4 Şubat 1950
Cumartesi
SİYASİ
İKTİSADÎ
Sayı 66
k
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32. altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç . memleketler iki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânla r: 6 ncı sahjfedo santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Telefon: 44756-44757 Santra, Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul

POLİTİKA

3/11/1950
Dışişleri Bakanının
faaliyetleri
A VRUPA İktisadî işbirliği * ' teşkilâtının Paristeki top-
lantısına iştirak eden 18 memleketin dışişleri bakanları, bir kere bu teşkilâtla Avrupa Konseyinin çalışmaları arasında yani Marshall Plânından görülecek yardıma ait hususat ile AvrupalIların kendi aralarında ka-1 rarlaştıracakları işler arasında ahenk ve insicamı temin edeceklerdi. İkincisi de, Hoffman'-ın raporunu tetkik ve tasdik edeceklerdi.
Öyle anlaşılıyor ki, çalışmalar her iki neticeyi temin eylemiştir. Hattâ İngilizlerle İsveç, Norveç ve Danimarka arasında, para esasına da şamil olmak üzere, Amerikalıların bütün AvrupalIlardan öteden beri talep ettikleri mânada bir bölge anlaşmasının imzalanmış olması, işlerin, umumiyetle ve daha başka bakımdan da iyi gitmeye başladığına delâlet etse gerektir.
Paris çalışmalarına, Marshall Yardım Plânına dahil 18 memleketten biri olmamız dolayısiy-le, Dışişleri Bakanımız da iştirak etmişti. Kendisi, ayrıca, Hoffman ve Harriman ile baş-başa kalarak görüşmek imkânını da bulmuştur.
Fakat, daha sonra verilen bir haberden anlıyoruz ki Dışişleri Bakanı, Paris dönüşü Bonn şehrine uğrayarak. Federal Alman Devletinin erkiniyle görüşecektir. Kaç zamandan beri ilk defa olarak vâki olan bu ziyaretin, Türk . Alman ticaret münasebetleri bakımından okluğu kadar. iki milletin dostane münasebetleri bakımından da sevindirici neticeler versin.
Yugoslavlarla
şiddetli protestosu
\VUG0SLAV Hükümeti. Bul-
’ garistana şiddetli bir protesto notası vermiş bulunuyor. Buna sebep, birtakım Bulgar ajanlarının Yugoslavya dahilinde karışıklıklar çıkarma teşebbüsleridir. Ki, Üsküb’de yapılan muhakemenin de mevzuu idi. ?
Notada dikkati celbeden nokta, Yugoslav Hükümetinin, Bul-garistana, Birleşmiş Milletler adına bir ihtar tevcih etmesidir.
Bulgaristan, Birleşmiş Milletlerde âza değildir. Fakat, âza olmayı istemiştir. Buna rağmen, Bulgaristana tevcih edilmiş bir ihtarda, Birleşmiş Milletler Anayasasını işhat etmek, bilmiyoruz ne dereceye kadar müessirdir. Binaenaleyh, notada, bu ifade, her halde bu maksatla kullanılmış olmasa gerektir.
Şu halde !
Bizce. Yugoslavya, (aynı zamanda Konsey âzası olduğu da unutulmamak şartiyle) Birleşmiş Milletlere kendinin sadakat ve merbutiyetini tebarüz ettirmek istiyor.
îlk bakışta, buna da pek lüzum olmasa gerek.
Fakat, Sovyet Rusya ile Polonya ve Çekoslovakyanın, şu sıralarda. Birleşmiş Milletlerden çekilmek ister gibi bir hal aldıkları gözönünde bulundurulursa ve hattâ Sovyetlerle Çinlilerin bir Asya milletler birliği teşkil edeceğine dair şayialar dolaştığı hatırlanacak olursa, o zaman, Yugoslav notasında Birleşmiş Milletler bahsine neden bı.ı derece ehemmiyet verildiği daha iyi anlaşılır. Zira, Bıılga-ristanı, böyle bir şekilde mâkul ve dürüst olmaya davet etmek, aynı zamanda şu demektir :
1. Ben (Yugoslavya), Birleşmiş Milletlerde azayım
kolay tecavüz edilemez; yahut, benirn topraklarımda kolayca tahrikat yapılamaz. Çünkü mensup bulunduğum müessese, lâzım gelen tedbirleri almakta tereddüt etmez.
2. Sizler, ne düşünürsünüz bilmem ama, ben (Yugoslavya), Birleşmiş Milletlerden ayrılmak niyetinde değilim.
Yugoslavyanm bu hareketi Demi r-perdecîlere, Demir-perdeli olmadığını ve olamıyacağını, bir kere daha ihtar etmekle birdir.
ve bana
★ ★ ★★
Birleşmiş Milletler prensiplerini ihlâl ettiği için
Yugoslavya, Sofya Hükümetini
dün şiddetle protesto etti
Yugoslavya, mütecaviz emellerinden vazgeçmediği takdirde, bunlardan doğacak neticelerden Bulgaristanın mesul tutulacağını bildirdi
Mareşal Tito ve Amerikanın Belgrad Büyük Elçisi
Ailen
Atom sırlarını Sovyetlere veren Fuchs yargılanıyor
Dün yapılan sorgusunu müteakip Fuchs tevkif edildi
Londra. 3 A.A. (AFP) — Atom sırlarını yabancılara vermek suçu ile bugün mahkeme huzuruna çıkan Doktor Fuchs’un Harwell Atom Araştırma Merkezinde Fenni İşler Direktör Yardımcılığı ettiği sanılmaktadır.
Geçen sene eylül ayında Harwell-de Amerika ve KanadalIlarla yapılan görüşmelere katılan yedi kişilik İngiliz heyetinde Fuchs da bulunmakta idi. Bu görüşmeler resmen üç memleket arasında teknik sahada işbirliği tesisi üzerinde cereyan etmişti.
etmiştir. Kasım 1947 de atom güvenliği konferansına iştirak etmek üzere Birleşik Amerikaya dönmüştür.
Fuchs'un babası. Almanvada Sovyet bölgesinde profesördür.
İlk tahkikatı Amerikan
Tahkikat Bürosu açmış ve neticesini İngiliz İntelicens Servıce’e bildirmiş ve bunun neticesinde Fuchs tevkif e-dılerek mahkemeye verilmiştir
Federal

Belgrad, 3 (YlRS) — Yugoslavya, Sofya Hükümetini Birleşmiş Milletler prensiplerini ihlâl etmekle itham e-derek, Bulgar emniyet makamlarının teşkil ettikleri tedhişçi çetelerini Yu-goslavyaya soktuklarını ileri sürmüştür. Yugoslav Hükümeti Bulgarista-nın mütecaviz emellerinden dolayı giriştiği bu hareketinden vazgeçmesini isteyerek böyle bir hareketten doğacak bütün neticelerden Bulgaristanın mesul tutulacağını açıklamıştır.
Belgrad. 3 A A. (Reuter) — Yugoslavya bugün Bulgaristanın Yugoslav-yaya tedhişçiler ve çeteler sokmasını protesto etmiştir.
Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı tarafından Bulgar Büyük Elçiliğine gönderilen bir notada Bulgar casuslarının Usktıpte cereyan etmiş olan muhakemelerinden Bulgaristanın düşmanca siyasetinin bir delili olarak bahsedilmekte ve şöyle denilmektedir:
“Bu dâva Bulgar Hükümetinin düşmanca siyasetle sosyalizmin yerleşmesine mâni olmak ve topraklarının bir kısmını Yugoalavyadaıı ayırmak gayesi ile doğrudan doğruya harekete geçtiğinin ve böylece eski Bulg3 fistanın aşırı milliyetçi plânlarını tatbika başladığının yeni bir delilidir.,.
Nota Bulgarista.ndan bu düşmanca hareketlerine derhal bir son vermesini istemekte ve dikkatini bu hareketlerden doğacak ciddi neticelere çekmektedir.
Yugoslav notasında Bulgarıstanda bir çok câniler ve eski faşist teşkilâtı mensuplarının casusluk ve tedhiş için toplandığından şikâyet edilmek tedlr.
Çekoslovakya'ya nota
Belgrad 3 (YİRS) — Pragdakl Yugoslav Elçiliği Çekoslovakya Hükümetine tevdi ettiği bir notada Şehir Nakliyat Şirketi memurlarından hırının 31 ocaktan ben mevkuf tutulmasını protesto etmiştir. Nota, memurun derhal serbest bırakılmalını ve bu hâdiseye .sebebiyet verenlerin cezalandırılmasını ve bunun tekrarlanmamasını istemektedir.
Subaylara mahsus
Yollar Genel Müdürlüğü Kanun tasarısının müzakeresine dün de devam edildi
Ankara 3 (Hususi muhabirimizden) — Bugünkü Mecliste görüşülen mevzulardan biri de General Vehbi Kocagüney'in, subaylara mahsus yeni Barem Kanunu tasarısının ne vakit Meclise getirileceğine dair Başbakanlıktan sözlü sorusu olmuş ve Millî Savunma Bakanı verdiği cevapta tasarının Meclise verilmiş olduğunu söylemekle iktifa etmiştir.
Maaş Kanununa ek kanun teklifleri
Bundan sonra Maaş Kanununa ek 4379 sayılı kanunun tadilini derpiş eden kanun tekliflerinin ikinci müzakeresi yapılarak kabul olunmuştur.
Yollar Genel Müdürlüğü
Yollar Genel Müdürlüğü kuruluş ve görevleri kanun tasarısının birinci müzakeresi sırasında birçok hatipler söz alarak geçen celse tasarının heyeti umumiyesinin görüşülmesinde serdettiği mütalâaları tekrarlamışlar ve bazı maddelerin tadilini istemişlerdir.
Tasarı, görev, kuruluş ve teşkilâtı ihtiva eden 10 uncu maddeye kadar aynen kabul olunmuştur.
Maaşlı memurların kadrosunu tes-bit eden bu maddenin müzakeresln-
de hayli münakaşalar olmuştur.
Neticede maddelerden biri reye konulmuş ve Genel Müdürün .yüksek mühendis olmasını temin edecek tarzda tadil edilerek kabul edilmiştir.
Ahmet Tahtakılıç, köy yollan dâvamızı halletmek için her şeyden evvel hükümetin devlet yollarına muvazi hususi bir plân ve sisteme sahip olması lâzım geldiğini iddia etmiş ve memleketin iktisadi düzeninin köy yollarına bağlı olduğunu tebarüz ettirmiştir.
Bayındırlık Bakanı ise hükümetin evvelâ devlet yollarını tahakkuk ettirmeyi düşündüğünü, bu dâvanın hallinden sonra mali imkânlar nispetinde vilâyet ve köy yolları üzerinde duracağını, bu yıl bütçeye vilâyet yolları için 7 milyon lira konulduğunu • söylemiştir.
Standard köprü mevzuunda da duran Bakan, bu sistemin tetkik edildiğini ve Karabük fabrikasının yılda 1500 ton Standard köprü yapabilecek vaziyette olduğunu belirtmiştir.
Bakanın izahatından sonra 17 nci madde ‘‘yardımları yapmaya yetkilidir,, yerine “yardımları yapar,, şekline sokularak kabul edilmiş ve oturuma son verilmiştir,


Sosyalist Bakanlar Fransız Kabinesinden çekildiler
Bidault, Kabinesini tamamladıktan sonra tekrar
güven oyu
Parıs 4 (YİRS) — Başbakan Bidault’nun bu akşam Sosyalist bakanların koalisyon kabinesinden istifa ettiklerinden dolayı doğan iurıımu Cumhurbaşkanı Vincent Auriol ile görüşmüştür.
Bidault’nun Sosyalist Bakanları, Bidault’yu, partilerinin verdiği karardan dolayı kabineden istifa ettiklerini haberdar etmişler ve cumartesi sabahından itibaren kabine faaliyetine artık iştirak etmiycceklerini bil-
istıvecek
dırmişlerdir. Bidault’nun Sosyalistlerle yaptığı görüşme 40 dakika sürmüştür ve toplantıyı mütaakıp Sosyalistler hiçbir beyanatta bulunmak istemişlerdir.
Londra 4 (YIRS) — Gelen mütemmim malûmata nazaran, Başbakan Georges Bidault kabinesiyle beraber istifa etmeyip. Kabinesini tamamladıktan sonra Parlâmentoya müracaatla güven oyu isteyecektir.
İÇ SAİKALARDA
î K1 N C î
Yüksek seçim mahkemesi
İsmet Giritli
ÜÇÜNCÜ
Avrupa ekonomik birliğine doğru DÖRDÜNCÜ
Hayat dâvaları karşıcınla din teşkilâtının rolü M. Nermi
Klabund
Heinz Anstock
Edebiyat tarihi :
“Binbir gece” masalları BEŞİNCİ
Beklenmiyen avdet
(Hikâye)
Kadın - Ev - Moda
Spor
Dünkü senelik kongresinde
BM
”Telif Hakları
Cemiyeti” mühim kararlar aldı
Türkiyenin, Bern anlaşmasına dahil
olması için teşebbüse geçilecek
arasında memleketimizin en muharrirleri, kıymetli müel-" Telif
Araları tanınmış lifleri ve ressamları bulunan Haklarını Koruma Cemiyeti' nln senelik kongresi, dün “Gazeteciler Cemiyeti” binasında yapılmıştır.
Kongrede, idare heyetinin oütün bakanlara, bütün milletvekillerine, aynı /.amanda Unesço'nun Türkiye genel kuruluna gönderilmek üzere hazırladığı müracaat mektubu okunmuş ve bunun ait okluğu yerlere derhal ulaştırılmasına İttifakla karar verilmiştir. Cemiyetin Hükümetten tatbikim istediği dilekleri ihtiva eden bu beyannamede hulûsa o-larak şunlar yazılıdır:
•‘Senelerce evvel hazırlandığı halde bir türlü kar.un haline gelemlyen yeni “Telif Haklan” tasarısının, bu devre sona ermeden Büyük Millet Meclisinden geçmesini ısrarla rica ediyoruz.
“Memleket İçinde yapacağı tesirlerin ehemmiyeti dolayısiylc. böyle bir kanuna şiddetle ihtiyaç vardır. TÜrkiycde fikir mahsulleri, en değersiz matahlar arasından maalesef henüz çıkarılamamıştır. Müellifin hakları korunarak fikir maktulünün değeri takdir edildiği gün, memleket ini izde fikir hayatının yeni bir seviyeye doğru yükseleceğin* inanmaktayız.
“Memleket dışında yapacağı tesirlerin ehemmiyeti dolayısiylc de, modern bir “Telif Haklarr Kanunu"na şiddeti* ihtiyaç vardır Milletler arasında IşhirlH ğı, sadece siyasi muahedelerle değil, müellifler ve mütefekkirler arasında mütekabil anlaşma ve dostluklarla mümkündür Dünyada, yabancı muharrirlerin telif hakkını tanımayan iki memleketten biri Türkiycdir. Ve bu hal, Türkiyenin geri bir memleket olduğu hakkınd&kl kötü propagandanın devamına vesile teşkil etmektedir. Diğer taraftan, Lozan Muahedesinin hususi maddesiyle memleketimize muvakkaten verilen “Serbest Tercüme” müsaadesinin müddeti dt çok seneler evvel bitmiş olduğundan, bugün ıırt.ık bütün batı medeniyet dünyası, Türklvede de Milletlerarası Telif Haklan’na dair olan “Berne Konvansiyonu”nun fiilen tatbikini istemektedir.
“Yeni Telif Hakları Kanununun, daha fazla sürüncemede kal mı yarak bu »ene içinde Büyük Millet Meclisinden çıkması. Türk fikir hayatına ve dolayı-sivle memleketimize }vapılacak en bil-vük hizmet olacaktır. Bu uzun vadeli •r hizmetin şimdiki Meclise nasip olmasını biz müellifler, en derin ümitlerimizi muhafaza ederek, temenni ediyoruz.,.
Bundan sonra, yapılan diğer teklifler reye konarak kabul edilmiştir. Bu arada hükümetin “İnönü Armağanları” ismi aVmda verdiği teşvik mükâfatlarıuda edebiyat ve -*annt şubelerine hiç yer a-yırmndığı ve bu sahaların tamamen himayesiz bırakıldığı zikredilmiş ve bahis mevzuu armağanların sanat jürisinde Telif Hakları Cemiyetinden bir mümessilin de bulunması için Bıışbı^kanhğa ayrıca bir müracaat yapılması karar altına alınmıştır.
Batı Almanyanın
arması: Kartal
bulunmakta-
TMM
Prof. F. Perroux'nun
lafiyan VVostorlıng kuvvotlorlnin Java'da Bandoong'u ıggalı
İstanbulluya göre jeolojik devirler
"Adalet KıraliçcBinın Orduları
Fuchs tevkif edildi
Washington, 3 A. A. (Reuter) — Birleşik Amerika Federal Tahkikat Bürosundan bugün bildirildiğine göre, Hanvell’deki Ingiliz Atom Araştırma Merkezi memurlarından Klaus Fuchs, atom bombası sırrının Rusyaya kaçırılması hakkında yapılan sorguyu müteakip tevkif edilmiştir.
Başkan Truman kabineyi toplantıya çağırttı
Washington, 1 (YİRS) — Aslen Alman olan Dr. Fuchs’un tevkifi A-merikada patlatılmış olan bir bomba tesiri yaratmıştır. Hattâ Beyaz Saray bile bu mesele ile meşgul olmuştur. Beyaz Saray kâtiplerinden birinin haber verdiğine göre. Başkan Truman bu meseleyi görüşmek üzere Amerikan Kabinesini içtimaa çağırmıştır. Vat’ilan kararlar hakkında hiçbir tafsilât mevcut değildir.
Federal Almanya Devleti, kendisini eski Almanyanın vârisi addediyor
Müttefik müdafaasının ikinci safhası
VVashington, 3 A. A. (A.F.P.) — Fuchs'un Londrada tevkif edilmesi VVaahington'da Rus atom casusluğuna karşı müttefik müdafaasının ikinci safhası olarak kabul edilmektedir. Kanadada. bir casus grupunun tevkifi ve mahkûm olması — bu arada İngiliz bilgini Allan May ve komünist saylav Fred Rose da
dır —, savunmanın ilk safhası addedilmektedir.
Fuchs, Ingiltereye 1933 de fizik talebesi olarak gelmiş ve 1943 de İngiliz vatandaşı olmuştur. Aynı sene İngiltere hesabına atom heyeti ile Birleşik Amerikaya gelmiş ve önce Oak-ridge Atom Fabrikasına, sonrada ilk atom bombesini yapmış olan Los A-lamos laboratuarına girmiştir. 1946 haziranında Londraya dönmeden önce Meksika ve Kanadaya seyahat
Atom Enerjini Komisyonunun yaptığı toplantı
VVashlngton. 3 (YİRS) — Fuchs meselesinden dolayı hususi kapalı bir celse yapan Amerikan MÜH Atom E-nerjı Komisyonu âzaları, harp esnasında atom araştırmasının başında o-lan General Gröves-un şehadetine müracaat etmeğe karar vermişlerdir.
General Groves cumartesi sabahı komisyonun önüne gelerek Fuchs'un harp esnasındaki faaliyetleri etrafında izahatta bulunacaktır.
Kongrenin talebi
^’ashington, 3 (YİRS) — Amerikan Kongresi Atom Enerjisi Komitesi Başkanı, Amerikan Hükümetinin dünya çapında bir barış seferine girişmesini istemiştir. Barış seferiyle birlikte hidrojen bombasının imâli de teklif edilmiştir.
Ihııdistan da
Hindistan Cumhuriyetinin ilânı münasebetiyle Hindistan Cumhurbaşkanı Rejandra Prazad, hükümet konağında verdiği ziyafette, Endonezya Başbakanı Ahmet Sokarno ve Holânda Elçisi Lamping ile birlikte.

