31 Ocak 1950 — Sah
SİYASÎ İKTİSADÎ
Sayı 62 — 10- Kurw|
^1 —•
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abonr»: Türkiye için seneliği 32, altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.

J

ı

z

İÇ ve DIŞ
POLİTİKA
- 30/1/1950 -

Bidault kabinesinin
müşkülleri
D İDAULT kabinesi, Saar me-D selesinde karşılaştığı güç durumdan, müttefikleri Amerika ile Ingilterenin kendi noktai nazarına açıkça iltihak etmeleri sa. vesinde kurtulmuş bulunuyor, Fakat, bundan iki buçuk ay önce güç belâ teşekkül etmiş olan bu hükümetin karşılamaya mecbur kaldığı müşkülât, bundan ibaret değildir, öyle ki, bir işten nefes almaya vakit bulamadan bir başka ehemmiyetli ve çetin dâva ile becelleşmek mecburiyetinde kalmaktadır.
Bir kere, haftalardan beri, bütçeyi geçilmekle meşguldür. Zaten bunu yapacak kimse çıkmadığı için, müzayede Bidault’-nun üzerinde kalmıştı. Bugün bu iş, artık son safhasına girmiş bulunuyor. Yani, bütçe Fransız Millî Meclisinden geçmiş, Cumhuriyet Konseyine (âyana) gönderilmiş ve buradan, 67 reye karşı 158 ile reddedilerek, tekrar Meclise gelmiştir. Eğer Cumhuriyet Konseyi, bütçeyi 2 3 bir ekseriyetle reddetmiş olsaydı, o zaman. Milli Meclisin katî ekseriyet esası üzerinden (yani 311 reyle) görüşünde ısrar etmesi lâzım gelecek, aksi takdirde, hükümet düşecekti.
Fakat, Bidault, birçok Konsey âzasmın müstenkif kalması sayesinde, bu tehlikeyi bugün atlatmış bulunuyor. Binaenaleyh, ikinci umumî okunuşundan sonra, bütçe. Konseyin muhalefetine rağmen yürülüğe girecektir. Çünkü, yüksek meclisin rolünü, yeni anayasa, istişarî olarak tâyin ve tahdit etmiştir. '
İki meclis arasındaki görüş farkı, Meclisteki ekseriyetin sosyalist ve devletçi olmasına mukabil Konseydekinin daha ziyade Gaullist ve liberal olmasından ileri gelmektedir. Bunlar, bütçeden 100 küsıır milyar franklık bir tasarruf istemekte ve bunun bilhassa devlet sanayiinde yapılması lüzumunu ileri sürmektedir.

Vietnam meselesi
D İDAULT kabinesini hâlen ziyadesiyle uğraştırmakta olan bir diğer mesele, Vietnam'daki durumdur.
Vietnam, eski Çin Hındistanı-nın Koşenşin, Annam ve Tonken eyaletlerini ihtiva etmekte olan topraklardır ki, Vietnam - Laos -Kamboc bir araya gelince, bundan “Çin Hindistanı Birliği’’ hâsıl olmakta ve bu birlik, Fransız Millî Birliğinin yani Fransız İmparatorluğunun bir parçasını teşkil eylemektedir.
Çin, Mao-Tse-Tung'un eline düş tükten sonra, Fransız İmparatorluğunun bu parçası, tehlike sahasına girmiştir. Çünkü Çin komünist orduları, Vietnam’ın hudutlarına dayanmıştır. Bir kere, buna bir çare bulmak lâzımdır.
İkincisi, Tonken'de, Hoşi-Min adında bir komünist, Fransızlarla fiilen mücadele halindedir. Yeni Çin idaresi tarafından tanınmıştır. Bütün bu topraklara Mao-Tse-Tung usulü, taliptir. Bunu tasfiye etmek lâzımdır.
Üçüncüsü, Fransa, İmparator Bao-Dai ile anlaşarak Vietnam’ı bunun idaresine vermiş ve aradaki mukaveleyi, meclislerine tasdik ettirmiştir. Şimdi, Bao-Dai’yi bilhassa Amerika ile Ingiltereye tanıtmak lâzımdır.
Halbuki, Hindistan Başvekili Nehru, böyle bir tanımanın aleyhinde olduğunu ve şayet bu yapılırsa, Çin komünizminin genişleme hesaplarına vesile verilmiş olacağını açıkça beyan etmiştir.
Diğer taraftan, elimize geçen son haberlere göre, Amerika ile Ingiltere, Bao-Dai idaresini tanımaya hazırlanmaktadır. Jessup, bunu Amerika adına oldukça sarih bir ifade ile bildirmiş, Ingilte-renin de. Çini ötede tanırken, Bao-Dai’yi de beride tanımak gibi âkılâne bir takas muamelesi peşinde olduğu anlaşılmış bulunmaktadır.
Bidault'nun bellibaşlı dertleri, şu bundan ibarettir.
★ ★★★
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis öden: HABİB EOİB TÖREHAN
Bir Lübnan gazetesinin verdiği haber
Amerika - Türkiye ve Ortadoğu politikası
Washington, Türkiye ile yaptığı anlaşmaya, Arap devletlerini de dahil etmek ve Arap ordularım birleşik komutaya bağlamak istiyor
tnrwı
M




Filistin harbinin doğurduğu elîm neticelerden biri de binlerce Arap mülteci-sinin yersiz, yurdsuz kalmasıdır. Açıkta kalan bu mültecılori doyurmak ve barındırmak maksadıyle Birleşmiş Milletler Toşkilâtı yardıma geçmiş bulunmaktadır.
• ’’x it: ^ıtr-^- ı;rrı*ınwmiiNMi»*ııiNs
Bradlev’in başkanlığında bir
heyet Tokyo’ya gidiyor
Heyet, Mae Arthur’le Çinde komünist istilâsından sonra meydana gelen durumu ve muhtelif Asya meselelerini görüşecek
VVashington. 30 A. A. (AFP) — Genelkurmay Başkanı General Omar Bradley, betaberinde, kara, deniz ve hava kurmaybaşkanları General Collıns, Amiral Sharman ve General Vandenberg olduğu halde dün Wa-shıngton’dan uçakla Tokyoya hareket etmiştir. General burada, Uzak-doğuyu ilgilendiren çeşitli meseleleri yerinde inceliyecektir.
Heyet. Mac Arthur’la. Çinde Komünist istilâsından sonra meydana gelen durumu görüşecektir. Generaller, komünistlerin tam bir çember 1-çine almak suretiyle tehdit ettikleri Korea meselesini de ele alacaklardır. Heyet daha sonra Batı Pasifikte yapılmış olan muhtelif Amerikan üslerini gezecektir.
«■IIIIBNII NİIİBM»^ «WW^lHllllHl




L >ı.
* • £> •

-♦
İJ
İlânlar: 6ncı sahifedo santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiç. bir mo6*ııliyct kabul edilmez.



I
*
v

k-
I f
i
Telefont 44756 ..44757 Santral Telgraf Adresîl Hetlo. İstanbul
İÇ SAYFALARDA
t»K»îvN C 1
Demokrasi - Demagoji Vedat Nedim Tör
Kudüs şehrinin
beynelmilel statüsü
Yeni tasarıya göre, Kudüs üç kısma ayrılacak. Arap delegesi, teklife şiddetle itiraz etti
Londra 30 (YÎRS) — Vesayet Konseyi Başkam Kudüs şehrinin beynelmilel statüflO etrafında bugün vermiştir. Yeni tasarıya göre şehri Genelkuıulun kararına rak beynelmilel kesim, İsrail ve Ürdün kesimi olmak üzere sime ayrılacaktır.
izahat Kudüs uyula-kesimi Uç ke-
Yeni t&sarıyle mukaddes yerleri içine alan beynelmilel kesim için bir Birleşmiş Milletler valisi tâyin edilecektir.
Mukaddes şehrin içine alacağı mukaddes yerler 1757 Osman!) Kararnamesinde belirtilen yerler olacaktır.
Vesayet. Konaeyi Başkanı Roger Garreau'nun bu teklifi konsey oturumuna delege olarak iştirak eden yegâne Arap devleti mümessili olan I-rak delegesi Dr. Cemal! tarafından şiddetle lenkid edilmiştir. Dr. Cemal! bu yeni tasarının Kudüs meselesini halletmekten uzak olduğuna işaret e-derek. tnaarının kabul edilmemesini istemiş tir.
Amerika Pasifik donanmasını takviye ediyor
VVashington, 30 (A.P.) — Birleşik Amerikanın Pasifik donanmasının bir uçak gemisi ve 6 destroyerin ilâvesi ile takviye edileceği bugün iyi haber alan kaynaklardan Öğrenilmiştir
Birleşik Amerikanın Pasifiktcki de. itiz kudretini yeniden kurmak hususundaki cereyan, görünürde, komünistlerin çindeki muvaffakiyetleri neticesinde hızlanmıştır. Şimdiki halde Amerikan donanmasının Pasifikte iki uçak gemisi ve 16 destroyeri bulunmaktadır.
Tokyo, 30 A.A. (AFP) — Kanada Dışişleri Bakanı Pearson ve Colombo konferansındaki Kanada heyeti bugün Tokyoya gelmişlerdir. Japonya-da 4 gün kalacaklardır.

İN
Ingiliz hükümeti Vietnam’ı tanıyacak
Paris, 30 (YİRS) — Londra siyasî mahfillerinden bildirildiğine göre, İngiltere Hükümeti Vietnam'ı tanıma kararını yakında tebliğ edecektir.
İngiliz Dışişleri Bakanlığının Vietnam ın tanınması hususunda şubatın ilk günlerinde bir tebliğ neşredeceği bildirilmektedir.
Beyrııtta İntişar etmekte olan müstakil El-Rııwad gazetesinde Türkiye ve Arap memleketlerine dair alâka çekle! bir makale intişar etmiş bulunmaktadır. Ehemmiyetine binaen bu makalenin bir hulâsasını aşağıda neşrediyoruz:
Reuter Ajansının Kahıreden bildirdiğine göre. Lübnan Hükümetinin isteği üzerine, bir ay evvel durdurulan Lübnan - Amerikan konuşmaları yeniden başlamıştır. Filhakika Lübnan, iki memleket arasında bir dostluk muahedesinin akdini istihdaf eden bu konuşmaların Amerika tarafından yapılan bazı siyasi ve askerî teklifleri tetkik edebilmek için, bir müddet tâlik edilmesini istemişti.
Siyasi mahfillere göre, akdi istenilen muahede, her ne kadar, iki memleket arasındaki dostluğu tevsika hizmet edecekse de. Birleşik Amerika Hükümeti, Lübnanı askeri yardım plânına dahil etmek niyetindedir, ve bunun için Washington Hükümeti, Lübnanın bu yardımdan istiade edebilip edemiy^ceğini öğrenmek arzusundadır. Demek oluyor ki Washing-ton Arap devletlerini. Orta Doğunun müdafaası hususunda Türkiye ile yapmış olduğu pakta ilhak etmek niyetindedir. Yanı bu devletler Ankarada çizilen plânlara sıkı bir surette bağlı olacak ve bir harbin vukuu halinde, bütün orduları bir tek komutaya tâbi olacaktır.
Öğrendiğimize gc re bugün başhyan konuşmalar dostluk mııahedesirın daha geniş bir şümul kesbetmesihi İstihdaf etmektedir. Filhakika teklif yedilen maddelerden bir/ “Jki tarafj-H. birbîrleriyle siyasi, iktisadi ve askeri işlerde istişare etmesini ve Ltlbna-nın bu günkü (Statüko) sunun Birleşik Amerika Devletleri tarafından korunması"m istemektedir. Birleşik Amerika Hükümeti aynı zamanda Lüonana 50 milyon dolardan aşağı olmamak üzere hiı- mali yardımı da taahhüt etmektedir.
Mısır - Irak dostluk anlaşması
Bern, 30 (YİRS) — Mısır ve Irak arasında yeni bir dostluk andlaşması ImzAtanmıştır Andlaşmadan bahseden tebliğde, dostluk bağlarının vc-nıleştir)leceğı, Arap Birliğinin takviye edileceği ve iki memleket arasındaki “havanın,, aydınlatılacağı bildirilmiştir.
Manisa C. H. P. il kongresine Ankaradan gelne heyet, görülmeleri takip ediyor.

C. H. P. Genel Başkan Vekili, çarşamba günü İzmirde yeni bir
İzmir, 30 ı Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İzmir Demokrat Parti ve Manisa Halk Partisi kongreleri do-layısiyle, her iki siyasi parti ileri gelenlerinin Eğede bulunuşları buradaki iç politika çalışmalarım dikkati çekecek bir duruma sokmuştur. Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar bugün, İzmirde bulunan Genel İdare Kurulu üyeleriyle uzun süren bir toplantı yaparken ve bu toplantıya 1950 seçimlerinde takıp olunacak parti politikasının taslağının mevzu olduğu söylenirken, C.H.P. Genel Başkan Vekili Hilmi Uran da Manısadan Menemen yoliyle İzmire gelmiş bulunuyor. Hilmi Uran Menemende yapılan bir toplantıda partili arkadaşlarına hitap etmiş ve partiler arasındaki münasebetlerin dostane olmasından geytefr beklettiğini söylemiş ve hâlen lan yoldan ötürü
har etmiştir. Hilmi Uran İzmire gelir gelmez C. H. P, merkezinde il ve ilçe heyetleriyle görüşmüş ve 1950 seçimlerinin kendi partisi bakımından nasıl idare edileceğine dair fikir teatisinde bulunmuştur. Halk Partisi 11 İdare Heyeti çarşamba günü Hilmi Uran ın da bulunacağı bir toplantı hazırlamıştır.
C. H. P. Genel Başkan Vekili bu
nutuk söyliyecek toplantıda da bir konuşma yapacaktır.
Hilmi Uran bu konuşmayı yaptığı gün Demokrat Genel Başkanı ve arkadaşları tzmirden ayrılmış bulunacaklardır. Celâl Bayar, yarın saat 12 de Ege ekspresiyle Ankara-ya dönünyor.
Haber aldığıma göre, 10 şubatta toplanacak olan Halk Partisi Divanında seçim kampanyası işleri müzakere edilecek ve tarihi divanca tespit olunacaktır. Burada dolaşan söylentilere göre, Halk van üyelerinden mart mu mî günü dir.
Partisi di-bazılan, Meclisin sonunda feshedilmesini ve u-sc çim ler in de 21 mayıs pazar yapılmasını teklif edeceklcr-
memleketin çok Vfc kazanacağını iç politikada tulu-memnuniyetini iz-
Demokrat Parti İzmir İJ
- Kurulunda vazife taksimi
İzmir 30 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Demokrat Parti 11 Kongresinde seçilen yeni idare kumlu ilk toplantısını yapmış ve vazifeleri taksim etmiştir. İl başkanlığına Dr, Ekrem Hayrı Üstündağ, ikinci başkanlığa Rauf Onursal, muhasipliğe de Haydar Dündar seçilmişledir.
Yeni idare kurulunun teşekkülü ile Demokrat Parti İzmir teşkilâtında ihtilâfların halledildiği belirtilmektedir.
1 Ali’-
İzmir D. P. kongrosindo idare kurulu raporu dinleniyor
Kıbrıs ve Biiyük Britanya
Londra, 30 (A.P.) — Büyük Britanya, Akdenizdc Önemli bir stratejik mevki işgal eden Kıbrıs Adasını elde tutmak istediği cihetle. Adanın Yuna-histanla birleşmesi meselesiyle ilgili olarak geçenlerde yapılan plebisite muhalif davranmıştır.
Büyük Britanya Kıbrıs Adasının, Orta-Doğudaki menfaatlerinin vc bilhassa Süveyş kanalivle petrol bakımından zengin İrak ve İran topraklarının korunması İçin hayati olduğunu hissetmektedir


Edirne şilepi battı
Geminin sigorta durumu hakkında alâkalıların verdiği izahat
Londra 30 (YİRS) — Manş deni-1 zinde Anglo-Nornınndiya adaları civarında sis yüzünden karaya, oturan "Edirne,, şilepi bu sabah batmıştır. Gemiyi yedeğe almak için çalışan bir İngiliz kaptanının ifadesine göre, şilep. bir lok yalpadan sonra Ani olarak sulara gömülmüştür.
Şilepin köpeği ve elli kişiden müteşekkil mürettebat sağdır.
Deıûzyollaruıdau alınan izahat
Manş denizinde karaya oturan E-dirne şilepinm sigorta durumu hakkında Denizyolları idaresinden malûmat istenilmiştir.
Alâkadarlardan alınan izahata göre vaziyet şudur:
Denizyolları İdaresi, gemilerin bir kısmını sigorta müessoselerine sigorta ettirmekte, bir kısmını da kendi bünyesinde vücuda getirdiği hususi bir sigortaya tâbi tutmaktadır.
Bugünkü tatbikata göre büyük yeni gemiler umumiyetle harice sigortalıdır. Diğer gemiler ise idarenin dahilî sigortasına tâbıdirler. Edirne şilepi de bu meyandadır.
İdarenin dahili sigorta mekanizmasının şimdiye kadar birikmiş sermayesi takriben sekiz milyon hradır. Bir kaza vukua geldiği zaman idare taz-
mlnatı bu sermayeden karşılamaktadır.
İdare gemilerinin bugünkü halleriyle sigorta kıymetleri 125 milyon Hra civarında hesaplanmaktadır. Cari primlere göre bu kıymetin harice sigortalanması takdirinde İdarenin her yıl dört, dörtbııçuk milyon lira kadar prim ödemesi lâzım gelmektedir.
Rizikoların dahilî ve harici sigortalar arasında tevzi edilmesine göre idare harice yılda birbuçuk milyon lira civarında bir prim ödemekte, dahili sigorta mevzuuna aldığı kıymetleri ise sigorta ınüesscselerlnin primlere ithal ettiği idare masrafları karşılığı ve kâr hadlerini düşerek daha ucuz bir primle bizzat kendisi sigortalamakta, bu suretle hem mali bakımdan sigorta sermayesinin vücudundan faydalanmakta, hem de iş maliyetlerinin ucuzlamasını sağlamaktadır.
Edirne şılepinın bugünkü değeri Azami bir buçuk milyon liradır. Gemi tamamen ziyan uğrarsa amortismanları düşüldükten sonraki maliyet değeri ne ise o miktar yukarda bahsi geçen ve ayrılan sigorta primlerinden teraküm eden sekiz milyonluk sermayeden ödenecektir.
U'Ç’U N C Ü
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve ziraî sahadaki çalışmaları I>Ö»R D Ü N C Ü
Bektaşi fıkraları
Refik Ha.lid Karay
N C î
Geceler bizimdir
Salâhaddin Güngör
Çtevaf Açıkalın diyor hft
İngiltere ile ticarî münasebetlerimizin gelişmesi imkânı
Hükümetin değil, tüccarların şahsi teşebbüslerine bağlıdır.
izini geçirmek üzere 3 haftadan beri memleketimizde bulunan Londra Büyük Elçimiz Cevat Açıkalın dün akşam saat 19 da kalkan Fransız uçağiyle Parise gitmiştir. Hareketinden evvel Yeşilköy Hava Alanında kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza şunlan söylemiştir:
Özlediğim memleketimi görmek üzere mezunen geldim, tabi! bu arada İngiltere ile bizi Hgüendlren bazı işler hakkında Ankarada temaslar yaptım. Parlste kısa bir müddet katarak Ncc-meddln Sadakla görüştükten sonra memuriyetime hareket edeceğim. Müttefikimiz dost İngiltere ile münasebetlerimiz çok iyidir. İktisadi ve ticari münasebetlerin gelişmesi için bütün şartlar mevcuttur. Bu artık hükümetin değil tüccarların şahsi teşebbüslerine bağlıdır. Geçen sene çok mühim miktarda tütün alan İngiltere, mamul sigara ithaline müsaade etmek ve bu sahadaki takyl-datı kaldırmakla çok mühim bir İhracat maddemizin geniş bir şekilde sürümünü sağlamıştır. Devalüasyonun îngiltere-den otan ithalâtımıza müspet tesirlerini görebileceğimiz kadar aradan zaman geçmemiştir. Gerek siyasi gerekse iktisadi münasebetlerimizin âzam! şekilde gelişmesinin her iki tarafın menfaatlerine uygun olduğu muhakkaktır.
Barbakanı Pa-Elçiliğ» Basın Ataşesi, ve gaze-karşüflmışlar. Serdar hava ala* gazetecilerle görüşerek demiştir
Keşmir Başbakanı dün geldi
Keşmir Başbakanı Serdar Muhammed îbraKirr. Han dün Fanasnerücsaı uçağiy* le tatanbula gelmiştir.
kistan teciler nında kİ:
Memleketinize ilk defa geliyorum. Milstüman memleketleri İçinde ve bilhassa İstiklâlleri için milli mücadeleler açan milletlere örnek olan Türklyeye karşı Keşmirde ve Pakistancta sonsuz bir hayranlık, saygı vc sevgi beslenmek* tedir. Kardeş Türklyeye karşı halkımızın duyduğu yakınlık çok büyüktür. Burada Türk milletiyle yakından temas etmek vc devlet adamlarınızla tanışmak imkânını bulabileceğim için çok memnunum. Türkfyenin mili! mücadelesi bütün dünyada hürriyetleri ve İstiklâlleri uğrunda mücadele eden milletler ve bilhassa Keşmir için bir nümune teşkil etmektedir. Türk matbuatının Keşmir dâvasında gösterdiği büyük ilgiye ve Türk Milletine teşekkürlerimi belirtmek isterim. Yazılan yazıları okudum. Biz •büyük bir ekseriyeti mtlslüman olan Keşmirin İdare tarzının tesbiti için bitaraf müşahitlerin nezareti altında hakiki ve tam bir plebisit İstiyoruz. Keş-•mirin Hindtatana mı. Pakistana mı bağ-plânncağı bu plebisit neticesine göre tart ayyün etmelidir. Güvenlik Konseyi ma-^‘âieflcf bu güne kadar bu movzuda hiç Bir şev yapamamışıır. İstediğim neticeyi atamadan dönüvorum."
Keşmir Başbakanı bugün saat 10 da âbideye bir çelenk koyacak, müteakiben Vali ve Belediye Başkanını ve Yahya Kemal Beyatlıyı ziyaret edecektir.
Öğleden sonra saat 16 da Parkotelde bir basın toplantısı yaptıktan sonra akşam ekspreslo Ankara ya gidecek. Devlet Reisimiz tarafından kabul edilecek ve hükümet erkânımızla görüşmek üzere 4 gün katacaktır.
Serdar 35 yaşındadır. 1042 senesinde Londra Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur. Evlidir, İki çocuğu vardır.
jtutmıtf.
Yeni kira kanununun müzakorolerindo hükümeti Meclisto yalnız Adalet Bakanı temsil etti (Ankara muhabirimizin ikinci sayfadaki haherinden)
— Niçin yalnız Adalet Bakanı?
— Mevzu, kiraların artmasından ziyade dâvaların artmasına taallûk ediyor da ondan...

