4 Nisan 1*50 — Suiı
SİYASİ İKTİSADÎ
Sayı 125
10 Kuruf
V

1


1 ▲
'A
/i
5
1

Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32, altı aylığı 17* üç fylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı »ahifede santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiç* bir mes’ullyet kabul edilmez.
Telefon: 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
r
İÇ ve DIŞ POLiTiKA
_ 3/IV/J950 -s
Marshall’ın nutku
n ÇLÎTÎKA ve diplomasi mes-" leğine Marshall yahut Sfor-za gibi insanlar intisap etti mi, bunların ifade tarzları da kendilerine göre oluyor.
Meselâ Amerikanın eski Dışişleri Bakanı, ilk gününden itibaren kendi adiyle anılan plânın hem yıldönümü hem de yarı-bölümü münasebetiyle 1200 münevver ve her milletten insanın önünde, “Marshall Plânı”nın nasıl anlaşılması lâzım bir iş olduğunu izah etmiş ve bu izahatr verirken gerçekten zarif ve susturucu ikna unsurları kullanmıştır.
Herkesin bildiği bu plânı en basit ifadesine irca ettik mi, bir çok memleketleri kalkındırmak, bu suretle sefaletten kurtarmak ve gene bu suretle sefaletin sinsi yoldaşı olan komünizmden korumak üzere, Amerikan bütçesinden 1952 ye kadar ödenecek olan milyarları elde ederiz.
Halbuki Marshall’ın kendine göre, bu dâvayı daha iyi görmek, daha iyi anlamanın başta gelen şartıdır.
Dâva cephelerde kazanılan zafere rağmen elde edilemiyen barış, hürriyet, huzur gibi medeniyet esaslarını, bambaşka cephelerde ikinci bir harbe girerek ve bunu da kazanarak, elde etmektir.
Marshall’ın bir .asker olduğunu biliyoruz. Binaenaleyh, daha ziyade malî ve İktisadî olan bir yardım plânını bir muharebeye benzetmesini ve bunu askerce bir mantık ile müdâfaa etmeşini, j»ek âlâ bu sebebe yani, bir askerin her iş gibi bunu da bir asker gö-
Milletlerarası politikada akisler yapan bir iddia
Atlantik Paktının mühim meselelerine
İngiliz Ordu Bakanına
ait sırların verilmediği ve ondan gizlendiği hakkındaki haber, heyecanla karşılandı



1


L
Batılı devletlere yaptığı müracaatla
Bonn Hükümeti
garanti istiyor
YENİ İSTANBUL’U» Ku
İÇ SAYFALARDA
Bu haberin yarattığı durum henüz aydınlanamadı
Washington, 3 (AP) — Birleşik A-merika Savunma Bakanı Lotus Johnson bugün verdiği bir beyanatta, Atlantik Paktına alt askeri sırların İngiltere Harbiye Bakanı John Stra-ehey’e verilip verilmediği keyfiyetinin İngiltere Savunma Bakanı Ema-nuel ShinWeU’in bileceği bir İş olduğunu söylemiştir.
Hafta sonunda, İngiliz - Amerikan askeri şeflerinin askeri sırların Stra-ehey’den saklanması hakkında karâr aldıklarına dair alınan haberler asabiyet tevlit etmiş bulunuyordu. Geçenlerde Harbiye Bakanı mevkiine getirilen Strachey. bazı İngiliz gazeteleri tarafından 1930 senesi başlarında komünizm lehinde sarfetmiş
• olduğu sözleri hiçbir zaman geyi almamış olmakla itham edilmekteydi.
Johnson gazetecilere verdiği beyanatında. Savunma Bakanı olarak yalnız Emanuel ShipweH'le müzakerede bulunduğunu ve yine de bu şekilde müzakerelerine devam edeceğini bildirmiştir. Shinwe\l’e açıklanan sırların Strachçy’e geçirilip geçiril-rrıiyeceği sualine şu cevabı vermiştir:
"Bu, onun bileceği bir iştir.,,
ı
Lâhey’de iyi haber alan Amerikan kaynakları, Strachey’in durumu yüzünden gizli istihbaratın Ingilizler-den saklandığını, fakat Şhinwell belli başlı sırlan Stranchey'e bildirmi-yeceğine söz vermesi üzçrine bu su perdesinin kaldırıldığını bildirmak(A' tedirler. , t f * r
Johnson. Ştrachey’ip Harbiye Bakanı kaldığı, müddetçe kendisinden her hangi biy 'haberin -saklanması hakkında Amerikan kurmay başkan-lân arasında her hangi bir anlaşma-
Amerikanın Savıınına Bakanı Lotıls .Johnson gazetecilerin son atom infilâkı hakkındaki suallerine cevap veriyor
Diğer taraftan Adenauer, salahiyetli bir Avrupa Parlâmentosunun kurulmasını teklif etti
Londra 3 (AP) — Dışişleri Bakanlığının bir sözcüsü bugün bildirdiğine göre, İngiltere, Batı Almanyanm Batılı devletlerden bir güvenlik ve toprak garantisi isteyen teklifini elan incelemektedir. Sözcü, şunları söylemiştir: "Bu teklif geçenlerde Batı Almanya şansölyesi Dr. Adenauer'den gelmiş olup henüz reddedilmemiştir, tngilterenin görüşü şudur ki, Alman-yanın güvenliği Atlantik Paktiyle gerekli şekilde sağlanmıştır. Almanya Paktı imzalayan 12 memlekete mensup olmamakla beraber, Batılı işgal kıtaları Paktın maddelerinde bahis mevzuu edilmektedir’ Bu kıtalar Almanyada bulundukça tabiatiy-le Atlantik Paktı da Almanyaya teşmil ediliyor demektir.
Bonn, 3 A.A. (LPS) — Federal Alman Devletinin Başbakanı Adenauer dün gece, harekete geçmek için gerekli yetkilere sahip bir Avrupa parlâmentosunun kurulması gerektiğini söylemiştir. Basın muhabirlerine ver-, diği bir beyanatta Adenauer, ikiye ayrılmış ve günün birinde bir taarruza maruz kalabilecek bir Almanya
rüşü ve asker mantığı ile anlat- varıim â d ı^iriı söylemi^ ve Skin-
»na temayülüne irca edebiliriz. Halbuki, böyle bir hükme varmak, hem plânı hem de onun isim babası ve sahibi olan adamı an-’amamak demektir. Çünkü plân, malîdir ve İktisadîdir de. bir asker onu bir muharebeye benzetmiştir değil, ‘‘Marshall Plânı”, gerçekten bir muharebe plânıdır. Bir sivil yahut bir maliyeci ve »k-tisatçı için de bir muharebe plânıdır. Yalnız bu muharebe, malî, İktisadî ve İdarî bir zemin üzerinde cereyan etmektedir. Yoksa, düşman mevcuttur, çarpışma mevcuttur, cepheler mevcuttur, mevziler mevcuttur, hulâsa bütün bir sevkulceyş ve tâbiye mevcuttur.
Bu muharebe 1952 ye kadar devam edecektir ve mutlaka kazanılması lâzımdır. Bunun da iki şartı vardır: Parayı veren Amerikanın parayı vermekten yorulmaması ve korkup kaçmaması, birinci şarttır, ikinci şart, parayı alanların, “Amerika veriyor ya demeyip müttefikleri olan geriliği, sefaleti ve anarşiyi, ayrıca kendi kudretleri ile kendi topraklarında yenmeleridir!
Zira, bu iki şarttan biri zaafa uğradı mı, bu sefer, bu gayeye vatmış olan emekler de, paralar da yanmış olacaktır.
Binaenaleyh, sebat etmek, harp cephesinden kaçmamak lâzımdır.
Öyle sanıyoruz ki, bu sözler, biraz da Truman politikasına hem de çok çirkin bir şekilde hücum eden bir kaç Amerikan senatörü için söylenmiştir.
weirie münasebetlerinin son derece de dostane olduğunu ilâve etmiştir.
Johnson. Shinvell tarafından ha-
• zırlanmış bir beyanatın bir madde sinde dahi kendisine muzaheret gösterdiğini bildirmiştir. Bu madde, A merikan askeri liderlerinin İngiltere-den bazı sırları saklamaya karar verdiklerini inkâr etmekteydi.
Bundan evvel Johnson bu beyanatı imzalamyı reddettiğini bildirmiştir. Johnson şunları söylemiştir:
"Shınwell toplantıda büyük bir rol oynamıştır. Toplantıya işt-.rak e-denlerden hiç bir kimse onun kadar müzahir bir tavır takınmamışhr. Shinwell programın oy birliğiyle ka-bul edilmesine son derece yardım etmiştir.,,
• T
1 • •
İngiliz. Savunma Bakanı «John Strachey
Dean Acheson uzun
vadeli bir politika taraftarı

Yeni İstanbul’un notu:
Gl. Marshall, kendi plânının 2 nci yıldönümünde
• • •
Sovyet politikasının
A.P. Ajansı La Haya muhabiri Dynan zaman, mekân ve çekil tasrih ederek La Haye’den ve hulâsaten şunları bildirmektedir:
“Amerikan askerî siyasetinin bütün safhalarını bilen, son derece İyi haber alan bir kaynak, cuma günü. Amerikan gazete, ajans ve radyo muhabirlerine. Amerikan Hükümetinin, Stra-ehey gibi bir adamın Harbiye Bakanı niduCu müddetçe Ingütereye aon derece gizli askeri malûmat vermlycoeğini bildirmiştir. Neşredilmemek şartiyle verir len bu haberin. Amerikan Savunma Bakanı Johnson'ia hususî bir görüşme vapnn, diğer bir muhabir tarafından neşredilmesi Üzerine, İngiltere Hükümetinin bu meseleden muğber olması ihtimali karşısında tekziplere gidilmiştir.,.
New-York, 3 (A.P.ı Dışişleri Bakanı Dean Acheson, Birleşik Amerikanın dış siyaseti hakkında açıla:ak müzakerenin, Kongrede dördüncü nokta programının münakaşası sırasında yapılmasını arzu etmektedir.
Bakan, "Hürriyet ve demokrasi I-çin yapılan mücadele kısa bir zamanda kazanılamaz, bunun için, bizim anlamamız icap eden cihet bundan on sene sonra aynı yolda bulunup bulunamıyacagını tâyin etmektir.
"Dört esaslı nokta belirmiştir. Dünyanın ekonomik kalkınmasını lâ-cil, Birleşmiş Milletleri takviye, serbest yaşıyan milletleri istilâ ve tecavüzlerden korumak, dördüncü nokta ile uzun bir yardım yapmak
"Dördüncü nokta, gelişmemiş bölgelere sermaye yatırımlarını Bağlıyarak bunların kalkınmasını sağlamayı hedef tutmaktadır,, demiştir
Sforza’nın beyanatı
I TALYAN Dış Bakanına gelin-1 ce, Strasborug toplantısı vesilesiyle, bir kere AvrupalI Lâtin’e-rin birleşmesini ve Almanyanm bundan gocunmamasını, İkincisi ile, Almanyanm Avrupa Birliğine 'tınmasını istedikten sonra, bütün AvrupalI milletleri bazı hükümranlık haklarından, Avrupa Birliğinin âmme haklan lehine, gönül rızası ile vazgeçmiye davet etmektedir. Sforza’ya göre, bir yeni Avrupa doğacaktır. Ancak bıına, her Avrupalı milletin, Av-rupayı kendi memleketi kadar sevme terbiyesi takaddüm etmelidir.
Bu iki devlet adamı, her günkü hayatımıza girdikleri için bize alelâde görünen dâvalan, na-'ii asî! bir hale koyabiliyorlar, kısaca işaret etmek istedik
• 9
ve
Nehru Trumanla görüşüyor. Sağdım sola İn di ra Gandhl, Mudam Trumnn Nehrunun kız kardeşi
Hint ve Pakistan Başbakanları arasındaki konferans başladı
Yeni Delhi, 3 A A, (LPS) — Hindistan Başbakanı Pandit Nehru ve Pakistan Başbakanı M. Liyakat Ali Han çarşamba gününe kadar devam edecek olan konferanslarına bu sabah başlamışlardır.
Bu konferansın gayesi Bengal e-yaletinln batı ve doğusunda cereyan
eden kargaşalıklara nihayet verecek tedbirleri almaktır. Görüşülecek meseleler arasında mültecilerin hareketleri. yurtlarına dönmek İsteyen mültecilere yapılacak para yardımı ve kargaşalıklara sebep olacak mahiyette yayın yapan gazetelerin derhal cezalandırılması meseleleri vardır.
l » > cr i * * •a *
F———''—"T"”---------------------~T'
“Fakat aynı zamanda bu fevkalâde yardıma ilamlı aye devbm edemlyece-| ğimizi de bildirmeliyiz.,, -—:-----------------------t------
’ Waâhington, 3 A.A. (Usis) — General Ğeörge Marshall, bugün kendi ısriıini taşıyan büyük milletlerarası programın yarı devresini tesit içir, yapılan toplantıda konuşarak Avrr pa kalkınmasının bugüne kadar k( dettiği ilerlemeleri “yan mûcize,, >-larak tavsif etmiş ve "Sonuna ka *ar bu mücadeleye devam etmeliyiz,, demiş ve şöyle devam etmiştir:
“Bana öyle geliyor ki, bu programın devam ettirilmesi müzakereleri bir çok sebeplerle karıştırılmaktadır. Şimdi büyük bir mücadeleye girişmiş olduğumuz takdir edilemediğinden günün İhtiyaçları tahmin edilememektedir. Siz burada harp sahasındaki asker kadar fiziki tehlike karşısında olmıyabilirsiniz, fakat siz dc şimdiye kadar karşılaştıklarımızdan daha az öldürücü olmıyan silâhlara mâlik bir düşmanla mücadele halindesiniz. Yanılmayın, attığımız adımları geri alamayız. Ya yolumuza devam edecek veya mücâdeleyi kaybedeceğiz. Bu mücadeleyi kazanmak dünya sulh ve saadeti için şimdiye kadar yapılmış olan her hangi bir askeri seferberlik kadar elzemdir. Hakikaten, zaferi elde edemezsek yaptığımız askeri ve mali fedakâı-lıklar t boşuna olur, m
İş ancak yarı yarıya yapılmıştır. Yaptığımız plânı sonuna kadar tatbik etmenin lüzumunu belirtmeliyim. EGA'yl kuvvetten düşürerek sadece bir yardım plânı haline sokmak tekliflerinden kaçınmalıyız. Aynı zamanda bu fevkalâde yardıma gayrı muayyen bir zaman devam edemeyiz. Bu yüzden, sona eriş tarihi olarak tespit edilen 30 haziran 1952 ye bağlı kalmalıyız.
Önümüzdeki iki sene zarfında gayelerimize erişemiyeceğımlzi sövli-yenlere cevabını şudur: Her zaman tam istihsal beklenemez. Fakat geçen iki sene içinde tam istihsale çok yakınlaştığımız bir hakikattir.
Batı Avrupamn ekonomisini şimdiki modern rekabet dünyasında va-şıyabilecek ve mesut olacak bir duruma getirebilmesi önümüzdeki iki sene içinde yapacağı gayrete bağlıdır.
1947 ilkbaharındaki şartlan gözö-nüne getirerek bugünkü vaziyeti mülâhaza edersek, hemen hemen bir mûcize elde ettiğimizi söyliyebilirim.
Sözün kısası amansız bir düşmanla tehlikeli bir mücadeleye girişmiş bulunuyoruz, sonuna kadar bu mücadeleden kaçınmalıyız.
McCarthy’den hesap soruluyor
vVashington 3 A A. (United Press) — Ayan Meclisi memurları dün A-yandan Joseph MciTarthy’yi ziyaret ederek Owen Lattimor’a karşı yaptığı casusluk ithamlarını ispat edeceğini bildirdiği, vesikalar ibraz etmesini istemişler, aksi takdirde bunların kanuni yollardan alınabileceklerini ima eylemişlerdir;

bulundukça böyle bir parlâmentonun kurulmasının elzem olduğunu bildirmiştir. Şimdiki Avrupa Konseyi, Dr. Adenauer'e göre hakiki bir Avrupa parlâmentosu halini almalıdır.
Bonn 3, A.A. (AFP) — Federal Almanya Cumhuriyetine Strasbourg Assamblesinde 18 üyelik verilmesi Bonn siyasî çevrelerinde iyi bir intiba uyandırmıştır. Bu suretle, Almanların Fransa. İngiltere veya İtalya kadar kuvvetle temsil edileceği belirtilmektedir.
Londra, 3 (YİRS) -— Başbakan Adenauerin beyanatını yorumhyan İngiltere Dışişleri Bakanlığına mensup bir sözcü, İngilterenin görüşünü açıklamıştır.
Sözcü-demiştir ki:
"— Almanyanm emniyeti, Atlantik Paktı tarafından teminat altına a-lınmıştır. Maamafih, Almanyanm emniyeti için bir İngiliz garantisinin verilmesi, geçen seneden ben gözö-nîinde bulundurulmaktadır.,,
Washington’ 3 (YİRS) — Amerikanın Almanya yüksek temsilcisi McCloy, bugün Tahsisat Komitesinde söz alarak, Batı Almanyada yetiştirme ve idare masraflarından ka-çınılmamasını istemiştir.
McCloy, Sovyetlerin ilk fırsatta Berlin ve Batı Almanyayı ele geçirmek için çalıştıklarını belirtmiş ve demiştir ki:
"— Doğu Almanyada kumlan Hür Gençlik Teşkilâtı, Hitler Gençlik Teşkilâtından fakradır. Tc( kilâta alman gençler askeri bir zihniyetle yetiştirilmekte, kendilerine totaliterlik aşılanmakta-ve müstakbel bir vazifeye

tKÎNGÎ
Mayısta Rusların Berline taarruz etmeleri muhtemel
G. H. Martin ÜÇÜNCÜ
Plevne kahramanı
Gazi Osman Paşa
M. Şakir Ülkütaşır DÖRDÜNCÜ
Kadın - Ev - Moda BEŞÎNGt
Pamuk standardizasyonu ve eksiklerimiz Faruk A. Sünter

W
İstanbulda seçimlere hazırlık
Şimdiye kadar 5 müstakil aday müracaat etti. Partilere tahsis edilecek meydanlar için yarın kura çekiliyor
Partiler 24 nisana kadar listelerini bildirecektir
Seçim devresinin bilfiil başlaması do-layısiyle şehrimizdeki Î1 Seçim Kurulu da faaliyetini arttırmıştır;
Partiler henüz adaylarını kurula bildirmediklerinden yalnız müstakii adaylıklarını koyanların evrakı üzerinde İncelemeler yapılmaktadır. Şimdiye kadar beş vatandaş müstakil olarak a-daylığını koymuştur.
Yarın saat 17 de toplanacak olan tl Seçim Kurulu bu adayların vaziyetini incellyeccktlr.
Adayların listesi bugünden İtibaren 11. sabotede, zarfında. bun £îlebiVeçe£
• İlâh edilmektedir. İki gün nıann durumUmna itiraz e-iiylfe 4 W '* Itîrac' vuku-ÜJı/rzrtvf’inda ağay-
Bifeen taraftan açık mahallerde sözlü propaganda yapılması ve partilerin müracaatine cevap, verebilmek İçin bu gibi meydanların durumu , hakkında ^pkıynııp beLcdiyjtden istediği malûmat gelmiçtlr. Yarınki toplantıda bu meydanlar İçin kura çekilecek ve bu suretle hangi partinin hangi meydanda propaganda yapacağı tespit edilecektir. Seçim kütüklerinin askı müddeti bittiğinden oy sandıklarının tamirlerine ve yenilerinin yaptırılmasına bağlanmıştır.
Seçim kütükleri her tarafta indirilmiş ve bir çok ilçelerde yargıçların tasdi-kından geçmiştir. Usulüne tevfikan İtiraz yapılan bazı yerlerde yeniden listeler asılmıştır. Bunların da kesinleşmesi bir iki güne kadar nihayete erince sandık adedi kati olarak belli olacaktır.
Partiler adaylarını yüksek veya tl Seçim Kurullarına bildireceklerdir. Şehrimiz 11 Kuruluna henüz hiç bir parti adaylarını bildirmemiştir. Siyasî partiler adaylarını en geç 24 nisan tarihine kadar bildirmek mecburiyetindedirler.
IHI ltEW^B=S3tîE^»E». IWT '
L
«« k** e *

Arap Birliğindeki delegeler. Soldun soğu: Suudi Arabistan delegesi Emir Faysal. Lübnan delegeni Riad el Sıılh, Mısır delegesi Nahoş Paşa ve Suriye delegesi Halk! el Azm
Arap Devletlerinde samimi
ve açık bir
goruş birliği
Kahire 3, A.A. (United Press) — Arap Birliği Konseyinin İsrail ile herhangi bir ayn sulh görüşmesi yapmaması hususunda oybirliği ile aldığı kararı yorumlayan "El Ah-ram" gazetesi, bu hareketi Arap devletlerinin samimi ve açık bir görüş birliğine doğru kaydettikleri iyi bir başlangıç olarak vasıflandırmıştır.
Gazete bu kararın, Birliğin ilk oturumundan beri mevcut olan gerginliğin büyük bir kısmını izale ettiğini yazmaktadır Gazete teklif edilen
müşterek savunma paktının prensip itibariyle kabul edilmesi ile, Arap Birliğinin havasını bulandıran bulutların tamamen dağılacağı ümidinin kuvvetlendiğini ilâve etmektedir.
---------------------------A
Milletvekilliği adaylıkları ve gazetemiz
Gazetemiz, siyasi partilerimizin seçim kurullarına resmen tevdi e-deceklcri namzet listelerini ve müstakil adaylığım koyup, bunun kanun icabı olan muamelesini tekemmül ettirmeye muvaffak olmuş vatandaşlarımızın 1-simlerini memnuniyetle neşredecektir.
Bunun haricinde, yani, ne parti listesi, nc de tekemmül etmiş muamele gibi esaslara istinat etmeden namzet isimleri neşretmeyi, seçim müessesesinüı selâmetle işlemesi ve dedikoduların tesirinden masun tutulması bakımından. doğru bulmadığımızı, bu şekildeki neşriyata gazetemizde yer vermiycceğimizl, umumi efkâra arzederlz.