W İP* *
r?
Y ARIN
YENİ İSTANBUL
8 sayfa çıkacak
YARINKİ SAYIMIZDA:
Prof. Bonnatz’ın
Beyoğlunda seyrüsefer
dâvasını nasıl
halledebiliriz'
Avrupa kliring fonu projeleri”
Bonn. 30 (Hususi nıuhabirinuz bildiriyor) — Almanya Federal Cumhuriyeti Başkanı Prof. Heuss. Bonn Hükümeti için, \Veimar Cumhuriyetinin arına ve mührünü kabul eden bir kararnameyi imzalarken: ‘Kartal. her zaman olduğu gibi, Alman birliğinin sembolüdür ve böylece kalacaktır.” demiştir. Bonn Hükümeti, zaten Federal Cumhuriyetin yeni bir tesis olmadığına, 1945 te lâğvedilmiş oları üçüncü Reich’in ve eski Alman Reich'inln devamı olduğuna dair evvelce karar almıştı Bonn Cumhuriyetinin, VVelmar Cumhuriyetine ait. siyah, kırmızı ve altın sarısı rengindeki bayrağını da kabul etmiş olduğu malûmdur.
Yüksek Sağlık Şûrası toplanıyor
Şubatın ikinci haftası başında Yüksek Sağlık Şürûsı Ankarada toplanacaktır. Şûrâya iştirak edocelc olun :;ohriıni3 doktorları ayın yedisinde An karaya hareket edeceklerdir.
Sayfa 2
Y E N t t R T A N B TT t
4 Artta*
Yüksek seçim mahkemesi
SEÇİM Kanunu tasarısı üzerinde, Karma Komisyonunda Yüksek Seçim Mahkemesinin tesisi- ve salâhiyetleri etrafında C.H.P. ve D.P. Milletvekilleri ' arasında şiddetli tartışmalar cereyan ottigini matbuata akseden hn-berlordcn öğreniyoruz. Bu arada, böyle bir teşekkülün tesisi lüzumu ve yetkilerinin «ümulü fikrini ileri sürmekle, seçim tasarısını tetkikle ödevli İlmî heyetin bir gaf yaptığı bile söylenmektedir. Eğor hakikaten ortada bir gaf varsa bunun ilmi heyetin teklifinden mi, yoksa bu teklifi itham edon İddiadan mı geldiği noktasının hallini bir tarafa bırakarak. Yüksek Seçim Mahkemosinin gayesini ve ö-nemini bitaraf bir şekilde belirtmeyi daha faydalı ve yerinde buluyoruz.
Mesele sudur: Milletvekili olarak seçilen ve Meclise gönderilen bir kimse hakkında (ehil değildir) veya (seçiminde yolsuzluklar olmuştur) şeklinde bir itiraz vâki olduğu takdirde tahaddüs eden bu anlaşmazlığı hangi morcl tetkik ve halledecektir?
Muasır doktrin ve movzuatın tetkiki, bu meselenin devletler ta-• rafından iki hal tarzından birine bağlandığını göstermektedir: İti-
razları tetkik ve karara bağlamak yetkisini 1 — Millet Meclisine veya 2—Kazaî bir organa, umumiyetle mahkemeye vermek.
Böyle bir yetkinin Millet Meclislerine verilmesini ıstiyenlerln fikirlerine göre bu salâhiyet, mahkemeler karşısında Meclis bağımsızlığının ve Millet Meclisinin devlet organları arasında en üstün bir hâkimiyet uzvu olmasının tabii ve zaruri neticesidir. Diğer taraftan mazbatalara vâki itirazları tahkik, tetkik ve hal yetkisini Meclisten alıp bir mahkemeye devrini lüzumlu görenlerin de ileri sürdükleri nazarî ve tatbikî mülâhazalar daha az mahirane ve İkna edici telâkki edilemez. Filhakika bunlara göre: seçimin hakka ve kanuna uygun olup olmadığını tâyin meselesinden Ibarot olan (seçim ihti-lâfları) siyasî vo idari değil, tamamen kazaî bir karakter arzetmek-tedir. Su halde bunları kaza salâhiyetini haiz merciloro arzetmek mantık ve aklıselimin en basit I-
KISA HABERLER
CÖMtH AMELELERİ
XE MADENCİLER
ANLAŞTILAR
New-York.*3 (Nefen) — Kömür ame-eleri İle madenciler arasında en niha-;et bir anlaşmaya varılmıştır. Kömür melesi İle maden sahipleri 70 günlük lir mütarekeye varmışlardır. Bu mütareke teklifini Cumhurbaşkanı Truman ’apmış ve her iki taraf tarafından ka-»ul edilmiştir.
îEVtNtN PARİS TEMASLARI
Paris. 3 A.A (AFP) — Bu sabah alttan kararlar hilâfına. Dışişleri Bakan .'ekili Schnelter İle Dışişleri Bakanlığı lenel Sekreteri Parodi Bevlnlo görüş-nek üzere İngiltere Büyük Elçiliğine t itmişlerdir.
5TAFFORD CRİPPSİN PARTİ
PROPAGANDASI
Londra, 3 A.A. (Reuter) — İngiliz Ma-dve Bakanı Sir Stafford Cripps dün ak-iam radyoda İşçi Partisi saatinde lngl-izlere hitap ederek şöyle demiştir:
"Eğer hâlâ iyi gelir. İyi hayat şartlan ze işsiz kalmamak istiyorsanız şimdiye tadar bunları size vermiş ol&n partiye re siyasete bağlanın.,,
Cripps işçi Partisinin dört hürriyeti aara. lüks ve bunların benzerleri olarak legil fakat sefaletten, hastalıktan, kor-cudan ve lşslzliklen kurtulma mûnaaın-ia aldığını söylemiştir.
Cripps Muhafazakârların seçim prog-•amlannı ziyadesiyle m uta d harici bir vesika olarak tavsif etmiştir.
AMERİKANIN BULGARİSTAN A YENt NOTASI
I Bern. 3 (YİRS) — Sof.vadaki American Sefirinin çagınlmasını Washing-‘tondan bir nota ile isteyen Bulgar Hükümetine mukabil bir nota veren Amerikan Hükümeti, bugüne kadar cevap alamadığından, verdiği notanın çok ddl bir mahiyet taşıdığım Bulgaristan ^Hükümetine yeni bir nota ile hatırlat-Imıştır.
pAMERİKA SAVUNMA BAKANI ■JOHNSON’UN DEMECİ
| Washington. 3 (A.P.) — Amerikanın jmüdaf&a sisteminin icap ettiği anda bir İeant zarfında harekete geçebilecek bir I vaziyet e geldiğini açıklayan Savunma İBakânı LouM Johnson, askeri kuvvetlerin. şayet "Stalin bir harekete başlarsa, onun etrafında bir cehennem yaratacaklarını” söylemiştir.
Johnson, Amerikan silahlı kuvvetlerinin. 1945 den beri en kuvveti! devresinde olduğunu ve hiçbir zaman bu kadar mükemmel bir hale gelmemiş bulunduğunu kaydetmiştir.
Yazan: İSMET GİRİTLİ
cabıdır. Seçimlerin kanuna uygun olup olmadığını tetkik vo tesbit edecek olan bir mahkeme Meclisin salâhiyetlerine hiç bir müdahale yapmış sayılamaz, bilâkis kendi vazifesini i/a etmiş olur. Devlet organları hiyerarşisinde Millet Meclisinin en ustun hâkimiyet organı olduğu fikri doğru olmakla beraber, bugünkü modern ve demokratik devlette hâkimiyet demek, kanun demektir. Bu hakikati inkâr etmek «ahıs istibdadı yerine Meclis istibdadını meşrulaştırmak, yani netice itibariyle bir omuzdan indirilen tüfeği, ötekine geçirmek olur. Yüksek Seçim Mahkemesi taraftarlarına göre. Millot Meclislerinin tetkik vo hal mercii olarak kalması tatbikatta da büyük mahzurlar göstermektedir.
Zira, bu takdirdo hâkim rolünü oynıyacak olan hakikatte Meclis içindeki okseriyot Partisi olacaktır ki, dünyanın bir cennet, insanların da biror melek olmadığı goz-önünde tutulursa, bu arada verilecek kararda adalet vo hakkaniyetin no derecoye kadar tecelli edebileceği düşünülmeye değer bir mesele teşkil eder.
Dünya mevzuatına gelince: Bu sahada her iki sisteme yer verildiğini görüyoruz, Nitekim, başta Amerika B. D. ve FransA olmak iizoro bazı devletler soçim İhtilâflarına hal mercii olarak Millet Meclislerini kabul etmişler, Ingil-tero, Japonya, Yunanistan ve Çekoslovakya gibi diğor bazı memleketler ise. bu yetkiyi bir mahkemeye tanımak yoluna gitmişlerdir. Bizde öteden beri bu yetki B.M.M. ne tanınagclmiı, İlmî Heyetinin (Yüksek Soçim Mahkemesi kurulması vo tarafından kesin karar verilebilmesi hususundaki) teklifi değişikliğo uğratılarak: Karar ver-mek yetkisinden mahrum, bir Yüksek Seçim Kurulu tesisi kabul edilmiş, fakat bu kurulun tahkik yetkisinin şümulü hakkında ciddi anlaşmazlıklar çıkmıştır.
Senelerden beri efkârı umumiye-yİ işgal eden seçim probleminin Türk Demokrasisi tarafından halledilip geride bırakılman zamanı çoktan goldiğine göre, bu meselenin de en uygun şekilde bir sonuca bağlanması tomenni edilir
SOVYET RUSYA, UZAKDOĞU BİRLİĞİNE DELEGE GÖNDERMEDİ
Wa$hingtoh 3 A.A. «Reuterı — Sovyet Rusya 11 milletin iştirak ettiği Uzakdoğu Birliği Komisyonuna boykot yapacağı yolundaki tehdidini komisyonun haftalık toplantısına delege göndorml-yerek tatbik etmiştir.
Sovyet Rusya geçen ay komisyonda Milliyetçi Çin Hükümetinin bir mümessili bulunduğu müddetçe toplantılara iştirak edemiyecvgiui 'bildirmiştir,
KANADA - JAPONYA SULH MUAHEDESİ
Tokyo. 3 A.A. (Reuter) — Dün bir basın toplantısında beyanatta bulunan Kanada Dışişleri Bakanı Leeter Pear-son, Knnadanın bütün müttefikler İştirak etsin etmesin “en yakın zamanda” Japonya ile aulh muahedesi İmzalamak İBtedigmi bildirmiştir.
Pearson Japonyanın işgali hakkında bilgi edinmek gayesi İle dört günden bo-rl Tokyoda bulunmaktadır.
AMERİKA DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI TOKYODA
Tokyo, 3 A A. (AFP) — Amerika Dışişleri Bakan Yardımcısı VValton But-terworth bugün Tokyoya gelmiştir. Butlenvorth. Uzakdogudakl Amerika Büyük Elçileri konferansına iştirak etmek üzere Bankok’a gitmeden Önce Tokvada General Mac Arthur'la görüşecektir.
YOCHİDA SOVYET TALEBİNİ TEESSÜFLE KARŞILADI
Tokyo, 3 A.A. (AFP) — Başbakan Yochlda, bu sabah, Temsilciler Meclisi Bütçe Komisyonunda verdiği beyanatta:
"İmparator Hlrohitonun muhakeme e-dümesi yolundaki Sovyet talebi teessüfe şayandır” demiştir.
Bununla beraber» Başbakan, daha geniş malûmata lntizaren başka herhangi bir tefsirden kaçınmıştır.
işçi VE LİBERALLER CHURCHtLL’DEN KORKUYORLAR
Londra, 3 (YİRS) — Seçim münasebetiyle Sosyolistlcrle Liberaller tarafından Muhııfaz»kârlara yapılan hücumları yorumlayan "Daily Mail” gazeteci şunları yazmıştır:
''Sosyalistler ve Liberaller. Churchill-darı korktukları İçin ona şiddetle hücum ediyorlar. Churchili, 27 senelik siyasi hayatının 18 senesini barış içerisinde geçirmiş ve îngiltereyi kurtarmıştır.,,
İngiltere Kıralı Parlâmentoyu dün feshetti
Yeni Parlâmento, ilk toplantısını 1 martta yapacak
Londra, 3 (YÎRS) — İngiltere Kıralı, Parlâmentoyu, resmen fesheden beyannameyi bugün İmzalamıştır. Beyannamenin imzalan m asiyle seçim mücadelesinin başlaması bir olmuştur. Seçim propaganda ve mücadeleleri, şubat 13 e kadar devam edecektir. Yeni Parlâmento, ilk toplantısını ve yemin merasimini martın birinci gününde yapacak ve Parlâmento. Kıral tarafından 6 mart gününde açılacaktır.
Vicent Aııriol ve eşi, Buckingham’ın misafiri olacaklar
Londra, 3 (YİRS) — Fransa Cumhurbaşkanı Vincent Aurlol ve eşinin Inglltereye yapacakları resmi ziyaretin programı bugün öğrenilmiştir. Misafirler, 7 martta bir gemiye binecekler ve Manş Denizinin ortasından itibaren İngiliz donanmasına mensup gemilerin refakatinde İngiltere,ve geleceklerdir. İngiltere Kıralı ve Kırall-çesl tarafından Victoria Garında karşılanacak olan Vincent Aurlol ve eşi Buckingham Sarayında kalacaklar ve 10 martta Fransaya döneceklerdir.
Hava bugün de yağışlı geçecek
Dün, Bandırma seferini yapacak olan "Sus” vapuru yarı yoldan geri döndü
Dün şehrimizde, hava soğuk ve zaman zaman yağışlı geçmiştir. Günün en düşük harareti — 5 dereceyi bulmuştur. Devlet Meteoroloji İşleri Müdürlüsünden aldığımız malûmata göre, hava bugün çok bulutlu ve aralıklı vacışlı olacaktır. Yakışların kar şeklinde olması muhtemeldir Rüzgârlar kuzey ve kuzey doğudan esecektir. Sühunetin biraz daha düşeceği zannedilmektedir
Marnmrada şiddetli İcar tipisi j'üzünden, dün sabah Bandırmaya ınreket eden Sus Vapuru. yarı yoldan geri dönmek zorunda kalmıştır.
Karadcnizdo fırtına devam etmektedir Bununla beraber, vapur seferlerinde ehemmiyetli gecikmeler kaydedilmemiştir. Dün Boğazda bekleyen gemiler, seferlerine çıkmışlardır.
-------------------------------J
Bir müddetten beri Amorikan Kolejinde İngilizce lisan kurslarına devam eden Türk kara, deniz, hava subayları dün ikinci sömestr çalışmalarına başlamışlardır. Resmimiz, subaylarımızı toplu bir haldo göstermektedir.
Dışişleri Bakanlığında yapılan tasfiyeden doğan dâvaya bakıldı
Bıış Kanun Sözcüsü, Bakanlık aJey hine açılan bu üçüncü dâvanın hususiyeti haiz olduğunu ileri sürerek Bakanlık kararının İptalini İstedi
Ankara 3 • Hususi muhabirimizden) — Bugün saat 14 te, Sal&hnddin Oda-haşıum başkanlığında toplanan Danıştay Dâva Daireleri Genel Kurulu, memurları arasında yaptığı tasfiyeden dolayı Dışişleri Bakanlığı aleyhine açılan üçüncü dâvayı rüypt etmiştir.
Dâvacı Mnhınut Cahit Conker. bizzat müdafaasını yaparak Dısiş'orl Bakanlığına tasfiye salâhiyetini veren 5250 sayılı Kanunun ve bu itibarla tns-fiyo kararının Anayasaya ve Birloş-mlşmilletier İnsan Hakları evrensel bcyannamefllne aykırı olduğuna, bundan başka kendisinin tasfiye tarihine kadar süratle terfi ettirildiğine "liyakat ve ehliyet ine binaen, kaydlyle normal müddeti doldurmadan Büyük Elçilik Başkâtipliği vo Siyasi Daire Müdürlüğüne yükseltildiğine vo binaenaleyh gerek sicil, gerekse meslekî kabiliyet bakımlarından hiç olmazsa vasat derecede bir memur olduğunun Bakanlıkça takdir edilmiş bulunduğuna İşaret ettikten sonra esasn girmiş ve Danıştay'ın bilhassa Komisyonun kuruluşu ve komisyon âzalarının kanuni evsafı haiz olup olmadıkları bakımından dâvayı tetkik ederek bir karar vermesini İstemiştir.
Dâvacı Conker, Kanunun geçici maddesi komisyonun en az dördüncü dereceye mensup memurlardan teşkil edilmesi mecburiyetini koyduğu halde âzalardan bir kısmının bütçedeki maaşlarını müktesep hak olarak alamamaları ve ancak İki üstün derecelik kadroya tâyin edilmek suretiyle ve maaşını tazminat yoliyle alarak bu makamlara getirilmiş olmaları İtibariyle kanunun aradığı vasıfları haiz olmadıklarını iddia etmiş, ve komisyon âzasından bir zatla ailevî bir mesele yüzünden aralarında husumet bulunduğunu, yine âzadan ikisinin sınıf arkadaşları oldukları için reylerini aleyhinde kullandıkları ve bu yüzden komisyon kurarında hukuki prensiplerin veya objektif, takdir uhsurbı-nnın değil, sadece his ve garezin Âmil ve hâkim olduğunu iler! sürerek Dişlileri Bakanlığınca hakkında verilen kararın bozulmasını istemiştir.
Söz alan Bay Kanun Sözcüsü tasfiyeden dolayı Dışişleri Bakanlığı aleyhine açılan bu üçüncü dâvanın İlk ikisine nazaran hususiyeti haiz olduğunu ileri sürerek dâvanın kabulünü ve şekil ve salâhiyet bakımlarından Bakanlık kararının iptal edilmesini istemiştir. Danıştay bir hafta içinde kararını verecektir.
Dışişleri Bakanımız, Bonn’a gidecek
Berlin. 3 ( YrlRS) — Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddln Sadak, Batı Almanya ve Türkiye arasında ticaretin inkişafı için görüşmeler yapmak üzere önümüzdeki hafta Bonn şehrine gidecektir.
DÜN IZMİKDE
C.H.P. Genel Başkan Vekili
partililere hitap etti
Hilmi Uran dedi ki : "Muhalefet Partimiz idarecilerinin siyasi bir parti hUvlyetinde kalarak, seçime katılmamak gibi bir hareketi ihtiyar etmiyeceklerini hâlâ ummak isteriz.”
İzmir 3 »Hususi muhabirimizden) — C.H.P. Genel Başkan Vekili Hilmi U-ran, bugün saat 14.30 da İzmir Halkevi salonunda muhtelif partililerin, tarafsız vatandaşların ve münevver meslek adamlarının bulundukları topluluğa hitap ederek, uzun bir nutuk söylemiştir.
Uran, parti çalışmalarını izah etmek ve hangi partiden olursa olsun, vatandaşların Üşüntü ve ıstıraplarına çare bulabilmek maksadiyle bu seyahatleri yaptığını, hor gittiği yerde C.H.P. nin görüş ve kanaatlerini müdafaa ettiğini söyliyerek demiştir ki:
— Bu temaslardan aldığım kanaat, şudur: C H P. her yerde yeni bir ruhla, yeni bir enerji ve büyük hayatiyetle ayaktadır,
Bu yeni ruh, tesanüt ruhudur. İnandığı dâvaları göz kırpmadan müdafaa ruhudur. Parti, şeref ve haysiyetini yüksek tutma ruhudur.
Uran, memlekette büyük bir İnkişafın başladığını, hususi inşaatın arttığını, tren ve vapurların tıklım tıklım dolu olduğunu, refah İstihlâkinin muttasıl arttığını beyan ve bunun demagojiyi kıymetten düşürerek muhalefeti mâkul bir yola sürüklemekte olduğuna İşaret etmiş, halkımızın refah yolunda yürüdüğünü, memlekette u-muml kültürün köylere kadar yayılmasının; madenî ihtiyaçların oralara kadar uzanmasına âmil olduğunu söylemiş ve sözlerine devamla demiştir İç i i
— Halk, artık pulluk İstiyor. Harman makinesi, radyo, yol. köprü, mektep, dispanser istiyor. Bütün bu haklı istekleri halkın kendi ağzından dinlemek ve günün mali şartları ve İmkânları içinde onları tatmine koşmak da iktidar için müstesna bir zevk o-luyor.
Avrupada ekonomik kalkınmanın dev adımlarla yürüdüğünü kaydederek demiştir kİ:
Bu. dünya ticari münasebetlerinde istihsalin ve İmalin artması yüzünden bir kısım İthal eşyamızın gün geçtikçe daha ucuza elde edilmesini mümkün kılacak ve oralardaki refa* hin ve İştira kudret vo kabiliyetinin bınnetlce artması da bir kısım eşyamıza yeni kuvvetli pazarlar hazırlıya-ch k 11 r.
Bu umumi dünya gidişi temposuna uyak uydurarak kendi istihsalimizi de biran önce arttırmak ve bunları dünya pazarlarına müsait, maliyetlerle arz etmek bizim bugün ehemmiyetle ele aldığımız bir kalkınma konusudur.
Çünkü, memleketimizde geçim standardına şümullü bir muvazeneyi ancak bu verecektir. Vatandaşlarımızın kendi çalışma sahalarında her sene biraz daha kazançlı olabilmesinin u-oıumi hâsılası bu arzuyu Bağlıyacak mahiyettedir. Kanaatimiz, böyle bir istikamete halkça da. Hükümetçe de iyi yol almakta hulıırıduğumuzdur.
Yurdun her bölgesi için bu mesut yolculuğu tebşir edebilirim."
Uran, bundan sonra vatandaşların toprak sahibi edildiğinden bahsederek devlet bütçesinin savunma tahsisatının fazlalığını anlatmış, Hükümetin bu yıl, kifayetsiz bütçe kaynaklarını Marsh&ll yardımı ve İmar Bankası ifrazları gibi diğer büyük milletlerarası yardım mekanizması ile takviye ettiğini ve bu tahsislerle memleket u-mumi ekonomik kalkınma programını tatbik mevkiine koyduğunu belirtmiş ve demiştir ki:
— Muarızlarımız. 1950 yılında bizim normal bir bütçe yapamıyacağımızı sanıyor ve isabetli sandıkları bir iierl görüşle bunu çok evvelden müjdeli-
Irak Hükümetinin davet ettiği talebeler
Ankara 3 (Hususi muhabirimizden) — Ankara Tıb Fakültesini tem-sllen Hayrl Karabfykan’ın başkanlığında 12 erkek talebe ve 3 profesör, ilmi tetkiklerde bulunmak üzere Irak Hükümetinin davetlisi olarak 16 şubat 1950 tarihinde 15 gün kalmak için Irak'a hareket edeceklerdir.
Türk Dil Kurumu çalışmaları
Ankara 3 (Hususi muhabirimizden) — Türk Dil Kurumu İlim Heyeti yeni teşkil ettiği sözlük, terim ve derleme bürolarının çalışma metod-larını tespit etmiş ve bu bürolann daimi murakabesine kendi arasından ikişer âza seçmiştir. İlim Heyeti yarın kurumun yeni bütçesini tetkik edecektir.
yorlardı.
Bu ilmi kehanete rağmen Hükümetimiz örnek bir bütçe yaptı. Meclise arzetti. ve hu bütçede memleket kalkınması için milyonlar ayırdı."
Uran, bundan sonra memleketin yeraltı ve yerüstü servet kaynaklarının tam ve kârrıli olarak İşletilmelerini, her birinin bol ve ucuza maledilerek dış pazarlara kadar, nakillerini derpiş eden bir programın mevcudiyetim belirtmiş, bunun iktidar için millete karşı şerefli bir hizmet olduğunu beyan etmiştir.
Uran, dış siyasetten . bahsederek TÜrkiyenln Avrupa hür milletleri birliğine katılarak mukadderatını bu birliğe bağladığını ve harp sonu dünyasında lâyık olduğu şerefli mevkie sahip bulunduğunu, Türk devletinin ordusu, prestiji ve İtiban ile bugün dünya kuvvet muvazenesinde hürmet edilen ve aslâ İhmal edilmeyen bir varlık olarak tanındığına işaret etmiş ve şöyle demiştir:
— Nasıl tanınmasın ki, biz harp malzemesi pazarlığiyle toprak vo nefis müdafaasına kalkışan bir millet olmadık. Bilâkis bir karış toprağımıza canımızı seve seve verebileceğimiz hususundaki karar, harp nıaJzemesinl bizim kucağımıza attı."
Hatip, bundan sonra, Atatürkün Türk milletine verdiği inkılâpları öğ-müş, partilerarası münasebetlerinden şöyle bahsetmiştir:
— Bizim birlik ve beraberlik havası İçinde tek noksan cephemiz, partller-arası münasebeti bir türlü normal bir yürüyüşe intibak ettlrememlş oluşu-muzdur.
Partilerarası münasebetlerin biran önce, normal gitmesine biz, bugün â-deta susamış haldeyiz. Çünkü vatandaşların çeşitli telkinler altında senelerden beri her gün yeni bir vesile İla gergin sinirler içinde münasebet devam ettirmesi kadar, memlekete zararlı birşey olamaz."
Hatip bundan sonra, 12 Temmuz Beyannamesinin büyük bir iyi niyetin mahsulü olduğunu anlatmış, Millet Particilerin bunu muvazaa oiarak ilân ettiklerini, hakikatte ise böyle bir şeyin bahis mevzuu olmadığını belirtmiş, MIHI Husumet Andının ilânını müteakip Hükümetin neşrettiği beyannameden parçalar okumuş, Demokrat Partinin hu korkunç husumet kararını nasıl verdiğini anlıyamadığını söylemiş. Ankarada toplanan Küçük Kongrenin bu husumet andını ortadan kaldırmadığını tasrih etmiş ve sözlerini şöyle bitirmiştir:
— Yalnız memleketin, huzur ve sükûnu adına bütün bu taşkın ve nizam dışı hareketleri bir talisiziik diye görerek bunlardan teessür ve Ü2Üntü duyduğumuzu açıklar ve muhalefet Partimiz idarecilerinin siyahi bir parti hüviyetinde kalarak seçime katılmamak gibi bir hareketi .ihtiyar etmiye-ceklcrini hâlâ ummak isteriz. Çünkü ancak hu suretledir kİ: Karşılıklı saygı hisleri ve emniyet havası içinde tek-mfı vatandaşların medeni haklarını kullanmalarını ve muarızlarımızın da İstiyor göründüğü millet hakemliğinin tam ve kâmil olarak tecellisi sağlanmış olacak ve memlekette normal hükümet ve parti çalışmalarına imkân verilecektir.
Aksi takdirde memleket umumi efkârı. gözleri önünde cereyan eden hâdiseler hakkında hükmünü elbette verecek ve isabetli karar, onun vereceği karar olacaktır.
Biz, parti olarak böyle bir hükmü ve karan emniyet ve hürmetle bekli-yeceğiz."
Tıp Fakültesinde sınıfta kalan talebelerin durumu
Ankara 3 (Husus! muhabirimizden > — Milli Eğitim komisyonu, bugünkü toplantısında dilekçe komisyonuna mütalâasını bildirmek üzere Ankara Tıb Fakültesi ve F. K. P. sınıfından 200 talebeden bir dersten sınıfta kalanların bir üstün sınıfa devam edenıiyecekleri hakkında Profesörler Meclisince alınan karar aleyhindeki müracaatlarını incelemiş ve Millî Eğitim Bakanı İle Fakülte Dekanını dinlemiştir.
Neticede komisyon Üniversite Muhtariyeti noktasından bu işin bir ke^ re de Senato ve Üniversitelerarası Kurum tarafından görüşülerek bir karara bağlanmasını uygun görmüştür.
”Çorum” vapuruna çarpan ’Türuzan” ın seferden men’i talep edildi
Devlet Denizyolları, geminin sahiplerinden 150.CUI0 lira tazminat istiyor
Denizyolları İdaresi Kuruçeşme önlerinde demirli bulunan Çorum vapuruna bindiren Füruznn vapuru hakkında Deniz Ticaret Kanunu gereğince tedbir «-lınmnnı için Birinci Ticaret Mnhkrıııe* alne mürnmatte bulunmuştu.
Mahkeme, bu müracaat Üzerine bir vukuf ehil marifetiyle latlnyede tâmirde bulunan Çorum vapurunda bir keşif yaptırmıştı, öğrendiğimize göre, idare, Fliruzan vapurunun seferden men ini istediği gibi, zarar vo ziyan olarak adı geçen vapur sahiplerinden 150 bLn lira İslemektedir.
Füruzan vapuru sahipleri, geminin seferden menedilmedi talebine İtirazda bulunmuşlardır.
Ticaret Mahkemesi» dâva evrakı üzerinde tetkikler yapmaktadır. Bu tetkikler sonunda vaziyet belli olacaktır.
"Nazar" vapuru sahipleri de zarar ziyan istiyorlar
Bundan birkaç gün evvel Fuların cereyanına kapılan Ankara vapuru, süvarisi Şefik kaptanın manevra kabiliyeti sayesinde büyük bir tehlike ntlatmi|, limanda bulunan Nazar vapuru da bu sayode parçalanmak tehlikesinden kurtulmuştu. Bu küçük vapurun Rahipleri, Ankara vapuru tarafından geminin hasara uğratıldığı İddlaslyie mahkemeye müracaat ederek gemideki zarar ve livanın tesbltinl İstemişlerdir. Mahkemenin, teşkil ettiği bilirkişi heyeti dün bu vapurda bir keşif yapmıştır. Keşfin neticesi bugünlerde belli olacaktır.
Veremle mücadele İçin İlk büyük merkezimiz Milletlerarası Sağlık Teşkilâtının yar» dimiyle veremle mücadele İçin ilk büyük merkez yakında teala edilecektir.
Milletlerarası Talebe Federasyonu kongresi
Mllletlernraaı Talebe Federasyonu kongresi ağustos ayı içinde şehrimizde toplanacaktır. Federasyonun Türkiye temsilcileri dün Vali vo Belediye Balkanını ziyaret ederek vaptıklan hazırlıklar hakkında İzahat vermişler ve a-lâkaüinı İstemişlerdir.
500 üncii yıl hazırlıkları
lst&nbtilun 5oo üncü yıldönümünü katlamak İçin şehrimizin kültür, sanat, Ik-tlâat. tarih sahalarında temayüz etmiş tjahalvetlerinin iştirakiyle 13 şubat 1950 pazartesi günü Eminönü Halkevinde bir hazırlık toplantısı yapılacaktır.
Konya Folklor Gecesi
Konya Folklor gecesi bu akşam saat 21 den İtibaren Konak Otelinde yapılacaktır. Gecenin h i geçmesi için I(on* a-dan bir de milli oyunlar ekibi retîrll-m iştir.
Kabzımalların kongresi
Kabzımallar Cemiyetinin yıllık kongremi 5 şuba 195u pazar günü aaa! 11 ten itibaren Eminönü HaJkevinin küçük Ealonunda yapılacaktır.
İşçi Sendikaları Birliği Kongresi yarın yapılacak
İşçi Scndilnrı BirliCl kongresi 5 şubat 1950 pazar günü *ant 9 dan 21 e kadar Eminönü Halkevindc yapılacaktır. Kongrede bulunmak için Çalışma Bakanı ile İşletmeler Bakanının bugün şehrimize gelmesi beklenmektedir.
İstanbul kaymakanılan toplandı
Dün sabah vilâyette, kaymakamla* toplantısı yapılmıştır. Vali ve Belediye Başkanımn da bulunduğu bu fçtım&da, bilhassa çarşı pazarların kontrolü U-zerinde durulmuş ve bazı kararlar alınmıştır.
Vatmanların oturarak iş görmeleri
E. T. T, İdaresi vatmanların da otun» rnk vazife görmelerini saptamak içR bazı tetkiklere başlamıştır. Yapılan teo rübeler müspet netice verirse bundan böyle tramvaylara birer bant konarak vatmanlar oturdukları yerden tramvay lan İdare edeceklerdir.
Doktorlara ingiliace üşen kurstan
Saflık Müdürlüsünün doktorlar İçin ihdası ettiği İngilizce kursları önüçûtlz* deki çarşamba gününden iibaren faaliyete geçecektir.
Kurslar her çarşamba aa&t 17 d-şn 20 ye kadar devem edecek. işteyentdoiitoS İar ücretsiz olarak bu kursları takip e-debileceklerdır.