Ftıyfa 2
ZAMANIMIZIN KOMPLEKSLERİ : 4
Demokrasi - Demagoji
DEMOKRASİLERİN en büyük düşmanı demagojid»r.
Demagoji, demokrasinin gblgeılndo kök salon bir parazit-tir. Hele kültür «eviyesi geri olan ve ekonomik darlık İçinde yasayan memlekotlerde domagoji, bir ayağını cehalete, bir ayağını da sefalete basarak ateşli nutuklarını savurur.
Komünizmin gerilik ve kıtlık memleketlerinde daha ziyade partizan bulabilmesinin bas sebebi budur. Biricik kurtuluş çareleri istihsali arttırmak olan bu gibi kıtlık memleketlerinde dcmagpk-ların sinsi tahrikleriyle moıolâ, aylarca süren grovlerln yapıldığını ve bu yüzden hayat şartlarının iyileşeceği yerde, büsbütün kötüleştiğini de sık sık görüyoruz. Yino bu gibi memleketlerde. İkide bir. kabinelerin değiştiğine, siyasi buhranların birbirini kovaladığına oa-hit oluyoruz. Bu yüzden bütün politik ha-yat. istikrarsızlık içinde bocalıyor. Ve bundan milletin e-konomlk, sosyal ve kültürel hayatı da büyük zararlar görüyor.
Liberal çağda, yeni dovletln hiç bir ekonomik rolü yokken ve ekonomik hayat politika dışında kendi yolunu takip ederken, politik istikrarsızlığın büyük bir mânası ve ehemmiyoti yoktu. Fakat bugün, en liberal memleketlerde bile, devletin bir takım ekonomik ve sosyal vazifeleri olduğu içindir ki, politik İstikrarsızlık, milletin bütün hayatında, hattâ milletlerarası münasebetlerinde bile çok zararlı te-sirlor yapmaktadır.
KISA HABERLER
İSVEÇ HÜKÜMETİ FEDERAL ALMAN HÜKÜMETİNE BİR
ELÇÎ GÖNDERDİ
Stockholm. 30 (Nafen) — İsveç Hükümeti Almanya nm Bonn şehrinde kurulmuş olan Federal Alman Hükümeti nezdlne bir elçi tâyin etmiştir. Şubat ayı içinde İsveçten Al manyaya ayrıca bir ticaret heyetinin gelmesi beklenmektedir.
MÜTEVEFFA BAŞKAN
ROOSEVELTşİN 68 İNCİ
•IS
GüM GÜNÜ KUTLANDI
New-York. 30 (YÎRS) — Müteveffa Başkan Roosevelt'in 68 İnci doğum günü münasebetiyle bugün New-York‘un Hyde Park’ında büyük bir merasim yapılmıştır. Başkan Truman harp esnasında Amerikanın başında bulunan bu büyük önderin mezarına koyulmak ürere bir çelenk göndermiştir.
44 YOLCUSU İLE KAYBOLAN
ASKERİ UÇAK
Great Falla (Montana): 30 A. A. (U-nited Press) — 44 yolcusu İle birlikte kaybolan askeri nakliye uçağının aranmasından hiçbir netice elde edilememiştir. Aramalara Amerika ve Kanada hava kuvvetlerinden 00 uçak İştirak etmiştir.
YENİ JET UÇAĞI
Los Angeles, 30 (A.P.) — Ses süratine yakın bir hızla uçabilecek olan yeni bir jet uçağı tecrübe uçuşlarını muvaffakiyetle tamamlamıştır.
Uçak düşman arazisine müthiş bir süratle dalmak İçin düşünülmüştür.
912 SAAT AÇ KALAN FAKİR
Nantes, 30 A. A. (AFP) — Burma'iı fakir 38 gün süren oruçtan sonra cam u autunu terketmlştir. Fakir geçen a-yın 22 sinde tabuta girerek şişe kırıklarının ve yılanların arasına uzanmıştı.
Fakir 012 seat aç susuz kaldıktan sonra kendiliğinden kalkmıştır. Bir masajcı kendisiyle meşgul olmaktadır.
VVtNDSOR DÜK ve DÜŞESİNİN AMERİKA SEYAHATİ
New-York, 30 A.A. (AFP) — Windsor dükü ve düşesi Amerikada seyahate çıkmışlardır. Pazar günü trenle New-York’u terkeden dük vo düşes 26 gün zarfında Georgia Florlda, Texas. Loul-slana ve Mezlco’ya ziyaret edeceklerdir. Bu seyahat esnasında dük ve düşes yeni Orlean vo Houston'da misafir edilecekler ve 23 şubatta da New-York'a dönmüş bulunacaklardır.
AMERİKADA KÖMÜR İŞÇİLERİ GREVİ DEVAM EDİYOR
Washington, 30 (A. P.) — Beyaz Saray sözcülerinden biri tarafından dün gece bildirildiğine göre, bugün, kömür işçileri arasında geniş ölçüde bir işe başlama faaliyeti vuku bulmazsa Başkan Truman'ın, kömür grevine müdahale etmeni beklenmektedir.
Madenciler çevrelerinden gelen haberler İse, kuyulara doğru bir hareketin melhuz olmadığı merkezindedir.
Truman, Hart - Taftley Kanununun fevkalâde hallere münhasır hükümlerine İstinaf etmek veya bundan ayn olarak bir tahkik heyeti teşkil etmek hulusunda tercih hakkını kullanmak mevkiindedir.
VEDAT NEDİM TOR
Demagoji, demokrasinin kantlte-ye dayanma pronsipinden kuvvet alır. Biliyoruz ki, demokraside e-sas. vatandaşlar arasındaki mutlak oşitliktir. Hangi sovlyodo olur-sa olsun, her vatandaşın royl aynı kjymote maliktir. Aralarındaki kalite ve soviye farkının hiç bir doğeri yoktur vo olamaz: 1 = 1 dir.
İmdi, büyük yığınları gorl ve cahil olan memlekotlorde siyasi partiler, çok kero domagoji oyunla-rlyle birbirlerine karşı rekabete girişmek zorunda kalırlar, Roy avcılığı yüzündon siyasi mÜcAdole-nin seviyesi tabİAtlyie düşor.
Bir memlekette. İdeal demokrasinin var olduğunu farzettiğl İdeal vatandaş tipi, yani her partinin programını ayrı ayrı okuyup anlı-yacak, icraatını birer biror İnceli-yerek ve aralarında mukayosoler yaparak birinden birini tercih o-dccek olgunluğa erişmiş vatandaş tipi çoğahnenya kadar, ideal demokrasi hayatının tam mânaslylo gerçekleşmesi do imkânsızdır.
Bunun için, demagojinin şerrinden milletleri korumak, İdeal demokrasinin do baş kaygısıdır. İşte bu sebepledir ki. ekonomik ve kültürel hayatı partilerin şu veya bu şekilde tecelli edecek roy kombinezonları cilvelerinden kurtarmak ve ekonomik hayatın istediği istikrarı vo devamlılığı sağllyabilmek için, ilim ve teknik adamlarından mürekkep partilor-üstü bir “plân dairesi,, kurmak fikri zaman zaman elo alınmaktadır.
FRANSIZ CUMHURBAŞKANININ İNGİLTERE KİRALINA
HEDİYESİ •
Paris. 30 (Nafen) — Gelecek av içinde ingil tereyi resmen ziyaret edecek cilan Fransız Cumhurbaşkanı, İngiliz Kiralına hediye olarak, yanında 600 şişe Bordeam şarabı götürecektir.
İRANDAKİ ZELZELEDE
30 KİŞİ ÖLDÜ
Londra 30 (YÎRS) — İran hükümetinin neşrettiği resmi bir tebliğle, geçen çarşamba günü Güney İranın Buşir bölgesinde vukubulan zelzeleden dolayı ancak 30 kişi Ölmüş olduğunu bildirerek) 1500 kişinin felAkete kurban gittiğine dair çıkan haberlerin tamamlyle uydurma olduğunu açıklamıştır.
MİSSOURİNİN AKIBETİ MEÇHUL
Norfolk, CVirglnia) A.A. (Afp) — Hâlâ kuma saplı bulunan Amerikan kruvazörü MİSsourl'nin kurtulmasını kolaylaştırmak için pazar günü öğleden sonra karinanın altında mühim miktarda dinamit patlatılmıştır. Bahriye mütehassıslarının işaret ettiklerine göre. 55 bin tonluk gemi şimdi kumda daha fazla hareket İmkânı bulmakta ve çamura daha az saplanmış bulunmaktadır. Bu mütehassıslar gelecek perşembe günü sular yükseldiği zaman kurtarma amc-llyoslnin kolaylaşacağını tlmlt etmektedirler.
Bundan başka bahriyerıln bildirdiğine göre, sah günü perşembeye girişilecek ameliy^nln provası yapılacaktır. Ümitlerin bilhassa perşembe günü denizin yükselmesine bağlanmış olmasına rağmen geminin salı günü kurtulması da mümkün görülmektedir .
YÜZ BİNLERCE BALIK ÖLDÜ
New-York, 30 (Nafen) — Bir bataklıkta su pli kalan Amerikanın Missourl zırhlısını kurtarmak üzere kullanılan dinamitlerin patlamasından yüz binlerce balık Ölmüştür. Bu kadar balığın Ölmesine rağmen gemi hâlâ yerinden kı-mıldatılamamıştır.
BATI ALMANYADA
İŞSİZLİK
Londra, 30 (YÎRS) — Batı Almanya-daki Amerikan makamları. İşsizliğin Önlenmesine bir çare bulmak İçin Bonn Hükümetinin bir özel Komite kurmasını İstemiştir.
Amerikalılar, İşsizliği önlemek için Bonn Hükümeti tarafından vergilerin a-zaltıldığını kredilerin uzun vade ile verildiğini ve geniş bir İnşaat programına başlandığını söylemişlerdir.
Batı Almanyadakl işsizlerin sayısı 1.800.000 kişidir.
SOVYETLER AMERtKADAN ATOMA DAÎR BİR ŞEY ALAMADILAR
W&shington, 30 A.A. (United Press) — Sovyet Rusya 1943 ilkbaharında. Birleşik Amerikadan. atom bombasının nasıl imâl edileceği hususunda malûmat elde edemediğ. gibi, bombanın yapılması için gereken maddeleri de almış değildir.
Y E N t tST’ANKTTE
*> »NM 1MJ#
Otuz üç vatandaşın
kurşuna dizilmesi
R. Aydınlının muhakemesi
Sanık avukatlarının reddi hâkim talebini bir karara bağlamak ilzere muhakeme 2 şubata bırakıldı
Ankara 30 (Hususi muhabirimizden) — Van’ın Özalp İlçesinde 33 vatandaşı muhakemesiz kurşuna dizdirmekten sanık Emekli Orgeneral Mustafa Muğlalı ile arkadaşlarının duruşmalarına bugün Genelkurmay Başkanlığı Mahkemesinde devam edildi, Mahkeme, Orgeneral Hakkı Akoğuz’un reisliğinde toplandı. Duruşmaya başlamadan önce sanıklara ve müdahlllerine mahkemeye itimatları olup olmadığı soruldu. Sanık Emekli Orgeneral Mustafa Muğlalının avukatı Cavit, Oral, vazlfesizlik kararından fıkralar okudu ve başkan Orgeneral, üye Oramlralln reylerini ihsas ettikleri için bu dâvayı görmekten memnu olduklarını İzah ederek reddi hâkim talebinde bulundu. Sanıklardan Tümgeneral Rasim Saltuğ, Jandarma Albayı Şükrü Tüter ve avukatları da aynı mütaieayı ileri sürdüler. Sanık Yüzbaşı Vahdet, Yedek Teğmen Bilâl, Necdet ve mü-dafilerl mahkemeye itimatları olduğunu ifade ettiler. Savcı Albay Şerif Budak, reddi hâkim talebinin yerinde olmadığını bildirdi.
Müzakere için duruşmaya ara veren heyet, reddi hâkim taleplerini tetkik ve bir karara bağlamak için ayrı yargıçlar tâyin edilmesi hususunda adlî âmir Genelkurmay Başkanlığına tezkere yazılmasına ve bu sebeple duruşmanın 2 şubat perşembe günü saat (10) a bırakılmasına karar verdi.
Maliye Bütçesinin müzakeresi başladı
Maliye Bakanı, Barem Kanununda yeni bir revizyona geçmek zaruretinin şiddetle hissedildiğini söyledi
Ankara 30 (Hususî muhabirimizden) — Orman Genel Müdürlüğü bütçesinin masraf kısmı kabul edilip gelirler kısmı hazine gelirleri bütçesiyle konuşulmak üzere tehir edildikten sonra maliye bütçesinin müzakeresine başlanmıştır.
Bütçenin fasıllnrına geçilmeden söz alan Maliye Bakanı, bütçede âzami tasarruf temini makeadlyle sarfolu-nan büyük gayretleri İzah etmiş ve ezcümle demiştir ki:
— Bütçenin en büyük kısmını özlük haklar yani maaş ve ödenekler bel’ etmektedir. Bu vaziyet, Barem Kanununda yeni bir revizyona geçmek zaruretini şiddetle duyurmaktadır.
Memur kadrolarında bu revizyonu sağlamak maksadiyle çalışmayı rasyonelleştirmek için etüdler yapdırılmış, raporlar alınmıştır. Fakat işin azameti karşısında buna muvaffak olunamamıştır.
Bakan bu yılki bütçenin geçen yıllara nazaran daha İlmî olarak hazırlandığını tebarüz ettirmiştir. Bütçenin umumi heyeti hakkında söz alan milletvekillerinden Ali Kemal Yiğit-oğlu, göçmenlerin iskân edilerek müstahsil hale getirilmesi için Ziraat Bankasına yatırılması gereken paranın bütçede bulunmayışını ve Ziraî Donatım Kurumun» sermaye ayrılmamasını tenkit etmiş ve sebeplerdi sormuştur.
Ahmet Remzi Yüreğir, Emlâk ve Kredi Bankasının sermayesine mahsuben verilmesi gereken 5 milyon liranın bütçede görülmemesine İşaret etmekle beraber bankanın vaziyetini şiddetle tenkit etmiş ve bankanın kâr gayesiyle hareket ettiğini, îstan-bulda Levend Çiftliğinde inşaat yaptırarak büyük kârlarla halka sattığını, birçok devlet inşaatında maliyet üzerinden % 15 kâr aldığını, bunun suiistimallere yol açtığını söylemiş ve Amerikan firmalarının Türk parasına bir türlü itimat edememesi Saraçoğlu Evlerinin müstahak olmayanlara, hattâ evi bulunanlara verilmesi doğru olup olmadığının, Haşan Polatkan, Millî Savunma bütçesinin umııml masrafların çokluğu karşısında bir
Mesken ve dükkân kiralarını tâdil eden kanun Mecliste
Mecliste teklifin reddini isteyenler ekseriyetteydi. Fakat, nisap teinin edilemediği için, müzakere çarşambaya bırakıldı
Ankara. 30 'Hususi muhabirimiz-den) — Milli Korunma Kanununun mesken ve dükkân kiraları hakkında kİ 30 uncu maddesini tâdil eden 5020 sayılı kanuna ek olarak hazırlanmış bulunan kanun, dün Meclisle görüşüldü. 3 maddeden ibaret olan, fakat vatandaşları yakından alâkadar eden bu kanun teklifinin müzakeresi, tahmin olunduğu gibi uzun sürdü ve heyecanlı hitabelere sebep oldu.
On milletvekili aleyhte konuştu. Lehte konuşmak cesaretini yalnız Ankara Milletvekili Emin Halil Er-gun ile teklifi incelemiş olan komisyonun sözcüsü Salt Azmi Foyzi-oğlu gösterdiler.
Daha mat İdelerin okunmasına geçilmeden, milletvekilleri soz almak için adlarını yazdırmaya başladılar.
Milletvekillerinden bir kısmı teklifin başka kılığa bürünmüş bir zam demek olduğunu, esbabı muclbesiylo komisyon raporunun mâsumane edasına rağmen, himayeye muhtaç vatandaşların İstismarına elverişli bir metin taşıdığını, mantıki bir teselsüle ve hukuki esaslara dayanmadığın, yalnız gayrimenkul sahibi zenginlerin menfaatlerini korur şekilde hazırlandığını ve birçok boşlukları ihtiva ettiğini iddia eylediler. Diğer bir kısım hatipler de, henüz fevkalâde hallerin nihayet bulmamış oldu-ğunp. teklifin kabulü halinde teessüs etmiş lan içtimai nizamın bozulacağını. ev sahipleriyle kiracılar arasında bir sürü ihtilâflar çıkararak, mahkemelerin işlerini arttıracağım, insafsız ev sahiplerinin zavallı kiracılarını sıkboğaz edeceğini vo hattâ zenginlerin bilmeden kendi servetlerine düşman kazandıklarını belirttiler. Kiralara zam isteyen bundan evvelki teklif gibi bunun da Meclisin uyanık şuuruna çarpacağından emin olduklarını söylediler.
Ağır hücumlar
Bu arada, şahsi menfaatini düşünmüştür, diye teklif sahibine ve buna Alet olduğu için Karma Komisyona ağır hücumlarda bulundular.
Muhalefet saflarından yalnız Muammer Alakant, söz aldı ve bu münasebetle Hükümete çattı. O kadar önemli bir kanun konuşulurken, Hükümete mensup bir kimseyi Mecliste göremediğini, (bu sırada salonda yalnız Adalet Bakanı bulunuyordu) konuşacağını bildirerek, salona girmelerini istediği halde Bayındırlık ve Ekonomi - Ticaret Bakanlarının dahi gelmediklerini hatırlatarak, sözlerine başlayan Alakant, mesken buhranını önlemek için» Hükümetin bir türlü cezri tedbirlerle Meclisin huzuruna çıkamadığın, ev inşası için birçok teklifler yapıldığı halde, bunların ciddi olarak üzerinde durul-madığım söyledi ve Hükümetin bugüne kadar bu konu üzerinde aldığı tedbirlerin belirtilmesini istedi.
Alakant, ayrıca, Milli Korunma Kanununun yalnız fevkalâde haller için Hükümete yetki vermek maksadiyle çıkarılmış olduğunu, kanunun birinci maddesinde bıı hallerin umumî ve kısmi seferberlik, Devletin bir harbe girmesi ihtimali ve Türkiye

kalkan olarak kullanılıp kullanılmadığının. Ahmet Oğuz gelecek devre Marshal Yardımının % 25 indirilmesi ihtimaline göre hükümetin bütçe açığını kapatmak üzere dahilî istikraza mı, yoksa yeni bir vergi ihdasınA mı teşebbüs edeceğini sormuşlardır.
Tenkitleri müteakip sos alan Maliye Bakanı, Millî Savunma bütçesi nis-betinin % 56 dan % 32 ye İndireceğini açıklamış ve dış tehlikenin hâlâ zail olmadığına ve bu yüzden tam hazarı kadroya gidllemediğinc işaret etmiştir.
1950 - 1951 yılında Marshall Yardımının tenzili halinde bunun umumi olacağını ve Türkiycnirı bütçe açığını karşılamak üzere yeni bir vergi ihdasını düşünmediğini bildirmiştir.
Cumhuriyetini de alâkalandıran yabancı devletler arasındaki harp hali gibi üç noktada toplanmış bulun lüğünü 8öyliyerck, kiraların arttırıla-nııyacağı hakkındaki hükümlerin yeni bu kanunla tedvin olunmasını ve bundan sonra yukordaki hallerden hiçbiri rnevcııt olmadığı için, Milli Korunma Kanununun kaldırılması lüzumunu ileri sürdü.
Fuat. Sirmenln haber göndermesi üzerine, Başbakan Yardımcısı ve Bayındırlık Bakam, salona girerlerken, kanun teklifini müdafaa için söz alan Emin Halil Ergun, aleyhle bulunan hatiplerin, işi yalnız his cephesinden mütalâa ettiklerini, kehdlsınin ise yalnız hukuki bakımdan konuşacağını belirterek, kiraların arttırılmasına mâni ulan Milli Kurunma Kanununun, Anayasanın kabul ettiği akit ve tasarruf hürriyetine aykırı olduğunu, Medeni Kanun ve Borçlar Kanuniyle iki tarafın rızasını esas prensip olarak kabul eden Meclisin; şahsın mülkü üzerindeki hakkını tahdit eden hükümlerin bundan böyle de devamına göz yumamıyacağını söyledi. Bu sırada Konya Milletvekili Muhsin Adil, “Müzakere yeter!’’ kelimelerinden iba ret olan bir kifayeti müzakere takriri verdi. Başkan, daha beş kişinin söz istediğini, önergeyi reye koymadan, yalnız komisyon sözcüsüne, ve Hükümet namına Mecliste hazır bulunan Adalet Bakanına söz verildiğini bildirdi.
Sözcü Salt Azmi Feyzioğlu. kiracıları evden çıkarmanın veya kiralara zam yapmanın bahis mevzuu olmadığını, sadece kendiliğinden boşalan evlerin. yeni yapılanlar gibi serbest bırakılacağını anlattı ve komisyon tutanağındaki mucip sebepleri tekrarladı.
cevabenk
Adalet Bakanı, Muammer Ala-kanta cevaben, Hükümetin mesken buhranını önlemek ve hafifletmek için mühim tedbirler almış bulunduğunu, misal vermiş olmak için boş arsaların ucuz fiyatlarla vatandaşlara dağıtıldığını, mesken inşaatına krediler açıldığını, yeni yapılacak binaların 10 sene müddetle vergilerden ve inşaat malzemesinin. Gümrük resminden muaf tutulduğunu belirtti. Hükümetin Milli Korunma Kanununun vaz'mı icap ettiren hallerin bugün de mevcut bulunduğu kanaatinde olduğunu söyllyen Fuat Slr-men, Alakarttın veya Partisi aksi kanaatte ise, kanunun lâğvını teklif etmekte serbest olduğunu ilâve etti.
Bakanla Alakant arasında bazı münakaşalar olduktan sonra, başkan, kifayeti müzakere teklifini reye koydu. Teklif kabul edildi.
önergelerden teklifin en çok aleyhinde olan ret Önergeai reye konmasına sıra gelince, 15 milletvekili jıçık oyla yapılınasnı istedikleri için bu yola gidildi.
Neticede puslaların, iştirak eden 213 kişiden 119 unun beyaz. 79 unun kırınızı. 15 inin çekinser çıktığı anlaşıldı. Teklifin reddini isteyenler, I ekseriyetteydi. Fakat, nisap için 233 reyin kullanılması lâzımdı 213 iştirak, nisabı temin etmediğinden, oylama, çarşamba oturumuna bırakıldı.
Kimyagerler Kurumunun yıllık kongresi
Ankara 30 (Hususi muhabirimiz^ den) — Türkiye Genel Kimyagerler Kurumu, yıllık kongresi, bugün Halk- | evinde toplandı. Başkanlığa Doktor | Kimyager Rafet Nuri Koru seçildikten sonra, yönetim kurulu başkanı ı Ziraî Kimya. Profesörü tafendlyar1 Esat raporu okudu.
Müzakerelerde, ana tüzükte tadillere yapılması teklif edilmekte îdi.
Kabul edilen bu tadillere göre kimya öğretmenleri de kuruma asıl üye olarak alınacak, ölüm ve tam malûllük hallerini karşılamak üzere bir yardım sandığı kurulacaktır.
Celâl Bayarla Kâzını Özalpın tanık olarak dlnlennısine ve Reşat Aydınlının kefaletle tahliyesine karar verildi
Ankara 30 (Hususî muhabirimizden) — Suikat ihbarından arınık Denizli Milletvekili Reşat Aydtnlı’nın *u-ruşmasına bugün Birinci Asliye Ceza Mahkemesinde devam edildi.
Radyo Önünde plâkların dinlenmesine ait zabıt okunduktan sonra. Aydınımın avukatı; aynı bilirkişiler tarafından tespit edilen İki ayrı plâk zaptı muhteviyatında değişiklik bulunmasına ve bilhaasa başka l>lr bilirkişiye yaptırılan altı satırlık bir «tespit) de esasa müessir kelime noksanlıkları görülmesine binaen bunların mahkemece muteber bir delil addedilip edilmeyeceğine karar verilmesini, ve müekkilinln tahliye edilmesini isteyen bir dilekçe okudu. Aydınlı da: • Adalet zuvuh ihi»’ Plâklar, adak te bir kanaat verememektedir Delil diye ileri sürülen hu acayip şeylerde vuzuh diye bir şey yoktur Bu iş İyi tertip edilmemiştir Dâva, delilsiz olarak devam etmektedir.,, dedi
Yargıç. Aydınlıya plâktaki sesin kendi hci>İ olup olmadığını sordu ve sarih cevap istedi. Aydınlı,: “Her halde benim sesim değil, benim sesim çok gürdür., dedi. Savcı yardımcısı; “Aydınlı tesrii masuniyetini hüsnü İstimal ettiler mi bilmem. Fakat kaza masuniyetini suiistimal ediyorlar. Bütün devlet teşkilâtı bir olmuş da Aydınlı hakkında dâva tertip etmişler. Bu vehmin tâ kendisidir. Bir bühtandır... mukabelesinde bulundu. Ve şahitlerin dinlenmesine devam olunmasını istedi.
Müteakiben millî emniyete mensup memurlardan dört tanık dinlenildi. Milli emniyet başkanlığında duruşmaları plâğa alan tanık Mnzhar Eyhür Cumhurbaşkanına suikastta bulunmanın kolay olmadığını, Celâl Boyarın İfna veya imha edilerek suçun Halk Partisinin üstüne atılacağı ve bundan da M. Partisinin İstifade edeceği etrafında konuşulduğunu söyledi.
Pllâkta sesin iyi duyulmaması sebebi seslerin yükselip alçalması olduğunu izah etti. t
Tanıklardan Necmeddln, ve diğerleri Reşat Aydınlının millî emniyet başkanı tarafından davet edildiğini, bu tanıkla diğerleri buluşmalar hakkında bilgileri olmadığını söylediler.
Müteakiben pllâkların delil sayıııp sayılmadığını hükümden evvel bildirmenin hem gayrı caiz, hem gayrı mümkün olduğuna, millî emniyet teşkilâtının vazife ve salâhiyetleri ha kakındaki yazı cevabı gelmediğinden tekidine, Rüştü Oktar’a yeniden tebligat yapılmasına. Balıkesir Milletvekili Kâzım Özalp ile, İstanbul Milletvekili Celâl Bayar’ın tanık olarak dinlenilmelerine ve Reşat Aydınlının 1000 Ura nakdi kefaletle tahliyesine karar verildi ve duruşma 7 şubata bırakıldı.