YENİ TEFRİKAMIZ
Asya Hikâyeleri
Goblncau'nıın güze! eserinden tefrika ettiğimiz "BÜYÜK Stil tRBAZ"ın okuyucularımız nez-(llıulc gördüğü rağbet, hakiki sanat eserlerine karşı dalma duyulan alâka ve sevginin bir gösterisidir. “YENİ İSTANBUL" o-kuyucuları, ‘BÜYÜK SlHtR-BAZ”dan sonra "ASYA HİKA YELERt"nin ikinci bir parçası olan ve nefis sayfalar ihtiva eden
"Kamber Ali,,
hikâyesini yarın ayın sütunlarda bulacaklardır.
Çeviren: Regnd Nuri DARAGO
MAKSUDU
Cümlen i n
M UH TELİ F
9

Sayfa 2

VVashington Muhabirimiz G. H. Martin telsizle bildiriyor
Mayısta Rusların Berline taarruz etmeleri muhtemel
4 Ninan 1950
Y E N î İSTANBUL
Sovyetlerle müzakere için mühim bir teklif daha
Sunu düşünen Truman, Amerikan işgal ordularını Almanyadan çekmeye razı olmuyor. Londrada toplanacak üç büyükler konferansında evvelâ Alman meselesi görüşülecek
r


L
■VVaahington, 2 (Husunl muhabirimle G. H. Martln’den) — Bevin, A-merika ve Fransa Hükümetlerinden. Londrada mayısın ilk haftalarında toplanacak olan Üç Büyükler Diriğleri Bakanları konferansında, her şeyden evvel Rusya ile münasebetler meselesinin konuşulmasını İstemiştir. Bu husustaki İngiliz talepleri, yalnız Rus meselesinin gündemin en başına alınmasından ibaret olmayıp, muhtemel görülen bütün vaziyotlerin tetkikini, bu arada Rusyanın da iştirak edeceği yeni bir dörtler toplantısı imkânlarının araştırılmasını ihtiva etmektedir. Bevin, ayni zamanda Lon-dradaki Üçler Konferansının, atom enerjisi milletlerarası kontrolü mevzuunu da ele almasını temenni etmektedir.
İngiliz teklifine Amerikanın cevabı bilinmemekle beraber, Washington Hükümetinin Rusya ile münasebetleri tekrar gözdon geçirmeğe hazır olduğundan şüphe edilemez, Fakat Ame-rikadakl aksülâmeller göstermiştir ki, Almanya meselesinde ve Conup Asya-nın müdafaasında müspet olarak neler olabileceğini kararlaştırmak. Mos-kovaya karşı müstakbel durumu tâyin etmek kadar mühimdir.
Almanyaya ait işler gitgide karışacak gibi görünüyor: Evvelâ, Alman-yanın Strasbourg'daki Avrupa Birliği Konseyine İştirak etmesi için Başbakan Adenauer tarafından ileri sürülen şartlar Amerikanın canını sıkmıştır. Aohcson, Bevin ve Schuman, Batı Almanyanın Avrupa Birliğine kabul edilmesi için, onun kendiliğinden müracaat etmesi hususunda anlaşmış bulunuyorlardı. Fakat hakikatte Batı Müttefikleri, Almanyanın bu müracaatı yapmasını kendisinden talep etmeğe mecbur olmuşlardır. İkincisi; Amerika, birleşmiş bir Almanyada umumi seçimler yapılması ihtimali üzerinde esaslı projeler hazırlamaktadır. Amerika, birleşmiş Almanyada seçimleri kolaylaştırmağa çalışan Yüksek Komiseri McCloy’ un vaziyetinden bazı psikolojik faydalar temin etmek için, böyle esaslı bir programa ihtiyaç göstermektedir. Bununla beraber Amerika, Doğu Almanyada Ruslar tarafından yetiştirilen askeri kuvvetler karşısında nasıl bir hareket tarzı takip edeceğini henüz kararlaştırmamıştır.
Üçüncüsü; VVashington Hükümeti, Batı Berlin bölgesinde iktisadi duru-
mun, bozulmuş olması meselesi ile çok ciddi surette meşgul olmaktadır. Berlinde Batıkların prestijini kurtarmak İçin neler yapmak İcap ettiğini de Londrada kararlaştırmak lâzımdır.
Dördüncüsü; Ingiltere, Bonn Hükümeti ile bir ticaret muahedesi imzalamak üzere görüşmelere başlamıştır ki, bu anlaşma tnglllzlere, ticaret yoliyle pek çok dolar kazanmalarını temin edecektir. Amerikalılar, bu anlaşmaya karşı vetolarını kullanarak muhalefet ettiklerinden. İngiliz -Alman görilşmolori inkıtaa uğramak mecburiyetinde kalmıştır. VVashing-tondakl Ingiliz sefiri, hükümetinin bu vaziyete kızdığını açıkça bildirmiştir. Buna da bir hal çaresi bulmak gerekiyor.
Beşincisi; Almanyanın ve Avus-turyanın Doğu Avrupa ile olan ticaret münasebetlerine karşı, daha sarih bir politika takip etmek lâzımdır. Amerikan Dışişleri Bakanlığına bağlı diplomatlar ve milli savunmayı temsil eden askerler ile Marshall Plânı idarecileri arasında bir çekişme mevcuttur. Vlyanada Marshall Plânı idarecilerinin AvusturyalIlara söyledikleri sözler, bu İhtilâfın tipik bir misalidir. Çünkü İdareciler Vlyanada: “iktisadi kalkınmanızı hızlandırmak için Doğu Avrupa İle mümkün olduğu kadar fazla ticaret yapınız." demişlerdir. Diplomatlar ve askerler ise, Avusturyanın Doğu Avrupaya yapacağı ihracatın tehlikeli olacağını belirterek, Marshall Plânında çalışan arkadaşlarını tenkld etmişlerdir. Ayni mülâhazalar, Almanyanın ihracatı için de ileri sürülmektedir.
Altıncısı; nihayet, Almanya ile harp vaziyetine nasıl son verileceğini bilmek meselesi kalıyor. İngilizler daha normal bir vaziyetin tesis edilmesini istiyorlar. Fakat Amerikalılar, harp halinin ilgasına muhalif görünüyorlar. Amerika, Başkana büyük iktidar salâhiyeti veren milli kanunları değiştirmek fikrinde değildir. Başkan Truman ise Amerikan işgal kuvvetlerini Almanyada tutmak hakkına sahip olmak arzusundadır. Başkanın bu kararına sebep, Amerikada-kl bütün tefsircilerin de söyledikleri gibi, mayısta Rusların Berline bir taarruza kalkışmaları ihtimalidir. Her halde, vaziyet, pek memnuniyet verici değildir.
Paristeki “Tababet günleri,,
konferansı 19 mayısta başlıyor
tltm sahasındaki yeni hareketleri ve inkişafları takip etmek arzusunda olan Türk doktorları, Pariste Prof. Pasteur Vallery-Radot’nun teşebbüsü ve idaresiyle tertip edlJen “Journ^es M6dicales-= Tababet Günleri”nin 5 seneden beri sarf ettiği gayretlerden haberdardırlar. Bu (J‘oum£es”de acaba neler yapılır? Pariste Cidot caddesi 96

n
merikanın Güvenlik Konseyi Delegesi Austin bir ,9dı§işleri bakanları ve hükümet şefleri konferansı,,
Lakc-Success, 3 A.A. (Ubİs) — Amerika Birleşik Devletlerinin Birleşmiş Milletler nezdindekl delegasyonu şefi VVarren R. Aııstin'o göre, Sovyet boykotuna son verilmedikçe Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin büyük meseleleri müzakere etmek üzere muayyen zamanlarda toplantılar yapması hiç bir netice veı-miyecoktir.
Bir radyo konuşmasında Austin Birleşmiş Milletler Genol Sekreteri Trygve Lle'nin teklif ettiği gibi, Dışişleri Bakanlan veya hükümet şeflerinin iştirak edecoği bu şekildo toplantıları Amerikanın gayet dikkatli olarak tetkik ettiğini bildirmiştir. Austin, sözlerine şöyle devam etmiştir;
Fakat bu toplantılara muhakkak ki Ruslar da iştirak etmelidir. Mr. Lie, teklif ettiği toplantılara Ruslar İştirak etmezse hiç bir netice alına-mıyacağına İşaret etmiştir.
Sovyetler Birliği milliyetçi Çinin temsil edildiği Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletlerin diğor 15 teşkilâtını boykot etmektedir.
Amerika, soğuk harbe dahil başlıca meseleler hakkında konuşmaya devam edebilmesini temin edecek her çareyi olduğu gibi, Lic'nin teklifini de tetkik etmektedir.
Austin, Amerika Birleşik Devletlerinin Birleşmiş Milletlerde Çinin temsili hakkında hiç bir millete tavsiyelerde bulunmadığını açıklıyarak bu memlekette ekseriyet Çin komünistlerinin temsil edilmesine karar verse dahi, ekseriyetin kararına u-yacağııu tebarüz ettirmiştir.
Sözlerini izah eden Austin, “Bizim de Sovyet usullerini takip ederek arzumuz olmadı diye toplantıları ter-kedeceğlmiz düşünülemez. Bir mille-
ktwit(tnttMa«mnnıiHiııtftııımmıııııııiHmttnMiııııUHmmttinmHiıamıııııııııır(itttımHiHtiMHHiıı
Yunanistanda
istikrarlı bir
hükümete doğru
Amerikanın ikazı üzerine bir merkezî koalisyon hükümeti nin kurulması yakındır
teklif ediyor
tin temsili gibi meseleler hiç bir hükümetin Birleşmiş Milletlerde görüşülen mühim meseleler lıakkındakt vazifelerini yapmamasına sebep teşkil edemez,, demiştir.
Sovyetler bir toplantıyı terkettiter
Washlngton, 3 (YİRS) — Rusya ve Polonya, Birleşmiş
ler. Kurulunun sosyal komitesinin toplantısını bugün terketmlştir.
Milliyetçi Çin delegesinin tanınmaması hususunda bir takrir veren Rusya, teklifin 12-3 le reddedilmesi karşısında salonu Polonya ile terket-miştlr.
daha
Sovyet Millet*
D. P. İzmir adayları tespit
İzmir 3 (Huauel muhabirimiz bil*
diriyor) — D.P. İzmir teşkilâtı bu« gün yapılan yoklamada İzmir milletvekilliği adaylarını tesbit etmiştir. Hemen Genel Merkeze bildirilen a-day İleteninde bir doktor, dör tavukat, üç çiftçi, bir fabrikatör, bir eczacı, bir İşçi, bir şoför, bir gazetocl bulunmak-tadır. Adayların ekseriyetini D.P. İzmir II heyoti üyeleri teşkil ötmek-tedir. Umumi bakımdan göz doldudan bu İletenin bizzat D.P. saflan arasında ne nispette tutulacağı şimdiden bilinmemektedir. Halk Partisi ileri gelenleri bu liste karşısında C.H.P. nln gayet kolay bir zafer kazanacağını söylemektedirler.
• r
Yeni İran
kabinesi
Kabineyi kuran Ali Mansur aynı zamanda Maliye Vekilliği yapacak
Tahran, 3 A.A. (Afp.) — Bu sabah Şaha takdim edilen yeni kabine aynı zamanda Maliye Bakanı olan Ali Majtsûr tarafından kurulmuştur.
Hükümete şu kimseler girmişlerdir:
Eğitim Bakan: Kelsan KeLhan, Sağlık Bakam: Varasteh, Harbiye Bakam: Yazdan Penah, Dışişleri Bakanı: Hâlen Iranın VVashington Büyükelçisi bulunan Alâ, tçlşleri Bakanı: Zend, Milli Ekonomi Bakam: Dr. Amini. Tarım Bakam; Alom, Çalışma Bakam: Dr. Nakhal, Ulaştırma Bakam: Dr. Ekbal, Posta, Telefon, Telgraf Bakam: Teheranl, A-dalet Bakam: Eski Tahran savcısı Helak.
Bulgarlar, Yunan arazisine girdiler
Atina, H A.A. (Afp) — Atina A-jansına göre bir Yunan askeri birli-& 28 martta Yunan toprağı olan Tsolias bölgesinde 20 Bulgar askerinin hücumuna uğramıştır. Bulgarlar 6 el bombası atmışlardır.
Yunan birliği takviye edildikten sonra Bulgarları huduttan çekilmeğe mecbur etmiştir»
numarada bulunan Broussais Hasta-hanesinin ihzari — Prop6deutique kliniğinde hazırlanan münakaşalı konferanslar, ”Journâe3”nin en esaslı faaliyetlerini teşkil etmektedir.
Salahiyetli ve iktidarlı klinikçiler ve laboratuvar adamları tarafından verilen bu konferanslarda, son zamanlarda yeniden ele alınarak baştan aşağı değiştirilen bazı mevzulardan bahsedilir. Yalnız tecrübeye istinat e-den pratik vakalar ve tedavi usulü 1 değil, tamamen ilmi görüşler de bu konferansların programına dahil e-dllmiştir. Hususi surette seçilmiş tıbbi bazı filmler de, orada projeksiyonla dinleyicilere gösterilmektedir.
Bu sene. “Tababet günleri” için 19, 20 ve 21 mayıs tarihleri tesbit edilmiş bulunuyor.
Bu defa konferansçılar arasında bulunacağı haber verilen Fransız A-kademlsi âzası ve ilimler Akademisi Dairi Sekreteri Dük Maurlce de Brog-11e, “Hayat meseleleri önünde flzlkçi-rin vaziyeti,, mevzuunu ele alacaktır. Bundan başka Tıp Fakültesi Dekanı Binet “ölüm üzerine tıbbi ve ruhi dü-şüncüler”den bahsedecektir. Prof. Le-riche de, “aşağı uzuvlarda mafsal a-meliyatları” hakkında konuşacaktır.
“Tababet günleri“nln programında ayrıca şunlar mevcuttur: Prof. Santy “Akçlğer ameliyatlarından”; Prof. Kourilsky “Akciğer patolojisinde en son buluşlar”dan; Prof. Lenögre “Mitral retresismanların şişme şekillerinden”; Prof. De Gennes, “andokrinlen romatizmadan”; Prof. Pasteur Val-iery - Radot “histaminik baş ağrılarından”; Dr. Halpern “allerjik oedem-lerden”; Dr. Laporte “oreomislnden ve kloromisetinden”; Prof. Mayer “obatetrlkal analjesiden”; Dr. Lher-mitte “olektroansefalogramdan”; Dr. Rellly “septlsemik vakalardan”; Dr. Latarjet “kanserin şimioterapİ6İnden” bahsedecektir.
Bize verilen malûmata göre, bu tababet “Journâe”lerine iştirak etmek arzusunda olan Türk doktorlarının; “29, Boulevard de Courcelles, Paris (8)e” adresinde Prof. Jean Hambur-ger’e mektupla müracaat etmeleri lâzım gelmektedir,
Atina, 3 (AP) — Başbakan Yardımcısı Kannelopulos dün akşam, Başbakan Venlzelos’a kabinesini merkezî partiler ile genişletmesi imkânını vermek makeadlyle, istifa etmiştir.
Bu istifanın, Amerika tarafından talep edilmiş olan şekle yakın bir hükümet teşkil etmek için atılmış İlk adım olduğu umumiyetle kabul edilmektedir.
Kannelopulos Venizelos’un evine götürdüğü istifası ile şimdiden ’ sonra Savunma Bakanlığı haline ifrağ e-dilecekleri sanılan Harbiye, Donanma ve Hava bakanlıklarından da istifa etmiştir.
Başbakan Yardımcısının istifası kabineye mensup liberallerin ve partinin yapmış olduğu bir toplantıdan sonra vuku bulmuştur. Cumartesi günü yapılmış olan toplantıda, kabinenin genişletilmesine imkân hazırlanması ve Venizelos’u desteklemek ve kuvvetlendirmek kararları verilmiştir.
Kannelopulos, Venizelosun Liberal Partisinin bu “karanlık, istikrarsız ve karışık” siyasî devre içinde bir istikrar unsuru olarak belirdiğini söyle-miştiı.
Amerikan Büyükelçisi Grady’nin mektubu üzerine, Venizelosun kabinesine General Plastiras, Paapandreu ve Tsuderos’u da almaya gayret ettiği bildirilmektedir.
Aydınlımn düriişması
Ankara 3 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Suikast iftiraaından sanık Denizli milletvekili Reşad Aydınlımn duruşmasına bugün de devam edilmiştir. Bu celsede tanık olarak dinlenmesi gereken D.P. Başkanı Celâl Bayar gelmemiştir. Sanık avukatı 5 inci defadır ki bir tanığın gelmemesinin adaleti rencide etmekte olduğunu ileri sürerek ikametgâhına tebligat yapılmasını istemiştir. Reşad Aydınlı da muhakemenin uzamak ihtimalini peri sürerek duruşmadan vareste tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Hâkim, Sayarın ikametgâhına tebligat yapılmasına ve Aydınlımn duruşmadan vareste tutulması talebinin reddine karar vererek duruşmayı 20 nisana tâlik etti.
e
Recep Peker'ln cenazesi merasimle defnediliyor
R. Peker merasimle
dün defnedildi


Merasimde Devlet ricali, C. H. P. temsilcileri ve 0
. r *
Genel Başkan ve idare kurulu âzaları hazır bulundular
I
*
1