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 66 -
Hamdi Bey:
— Hele bir soyun da gör; dedi ve tav&n avizesinin ışığını söndürdü.
Nebile, komodinin üstündeki kızıl abajurlu lâmbanın yarım aydınlığında soyunmaya başladı. Hem soyunuyor, hem gözünün uciyle yatağın ortasındaki kocaman patiska tomarına bakıyordu. Kocası, bunu, bir kenarından yavaş yavaş açmaya başladı. Sağ eliyle tomarı itiyor, sol eliyle açılan kısmı kendine doğru geriyordu. Genç kız, etaplarını dolaba asıp yastığın altında duran geceliğini almak üzere iken Hamdı Bey homurdandı:
”— Yo, olmaz. Çırılçıplak; anadan doğma çıplak... Bu gecenin şerefine! dedi.
Nebile, karyolanın önünde, mütereddit duruyordu. Hamdi Bey, onu. bir koliyle belinden, öbür koliyle bacaklarının altından kavrayıp yatağın içine attı ve ancak şebek cinsinden bazı mahlûklarda görülebilen bir hareketlilikle patiska tomarını genç kızın vücuduna sarmaya, sarmaya. sarmaya başladı, Nebile, kocasının, ne kendi ağırlığında bir kadını böyle tüy gibi kavrayıp kaldıracak derecede güç kuvvet sahibi, ne de elleriyle bir iş görmekte bu kadar hamarat ve becerikli olduğunu biliyordu. Zira, Hamdı Bey, adalesi gevşek uzuvları, küt parmaklı yumuşak yumuşak elleri ve tembel tembel kınnldanışia-riyle genç kız üzerinde şimdiye kadar hep pa-326
tapuf bir insan tesiri yapmıştı.
Hamdi Bey, birden, bir şimşek tezliğiyle karyolaya sıçradı ve kâh çömelerek, kâh iki diz üstü gelerek, kâh sağa sola doğru eğilip uzanarak Nebile’nın vücudunu bir oklavayla hamur açar gibi patiska sargılarının içinde yuvarlamaya başladı, Nebile hayretten donakalmıgtı. Bu ameliyenin başlangıcında, gerçi, biraz kendini müdafaaya çabalamış ve hassaten kollarını bu sargıların dışında bırakmak istemişti. Sonra buna da muvaffak olamayıp kendini, balmumundan bir bebek gibi, bu acayip menajeri mahlûkunun pençelerine bırakıvermişti. Yalnız arasıra bir çocuk sızlanmalarını andıran seslerle:
”— Kundağı çok sıkıyorsun. Biraz gevşek bırak, rica ederim; biraz gevşek bırak; diyordu.
Fakat, dınliyen kim? Hamdi Bey. kızcağızın bütün vücudunu yalnız ayaklariyle başını serbest bırakmak şartiyle sert patiska bezinin içine sımsık hapsetmiş bulunuyordu. Öyle ki, bu bezin hiç bir tarafında ne ufacık bir potluk veya aralık, ne de bir incecik buruşuk kalmıştı. Hamdi Beyin kundak adını verdiği bu şey; Nebile’nin bedeninin bütün inhinalarını, çıplak olduğu zamandan daha ziyade belirten ve kalçalarından ayak bileklerine doğru bir huni biçiminde İncelip uzunlaşan alçıdan bir kalıbı halini almıştı. Hamdi Bey, son iş olarak, genç kızı yüzükoyun çevirip sargının kenarlarını boydan boya sağl&m bir takım pince’lerle iğneledi, perçinledi. Sonra, onu, tekrar sırtüstü yatırdı. Nebl-le nin, şimdi, bir eski Mısır prensesinin mumyasından hiç farkı kalmamıştı.
Hamdi Bey, biraz yorgun, biraz soluk soluğa idi. Karyolanın ayak tarafında, yüzü karısının yüzüne çevrik, bağdaş kurup oturdu ve pijamasının yeniyle bir kaç kere alnının terlerini sildi. Sonra meydana getirdiği sanat eseri-327
nl son bir tetkik haddesinden geçiren bir hey-keltraş gibi önünde uzanan bu eski Mısır prensesinin mumyasını seyre daldı. Kundaktaki genç kız; aynı zamanda kolsuz bir stalaktik’e de benziyordu.
Nebile, sordu;
"— Peki ama. bu oyunun tuhaflığı neresinde?
Halbuki, çoktan her şeyi sezmiş, anlamıştı. Hele, kocası, çöktüğü yerden tabanlarının ortasını hafif hafif gıdıklamaya başlayınca, Nebile İçin, onun bütün maksadı gün gibi ayan oldu. Yalnız iki esrar perdesi, bu, gün gibi apaçık maksadın tam ortasını iki büyük ve koyu gölge halinde karartıyor ve Nebile’nin bütün seziş ve anlayış kudretleri bu karartıyı sıyırmaya erip yetemiyordu: Hamdi Bey denilen şu acayip adam, — diğer Üç karısına yaptığı gibi — kendisini de, böyle her bir yanından sımsıkı bağladıktan sonra, tabanlarının altını gıdıkl&ya gı-dıklaya katıltmak istiyordu. Niçin? Hangi sebep, hangi itki, onu. her yıl. böyle bir uzun işkenceli cinayete sevkediyordu ? Bu adam, bütün acayip hallerine rağmen, kalp ve his denilen haspalardan mahrum değildi. Bir kadına, tam mânasında bir erkek gibi değilse bile, iyi bir koca gibi bağlanmasını vc onu sevip nazlandırmasını da biliyordu. Şu halde, birdenbire ne oluyordu da bu İyi kocanın yumuşacık ellerinden birer canavar pençesi çıkıveriyor ve ona, biribirinden güzel, biribirinden tatlı (zira, Nebile kendisinden evvelkilere dair ne bilmek lâzımsa hepsini sorup öğrenmişti.) üç kızcağızı boğmak vahşetini İşletebiliyordu? Ne bir geçimsizlik, ne bir küskünlük, ne bir kavga, ne bir hınç; hayır! Hattâ, ne de ilk geceler kendisiyle olduğu gibi bir "taban altından gıdıklanıp gıdıklanmama., münakaşası... Hamdi Bey,, günün birinde, —ortada hiç bir se-328
bep yokken— kararını veriyor; bir kaç hıkhıklı gülüşten, bir kaç "cicim,, den, bir kaç "yavrucuğum,, dan sonra gidiyor, bir top patiskasını alıyor, bunu bir terzi kadın dikkatiyle Ölçüp biçiyor ve bununla, maharetli bir çıkıkçı gibi bütün bir vücudu beş on dakika içinde bir daha artık hiç kımıldayamamasıya kıskıvrak sargılayıve-rlyordu.
Niçin? Evet, niçin? Her ameliyeden sonra bu berhanenin ıssız çatısı altında yeniden bir ölünün küskün hayaletiyle karşı karşıya, yapayalnız kalmak, doğru veya düzme yaslar tutarak ağlayıp sızlamak; ve yeniden her yana insanlar saldırıp, paralar sarfedip türlü üzüntü, türlü yorgunlukla nihayet bir ikinci, bir üçüncü, bir beşinci evlenme teşebbüsüne atılmak! Bütün bu facialar, bu zahmet ve meşakketler niçindi ?
Nebile’nin; her geceki gibi, gıdıklanan bir kadın rolünü oynamaya çabaladığı şu anda (çabaladığı, diyoruz; zira bu sargının içerisinde o histerik hareketlerin hiç birini yapmaya muvaffak olamıyordu.) bir an evvel yırtıp sıyırmak ihtiyacını duyduğu esrar perdelerinden en ehemmiyetlisi, katılarak ölmediği takdirde Hamdi Beyin, onu başka bir usulle öldürmek isteyip istemiyeceği keyfiyeti İdi. Zira, genç kız, yalnız tabanlarının altından değil, vücudunun hiç bir yerinden gıdıklanmadığı için üç kere tam bir muvaffakiyetle neticelenen bu "Kundak oyunu,, nda, kocasını ilk defa pek fena bir mağlûbiyete uğratacağından emin bulunuyordu Fakat, bu halleli maçın birinci round’unu kazanmakla canını kurtarabilecek miydi? îşte, Nebile bundan hiç emin değildi. Bütün gayretlerinin boşa gittiğini görecek olan bu garip adam, kim-bilir, ne büyük bir tehevvüre kapılacak ve eli kolu bağlı bu kurbanını, kimbillr, ne kadar vah-329
şice boğazlayıp parçalayacaktı ? Onu. her gün üzerinde taşıdığı ve geceleri yastığının altına koyduğu Parabellum'un baş parmak kalınlığındaki kurşuniyle mi vuracaktı? Yoksa, azılı bir caninin elinden alıp da vazife hayatının en parlak kahramanlık hatıralarından biri gibi esvap dolabının bir gözünde sakladığı o korkunç palayla mı vücudunu delik deşik edecekti? Yahut da ağzına tesiri belli olmıyan bir zehir mİ akıtacaktı ?
Nebile, bir yandan, bu biribirinden dehşetli ihtimalleri düşünürken öbür yandan — sözde — gıdıklanmalara tahammülünün son haddine dayandığını gösterir bir takını vahşi kuş sesleri çıkarıyor ve arasıra bir imkânını buldukça iki tabanını birden, şimdi ayaklarının ucunda kıvrılıp yatmış olan kocasının suratına veya göğsüne dayamak suretiyle gûya onlan parmak ve dil temaslarından kaçırmak ister gibi yapıyordu. Hamdi Bey ise, her defasında, o deminki şebek hareketleriyle bu tabanları tekrar eline geçirip gıdıklamaya koyuluyordu.
Ne o? îşte, Hamdi Bey. yine mahut hıkhık-larına başladı; hem bu sefer daha sık, daha silsilen ve daha derinlerden, daha uzaklardan gelen bir sesle... O kadar derinlerden, o kadar uzaklardan ki, bunları, hemen şuracıkta, Nebile’nin ayakları dibinde kıvranıp durmakta olan adamın göğsünden veya gırtlağından çıkıyor bilmek epeyce müşküldü. Bu sesler, derken bir boğuk ve korkunç uluma halini aldı. Genç kız hayretten dona kalmıştı. O vakit. Hamdi Bey bir atın kişnemelerini andıran haykırışlarla başını kaldırdı ve gözlerinin üstüne düşen saçları arasından Nebile’nin yüzüne baktı, Kundaktaki vücudun bir kaç dakikalık hareketsizliği ona mutlaka her şeyin tamam olduğu zanmnı vermişti. (Devamı var)
330
4 Şubat 1950
YENİ İSTANBUL
Sayfa 3
GÜNÜN EKONOMİK
HAREKETLERİ
4
Paris Büromuz bildiriyor
Avrupa ekonomik birliğine doğru
Amerikadan Oğuz Türkkan bildiriyor
Amerikan ekonomisinin iç ve dış cereyanları
İktisadi İşbirliği Bakanlar Konseyi, teşkilâtın raporunu, Kliring Birliği projesini ve mübadele serbestisi teklifini tetkik etti
Marshall Plânından istifade eden on sekiz Avrupa memleketinin Dışişleri Bakanlarını Parlste toplayan İktisadî İşbirliği Teşkilâtı konferansı hususi bir ehemmiyet taşımaktadır.
Marshall Plânı bahsinde Amerikan kongresinin yakımla kabul edeceği 1950 senesi tahsisatının miktarıdır ki. herkesin dikkatini Paris toplantısı Ü-zerine çekmiştir. İktisadi İşbirliği Teşkilâtı» Amerikan kongresine vereceği raporun tam bir başarıyı akset-tirememesınden çekinmektedir.
Demek oluyor ki. Avrupamn. istihsal, ticaret ve para mevzularında bir birlik kurmasını tâcil maksadiyle evvelâ teşkilâtın İstişare Komitesi» ondan sonra da Bakanlar Konseyi toplanmıştır.
Bakanlar Konseyi, merkezi Stras-bourg’da olan Avrupa Konseyi ile İktisadi îşbirligri Teşkilâtı arasında çalışma ahengini kurmak istiyor. Bakanlar* Konseyi. Pariste yaptığı iki giinlük toplantıdan sonra işbirliğini temin edecek formülü acaba bulabildi mi? Bu hususta kati bir hüküm vermek şimdilik mümkün görülmüyor.
Amerikalıları memnun eden yeni bir hâdiseyi belirtmek lâzımdır, lngi-lizler» İsveç, Norveç ve Danimarka ile gayet mühim bir anlaşmayı Pariste imza ettiler. Bahsi geçen anlaşma, Amerikalılar tarafından tavsiye edilen mmtakavi ticaret ve para birliği mahiyetindedir. UNtSCAN ismi verilen bu anlaşmanın imzalanmasından ümit kesilmiş gibi idi. Bu anlaşma, ingilterenin Avrupa Birliği meselesine daha fazla ehemmiyet vermeğe başladığı fikrini kuvvetlendirmektedir.
UNÎSCAN'ın gayesi, mümkün olduğu kadar kısa bir zamanda bütün döviz kontrollerini kaldırmak ve sermaye hareketlerini, bazı haller müstesna, serbest bırakmaktır. Mübadele serbestisine gelince, anlaşmayı imza eden memleketler bu mevzuda iktisadi işbirliği Teşkilâtının bütün âzalariyle beraber hareket etmeye karar vermişlerdir.
İskandinav memleketlerinin, 3 üncü şahıs durumundaki memleketlerden yapacakları siparişleri sterlingle ö-demelerini Ingiliz Hükümeti kabul
İngiltere döviz takyidatını azaltmaya devam ediyor
İngiltere Kırallığına sınai maksatlar için girmiş bulunan yabancı sermayenin 1 ocak 1950 tarihinden itibaren çıkmasına müsaade edildiği bilinmektedir. Evvelce, menşei sterling sahası dışında bulunan yabancı sermaye en az on yıl müddetle bloke edilmekte idi. Belçika,
LÜksenıburg ve İsviçreden başka İktisadî İşbirliği memleketlerine muhaceret edecek şahıslar beraberlerin
Yazı ailemize Katıldığını evvelce bildirdiğimiz milletlerarası bir şöhrete sahip olan Fransız İktisatçılarından profesör F. PcrroıiK’nun. Avrupa Kliring Birliği hak kında ki düşüncelerini okuyucularımız yarın bu sütunlarda, profesörün "Yeni İstanbul” İçin FarlMen gönderdiği 14 Avrupa Kliring Fonu Projeleri” başlığını taşıyan makalesinde hu laca ki ıırdır.
etmiştir.
Bakanlar Konseyi hem Washıng-ton'a gönderilmek üzere hazırlanan raporu, hem de Avrupa kliring projesi ve ticari mübadelenin serbest bırakılması ile alâkalı olarak İstişare Grupunun ileri sürdüğü teklifleri gözden geçirmiştir. Fakat, kliring bahsinde bir neticeye varılamamıştı!. İngiliz delegeleri bağlanmak istemiyorlar. Marshall Plânı İdarecisi Hoffman ‘•birlik” kurulmasının ne kadar elzem olduğunu gayet sarih bir lisanla anlatmıştır. Ingiliz delegeleri ise U-NİSCAN ile bu sahada müspet bir a-dım atmış olduklarını belirtmişlerdir.
Amerikan kongresine verilecek rapor BaJtanla! Konseyi tarafından tasvip edilmişti! Genel Sekreter Marjo-iin ve İdari Komite Başkanı Hoffman. raporunu kongreye vermek üzere. Sir Ednıound Hail Patch’in de iştirak ettiği İktisadî İşbirliği Teşkilâtı Heyeti ile birlikte ~ şubatta Amerikaya hareket edecektir.
Amerikalılar, siyasi idarenin başına Strasbourg Meclisi Başkanı Spaak’ın getirilmesini istiyorlardı. Başlangıçta Amerikalıların teklifini Ingillzler kabul etmişlerse de sonra fikirlerini değiştirmişlerdir. Spaak'ın kendisi de teklifi reddetmiştir. Neticede, "siyasi murakıp” olarak Holân-da Dışişleri Bakanı Stikker’in seçilmesine karar verilmiştir.
Gerek Hoffman. gerekse Harriman muhtelif şahsiyetler ve yabancı heyetler tarafından vaki davetlere icabet etmedikleri halde Türkiye Büyük Elçisi Menemencioğlu’nun davetine icabet etmeleri bilhassa dikkate şayan görülüyor. Zira, Büyük Elçilikte tertip edilen ziyafette hazır bulunan Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, Marshall Plânının bu iki mühim idarecisi ile, memleketinin meselelerini samimi bir hava içinde görüşmek imkânını bulmuştur.
Diğer taraftan, öğrendiğimize göre, İstişare Konseyindeki Türk heyeti Avrupa Birliğinin kurulması için Türk Hükümetinin verimli bir faaliyet gösterdiğini ve ileride bu yolda hiçbir gayreti esirgemeyeceğini bildirmiştir.
de 1000 sterling yerine şinıai 5000 sterling çıkarabilecektir. Bu memleketlerin Ingiltereden dönen yerlileri ve oralara hicret edenler aynı haklardan istifade edeceklerdir. Hususî şahısların yabancı memleketlere gönderecekleri para mevzuunda da daha serbest bir muamele tatbik edileceği tahmin olunmaktadır.
"International Financial Nev/s Survey“den
Amerikada iktisadi kriz
Rusyanm beklediği büyük Amerikan iktisadi buhranı bu sefer de patlak vermedi Kızıl iktisatçıların kesin kehanetlerince, 1929 dakine rahmet o-kutturacak bir krizin, geçen vıl boyunca Amcrikııyı silip süpürmüş olması lâzımdı 1949 un ilk aylan sırasında gıda fiyatlarında bıışlıyan ânl düşüş piyasada ve boısada hafif bir panik yaratmıştı. Ucuzlama şeklinden ziyade, bir buhran alâmeti gibi görünen bu düşüş diğer fiyatlara da sirayete başlamıştı. Yılın ortasına doğru, sanayiin bir çok kolları fazla imalâtı — bir tedbir olarak — kısmış, bazı fabrikalar durmuş, işsizlik endişe verici yekûnlara varmağa başlamıştı. Yıl sonuna doğru işsizlerin 6-8 milyonu bulacağı tahmin ediliyordu. Satışlar ağırlaşmış, birkaç iflâs başgöstermlşti.
Amerikan iktisadi gücüne belbağ-layan dünyanın mühim kısmı bu hail telâşla takip ediyordu.
Fakat Amerikan iş dünyası ve hükümet, 1929 buhranından çok dersler almıştı. Roosevelt’in ilk cumhurbaşkanlığı çağlarında kabul edilen kanunlar ve kurulan müesseseler, bu tehlikeli düşüş anında umulduğundan fazla faydalı çıktı. Ayrıca, iş âlemi de, halk da gerekli şekilde hareket ettiler. "Business”, kesin fiyat indirmelerine girişmekten çekinmedi; bir yandan da, Amerikan satıcılık kabiliyeti olanca enerjiyle harekete geçirildi. Harp yıllarından kalma "kenar-parası” bulunan halk, ihtiyatla beklediği ucuzluğun geldiğini görünce ve daha beklerse felâket doğabileceğini anlayınca, bol keseden harcamaya koyuldu. Ve endüstri çarkları işledi. Arka arkaya gelen Noel ve yılbaşı alış verişi piyasa üzerinde neşeli bir kırbaç gibi şakladı. Yıl kapanırken, Amerikada maaş ve gündelikle çalışanların yekûnu 60 milyonu bulmuş (1948 e nazaran 1 milyon daha fazla), işsizlik kâbusu gerilemiş, mağaza satışları — fiyatlar daha düşük olmasına rağmen — dolar hesabiyle bir yıl öncekinden aşağı kalmamış, hulâsa, istihsal ve istihlâk normal halini bulmuştur. Hattâ bu kısa buhran bir bakıma da faydalı olmuş, harpten artakalma "enflâsyon” havası dağılmış, fiyatlar daha sıhhî bir ekonomik nizama girmiştir.
Bununla beraber, bu yıl içinde A-merika iki tüyük dâvayla karşı karşıyadır: Ziraî mahsullerin devam e-den düşüşiyle, dünya üzerindeki dolar kıtlığı, •
Birinci mesele bu devre Meclis toplantısında Brannan kanun tasarısının müzakeresi sırasında incelenecek ve şiddetli tartışmalar olacak.
İkinci mesele, Türkiye dahil, batı blokuna mensup bütün memleketleri yakından ilgilendirmektedir. Dünya kalkınmak İçin Amerikan mallarına muhtaç, fakat Amerika kimsenin malına muhtaç değildir; bununla beraber, yaptığı fazla istihsali de dışarı satmağa mecburdur. Halbuki Amerika fazla biı şey satın almadığından dünya piyasaları onun malını almak İçin gereken Amerikan parasına malik değildir.
Bu çıkmaz karşısında Amerika, tarihte nadir görülen bir yola girmeğe mecbur olmuş, kendi mallarını, müş-
tehlikesi, artık bertaraf edilmiştir
terilerine kendi parasından ödünç vererek satmağa rıza göstermiştir. Marshall Plânının ve diğer "harici yardım,, program ve doktrinlerinin asıl mânası budur. Son yayınlanan rakamlara göre, geçen hazirana kadar olan 4 yıl boyunca Amerikanın yabancı ülkelere verdiği ödünç paraların ve yaptığı yardımların yekûnu 22 milyar doları aşmıştır. Yani A-merikan Hükümeti, ihracat fazlalığını yürütebilmek için, kendi vatandaşlarına senede 5.500.000 dolarlık vergi yüklemektedir. Bunu yapmasa, istihsalini azaltmağa mecbur kalacaktır ki, milyonlarca Amerikalı işsiz kalacak ve Amerikan halkının hayat standardı düşecektir.
"Buna bizzat sebep Amerikadır. Niçin başka memleketlerden mal satın almıyor?,, demek kolaydır. Hakikat şudur ki, Amerikanın buna katiyen ihtiyacı yoktur. Amerika, tarihte hiçbir millete nasip olmamış derecede kendi kendine yeter bir hale gelmiştir.
Birinci Dünya Harbinden önce, dünyanın yüzde 9.5 nitrogen gübresini istihsal eden Şilive muhtaçken, bugün Amerika bu maddeyi sentetik olarak yapmaktadır (O kadar ki, sodyum nifrat fazlasını ihraç edip Şiliye rekabet eder hale düşmemek için bazı fabrikalarını kapamaya razı olmuştur). Eskiden Almanyadan ithal ettiği boya ve adeseleri bugün kendisi fazlasıyla yapmaktadır. Vaktiyle, Amerikanın ihtiyacı olan sigara kâğıtlarının hepsini Fransa satar ve senede 10 milyon dolar kazanır, bununla da Amerikadan ihtiyacı olduğu malları satın alabilirdi. Bugün Amerikan fabrikaları bu kâğıdı imâl etmektedirler. Du Pont kimyagerleri, hava, su ve kömür birleşmesinden Nylon’ıı yaptıklarından beri de Japonya ipek satmak ümidini kaybetmiştir. Mançurya artık Amerikaya soya fasulyesi satamaz, çünkü Amerikan çiftçisi bunu yetiştirmektedir. Vaktiyle Amerika, Türkiye ve Yunan ıstandan yılda 30 milyon libre incir alırdı. Şimdi Ca-lifornia'da bunun bir mislini yetiştirmekte ve cebimize giren dolarlar bu sebeple azalmaktadır. Califomla, her türlü yemişin ambarı haline gelmiştir. Hurma, muz, portakal, Trabzon Hurması, ilh. Ayrıca da tiftik, Ankara tavşanı, Merinos koyunu...
Dışişleri Bakanı Acheson’ın iki ay evvolki nutkundan beri, ithalât meselesi gitgide daha önemle mütalâa e-dilmektedir. Bu cereyana, E.C.A. Başkanı Paul Hoffman da çok müessir olmakta, dünyanın iktisadi muvazenesi için. A merikanın yılda 2 milyarlık daha fazla bir ithalât yapması zaruretine işaret etmektedir. Bu olmaz gibi görünen iş için yakında, hükümet ve iş adamları toplantılar yapacaklardır. Amerikan ihracatının endişe verici düşüşler gösterişi (geçen yıl, 1917 yekûnundan £ 2.500.000 aşağıdır) bu işi tâcil etmektedir.
Alınacak kararlara göre demektir ki, batı blokuna dahil memleketlere senede 2 milyar dolar kazanmak imkânı verilecektir. Umalım ki, memleketimiz ve tacirlerimiz, bu yekûndan, hayırlı bir hisse koparmak gayretini göstersinler.
Ingiltere, Amerikadan yeni bir dolar istikrazı yapmıyacak
Londra (Reuter - Hususi) — Hazine sözcüsü. İngilterenin. sene sonundan evvel, yeni bir dolar istikrazı talebinde bulunduğuna dair haberi tefsirden kaçınmıştır.
Diğer hükümet mehafilinde. İngilterelin böyle bir talepte bulunduğu veya bulunmağa hazırlandığı yolundaki haberlere asılsız nazariyle bakılması gerektiği lıelirtllmektedir. Aynı mehafilin kanaatine göre, bu haber, İngilterenin harp borçlarının tasfiyesine ait çalışmalar dolayısiyle bir "spekülâsyon" olabilir. Fakat herhalde, tasfiye mevzuunu tetkik etmekte olan muhtelit Amerikan - İngiliz ve Kanada komisyonu vardığı neticeleri Washıngton, Londra ve Ottaua’ya bildirmeden önce tngilte-renin herhangi bir karar alması bahis mevzuu değildir
Batı Almanya Hükümeti, büyük teşebbüsleri kontrol edecek
Bonn (Reuter • Hususi) — Batı Almanya İktisat Bakanı, hükümetin kartel, tröst ve monopol karakterini haiz "Dev Teşebbüsleri” kontrol için bir kanun tasarısı hazırladığını parlâmentoda açıklamıştır. Kanun, Aıne-rikadaki tröst aleyhtarı kanunlardan elde edilen neticelere göre hazırlanacak ve bütün kartellerin federal bir ofise kaydedilmelerini mecburi kılacaktır.
Avrupa - Cenubî Amerika ticareti genişliyor
Havana (Reuter - Hususi) — A-merikan ülkesinin diğer taraflarındaki Birleşik Amerika sefirlerinden 12 si İç Amerika münasebetlerini münakaşa etmek üzere toplanmışlardır. AJman kararlara göre, Birleşik Amerika Batı Avrupa ile Kuzey A-merika arasında ticaretin akışını teşvik edecektir.
Bu hususta, Birleşik Amerikanın Kuzey Amerikadan daha fazla mal satın alması ve Batı Avrupamn istediği malların istihsalini arttırması kabul edilmiştir.
Batı Alıııuıı,yanın tütün İthalâtı
★ Frankfurt (Reuter - Hususi) — Batı Almanya Bakanlıklararası İthalât Komitesi tütün ithalâtçılarına, İktisadi İşbirliği fonundan ödenmek Üzere Birleşik Amerikadan alınacak 5 milyon dolarlık tütün için taleplerini bildirmelerini tebliğ etmiştir. Batı Almanyanm tütün mubayaasına tahsis edilen bu meblâğın iki milyon dolarının mart sonuna kadar kullanılması zaruridir. Bu tarihe kadar alınacak tütünlerin en geç yükleme tarihi ise haziran nihayetidir. Tahsisatın geri kalan kısmı ile satın alınacak tütünlerin mubayaa ve yükleme tarihleri hakkında da kayıtlar mevcuttur. En geş teslim tarihi ağustos sonu olarak gösterilmektedir.
rorteklz, ham rıındde ithalâtını arttırıyor
★ Lizbon (Reuter - Hususî) — Portekiz sanayiinin muhtaç bulunduğu ham maddelerden, evvelce ilân edilen serbest listede yer almamış olanların da, Avrupa İktisadi İşbirliği memleketlerinden serbestçe ithal edilmelerine müsaade olunacağı İktisat Bakanlığı tarafından bildirilmiştir.
B. Millet Meclisin
verilen jsözlü ve yazılı sorular
Ankara 3 ıHususi muhabirimizden) — ilk olarak Hıfzı Oğuz Bekatanın ıslah edilmesi gereken Muamele Vergisi hakkında ne gibi tedbirler düşünüldüğüne dair Maliye Bakanlığından sözlü sorusu görüşülmüş ve Bakan ezcümle şu açıklamayı yapmıştır.
" —Muamele Vergisine müteveccih olarak bahis mevzuu edilen noktalar büyük nispette hakikat payı taşımaktadır. Bu sebepledir ki hükümet beyannamesinde Muamele Vergisinin ıslahını ele alacağını vâdetmiştir Esasen Muamele Vergisinin muhtelif za- I viyelerden noksanları daha önce idarece de tesbit edilmektedir ve bu yolda Maliye Bakanlığı mütehassısları tarafından müteaddit etÜdler yapılmıştır. Temmuz 1949 da bu etÜdler üzerinde çalışmak ve ayrıca alâkadarların fikirlerini almak hedefiyle bir komisyon teşkil edilmiştir. Komisyon bu çalışmaları sırasında gerek daha evvel yapılmış etüdleri gerekse kendisine intikal eden mevzuları incelemiş ve bir rapor hazırlamıştır.
Tabedilmiş olan bu rapor yarın efkârı umumiyeye arzedilecektir.
Raporun birinci kısmı Muamele Vergisine müteveccih tenkldle-rl, ihtiva etmektedir. Bu rapor U-zerinde alâkadarlara daha geniş bir düşünme imkânı vermek için neşirden sonra bir müddet beklenecektir. Bu müddetin geçmesini müteakip rapordaki esaslar nazarı itibara alınarak kanun metni hazırlanacak ve Meclise sunulacaktır.
Ankara 3 (Hususi muhabirimizden) — Çanakkale milletvekili Nu-reddin Üner Büyük Millet Meclisi başkanlığına verdiği bir soru önergesinde çıkarılacağı geçen sene vâdedi-len teftiş teşkilâtı kanunu ile memlekette matbaacılığın inkişafına mâ-Dİ olan resmi matbaaların birleştirilmesi hakkında hazırlanması gereken kanun tasarılarının bugüne kadar neden Meclise verilmediğini ve maden bulan vatandaşlara ruhsatname verilmesine ait formalitenin neden ibaret bulunduğunu sormakta ve bunlardan ilk ikisine sözlü, üçüncüsüne de yazılı olarak Başbakan tarafından cevap verilmesini istemektedir.

