31 Mart 1950
Cuma
SİYASİ İKTİSADİ
w
*4
A
11
’ Sayı 121
10 Kuruş
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğ\«ı
Abone; Türkiye İçin seneliği 32. altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır Hariç memleketler iki misildir
|Ç ve DIŞ POLİTİKA _ 30/111/1950 -
Dünya, barış istiyor !
STRASBOURG'DA toplanacak olan Avrupa Konseyinin içti-maına büyük bir ehemmiyet atfedilmektedir. Bunun bir delili, Avam Kamarasında, Avrupa Birliğine ve bununla münasebetti olarak da Almanyanın Büyük Batıklar camiasına alınmasına dair olmak üzere hükümet ile muhalefet arasında cereyan eden müzakerelerdir.
Dün de burada tahlil etmeye çalıştığımız gibi, Almanya işini müspet bir şekilde halletmek, âcil bir mahiyet almış bulunmaktadır. Çünkü Sovyetlerin kâh Uzakdoğu, kâh Avrupa üzerindeki mütenavip tazyik politikalarını karşılamak için, orada da, burada da kuvvetli olmak lâzımdır. Bu ise. eldeki kuvvetlerden istifade etmekle kabildir.
Bu hususta hatıra ilk gelen noktalar, Uzakdoğuda bir Ja-ponyarun, Avrupada da bir Al-manyanm, harp mağlûplarıdır diye eli kolu bağlı bir halde ve bir nevi göz hapsi altında tutulduğu ve Sovyet Rusyanın bundan istifade etmekte bulunduğudur.
Bu vaziyet, gerçekten gavri-tabiîdir. Çünkü harbin bu iki büyük mağlûbu ile, ergeç birer sulh muahedenamesi imzalamak lâzımdır. Ve bunu harbi kazanan büyük devletlerin yapması icap eder. Halbuki, bunlar, kendi aralarında ihtilâflı bulunmakta ve bu yüzden bir türlü bir araya gelerek, Japon yahut Alman barışını akdedememekte-dirler.
Bunun bilâmüddet böyle bu şekilde devam etmesine imkân yoktur, işe garplı devletler zaviyesinden bakınca, bunların Japonya ve Almanya ile hâlledil-miyecek ölçüde bir ihtilâfları kalmamıştır. Buna mukabil, eski müttefikleri Sovyet Rusya ile, gittikçe artan ve vahamet kes-beden ihtilâfları peydahlanmış ve birikmiştir. Öyle ki, eğer bir “sulh yapmak” işi mevzuu bahis ise, bunun sanki muharebe de bunların arasında cereyan etmiş gibi, daha ziyade galipler arasmda tahakkuk etmesi lâzım gelmektedir. Mağluplar, hele bugünkü durumlarında, herhangi bir sulha çoktan razıdırlar.
Cihan vaziyetinin bu halde bulunduğu ve bunun büyük tehlikelere, ezcümle Sovyetlerin pervasızca tatbik ettikleri muvazaalı işgal ve ilhak siyasetlerine yol açmış olduğu besbellidir. Bunu herkes görmektedir.
Bu sebepledir ki, resmi, gayri-resmi, ufak, büyük, herkes, "ya Sovyet Rusya anlaşmaya yanaşsın ve bu işler bitsin yahut ötekilerle sulh yapılsın ve bu işler gene bitsin” diye düşünmektedir. Ancak, herkeste aynı olan bu düşünce, şu yahut bu büyük devletin politik ve diplomatik lisaniyle ifade edildi mi, vuzuhunu, bizler için kaybetmektedir. Bereket versin ki, bu lisanları hem konuşmakta, hem de anlamakta, devletlerle devlet adamlarının hususi maharetleri vardır. Yani, ifadelerdeki farklar, hakikatlerin inkişaf seyrini de-ğiştirmemektedi r.
Şu halde, eğer Japonya ile Almanya, fakat bilhassa Almanya, işi uzatmadan ve şartlar Voşmaya kalkışmadan, Batıklar arasındaki yerini alırsa, dünya, ilk ferah nefesini almış olacaktır.
Bu seferki Avrupa Konseyine verilen ehemmiyetin başta gelen sebebi, bu arzunun gerçekleşmesini kolaylaştırmasıdır.
★
★ ★★
A
i
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden; HABİB EDİB TÖREHAN
Son günlerin en mühim siyasî hâdisesi
D
A-
*
İlânlar: 6 ncı sahifode santimetresi 2 Hradır. İlânlardan hiçbir mes’uliyct kabul edilmez.
İN
( 14 '■ el
Telefon: 44756-44757 Santral Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
YEN/ İSTANBUL'un Kuponu]
Batı Almanya, Avrupa Konseyine kabul edildi
Dün, Konseyin yaptığı resmî bir müracaatla Batı Almanya ve Saar, toplantılara iştirake davet olundular
-i
Ingiltere îşçl
seçimden
sonra
| n-
Muhafazakar Parti Liderleri Parlâmentoya girerlerken
Konse-âza sı-davet. Yüksek
Strasbourg 30 (YİRS) — Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesi Batı Almanya ve Saar Hükümetlerini Avrupa Konseyine iştirake resmen davet etmek kararını vermiş ve davetiyeler gönderilmiştir.
Batı Almanyanın Avrupa yine tam haklara sahip bir fatiyle iştiraki için yapılan Bonn Hükümetine, Müttefik
Komiserler vasıtasiyle bildirilmiştir. Saar için yapılan davet ise Fransa Hükümeti eliyle verilmiştir.
Bu davet, Konseyin statükosunu aynen kabul etmekten başka hiçbir şartı ihtiva etmemektedir.
Strasbourg 30 A.A. (Afp) — Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bugün öğleden sonra Strasbourg Belediye binasında Robert Schuman’ın başkanlığında toplanmıştır.
Bu ilk oturumda konsey üyesi 13 devlet Dışişleri Bakanları hazır bulunmakta idi.
Londra, 30 A.A. (LPS) — Times gazetesi Avrupa Konseyine temas e-derek şöyle diyor:
Mr. Bevin Almanyaya dışişlerinin idare hakkının ileride iade edileceğini, fakat şimdiki halde hiçbir vaidde bu-lunulamıyacağını söylemişti. Şüphesiz Bakanlar Komitesi Mr. Bevin’in bu fikrine iştirak edecektir. Vaziyet henüz ciddî değildir. Almanya sonbahardaki toplantıdan evvel Avrupa Konseyine iştirak etmiyecektir. Bu bakımdan durumunu tekrar gözden geçirmek için yeter zamanı olacaktır.
rrnmmrnmı
m«nmvs>
I;
fiti
İS -A
I A
■t
Ki' S.
Demokrat Parti tl Kongresinden müzakereleri
z
fi
l'.J
r
A
»
tç SAYFALARDA
bir görünüş: Genel İdare Kurulu takip ediyor
Demokrat Parti İl Kongresi toplandı
Birçok defa talik edildikten sonra Demokrat Parti İstanbul İl Kongresi diin Beyoglunda Ses Tiyatrosunda toplandı. Uzun zamandan beri dikkat ve alâka İle beklenen İl Kongresinin İlk günü nispeten sakin geçmiş ve eski il idare kurulu âzaları kongreye alınmadılar. Kongrenin tafsilâtı 2 nci sayfamızda dır
Amerikan partileri dış politikada birliğe doğru
Acheson, bir yandan partileri tek cephe olarak birleştirmeğe çalışırken öteyandan Fransa ve Ingiltereyi müşterek
cepheye davet ediyor
Radyoda seçim propagandası hakkında izahat
Ankara 30 (Hususi muhabirimizden) — Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürü Ahmet Şükrü Esmer, bugün basın mensuplarına bir demeçte bulunarak, yeni seçimlerin yaklaşmadı münasebetiyle, radyo haber bültenlerinde buna dair verilen nutuklara fazla yer ayrıldığını iddia eden gazetelerin neşriyatına cevap vermiştir. Ahmet Çükril Esmer, hu hareketin, Seçim Kanunundaki radyo He propaganda hükümlerine aykın olmadığını söylemiş ve 5392 sayılı kanunun 23 üncü maddesinin de buna müsait olduğunu Hâve etmiştir.
İşçi Partisi, ilk defa mağlûbiyete uğradı
Muhalefet, Kabinenin istifasını istedi. Fakat şimdilik buna ihtimal verilmiyor
Londra, 30 A.A. (AFP) — İlk defa olarak İsçi Hükümeti Avam Kamarasında çoğunluğu sağlıyamamıştır.
İstihkaka arzedilen kömürün cinsine ve benzinin tevziinin sonra görüşülmesine dair olan teklif müzakere edildiğinde muhalefet 257 ye karşı 283 oy elde etmiştir.
Attlee kabinesinin Avam Kamarasındaki bu ilk mağlûbiyeti kabinenin istifasına sebep olmıyacaktır.
Avam Kamarasında yaptığı ilk toplantıdan dört hafta sonra İşçi Hükümetinin uğradığı mağlûbiyet muhalefetin alkışlariyle karşılanmıştır.
Churchıll’in etrafında toplanan Muhafazakârlar “artık duruma hâkimiz” diye bağırmışlardır. Maamafih hükümetin başlıca üyeleri koridora çıktıkları zaman çok mütebessim 1-diler. Filhakika İngiliz âdetlerine göre, azınlıkta kalan hükümet istifa etmeye mecbur değildir. Bilâkis, oya konan meselenin ehemmiyeti hakkında karar vermekte serbesttir.
Londra, 30 A.A. (Rcuterj — İngiltere kabinesi dün akşam Avam Kamarasındaki mağlûbiyetini parlâmentonun ademi İtimat oyu gibi telâkki etmiyeceğine karar vermiştir.
Hükümet 257 oya mukabil işçilerin aleyhine verilen 283 oya rağmen yerinde kalacaktır.
Londra, 30 A.A. (Reuter) — Attlee Hükümeti, bugün Lordlar Kamarasında 24 saat içinde ikinci sefer çoğunluk kazanamamıştır.
Sadak, SchumanTa Strasbourg’a vardı
İtalyan Başbakanı da Roma Elçimizle uzun bir görüşme yaptı
Strasbourg, 30 A.A. (Özci muhabirimizden) — Fransız Dışişleri Bakanı Schumanla birlikte aynı trenle hareket eden Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, çarşamba akmamı Strasbourg’a gelmiştir.. 5 saat süren yolculukları esnasında iki Bakan bu sabah başlayacak olan Bakanlar Komitesi üçüncü oturumunun siyasi ve diplomatik mahiyeti etrafında geniş bir konuşma yapmışlarda’,
öte yandan Sadak Komada son yaptığı konuşmalar ve İmzalanan Türk -Italyan paktının şümulü hakkında Schuman'a izahat vermiştir.
Roma, 30 (YİRS) — Başbakan De Gasperi. bugün Italyanın Türkiye sefirini kabul ederek kendisiyle uzun müddet görüşmüştür.
Paris Hususî Büromuz bildiriyor
Washington, 30 A. A. (AFP) — Yetkili bir şahsiyet, Dışişleri Bakanı Dean Acheson’un, komünizmin Asya-da yayılmasına karşı İngiltere ve Fransa ile müşterek bir cephe kurmak üzere bir anlaşmaya varmak 1-çin çalışacağını basına bildirmiştir.
VVashington 30 A.A. (United Press) — Dışişleri Bakanı Dean Acheson, teknik sahadaki Amerikan yardımının Asyada komünizm yayılmasını önliyecegi hususunu şüphe ile karşılayan Temsilciler Meclisini ikna etmeye çalışmaktadır.
VVashington, 30 (A.P.) — Başkan Trunıan, Dışişleri Bakanı Dean Ache-son’a. Amerikanın iki partiye istinat eden dış siyasetinin kendi istikametin-
de gelişmesini sekteye uğratmamak maksadıyle, Dışişleri Bakanlığı ile alâkalı Cumhuriyetçi Parti mensupları arasında daha sıkı münasebetler tesisi için salâhiyet vermiştir.
Şu cihetlerin mevzuu bahsedildiği kuvvetle tahmin edilmektedir :
1 — Dışişleri Bakanlığında mesul bir mevkie bir Cumhuriyetçi Parti mensubunun tâyin edilmesi.
2 — Siyaset hatlarının tâyininde
2 — Siyaset hatlarının tâyinindeki ilk adımlar atılırken, her iki partinin ileri gelenleri arasında daha sıkı temaslar yapılması.
3 — Cumhuriyetçi Parti mensuplarının, imkân zuhur ettikçe bakanlık memuriyetlerine ve elçiliklere tâyini.
Gl. Halder, kurmaybaşkanı; Gl. Guderian, hücum kıtaları komutanı olacaklar
Paris 30 (Paris Hususi büromuz bildiriyor) — Alma/ı şansölyesi Ade-nauer’in büyük tepkiler uyandıran beyanatı, Fransız Dışişleri Bakanı Schuman’ın buna verdiği cevap, Alman meselesinin İngiliz ve Amerikan basınında işgal ettiği mevki batı dünyasının bütün dikkatini Avrupa üzerine çekmiştir.
Her şeyden Önce son derece mühim bir vakıayı belirtmek lâzımdır: Huşlar Doğu Almanyadaki halk kütlesine hitap ederlerken Batı Alnıan-yadakl Müttefik politikası daha çok idare edenler zümresine yani Al-ınanyanın ekonomik ve askerî liderlerine hitap ediyor. Bu prensip esas olarak alınırsa Batı Alman Hükümetinin her şeyden önce liberal ve mutedil olduğu neticesi çıkarılabilir.
Askeri kuvvetlerin münasebetleri bahsinde, müttefikler, yardımcı polis kuvvetleri teşkil ederek Kuşlara cevap vermeğe çalışıyorlar. Ancak
veya müna-Fran-siiâh-
Bununla
silâhlandır-
elde ettiği-Almanya
batı polisi teşkilât bakımından dûn bir mevkidedir.
Almanyanın silâhlanması silâhlanmaması hakkındaki kaşa şimdilik sona ermiştir, sa ve İngiltere, Almanyanın lanmasına muarızdırlar,
beraber şunu da belirtmek lâzımdır ki her iki memleketin askeri liderleri de batı Almanyayı inak istiyorlar.
Salâhiyeti! mahalliden miz malûmata göre Bavı
genelkurmayının ilerde tesisi maksadiyle hazırlıklar yapılmaktadır. İleride kurulması muhtemel bir Alman ordusu “Avrupa ordusu,, içinde yer alacaktır. Hattâ, Bat, Almanya demokrasinin müstakbel şeflerinin isimleri bile tasrih olunuytr. Genelkurmay başkanı General Halder. yardımcısı general Von Chol ltz. Hücum kıtaları komutanı göneni Gude-Han ve General Speidel.
Deniz subayları, Amerika Birleşik Devletlerinde liman savunması tetkiklerinde bulunacaklar
İki Türk deniz subayı, Amerlkadıı özel bir Ilımın savunması kursu görmek üzere bu hafta uçakla Ankaradıın ayrılmışlardır. Yukarda, Amerikan Askt^ri Yardım Kıırıılıı Deniz. Grtıpıı eğitim subayı Yarbay Kobert S. Brnnklngs II. Yüzbaşı Danlş Yıldızaİp ve Yüzbaşı llüseyin Kıılvnl ile vedalaşırken görülmektedir. Amerlkndn takriben Üç ay kadar kalacak olan İm iki subay, (’all-forniada Sarı Francisco civarında anken okulda eğitim göreceklerdir
ikinci
Hürriyete inanmak lâzun... M. Nermi
ÜÇÜNCÜ
İlim ve ahlâk
Avukat Baha Akel Resimlerle aktüalite ö R D Ü N C Ü
Mesut bir vilâyet Reşat Nuri Gün tekin Final güreşleri nasıl cereyan etti ?
Sacid öget
B E Ş I N C 1
Dış turizm yanında tç turizm ★★★
D
Tiraj hakları ve
30 hazirana kadar kullanılmıyan tiraj hakları iptal olunacak
Ankara 30 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Tiraj haklarının zamanında kullanılması sebebiyle herhangi bir kayba uğramamak için Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı tarafından daha önce çıkarılmış bulunan 343 sayılı sirkülerin 4 üncü maddesindeki “Bakanlıkça verilen ithal müsaadeleri 30 gün içinde akreditifi açılmadığı takdirde vesaik mukabili ithal müsaadesi mahiyetini alır,, kaydını bundan böyle İngiltere, Fransa ve Danimar-kadan yapılacak ithalât için de tanımamaya karar verilmiştir. Bu kararın verilmesinde başlıca sebep AvrupalI laıarası İktisadî İşbirliği Teşkilâtına dahil memleketlerce lehimize tanınan tiraj haklarının zamanla tahdit edilmiş olmasıdır. Bu karara göre bugünden itibaren 30 haziran 1950 tarihine kadar kullanılmayan tirâj hakları iptal olunacaktır.
Fransada sosyalizmi kuran
*
iman Kırulı Paul ve Kırallç» Freılerika bir merasimde
Leon Blum, 78 yaşında öldü
Paris 30 (YİRS) — Otuz seneden beri Fransada sosyalizmi güden Leon Blum, bugün 78 yaşında olarak Versailies’daki evinde ölmüştür.
M. Blum, ilk defa 1936 yılında Başbakan olmuş ve zecri bir ıslahat programını tatbika koymuştur. Bu programa, haftada kırk saatlik çalışma dahildi.
Fransa Cumhurbaşkanı M. Vln-cent Auriol. ölüm haberini alınca derhal müteveffanın evine giderek ailesine taziyetlerini sunmuştur. Fransız Meclisinin hürmet nişanesi
Paris. 30 (YİRS) — Blum’un ölüm haberini. Fransız Meclisi, Reis Her-riot'nun ağzından ayakta olarak dinlemiş ve Herrlot İle Bidault’nun derin bir teessür ve bağlılık ifade eden hitabelerinden sonra, ölünün hâtırasına hürmetle celsesini tatil etmiştir.
Herrlot müteveffaya hitap ederek ;-unları söylemiştir:
•’Sizln hayatınız, çalışkanlık, doğruluk, vatanperverlik örneği kalacak ve tarihimize böyle bir şekilde girecektir
Yunan Parlâmentosu ilk toplantısını yapte
Atina, 30 A.A. (United Press) Yunan Parlâmentosu, kararsız ve gergin biı hava içerisinde bugün 5 mart seçimlerinden beri ilk toplantı -sini yapmıştn
Bu toplantı esnasında 252 üyeden 02 sİ hazır bulunmuştur.
Kati neticeler daha lıenüz bilinme-ligi için diğer üyeler parlâmentonun tu oturumuna İştirak edeınemişier-u.r.
Venizelos, Ytınaıı Meclisinden itimat isteyecek
Atina. 30 A.A. ıReuter) — Sofok-les Venlzelos, Kiralın itimadına maz-har olan yeni kurduğu liberal kabineni/ Saylavlar Meclisinde güven o-yu giyeceğini bugttn bildirmiştir.
Veıizelos bu beyanatı, umumî se-çlmlerien sonra İlk defa toplanan yeni Yunur Meclisinde vermiştir.
Daha lıenüz tamamen bilinmeyen seçim nicelerine göre yeni mecliste liberalle* saylavlıkları 5 te birini ellerinde bulundurmaktadırlar.
Başbakinın teklifi üzerine Meclis, nihai netitoler bildiril İnceye kadar tatil edilmıtir.
Pamuk standardizasyonu nizamnamesinin hazırlıkları bitirildi
Ankara 30 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Haber aldığımıza göre geçen yıl içinde Bakanlar Kurulunca kabul edilen pamuk standart nizamnamesinin tatbiki için yapılmakta olan hazırlıklar sona ermiş olduğu gibi esasların 1 ağustos 1950 tarihinden İtibaren yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır.
Bu hususta yetiştirici bölgelerde gereken hazırlıkları yapmak için mütehassıslar standardizasyon müdürlüğü mensupları faaliyete geçmişlerdir. Nizamnamenin tatbikından sonra yurt dışına ihraç c-dilecek pamuklarımızın evsafının bir kat daha yükseltilmesi imkân dahiline girecektir.
Tüccar Derneği üyeleri Mısırda İktisadî temaslar yapacaklar 5 nisanda Tarsus vapurlyle lakende-rlveye hareket edecek olan Tüccar Derneği Üyelerinden 20 kişilik bir grup Ka-hlreye de giderek ticari ve resmi çov-rclerle temasta bulunacaklardır.
lskenderlyeye dönüşlerinde Mısırın en İleri gelen iktisatçılarının İştirak edeceği ve Yahya Paşanın reisi bulunduğu Ticaret Odasının toplantısında hazır bulunacaklardır.
Türk Ticaret heyetinin istikbali ve sosyal temaslar yapabilmeleri İçin Mısırda geniş bir program hazırlanmış bulunmaktadır.
— Çimle achk j Özünden yamyamlık başgöstcrıniş.
— leııi bir şey değil. Onlar senelerden beri birbirlerini yemekle meşgul
Snyfa 2
V E N t İSTANBUL
!U Mnrf 1950
TETKİKLER
Hürriyete inanmak lâzım...