t



ölümünü teessürle bildirdiğimiz eski başbakan Recep Pokerin cenazesi dün büyük bir askeri merasimle kaldırılmıştır.
Evvelki gün akşam hastahaneden alınarak merhumun Sultanahmetteki evine getirilmiş olan cenazesi, dün saat 11.30 da hazin hır merasimle kaldırılarak Beyazıt Camiine getirilmiştir. Bu esnada Beyazıt meydanını çok kalabalık bir halk kütlesi doldurmuş bulunuyordu. Törene; Anka-radan hususî surette gelen C. H. P. Genel Sekreter Yardımsısı, Çalışma D. P. Genel
P. müfettişi eski başba-
vo Ulaştırma bakanları,
Başkanı ve Genel İdare Kurulu âza-larından bazıları, C. H. ve idare heyeti Üyeleri,
kan Hasen Saka, eski ve yeni İstanbul valileri, Şehir Meclisi mensupları, milletvekilleri, generaller, profesörler, eski bakanlardan bazıları, şube ve daire müdürleri, gazete aahip ve başmuharrirlerinden bazıları, muhtelif mektepler bu arada Darüş-şafaka Llseai hoca ve talebeleri, sivil ve askeri birlikler iştirak etmişlerdir.
Namazı müteakip eller üstünde taşınan merhumun tabutu askerî me-raelmle bir top arabasına konulmuş ve üzeri büyük bir Türk bayrağı He örtülmüştür. Bir ucu Saraçhaneba-
munuHtr
Hazin bir sahne
Yukarıdaki «resimde, bundan bir müddet evvel aşıkıııın tehdit ve tazyikiyle kocasını zehirlemiy© karar veren, fakat, tam zehirli kahveyi içeceği sırada fincanı değiştirip sevgilisini zehirleyen bir kadının duruşması esnasında cinayetten sanık olarak ifade vermesini görmekteyiz. Burası ehemmiyetli değil. Fakat, şu hiçbir kusuru olmadığı halde katil bir ananın hesap verişinde hazır bulunan şu küçük yavruya bakınız. İşin ehemmiyetinin farkında mı? Ağırceza hâkimlerinin sırmalı elbiseleri onun hoşuna gitmiş olacak, o hâkimler ki, belki anasını idama mahkûm edecekler...
mı—llt
ımötmtnuum.ıı
Kısa haberler
Çin Milliyetçilerinin
zaferi
Taipei (Formoza), 3 (AP) — Çin milliyetçileri, şimdiye kadar komünist kuvvetler üzerinde kazanmış oldukları muzafferiyetlerin en büyüğünü elde etmiş olduklarını dün bildirmişlerdir. Gelen haberlere göre, Hainan adasını işgal etmek İsteyen komünist kuvvetleri tamamen İmha edilmişlerdir.
Avam ve Lordlar
Kamarasında bugün savunma müzakereleri yapılıyor
Londra, 3 A.A. (LPS) — Yarın Lordlar Kamarasında îngllterenln müdafaası hakkında müzakerelere başlanacaktır.
Avam Kamarası da günlük meseleleri müzakere etmek için bugünlerde toplanacak ve ondan sonra Paskalya tatillerine başlayacaktır.
Gelecek oturum 18 nisanda olacak ve Maliye Bakanı yeni bütçeyi Avam Kamarasına sunacaktır.
Bulgarların Yunanlstana tecavüzü
Atina, 3 (AP) — Yunan Genelkurmayından bildirildiğine göre, Bulgarlar, Yunan hudut birliklerine altı gün içinde İki defa taarruz etmişlerdir.
Bulgar askerleri ilk defa, 28 mart tarihinde Yunan topraklarına girmişler ve el bombaları atmışlarsa da kendileri çekilmeye mecbur edilmiştir. Birinci tecavüz 23 martta olmuştur.
Bevin’in muhtemel halefi beyanatta bulundu
Londra, 3 A.A. (AFP) — Shef-field'de verdiği bir beyanatta, Be-vln’ln muhtemel halefi telâkki e-dilen başsavcı Hartley ShaWross şöyle demiştir:
“Ancak faal ve cesurane bir siyaset sayesinde harp bertaraf e-dilir. Dünyanın kalkınmasına engel olan bütün meselelerde bir anlaşmaya varmak mümkündür.
Belçika Kabinesi kurulamadı
Berlin, 3 (YÎRS) — BrÜkselde-kl siyasi çevreler, Cenevrcde Kırat Leopold ile görüşen Liberal Parti Başkanı Mr. Devösc'in müspet neticeler elde edemJycceğlnl 1-lerl sürmüşlerdir.
Fransaya ikinci tertip Amerikan silâhları yükleniyor
New-York. 3 (AP) — Askeri yardım programı gereğince Fransaya gönderilecek olan askeri malzemenin ikinci kontenjanı dün, “American İmporter” isimli gemiye yüklenmiştir. Bu arada hava alanı âletleri vardır.
Kaliforniya açıklarında California açıklarında denizaltılar göründü
San Diego, 3 A.A. (AFP) — Ca-lifornia sahilleri açığında meçhûl bir denizaltı görülmüştür. Bu beş gün içinde aynı mahiyette ikinci haberdir.
Santa Barbara yakınındaki gemi kurtarma İstasyonuna mensup saiıll muhafızlığı bahriye makamlarına sabah saat 6 da sahilden 8 mil açıkta bir denizaltı gördüklerini sandıklarını bildü’mişlerdir.
Bahriye Bakanlığı, Birleşik A-merikanın hiçbir denizaltısının o bölgede bulunmadığını açıklamıştır.
Keşif İçin uçaklar gönderilmiştir. Milletlerarası kanuna göre dc-nizaltıların kara sularına, yani sahilden 3 mil içeriye girmemek şprtiyle bir yabancı devletin kıyıları açığından serbestçe geçebilecekleri hatırlatılmalctadıi'.
şında bulunan cenaze alayı, başta atlı polis müfrezesi olduğu halde, bir süvari kıtası, alay sancakları ile bir piyade bölüğü, deniz birliği, polis müfrezesi, İki askerî bando, başta Cumhurbaşkanının çelengi olmak U-zere 50 yİ mütecavüz çelenk, top arabası ve protokol icabı sıralanmış yüzlerce tanınmış şahsiyetten teşekkül ediyordu. Bu arada top arabasını takip eden merhumun evlâtları bilhassa nazarı dikkati çekiyordu.
Ağır ağır İlerleyen alay Fatih Tayyare Şehitleri Alanına geldiği vakit burada bir itfaiye müfrezesi tarafından selâmlanmış ve askeri merasim sona ermiştir.
Top arabasından cenaze otomobiline nakledilen merhumun cenazesi, Edlrnekapı şehitliğine götürülerek e-bedi istirahatgâhına tevdi edilmiştir.
Recep Pekerin mezarı başında ilk olarak Ulaştırma Bakanı Kemal Satır kısa bir hitabede bulunarak şunları söylemiştir:
“Muhterem arkadaşlarım.
Büyük Milletimiz kendi hizmetinde feragatle çalıştırdığı bir evlâdını daha Tanrının rahmetine terketmlş bulunuyor. TclAfisl mümkün olmayan büyük acının tek tesellisini büyük insanlar, kahramanlar yetiştiren eşsiz milletimizin varlığında buluyoruz. Recep Peker’ln kederli ailesine ve vatandaşlarımıza Cumhuriyet Hükümeti adına başsağlığı diler ve merhumun mânevi huzurunda saygı İle eğilirim.,,
C. H. P. adına da Cevat Dursun-oğlu şu konuşmayı yapmıştır:
“Recep Pekerin değerli dostları, bugün burada toprağa tevdi ettiğimiz aziz ölüyü, kuruluşundan beri bütün varlığını vererek hizmetinde çalıştığı C. H. P. adına hürmetle selâmlarım..,
Müteakiben. Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahreddin Kerim Gökay da İstanbul adına şu hitabede muştur:
“Istanbulun vefalı çocuğu Pekerin memleket ve millet
Atatürk’ün en yakın mesai arkadaşı olarak çalıştığı zaman ihmal etmediği birşey vardı, o da çok sevdiği İstanbul şehridir. Bugün İstanbul toprağı Üstünde gözlerini kapayan bu büyük ölüyü halk yolunda, halk uğrunda çalışmayı hizmet bilmiş bir vatanperver olarak selâmlarım.,,
bulun-
Recep yolunda
Stockholm Ticaret
Ataşemiz ağır yaralandı
Sadık Aldoğân hakkında takibat yapılıyor
*
İstanbul ve İzmir savcılıkları teşriî masuniyeti kaldırılan milletvekili hakkında dâva açmaya hazırlanıyorlar
Hükümetin mûnevl şahelvetlnl alenen müteaddit defalar tahkir ettiğinde^ dolayı Büyük Millet MocIIbİ Umumi Heyetince hakkında takibat yapılmalına İzin verilen Afyon Milletvekili Emekli General Sadık Aldotfan'a alt dfıva doa-yaaı ilk tahkikatın açılman talebiyle «orgu yargıçlığına verilmiştir
Mevcut kanun! hükümlere göre bu gibi auçJnrın muhakomeMinln mevkuten cereyan etmesi gerekmekle beraber, tik tahkikat esnasında «anığın tevkifin! «orgu yargıcının ihtiyarına bırakılmıştır.
Sanıldığına göre eorgu yargıcı şUndl-lik Aldoğanın tevkifine lür-um görme-mokle beraber «on tahkikat açılmasına karar verdiği takdirde generali tevkil edecektir,
Marshall Yardımı ile alınacak gemiler hakkında izahat
Mnrehall yardımından ayrılan kredi İle ticaret filomuz İçin alınacak donla ve liman vaaıtalan hakkında tcmaelar-da bulunmak üzere bir haftadan beri Ankarada bulunan Devlet Denizyolları Umum Müdürü Cemil Parman şehrimi* «e dönmüş ve gazetecilere İzahatta bulunmuştur ı
“Marahali yardımlarına müstenit de» nlz ve liman vaeıUlurı projemizin muh* tevası hakkında geçen bir buçuk ay içinde muhtelif Avrupa memleketlerin» den aldığımız yüzden fazla teklifin tetkik ve mukayeselerini bitlrmlg bulunuyoruz. En müsait tekliflerin İstilzam ettiği para yekûnu tahminlerimize nazaran % 25* kadar bir fazlalık göstermektedir, Ankarada, projemiae ait diğer bazı moBclelerle beraber bu fazlalığın karşılanması imkânlarını ve bu gün mevcut tiraj haklan bakiyelerine göre siparişlerimizin hangi memleketlere tevcih olunabileceğini tetkik ettik. Kati neticeyi on gün sonra alaca z! umuyoruz. Bununla beraber bir kısım siparişlerimizi şimdiden yapacağız. On gün aonra varılacak notlee İdaremize ayrılan tiraj haklarını tekliflerin pahalılığı nispetinde arttırmayı VO diğer bazı tAll meselolerln hallini müm» kün kılmıyacak olursa iki büyük gemi He bir kaç küçük üniteyi çıkarmak suretiyle projemizi daraltmak mecburiyetinde kalacağız.
Projemiz üzerinde bugüno kadar yaptığımız çalışmalardan, bllhaaaa tekliflerin tetkik ve mukayesesinde arkadaşlarımın gösterdiği gayret ve bage-ndau memnunuz. K
Şoförler dün gürültülü bir toplantı yaptılar
İstanbul goförler ve Otomobilclle*. Cemiyetinin yıllık kongresi dün sabah saat 10 da Eminönü Halkevlnde toplanmıştır.
Bundan bir müddet önce yapılan kongreye hazırlık toplantısındaki gergin havayı gözönüne alan Emniyet teşkilâtının salonda ve Halkevi kapısında gerekli bütün tedbirleri aldığı görülüyordu.
Daha kongre açılmadan evvel solonu dolduran ve mevcut İdare heyetine bir kısmı muhalif ve bir kısmı da taraflar bulunan yüzlerce şoför arasında münakaşalar başlamıştı.
İki taraf arasında toplantı boyunca devam eden karşılıklı bağlaşmalar kongrenin nasıl bir geyir takip ettiğini müşahedeye imkân vermemiştir. Ne senelik çalışma raporunun okunuşu ve ne de hatiplerin ne demek istedikleri bir türlü anlaşılmıyor, sadece zaman zaman. idare heyeti reisi Haildin ismi mevcut Azanın bir kısmı tarafından a-vaz avaz bağrılıyordu Bu şekilde İki saat devam eden münakaşa ve gürültüye bir aralık îstlklûl Marşı söylenerek nihayet verilmek istenmişse de bunda da muvaffak olunamamıştır. Nihavet cemiyet boşkanını tutun grup bir un cvveİ seçime geçilmesini İstemiş ve faaliyet raporu okunmasının bitip bitmediği anlaşılmadan açık reyle eski İdare heyetinin ibra edildiği Hân edilmiştir. Bu hâdise mevcut gürültüyü daha da çoğaltmış ve salonda bazı koltukların dahi kırıldığı görülmüştür. Polis daha nâhoş hâdiselere sebebiyet verilmemesi için salonu tahliye ettirmiştir.
Gazi Osman Paşanın ölümünün 50 nci yıldönümü
Tarihimizin sayılı simalarından Plev-ne kahramanı Gazi Osman Paşanın ö-lümünün ellinci yıldönümüne tesadüf e-den 5 nisan 1950 çarşamba günü saat 14 de Eminönü Halkcvinde Tokat O-kutma ve Yardım Derneği büyük bir anma töreni tertip etmiştir. Anma töreninde yüksek tahsil talebeleri adına bir konuşma yapmak üzere Türkiye MIHI Talebe Federasyonu Başkanı şehrimize gelmiş bulunmaktadır. Aynı gün anma töreninden evvel merhumun Fatihteki türbesinin saat 12.50 de açılış merasimi yapılacaktır.
Dışişleri Bakanlığına malûmat gelmiş olmasına rağmen, sebep meçhul
Ankara 3 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bundan bir kaç gün ewel Küçük Sanatlar Umum Müdürlüğüne tayin edilmiş bulunan Ahmet Karaosmanın İsveçte ağır bir kaza geçirmiş oluduğuna dair Dışişleri Bakanlığına malûmat gelmiştir. Hâdise, Ahmet Karaosnıan’ın Stock-holmdan buraya tayin edildiği tarihe isabet etmektedir. Yaralanmanın bir koza neticesi mi olduğu hakkında buraya henüz tamamlayıcı malûmat gelmemiştir.
Ahmet Karaosman, Galatasaray mezunu olup İsveçte İktisat tahsili gören zeki, çalışkan ve kabiliyetli bir memurum uzdur.
Valinin dünkü toplantıları
Vali ve Belediye Başkanı dün Emir nönü Halkcvinde şehrimiz muhtarlariv-le bir toplantı yapmıştır. Muhtarlara hitap eden vali, ilkönce seçmen listeleri üzerinde durmuş ve bilahare mahalle ve vatandaş sevgisini anatmışUr. Top-Inntıdn söz alan muhtarlar, bekçilerin muhtarlık teşkilâtına bağlanmasını İstemişler ve bazı ihtiyaçlarım açıklamışlardır. Vali, bütün bu ihtiyaçların bir liste halinde belediye başkanlığına gönderilmesini bildirmiştir.
Ayrıca vali dün İmar Müdürlüğündeki mühendislerle de bir tanışma toplantısı yapmış ve mühendislere vatandaş İşlerinin kolay yapılması hususunda direktifler vermiştir.
HAVA RAPORU
Devlet Meteoroloji işleri Genel Müdürlüğünden bildirildiğine göre, son 24 saat içinde yurdumuzda hava bütün bölgolerde bulutlu geçmiştir.
Kar kalınlığı Karakösede 10 cm. dirs
En düşük m sıfırın altında Karakö-nudo 8, en yüksek ısı sıfırın üstünde Mersinde 20 derecedir.
Bugün şehrimizde havanın bulutlu ve aralıklı hafif yağışlı geçmesi, rllz-gârların kuzeyden orta kuvvette esmesi, nava sıcaklığının biraz düşmesi muhtemeldik
Limanda bir çarpışma
Dün saat 11 de 17 tonluk Ural^ğ motörü Denizyollarının 71 numaralı Halâs vapuriyle çarpışmıştır. Müsademe uetleesind© baş tarafı parçalanan n.o-tör liman kontrol dairesinin vasıtaalyle Sirkeci rıhtımına çekilerek batmaktan güçlükle kurtanlabllmlştlr.
Sndumenln şiddetiyle vapurdan denize düşen İki yolcu, suya atlıyan nıotör kaptanı tarafından kurtarılmış ve Liman Hasta hanesinde tedavi edilmişlerdir. Nüfusça bir zayiat olmamıştır. Kaza tahkikatına devam cdUmektedir\
Dünya sağlık günü
Evvelce 22 temmuzda kutlanan “Dünya Sağlık Günü,, Birleşmiş Milletler A-nayaeamnın kabul «dildiği 7 nisan tarl-hlno alınmış ve bu gün, hükümetimizce Bakanlar Kurulu k&rariyle “Dünya Sağlık Günü,, olarak kabul edilmiş bu» lunmaktadtr.
Teşkilâta dahil memleketlerin hep* sinde; radyolar ve basın bu günün önemi ve Dlinya Sağlık Teşkilâtının ele aldığı meseleler hakkında geniş yaym* larda bulunacaklardım
4 Nisan 1990
Y E N î İSTANBUL
Sayfa 8
Bir geziden notlar
Suriyede Hayat
Beyrutta olduğu gibi Halep ve Şamda daf nerede emek sarfedilerek, özenilerek işna edilmiş bir yapı görseniz (Türklerden kalmadır) şeklinde bir cevapla karşılaşırsınız Yazan : Orhan Karaveli
Lübnan kadar olmamakla beraber Suriye de oldukça mamur. İnsan bu mepıleketlerde dolaştıkça: “Türkler. diğer kolonizatör devletler hilâfına, çok zaman Anadoluyu ilımal edip, buraların imariyle meşgul olmuşlar, buraların kalkınmasında gayret sarfet-mişlerdir. Halbuki bizden sonra gelenler tam bir sömürgecilik zihniyetiyle hareket etmişlerdir.*' şeklindeki maruf bir Türk şahsiyetinin sözlerine hak veriyor.
Hakikaten Beyrutta olduğu gibi Halep ve Çamda da. nerde emek sarf-edilerek, özenilerek inşa edilmiş bir yapı görseniz. “Türklerden kalmadır." ; "OsmanlI İmparatorluğu zamanında ikmal edilmişti" şeklinde bir cevapla karşılaşırsınız. Çamın devlet konağı, bir cadde kadar geniş kapalı çarşısı. Sinanın eseri olan ve avlusundaki büyük ve güzel havuziyle bir zevk âbidesi halinde yükselen Sultan-Sellm Camii, Medineye kadar götürülen Hicaz demiryolu ve onun istasyon binası. Halep'in bir çok âbide ve yapıları, meşhur saat kulesi, v.s. hep bu meyandadır.

Suriye halkında kıyafet değişikliğine doğru büyük bir meyil var. Kadınların yüzlerindeki peçeler içerisini adamakıllı gösterecek kadar ince, bazılarında hiç yok. Naylon çoraplı, e-takleri dizlerinde hanımlar, tramvaylarda erkeklerden ayn oturmakta berdevam.
ileri fikirli üniversite talebelerinin pek çoğu fese boykot ederek, fötr şapka giymeye; başlamışlar bile... Bunlardan biriyle tanıştırılmıştım. Beni Çamın en büyük seyahat acen-talanndan birinin önüne götürerek vitrindeki resmi gösterdi ve: “Biz bunun doğruluğuna inanamıyoruz,, dedi. Geniş teşkilâta sahip bir Amerikan havayolları kumpanyasına ait olan bu afişte kalpaklı, sakallı, çekik gözlü bir baş ve yalan yalnış bhr Süleymaniye Camii vardı. Altında şu ibare: “Tayyarelerimiz Istan-buldan da geçer." Beni buraya getiren bu samimî Suriye münevverine, maalesef inkılâplarımızın büyüklüğiy-le mütenasip propaganda yapamadığımızı, memleketimizi turistik bir bölge haline elan getiremediğimizi i-tiraf zorunda kaldım. Türkiye hakkında gerek coğrafi gerekse sosyal bakımdan en ufak bir bilgiye bile sahip olmadığını açıklayan kumpanyanın mümessili sözlerimi tatminkâr bulduğundan bu mânâsız ve gülünç afişi vitrinden çıkarmak nezaketini gösterdi-

Büyük Türk ve Müslüman kumandanı Salâhaddin-i Eyyubinin Çamdaki Türbesi onun azametiyle kıyas edile-miyecek kadar bakımsız ve harap bir yerde. Hattâ, ziyaretine giderken, bu -ehrin yerlisi olan şoförümüz, dar ve is sokaklar içinde bir kaç defa yo-.u sormıya bile mecbur kaldı. Türbenin bahçesinde yanyana ve demir bir , parmaklık içinde 3 ve 8 mart 1914 tarihlerinde Mısıra giderken şehit düşen üç Türk tayyarecisinin; Yüzbaşı Fethi, MülAzımıevvel Sadık, ve Yüz-
"İşte Babıâli,,
Matbaa teknisyenlerinin yerinde bir tegebbüslyle uzun zamandan beri intişar etmekte olan ‘ işte BabıûJİ” adındaki toymotll eser ikinci cijdinl idrak etmiştir,
â,Işte BabıâlI" matbaacılık tekniğini en modern şekilde izah eden makaleleriyle, TUrklycde bu mevzuda mühim bir boşluk doldurmuştur. Mesleki bilgi sabasında tuttuğu dürst yola ınzlmamen. bu mecmua tabı nefasetinde gösterdiği titizlikle de dâvasının hakiki bir mümessili olduğunu meydana koymuş bulunmaktadır. Okuyucularımıza tavsiye ederiz.
başı Nuri beylerin mezarları var. Bu kahramanlara üç dört adım mesafedeki -maalesef- bakımlı olmıyan türbesinde Salfthaddin-i Eyyubî, Ima-meddini Zenginle yanyana ebedi uykusunu uyuyor.
*
Bugün, Suriyenin siyasî hayatında tam bir sükûnet mevcuttur ve hükümet oldukça kuvvetlidir. Eu sükûnetin doğmasında ordunun siyasetle uğraşmaktan imtina etmesi belirli bir rol oynuyor: Zaim, iktidara gelir gelmez» kendisine mareşal payesini vermiş ve cumhurbaşkanı olmuştu. Ondan sonraki darbenin kahramanı “baba" lâkabiyle maruf Hınnavî, Erkânı-harbiye Başkanlığiyle, ve Edip Çiçekli ise bu makamın reis muavinliğiyle iktifa etmiştir. Fakat dolaşan söylentilere bakılırsa iktidar itene, Edip Çiçeklinin elindedir.

Halep’in ağırbaşlı ve asude bir hali var. Tarihî ve meşhur kalesindeki minareye çıkıldığı zaman şehrin son derece geniş bir saha üzerine yayıldığı farkediliyor. Fakat beldenin en büyük hususiyeti pek monoton bir görünüşü olmasındadır.
Kültür bakımından oldukça iyi bir durumda olan Halep yeni yeni gelişen bir Teknik Üniversiteye, bir Amerikan Kollejine, muntazam tedrisattı liselere sahip bulunmaktadır. Son zamanlarda ise geniş bir İlk öğretim faaliyetine girişilmiş ve şehrin bir kaç yerinde örnek ilk okul binaları açılmıştır.

Yazımıza son verirken, Suriye toprakları üzerinde dalgalanan bir Türk bayrağının mevcudiyetinden bahsetmeyi vazife telâkki ediyorum: Bu bayrak Halep’e 270 Km. mesafede ve Caber Kalesi mevkiinde Süleyman Şahın Türbesi üzerinde dalgalanmakta ve bu Türk toprağını bir manga Mehmetçik gece gündüz beklemektedir.
•nniTiıımtt^nttr:
' Amerikanın Sesi,, nin türkçe neşriyatı stüdyosunda
Her akşam Türkiye saatiyle 19.15 te bavlıyarak yarını saat devanı edeıı “Amerikanın SesV'nin türkçe neşriyatının hazırlanması ve yayınlanmalında Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığına yedi Türk yardım etmektedir. Ne'v-York’taki “Amerikanın Sesi" stüdyosunda alınmış olaıı hıı resimde ön sırada oturanlar soldan sağa doğru şunlardır: Sadi Koyları: Terci)man-spiker; Nernıin Kııhhı: Türkçe neşriyat Genel Sekreteri; İsmail Torun: Tercüırıan-spiker ve Ned Kamaran: Spiker. Arka sırada bütün “Amerikanııı Sesi*’ programları Şefi Foy Kohler (sağdan İkinci) Türkçe Neşriyat Şefi iken Ankaradakl Amerikan Büyükelçiliği Kültür Ataşeliğine tâyin edilen Frederîck Latirner’e veda ederken görülmektedir. Arka sıranın solunda görülen Üç kişi program şefi Ali Kayaalp, muharrir Ralf Erişken ve Yazı İşleri Müdürü Mehmet Batıır’dıır.
Ölümünün 50 ncı yıldönümünde
Plevne kah
CİHAN askerlik tarihine, büyük [ bir zafer kadar şanlı olan, Plevne müdafaasını kaydettiren Gazi I Osman Paşa, 1832 de Tokat’ta doğdu. Yağcıoğulları denen fakir bir aileye mensuptu. Hayatını kazanmak üzere, çoluk çocuğu ile beraber, ts-tanbula gelen babası. Onu Beşiktaş Askeri Rüştiyesine verdi. Osman Nuri, Askeri Rüştiyeyi bitirdikten sonra (1844), Askeri İdadide okudu. Buradan Harp Okuluna girerek 1853 de mtilâzim (teğmen) rütbesiyle mezun oldu.
1853-1856 Kırım Harbi hazırlıkları sırasında, Mülâzim Osman Nuri Efendi de erkânıharp (kurmay) yetiştirilmek üzere ayrıldı ve Kümelideki orduya gönderildi. OsmanlI devletinin harbe girmesiyle ( 29 eylül 1853), Osman Efendi de muharebeye iştirak etti; Gözleve löpataria) savaşlarında (mart 1855) mühim yararlıklar gösterdi. Hizmetlerine mükftfaten birinci mülâzim, sonra da yüzbaşı oldu.
Kırım Harbi bittikten sonra îstan-bula dönen Yüzbaşı Osman Nuri E-fendi, Erkânıharblye Dairesine memur edildi (1857). Ertesi yıl Kolağası (1) oldu. 1859 da Anadolunun haritasını almağa memur edilen ve Bursa cihetinden işe başlayan heyete iştirak etti.
1861 de. Tesalya Yenişehrinde bulunan fırkanın kurmay başkanı oldu ve bu arada binbaşılığa terfi etti. Bundan sonra Cebel-i Lübnan’a tabur kumandanı olarak gönderildi. 1866 da Girid’e izam edildi. Burada gösterdiği değerli hizmetlerle Serdar-ı-ekrem Ömer Paşanın takdirini kazandı. Sı-rasiyle kaymakam (yarbay) ve miralay (albay) oldu (1868). Sonra Ye-men’e gönderildi. Yemen’deki savaşlarda büyük başarılar gösteren Miralay Osman Nuri Bey, terfi ederek Mirliva (general) oldu.
2 temmuz 1876 da Sırplar, OsmanlI devletine harp açtılar. Vidin komutanı bulunan Osman Paşa, bunu haber alır almaz Sırp hududunu geçti. Izvor tepelerini ve Zayçar kasabasını işgalde büyük başarı gösterdi; burada, ekserisi Rus komutanları-