Fena hava devanı ediyor
Dün de gnbR.htn.n itibaren kor. zaman ınmnn sulu sepkeme ve yağmur* çevirerek devam etmiş ve bu yüzden de şehrin ana. caddeleri sulu kar yığınları altında kalmış ve yaya yolcuların yürümek ImkAnlan Adetr tamamen kaybolmuştur.
Kar yüzünden vapur ve uçak seferlerinde de aksaklıklar olmuş ve ancak akşama doğru, temizlenebildiği için u-çaklar Yeşilköy Hava Alanına inebil-mlşlenllr. Bu arada Air France uçağı havanın müsait olduğu bir zamanda meydana İnebilmiş ve gene bundan istifade ederek yolcularım acele alnrak hareket etmiştir.
Bundan başka, Edime - leuınbul Kara yolunda da ehemmiyetli tehlikeler olmuş, piiznr akşamı faeıln^ız devam eden kar yüzünden kapanan yollar, otöhitta seferlerine mevdan vermemiş ve birçok otobüs yolda kalmıştır. Yolcular soğuk yüzünden donmak tehlikesi geçirmişlerdir
Rize vapurunun iaşe işleri
Rize vapurunun İaşe İşlerinde yolsuzluklar vuku bulduğu Denizyolları İdaresine ihbar edilmiştir. Teftiş heyeti bu hususta tetkikler yapmaktadır. İhbarın doğru olup olmadığı bu tetkikler neticesinde anlaşılacaktır. ’
Balıklı Verem Hastahanesi 400 yatağa çıkarılacak
Yakında Balıklıda açılacak olan J00 yataklı venl verem hasta hanesinin 4OO yatağa çıkarılmasına Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğünce teşebbüs edilmiştir Yeni hastahııne binalarının civarında bulunan paviyonlarm da bu İşe tahsisine tavassut etmeıd Sağlık Bakanlığından İşlenmiştir
Belediye Mahkemesi işe başladı
Fatih, Eminönü ve Beyoğlu nnntakala-rındûki belediye cezalarına ait İtirazları tetkik edecek olan Eminönü 4 Üncü Sulh Ceza Muhkeme.51 kadın adliyecilerimizden Zübevdo Yeğen in hAklmlIğl 11c VıLıyct nıkaKindnki Tomruk binasında faaliyete geçmiştir.
Hakkına razı olmıyan şoförlerle mücadele başlıyor
6 ncı fctıbe Müdürlüğü halka: “Şoförlerle münakaşa etmeyin, onlar *lzr İyi muamele etmeye mecburdurlar*' diyor.
Altıncı Şubo Müdür Vekilliğine tâyin olunan Eminönü Kaymakam Muevini Orhun Eyllboğlu seyrüsefer nizamname-sln(le bazı değişiklikler yapıirnauı k,in belediye nezdindn tekliflerde bulunmuştur. Bunlara göre, çalışma saatleri 8.3ü İle 18 arasına alınmıştır Dolmuş ücretleri ve bunların gîdoreği İstikametler teshil edilmiştir. Yakında dura kin ra birer levha asılarak m ile tarlan HAn edilecektir,
Ayrıca bu levhalara şu şekilde bir I-kaz da yazılmaktadır; "Dikkat! Şoförlerle fazla münakaşa etmeyin. Onlar her zaman size iyi muamele etmeğe mecburdur; vereceğiniz para saatin gösterdiği ücretin iki misildir. Şoförlerin herhangi bir zorluk göstermesi karşısında 42154 ve 42170 numaralara telefon ediniz...
Altıncı Şube, seyrüseferin kısa bir zamanda düzene konulması ve taksilerin sıkı bir kontrol altına aimması için gayret göstermekte vo günde 300-400 takat Ani olarak muayene edilmektedir.
Demokrat Parti İstanbul
11 Kongremi 17 şubatta toplanacak
Demokrat Parti İstanbul teşkilatı il kongresi hazırlıklarına devam etmektedir. Haber aldığımıza göre son ilçe kongresi olan Eminönü kongresi 7 şubat sah günü 11 merkezinde yapılacak ve İstanbul 11 kongresi de 17 şubat cuma günü toplanacaktır.
Feshane yangını mesulleri
Feshane Fabrikasında çıkan yangın tahkikat! İle meşgul ehlivukufun raporu üzerine savcılık harekete geçmiş ve ambar memuru Meftun ve müstahdemlerden Muzaffer ve Abdullah haklarında tedbirsizlik ve dikkatsizlik yüzünden yangına sebebiyet vermek suçundan ilk tahkikatın açılmasına karar vermiştir.
Avrupa ve dünya basın federasyonu düşüncesi Avrupa ve Dünya Federasyonu Fikrini Yayma Cemiyetinin teşebbüsü ile Bordo Üniversitesi Hukuk Fakültesi profesörlerinden ve Siyasî Etütler Enstitüsü Müdürü Maurlce Duverger, bugün saat 18 de Parkotelde bir basın toplantısı yapacaktır. Profesör, bu toplantıda basın mcnsuplarlyle dünya federasyonu fikri etrafında konuşacak ve sorulan suallere cevaplar verecektir.
Çorum’un yolcularını Cumhuriyet vapuru götürecek
Kuruçeşme Önlerinde Firuzan Vapuru İle çarpışarak bir kaç yerinden ohem-mlvetalz yaralar alan Çorum Vapuru 10 gün zarfında tamir edilerek sefere ^t-ektir. Bu vapurun yolçularım müzdeki perşembe günü Karade» -
reket edecek olan Cumhurivel Vn u
götürecektir Zumr ziyan İçin gere formaliteler vukuf ehlince teshil •• »ı inektedir.
Nöbetçi Muvvihk hâdiseye el k »ş ve tahkikata başlamıştır. Bu tnh’ t sonunda hâdisenin hakikati mcMdr i ı-kncnklır.
Seyyahlar dün gittiler
Evvelle! gür, şchrlınlza gelen Atlantic Vapuru dün saat 13 te llmahımızdım ar. Hımıştır. Turistler dün sabah çam* t gezmişler ve bazı mubayaalarda bulunmuşlardır. Fakat çok fena bir tesadüf eseri olnrak şehrimizin karlı ve yağmurlu hava dolnyısiylc en berbat bir gününde niırıâsı ve sokakların sud»“ geçilmez bir halde bulunması dolavısiv* le istedikleri gibi gezmek imkânını bu-tfi.fnanıışlar ve t»tnnbulun bedii ve tabiî güzelliğini güneşli bir havada görememekten mütevellit bir teessürle ayrılmışlardır. Şehrimize bıraktıkları döviz miktarı 60.000 Türk lirası civarındadır.
İstanbul Savcılığında değişiklikler
İstanbul Savcılığında bazı değişiklikler olmuştur. Şehrimiz yargıçlarından Ziya lskenderoğiu» Süreyya Soysal, Zeki Sert İstanbul Savcı Yardımcılığına, İstanbul yargıç yardımcılarından Doğan Akman da Üsküdar Savcı yardımcılığına tâyin edilmiştir.
Tıp Fakültesi talebelerinin teşekkürü
Sağlık Bakanlığının tavassutu ve Şehir Meclisinin knrariyle Tıp FakültMİ kliniklerinin toplanması cümlesinden o-lun Şişli ve BakırkÖyden Haseki ve Cerrahpaşa hastahanelerlnc nakledilen çocuk ve sinir kliniklerinde derslerin boş i ama sı münasebetiyle, Tıp Fakültesi Talebe Cemiyeti Sağlık Bakanlığını ve Şehir Meclisine birer teşekkür telgrafı göndermiştir.

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 62 -
Hayatın bütün hâdiseleri karşısında kayıtsız ve alâkasızdır. Zira, bunların mâna ve mahiyetlerini takdiı- etmek; bunlar lehinde veya bunlar aleyhinde icabına göre bir vaziyet almak için insanın muayyen bir fikir sahibi olması lâzım gelir. Vali bu sözü bana bir şaka tarzında söylemeyip de düşünerek, inanarak söylemiş olsaydı, onu takdir eder, onunla münakaşaya girişmekten büyük bir zevk duyardım. Halbuki, Beyefendi Hazretlerine, dört kan almak veya almamak; nikâhı şeriata veya Medeni Kanuna göre kıydırmak veya kıydırmamak vız geliyor; bunlar, ona bahse değer şeyler gljıi görünmüyor bile. Ama bu yalnız bizim Vali’ye mahsus bir hal mi ? Böyle olsa öper de başıma koyardım. Daha doğrusu “Ne yapalım; bu Vilâyet'in talilne vurdum duymaz ve hiçbir şeyi ciddiye almaz herifin birini göndermişler. inşallah; yakında defolur gider de yerine bir iyisi gelir.” der geçerdim. Halbuki, heyhât! Memleketi ve inkılâp dediğimiz şeyi tehdit eden tehlike bu kadar mevzii değildir. Hepimizin mukadderatını içine alınış bu koca devlet binasının her katında, her odasında, her hücresinde büyük veya küçük her mesuliyet makamında böyle bir alaycı adam oturuyor. Olmaya ki, bunlardan birine gidip de ciddi bir meseleden bahsetmeğe veyahut herhangi bir memleket problemi hakkında bir fikir, bir nokta!
306
nazar İzahına kalkışsanız, derhal karşınızdaki zatın dudakları İstihfafla bükülmeğe, gözleri ufalıp ufalıp birer pire gibi deriniz üstünde dolaşmağa başlar. Siz buna rağmen yine bir saat iki saat söylersiniz, söylersiniz. Sonunda ne bir "Evet!”, ne bir “Hayır!”. Ama ahbaplık, arkadaşlık, yarenlik nişanesi mİ dediniz? Bini bir paraya... O omuz okşamalar, o arka sıvazlamalar, o sizi. — kolunuza girip — merdiven başlarına kadar geçirmeler!., Herif âdeta bir yaramaz çocuğu avutur yahut da bir akıl hastasını savuşturur gibi haller alır. Sen de gidip gideceğine bin pişman, daha doğrusu yaptığın İşten mahcup küskün yerine dönersin.,,
Namuık Ahmet, birden aklına çok mühim bir şey gelmiş bir insan telâfiyle Halil Ramlz’e dönüp:
”— Bilir misin, dedi. Senin Neşet Sablt'le aramızda geçeni?
“— Neşet Sabit neden yalnız benim oluyor?
H— Haydi, bizim Neşet Sabit diyelim; dostumuz vekil tâyin olunduktan iki üç ay sonra idi. Hatırlasın; o mesele için Ankara’ya gitmiştim ve giderken kendime ait binilir lüılü dert arasında — sana kaç kere bahsedip de hâlâ okuyamadığım — bizim şu meşhur ”KÖy teşkilâtı,, projesini de yeni Dahiliye Vekilimize arz için yanıma almayı unutmamıştım. Bir defa muhterem dostumuz işinin çokluğundan beni bir hayli bekletti. Nihayet, bir pazar, öğle yemeğine evine dâvet etmek lûtfunda bulundu. Biz projeyi koltuğumuzun altına alarak ve kendimizi çoktan muradımıza ermiş farzederek sevinç ve ümitle dolu senin — pardon! — bizim Neşet Sabıl’in köşküne koştuk İçimden “Eğer meramımı buna da anlatamazsam, kime ania-tablrim?” diyordum. Zira kim ne derse desin, 307
Neşet’in Belediye lntihabatı iğinde gösterdiği bütün o karakter zaaflarına rağmen, senden sonra, kendime en yakın fikir arkadaşlarımdan biri olduğuna İnanmakta garip bir ısrarım vardı. Beni koltuğumun altında bir serviette le görünce malûm olan o babayani tavriyle: “Ne o! Yine bana bir şeyler mi okuyacaksın?., dedi. Fakat, öbür yandan, keskin zekâsı, ona. bu sözden alındığım zannını mı verdi nedir, hemen kendini toparlayıp: “Gerçi, ufkumun açılmasına da çok ihtiyacım var ya! Ah, bu hükümet İşleri. insanı öyle bir mengene içine alıyor; insanın öyle bir soluğunu kesiyor kl..„ gibi lâflarla gönlümü almaya çalıştı. Sonra elimden tutarak “Gel. Hanım ininceye kadar sana evi göstereyim. Epeyce değişiklik bulacaksın!,, dedi. Yeni yaptırdığı Fumoir’ını bir hayli genişlettiği yemek odasını gösterdi, OrAdan yarı ser, yarı veranda şeklinde bir camckânhğa çıktık.,,
Neriman Hanım, bahsin gittikçe ciddileşip ağırlaşmasının önüne geçmek İçin:
“— “Camekânlık,, lâkırtısını da yeni işitiyorum, Bu da mı “Dil Cemiyeti,, nin icadı? dedi.
Lâkin, Namık Ahmet’le Halil Ramlz arasında, bir kere, Neşet Sabit’e dair bir bahis açıldı mı, buna bir üçüncllnün karışmaaına imkân kalamazdı. Nitekim bu sefeı de Dr, Namık Ahmet, karısının ne dediğini Işitmemezliktcn gelerek sözüne devam etti:
”— Buradan da bahçeye çıkılıyor. “Sana, biraz da bahçemi göstereyim!,, dedi. Biz de “Pekâlâ!., dedik. Çimepler, çiçekler, meyvah meyvasız ağaçlar; hattâ bir takım aunl kuskâd’-larla magaracıklar... Hepsini gördük, seyrettik. “Oh, oh; maşallah ne de hoş, ne de güzel!,, dedik Fakat bizim aklımız hep "Köy teşkilâtı,, projesinde idi. Kendimi tutamayıp hâlâ kollu-.308
■ I ■■ ■ ■ ■■■■■■■■■(■
ğurnun altında taşımakta inat ettigmı Servi^ttt *• İme vurarak: "Vallahi; dedim. Ne yapsan, ne etsen nafile! Ben sana bunu mutlaka okuyacağım!,, Benzi sapsan olup eli ayağı titremeye başladı demiyeceğinı ama, her halde, epeyce bozuldu. Gülümsemeye çalışarak: “Bilirim; elinden kurtulmak güçtür. Ama, şunu yemekten, kahveden sonraya bırakalım!,, dedi. Yemek yendi; kahveler içildi; hattâ kahvelerle beraber bilmem nereden hediye gelmiş, bilmem kaç yıllık konyaklar da içıjdi. Hanımefendi, bizi yalnız
bırakıp kapıdan çıkar çıkmaz ben de servletle’iml açıp makinede beyaza çekilmiş yüz elli tane eaericedU kâğıt tomarını masanın üstüne serdim.,,
Namık Ahınet’de. ideal ve aksiyon adamlarının pek azına nasip olan bir müsamahalı, nükteli ve kalenderce konuşma vergisi vardı. Hattâ, bazan en ciddî bahisleri bile o kadar hoş ve eğlenceli bir şekle sokarak anlatırdı ki, din-liyenler gülmeden kırılırdı. Nitekim, bu sefer de hayatının en büyük hayal çöküntülerinden birini teşkil eden bu hâdiseyi bir “Karagöz,, oyunu haline sokuyor ve bu oyunda, bütün "SmıZc realizm,. İ, bütün kasaba şaklabanlıkları ve bütün Amiyane kurnazlıklariylo Neşet Sabit e, bir nevi Karagöz rolü vermekle kalmıyor: kendi üzerine de ukalâ Hacivat’ın gülünç ve izaç edici şahsiyetini yükleniyordu:
”— Bu kâğıt, tomarını görünce, bizim Neşet Sabit in gözleri fal taşı gibi açıldı. “Aman birader, bu, akşama kadar okumakla bitmez! dedi. Sen, gel de şunu bana bırak. Boş vakitlerimde rahat rahat tetkik edeyim.,,. "Bırakamam; dedim. Bilirim ki, sen bunu dosyalarından birinin içine koyar ve unutur gidersin. Benim böyle kaç tane projem, kaç raporum, kaç 309
lâyiham ait olduğu vekâletlerin Archlvea’lerln-de Tutankamon’un mumyasından daha paslı, daha küflü bir tarihi vesika haline girmiştir-Hele “Sıhhat ve tçtimaî Muavenet Vekâleti,, şu kafanın bütün mahsulâtını bir “Gayya kuyusu,, gibi yutmuş, yutmuştur. Yeter artık, hep boşlukta bağırmadan, hep kendim söyleyip kendim dinlemeden bıktım, usandım. İşte, sana bir memleket dâvası getiriyorum; onu seninle karşı karşıya münakaşa etmek istiyorum. Ya ben haklı olduğumu size ispat edeceğim; ya siz benim vâhimeler ve hatalar içinde puyân bir hayalperest, bir cahil, bir meczup olduğumu ispat edeceksiniz. Bunun Üzerine ben de artık bir daha ağzımı açmamak ve kliniğimde, dispanserimde kapanıp kalmak karariyle huzurunuz dan çekilip gideceğim. Bana safderunluk, coşkunluk ve fazla optımlsthk gibi bir takım kusurlar atfedebilirsiniz, ama. hiç biriniz — ve hele sen kafamın ilmi Formatioıı'dan mahrum olduğu iddiasında bulunamazsınız. Ben müsbet deliller önünde eğilmesini bilen bir adamım. Ve izzetinefsimi müdafaa için de olsa, (mugalâta) demlen paslı silâhı elime almaya aslâ tenezzül etmem. Lâkın, bütün söylediklerim, yazdıklarım karşısında bu sükût; bu derin, bu şahane, bu cihangirAne sükût yok mu? İşte, beni çileden çıkaran şey, budur.», Neşet Sabit’i epeyce sersemleştiren bu şiddetli mukaddemeden sonra derhal kâğıtlarımı kavrayıp okumaya başladım. Hem okuyor, hem de, arada bir, föz ucly-le yüzüne bakıyordum. Evvelâ, beni dikkatle dinler görünmeye bir hayli gayret etti. Fakat, bu hali çok uzun sürmedi; yavaş yavaş gevşemede, dağılmada olduğu seziliyordu.
(Devamı var)
310

51 Ocak 1950
Y E N t İSTANBUL



G U N U N
EKONOMİK
Bahçekapı şubesinin açılması münasebetiyle

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası
ve zirai sahadaki çalışmaları