Yazan : M. Nermi
GAZETEMİZİN 23 mart 1950 tarihli »ayısında olgun ve dikkatle okunacak bir yazı vardır: ı Gelenler ve Gidenler, Ben bu yazıda | öne sürülen davaların hepsine dokunmak isterdim. Fakat onlardan yalnız bir tanesini incelemek fikrindeyim, yalnız bir tanesini, en ehem» mlyetllalnl,. Biz Tana! mattan beri bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bugün isterseniz en aşağı yüz yıllık bir emeğin hesabım görebiliriz. Güç bir hesap da değildir bu. Ülkemizin ne büyük bir hızla eridiğini hatırlatmak istemiyorum. Çünkü: 5.000.000 kilometre karelik bir Ülkeden ne kaldırım hepimiz biliyoruz. Bunlar olabilir. İngiltere de bir hamlede 7 milyon kilometre karelik toprak kaybetmiştir. Ben hesabunızı çok başka bir noktAdan yapıyorum. Biz Avrupalılaşmaya çalışırken Berlin; şimdiki İzmirden çok küçük bir şehirdi. Büyük Britanya Adalının bir çok yerleri henüz bomboştu. Avrupa sanayii şimdiki temposundan henüz çok uzaktı. Bııgiln bizim devlet paresiyle yapılmış bir Kaç fabrikamız var, bir kaç büyük idare binamız ve okulumuz mevcut. Çiftçiliğimiz, bir kaç tanesini bir tarafa bırakırsak, bu geniş zaman parçası içinde, bir adım bile ilerlememiştir. Avrupanın durmayan yükselişi karşısında bizim cılız ilerleyişimiz, nihayet, durgunluk gibi bir şeydir. Bunun sebeplerini hepimiz araştırmış ve düşünmüşüzdür. Yatıştırıcı bir cevap alabilmek için köyümüze bakmışızdır. Orada tabiatın oynak ve güvenilmez mevsimleriyle güreşmekten yılmayan çalışkan insanlar görmüşüzdür. Tarihimize uzanarak yıllar boyunca yapılamıyan İşleri bir zamanlar bir iki ay içinde başardığımızı ha$Tetle anlamıştadır. Demek oluyor ki, Türk İradesinin suçu yoktur. O halde bu durgunluk nerden geliyor?
Avrupa, en aşağı, üç yüz yıldan beri içinden kaynıyan ve kendisine yepyeni bir şekil ariyan bir kaos gibidir. Bu kaynayış İlkönce bir kaç cemiyet kahramaniyle dile gelmektedir. Bu ilk İri damlalardan, daha sonra, sürükleyici fikir akıntıları doğruyor. Maksat çok büyüktür: İnsana kendi cemiyeti, kendi devleti İçinde yer vermek.. Siz kendi İşinizi bir başkasına bırakırsanız, elde ettiriniz neticeler, çok defa, sizi ümitsizliğe düşürecek kadar kısır olur. Halbuki, biz ata sözlerinden, kendi işini kendi gördilgü için kurt ensesinin kalınlaştığını çok iyi biliriz. Söz gelişi siz çiftçisiniz, Aslan usta da kunduracıdır. Ne Aslan usta sizin işinizi görebilir, ne siz onun işini.. Demek oluyor ki, sız kendi işinizi, işinizin aksak noktalarım herkesten daha iyi bilirsiniz. Bilirsiniz, ama anlatamazsınız. Anlatmak için teşkilâtlanmak, devlet çerçevesi içinde »Öz sahibi olmak lâzımdır. işte Avrupanın yaptığı şey.. Ve İşte bizim 1908 yılına değin yapamadığımız şey..
Sultanlık bizde, hukuk bakımından. çiftlik ağalığı gibi bir şeydir, toprak onun mülküdür, vatandaşlar da onun köleleridir. Bu da yetmiyormuş gibi sultanlar, daha sonraları. Tanrının yer yüzünde pöfpesidlr. Sultan, kendi çiftliğine, bu işten anlasın anlamasın, dilediği kâhyayı getirebilir. Nasıl olur da köle buna hayır diyebilir! Bize doğru yolu gösterdikle-
Paris Hukuk Fakültesi Dekanının gazetemize beyanatı
“Bugün Türkiye, yalnız Ortadoğuda çok mühim rel oynıyan bir devlef haline
İstanbul Üniversitesinin davetlisi olarak üç konferans vermek üzere şehrimize gelmiş bulunan Paris Hukuk Fakültesi Dekanı Jullot de la Morandi^re memleketimiz hakkında-1 ki intihal arını Boran bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
“— Bundan 19 sene evvel geçerken uzaktan gördüğüm güzel şehrinizi bu defa davetli olarak doya doya temaşa etmek imkânını bana veren İstanbul Üniversitesi Rektörüne, dekan ve profesörlerine minnettarlığımı belirtmek İsterim. Hemen hemen bütün dünyayı dolaştığım halde hiçbir yerde Türk talebelerinin bana gösterdiği içten gelen samimi tezahüratın bir eşine rastlamadığımı, ifade ederken bu sözlerimin bir komple-man olduğunu veya hislerimi mübalâğalı bir şekilde aksettirdiğimi sanmayım». Daha Pariste iken çok iyi tanıdığım Türk talebeleri konferanslarıma büyük bir ilgi göstermişlerdir ve bana olduğu kadar Paris Fakültesine, ve Fransaya yapılan bu içten
tezahüratı asla unutamıyacağım.
Esasen Türk ve Fransız üniversiteleri arasındaki münasebetleri İnkişaf ettirmek gayesiyle yaptığım bu defaki seyahatimde Paris te ki eski | Türk talebelerimin hukuk sahasında ı mühim mevkiler İşgal ettiklerini | görmek benim için ayrıca bir iftihar vesilesi oldu. Bugün Türk hukukçularının çoğu Parlse gelmişlerdir. Fransız Üniversitesinde Türk talebeleri derslerino bağlılıkları ve gösterdikleri alâka ve dikkatleri bakımından son derece temayüz etmişlerdir. Mevzuun daima derinlerine nüfuz ederek sordukları suallerle hocalarını ekseriya müşkül mevkilerde bıraktıkları olmuştur. Biz franaız-lar Türk kadmııu ilk defa Loti-nin Azadesi gibi tanıdığımız için, Türk kızlarını bu kadar kısa bir zamanda en ciddi mevzularda erkek arkadaşlarlyle aynı «eviyede olduklarını görecek olan üniversite-
li arkadaşlarım da hayran olacaklardır.
Farla Üniversitesi ile Türk Ünivar-
rini iddia edenler, bize yüzyıllardan beri öğretmemişler ıııldlr: Tanrıya, elçisine vo onun emrini yerine yeti-rcnlerc İtaat ediıiic. Hele sultan; Tanrının emrini yerine getirirse (f)t hattd onun gölgesi (ftft) oluma vatandaşa tanı bir köle itaatinden başka bir şey kalmaz. Biz, onun için, Avrupa milletleri birer birer en tabii haklarına kavuşurken, menfaatleri yüzünden kutsal köleliğe dört elle »a-filanların Öğütlerine uyarak eski hortlak teşkilâtın yaşamasına göz yummuşundur. Vatandaşlık haklarına kavuşmamızı geciktiren en başlıca sebep budur. Tarihin bu dramatik durumu İle kArşı karşıya kalan her Türk, hortlak zihniyete nihayet veren Büyük Türk Dovrimlnin bir ka-leşi olmalıdır. Çünkü, Türk ülkesinin bir sultan çiftliği değil, bir va-tandaş yurdu olduğunu bize kesin bir dille müjdellyen odur.
Kendi başına bir şey yapabilmek, yaratabilmek için İlkönce hür olmak lâzımdır. Esir ve itaate mahkûm bir irado, yer yüzünün hiç bir yerinde yaratıcı bir kudret haline geleme-nıışUr. Türk köyünün tarih boyunca en büyük derdi bu olmuştur işte. Sultan, âşarcı. madrabaz burada tutunmaya çalışan enerjiyi kurutmuştur Avrupa köyü hürriyete kavuştuktan sonra üstündeki kayasım silken gür bir kaynak gibi dırllmlştir. Doğu ile batı arasındaki gelişim farkları bundan İleri gelmektedir. Yüzyıllarca süren sosyal esirliğin, kölelik ideolojisinin kanımıza sindirdiği Adetleri, görüşleri, kısa bir sözle, uyuşukluğu İnkâr edecek değiliz. Kafesinden henüz kurtulmuş bir kuşun kötürünılü kanatlarında tutuşan uçuş hasretini elbette biliriz. Hür olmak, insan benliğini ne kadar enginleştiren yaratıcı bir hayat duygusu ise hürriyete i-nannıak da bu duyguyu destekliyor, o kadar ehemmiyetli bir kudrettir. Hürriyetine inanmıyan bir kuş yeşil dalda biraz dinlendikten sonra-tekrar kafesine döner. Bir Avrupa sözü, iman, dağlan yerinden oynatır, der. Demek oluyor ki, hürriyet kavramının dağlan yerinden oynatan bir hayat dinamizmi alevlendlrebilmesl için gönüllerimizde böyle kıvılcımlı bir İmanın uyanması lâzımdır. Böyle büyük sosyal bir hamleye yol aça-mıyan her devrim, prensiplerinin göz kamaştıran parıltısı ne olursa olsun, sağcı bir hareket kadar kısır ve ye-mişslz kalAıaya mahkûmdur, çünkü, hürriyetinden İşkillenen İnsan, kafesine dönen kuş iradesizliği ve ü-mitslzliği içinde çırpınarak Ömrünün yıldızsız dünyasına tekrar çekilir. Devrimin yaratıcı hızı d'nmlştir artık.
Türk Devrimi, canlılığını henüz kaybetmediği tçin hürriyet imanını gönüllere yerleştirmek imkânlarına sahiptir. Bunun en doğru yolu ise aldatıcı plânlara, iktisat denemelerine, fikir kalpazanlarının bin bir dereden söz getirerek ileri sürdükleri tezlere ehemmiyet vermeksizin insan ve vatandaş haklarına tam mânasiyle saygı göstermektir. Hür bir cemiyet: hürriyete, sosyal emniyete, dokunul-mıyan haklarına inandıktan sonra, devrim, artık bir fikir sistemi olmaktan kurtulmuş ve vatandaşın kültür benliği haline gelmiş sayılabilir. Biz. yaratıcı hamlemizi ancak böyle ulu bir kültür »ezgisinden alabiliriz.
değil, bütün dünyada gelmiştir" siteleri arasındaki bağlar çok eskidir ve samimidir. Çok fena yazılmış olan tarih kitapları modern Tilrklye-yi Fransaya tanıtamamıştır. Fran-sızlar Atatürk inkılâbım biliyorlar, fakat bu inkılâbın eserleri hakkında bir fikir sahibi değildirler. Buradaki hakiki dostlarını, Fransız hukukuna karşı içten tezahürat yapan münevver gençliği tanımıyorlar. Fransız talebelerinin de Türle üniversitelerinde okuyarak Türk medeniyetini yakından görmeleri ve tanımaları zaruridir.
Bilhassa 1926 da Fransız Kanunu Medenisinden 100 sene daha yeni olan İsviçre Medeni Kanununu kabul etmekle, Türkiyeye Avrupa medeniyetini sokan büyük İnkılâpçıların memleketinizi Avrupa memleketlerine yaklaştırması sayesinde bugün Türkiye yalnız Oıtaşark’ta değil bütün dünyada çok mühim rol oynayan bir devlet haline gelmiştir. Asya ve Avrupa cephesinin birleştiği yerde sağlam bir medeniyet âbidesi gibi duran Türkiye Atatüıkün dediği gibi Avru-ya medeniyeti ile Asya cereyanları arasında bir köprü vazifesini görmüştür. |
Bizim medeniyetimiz Küçükasya-dan gelmiştir. Çeşitli medeniyetlerin beşiği olan Küçükasyadan Av-rupaya İntikalinde tarihte mühim bir kültür merkezi olmuş olan 2000 senelik fikir şehri İstanbul bugün de eşsiz sanat eserleri, güzel Üniversitesiyle aynı mevkii muhafaza etmektedir. Hukuk Fakültesinin modern binalarını gördüm ve İmrendim. Ben de böyle binalara malik olmak arzusunu izhar ettim. Fakat muvaffak olamadım, üzüldüm,
Franaızlann dediği gibi (Esprit Souffle) fikir rüzgârı, sulh rüzgârı îstanbulda olduğu gibi bütün dünyada esmelidir. Parla ve İstanbul dünya yüzünde en büyük İki medeniyet merkezidir»
Türklyede gördüklerim tahminimin çok üstündedir. Gercic karını ve gerekse ben gösterilen misafirperverliğe karşı teşekkürlerimizi ifade edecek kelime bulamıyoruz.^
Devletbaşkanının Malatya seçim nutku Parola, "şiddet" politikası yerine "huzur ve istikrar" dır
Demokrat Parti İstanbul 11 kongresi dün toplandı Dünkü celseler ihtilâf etrafında cereyan eden münakaşalarla geçti
İnönü, ikinci namzetliğini Malatyadan koyuyor
Malatya, 30 (A.A.) — Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bugün snat 10.30 da Malatyaya gelmiş, doğruca Halke-vlne giderek seçim kurulunca tâyin edilen meydanda şu nutku söylemiştir:
^MalatyalIlar, aziz hemşcrllorlm, Seçim Kanununun verdiği imkân üzerine bu devrede Malatya milletvekilliği İçin dolıl adaylığımı koyacağım. Eğer MalatyalIlar kabul ederlerse evvelce uzun müddet bu sıfatla taşıdığım şerefli hâtıraları yeniden canlandırmış olacağım.
Hor şeyden evvel şunu söyllyeylm ki. milletvekili seçilmek İçin vatan-duşlarımın oylarını kazanmak mecburiyeti beni, geçen devrenin büyük meseleleri ve Önümüzdeki devrenin başlıca kaygılan üzerinde düşündüklerimi söylemeye, hem bir hak, hem bir mecburiyet olarak, sevketmeklc-dır.
Dış politikada beraber olmak lüzumu
Her vatandaşımın bilmesini arzu ederim kİ, Türkiyenin en büyük meselesi. dış emniyet kaygısıdır. Geçen devrede, mesele bu idi; önümüzdeki devrede de, bu olacuktır. Bütün dünya için başlıca münakaşu vo endişe konusu olan milletlerarası barış nizamı. Türkiyenin halini ve istikbalini pek yakından İlgilendirmektedir. Bugün, memleketin dış politikası ü-zerinde tuttuğumuz yol. şükrederiz ki. bütün siyaset ccreyunlanmıza prensip olarak malolmuştur. Bu yolda gelecek zamanlarda dahi; dikkatle, sadakatle devam edoceğlz. önümüzdeki devrede memleketimizi büyük bir azim ve dirayetle inkişafa. İlerletmeye çalışmak borcumuzdur.
Huzur ve istikrarın şartı, karşılıklı itimattır
Politik münakaşalarımızın İçinden mümkün olduğu kadar sıyrılmaya çalışarak, çaJışma kudretimizi memleketin imarına: eğitimde, ekonomide, sağlık ta büyük hamleler yapmaya bütün gücümüzü »affetmeye çalışacağız. Fakat, gerek dış emniyetin, gerek içerde geniş mikyasta çalışıp İlerlemenin bir temel şartı vardır ki. onu, 1050 seçiminde sağlam olarak vücuda getirmeliyiz. Bu tümel, memlekette huzur ve İstikrarı temin edecek şartların vücudu gelmesidir. Vutun-daşlar arasında emniyet şartlan, demokratik hayatımızın prensipleri ve vazifeleri iyice anlaşılır ve siyaset cereyanları arasında münakaşa ve ihtilâf ne olursa olsun, csııs olarak bir itimat havası yerleşirse, bu vaziyet, içerde her ilerlemenin hareket noktası ve dış emniyet meselesinde her buhranın en tesirli mücadele vasıtası olacaktır.
Seçilmek İçin kendimi beğendirmeye mecburum
Ankara kazalarında milletvekili seçilmek için vatandaşlarıma söylediğim sözler, siyasi muhitlerimizde ve bazı gazetelerimizde şikâyetlerin parlamasına sebep oldu. Cumhurbaşkanı olarak böyle bir seçim münakaşasına girip giremlyeceğim ve yalnız Halk Partisi namına veya Halk PartİHİ Lideri olarak konuştuğum ve karşı partiler üzerinde tenkldlerde bulunduğum ileri sürülüyor. Hakikatten ayrılan vo bozan haksız Ölçüleri bulan sözlerle uğraşacağımı tahmin etmezsiniz. Bugünkü anayasamıza göre, ben de, milletvekili seçilmek için kendimi beğendirmeye mecburum. Her vatandaş gibi, bu da benlin hakkımdır. Ondan sonra, siyasi hayatımızda bugün iç politikamızın bağlanmış olduğu düğümü, hiçbir şahsı vo hiçbir teşekkülü İncitmek maksadından vo ifadesinden uzak olarak memleketin gözü önünde canlandırmak vazifemdir. Biz. bugüne, çetin yollardan geçerek geldik. Demokratik rejimimizde pek mühim başarılar elde ettik, pek mühim güçlüklerle uğraştık. E-ğer memleket güçlüklerin nerede ve niçin olduğunu iyi kavramazsa, ilerde vaziyetimiz daha çetin olacaktır.
12 temmuzun sebepleri
İnönü bundan sonra: “Hop bildiğiniz bir misali, şimdi, size tekrar anlatayım,, diyerek 12 temmuz beyan-
Kısa haberler
Aınerlkada 800 atom bombası var. Rıısyanın ise 1955 te 100 bomirasi olacak
VVashlngton, 3ü A. A. (United Press) — Yeni Cumhuriyet adlı Amerikan dergisi, Birleşik Amerikanın atom bombası stokunun 200-300 bombaya baliğ olduğunu tahmin etmekte vo Sovyet Rusya-nın 1955 başlarına kadar en az 100 bombaya sahip olacağını yatmaktadır. I
Dergi, bu tahminlerini Rusyaiın geniş mikyasta uraniuma mılik olması hususuna istlnad ettlrrfek-tedir. I
Bevin, hasta olarak Strasbourg’a gitti
Verdun, 30 A.A. (AFP) * Geceyi Vcrdun’da geçiren lıuiltere Dışişleri Bakanı Bevin, bu sabah Melz yolu ile Strasbourg’l hareket (tnılştlr. J
Bevin hasta olduğundan otomobili gayet ağır gltmokte^r.
Dışişleri Bakanı bugity öğleden sonra Strusbourga vnrryştır.
Batı Genelkurmay Bışkanları La Haye’de toplantılar
La Hnye, 30 A.A. çteuter) — Batı Birliği devletlerimin ordu genelkurmay başkanlar/dün burada toplonııu.Mİardir. /
Görüşülen mescleyrin mahiyeti hakkında başka mnumat almama-mışlır. /
------------------i--------------
namesinin neden kaleme Alındığını anlatmış ve sözlerine devam ederek elemiştir kİ:
•‘Malatyadu ipek İyi hatırlarsınız ki) ben, siyasi partiler arasında a-bengi temin etmeye çalışırken, Halk Partisini temsil eden arkadaşlarım yanımda bulunuyordu. Bunun gibi, Demokrat Partiyi temsil etmek üzere de, yanımda bu partinin seçkin bir unsuru bulunuyordu.
Hürriyet rejimi İçinde yaşıyan bir memlekette, her türlü fikir ihtilâflarının üzerinde yaşayacak varlık meseleleri vardır. Bu meseleler, elle tutulur maddi ve siyasi mevzular olduğu gibi, elle lutuiunuyun mânevi ve ruhi mevzulara da şâmildir. Hususiyle. siyasi partiler ve onların liderleri arasında her ihtilâfın üstüne çıkan bir itimat havası veya en hafif tâbiriyle, bir İtimat imkânı mevcut bulunmak lâzım gelir. 12 temmuz bu şartlan hasıl ediyordu. 12 temmuz politikasının muhalefet tarafından terki ve tahribi, siyaset huyııtınm muhtaç olduğu ve bir gün daha ziyade muhtaç olacağı itimat temelini ta-mamiyle çökertmiştir. Bugün, “12 temmuz beyannamesi karşılıklı vazife İfade eden bir vesikadır,, hükmü gibi sade bir hakikat reddolunmuş-tur. Yazılı bir vesika olmasına vo bunu okuyacak herkesin, genç vc yaşlı, tecrübeli ve tecrübesiz, her vatandaşın çıkaracağı İki taraflı mânu-nın hakikatine aykırı olarak, tek ta-raflı bir borç senedi olduğu telâkkisi, başlıca muhalefet politikasının felsefesini teşkil etmiştir.
şiddet fcbtefcsl ve bunun zararları
Hakikate uynnyan, hakikatin zıddı olan telâkkilere müstenit politika, elbette, şiddet politikası olacaktır. Artık bir defa şiddet pollttkaolan prensipleri ve hareketleriyle üstün hale geldikten sonra, siyasi partinin bütün teşkilâtını vc bütün faaliyetlerini şiddet istikametine tevcih etmesi, kaçınılmaz bir neticedir. İşte bugün siyasi hayatımızı huzurdun mührüm eden, iç politikada muhalefete hâkim olan, şiddet politikasıdır. Eğer seçimlerde oy verenler memlekette şiddet politikasını istemediklerini İfade ederlerse, önümüzdeki devrede, muhalefette bulunan siyasi partilerimiz yeniden yapıcı, şiddetten âzado bir istikamet üzerinde tekâmüllerini takip edeceklerdir. Muhalefet partileri içinde bu tekâmülü yapabilecek güzide unsurlar çoktur. Ancak, şiddet politikası taraftarları, 12 temmuz ba-yannajııvsirün ruhunu, İtimat havanını tahrip etmişler vo siyaset cereyanlarımıza şiddet usullerimi yüklemişlerdir
Seçmenlere düşeri vazife;
Şiddet polittkttBirıı önlemektir
Aziz vatandaşlarım.
Demokratik rejimin salim bir istikamette İlerleyip fuvız getirmesi, iç politikada şiddet unsurunun Uma-nüyle itibardan düşmesine bağlıdır. Eğer bizim demokratik cereyanımız şiddet poiitikacılanmn hâkim olması neticesini verirse, bu yüzden memleketin başına gdecek olan fena şeylerin ölçülü ve hicabı yoktur.
Seçmenler, memleketi, şiddet politl-knsınft düşmekten korumalımız.