ramanı Gazi Osman Paşa
Tarihte mağlûbiyetle bitmiş öyle müdafaalar vardır ki, bir zafer kadar şanlıdır. İşte Türkün, destanı bir hamasetle biten Plevne müdafaası da bunlardan biridir.
Gazl Osman Paşa
nın idaresinde bulunan Sırp ordusunu fena bir bozguna uğrattı (7 ağustos 1876). Bu muvaffakiyeti üzerine kendisine müşirlik (mareşallik) rütbesi verildi.
1877-1878 Rus harbi çıktığı zaman, Osman Paşa, yine Vidin'de bulunuyordu. Moskof ordusunun Ziştov’u geçmesi üzerine, Plevneyi (2) müdafaa emrini aldı ve 19 temmuz 1877 de Plevneye geldi.
Plevne dolayları Rus orduları tarafından sarılmıştı. Kasabanın bidayette yalnız Sofya yolu açıktı; sonra bu nokta da kuşatılıp tıkandı. Osman Paşa, önce Rus kuvvetlerini mağlûp etti; Birinci Plevne muharebesini kazandı. Fakat biraz sonra muhasır Rus ordusu, Rumen kuvvetlerde tak
viye edildi ve Osman Paşayı şiddetle tazyike başladı. Bunun üzerine Osman Paşa da Plevne sırtlarına çekildi: tam bir müdafaa tertibatı aldı, Plevne 250 bin kişilik bir düşman ordusiyle sarılmıştı. Osman Paşanın maiyetinde ise 60 bin Türk süngüsü vardı. Osman Paşa, en kötü şartlar altında ve çok üstün kuvvetler karşısında Plevneyi tam dört buçuk ay müdafaa etti; dayandı, kahramanca döğüştü. Osman Paşa, bu müdafaası esnasında bir taraftan yardım görmedi. OsmanlI sarayı, bu hamaset levhasının sade bir seyircisi olarak kaldı.
Rusların bütün teslim tekliflerini reddeden Osman Paşa, nihayet 15 a-ralık 1877 de bir çıkış hareketi yapmak istedi. Fakat sayıca kendi kuvvetlerine pok faik olan düşman ordusunun muhasara hattını yaramadı Siperlerde bir er gibi dolaşır ve dö-ğüşürken hain bir kurşun onu ayağından yaraladı. Elinde kalan bir a-vuç kahramanın beyhude yere kanlarını da dökmek istemiyordu. Ordusuna teslim olmak emrini verdi. Kendisi de Plevnenin - yaralı olarak içinde bulunduğu - küçük bir evinde, Üç Rus generali tarafından ziyaret ve esir edildi.
Şanlı Plevne müdafaasının Avrupa umumi efkân üzerinde husule getirdiği büyük akisler münâsebetiyle bizzat cepheye kadar gelmiş olan Rus Çarı II. Aleksandr. Plevnenin sukutundan sonra burada Osman Paşayı nezdine kabul ettiği zaman bu büyük ve kahraman müdafie:
— Sizi tebrik ederim. Plevne müdafaası askeri tarihin en güzel bir hâdisesidir. Kılıcınızı kendi memleketinizde gibi şerefle taşıyabilirsiniz!
Dedi; ona kılıcını iade etti ve kendisine hürmet gösterdi. Gazi Osman Paşa, esir olarak Harkof’a götürüldü ve oradalci esaret hayatında da ihtiram gördü.
Plevne etrafında ve sonra yakınlarında birincisi 20 temmuz 1877 de, İkincisi 30 temmuzda, üçüncüsü de 7-12 eylül 1877 de (ki, buna altı gün muharebesi denir) olmak Üzere üç muharebe cereyan etmiştir. Osman Paşa, bu üç savaşta da zafer kazanmış, Rusları yenmiştir. Üçüncü zaferi kazandıktan sonra kendisine “Gazi" unvani tevcih olunmuştur. Plevne muharebeleri Ruslara 55 bin, Rumen-lere 10 bin ölü ve yaralıya mal olmuştur. Türk ordusu ise 30 bin şehit ve yaralı vermiştir. Plevne müdafaası, cihan askerlik tarihine, kazananların değil; kaybedenlerin bir zaferi olarak geçmiştir.
Gazi Osman Paşa, mart 1878 içinde Rusyadan İstanbula döndü. Halk tarafından büyük bir tezahüratla karşılandı. II. AbdÜlhamid, onu doğruca saraya davet etti. Ertesi günü de Hassa Müşirliğine getirdi. 9 haziran 1878 de Mabeyin Müşiri oldu. 5 kasım 1878 de de, Mabeyin Müşirliği uhdesinde kalmak üzere, Seraskerliğe tayin olundu. 1885 senesine kadar bu vazifede kaldı. Seraskerlikten çekildikten sonra, Mabeyin Müşirliğini muhafaza eden Gazi Osman Paşa, 1897 Yunan Harbi sırasında müfettiş sıfatiyle Selâniğe gönderildi. Harpten sonra tekrar müşirlik görevlerine döndü ve bu vazifede ölünceye kadar kaldı.
Gazi Osman Paşa, yıllardan beri çekmekte olduğu göğüs darlığından 4 nisan 1900 (23 mart 1316) tarihinde vefat etti. Öldüğü zaman 68 yaşında idi. Vasiyeti üzerine Fatih türbesinin bahçesine gömüldü.
Gazi Osman Paşa, yüksek maneviyat sahibi, kahraman ruhlu bir asker, temiz ahlâklı bir insandı. Çocuklarına bile hürmetle muamele eden bir baba idi. n. AbdÜlhamid, onun koca bir memleketi dolduran şöhreti karşısında dalma ürkmüş, tevehhüme düşmüştür.
(1) Eskiden yüzbaşı İle binbaşı amamda ayrı bir rütbe (di. Şimdiki ön-yüzbaşıh^a tekabül eden bu rütbe. Balkan Harbinden ıtonra kaldırılmıştır.
(2) Plevne. Sofyanm 138 kilometre kuzey doğusunda 30 bin nüfuslu bir kasabadır. Bu meşhur mUdafaasiylc cihan harp tarihinde ver almıştır
Plevne i.iüdafaasından bir sahne
tıı»UIIIIWIİn«t İl •?•*!(* UM Ki l(Kntlllı(l*WÜ'-MHj«K».ıuır-^JiMwgîWauıw—
Dertlerimizden
BAKIM
BU bakım kelimesiyle ben, "ihtimam,, dan, herşeyin bakımmuan, iyi tutulmasından bahsetmek istiyorum. Fransızcadaki “Entreticn” ve almancadaki “Unterhaltung,, un i-fade ettikleri mânada bir "bakım,, kastediyorum. Bu mesele, bizim memlekette ehemmiyetle ele alınacak bir dâvadır gibi geliyor bana...

Bundan bir hayli sene evvel, An-karanın daha yeni, pırıl pırıl parlak; yepyeni olduğu devirlerde de oraya giderdim. Sonra İstanbula dönünce, burası bana yıkık, âdeta viran bir hal arzederdi. Kaldırımlar sökülmüş, taşları yamrı yumru; parmaklıklar kopmuş, parçaları çarpık, çurpuk; duvarları çatlamış. tuğlaları delik, deşik!. Dışardan bakınca bu muazzam şehir, güzel sahilleriyle adamın yü- | züne gülerdi ama, içerisi birazıcık “bakımsız,, gelirdi bana... Hep düşünürdüm: Ankaranın asfaltında çatlak yok, çukurlar yok, kaldırımında yamrı yumru yok; binaların da delik deşik duvarları yok... Parmaklıkları kopmamış yerinde, bahçeleri de tertemiz... Her taraf derli toplu, “bakımlı,, yepyeni! Darısı Istanbulun başına diye içimi çekerdim... Adeta Istanbulun hesabına kıskanırdım Ankarayı..

Eskiden Ankaraya sık sık giderken; bu defa arası biraz uzadı. Fena bir tabiatım vardır. Etrafıma hep alıcı göziyle bakarım. Üstünkörü ne bir iş görürüm; ne de etrafıma kayıtsız kalırım... İşte bu âdet sürüklemesiyle yine etrafımı etraflıca gözden geçiriyordum... Bu sefer, Ankara-mızla Istanbulumuz arasında bir benzerlik, Ankaranın da istanbula benzemek üzere olduğunu seziyordum! Ziraat Bankasının önünden geçerken başımı şöyle bir yukarı kaldırdım. Geniş saçakların kenarları çürümüş, parçalanmış, biraz daha böyle bırakılırsa döküm döküm olacak. Daha İlerde, başka bir binanın pencere kepenkleri yumrulaşmış, duvarları çatlamış.. Böylece bırakılmış.. Kaldırımlar çökmüş, çukurlar peyda olmuş, Yenişehrin yeni mahalleleri de “bakımsız,, eskimiş; bahçelerin parmaklıkları kopmuş, devrilmiş, boyunları bükük yerlere yatı-vermişler...

Yukarkl satırlar tesadüfen Ankara üstüne düştü.. Halbuki dâva bir bakım dâvasıdır ve umumîdir. Yoksa bir şehir, bir mahalle, b|r ev, bir dükkân meselesi değildir. “Bakımsız,, kalan her yeni şehrin bile, herşeyin olduğu gibi yeni kalamıyacağı, bir gün harap bir hal alacağı muhakkaktır. Yenisini yaptığımız her-şeye, mutlaka senelerce temiz kalması, çökmemesi için önceden bir “bakım’’ bütçesi de ayırmak lâzımdır. Bu her yerde, her işde şarttır.

Bir gün bu güzel îstanbulda merak edip dolaşırken, en mûtena caddelerimizde bile, başımızı kaldırıp şöyle bir etrafımıza bakalım: Mutlaka o koca apartman pencerelerinin dış tarafları yağmurla, rutubetle boyalarını kaybetmiş, kara tahtalar haline gelmiştir.
Şöyle idari işlerle ilgili resmi binalarımıza bir göz atalım, mutlaka duvarları dökülmüş, sıvaları çatlamış, çok kereler kırılmış bir pencere
Yazan : Kenan TEMİZAN
canıma kâğıt yapıştırılmıştır.... İçeriye girersek merdivenler kırık, par* makbklar sarsaktır... Kapıların tokmakları bazan da yoktur! Kocaman binaların, muazzam kapıları ekseriya boyalarını atmış, sanki metrûk bir haldedir... Bu muhteşem binaların abdesthanelerine girersek, ekseriya muslukları kopmuş, sifonu kırılmış ve böylece bırakılmıştır.
Bir gün, parklarımızdan birindeki kanapelere bakalım; Boyaları dökülmüş, kolu, kanadı kopmuştur. Bir gün, yenice sayılacak asfalt dediğimiz caddelerimizde ayak oynatalım; mutlak koca koca çukurlara saplanırız. Bir gün yeni gelmiş otobüslerimize binelim; camı kırılmış, nikel pencereleri paslanmış, file rafları yırtılmıştır... Evet bir gün, bir gün... nereye baksak hemen hepsi “bakımsız’^ kırık, yüzüstü bırakılmıştır.

Her işin, her şeyin mutlaka her zaman yenisini yapmak zordur. Ya para yoktur, ya mevzuat müsait değildir. Halbuki yeninin çabuk eskimemesini. dökülmemesini sağlamak hem daha ucuz, hem daha kolaydın Fakat bu mühim bir “hüner,, ve “sistem işidir. Eğer her sahada “bakım., meselesini yeni kuracağımız bir iş gibi ele alır ve bunu bir “prensip,, olarak kabul edersek işte o zaman apartmanlarımızın, pencerelerimizin cephesi de, içi de yüzümüze güler; kinle cama kâğıt yapışmaz, sıvaları çatlamış duvarlara, saçakları kopmuş damlara, kolu kanadı kopmuş kanapelere rastlamayız! Etrafımızın “ahengi,, terbiye sistemimiz üzerinde iyi tesirler yaratır; daha "derli toplu,, insanlar olmamıza yardım eder! Ve en mühlmmi; milli servet heba olup gitmez!.. Çünkü, “bakımsız,, lık yüzünden harap olan her şeyin yerine konması için sarfedilen paralar, sokağa atılan servettirI

Bu acı hakikatin, acılığı nispetinde önüne geçilir bir mesele olduğu muhakkaktır. Bu “bakım,, işine başka memleketlerde verilen değer o kadar büyüktür ki, belki bana bu satırları yazdıran; o muazzam bakım işlerinin; ihtimamın içimde yarattığı bir kıskançlıktır.
Ben, koskoca, saray gibi bina cephelerinin sabunlu sularla yıkandığını; muazzam banka binalarının, en alt bodrum pencere parmaklıklarının parlatıldığını, sokaklarda asılı kocaman lâmbaların, mütehassıs lâmba silicileri! tarafından sık sık temizlendiğini; apartman sahiplerinin pencerelerini her sene boyatmaya mecbur tutulduklarını, müessese ve dükkân cephelerinin mütemadiyen gözden geçirildiğini, umumî bahçe ve park sandalyelerinin her ilkbaharda boyandığını, tamir edildiğini, on sene bile işliyen otobüslerin, dün fabrikadan çıkmış gibi yepyeni tutulmasının sağlandığını ve daha neleri, neleri gözümle gördüğüm içindir ki, içimden gelen bir kıskançlık kıvılcımı bu yazımı ateşledi!
Her iş için önceden ayrılacak bir “bakım bütçesi,, sistemli ve programlı “bakım,, gayreti,, şehirlerin yüzünü gülüdürür ve partallığı da ortadan kaldırır.
Cemiyet terbiyesinde, milli servetin tasarrufunda büyük rol oynıyan "bakım,, meselesi üzerinde ehemmiyetle durmak yerindedir kanaatindeyim.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Sahnenin Dışındakiler
- 27 -
Kitaplarına ait yapmaktan, saat tamirinden ve İstanbula indikçe mezat yerlerinden öteberi eşya yahut yazma kitap almaktan başka hiç bir şey düşünmüyordu.
Her sabah muntazam şekilde gazetesini okuyan, misafirleriyle günün siyasetini münakaşa eden, kendisini Şûrayı Devlet âzalığmdan çıkartan İttihat ve Terakkiye düşmanlığı yüzünden gizli ve aşikâr muhalefet yapan bu adamın bir gün bana:
— Cemal, oğlum, Bosna - Hersek vilâyetinde vali kim şimdi? diye sorduğunu söylersem, Behçet dayımın ne cins adam olduğunu anlatmış olurum zannındayım.
Behçet Beyin, muhtelif meraklan arasında ciltçilik ile saat tamiri İlk safta gelirdi. Onun için köşkün onun oturduğu odalarında o ıç bayıltıcı çiriş kokusu hiç eksilmezdi. Vaktiyle mabeyin sofası olan küçük sofada ise küçük bir masa üzerinde saat tamirine mahsus âletleri ve çözülmüş saatler vardı. Hemen hemen semtte herkes bozulan saatini bu gayretli amatöre getirirdi. Kendisi de saat ve ayna meraklısıydı. Bu kısa boylu, hiç de güzel olmayan, daha ziyade eski elbiseleri, 131
sivri sakalı, behemehal kolalı gömleğiyle ve otomat tavırlariyle bir kuklaya henziyen adam kendisini her gün en aşağı otuz aynada seyrederdi. Yaşamadığı zamanını ise hiç olmazsa elli saat birden sayardı.
Bu saatlerin tıkırdılarının, bazı gecelerde yatağımın başı ucunda, çok uzaklardan gelen dalgalar gibi kırıldığını duyardım. Henüz hakiki manasını bilmediğim, fakat o tenha saat lerde her şeyin üstünde olduğunu ve her şeyi beraberinde alıp götürdüğünü hissettiğim acayip zaman dalgası... Çünkü hepimiz, her şey, dostluklarımız, kederlerimiz, sevinçlerimiz, Sablhanın kendisi olmak için çırpınışları, İhsanın kendi kendisini bir imtihana benzeyen konuşmaları, Atiye teyzemin, Talât Beyin, Şerife Hanımdan dinlediğim ümitsiz aşkları, Mahur bestenin, ben bıı hikâyeleri dinlerken hafızamda hakikaten meşketmişİm gibi canlanan cümleleri, Behçet dayımın ömrünün yalnızlığı, Süleyman Beyin türkülerinde Sablhanın işaretiyle benim için yaşamağa başlayan görmediğim. tanımadığım insanlar hepsi, daha bilmediğim, tanımadığım bir yığınlariyle beraber nereden, varlığın hangi sahillerinden koptuğunu bilmediğim bu dalgalarda idi.
O zaman yatağımda ürpererek doğrulur, kendi küçük ömrümü dolduran tesadüflerin en mucizelisini. Sahihayı, onu tanımak ve sevmek saadetini düşünürdüm.
Stendhal, bir hatıra kitabında “Saadeti atlayıp geçeceğim." der. Niçin bu hatıraları yazarken ben de onun gibi yapmadım. Halbuki başlarken niyetim böyle idi.
İşte bu gecelerin birinde üstüme yığılan bu zaman dalgaları arasında çırpınıp dururken birdenbire içeriki odadan bir tanbur sesi işiterek 132
doğruldum. Ses, evin içinde idi. Merak ederek odamdan çıktım.
Behçet Bey. benim odamın karşısındaki koridora açılan geniş odada yatıyordu. Ses odadan geliyordu. Koridora girince, odanın kapısının açık olduğunu gördüm. Annemin eniştesi gecelik entarisiyle kanapeye oturmuş, kısa kollariy-le bir türlü Jâyıkiyle kavrıyamadığı tanburunu zıplaya zıplaya çalarak, Mahur besteyi. Şerife Hanımın bana, karısının ağzına son nefesiyle beraber tıkadığını söylediği bu acayip eseri söylüyordu. Ses yavaş, fakat dokunaklıydı. Belki kanepenin öbür ucunda Atiye Hanımın gümüş çerçeveli büyükçe bir resmini görmeseydim, bir de Behçet Beyin yüzündeki o garip durgunluk dikkatimi çekmeseydi. o kadar ürpermezdim. Hattâ bütün bu hikâyeleri bilmiyen bir yabancı onu. gece yarısı bu halde görmüş olsaydı, şüphesiz gülerdi. Fakat ben her şeyi biliyordum.
Odanın bütün lâmbalârı yanıyordu. Ve Behçet Bey bu ışıkta, ölen karısının resmine, sevdiği, âşıkıyle beraber söylemekten hoşlandığı, onun ölümünden sonra tenhada kendi kendine' mırıldanarak bu ölüyü hatırladığı aşk bestesini okuyordu.
Musiki bitince Behçet Bey resmi eline aldı. Uzun uzun baktı. O anda düşündüğü şeyi bilmeyi ne kadar istiyordum. Nihayet başını salladı ve yavaş yavaş yerinden kalktı. Konsola giderek orada gözlerden birine resmi kilitledi. Fakat anahtarı üzerinde bıraktı. Sonra odanın ortasında yapacağını bilmeyen hir adam gibi durdu. Demin tanbur çalarken onu gören bir yabancının şüphesiz güleceğini söylemiştim. Fakat aynı adam, yatağına bakarken yüzünün aldığı ifadeyi görseydi, Behçet Beyi bir daha unutamaz, ona ömrünün sonuna kadar acırdı.
133
Behçet Bey kendi yatağından korkuyordu. Bu müthiş bir şeydi.
Nihayet kararını verdi. Odanın bir köşesinde üzerinde çiltçillk takımları duran masaya doğru yürüdü. Sandalyeye oturdu. Kalın gözlüklerini taktı ve kimbilir ne vakit sahaflardan aldığı, adını bile okumadığına emin olduğum eski bir kitabın dağınık formalarını* dikmeye başladı. Ben biraz daha bekledim. Belki daha fazla kalırdım; o kadar kendi içime dalmıştım ki... Fakat birdenbire gecenin sessizliğini saat sesleri yıktılar. Evin hemen her tarafından zaman kendini ilân ediyordu. Beyhudedir, diyordu. bütün bu ıstıraplar, unutmalar ve hatırlamalar, ben varken hepsi beyhudedir!
Yavaşça odama çekildim. O zamana kadar Behçet Beye gülünç ve biçare bir mahlûk gibi bakmıştım. Bunda da haksız değildim. Bu insan enkazını, kendi hatalarının bu biçare yıkıntısını herkes bu gözle seyrediyordu, Hattâ aile içinde ona en müsamahalı davranan babam bile bu yarım yamalak ve haç bir hümıet-siz dostluğu karşılığını beklemediği bir iyilik gibi ona bahşediyordu. Fakat bu gece onun sırrını yakalamış, bu biçare mahlûkun içini kemiren azabı, ıstırabı görmüştüm.
Behçet Bey ölen karısının resmine bakarken elbette bütün evlilik hayatım, evleneceği günlerdeki o bir bakıma haklı tereddüdünü, ilk günlerin hayal sukutunu, babasına varıncaya kadar karısını hir türlü ona lâyık görmeyen etrafın bilerek, bilmeyeıek kendisine yaptıkları fenalıkları düşünmüştü. Bunlar gibi Doktor Re-fiğln evlerine ilk geldiği günü, Atiye Hanımla yeniden Haşlayan dostluklarını, onu deli gibi kıskandığı anları, saraya jurnal verirken geçirdiği tereddütleri, bu jurnalin rakibinin şöyle 134
izzet ve ikballe — çünkü hünkârın âdeti böyle idi, — uzakça bir yere nefyini beklerken onun ölümünü haber aldığı anı, Atiye Hanımın bu haberi aldığı zaman çehresinin sararışım, yangından sonra, o vakte kadar her şeye rağmen, hatırını sayan, ilk zifaf gecesinde salıverdiği kahkahayı bütün ömrünce süren bir itaatle ödeyen bu kadının kendisiyle bir daha bir çift kelime konuşmamasını, evin içinde sessiz bir gölge gi-*>ı yaşamasını, hulâsa hepsini hatırlamıştı. Bütün bunlar korkunç, çok korkunç şeylerdi.
Fakat Göztepedeki tecrübem bununla kalmadı. O zaman on altı yaşında olduğumu söylemiştim. Gelişen uznyet yavaş yavaş bende de hükmünü sürmeye başlamıştı. Saint Angustirl’in dediği gibi ben de bazların “Kartaca" sini ister istemez tanıyacaktım. Nitekim, anlatmaya hiç de lüzum olmayan bir tesadüfle kadın vücudünü, ilk defa orada tattım. Bu. yirmi beş. yirmi altı yaşlarında genç bir dulla oldu. Fakat bana hiç bir şey söylemedi. Sarhoşluk geçer geçmez içimde garip bir acılık, bir nevi ıstırap başladı. Aşkın tecrübesini bazdan evvel geçirmiş olmam bana bu yolu vaktinden çok evvel kapatmıştı. Belki de onun asabiyle on gün yerine haftayı daha doldurmamışken istanbula, evime döndüm. Yolda hep Sabihaya artık lâyık olmadığımı düşünüyordum. Artık ona her zamanki gibi baka-mıyacaktım. Aramızda bir şey yıkılmış gibi geliyordu.
Bununla beraber herkesin geçtiği bir yoldan geçtiğimi çok çabuk anladım. Sabihayı hemen o akşam evinde gördüm. Ve her zamanki gibi konuştuk. Bu da ikinci tecrübem oldu. Fakat bu emniyet bile beni uzun zamanlar “faziletlerin en komiğ* olan,, iffetten ayırmadı.
*‘ ₺ (Devamı var)
135