Japonya Hat kontrolünü kaldırıyor
★ Tokyo (Reuter - Hususî) — İktisadi İstikrar Teşkilâtı Başkammn bildirdiğine göre, Japonya bir yıl içinde bütün fiat kontrollerini fiilen kaldırmış olacaktır.
Japon iktisadi mahfilleri yakında şı.ı maddeler üzerindeki kontrolün kaldırılacağı kanaatindedir: Çelik, sülfrik asid, lâstik ve lastikli mâmuller, penisilin, sınai yağlar, deri ve kösele, pamuklu ve yünlü mensucat, balık, şeker, kimyevi gübreler ve gazete kâğıdı.
Diğer taraftan, petrol, pirinç, arpa, buğday ve ev kiralan üzerindeki kontrolün bıı* müddet daha devam ettirileceği kanaati mevcuttur.
İsveç'in tütün ithalâtı
★ Stokholm (Reuter - Hususî) — Devlet Tütün İnhisarı Maliye Bakanına müracaat ederek, yabancı sigaralardan alınmakta olan vergi azaltılmazsa. sigara ithalâtının durdurulacağını bildirmiştir. İnhisar İdaresi, İsveç kronunun devalüasyonundan beri, yabancı sigara fiatlerinin yükseldiğini ilâve etmektedir.
İsveç, ithal edilecek tütünleri mahallen işlemeği tercih edecektir.
Hindistanla ticaretimiz
Hirıdistanin Ankara Büyük Elçiliği, Ticaret Odasına Hint inallarını tavsiye ediyor
Hindistanın Ankara Büyük Elçiliği tarafından, Ticaret Odasına gelen bir mektupta, elçilik binasında. Hindis-tanın nıâmul maddelerinin teşhir e-dildiği bildirilmekte ve alâkadar tâ-cirlerin bıınlan görmeleri tavsiye e-dilmektedir. Elçilik binasındaki mâ-mul maddeler arasında, boya, vernik, tıbbi ecza, lâstik ayakkabılar bulunmaktadır.
Ticaret Odasına Hindistandaki firmalar tarafından gelen mektuplarda da, memleketimize ipekli mensucat, baharat, hintvağı gibi maddelerden başka çikolata, süttozu, kırtasiye malzemesi, lâstik eşya, kibrit ihraç edileceğinden bahsedilmektedir.
Fındık Tarım Kooperatifi ortakları
Şimdiye kadar ortaklara 3.000 ton mısır verildi
Fındık Tanm Koperatifi ile TopraJc Mahsulleri Ofisi arasında yapılan anlaşma üzerine, Karadeniz bölgesine 35000 ton mısır sevkedıleceği yazılmıştı. Şimdiye kadar Kooperatif ortaklarına kilosu 26 kuruştan 3000 ton mısır tevzi edilmiştir.
Bundan başka Kooperatif ortaklarına 1949 yılında fındık satışlarından elde edilen kârın tevziine başlanmıştır.
Tüccar Derneğinin Mısır seyahati
Tüccar Derneği tarafından tertip edilen Mısır seyahatinin programı tanzim edilmiştir. Bu programa göre. seyahate iştirak edecek kimseler, Tarsus vapuriyle 5 nisanda limanımızdan hareket edecekler. İzmir, Pireye uğradıktan sonra» 10 nisanda Iskcnderiycye varmış olacaklardır.
Heyet Mısırda dört gün kadar kalacak, bu müddet zarfında Mısır için yapılan program gereğince, Mısırın belli başlı şehirlerini gezeceklerdir.
Kenya kahvesi sipariş edildi
Brezilya hükümeti kahve ihracatını dolar karşılığında yapacağından, kahve ithalâtçıları sterling sahasından kahve tedarikine mecbur olmuşlardır. Bir kısım ithalâtçılar Afrika-nın Kenya kahvesini sipariş etmişlerdir. Ticaret Bakanlığı bu tip kahvenin ithaline lisans vermiştir.
Tekel’in yeni programı
Tekel İdaresi, sigara, içki vesair mâmullerinin dış piyasalarda geniş şekilde satışlarını sağlamak için yeni bir çalışma programı hazırlamaktadır.
Başta Yaktnşark memleketleri olmak Üzere, bütün Batı Avrupada Tekel mâmullerinin eldeki imkânlar nispetinde en geniş şekilde inkişafına çalışılacaktır,
İşçilere grev hakkı verilmesi işi had safhada
Ankara 3 ı Hususi muhabirimizden) — Ankarada işçilerin grev hakkı verilmesini isteyip istemedikleri hakkında yapılan neşriyat hâd bir safhaya gelmiş bulunmaktadır.
Meseleye C.H.P. mahfilleri de, muhalefet çevreleri gibi kendi görüşlerine göre istikamet vermeğe ve neticeler almağa çalışmaktadırlar.
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLAT
Borsalarda Vaziyet
İstanbul :

Ticaret Bordasında yağlı tohum gru-punda canlılık devam etmektedir. İhracatçıların İtalya irin ketentohuınu aldıkları anlaşılmaktadır. Sunam satışları İse, iç piyasa ihtiyacı içindir.«Nebati yağ fiatlerl sağlam durumunu muhafaza etmektedir. Pıııdık fiatleri, düne nazaran gerileme kaydetmiştir.
Esham ve Tahvilât Borsasında köyde değer hirşey yoktur. Altın piyasası kararsızlık içindedir Alıcı voklıi’-

İzmir :
Çekirdeksiz kuru üzümün sakin gevşek durumunda bir değişiklik olmamıştır. Hariçten, bilhassa işlenmiş incir üzerine talepler gelmekte devam ettiğinden «aasen «toku çok azalmış bulunan (Aı kalitesi aranmaktadır, Borsada pamuk. hareketli durumunu muhafaza etmiştir. Pamukyağı piyasası sakinlik göstermekle beraber fiat seviyesinde değişiklik yoktur. Pamuk çekirdeğinde, satıcılar nazlı davranmışlardır.
ve
Adana
Boraada birinci akala flütlerinde iki kuruş kadar ilerleme olmuştur. Diğer pamuk kalitelerinde bir fark yoktur.
KAMBİYO
İstanbul Borsası
Açılış Kapanış
ı 2»terıınr 7.88 7.01
(00 Dolar 2*u» 5Q 280—
KM» Fr Frangı... 80— 80—
l(Mi İsviçre Fr.... 64.03 64.03
(00 Bciç Fr. 5.6C- u.6O
100 İr ' Kr 5l.12.5h 54 12.50
100 Florin 73.6fc.4t 73 Ofc.4b
ıou Liret 0.H.128 0.41 128
100 Oralımı 0.01.876 0.01.876
100 Escoudus 9.73.00 9.73.90
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Killçr terli Ur. 6.08 6.08
Külçe Degusim, 6.12 6.12
Cumhuriyet ... 12 21» IZ .jo
Reşat 4 l »X) 41 10
Hamil 40.70 40 70
Gulden 4u 10 40 25
İngiliz 53 70 53 75
Fransız kok.... 45.10 45,50
Napoiöon ili... 42.50 (2.00
İsviçre 41.40 41 50
New-Y(ırk'tn : onsu ı 3 35
Gumuş, Platin
En aşağı En yukarı
Gümüş Gr
Plâtin „ 10— İL—
Zürich Borsası (Serbest)
İsviçre Frangı
En aşağı En yukarı
Türk lirası 0.85 0.95
Dolar 4 28 1/2 4 30
Sterling 10.20 10.40
Fransız Frangı... 1.08 1.11
YABANCI BORSALAR
Devlet Tahvilleri
IkrnmKrlI fntn lılcı Kapanış (•)
^5 1'233 Ergani 22.50 23.50
193b ıkramlyell 21— 21—
rt5 Milli M iı d uf an 1 20.69 22—
191! Demiryolu IV • •• 102 50 (02.25
%5 1911 Deınlrvolu V .. 97,00 9b. 00
%4 1/2 1919 ikramlveii Dikerleri ••e 97.35 98—
1941 Demiryolu Vı. .. S7— 97—
%6 Kalkınma 1 08 - 97.75
W4h ll 1- ;o 98.35
%6 ili 07.80 07.90
1948 istikrazı 1 07.85 98—
1948 ti 97,85 98—
%7 1934 divua-Erzurum 1. 21.20 22—
%7 1934 .. u-vıı. 21 — 21 —
^7 1911 Demiryolu ı .. 21.05 21.03
%7 1911 11. .. 21.85 21.85
%7 1941 LIL .. 20.85 21.60
%7 Milli Müdafaa i. .. 21.25 21.25
»7 • • »• U.» •»••• 21.90 21.90
• • 111. .. 20.65 20.65
%7 49 .. .V. .. 20,90 20.00
Şirket Tahvilleri
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 108 107—
• 4 •• •• C» l-H —
.. .. 57.80 68—
,, ,, Mtimes. Senet. 67.U0 68—
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkez Bankası 129— 128—
Türkiye İş Banluıaı 25.10 25.10
Türk Tlcajrot B&nkaaı ...... 6— 5—
Aralan Çimento 17— 17—
Sark Değirmencilik 23.25 23.50
MIHI Reasürans 16.28
Ecnebi Tahviller
Mısır Kredi fonslya 1903 172— *
1011 152 —

İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
liuhııruıtı
Buğday yumuşak)tüccarın) Buğday (Sert) ............
Arpu Biralık ......
Arpa Yemlik (dökme) ......
Mısır (Beyaz) çuvalı .....
Fosulya Tombul ıçuvalı) FuMMlye Çai» seri (dökme)
.........
Mercimek Kırmızı İç çuval Mercimek yeşil (Sivas) .,. Nohut natürel ............
tııftlı tolııırnlıırı Ayçiçeği tohumu . Kricntohumu ..........
Kcndlrtnhu mu Susanı (Bandırma) Vrr Optiği kabuklu
Kurıı Meyvnlıırı
Fındık (kabuklu sivri) ....
Fındık (İç tombul) .......
Ceviz (kabuklu) ..........
Ceviz (İç natürcl) .......
Dokuma Ihım Maddeleri: Tiftik (nnıı mal) .........
Tiftik (Nrıtürcb ..........
Yııpnk Trakya (Kırkım)....
Ihım derileri
Sığır salamura (yaşı kilosu Keçi tuzlu kuru kilosu .. Koyun hava kurusu kilosu Mezbaha sığır yaş kilosu.
Nebati Yağlar;
Zeytinyağı (Ekstra Ekstra)
Ayçiçeği (Rafine tanekcll)..
Ayçlçe 1 Kafıım çıplak» Fındık yağı ... .
Buglin
fc^id Kapanış
29 30
30.50
21.20
35.—
43—
86—
75—
164—
35—
150—
103 —
320.—
m—
Î85.—
30—
30.20
27—
24—
20—
35—
36—
43—
3(1—
55—
22—
36.—
14.—
45—
86—
75—
68— 190—
43— 150—
290—
830—
295—
103.—
216.—
175.—
113.—
320—
210—
160—
190—
Bugün Son kapanış
Üzüm çckırdeKfciz No.9 52— 52—
incir A serisi No. 8... 56— 55—
B serisi No. 108 43— 13—
Pamuk Akala i 284— 231 —
Pamuk Akala il 222— 222—
Pamuk Akala III — ■»
Pamuk yeril 203. — 203—
Pamukyağı (rafine) ... 150— 150—
Pamuk çekirdeği 16.75 16.50
Kiığduy (Buşell—bent) .........
Sert Kış mahsulü No. 2 .....
Kırmızı . No. *> ....
Famıık Middllng (Ulbresl^Scnt)
Mart .......................
Mayıs .....................
î emmıı?
Ekim .......................
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Pamuk Pannu k Pamuk
Akam
Akala II. Yeril I .... Yeril II .
200.—
160.—
180/190
160—
150—
140—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak Buğday şort .......
33.10
Tiftik (L.ıbrest=Sent)
Teksas No. 1..................
Fındık (Llbrcsl=Scnt) ..........
Kabuklu Yeril İri ...........
.. orta ........
Lovant iç İthal malı . ......
Ekstra İri İç malı
Kurıı üv.dnı (Llbrosl=:Sent) ...
Thompson çekirdeksiz seçme Helen tohumu (Buşe!l=Dolar) ... Mlnncapolls ....................
Kalay (Llbresl=Sent) .......
Levha-teneke (100 libre dolar)
Dün Esld kur II
263— 262. - I
231.5 233— I
31.36 30.93 I
31.35 30.90
30.83 30.53
28.04 28.62 1
53-60 58-60 I
23— 23—
22.5 22.5 ;
37— 37—
39-40 39-40 I
Ll.5-12 U.ö-12 II
3.90-3.99 3.90-3.99 1
75— 77.75-78
7.30 7.50 |
Londra Borsası
34—
82—
Keten tuhıınıu (Tonu=Sterlin) ... Bombay ö— 62— 63— 63— 62— 61.5
KaJküta
Yer fıstığı Hindistan
Bradford Piyasası
Tiftik îyl mal (Libresl=Peni) ... „ 8ıra malı .. Yün Anadolu M .. „ Traky»a 34— 30— 19.50
İskenderiye Borsacı
Pamuk (Kantarı—Tallan) Aahmounl Kısa eynflı F/G... Karnak Uzun elyaflı F/Q... 86.78 101.05 85.50 90—

Güniındo Borsada muamelesi tescil edilmemiş tahvilât ve eshamın arz ve taleplere göre taayyün eden takribi piyasa değerleri.