VatandAşlarım, demokratik rejimimizin halini voistikbalini istikrara ve emniyete bagfamak için. Anayasada değişmeyi ve anayasa teşkilâtının vo hükümlerinin İlme ve tecrübeye göre tamamlanmasını zaruri bulmaktayım. MalatyadalU seçmenlere do bu fikrimi söyleme) vazifemdir, önümüzdeki devrede iç politikada huzurun vc itimadın — hürriyet rejimiyle, yeni a-nayasa hfltümleri İçinde vc siyasi partilerinizin tekâmülleri arasında — feyizli h>- ahrette temelleşmesi esas olacaktı;. Eğer sizin oylarınızla yeni devrede iktidarda kalabilirsek, benim, tohakkık etmesini hedef tutacağım başlıca mevzu, huzur vc istikrarın c-mln bılunmasına çalışmak olacaktır. Hüküfi sizin kıymetli reylerinizde-dir.„
Amerikan Yardım
Programı, Mecliste müşküllerle karşılamıyor
VVashlngton, 30 A. A. (United Press) — Temsilciler Meclisinin demokrat üyeleri, yabancı memleketlere yapılacak 3.375.000.000 dolur tutarındaki yardım programının tasvibi meselesinde esıısh güçlüklerle karşılaşıldığını bildirmiştir,
Bahis mevzuu şahsiyetler, Temsilciler Meclisinde kabul edilecek kanun tasarısının memnuniyet verici olması ihtimalinin zayıf olduğunu belirtmektedirler,
Çin, Hindiçlni komünistlerine yardım ediyor
Saygon, 30 A.A. (LPS) — bay-gondn verilen haberlere göre, Çin Komünist Hükümeti tarafından gönderilen askeri malzeme durmadan Vietmln limanlarına gülmektedir.
Çin Hindlstanındakl Fransız Kuvvetleri Başkomutanı General Carpentier bu hafta «onunda Hong-Kong'a yapacağı ziyaretten vazgeçmiştir. Bu kararı izah edecek hiçbir sebep gösterilmemiştir.
--------------------------------
D. P. 11 kongresi dün sabah saat 10 dan itibaren Ses Tiyatrosunda çalışmalarına başlamıştır. Tiyatro kapısında partice aluıan sıkı tertibat sayesinde solona yalnız delegelerin, davetiyeli basın mensuplarının ve dinleyicilerin alındığı görülüyordu. Bu a-rada tiyatronun ön kısmı kongre delegelerine. alt ve üst localar bnsın mensuplarına, salonun arkası vc balkonu samiıno tahsis edilmişti. Gerek localarda vc gerekse dinleyiciler arasında şehrimizin muhtelif sahalarda Heri gitmiş şahsiyetlerine tesadüf e-dlllyordu. D. P. Genel idare Kurulu Üyeleri de toplantıdaki yerlerini ul-mışlardt.
Kongreyi, geçici 11 idare kurulu başkanı Dr. Sanl Yaver kısa bir konuşma He açtı.
Bilâhare riyaset divanının seçimine geçilerek Fevzi Lûtfl Karaosmanoğlu vc Sıtkı Yırcalı taraftarları arasındaki açık mücadeleden sonra Fevzi Lût-fiye nazaran bir rey fuzla alan Sıtkı Yırcalı 42 reyle birinci başkanlığa, Bülent Danışment do ikinci başkanlığa getirildi.
Delegelere teşekkür eden Sıtkı Yırcalı, en çetin mücadelelerden sonra birleştirici bir ruh havası içerisinde dağılma tavsiyesinde bulundu.
Söz Alan bir delege Eminönü Uçe-sindeki ikilik meselesine temas ederek bunun da gündeme alınmasını istedi. Bu «öz üzerinde kongre heyeti umumiyesl bir hayli münakaşa etti. Delegelerden bir kısmı bu işin Genel Kurul tarafından halledildiğini binaenaleyh gündeme alınmasını, bir kısmı ise hakikatlerin ortaya çıkması 1-çin gündeme alınması hususunda ısrar ettiler. Hattâ bir aralık kongre reisi, usule riayet etmlyecek olan kimselerin salondan çıkarılacağını ihtar etti. Teklif reye kondu. Asaların yarısına yakın bir kısmı müstenkif kaldı. Diğer yansının da az bir çoğunluğu He teklifin ruznameyc alınmaması hususu kararlaştırıldı. Bu a-rada söz alan bir delege de kongre divanından asabiyet değil mUl&ycmet istedi. Bil&ıare, verilen bir takrtrle
VEFAT
Ayşe Oürsan'ın eşi, Akif Gürcan'ın oğlu, Ulvi Elövc’nin vo Akil Kuyum-cu’nln yeğeni. Ali Muhsin Kibar’m fc Nalm Akbay'ın kayınbiraderi, merhum Dr. Azız Fikret Dcrlen’ln, Münir Genccr’ln, Fehlm CanaTın, Hayrcddin Akduran'ın, Mehmet Scha Cczzar’m bacanağı, İhsan Şamlı ve Hikmet Şamlı nın eniştesi. Teknik Üniversite Yüksek Matematik Kürsüsü Profesörü
FEYTAZ GVRSAN
vazife başında şehit olmuştur. Cenazesi bugün saat 10.30 da Teknik Üniversiteden kaldırılarak, öğle namazını müteakip cenaze namazı Beyazıt Camii Şerifinde kılındıktan sonra Edirnckapıda Şehitliğe defnedilecektir. (4052)
İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğünden :
Üniversitemiz Makine Fakültesi Yüksek Matematik Profesörü
FEYYAZ GÜRSAN
29 mart 1950 çarşamba günü saat 10.55 de Üniversitede vazifesi başında vurulmuş vo tedavisi için naklolunduğu Gümüşsüyü Hastahanesinde bir müddet sonra vefat etmiştir.
Cenazesi 31 mart 1950 cuma günü saat 10.30 da İstanbul Teknik Üniversitesinin Gümüşsüyü binasından kaldırılacak ve Beyazıt camiinde öğle namazını müteakip cenaze nAmazı kılındıktan sonra Edirnokapı Şehitliğindeki ebedi medfenlnc tevdi edilecektir.
Kendisine son hürmet vazifesini ifa etmek üzere Öğretim üyesi ve yardımcısı arkadaşlarla bütün öğrencilerin merasimin her safhasına gelmeleri rica olunur. (4053)
Malezyaya muhtariyet verilecek
Singapur, 30 A. A. (LPS) — Singapur’du* neşredilen haberlere göre, Malezyaya muhtariyet verilmesi hakkındaki yeni teklifler Londrada İncelenmektedir. Tahmin edildiğine göre, icra konseyini kabine mevkiine çıkarmak mevzuu bahistir.
Hlııd Cumhurbaşkanı, radyodan halka sükûnet tavsiye etti
Yeni Delhi, 30 A. A. (United Pres») — Cumhurbaşkanı Rujan-dıa Prasad, Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Hun’ın yakındaki ziyareti esnasında, havayı bozacak mahiyette hiçbir harekette bulunmamalarını dün radyoda verdiği ilk nutukta Hindistan halkından talep etmiştir.
Hindistan köylerinde ayaklanmalar devam ediyor
Yeni Delhi, 30 A. A. (United Pıesş) — Köylerdeki ayaklanmalar bugün Merkezi Hindlstana sirayet etmiş ve hükümet Lucknon ve Yem Delhi civarında Merut şehrinde sokağa çıkma yasağı ilân etmiştir.
Atatürk ile demokrasi uğrunda ölen kimselerin hâtırasını anmak için birer dakika ihtiram duruşunda bulunuldu. Ve ayrı bir takrirle de demokrasi uğrunda çalışan matbuat, a-yakta alkışlandı.
Bilâhare geçici idare heyetinin bir aylık raporu okundu. Bu raporda; “sabık il idare kurulu, tüzüğün 58 inci maddesi mucibince vc tahkik muamelesine tâbi tutulmuş olduğuna göre, cf'&l vo hesabatınm muhterem kongrede tezekkürüne, gerek tahkikatın Genel İdare Kurulunca yapılması ve gerek huzurunuza heyet halinde çıkmalarına İmkân bulunamaması bakımlarından imkân görülememektedir. işten el çektirilmiş bir heyetin ibrasının da bahis mevzuu ola-mıyacağı aşikârdır,, denmekte ve “İyi niyet ve temiz İlişlerimizden istifade edilmek suretiyle, topluluğumuz arasına sokulmuş bulunan, birkaç tahrik ve kasld erbabı tarafından istismar edilmek ve bu suretle millotln hak ve hürriyet dâvasının şerefli bir başarıya doğru koşmakta o-lan partimiz saflarında nahoş hâdiselere sebebiyet verip, millet nazarındaki haklı itibarımız düşürülmek İstenmiştir., denerek, bu gibi unsurların temizlenmesi için H kongresinin tehir edilmesinde fayda mülâhaza edildiği belirtilmektedir.
Bu suretle büyük kısmını partinin iç meselelerine hasreden raporda ayrıca seçim işlerine de temas edilmekte, İstanbul Vali ve Belediye Başka-nmın icraatı C. H. P. nln bir faaliyeti olarak tenkid olunmaktaydı.
Gene aynı raporda; C. H. P. nln İşçi politikasına da işaret edilerek, iktidar partisinin sendika süsü vererek kendi maksatlarına göre sevk ve İdare ettiği birlikler değU, fakat müstakil olarak, teşekkül etmiş sendikalardır kİ, Türk işçisinin hakiki derdi İle meşgul olacak ve bulabildiği İmkânlar ölçüsünde bu dertleri izale etmeye çalışacaktır, deniyor ve iktidar partisinin kanun halinde meclisten çıkardığı son çalışma mevzuatı şiddetle tenkid ediliyordu.
Bunu takiben Haysiyet Divanı vc hesap raporu okunarak kabul edildi. Ve yemek tatili verildt öğleden sonraki celse
Saat 14 tc toplanan kongre rapor hakkında yapılan tenkldleri dinledi. Bu arada söz alan delegelerin büyük bir kısmı bir aylık çalışmu raporunun methini yapıyor ve dileklerle alâkalı hususlara işaret ediyorlardı. Bu arada konuşan bir delegenin: ”lsLanbu-lun dedikodusundan bıktık usandık. Yem idare kurulu ile ahlâki bir mukavele İmzalayalım,, dediği işitildi. Bu delegenin sözlerini kongre gürültü ile protesto etti.
Başka bir delege do “İstifa eden İdare heyetini getirsinler. Onlardan hesap soralım., dedi. Bu sözler bilhassa saınlin tarafından çok alkışlandı. Fakat kongre bunu da kabul etmedi. Diğer bir delege de C. H. P. nln cami ve kiliselerde propaganda yaptığını iddia ederek Valinin din a-damlariylc yapmış olduğu aleni buluşmayı manidar bulduğunu söyledi.
Takdirlere teşekkür ve mevziî itirazlara cevap veren 11 idare Kurulu sözcüsünün beyanatından sonra rapor ittifakla kabul edildi.
Dünkü kongrenin umumi havasında geçmiş hâdiselere temas etmek is-temiyen bir hal seziliyordu. Nitekim, eski İdare heyeti tarafından bastırılarak kongreye gönderilen raporun da* gıtılmndığı da Üyeler arasuıda hususi olarak konuşuluyordu.
Bilâhare söz alan hatipler seçim arifesinde D. P. İstanbul teşkilâtının maddeten çok zayıf bir durumda bulunduğunu beyan ederek, bütçe gelirinin arttırılması için muhtelif teklifler Heri sürdüler. Bu arada oturduğu locadan söz alan D. P. Genel Başkanı Celâl Bayar: “Bugün D. P. fakirdir. Fakat manen dünyanın en zengin hâzinelerine sahiptir. Paralı parti olmaz. Parasız parti do olmaz. Genel idare Kurulu bir karar verdi. Buna göre her vilâyet sattığı piyangonun hasılâ-tını tamamen alacaktır,, dedi. Kongre bu izahatı bir müjde olarak alkışladı. M |
D. P. 11 Kongresi mesaisine bu sahalı saat 9.30 dan itibaren devam c-decektir. Bugünkü toplantıda Celâl Bayarın mühim bir nutuk vermesi beklenmektedir.
Esat Çağanın beyanatı
Eski II Başkanı Esat Çoğa da kongreye neden gelmediği hususunu soran gazetecilere aşağıdaki beyunatta bulunmuştur:
Kongreye iştirakle bütün bir senelik faaliyetimiz etrafında hesap vermek istedik. Fakat gerek ben ve gerekse diğer arkadaşlarımı kongreye almadılar. Bu vaziyet bizi çok üzmüştür. Kongreye alınmamız nizamname lcabntındAn olduğu gibi aynı zamanda basit bir nezaket kaidesi icabıdır. Ben vo arkadaşlarım bir yıla yalcın bir zamandan beri bu teşkilâtın mesuliyetini taşıdık. Kongre huzurunda çalışmalarımızın hesabını vermek biz-ler için mesaimizin en büyük mükâfatı olacaktır.
Batı Avrupaya muntazam şilep seferleri
Türkiye ile Batı Avrupa limanları a-rasındn muntazam şilep neferleri Içlıı Dovlct Danlsv olları tarafından yapılmakta olan hazırlıklar tamamlanmıştır. Nisan ortalarına doğru yapılacak olan birinci «efora Malatya şİlepl tah-ais edllmişUı\
Teknik Üniversite hâdisesi
Katilin duruşmasına, Meşhut Suçlar hükümlerine göre başlanacak
Itdnnbul ünlvı.'r altesi Senatosunun dünldı toplantısında verilen karar üzerine Üniversite Rektörü Profesör Ömer CSlâl Sarc, Teknik Üniversite Rektör-lüğııno gönderdiği bir mektupla miico-sif hâdisenin kurbanı profesör Feyyaz Güreıın’ın ziyamdan dolayı îetanbul ünlveraHofflrdn duyduğu teesnilrü İfade ve taziyelerini bildirmiştir.
Merhumun cenazesi bugün eaat 10.30 da Tclcnlk üniversitede yapılacak bir ihtlfnII müteakip büyük mcraflimle kal-«lırıln. aktır. İhtifal münasebetiyle İstanbul Vnivoraitcel Rektörlüğü bütün fakültelerde tedrisatı Latll etmiştir.
Diğer taraftan katil talebe Mehmet Taş kasen dün Adliye binasına getirile-rek sorgusu yapılmıştır Meşhud Suçlar Kantınunn tevfikan taammüden a-dnm öldürmek suçundan hakkındn takibata geçilmiştir. Muhııkemesine tahkikat evrakı tnmamİHnınca bugünlerde Ağır Ceza Mahkemesinde başlanacaktır. Katil, gazete okumasına müsaade edümedlği İçin henüz profesörün Öldüğünü bilmediğinden, kendisiyle görüşen gazetecilere ısrarla bunu sormuş fakat hakikat kendisinden gizlenmiştir.
Teknik üniversite Talebe Birliğinden 1 Üniversitemizin çatısı altında dün vuku bulan müessif hâdise neticesinde vefat eden kıymetli ilim adamı, hocamız _________
FEYYAZ GÜRSAN4 a karşı son İnsani vazifemizi İta ötmek İçin 31 mart 1950 cuma günü saat 11 de Üniversitemizde yapılacak merasime bütün arkadaşların İştirak etmele rl rica olunur.
Onuncu yılına basan Yardımsevenler Derneği İstanbul Merkezinin faaliyet!
1941 yılında, kurulmuş olan Yardım* •severler Derneği İstanbul Merkezi o-nuncu çalışma yılma başlamış bulunmaktadır.
İkinci Dünya Harbinin bütün dünyayı sardığı sıralarda başlayan dokuz yıllık faaliyeti esnasında, asker ailelerine vardım, Mehmetçiklere kışlık çamaşır dağıtmak, hastabakıcı yetiştirmek, fakir vatandaşların reçetelerini yaptırmak. ilkokullarda okuyan yavruların sıhhatiyle yakından ilgilenmek, onlara giyim eşyası temini gibi çok faydalı hizmetlerde bulunmuştur.
Bundan başka bir çok işsizlere iş bulan, muhtelif dikiş atölyeleri açan kurum salgın hastalıklar zamanında mücadelelere muhtelif suretlerle İştirak etmiş, t aş e darlığı sıralarında da fakir hıılka muhtelif yiyecek maddeleri vc aynca yakacak dağıtımı yapmış, muhtelif sel felaketlerinde de mahalline giderek felâketzedelere ayni ve maddi yardunlahln bulunmuştur.
Vc daha bir çok faaliyeti meyamnda bilhassa S an yer şubesinin Ellşlcri A-telyesinin eserleri her tarafta büjdlk bir rağbetle karşılanmış ve bu ilçenin açtığı dispanserde faydalı hizmetlerde bulunmuştur.
Millî Sovunma Bakanı Ankaraya döndü
Bl rkaç günden beri şehrimizde bulunan MIIH Savunma Bakanı Hüsnü Çakır, dün akşam ekspresle Ankaraya dönmüştür.
Radyo taksitlerinin müddeti bugün bitiyor
Mart a\ı İçinde yatırılması lâzım gelen radyo taksitlerinin müddeti bu akşam saat 17 do bitecektir. Vaktinde Ö-denmeyen taksitler yüzde 20 fazlasly 16 U Hra olarak tahsil edilecektir.
“Kocaeli,, tankeri, 8.500 ton akaryakıt getiriyor
Kocaeli tankeri Petrol Ofla hesabına yüklediği 8,500 ton akaryakıtla Abtfk dandan yola çıkmıştır.
6.500 ton buğday geliyor
Türk bandıralı Ruşen vapuru Mâca-rlstandan 6.ÖOO ton buğday getirmektedir. Vapur yarın Umanımızda olacaktır.
Türk Üniversiteleri Öğretim Üyeleri Dayanışma Derneğinden :
Birliğimiz üyelerinden Profesör Dr. FEYYAZ GÜR-SAN’ın müessif bir cinayete kurban gittiğini teessür ile bildirir ve sayın üye arkadaşların 31 mart cuma günü saat 10.30 da İTÜ’nln Oü-müşsuyundakl Merkez Binasında bavlıyacak olan cenaze merasimine iştiraklerini rica ederiz.
VEFAT
izınirın tanınmış tütün tüccarından Kavalalı
SEY11) YUSUF KARAGÜZOÛLU dün akşam Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bugünkü cuma günü Ayazpaşada Gümüşsüyü Hastohanesi karşısındaki Kavala apartmanından saat 15.30 da kaldırılarak cenaze namazı Şişil camimde kılındıktan sonra Asri Mezarlığa defnedilecektir. Mevlâ rahmet eyllyo.
Çelenk getirilmemesi rica olunur.
hava raporu
Son 24 saul içinde yurdumuzda hava, Karadeniz kıyılarıyla İç Anadolu v« Doğu Anuduhıda çok bulutlu vo ver yer yağışlı geçmiştir.
Yağışlar Doğu Anudulutla, kur diğer yağış ulan yerlerde yağmur şeklinde olmuştur. Son 24 »ant içinde yurdumuza düşen yağış miktarları metre ka-rcuta: HıniKtu 17, Silrlte 10. Bitlinle 9. Erzurum ve Hopadft 8, Trabzonda 7» Karata rt. Dlvarbakırda 4, Rize ve Ka-rakösede 3, Giresun. Artvin ve Merdinde 1 Kg.dır.
Kar kalınlıktan: firzurumdıı 25, Ka-rakösede 19. Karata 11 santimetredir.
Sıfırın altında en düşük hava sıcaklığı Erzurumda S, Sivas vo Uulukışla-da 7 eanllgraddır. Sıfırın üstünde en yüksele sıcaklık Fethiye vo Bodrumda 19 santlgTAddır.
Bugün şehrimizde hava umumiyetle kapalı ve çok h&ilf ihtimalle aralıklı yağışlı geçecektir. Rüzgârlar kuzeyden orta kuvvette estoelt sıcaklık derecesi biraz duiıu artacaktır.
31 Mart 1950
YEN İSTANBUL
Sayfa 3
Yunanistandan hususî muhabirimiz bildiriyor
Venizelos’un yaptığı manevranın içyüzü
Resimlerle AKTÜALİTE
Truman memnun
Merkez partilerinin işbirliği yapmalar, için teklifin Kıraldan gelmesi lâzım
Venizelos’un son dakikada ve tek başına kabine kurmayı kabul edişi herkesi derin bir hayrette bıraktı. Bilindiği gibi, secim neticelerinin res-Kinen ılA-runt müteakip. Kıral. parti li-♦•bılerlni teker teker kabul ediyordu, j dilmeye uygun olarak, İlk, en fazla r mallan partinin şefi olarak Çaldaris, Kn’al Yorgi ile görüşmüş ve hükümeti kurmak teklifini reddetmişti. 1-kinci olarak kabul edilen Venizelosun da aynı şekilde bir red cevabı vermesi beklenirken, bütün tahminler hilâfına teklifi kabul ettiği öğrenilmiştir. Birkaç saat önceki mesai arkadaşlarına sırtını çevirmekle. Venizelos. e-ninde sonunda meydana çıkacağı muhakkak olan bir anlaşmazlığı şimdiden meydana vurmuştur.
Dörtlerin anlaşmasını takip eden gün. Plastiras, iç ve dış politika ile ilgili beyanatta bulunmaya başlamıştı. Bahis mevzuu olan bir beyanat her ne kadar şekil itibariyle dört partinin müşterek bir plânı gibi gözüküyor 1-diyse de» zihniyet bakımından tamamıyla müstakil bir eda taşıyordu. Plastiras. etrafındaki bazı şahısların tesiri altında sola doğru hafif meylediyordu. Yani bu şahıslar t daha -..başlangıçta, dört parti ile meydana Çelen bir çorbaya "kırmızı biber” ilâ-e etmek lüzumunu duyuyorlardı. Bu maksatla da, katiyetle kararlaştınl-madığı halde, Plastîras’m Başbakanlığı meselesini bir emrivaki gibi ortaya attılar. Kati neticeler elde edildiği vakit Plastiras partisinin Liberallerden daha fazla mebusluk kazanacağını tahmin ettikleri de muhakkaktır. Bahsi geçen bu tahmin tahakkuk etmedi. Plastiras koalisyon başkanı sıfatiyle beyanatta bulunurken rey vaziyeti liberallerin lehinde bir cereyan takip etti. Bu arada Plas-tlras partisinden gösterilen 17 mebus Çuderos’a iltihak etmeye karar verince Plastiras partisinin koalisyon dahilindeki mevkii, Papa an dr eu'minkinden sonra üçüncülüğe düştü.