Ziraat sahasında Bankanın göreceği yeni işler vardır
T. C. Ziraat Bankası Bahçekapı Şubesi dün merasimle çalışmağa açılmıştır. Bu merasime ait haberleri bu sahifenin mukabil ve mûtad sütunlarında okuyucularımız bulacaklardır. Bu vesile İle en eski kredi miiesscsemiz olan Ziraat Bankası üzerinde durmakta fayda görü yoruz.
Gerçekten Ziraat Bankası bugün yurdumuzun en eski bankası ve Adeta millî bankacılığımızın anası olmakla kalmıyor, açılma merasiminde Valimizin belirttiği gibi, yurdun her köşesine yayılan maddi ve mânevi hu-zuriyle Türk köylüsünün ihtiyaçlarına, elden geldiği kadar, cevap vermeğe gayret ediyor.
Bugünkü Biraat Bankasının temeli 1863 yılında Tuna Valisi merhum Mithat Paşa tarafından atılmıştır. Tunada doğan Ziraat Bankasının ilk adı "Memleket Sandığı” idi. Bununla bankadan çok, kooperatifçiliğin tohumu atılmıştı. Ancak zamanla büyüyen bu teşekkül bilhassa Cumhuriyet devrinde gelişmiştir. Gerçekten Cumhuriyet Rejimini kuranların ilk el attıkları mevzulardan biri de Ziraat Bankası olmuştur. Lozan sulhunu müteakip. İsviçrenin Lozan Üniversitesi profesörlerinden Leon Morf, Umumi Harpten darmadağınık çıkan bankayı yeniden kurmağa memur edilmiş ve kısa zamanda bu eski müessese kendini toplamış ve devamlı surette gelişerek bugünkü durumuna erişmiştir.
daki kanun görüşülürken ve Ziraat Bankası, milli iradenin en yüce tecelli mercii olan Büyük Millet Meclisinin teveccühüne mazhar olmuştu.
Bu takdirler Ziraat Bankasının memleket ziraatı İçin oynadığı faal rolü belirtmeye iyi bir vesile teşkil ettiği için burada murakabe raporunda önemli gördüğümüz noktaları a-lıyoruz:
Yüksek Murakabe Heyetinin raporu
Prof. Leon Morf'un bir hâtırası
1948 yılı daha evvelki yıllara kıyasla verimli bir yıl olmakla beraber bu sene zarfında memleketin bazı bölgelerinde kuraklık, don ve seylâp gibi âfetler yüzünden mıntakavi şekilde mahsul azalmaları görülmüştür. Bu durum karşısında Ziraat Bankasının yüklendiği müstahsil menfaatlerini himaye ve çiftçiye yardım vazifeleri hem istihsal fazlasını kıymetlendirmek ve hem muhtaç köylüye kolaylık göstermek suretiyle iki misli artmıştır. Banka istihsal fazlalığı karşısında doğan satış zorlukları do-layısiyle verdiği kredileri tahsil ede-miyerek tecil mecburiyetinde kaldığı gibi zarara uğrayan çiftçilere tohumluk yardımı için Tarım Bakanlığı emrine ayrıca kredi açmıştır.
Bankanın ziraat sahasına sağladığı istihsal ve sürüm kredileri yekûnu 1948 de 237,3 milyonluk bir sayıyı bulmuştur. Banka bu kredinin tevzi-inde sırasivle gıda maddelerinin arttırılması, ihracat maddeleri, milli sanayi ham maddeleri. meyvacılığın teşviki, çiftçilerin donatım ve arazi ihtiyaçlarının teminine yardım konularını nazarı itibara almıştır.
% sini teşkil eden müteselsil kefalet kredileri 1948 sonunda 96.5 milyon liralık bir bakiye devretmiştir. Buna göre 1918 yılı içinde müteselsil kefalet kredisinden faydalanan müstahsil sayısı 831 bin olup bu kredi 38-11 408 lira arasında değişmektedir. Çiftçi adedinin 90 a yakın hiı kısmına 160 liradan aşağı bir kredi isabet etmektedir Tatmin etmeyen bu rakam karşısında banka plâsman hacminin yükselmesinden ziyade bu plAsmandnn müstahsilin hissesine düşen miktarı yükseltmek tarafına gitmektedir. Bu sebeple hububat için dönüm başına verilmekte olan 4 Hra kredi şimdi 10 liraya çıkarılmıştır.
Sürü sahiplerine verilen krediden 22.383 süvü sahibi faydanmış ve bunlara 3.6 milyon Hra ikraz edilmiştir. Bu kredi 45 lira ile 6526 lira arasında değişmiştir. Hayvan sahiplerinden yarısından fazlasına 100 liralık kredi temin edilememektedir.
Tarım-Kredi ve Tarım-Satıs Kooperatifleri
bir

Avustralyoda :
Sidney (Hususi - Reuter) — Millî Yün Satış Komitesi. Avustralyanın 1949-50 yün rekoltesini, beheri 400 librelik 3.485.000 balya olarak tahmin etmektedir. Bu rakam, haziran tahminlerine nazaran 55.000 balya fazladır.
Birleşik Amerikoda :
New-York ı Hususi - Reuter) — Şundıkı tahminlere görer hu yılın pamuk istihsali geçen senenin rekoltesinden fazla olacaktır. 1949 yılında pamuk üzerine kredi bir evvelki yıla nazaran düşük iken, hali hazır haftalık ikrazat yekûnu, geçen nenin haftalık vasatisinden çok tün bir rakama varmıştır.
sc-üs-
Bu inkişafın bilânçosunu vermeden önce, profesör Leon Morf un, Ziraat Bankası için olduğu kadar fedakâr Türk bankacılarının da şeref levhasına yazılması lâzım gelen bir hâtırasını buraya nakletmek istiyoruz: İsviçreli profesör, dört harp yılında teftiş ve murakabeden uzak kalmış, hattâ merkezle irtibatı kesildiği için kendi kendini idare etmiş yüzlerce şubenin hesabını yaptırmış, kontrol ettirmiş ve bütün bu muamelede hiç bir aksak noktaya rastlamamış. Kendisine: “—Türkler hakkında ne düşünürsünüz? Onları nasıl bilirsiniz” diyen İsviçrenin İllustrâ gazetesi muhabirine bu hâtırayı naklediyor ve "Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar dürüst bir müessese ve bu kadar namuslu bir memur kütlesi tasavvur olunamaz” neticesine varıyor.
İşte Mithat Paşa ile beraber bugün rahmetle anmak vesilesini bulduğumuz Ziraat Bankasını geliştirenler, böyle bir kadrodur.
Bugün işi ellerinde tutan genç bankacılarımızın da, ağabeylerinin yolunda başarıya doğru gittiklerini son defa bankayı teftiş eden yüksek murakabe heyetinin raporunda görmekle seviniyoruz.
Banka 60 inci hesap yılı olan 1948 İçLn umumi murakabe heyetinden sonra İktisadî Devlet Teşekkülleri Umumî Heyeti adına hazırlanan raporda da lâyık olduğu takdiri bulmuştur. Genelkurul tarafından seçilen komisyon Ziraat Bankasının çalışmalarını ‘/mâksatlanna emin adımlarla yürüyen ^nizamlı, müstakar bir teşekkül vaziy araetmekte” cümlesiyle ifa-ffimfllgtedir. Sermayesinin 300 aya yükseltilmesi hakkm-
İstihsal, sürüm ve satış kredileri
2814 sayılı kanuna göre taksitlen-dirUmiş olan rV 3 faizli tarımsal kredilerin azalması banka hesabına büyük bir başarı sayılmaktadır.
Tarım Kredi Kooperatifleri kredileri 1948 yılı sonunda 67 milyon liraya yakın bir bakiye göstermektedir. Banka 1948 yılı İçinde memleketteki kooperatif şebekesine 30 kooparatif daha ilâve ederek bunların sayısını 866 ya çıkaımıştır.
Tarım satış kooperatifleri birliklerine açılmış olan kredi umumi yekûn içinde 16,75 % nispetinde yeı tutmakta ve 40 milyon liraya yaklaşmaktadır. Bunun 3,3 milyonu açık kredi, mütebakisi teminatlı kredidir.
Çiftçiye toprak ve hayvan mahsulleri mukabilinde verilmekte olan krediler bakiyesi 1948 sonunda 11,5 milyon liradır. Bu kredinin teminatını teşkil eden mahsuller arasında en ö-nemli yeri tütün işgal etmekte, ondan sonra birer milyon raddelerinde olmak üzere çeltik ve pirinç ile pamuk ve koza gelmektedir.
Hindistanda :
Yeni DelhJ (Hususi - Reuter) — Hindistan Endüstri Bakanının bildirdiğine göre, Hint Hükümeti, bu sene ocak ayı ile haziran avı arasında yabancı memleketlerden 1 milyon balya pamuk satır almak için döviz tahsisine karar vermiştir.
Bakan sözlerine ilâveten, en son ticarî tahminlere göre, bu mevsim i-çln Hint pamuk mahsulünün daha önce tahmin edildiğinden daha fazla o-lacağını bildirmiştir.
İnqilferede :
Bradford ıHusuai - Reuter) — A-vustralyada yün fiatleriuin yükselişindeki sürat bura piyasasında taktp edilememekte ve bu yüzden birçok fabrikalar piyasadan çekilmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan, ilerideki fi-at hareketlerini tehlikeli gördükleri için, tüccarlar da uzun vAdeli işlere girişmekten yekinmektedirler.
Ticari mehafılin tahminlerine Avustralya ve Yeni Zelândada devamlı ve sağlam yükselişler,
fiatlerini 1920 rekoruna ulaştıracaktır. Ayni mahfiller, taleplerin sağlamlığına dayanarak, 1921 yılındak'ne benzer bir sukuttan korkmağa mahal bulunmadığını ifade etmektedirler. Tiftik piyasası da yünün tesiri altında ve sağlam durumdadır.

Italyada :
Milâno yan ipek layısiyle, manyaya
satılmıştır, na mukavemet yüzden, esasen az olan stokları erimektedir. 1949 koza stokları tükenmiştir. Fakat talep tamamiyle Karşılanmamış bulunduğundan, ipek üzerine muamele yapanlar, ellerinde bir miktar mal bulunan spekülatörlere müracaat etmektedirler. Bazı fabrikatörler kozaya daha yüksek fiatter ödemeğe hazırdırlar.
goıe, vâki yün
(Hususi - Reuter) — Ital-fiatlerl talep fazlalığı do-yükselmektedir. Batı Al-nıühim miktarda ham ipek Dokumacılar fiat artışı-göstermekte ve bu
bir de kredi-
içinde
Ziraat Bankasının istihsal kredileri: ipotekli, müteselsil kefaletli, sürü sahipleri, % 3 tarımlı krediler, tarım kredi kooperatifleri ve zirai donatım kurumu olmak üzere altı bölüme, sürüm ve satış kredileri de: Tarım satış kooperatifleri, toprak ve hayvan mahsulleri mukabili krediler, çiftçiye menkuller mukabili kredi adiyle Üçe ayrılmakta ve bunlar arasında zirai sanatlar ve teşebbüsler leri yer almaktadır.
Bankanın zirai plasmanları
istihsal kredileri yıl sonunda yekûnun 78,24 % üne muadil olmak üzere 184.4 milyon liradır. Sürüm ve satış kredileri ise 51,1 milyon lira ile geri kalan 21,71 % yi doldurmaktadır. Ziraat sanatları ve teşebbüslerine ayrılan kredi 140 bin lira gibi ufak bir meblâğ halindedir. Banka 1949 yılı içinde bu sahadaki imkânları arttırmak üzere mütehassıslara tetkikler yaptırmış ve bu eksikliği telâfi yoluna girmiştir.
İstihsal kredisi içinde yer alan arazi ipoteği mukabili kredi 12.8 milyondur. Arazinin ipotek muamelelerinde ki zorluklar ve tasarruf kayıtlarındaki karışıklıklar aslında sağlam bir teminat olan arazi ipotek kredisinden gereği gibi faydalanmaya imkân vermemektedir. Banka toprak değer baremindeki kıymet esaslarını ve mahsul baremini tâdil suretiyle çiftçi lehine daha müsait bir vaziyet hazırlamaya muvaffak olmuştur.
Zirai plâsmanlar yekûnunun 40.96
Ziraat sahasında
Bankadan beklenen işler
Ziraat Bankasının tarım alanındaki çalışmaları hakkında izhar edilen dilekleri şöylece hulâsa etmek mümkündür.
1 — Zirai kredilerin bilhassa küçük çiftçilerin kalkınması İstikametinde teksif edilmesi,
2 — Tütün üzerine verilen kredinin yalnız kalite tütünlerine tahsisi,
3 — Çevirme, donatma, meyva ve sebze yetiştirme, arı yetiştirme kredilerinin İnkişaYı hususunda banka tarafından gösterilen gayretlerin çoğaltılması,
4 — Sürü sahiplerine verilmekte o-lan kredinin memleketimizin hayvancılık imkânlarlyle mütenasip şekilde genişletilmesi,
5 — Tarım kredi kooperatiflerinin personel, muhasebe, kontrol ve İdare bakımından tekemmül ettirilmesi. Tarım satış kooperatiflerinin banka ile münasebetlerinin ve iç idarelerinin daha sağlam esaslara bağlanması ve bu kooperatif teşkilât ve muamelâtının Ticaret Bakanlığı adına umumi murakabe heyetince tetkiki hakkında geçen sene ileri sürülen temenninin bir an evvel yerine getirilmesi
Mısırda :
Kahire, (Hususi - Reuter) — Ticaret ve Endüstri Bakanının riyasetinde toplanan bir komitede, fiyatları İndirmek için pamuklu mensucat ve iplik üzerindeki gümrük vergilerinin indirilmesi teklif edilmiştir. Komite, yerli dokumaların maliyet fiyatlarını düşürmek ve ihracını arttırmak ve bu maksatla Hindistandan pamuk İthal etmek mevzuları etrafında da görüşmüştür.

Bankası Bahçekapı Şubesinin girişindeki Mithat Pasa buatu
Ziraat
• T?!
HAREKETLERİ
tzmirde bir
ihracatçı firma tecziye edildi
İzmir 30 (Husul, muhabirimizden) — Kuru Meyva İhracatçıları Birliği Umum! Heyeti bugün öğleden sonra yaptığı toplantıda (Ruhi Şermi) firması hakkında, verilecek kararı müzakere etmiştir. Bu firma, kontrol ettirmediği hususi tip bir incir partisinin kapaklarının ters tarafına standart markalarını ve kutular üzerine kontrol damgasını vurarak ihracına teşebbüs ettiği bir gece şatlar üzerinde yapılan teftişte anlaşılmış ve tutulan zabıt üzerine. Kuru Meyva Biîllğı İdare Kurulu firmanın tecziyesine karar vermişse de bu kararın ancak umumi heyetçe alınabileceği o zaman tebliğ edilmişti.
Umumi heyette bugün bu iş müzakere edilirken, firma adına bir a-vııkat salona gelerek firmanın durumunu açıklamak istemişse de buna lüzum olmadığı kongre başkanı tarafından tebliğ edilmiştir. Firmanın bir ay müddetle İhracatçı Birliğinden ihracına ve tabıatıyle bu müddet zarfında ihracat yapamamasına da karar verilmiştir,
YENİ İSTANBUL’un notu—İncir maddesinin ihracı 3018 numaralı kanuna göre, diğer kontrollü mallar gibi henüz devletçe murakabe altına alınmış değildir. Şu kadar ki geçici kanunun 7 nci maddesine göre, kurulmuş bulunan İhracatçılar Birliği, bütün âza-aınca riayet edilmesi lâzım gelen bir kararla incir standarizasyonuna başlamış ve bu işte müeyyideler vazetmiştir. Bahis mevzuu firmanın durumu hu karara muhalif harekette bulunmaktır. Cezası (la, kararın müeyyidelerine uygun olarak, Birliğin yüksek organı olan genel kurulca rilmiştir.
İhracat ticaretimizin dürüst ve İçsiz sevkıyat esasına dayanarak üşmesini arzulaınıyan tek vatandaş tasavvur olunamaz Bu hâdise, ihracatçı tacirlerimizi mevzularında (!a-hn dikkatli ve uyanık olmağa ve memleket menfaatleri İle şahsi kazançlarını telif etmeğe sev’ketse yeridir
Unutmamalıdır ki dış pazarlardaki milletlerarası rekabet, ancak mâkul fiat ve teklif olunan malı alıcının beklediği vasıfta göndermekle bertaraf edilebilir.
• • > • •
en
ve-
hl-
ge-
Samsun tütün
piyasası açıldı
Samsun, 30 (A. A.) — Günlerden beri beklenen Samsun tütün piyasası bugün saat 10 da Tekel merkez binasında Vali Vekili. Amerikan firmalarının müdürleri, tütün alıcıları ve yüzlerce tütün ekicisinin iştirakiyle açılmıştır. îlk tütün alışı Tekel tarafından yapılmıştır. Maden mıntakası tütünleri kilosu 450 ve görmez 430 kuruştan fiyat bulmuştur. Canik bölgesi tütünleri 390 ve Evkaf bölgesi tütünleri de 360 kuruştan satılmıştır. Tütün ekicileri fiyatlardan çok memnundur. Amerikan firmalarının bütün mümessilleri ve Tekel uzman ve müşavirleri şehrim izdedir. Mütehassısların kanaatine göre İzmir tütünleri gibi Samsun bölgesi tütünlerinin de kısa zamanda satılacağı kuvvetle ü-mit edilmektedir.
cniMhhi'hr

Ingiltere - İskandinav anlaşması imzalandı
Paris, 31 (YİRS) — Uniscan namı ile tarihe geçmeğe hazırlanan ve Ingiltere. Norveç, İsveç ve Danimarka mümessilleri arasında bugün imzalandığı ilân edilen mahalli bir iktisadi andlaşma gereğince, bu dört devlet, iktisadi işbirliğini kendi memleketleri arasında daha faal bir hale getirmek hususunda karara varmışlardır.
Bu anlaşma başlıca iki vesikadan ibarettir:
1 — DÖvK tahdidini büyük bir nli-
pette kaldıran bir tediye anlaşması ve sermaye akınım kolaylaştıran protokol;
2 — Tediye anlaşmalarını kontrol edecek bir komisyonun teşkili için protokol.
İmza merasimi sonunda bir demeçte bulunan Norveç Dışişleri Bakanı Lange, İskandinav memleketleri adına konuşarak, Uniscan’ın diğer devletlere de açık olduğunu bildirmiştir.
şubesi diin açıldı
Vali ve Belediye Başkanı, nutkunda Mithat Paşayı hayırla yâdederek, Ziraat Bankasının hizmetlerini anlattı
Dün Ziraat Bankasının Bahçeka-pı şubesi açılmıştır. Açılış töreninde Vali ve Belediye Başkanı Doktor Fahreddin Kerim GÖkay, Vilâyet ve Belediye erkânı, bankacılar, Ticaret Odası, Tüccar Demeği Azalan hazır bulunmuşlardır.
Saat tam onda bankanın ınüdiırü misafirlerini selâmlamış ve bankanın faaliyetine ait kısaca malûmat vererek Ziraat Bankasının 384 üncüsü olan Bahçekapı şubesinin açılmasını Validen rica etmiştir.
Vali, söylediği bir nutukta, Ziraat Bankasının ifa ettiği hizmetler üzerinde durmuş, bilhassa bankanın mü-essisi olan Mithat Paşayı hayırla ya-detmiştir.
Nutukta, Ziraat Bankasının milli bankacılık tarihinde birinci derecede bir mevki aldığını tebarüz ettirmiş, Cumhuriyet devrinde aldığı şekillere ehemmiyetle işaret ederek, zirai kredi sahasındaki hizmetlerinden, köylü kalkınmasında büyük bir rol oynach-ğmdan, memleketin her tarafında kurulan kredi kooperatiflerini meydana getirdiğinden bahsetmiş, bu suretle bankanın karakteristik taraflarını belirtmiştir. Bundan sonra Valimiz kordelâyı banka için başarı dilekleriyle kesmiş ve servisler ziyaret edilirken muamele de başlamıştır.
Ziraat Bankasının Bahçekapı şubesi müstakil bir şube olarak kurulmuştur. Bu şubede ziraî kredi, kambiyo servislerinden başka diğer servisler bulunmaktadır. Bankada 75
Ekonomik İş Birliğinin üç istatistik mütehassısı geldi
İstatistik Genel Müdürlüğü nüfus ve tarım sayımlarıyle, gelecek sene yapılacak sınai savım hazırlıklarına devam etmektedir. Umum Müdürlükçe davet edilen Avrupa Ekonomik İşbirliği istatistik mütehassıslarından Dr. Charles F. Sarlc, Vinent Lund-guist ve John Brlghill dün hava voliyle Amerikadan şehrimize gelmişlerdir.
Bu zevat memleketimizde bir sene kalacaklar ve bu müddet zarfında istatistik işlerimizde mütehassıs olarak çalışacaklardır.
memur çalışmaktadır. Ziraat Bankasının Bahçekapı şubesi, şehrimizin en kesif bir ticaret muhitinde kurulduğu için Ziraat Bankası muamelesi olan tüccara yeni bir layhk temin etmiştir.
Ziraat Bankasının Bahçekapı
besinin salonuna, Mithat Paşanın tunçtan bir büst’ü konulmuştur. Bilindiği gibi Mithat Paşa, Ziraat Bankasının ilk müessisi olarak yadedil-mektedir.
ile ko-
§U-