YE Nî İSTANBUL
4 Nlean II
Sayfa 4
YURTTAN NOTLAR
Uyanık şehir - II -


man aaı r^Hnıı ■■■
> -V. .-
f S. •

** e,
„ W* Ortaokul
binası

muntazam yapılmış birbi-
Gayet rlne benzeyen evleriyle şirin bir kasaba hail arşeden tvriz Köy Enstitüsü, toprak damlı evler görmekten u-sanan göz ve gönülleri ilk bakışta fethediyor.
Kültür müesses el erimiz arasında memleketimizin sosyal ve iktisadi bünyesi bakımından gayesine en uygun görüneni kanaatimizce, köy enstitüleridir. Muhitindeki köylerden topladıkları çocukları, köyleri için nümune olabilecek bir sanat ve kültür olgunluğuna yükselterek yine köylerine gönderen bu müesseselerin hizmet ve faydalan şimdi yavaş yavaş anlaşılmaya başlamıştır.
Köy enstitüleri bulundukları coğrafya muhitinin tesirlerine tâbi olarak amelî çalışmalarını Ayarlarlar. Meselâ Karadenızde, denizin ucuna yerleşmiş olan (Beşlkdüzü Köy Enstitüsü) balıkçılığı nasıl ön plâna almışsa, bu enstitü de, faaliyetinin sıklet merkezini ziraat ve nıeyva bahçeciliği İşlerinde toplamıştır. Nazari malûmatla birlikte, kendi lojman ve tesislerini de yapabilecek derecede muhtelif sanatlar öğreten 650 tale-bell îvrla Köy Enstitüsünde kıymetli muallimlerle tanıştık. Karşılıklı konuşmamız neticesinde kanaat getirdik ki, bu işde de yalnız kuru bir idealle hedefe varılamıyacaktır. Dağ başlarında medenî ihtiyaçlardan ve hattâ basit bir meskenden mahrum bulunan öğretmenden her zaman (Namık Kemal aşkı) beklemek neticesiz bir ümitten ibaret kalacaktır. Bu itibarla köy enstitülerini fantazi bir kuruluş olmaktan kurtarmak ve muhitlerine daha faydalı olmalarını sağlamak için, her şeyden evvel bir insan olan, öğretmenlere maddi refahlarını hazırlayan bir istikbal va-detmeliyiz,
mümkün sağlanmış ait nok-
SPOR
Enternasyonal basketbol müsabakalarına
başlanıyor
Perşembe günü yapılacak karşılaşmalara Türkiye, Suriye, Lübnan takımları iştirak edecek
Memleketimizde ilk defa yapılacak olan enternasyonal basketbol maçlarına önümüzdeki perşembe günü Spor ve Sergi Sarayında başlanacaktın
Beş millet arasında yapılacak olan bu enternasyonal basketbol karşılaşmalarına Fransız ve İtalyanlar son dakikada gelemiyeceklerinl bildirdikleri İçin, bu temaslar Türkiye, Suriye, Lübnan millî takımları arasında olacaktır.
tstanbulun 500 üncü fetih yıldönümü dolayısiyle bu sene başlayıp 1953 yılında sona ermek üzere dört sene İlk tertiplenen bu enternasyonal basketbol turnuvası için gelecek olan Suriye ve Lübnan takımları iki aydır muntazam bir şekilde çalışmaktadırlar. Fransız ve İtalyanlar her nedense bu turnuvaya girmekten imtina etmişlerdir.
Türk milli basketbol takımı da 15 günden beri Çapa Erkek Lisesinde kampta bulunmaktadır.
Sergi ve Spor Sarayında yapılacak olan bu maçlar için hazırlıklara şimdiden başlanmıştır. Müsabakaların yapılacağı Spor Sarayına portatif zemin konmuştur.
Türk millî basketbol takımımızın antrenman vaziyeti yerinde olııp kampta bulunan bütün basketbolcu-lar muntazam bir şekilde çalışmaktadırlar. Fenerbahçe baaketbolcuları İle yaptıkları iki antrenmen maçını 52-36 ve 50-37 kazanmıştır.
Türk millî basketbol takımı şu o-yuncular içinden seçilecektir:
Hüseyin öztürk, AH Uras, Yalçın Granit, Erdoğan Partener, Yılmaz Gündüz, Cemil Sevin, Ayduk Noray, Erol Erkıvanç, Avram Borakas, Hafim Tankut, Altan Dinçer, M. Ali Yalım, Celâl Tezışler, Vedat, Candaş Tekeli, Avni Angun.
Memleketimizde İlk defa yapılacak bu enternasyonal basketbol turnuvası merakla beklenmektedir. Şurası muhakkak ki, iyi bir şekilde çalışan takımımızın kendi seyircileri Önünde güzel bir derece alacakları beklenmektedir.
ORTAOKUL:
Tren istasyonundan şehre uzanan tek güzel caddenin sağ köşesine o-turtulan ve haricen bir üniversite binası kadar muazzam görünen Ereğli Ortaokulu, ihtiyacın çok fevkında bir ölçü ile hazırlanmış ve bir çok yerlerde olduğu gibi daha ziyade halktan bilvasıta alınan (mecburi te-berrularıla meydana getirilmiştir.
İnşa plânına göre henüz tamamlanamamış bulunan bu binaya, geçen sene teknik bir heyetin 650 bin lira kıymet takdir etmiş olduğunu yaptığım tetkikatta öğrendim.
Yirmi bin nüfuslu bir kasabanın ortamektep ihtiyacı için düşünülen bu muazzam bLnanın bugün içinde, konferans, müsamere, jimnastik, kütüphane, müzik ve laboratuvar gibi ders ve umumî toplantılara mahsus bir tek salonu yoktur. Hattâ tedrisata başlanalı üç sene olduğu halde e-lektrik tesisatı henüz yapılamamış ve teshin vasıtam olarak kömür eobası bile tedarik edilememiştir.
Buna mukabil halktan olan yardımın âzumisi de olmasına rağmen binaya
sanlann ikmali için gereken para bulunamamıştır. Mektep idaresinin, talebeler hakkında yapacağı bir konuşma için, talebe velilerine gönderdiği davetiyelerine (hiçbir suretle bağış talebinde bulunulmayacak) gibi bir kayıt koymuş olması, burada da hamiyet hislerinin boş yere harcanıp tüketilmiş olduğuna bir delil sayılabilir. Mahaza muhtelif yerlerde gösteriş ve alâyişe kapılmak suretiyle halkın maddi kudretini israf edenlere rastlanmış ve otuz bin nüfuslu bir şehre, mahalli belediyenin bakım masrafını bile karşılayamıyan, muazzam parklar yapılmıştır. Halbuki ihtiyaçları sıraya koymak, eski bir tâbirle ehemmi mühlmme takdim etmek ve bilhassa ihtiyacın hakikî ölçüsünü tesbit etmek suretiyle bu gibi inşaata başlanmış olsa hem yarı yolda kalmak tehlikesi başgöstermiş olmaz, hem de o muhitte yaşayan insanların iktisadi gücü ve sevgi hisleri boş yere zedelenmemiş olur.
46 kız, 117 erkek öğrencisi bulunan Ereğli Ortaokulu, saçları hayat tecrübeleriyle beyazlaşmış bir müdürün İdaresinde ahenkli bir mesai yapan münevver, genç öğretmenler kadrosuna sahiptir. Burada bulunduğumuz müddetçe kendileriyle sık sık temas ettiğimiz bu kıymetli kadronun, ölçüsüz mektep binası içinde, ölçülü bir tedris sistemi tatbik ettiklerini memnunlukla müşahede ettim. Muhitin sosyal bünyesi üzerinde müspet tesirler yaratan ve memlekette kültür standardını yükseltecek olan ortaokulları köylerimize kadar uzatabildiğimiz ve onları köy çocuklariyle doldurabildiğimiz gün, Büyük Atatürkün söylediği (muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak) hususundaki müşterek idealimizi gerçekleştirmiş olacağız.
KADIN * EV * MODA
için yazlık külot
Patates kızartmasını
İlkbahar kürkleri
MODA her şeyi önceden görür: kışlık elbiselerden baharda nc gibi yenilikler meydana çıkacağı hemen hemen belliydi. Pariste büyük kürkçülerde ilkbahar kürkleri teşhir edildi. Tabiatiyle kürklerin hepsi küçük ceketler, eşarplar halinde kullanılmakta. Her renkte rönar başta geliyor. Herminler, hafiflik ve zarafetiyle, tuvakar düz mantolar halinde çok giyiliyor. Siyah ve parlak brelzwantz, kumaşla karıştırılarak nefis modeller meydana getiriyor.
Gece için, mevsimin büyük yeniliğini teşkil eden mavi vizon, uzun bir eşarp halinde teşhir edil-dİ. Gecelerin kraliçesi, beyaz herinin lame elbiseler üzerinde kap halinde giyiliyor.
Fakat muhakkak ki, en çok alkışlanan ve göze çarpan dışı beyaz herminle kaplı uzun bir vizon tiyatro mantosu olmuştur. Böyle bir mantosu olan insan, havanın hiç bir zaman sıcak olmaması İçin dua eder herhalde! Vizondan astan olan samur mantoyu da görecek miyiz acaba?
Uzun kollu ceketlerle, kısa eldivenler ve çok süslü şapkalar giyiliyor. -Eşarp, yahut kısa kollu ceketlerle de uzun ve pembe, yeşil, sarı, mavi gibi orijinal renkli uzun eldivenler tercih ediliyor.
Küçük çocuklar
e
HİKÂYE
İngiltere - tskoçya mîllî futbol maçı
Londra, 3 7-A/P.)’ — Bugün açıklandığına göre, İngiltere . İskoçya tnilU futbol maç;l İS nidanda Glaa-gow’da yapılacaktın
Küçük kızların kışın elbiselerinin altına giydikleri pantolonlar yaz için İdeal jüpkülot vazifesini görür. 3 yaşındaki kızlara çok yakışacak olan bu model, pembe veya açık mavi kotondan örülmüştür. Kolayca yıkanabilen ve pratik olduğu kadar zarif olan bu külot. 3,1/2 numaralı şişler kullanarak pirinç örgüden yapılmıştır. (Ök sıra, 1 ters 1 yüz, 2 nel sıra tersinin üzerine yüz, yüzünün üzerine ters gelmek suretiyle örülür.)
ÖN : Bacak arasından başlamak suretiyle şişe 36 ilmek alın, her kenardan 9 defa 6 ilmek arttırarak 114 ilmek elde edinciye kadar ilerleyin. 5 crn. düz ördükten sonra, 43 ilmek pirinç örgü, 2 ilmek jerse (1 ters 1 yüz) 54 İlmek pirinç örgü, 2 İlmek jerse ve 43 İlmek pirinç örmek suretiyle her 3 cm. de 2 ilmek beraber alarak bir eksiltme yapın. Jerse ile örülmüş kenarlarda da 4 ilmeği beraber alarak 2 eksiltme, her uçta da 2 cm. de bir 10 defa bir İlmek almak suretiyle eksiltmeler yaptıktan sonra elimizde 100 ilmek kalır. Düz örgü ile, kenarlardan 2 cm. lik jerse kısımlar bırakarak, yanlarda 29 cm. kalıncaya kadar örmeye devam edin. Sonra kapatın,
ARKA : Bacak araları için 36 cm. ilmek alın. Her kenardan 10 defa 5 İlmek ve her iki sırada bir, 4 ilmek arttırarak örün -öndeki gibi- elimizde 114 cm. olacak. Gene öndeki gibi eksiltmeler yaptıktan sonra elimizde 100 ilmek kalacaktır. 28 cm. ye kadar düz örerek ilerleyin. Kenarları ölçün: sonra 94 ilmek Örün, çevirin; 86 ilmek örün, örgüyü döndürün, 78 ilmek, gene döndürün; 70 ilmek örün ilh., elimizde 20 ilmek kalana kadar her sıranın sonunda 8 ilmek eksik örerek elerleyin. Elinizde kalan 100 ilmeğin Üzerine tekrar İki sıra örün, sonra düz olarak kapayın. Ütüden sonra parçaları birbirine dikin. Bacak aralarına kauçuk bir parça dikilecek o-lursa isabetli olur.
biliyor musunuz?
I

Centilmenin müdahalesi
Yaren: Jean Caubet
p
jriclip
meyda-etmlşti
yapmış-kadeh şampanya fırsatını arıyor-kaba bir adam kadının yanına
Çeviren: Ayşe NUN
Tercihan zeytin yağı veya nebati yağ kullanınız. Erimiş yağın veya zeytin yağın hacmi tavanın yarısını doldurmalıdır. Aksi halde çok az bir miktar patates kızartabilirsiniz. Tavanın yansından fazla yağ koyacak olursanız, yağın taşarak alev alma tehlikesi vardır.
Patatesler ne şekilde kesilmiş olurlarsa olsunlar, bunları tavaya koymadan önce bir besle iyice kurulayınız.
Kullandığınız patateslerin çürük olmamasına, kaplarınızın da çok temiz olmasına ayrıca dikkat edin.
ERUYA yaptığım ilk seyahatti. Otelin (barında bir şlyo şampanya ısmarlamış, • oturuyordum. Derken sabahleyin uçak meydanında nazarı dikkatimi çeken bir genç kadın girdi, etrafına bakındı. Benim yanımdaki masadan başka boş masa yoktu. Oturdu. Merak ettim, garsonu çağırıp:
— Bu hanını kim? diye sordum
• — Bilmiyorum, efendim, sorayım, dedi.
Genç kadın bonl uçak nında da o kadar meşgul
kİ, pasaport ve gümrük muamelelerini yarı rüya halinde tim. Üat üste İki içtim. Konuşmak dum. Birdenbire önümden geçip
oturuverdi. Kısa boylu, çirkin bir adamdı. Herif kadına çıkışmaya başladı:
— Çoktan beri bu fırsatı bekliyorum, bugün artık serbestsiniz, 3ola.
Genç kadın bu fırsattan hiç de memnun görünmüyordu. Çenesi titriyor, sert bir edâ ile:
— Villargafl. beni bırakın, gidin, diyordu.
Villargas bîr kahkaha atarak:
— Gideyim mi? Neden gideyim ve nereye? Sizi bulduktan sonra, bırakmam artık! diye bağırdı.
Barda herkes dönüp ona baktı, Genç kadının benzi atmıştı. Rezalet çıkmaması için uğraştığı besbelliydi. Bu kaba heriften kurtulmak için çare arıyordu. İkide bir bana bakıyor, yalvarıyor gibiydi. Ne güzel, ne tatlı bir bakışı vardı. Üçüncü bir kadeh yuvarlayıp yerimden fırladım. Adama:
— Affedersiniz, dedim, karışmak bana düşmez ama. bu hanımı rahat bırakın. Yoksa...
— Yoksa ne? Döğüşmek mİ istiyorsunuz. Burada olmaz, azizim. Hem sen hiç merak etme, yine görüşürüz. diyerek uzaklaştı gitti.
Ben de yerime döndüm. Bu ufak hizmetimin karşılığını bekler olmamak İçin, kadına arkamı düm. Fakat o bana yaklaştı elini uzatarak:
— Teşekkür ederim, dedi.
Konuşmaya başladık. Bana yatını anlattı, 16 yaşındayken
ellilik bir adama vermişler. Kocası bir kaç ay evvel ölmüş. Villar-gas ise altı aydan beri peşini bırakmıyormuş. evlenmek İçin ısrar ediyormuş. Gecenin geç vaktine kadar dertleştik. Sevimli, neşeli bir kadındı.
Ertesi günü bana şehri gezdirdi. Mesuttum. Villargas bizi uzaktan gözledi ve gece barda yine Şolaya yaklaşmak istedi. Yine müdahale ettim. Bu müdahalenin gururumu okşıyan bir tarafı vardı.
Hafta, bir rüya gibi geçti. Şolaya adamakıllı âşık olmaya başladım. Fakat işlerim uzun zaman o şehirde kalmama mâni oldu. Bir gün derhal Valparalsoya hareket etmek üzere bir telgraf aldım.
yonluk bir iş peşindeydim. Llmaya döndüğüm zaman, Solayı orada bulamadım Otelci cüzdanımı bulduğunu, fakat İçindeki 50.000 frankın çalınmış olduğunu bildirdi. Polise haber vermek istiyordu. Başardığım yeni İşin haşmeti karşısında 50.000 frank ne idi ki! îş polise düşerse. İzahat vermek, koladan bahsetmek İcap edecekti. Müracaat etmemeyi tercih ettim. Sola ile birlikte Villargas da yok olmuştu. Her hakle yine peşine takılmıştı.
Fona bir gün geçirdim. Şolanın bana hır mektup bırakmadığına şaşıyordum. Allahtan işlerim beni Bolivyaya çağırdı. Şolayı unutmak için elime fırsat geçtiğine seviniyordum. Fakat onu hiç bir zaman tamamen unutamadım.
Bir sone sonra, ismini unuttuğum küçük tir kış sporları mahalline gittim. Oteller hıncahınç dolu idi. Nihayet bir çiftin oturduğu bir evde bir oda tutmamı teklif ettiler. Zaten bu çiftin ev kiracını ödeyip ödlyemlyeccklorı şüpheliymiş. Ev temizdi, vakit do geç olduğundan. kabul ettim ve odama kapanıp yattım. Gece yarısı şiddetli bir münakaşa sesleri ile u-yandım. Üç gün aynı çatı altında yaşıyacağım çiftin yüzünü merak ettim. Kalktım, sabahlığımı giyerek. kapıyı araladım. Gördüğüm manzara karşısında bağırmamak için kendimi 2or tuttum; Sarışın bir genç, bana sırtlarını çevirmiş olan Sola vo Villargas ila kavga ediyordu. Evvelâ VHlargashn muradına erdiğini, Şola ile evlendiğini tahmin eltim. Fakat barışm gencin söylediklerini duyunca, 1te-cî surette aldatıldığımı anladım. Villargas hop aynı şekilde hareket ediyor, Solaya kabaca çıkışıyor tâ ki bir centilmen bu güzel katft-na yapılan fena muameleye fa-hammül edemeyip, kadım himayesi altına almayı bir erke vazifesi bilsin. Sonra Şola ce
menle meşgul olurken, Villargas cüzdanının işini görüyordu. Fakat bu gefer mesele kolay kolay kapanacağa bonzemiyordu, Sarışın genç çileden çıkmıştı.
Cips patates:
Patatesleri, mümkün olduğu kadar ince yuvarlak yuvarlak kesin, (Mağazalarda bu iş için huaittl bir âlet satılıyor). Yuvarlakları birbirinden ayırarak kurulayın, yağı iyice kızdırın, patatesleri İçine atmanızla çıkarmanız bir olsun. Sonra tuzlayın
Saman şeklinde patates:
Dostlarınca itinalı bir yemek ı veriyorsanız et veya tavuk kızartmasının yanma kızarma saman seklinde patates koyarsanız çok makbule geçer. Yapması gayet çabuk ve kolaydır. Hususi bir d-1 letle patatesleri ince uzun kesin. Öyle ki, boyları küçük erişteleri andırsın. Kızgın yağın içine atın ve hemen çıkarın. Biraz kuruduktan sonra tuzlayın. I

gibi dön-ve
ha-onu
Bir çok bekârlar gibi ben de çok dağınık bir insanım. Uçağın kalkacağı anda cüzdanımı ceplerimde aradım, bir türlü bulamadım. Allahtan pasaportumu otelciye bırakmıştım. Cumaya döneceğimi zannediyordum. Soloya yazdığım bir mektupla bir kuyumcu dükkânının önünden geçerken beğendiği bir kolyeyi göndermiştim. Fakat Valparalao’da zannettiğimden daha çok kalmam icap etti. Bir kaç mil-
V
İdi kİ mağa-
Afettir, belâ-On beş daki-
Bileyim ki çaresini
öte-
Ha-
hiç
bir

tereddüt etti. Sap-etmemek İktiza et-
şeyi zahmetsiz öğrenirsin. Benim cleıllere, endişelere, Ümitsizliklere Anladın mı? Hoşnut musun? titredi ve kendi kendine:
bir şeyden! dedi. Hakikatte, vermediği şey varsa o da hayattı, ayağa kalkıp mağaranın içinde başladı. Kasım da peşinden gitti.
9
liiyiik Sihirbaz
ASYA HÎKAYELERİ
Kasım bir çok memleketten, ıssız çöllerle kalabalık ülkelerden geçti; bazı yerlerde İnsanca kabul gördü; bazılarında fena karşılandı; şehirlere girdi; Herat’m, ondan sonra büyük Kâbll’in sokaklarını dolaştı. Fakat her şeye karşı tam bir ilgisizlik duymakta idi. Hattâ gerçekten yaşamakta olduğu dahi iddia edilemezdi. Benliğini saran o çifte iptilâ, o çifte galeyan onu, toprağın seviyesine, herkesin alâkaları seviyesine indirmez olmuştu sanki. Seyahat ediyordu ama rüya içinde, yalnız rüyasını görmekte idi. Yer yüzünden yükseldiğine göre ayağı yere basması mûcîze sayılırdı!
Kâbil’e varıp, bir kaç katlı kâgir evleri bulunan o meşhur şehrin görülmeye değer yerlerini bile gezmiyerek, durmaksızın yoluna devam etti ve yine bir kaç gün yürüdükten sonra Bamyan mağaralarına geldi. Dervişi orada bulacağına emindi. Gerçekten, mağaralardan iki yahut üçünü aradıktan sonra dervişi gördü: Bir taşın üstüne oturmuş, Asasının uciyle toprağın üstünde hatlar çizmekle meşguldü: Fala baktığı anlaşılıyordu.
Hintli, başını çevirmeksizin, pek dikkat çekici olan ahenkli sesiyle:
—Allaha hamd-ü senâ olsun! dedi. Kullarına hayret etmemek, hiç bir zaman hayret duymamak imkânını vermiştir. 1 Gel, oğlum, seni günün tam bu saatinde bekliyordum, tş-te geldin! Gayretine aferin; o gayret pek saf, pek temizdir; gönlün de pek yüksek; bunu ben keşfetmiştim. Senden ancak iyilik, fazilet, muavenet umulur. Fakat bilmem neden, işlerimiz bir takım anlaşılmaz engellerle karşılaşıyoruz!
Mirza Kasım hürmetle İlerleyip şeyhin e-linl Öptü. Fakat fikirlerine dalmış olan derviş gözünü bile kaJdırmıyarak toprağın üzerine çizdiği ve yer yer değiştirdiği hatlara bakmakta devam etti. Genç adam onu hüzünlü bir saadetle seyrediyordu. Artık yalnız değildi: onu kendine göre seven, İtibar edan, güvenen bir insanın yanında idi. Mümkün olsa dervişi kucaklıyacak, bağrına basıp öpecekti. Lâkin buna imkân yoktu; Kasım İçinden gülümsiyerek bu fikirden vazgeçti ve üstadına ses çıkarmadan, şefkatle baktı; anlı-yamadığı, akıl erdiremediği düşüncelerini kesmekten kaçındı, Hintli nihayet başını kaldırıp arkadaşına uzun uzun baktı;
— Vakit geldi, dedû İşimizi göreceğimiz yer de burasu Artık bavlıyacağız. Ne olursa olsun ümitten aynlmıyalım. Her şeyi umalım!