I
Snvfa 1
YENİ İSTANBUL
1 Şubat 1950
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
KLABUND
Binbir gece,, masalları
Hayat dâvaları karşısında din teşkilâtının rolü
Yazan ; HEfNZ ANSTOCK
İş dâvası, bütün dünyayı son 40 yıl İçinde en çok düşündüren dâvaların en başında gelmektedir. Teşkilâtlanan İşçi, yavaş yavaş devlet içinde devlet haline gelmektedir. Çağdaş demokratı! bir zamanlar bir devlet ve topluluk daha ziyade bir parti taktiği şeklinde soysuzlaşmak İstidadını göstermektedir. Çağdaş demokrasilerin bu kararsız durumunu bir başka yazımızda daha etraflıca incelemek istediğimiz için, şimdilik kısaca söylemek isteriz ki: İş dâvası, bu yüzden daha büyük bir kararsızlığa uğramakta ve çağdaş topluluk için daha tehlikeli bir gelişme göstermektedir. Demokrasi tezinin taktik oyunu olmaktan çıkarak, modern devleti ku^ctlondiren bir görüş haline gelmesi topluluk buhranının daha az bir zamanda çözülmesine yardım eden imkânlaıı vermiş olacaktır.
İlk önce belirtmek isteriz ki: İş dâvamı» her no kadar İş-blrlikleri tarafından güdülüyorsa da, yalnız işçiyi değil, bütün teşkilâtlanmış topluluk hayatını derinden derine ilgilendiren bir dâvadır. Bunu yalnız İşçi birliklerine düşen imtiyazlı bir vazife gibi sanmak, gerçekliği hiç anlamamak demektir. Ne kadar yazıktır kİ, çağdaş demokrasiler bu büyük hataya 8ik sık düşmektedirler.
îş dâvası, bir iş dâvası olarak düşünülmeden önce, tanı mânasiyle bir istihsal dâvasıdır ve bu yüzden cemiyetin bütün mukadderatını ilgilendirmektedir. Onun İçin iş dâvasını yalnız zümrenin menfaat çerçevesi İçinde incelemek mümkün değildir. Dâvaların çözülmesi için. sırasında harcanan emeklere bakılırsa, iş dâvasının bir bütün olarak alındığını da görebiliriz. Fakat böyle durumlarda bile taktik, birinci plânı tutmakta .ve demokrasi, lüzumsuz yere otoritesini kaybetmektedir.
Çağımızın iş dâvalarını çözmek maksadiyle, dünyada kurulmuş olan lş-bir)iklerlnl başlıca üç grup halimde tesbit etmek mümkündür;
A. Katolik iş-blrlikleri»
B. Sosyalist iş-birlikleri,
C. Komünist iş-birlikleri.
Bu üç grup da tek bir noktada birleşmektedir: İyi bir gündelik, mümkün olduğu kadar az çalışmak. Sosyalist ve komünist iş-birliklerinin yalvacı Kari Marx’tır. Katolik İş-birlikleri ise, maksatları aynı olduğu halde. ideolojilerini, ilk hırıstiyanlığın hayat anlayışlarından almaktadırlar. Ön-Asya'nın ilk din teşekküllerinde tanrıevi, bütün hayatın merkezidir. Her şey mabede, tanrıevine getirilir ve oradan ihtiyaca göre dağıtılır. Tanrıevine bakan din adamı, aynı zamanda bir atabeydir ve bütün idare onun elindedir (Gordon Childe: What happened in history). Bu anlayışları daha sonraki din teşekküllerinde de görmek mümkündür. Şefi, bütün toplumsal hayatın merkezi yapan ve istihsali merkezleştiren ilk dinlerle, çağdaş komünistlik arasında görüş bakımından büyük benzeyişler vardır. Komünistliği bir gerilik hamleci şeklinde kavnyan fikir-adamları, ilhamlarını hiç şüphesiz bu durumdan almaktadırlar.
İt «t
• •
Demokrasilerin, taktik gütmek yüzünden gevşemeye başlayan otoriteleri, işçi teşkilâtının kuvvetlenmesine yardım ederken, öte taraftan da yepyeni bir dâva ile karşılaşmış oluyoruz.
Yazan: M. NERMİ
tezi Ikon, şimdi |
taktik gütmek gevşemeye başhyan o-ışçl teşkilatının kuvvet-blr taraftan yardım cder-taraftan yepyeni bir dâva
yola’nm kurduğu Societas Josu Birliği, (İÖ ağustos 1534) parçalanışı dizginlemiş vo kilisenin yeni bir kudretle dirilmesine yardım etmiştir (H. G. Wells; A short hls-tory of t he world, sayfa 208).
Loyola tarikatının,

• ••
• •
Demokrasilerin yüzünden torilelerl, lenmeslno ken, öte
İle karşılaşmış oluyoruz. Katolik İşbirlikleri, bugüne değin olduğu gibi, Avrupa’da kendi başına bir teşkilât halinde kalacak mıdır? îş-blrliklerini kuran sosyalistlerle komünistlerin hepsi kiliseden ayrılmıştır. Katolik iş-blrliklcrlndcn zaman zaman ayırtanların Bayisi da az değildir. Daha büyük bir mücadele cepheBİ yaratmak mak8adiyle, sosyalistler ve komünistler. katolik iş-blrliklcrinln de kendilerine katılmalarını öteden beri istemektedirler.
Modern İş hayatına katılmayan İnsanların sayısı ne kadar azdır. Bu hâdiseyi gözönünde tutan Roma Kilisesi, onun için, daha temelli bir İş politikasına ehemmiyet vermek lüzumunu duymaktadır. Roma Kilisesinin, öteden beri politika, geleneğidir, İlk reform denemelerini kendisine bağlı din teşkilâtına yaptırır ve elde edilen neticelere göre, ya dâvayı benimser veya sorumluluğu teşkilâta bırakarak, işin içinden sıyrılmasını bilir. Son zamanlarda bütün İtalya’da "büyük bir şöhret kazanan Jesult papazı Lombardi, belki, bu denemelerden biridir.
Lombardi’ııin kiliselerde, toplantılarda. üniversitelerde söylediği nutukların konusu, çağımızın büyük dâvalarıdır. Hele geçen ay, İtalyan mebuslarının daveti üzerine De Gasperi’nin da bulunduğu bir toplantıda söylediği nutuk, dinin tefsiri bakımından çok dikkate değer noktalara dokunmaktadır (Basler Volkazeltung, 2 o-cak 1950). Yaşamak hakkı, Lombar-dl'ye göre, mülkiyet hakkından daha kutmıl'dır. Aç kalan bir insan, canını kurtarmak için. başkasının mülkiyetine de el uzatabilir ve bu, bir suç değil, yaşamak hakkının doğrudan doğruya en mantıklı ve en yerinde bir ifadesidir. Mülkiyet hakkını korumak devlete düşer ama, insanı hayvan gibi yaşamaktan kurtarmak da gene devlete düşen ilk vazifedir. Din adamları, şimdiye değin, mülkiyet hakkı üzerinde lüzumundan fazla gevşeklik göstermişlerdir. Bir topluluğun iktisat menfaatleri, nasıl o-lur da ferdin yaşamak haklarından iıstün tutulabilir?
Lombardi’nin yaşamak hakkı adını verdiği kavram, ihtilâlci sosyalistliğin tezine hiç de yabancı değildir. Biz şimdi, acaba yeni bir yaşamak hakkı düşünen bir din teorisiyle mi karşı karşıyayız? Bu hususta hemen kesin bir karar vermek doğru değildir. Fakat katolik killaesf, zamana göre a-yak uydurmayı ve tehlikeleri önlemeyi bilen bir din teşkilâtıdır. Bir zamanlar Martin Luther’İn yarattığı Protestanlık. Vatikan’ı yıkacak bir kudret haline gelmek üzere İken Lo-
Protestanhkla dahu açık bir deyişlo Jesultllfrin ana tezleri, bugün olduğu gibi, din ve devlet kavramlarını tcHIrlondlrmekten, yorumlamaktan ibarettir. Ferdiyetçi Protestanlık, dinin devlet işlerine karışmasını islemez. Bu görüşün Avrupa devlet hukukunda büyük tesirleri olmuş ve Crom-well zamanındaki uzıııı par-lârneııto’yu çok uğraştırmıştır ( Bert-rand Russei: A history of tvesteren phiiosophy, sayfa 625-628). Fakirlik, kadınlarla temas etmemek ve mutlak İtaat prensiphui üzerine kurulan Jesultlik, daha sonraları İspanya politikasında çok büyük bir rol oynamış ve İspanyol aristokratlariyle işbirliği yapmıştır. Bu tarikat, girdiği ülkede fesat çıkardığı için, XIV. Cle-ment tarafından 1778 de dağıtılmışsa da VII. Plus, onu 1814 te tekrar di-riltmiştir.
Protestanlık ve katollklik güreşinin Avrupnda yarattığı yorgunluk, yeni hayat vc kültür ideallerinin doğmasını çok kolaylaştırmıştır. Bunun bir neticesi olarak on altıncı yüz yıl fikir bakımından ne kadar kısırsa, XVTI. nel yüz yıl da, büyük şahsiyetleriyle tarihe karışmış olan eski Elen dünyasından sonra ilk fikir hamlesi olmak dolayİBİyle o kadar zengindir. Bugün Roma Kilisesi, XVI. ncı yüz yıl din mücadelesinden kal kat ehemmiyetli ve kuvvetli bir hasım karşıtındadır ve tedbirlerini ona göre düşünmek zorundadır. İkinci bir Loyola bulmak kolay değildir. Acaba Lom-bardi'de, Vatikan'ın güç durumunu durultacak bir kudret var Dâva, tefsirlerle çözülecek basit midir?
Lombardi, şimdi temelleri ve büsbütün değişmiş bir dünyada İlk Hıristiyanlığın kollektlvist prensiplerini daha kızıl bir renge büründürerek. çağdaş devletin yapısını tenkid ediyor. Bundan da anlaşılıyor ki. din teşkilâtı XVI. ncı yüz yılda olduğu gibi, politikadan ayrılmamak ve kendine göre bir hayat düzeni kurmak iddiasından henüz vazgeçmemiştir. Fakat bu hayat düzeni, Lombardi’nin tezine göre kurulduğu zaman, Vatikan’la Moskova arasındaki fikir ayrılıkları her türlü anlaşmaları kolaylaştıracak bir ölçüde azalmış olacaktır. Birçok din teşkilâtında görülen bu yaşamak hakkı dâvası meyli, demokrasiye doğru atılmış bir adım o-larak değerlendirilemez. Bu, bize politikaya karışan din teşkilâtının, sırası gelince, ne tehlikeli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Lombardı, belki, coşan ve haykıran bir gölgedir. F'akat demokrasiye bağlanan vo cemiyetinin kurtuluşunu bu fikrin kökleşmesinde gören her insan, bütüncül ve ihtilâlci meyillerin din teşkilâtından nasıl fışkırabileceğin! görmek vc durmunu ona göre Ayarlamak zorundadır.
• k
mıdır? kadar
goruşu
KENDİLERİNE müstear İ-sim seçenler, bu hareketleriyle. şahsiyet ve hususiyetleri hakkında sorgu ve suallerden kurtulmak İstediklerini İlân etmiş olurlar. “Tebeşir Dairesi,, müellifinin "Klabund” müstear ildim alması ısc, aksine, hakiki hüviyetini âleme bildirmek gayesine matuf olsa gerek:
"Adım: Klabund.
Kla bu ııd, m ektir.
Babamın
Anamın
Onun hakikî vatanı, 1890 da doğduğu Brandenburg'un Crosson kasabası değil, bütün dünya idi. Ona, o sade, kalcnderane “Alfred Honachke., adı değil, içindeki arzu ve İştiyakı dışarıya vuran “Klabund., adı yaraşırdı.
Yaşadığı devir gibi, o da, bir türlü sabit, kalamıyor. Hiç bir şehirde allı aydan fazla oturamıyor. Doğduğu kasaba, en az durduğu yerdir. Çünkü burada, halkın para kazanmaktan, politikadan, meyhane âlemlerinden başka düşündüğü yok. Sevgisi, burjuva olmıyanhıra, yani Allaha şükredip kendi halinde, tevekkül içinde ya-çıyanlardan gayrisine inhisar e-dlyor; Sergüzeştçiler, derbederler, panayır sihirbazları, hayatla, Ö-lünde oynıyanlar. fatihler, peygamberler. Bu sebepledir ki, kesesi boş, kalbi dolu olan âvâre şair Villon’ıın hayranıdır. Yıldızlara. tebessümler ve ışıklar saçarak gökyüzünde durmadan dolaşabildikleri için gıpta ediyor. İçinde duyduğu şiddetli arzu ve hüsran, onu hayalinde çok uzak memleketlere sürüklüyor: Çinin tefekkürü, duygusu» şiiri ve hayatı. En uzak ve yabancı şeyler, o-na en yakın ve en teklifsiz oluyor. Bir zaman ve mekân üslûplarında üstAt olan Klabund’un şahsi fikir ve duyguları, meclûp olduğu yabancı memleketlerin fikir ve duygularlyle kaynaşıyor: o kadar soruyor: aksisada
Haricî haleye karşı devamlı duyanların içinde gizli bir arzu vardır. İsterler ki. yolları hep yukarıya doğru gitsin ve kendilerini bir hedefe ulaştırsın. Ruh, akıl ve varlık vahdetinin bozulduğuna kanidirler. Ancak bu vahdeti bulanlar, hedefe varmış sayılırlar. İşte Klabund’un durup dinlenmeden sağa sola koşması da, böyle bir hedefi bulmak kaygtslyledir. Bu sebeple, romanlarının kahramanları. eğilmez bir iradeyle, de-ğizmez bir imanla yuğruhnuş, yolundan aslâ şaşmıyan kimselerdir. Mağlûp olanlar bile — meselâ Napol^on’un rakibi Moreaıi — son demlerine kadar dâvalarına sadık kalırlar. Muvaffak olanlar için — meselâ “Çar Pjotr,, — her vasıta, hattâ cebir ve şiddet dahi, mUbahtır. Klabund’a göre, büyük işler başarmak İçin iman, şarttır

O. yani İman, dağları bile yerinden oynatabilir. Kalplerinde Allahı duyanlar, Klabund’un nazarında, kahramanlardan da üstündür: azizi '•Mu-
Çin hâkimi, Hıristiyan “Franzlflkııs,,, Peygamber hammedor
Mtıharnmod
** Ya iniz bir yırlar, infaz
konuşuyor: adalet vardır, ediniz onu!
* (*/rr
:nrrı •!*(
IlHlIltlHttHIlIlIHÜÜMlIllilHtUUlHlbcatlIUUİjMimimUttlIUJllIJlılralı»— .( aRMS=VtrıT I
Birleşik Amerikanın şimalden müdafaası
New-York — (Hususi muhabirimiz ETB bildiriyor)
Amerika ve Kanada Genelkurmay Başkanları, Atlantik Paktının Şimali Amerikanın derpiş ettiği mahallî savunma teşkilâtına dair müzakerelere başlamışlardır. Atlantik müdafaası mevzuun, en mühim kısımlarından birisi, Amerika kıtasının savunmasıdır. Birleşik Amerika ve Kanada, bugün artık, taarruz'edilmez bir durumda sayılamazlar,
barla, her İki devlet topraklan fına. yarılması güç bir siper mak mecburiyetindedirler.
Şayet büyük göller kıyısındaki sanayi merkezlerinin müdafaası gibi mühim vazifeler mevzuu bahsolacak o-lursa, muhtelif hücum kıtaları müştereken hareket edeceklerdir.
Bundan başka Alaskanın müdafaasında, Arktik bölgelerdeki harekât için bilhassa talim ve terbiye gör-
mUş olan Kanadalı birliklerden istifade edilecektir.
Kanada deniz mütehassıslarının müzakerelere İştiraki, savunma plânı çerçevesi dahilinde, donanmanın, kıyı müdafaası ve konvoy emniyeti bakımından mühim vazifeler yükleneceğini göstermektedir.

defiisınc, istihale dc-
adı: Schcmeıı. adı: Sehau,»,,. hakiki vatanı.
ki, bazan kendi kendine "Ben şada miyim, yoksa mı yun T,,
tebeddül ve dahili lsti-bir meyil
Yar-Yalnız bir iyilik vardır, insanlar, yapınız onu! Yalnız bir akıl vardır. O. hiç bir babadan» hiç bir anadan doğmaz» Rüzgdr gibi eser; duyuyuz onu! Ziya gibi parlar; gürünüz onu!»,
Derûn! vahdetini kaybeden Kla-bund’un kendisi gibi kahramanları, azizleri, hattâ şerirleri de — meselâ “Borgia,, —, dcrûnl vahdetlerinin dışında yaşamaya mezundurlar. Klabund. içinde bu vahdetin hasretini duymakta, fakat ona erişemiyeceglni kendisi de bilmektedir.
Böyle hftleti ruhlyeye sanlp o-lan kimselerin nazarında dostlar ve kadınlar, kıaa bir mesafe için yol arkadaşlarından başka bir şey değildir. Çünkü dost ve kadınların verebildikleri şey, onları tatmin etmekten uzaktır. Klabund anlıyor ki, ^Dünyada, insandan daha yalnız bir mahlûk yoktur.,, Bu sebeple o, artık kendini yalnız bırakmıyacalclan, Lİ-tai-pe. Vil-lun, Ömer Hayyam ve Hafız gibi şairleri, geçici sevgiyi, geçici heyecanı bu kısır dünyanın en büyük nimeti sayan büyük münzevileri kendine arkadaş seçiyor.
Böyle bir İnsan için ölüm, korkunçluğunu kaybetmiştir: "Yalamanın cmnlyelsizllgi ve ölümün emniyeti içinde sendrliyen bir zavallıyım ben! Ey ölü arkadanım» ben senden daha âciz ve daha kıymetsizim; meramını üzerinde mavi bir çiçecikten baj/ka bir çey de-dilhn,», Zaten ölüm, veremli Kla-bund’u sımsık kavramıştır. Doğan her yeni gün. ona son vedâ ânını hatırlatmaktadır. Yer yer, diyar diyar dolaşan ölümün, hiç değilse bir vatanı vardır. İşte Klabund’un özlediği yer de, orasıdır.
1928 yılında, henüz 38 yaşında iken, hayata vedâ etmiştir. Ölümünden on yıl Önce yazdığı bir hal tercümesinde kendisini kısaca ^lyi re kötü, güzel ve çirkhı, cesur ve korkak, efendi ve u^ak,, diye tasvir eden Klabund’un gözünde hayatın ne ifade ettiği ve ölümü için nasıl bir arzu beslediği aynı hal tercümesinin son satırlarından anlaşılmaktadır.
^İçimde kızışan mücadeleUri sona erdirmek için kızgın kılıçla mütemadiyen çarpılmak zorundayım, Bu, pembe ve beyaz güllerin mücadelesidir. Bir gün kanlar i-çiııdc beyaz Orası, lensin
yağmur damlaları gibi üstüne dürsünler. O zaman, ö-lümdc dahi yeni hayatı tâziz e-decegim,,»
perr yıkılırsam, mezarıma re pembe güller serpsinler, bir gı lin yatayı gibi sm*-ve bir çift sevgili, altın kabrimin
zaman.
Sanat hareketleri
Van Gogh Sergisi rekor kırdı
New-York, — New-York'ta Metropolitan Müzesinde 13 haftadan beri ziyaretçilere açık bulunan Van Gogh Müzesi, bugüne kadar 300.000 kişiden fazla alâkalı çekmiştir. Bugüne kadar aynı müzede açılmış olan sergilerin ziyaretçi sayısı çoktan geçilmiş bulunmaktadır.
1 şubattan itibaren, 95 yağlı boya ve 67 resimden ibaret olan Van Gogh Sergisi. Chicago Güzel Sanatlar Enstitüsünde açılmıştır.
Matisse’in senei devriyesi için açılacak sergi
Paris, — Geçenlerde 80 yaşını dolduran büyük Fransız ressamı Henry Matisse için Vence (Cenubi Fransa) da üstadın bütün eserlerini İçine alan bir sergi açılacaktır. Teşhir edilecek eserler, hususi ve resmi koleksiyonlardan toplanılacaktır. Bütün bu eserler, 1896 dan beri eserler vermekte o-lan ressamın tekâmülü hakkında güzel bir fikir verecektir.
(XVIII. yüzyıldan bugüne kadar)
Avrupaya nasıl geldi ?
tercü-görmesini Bütün 18 inci asır gece” tercümesi
VRUFA, Şehrazad Sult&n'la 18 inci asrın başlarında tanıştı. Onu ilk önce AvrupalIlara takdim eden A. Galland (1646-1715) lstanbulda ve daha başka Şark şehirlerinde uzun yıllar geçirdikten sonra memleketine dönerek, “Binblr gece*’ masallarının serbest bir tercümesini neşrctmlştir.
Bu tercüme, 17 net asırda hâkim olan edebî zevkin bir örneğini teşkil eder: Üslûp tamamen klâsiktir; mütercim, arapça metindeki açık tasvir ve sözleri nakilden kaçınmıştır. Bununla beıaber mânaya mutlak o-larak sadık kalmş ve arapçe üslûbun parlaklığını muhafaza etmiştir.
Galland, “Binblr gece” sultanlarına "Fransız elbiseleri giydirmek” le, yani masalları Fransız zevkine göre tertip etmekle itham olundu ise de teslim etmek lâzım gelil’ ki, meşinin o kadar rağbet buna borçludur, boyunca "Binblr
birçok defalar basıldı ve o masalların sayısız taklitleri ve “zeyl” lerl çıkarıldı. Galland ölmeden birkaç sene önce Pötis de la Crolx adlı bir muharrir. Türk, Fars ve urap hikâyelerinden mürekkep ve pek serbestçe tertip edilmiş bir “Binblr gün” mecmuası neşretti. Diğer taraftan asrın sonuna doğru, Chavis ve Ca-zette, Cenevrede “Sultan Şelıriyârın gece sohbetleri” adı altında bir sıra hikâye neşrctmlştir ki, bunlar kısmen Galland tercümesinin devamıdır. Çünkü Galland, eserini bltlreme-den ölmüş ve 1001 geceden yalnız 350 sini yaza bilmişti. Gene o yıllardadır ki. Şchrazad Sultan, Fransız hudutları içinde kalnuyarak Alman-yaya, îtalyaya geçmiş, Wellând, Her* der ve Carlu Gozzi gibi şahsiyetleri âdeta kendine âşık etmiştir. Galland’-ın tercümesinden naklen ilk tercüme 1722 yılında çıkmıştı.
Avrupanın şarka karşı
alâka ve merak romantizmle tesiri altında bir nevi “iptilâ” haline gelecek. Aynı zamanda filoloji bilgisi 1-ylden iyiye ilerlemişti; öyle ki, Syl-vestr de Sacy gibi bir âlim, “Binbir gece” masallarını esas metninde tetkike koyulmuştu.
Galland’ın metni bir taratan boyuna tercüme edilirken, öte taraftan da arapçadan doğrudan doğruya yapılan tercümeler devri başlamıştı: Bunlar, şimdiye kadar en esaslı tercümeler sayılmakta olup, Almanya, Mısır ve Hindistanda neşredilmiştir. Ingilterede Lane ve Almanyada Weil, okuyucularına "Binbir gece” nin daha zengin ve daha sadık birer metnini sundular
Şark âlemi moda olmuştu. Goethe’-ye nüfuz ettiği gibi bütün romantikleri sini kat lerl
olarak tercüme “Binbir gece” metinleri, Brentano ve Grimm kardeşlerin devrine hakikî bir hikâye mevzuu ve Şark folkloru hâzinesi sağladı. Bu eserin 19 uncu asrın büyük muharrirleri üzerindeki tesiri Stendhal’den Flaubert’e, Dic-kens’den Tennyson ve hattı! Tolstoy’a kadar birçoklarının kitaplarında hissedilir.
19 uncu asrın son ve 20 nin ilk yıllarında “Binbir gece” masalları. Avrupa tefekkür ve zevkinin değişmesini takip ederek, başka bir nitelik
İtalyanca Venedik te
duyduğu
Byron’dan Hugo’ya kadar hep-tesiri altında bırakmıştır. Fa-Şark dilleri bilginlerinin tetklk-sayesinde daha yakından ve tam edilmiş olan yeni metinleri,
Bu iti-etra-kur-
ŞtMALDE KURULACAK SAVUNMA HATTI
İLK
sesle:
bir halle so-
şöyle cevap