Bugünkü Ziraat Bankasının nüvesi 1863 senesinde Tunada kurulmuştur. O zaman Mithat Paşa Tunada Vali bulunuyordu. Orada yaptığı ıslahat işlerinde, ziraat meselelerine, büyük bir ehemmiyet vermiş, devlete ait araziyi köylüye dağıtmak suretiyle, mahalli mahiyette olmak üzere toprak reformu teşebbüslerine girişmiştir. Bu reformu başarmak, köylüyü murabahacıların elinden kurtarmak için 1863 senesinde, "Memleket sandığı,, ismi altında bir ziraî kredi müesse-sesı kurmuştur. Memleket sandd’gı sonradan tckemYnÜl ederek, ucr vilâyette "Menafi sandığı" ıs. ■ i almıştır. Menafi sandıklan. 1889 senesinde çıkarılan bir nizamname e "Ziraat Bankası,, ismini almış, bu suretle bankacılık usûlleriyle çalışmaya başlanmıştır.
Ziraat Bankası Cumhuriyet devrinde esaslı bir surette reform görnı > daha sistemli bn s. retle uınuıni »• kredi müessesesı haline getirilmiş^ /
Milletlerarası Tütüncülük Kongresi
Aınsterdamda 1951 senesinde Milletlerarası Tütüncülük Kongresi toplanacağı yazılmıştı Ticaret Odası tütüncüler komitesi bugünlerde toplanarak kongrenin programım tetkik edecektir.
1951 kongresinden evvel, önümüzdeki şubat ayının üçünde Amster-dam’dn ihzari mahiyette olmak üzere bir kongre toplanacaktır.
İstanbul Sergisine hazırlıklar
İstanbul Sergisi Komitesi dün Vali ve Belediye Başkanınm da iştirakiyle toplanmışlardır.
Pazartesi
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLÂT
KAMBİYO
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
Devlet Tahvilleri
Eski kur
Dün
Bugün
Bugün
İstanbul
262.—
233.-
31.35
43.—
58-60
58-60
56.—
L1.5-M
115-12
Adana Ticaret Borsası
90.—
Londra Borsası
Bradford Piyasası
Eskişehir Ticaret Borsası
lift.—
İsviçre Frangı
İskenderiye Borşası
En yukarı
245.—
175 —
99 -
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
3136
31.35
30.83
28.04
36—
44 —
140 — 216 —
175 —
113.—
Alenin Akala Akala Yerli
Yliğlı tohumlar: Ayçiçeği tohumu . Kntcntohurnu .....
ICendlrtohumu Sunam (Bandırma) Yor fıstığı kabuklu
«oriııl Akala Akala yeril
Eski Ka pnnış
ftehııtl Ynftlur.
Zeytinyağı (Ekstra Ekstra) Rıısnm vatı (Rafine) (tonol A\(,‘ çffrl (Rnf1n« terckell) . I - z. • .
0.05
4.30 10.40
I.1J
263.—
234.5
31 35
30.—
175'100 155 160
H$.-
150.—
180/105 160/170 150.— 110.—
Keten tohumu (Tonu=Sterlln)
Bombay .........
Kalküta ........
Ygf tjshftı Hindistan
65.— 161.—
35 — 44 —
42 — 86 — 75.—
• • Yün
63.— 158.—
42 — 150.—
52.75
54.—
43.—
234.—
222.—
205.— 155.—
16.50
335 — 300,—
210 —
13.—
22.3
37.—
30-40
Türk lirası ... Dolar ..........
Sterllng .......
Frangız Frangı
30.93
30.90
30.53
28.62
235.— 220.— 173.— 163-
No. 8...
No. 108
I.......
(I. ......
Gününde Eurıv.da nıuu«nel(*ııl itişeli edilmemiş tahvilât ve oabMAun arz ve taleplero göre taayyün eden takribi piyasa değerleri-
23 —
22.5
W-40
Hububat:
Buğday Yumuşak ..........
Buğday (tüccarın)
Arpu Biralık ...........
Arpa Yemlik (dökmo) .....
Mısır (Beyaz) çuvalı ....
Faâulya Tombul (çuvallı) Fasulye Çalı sert (dökme) Kuş.voml ..............
Mercimek Kırmızı lç çuval Mercimek yeşil (Sivas) ... Nohut nntürel ...........
25.30
24.20
35 —
36 —
43 —
36—
53 —
22.—
Tiftik îyl mal (Llbrcsi=Pcnl) Sıra malı Anadolu Trakya
Pamuk (Kantarı=Tailan) ......
ABhmounl Kısa oyaflı F/G... Kamalı Çz.un çlynflı -
Adcına:
Tİcaret Borsacında pamuk fiyatları 8^
Borsaktfda Vaziyet
kapanış
53.25
54.—
43.—
234.—
222 —
21)5-155.—
16.50
Dokumu İhını Muddelerl: Tiftik (ince «tnndart) .....
Tiftik (Ana mal) ...........
Yapak Trakya (Kırkım)....
Ihım ileriler:
Sığır salamura (yaşı kilosu Keçi tuzlu kuru kilosu .. Koyun hava kurusu kilosu Mozbnhn «ıftır vnş kilosu.
Kurıı 51(*>vnlnr:
Fındık (kabuklu alvrl) ... Fındık (îç tombul) ........
Ceviz (kabuklu) ...........
Ceviz (İç nalbrcl) ........
Üziim çoklrdoKflia No.V incir A aorta!
.. B
Pamuk
Pamuk
Pn muk
Pamukyağı (raflno) I Pamuk çekirdeği .....
Buğday (Buşell=Sont>
Sert Kış mnh9u)U No. Kırmızı .. .. No.
Panııık Middilng (Llbrcsl=Sent)
Mart ......................
Mayıs .....................
Temin uz
Ekim ....................
Tiftik (Lıbresi=Sent) .........
Teksas No. 1.................
Fındık (Librosl=Sont)
Kabuklu Yerli İri .......
•• .. orta .........
Lcvant iç ithal malı .......
Ekstra iri İç malı ..........
Kuru üzüm (Librc8l=Scnt) ......
Thompson çekirdeksiz aoçme Keten tohumu (Buşell=Dolar) ...
Minneapolla ................
Kalay (Ltbrcsl=Scnt) ......
Levha-tenoke (100 Hbro dolan)
En uşağı Ö’«F 4.28 172 10.20 1 08
Ticaret Borsacında en hararetli mubayaalar yine fındık üzerinde toplanmıştı, hazırda pek mal olmadığı için satıcılar mal satmak hususunda nazlı hareket etmektedirler. Evvelce de yazdığımız gibi, takasa tâbi olan fındık partileri elden ele devrolunmuştur.
Yağlı tohum grupunda keten tohumu, busanı, fiyatları üzerine hararetli işler olmuştur.
Esham ve Tahvilât Borsasında Devlet Tahvilleri ve muayyen şirketlerin tahvillerine karşı istekler devam etmektedir. Altın piyasası düşüklük kaydetmektedir.
İzmir:
Hafta başında Ticaret Borsemnda çekirdeksiz, kurıı üzüm piyasası, durgun ve gevşek bir manzara arzetmiştir. Buna mukabil, incir piyasası, sağlam durumunu muhafaza etmektedir. Borsa da pamuk üzerine fazla muamele olmamakla beraber fiyat tutunmaktadır. Zeytin yağı ve diğer nebati yağların tesiri altında pamuk yağı piyasasına sakinlik hâkimdir.
Pamuk çekirdeği piyasasındaki sağlam ve istekli durum devam etmektedir.

İstanbul Borsası
l Sterlin* 100 Dolar Açılış Kapanış
7.86.50 282.52 0.80 64.03 5.60 54.12.20 73.68,40 0.14 128 0.01.876 9.73.00 7 84.— 282.52 0.80 44.03 0.60 54 12.20 73.68,40 0.44.128 0.01.876 0.73.00
100 Fr. Frangı... 100 İsviçre Fr.... 400 Beiç. Fr. ... UM) İsveç Kr 100 Florin
100 Liret
100 Drahmi 100 Escoudoa ...
Altınlar
Külçe Herli Gr. Külçe Dcgunfeu, Cumhuriyet ... Reşat Bugün Eski kur
Lira Lira
6.12 6.18 42,20 44 55 40.70 10 55 53.75 45.40 42.50 41.70 6.14 6.22 12 30 44.85 40 70 40.85 54.40 15.50 42.60 41.60
Hamit
Gulden ............
İngiliz
Fransız kok.... NapolAon III... taviçro
New-Yurk’ta : onsu : 4 35
Gümüş, Plâtin
Gümüş Gr PîAtln En aşağı En yukarı
10.- 11.-
Zürich Borsası (Serbest)
tkramlyell Uıhvlılc: Kapanış (•)
%5 1933 Ergani 22.50 23.50
%ö 1938 İkram! veli 21.— 21.-
rc5 Mili! Müdafaa i 20 75 22-
%5 1941 Demiryolu IV ... 102 50 102.25
%5 1941 Demiryolu V 97.00 98.00
%4 1/2 1949 ikramiyen ... 07.35 08.-
Diğerleri
1941 Demiryolu Vl. ...... 97.- 97.-
%6 Kalkınma t 98.—
104S • IL ••••••••• 98.— U 1 • fl O 97.00
%6 ili 97 80 97.90
1948 İstikrazı I 97.85 98.—
fi 104M (I 07.85 98.—
%1 1934 Slvas-Erzurum 1. 21.20 22.-
%1 1034 .. (I-VI1. 20.40 20 75
%7 1941 Demiryolu ı Z0.90 40.90
%7 J94J . II 22 15 21.60
%7 1941 .. LII 20.85 21.-
%7 Milli Müdafaa 1 21 15 21.—
%7 .. H 21.75 2i:60
1 »1 II tll. 21 90 22.-
f, C 7 || İğ »Ve •«•••• 20.75 20.90
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 108 56 107.-
•f ee •• C. - »—
M •» %60 57.80 58.-
•• Mümen. Senet. 67.00 68.-
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankası 129.— 128 —
'Türkiye İş Bankası 25.10 25.10
Türk Ticaret Bankajı 5- 5.-
Arştan Çimento 15,25 16.25
Şark Değirmencilik 28 25 23.50
Milli Reasürans 16.25
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi fonslve 190.1 1 172 —
1011 152 —
A II m


Bugday yumuşak
Buğday sert
YABANCI BORSALAR
2 (
9 .

Sayfa 4
Y E N t İSTANBUL
81 Ocak 1W/1
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
Bektaşi fıkraları
karşı harekete hazırlanıyor
r
zümresinden ziyade,
Fransız Hükümeti, komünistlere


Paris mektubu
Parla, (Paris hususi büromuz bildiriyor) — Fransız Hükümetinin, Hindiçinîye sevkedilecek askeri malzemenin imal ve naklini sekteye uğratmaya çalışan komünistlerin faall-
tiğl ve son günlerde şiddetini artırdığı hareketler» Hindlçlnl’dckl Fransız askerlerinin hayatını korumak ü-zere hükümet tarafından oraya gönderilen harp malzemesini tahrip et-
devlet şefi, bütün milletin, bütün partilerin ve bütün siyasi şahsiyetlerin büyük sempatisini üzerinde toplamış bir devlet adamı olmakla kalmayıp, aynı zamanda hakikî bir
Bunlar, ister din, ister devlet, ister servet, nereden gelirse gelsin, tazyik ve müdahaleyi ışıldak bir zekâ ile hicveden kuvvetli fıkralardır ve bektaşi halk dimağının icadıdır
Yazan:
Refik Halid KARAY
yetine karşı şiddetle mücadeleye girişmesi ve acele tedbirler alması, Fransada çok geniş akislere uyandırmıştır.
1939 dan beri ilk kûmetl, memleketin milli selâmet ve emniyetini aynı zamanda toprak bütünlüğünü tehlikeye düşüren komünist emellerine karşı harekete geçmeye davet edilmiş bulunuyor.
Tedbir alma kararı, elbette ki, Bi-dault Hükümetinin teşebbüsü ile verilmiş olmakla beraber, bizzat Cumhur Başkanı Vincent-Auriol’un müdahalesi neticesinde, tabii komünistler hariç, bütün partilerin de bu karara iştiraki temin edilmiştir. Komünist partisi ise, bu hareketi ile Cumhur Başkanının, Anayasanın emrettiği tam bitaraflığı terketmiş olduğunu boş yere iddia etmekte, fakat bu itirazlara kimse aldırış etmemektedir. Esasen, yine Anayasanın kendisine verdiği memleket selâmetini korumak ve tekeffül etmek vazifeleri icabı olarak Cumhur Başkanı, milli hâkimiyeti tehdit eden bu gibi faaliyetler karşısında harekete geçmeye mecbur olmuştur. Başkan Auriol, Fransanın hemen her tarafında ve bilhassa limanlarda arka arkaya vukua gelen sabotaj hareketlerini, hiç bir suretle bir grev teşebbüsü telâkki etmeye İmkân olmadığını beyan etmiştir. Grev, profesyonel maksatlarla ve mesleğe ait talepleri elde etmek gayretiyle, müşterek bir halde işi durdurmak demektir. Halbuki, komünistlerin giriş-
Bizzat Cumhurbaşkanı, Hindiçinîye gönderilen askeri malzemenin imal ve nakliyesini felce uğratmak üzere yapılan sabotaj hareketlerine karşı hükümetin şiddetli tedbirler alması için müdahale etti.
defa Fransız HU-1
mek gayesini gütmekte idi.
Diğer taraftan, salâhiyeti! kaynaklardan öğrenildiğine göre, Fransada-kl komünist teşekküller, faaliyetlerin) büsbütün şiddetlendirmek üzere bunulunuyorlardı. Bunun İçindir ki, devlet mekanizması ve resmi kuvvetler de şiddetli tedbirler ve cezalar tatbikma mecbur oldular. Sosyalistlerin resmi organı olan Le Populalıe gazetesinin de kabul ve ilân ettiği gibi, komünistler, sendikaların istekleri maskesi altında, Fransayı ve Batı Avrupayı teşkilâtsız bırakarak felce uğratmak emelinde idiler. Halbuki, sendika kurma ve mesleki grevler tertip etme haklan bahsinde, Sosyalist partinin kifayetsizliğini kimse iddia edemez. O halde, eğer bu parti, komünistlerin giriştiği faaliyetlerin, işçi sınıfının haklarını korumakla alâkası bunların sadece
milli birliğe karşı yapılan botaj hareketi olduğunu ilân ediyorsa, hakikatin ta ifade etmiş demektir. Bu
Fransa işçileri de. bir bütün halinde anlamış ve kabul etmiş bulunuyor.
Salâhiyetti çevreler, Başkan Vin-cent Auriol’un kabine nezdlnde yaptığı müdahaleye pek büyük bir ehemmiyet atfediyorlar. Bunun sebebi şudur: Çünkü Cumhur Başkanı, yalnız memleketin sevdiği ve saydığı bir
bulunmadığın? ve ecnebiler lehine birer sa-c esaretle kendisini hakikati.

UUS1

Amerikadan intibalar:
u
sosyalisttir. O. S. F. İ. O. Fransız Sosyalist Partisinin en mücadeleci bir unsuru ve eski kudretli şefle-rindendir.)
Bu yüzden, otuz sene müddetle parlâmentoda belagat ve inatla müdafaa ettiği işçi sınıfı arasında çok büyük prestiji vardır. Onun kanaatlerinin doğruluğundan kimse şüphe edemez. Böyle bir şahsiyetin, komünist parti tarafından tertip edilen grevler ve sabotajlar hakkında verdiği hükme kimse itiraz edemiyecek ve bu kararın, işçi sınıfı üzerinde muazzam tesirleri olacaktır.
Bahis mevzuu sabotajlar karşısında hükümetin aldığı tedbirler şunlardır: 1 — Askerî imalâta ve nakliyata yapılan sabotajlara karşı polis kuvvetlerini takviye etmek. 2 — Fazla hatır sayan ve gevşek davranan patronlar hakkında kanunî cezalar tatbik ettikten başka, onları askerî imalât piyasasından ihraç etmek. 3 — İnzibatı bozan, grev veya sabotaj yapan işçiler ve devlet memurlarını derhal azletmek ve onları ağır cezaya çarptırmak.
Hükümetin aldığı bu mühim kararlardan siyasi bir netice de çıkarmak mümkündür; Birleşik Amerika ile mutabık olarak ve onun yardımına güvenerek Fransız hükümeti, bir dakika bile kaybetmeden, Hlndiçini-dekl askeri müdafaa tertibatını e-hemmiyetli surette takviye edecek ve bu bölgede vukua gelmesi çok muhtemel bütün tecavüzlere karşı koyacaktır.
tttI î ÎTTK Tb■RtflUlMV
işte, Amerika bu!
JJ
Yazan; Oğuz TüKKKAN
“şayanı hayrete
ve mu-
AMERİKAYA ilk defa olarak ve uçakla gelirseniz, mesele yoktur: daha ilk baştan hayret duyarsınız. Fakat yolculuğunu^ uzun ve vapurla olmuşsa, hele Av-rupayı da görerek gelmişseniz, hafızanız biraz tazeliğini kaybetmiş o-larak Amerikaya ayak basarsınız. Limana girerken göreceğiniz Hürriyet heykeli, New-York’un Lown town bölgesinden fışkıran “gratsi-yel„ binaları, sizde umduğunuz hayret ve havı anlığı uyandırmaz: Onları. yıllardır resimlerde ve filmlerde göre göre o kadar kanıksamışsınızdır ki, adıllarını görünce, intihamızı soranlara yarı samimiyetle hayret,, dersiniz; aslında şayan bulmazsınız.
Uzun yolculuğunuz, nispet
kayese melekelerinizi bulandırdığı irin, sokakları hiç de şaşılacak kadar geniş, evleri fazla yüksek, kadınları fazla şık bulamazsınız.
Ve derken günler, haftalar, aylar geçer, gördüklerinize büsbütün alışır. hiç bir şeyde ve hiç bir yerde pek fazla bir fevkalâdelik göremezsiniz. Bu hale biraz da içerlersiniz, Çünkü her yolcunun gönlünde, şaşma ve hayran olma arzusu yatar. İv! bir filmi görmek ümidiyle girdiğiniz alnemadan yarı tatmin edilmiş bir halde çıktığınız zamanki bir his duyarsınız. Ve arada bîr “Amerika bu muymuş?,, diye düşünürsünüz.
Geçen gün, Tüıkiyeden birkaç ay evvel gelmiş ve anlattığım şekilde, taze yolcu intibaını kurutmuş bir dostla beraberdim. Amerikaya gelmiş, fakat Amerikayı bulamamıştı.
— Gel, seninle Amerikayı arayalım, dedim ve gideceğimiz yerlere dalgın dalgın değil, müşahedeci gözlerle bakmasını tenbih ettim.
New-York*un en işlek caddelerinden olan Fifth Avenue ile Madison Avenue arasında bir yerde durduk. Etrafı tahtaperdeyle çevrili muazzam kârgir bir bina göklere yükseliyordu.
— Niçin etrafını tahtaperdeyle çevirmişler? diye sordu.
— Yıkıyorlar,, dedim,
ŞaştL. Çünkü yıkılan bina muazzamdı ve pek sağlamdı. Fakat bu şık caddede devâsâ bir dükkân kurmayı tasarlayan bir firma, yaptıracağı bina için yer açmanın çaresini ancak bu nisbeten eski binayı satın alıp yıktırmakta bulmuş.
Biraz daha yürüdük. Tahtaperdeyle koca bir mahalle çevrilmiş ve bir çok kimseler gözlerini tahta aralıklarına dayamış, bir şey seyrediyorlardı- Biz de böyle bir delik bulduk ve baktık. Aşağıda bir uçurum kadar derin bir çukurda, muazzam makineler çalışıyordu. Koca bir vinç, zincirinin ucunda sallanan cesim bir yuvarlak taşı balyoz olarak kullanıyor ve eski bir binadan artakalan temelleri tuzla buz ediyordu. Enkaz yığıldıkça, traktör biçimi bir başka makine, yine bir vinç ucunda takılı duran devâsâ çift tırmığı çelik bir avuç gibi kullanıyor, koca beton, toprak, çelik tel ve taş yığınlarını kürekleyip, az ötede duran bir kamyona boşaltıyordu.
Bir başka köşede, çeşit çeşit âletli işçiler, mitralyöz sesine benzer gürültülerle bir takım delikler açıyor ve borular seriyorlardı. Bütün bu rnakinalar» sokakta yanyana sıralı duran üç 6cyyar elektrik hâsıl edici motör ve dinamodan kuvvet a.b>'ordtn bu 6eyyar fabrikalar, kulakları sağır edici bir gürültü ile ar-
kamızda işleyip duruyordu.
Manzara, toz. duman, gürültü içinde. cidden dehşet vericiydi. Bütün bu kudretli makinelerin işleyişinin bir tek gayeye yöneldiği belliydi; müessir iş ve sürat. Arkadaşım; İşte, Amerika bu!„ diye mırıldandı.
— Evet, dedim. İki hafta soma, bu boşlukta, çelik bir iskeleti«ı göklere yükseldiğini, bir iki ay sonra da, 25-30 katlı modem bir binanın, her şeyi tamam olarak, işe açıldığını görürsün. Her şey inceden inceye hesaplanmıştır; Sermaye, fen, ihtisas, makine, iktisat. Ve hedef şudur: Zaman rekorunu kırmak!
Ertesi gün Ne w Jerseye gittik. “Pulaski SkyWay„ denilen hava yolundan otomobil hızla kayarken, kesif bir pus ve duman etrafımızı kapladı. Bu fabrika sisi dağıldığı anlarda diğlne telleri, rlka
farkettik. Neworkla endüstri bölgesine girmiştik. Yalnız bir istikamette, 6 otomobil hattı u-zanıyor ve yanımızdan, içine bir u-fak evLn sığabileceği kadar büyüklükte olan kırmızı kamyonlar, “Vız! Vız!,, diyerek geçiyorlardı. Beton o-tomobil yolu, otomobil
larla o kadar kaplıydı ki, yeri görmek kabil değildi. Az olduğumuz o harikavi
dedi.
kesi-
kal-
sağ ve solumuzun göz alabil-elektrik direkleri, elektrik kondasörler ve sayısız fab-bacalarıyla kaplı olduğunu beraber, tam
ve kajnyon-
shington., köprüsünden günde 5-6 milyon otomobil geçtiğini arkadaşıma hatırlattım. Yine aynı hayran ifadeyle: “İşte, Amerika bu!„
Yolu Lleride bir demiryolu yordu.
Demiryolu, bizdekl gibi, inip
kan bir kolla kapalıydı. Bekledik. Ardı ardına 4 ekspres treni geçti. Bu elektrikli trenler, raylardan kıvılcımlar fışkırtarak geçerlerken cehennemi bir gürültü yapıyorlardı. Arkadaşımın gözü, iki vagon arasına, oyuncak gibi sıkışmış, tekerlekleri âdeta havada giden yük vagonuna takıldı. Trenin hızı, ona bakınca daha iyi anlaşılıyordu. O gürültü, o müthiş sürat İnsana korku veriyordu.
“işte Amerika bu!„ diye tekrarladı. Evet, Amerika işte budur! A-marlka, o dehşet verici müessirlikle İşleyen makineler, o aklı durduran sürat, onları mümkün kılan sınırsız sermaye ve hepsini ardından iten o hudut bilmez kazanma, ilerleme, gelişme hırsıdır.
Amerika, sadece kartpostalları teyit eden büyük binalardan, girl'lerden ve Hollywood’dan değildir. Amerika, beşeriliğin şına taşmış bir müessirlik
eney) ve sürat tekniğinin sembolüdür.
evvel aşmış “George Wa-
Gazetelerin muayyen yerlerinde günlük hâdiselere dair kaleme alınmış kısa mütalâalara fıkra ismini verdiğimizden beri evvelce fıkra diye anılan ve bir nükteyi ihtiva eden hoş yazılara İnkdye adını hıktık. Meselâ eski Nasreddln Hoca veya Bektaşi fıkraları, şimdi hikâyeleri oldu.
Fransızca ant ktod'tin karşılığı her halde lıikâyt değildir. Hikâye —tftrife hacet vok - bambaşka bir şeydir; evvelâ uzundur. Vaktiyle buna rficif mânasına rivayet denildiğini sanıyorum. Netekim dedelerimizin nikâyeleri "raviyanı--ahbar ve nakılan-ı a’sar şöyle rivayet olunur kl“ sözleriyle başlardı; ma^al başlangıçları ayrı ayrı Anektod mahiyetindeki fıkralar i-se girizgâhsız nak(olunurdu.
Peki, anektod, yani eski mânasına bizdekl fıkra yahut lâtife -lâtaif kelimeleri ile neyi knsdede-riz? içinde tuhaf bir vaka, iğneli bir söz, hazırcevaplık yahut, cinas, kinaye ve muhakkak surette keskin zekâ mahsulü bir netice bulunan kısacık hikâye. Bu kısacık hikâye az çok turilıe, malûm eşhasa dayandığı gibi onlara atfedilmiş, büsbütün veya kısmen uydurulmuş da olabilir.
Binaenaleyh anektod karşılığı hikâye yanlıştır; ihtiyarı temin e-demez. Gazetelerdeki kısa yazılar ise kronik mukabili nasılsa fıkra ismini aldıktan sonra hakikî anek-todlara ruz. Dil maksat bu ince
yan sözleri kendi dilimizde de bulup yerli yerinde kullanmaktır.
Hâlâ vaka, hâdi^r, vâkıa keli-faraza gene fransız-mânaları ayn ayrı sözle-
ne diyeceğimizi bılenııyo-inkılâbı hareketinden esas zengin lisanlarda mevcut farkları belirtmeğe yarı-
meleri cadaki t,6vtoıemeııt^fait~incident” rinden hangisine tekabül etmek-
tedir, farkında değiliz: gelişigüzel kullanıp duruyoruz.

