetesi.
“Amerikanın Sesi.. Saat: 10.15 (13. 16 ve 19 metre).
Londra Knd.voauı Saat 715;
18.15 ve 23,00 (10.91; 24 92; 31.32 ve 10.40 metre».
GELECEK OLAN UÇAKLAR
10.60 D.H Y. (Türk) Anlatından.
12 60 I».H.Y, |T(|rk) lamlrden.
13.30 BE, A. (Ingllis) Londra, Nla, Roınn ve A t inada n.
16.20 D.H.Y. (Türk) Adana. Anka rodan.
GİDEf EK OLAN UÇAKLAR
8.20 A.F. (Fransız i Atina, Roma, Parise.
9.— D H Y. (Tllrk) Ankara. Malatya, ElAaık, Diyarbakır, Adana, İskcndcruılH
11.20 D.H.Y. (Türk) Izmlre.
13.30 D H.Y. (Tür İt) An ita raya.
14.30 R E A. (İngiliz) Atina. Roma. Nİh, Londraya,
GELECEK OLAN YAPI HLAR
0.30 KONYA (Bandırmadan).
7.— SEYYAR (KornbİKudan).
22— SUS (Bandırmadan),
GİDEC EK OLAN VAPIRUR
8.15 SUS t Bandırmava i
2o.— KONYA (Bandırmaya). GELEC EK OI AN EKSPRESLER 0 45 Semplon ıAvrupa».
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
0.— Tarsus.
18.10 Ankara ekspresi.
21.30 Semplon ekspresi.
21.40 Doğu ekapresi.

Enılnouiı:
Cemil, üvyaaıt.
Eminönü, E. ö.
Rensaaon. Küçükpasar.
Ali Rıza, Alemdar.
Eyüp:
Arif Beşer.
BrVİktHV
S. Recep. Tramvay C.
Bej oğlu:
Cemal Atusov. Yilkaekkaldırım 116.
Limonor, İstiklâl C. 06. Cihangir, Akarsu C. 34. Sağlık, Necatibsy C. 18L Z. Boyer, Kara köy Mcrlebani C 5.
Şark Merkez, Osmnnbşy 00 Kurtuluş, Kurtuluş C. 231. HnskÖy, HoskO.v.
Merkez, Knsımpıışa.
Fııtih:
İbrahim Halil, Şnhzadebnşı. Sarım. Ak«ray.
Snınntya. Snnın t va.
Nürhet Onat, şehremini.
Ulupınnr. Karajcümrük HüHameddİn, Fener.
C eldidıir:
Ömer Kenen.
Kııdık(h :
Büyük.
Feneryolu.
Erenköy.
A Cafer t Bostanc ı).
Dil) ilkııdıı:
Merkez.
Ileylıcllndn:
H. Ada.
ANKARA
Merkez I12TO9)
Giiray (22324).
Sakarya (12221»
İZMİR
Tarlan, Alsancak.
Millet, Kamera İti.
Y. tamir, Baamahanc. Gnzohalı, Yalılar.
Eorofpaşa, Eşref paşa.
Beyoğlu ll»«ll Kadıköy 60872
İstanbul 24222 Üsküdar 60945
Ankara 00. İzmir 2222. K. yaka 5055
Her harfe dalma aynı sayı tekabül etmek Üzere her rakama bir harf konacaktır:
1) 1 2 3 4 2 5 6 7
2) 8 2 9 10 2 7 2 11
3) 12 11 8 13 9 6 3 2
4) 6 11 14 7 13 9 15 13
5) 2 t 16 0 9 15 13 9
6) 1 12 16 13 13 13 10 13
7) 8 13 T 8 13 7 6 11
8) 17 2 18 6 1 12 18 19
0) 20 13 7 4 13 8 1 13
10) 8 13 9 10 13 18 3 13
(BULMACANIN ANAHTARI)
(Her rakam bir harf karşılığıdır).
1 — Bir uÖlllnıÜz. 2 — Bir noh-riınla. 3 — Cenubi Anadoluda bir kasaba. 4 — Tralcyada bir dağ silsileni. 5 — Bir vllOyotiıniz. 6 — Bir adamız. 7 — Garbi Anadolu şehri, 8 — Rlr yarımmiamız. 9 — Karadeniz sahilinde bir kasaba. 10 — Bir körfezimiz.
DEVRİÂLEM BLLMACASI HALLİ:
1—1282 4 4 256
ÇANAKKALE
2— 723892 10 43 dan t M ARKA
3 — 5 6 3 8 3 11 10 2 7 L E N i N G R A D
4 — 12 13 6 10 14 15 16 10 11 CHERBOURG
5 — 12 “ 5 6 17 6 5 2 3 7 CLEVELAND
6 — 12 15 18 10 2 10 8 12 3 CO8TARİCA
7 — 2 12 15 3 12 2 11 16 3 A C O N Ç A Q U A
8 — 9 6 5 .14 15 16 10 3 6 MELBOURNE
0 — JB 5 2 3 H 2 19 15 10 ULAN BATOR
İ0— 3 6 5 2 13 2 M 2 10 A L L A H A B A T
11 — 10 2 3 11 2 3 8 1 2 T A N G A N İKA
12 — 11 2 20 8 2 3 19 6 21 û A a I A .N