Amerika kıtasının ilk savunma hattı, mümkün olduğu kadar şimalde, takviyeli bir radar şebekesinden İbarettir. Genelkurmay Başkanları, düşman hava filolarının yaklaşmasına mümkün olduğu kadar erken mâni olarak sanayi merkezleri ve büyük şehirlerin müdafaası için bütün lüzumlu tedbirleri almakla vazi-felendirilmiştlr. Bu mevzuda, muhtemel bir düşmana, hava üssü vazifesi görebilecek olan, meselâ Gröniand, Terre Neuve. Alaska ve Alöctyenler gibi mıntakalara ehemmiyet vermek icap eder. Bir seneden
yanın şimali şarkisinde geniş mikyasta Sovyet kıtalarının toplandığı bildirildiğine göre, Alaskaya bu arada fazla ehemmiyet verilmesi lâzım gelecektir.
beri, Siber-
MUHTELİF MÜDAFAA SİSTEMİ
Müzakereler sırasında, Başkumandanlık meselesi, savunma vazifelerinin taksimi ve birliklerin teşekkül tarzı, oldukça mühim mevzular teşkil edecektir. Radar şebekesini tesis etmiş olan Amerikanın, bu şebekeyi İkmal için lüzumlu malzemeyi de vereceği söylenmektedir. Personel, A-merlkalı ve KanadalI askerlerden müteşekkil olacaktır; KanadalI birlikler daha şimdiden Amerikan kurslarında yetiştirilmektedir. Avcı birlikleri de muhtelif filolardan mürekkep olacak ve Amerikalılar, askeri kudretlerinin faikıyeti nispetinde, fazla avcı vereceklerdir.
Kara kuvvetleri bakımından, her memleketin kendi hudut ve topraklarının muhafaza ve emniyetin! deruhte etmesi esası, kabul edilmiştir,
— 6 —
Melek, gök gürler gibi bir
— Buraya gel! Diye emretti. Kadın ürkek kuldu:
— Ne içiyorsun bakayım?
Meleğin bu sert sualine, o, verdi:
— Affedersiniz, iyi melâikem... Ben bekçinin karışıyım, Kulübede açılmamış bir kutu süt, bir kavanozun dibinde de bir parça kahve buldum, içim ısınsın diye bir sütlü kahve pişirdim, primüsün üstünde..,.
Melek sevinç içinde:
— Sütlü kahve mi? dedi, aferin!.. Gökte ararken yerde bulduk. Ver bakayım şu fincanı bana!
— Buyurunuz efendim, buyurunuz..
Kadının korka korka uzattığı fincanı aİAn melek, onu duvarın dibine koyarak blz-lere döndü:
— Bayanlar, baylar, dedi, mademki kahvaltı etmek istiyorsunuz, Bize derhal sütlü kahveleri teksir edeceğim. Biraz geri çekiliniz lütfen.
Hepimiz geri çekiliyoruz. Melek, elini dumanı tüten fincanın üstüne uzattı, anlamadığımız dilden bir şeyler mırıldandı ve o anda, mucize vukua geldi. Hayretton ağızlarımız açıldı, gözlerimizin önünde yüzlerce, binlerce kabristanın ana yolu boyunca Biralar teşkil ederek uzanan, dumanları üstünde sütlü kahve fincanları peyda oluverdi. Melek borusunu alıp öttürdü ve o müthiş hoparlör sesiyle ilân etti:
— Ey dlrilenler! Mezarlarınızın başına çekilip bekleyiniz! Size görünmeyen fakat her zaman yanınızda olan melekler, yani sı-yanet melekleriniz, sütlü kahvelerinizi dağıtacaklar. Haydi bakalım!
Kalabalık bir an içinde dağıldı. Ben de, yeniden ahbaplığımızı tazelediğim Bay Hiki-ki ile uzaklaşıyorum.
— Aziz dostum, diyordu, hazin vefatınızdan birkaç aene sonra, idareden ayrılarak Bayan Rlkikl, kızım Virjinl ve oğlum Danvel ile, Sen nehri kıyılarında küçük bir köşke çekildik. Birkaç ay İstirahat fırsatını bulmuştuk ki müthiş kaza vukua geldi. Bir pazar günü, sandalla nehirde gezerken, müteaddit

YAZAN : CAMİ
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY
KIYAMET GÜNÜ
ihtarlarıma rağmen, bir hayli vücuhatlı olan Bayan Rlkiki yer değiştirmek istedi; alabora olduk; hepimiz onun bu tedbirsizliği yüzünden boğulup öldük. İşte bakın, bize doğru geliyorlar.
Hakikaten, alagarson kesilmiş saçlarının üstüne minnacık bir şapka yerleştirmiş olan devanusı vücutlu Bayan Riklki 1928 modası gayet kısa etekli elbisesiyle, peşinde — on altı yaşlarında kansız, fasulye sırığı gibi uzun, başında yamyassı bir hasır şapka, topuklarına kadar inen bir rob giymiş kızı Virjinl olduğu halde — görünmüştü. Kızın yanında, on yaşlarında bahriyeli kıyafetinde kardeşi vardı. Saçları sıfır numaradan geçirilmişti, kulakları yelpaze... Burnunda da kocaman bir gözlük!
Selâm sabahtan sonra, Bay Riklki:
— Cicim, dedi, Bay Brise’ye kazaya sil sebebiyet verdiğini anlatıyordum.
— A... Sezar, yeter artık... Tasavvur ediniz Bay Brise, dirildiğimizden beri Sezar söylemediğini bırakmadı.
— Haklı değil miyim cici! Eğer beni dinlemiş olsaydın! Sana, kaç defa: “Yapma Emma, sandalı devireceksin,, demedim m| idi!
— Sezar, tahammül edilir gibi değilsin. Bir defa olan oldu; kadere rıza göster.
— Evet amına, senin yüzünden emeklilik maaşından uzun müddet istifade edemedim. Virjinl de, tam, “bir bâkirenin niyazı,, parçasını mükemmel bir halde çalacak vaziyete geldiği esnada, vefatı dolayısiyle musiki tahsilini yarıda bıraktı.
— Yetişir Sezar!
— Danycll hesaba katmıyorum. Sene sonunda liseye verecektim. O da senin yüzün-
na-
den olgunluğunu veremeden Bereket
versin hep dirildik, artık bu bahsi kapatalım. Lâkin canımı asıl sıkan mesele, terliklerimin olmaması. Böbreklerim sancılanmaya başladı. Her sabah, kalkınca, karyolamın önünde içleri yün terliklerim olmazsa...
— Uyanır uyanmaz aile makberemiztn önünde bir çift terlik mi bulacağını umuyordun yoksa! Hiç de fevkalâde şartlara uymasını bilmezsin Sezar!
Rlkikl homurdandı:
— Belki., fakat bu Kıyamet Günü iyi teşkilâtlandırılmış, icap edenler evvelden düşünülmüş olsaydı terliklerimi de bulurdum. Her şeyde usul ve kaide lâzımdır. Ben dairede İken, kendimi methetmek için söylemiyorum amma, vaziyet hiç de böyle değildi.
Riklki ailesinin müsaadesini alarak balamın ve yeğen Marsel'in yanına dönüyorum. Birden, bütün dlrilenler hayretler içinde kalarak haykırışmaya başladılar. Manzara cidden görülecek gibi. Bir sürü garip kuş gibi, o binlerce sütlü kahve fincanı havaya kalkıyor. yerden bir İki metre yükselerek uçuşmaya başlıyor. Yeğen Marsel:
— Şaştım be, diye haykırıyor, ben Mar-silyahyım amma, böylesini, doğrusu. Uçan sütlü kahve: gelir?
Halam, her zamanki gibi
— Bunda. şaşacaJc bir şey yok. diyor, bo-rulu melek, biraz evvel sütlü kahvelerinizin aıyanet meleklerimiz tarafından dağıtılacağını haber vermedi mİ? Aynı zamanda onların görünmez olduklarını da söylemişti. Bu itibarla, biz, sadece fincanları görüyoruz ve onları getiren melekleri seçemiyoruz. Mese-
düşünemezdim, Kimin aklına
sokln;
â-
bir
ta-
çekil iti-teşkfl ey* tercümesi olmadığı
le basit...
— Sahi, hiç de bu ciheti hesaplamamış-tım. Bak, bak., işte kahvaltımız.
Hepimizin önünde, göğüslerimizin hizalarında şimdi birer fincan sütlü kahve duruyordu. Halam, kendisinınklni alarak:
* — Teşekkür ederim, benim İyi sıyanet
meleğim!
Dedi. Bütün dirilenlere. tevziat aynı şekilde yapılmıştı. Büyük bir zevkle sıcak sütlü kahvelerimizi içiyoruz. Yeğen Marsel’in keyfi büsbütün yerine geliyor ve bana:
— Ya, dl5*or. seni gördüğüme pek memnun oldum yavrum. Genç yaşında, mânâsız biı tayyare kazasında ölmek... Bilsen o kadar acıkdıktı ki!... Anıma, defin merasimin, doğrusu pek parlak oldu. Gazete her şeyi mükemmel bir surette düşünmüştü. Yüzlerce çelenk... nutuklar., hele bir tanesi, hiç unutmam, beni hüngür hüngür ağlattı İdi. Kim diye sordum, sizin başmuharrir imiş. Zekândan, meziyetlerinden Öyle bir bahsediyordu ki! Ah, diyordum, kendisi sağ olsa da duysa!...
— Ne, bizim başmuharrir mi? Ayol, elinden gelse, beni kapıdışan ederdi. Kaç defa bana, gazetecilikle alâkam olmadığını, başka meslek seçmemi söyledi İdi.
— Orasını bilmem., amma nutku fevkalâde idi, eğer bir tarafta rastlayacak olursan kendisine teşekkür etmelisin.
Bu mükâleme bana, birdenbire dostum Jül Anflörü hatırlattı.
— Bizim Jül’ü de
— Şu seninle aynı habiri mi?.. Evet., ona
lak merasim yapıldı. Çiçekler, nutuklar vesa-evet, eğer yanılmıyorsam o da buraya zira artık
Sordum:
buraya mı gömdüler? kazada ölen foto mu-da seninki kadar par-
görüyor mu-mezarı ora-
ire..
defnedilmiş idi, îdi. diyorum, herkes dirildi.
Bir an durdu, düşündü ve:
— Tamam» dedi, şu caddeyi sun? Soldan birinci sokağa sap;
larda, duvarın dibinde bir yerde olacak.
— Eksik olma yeğen, sen halanın yanında azıcık dur; ben bir koşup bakayım.»
— Olur yavrum.. Biz burada bekleriz.
— Devamı var —
alıyor, şöyle ki: Romantikler o masalların yalnız mevzuuna bağlanmışken, şimdikiler onu sanat bakımından mütalâa ederek, şekline ve Üslûbuna da hayran oluyorlar; onda pek yüksek bir edebi kıymet görüyorlar. Bu hâdise, sembolizm devrine rastlar, yani Fitzgcrald’ın Ingiüzlere O-mer Hayyam’ı tanıttırdığı devre.
Aynı tarihlerdedir ki, İngiltere ve Franaada "Binblr gece” nin eksiksiz olmak üzere yeni tercümeleri neş-ıedüiyor. Bunların edebi kıymeti va-hut da iddiası pek büyüktü. İngilizce tercüme, Mekkcye girmeye mu-vaffAk olan İngiliz seyyahı Burton’-un 1885 de neşrettiği metin olup Lane’in tercümesini unutturarak deta Şark edebiyatının klasik eseri halini aldı.
FranBizcası ise meşhur Şarklı
blb ve muharrir Mardrus’ünkidır; O da, Galland i unutturdu.
Her İki tercümenin iddiası "Binbir gece” masallarını eksiksiz olarak çevirmiş ve metne mutlak surette sadık kalmış olmaktır ki, bunlar şüphe götürmez. Üstelik, her ikisi de Galland’ın ihmal ettiği bir noktaya riayet ettiler, yani metnin içinde bulunan ve pek büyük bir yer tutan şiirleri de tamamen çevirdiler. Nihayet Burton olsun, Mardrus olsun. Üslûba fevkalâde ehemmiyet verdi ve hele Mardrus hakiki bir sanat eseri meydana getirdi. Fakat aslın ruhuna ne dereceye kadar sadık kaldılar? Mütehassısla!, Lane tercümesinin Burton’unkinden daha sade olduğu, Mardrus tercümesinin İse bariyle enfes bir şaheser lemekle beraber Galland kadar aslın ruhuna yakın fikrindedirler.
Bu şartlar altında tercümelerden hangisinin aslına, yani aslının ha* kiki metin ve ruhuna en yakın olduğu sorusu karşısında bulunuyoruz.
“Binbir gece” romantiklerin ve daha sonra sanat meraklılarının sandıkları gibi nâdir bir sanat eseri olmaktan uzak bulunup, sadece, kelimenin hem güzel, hem de kötü mâna-siyle bir “âvam” edebiyatıdır diye ileri sürülen fikir, daha ziyade klasik edebiyatlarına bağlı Arap bilginlerine aittir; gerçekten, masalların üslûbu (şiirler İstisna edilirse) pek sade hatla ilinasız olup Arap edebiyatının özelliği olan şekil merakı ile tam bir tezad teşkil eder.
Masalların mevzuu ise binbLr türlü kaynaktan beslenmiştir; hattâ e-serin temeli çerçevesi olan Şehra-zad Sultan hikâyesi en eski Hint masallarından alınmıştır, şu fakla ki. Sultanın adı Hint değil, Fars a-dıdır. Onu takip eden ilk hikâyeler de Hint ka> nağındandır; sonra sıra ile İran, Arap, hattâ Yahudi ve belki de Yunan kaynaklarından alınmış masallar sıralanır. Fakat eserin u-nıuml heyetini teşkil eden araplık niteliği şüpht götlfı mez; o, tâbir caizse eserin çekirdeğidir; fakat bu a-raplık, daha ziyade Türklerin ve Menılûklerin hâkimiyeti altındaki Mısır araplığınt temsil eder. Zaten bazılarına göre, "Binbir gece” masalları mecmuası - daha doğrusu, bugünkü mecmua - kati şeklini 18 İnci asra doğru almış. Fakst Gal-land’ın tercüme ettiği metin 16 ncı asırdan önce kaleme alınmış olduğu gibi artık hâkim olan kanaate göre masalların metni 15 inci asırda ve Mısırda tesbit edilmiştir.
Üslûp, birçok kıymet farkları ar-zeder; bazan bir şaheser niteliği gösterir. bazan da soğuk bir güzellikten ibaret kalır. Fakat umumi heyeti itibariyle bir birlik ve bütünlük arzet-mesi de belli bir Islâm âlemini tasvir eylemesinden ileri geliyor.
Hulâsa, “Binbir gece” nasalları bir taraftan halkın, bir taraftan da o halkın “Yüksek” diye vasıflandırdığı sınıfların hayatını aksettirmektedir. Onlarda folklor unsurlarından ziyade sanat hâzineleri arayanlar belki aldanır. Bununla beraber beşeriyetin “büyük kitapları” arasında yer almaya lâyık bir eser olduğu da şüphe götürmez*
Hayat Bilgisine dair son çıkan kitaplar .YEDİR? NİÇİN? NASIL? Chicago Ü-a nlversitcaino bağlı Tecrübe Okulu Müdürü Bortha Morris Parker tarafından hazırlandıktan sonra, aynı üniversitenin fizik ilimleri Profesörü Cllfford Holley'ln kontrolünden geçen küçük bilgi kl-t&plarını, tecrübeli Türk öğretmenleri dilimize çevirmekle iktifa etmemişler, aynı zamanda okul programlarımıza da uydurmuşlardır. Bu faydalı seride şimdiye kadar çıkan on altı kitap şunlardır: 1 — Ses nedir? 2 — Hava nedir? 3 — Ateş nedir? 4 — Bulut, ynğmür, kar nedir? 5 — Yerçekimi nedir? 6 — Gökyüzü nasıldır? 7 — Mıknatıs nedir? 8 — Fon adamları nasıl çalışır? 9 —
10 — İnsan neden Acayip hayvanlar
11 — Su nedir? 12
yapılmıştır? nasıl yaşar?
— Isı nedir? 13 — Elektrik nedir? 14 — Can-
lılar nasıl yaşar? 15 — Maklneltr nasıl İçler? 16 — Dünyamızın komşuları nelerdir?
Bilgileri çocuklara kolayca vo sıkmadan öğretmek maksadiyle yazılan bu resimli kitapların en orijinal tarafı güç sanılan bir çok olayları gayet bnsit bir şekilde izah eden bir metodla yazılmış olmalarıdır. (Doğan Kardeş yayınları).
4 Şubat 1950
T E NT t İSTANBUL
Sayfa 5
HİKÂYE
Beklenmeyen
avdet
Yazan: HENKY BORUEAU*