Tezebzüb devam ettiği müddetçe Nasreddln Hoca ve Bektaşi nevinden hikâyelere fıkra demekten vazgeçmıyeceğim; yani “fıkra“yı ant ktod yerine kullanacağım.
Bizde o gibi fıkralar Fransızların yaptığı şekilde 900 büyük sayfalık (Encyclopediana) ve iki ciltlik bir “Dictionnaıre d'aneketod*s“ içinde toplanamamıştır; darmadağınık ve karmakarışıktır. Çok zengin bir edebiyat ve folklar hazînemizi teşkil eden Türk fıkraları kaç çeşide ayrılır? Tesbit olunup olunmadığını henüz bilmiyorum.
Esas itibariyle 8 bölümde yer a-lacaklannı tahmin etmiştim: 1 — Nasreddln Hoca; 2 — Bek-
I
maledılenler iki bunların Bektaşi olmıyan t atan hül-
t aş ile re çoğunu lular uydurmuşlardır ı; 3 — Köylüler arasında yaşıynn hikâyeler (ki biz bunların pek azını zapte-debllmişizdir); 4 — Köylülere ve taşralılara atfederek şehirlilerin, bilhassa İstanbul halkının icadı o-lanlar; 5 — Yalnız İstanbul üzerine. İstanbul çapkınının hem kendisi, hem de ekalliyetler ve ecnebiler üzerine çıkardıkları; 6 — Tarihimize ve nispeten gerçek vakalara dayananlar; 7 — Vakaları az veya büsbütün unutulduğu halde içinde geçen bir sözü darbı mesel gibi kalanlar; 8 — Padişahlara. din ehline, şeyhlere, evliya ve kutublere İzafe edilmiş olanlar (kl ekserisi hükümdar ve tarikat muhabbetinden doğmuş, asılları şüpheli yahut mübalâğalı şeylerdir».
Anadolu türkülerini topladığımız gibi Anadolu kasaba ve köylerine münhasır kalmış fıkraları da toplamağa niçin ehemmiyet vermediğimizin sebebini anlamıyorum. Oralarda dinlediğim, Is-tanbula kadar gelememiş ne güzel fıkralar vardır ve bunlar —doğrusunu söylemeli— İstanbullu fıkralarından daha şakrak zekâlı olmasa bile daha derinine mânalıdır. Huylarımızı, âdetlerimizi gayet i-yi belirtip alay eder. Yazık ki nümuneier sermeğe yerimiz elvermiyor.
Geçen defa Nasreddln Hoca münasebetiyle bir nebze temas ettiğim Bektaşi fıkraları Hoca’nmki-lerden sonra başta gelir. Tahmi-niınce o fıkralar Bektaşiden ziyade Bektaşlyl ileri sürerek halkın “nizamı âlem“den intikam alışını belirtmektedir. Zaten hemen hemen hepsi de. dediğim gibi halk dimağının icadıdır.
Tercümelerim okuduğum muhtelif milletlere ait binlerce anektod arasında —mübalâğa etmiyorum, zira bir ara merak sarmıştım— bizim Bektaşi fıkraları kadar ister din. ister devlet, »ster servet, nereden gelirse gelsin her nevi idraksiz otoriteyi, kötü tazyik ve müdahaleyi ışıldak bir zekâ ile hicveden kuvvetli fıkralara rastlamadım.
Fıkradaki Bektaşi sözleri gerçekten Bektaşi tankaıine mensup olanlar tarafından söylenmediğine, milletin müşterek zekâsından doğmuş çok kuvvetli hicviyeler sayılacağına göre Türk karakterinin zâhirde kendini pek de belli etmi-yen haşin ve amansız bir tarafını, otoriteler tarafından kolay sindirilir yumuşacık bir hamur olmadığını meydana koymaktadır. Bu, o-nun lehinedir ve dâva kısaca şerh edilemiyeceğinden mevzua tekrar dönmek zaruridir.
Bu müessese 1919 da Cumhur Başkanı Poincare’-nin himayesiyle kurulmuş ve 1921 den itibaren hükümet tarafından “Halk menfaatine hizmet eden bir müessese,, olarak tanınmıştır.
Paris (Hususî Büromuzdan> — Bugün Pariste, Slaysî Muharrirler Sendikası, Ecnebi Muharrirler Sendikası, Paris Basın Birliği, Parlamento Muhbirlen Sendikası, Teknik ve Profesyonel Basın Birliği, E-yalet Gazeteleri Cemiyeti vesaire gibi bir çok mesleki teşekküller vardır. Bunlardan başka Parıste meşhur “Gazeteciler Evi,, bulunmaktadır. İşte bugün “Yeni İstanbul., okuyucularına bu bina hakkında malûmat vermek istiyoruz. Çünkü “Gazeteciler Evi., nın, yalnız okııyucıılarımızı değil, Türkiyede eli kalem tutan herkesi alâkadar edeceğini sanıyoruz.
Parisin göbeğinde Louvre caddesi 35 No. da bulunan ve dış görünüşü ile Amerikadakl muazzam yapıları hatırlatan bu yüksek binada, her gün öğle vaktinden gece yansına kadar gayet hareketli ve sempatik bir hayat hüküm sürer. “Gazeteciler Evi,, 1919 da Cumhurbaşkanı Poincarö'nln himayesiyle kurulmuş ve 1921 den itibaren hükümet tarafından “Halk menfaatine hizmet eden bir müessese,, olarak tanınmıştır. 11 temmuz 1929 da, 18 inci asrın meşhur İktisatçısı ve insanlık âşıkı tyon'un ihdas ettiği birini kazanmıştır.
Şimdiki reisi, eski
ki bakanlardan, hâlen Fransız Parlamentosu Birinci Başkanvekili An-drö le Troquer’dir. Fransız gazetecilerinin kültür merkezi olarak kurulan “Gazeteciler Evi,,, sonradan mü-essıslerinin teşvik ve şevkiyle, bütün basın mensuplarını bir araya getiren, aynı zamanda Paristeki — hattâ gelip geçici — bütün ecnebi gazetecileri de arasına alan bir teşekkül haline gelmiştir.
Bıı binada, her keseye uygun fiyatla yemek yenilen mükemmel bir lokanta, büyük bir kütüphane, hususi salonlar, dâvet yapmaya mahsus geniş bir salon ve gazetecilerin
Baron de Mon-mükâfatlardan
gazeteci ve es-



Musiki bahisleri
çalışmBİarını kolaylaştırmak üzere bir çok telefon kabineleri vardır. Alt oldukları parti, mensup oldukları gazete ve kendi şahsi telâkkileri arasındaki farklar katiyen gözetilmeksizin bütün gazeteciler, her gün orada birbirlerini bulur, haberlerini bir-biriyle karşılaştırır ve şu geniş dünyayı alâkadar eden bütün mevzuları tam bir serbestlikle münakaşa ederler. Orada, cidden hoş ve eşi bulunmaz bir hava içinde, bir yığın fikir, hareket halinde olup blrblrlyle çarpışmaktadır.
Parlse şöyle bir uğramış bile olsalar, ecnebi gazetecilerin derhal “Gazeteciler Evi,, ni ziyaret etmeleri, kendi menfaatleri icabıdır. Çünkü çırada Umumi Kâtip Jacques Fromen-tln kendilerini karşıhyacak, bütün faydalı temasları temin etmek üzere emirlerine hazır bulunduğunu söy-liyecek, Parisin müteaddit ve değişik çehreli hayatının bütün dolambaçlı yollarında onlara salâhiyet ve zekâ ile rehberlik edecektir.
Şimdi, bu umumi kâtip tarafından en ince teferruatına kadar hazırlanan geniş bir proje, bizzat Cumhurbaşkanının himayesi ve Franaamn bir çok yüksek siyasi şahsiyetlerinin desteklemesi sayesinde, tatbik sahasına konmak üzeredir. Bu projeye göre, “Gazeteciler Evi.,, Pariste tamamen ültramodem bir zihniyetle kurulmuş ve aynı cinsten her türlü tesisatla bezenmiş, yeni ve daha btt* yük bir binaya nakledilecek ve ona “Basın Evi,, adı verilecektir.
Hulâsa olarak, bu proje tahakkuk ettiği zaman elde edilecek eser, Fransız ref bu pit
linde, bütün milletlerin seçkin züm relerinin birbirlerini tanıması ve an laşmalan için çok müessir yardım larda bulunacaktır.
gazeteciliği için bir iftihar ve şe-vesilesi olacaktır. Aynı zamanda teşekkül. Avrupa Birliğinin tes-ve müdafaa ettiği fikirler dah>

Türk musikisinin Pentatonik esasla alâkası var mıdır?
pln-uf-ibaret de dı-(effici-
7» • •

ı
Tl
D
re,:
UNANCA beş manasına gelen “pente” kelimesiyle ses manasına gelen “tonos” kelimesinin birbirine eklenmesinden doğmuştur.
Beş sesli sistem demektir.
Neden beş sesli?
Çünkü: bu sistemde bir sekizli yalnız beş aralığa ayrılmıştır ve altıncı □es birincinin sekizlisidir.
Pentatonizm iki türlü olur: İçinde yarım ses bulunan, içinde yarım ses bulunmayan.
Yarım sesli pentatonizm daha ziyade Japon musikisinde görülüyor. Eski Yunan mûsikisi de yarım sesli pentatonizm izlerini taşır.
tskoçya musikisini tetkik eden â-1 İmler pentatonik sistemin Iskoçyada pek eski çağlardanberi devam etmekte olduğunu söylüyorlar.
Acaba bu musiki sistemi eksik telli bir sazın kullanılması itiyadından mı, yoksa okuyan ve çalanların kendi
Karlar altındaki Istanbuldan bir görünüş.
— 2 —
KIYAMET GUNU
mezarlı-
ğı
bu gü-
halacığım.. Demek biz
için ellerinden geleni yapar-
affettirmek
çıldıra-
— Devamı var —
yanın* şu ki-
azizesin halacığım ve böyle olup da sükûnetini muhafaza
— Sen bir günde nasıl
bu veri- ta-
rüya,..
Uyananımda
anlata-şeyler..
YAZAN : CAMİ
dirildik. Hem korkayım Cenabı Hak, iyi kalbll
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY








SÖkmeye başlayan şafak, şimdi, bu hazin yerde büyük bir kalabalık görmeme İmkân veriyor. Tuhaf şey... Bu saatte uğradığımız kaza nasıl oluyor da bu kadar insanı celbede-bilmiş? Daha tuhafı, kimse amma kimse, halam müstesna benimle meşgul bile ol m uy o r\
Aziz halama dönüp soruyorum:
— Halacığım. bir şey anlamıyorum. Lütfen bana anlat. Düştüğümüzden beri olandan bitenden haberim yok., demek tayyare ile bu mezarlığa düştük?
Halam yüzüme tuhaf tuhaf bakarak:
— Tayyare mi? diyor, ne tayyaresi!
Sorduklarımı anlamıyor gibi bir hali var. Yoksa uğradığım kaza kendisini fazla müteessir etti de aklını mı kaçırdı? Hayır, bu imkânsız. Halam derin bir düşünceye dalıyor, sonra, yüzünde bir tebessüm beliriyor:
— Vah yavrum, diye mırıldanıyor, kendini hâlâ kazaya uğradığın günde mİ sanıyorsun?.. Daha hiç bir şey anlamadın mı?
— Neyi anlamadım mı, halacığım.
— Bak... Oku..
Ve halam eliyle, yanıbaşımızda y^re devrilmiş yatan bir mezar taşını gösteriyor.
Zamanla yosun tutmuş taşın Üstünde, neredeyse kaybolacak bir hale gelen şu satırları okuyorum;
BURADA
Nevbahar-ı hayatının Yirmi yedinci »âlinde iken Vazife esnasında
Bir tayyare kazasında. îrtihal-1 dâr-ı-beka
Eyleyen Jilber Brise •
/ Medfundur
1901 — 1928
— A., a.. Bu da nesi!.. Rüyamı görüyorum yoksa çıldırdım mı? Burada BEN mİ medfunum? BEN.. BEN? Ben kl sapasağlam, kendi mezarımın kitabesini okuyorum! Şakanın da böyle»! olmaz
— Şaka değil yavrum. Bu kitabe doğrudur, Seni, 7 temmuz 1928 senesi, bir tayyare kazası neticesinde, dostun JÜ1 Anflör’le beraber kaybetmek felâketine uğradım.
— Halacığım.. Allah aşkına dur... Aklımı
kaçıracağım. Yahut da sen kaçırıyorsun... Hayır, hayır.. Anlıyorum.. Benimle lâtife için bu oyunu tertip ettiniz. Oyun olduğu da gün gibi meydanda; İkimiz de dipdiri, karşı karşıya geçmiş lâf atıyoruz.
— Allaha çok şükür öyle.. Bugün dipdiriyiz yavrum.. Fakat sen de, ben de uzun müddet ölü olarak yaşadık!.. Uzun, çok uzun müddet.. Bak, şu taşın üstünü de oku.
Tekrar eğiliyor ve benimkinin da bir başka mezar taşının üstündeki tabeyi sökebiliyorum.
BURADA
ömrünün
Yetmiş birinci sâllnde
Kederinden vefat
> Eden
Ürsül Brise
Medf undur
1857 — 1928
Evet, anlıyorum. Bu bir korkunç Kâbuslar içindeyim. Uyanmam lâzım., malıyım. Daha bu mezarlıktayım.. Y
da halam var.. Kendimi çimdikleyim bârl.. Ay.. Ay... Bir daha,. Ay amma da kuvvetli çimdiklemişim..
Halam haykırıyor:
— Ne yapıyorsun JHber.. Kendine gel.,
— Kendime mi geleyim?. Ayol cağım görmüyor musun?
— Hayır yavrum, hayır.. Sana yım bak.. Bütün bu gördüklerin tabi!
Gayet tabii,. Demin boru sesleri işitmedin mi?
— işitmez olur muyum hiç... İnsan ölü olsa duyar da kalkar.
— Hah, tamam! Zaten kalkmamız içindi
yavrum. İsrafil, sûr’u ile kıyamet gününü ilân ediyordu, daha anlamadın mı?..
— Amma.. Sen..
— Ben hemencecik anladım, hiç de şaşmadım. öyle ya... Cahil bir kadınım yavrum, ömrüm boyunca mukaddes kitapların yazdıklarına İnandım, iman ettim. Onun için İsrafil’in sûı’unu duyunca, canım evlâdım hiç de şaşırmadım, dirlliverip kalktım.
— Ne diyorsun sahiden,„ f
— Evet, evlâdım, falan deme yavrum;
İnsanlara fenalık etmez. Hem ben senin için az mı dualar ettim. Gençler pek inanmaz böyle şeylere. Bereket onları düşünen bir İhtiyar anneleri veya halaları bulunur da kusurlarını lar.
bir ettiğini şimdi anlıyorum. Lâkin bende ne din var, ne iman!.. Küçükken hep böyle demez miydin? Bu kadar gayritabii, bu derece imkânsız şeye nasıl olur da inanabilirim..
— Bunda gayri tabiilik, imkânsızlık falan yok yavrum.. Mukaddes kitap, kıyamet günü hepimizin dirileceğini yazmıyor mu? Sana vaktiyle dizlerimde otururken hep bunları okuyup anlatmadım mıydı? Unuttun mu?
— Unutmuş olurmu yum hiç cici hal»! Bütün bunların ben peri masalları gibi, ha-rikulâde bir hikâye gibi dinler dururdum, fakat hatırıma bile gelmezdi kİ, bir gün... O halde bu mezarlıktaki bütün insanlarda bizim gibi hep...
— Evet, hepsi de bizim gibi öldükten sonra işte bugün dirildiler. Etrafımızdan yükselen hayret nidalarına, feryatlara bakılırsa hâdiseden şaşkına dönen yalnız sen değilsin!
Etrafıma göz gezdiriyorum. Artık yükselmiş olan güneş bu ebedî istirahat verini adamakıllı aydınlatıyor, önümde, arkamda, gözlerimin alabildiğine gördüğü her yerde yüzlerce, binlerce insan haykırmıyor, birbirlerini çağırıyor, ve bu sesler kalabalığa mahsus o denizinkine benzer uğultu arasında boğulup gidiyor. Manzaranın bazı teferrüatmdan, hercü-merç arasında, bulunduğumuz mr gibi oluyorum:
— Halacığım, burası Per Laşez mı?
— öyle, evlâdım, amma insan, rlUtü arasında kendini panayırda sanıyor. Ne garip manzara. Çok şükür, ölmeden evvel beni gözlüklerimle gömmelerini vasiyet etmiştim, yoksa bugün olanı biteni seçemezdim.
Yüzüne bakıyorum. Hakikaten o gümüş çerçeveli eski gözlükleri var. şimdiye kadar farkına varmamıştım:
— Nasıl, hala, bunu da düşündün demek., Cidden fevkalâde!.
— Neden favkalâde olsun yavrum! Madem kl, her iman sahibi gibi, bir gün, ölmeden evvel nasılsak, olduğumuz gibi, etimiz ve kemiğimizle, gömüldüğümüz elbiselerle dirileceğimizi biliyordum, hiç gözlüklerimi yanıma almaz olur muydum? Yok. yavrum, yok! Hem sonra Cenabı Hak belki de beni tanıyamazdı. Herhalde. hepimizin eşkâli, defter-l amalimizde yazılıdır ve benimki, şöyle olmak lâzım gelir sanıyorum: “Ürsül Hala - beyaz başörtülü, gözlüklü bir ihtiyar kadın. Siyah tafta, modası geçmiş elbisesi vardır. İşareti mahsusa: Cebinde daima bir enfiye kutusü taşır.,, Memnuniyetle görüyorum kl, son arzularımı yerine getirmişler, hiç bir şeyi unutmamışlar.
Ve halam, elini cebine sokarak boynuzdan yapılmış eski enfiye kutusunu çıkardı. Garip bir tarzda uyanışımdan beri kalbimi sıkıştıran hafakana rağmen bir kahkaha atmaktan kendimi alamadım:
zevklerine beş sesli diziyi daha uygun bulmalarından mı ortaya çıkmıştır?
Iskoçyalılar bakımından, bu suale cevap verilebilmesini sağlıyacak hiç bir bilgi yoktur.
Fakat Çinliler, “tabiatte »u, ateş, toprak, maden, tahta olmak üzere beş unsur varmış ta onun için musikide beş ses kullanılıyormuş” diye hikâye ederler,
İkinci bir hurâfe: İçtimai ve siyasi münasebetler beş türlü imiş: Baba ile evlât, kan ile koca, tâbi ile metbu, kardeşler, dostlar, işte bu »ebeble musikide yalnız beş »es ele alınmış.
Dahası var: Şark, garp, şimal, cenup ve merkez olmak üzere beş cihet bulunduğu için musikide de beş sesle iktifa ediyorlarmış.
Bununla da bitmedi: Musikide notaların biri hükümdarı, İkincisi me-murlan, üçüncüsü halkı, dördüncüsü hükümet işlerini, beşincisi de serveti temsil ediyormuş.
Çinlilere bu sayılarla musiki notaları arasında ne münasebet olduğu sorulsa makul bir cevap bulamaklar sanırım.
Maamafih Çinliler pentatonizm'l beğenip benimsemiş değillerdir. İçlerinden bir kısmı pentatonizm’in bir gerilik, bir iptidailik eseri olduğunu farkettikleri için onu reddediyorlar. Meselâ: Çin imparatorluk hanedanına mensup tanınmış bir arkeoloji âlimi olan ve XVI ncı asırda yaşamış bulunan prens Tsai-yü, çin musikisinin kat’iyyen pentatonik olmadığını iddia ediyor ve en geri çağlarda bile çin dizisinin 5 değil 7 sesi olduğunu isbata çalışıyor. Onun söylediğine göre, şimdi Çin’de kullanılan penta-tonlk dizi ancak “resmi” mahiyette imiş; yoksa halk sazlarında daima yedi sesli dizi bulunurmuş. Ancak, Milâdın XV inci asrında Çin’in Mıng hanedanı o vakitki çin musiklcilerinin yarını aralıkları icrada zorluk çektiklerini görerek bu yanm aralıkların atılmasını emretmiş, ondan dolayı resmî dizi, beş sesden ibaret kalmış. Halbuki Mllâddan 1122 sene önce hüküm süren Chou hanedanından dahi eski zamanlara ait “Ti“ veya “Yo'* irimll bir kamış ney’den yedi »esli bir dizi çıkıyormuş.
Meselenin en dikkate değer tarafı, pentatonizm içinde . yüzen Çinlilerin bile onu kendilerine maletmekten ürküp kaçınmalarıdır.
Çinli prensin delil olarak gösterdiği ney, Sümer Türklerinin “Tigi” dedikleri sazdır.
Arasıra Türk musikisinin de gerilik ve iptidailik eseri olan pentatonizm esasına dayandığı iddia edilmektedir.
Halbuki, asırlar önceki Sümer Türklerinin sazı olan “Tigi” ile Ur-miyell Safiyüddin Abdülmü’min, Me-ragah Abd-ül Kufidir, Oruç Gazi oğlu Bedr-i Dilşad, Hıdır bin Abdullah. Mübarek Şah, Fârâbl. İbnl- Sina, Lû-dikli Abdülhamld Çelebi,... gibi üs-tadlann kitaplarındaki esasların pentatonik sistemle alâkası yoktur.
Lâika KAKABEY
M Ocak 193*
T E N t İSTANBUL
Sayfa? 5
8u şehrin içinden:


Ben deli miyim
a
DOĞRUDUR, sinirliyim, hom do çok sinirli! Ama deli değilim. Niçin bana ısrarla do-li diyorsunuz? Hastalık, hassaları-mı keskinleştirdi, yoksa tahrip e-dip uyuşturmadı. Hepsinden fazla kuvvet bulan da duyma hassam oldu. Semada, yerde ne varsa her şeyi gayet İyi duyarını. İş böyle olunca da bana nasıl deli diyebilirsiniz! b^tun
Bu
size
söylıyemcm kat bir kere de yer edince, gece gündüz peşimi bırakmadı. Sebep yoktu, ihtiras hakeza. İhtiyar adamı severdim de. beni hiç încitmemiş-ti. Altınlarına konmak ise aklımdan bile geçmemişti. Galiba bütün mesele gözünde îdi, Do-
mavisi baksa bu
Size şimdi bile, sükûnetle hikâyeyi anlatacağım: fikir nasıl zihnime yerleşti, katiyetle fa-
Yazan : Edgar Allan Poe hassalarım çok kcskinleimi|tl; kulaklarıma boğuk bir sos gelmeye başladı. Tıpkı beze sarih bir saatin çıkarttığı ses gibi. Bu sesi de gayet iyi tanıyordum, ihtiyar adamın kalbinin atışı idi. Korkudan gittikçe do artıyordu. Gecenin bu sessiz safinde, eski evin derin sukutu, bu muttarit darbeler sinirlerimi bozuyor, beni korkutuyordu. Belki aynı sesi komşular da duyuyordu. Bana öyle geldi ki İhtiyar adamın vakti tamam olmuştu. O-
Bütün asrı imkânlarla teçhiz edilmiş bulunan bu evde hizmetler, otomatik vasıtalarla görülür
Geceler bizimdir
Geceleri çalışmak zorunda bulunanlar acaba bir piinah işledikleri için mi kapılan yüzlerine kapalı buluyorlar?
çini bana
İşte
gozler. kanım suretle
No do-o-
daya girdim: yalnız bir tek defa bağırdı.
Kendisini yakaladığım gibi yere çektim, ağır yatağı da üstüne devirdim. İşimin bitmesinden sonsuz bir neşe duydum. Ses, artık işitilmiyordu. Yatağı kaldırdım, ihtiyarcık ölmüştü. Şayet beni hâlâ deli zannediyor-delillerini nasıl
nuk, zaman •ardı, nu öldürmek fikri tedricen kafamda yer etti. Asıl metale burada: Beni deli zannediyorsunuz. Deliler hiçbir şey bilmezler, oana beni görmeliydiniz. Hor şeyi Öyle dikkatle ve ileri bir görüşle hazırladım ki... İhtiyara bütün hafta gayet iyi muamele ettim. Her akşam tam gece yarısı kapısını yavaşça aralıyor, kafam girecek kadar açılınca içeriye maskelenmiş bir fener sokuyordum. Hiç bir ışık sızmamasına dikkat ederek kafamı -iyice uzatıyor, yataktaki ihtiyarı görmeye çalışıyordum. Sonra fenerin maskesini hafifçe aralıyor, ince bir huzmenin ihtiyarın gözüne düşmesini temin «diyordum. Gözlerini hor seferinde kapalı bulurdum. Sabahları sanki hiçbir şey olmamış gibi hatırını sorar, ağzını arardım. Vaziyetten hiç de şüphe eder görünmüyordu. Nihayet sekizinci gece bermutat kapıyı açtım, bu sefer, bütün dikkatime rağmen, işitmiş olacaktı ki yatağında döndü. Hiç kımıldamadım. Perdeler kapalı olduğundan oda simsiyahtı. Ne boni ne de kapının aralandığını görebilirdi. Tam feneri açacağım sırada yatağında doğrulduğunu hissettim.
— Kimdir o! diye bağırdı. Hiç sesimi çıkarmadım. Tam bir saat kılımı bile kıpırdatmadan bekledim. Oturmuş hâlâ etrafı dinliyordu. Göğsünden derin bir inilti yükseldi. Öldürücü bir korku sesiydi bu. Bir çok geceler aynı inilti benî de sarsmıştı. Bu sesi gayet iyi tanırdım. Onun için, ona acır gibi oldum. Her halde kendi kendmi teselliye çalışıyor, korkularını teskine uğraşıyordu. Ama hepsi nafile idi. ölüm korkusu onu gittikçe sarıyordu. Uzun müddet sabırla bekledikten sonra feneri araladım. örümcek teli inceliğindeki bir ışık, gözünün üstüne düştü. Göz bu sefor açıktı, alabildiğine a-çık. Büsbütün sinirlendim, donuk mavisi boni iliklerime kadar ürpertti. Size dememiş miydim ki
Evvelâ
Döşe-her kabir bir
lanız, cinayetimin ortadan kaldırdığımı dinleyince, bu fikrinizden vaz geçersiniz.
Bütün geco çalıştım, gövdeyi parçalara ayırdım,
menin üç tahtasını söktüm ve şeyi altına gömdüm. Sonra o dar dikkatle kapadım ki, hiç insan gözü, hattâ onunki bile
gayritabiiliğin farkına varamazdı. Bütün izler silinmişti. Tam o sırada kapı çalındı. Saat dört olmuştu. Güldüm, korkacak bir şeyim yoktu kiM İndim, kapıyı açtım. İçeri üç kişi girdi. Polisten olduklarını söylediler. Komşular bir bağırtı duyarak şikâyette bulunmuşlardı. Evi aramak istediler, müsaade ettim. Korkmuyordum kiM Bağıranın rüyada ben olduğumu söyledim. Bütün evi aradılar. Onları ihtiyarın odasına da götürdüm. Hattâ altlarına birer do iskemle verdim. Bir tanesini de Ölüyü gömdüğüm yere koyarak ben oturdum.
Tavırlarım polisi tatmin etmişti. Gülüşerek, konuşmaya başladılar. İlkin ben de neşeliydim. Fakat bir ara başımın zonkladığını hissettim, kulaklarım ötüyordu. Bütün kalbimle gitmelerini istedim. Fakat hâlâ konuşuyor, gülüşüyorlardı. Yavaş yavaş muttarit bir ses odayı doldurmaya başladı. Tıpkı beze sarılı bir saatten çıkıyormuş gibi. Bu ses gittikçe yükseliyor, yükseliyordu. Bunu muhakkak polislor de duyuyordu. Fakat bana belli etmiyorlar, faka bastırmak istiyorlardı. Yarabbi! Ne yapabilirdim ki.. Yalvardım, küfrettim, üstünde o-turduğum iskemleyi yerden yere vurdum. Yine nafile. İhtiyar adamın ölü kalbi vuruyor, vuruyor, ses gittikçe büyüyordu. Duymamış olmaları mümkün mü. idi! Alay eder gibi yüzüme bakıyorlardı. Tahammül edemez oldum. Çaresiz kalmıştım:
— Haydutlar, diye bağırdım. Siz kazandınız, suçumu itiraf ediyorum. Bu ses orfljn kalbinin atışıdır. Döşemeleri sökün göreceksiniz...
Çeviren: S, Yahyabeyoğlu
fi • • il• v ■ ■ •
Güzelliğinizi bazı ufak
muhafaza için nasihatler
«açlarınız İçin: Saçlarınızı her akşam sert bir fırça İle köklerinden başhyarak uçlarına kadar iyice fırçalayınız. Bunu müteakip, ince bir kurdele ile veya türban şeklinde kıvırdığınız bir ipekli par-çasiyle bağlayınız,
Yüzünüz İçin: Yüzünüzü yağlı kremle iyice sildikten sonra, velâ sıcak su ve soma soğuk
ile yıkayınız. Bu suretle yüzünüzü soğuktan korumuş olursunuz.
sonra.,
biraz
iken
bir ev-su
Gözleriniz Içiıı: Gözlerinizi ılık papatya suyu İle yıkadıktan göz kapaklarınızın üstüne vazelin sürünüz.
Elleriniz İçin: Elleriniz nemli
gliserinle iyice oğduktan sonra, sİ. liniz. Gliserin hiçbir zaman yağ izleri bırakmaz.
Dişleriniz İçin: İyi bir diş macunu ve sert bir fırça İle dişlerinizi oğduktan sonra, ağzınızı, içinde men-ta olan bir odol ile iyice yıkayınız.
Yazan: Salâhaddin GÜNGÖR
sonesi ev tipi olduğuna ınanmıuanı, aldanmış olursunuz; çünkü bu sihirli evde gördüğünüz her şey hakikattir, ve hâlen mevcuttur. Kendi kendine açılan kapılar. kendi kendine ısınan duvarlar, tozları çeken, ortadan kaldıran tavanla Resimde toplu halde gördüğünüz bütün bu yenilikler bir çok memleketlerde kullanılmaktadır. Yapılacak iş, bunları bir evde bir araya coplamak ve her köseye uygun gelecek ucuzluğu sağla -maktır.
O
Bir takım hormonlar zerket-mek suretiyle ağaçlar yapraksız büyürler: yemişler de çok güneş aldıklarından daha büyük ve lezzetli olurlar.
O Tersine dönmüş bir şemsiyeyi andıran yemiş - toplayıcı Aletler vardır. Ağaçlar, daha dikilmelerinden önce yapılan bir se-rom, olgunlaşan yemişlerin kendiliklerinden tersine çevrili şemsiyeler i-Çine dökülmelerini sağlar.
0 Çimenleri, içinde hormon solüsyonu olan sularla sulama suretiyle, hep aynı boyda tutmak mümkündür.
OFoto-clcktrik bir düğme kapıyı idare eder. Eve doğru yaklaşan insanın vücudundan intişar eden şuaların tesiri ile kapı kendiliğinden açılır.
0Bir televizyon tesisatı içeri giren insanın resmini evdekilere nakleder.
©Şayet eve gelen insan yabancı İse, İstenildiği takdirde kapı a-çılmaz. Ev sahibi oturduğu yerden bu yabancıyı sorguya çekebilir.
O Sorguya çekilen kimse antredeki hoparlör vasıtasiyle cevaplarını ev sahibine İşittirir.
O Evin sokağa bakan duvarları plâstik şeffaf bir maddedendir. Yangın meydana getirecek enfra-ruj şualarını süzme hassasına mâlik olduğu gibi zelzeleye karşı da birebirdir. Üstelik dışarıdan geçen insanlar İçerisini göremediği hnlda 1-çerdekiler dışarısını bütün teferrua-Uyle görebilirler.
©Koltuklar plâstik maddedendir.
Damın altındaki meyilli büyük |T|> cam, güneşin hararetini tama-men içeriye nakleder,
hararet hususi akümülâtör-■ÎBlere gider, kışın evin duvarları ve döşemeleri altında yılankavi borular içerisinde dolaşan su ve ha-
var, ne o-
dediği gi-kalka yo-
zorunda bırakamayız 1
dinlemek isterler. Gece
ki. gündüz çalışabilsin»
dük-çoktan indlr-kerc benim hâ-dolgun, vücut
yerde, ben de
vayı ısıtır; yazın ise bir buz dolabının gördüğü vazifeyi görür, yani güneş harareti erin içine serinlik temin etmeğe yarar: Soğutucu mayi aynı yılankavi borular içerisinde dolaşır.
Tavan, elektriği nakletmez,
Meyilli canım içi baştan başa, CL* çok ince ve ışığa karşı çok has* saa liflerle kaplıdır? Işık tertibatını idare eden bu lifleri andıran borulardır. Hava biraz kararmağa başlayınca tavan kendiliğinden yanar ve etrafı aydınlatır. Hava iyice karardığı zaman da aydınlık had derecesine varır.
Damın Üzerindeki bir çark rüzgâr ektikçe tavana eletrik biriktirir
Her çekmesinde ayrı soğukluk PJlJ derecesi olan bir dolap bütün erzakı bozulmadan muhafaza etmeğe yarar.
ZTK Küçük buz küpleri kendllikle-finden boşalırlar.
Bütün çekmeceler ayakla idare ıdllcn pedallı kapaklarla açılır kapanırlar.
Mutfakta hazırlanan yemek sofrası, çok büyük otomatik bir tepsi ile olduğu gibi yemek odasına nakledilir.
Havanın normal hareketleri tavan civarına tozlan toplar; elektrik tesisatını haiz tavanın, etrafındaki oluklar tozları içeri çekerler, tıpkı uzun müddet bir beze sürtülen camın kâğıt kırpıntılarını çektiği gibi
• •
Duvarların içinde iki sıra camlan mahfaza vardır. Duvarlarla cam yataklar arasında. Koruyucu vasfı arttıran bir iki santimetrelik boşluk vardır. Duvarlar demir veya çelik potrellerle birbirine dlralumln veya plâstikten mlştlr.
Mutfak Aletleri bir halindedir.
raptedilen imâl edil-
tek "blok"
Bulaşıkların yıkanmasına yarayan biri düz öteki derin iki bulaşık çukuru vardır. Bundan maada yemiş kabuklarını ve zerze-
vatların işe yaramayan kısımlarını atmağa yarayan bir otomatik boşluk daha mevcuttur.
Mutfaktaki fırın ocak gibi, ı-sıtıcı her kısım, ahçı tarafından, bir levha üzerine tesbit edilmiş düğmelerle idare edilir, öyle-ki ahçı yemeğin pişme saatine göre ocakları önceden ayarlar.
=—=======
Yemek odasının duvarlarına yerleştirilen bir makine radyo ile verilen havadisleri resimleri ile tesbit eder.
0
GECELERİ, geç vakitlere kadar çalışan bir arkadaşım, geçende - ne mühim bir mevzua dokunduğunu hatırına getirmeden -bana şöyle dert yandı:
— Sabaha karşı 2.30 da işim bitiyor. Saatlerce aralıksız çalışmak kolay mı?, öyle yorgunum ki, parmağımı kımıldatacak halim yok. Her şeyden önce eve dönmek bir mesele.» Ana caddelerde bile in cin top oynuyor. Ne tramvay tobüs var, ne taksi var.
îster İstemez, köylünün bi çarıklarıma binip düşe la düzülüyorum.
Beyoğlunun en ışıklı yerleri bile zifiri karanlıktır. Mağazalar, kânlar kepenklerini mişlerdir. Düşün bir ilmi: Mide aç, kafa turşu...
Şöyle temizce bir
herkes gibi güzel bir müzikle kulağımın pasını silmek, üç beş lokma şeyle midemin İsyanını bastırmak, mevsimine göre, meselâ bir bardak çay. yahut iki kadeh bira içmek istemez miyim?..
Çaydan, biradan geçtim, bir peynirli sandoviçin hasretini çekiyorum.
Geceleri çalışmak zorunda bulunanlar, acaba bir günah mı İşlemişlerdir kİ, bütün kapılan yüzlerine kapanmış buluyorlar?.
Şu dakikada ben, gecesini gündüz yapmış bir adamım. Yani başkasının gecesi, benim gündüzümdür. Vazifemi bitirince gündüz çalışanlar gibi dinlenmek de, eğlenmek de hakkım değil midir?.
Meselâ, aklıma esince bir sinemaya niçin gltmiyeyim?. Bir çalgılı gazinoda saz dinlemekten niçin mahrum kalayım?..
Cebimde paramla neden kamımı doyuracak, gözümü ve gönlümü meşgul edecek bir yer bulamıyayım ?.. Erine git, yat., diyeceksin. Bunu söylemesi dile kolay, fakat bir kere, o saatte kadar çalışan insan, başını yastığa koyunca uyuyamaz. Hiç olmazsa. İki saat kadar yorgunluk almalıdır. Evet ama, bu iki saatlik zamanı nerede geçirmeli?
Keseme elvermediği İçin bara gidemem. Bu yaştan sonra kumara mı dadanayım?. Sabahçı kahvelerinde yan gelip bite mi garkolayım?.
Burada dostumun sözünü kestim:
— Haklısın. İstanbul gibi bir şehirde, gece hayatı, bu kadar erken sönmemelidir. Fakat, dükkân, tezgâh sahiplerini senin gibilerin hatırını hoş etmek için günün 24 saatinde çalışmak ya...
Onlar da uyuyacaklar ler!
Başını salladı:
— Hayır! dedi, yanlış düşünüyorsun. Bu işi, pekâlâ nöbetleşe yapabilirler. Yüz lokantadan her gece on tanesi, açık kalsa yeter! Nöbetçi ec-zahane gibi, nöbetçi lokanta, nöbetçi saz salonu, nöbetçi sinema, nöbetçi kahvehane., nöbetçi tramvay, nöbetçi otobüs...
— Peki amma, dedim, kim yapacak bu fedakârlığı?
— Mecbur edilince Memur, İdareci, işçi lek adamları arasında
lar, ummam kİ, 15-20 bin kişiden az olsun. Şuraya buraya, az para mı bırakır bunlar?
lıepsl yapar! ve türlü mes-gece çalışan-
Dostum, bir sigara daha yakarak devam etti:
— Vaktiyle "Geceler Bizimdir!,, adında bir film seyretmiştim. Şimdi, her gece yapayapıldak, perişan bir halde eve dönerken hep bu filmin adını tekrarlarım: "Geceler Bizimdir... Geceler Bizimdir!..,,
Kendi kendime:
— Evet, derim, kapalı dükkânları, işlemiyen vasıtaları, derin ve esrarlı karanlığı, türlü mihnetleri ve çeşitli mahrumiyetleriyle bizim olan böyle geceler eksik olsun!
Son sözü kısaca ben söyliyeceğim:
Uç beş ay içinde bütün bir şehir halkının kalbini fethetmekte büyük bir başarı gösteren halkçı valimiz, gece çalışan çilekeş vatandaşlar hesabına, şu kapalı geceleri de kısmen olsun fethedemez rai acaba?
Renkli
televizyon
dairesinin bir "bllk"
vardır.
bütün Alet-halinde işler.
ha ny o leri de
Lavabolar dışarıya su sıçratmamak için fazlaca derin, musluklarda sıcak veya soğuk suyu rahatça nakledebılmelerl için fazlaca geniştir. Lavabonun alt kısmında otomatik ayakkabı boyama âleti vardır.
/•k lavabonun üstünde ullra-riole şuaı nakleden lâmbalar var-dır.
Duvarların çeşitli yerlerine' yerleştirilen kapaklar zaman zaman odaların ğiştlrir
Duş ufki bir clir.
havasını de-
hat geklinde-
tesisat plânda
Bütün bu mekanik gördüğümüz gibi bir "elektronik beyin” tarafından idare edilir. Telefon kumpanyasının santralını andıran üstü düğmelerle dolu bir masa her işi görür. Giriş kapısını idare eden alıcı vtericl çok küçük dalgalı telefonlar, otomatik mutfak ve bilûmum ev işi Aletleri hep bu masadan idare edilir.
Şehirdo aeyruaofor
=
Hicri 1950 Rumi
B. Ahir OCAK K. aanl
12 31 18
L869 Salı 1865
Vakit Vasati Eı/ınl
Güneş 7.11 1.48
Ö£le 12.28 7.04
İkindi 15.08 9.44
Akşam 17.25 12.00
Y’atsı İR 59 1 34
îmaâlc 5 31 12.08
Atatürk inkılAp Müzeci: Perem beden manda her gün 10-12 ve 14-17.
Topkupı Saaryi: Pazertcsi-Çar-şamha - Cumartcai eaat 13.30-17 TclC. (21090).
Ayiıeofyıı: Pazartesi - Saiı-Çsr-şnmba - Perşembe • Cuma auat 10-16; Cumartesi - Pazar aaat 13 - 16. TeU. (21750).
Arkeoloji : Çarşamba. Cuma Pazar günleri 13 ten 16 ya kadar.
FSkl Şnrk Eterleri 8ube*İ: Çarşamba, Cumıı, Pazar 10 dan 12 ye kadar. Telf. (216H2).
Türk ve Kiâm Eeerltrl: Salı, Perşembe, Pazar eoat 18.30-16.3U Telf. (21*88).
Dohnubalu;c Deniz Müzeci: Cu-
nuırtcsi aaat 13-17. Pazar 0-18.
TejL (81284),
Belediye Müzesi: Atatürk Bul-
varı Perşembeden maada hor
gün 10-12 ve 14-17.
Trvflk Fikret Atiyim Müzetl: Eebek. Perşembeden maada hor gün 10-12 ve 14-17.
İzmir:
Arkeoloji Müzeni (3324) Her gün 0-12, 13.30-17. Cümarteri: 14-17 a-çıktır.
JhUnbui Beyoğlu
•1(098
Anadolu yakam Ankara
İzmir
İzmir 2222
(J0S3S
91 2251 Karşıyaka 005&
OEHİK İİlAlKULAKlt
Saat 20.80 da.
DUAM KISMI: (42157) Tebeşir Daireli.
KOMEDİ KISMI: (40409) Konner-vatuvar Türk mueikiei icra heyeti kona eri fHlcaz faslı j.
ITUAMMEK KAKACA UPEKL Tl: 20.30 da (Sizin Sokak).
YENİ SES OPERETİ 20 15 do DUBARA — 6 neı sayfadaki ilâna bakınız.
ANKARA TİYATROLARI: Saat 20 de.
Ol’EKA: Köylü Namusu (1 por-deh Palyaço (2 perde). Çarşamba, Cuma ve Pazar 2 opera birden.
ötYt KTE (1Û370-40) Bir Koral, ser Geldi.
KÜÇÜKTE (11169) AJitlgoD ve Gcapln'in Dolapları.
İZMİR
ŞEHİR T1TATICOSλ- (2364) Hissel Savla
liEJUüLI ( IH «/i I
AKIN (bO71K)l- Hazret) Büleyma-nın Yüzücü. 2 — Gizli Teşkilât ALKAZAR (42562) Yılmaz Reis AR (44304) Seven Kulbler \ı !.As (-10835) Şeytanın Kudreti.
ÇİÇEK 1 — Dana tlAhesL 2 — İki Açıkgöz Kız Kollejlnde.
ELIIAMRA (435961 KriJitof Ko-torrı b
İNÇİ (85500) ı — Günnnaız Melek. 2 — İHimrtlz KaatiUer
LÂLE ('I35*?5ı Krletof Kolomb.
MELEK (40868) Zorlu Misafir.
SARAY (4)656) Manon.
SI ATI’ARK («3143> l — Nehirler Kıraliçesl. 2 — Unutulmıtz Şarkı.
SÜMEK (42851) Dell Gönül (Su-vareden itibaren).
SARK (40380) ihtilâlci Ruhlar (Toskn).
ŞIK (43726) i — reşli Yunus Sokağı- 2 — Talihim Olsaydı
TAKBÎM (43101) Çete.
TAN (S0740) 1 — Ruhlar Alemi;
2 — Modern Venüa,
t NAL 110300ı I — Gece Ateşi. 2 — Debrcli Hanan Sinemacılar Kıralı,
YENİ (8413?) 1 — Kılıçların Göl-tfcainde. 2 — Buffalo Şarkısı, YILDIZ (12847) Aptal Aşık, İSTANBUL CİHETİ ALEMDAR (£3683) 1 - Aşk ve
Cürüm. 2 — Kalbime Doğmuştu.
AZAR (23542 ı - Knraanlnr. 2— Yarışlar Kıralı.
ÇEMBERLİTAŞ (22513) Aptal A-şık (H. Lul).
FERAH: - Kartal. 2 - Bay-
rağa Cnn Fe(la
HALK ı2!0W Gardiyanın Oğlu (Türkçe).
İSI ANBt L 122367) ı Pranga Kaçağı. 2 - Kain Evlât.
Kls.MET .21904/ ı - jjarlo A-aer 2 - Kör (Arap filmi)
MARMARA (23860) Aptal Aşık.
MİLLÎ (22902) ) - Aşk ve Cü-
rüm, 2 — Kalbime Doğmuştu.
Tl RAN (22127) I - Korsanlar. 2 - Yarışlar Kıralı
TENİ (Bakırköy 16120) , — öi-mlyen Aşk. 2 Çanı Sakızı Polis Hafiyesl.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Tfavlatta
2 — Kahraman öncü
OPERA (60821) 1 — Kara Şeytan. 2 — Ateş Çemberi.
st REYYA (60682) 1 - Mösyö
Verdu. 2 — Ormanlar Aslanı.
YELDEĞİRMENİ: 1. Kahveci
Güzeli. — 2. Aysel Bataklı Damın Kızı.
ÜSK( DAR CİHETİ
IIÂLE (30062) 1 UnuLulm.yan Mazi, ? - Farilin Son Günleri, bl SAR Monte Kristo ve Monte KriHtnrıUn rllknnu - Can! ka çıyor.
AA KAKA
ANKARA (23i32) Samba Kıralı (renkll)b
B( YÜK (16031) Damgalı Doktor. ( EBECİ: Yalnız Gldcnlc-r.
PARh (11131) Kanatlardan Türbe (yeril).
SÜMER (11072) Tunçların Gölgelinde.
ILIN (222(I4) Yalnız Gidenler.
S( n (1 inTij Kanatlardan Türbe t yeril •
YEN t (14040. Gönülden Sesler.
GAR GAZİNOSl 5 Solora Do Eepuna revüsü.
İZMİR
ELIIAMRA: Aşk Beatcsi.
LALE: 1 — Deniz Kurtlan. 2 — Porller Dünyası.
TAN i 1 — Deniz Kurtları. 2 — Periler Dünyam.
TAYYARE: Kanlı Buse
YENlı Zehirli Şüphe.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: Yalanf
S t M ER: Sazanın Aşınlan • Ha-vnl Tuhı,
“1ENİ İNTANIMI,,, tın bUfrün İçin tavsiye ettiği programlar : Dahilde:
Suat: l».!o İstanbul: Radyo Senfoni Orkcsir/LM konsorı. — 2(».3O Ankara: ince (Ferah-feza fonlı), — 21.15 İstanbul: Fniıl hayati
Hariçte:
Suat: ıı.iâ Londra: Fredrick Guldn. Beethoven C MlfL piyano sonatı. — '20.10 Londra:
Dontzötti ııln "Don Paagunie . operasından parçalar. — 24.00 Londra: Londra Fyârmonl or-keıdraıu konaarL Programda Dvorak I. avnfoıHsi
TÜRK MÜZİĞİ:
Saat: 8.00 Ankara : .(ıırkılnr(I,l)
— 12.30 Ankara Şarkılar (Pı )
— 13J5 İstanbul. Karışık garkı ve türküler (Pl.). — 13.50 İsin rıbul: Şarkı ve türleüivr.
18.ou Ank/.t’ : Besto ve şarkılar.
18.30 İstanbul: Sadi Y’nver Ataman um ve saz birliğinden memleket havaları. — 10.30 An-
kara: Yurttan «enler. — 20.30
Ankara: İnce saz (Ferahfeza faslı) — 20.13 Intanbtil: Anadolu köy hAyalarındın izahlı üi-nvkler. — 21.15 İstanbul; Fasıl heyeti konseri.
KLASİK BATİ MÜZlfttl
Sanı; il 30 Londra: BBC Opera orkestroeı konseri. — 17.15 Lon-dra: Fri.'drJch Çulda Beethoven C M in. piyano sonatı. — 10.20 İstanbul: Radyo Senfoni Orkestranı Şef: Cemal Reşit Rey. 20»00 Ankara; Dört viyolonsel. — 20.15 İstanbul: Şnn noloinrı (Pi ) — 30.30 Londra:
Donizett l'ıdu "Don ran(|Uftle., operasından parçalar. — 22.00 lntanbul: Oda müziği. W. A. Mozart, Trio MI Bemol Majör No. 2. — 22.15 İstanbul: Ernst von Dolmanvi serenat (Pl.). — 23.00 Londra: Grimden parça-Inı (Fİ,). — 24.00 Londra . Londra Filarmoni Orkestrası konseri. Programda: Dvorak 4 senfonisi.
HAFİF BATI MtZtûl:
Sam : 1.31 Ankara: Hafif parçalar (Pl.). — 8.15 Ankara: II) dakika Bulanjo (P1 ), — 8.15
Londra: Film müzlf.1, — 8.30
Ankara; Hafif müzik (PL).
— 13.80 Londra : To(nmy Smith
orkestrası. — 13.15 Ankara: Salon orkestraları çalıyor (PL). *- 13.15 Londra: Toni ve orkea-trasi. — 13.30 latanb.il: Karışık i»»ılf millik 'i l ' — 13.45 An-
İcara: Gondol şarkıları (Pi.) — 14.15 Londra: BBC Revü oıktı-iıu-ı bundan şarkılar. — 18.30 Ankara: Radyo Balon: orkestrası konseri, — I0.30 Londra: John Bull orkestrası. — 23,15 İstanbul: Hafif gece müziği (PL),
DANS MÜZİGlı
Saat 10.00 Londra: Orkestralar resmi geçidi. — 44.40 İstanbul (Pl.h — 15 15 Londra: Mönia. Llter kuvartetl. — 18.00 İstanbul (Pl ). — 18.30 Londra: Sevilen şarkılar (Tip top tünesi.
— 22.15 Ankara; (PL). — 22.45 Londra: Tom Jones triosu. — 13.00 İstanbul (PL).
III >1 **| |*|(O(.RAMLAR:
hıınıiMiHi:
11.30 İstanbul: Ev kadını. Ev bütçesi ve ekonomi yolları. Ko
nuşan: Haver Oskay. — 22.00 Ankara: Konuşma.
510lik:
7.15, ILDO Londra: Dinleyici tüfekleri. — 20.30 İstanbul: Müzik bilmeceleri.
Tem«ll t
21.00 Ankara.
TÜRKÇE HABERLER:
Ankara xe İstanbul Radyoları:
Saat; 7.45; 13.00; 1000; 22.45.
18.30 Ankara: öfcle Gazetesi. 2u 15 Ankara; Itadyo Gazetesi. “Amerikanın Sesi,, Saat: 19.15 (13. 16 ve 19 metre»
Londra Radyosu: Saat 7.15;
İR 45 ve 23.00 (19.91; 24.92; 31.32 ve 49.49 metro».
t.ELEC Eh OLAN I (.AKLAR
12.50 D.H.Y. (Türk» Ankaradan. İt— T.H K. (Türkı İzmirden. 15.10 L A t. (İtalya) Roma, Ati-
nadan.
15.40 C Y (Kıbrıs) Lefkoşe. A-tinadan»
16.20 D H.Y. (Türk) İskenderun. Adana, Malatya. D. Bakır, Elâzığ, AnkaiAdan.
19.30 P.A.A. (Amerikan) Hong-Kong. Bangkok. Kalküta, Delhi. Kamil. Baaru. Şam.
Gİ1)E( EK OLAN VÇAKLAK
9 — D H Y. (Türk) Ankara. A-danaya.
13.50 D H.Y. (Türk) İzmir.
11.30 D H.Y. (Türk) Ankara.
22.— P.A.A, (Amerikan) Brüksel. Londra, Gander, Now-York’a.
----K.LM. (Molanda) Tahrana. GELECEK OLAN VAFVRLAR
16. — Anafartıı. îneboludan.
18. — Antalya, Çanakkaleden. GİDECEK OLAN VAFIRLAR 9.— Sut, Mudanyaya.
17. — Bakır, takenderunn.
19. — Seyyar. Karabigava. GELECEK OLAN EKSPRESLER
li 45 Sempion, Avrupadan.
8.30 Ankaradan.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18. Kl Ankarava
21.39 Senıplon. Avruprıvıı.
• Ha\* muhalefetiyle seferlerde detlşikilk olabilir.
Süreyya (ICumk.) Beyazıt, Brşlr Kemal. Eminönü.
İtimat. Küçükpazar. Sultanahmet. Sultanahmet.
Eyüp:
Şifa, Ayvansaray.
Beşiktaş:
Nail Hallt.
Be\uâlu:
Dellnsuda, İstiklâl C 244. Nihat. Tarlabaşı C. 92.
Ayaspaşa, Gümüşsüyü C. Hayrettin Tav, Şair Ziya C. 20. Sporidls, Necatlbey C. 308. Atakan. Halâskârgazl C. Mccldlveköy. Mec. K. C. 4. Hâlıcıoğlu, H&aköy.
Yeni Turan. Kasımpaşa.
Fatih:
İsmail Hakkı. Şehzadebaşı. Ziya Nuri. Aksaray.
Emin Rıdvan, Samntya. Nazım Malkoç. Şehremini, Ahmet Sual, Karagdmrük. GüHercn, Fener.
Üsküdar*.
Merkez.
Kadıköy:
YeideğİraışnL Kızılloprak.
Göztepe.
Bostancı»
BU vtl kada:
Halk.
Hey belimin:
Halk.
ANKARA
Numune (15550ı
Şatlık (23658)
Sebat (11099)
İZMİR
Yardım.
Birlik.
Halk.
Kâm taş.
Cumhuriyet.
t İv i .Hdikby 60872
İstanbul 24222 t*sküdıır 60945
.Ankara 00. lsmir 2222. K. yaka 5055
Soldan
1 — Bir meyva. 7 — Orta As* yada bir nehir. 8 — Kırışık. 10 — Bir nevi toprak. 11 — Benzer. 12 — Madeni mamulattan. 13 — Habeş unvanı. 14 — Eski bir Türk devleti. 16 — Asyanın bir parçası.
Y'ukardan uaağıya:
1 — Meteoroloji âletlerinden biri. 2 — Kıbrıs ta bir dağ. 3 — Büyük 4 — Seçim. 6 — Hındlstanda Dekk&n yaylasında bir şehir. 9 — Bir çeşit kumaş- in — P lahit» 14 — Kabile. 15 — Bir pey gam* bar.
DEVRİALEM BULMACASI
MALLI:
1) 1 2 3 4 2 5 6 7
B E Y s E H 1 Y..
2) 8 2 9 10 2 7 2 11
M E N D E R E s
3) 12 11 8 13 0 6 3 2
O S M A N i Y
4) 6 11 14 7 13 9 15 13
t S T § A N C A
5» 2 7 16 6 9 15 13 9
E R Z î N C A N
6) 1 12 16 15 13 13 10 13
B O 2 C A A D A>|
7) 8 13 7 8 13 7 6 11
M A B M A R I A
8) 17 2 18 6 1 12 18 19
G E L t B O L U
9) 2») 13 ( •1 13 8 1 13
ç A R 8 A M B A
10) 8 13 9 10 13 18 3 13
M A N D A L Y A,
4
«1 Ocak 19»
Sayfa 6
w
Klimsch
Horika
FRANKFURT/MAIN • ALTE MAtNZER GASSE 57
\
■sı
Alman TOTAL Mamulatı
/
SPEZIALFABRIK UND GROSSHANDLUNG FÜR REPRODUKTIONSBEDARF
4. a
sokağı
Radyolu kaloriferü az kutlanılmış iyi vaziyette lüks taksi müsait fiyatla acele satı İlktir. îş saatlerinde 29266 ya telefon
GÖZ HEKİMİ
M ur a d Ra
Aydın
Parmakkapı, imam No. t. Tel: 41553
Muhtelif tip ve kapasitedeki portatif ve aâblt, kuru, tozlu, •ulu CO 2 gazlı, köpüklü dürme vasıtalariyle
=/ Numaralı yerleriniz» ayırtınız. Tel.: 19369
Bu akşam saat 20.45 ten itibaren
SİYASÎ ÎKTÎSADÎ
YENİ İSTANBUL müstakil günlük gazete Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini fiilen İdare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATB^tACILIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI

ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A. O
1950 İkramiye Plânı
100.000 LÎR
200.000 Lira değerindeki Büyük GARANTİ
APARTIMANIN 3 DAİRESİ
Her ay bir keşide
ŞUBAT Keşidesinde:
2
3
3
4
adet
»

1.000
500
250
150
Liralık

*>
Ayrıca 100 lira ile 25 lira arasında değişen
33 adet muhtelif para ikramiyeleri
Her (100) liraya ayrı bir kur’a numarası verilir
YILIN İKİNCİ KEŞİDESİ 27 ŞUBAT 1950

YENİ SES OPERETİNDE
DUBARA
Telif operet 3 perde
Yazan : F e r r u lı Okur
Müzik . Mo KARLO KAPOÇELLİ
Teessürle bayılanlara, Çarpıntıya, Sinir buhranlarına NEVROL CEMRL 20 DAMLASI DERHAL FERAHLANDIRIR. EVLERİNİZDE MUTLAKA BULUNDURUNUZ
Çeşitli kitap satışı, mâkul fiyatlar ; büyüklere ve küçüklere hitap eden eserler.
Austr i a Kitap Evi
Beyoğlu, Kumbaracı Yokuşu 124, Lebon yanında Hnıi ve edebî kitaplar için her türlü sipariş, gazete ve mecmualara abone kabul edilir.
14 fj
ürkiye İmar Bankası
Sermayesi: 1.500.000 Kuruluşu: 1928
Yeni Postahane arkasında Aşirefendl caddesi No: 35/37
Vadesiz tasarruf tevdiatına % 4,5

Vadeli tasarruf tevdiatına % 6
Faiz verilir ve vâdeli mevduat faizleri aylık olarak ödenir.
Gazetemizde neşrolunan bütün
resimlerin klişeleri
Tarafından teçhiz edilmiş, modern ve kifayetli klişe atelyemizde hazırlanmıştır
Uludağ Sigarası
Tekel İstanbul Başmüdürlüğünden:
Uludağ adiyle yeni bir sigaramız satışa arzedilmiştlr. 20 sigaralık bir paketinin fiyatı 55 kuruştur.
İtina ile ve zarif bir ambalâj içinde hazırlanmış olan bu sigaraları sayın halkımıza tavsiye öderiz. (1207)
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı
îç Ticaret Genel Müdürlüğünden :
Türkiyede Yangın, Nakliyat, Kaza ve Hayat Sigorta işleriyle meşgul olmak üzere kanunî hükümler dairesinde tescil ve ilân edilerek bugün faaliyet halinde bulunan Güven Sigorta Şii keti bu kere müracaatla İstanbul Acenteliğine şirket namına yangın, nakliyat, kaza ve hayat sigorta işleriyle meşgul olmak ve bu işlerden doğacak dâvalarda bütün mahkemelerde dâvacı, dâvâlı ve üçüncü şahıs sıfatlyle hazır bulunmak üzere Sermet Tezcan’ı tâyin eylediğini bildirmiştir.
Keyfiyet Sigorta Şirketlerinin teftiş ve mürakabesine dair 1149 sayılı kanun hükümlerine uygun bulunmakla ilân olunur.


CITROEN
Hususiyet ve evsafı itibarile tamamen ayrı bir mevki sahibi Fransız arabası
“önden
bir parti, İstanbula müteveccihen yola çıkmıştır.
Çekişil” CITROEN arabalarından mahdut
Fiyat tenzilâtından istifade ederek, kendi arabalarını şimdiden ayırtmak üzere Sayın Müşterilerimizin Bürolarımızı teşrif etmeleri rica olunur.
Sergi yeri ve yedek parça deposu
FRANS - OTO LİMİTED
ŞİRKETİ
Tepebaşı Caddesi. Tel. 49482
CITROEN
Türkiye Mümessilleri FRANS - OTO LIMITED ŞİRKETİ
Galata, Kuto Han. Tel 44747
CITROEN SERVİS İSTASYONU
Nişantaşı, Vali konağı Caddesi. Tel. 84242

KÜÇÜK ŞİŞELİ LİKÖRLER SATIŞA ÇIKARILDI
Tekel İstanbul Başmüdürlüğünden:
Sayın kalkımızın gösterdiği rağbet üzerine küçük şişeli likörlerimiz bugünden itibaren satışa arzcdilnriştir.
Tam serisi 18 çeşit olup beher şişesinin fiyatı 60 kuruş-(1208)
İstanbul, Ocak 1950
Hudson 1947
Dr
Mary A. Elwashwilly ile
Victor Y. Saidon
Nişanlandılar
nciMnİin.mvni|rutnrtu:»rt1^nnniTTTlılnnnnıııOrMRUi!nmiiiMnîîHnitt:iiiınmîlLrtiHiMntiıWiımnMn>ırfitntîHitmnmniuuMmpı^îmvr
KEKEMELERE: Kekemelik hususî bir metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât için- Bayan A. Narter. Şişli, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
Taklitlerinden sakınınız. Her yerde pullu kutuları ısrarla isteyiniz
ttt
••1
M
İMMV*IMBCVTVtmflKtlZI*?iIi «tll
Âdi ve parlayıcı maddele yangınlarına karşı
EMNİYETİNİZİ SAĞLAR
1’üriciye (JmumJ Vekili
STANDARD İŞ LTD. Şr.
badi R.
Müessese adrs,;
Galata, Bankalar Cad. Banka sokak Roman nan Telefon: 40784
Mektup adresi: P.K. 2U8 Beyoğlu
lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Dilek 8r
Mağaza adresi: Taksim, Garaj Tramvay durağı, ERK Ap. altında
Telefon: 82696
YENİ İSTANBUL Abonman karnelerinin

şubat ayı satışına başlanmıştır
Aşağıdaki dükkân ve gazete bayilerinden başka gazetemizce hususî surette teçhiz edilmiş ve kasketlerinde (YENİ İSTANBUL) yazılı bulunan özel miivezzilerimizden ve Beyoğlu Kaymakamlığı karşısındaki gazetemiz idarehanesinden de bu karneler temin olunabilir.
Karne satacak bayilerin isim ve adreslerini gösterir liste
İSTANBULDA .-
KÖPRÜDE:
Bay Kemal, Köprü Kitabevi
Bay Osman Kazak. Kadıköy iskelesinde.
Bay thfîan, Üsküdar iskelesi, gazete bayii
Bay Sıtkı, Boğaziçi iskelesi, gazete bayii.
Bay Horen, Nimet Abla gişesi karşısında
gazete bayii
SİRKECİDE:
Bay Esat, Gazete ve mecmua bayii
Bayan Atiye, İstasyonda gazete bayii.
TÜRBEDE:
Bay Arif, Türbe kitap ve gazete bayii.
BE YAZITTA:
Bay Bahri, Eczahane yanında tütüncü.
S ARAÇHANEB AŞINDA:
Bay Mehmet, fırın önünde gazete bayii.
AKSAR AYDA:
Bay Adem, gazete bayii
Bay Kemal, Piyango ve gazete bayii
C AĞ ALOÖLUND A:
Bay Ahmet, tütüncü ve gazeteci ,
Bay Niyazi, EmJnönü Halkevi karşısında
gazete bayii.
KARAKÖYDE:
Eay Kemal, Tünelde gazete bayii
Bay Nlko, Bahtiyar gişesi
BEYOĞLUNDA:
Bay Esat, İngiliz Sarayı karşısı, tütüncü.
Bay Torkoni, Galatasaray Lisesi karşısı.
Bay Ferit, Taksim Abide karşısında ga-
zete ve tütün bayii.
Zeki, Tüttln ve gazete bayii Avni, Tütün ve gazete bayii Haşan, Tütün ve gazete bayii Mustafa, Tütün ve gazete hayli
Bay Mehmet, Taksimde Kristal altında gazete bayii
Bay Dikran. Konak oteli karşısı, tütüncü Bay Haşan, Harbiye, Bizim Haşan gişesi Bay Garbis, Osmanbeyde fırın yanında gazete bayii
Bay Remzi. Nişantaşında gazete bayii
BEŞİKTAŞ'TA:
Bay
Bay
Bay
Bay
TOPHANEDE:
Bay Şükrü. Tramvay durağında Savaş Sakatı gişesi.
KADIKÖ YÜNDE:
Bay Ethem, Gazete bayii.
ÜSKÜDARDA:
Bay Hikmet. Kitap ve gazete bayii
Bay Cevat, Kitap ve kırtasiyeci
SAMATYADA:
Bay Kenan. Tütüncü ve gazeteci
BAIORKÖYDE:
Bay Ali, Uçak Gişesi.
YEŞİLKÖYDE:
Bay Şaban, Cazete bayii.
ADALARDA:
Bay Nlko, Büyükada iskelesinde kitapçı Bay Süleyman, Heybelladada tütün ve gazete bayii.
ANKARADA:
ANKARA BÜROMUZ:
K. Özalp Caddesi Ilgar Apartmanı No. 1/9. Yenişehir. Telefon: 16112
Akba Kitabevi.
Bal Ali Tümen, Ulus Meydanı tütüncü.
Bay Yakup Kaıakaş, Uluş Meydanı Cebeci durağı.
Bay Cevdet, Ulus Meydanı, Hilal Fotoğrafhanesi karşısında.
Bay Hayri öztürk, İstanbul Pastahanesl karşısında.
Bay Sait özer, İstasyonda gazete bayii.
Bay Durali Dalkılıç, Samanpazarı Meydanı, gazete bayii.
Bay
Bay Bay
Bay
Bay Osman. Yenişehir. Bakanlıklar durağı
İZM İRDE :
İkinci Kordon, Emlâkbank yanında Anadolu hanındaki YENİ İSTANBUL Bürosunda.
Foto Can, Hükümet Konağı karşısında Bay Halil, vnafartalar Cd. İstiklâl gişesi Bay Cahit, Anafartalar Cd. Zengin gişesi Bay Abdurrahman Cerrahoğlu Kitabevi Tilkilik Bay Mustafa. Asım Türker Kardeşler, Alsancak vapur iskelesinde
Mehmet Altıntaş, Sağlık Bakanlığı. İslâm Günok. Yenişehir, İş Bankası. Mustafa Erten, Kızılay gazete bayii. Tevfik, Meşrutiyet Caddesi.
Matbuat hayatımızda bir yenilik olan karneli abonman usulümüz her tarafta büyük bir alâka görmektedir. Bu alâkayı gözönünde tutarak ve okuyucularımıza kolaylık olsun diye, yanda, şubat ayından itibaren her ay muntazaman karne tedarik edilebilecek bayilerin listesini veriyoruz. Bayiden almak istemiyenler veya alamıyanların, posta havalesiyle doğrudan doğruya, Beyoğlu, posta kutusu 2100, YENİ İSTANBUL adresine 280 kuruş göndermeleri kâfidir. YENİ İSTANBUL abonman karnesi, taahhütlü olarak adresinize gönderilir.
Geçen aylar karne-alamadıklarından müsabakaya girme haklarını kaybetme endişesine düşen okuyucularımız için şu kolaylığı yapmayı uygun bulduk :
Birbirini takip eden üç aya ait karne kabını veren her okuyucuya bir kur’a numarası, altı kap verenlere 2, dokuz kap verenlere 3, on iki kap verenlere de 4 kur’a numarası verilecektir. Bu şekilce okuyucularımız, karnelerini ne zaman alırlarsa alsınlar, üç aylık aboneler 1; altı aylıklar 2; dokuz aylıklar 3 ve senelik abonelerimiz de 4 numara ile kur’amıza katılabileceklerdir.
Bilindiği gibi YENİ İSTANBUL, devamlı okuyucuları arasında, Noter önünde çekeceği kur’ada, meccani tahsil ve başka hediyeler vermeyi taahhüt etmiştir.
Her yı] çekilecek kur’ada birinci gelen 10.000 lira masrafla Avrupada, ikinci gelen de 5.000 lira sarfiyle Türkiyede üç yıllık bir tahsil yapacak lardır. Kendisine tahsil kur’ası düşen YENİ İSTANBUL abonesi, hak kını bizzat kullanacağı gibi, herhangi bir kimseye de devredebilecektir. Böyle bir tahsile imkân ve arzusu olmıyanlara, gazetemiz, bu işe ayırdığı tahsisatı % 20 noksaniyle defaten ödeyecektir.
Ayrıca : Üçüncü gelenden itibaren 3 aboneye, meşhur markalı birer altın kol saati; 3 aboneye, meşhur markalı birer gümüş kol saati; 3 aboneye, meşhur markalı birer çelik kol saati verilecektir.

Comments (0)