Yazan : A. de Gobineau
S____________________
Çeviren : Reşat Nuri Darago
__________________________r
— Dolarlarımı ver» diye bağırıyordu.
namussuz,
Kasını sordu:
— Ne arıyorsunuz? Ne bekliyor, ne istiyorsunuz ?
Hintli:
— Bilmiyorum, diye cevap verdi. Benim istediğim, bilmediğim şeylerdir. Bildiğim şey pek çok; fakat ötesi lâzım. Her şeyin mânası lâzım. O mânaya varınca paylaşırız; benim geçtiğim o bitmez tükenmez yollardan geçmeden her uğradığım düşmezsin.
Kasım
— Ümitsizliğe düşmemek mi? Acaba? Ben onun kadar çekmedim mi?
Fakat ne de olsa şeyhin sözleri onu sü-ıdlklüyordıı. Kalbi canlanıp attı; kendi hesabına da ümide koyuldu, ömrünün gayelerinden birine kavuşmak üzere idi; ve bir an için kini unuttu:
— Haydi! diye haykırdı. Yürüyelim! sırım! Sizinle beraberim!
Derviş sordu:
— Korkmuyor musun?
Kasım;
— Hiç kıymet Derviş
dolaşmaya Her ikisi de toprağın derinliklerine daldılar; Az sonra karanlığın içinde yürüdüler. Ses çıkarmıyorlardı. Bir kaç dakika geçmişti ki, el yardımiyle yürüyen Kasımın parmak uçları bir kayaya değdi; dervişin de kayayı yokladığını gördü, Etraflarında yeraltı çöküntülerinden toplanmış taş kümeleri yükselmiş bulunuyordu. Derviş içini çekiyor, nefes alıp yine İçini çekiyordu. Kasım, şeyhin kayayı oynatmaya çalıştığını gördü. Fakat derviş, birdenbire onu bileğinden yakalıyarak geriye
doğru, gün gören bir noktaya çekti ve:
— Sende işimizi bozan bir şey var! diye haykırdı. Gördüm artık, eminim bundan! Doğru ve sadık kimsesin, iyi bir adamsın. Lâkin var bir şey! Nedir bilmem! Sen kendini bu işe gereğince vermedin! Söyle!- İtiraf et!
Kasım tltriyerek cevap verdi:
— Doğrudur, doğru. Affedin beni. İstediğim gibi olamadım.
Derviş hiddetli bir eda ile yine bağırdı-
— Nedir? Ne var? bulayım. Korkma, söyle!
Mirza Kasım bir an sarı kesilmişti. Tereddüt
tlğini anladı. O, dünyanın karşısında değil, korkunç bir sonsuzluk ve hudutsuzluğun karcısında bulunuyordu.
— Gönül vermişim, dedi.
— Kime?
— Emineye.
— Vah zavallı!
Hintli derviş ellerini birbirine, kenetleyip, sanki ifadesi mümkün olınıyan bir acı içinde kaldı. Nihayet konuşmaya gayret ederek:
— Benim işime pek yanyamazsın, dedi. Niyetin iyi ama felce uğramış. Burada serâzat bir ruh ister. Sen ise serbest değilsin. Halbuki sende kötülük adına bir şey yok; bana lâzım olan kimse idin. Belki daha bir şey yapabilirsin. Ben geri dönmiyeceğim... İstediklerimin hepsine sahip olacağım. Ama ne pahasına!... Fakat sana bir şey yok. Hiç bir şey yok, anladın mı? Kabahat benim değil; senin de değil. Ah, kadın... Kadın yok mu! Lânet olsun kadınlara! Mahvımızdır onlar, dır! Haydi yürüyelim, dönelim, ka sonra geç kalmış olacağız.
Derviş sözlerini bitirmekte ranın ağzında bir ses:
— Gel, Kasım, gel! diye bağırd.
Kasınım bütün vücudunda bir ürperme
peyda oldu. Sesi tanıyor gibi idi. Fakat Hintli onu şiddetle yakalıyarak sürüklemeye başladı ve haykırdı:
— Dinleme! Dinlersen her şey mahvolacak.
Lâkin ses yine yükseldi:
— Gel, Kasım, gel!
Kasım ûdeta çıldırmış gibi idi. Sesi büsbütün tanımıştı artık; ama şeyh onu hâlâ sürüklüyor ve bağrıyordu: !
— Sakın dönme, dinleme! Peşimden gel. öleceğimi biliyorum. Bari bulayım da öyle öleyim!
Kasım kendini koyuvermişti; mukavemet etmiyor, sürükleniyordu. O, şimdi, hem şeyhe karşı duyduğu sevgiye, hem de içim kurcalı-yan ateşli, şiddetli meraka tâbi idi. Çağıranın kim olduğunu bildiği halde artık tek bir arzu, tek bir irade taşıyordu ki o da, bu korkunç sırra kavuşmaktı. Birdenbire kendini, demin parmakları ile ellediği kayanın önünde buldu.
Hintli, Kasımı kayanın bir girintisi içine İterek:
— Burada dur, dedi. Evet, şurada. Tehlike daha azdır. Şimdi artık her şeyi öğreneceğimi biliyorum, hissediyorum.
Kasım onun yine inlediğini, bir şeyler itip kaktığını, bir şeye vurduğunu işitti.
Aynı zamanda derviş, tamamen yabancı bir dil kullanarak okuyup üflemeye başlamıştı. Boğazın derinliklerinden çıkan bu sözlerin tesiri her halde kati olacaktı. 1
Ve gerçekten, mağarada birdenbire müthiş bir gürültü koptu. Kasım taşların kımıldadığını. toprağın oynadığını duydu; dayandığı kaya parçası sanki elinin içinden kayıp gitti.
Müthiş bir yıkıntı sonunda mağaranın üstü açılmış, Kasımın bulunduğu yere her taraftan ışık akıyordu şimdi. Genç adam bakındı, fakat dervişi göremedi; o hakim ve kudretli sihirbazın bir an önce bulunmuş olması lâzım gelen yerde, bütün insan kuvvetinin oynatamıyacağı kadar ağır bir enkaz yığını yükseliyordu.
Fakat artık gün ışığına kavuşmuş mağaranın ağzında Kasım, kendisine kollarım açmış olan ve sapsan, titrlyen Emineyi gördü. Ona doğru koştu, kucakladı; uzun uzun baktı; Evet, kendisi idi. Emine Kasımı beklemeye razı olmamış, arkasından yola çıkmış, peşine düşmüştü. Artık kocasını tekrar bulmuştu; bir daha salıvermedi.
_ SON —



yapışmış,
Villargas’ın yakasına boğmak üzereydi. Benim müdahaleme imkân vermeden, Villargas kendini kurtardı ve iki el ateş etti. Sarışın genç ellerini kamına dayıyarak yıkıldı. Şola avaz avaz bağırıyordu. Vlllargas’ı yakaladım, iyice dövdüm. Ondan öc almaktan bir hayli zevk duydum. Yere yıkıldığı zaman, Şolayı kolundan tutup dışarıya ittim.
— Kaç, burada mesele çıkacak, dedim.
Yüzüme bakarak:
— Kinıbilir benden ne kadar nefret ediyorsun, dedi.
— Uzun etme, kaç.
— Teşekkür ederim, dedi ve beni öpmek istedi. Gitmeden 50 dolar borç almayı da unutmadı.
Bu mesele az kaldı başıma belâ oluyordu. Bin zahmetle işin içinden sıyrılablldim. Buna rağmen Şolayı altı ay müddetle Güney A-merikada aradığımı utanarak itiraf ederim. Size gezdiğiniz yabancı memleketleri sevdiren kadınlar vardır. Yazık ki, seyahat acenteleri bu cins kadınları turiste baş belâsı olmıyacak şekilde kullanmasını bilmiyorlar.
f •
Anî itiraf
Memuriyet istemek üzere devlet müesseselerlnden birine müracaat e-den Dubreton’a yazılı bir kaç verirler. “Hiç hapis oldunuz ı
sualine Dubreton “hayır!” diye yazar. “Evet diye" cevap verenlere aît olan “niçin" sualine; namuslu Dubreton “hiç yakalanmadım" diye cevap verir.
Hicrî
C. Ahir
16
1369
VAKİT
1950
NİSAN
Güneş Öğle İkindi
Akşam Y atsı
İmsak
Rumî
Mart
4
Salı
22
1366
VASATİ
EZAM i
5.33
12.17
15.54
18.37
20 11
358
11.02
5.41
0.18 12.00
1.34
9.22
StYASl İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ t FARUK A. 8ÜNTER Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden ;
Sucld ÖGET
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞÎRKETÎ MATBAASI
İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamızdaki İktisadî başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına aittir.