— Havadisi duydun mu?
— Tabii, duymaı olur Muyum hiçi
Muhatabınız, sizden bu cevabı aldığı halde, yine, bildiklerini an-latmaya devam edecektir. Çünkü, bilgisini, ilmini, bir an evvel ya-yınlıyamazsa, içindeki kurt. onu kemirmekte devam edecektir. Yalnız, bu havadis, no de olta eski fevkalâdeliğini kaybetmiş «ayılır.
— Avukat Malivette delirmiş!
— Ah! Evet söylemişlerdi filhakika!
— Adamcağız, bir duruşma esnasında birdenbire aklını kaybedi-vermiş!
— Baromuzun en kıymetli âza-lafından biri çıldırsın, olur is değil doğrusu!
— Evet, ne yazık ki öyle! Fakat mademki bütün teferruatı biliyorsun, fazla anlatmam beyhude olacak!
— Yok yok, anlat rica ederim! Bakalım, benim bildiklerim ile se-nlnkiler arasında bir fark var mı?
— Pekâlâ öyleyse, anlatayım da dinle, üstat, o günkü dâvasını kaybeder etmez, cübbesinin geniş kenarlı kollarını indirerek, makamına oturmuş, sonra birdenbire o-turduğu yerden fırltyarak, hâkimler heyetine atıp tutmaya başlamış, onların her birinin yüzüne karşı, birer kus beyinli mahlûk olduğunu haykırmış. Sonra da, bu söylediklerinin esasen malûmu ilân kabilinden bir şey olduğunu, zira bütün hukukçuların az çok dejenere birer mahlûk olduğunu ilâve etmiş.
— Evet doğru, çok akıllı bir insanla bir kaçığın arasında pek büyük bir fark yoktur!
— Hukuk kaidelerini bilmiyen bir adam bu tarzda konuşabilir, fakat bir hukukçu...
— Pekâlâ bunun üzerine ne yapmışlar?
— Ne yapacaklar? üstadı der-hal İçeriye kapatmışlar tabii. Fakat. hukukçu arkadaşları, kendisine karşı büyük nezaket göstermişler, doğrusu!
— Ya Baro?
— Baro da şaşırıp kalmış! Sonra bu zavallıya, bir konsültasyon yaptırmayı münasip görmüşler.
— Pekâlâ, doktorlar ne demişler?
— Fevkalâde bir şey bulama-mılar!
— Su halde, adamcağızı içeriye almışlardır. Çünkü, doktorlar, iyileşecek olan hastaları, dalma müşahede ve tedavi altına alırlar. Nasıl olsa İyileşecek olan hasta, onlara şöhret temin etmeye yarar!
Boylece, Avukat Malivette’in ânî olarak çıldırışı, bütün Neu-ville’de, ağızdan ağıza dolaşmaya başladı. Adamcağız, duruşma günü, müdafaasını İyice hazırlamadan, mahkemenin huzuruna çıkmış, ve konuşmaktan yorgun ve bitap düşünceye kadar söylemiş, fakat icap eden yerde de susmasını bilmemiştl. Sonra düşünce-sizlikle etrafını tahkir etmeye başlamış ve işte bu hâdise sebebiyle böyle bir iftiraya maruz kalmıştı Halbuki bu adam, bütün hayatı müddetınce, mesleğine karsı her zaman hürmet göstererek kanunları büyük bir titizlikle tatbik etmiş bir insan olduğu halde, yalnız bir tek defa olarak sinirlerine hâkim bulunamaması onu, bu feci duruma düşürmeye kâfi gelmiştir. Bu ka-darcık bir hata için, ona böyle bir İftirada bulunmak, adamcağızı delilik ile itham etmek. — doğrusunu söylemek lâzım gelirse — çok büyük bir haksızlıktır.
Zamanında susmasını bilseydi, ne kadar iyi olacaktı! Fakat mahkemenin huzurunda atıp tutmaya başlaması, vaziyetinin nezaketini büsbütün arttırmış oldu. Nihayet, bir kaç zaman için kendisine biraz istirahat vermeyi münasip gördüler. Artık, Üstat Mallvette'in İs-
tikbali büyük bir tehlikeye girdiğinden, hattâ mahvolmuş sayıldığından, meslekdaşları. kendisine en iyi temennilerde bulunarak, bizzat maruz kaldıkları bu aleni hakaretin ağırlığını hafifletmeye çalıştılar. Sonra da, üstadın bütün işlerini kendi üzerlerine almayı münasip gördüler. Her hususta
büyük bir gayretkeşlik gösterdiler. Birbirleri İle de, fevkalâde bir âlicenaplık ve nezaketle rekabete kalkışarak, üstadın, sayısı oldukça kabarık bir yekûn tutan müşterilerini aralarında taksim cttiler.Fa-kat, üstadı da methetmekten geri kalmıyorlar, onun zekâsını, mesleki kabiliyetini her zaman överek, bu mesleği edinecek olan gençlere, bu adamı parmakla misal olarak gösteriyorlardı.
Bir yıl sonra, Neuville’de yeni bir havadis dolaşmaya başladı, üstat Malivette iyileşmişti. Simdi bir müddet için açık havada yaşadıktan, nekahet devrini geçirdikten sonra, âsabı iyice düzelecek ve normal hayata avdet edecekti. Normal hayata dönmesi demek, yino eski işlerinin başına, bürosuna dönmesi demekti. Meslekdaşla-rı bu haberi alınca önce heyecanlandılar, sonra da endişelenmeye başladılar. Aralarında şöyle konuşuyorlardı:
— İnsan, bir defa aklını kaçırdı mı, bir daha hukuk işlerine karışamaz.
— Yeryüzünde, adalet denilen sanata hürmet kalmadı mı yoksa?
Üstat, işinin başına avdet ettiği gün, masasının Üzerini bomboş buldu. OrtadA bir tek dosya bile kalmamıştı. Bu kâğıtların ne olduklarını sormak üzere arkadaşlarına koştu. Dostları, onu görünce. evvelâ hayrete, sonra da endişeye düştüler. Çünkü onu. çoktan, Ölülerin sırasına geçirmişlerdi. Böyle bir rahatsızlıktan sonra resmi bir vazifeye dönmek onlarca, katiyen doğru değildi!
Malivette, beyhude yere eski müşterilerini bokleyip durdu. Onlar. üstadın hatırını bile sormaya * gelmiyorlardı. Fakat no olursa olsun, üzerine bir dâva alması ve o dâvanın müdafaasını kuvvetli vo mükemmel bir lisanla yaparak, herkese, boyninin nasıl işlediğini, nasıl muvazeneli bir insan olduğunu ispa tetmesı lâzım geliyordu. Halbuki onun eline böyle bir fırsat geçeceğe benzemiyordu.
Nihayet, adlıyoden yardım istemeyi düşündü. Fakat, yine, tıpkı bir stajiyer gibi, yeniden işe başlaması lâzım gelecekti.
Evet, Avukat Malivette de. zaten her şeye bastan başlamıya karar vermişti. Zavallı bir maznunun müdafaasını eline alacak o-lurşa, muvaffakiyet kazanacağından yüzde yüz emindi. Meslektaşları. yine, onu himaye etmeye karar verdiler:
— Kendisine, sadece ufak bir dâva vermek yeter!
— Onu her türlü yorgunluktan korumak icap ediyor!
— Evet hakkınız var: böyle bir sarsıntıdan sonra, uzun bir zaman için istirahata ihtiyacı olsa gerek!
Avukat Malivette. muntazaman
bürosuna gelip gitmekteydi. Fakat kimseciklerin kapısına uğradığı yoktu. Adamcağız kendi kendine:
— Geçirdiğim bu buhran yüzünden müşterilerimden oldum! diye söyleniyordu. Çünkü Nouville'de bu hâdiseyi duymıyan kirmenin kalmadığını kendisi do biliyordu.
Fakat, bir gün kapısının vurulduğunu duyar gibi oldu. Acaba bir hailüsinasyon mu diye, evvelâ şüpheye düştü. Sonra kulak kabartınca. kapının hakikaten vurulduğunu anladı. Mahkemedeki gibi yüksek ve ciddi bir sesle bağırdı:
— Giriniz!
Gelen Picoche’tur. Bu adam, soygunculuk, yankesicilik, haydutluk gibi bir çok suçlardan, müteaddit defalar hapse girip çıkmış bir sabıkalıdır. Hattâ, bir zamanlar Malivette, Picoche'u, yalan yere yemin ettiğinden dolayı, huzurundan kovmuştur. Fakat şimdi bunları hatırlamanın sırası değildir! Müşterisine büyük bir hüsnü kabul gösteriyor:
— Hoş geldiniz, dostum Pîcoche!
Picoche memnun bir tavırla başını kaldırıyor:
— Avukat Bey, sizi çoktandır ortalıkta göremiyordum! diyor.
— Evet, oldukça uzun bir zamandan beri ..
Bu Picoche ne demek istiyor a-Câba? Bir imAda mı bulunmak istiyor yoksA? üstat Malivette kaşlarını çatmaya hazırlanıyor. Fakat hayır., hayır, bu adam şakacı a-damın biridir! Şimdi de kendine mahsus bir nükte yapmı$t«ı işte o kadar! Sabıkalı, vaziyetini anlatıyor. Adamcağız, bir çıkmazın, sarp, dikenli, uçurumlu bir çıkmazın içinde bulunmaktadır. Durumu müthiş bir surette berbattır. Mamafih, şimdiye kadar, onun bu derece fazla konuşmasına, hiç bir avukat İzin vermiş değildir.
— Devam edin dostum, devam edin. Söylemek İstediğiniz her şeyi söyleyin... Hiç bir şey unutmayın!
Bu derece*kibar bir muamele, bu kadar yakın bir sempati karsısında neye uğradığını anlamıyan sa bıkalı, kabarmaya, gururlanmaya başlıyor. İçinde bulunduğu kötü durumu bütün tafsllâtiyle anlattıktan sonra, İhtiyar hukukçuya eğilip soruyor:
— Nasıl? Bonlm dâvayı nasıl buluyorsunuz ?
Avukat Malivette. . koltuğunun altında bir dâva dosyası İle mahkemeye gireceğini düşünerek, artık sevincinden yerinde duramaz olmuştur. t
— Mükemmel dostum fevkalâde! diye cevap veriyor.
Müşterinin cesaretini hiç bir zaman kırmamalıdır. Bahusus böyle ilk müşteri olursa!
Fakat Picoche. mahkemelerin müdavimlerinden biri olduğu İçin, kanunları, en ince teferruatına ka-dAr ozbere bilmektedir.
— Ahi Demek kı öyle buluyorsunuz?
— Tabiatiyle, harikulade bir dâva!.
Picoche, ağır ağır yerinden kalkıp kâğıtlarını toplamaya başlıyor:
— Allahaısmarladık Bay Avukat!
Ve İşte hepsi bu kadarl Şimdiye kadar, hiç bir avukat onun dâvalarını üzerine almak istemediği halde, bu adam nasıl olur da. onun vazıyetini mükemmel bulmuş ve müdafaasını üzerine almak İstemiştir! üstat Malivette’ln bu şekilde düşünmesi, onun hakikaten bir kaçık olduğunu ispat etmez mi? Hiç insan böyle deli bir avukata dâvasını tevdi edebilir mİ?
İşte. Avukat Malivette, yine bürosunda yapayalnız kalmış, müşterisinin neden böyle birdenbire kaçarak uzaklaştığını düşünmekteydi.
Çeviren; Müheyya TUNCAY
Önümüzdeki ilkbahar modasının yenilikleri
I
Yapılması kolay pastalar
Bütün gizleme gayretlerine rağmen 1950 yılı modası hakkında esrarın büyük bir kısmı çözülmüş bulunuyor eıık ayının başından beri terziler, atölyelerine çekilmiş “1950 senesi” için geniş mikyasta yenilikler hazırlamakla meşguldürler. Meydana getirdikleri yeniliklerin dışarıya aksetmemesi İçin bilhassa tertibat
almalarına rağmen yeni ilkbahar modası hakkında karakteristik bazı noktaların yabancı memleketlere kadar aksetmesinin önüne geçemediler.
Bir kaç güne kadar, modanın üstatları, yarattıkları yeni şahsiyetlerini canlı tablolar halinde teşhir edeceklerdir. Şair, mhrıar, ressam, dramatik muharrir gibi bütün sanatkârların bir araya gelerek teşriki mesai yapmalarından meydana gelen şaheser; ilkbahar modasıdır.
Yaratıcı muhayyelinin. matematik sarahatin, renkleri tertipleyen insan zevkinin bu şaheserin meydana gelmesinde ayrı ayrı hisseleri vardır. Bir elbise, manto veya tayyör kupunda, renginde ve diğer küçük teferruatında büyük bir itina ve ahenk İster. Bu ahenk, zevktir. Zevk de. İlhamını yeni bir tiyatro piyesinin, bir meşhur tablonun veya herhangi bir sergide dikkati üzerine çeken bir resmin tesiri altında kalan kaynaklardan alır Bir modanın, devrine alt olabilmesi için, o devrin bütün elemanlarının modayı meydana getirmeye yardım etmesi lâzımdır.
Modanın yaratıldığı bu devrin bütün esrarına rağmen kulla arası gürültülerin ve dedikoduların önüne geçilememiştir: Etekler çok kısa olacak, bütün alAka ve dikkat korsaj üzerine teksif edilecek, bel terzilerin isteğine göre şahsi olabilecek, omuzlar tekrar eski edepli hallerini alacaklar, yani geniş havuzlu yakalara ve açık omuzlara rastlanılmayacak. Emin olduğumuz bir şey varsa, o da 1950 ilkbaharında aşağıdaki hu-AUAİyetlerl görmly eceğinilzdir.
1 — Korseli ve çok sıkı büstler.
2 — Çok sıkı beller (taille de guöpe).
3 — Havuz yakalar denilen açık dekolteler.
Fakat buna mukabil görecek olduğumuz şeyler :
1 — Dar elbiseler.
2 — Geniş elbiseler.
3 — 1950 senesinin karakteristiği olan gü2el hanımefendi (jolle ma-dame) stilidir.
Terzilerin tercih ettikleri renkler :
1 — Pişmiş yengeç veya açık mercan rengi.
2 — Koyu mavi.
3 — Altın sanaı, açık pembe.
Büyiik terzilerin aeçtlği renkler t
Dior: Koyu mavi.
Jacques griff(*. “Portakal rengi.
Molynuex: Bal rengi. Schlaparelh: Bütün canlı renkler. Piguet; Sarı, gh. çok açık aan.
Sürprizli pasta :
Dtp kâsede dört yumurta ® sarısını iyice çarpın. İçine 200 gr. şeker, biraz vanilya. bir tutam da ‘ tuz atın. Sonra Üzerine yarım litre sıcak sütü daimi bir şekilde karıştırmak suretiyle dökün. Hepsini sütün bulunduğu kaba geçirin, gene durmadan karıştırın, kabarmadan ateşin üzerinden kaldırın. 5 tabaka jelâtini bir miktar suda eriterek, yukardaki maylc ekleyin, kabarmaya başladığı zaman içine 4 tane ufalanmış kestane, yemiş şekerlemeleri, 2 kaşık rom veya konyak, 1 büyük kâse de dövülmüş kaymak ilAve edin. Hepsini bir kalıba boşaltın, bir gece serin bir yerde beklettikten sonra kalıptan çıkararak, üzerini krem şantiye, yemiş şekerlemesi, likörlü şekerle süsliye-rek, ortaya çıkarın.

Portakal kreması :
HÖRT tane çok taze yumur-tayı iyice çarpın. Hafif ateşin üzerine koyup, durmadan karıştırın. Bu «ırada 4 portakalın ve 1 limonun suyunu 150 gr. pudra şekeriyle karıştırarak, buna ilâve edin. Çarpmaya ara vermeden ısıtmaya devam edin. Mayi, hafif ve sıkı bir hale geldiği zaman ateşten kaldırın. Sıcak veya soğuk, arzu ettiğiniz şekilde yiyebilirsiniz. Yalnız 2 saatten fazla bekletmemek lâzımdır. Üzerine krem şantiyeden bir garnitür, portakal kabuğu veya meyva şekerlemesi de koyacak olursanız gayet lezzetli olur. Tuzlu bisküitlerle beraber misafirlerinize ikram edebilirsiniz.

Peynirli bisküit:
SPOR
Italyan boksörleriyle bu akşamki karşılaşma
Boks IhtlBas Kulübümüzün davetlisi . olarak şehrimize gelen İtalya şampiyonu Audace boks takımı bu gece saat 21 de Sergi ve Spor Sarayında İlk karşılaşmasını yapacaktır. Şehrimize kuvvetli bir ekip halinde gelen İtalyanlarla çarpışacak olan Boks İhtisas Kulübümüz de bu mühim maça uzun zamandan beri hazırlanmış bulunmaktadır. Audace Boks Kulübü İta!yanın en eski kulüplerinden biridir. Audace Kulübü mensupları; boka, güreş ve halter üzerine çalışır. Bu bakımdan boksa mühim bir yer ayıran bu kulüp, İtalyada İki senedir Ustüste şampiyon çıkmaktadır.
Üçer dakikadan üçer ravund olarak tesblt edilen bu maçlara Audace ve Boka İhtisas takımları ringe şu kadrolarla çıkacaktır.
51 kilo: HAİlt Ergönül — Di Vldl. M kilo: Ahdi özkutlu — Bandlnelli.
38 kilo: Adnan İnAn — Giordanello.
62 kilo: Tâki — La Rusau.
67 kilo: Ç ırbla Zakaryan — Poltellno. 73 kilo: Hamdi Kurban — Festuccl. 80 kilo: Suphi Okur — Dİ Segnİ.
Audace takımı kafile başkanı Chiappinl, bu geceki karşılaşmalar İçin şunları söylemiştir:
— Türk seyircilerine gilze! bir boks devrettireceğimize kAnİlm, boksörlerimiz İtalya boks turnuvasından yeni çıktıkları için tam formundadır. Bu geceki karşılaşmaların 6-1 veya 5-2 lehimize biteceğin! tahmin ediyorum. Şimdiye kadar Türk boksu hakkında hiçbir malûmatımız yoktu, bu temas her iki memleket için faydalı olacaktır.
Lik maçları bu hafta da tehir edildi
Bugün ve yarın yapılması mukarrer olan lik maçlarının, yağan karlarla stad-yomların nizami vaziyetini kaybetmesi dolayıslyle Futbol Tertip Komitesince bu hafta da tehirine karar verilmiştir.
Geri bırakılmış olan lik maçları hava müsait olduğu takdirde haftaya oynanacaktır.
Maraton denemesi
20 kilometrelik tlçüncü Maraton denemesi yann sabah saat fr.30 da Mecidiye-köyünde yapılacaktır.
Meraklı şeyler
I AZTM olan şeyler; 150 gr. " un. 150 gr. tereyağı, 130 gr. rendelenmiş kaşar peyniri, 3 yumurta sarısı, bir tutam tuz(
Yukardaki malzemeyi karıştırarak, çok katı olmıyan bir hamur haline getiriniz. Hamur tahtasında biraz açın, sonra dördo katlayın, 1 saat bekletin. Bundan sonra tekrar açın, uzun uzun kesin. Parçaların üzerine yumurta sarısı sürün. Birkaç dakika kızgın fırında tuttuktan sonra, hemen misafirinize ikram edin veya afiyetle yiyin.