Sayfa *
YENİ İSTANBUL
30 Ocak 1030
SİYASÎ İKTİSADİ
YENİ İSTANBUL
müstakil günlük gazete
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu eayıda yazı İslerini fiilen idare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI
İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki iktisadi, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
1
I



25 yıldan beri muvaffakiyetle imal edilmekte olan
Çelik

Mamulatı
Alman TOTAL
kııru» tozlu,
"BEATTY"
Âdı ve parlayıcı maddeler
yangınlarına karşı
EMNİYETİNİZİ SAĞLAR
MI *14* HU li (W
1883 deı» beri dünyaca tâmnmış
t
^Muhtelif tip vo kapasitedeki portatif ve sftblt,
sııhı CO 2 gazlı, köpüklü söndürme vasi t idariyle
NACİ
HALİL
MIHÇIOCLü ANKAIA — İ5TANIUI






I

ÇAMAŞIR MAKİNELERİNİN BÜTÜN MODELLERİNİ MAĞAZALARIMIZDA ACENTELERİMİZDE GÖRÜNÜZ





Şadl R
I MUesfleae udrn..
I Galata, Bunka-lar Cad. Banka sokak Roman tan
Telefon IO7bl
Mektuu adresi; P.K. 2118 Beyoğlu
IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIINIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII
rurkiye Umumi Vekili
STANDARD İŞ LTD. Şr.
Dilek 6r
Mağaza adresi. Taksim, Garaj Tramvay durağı ERK Ap. altında
Telefon : 8260S

Çok sağlam, işletme ekonomisine çok uygun, ağırlık itibariyle hafif ve teçhizat bakımından da mükemmeldir.

Resimde görülen otobüs, 33 oturma ve 17 ayakta durma yeri olan ve Krupp şasisi üzerine kurulmuş çelik bir

UERDINGER
karoserini göstermektedir.
Diisseldorf ve Uerdingen’deki fabrikalarımızda:
Dizel ve benzin otobüsleri
(her türlü şasiler için)
Çeşitli kitap satışı, mâkul fiyatlar ; büyüklere ve küçüklere hitap eden eserler.
Austria Kitap Evi
Beyoğlu, Kombaracı Yokuşu 124, Lebou yanında
İlmî ve edebî kitaplar için her türlü sipariş, gazete ve mecmualara abone kabul edilir, r; ■ ■ * «i i
Türkiye Mümessili
H. AKILLI. Bahçekapı. İstanbul

Henschel şasilerine mahsus otobüsler, her nevi otobüs ve remork imal edilmektedir.
WAGGONFABRIK UERDINGEN A. G
KREFELD
UERDINGEN
ile beraber çalışmaktadır.



TÜRKİYE MÜMESSİLİ:
GÖZ HEKİMİ
Dr Murad Ram» Aydın tleyoğlu Parmakkapı, imam sokağı No. 2. Tel: l>1553
Taylan - Etker, İstanbul ■ Galata, Tabir Han 31 z33
«nra
l
Hudson 1947
Radyolu kaloriferli az kullanılmış iyi vaziyette lüks taksi müsait fiyatla acele satılıktır. tş saatlerinde 29266 ya telefon
'Teessürle bayılanlara, Çarpıntıya. Sinir buhranlarına
KEKEMELERE; Kekemelik hususi bir metotla ıslah olunur. Faz-la tafsilât için: Bayan A. Narter. Şişil, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
20 OAMLAS! ÜtfiHAL FERAHLANDIRIR. EVLERİNİZDE MUUAKA BULUNDURUNUZ
r