4
4 Nisan 1850
y h n t İstanbul
Sayfa ö
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
Pamuk standardizasyonu
ve eksiklerimiz
Ham ve mamul dokuma maddelerine dair haberler
Dünya piyasasından geçen haftanın akislerini veriyoruz
ANKARA ve İzmirdcn gelen haberlere göre önümüzdeki mevsim başından itibaren Pamuk maddesi de standardize edilerek ihracı kontrole tâbi tutulacaktır. Alâkalı makamlar buna ait hazırlıkları tamamlamakla meşguldürler. Böylelikle tiftik ve yapağıdan sonra, üçüncü bir dokuma ham maddesinin ihracı devletçe evsaf bakımından teminat altına alınacaktır.
Pamuk, Ege ve Çukurova başta olmak üzere yurdun bir çok yerlerinde istihsal olunan bir maddedir. Doğuda İğdır ayrı bir bölgedir. Fakat Malatyadan itibaren cenuba,’ Sakar-yanuı iki yakasında yer yer batıya doğru pamuk yetişmekte ve Antalya İle civan arasında gün geçtikçe gelişmektedir.
Geçen sene yıllardan beri görülmeyen bir bereket senesi idi. Resmi rakamlar bu rekolteyi bir yıl öncesiyle kıyaslayarak şöyle tesbit ediyor:
1948 (Ton) 1949 Çukurova ve
cenup vilâyetleri 37.500 64.000
Ege 17.000 28.000
Diğer bölgeler 3.000 3.000
Türkiye rekoltesi 57.500 95.000
1949 yılına gelinciye kadar en bol istihsal senesi 194(T tır ve o sene 77115 ton pamuk elde etmiştik. İstihsal hedefi olarak ötedenberi ileri sürülen rakam ise 500 bin balya, yani 100 bin tondur.
Memleketimizde pamuklu sanayii, endüstrimizin en ileri giden şubesidir. Bu sanayiin pamuk istihlâki için verilen resmî rakam yılda 45149 tondur.
Demek oluyor kİ rekoltemizin az veya çok olmasına göre, pamuk mahsulünden İhracata ayrılabilecek bir kısım daima mevcuttur. Ve böylece pamuk hem iç ticaret hem de dış ticareti alâkalandıran ve senede müstahsile 100 ile 150 milyon lira arasında gelir sağlayan baş mahsullerimizden biridir.
Bu itibarla pamuk maddesinin sürümünü temin edecek her hareketi tasvip ve teşvik etmek yerinde bir vazifedir.
Kaldı ki böyle bir himmete ihtiyacı mu da büyüktür. Bugüne kadar yapılan pamuk ticaretimizde içeride olsun, dışarıda olsun, ihtilâflar eksik olmamıştır. Cins, itibariyle malın karışık olarak balyalanması, balyaların içinde yağmur yemiş ham malların, çırçırlamadan artmış döküntülerin ve hattâ pamuk olmıyan pek çok yabancı maddelerin zuhur etmesi İç pazarlarda fabrikalarımızı.
Birleşik Amerikanın yeni İktisadî siyaseti
Amerikan iktisadiyatı, ithalât ve ihracat arasındaki
5 milyar dolarlık açığı karşılamış bulunuyor
Key West, 3 A.A. (AFP) — Tru-man, özel yardımcılığına, tâyin ettiği eski ordu bakanı Gordon Gray'i. ye-ni Amerikan iktisadi siyasetini tanzimle vazifelendirmiştir. Şimdi yürürlükte olan İktisadî siyaset Birleşik Amerlkaya çok pahalıya malol-maktadır. Bu tâyini bildiren mektubunda Truman Amerikan iktisadiyatının hail hazırda ithalâtla ihracat arasındaki farktan doğan 5 milyar dolarlık bir açığı karşıladığını belirtmekte ve Birleşik Amerikanın hür milletlere yardım için kendi kendine yüklediği bu açığın kapatılması lâzım geldiğini bildirmektedir. Truman
Yazan: Faruk A. SÜNTER
dış pazarlarda da alıcılarımızı müteessir eden ve maalesef sık sık yaslanan hallerdir.
Buna mukabil, dünyaya pamuk satan Birleşik Amerika, Mısır gibi memleketlerde bu maddenin tasnif ve takdimine gösterilen itina, hazırlanış ve ihraç sırasında yapılan ciddi murakabe sayesinde bu menşeli mallar üzerinde ihtilâf yoktur.
ANCAK pamuk standardizasyonu ve kontrolü diğer mallara nazaran hususiyetler arşeden Bilindiği gibi pamuk, tarladan toplandıktan sonra “çırçır” adı verilen tesislerde çekirdeğinden temizlenir ve preselerde büyük tazyiklerle sıkıştırılarak balyalanır. Balyalar ayrıca demir çemberlerle çemberlenmek zorundadır. Ortalama iki yüz kilo gelen prese balyalan bu ameliyodon sonra açmak zordur. Diğer madde ambalajlan gibi şişlerle içinden nü-mune almak ise. teknik müşkülât gösterir. Onun için pamuk kontrolünde usûl, malı balyaya girmeden önce, daha çırçırda İken vasıf İtibariyle tasnif ve kontrol etmektir. Bu-sebeple bütün dünyada bu işle uğraşanlar çırçır ve bilhassa prese yellerini mallan toplayan ve bir elden işleyen merkezler haline getirmişlerdir, Mal orada toplanır ve devamlı bir murakabe altında balyalanır. Artık o hale gelen balyayı bilâhare tağşişe de imkân kalmaz..
Görülüyor kİ pamuk kontrolünün esası preseden öncedir. Preseden sonra kontrol kati bir netice vermez. E-sasen bu böyle olduğu içindir ki bizde de, daha 1925 yılında bu işe başlanmak istenildiği zaman. Adana Ticaret Borsası kontrol nizamını prese yerlerinde kurmuştu.
Bugün, memleket ölçüsünde varılmak istenilen usûl de budur. Fakat yakından bildiğimize göre memleketimizin çırçır ve prese yerleri çok dağınıktır. Bunları bir araya toplamak bugün İçin imkânsız olduğu kadar bu yerlerin her birine işten anlar bir eksper kontrolör koymak da mümkün olamıyacaktır. Buna ne mevcut kadroların ve ne de yetişmiş, kurs görmüş eksperlerin sayısı kifayet eder. Hazırlıklarımız tamam olmadan girişilecek böyle bir işten ise alınacak neticeler sağlam olamaz, hattâ hususî ihtilâfların resmen devamı gibi nâhoş hâdiseler, doğurabilir.
Bu Bebeple pamuk standardizasyonu ve kontrolü işini tek taraflı düşünmemek, çırçır ve prese ıslahatı ile birlikte ele almak ve tereddütsüz netice verecek şekilde bir tertiple harekete geçmek lâzımdır.
ezcümle şöyle demektedir:
“İthalâtçı memleketler dolarla te-diyat yapmadıkları takdirde mallarımızı dışarıya satmamız imkânsızdır. Birleşik Amerikanın yaptığı fevkalâde yardım ancak muvakkat bir tedbir teşkil eder. Başlıca hedefimiz, ö-zel mali yardımda bulunmaksızın her memleketin sağlam bir iktisadiyatı olmasını sağlayacak milletlerarası lk-tlksadî münasebetler kurmaya yardım edecektir.,,
Truman, Gray’e gönderdiği mesajda, üzerine alacağı vazifenin Birleşik Amerika için büyük bir ehemmiyeti olduğunu belirtmektedir.
Avustralyada :
Goulburn (Reuter - Hususi) — Bu haftaki mezada arzolunan 9369 balya yüne Ingiliz alıcılar büyük rağbet göstermişlerdir. Bunlara en yakın rekabeti Avrupa, Rusya ve Amerikalı alıcılar gösteriyorlardı. Piyasa canlı idi. Fıatler umumiyetle 27 martta Sydney’de hâkim olan seviyeye nispetle %5 ilâ %10 kadar bir yükseklik kaydetmiştir. Bununla beraber çok ince mallara istek zaman zaman hafiflemiştir. Yağlı Merinos mallan için libre başına 162 peni âzami fiat elde olunmuştur.
Birleşik Amerikada :
New-York (Reuter - Hususî) — Birleşik Amerika Ziraat Bakanlığı sözcübü Bakanlık kimyagerlerinin yeni bir buluşundan basına malûmat vermiştir. Buna göre yeni bir keten mensucat tipi bulunmuştur. Aşağı kalitedeki pamuktan yapılan bu kumaşlar görünüş, giyim ve yıkanış itibariyle tamamen keten tesiri yapmaktadır. Bilhassa sıcağa karşı haspalarını ketenden ayırmak mümkün değildir.
New-York (Reuter - Hususi) — Geçen hafta toplanan ipek ve sunî ipek mümessilleri, millî mensucat federasyonu müdürlerine bir teklifte bulunmağı kabul ettiler. Bu teklifte. Birleşik Amerikaya düşük fiatle ihracat yapan Japon ipek ve dokuma fabrikalarına karşı mücadeleyi devam ettirebilmek için, daimî bir komite teşkili bahis mevzuu olmaktadır.
Bu komite, federasyon tarafından kabul olunursa, himaye işini ileri götürmek tasavvurundadır. Zira bunlara göre, bitmiş ipekli mâmullerln tarife kıymetlerinde yüzde 25 ad va-loremden yüzde 55 e kadar yapılacak bir arttınlışın, Japon mallarının Birleşik Amerikaya girmelerine mâni olmak için kâfi değildir.
New-York (Reuter - Hususi) — Amerikan ham pamuk ihracatı son zamanlarda durmuştu. Fakat martın son haftasında birden arttı ve 50,280 balya pamuk ihracat piyasasında satıldı. Bu miktardan Britanya 2,490 balya, Avrupa 39,915 balya ve Uzak-şark 2,875 ve Kanada ise 5,000 balya satın almıştır. Böylelikle bu mevsimde İhracat, linters de dahil olmak ü-zere, 3,476,000 balyayı bulmuştur. Geçen sene ise bu mevsimde 2.937,000 balya pamuk ihraç edilmişti.
VVashington ticaret mahfillerine göre, İktisadî İşbirliği Teşkilâtı İ-talyaya bir pamuk satışı için 13 milyon dolarlık bir kredi açmıştır. Bu şimdiki piyasa fiatine göre, aşağı yukarı 80,000 balya tutmaktadır.
New-York, (Reuter - Hususi) — Birleşik Amerika Ziraat Bakanlığı, takriben 1000 balyalık pamuk stoku fazlasını, hariçte istihsal olunan krom cevheri ile mübadele etmiştir.
Bu hâdise, Bakanlığın salâhiyetini kullanarak tamamladığı İlk muameledir. Böylece Bakanlığın müdahale mubayaatından tahassül eden ziraat mahsulleri stoklarının millî müdafaaya yarayacak maddelerle mübadelesi esası kabul edilmiş oluyor.
Fransada :
Paris (Hususî - Reuter) — Fransa Fiat Kontrol Ofisinin 30 mart 1949 günü ilân ettiğine göre %74 sellüloz ihtiva eden ikinci traş ham Linter pamuğunun kilosu bundan böyle 65,15 franga satılacaktır. Bu fiat 49.95 idi. Aynı ofisin bir başka tebliğine göre 1950 senesinin ikinci üç ayı için ithal malı birinci dereceden jütün flatinde hiç bir değişiklik yoktur. Bunlar eskisi gibi 114 franktan satılacaktır.
Hindisfanda :
Kalküta (Reuter - Hususi) — Hin
distan Hükümeti temmuz - aralık
1949 devresi için verilen jüt mamû-lâtı Kotalarını nisan sonuna kadar uzatmıştır. Aynı zamanda, nisan
1950 sonuna şadar yeni kotalar da verilmiştir. Sağlam dövizli memleketlere İhracat eskisi gibi devam e-decektir.
Kalküta (Reuter . Hususî) — Sözüne güvenilir membalardan öğrenildiğine göre arada kararlaşan fiatler üzerinden Paklatan Hindlstandakl jüt fabrikalarına 800 bin balya jüt satmağı kabul etmiştir. Anlaşıldığına göre Hindistan bu mallan rupi ile ödeyecektir.
İki memleket ticaret mümessilleri arasında akdolunan bu anlaşmanın alâkalı hükümetlerce yakında tasdiki beklenmektedir.
İngilferede :
Liverpool (Reuter - Hususî) — İngiliz ham pamuk komisyonu 27 marttan sonra satış fiatlerinde bazı değişiklikler yapmıştır. Amerikan, Brezilya ve Doğu Afrika, Batı Afrika, Haiti, Califontia ve El Paso pamuk fiatleri mart - ekimde teslim edilecek mallar İçin değişmemişse de. kasım - aralıkta teslim edileceklerde libre başına 1/2 peni bir fazlalık kabul edilmiştir. Doğu Hindistan, pamukları libre başına 2 peni artmış, Bengal pamukları ise libre başına 4 poni yükselmiştir. Mısır ve Sudan pamukları da libre başına 2 peni, Batı Hindistan Denizi adası pamuğu libre başına 3 peni Üste koymuştur.
Ham pamuk komisyonun bildirdiklerine göre pamuklu kumaş flatlcrl-nin de yükseleceği tahmin edilmektedir.
Bradford (Reuter - Hususi) — İlk merkezlerdeki canlı faaliyete kıyasla bir Bradford taranmış yün piyasasında carî durgunluk büyük bir tezat halindedir.
Zira, taranmış yün kullananların ödemeğe hazırlandıkları fiate nispetle, bu malların maliyetleri ‘daha yüksektir. Buna rağmen yün ithalâtçıları stoklarını arttırmakta devam* ediyorlar. Ortalama ratış fiatl hâlen 64’S İncelikteki taranmış yünün libresi için 147 penidir. Fakat alıcı azdır. Çünkü bu fiatle elden çıkarılacak taranmış yünleri yerine koymağa imkân yoktur. Ve taranmış yün âmilleri fiatl muhafaza için 150 penide dayanmaktadırlar. Melez yünlerin 58’S incelikte olanlarının vasati fiat seviyesi 102 penidir.
Londra (Reuter - Hususi) — Mart sonunda yün satışları burada oldukça hareketli geçmiştir. Yeni Zelanda, “Winfield” markalı 60’S incelikle temizlenmiş merinoslar libre başına 122,5 penilik bir fiatle, arzolunmuş-tur. Diğer taraftan temizlenmiş melez yünler, libre başına 97,5 peniden 104 peniye yükselmiştir.
Japonyada :
Tokyo (Reuter - Hususî) — Tok-yonun garbındaki îşikava vilâyetinde 700 den fazla ipek ve sunî ipek mensucat fabrikası önümüzdeki ay on gün müddetle faaliyetlerini tatil edeceklerdir. İstihsalin talepten çok fazla oluşu ve stokların birikmesi bu kararın sebebini teşkil ediyor.
Mısırda :
İskenderiye (Reuter - Hususî) — 1950 şubat ayı zarfındaki Mısır pamuk ihracatı 130.388 balyayı bulmuştur (Bu miktar 947.683 kantara tekabül eder). Geçen sene şubat ayındaki miktar ancak 84.850 balyayı bulmuştu. •
Alıcı memleketlerin başında İngiltere Kırallığı, Birleşik Amerika, Hindistan, Fransa, ve diğer Avrupa devletleri gelmektedir.
TETKİKLER
Türkiye zaviyesinden
İsrailin dış ticareti
Türkiye ile İsrail arasındaki ticari görüşmelerin ilk safhası sona erdi. Basın, bu ilk görüşmeler esnasında hüküm süren samimi havayı belirtmiş bulunuyor. Bu, genç Akdeniz devletinin Ankara tarafından hukuken tanınmasının tabii bir neticesi o-lup, aynı zamanda, politika bakımından müşterek menfaatlerle idare edilen iki komşu memleketin pratik temellere dayanan münasebetlerinin bir alâmetidir.
Bir Türk - İsrail ticaret anlaşmasının imzalanması için her şeyin harekete getirilmiş olduğu şu sırada, ihracatımız bakımından İsrailin ehemmiyetini ve bunun tevlit edeceği neticeleri daha yakından tetkik etmek faydalı olacaktır.
1944 ten 1949 a uzayan devre esnasında İsrailin Türkiyeden ithalâtı 20.000.000 sterlinge baliğ olmuştur. Daha doğrusu israilin istiklâl savaşına takaddüm eden sene zarfında, yani 1047 do, 5.600.000 sterlinge, 1948 senesinin İkinci yarısında 1.900.000 sterlinge ve 1949 da 2.600.000 sterlinge tekabül etmiştir, Buna karşılık, İsrailin Türkiyeye ihracatı, 1945-46-47 senelerinde, yılda ortalama 1 milyon aterlingi bulmuştur. Bu yekûnun yüzde 90 ı, ham maddesi Irak petrollerini işleten yabancı petrol şirketi tarafından tedarik edilen, do-layısiyle de orijini itibariyle İsrail malı olmayan, Hayfa petrolünden maydana gelmekteydi. Filistin harekâtı esnasında, Araplarm tatbik ettiği boykot dolayısiyle, Hayfa petrol borularının beslenememesi yüzünden, petrol tasfiyehaneleri çalışmalarına son vermek mecburiyetinde kalmışlardı. Bu, 1948 den beri, Tür-kiyenin Israilden yaptığı ithalâtın sıfıra inmesi demektir.
1947 de başlamış olan Arap boykotu - Yahudilere mal satma veya onlardan satın alma yasağı - İsrail ile hemhudut memleketler arasındaki ticari münasebetlere iki taraflı bir tesir icra etmiştir:
a) Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak ve diğer Arap memleketlerinden makta olan yekûnlu ithalâtın men durması;
b) Yukarıdaki rakamlarda
dilmiş olduğu veçhile, harp halinin bahşettiği imkân nispetinde, Türkiyeden yapılan ithalâtın artması.
Dahili mahiyette olan üçüncü bir netice de bunlara ilâve edilebilir: ö-deme imkânlarının müsaadesizliği yüzünden, hariçten alamadığı bir takım maddeleri istihsal etmekle, İktisadî bakımdan harice tâbi olmak vaziyetini mümkün mertebe hafifletmek yolunda israilin sarfettiği gayretler.
Buna karşılık, İsraile tevcih edilmiş boykotun Arap memleketleri iktisadiyatına icra ettiği menfi tesir hâlâ devam etmektedir. DigeY Arap devletlerinden bahsetmekslzin, misal olarak yalnız Suriye ve Lübnanı ele alırsak şu hakikat tezahür etmektedir:
yapıl-
tama-
zikre-
Ticaret Bakanlığında yurtdışı tayinler
Ankara 3 (Hususi muhabirimizden) Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Dış Ticaret Dairesinde yeni yapılan tayin ve değişikliklere ait kararname tasdikten çıkmıştır. Buna göre, Bakanlık müşaviri Mahmut Şeyda, Bonn’ da vazife görmek üzere Batı Almanya Ticaret Müşavirliğine tayin olunmuştur. Frankfurttaki ataşemiz Ekrem Geviş • merkeze ııaklolunmuştur.
Hariçteki müddetleri dolduğundan Nexv-York Ticaret müşaviri Ahmet Cemil Cönk Bakanlık Tetkik Kurulu üyeliğine, Bern Ticaret Müşaviri Sait Rauf Sarper de Bakanlık müşa-
Normal zamanda İsrail, ihracat maddelerinin yüzde 38 ini satın aldığı Suriye ve Lübnanın müşterileri a-rasında ilk yeri işgal etmekteydi. Lübnan gelirinin yüzde 25 ini teşkil I eden otelcilik endüstrisine dahil kış sporlarını ve sürülerin otlatılması gibi görünmez ihracatı nazarı İtibara almadan, buğday tanesi, sebze, meyva, yumurta ve diğer gıda maddelerinden müteşekkil ihracat, 1947 de ortalama olarak 30 milyon Suriye - Lübnan lirasına müsaviydi. Başka mahreçlere başvurarak tevazün ettiremedikleri İsrail pazarının kaybı, Suriye ve Lübnanın hariçten | iştira kabiliyetlerini yüzde 38 nispetinde azaltmıştır. j
Halihazırda, cenuplu komşulara yaptığımız ihracatın azaldığını belirtmekte olan istatistiklerimiz buna bir misaldir.
Bu vaziyet, mevzuu bahis iki memleketin İktisadî sistemine tesir etmiş ve salâhiyetti müşahitler» Suriye • Lübnan gümrük birliğinin feshi akabinde patlak veren buhranın, bunun bilâvasıta bir neticesi olduğu fikrini izhar etmişlerdir.
Yukarıda verilen izahattan halihazırda sayı bakımından az fakat durmadan tezayüt eden bir nüfusa sahip, dolayıslyle de potansyel bakımdan -mevcut yüksek hayat standardı İle, enteresan bir mahiyet arzeden Is-railin İthalâtında azımsanmıyacak miktarlara tekabül eden münhal bir yerin hâlen mevcut olup doldurulmasını beklediği anlaşılmaktadır. Hakikaten, 1950 zarfında İsrail ithalâtının 100 milyon sterlinge baliğ olacağı tahmin edilmektedir. Bu miktarın yüzde 40 ı, büyük bir kısmı Orta-şarkta mübayaa edilecek olan gıda maddelerine tahsis edilecektir.
îsralle ihraç edilebilecek maddelerimizin mahiyet ve vasıfları dolayı-siyle, Türkiye, elinde bulundurduğu kozlarla, kendine iyi bir pay ayırtma imkânına maliktir.
Bundan dolayı, coğrafî vaziyeti en müsait olan bu mahreçten âzamt derecede istifadenin mümkün kılınaoll-mesi ve Türk-lsrail ticaret anlaşmasının pratik bakımdan hayatiyet srze-debilmesi maksadiyle hiçbir gayret sarfetmekten çekinmemesi lâzımdır.
Bizim gibi, henüz kalkınma devresinde bulunan ve satınalma gücü, ihracat imkânları ile doğrudan doğruya alâkalı olan bir ziraat memleketinin parolası, mevcut pazarları genişletmek ve yenilerini bulmak, olmalıdır, İhracatımız için bariz bir ehemmiyeti haiz olan bir mahreç ya-nıbaşımızda bulunmaktadır. Şu halde. manda rejimi altındaki Filistine mal satan memleketler arasında, Türklyenin eskiden — Amerika Birleşik Devletleri ve îngiltereden sonra _ işgal ettiği üçüncü mevkii, îs-railin nezdinde yeniden elde edebilmesi için önümüze çıkan fırsattan İstifade etmesini bilmeliyiz. Benby
virliğine getirilmişlerdir. Bunların vazifelerini şimdilik oradaki ataşe ve müşavir muavinleri göreceklerdir.
Ottawa Ticaret Ataşeliğine hâlen Devlet Balcanhğı emrinde çalışan Hüseyin Kınıter tayin olunmuştur. Kanadadaki ataşemiz İsmail Kavadar Dış Ticaret Dairesine müşavir olarak nakledilmiştir.
Stockholm Ticaret Ataşemiz Ahmet Karaosman terfian Bakanlık Küçük Sanatlar Umum Müdürlüğüne tayin olunmuş ve yerine Dış Ticaret müşavirlerinden Kâmuran Yetiş gönderilmiştir.
Yerli çorapların ıslahı
Sanayi Birliğinde çorap standardizasyonu İçin toplantı yapıldı
Memleketimizde yapılan kadın ve erkek çoraplarını ıslah etmek mak-aadiyle dün Bölge Sanayi Birliğinde çorap fabrikatörleri bir toplantı yapmışlardır. Son zamanlarda piyasada muhtelif çeşit ve markada çorapların çoğaldığı görülmüş, bunların ara-nında kalite bakımından aşağı olan ve dayanmayan çoraplara tesadüf e-dllmlştir. Bu hususta Bölge Sanayi Birliğine şikâyetler yapılmıştır.
Bölge Sanayi Birliği, çorap fabrikatörlerini bir araya topiıyarak, çorap standardizasyonu nizamnamesi yapmak için, kendilerinin teknik bilgilerine müracaat etmiştir. Esasen çorap fabrikatörleri, çorap imalâtının, tayin edilecek standardizasyon çevrosl içinde sanayi müfettişleri tarafından kontrol edilmesine taraftardır.
Halk Bankası umumî heyeti toplandı
Ankara 3 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Halk Bankasının 12 nel umumi heyet toplantısı bugün yapılmıştır. özel İdare, Belediye, Ticaret Odası ve Ziraat Bankası mümessilleri de toplantıda hazır bulunmuşlardır. Hissedarlara faaliyet raporu ve bi-lânço hakkında malûmat verilmiş va rapor tasvip edilerek yeni idare heyeti âzalariyle murakıplar seçilmiştir.
Raporda B. M. M. nce kabul edilmiş olan son kanunla küçük kredi dâvasının daha esaslı ve şümullü bir şekilde ele alınması imkânlarının hâ-sü olduğu belirtilmektedir.
İZMİR ÇİMENTO FABRİKASI
İzmir, 3 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Izmirdc kurulacak çimento fabrikası hissedarları şehri» mize gelen Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Tetkik Kurulu Başkamnın iş» tirakiyle bugün saat 16 da Ticaret O* dası salonunda toplanarak fabrikanın kuruluşuna alt formaliteyi tamamladılar. Bankaya İzmir tüccarlarından bazı zevat 2,5 milyon liralık hisse ile iştirak ettiler ve taahhüt mukavelenamesini imzaladılar. Bu suretle çimento fabrikası şirketinin kuruluşu tamamlanmıştır. Faalij’ete geçilirken hükümete ödenecek makine bedelleri faizinin % 5 den ikiye tenzili hususunda bakanlık nezdinde bir teşebbüs daha yapılacaktın
ATİNADAN ONBİN TURİST GELECEK
Haber aldığımıza göre, Yunanlstan-daki eski vatandaşlarımızdan 10 bin kişi, önümüzdeki Paskalyo tatillerini memleketimizde geçirmek üzere vize almak için Atina Başkonsolosluğumuza müracaat etmişlerdir.
Bu tehacümü karşılayabilecek nakliye imkânlarının bulunmaması yüzünden bunların hepsinin önümüzdeki hafta memleketimizi» gelebilme» lert mümkün olamıyacaksa da, haberin daha kanunun resmî gazetede bile neşrinden önce uyandırdığı alâkanın derecesi bakımından ehemmiyeti aşikârdır.
Türkiye Turizm Kurumu, memleket dışındaki turist kaynaklarımızın en kolay randıman verebilecek olan bu kısmı üzerinde faaliyete geçtiği günden beri ehemmiyetle ve ısrarla durmuştu. Bu ilk haberin de teyld ettiği gibi, İlerde memleketimizin bu yoldan büyük istifadeler temin edeceği şüphesizdir.
3/IV/1950 Pazartesi
Borsalarda vaziyet
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
İstanbul
İstanbul Borsası
Devlet Tahvilleri
İstanbul
Kapanıp
Açılış
Gümüş, Plâtin
Bradford Piyasası
Adana
lnvjçro Frangı
Nebati Yağlar :
Zeytinyağı (E.E. tonokoll) Susamyağı (Raf. tonokoll) Ayçiçeği (Rafine çıplak) Fındık yağı (Çıplak) ......
Dokuma ilam Mnddolcrlı
Tiftik (apa mal) .........
Tiftik (Natürol) .........
Yapak Anadolu (Kırkım) llıım deriler ı
Sığır aalamııra (kasap) kİ Keçi turiu kuru kilosu....
Koyun hava kuruau kilosu
Ticaret Borsacında küçük baş hayvan derileri üzerine her günküne nazaran daha fazla muamele olmuş, flütlerde e-hemmiyetli derecede bir İlerleme görülmemiştir. Ftndtk fiatlerinde kararsızlık devam etmektedir.
Kambiyo ve Esham ve Tahvilât Eor-aaaında ÇZ6 faizli kalkınma tahvilleri ü-zerlne İş olmuştur. Altın piyasasında canlılık başgöfitermiştir. Külçe altın fiatleri yükselmiştir.
Tarişin kendi kaynaklariyle İzmir Ticaret Borsaaında yapmakta olduğu mubayaalar arzı karşılayamadığından hafta başında çekirdeksiz kuru üzüm gevşek bir durum arzediyordu. İncir piyasası sakın durumunu muhafaza etmektedir. Borsada pamukta fazla bir hareket yoktur. Zrytin yafjı ve diğer nebati yağlarla birlikte pamuk yağına karşı a-îâkasızhk mevcuttur. Bugün Borsada pamuk çekirdeği üze muamele olmamıştır.
Ticaret Borsacında yalnız birinci ve Ugünofl akala pamukları üzerine mahdut miktarda muamele olmuştur.
İkramlyeU tahviller
1988 Ergani ..........
%5 1038 ikromiycll ........ %ö Milli Müdafaa J ......
%5 1041 Demiryolu V ......
%5 1941 Demiryolu rv ... %4 1/2 1940 lkromlyell Diğerleri
%e 1041 Demiryolu vı, Kalkınma L.............
XI eeeeee İt 111. aMtMtt»
%5 1948 İstikrazı I.....
1048 a.......
Milli Müdafaa 1 ......
%6 1049 %7 1034 %7 1934 %7 1941 %7 1041 %7 1041 %7 Mül %7 .t %7 ..
%7 „
1 Sterllng ....... Dolar ..........
Fr. Frangı... İsviçre Fr... Belç. Fr......
İsveç Kr....
Yağlı tohumlar ı
Ayçlçoğl tohumu Kctentohumu
Kendirtohumu .........
Sunam (Bandırma) Yer fıstığı kabuklu
•• X »••••»
Slvas-Erzurum I.
I. M U.-VII.
Demiryolu 1.......
rı • smms İÜ» assee» 1» l»IMl II. *••••« tn......
iv.
Hububatı
Buğday yum. (Tüc.)
Buğday yumuşak (Ofisin).. Arpa Yemlik (dökme) .... Mısır (Sarı) çuvalı ........ Faaulya tombul ..............
Fasulya Çalı sert •••••«.«•(■. Kuşyomî .....................
Mercimek kırmızı İç çu. Mercimek yeşil (Eekişehlr Nohut natürol ...............
100
100
100
10ü
100
100 Florin
100 Liret .......
100 Drahmi ......
100 Escoudos ...
Buğday ((Buşeİl=Sont) ..........
Sert Kış mahsulü No. 2
Kırmızı „ ,. No. 2 ....
L’umuk Mlddling (Llbresl=Scnt)
Mayıs s sest••••«•••••••
Temmuz sm ••• s e a •••♦•
Ekim .... >••• e ete
Tiftik (LlbresI=Sent)
TCİCSI13 1 •••••«•Msaaasstsatee
Fındık (LlbreslzrSent)
Kabuklu yeril İri ....
Gününde Borsada muamelesiteacU odliınemia tahvilât ve eshamın arz ve taleplere göre taayyün eden taklibi piyasa değerlorL
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külço Yerli Gr. 5.85 5.80
Külçe Dcgnııa. 5.91 5.84
Cumhuriyst ... 39.90 30.50
42.60 42.40
i’Izımlt 40.20 40.30
Gulden ...M.... 38.90 38.60
înglll* 51.20 51.10
Fransız kok ... 42.50 43.50
NapolGon IH 40 50 41.25
İsviçre 40.25 40.25
New-Yurk,tq : onsu: | 35
Gümüş Gr. ...... Plâtin •» En aşağı En yukarı
10.- 11.-
Zürich Borsası (Serbest)
28.III.1050 Durumu
Türk Lirası .....
Dolar .........
Sterllng ........
Fransız Frangı
M
Müdafaa
•e
Şirket Tahvilleri
T. O. İlraut Bankası 20.40 20.CO
Anadolu D.Y. Tertip A/B, 112.— 111.—
M H i, (X
62.25 50.—
M h MUmea. Senet 67.00 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T. O. Merkea Banka»! ... 120.50 130.—
Türkiye İş Bankan 30.— 20.50
Türk Ticaret Bankası w.» 5.— 5.-
Aralan Çimento 17.25 10.75
Sark Değirmenolllk 23.25 23.50
Millî Reasürans 8.— 10.25
Ecnebi Tahviller
Kuru Meyvnlar ı
Fındık (kabuklu sivri) •••••
Fındık (iç tombul) Ceviz (kabuklu) .......
Ceviz (îç aatürol) ......
t Borsası
Bugün Enld Kapanış
20.30 29.30
— 31.—
— 21.—
20.10 21.—
—. 26.20
— 39.10
30.20 38.—
— 45.20
— 30.—
- 28.—
30.— 30.30
30.— 30.—
33.— 31.30
69.— 73.—
78.- 78.-
84.—
177/183 180/181
— 33.—
170.—
300.—
—- ■ 380.—
210.—
140.— 140.—
100.— 170.—
160.— 100.—
245.—
* 100.—
180.—
— 152.20
Bugün Son Kapanış
Üzüm çekirdeksiz No.9 48.50 49.—
İncir A Borisi No. 8...» 56.— 56.—
B serisi No. 108 43 — 43.—
Famulc Akala L 228.— 228.—
Pamuk Akala İL ...... 207.— 207.—
Pamuk Akala III 183.— 163.—
Pamuk veril 185.— 185.—
Pamukyağı (rafine) ... 130.— 130.—
Pamuk çekirdeği ...••••» 13.— 13.—
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala 1. ...... 187.— 188.—
Pamuk AJada U. ...... • 130.—
Pamuk Akala ni 140.— 140.—
Pamuk maki no parlağı — 150.—
Pamuk Yeril 150.— 150.—
Pamuk parlak
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK:
a) %ÖO randımanlı
kabuklu tombul 80.— 81.—
b) İç sıra kontrollü 173.— 173.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak ^..... 32.25 32.25
Buğday aort 31.- 31.—
Arpa 21.50
,, ,, orta
luevant iç İthal malı ......
Ekstra iri İç İthal malı .....
Kuru üzüm (Libreal=Sont) Thompson çekirdeksiz seçme Keton tohuma (Bugeli^Dolar)...
Minneapolls .................
Kalay (Llbresî=Sent) ......... Levha-tenoko (100 libre dolar)
Londra Borsası
Keten tvhamu (Tonu=8ter)lng)
Bornlvıy 67.— 68.—
Kalküta 65.— 67.—
Yer fıstığı Hindistan 64.— 64 3/4
Tiftik İyi mal (Llbresl=Pent) 34.—Nom
•• Sıra malı .. — 80.— „
Yün Anadolu M w 20/21 20/21
H Trakya asa 18/21 18/21 „
İskenderiye Borsası
l’tımuk (Kan tan=Tali an ......... Ashmounl Kısa elyaflı F/G. Karnak Uzun elyaflı F/G.
Sayfa 8
YENÎ İSTANBUL.
İ Wsan 19
MonMiınıiiHimmiuttunniıiHiMnHHHiıiHthiümıu
i
DONDURMA
I ililı*HI(UJi * mit m I • • • UK lllPVlIlRîlllfUilin.t'tlHlIllllHlPlIlHillUtÜUIII^l 'IİllilllHl IlllillllllHlllhlIlIllUjlIlı tlIllUtH Iiımnıı • "II İlil
HUII MH.mnndiiiiii.Mtni!-.• ou eHHMihM* uımınıtuM.ıtMiNrıı
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden
(3989)
iMHiHi ••• Mji Hr rmnıiFH!üiııiiHiıHtünuiNttn!!iiı ( •> ■
Komisyonundan
LUzum gösteren müessese
Sağlık Memurları Okulunun
İngilizce
Refik Saydam Müessesesinin
Makineleri satışa arzedilmiştlr
THE BASIC WAY TO ENGLISH
N
İstanbul Sıhhî Kurumlar Arttırma ve Eksiltme
Sattık M. Okulu öğrenci ve fizmetl ilerinin
Ciıısl miktarı Muham. bedeli lira Dk ti m an tı Lira