Venizelos’un, aldığı âni kararın hakikî sebepleri işte bunlardır.
Şunu da itiraf etmeli ki, Venlzg-losun oynadığı oyun karşısında Plastiras hiç sesini çıkarmamış ve sükûnetini muhafaza etmesini bilmiştir. Çok ümit edilir ki, bu sükût devam etsin ve böylece Venizelosun hareket tarziyle meydana gelen buhranın daha kolay bir şekilde halledilmesi mümkün olabilsin.
Papaandreu’ya gelince, bütün partisi ile beraber Venizelos’a karşı şiddetli bir taarruza geçmek yolunu seçmiştir. Alenen Venizelos’u serserilik ve maceraperestlikle itham ediyor.
Venizelos. şimdilik, büyük bir ısrar ve cesaretle kendi kendine çizdiği yolu takip ediyor. Tahminlere göre Halkçı Parti ile diğer küçük partiler Venizelos’u desteklemek niyetindedirler. çünkü Plastiras partisi içine sızmış olan komünist taraftarlarından çekiniyorlar.
Böylece, kâğıt üzerinde, Venizelos 250 mebustan 146 sini elde edecektir. Bu ise kâfi bir ekseriyet demektir.
Halkçı Partinin işbirliği Vcnizelosu düşündürmese gerek. Fakat Metaksas diktatörlüğünün az çok vâsisi olan diğer partiler için durum başkadır. Bu partilerle işbirliği ihtimali dahi Venizelos partisi dahilinde hoşnutsuzluk yaratmıştır. Rendis’in İdaresinde beş altı mebus şimdiden ayrılma ka- | ran vermişlerdir.
Liberal Partinin bakanlık edebilecek unsurları o kadar azdır ki, Ren-dis grupunun çekilmesi üzerine durum çok nazikleşmiştir. Bundan dolayı Kanelopulos’un şahsî işbirliği Venizelos tarafından memnuniyetle kabul edilmiştir. Evvelce Harbiye Bakanlığı etmiş olan Kanelopulos şimdi Milli Savunma Bakanlığım ele alacaktır.
şimdiye kadar Venizelos yalnız kendi partisinden bir kabine kuracağını söylemişti. Şimdi ise buna muvaffak olamayınca bir nevi koalisyonu kabul etmeye mecbur kalmıştır. Koalisyon fikri kabul edildikten sonra ise merkez partüerin ilk ortaya attıkları fikir belki daha cazip bir anlaşmadır.
Bugünkü şartlar altında, Plastl-ras’ın rengi belli olmayan grupu, kabineye alınmamakla bu grup komünist aleyhtarı ve krallık taraftan bir rol oynamağa mecbur edilemiyor. Diğer taraftan da seçim neticeleri memleket dahilinde sola doğru bir meylin mevcudiyetini gösteriyor. Bu meylin tehlikeli bir yola sapmaması için ise alenen tanınması icap ederdi.
Seçim neticelerinin ilânında vaki gecikmenin bazı kimseler üzerinde yarattığı esassız şüpheyi de ilâve e-dersek Venizelos’a verilen kabineyi kurma salâhiyetinin sebep olabileceği dedikoduları tahmin edebiliriz.
Yeni seçimlere giderek meseleyi halletmek belki kabildir. Fakat bugünkü şartlar altında yapılacak bir seçimde eskisine nispetle sola daha fazla bir meyil gösterilebilir. Aynı zamanda ikinci bir seçim ekonomik kalkınma hareketini bir kaç ay müddetle geciktirebüir.
Gerek Yunanistanın, gerekse müttefiklerinin menfaatlerine en uygun gözüken hal çaresi kolay olmamakla beraber imkânsız da değildir. Plastl-ras, Venizelos ve Çaldaris’e müracaat etmek ve onları Yunanistan İçin hayati ehemmiyeti haiz bir mevzuda fedakârlığa davet etmek lâzımdır. Böylece “merkez” partilerinden müteşekkil bir topluluk kurulabilirse mesele kısmen halledilmiş olur. Fakat bu teşebbüsün muvaffak olabilmesi için teklifin Kıral tarafından yapılması icap eder. Kırallık müessese-sl müttefikler, bilhassa Amerikalılar tarafından desteklenmektedir. Amerika ise. itiraf edilsin veya edilmesin. Yunanistanın ekonomik kalkınmasından önce siyasî hayatının normalleşmesini şart koşuyor. Amerika Yunan meseleleriyle o kadar yakından alâkadardır ki, Yunanistana nasihat vermek yalnız hakkı değil, fakat vazifesi de oluyor.
Demokrat Partiye mensup olan Başkan Truman, Cumhuriyetçi Parti liderlerinden Senatör A. Vanden-berg’e bir teşekkür telgrafı çekmiştir. Vandenberg Amerika Hükümetinin yabancı memleketlere yardım programını ve partiler dışı dış politikasını destekleyeceğini bildirmişti.
Resimde Başkan Truman’ı, Florlda-dakl Key West şehrinde Vandenberg’e telgrafını gönderdikten sonra görüyorsunuz.
Son zamanlarda Başkan Truman’ııı bazı mühim kararlar arefeslnde halka sevimli görünebilmek üzere, psikolojik usullere müracaat ettiği görülmektedir. Bunların başında Başkanın giyimi gelmekte ve halk Devlet Balkanının tıpkı kendileri gibi orijinal giyindiğini görünce Başkanına karşı gayri İhtiyarî bir sempati duymaktadırlar.
İki ayaklı doğan tay
“Ponıpon” ismindeki bu tay İki ayaklı olarak doğmuş ve ancak üç gün yaşadıktan sonra ölmüştür.
Bir hâdise karşısında
ve
Tabiî beşer nümunesi olan çocuk, zannedildiği gibi sâfiyetin ve masumiyetin timsali değildir. Bilâkis çocukta bütün insani kötülüklerin ufak bir nümunesi mevcuttur. Çocuk yalancıdır. Cezaya çarpılmaktan korktuğu için yalan söyler. Çocuk zalimdir. Vahşi bir zevk almak için bir kediyi gaza bulayıp çıra gibi yakar. Çocuk hırsızdır. Mal ve mülkiyet mefhumu teşekkül etmediği için komşu bahçedeki elmayı, kapalı dolaptaki reçeli almakta bir beis görmez.
Çocuktaki bu kötülükler, ancak çocuğun terbiyesi sayesinde bir ahlâk kışn ile örtülebilir. Ana kucağında, aile ocağında ve mektep sıralarında ve en nihayet de cemiyet hayatında tamamlanacak olan bu kışır fertlerin ve bu fertlerin teşkil eyledikleri cemiyetin ahlâkiyetinl temsil ?der.
tlim ve ahlâk dalma beraber yürümesi lâzım gelen iki haslettir. Ancak illmsiz ahlâk ile ahlâksız ilim arasında bir tercih yapmak mevkiinde kalan milletler daima birinci şıkkı benimsemişlerdir.
Ahlâksız ilim kadar tehlikeli bir şey yoktur. Zira bu takdirde ahlâksızın elinde ilim gibi bir sirayet, şeytanet ve mel’anet vasıtası vardır. Bu bakımdan cemiyetler ahlâksız ilmin elinden çok zarar görmüşlerdir.
Bir milletin çocuklarının terbiye ve tahsili için sarfedilen para, bankaya yatırılmış tasarruf hesabı gibidir. Şu kâdar ki terbiye, tahsile takaddüm etmiş olsun.
Beşeriyetin üzüntüleri tahsilin artmasına mukabil ahlâk sahasında görülmekte olan çöküntülerdir. E-ğer öğretmenler ilim öğrenmeden ellerinden geçecek ve cemiyete atılacak öğrenicllerin ne büyük tehlike teşkil eyllyeceğinl düşünüyorlarsa, muhakkak vazifelerini bihakkın yapmış oluyorlar.
İlim öğrenmeden mühendislik diplomasını alan cahili düşünün. Yapacağı köprü yıkılacak, bina çökecek, baraj devrilecektir. Cehaleti ancak yüzlerce ve binlerce insanın hayatına malolduktan ve memleketin binlerce ve milyonlarca lirası heder edildikten sonra anlaşılacaktır.
Bir cahil doktoru gözönüne getirin. Cehaleti; yüzlerce insanı telef ettikten sonra öğrenilecektir.
Leon Blum’un hayatı
Lâon Blum'un şahsında muasır sosyalizm en büyük mümessilini kaybetmiş bulunuyor.
Blum, Fransız amele hareketinin büyük bir önderi, dünyaca tanınmış bir devlet adamı, büyük muharrir, filozof ve nazariyatçı idi. Bunlara rağmen yüksek vasıflı bir politikacıydı.
9 nisan 1872 de Paristc doğmuş, 1890 da Charlemagne lisesini bitirerek Ecole Normale girmiş, fakat hukuka olan merakı dolayısiyle biraz sonra bu sahaya intisap etmiştir.
Blum aynı zamanda Joures’in arkadaşıdır ve onunla birlikte Huma-nite gazetesini tesis ederek Sosyalist Partisinin Tours şehrindeki meşhur inkısamına kadar bu gazetede cn ehemmiyetli hücumlarını kaleme almıştır. 1936 da Halkçı Cephenin
başında olarak hükümet riyasetini bir sene müddetle İfa etmiş bilâhare Chautemps kabinesinde Başvekil muavinliği yapmıştır. 40 saatlik hafta onun eseridir.
Blum 5 harp senesini hapiste geçirmiştir. Meşhur Riom muhakemesinde cesaret ve talâkatiyle temayüz etmiştir.
Harpten soma tekrar partisinin başına geçmiş ve 1946 dakl kabineyi teşkil etmiştir. Yeni Anayasa bu kabine iş başında iken kabul olunmuştur. Bundan sonra Vincent Au-riol’ü Cumhur Riyaseti makamına kadar getirerek İstifa etmiş, Parlâmento hayatından fiilen çekilir gibi olmuş vc Populaıre adındaki sosyalist organı gazetenin başmuharrirlik vazifesine avdet etmiştir.
Çelik ciğer
Geçenlerde İngılterede çocuk felcine yakalanan 16 yaşındaki Fransız, Jeanne Vidal, hususî bir uçakla Pa-rise getirildi. Çocuk felcinden muz-tarip bir hastanın fena neticeler elde etmeden, böyle bir hava seyahati yaptığı Avrupada ilk defa görülmektedir. Bu tecrübe muvaffakiyetini bugüne kadar tek olarak İmal edilmiş olan “plâstik suni ciğerin” mev-. .Aidiyetine medyundur.
Bir müddet evvel tatilini geçirmek ızere İngiltereye giden Jeanne VI-dal, orada çocuk felcine tutulmuş, ve son zamanlarda Lutton’daki klinikte bulunan çelik ciğer sayesinde hayatı uzatılabilmişti. Anne ve babası çocuklarını Parise geri aldırmak istemişler, fakat çelik ciğerle nakil imkânı görülmediğinden, başka çareler aramağa başlamışlardır. En nihayet» babası, ne pahasına olursa olsun, Ameri kada Koloradoda kullanılmakta olan yegâne plâstik, kabili nakil suni ciğerin getirilme-1 sine karar vermiştir. Bu âlet “plek-1 siglas” denilen bir nevi plâstikten olup, bir kilodan daha az çekmektedir. Ancak bu âletin sayesinde hastaların nakli kabil olmaktadır.
Amerikan Kızılhaçı, âleti hastanın emrine tahsis etmiş ve hususi mütehassisiyle birlikte tayyare ile Parise göndermiştir. Yapılan tecrübelerden sonra, Alet İngiltereye yollanılmıştır Nihayet, yeni plâstik ciğerin içine yerleştirilen Jeanne, Lııtton hasta-hanesıni bırakarak Parise hareket etmiştir
ahlâk
Yazan : Avukat Baha Akel
Asrımızda ahlâksız ve illmsiz diplomalılar o kadar çoğalmıştır ki; eskiden, ilmin hatalarını toprağın örtmesine mukabil şimdi ilmin hatalarının bütün toprakları örttüğü söyleniyor.
Evvvelsi gün Teknik Üniversitede bir profesörün İlim vermeğe uğraştığı talebesinin kurşunları altında, can vermiş olması, bu mevzuun artık geciktirilmeğe tahammülü olmadığının en bârız delilidir.
İlim; mal gibi insan varlığına ve terekesine dahil değildir. Bu itibarla insandan insana ve babadan evlâda intikal etmez. İntikal etmediğine göre cebir ve şiddetle ve silâh kuvvetiyle alınmasına da imkân yoktur. Bu hakikati Üniversite sıralarına kadar gelen ve yaptığı her hâdisede fârik ve mümeyyiz olması icap eden bir insanın bilmesi gerekir. Bıçağının hakkı ile ve silâhının kuvvetiyle numara almak, sınıf geçmek ve diploma temin etmek için uğraşan insanların, cemiyetleri en büyük felâketlere sürüklemeğe çalışacakları muhakkaktır. Hâdise yalnız ölen ile öldüreni değil, ayni zamanda bizi ve istikbalimizi alâkalandırdığı için, cemiyeti de ilgilendirir.
Bu mevzuda cemiyetin göstereceği reaksiyon, kütlelerin emniyet ve bakasım temin edecek bir mahiyet taşır. z
Bazı talebe muhitlerinde şöyle bir telâkki gözükmektedir: Hoca numara vermiyor. Fakat bunlardan hiç birisi düşünmez ki, numara, hocanın mamelekine dahil değildir. Fazla numara veren hoca sermayeden zarar etmez. Yeter ki bu numarayı almağa ehil olan bir talebeyi karşısında görsün. Ne üstüme lâzımcılıkla, liyakatsiz kimselere numara dağıtan hocaların, mensup olduğu cemiyetin inkırazım hazırlayan beşinci kol ajanlardan farkı yoktur.
Vazife başında, ve sahip olduğu kanaati feda etmemek endişesiyle, hareket eden ve bu uğurda canını veren profesör Feyyaz Gürsan’ı bir vatan şehidi olarak kabul etmek her halde yerinde bir hareket olur. Şairin dediği gibi:
Ahlâk iledir nizamî âlem Ahlâk iledir kemâli âlem Ahlâka nazar edilmeyince Semti edebe gidilmeyince Alemde nice maarif ehli
Tercih ediyor, ulûma cehli.
İnsanlığı kemiren vereme karşı yeni bir buluş
Vereme karşı yapılan uzun mücadelede iki faydalı buluş kaydedilmiştir: Röntgen ve tüberkülin deri yoklamaları. İkisi de hastanın tüberküloz geçirip geçirmemiş olduğunu gösterir, fakat deri yoklamaları mikrobun hâlâ faal olup olmadığım gösteremez. Röntgen ise bunu gayet kifayetsiz bir şekilde belli eder. Son zamanlarda, New-York’ta verem basillerinin faaliyetini kaydedecek yeni bir yoklama (test) usulü bulunmuştur. , ,
Tecrübeler, Rockfeller Enstitüsünün Tıbbî Araştırma kısmında, Renâ J. Bubois ve Dr. Gardner Middlebrook gibi tanınmış mikrobiyolojistler tarafından yapılmıştır.
Test, şu şekilde hazırlanmaktadır: Bir kol damarından 5 ilâ 7 cm. küp (iki kahve kaşığından az) kan alınır. Sonra serum, hücrelerden ayrılıp, bir kojAin kanının alyuvarlarını ihtiva eden ve hususî surette hazırlanmış başka bir seruma katılır. Bu şekilde elde edilen mayi kanın hararetine tekabül eden bir sıcaklıkta iki saat muhafaza edilir ve sonra bir gece normal bir odanın sıcaklık derecesinde bırakılır.
Eğer, ertesi sabah bu mayi pıhtı-aşmışsa, hastanın kanında aktif mik-’-op yok demektir. Fakat, eğer hastada verem mikrobu varsa, bu serumda, tüberküloz basilleri ile mücadele için, vücut tarafından meydana
getirilmiş bir miktar antikor belirir. Bu antikorlar, koyun kanında bulu-nan alyuvarları pıhtılaştırır. Pıhtılaşmanın derecesi hastalığın şiddetini gösterir. Bu şekilde üstüste tekrarlanan tahliller, hasta üzerinde yapılan tedavinin faydalı olup olmadığını da meydana çıkarır.
Amerikalı Dr. Sydney Rothbard, bu yem buluşu New-York'ta Monte-fiore Hastahanesınde tatbik etmiştir. Dr. Rothbard’m New-York Tüberküloz ve Sıhhat Birliğine verdiği bir raporda, bu tahlilin, 950 hastadan alınan 1200 seııunda yüzde 92.3 kati netice verdiğini bildirmiş ve demiştir ki: “Bu test doktorlara büyük bir yardımdır. Fakat Röntgen gibi belli-başlı metodların yerini alacak bir u-sul olarak kabul olunmamalıdır.”
Bu yeni buluşun faydaları gayet açıktır. Göğüs röntgeninden farklı o-larak. bu serum tecrübeleri, vücudün ciğerlerden başka, diğer uzuvlarında tüberküloz mikrobu mevcut olup olmadığını meydana çıkarır. Röntgen şuaları ciğerlerde sadece lekeler gösterir. fakat bu lekelerin kapanmış tüberküloz yaraları, yahut, kanser, zatürree, silikoz gibi diğer ciğer hastalıkları olup olmadığım belli edemez.
Gerek hasta, gerekse doktor için gayet basit ve kolay olan bu test, frengi mikrobu için yapılan Wasser-mann test’lerine çok benzemektedir.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Sahnenin
Dışındakiler
- 23 -
Böylece birbiri arkasından gelen İki vaka Kudret Beyde, evlenmesi teklif edilen kadını hülyalarına bu kadar zıt bulmasının tesirlerini gidermiş oldu Fakat Kudret Beye rahat nasip olmadığı için bu nefer rjc sebep olduğuna hakikaten inandığı karg(u»ahgın azabı içindeydi.
Nasıl Sakine Hanımefendi, biraz evvel Bet-tina’nın haüunnı birdenbire icat ettiği bir kaza He unutturmuşsa, o da güzel ve eğlendirici ko-nuşmaaiyie, gündelik politika üzerindeki derin dikkatleri ve düşünceleriyle Damat Ferit Pahadan başlayarak o devir adamİArına dair anlat-tığı fıkralarla sebep olduğu rahatsızlığı, geçirdiği heyecanları, o anda içinden çok tenkil ettiğine emin olduğum kendi telâşını unutturmaya / alışıyordu.
Günün bundan sonrası dostumuz için hakikî bir zafer oldu. Sanki Kudret Bey, kendi hayatının tezatlarırkjan çıkar çıkmaz başka bir adam olmuş, düşüncesini, bahsettiği reni Alemin, menfaatlerin. hıraların, mizaçların hiçbiriyle çarpıştığı Alemin kanunları idare etnıeye başlamıştı.
Sakine Hanırn iyi görmüştü. Kudret Bey politikadan anlıyordu. Fikirleri tahlil etmesine,
111
menfaatleri sezmesine hiç diyecek yoktu. Üstelik bunları çok tatlı bir dille, bir yığın karikatür ve mimikle süslemesini de biliyordu. Bu muvaffakiyetin belli başlı sırrı şüphesiz burnunda idi.
Kudret Beyin burnundan şimdiye kadar bahsetmedim. Bu, bir ihmal değil, belki hikâye sanatında bir burundan müstakil bir şahsiyet gibi bahsetmenin âdet olmaması yüzünden düştüğümüz bir cesaretsizliktir. Vâkaa Gogofda müstakil denebilecek bir burun hikâyesi vardır. Fakat o burun sahibinden ayrılır Kudret Beyin burnu ise kendisinden hiç ayrılmamış, bütün huysuzluğuna rağmen, belki de dostumuzun irade zaafından faydalanarak, tıpkı hiç anlaşmadan aynı çatı altında yaşayan iki karı koca gibi, çekişe çekişe olsa bile dalma beraber yaşamışlardır.
Kudret Beyin kaşlarının arasından bir küçük kabarıkla başlayan ve gittikçe artan bir hırs ve iştiha, ve üstünlük iddiasiyle çehresini evvelâ iki ayrı kısma ayıran — nıütcvnzi bir burun daima birleştirir: — ve sonra da sanki bu ikiliğe dayanarak bu çehrede mutlak bir hüküm süren bu burun, dudakların üstünde küt, bütün hayata ve her nevi yaşama isteğine dargın bir veto gibi birdenbire biterdi. Onun Kudret Beyin dudakları üzerindeki asılısını görüp de dostumuza acımamak mümkün değildi Sanki “ben varken sizin konuşmanıza lüzum yoktur...,, der gibiydi.
Bilmem söylemeye hacet var mı? Kudret Beyin burnu onun hayatında bellibaşlı bir trajedi unsuruydu. Kudret Bey, okuyucularımızın anladığı gibi idealist bir insandı; burnu ise İnadına realist, hattâ daha büyük bir ihtimalle f rintcn-fı/ıHfitf bir burundu. Evet, bunu yanılmamızdan korkmayarak iddia edebiliriz, ki bu burun c.riAfra-bir burundu. Çünkü eniştence, yanı varlık başlangıcından beri mevcut olan bir şeydir.
112
Bu itibarla Kudret Beyin Jean Paul Sartre, Jas-pera, Gabriel Marcel gibi bu felsefe mektebinin muasır filosoflarından çok evvel doğmuş olması. yahut Heidegger ve Kirkkcgarde gibi onlardan daha evvelkilerini tanımış olmaması, hattâ adlarım işitmiş bile olmaması burnunun tam bir existentialisto olmasına bir mâni teşkil etmez.