P. T. T. Bölge Başmüdürlüğünden
1 — İdaremiz ihtiyacı için fenni şartnamesine göre % 98-99 safiyette 5100 kilo kurşun alınacaktır.
2 — Eksiltme, 6 - 2 - 1950 pazartesi günü saat 16 da Başmüdürlük Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
3 — Kurşunun muhammen bedeli 8925 lira, geçici temi-natı 669 lira 35 kuruştur.
4 — Alâkadarlar, mukavele, idari ve fennî şartnamesini okumak ve geçici teminatını yatırmak üzere her gün Başmüdürlük Levazım Şefliğine ve belli gün ve saatte de Ticaret Odası vesikası ve geçici teminatı ile birlikte Komisyon Başkanlığına müracaatları ilân olunur. (706)
iiihii 'iiHiım'Nnııııfflinjnnrumwıınınffl||mMmttmmfwiiHMW|H»Hiwifw:uwın«tttH(rHi|uııı(iHıvnmHiiH^


Dr. HAFIZ CEMAL LOKMAN HEKİM
Dahiliye Mütehassıs»
Pazardan başka her gün saat 14 ten 17 ye Ijadar İstanbul Divanyolu No 104.

11U tU ■ M Ut
Taklitlerinden sakınınız. Her yerde pullu kutuları ısrarla isteyiniz.
Abonman karnelerinin
şubat ayı satışına başlanmıştır


Aşağıdaki dükkân ve gazete bayilerinden başka gazetemizle hususi surette teçhiz edilmiş te kasketlerinde (YENİ İSTANBUL) yazılı bulunan özel müvezzilerimizden ve Beyoğlu Kaymakamlığı karşısuıdaki gazetemiz idarehanesinden de bu karneler temin olunabilir.
Karne satacak bayilerin isim ve adreslerini gösterir liste
İSTANBULDA •
KÖPRÜDE:
Bay Kemal, Köprü Kitabevi
Bay Osman Kazak, Kadıköy iskelesinde.
Bay İhsan, Üsküdar iskelesi, gazete bayü
Bay Sıtkı, Boğaziçi iskelesi, gazete bayii.
Bay Horen, Nimet Abla gişesi karşısında
gazete bayii.
SİRKECİDE:
Bay Esat, Gazete ve mecmua bayii
Bayan Atiye, İstasyonda gazete bayii.
TÜRBEDE:
Bay Arif, Türbe kitap ve gazete bayii.
BEYAZITTA:
Bay Bahri, Eczahane yanında tütüncü.
S ARAÇHANEB AŞINDA:
Bay Mehmet, fırın önünde gazete bayii.
AKSARAYDA:
Bay Adem, gazete bayii
Bay Kemal, Piyango ve gazete bayii
CAĞALOĞLÜNDA:
Bay Ahmet, tütüncü ve gazeteci
Bay Niyazi, Eminönü Halkevi karşısında
gazete bayii.
KARAKÖYDE:
Bay Kemal. Tünelde gazete bayii
Bay Niko, Bahtiyar gişesi
BEYOGLUNDA:
Bay Esat, İngiliz Sarayı karşısı, tütüncü.
Bay Torkoni. Galatasaray Lisesi karşısı.
Bay Ferit, Taksim Âbide karşısında ga-
zete ve tütün bayii.

Zeki. Tütün ve gazete bayii Avni, Tütün ve gazete bayii Haşan, Tütür. ve gazete bayii Mustafa, Tütün ve gazete bayii

Bay Mehmet, Taksimde Kristal altında gazete bayii
Bay Dikran, Konak oteli karşısı, tütüncü Bay Haşan, Harbiye, Bizim Haşan gişesi Bay Gaıbis. Osmanbeyde fırın yanında gazete bayii
Bay Remzi. Nişantaşında gazete bayii
BEŞİKTAŞ'TA:
Bay
Bay
Bay
Bay
TOPHANEDE:
Bay Şükrü, Tramvay durağında Savaş Sakatı gişesi.
KADfKÖYÜNDE:
Bay Etileni, Gazete bayii.
Ü8KÜDARDA:
Bay Hikmet. Kitap ve gazete bayii
Bay Cevat, Kitap ve ku-tasiyeci
SAMATYADA:
Bay Kenan. Tütüncü ve gazeteci
BAKIRKÖYDE:
Bay Ali, Uç^k Gişesi,
YEŞİLKÖYDE:
Bay Şaban, “’nzete bayii
ADALARDA:
Bay Niko. Büyükada iskelesinde kitapçı Bay Süleyman, Heybelladada tütün gazete havli