azı: 29500 ve çoğu 36500 parça çamaşırlarının yıkanıp ütü- Topyekûn:
lenmesl işi 6815.— Lira 512.— Lira
Hamamda yıkanma- Beheri 60
lan kuruştan
5000 adet tutan
3000 Lira 225.—Lira
Mukavva ampul kutusu imali 40.000 adet Topyekûn:
5900.— Lira 443— Lira
Eksiltme saati
15.30
Yukarıda cins, miktarı ve muhammen bedelleriyle ilk teminatları yazılı olan ihtiyaçlar hizalarında gösterilen müesseselefe ait olup ayrı ayrı açık eksiltmeye konulmuştur.
1 — Eksiltmeler 12 nisan 1950 çarşamba günü hizalarında yazılı olan saatlerde Cağaloğlundaki Sağlık ve S. Y. Md. lüğü binasında toplanan sıhhi K. Satın Alma Komisyonunca yapılacaktır.
2 — İstekliler bu işlere ait şartnameyi çalışma günlerinde komisyonda görebilirler.
3 — İsteklilerin câri seneye ait ticaret odası vesikası ile 2490 sayılı kanunda yazılı belgeler ve bu işlere yeter ilk teminat makbuz veya banka mektupları olduğu halde belli gün ve saatlerde komisyona müracaatları. (3757)
İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanlığından 5545 sayılı milletvekilleri seçimi kanununun 38 inci maddesi gereğince milletvekilliği adaylığı İçin kurulumuz başkanlığına vukubulacak yazılı müracaat kâğıtlarına 35 ve 36 ncı maddelerde yazılı şartlara ait malûmatın yazılması eklenmesi icap etmektedir.
Adayın 35, 36 ve 37 nci maddelerde yazılı madığından dolayı ilân tarihinden itibaren iki kanlığa verilecek bir dilekçe ile itiraz olunabilir. Bu dilekçeye lüzumlu belgelerin de eklenmesi şarttır.
Adaylık için vuku bulacak müracaatlar ve il seçipı kurulunca adaylığın kabul veya reddine dair verilecek kararlar, A-dalet Dairesinin kapısı içine ve vestiyerin yanına asılmak suretiyle 4 nisan 1950 günlünden itibaren yayınlanacaktır.
Adaylık İçin müracaat müddeti 37 nci maddeye göre 24.4.950 saat 17 ye kadardır. (4200)
StİMERB ANK
ve belgelerin de
şartları haiz ölgün İçinde baş-
j
0-^ KATPAN HAKKI EKREM
MARŞA
İthalât ve İhracat T. A. Ş
Yönetim Kurulundan:
Şirketimizin 30 mart 1950 perşembe günü saat 15 te top-temin edile-1950 pazar-
Ticaret Ka-
lanması mukarrer Hissedarlar Genel Kurulu nisap mediğinden aktolunamamış, bu sebeple 24 nisan tesl günü saat 15.30 a talik edilmiştir.
Hissedarların toplantıda hazır bulunmaları ve
nunu hükümlerine göre hisse senetlerini toplantı gününden en geç bir hafta evvel Şirket merkezine tevdi ederek karşılığımda giriş kartı almaları rica olunur.
GÜNDEM:
1 — Yönetim kurulu ve denetçi raporlarının okunması,
2 — 1949 yılı bilânçosu kâr ve zarar hesabının tetkik ve tasdiki, yönetim kurulu ve denetçinin İbrası,
3 — Kârın dağıtılması hakkında karar alınması,
4 — Yönetim kurulu üyeleri ile denetçi seçilmesi ve ücretlerinin tesbiti,
5 — Yönetim kurulu üyelerine sunda yetki verilmesi.
şirketle İş yapmaları huşu-
Güzel ve faydalı ilânlar YENİ ISTANBUL’da çıkar
KELVINATOR


ve Pastacılara müjde !
2-4-6-8 gözlü
KELVİNATOR Dondurma Muhafaza
LVINATOB
SAHİBİN
VAHRAM GESAR ve ORTAKLARI 302 Istiklâfl caddesi. Tel.: 44934
SERMAYESİ: 200.000.000 TÜRK LİRASI
MERKEZİ : A N K A R A ŞUBESİ : I S T A N B U L BÜROSU -.İSKENDERUN
Banka muamelelerini yapar, en müsait faizlerle ikramiyeli mevduat kabul
M Ü E S S E
S
eder
ELERİ t
★ * ★





★ ★
★ ★

★ ★ ★
★ ★ ★

Sümorbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Sümerbank
Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesi
Alım vo Satım Müessesesi Adana Pamuklu Sanayi Müessesosi ...................
Bakırköy Pamuklu Sanayii Müessesesi ...............
Çimento Sanayii Müessesesi ........................
Defterdar Yünlü Sanayii Müessesesi ................
Deri vo Kundura Sanayii Müessesesi ................
Ereğli Pamuklu Sanayii Müessesesi .................
Hereko Yünlü ve Hah Dokuma Sanayii Müessesesi
İsparta Yünipliğİ ve Halı Dokuma Sanayii Müessesesi Kondir Sanayii Müessesesi ...........................
Ateş Tuğlası Sanayii Müessesesi .....................
Kayseri Pamuklu ve Bünyan Yünlü Fab. Müessesesi Malatya Pamuklu Sanayii Müessesesi ..................
Merinos Yünlü Sanayii Müessesesi ....................
Nazilli Basma Sanayii Müessesesi ....................
Pamuk Satınalma ve Çırçır Fabrikaları Müessesesi ..., Selüloz Sanayii Müessesesi ...........................
Sunğipok ve Viskoz Mamûlleri Sanayii Müessesesi ................
.... İstanbul .... Adana .... İstanbul .... Sivas Defterdar . İstanbul ... Boykoz - İstanbul .... Ereğli - Konya .. Hereke .. İsparta Taşköprü ... Filyos . Kayseri Malatya Bursa Nazilli Adana . İzmit Gemlik
Karabük

F A B
R İ K A L A R İt
Kütahya Keramik Fabrikası
SATIM MÜESSESESİNİN
ALIM VE
TOPTAN VE PERAKENDE MAĞAZALARI t
Adana. Ankara, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, İstanbul, (Bahçekapı ve İzmir, Konya, Kayseri, Malatya, Samsun, Trabzon, Zonguldak.
İŞTİRAKLERİ t
Kütahya
Bey oflu)
★ ★




Türkiye Şeker Fabrikaları
Türk Ticaret Bankası
Umumî Mağazalar ...........
Halk Bankası ..............
Güven ....................
Ankara Çimento Fabrikası
gibi mühim mali ve sınaî, ticari teşebbüslerde iştiraki vardır.
.......... Anonim ........... Anonim ................ Türk Anonim
.............. Türk Anonim
... Türk Anonim Sigorta
Şirketi
Şirketi
Şirketi Şirketi
Sosyetesi Türk Limited Şirketi
1 — Tapu ve Kadastro idarelerinin ihtiyacı için aşağıda cinsi, miktarı ve muhammen bedel ile muvakkat teminatları yazılı fen âlâtı kapalı zarf usuliyle satın alınacaktır.
2 — İhale 20.4.1950 tarihine rastlayan perşembe günü saat 15 te Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Satın Alma Komisyonunda yapılacaktır.
3 — Teklif mektupları ihaleden bir saat evveline kadar komisyona verilmiş olacaktır. Postadaki gecikmeler nazara alınmaz.
4 — Satın alınacak âletlerin her cinsi ayrı ayrı ihale edilebileceği gibi bir cinsten matlup miktarda elinde âlet bulunmayan taliplerin ellerinde mevcut miktarlar üzerinden yapacakları tekliflerde uygun görüldüğü takdirde o suretle de ihale edilebilecektir.
5 — Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir.
6 _ İsteklilerin muayyen gün ve saatte komisyona gelmeleri.
Alınacak âletin cinsi Miktarı Beherinin Hepsinin mu- Bir adedinin mu- Hepsinin te* minat tutan Lira Kr.
adet muhammen bedeli Lira Kr. hammen bedeli Lira Kr. vakkat teminatı Lira Kr.
Teodolit T. 2 Vlld Marka Grat 9 4250 00 38250 00 318 75 2868 75
saniyeli.
Takeometre T. 1 Wild marka san* 2 3000 00 6000 00 225 00 450 00
tigratlı.
Zenlt Pirizması T. 2 Teodolit için . 3 400 00 1200 00 30 00 90 00
Çelik şerit 20 metrelik saplı. 100 45 00 4500 00 3 37,5 151 87,50
santim
Tirilin, ucu açılır kapanır. 100 5 25 525 00 00 39,37,5 39 37,50
Kara plâğı 70X0.90 özel iğnesiyle. 2 330 00 660 00 24 75 49 50
Pantograf plânimetre aslar marka 10 575 00 5750 00 43 12,5 431 25
İstanbul Besinci İcra Memurluğundan 1950/1103
öğrenmek istiyenlere Prof. VERNON en kısa ve en s^rî yolu göstermeye hazırdır.
Abdülhak Hâmit Cad. öner Palas No. 80/5 Taksim.

Hacizli ve 600 lira muhammen kıymetli bir adet 10 kiloluk ln-dantdan halis boya, üç adet 90 lira kıymetli 300 kilo kireç kaymağı ve 4 adet 200 lira kıymetli 200 kilo Silikat dö sut, açık arttı ' ile satılacaktır.
İlk arttırması 15 nisan 1950 cumartesi günü saat 9 dan 10 a kadar ve ikinci arttırması da
20 nisan 1950 cuma günü saat 12 den 13 e kadar, Şişlide. Bo-monti Harbiye Havarlyon sokanında 92 sayılı boyahanede satılacağından, isteklilerin belirli gün ve saatte mahallinde hazır bulunacak memurumuza müracaatları ve satışın peşin para ile yapılıp tellâliye vesair masrafların müşteriye ait olduğu i( lân olunur. (4141)
M Ü Z
BUGÜN AÇIK OLAN MÜZELER
İSTANBUL
Atatürk İnkılAp Müzesi : 10-12, 14-17.
Ayasofya : (Tclf. 21750) 10-16.
Türk ve îriâm Eserleri: 13.30-16.30 Belediye Müzeal: 10-12, 14-17.
Tevflk Fikret Aşiyan Müze»! ; 10-12, 14-17.
İZMİR
Arkeoloji Müzesi: (3324) 9-12,
13.30-17.
TİYATROLAR
İSTANBUL
ŞEHİR TİYATROLARI:
DRAM KISMİ : 20.30 da Deli Saraylı.
KOMEDİ KISMI : Temsil yok. lar Terzihanesi.
Ml'AMMER KARACA OPERE-
Tİ: Gece 20.30 da Osman Bikes.
YENİ SES OPERETİ t Evvel Zaman içinde.
KONAK PAVYONU: Her akşam, Yunan Şantözü* ZOZO.
ANKARA,
BÜYÜK TİYATRO (10370) 20 de Peergynt
KÜÇÜK TİYATRO (M 169) 20 do Kuskançiar.
GAR GAZİNOSU — Paris Revü .Hoyetl.
FAVYONDA — Amodo.
İZMİR
•EJItR TİYATROSU t Opunott komedi).
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ HERŞEY
SİNEMALAR

BEYOĞLU CİHETİ
ATLAS (40835) Yanlış Hüküm.
AKIN (80718) 1 — Aziz Ruhlar 2 —• Yılanlı Mabude.
MELEK (40868) Aşk Adası.
ALKAZAR (42562) 1 — Monte
Kristonun Elma8ları. 2 — Fırtına.
AR (44391) Rio Aşkları
ELHAMRA (43595) RİO Aşkları
İPEK (44289) Bu Kadın Mücrimdir.
İNCİ (84595) 1 — Kaptan Siroko, 2 — Tanca Casusu.
LÂLE (43595) Tehlike işareti.
SARAY (41659) Anna Karenina
SUATPARK (83143) 1 — Alevden Gönüller. 2 — Tarzan Ormanlar Kıralı.
SÜMER (42851) Sirk Kıralı. Suare : Asi Kalpler.
ŞARK (40380) Akdeniz Korsanları
ŞIK (43726) 1 — Kara Güneş 2 — Kanunsuz Ülke.
TAKSİM (43191) Lüküs Hayat.
TAN 1 — Bu Evde Ne Var, 2 — Dağlar Canavarı.
YENİ (84137) 1 — İlk Vals.
2 — Sahte Evlat.
ÜNAL (49306) 1 — Ncsimaçi Apıe-Tİkada, 2 — &üzeller Üevüsü.
YILDIZ (42847) Kızıl Nehir.
İSTANBUL Ot
tıu
Tl
morbazı. 2 — Günahımı ödüyorum.
AZAK (23542) 1 — Sızlayan Kalb. 2 — Zehirli Şüphe.
ÇEMBERLİTAŞ (22513) Akdeniz Korsanları.
FERAH: Akdeniz Korsanları
HALK Zoronun kamçısı. (30 kısım birden)
İSTANBUL (22367) 1 — ölünceye Kadar Şeninim. 2 — Kahveci Güzeli.
KISMET (21904) 1 — Yılmayan Aslanlar. 2 — Zambanın Oğlu.
MARMARA (23860) 1 — Balalayka. 2 — Zorlu Misafir.
MİLLÎ (22962) 1 - Düşman Kardeşler .2 — Sönmez Aşk.
TUBAN (22127) 1 — Baba Katili. 2 — Zehirli Şüphe.
YENİ (Bakırköy 10-126) 1 — Kara Ok, 2 — Aşk ve Zulüm.
KADIKÖY CİHETİ
a .
HALE (60112) 1 — Kahraman Yüzbaşı. 2 — Şeyhin Aşkı.
OPERA 1 — Kahraman Kılavuz, 2 — Para Hırsı,
SÜJREYYA (60682) 1 — Vatan Kurtaran Aslan (Renkli). 2 — Yanlış Numara.
YELDEĞlRMENİı 1 — Dertli Zeynep. 2 — Hudut Dehşeti.
ANKARA
ANKARA (23432) Er Meydanı
BÜYÜK (15031) Kaliforniya Fatihi
CEBECİ (13846) Yetimenin Aşkı
PARK (11131) Gönülden Yaralılar
SUS (14071) Büyük Macera
SÜMER (14072) Büyük Macera ULUS (22294) Ra kİ beler
YENİ (14040) Vatan Kahramanı
İZMİR
ELHAMRA, Büyük Günah.
L/\LE 1 — Suçsuz Katil, 2 — limitsiz Aşk.
TAN 1 — Suçsuz Katil, 2 — Ü-mltslz Aşk.
TAYYARE — Tulsa f
YENİ 1 — Lekeli Hayat. 2 Kah raman Arkadaş.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK 1 — Şchrazatın Doğuşu
2 — Gece ölümü
SÜMER 1 — Pasifik Kahramanı
2 — Kadın Kini
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası
44998
60536
91
2251
* 1

R A D
“YENİ İSTANBUL,, un bugün İçin tavsiye ettiği programlar :
DAHİLDE:
Saat ı 19.20 İstanbul : Radyo senfoni orkestrası konseri (C. Franck), — 21.15 İstanbul : Fasıl heyeti konseri.
HARİÇTE:
Saat: 20.30 Londra: Operada bir saat. Rosslnl operalarından parçalar.
ANKARAi
Saat: 7.30 M. S. Ayarı. — 7.31 Marşlar (Pl.). — 7.45 Haberler ve Hava Raporu. — 8.00 Şarkılar. (Pl.). — 8.15 Havai Adalarından Melodiler. (Pi.). — S.25 Günün programı. — 8.30 Sabah Müzikleri (Pl.). — 9.00 Kapanış. 12.28 Açılış ve Program. — 12.30 M. Saat Ayan — 12.30 Karı-rışık Şarkılar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Potpuriler (Pl.). —
13.30 öğle Gazetesi. — 13.45 Tango, Rumba, Konga ve Sam-ba'lar (Pl.). — 14.00 Akşam Programı, Hava Raporu ve Kapanış.
18.00 M. S. Ayarı. — 18.00 Beste vo şarkılar. — 18.30 Radyo Salon Orkestrası. — 19.00 M. S. A-yarı ve Haberler. — 19.15 Geçmişte Bugün. — 19.20 (Yurttan Sesler. — 20.00 Beethoven - Re Majör Sonat (PL). Keman: Ye-iıudi Menuhln. — 20.15 Radyo Gazetesi. —20.30 ince Saz (Bes-tenigûr Faslı). — 21.00 TEMSİL. (Yemeğe Gelen Misafir). Yazan: Raslm Tınaz. — 21.45 Serbest Saat. 22.00 KONUŞMA. 22.15 —
Dans Müziği (PL). — 22.45 M.S. Ayarı ve Haberler. — 23.00 Kapanış.
İSTANBUL :
Saat: 12.57 Açılış ve Programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Şarkı ve Türküler '•Pl". — 13.30 Karışık Hafif öğle Müziği “P1M. 13.50 Şarkı ve Türküler. — 14.30 Ev Kadını-Her Türlü Erkek Elbiseleri Temizliği. — 14.40 Dans Müziği "P1M. — 15.00 Programlar ve Kapanış.
17.57 Açılış ve Programlar. — 18.00 Dans Müziği “P1M, — 18.30 Sadi Yaver Ataman Memleket Havalan Ses ve Saz Birliği Konseri. — İt).00 Haberler. —
19.15 Hafif Ara Müziği ••Pl*’. — 19.20 Radyo Senfoni Orkestrası Konseri. — 20.00 Memleket Türküleri. — 20.15 Operalardan Sahneler ve Orkestra Eserleri MP1”.
— 20.45 Anadolu Köy Havalarından izahlı Örnekler. — 21.15 Fasıl Heyeti Konseri. — 22.Oû O-da Müziği: Dvorak. Trio ‘Dunı-ki'op. 90. — 22.30 Dans Müziği • Pl”. — 22.45 Çeşitli Hafif Müzik (Pl) — 22.45 Haberler — 23.00 Çeşitli Hafif Müzik (Pl)
— 23.30 Programlar ve Kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR ı LONDRA :
7.45 Dinleyici İstekleri.
8.15 Film müziği.
11.00 Dinleyici istekleri.
11.30 BBC Opera orkestrası konseri.
12.80 Haary Leadcr ve ork.
13.15 Tonl ve ork.
14.15 Müzik hatıraları.
16.15 BBC Northern orkestrası konseri.
17.15 Caz klubü.
18.30 Haftanın şarkıları.
19.30 John Bull orkestrasından hafif müzik.
20.30 Operada bir saat.
21.30 Şarlcı resmigeçitl.
22.45 Kemanla parçalar.
23.00 Ingiliz bestekârlarından e-serler (Pl,)(
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
12.50 D.H.Y. (Türk) Ankaradan.
14.- T.H.K (Türk) îzmirden.
15.10 L.A.L (İtalya) Roma. Atl-nadam
15.40 C.Y. (Kıbrıs) Lelkoşo. A-tlnadan
16.20 D.H.Y. (Türk) İskenderun, Adana, Malatya, D. Bakır, Elâzığ Ankaradan.
19.30 P.A.Â. (Amerikan) Hong-Kong, Bangkok. Kalküta, Delhi. Karaşl, Basra. Şam-aan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
D.— D.H.Y danaya (Türk) Ankara. A-
İ3.50 D.H.Yr (Türk) Izmlrc
14.30 D.H.Y. (Türk) Ankaraya.
22.- P.A.A. (Amerikan) Brük-
sel, Londra. Gander. New-York’flL
GELECEK OLAN VAPURLAR
16. — Anafarta. îneboludan.
18. — Antalya Çanakkaleden.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.— Marakaz, Mudanyaya.
17. — Erzurum. îskenderuna.
19. — Seyyar, Karablgayo.
GELECEK OLAN EKSPRESLER
8.30 Ankaradan.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankaraya.
K
F A
Beyoğlu 44644 İstanbul 24222 Ankara 00. İzmir 2

Kadıköy 60872
Üsküdar 60945
. K. yaka 1505J
EMİNÖNÜ :
İstanbul (Eminönü) — Haşan Hulusi (Küçükpazar) — Abdül-kadir (Alemdar) — Haydar Yeni (Lâleli)
BEYOĞLU :
Mntkoviç (Merkez) — Galatasaray (Merkez) — Ertuğrul (Taksim) — ismet (Taksim) — Kara kov (Galataj — Maçka (Şişli) — Feriköy (Şişli) — Has-köy-Merkez (Kasımpaşa).
FATİH :
İbrahim Balmumcu (Şehzadeba-şıj — Sarım (Aksaray) — Emin Rıdvan (Samatya) — Nüıhet O-nat (Şehremini) — Gundoğdu (Karagümrük) — Gülscren Sipa-hioğlu (Fener)
EYÜP : AyA'&nsaray Şifa.
BEŞİKTAŞ :
Nail Hallt-Ortaköy-Arnavutköy-Merkez (Bebek)
KADIKÖY:
Yeldeğirmenl-Fcneryolu -Erenköy- A. Cafer ÇAğatay (Bostancı)
ÜSKÜDAR : Çamlıyurt. HEYBELİADA : Hevbeilada. BÜYÜKADA : Merkez.
ANKARA
Sağlık — Merkez — Sebat.
İZMİR
Ali Hayrettin (Basmahane) — Sıhhat (Kemeraltı) — îkiçeşme-lik (Eşref paşa) — Karat aş (Ya* lılar) — Sağlık (AUancak).
KONFERANSLAR
Eminönü Hıükcvinde: 18.30 da "Sosyal Sigortaların mahiyet ve Vazifeleri” konusu. Dr. Ekme! ZadlL

Comments (0)