Kaldı ki bu burun, kendisi de hakikaten mevcuttu, yani vardı. Kaç defa? Bunu söylemek güçtür. Bana kalırsa her aıı vardı. Hiç olmazsa Kudret Beyiıı bu fâni hayata gözlerini açtığı‘andan itibaren vardı. Hem de yüzünün dörtte üçünü kaplayacak şekilde, ynııl bir nevi şiddetle, irade ile, mlitaarrız bir şekilde vardı. Ayrıca bahsettiğimiz felsefenin esasını yapan zıddiyetin mekanizması ile Kudret Beye bir nevi aufrııij yani paı/İG yahut öbürü imiş gibi düşman muamelesi yapardı.
Bununla da kalmazdı, varlığını bütün etrafına ihsas ederdi. Bu belki de iyi bir psikolog olmadığı içindi. Şurasını da söyleyeyim ki Kııd-det Beyin burnu burada tamamlyle mazurdur. Çünkü hepimizin bildiği gibi, iyi psikoloji, derin tahlil Marcel ProusVla başlar Çünkü psikoloji, varlık gibi kendiliğinden ve başlangıçtan mevcut bir şey değildir. O ancak muayyen kaynaklardan öğrenildikçe vardır. Hikâyemizin geçtiği zamanda İse bü büyük muharririn o kadar hayran olduğumuz eseri henüz tamamlanmış değildi.
Kudret Bey vc burnu olsa olsa Stendhal ve Dostoyev.skı gibi ikinci derecede pt.ikologları ve sathî tahlil adamlarını tammış olabilirlerdi.
Kudret. Beyin burnu bir muhalefet partisi gibi ebedi bir memnuniyetsizlik havası İçinde yaşardı, O, tenkıdden hoşlanan bir burundu. Beğenmemek. beğenmediğini göstermek, böylece ehemmiyet kazanmak isterdi. Diğer taraftan hodbin 113
ve istilâcı idi. Yukarda yüzünün dörtte üçünü nasıl kapladığım söylemiştim. Bununla da kalmamış, yaratılışından entrikacı olduğu için bir nevi mevzii anlaşmalarla bu çehrenin diğer uzuvlarını da peşinden sürüklemeye başlamıştı. Kudret Beyin bazı anlarda insana o kadar kederli bakan o büyük gözleri, hattâ hareketli ve gür kaşları hemen hemen onun emrinde idi.
Bununla beraber bir fil hortumu kadar zeki ve marifetli olan, bazı vaziyetlerde şaşılacak kadar intibak kabiliyeti gösteren, çehre ve mânâ değiştirmesini, icabında kendisini ve düşüncesini gizlemesini bilen bir burundu. Onun kendisine mahsus dikkatleri, iştihalan, tecessüsleri, sezişleri, dargınlıkları, nefret vc sevgileri vardı. Denebilir ki yetiştiği ve şaşırtıcı bîr bereketle büyüdüğü daı coğrafya içinde hiç mahpus kalmaz, her fırsatla hayatın sonsuzluğuna doğru uzanırdı.
Bütün bunlar, asıl Kudret Beyin o kadar mahrum olduğu meziyetlerdi ki, hazan dostumun herhangi bir meclise, mühimce bir davete, mukadderatının halledileceği hır topluluğa kendi yerine burnunu göndermemesine gaçnrdım.
Ah. Kudret Bey, sizin yerinize burnunuz görse, konuşsa, teklif etse hayatınız böyle mi olurdu hiç! Belki etrafınıza sizi o kadar sevdiren bir çok şirin hâllerinizi kaybederdiniz, fakat neler, neler kazanırdınız!.. Hiç olmazsa onun ihanetinden kurtulurdunuz. Bu ihanet sİ2i kaç defa müşkül, tahammülü İmkânsız vaziyetlere soktu? Kayınbiraderinizle olan dâvalarınızı, her şeyi kendisine bırakmadınız, ilk nasihatlerini dinlemediniz diye size darıldığı için kaybetmediniz mi? Torino’dan dönüşünüzde, sizden o kadar genç olan Muhlis Beyin verdiği tavsiye ile Talât Paşaya iş İstemek için gittiğiniz zaman, bu nü-114
fuzlu nazıra derdinizi anlatacağınız yerde burnunuzla kavga etmeseydiniz muhakkak o gün bir sefirlik elde ederdiniz. Burada da kabahat sîzindir. O size sadece mütevozi olmanızı, az konuşmanızı tavsiye etmişti. Halbuki siz kalktınız, ona inat olsun diye muhalefetin hukukunu müdafaa ettiniz, ancak sokakta, bir miting esnasında verilecek nutuklara giriştiniz! Bakınız Kudret Bey, son İstanbul Meclisi Mebusanındaki hayatınız için bunu söyleyemem. Burada kabahat bir bakıma göre tamamlyle burnunuzundur. Onu iyiden iyiye darıltmıştınız. Onun için o kadar kibirli, etrafa aldırmaz bir tavır takındı. Hemen hemen herkesi ve her şeyi tenkıd etti. Sizi sevimsiz bir insan yaptı. Halbuki siz ağzınızı bile açmamıştınız. O kadar ki dışardan hayatınızı gözönünde tutanlar sizi birdenbire dilinizi yutmuş sandılar. Ne çıkar! Burnunuz sizin yerinize konuşuyordu. O kadar çok konuşuyordu ki siz ağzınızı açmadığınız halde etrafınız sizi âdeta bir geveze, bir lâf ebesi, her şeye itiraz eden bir adam addetmeye başlamıştı.
Buna mukabil hususi hayatınızda burnunuz sizi daima korumak istedi. İlk evlenmenize tek itiraz eden o idi. Her gün “Yapma. Kudretçiğim. vazgeç bu işten! Ben varken seni hiçbir kadın beğenmez!,, diye tekrarladı. Fakat siz dinlemediniz! Sakine Hanımla evlenmek hülyasına düştüğünüz zaman yine burnunuz sizi bu sevdadan vazgeçmeye davet etti. “Olmaz!., olamaz... Seni beğenmez.,, dedi. Fakat siz bu izdivacın hayatınıza getireceği rahatlığı düşünüyordunuz; onun için kulak asmadınız! Nihayet işte gördünüz. Siz onunla evlenmek isterken o size, belki de alay etmek ve haddinizi bildirmek için bu Holândalı kadını teklif etti.
(Devamı var)
115
8âyfa 4
YE N t İSTANBUL
31 Mart 1950
1
ı
1
I
( t
£
•
I r c t g I: £ d r
5
s t
B d n
S g
d b d
7
1 b
L
1 z
*
Dünya şampiyonasından sonra
şereflerine verilen bir ziyafette Türk kolonini uraaıııdn
geziyorlar
Arkadaşımız Sacid Öget, Stockholm’dan bildiriyor
Güreıçlierhıılr müsabakalardan sonra Stokcholın’da
Güreşçilerimiz Stockholm’
Final güreşleri nasıl cereyan etti?
Avucumuzun içine kadar gelen düny birinciliğini kaçırdık. Fakat ikinciliğin şerefi de birinciliğinkinden eksik değildir
Şampiyon olanlar, bizimkilerin karşısında ezilmekten kendilerini kurtaramadılar
dünya tâyin ortası-kurul-
Mesut bir vilâyet
Yazan : Reşaf Nuri Güntekin
M c
4 c n
(• ıl ji a u n ıf M r( 1»
n b ZJ lı m bı n» K E le P üt r m t' VI u F le te m di fı Cf df la nl T lı R! la 11 la
Stockholm. (27 mart) — Stockholm seyahatinin güreşçiler İçin iş faali, yani güreşler bittikten sonra, çAeukjann ilk İşi istedikleri gibi yemeye kavuşmak oldu. Kilo endişesi, relim sıkıntısı artık sena ermişti. Şişedeki suya uzaktan iştlhalı Iştlhah hakanlar, şimdi bu hasreti istedikleri gibi giderebiliyorlardı. Bilâ istisna herkes şimdi kilosunun bir, hattâ İki derece üstüne Çıkmıştı.
Son müsabakası gününde 51 kilo 950 gram gelen Ali Yücel, şimdi 60 kilo olmuştu. Güreşçilerimiz için artık davetlere gitmek, şehrin şayanı dikkat yerlerini gezmek ve eğlenmekten başka şey kalmamıtı. Müsabakalar sırasında otel, güreş salonu ve telgrafhane arasındaki büyük mesafede iş görmek ve her gün üç seans üzerinde cereyan eden müsabakaları takip etmek için oradan oraya koşarken etrafımızı tetkike zaman bulamamıştık. Çalışmamızın önümüzdeki günlerdeki kısmı Stockholm’ü tetkika inhisar edecekti. Yabancı bir momlekette sade gözönünde duran hususiyetleri değil, her tarafını görmek, araştırmak, yabancısı olduğumuz mıntakalan aksettirmek lâzımdı. Bunun için de kıyı, bucak, her tarafı gezmek İcap ediyordu. Stockhom’un gözönündeki hususiyetleri içinde, şehrin seyrüsefer dâvası, gece hayatı, çalışma hayatı, halkın birbirine karşı muamelesi ve İçtimaî nizam başta gelir. Ayrı ayn ve başhbaşma birer mevzu teşkil eden bu noktalan ilerideki yazılara bırakarak şimdilik güreşçilerimizle dolaşalım:
Cumartesi gecesi. Türk Konsolosluğunda tertip edilen bir akşam yemeğine güreşçilerimizle beraber çağırıldık.
— Gelin, dediler, fasulye plâva hasret kaimisinizdir. Size Türk yemekleri yedirelim.
Emin olun, o gün, bizim güreşçileri, bu yabancı diyarda (fasulye - pilâv) kelimeleri kadar hiç bir şey cezbedemezdt
Deniz kenarında uzayan Strandvagen isimli geniş cadde üzerindeki konsolosluk binam, karşı sahilde yanan renk renk neon ışıklarının içinde yüzüyor. Apar-timanın kapısında bizi, fahri konsolosluğumuzu yapan Herr Roguette Holm, konsolosluk başkâtibi Feridun Piralı ve ev sahibesi Bayan Piralı karşıladı. Ayrıca Mısırlı, İsveçli güreş idarecileri ve İran sefiri de toplantıya dâvet edilmiştiler. Yabancı bir memlekette, yabancı bir lisandan kendi lisanınızın bol bol konuşulduğu bir muhite bir eşik farkiyle ulaşabilmek insanın içinde hudutsuz bir hâz uyandırıyor. Stockholm’a geldiğimiz şründen beri güreşçilerimizi bırakmayan, onlara •İlerinden geldiği kadar bir çok kolaylıklar gösteren Türk ailelerini de aramızda bulmamız çok güzel oldu.
Yabancı bir memlekette tanışma, kaynaşma, samimi bir havanın meydana gelmesi tahmin edilemiyecek kadar çabuk oluyor. 3-5 dakika içinde bir aile top-lantısınm havası İçine girmiştik.
Hele hazırlanan sofra, bir an Stockholm’da oldu-
Stockholm (24 mart) — Güreş müsabakalarının cereyan ettiği salon bıı gece maçlardan bir saat Önce tıklım tıklım dolu.., 1950 Gneko-Romen şampiyonlarını edecek olan minder salonun na ve bu sefer yüksek olarak
muş. diğer minder kaldırılmış, ondan boşalan yerleri de seyircilerin sandalyesine ayırmışlar. Yani salona alabileceği kadar seyirci sokulmuş.
üç gündür devam eden müsabakaların heyecanı şimdi önümüzdeki müsabakaların Üzerinde düğümlenmiş bulunuyor. Tam mânaslyle yat memat meselesi... Çünkü güreş şampiyonu, İkinci veya 3 cüyü tâyin edecek. Alınacnk tek
tasnifinde ne derece olduğunu İzaha lüzum
haber Ün-pu-
Nasııh .Akar. Iıayvuııut bahçesinde bir isveçli İle konuşurken
Sumuzu bile unutturmuştu. Pilâvı, fasulyesi, böreği ve helvası İle güreşçilerimizin önüne sorilerı zengin sofra, bu samimi hava içinde yurt hasreti denilen şeyi bir anda unutturmuştu* Ev sahibesinin diğer Türk bayan-lariyle birlikte hazırladığı yemekler hakikaten nefisti. Toplantı aynı samimi hava içinde sona erdi. Çocuklar, Stockholm‘da en güzel geceyi geçirdiklerini söyleyerek otele döndüler.
★
Pazar günü güreşçilerimiz İsveç Federasyonunun davetlisi olarak saat 11 de hayvanat bahçesini gezdiler. Şehre bir göprü ile bağlı bulunan büyük bir adadaki bahçe, bir hayvanat bahçesinden ziyade, memleketin bütün hususiyetlerini içinde toplamış olan bir mesire yeridir. Meselâ lsvcçln muhtelif mıntakalarındaki meskenlerin hepsini bu büyük bahçe içinde aynen bulabilirsiniz. Muhtelif şekildeki yeldeğirmonlerl, açık hava tiyatrosu, bütün şehre hükim büyük kulesi ve gazinosu ile burası pazar günleri Stockholm’luların en güzel eğlence yeridir. Havanın açık olması bu pamr da birçok Stockholm’luyu bahçeye celbetmlş.. Güreşçilerimizin bahçeye gelişi.* İsveçliler için avn bir alâka mevzuu oldu.
İsveç Federasyon Reisi Herr Tam, bizleri gazinoda ağırladıktan sonra şehre döndük.
Bahçe, hayvanat bakımından pek zengin değildir. Daha ziyade İskandinav memleketlerinin hayvanları mevcuttur. Parklar arasında zıplaya zıplaya dolaşan sincaplar, küçük çocukların yanına gelerek avucundan fındık yemektedir. İsveçliler yakında burasını şehrin en büyük mesire yeri haline getirmek için faaliyete geçecekler.
> *5*56789 |O
Sacid öget
vanın takım mühim rolü yok..
87 kilo mindere bizden Muhar-ve Norveçli Anderscn
Anderıcn 3 (ln-
tik olarak rem aCndaş çıkıyor, Candaş müsabakayı kazanırsa dünya şampiyonluğuna ulaşacak. Buna mukabil cülüğe düşecek.
Balonda çıt yok... İsveçli seyirciler müsabakada kendi mış gibi dehşetli dikkat ve alâ’ca He güreşi seyrediyorlar. Hattâ belki içlerinden Türkün mağlûp olmasını is-tlyenler bile var. Çünkü takım tasnifinde de îsveçle aramızdaki fark bu suretle açılabilir»
Müsabaka süratli başladı. Muharrem harlkulâde faal ve derhal netice almak İsteyen bir oyunla rakibi Norveçliyi ezmeğe çalışıyor. İçimizde Muharremin bu maçı kazanacağına dair iman var. Çünkü mindere çıkmadan önce:
— Görürsünüz bakın, Norveçliyi laaıl yeneceğim.
Diyordu. Sporda büyük söylemek doğru şey değildir Amms. her zamanki İhtiyatlı Muharremin bu sefer böyle konuşması İçin kendisine çok güvenmesi lâzımdı. İşte güreşin ilk anları da, Muharremin kendisine güvenmekte haklı olduğunu gösteriyor Norveçli Muharremi aJt edemlycceği-no kanaat getirince kaçak oyunu tercih etti Buna rağnıen Muharrem rakibini ezerek neticeye doğru gitmekte... 6 dakika »onunda İttifakla galip gelen Candaş şimdi üstte güreşiyor. 7 nel dakikanın 23 llncü »a-nlycsindeyiz. Muhnrrem kuvvetli bir burgu He Norveçli Andersen’l kıskıvrak bir vaziyete soktu. Norveçli çırpınıyor. Fakat Muharrem de dünya şampiyonluğu azminin verdiği kuvvetle rakibini bir ahtapot gibi sıkmakta... sıkmakta. Nihayet Norveç- I U bir balon gibi sönüverdi. 87 kiloda ve gecenin ilk maçında Greko • Romen dünya şampiyonluğunu kazanan Muharrem yüzünün terlerini silerek 1 doğruluyor. Hakem Muharremin şampiyonluğunu ilân için kolunu kaldırırken salon alkıştan inlemektedir. Norveçli rakibi sportmence bir Jestle Muharremi tebrik ediyor. Salondaki Türk kolonisinde sevinç son haddini bulmuştur. Herkes birbirinin boynuna sarılıyor, öpüşüyor,. İçimizde sevinç gözyaşı dökenler de var. Nuri Hoca bağırmaktan kısılan sesini düzeltmeğe uğraşıyor.
A7 kilo finali
ltılyan Lombardı ile Halil Kaya kanı karşıya... İtalyan süratli bir gllrcş yapıyor. Fakat çalışıyor gibi gözükmesine rağmen bütün hareket-tori el itişmesinden ibaret... Bu delikanlı bir artist olmasa belki iyi bir güreşçi olacak. Bütün hareketlerinde
BÜrceçlicrı var-
sezilen aşırı sunilik, iyi bir artist do olmadığını gösteriyor. 6 dakika berabere bitti. Kur’ada Kaya alta düştü. İtalyan üstte Kayaya bir şey yapamıyor. 2 nel Üç dakikada Kaya çok çalıştı. Fakat bütün gayretine rağmen Lomhardlyi köprüye getiremedi. Son 3 dakika başlangıcın bir eşinden başka şey değildir. Lombardı müsabakayı el çabukluğu ile kazanmak niyetinde... Hep minder kenarında kahraman kesiliyor. Gonk müsabakanın sonunu Hân ettiği zaman Lomhardl iyice yorulmuştu. Halil Kaya maçı savı He kazanmış Hân edilince bu kiloda dünya ikinciliğini kazanmış oluyoruz. Lombardı üçüncü olmuştur.
M kilo finali
Bu karşılaşma gecenin, sade ge-* cenin değil, bu şampiyonanın en heyecanlı. en zevkli ve en çetin müsabakası olmuştur. .
Minderde Ali Yücelle îsveçli Jo-hansson karşı karşıya geldiği zaman herkes nefesini bile tutmuştu. Müaa-bftka dünya şampiyonu ve İkincisini tâyin edecek, üstelik biz. bu güreşi kazanırsak takım tasnifinde birinci olacağız. Hakemin düdüğü il© hücuma geçen Ali Yücel boşalmış bir zemberek gibi minderin içinden ta-şarcasına güreşmeğe başladı. İsveçli »aşkın... tamamiyle müdafaa vaziyetinde... fakat müdafaada da muvaffak olamıyor. Ali, karşısında tanınmış bir şöhret yokmuş gibi güreşe hâkim... henüz bir dakika olma-1 mıştı kl Yücel nefis bir suplesle ta-1 vrçllyl çok tehlikeli bir köprüye ge-1 tirdi.
öylece duruyorlar AB nefesini topluyor, îsveçli kıskıvrak yakalanmış.. sırtını minderden ayıran 3-4 parmaklık mesafe kapanacak diye yerimizden fırlamış bekliyoruz. İsveçlinin bir iki çırpınışı ve kurtulmağa çalışması faydasız.. Ali Yücelin elinden kurtulmağa İmkân yok. Ali bastırıyor fakat İsveçlinin köprüsü gayet kuvvetli... yine öylece durup nefes topluyorlar. Saniyeler değil, dakikalar geçmeğe başladı. Evet tam 3 dakika... tsveçli ve Ali birbirlerine yapışmış gibi... kimsede hare-1 ket yok... îsveçli seyirciler soğuk I terler döküyorlar. Kimi elleriyle ytl-1 zünü kapıyarak Adeta bu manzara-1 .vı görmek istemiyor. Ali rakibini sade ezmeğe uğraşmıyor, aynı da isveçlinin pek yakın olan kenarına kaçmaması için de sarfedlyor. Minderin etrafını
fotoğrafçıların Flash ışıkları birbiri üstüne şimşek gibi çakıyor. Herkes muhakkak bir tuş beklerken. Johansson. Ani bir hareketle köprüden kurtuluvcrdl. Ali. dünya şampiyonluğunun eşiğine kadar gelmiş i-ken. adımını atamıyor. Fakat güreşe aynı kuwot. üstünlük ve kudretiyle hâkim... 1 dakika sonra aynı oyunla tsvoçliyl bir kere daha yere çalıyor. Bu köprü de 1 dakika sürdü. Bu sefer do tsvoçllnin imdadına 6 dakikanın sonunu bildiren düdük yetişti. Hakemin üç reyi do Alinin lehine... Yücel güreşe ayakta devam İstiyor. îsveçli ezilmekten bitkin vaziyette... Aliye bir oyun yapacak | halde değil... Ali bu vaziyette güreşi | şimdi İttifakla kazanmış vaziyette ve dünya şampiyonu...
tşte... işte... İsveçliyi bir kere dıüıa kaldırdı. Geriye doğru kaldırıyor. Fakat Johnsson Alinin ayağına bastı, Yücsl köprü kurmağa muvaffak olanıadan, Üstündeki rakiple beraber sırtüstü düşüyor., tuş... Evet... rakl-
zaman-minder kuvvet çeviren
hayret! Vali birdenbire değişti rmlşti; doğrudan
(l)ilııkü »ayıdan devamı
— Yarın orta mektebi de gördükten sonra akşama arkadaşlarla bir toplantı yapacağım, dedi, neticeler üzerine uzun uzun konuşmak lâzım...
Toplantı halkevindc oldu. Merkez muallimlerinden başka yakın köylerdeki kadın, erkek öğretmenlerden bir kısmı da davet edilmişti.
Vali, aldığı notlan birer birer o-kuyor, kaydettiği hesapsız eksikler hakkında maarif müdüründen izahat istiyordu.
İhtiyar adamın gözündeki arpa cık bu gece âdeta bir ufak nohut cesameti almağa başlamıştı. Bununla beraber korkusu yoktu Eski uğraşken nıhıı yeniden ayakta İdi. Münasebetsiz bir muameleye uğrarsa hiç batmıyae.ağını, acı acı ısıracağını hissediyordu.