ANKARADA:

ANKARA BÜROMUZ:
K. Özalp Caddesi Ilgar Apartmanı No. 1/9. Yenişehir Telefon: 16112
Akba Kitabevi.
Bal AH Tümen, Ulus Meydanı tütüncü.
Bay Yakup Karakaş, Uluş Meydanı Cebeci durağı.
Bay Cevdet, Ulus Meydanı. Hilal Fotoğrafhanesi karşısında.
Bay Hayrı Öztürk. İstanbul Pastahanesi karşısında.
Bay Sait Özer, İstasyonda gazete bayii.
Bay Durali Dalkılıç, Samanpazarı Meydanı, gazete bayii.
Bay Mehmet. Altıntaş. Sağlık bakanlığı. Bay İslâm Günok, Yenişehir, îş Bankası. Bay Mustafa Erten, Kızılay gazete bayit Bay Tevfik, Meşrutiyet Caddesi
Bay Osman. Yenişehir, Bakanlıklar durağı
İZMİRDE :
İkinci Kordon. Emlâkbank yanında Anadolu hanındaki YENİ İSTANBUL Bürosunda.
Foto Can,
Bay Halil,
Bay Cahit,
Bay Ahdurrahman Cerrahoglu Kitabevi
Tilkilik
Bay Mustafa, Asım Türker Kardeşler, Alsancak vapur iskelesinde
Hükümet Konağı karşısında Knafartalar Cd. İstiklâl gişesi Anafartalar Cd. Zengin gişesi
Matbuat hayatımızda bir yenilik olan karneli abonman usulümüz her tarafta büyük bir alâka görmektedir. Bu alâkayı gözönünde tutarak ve okuyucularımıza kolaylık olsun diye, yanda, şubat ayından itibaren her ay muntazaman karne tedarik edilebilecek bayilerin listesini veriyoruz. Bayiden almak istemiyenler veya alamıyanların, posta havalesiyle doğrudan doğruya, Beyoğlu, posta kutusu 2100, YENİ İSTANBUL adresine 280 kuruş göndermeleri kâfidir. YENİ İSTANBUL abonman karnesi, taahhütlü olarak adresinize gönderilir.
Geçen aylar karne alamadıklarından müsabakaya girme haklarını kaybetme endişesine düşen okuyucularımız için şu kolaylığı yapmayı uygun bulduk :
Birbirini takip eden üç aya ait karne kabını veren her okuyucuya bir kur'a numarası, altı kap verenlere 2, dokuz kap verenlere 3, on iki kap verenlere de 4 kur'a numarası verilecektir. Bu şekilae okuyucularımız, karnelerini ne zaman alırlarsa alsınlar, üç aylık aboneler 1; altı aylıklar 2; dokuz aylıklar 3 ve senelik abonelerimiz de 4 numara ile kur'amıza katılabileceklerdir.

Bilindiği gibi YENİ İSTANBUL, devamlı okuyucuları arasında. Noter önünde çekeceği kur’ada, meccani tahsil ve başka hediyeler vermeyi taahhüt etmiştir.
Her yıl çekilecek kur’ada birinci gelen 10.000 lira masrafla Avrupada, ikinci gelen de 5.000 lira sarfiyle Türki.vede üç yıllık bir tahsil yapacak lavdır. Kendisine tahsil kur’ası düşen YENİ İSTANBUL abonesi, hak kını bizzat kullanacağı gibi, herhangi bir kimseye de devredebilecektir. Böyle bir tahsile imkân ve arzusu olmıyanlara, gazetemiz, bu işe ayırdığı tahsisatı % 20 noksaniyle defaten ödeyecektir.
Ayrıca : Üçüncü gelenden itibaren 3 aboneye, meşhur markah birer altın kol saati; 3 aboneye, meşhur markah birer gümüş kol saati 3 aboneye, meşhur markalı birer çelik kol saati verilecektir.
■ *

Comments (0)