Fakat rotayı
doğruya maarif müdürüne hitap ederek:
— üstadım, dedi, sizin kemal sahibi bir zat olduğunuzu bilirdim esasen. İki günlük teşerrüfümüz bu kanaatimi daha da kuvvetlendirdi. Teshil ettiğim irili u-taklı kusurların çoğu demeyim de hemen hepsi parasızlıktan.. İnşallah ona da bir çare ariyaca ğız. Bence maarif meselemiz hnk-kındaki düşüncem herkeslnkindon bambaşkadır... Bu heyete onu ar-gedeceğim. Başta müsellem fazilet ve meziyetlerinizle zatlâllnlz olmak üzere temas ettiğim hütlln müfet tışler ve bütün• Öğretmenler gerçekten bilgili ve fazileti! İnsanlar... Yalnız bir büyük noksanları var... Bilgilerini ve kanaatlerini talebelerine telkin edemiyorlar. Halbuki bence esas bu telkindir Ağızlarına doldurduklan çivileri birer birer çıkarıp Önlerindeki tahtaya çakan dülgerler vardır ya... Muallimler de tıpkı onlar gibi yapmalı, İçlerindeki güzel bilgileri ve kanaatleri bir daha kı-mıldanamıyacak surette, tak. tak, tak. çocukların kafasına ve kalbine çakmasını bilmelidirler, tşte bizim değerli arkadaşlarda eksik olan bııdıır. Bunu yapamıyorlar Benim şahsî maarif meselem budun Para da bulunur, mektep de yapılır, her şey yapılır. Fakat bunu nasıl temin edeceğiz. Sizden buna cevap istiyorum*
Bu beklenmez sual salonu dol duran kalabalığı hayret İçinde bırakmıştı. İhtiyar müdür gözlü^rünü çıkarmıştı. Gözündeki mercimeği mendilinin uclyle okşuyor ve gil-lümsiyordn:
— Sayın valimiz gerçekten hiç birimizin aklına gelmemiş çok nazik bir noktaya parmak bastı dedi.
Bu kompliman valiyi daha ateşlendirdi:
— Muhterem üstadım. Siz ilim ve faziletçe hepimizin büyüğüsünüz. Cevabı sizin şahsınızdan istiyorum. Bunca yıl hocalık ettiniz. Eski Darülfünuna kadar yüksek kürsüler İşgal ettiniz. S‘z bu İşi meslek hayalınızda bu Anlattığım şeklide yapmayı elo^fle tecrübe etmişsinizdir. \
Müdür gene gülümsiyordu:
— Buyurduğunuz şekilde, yani dülgerlerin ağzından çıkardığı çivileri tahtaya mıhlaması gibi fikir ve kanaatleri çocukların kafa ve kalbine tak. tak çakarak... Evet... Bunu ben de meslek hayatımda tecrübe ettim.
— Elbette. Muvaffak oldunuz?
— Hayır olamadım. Çünkü pek doğru olarak buyurduğunuz gibi bu bizim bir eksiğimizdir. Yahut daha doğrusu bir tek defa muvaffak oldum. Vaktiyle öteki talebelere benzemeyen çok müstesna bir talebem vardı. O zaman yaşadığımız devrin mukaddes saydığı bütün mefhumlarını, kâmil bir 1-man halinde, o yavrucuğun körpe kafosını* **e körpe kalbine A-eta mıhladım.
— Peki n çocuk kim? Şimdi nerede?
— öldü zavallı 7
— Nasıl öldü. z
— Asılarak öldü... Ve buna ber sebep oldum. 4
Van âdc!” bir feryat kopardı — Nasıl olur?
— Çünkü devir değişti; rejim değişti; eski devrin mukaddes bilinen mefhum ve kanaatleri yerine yenileri kaim oldu. Benim çocuk eskileri kafasından söküp atamadığı için yeniye isyan etti ve çok tabii olarak astılar.
Dinleyenlerin çoğu maarif müdürünün »özlerini fazla ciddiye a-iarak hayret ve heyecanla gözlerini açıyor, bir kısmı da bıyık altından gülümsiyordu.
Müdür gülümslycrck sözünü bağladı:
— Benim âciz kanaatine göre muayyen bir devre ve kendi şahıslarımıza ait olan kanaatlerimizi. zevklerimizi, ideallerimizi oldukları gibi çocuklara telkin edememek biz hocaların inkâr edilmez eksiğimizdir. Fakat bir dereceye kadar da çok hayırlı bir faziletimiz sayılmalıdır.
SON
ColdMiı «nftıı:
1 — Denizlerle ayrılmış, 2 — Baş-İftDgıçaiB; Gerçeklik. 3 — Bir nota*, iki şeyi birbirinden ayıran uzaklık; dişlerimizden biri, 4 — Sarıya çalan keauns rengi; birden bire, kınu zaman. 5 — Ötırl bir hastalık; iki cümleyi birbirine ballar. 6 — Verme; Resmi İŞ ilânlarının duvarda durma hail. 7 — Yabancı; Ev gözlerinden biri; dolaşma. 8 — Donuk; Bir unvan: iki sessiz harf. 9 — Ölümün mukadder sebebi; üzüntüye. 10 — Teşvik etmek. Yuknrdun
1 — Destelemek. 2 — Ebedi, (Tersi)
İntikam al. 3 — Bir soru edatı; Argo lisanında gösteriş; Vücut ifrazatından. 4 — Yükseltmek (eski tâbir); bir nakil vasıtası, ft — Çünkü; su ile çevrili kara parçası. 6 — Çocuku olan; Beyaz el. 7 — Yemek; Dolgyıslylo anlatma; Üzme. 8 — Bir peygamber; Madun; (Tersi) su. 9 — Gönü! Hoşluğu; Postacı, 10 — Ilık hale getirmek.
DtİNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan sata:
1 — Atlas, ö — Şip. 8 — Re. fi — şifalı. 11 — Eklemek. 12 — Zam. 14 — Acar, lfi — Amaç, 17 — İran. 19 — Ansk. 22 — îtekaka. 24 — Amatör. 26 — At. 26 — Ari. 27 — Akala. Yukurdun m«u£i:
1 — Arıza. 2 — Te. 3 — Aşk. 4 — Sıla. 6 — JJamnrhı. 6 — Kareli. 7 — Pik. 10 — Feci. II — EmstuMI. 13 — Amatör. 16 — Caka. 18 — Nokta. 20 — Kama, 22 — Ira. 23 — Küf. 26 — AJ.
İkisi Beluç ve biri birinci olan, İpek ve Klşmlr kumaşlara bürünmüş üç hizmetçi kadın, o aralık mineli altın çubukları getirmiş bulunuyordu; Emine içeri girdiği zaman hanımlar çubuklarını çekmeye başlamışlardı. U-mumlyet itibariyle Emine bu gibi toplantıları yadırgamaz, hattâ onlar da o kadar neşe saçar, öyle tatlı ve gevrek bir gülüş gülerlerdi ki bu, şimdi herkesin söylediği “Eminenin gülüşü,, diye bir şarkının bile çıkmasına sebep olmuştu.
Fakat heyhat, Emine gülmüyordu bugün! Zavallı kadıncağız feracesiyle peçesini attıktan sonra görümcesinln elini öptü; Zümrüt Hanım da şefkatle gözlerinden öptü; Emine, misafir hanımlara dostça selâm verip oturdu.
Ev sahibesi:
— Ya Allah! Nen var kızım? diye haykırdı. Gözlerin kıpkırmızı. Ağladın mı yoksa? Kasım bir şey mi etti? Öyle ise bana gönder, onu yola getiririm ben. Ah, bu erkek kısmı! Tanı da onları söylüyorduk, üzülme lâkın, üzülme. O güzel gözlerine yazık değil mİ 7
Ulema reisinin süslü haremi Lûlu Hanım:
— İnsan bir koca için gözlerini harap e-der mi? dedi. Deli olmalı! Aman, Enıineci-ğim, canım ruhum, iki gözüm, dün Gülııa Hanımla kocası arasında geçeni olduğu gP* anlat! Dehşetli bir kavga olmuş!
Emine, gözlerini silip içini yarı çek(,,u^ covap verdi:
— Bir şeyden haberim yok.
Uzun ve siyah badem gözlü, o harikulade revnak verici sürmeler çekr^f olan vali haremi haykırdı:
— Ben hepsini biliyorum. Hem 4ûğ>’ü-sunu. Seyit Hüseyin gûya bir aıalıl lerek karısının kulaklarına bakm4^ jstemlş.
Lûhı ile Zümrüt bir ağızdan: fi
— Arnan no ayıp şey! diye »ajpşt|,ör* Bülbül Hanım, bnştan a5a * lffı,8*
J
H
SYA HÎKAYELERİ
Büyük Sihirbaz
Yazan î A. de Gobineau
\___________________
6
met İfade ede bir edâ İle;
— Kabl/ık! dedi. Her ne İse, İstemiş. Gülnar ol mır. demiş, kızmış, fakat Seyit Hüseyin kananın başlığım oynatıp kulaklarına bakmay^lhuvaffak olmuş. Bir de sağ kulağın ucunda ne görsün! Yakut döşeli altın bir küpe! Halbuki eşine böyle bir küpe vermiş de-ğHmlŞ.' Artık, bunun üzerine çıkan gürültüyü Slz liAavvıır edin.
tûlu:
Gülnar Hanım da pek İhtiyatsızmış! «Itfdi. însan kocasının ahlâkına, huyuna güvenmeden böyle küpeler taşır mı? Benim kocam yapmaya kalkışsa... Kalkışamaz ya!
Bülbül Hanım devam etti:
— Gülnar Hanım Uü, âdet üzere, öteki çaıpnnyacak olanları bizim yaptığımız gibi
Lûlu sözü kesti: —- Ha, elbiseden ma geldi.
Bu sırada yeni çubuklar ve çay getirdiler. Emine, çubuklarla çay içildikten sonra misafirlerin kalkacağını hesapladı. Güzel hanımlar fincanlarını dudaklarına götürürken Lûlu tekrarladı:
— Elbise diyordum. Tahrandan gelen yeni cepkenleri gördünüz mil? Kadınlar bayıh-
tehlike yok sandı. Çlln-küpeleri — yani göze — kulağına değil de başlığına takmıştı..
bahsediyorduk da aklı-
bini ezdiği, yendiği güreşte kendi o-yununa kendi geldi. Seyircilerdeki heyecan huduttuzdıır. Çünkü hem mağlûbiyetten kurtuldular. hem dünya şampiyonluğunu kazandılar, hem de takım tasnifinde puvan kazandılar Fakat biz bu alkışların hepsini tereddütsüz Ali Yücele ma-ledebillriz. Bu küçük sempatik güreşçimiz. hayatının belki en güzel o-yununu b unkşam çıkarmıştır. Bu o derece şerefli bıı mağlûbiyettir kİ, maçtan sonra tsveçli idareciler bile:
— Neticeyi biz aldık amma, güreşi siz kazandınız. Johansson tında bu derece ezildiği bir yapmamıştır.
Ne yazık ki muhakkak bir şampiyonluğu kaçırıyoruz.
73 kikinim finali
Celâl Atıkle Finlândlyah Simanai-ııen’in bıı karşılaşması bizim İçin gecenin İkinci şanssızlığı oldu. Her bakımdan rakiple kıyas kabul etmlye-cek kadar kuvvetli olan Atik bir noktada zayıftı: Nefes. Aksine, FinlandiyalI da bıı noktada çok kuvvetli idi. îşte bu müsabakada da nefesle nefessizliğin çarpıŞtuAsını seyrettik. Celâl bunu bildiği için İlk dakikalarda bir tuş kazanmak üzere bütün nefesini harcetti. Fakat bu dakikaları aavusturabllon Flnlândiyah Celâli pasif bir duruma sokabildikten sonra bir İki 05nın tatbik edebildi. Bu oyunlar Celâl için birer tehlike değildi. Ne çare ki Flnlândiyalı puvan kazanıyordu. Müsabaka neticelendiği zaman Celâl iyice yorulmuştu. FinlandiyalI ittifakla kazandığı bu maç-
hava-güreş
dünya
ta dünya şampiyonluğuna ulaştı. Bu güreş için de acımakta haklıyız.
70 kilonun finali
Ali Özdemir fsveçll GrÖnbcrgla karşı karşıya., her İki taraf da ihtiyatlı hareket ediyor. Bunun için müsabaka biraz ağır ve hareketsiz. 6 dakika berabere neticelendi. Kur’ada Ali olta düşüyor. îsveçli bir iki oyun yaptı İse de tehlike yaralamıyor. Fakat puvan topluyor. Bu aralık Ali ayak tuttuğu için ihtar da aldı. Bütün bunları temizliycbllmck İçin rakibini köprüye getirmesi lâzım. Fakat îsveçli. özdemire bu fırsatı vermemek için alta düştüğü zaman iyice kapandı. Özdemlr bir oyun fırsatı bulamıyor. Son Üç dakika tsveçli savı ile kazandığı güreşi bütün ze-kâsını kullanarak idare etli ve daima müdafaa vaziyetinde özdemıre oyun vermemeğee dikkat etti. Ne yazık ki bu güreşi de sayı ile İsveçliye kaptırarak bir dünya şampiyonluğu daha kaçırdık. Bu güreşi de kaybettikten sonra takım tasnifindeki ümidimiz de Öldü. Bu müsabakalardan birinde sayı ile galip gelsek, takımımız dünya şampiyonu olacaktı.
Finalin diğer karşılaşmalarında 73 kiloda Andersen Norveçli Cook’u tuşla yendi. 62 kiloda Lübnanlı Ta-ha kolundan sakatlandığı İçin güreşi terkettl. Andenberg 6 dakikalık bir güreşle dünya şampiyonluğunu kozanmış oldu. 67 kiloda Macar Gal sayı ile îsveçli Freij’e sayı ile galip geldi. Ağırda Animsem Macar Bobis’e sayı He galip geldi.
V
Çeviren : Re$of Nuri Darago
_______________________r
yormuş, çünkü AvrupalIlar esvaplarının altına giyiyorlarmış. Ona “Yiletk©,, diyorlar. Üç tane ısmarladım.
Bülbül Hanım:
— Ben de iki tane, dedi; biri altın, biri de gümüş sırmalı, kırmızı çiçekli. Memede Ço-çuğu olan kadınlar için pek rahat.
Konuşma bu tarzda bir müddet daha devam etlikten sonra hanımlar müsaade istlyc-rek Zümrütle Enijneyi kucakladı vo kendileri gibi insanlara lâyık olan gürültülü bir tantana içinde, peşlerinde hizmetçi, çubukçu ve u-şaklan sUrlIkhyerelc ayrıldılar.
İşte o vakit Emine içini dökmek fırsatım buldu. Başına geleni sonsuz bir heyecanla, kederle anlattı ve hem isyan ve hiddet, hem de böyle garip bir vaka karşısında merak ile endişe duyan Zümrüt Hanım:
— Kal burada kızım, dedi. Ben Kıısımla gidip görüşürüm. Görürsün bak... Her halde buradan ayrılma, hem de üzülmeyi bırak. Bu oğlan benim kardeşim ama çocuğum savılır; yetiştiren, evlendiren ben'im. Senin baban ona karşı pek cömert davrandı. Zira Kasımın verdiği iki yüz tUmenlik yüzgörllnılü-günll — zaten yarısını da kocam vermişti ya! — senin çeyizine harcadı, hattâ Üste para dn koydu’ Billâhi ve tallahi! Bakalım birader üstesini naKil gösterecek’ Sen üzülme
diyorum. Emin ol. mânâsız şeyler hepi
Zümrüt Hanım bunun üzerine iyice giyinip sarılarak, harbe çıkıyormuş gibi, beraberinde ne bir hizmetçi, ne bir uşak götürmeden gitti. O gidişi, fırtınaJı gök yüzünü boydan boya çeken ve her tarafı tehdit eden şimşeğe benzetilebilirdi.
Derin bir kaygıya dalmış Emine, hainim üstüne yığılmış, kalbinde akisler uyandırmaya çalışan ümidin aesini bile dayamıyordu. Tam iki saat bekledikten sonra Zümrüt Hanım geri geldi. Yaşmağını attığı vakit benzi solgun, hali şaşkın olduğu görüldü. O kuvvetli ve iradeli kadın ağlamıştı. Eminenin yanına oturdu: genç kadının ses çıkarmadığını, gözlerim kaldırmadığını görünce onu kendine doğru çekerek öptü ve:
— Ne talihsizmişiz! dedi.
Gerçekten pek talihsizdiler. Ablasına şefkat ve hürmet gösteren Mirza Kasım, ertesi sabah yola çıkma kararından dönnuyeceğlnl. bir gün geelktiyse Emine için kaldığını, fakat kendisinin de dayanamadı#! şikâyetlerle hırpala nacaksa şimdiden gideceğini söylemiş, hulâsa ne ricalara, ne de nasihatlere, sitemlere kulak vermemişti. Zümrüt Hanım ilâve etti:
— Büyülenmiş, o sihirbaz büyülemiş. Bu adamlar, önüne geçilmez bir kudrete sahiptirler. Boyun eğmekten başka çare yok. Kasım da böyle birine bağlanmış. İnşan ilah hayrınadır. çünkü anlattığına göre dervişin maksadı pek güzel. Kötülük yapacak adam değil. Ben de sihirbazlar tanıdım. Dünyanın en muhterem İnsanları, ilim dvrvası kiınSrlvnli. Tekrar ediyorum: Üzülme. O Hintlinin yardımı kocanın büyük işler görmesi her halde, meselâ harbe gitmekten hayırlıdır. Çünkü muharebeye gitse, Allah şânını daha büyük etsin Şahımız bile omı her hangi bir belâdan kurtaramaz.
tD^rnmı varı
Hicrî 1950 Rumi
O. Ahir MART âlari
12 31 18
1369 Cuma 1866
tZAM
n.ıs 5 4?
y.ju
12.00
1.33
9 34
VAKİT VASAT)
Güneş 5.45
ÖCrie 12.1b
ikindi 15.52
Akşam 18.33
Yatsı 20 (v.
İmsAk 4.0Ö
siyasî LKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
ML’STAKİl GÜNLÜK GAZBT3
Sahihi
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ t FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden Mithat PERİN
Basıldığı yer .
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamızdaki İktisadî başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına aittir.
7
VE T? t tSTANBUL
Sayfa B
f
-* •* • 15Sû
DIŞ TURİZM YANINDA
İÇ TURİZM
M- EMLEKETÎMİZE turist gelmesi için blnbir düşünce ve iddialar ortaya konulurken, bunun başında otelsizliğlmizdcn şikâyet e-dılmekte ve hemen yüzlerce odalara malik palasların yapılması tavsiye olunmaktadır.
Turist işinde birbirine çok bağlı olan şeyleri yekdiğerlnden ayırarak kusurun büyüklüğünü yalnız bir noktada tekâsüf ettirmek doğru olamaz. Memleketin güzelliği, yollann rahatlığı, halkının seviyesi ve bilhassa memleketin kanun ve nizamlarının turistin hürriyetini alacak, onu Üzecek şeylerden tamamen uzak olması onlan kendiliğinden bir memlekete celbedebilir.
Turist denildiği vakit aklımıza yalnız ecnebiler ve bunların da bilhassa milyoner telâkki olunabilecek zenginlen gelir. HaJbuki turist ne çok zengin tabakadır, nede aşağı kısımdır. Zengin tabaka turisük camiası içine alınsa bile, miktarı mahduttur, zamanı azdır. Onlann istirahat etmek ve dinlenmek Tçin malikâneleri, kâşaneleri, yat ve otomobilleri. ve hattâ tayyareleri vardır. Onlar turist olarak yola çıktıkları vakit daha ziyade kalabalık şehirlerin binbir eğlencelerini yaşamak İster. veya tabiat güzellikleri ve tarihi âbideleri anlamaktan ziyade görmüş olmak için gözleri önünden bir sinema şeridi gibi geçirmekle iktifa ederler; Buna mukabil Avrupa ve Ameri-kada orta sınıf denen bir halk tabakası vardır. Bunlar gidecekleri yerlerde ucuzluk ararlar ve tabiatın güzelliğini doyarak tatmak isterler. Buna bir de oranın âbideleri, tarihî e-serleri. inzimam ederse o zaman bunlar memleket için iyi bir turist kafilesini teşkil ederler.
Memleketleri yaşatan şeylerden r biri dahilî turistlerdir. Biz buna hemen hemen hiç ehemmiyet vermemiş bir halde idik. Eski zamanlarda seyahatlerimizi sırf mecburi memuriyet erlerine giderken ve becayişlerimiz-yapıyorduk. Buna bazan akraba-fîlanmızı ziyaret etmek gibi bazı yolculuklar ilâve ediliyordu. Bunun haricinde memleketi görmek, tanımak, öğrenmek, gibi şeylerle kendimizi a-lâkalı addetmiyorduk.
Bir çeyrek asır kadar evvel İsan-bul İçindekilerin Kartala gitmesi bir seyahat telâkki ediliyordu. Öyle zannediyoruz kı. biraz da bu eski zihniyetin tesiriyle bugün bile îstanbul-da bulunan bir ecnebinin Kartala
gitmesi için polise haber vermesi lâzım gelmektedir. Gittiği yerlerde nüfuzlu bir memur ise biraz da zoraki diğer bir memurda misafir kalan, böyle değilse kolunun altında bir kulu şekerle Tann misafiri diye göz â-şlnalığı olan birinde konaklıyan bir memlekette şüphesiz kİ, otelcilik terakki edemezdi.
Şimdi bu eski an’ancler artık u-nutulmnğa başlamış, seyahatler artmış. ve nihayet otelin faydası takdir edilmiştir. Memlekette yolculuğu kolaylaştırmak için imkânlar artar ve ucuzluklar yapılırsa, kendiliğinden bir de dahili turizm başgösterebilir. Bunun olabilmesi için Belediyeler tarafından otel fiatlaıının tahdit edilmesi. cezri usuller vazolunması gibi şeylerin hiç birine lüzum olmadığını zannediyoruz. Halkın kontrol etmek kudretine malik olması ve kendini pahalı şeylerden uzaklaştırması, otel ve lokantalarımızı ucuzluğa teşvik edeceği gibi diğer taraftan ziyaretlerin çoğalması, bunların maliyet fiyatları üzerine kâr zammının eksil-tilmesine sebep olur. Çünkü yirmi odalı ufak bir oteli ancak iki oda^ sı müşteriye malik olursa, bunun müşteriden alacağı fiyat bir lüks otelin fiyatından fazla dahi olsa netice otel sahibi için zarardan başka bir şey değildir. Buna mukabil otelin daima dolu olması, fiyatlarının bu defa ucuzluğuna rağmen, sahibine büyük bir menfaat temin eder, ve bu sayededir ki. yeni yeni oteller meydana çıkar. Hükümet ve Belediyenin yapacağı en büyük işler yalnız kolaylık göstermek, otel ve lokanta gibi insanların barınacağı ve yemek yiyeceği yerlerin bazı hataları olsa da onlar samimiyete müstenit ise müsamaha ite bakmak ve bilhassa otel ve lokantalarda çalışanların icabında ecnebi olmasına müsaade etmektir. Memleketimizden ayrılmış ve ecnebi tabiiyetine girmiş pek çok kimseler veya onların evlâtları vardır ki, bugün memleketimizde sermayedar o-lanlan ufak oteller, olmıyanlan otel ve lokantalarda hizmet almak suretiyle bize pek büyük fayda temin edebilirler. Biz şimdi memleketin muhtelif köşelerinde yeniden bazı otellerin yapıldığını görmekteyiz. Çok temenni ederiz ki, rağbet ve kolaylıklar sayesinde bu gibi oteller inkişaf etsin ve zorla kurulmak istenilmeğe çalışılan palasların yarınki birer nüvesi olsun.
★ ★★
Kısa haberler
Altın, ParİHte en düşük
«eviyeye indi
* Paris 30 (YİRS) — Paris altın borsası, senelerden beri görülml-yen en alçak seviyesini bulmuştur. Külçe 478.000, Napoiöon 3.430 ve dolar 802 franktan muamele görmüştür.
Amerika, A\rııpudan ithalâtını arttırıyor
* Berlin 30 (YİRS) — Amerika Dışişleri Bakanı Acheaon ve Marahall Plânı idarecisi Paul Hoffman. Amerikanın Avrupa-dan daha fazla ithalâtta bulunması için harekete geçmişlerdir.
YABANCI GÖZÜ İLE TÜRKİYE
■ ■ ■ ■■ ■ ■ —
Almanyadan yeni ithal müsaadeleri
1950 başında Türk ekonomisi
Devletçiliğin hudutları çizilmeli ve hususî sanayie inkişaf imkânı sağlanmalıdır
BaMer Nachrlchten gazetesinin İstanbul muhabiri tarafından 19 mart sayılı nüshasında neşredilen bir makaleyi, memleketimiz İktisadi durumunun objektif kalemler tarafından ele alınması bakımından enteresan Inılduk. Esas hntlarlyle hulâsa ettiğimiz bu yazıyı «»kuyucularımıza veriyoruz.
Beş buçuk milyon dolarlık manifatura tahsisi yapıldı
Yüz bin dolarlık talepler aynen is’af olundu
Memleketimizde yeryer çoğalınasım istediğimiz otellerden güzel bir örnek: Muğla Halk Oteli ve kahvesi şirin An ad olu yu süsleyen
güzel binalardan biridir
Birleşik Amerikada
Tanm Bakanı Brcnnan yeni bir plân hazırlamaktadır. On sene zarfında 1 milyon çiftçi ailesi endüstri alanına nakledileceklerdir.
Bahsi geçen aileler hükümet tarafından şehirlere naklolunacaklar ve yeni işlerini öğreninceye kadar hükümetten maaş alacaklardır. Brennan bu işe başlamak için Kongreden
yeni bir ziraî plân
4.50 milyon dolar isteyecektir.
Amerikan Tanm Bakanına göre teknik imkânlar rençberlere olan İhtiyacı azaltmıştır.
Hâlen çiftliklerde çalışanların 1/6 I şehirlere nakledilemezae mahsul fazlası Amerikan ekonomik bünyesini sarsabilir.
İpekçiler konferansı nihayettendi
★ Roma 30, A.A. (United Press) —
İpek imal eden 15 memleketin temsilcileri toplantılarım dün
sona erdirmişlerdir. İmalâtın kalitesini garantilemek için, ipek
fiatleri arasındaki farkları azaltmaya ve bütün memleketlere şâmil alâmeti farika teabit etmeğe oybirliği ile karar verilmiştir, kalyanın deniz ticaret
filosu artıyor
★ Roma (Hususi) — İtalya deniz ticaret filosu harpten evvelki tonajına varmak üzeredir. Bugünkü tonaj tam olarak 2.654,976 dır.
Fransa, tedavülden 10 milyar frank daha çekti
★ Paris 30 (YİRS) — Fransa Millî Bankası, 23 marttaki durumunu bildirmiştir. Banka, tedavülden 10 milyar 544 milyon frank çekmiştir. Fakat tedavüldeki para miktarı 1949 yılı sonundaki miktardan 8 milyar franklık bir fazlalık göstermektedir.
Ekonomik işbirliği İdaresinin îfalyaya yardımı
★ Roma (Hususi) — Ekonomik İşbirliği İdaresi, bu hafta içinde yeni krediler açılacağına dair haberler vermiştir. Bu mevzuda İtalya-nın ham pamuk satın almak için 13 milyon dolar alacağı bildirilmektedir.
Birleşik /Vmerika alüminyum ithalât rcsınlnl arttırıyor
★ Washlngton (Reuter - Hususî) — Reynold maden kumpanyası, Birleşik Amerika Tarife Komisyonuna müracaat ederek ham alüminyum ithalât resminin libre başına İki centten 4 1/2 cent'e; yan mâmul alüminyumun İthal resmini de libre başına Üç centten yedi cent’e çıkarılmalını istemiştir.
Kumpanyaya göre, en büyük rekabet tehlikesi, külçe ve levha halindeki ham alüminyumun çok düşük bir tarifeye tâbi tutulmasından ileri gelmiştir. İlci yıl evvel yapılan %50 tarife indirilmesi üzerine, külçe ithalât beş misli artmış ve levha halinde alüminyum ithali yüz bin libreden 16 milyon libreye yükselmiştir.
Diğer taraftan, Kanada alüminyum kumpanyasının satışları da Birleşik Amerikanın ithalâtını arttırmaktadır. Harp içinde gelişen bu kumpanya, harpten sonra hükümet tarafından desteklendiğinden, ucuz maliyet fiatiyle çalışmaktadır.
Pakistan, IIIndlatana jüt satıyor
★ Londra 30 (YİRS) — Hinu^can ve Pakistan arasındaki iktisadi gerginlik, bugün Kalklltada İmzalanan bir ticaret anlaşması ite nlhayetlenmiştlr. Gerginlik, Pa-ktstanın da paraflını kıymetten düşürmesini isteyen Hindistanın teklifi üzerine husule gelmiştir.
Yapılan anlaşma mucibince, Pakistan Hindistana 800 000 balya ham jüt ihraç edecek ve mukabilinde işlenmiş jüt alacaktır.
Türkiyenin ticaret muvazenesi 1949 da 10 milyon Türk liralık borç bakiyesi bırakmıştır. Daha yüksek ihracat sayesinde bu açık 1948 dekinden daha az olmuştur. Eğer 1940 senesinin fena mahsulü mühim hububat ithalâtını zarurî kılmaaa idi, daha büyük miktarda bir azalma vâki olacaktı,
Günaltay kabinesinin bir çok ekonomik müşkülâta karşı koyarak bu vaziyeti yarattığını söyliyebiliriz. Şüphesiz ki bu kalkınmada Amerikan yardımının da rolü büyük olmuştur. Fakat her halde 1949 senesindeki devalüasyon dalgalarına iştirak etmemiş olmak, müessir mahfillerin kanaatlerine ve bedbin görüşlere kapılmamak bir muvaffakiyet sayılabilir.
Her şeyden önce. Batı Almanya tarafından mühim miktarda Türk zirai maddelerinin satın alınması bu vaziyeti doğurmuştur. Diğer taraftan Türk ithal ihtiyaçlarının büyük bir kısmı Batı Almanya tarafından temin edilmiştir. BÖylece, Türkiyenin Batı Almanya ile yaptığı ticaret anlaşması. diğer anlaşmalardan daha iyi tatbik edilmiştir. İthalât lisansı en kolay Almanya için elde edilebilmektedir.
Son aylar içinde Batı Almanya için verilen ithalât lisansları 13.5 milyon dolara baliğ olmaktadır. Bunun 5,5 milyonu kasım ve aralık ayları zarfında verilmiştir. Batı Al-manyadan ithal edilen malların çoğu sınai teçhizat, elektrik malzemesi, demiryolu malzemesi, kimyevi maddeler gibi Türkiyenin iktısaden kalkınmasına yarıyacak nevıdendir. Almanyaya verilen döviz kontenjanı henüz tükenmiş değildir.
Son zamanlarda Ingillzlerin Tür-klyeden ithalât yapmaları sayesinde, İngiltere menşeli mallar için döviz tahsisine imkân hâsıl olmuştur (Jüt için bir milyon sterling. sına! teçhizat ve ziraat makineleri için iki milyon). Italyaya ancak 300 bin dolar ve tsviçreye ise 2 milyon frank
tahsis edildi. Dolar kıtlığı Birleşik Amerika ite ticareti geniş ölçüde baltalamaktadır.
Tiçaret serbestte! meselesi, Türk ekonomisi idarecilerini en çok düşündüren bir müşküldür. Zira, bu tedbirin esasen zayıf olan döviz ihtiyatlarını eriteceğinden korkulmaktadır.
Devalüasyonun arttırdığı müşküllere rağmen (Türk fiatleri hâlâ dünya fiat seviyesinin Ç# 15 üstündedir) yeni ihracat mevsimi iyi şartlar içinde geçmiştir. Tütün rekoltesinin bu kadar çabuk satılması şayanı hayrettir. Buna mukabil, diğer zirai mahsuller rekoltesinin büyük bir kısmı, fiatlerin yüksekliği yüzünden, satılamamıştır.
Dört aydan beri Türk piyasasında para kıtlığı vardır. Bunun sebepleri mal bolluğunun satışlarda hâsıl ettiği duraklama, bankaların krediyi azaltmaları, ve en mühimmi yeni Gelir Vergisi karşısında tüccarın ihtiyatlı hareket etmek maksadiyle paralarını tedavülden çekmeleridir. Beyanname formalitelerinden kurtulmak için mühim miktarda hususî mevduat bankalardan çekilmiştir.
Mağazalar mal doludur. Vitrinlerde tenzilâtlı satış ilânları görülüyor. Fakat eksik olan alıcıdır. Milli istihsal bir kriz tehlikesine mâruzdur. Dokuma fabrikaları imalât hacimlerini kısmakta ve işçilerine yol vermektedirler. Mamafih, SÜmerbank müesseseleri, büyük stoklarına rağmen, müteaddit ekipler halinde çalışmaktadırlar.
Devlet sanayii ite hususi sanayi a-rasındaki bu Ahenksizlik haklı ten-kidlere vesile vermektedir. Bu ten-k idlere göre, devletçiliğin hudutları çizilmeli ve hususi sanayie serbest inkişaf imkânı verilerek iktisadi düzenin teessüsüne çığır açılmalıdır. Her halde, yabancı sermayenin, bilhassa Türklyede yatırım s rayan A-merikan sermayesinin, memlekete gelmesini temin İçin, işaret olunan noktaları halletmek lâzımdır.
İş Bankası Genel Kurulu toplandı
1949 yılı, 1948 yılına nazaran fazla gelir sağlamıştır
Ankara, 30 (A A.) — Türkiye İş Bankasının Ortaklar Genel Kurulu bugün saat 15 te banka genel merkezinde ve îdare Meclisi Başkam Ali Rana Tarkan’ın başkanlığında toplanmıştır.
Toplantıda müessesenin 26 ncı hesap yılı çalışmalarım anlatan idare meclisi raporu ile denetçiler raporu okunarak kabul edildikten sonra 1949 bilânrosu, kâr ve zarar hesabı incelenerek onanmış, idare meclisi ite denetçiler bu yıl hesaplarından dolayı İbra edilmişlerdir.
Ortaklar tarafından ileriye sürülen çeşitli dilekler görüşüldükten sonra 1950 yılı denetçiliklerine eski denetçiler tekrar seçilmişler ve toplantıya İdare meclisi başkanının kısa bir hitabesiyle son verilmiştir.
Türkiye İş Bankası 1940 yılında
1948 yılına kıyasla 1 milyon 812 bin lira fazlasiyle 23.191800 lira gelir sağlamıştır. Tevzie esas tutulan net bilanço kârı 3.461.987 liradır. Bankanın mevduatı 1949 yılı sonunda 234 milyon 639 bin 457 liraya varmıştır. Bunun 117.325.245 lirası tasarruf mevduatı geriye kalanı da diğer mevduattır. 1949 bilançosunda plasmanlar 243.400.000 liraya varmıştır. Bankanın ihtiyat akçesi 1950 yılı başında 20.122.300 liraya ve karşılıkları 18.900.000 liraya yükselmiştir.
Ortaklar genel kurulunun vermiş olduğu karara göre on liralık bir hisseye 25 numaralı kuponlar mukabilinde net 150 kuruş ve bir müessis hissesine de brüt yüz lira ödenecek ve tevziata 3 nisan 1950 tarihinde başlanacaktır.
Ankara 30 (Hususî muhabirimizden) — 1949 aralık ayından beri E-konomi ve Ticaret Bakanlığında bi-rikmiye başlamış olan Almanyadan dokuma ithalâtına ait talepnameler hakkındaki karar nihayet çıkmıştır. Dokuma ithalâtçılarının yaptıkları talepnamelerin yekûnu 12,5 milyon dolara baliğ olmaktadır. Bakanlık bu seferki kararında Almanyadan 5,5 milyon dolarlık ithal müsaadesi vermlye karar vermiştir. Bu miktar firmalar arasında şu şekilde tevzi olunmuştur.Talepnamelerinde 100.000 dolara kadar ithal müsaadesi istemiş olan firmaların istekleri aynen is’af olunmuş ve kendilerine bildlrilmiye başlanmıştır. Yüz bin dolardan fazla İthal müsaadesi istemiş olanlara da mektup yazılarak eski talepnamelerini yüz bin dolara İndirerek yenilemeleri kendilerine bildirilmiştir.
1 Ttm»vıumutKjMmn»m«tn;ırnmu ııısır im tnıım ıiM)iı
Balık bolluğu
Dün İstanbula 50 ton hamsi geldi
Sinopta 100 para olan bu hamsiler, şehrimizde 30 kuruşa satıldı
Sinopta bol miktarda hamsi tutulduğu, motörlerle İstanbula sev-kedildiği yazılmıştı. Dün Hopa va-puriyle 50 ton hamsi İstanbul Limanına gelmiştir. Fakat Sinoptan vapura yüklenen balıkların ambalajları pek fena idi, hamsiler, tahta sandıklar içine konulduğu iğin, yolda ezilmişti. Sinop hamsileri, perakende piyasada 30 kuruşa kadar satılmıştır. Bu balıklar, Sinopta 100 paradan satın alınmıştır.
Sinoptan. İstanbula bol miktarda balık sevketmek için en basit muhafaza ve ambalâj usullerine riayet edilmediği anlaşılmaktadır. Sinopta buz imalâthanesi de mevcut olmadığı için, sandıklara buz konulmasına da imkân hâsıl olamamıştır. Halbuki Sinopta kurulan Balıkçılar Kooperatifine ilk iş olarak, soğuk hava tertibatı haiz motörler alınacağından. ve bu sahada tetkikler yapılacağından bahsedilmişti. Şimdiye ka* dar bu yolda tetkikler yapıldığı halde. ortada tahakkuk etmiş bir şey olmadığı, balıkların sandıklar İçinde ezik bir halde nakledildiği görülmektedir.
Akşam geç vakte kadar motör ve hususî vasıtalarla hamsi gelmeğe devam etmiştir. Alâkalılar bu akının bugüne kadar yüz tonu geçeceğini söylemekte idiler.
İstanbul Balıkhanesinin Belediyeye devri hakkında henüz Balıkhane Müdürlüğüne bir emir gelmemiştir. Balık rüsumunun kaldırılmasına dair olan kanun da henüz Balıkhaneye tebliğ edilmediği için, dün Balıkhanede balık satışları mûtat olduğu ü-zere müzayede usulleriyle satılmış, balık resmi yine cibayet edilmiştir.
Aylardan beri bütün manifatura piyasasının merakla ve sabırsızlıkla beklediği karar bu surette verilmi| olup, ithaline müsaade olunan manifatura cinsleri arasında köylümüzün baş ihtiyaç maddesi olan pazen önde gelmektedir. Hâlen memlekette pazen stoklan erimiş bulunduğundan yeni gelecek partilerin süratte satu lablleceği tahmin olunmaktadır. Diğer taraftan bu 5,5 milyon dolarlık ithalâtın manifatura fiatterinde nis-bi bir ucuzluk sağlıyacağı umulmaktadır. Hükümetin, daha fazla ithal müsaadesi vermek imkânlarına malik bulunduğu halde 5,5 milyon dolarla iktifa etmesi, bilhassa ellerinde stok bulunan resmi ve hususi müesseseleri korumak gayesinden ileri gelmiştir. Zira her gelen yeni partinin eskisinden biraz daha ucuz oh duğu görülmektedir.
Serbest ticaret rejimi
Dış Ticaret Başkanı Paristen döndü
19 lann esas görüşmeleri hazirana kaldı
Avrupa Ekonomik işbirliği Teşkilâtına dahil bulunan devletlerin dış ticaret şeflerinin toplantısında hazır bulunmak üzere bir müddet evvel Parise gitmiş bulunan Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi Rei9l Munis Faik Ozansoy dün hava yollyle* Roma üzerinden şehri* mize dönmüştür.
Kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza Ozansoy Paris toplantısı hakkında şu izahatı vermiştir:
— Avrupalılararası iktisadi işbirliği Teşkilâtına dahil bulunan 19 memleketin dış ticaret işlerinden mesul memurlarının iştirakiyle 22-25 mart tarihleri arasında yapılan toplantılara iştirak ettim. Toplantıda umumiyetle mübadelelerin serbestleştirilmesi mevzuiyle alâkalı muhtelif meseleler, serbestiyi İyi bir şekilde tahakkuk ettirebilmek için alınması gerekli tedbirler üzerinde umumî bir görüşme yapıldı.
Aza memleketler arasında mübalâğalı gümrük tarifelerUtatbik edilmemesi hususu takas tarzında muameleye yer verilmemesi gibi mevzuların haziranda tediye sistemiyle birlikte görüşülmesine karar verildi. Munis Faik Ozansoy bu akşam Ankaraya hareket edecektir.
İhracatçı Birliklerinde
Köylüye ıslalı edilmiş tohum veriliyor
Ankara (Hususi) — Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü bu vıl çiftçi elindeki tohumlukları geniş ölçüde iyileştirmek için şimdiden tedbirler almaya başlamıştır. Bu maksatla tohum ıslâh istasyonlarınca elde edilmiş iyi tohumluklar Devlet üretme çiftliklerinde çoğaltılmaktadır. Bu yıl köylüye ıslah edilmiş (70) bin ton tohumluk dağıtılacaktır.
Dünkü toplantı
Takas yerine, ucuz fiyatı» dönmek zarureti anlaşıldı
Yağlı Tohumlar, Bakliyat, Hububat İhracatçılar Birliği, dün Ömer Âbit Hanındaki dairesinde yıllık toplantısını yapmışür. Toplantıda, dün hulâsa halinde bahsettiğimiz rapor okunmuştur, rapor hakkında söz a-lan bir tacir, piyasada mühim miktarda kuru fasulye stoku bulunduğundan bahsederek, bu miktarın takas yollyle ihraç edilmesinin uygun olacağını, Birliğin bu hususta teşebbüslere girmesini istemiştir. Birlik İdare heyeti âzasından bir zat. buna cevap olarak, ihraç maddelerimizin prensip itibariyle takas yoliyle ihracına imkân olannyacağını söylemiş. serbest ticaret rejimine doğru gidildiği bir devirde, ucuz mal satmaktan başka bir çare bulunamıya-cağını tebarüz ettirmiştir.
30/111/1950 Perşembe
Borsaiarda vaziyet
İzmir Ticaret Bortası
İstanbul Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
İstanbul
ButrUn
Mısır Kredi roneiye 1003
tahvilât vo eshamın arz vo taleplere göre taayyün eden takribi piyasa değerleri.
Gününde Borsada muamolesıkscü
edilmemiş
35.*—
serini ■orlsl Akala Akala Akala yeril
Trabzon ;
Piyasa bugün sabit ve durgundur
Eski Kapanış
Ticaret Borsacında /indik fiatleri kararsızlık içindedir. Alıcıların mala karşı nazlı davrandıkları anlaşılmaktadır. Diğer maddelerin durumunda bir değişiklik yoktur.
84.— 179/156
40,—
17Û.—
Dokuma Ham Aladdelerlı
Tiftik (ana mal) ............
Tiftik (Nntüröl) ............
Yapak Anadolu (Kırkım)
İlam deriler ı
Sıtıt aalamura (kasap) ki Keçi tuzlu kuru kilonu..... Koyun hava kurusu kilosu
Adana ;
Kambiyo ve Esham ve tahvilât bor sacında muhtelif tertipte dn let tali iril-Irrı üzerine hararetli muameleler olmuş biihassu f,> 7 /uu/l tahvilb r aranmıştır A/fut piyaMaıiı ise durgunluğunu muhafaza etmektedir. Ortada alıcı yoktur.
İzmir i
ÇcRIrdr/cflte kuru uzUaı fiatlerınde istikrar temin eylemek maksadiyle Tariş bugün kendi kaynaklarıyla İzmir Ticaret Borsasında mubayaada bulunmağa başlamıştır. Piyasa kararsızdır, /»rir sakın durumunu muhafaza etmektedir. Borsada panmaun gevşek Vaziyeti devam ediyor. Pamuk yafpna karşı isteksizlik berdevamdır. Borsada bugün de pamuk çrktrdeyi üzerine muamele olmamıştır. Piyasa gevşektir.
Nohatl Yağlar ı
Zeytinyağı (E.E, tenckelt) SuBamynğı (Raf. tenckell) Ayçiçeği (Rafine çıplak) Findik vaûı ıÇınlak)
rilvas-Birıurum I. I, II.-VI1.
□amiryoiu 1 • ••••«•
II.....
1U« MMea t® eeeese tle eseeee (Tl.....
IV•
İkram i yeli tabvlUer
Tbö 1933 organı •••••a«eeesees ftö 1033 Ikramlyeü ......... %ö Millî Müdafaa J ..........
*5 1941 Demiryolu IV (*5 1941 Demiryolu V eeeees %4 V2 1049 İkramiye!) •...
Diğerleri
%₺ 1941 Demiryolu VE
Set» Kalkınma l«.
Kuru MeyvMJiLr ı
Fındık (kabuklu sivri) .........
Fındık (îç tombul) •ee••••••• Cevia (kabuklu) »eeeeeeeeeeeşe Ccviı (İç natürol) .............
tiuburnıl)
Buğday yum. (Tüc.)
Buğday yumuşak (Ofisin).. Arpa Yemlik (dökme) .... Mısır (Sarı) çuvalı ...........
F'usulya tombul •••teeeeeeşşğe* Fasulya Çalı sert •••»•••••(!» Kuşyeml .......................
Mercimek kırmızı İç çu Mercimek yeşil (Eskişehir Nohut natürol .................
tağlı tohumlu.» t
Ayçiçeği tohumu .•••...mm.. Ketentohumu «•eeeeeeseeeeeeet Kondlrtohumu ....................
8usam (Bandırma) ................
Yer fıstığı kabuklu Meeşeeee
(Jıüm çokirdeKsıa fto.9 İncir A
B Pamuk Pamuk Pamıik Pamuk
Pamukyağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği teeâaeel
l
SÜmerbankm mubayaasına intizar e-dilmektedir. Borsada yalnız birinci ve üçüncü akala pamukları üzerine az miktarda ış olmuştur.
KAMBİYO
İstanbul Borsası
1 8terilng 100 Dolar 100 Fr. Frangı... 100 İsviçre Fr.„ 100 Balç. Fr...... 100 İsveç Kr..„ 100 Florin ...... 100 Liret Açılış Kapanış
7.85.— 280.26 0.80 64.03.— 5.60.-64.03 73.08.40 0.44.128 0,01.876 9.7300 7.84.— 280.20 0.80 61.03 5.60 64.03 73.eiM.4O 0.44.128 0.01.876 9.7390
100 Drahmi 100 Eacoudos
Altınlaı
Külçe Yeril Gr. Külçe Dogaısa. Cumhuriyet ... Reşat Bugtln Eski kur
uira Lira
5.82 6.00 39.85 12.40 40.20 38.75 51.20 42.60 10.50 40.25 5 86 5.90 39.80 42.00 40.30 38 80 51.50 43.50 41.26 40 60
Hufnlt eeeteeeee üulden
tngtite
Fruneıı kok ... NapolSon (!! İsviçre
NOH-Yurk’ta • onaui 1 35
Gümüş, Plâtin
uıimü» Ur Pintin »• En aşağı En yukan
10.- U.—
Zürich Borsası (Serbest)
98.III.1950 Durumu Türk Lirası Dolar Sterllng Fransıa Frangı İsviçre Frangı
En aşağı En yukarı
00.95 1.28 1/2 10.25 1.16 1.03 4.29 3/4 10.46 1.17 1/2
•a
Müdafaa
Şirket Tahvilleri
T. C. Ziraat Bankası 20.40 20.20
Anadolu D.T. Tertip A/B. •• •• .« Cm 112.— İH.—
.• .. *60 62.25 60.—
„ ,, Mümea. Senet. 67.90 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T. O. Merkes Bankası ... ISO.- L31-
Türkly. t. Bankam 30.— 29.50
Türk Ticaret Bankon 6.— 5.-
Aralan Çimento 17.25 16.76
Sark Değirmencilik 23 25 23.60
Milli Reasürans 8.— 16.25
Ecnebi Tahviller
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala i ısî/iM) 175/İft
Pamuk Akala 11. ...... 180 — 160.—
Pamuk Akala III 135.— 140.—
Pamuk maklno parlağı 150.— 150.—
Pamuk Yeril 140.— 140.—
Pamuk parlak 150.— 150.—
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK) *
a) %50 randımanlı
kabuklu tombul 8U— 81.—
b) İç sıra kontrollü a 173.— 178.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak Buğday sert .......
Arpa ..............
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Dün ı Eski kur
Huğda; (8ontj Sert Kış mahsulü No. 2 ... 2(7 M
Kırınızı «ı .. No. 2 .... — 243.-
ramuk Mlddling (L!breBl=Sent) Mü yiB «e aa« 32.14 32.16
i OîTimUB •••a«eee«eteeaee(eeeeeseeae 32.22 32.19
Elcim 30.70 30.61
Tiftik (L!brcsl=S«nt) e 1 NO« 1 «•••»taaeeeeeeeeeewe 68.60
Fındık (Llbresl^zSent) Kabuklu veril İr) 22.— 22.50
• 1 OrtA sMeMlHM 22.50 21.-
uevant ıç İthal malı 36.- 36.-
Ekstra İri İç ithal malı 40.- 40-
Kuru Usüm (Llbresl=:Scnt) Thompson çekirdeksiz seçme U 1/4 U 1/4 |
Keten tohumu (Buşoll=:Dolar)... 3.75 8.80
Mlnneapohs 3.80 8.80
Kalay (Libre81=Scnt) 77.25 76.25 '
Levha-teneke (100 libre dolar) 7.30 7.30
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Stür)lng) Bombay 67.— 68.— 1
Kalküta 65.— 67.-
Yer fıstığı Hindistan 61.— 64 3/4
Bradford Piyasası
Tiftik lyl mal (Librcsl=Pont) 31.— Nom I
Sıra malı — 30.— ,,
run Anadolu 20/21 20/21 .,
„ Trakya „ „ 18/21 18/21 ..
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantan—Tallan Asbmounl Kısa clyaflı F/O. 89.74 84.20 1
Karnak Uzun clyaflı F/G. 93.06 92.20 1
Und S O H N
MAKİNE FABRİKASI Ltd. Ş.
HER NEVİ
KANTAR
ve
TERAZİLER
Sedan Str. 35 - 37
ADRES : München 8,
(
KİNINLİ
YENİ
»
4
4
karnelerini almayı unutmayınız!
DİŞ KREMİ
4
t
* 1 BL.
• jrf 1
ISTANBUL’un
Sarfa 6
tSTANBUL
A. MULLER
EN BÜYÜĞÜNDEN EN KÜÇÜĞÜNE KADAR
1 DEMOKRAT PARTİ
«j PİYANGOSU BİLETİ
L
SİNENİN EN UVVK CJIM PİYANGOSU
Arzu edildiği takdirde hususî tartma tesisatı yapılır. Dünyanın her köşesinde Müller fabrikası mamûlâtı, uzun senelerden beri en büyük rağbeti görmüştür. Türkiye için iyi referanslar verecek vekil aranmaktadır
TAKSİTLE
Peşin ve yüzde vermeden
KARDESLER’den
Her nevi kundura, Çanta, Tuhafiye, Manifatura, PardeslL Şapka ve Bebe takımları temin edilir.
Çurşıkapı, Tramvay durağı karşısı.
ZİRAAT
BAHÇEKAPI
BAŞ.Dl$. NEZLE.ADALE.SİNİR
ROMATİZMA ve butun ağrılara karşı
6UND£ 3 KA$E ALINABİLİR. ——
C
BANKASI
ŞUBESİ ’NDEN
Şubemizle Tahmis Büromuzun müşteri kabul saatleri
1/4/1950 tarihinden itibaren aşağıdaki şekilde de-
ğiştiri İm iştir :
Cumartesi günleri saat 9.30-12
Diğer günler
saat 9.30 -12
ADRES:
14.00- 17
Bahçekapı, Sümerlıan (eski Yerli Mallar Pazarı)
Müteharrik ve sabit, her türlü ziraî mahsul için kullanılan tamburlu kurutma makinesi
Mümessili:
Nijai ve Ferruh Şeşbeş
Galata: Hazeran Han, 3 üncü kat
İstanbul
ZAYİ — Tokattan aldığım nüfus cüzdanımı kaybettim. Yenisini çıkartacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Ohannes Eren Eminönü mahallesi Çayır Sok. 28
Gazeteye verilecek ilân, her şeyden evvel bir ihtisas işidir. İktisat ve ticaret âlemi bunu herkesten daha iyi takdir eder
A A\
>
İlâncılık işlerindeki ihtisası, reklâm atelyesi, mükemmel
klişehanesi sayesinde size en iyi imkânları temin edecektir
Bunun içindir ki,
YENİ İSTANBUL,
ilân vermek isteyenlerle doğrudan doğruya temasa ve
ilânlarını kabule karar vermiştir. Derhal müracaat
ediniz. Miiessesenizin menfaatine hizmet etmiş olursunuz
Yeni İstanbul İlâncılık Limited Şirketi
AVIM OLAN MlZELEK
İSTANBUL
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ H E EŞEY
Atatürk înkılûp .Müzesi 14-17.
Ayafcofy» (Tclf. 21750)
Arkeoloji
EslU Sark Eserleri Şubesi (Telf. 21682)
.Belediye Müze») 10-12, 14-17
Tev/Uc Fikret Aelyan Müzesi 10-12, 14-17.
10-12.
10-16
13-16
10-12
tZMlR
9-12,
Arkeoloji Müzeni (3324)
13.30-17.
ISTAN KUL
öEHÎR TİYATROLARI!
DRAM KISMI: 20.30 da Dell Saray İL
KOMEDİ KISMI 20.30 da Hanımlar Terzihanemi,
5IUAMMER KABACA OPERETİ: Gece 20.30 da Osman Blkes.
TENİ SES OPERETİ: Evvel Zaman İçinde.
TAKSLM BELEDİYE PAVYONU; (Tclf. 82904) Parisli Şantöz Rose Avrii.
KONAK PAVİYONUI Her ok-çam. Yunan Şantözü ZOZO.
BEYUĞLU CİHETİ ATLAS (40835) Aşk Adası. AKIN (80718) 1 — Aziz Ruhlar
2 — Yılanlı Mabude. MELEK (40868) Aşk Adası. ALKAZAR (42562) 1 — Monte
Kristonun Elmasları. 2 — Fırtına.
AR (44394) Rio Aşkları ELHA.MRA (43595) Rio Aşkları ÎPEK (44289) Deniz Ejderi.
ÎNCÎ (84595) 1 — Kaptan Slroke,
2 — Tanca Casusu, LALE (43595) Tehlike İşareti. SARAY (41659) Anne Karenin SUATPARK (83143) 1 - Kanlı
Buse. 2 — Sönen Hayat. SÜMER (42851) Sirk Kıralı. SARK (40380) Akdeniz Korsanlan SIK (43726) 1 - Kara Güneş 2 -
Kanunsuz ülke.
TAKSİM (43101) Lükün Hayat.
Kardeşler. 2 — Sönmez Aşk. AYSU (21017) 1 — Ölümden Firar.
2 — Aşkım ve Günahım.
AZAK (23512) 1 - Sızlayan Kalb.
2 — Zehirli Şüphe.
ÇEMBERLİTAŞ (22513) Akdeniz Korsanlan.
FERAH: Akdeniz Korsanları
HALK, 1 — Balıkçı Osman. 2 — Hüsnü Yusufun AŞkı. 3 — Kaliforniya Fatihi.
İSTANBUL (22367) 1 — ölünceye Kadar Şeninim. 2 — Kahveci Güzeli.
KISMET (21904) 1 - Yılmayan Aslanlar. 2 — Zunıbanın Oğlu.
51ARMARA (23860) 1 - Balalayka. 2 — Zorlu Misafir.
MİLLÎ (22962) 1 — Düşman Kardeşler .2 — Sönmez Aşk.
TURAN (22127) 1 - Baba Katili. 2 — Zehirli Şüphe.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 — Tarzan. 2 — Gönül Fırtınası.
BÜYÜK Seven Kulbler, CEBECİ Cehennem Zlndnnlnn. PARK Bir Fırtına Geceni.
ULUS Zevk Kurbanları.
SÜMER 1 — Kara Cinayet, 2 —
Mr. Moto Haydutlar Arasında. SÜS Bir Fırtına Gecesi.
YENİ Şeytanın Kudreti.
İZMİR
ELİIAMRA. Büyük Günah.
LALE 1 — Suçsuz Katil. 2 — U-mltfllz Aşk.
TAN 1 — Suçsuz Katil. 2 — Ü-ınitfllz Aşk.
TAYYARE, üvey Baba.
YENİ 1 — Lekeli Hayat. 2 — Kahraman Arkadaş.
KARŞIYAKA OİflETI
MELEK. 1 - Kara Bayrak. 2 — Saudct Günleri.
“YENİ ISTANDI L”ım bugün İçin tavsiye ettiği programlar:
DAliİl.nr.:
18.00 Ankara: ince saz — 10.20 İstanbul: Radyo scnfoııl orkestrası konseri (Beethoven 5 İnci piyano konçertosu) — 21.15 İstanbul: Fasıl heyeti konseri — 21.15 Ankara: Ankara Devlet Konaervatuvarı Orkestrası konseri — 22.00 İstanbul: Mozart piyano konçertosu (pl).
HAKh ı ı :
10.15 Londra: BBC İskoç Or-lcoMtraeı konseri (Beethoven. Prokoflov) — 21.30 Stuttgarl (521.7m> Senfonik konser (Schu-bert, Brahma).
ANKARA
SÜMEK. Altın Küpeler.
KADIKÖY UIHBH
BÜYÜK
Yok.
KÜÇÜK
Kıskançlar (Ucuz halk geceni)
TİYATRO (10370) Temsil
TİYATRO (11169 ) 20 de
İZMİR
TAN> 1 — Sarışın Şeytan. 2 — Doll Gönül.
TENİ (84137) 1 — Canavar Yatağı. 2 — Payluşılmıyan Sevgili.
ÜNAL (49306) 1 - Hak ve Adalet 2 — B tığ; d ad Perisi.
YILDIZ (42847) Kızıl Nehir.’
HALE (60112) I — Kahraman Yüzbaşı. 2 — Şeyhin Aşla.
OPERA 1 - Mücrim Gönüller.
2 — Ölüm Seferi. Suare: 1 — Kahraman Kılavuz, 2 — Para Hırsı. .
SÜREYYA (60682)
Kurtaran Aslan Yanlış Numara.
YELDEĞİRMENİ:
SIHHİ İMDAT
İstanbul Beyoğlu
Anadolu yakası
4499b
60530
1 — Vatan (Renkli). 2 —
An kar*
01
Z251
1 — Derili
Zeynep, 2 — Hudut DehşoU,
İzmir
ANKARA;
7.80 M. S. Ayarı — 7.31 Harry Horllck orkestrası çalıyor (pl) — 7.15 Haberler ve hava raporu — 8.00 Şarkılar (pl) — 8.15 Hafif sololar (pl) — 8.28 Günün programı — 8.3ü Beethoven: Si bemol rnaj, Trio (pl) — 0.00 Kapanış.
.12.28 Açılış vc program — 12.30 M. S, Ayarı — 13.80 Şarkılar — 13.01) Haberler — 13.15 N orman Cloutlor orkestrası çalıyor (pl) —
13.80 öğle gazetesi — 13.45 Film müzikleri (pl) — 14.00 Akşam programı, hava raporu ve kapanış.
17.58 Açılış ve program — 18.00 M. S. Ayarı — 18.00 ince saz — 18,30 Konuşma: Çalışanların saati — 18.15 Sinema orguyla melodiler (pl) — 19.00 M. S. Ayarı vc haberlor — ıo.20 Tarihi Türk müziği — 20.00 \'m ıtr müzikleri (pl) — 20.15 Radyo gazete-
Hi — 20.30 Serbest snııl — 20.35 Opera aryaları (pl) — 21.00 Konuşma: TÜrklycdo Marshall pitini — 21.15 Ankara devlet kon-«crvatuvarı orkestrası — 21.50 Hafif şarkılar (pl) — 22.00 Konuşma — 22.15 Dans müziği (pl) — 22.45 M. S. Ayarı vc haberler — 23.00 Program vc kapanış.
İSI \NBFL:
12.57 Açılış vc programlar — 18.00 Haberler — 13.15 Şarkı ve türküler (pl) — 13.30 Hafif öğ-lo müziği (pl) — 13.50 Şarkı ve türküler — 11.30 Serbest »aut — U.I5 Loulae Carlylodan şarkılar (pl) — 15.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar — 18.00 Dans müziği (pl) — 18.30 Keman soloları (pl) — 18.45 Memleket türküleri — 19.00 Haberler — 19.15 Hafif ara müziği (pl) — 10.20 Radyo senfoni orkestrası — 20.00 Neyle saz e-serleri — 20.15 Gelir Vergisi aa-ati — >0.30 Dinleyici istekleri — 21.00 İktisat bahisleri. Konuşan: Prof. Hazım Atıf Kuyucak — 21.10 Hafif ava ınüzlgl (pl) —
Fasıl heyeti konseri —
22.00 Konserto (pl) — 22.35 Dans müziği (pl) — 22.15 Haberler — 23.00 Dans müziği (pl) — 23.30 Programlar vc kapanış .
SBC İskoç Orkestrası konseri —
17.15 Londra: Caz KltlbÜ — 18.18
Londra: Dinleyici istekleri — 10.30 Londra: Goraldo ve konser ork. — 20.30 Londra: Piyano resitali -Phyllla Sollick--2L00
Hamburg (308.9, lS9.2m): Verdi •’Otello'* operası - 21.30 Stutt-gurt ((521,7m): Senfonik konser (Schubert. Brahma) — 22.00 Tu-rin (225.4-457.3m): Verdi Kon-servatuvur orkestrası konseri —
22.15 Londra: Operalardan parçalar — 22.35 Parla (347,6m) : Piyanoda caz parçaları.
UÇAK - T|tEN - VAPUR)
GELECEK ULAN UÇAKLAR
10.50
12.50
14.45
ı'i'ürk) Ankuradan. Izmirden.
Lef-
21.15
D.H.Y
M.R (Mısır) Kahire, köşeden.
D.H.Y. (Türk) Adana, karadan.
D.H.Y. (Türk) Boyrut, köşe. An kar a d an.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
9.— S. R. (İsviçre) Atina, Cenevre.
D.H.Y. (Türk) Ankaraya. îzmlro.
An karaya.
10.20
10.35
ik-
il. 20
13.50
Zürich’e.
An-
Lef •
• e
• I
••
• 4
GELECEK OLAN EKSPRESLER
7.10 Toros.
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankara. ı
EMİNÖNÜ:
Eminönü — Bensason (Küçük» pazar) — Ali Rıza (Alemdar) -r Cemil (Beyazıt).
BEYOĞLU:
Cemal Atasoy (Merkez) — Llrno-ner (Taksim) — Cihangir (Taksim) — Sağlık (Galata) — Ziya Boyer (Galata) — Şark Merkez (Şişil) — Kurtulup jSisH) — Haaköy — Merkez (Kasımpaşa).
FATİH:
İbrahim Halil (Şeiızadebaşı) — Sarım (Aksaray) — Samatya — Nüzhet Onat (Şehremini) — U-lupınar (Malta) — Hüsamcddin Gökengin (Fener).
EYÜP: Arif Beşer.
BEŞİKTAŞ:
S. Recep — Yeni (Ortakoy) — Arnavut köy — Merkez (Bebek).
KADIKÖY:
Yeni Moda — Kızıitoprak Göztepe — Bostancı.
ÜSKÜDAR: Ömer Kenan.
HEYBELİ AD A: Heybeltada.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR:
7.15 Londra: Dinleyici İstekleri — ata Londra: Phlllppo Greon ve Orkestrası — 9.30 Londra: Dans müziği — 10.00 Londra: O-(la müziği ve Hadler — 11.80 Londra: Dinleyici İstekleri — 12.30 Londra: Tomroy Kinsman vc orkestrasından dans müziği — İL 15 Londra: Londra Hafif orkestra konseri — 16.15 Londra:
GELECEK OLAN VAJPURLAR
6.30 KONYA (Bandırmadan)
7.— SEYYAR (Karablgadan)
10.00 Ülgen (Ayvalıktan)
21.30 Marakaa (Bandırmadan)
GİDECEK OLAN VAPURLAR
4.— ANAFARTA (İneboluya). 8.15 Marakaı (Bandırmaya).
17.— ÜLGEN (Ayvalık4aınlre*)«
SEYYAR (Karablgayak
BÜTÜKADAt Merkez.
ANKARA
Yenişehir — Derman — Başkent-
Tarlan (Aisancak) — Güzel
U (Yalılar) — EşrefpM* Ye-n( İzmir (Basmabuno) — Mil* lot (Kemeraltı).
ANKARA
ANKARA Altına Hücum.
Boyunlu 44iH*ı vaUıao.% OUN72
İstanbul 24222 Üsküdar 60945
Ankara 00. Lzmlr 2222, K. yaka 15055
tSTANBUl CİHET)
ALEMDAR (23683) I — Düşrnun
ŞEHİR IİYATRUSU 1 Oyuncu (Komedi),
Comments (0)