Acele pasta :
1 AZIM olan şeyler : Adam “ başına 2 büyük gevrek,
2 çorba kaşığı reçel. 2 çorba kaşığı konyak, birkaç mey-va veya portakal şekerlemesi.
Her gevreği, reçelle iyice bulayın, sonra üzerlerine birer çorba kaşığı konyak dökün ve şekerlemelerle süsleyin. Son dakikada üzerine biraz krem şantiye koyacak olursanız, pastanız çok daha lezzetli olur.
Bunları biliyor muydunuz?
★ Bir zırhlının içinde kullanılan iplerin ağırlığı 80 tondur.
★ Dünyanın en yüksek ?ehri Şllide bulunan Rero dö Paskodur. Bu şehir deniz irtıfauıdan 4.350 metre yüksektedir.
★ Körler Rusyada halkın 300 de birini teşkil eder, Franaada ise 1000 de birini.
★ Japonyada asılmak suretiyle ölüme mahkûm olanlar, ilmiği boğazlarına kendileri geçirmeğe mecburdurlar.
★ Ceviz ağacı 600 sene, zeytin ağacı 700. çınar da 1500 »cne yaşar.
★ Uzunluk İtibariyle, dünyanın en büyük Limanı Hongkongdur.
★ Cebelitarık kayasının altında, 70 mil uzunluğunda bir çok tüneller kazılmış bulunmaktadır.
★ Meşhur bümorlst Mark Twen, ö-lürken, tetkik edilmek üzere kafatasım Korneldeki Amerikan üniversitesine bağışlamıştır?
★ Dilsiz ve sağırlan, deniz nadiren tutar?
★ İnsan 5 dakika nefes almadan» 10 gün uyku uyumadan ve bir haftadan fazla da su içmeden ya-şıyanıaz.
★ Sağ elin tırnaklan, sol eli ilkinden daha çabuk uzar.
★ Milâttan evvel 47 senesi, Jtll Se-zar’ın arzusu üzerine, 445 gün o-larak uzatılmıştır.
★ Amerikan bilginlerinden biri. 1000 mecnun kadın arasında 290 mm sakallı olduğunu iddia etmektedir.
R. Ahir
16
1369
1950
ŞUBAT
4
Cumartesi
Rumi
K. aa.nl
22
1865
Vakit
Vasati
Ezani
Güneş 7.07 1.39
öğle 12.28 7.00
İkindi 15.12 9.43
Akşam 17.29 12.(X
Yatsı 19 02 1.33
İmsak 5.28 12.00
Atatürk İnkılâp Müzeti: Per-embeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
Topkapı Snaryıı Pazarte»l-Çar-şamba - Cumartesi aaat 13.30-17 Tdf. (21090).
Ayazofyn: Pazartesi - Salı-Çar-şamba - Perşembe - Cuma saat 10-16; Cumartesi - Pazar saat 13-16. Telf. (21750).
Arkeoloji : Çarşamba, Cuma Pazar günleri 13 ten 16 ya kadar.
£»ld Sark Eserleri Şubesi: Çarşamba. Cuma. Pazar 10 dan 12 ye kadar. Telf. (21682),
bEHİK İİYArROLABlı
Saat 20.30 da.
DRAM KISMİ: (42157) Tebeşir Dairesi.
KOMEDİ KISMİ (10409) Kayseri Gülleri. 14.30 da Çocuk Tiyatrosu.
MUAMMER KAKACA Ul'EKE» Tl: 15 te ve 20.30 da (Sizin Sokak).
YENİ SES OPERETİ: 15 te ve 20.45 te Dubara
TAKSİM BELEDİYE PAVYONU: Parisli Şantöz Rose Avril.
ANKARA TİYATROLARI: Saat 20 de.
OPERA: Köylü Namusu (1 perde). Palyaço (2 perde). Çarşamba. Cuma vo Pazar 2 opera birden.
BÜYÜKTE (10370-40) Bir Komiser Geldi.
KÜÇÜKTE (11169) Andgoo ve Scapin’ln Dolaptan
İZMİR
SEfltR TİYATROM - (2864) Hissel Savla
Türk ve İNİAfn Eserleri: Salı.
Perşembe. Pazar aaat 18.30-1630 Bulnıabühçe Deniz Müzesi: Cu-
m a rical saat 13-17* Pazar 9-18.
Te]L (81280.
Belediye Müzesi: Atatürk Bul-
var: Perşembeden manda iıer
gün 10-12 ve 14-17.
Tevflk Fikret Aşlyan Müzesi ı Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
İzmir:
Arkeoloji Müzesi (3324) Her gün 9-12. 13.30-17 Cumartesi: 14-17 a-çıkOr
BEVOÖLt ( III ETİ
AKİS («07IK> 1 - Canavar Tj-
humıı. 2 — Cesur Kız.
ALKAZAR (4256’D 1 - Ekspres
Cinayeti. 2 - ölüm Seferi
AR (14301) Yanlış Numara
İstanbul Beyoğlu (4998
Anadolu yakası 60586
Ankara 91
îzmir 7251
İzmir 2222 Karsı vaka. 5fı55
Beyoğlu 44644 Kıuhküy
İstanbul 24222 Üsküdar 60045
Ankara 00. İzmir 2222. K. yaka 5055
ÇİÇEK: 1 Gizli Emir. 2 Kıs-kftnç Kadın .(ronkll)u
ELHAMRA (13595» Krialoi Ko-lomb.
İPEK (44289; intikam.
İNCİ (85595) Tulaa.
LÂLE (43595) Beş Parmaklı Canavar.
51 ELEK (40868) Aşk Oyunlun Renkli.
SARAY (41656) Tıılsa (Renkli) SCATPARK (83143) 1 — Nehir-
ler Kırallçesl. ° — Unutulmaz Şarkı.
SÜMER (12851) Dell Gönül.
SARK (10380) Aslanların dövüşü. SİK (43726) 1 — Monte Krlstonun İntikamı 2 — Ekspres Gangsterleri.
TAKSİM (43191) Uçuruma doğru TAN (80740) i - Ruhlar AJtmi.
2 — Modern Venüs.
tNAI. 6IP30fl) 1 _ Gece Akını 2 — Debrch Hu san Sinemacılar Kıralı.
YENİ (84137) 1 — Kılıçların Göl-gcalndo. 2 — Buffalc Şarkısı.
YILDIZ (42847) Fedailer Kalesi
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23u83) I - Vahşi İnU-kam. 2 — Mücrim Gönüller.
AZAK C35İ2» 1 - Yalan, 2 -
Düşkünler,
ÇEMHEKLİTAS '22513) Fedan H Kalesi.
FERAH: • Knrtaı. 2 - Bay> rafta Carı Feda
IIALK (2HHHJ Pardnyn.n’ın Oklu t TürkÇe)
Istan ur l (22367) ı — scima ıı« Bclmn 2 — At Hırsızları,
Kls.MET (21904) 1 Emicin Kızı Loylâ. 2 — Kovboylar Kıralı.
MARMARA (»)• Fedailer Kalesi,
MİLLİ (22062J . — Vanşi intlka n, 2 - Mücrim Gönüller.
TVRAN (22127) - Yalan. 2 -
şehitler Kaılcuk
İENİ (Bakırköy 16-120) — Ol-
nılycn Aşk 2 — Çam Sakızı Polis Haflvesl
KADIHO1 CİHETİ
OPERA (6082b 1 - Büyük Vals. 2 — Aftır Ceza
SÜREYİ A (60682) l - Seven Kslbler. 2 - Volan Kahramanı.
YELDEAIRMENİ 1 -r- Silik Çehreler. 2 Enki Eğlanceler (İSKİ I)\K ( İlil I I
IIALE (60062) 1 - Altın Küpeler. 2 - Beyaz İnci.
ANKAKA
ANKARA (2ö(32) Sunıba Kıralı (renkli).
BÜYÜK (15031) Damgalı Doktor.
CEBECİ: Yalnız Gidenler,
PARK (11131) Kanatlardan Türuc (yeril).
SÜMER Kİ4O72) Tunçların Gölgesinde.
VLl S (22294) Yalnız Gidenler.
8CS (14071) Kanatlardan Türbe (yorli).
YENİ (14010) Gönülden Sesler.
GAR GAZİNOSU ; Bolero Do
Espana revüsü
İZMİR
ELHAMRA: ihtiras Kurbanları.
LALE: 1 — FiHpinler Aslanı,
2 — Tekrar Edilen Sahne
TAN: 1 Filtpinldr Anlam. 2 -Tekrar Edilen Sulıno.
T A11ARE: I h 11 iti61 Feda k Arlan YENİ: Zehirli Şüphe.
KARSI TAKA CİHETİ
SÜMER: Susanın Aşırdan - Havai Yolu
••YENİ KlANBlI.,, un bugün için tııvsiyı» ettiği programlar ; Dahilde:
Sn.ıtî 12.30 Aııkıırn Rnuyn Sıı-loıı nrlccnimsi. —t 15.1u fotan-bul) Saz eserleri garkı ve türküler. — 20.85 Ankara: tnce miz ı Kııı dili hı( (. ı r faali ı — 21.15 İstanbul: Fasıl heyeti konseri.
Hariçte;
Saat; 10.00 Londra Londra Filarmoni OrkâstrMı konseri. — 24 no Londra: 1 »ant dans müzlftl
11 RK MÜZİGl;
Saat: M.mı Ankara: Şarkılar (pl.)
18.16 Ankara: Şarkılar —
18.15 Ankara: Şarkıların devamı. — 14.45 İstanbul: Memleket Türküleri. — 15,10 lahınbul: Sıız ••««•rb’i’i farkı ve türküler, — IK.no İstanbul: Şarkı ve türküler ıPI.ı — IH.30 Aııknrıı: şarkılar 19.10 Ankara Yurttan oeHİcr. — 20.35 Ankara in-
ce m. KÜrdill HieaakAr fesli.
— 21.15 İstanbul; Fasıl heyeti konseri. — 22.15 Ankara: Şarkılar.
KI.ASİK BATI MÜZİĞİ:
Saat: 8.13 Londra: Dinleyici istekleri. — lo.oıı Londra: Londra Fil ırnıoni OrkealrAeı konseri. — 15.15 Londra: BBC Opera orkestrası konseri. — 10 20 İstanbul: Piyano soloları. Çalan: Po-pl PnnnyotldiH, — 19.15 Ankara: Orkestra caerlcrl (P1.)
HAFİF BATI MÜZİĞİ:
Suat: 7.81 Ankara: Vals, Polka Ve Pıı«o Doblo’ler (PJ.) — M.15 Ankara: 10 dakika harp (PI.) 8.30 Ankara: Hafif müzik (Pl.) — 12.30 Ankara: Radyo salon orkestrası. — 13.40 latnn-Inıi: Hafif orkestra eserleri (PL)
— tı.oo Ankara: Cumhurbaşkan* lifti armoni mtızikaaı. — 11.15 Londra; John Bull orkestrası.
— il.lo Ankara; Melodiler (Pl.)
1(1.15 Londra; Plaklarla hafif müzik. — 18.15 İstanbul; Varyete rnüzlğl (Pl.) — 20.15 latan-bul: Radyo salon orkestrası konaorl. 21.15 Ankara; Çeşitli hafif melodiler (Pl.) — 22.15 Londra: Filmlerden müzik, ~-22.30 İstanbul: Filmlerden müzik t Pl 1 . 23.00 latanbul Pnsi-
lik iKİalorındHn müzik (Pl.) — '43,15 i»tunl»ul: Hafif goco müziği (PL).
DANS MÜZİĞİ:
Saat; 13,13 İstanbul: (PL) — IH.00 Ankara: (PL) — 18.15 İstanbul: Necdet Koyuttırk orkea-tınaındnıı dans müslfti. — 22.00 İMiıiiıhul: Caz orkeotrnları rea-mlgeçldl ipi i - 38.00 Ankara: (’nz orkoairaJarı çalıyor (Pl.) — 28.13 İstanbul: (Pl ) — 21.00 Londra: 1 aaat dans müziği.
İli Sİ sİ PROGRAMLAR; Konuşma:
Saat; 13.30 Nuınbul: Haftanın filmleri. Konuşan Sezai Soielll.
— 11.35 Ankara: Spor haberleri,
— 15.00 İstanbul; Atom bombası hakkında. Konuşan; OrcL Prof, Sşlih M. Uadilck* — 22.00 Ankara: Konuşma.
MlUİk:
7 iö, 8 15, 23.00 Londra. Dinle) Ici Intekleri.
TÜRKÇE HABERLER:
Ankara ve İstanbul Radyoları:
Saat: 7.45; 13.00; 19.00; 22.45.
13.30 Ankara: Ö{*le Gnzeteai.
20.15 Ankara: Radyo Gazetoal.
Amerikanın •es»i“; Saat 19.15 (13, 16 ve 19 metre)
Londra Radyosu: Saat: 7.15;
18.45 ve 23.00 (19.91; 21.02; 31.32; ve 49.49 metro).
GEI.ECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 Semplon (Avrupa).
7.10 Doğu (Eks.)
8.30 Ankara (Eks.)
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankara Ekspresi.
21.40 Güney»
21.3o Semplon (Avrupa).
Dikkat: Hava duhı>isiyle se-
ferlerde drıtlviklik olabilir.
GELECEK OLAN UÇAKLAR
7.10 P.A.A. (Amerikan) Ne\v-York. Boston. Gandor, Sha-non, Londra, Brükıielden.
8.— K.L.M. (Hollanda) Ama-tordam, Komadan.
12.50 D.H.Y. (Türk) Ankaradnn.
13 30 B.E.A, (İngiliz) Londra
NIs, Roma vo A ti nu dan.
İL— D.H.Y. (Türk) tamirden.
14.— D H Y. (Türk) İskenderun. Adana, D. Bakır. Elâzığ,
Malatya, Anknradnn.
GİDECEK OLAN l ÇAKI AR
8.25 P.A.A. (Amerikan) Şam,
Btısraya.
0.- K LM. (Hollanda) Tahra-
na.
0.- M R (Mısır) Lefkoşe, Ka-
hireyo.
9.- D H Y (Türk) Ankara, A-
danavu.
11— D.H.Y. (Türk) Anktırnya.
13 50 D H.Y. (Türk) îzmlre.
11.30 B.E.A (İngiliz) Atina. Ro-
rna, NIs , Londra.
GELECEK OLAN VARIRLAR
14.— SAADET (Ayvalık, tamirden),
17 — NECAT (Karadenlzden),
19— MERSİN (Ayvalıktan).
IV.45 SUS (Mudanyadan).
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9— SÜS (Mudanyayu). İL— TRABZON (Umlıe).
20.— KONYA (Bandırmaya).
Eminönü:
Cemil. Beyazıt.
Sndııllah, Eminönü.
Yorgi (Vnkp.) Küçükpazar. Arif Neşet. Alemdar.
Eyüp:
Eyüpsultan.
Beşiktaş:
Vldln, Köylçl.
Beyoğlu:
Kin.vol, Tepeba^ı C, 7.
Sıhhat, Borttanbaşı C. 136. Koma) Rehul. İstiklâl C. 94. Fındıklı. Fındıklı C. 34.
Tuna, Arapoamİİ 179,
Asım. Şişil 202.
Nişantaşı, Teşvikiye Ç. 139-1. Halıcıoğlu. Haaköy.
Yeril Turan, Kasımpaşa.
Failli:
İbrahim Hıüıi, Şehzadebagı. Ziya Nuri. Aksaray. Ycdlkulc Samatya.
Nhzjih Malkoç. Şehremini. Ulupmar, Karagümrük. Güiflcren, Fener.
VukÜdıır:
Selimiye.
Kadıköy:
Sıhhat.
Fenoryolu.
Erenköy.
A Cafer (Bostancı)
Bü\ ükılda:
Halk,
Hey bollerin:
Halk.
ANKARA
üniversite.
Sağlık (23656) Ulus.
İZMİR
Tarlan, Alsancak, Millet, Kernrrnltı.
Kara 11 tlnıı. Basmahane.
Y. İzmir. Yalılar.
Eşrefpaşa, Eşrefpaga.
Soldan suftu.:
1 — Sağlam
4 — Afrikada bir memleket.
7 — Tatar.
9 — Büyük kara parçası.
10 — Bir kürk
12 — Bir sanat tarzı.
13 — Prusyada bir nehir.
15 — tlAve.
16 — İnce hisli.
19 — Bir nevi ayakkabı.
21 — Bir çalgı
23 — Bir petrol mıntıkamız
25 — Tecrübe.
26 — ArabistAnm bir kısmı.
28 — Büyük bir riyaziye AlimU
20 — Nil’ln menbalanndan birL
30 — Bey.
31 — Bir çeşit pasta.
Yukarıdan aşağıya:
1 — İngiliz Ölçüsü,
2 — Eski bir Türk devleti»
3 — Ay,
4 — Bir nehrimiz.
5 — Her şeyin İptidai uneunL
6 — Nebatın bir kısmı.
8 — Dokunu,
0 — Bir kuş.
11 — En yüksek derece.
14 — Dil.
17 — Gök taşı.
18 — Bir ışık membaı.
20 — Bir çeşit balta.
21 — Peygamber.
22 — Rüzgar .
24 — Büyük anne.
25 — Evin bir kuımı.
27 — Kemer.
DÜNKÜ BVL.MACAMN HALLÎ
1 — Ufunet.
2 — Teneke.
3 — Kinaye,
t — Nafaka.
5 — Temmuz.
6 — Raalılc.
7 — Tilmiz.
8 — Ziynet.
9 — Mendil.
10 — Bitlis.

Sayfa 6
SİYASI İKTİSADİ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTE-R Bu sayıda yazı İşlerin) fiilen idare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yor : YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞtRKETÎ MATBAASI
ikinci sabamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültüre) başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
nrrswx9WWMiıı*uıntmuunımvıınm« nı »n numı tınniYimr»
ÇARPINTI, BAYGINLIK. SIKINTI HALLERİNE
KARSI
t (
mumum:

YENt İSTANBUL
Uludağ Sigarası
Tekel İstanbul Başmüdürlüğünden
Uludağ adiyle yeni bir sigaramız satışa arzedllmiştir. 20 sigaralık bir paketinin fiyatı 55 kuruştur.
ttina İle ve zarif bir nnıbalâj içinde hazırlanmış olan bu sigaraları sayın halkımıza tavsiye ederiz. (1207)
Mahdut Mesuliyetli İstanbul Umum Mobilyacılar ve Döşemeciler istihlâk.
Kooperatif Şirketi Yönetim Kurulu Başkanlığından
4 Şubat
KÜÇÜK ŞİŞELİ LİKÖRLER SATIŞA ÇIKARILDI
Tekel İstanbul Başmüdürlüğünden:
Sayın halkımızın gösterdiği rağbet üzerine küçük şişeli likörlerimiz bugünden itibaren satışa arzedllmiştir.
Tam serisi 18 çeşit olup beher şişesinin fiyatı 60 kuruş-’ tur. (1208)
Kooperatifimizin yıllık alelâde Genel Kıııııl toplantısı 23/2/950 Perşembe günü saat 14 de Beyazıt Vezneciler Kızılay salonunda yapılacaktır. Mevcut bütün ortaklarımızın teşriflerini Yönetim Kurulu saygı ile diler.
GÜNDEM;
1949 yılı Yönetim Kurulu raporunun okunması ve
İstanbul Umum Mobilyacılar ve Döşemeciler istihlâk Kooperatif Şirketinden
Statümüzün, 2-41-53 üncü maddelerinin tadili için 23/2/950 Perşembe günü saat 16 da Beyazıt Vezneciler Kızılay salonunda olağanüstü olarak aktolupacak Genel Kurul toplantısına bütün ortaklarımızın teşrifi önemle rica olunur.
YÖNETİM KURULU
GÜNDEM :
1 — Statünün 2-41-53 üncü maddelerinin aşağıdaki yazılı tekilde tadili ve kabulü.
STATÜ MADDE :2
a — Gerek kendi birleşerek satın aldığı ortakların ihtiyaçlarını
gerek başka istihlâk kooperatifleriyle istihlâk maddelerini ortaklarına dağıtmak, karşılayacak sair teşebbüslerde bulunmak.
41
STATÜ MADDE:
Yönetim Kurulu Üyesi en fazla üç yıl müddetle seçilir. Bu müddet sonunda, görevleri hitam bulan Yönetmenlerin yenilenmesi gerekir. Çıkan Üye yeniden seçilebilir.
STATÜ MADDE :53
Şirketin umumi safi fiyat farkı, gayrı safi hasılattan her türlü masraf, faiz, amortisman ve provizyonlar ayrılmak suretiyle tesbıt olunduktan soma bu umumi safi fiyat farkının en çok yüzde beşi Şirket müdür, memur ve müstahdemlerine ikramiye olarak dağıtılır. Ancak müdür ve memurlara (ikişer) aylık istihkakından fazlası verilemez. İkramiyeler düşüldükten sonra, artan fiyat farkının yüzde beşi Adi, yüzde onbeşi Olağanüstü yedeğe ve yüzde beşi de Kooperatifin (kooperatif, kültür propaganda ve neşriyat için ayrılır.) Bunlar çıktıktan sonra kalanı ortak ve ortak namzetlerinin yaptıkları muamelelere göre hesaplanır ve o yılın Genel Kurulunda mezkûr risturn tutarlarının ortaklara iadesi veya Olağanüstü yedeğe geçirilmesi yolunda karar ittihaz olunur.
ufliMitl




»








1 — tastik I.
2 — tasdiki.
3 —
4 — kabul ve
5 — istihsali.
6 —
7 —
8 —
ur
1949 İş yılı Denetçüer Kurulu raporunun okunması ve
Bilançonun onaylanması ve Yönetim Kurulunun ibrası. 1950 İş yılı çalışma programı ile bütçe ve kadrolarının tasdiki.
Fon tutarlarının yarısının ortaklara iadesi yolunda karar
1919 yılı mali tevziatının tesblti. Yönetmenlerin ve Denetçilerin yenilenmesi. Dilekler.

TASFİYE HALİNDE BALYA KARAYDIN MADENLERİ T. A. SlRKETt
8 Mart 1950 tarihinde Âdi Genel Toplantıya davet
Ticaret kanununun 361 ve Şirket içtüzüğünün 21 ve sonraki maddeleri gereğince, tasfiye halinde Balya Karaydın Madenleri Türk Anonim Şirketinin hissedarları, aşağıdaki maddeleri görüşmek üzere 8 MART 1950 tarihli ÇARŞAMBA günü saat 11 de Şirketin Galatada eski Şarap iskelesi sokak Muradiye hanının 5 inci katın- | daki merkezinde adlyen yapılacak Genel toplantıya dâvet olunurlar.
1 — Tasfiye memurları ile denetçi raporlarının dinlenmesi,
2 — 31 Aralık 1949 tarihinde kapatılan tasfiye hesap ve bilançosunun onaylanması,
3 — Tasfiye halinde Şirketin 1.1.1949 dan 31.12.1949 tarihine kadar tasfiye iş ve hesapları için tasfiye memurlarının ibrası.
4 — 1950 senesi için bir denetçi seçilmesi ve ücretinin tesbiti.
Ticaret kanununun 371 inci maddesi gereğince bu toplantıda bulunmak isteyen ortaklar, hamili bulundukları hisse senetlerini toplantı gününden en az bir hafta evvel Şirketin Galatadaki merkezine yatırmaları lâzımdır.
Her hissedar toplantıya giren diğer biı hissedarı tevkil edebilir.
Hisse senetlerinin yatırıldığına dair mali müesseseler tarafından verilen vesikalar hisse senedi gibi kabul ohınur.
BAŞ-DİŞ ve ROMATİZMA
AĞRILARINA KARŞI
Taklitlerinden sakınınız. Her yerde pullu kutuları ısrarla isteyiniz.

ı*
»iki


İstanbul 2 Şııbat 1950 Tasfiye Memurları
Yeni
Parti
t
K A S N A K LI Jeep lerimiz gelmiştir
DERHAL TESLİM EDİLİR
WILLYS-OVERLAND EXPORT CORP., TOLEDO, 0HI0, U.S.A.
‘______________
4
Türkiye Umumî Mümessili:
t
M

I
• r •
&
t

Beyoğlu, İstiklâl caddesi 392 - 394. Tel.: 49244-45. Telgraf: Türkmotor-İstanbul
KEKEMELERE; Kekemelik hususi bir metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât için: Bayan A. Narter. Şişli, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
T
AJANSI
aı (Mrn«^nınnwmıunfcn»mnıünmrauTmıınnTOo«nmnnıuııınro(mıummcıtmuf(mımmTmıurBU(nnıwîtmKimmmîwının^'.«momnıncı.nunnıunnaımcnoBuıuro
P. T. T. BÖLGE BAŞMÜDÜRLÜĞÜNDEN :
1 — İdaremiz ihtiyacı için fenni şartnamesine göre % 98-99 safiyette 5100 kilo kurşun alınacaktır.
2 — Eksiltme, 6 - 2 - 1950 pazartesi günü saat 16 da Başmüdürlük Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
3 — Kurşunun muhammen bedeli 8925 lira, geçici teminatı 669 lira 35 kuruştur.
4 — Alâkadarların mukavele, İdari ve fenni şartnamesini okumak ve geçici teminatını yatırmak üzere her gün Başmüdürlük Levazım Şefliğine ve belli gün ve saatte de Ticaret Odası vesikası ve geçici teminatı ile birlikte Komisyon Başkanlığına müracaatları ilân olunur. (706)
ı.ınn»Hn(RiııtWrnır-’n’i»finu(inıınnTTmn(mn,nTwni"HrnnınniMnnN«îr/»ınFwmi’/’ü’iııırü'rıu»ınırnınr4«^ıınnii’wıırVTi;wı
YENİ ISTANBU
%
Büyük Postahane Meydanı, Muhzırbaşı Sok. 5 No. daki Lokalinde
SAYIN HALKIMIZIN HİZMETİNE GÎRMÎŞTlR.
Bu Ajansımızda yeniden açılacak TASARRUF HESAPLARININ beher
A
5 Mart 1950 de
50 lirasına
YAPILACAK KEŞİDEDE
1000
500 er
100 er
Liralık Liralık Liralık
İKRAMİYE TEVZİ EDİLECEKTİR
Telefon : 29702 - Telgraf : TUMBAN AJAN • P. K. 799
1
2
10
Adet Adet
Adet
Abonman karneleri
şubat ayının beşine kadar satılacaktır
Aşağıdaki dükkân ve gazete bayilerinden başka gazetemize© hususî surette teçhiz edilmiş ve kasketlerinde (YENİ İSTANBUL) yazılı bulunan özel müvezzilerimizden ve Beyoğlu Kaymakamlığı karşısındaki gazetemiz idarehanesinden de bu karneler temin olunabilir.
Karne satacak bayilerin isim ve adreslerini gösterir liste
İSTANBULDA :
KÖPRÜDE:
Bay Kemal, Köprü Kitabexd
Bay Osman Kazak, Kadıköy iskelesinde.
Bay İhsan, Üsküdar iskelesi, gazete bayü
Bay Sıtkı, Boğaziçi iskelesi, gazete bayü.
Bay Horen, Nimet Abla gişesi karşısında gazete bayiL
SİRKECİDE:
Bay Esat, Gazete ve mecmua bayü
Bayan Atiye, İstasyonda gazete bayü.
TÜRBEDE: , i v •
Bay Arif. Türbe kitap ve gazete bayü.
BEYAZITTA:
Bay Bahri, Eczahane yanında tütüncü.
SARAÇHANEBAŞCNDA:
Bay Mehmet, fırın önünde gazete bayü.
AKSARAYDA:
Bay Adem, gazete bayü
Bay Kemal, Piyango ve gazete bayü
CACALOÖLUNDA:
Bay Ahmet, tütüncü ve gazeteci
Bay Niyazi, Eminönü Halkevi karşısında gazete bayii.
KARAKÖYDE:
Bay Kemal, Tünelde gazete bayü
Bay Niko, Bahtiyar gişesi
BEFOOLÜNDA:
Bay Esat, IngiUz Sarayı karşısı, tütüncü.
Eay Torkoni, Galatasaray Lisesi karşısı.
Bay Ferit, Taksim Âbide karşısında ga-
zete ve tütün bayü.
Zeki. Tütün ve gazete bayii Avni, Tütün ve gazete bayii Haşan, Tülün ve gazete bayii Mustafa, Tütün ve gazete bayii
Bay Mehmet, Taksimde Kristal altında gazete bayii
Bay Dikran, Konak oteli karşısı, tütüncü Bay Haşan, Harbiye, Bizim Haşan gişesi Bay Garbis, Osmanbeyde fırın yanında gazete bayii
Bay Remzi. Nişantaşmda gazete bayi)
BEŞİKTAŞTA:
Bay
Bay
Bay
Bay
TOPHANEDE:
Bay Şükrü, Tramvay durağında Savaş Sakatı gişesi.
KADIKÖYÜNDE;
Bay Ethem, Gazete bayii.
Ü8KÜDARDA:
Bay Hikmet, Kitap ve gazete bayii
Bay Cevat, Kitap ve kırtasiyeci
SAMATYADA:
Bay Kenan, Tütüncü ve gazeteci
BAKfRKÖYDE:
Bay Ali, Uçak Gişesi.
YE ŞtL KÖYDE:
Bay Şaban, Gazete bayii.
ADALARDA:
Bay Niko. Büyükada İskelesinde kitapçı Bay Süleyman, Heybeliadada tütün ve gazete bayii.
1
ANKARADA :
AAHAJKA BIJKOMUZ:
K. Özalp Jaddeal İlgar Apartmanı No. 1/9. Yenişehir Telefon: 16112
Akba Kitabevt
Bal Ali Tümen, Ulus Meydanı tütüncü.
Bay Yakup Karakaş, Uluş Meydanı Cebeci durağı.
Bay Cevdet, Ulus Meydanı. HilaJ Fotoğrafhanesi karşısında.
Bay Hayri Öztürk. İstanbul Pastahanesi karşısında.
Bay Sait özer, İstasyonda gazete bayiL Bay Dural) Dalkılıç, Samanpazarı Meydanı. gazete bayii.
Bay Bay Bay Bay
Bay Osman. Yenişehir, Bakanlıklar durağı
İZM İRDE :
ikinci Kordon, Emlâk bank yanında Anadolu hanındaki YENİ İSTANBUL Bürosunda.
Foto Can. Hükümet Konağı karşısında Bay Halil, ^nafartalar Cû. İstiklâl gişesi Bay Cahit, Anafartalar Cd. Zengin gişesi Bay Abdurrahman Cerrahoğlu Kitabevi Tilkilik Bay Mustafa, Asım Türker Kardeşler, Alsancak vapur iskelesLnde.
Mehmet Altıntaş, Sağlık Bakanlığı. Islâm Gün ok, Yenişehir. İş Bankası. Mustafa Erten, Kızılay gazete bayiL Tevfık, Meşrutiyet Caddesi
Matbuat hayatımızda bir yenilik olan karneli abonman usuKimüt ffef tarafta büyük bir alâka görmektedir. Bu alâkayı gözönünde tutarak ve okuyucularımıza kolaylık olsun diye, yanda, şubat ayından itibaren her ay muntazaman karne tedarik edilebilecek bayilerin listesini veriyoruz. Bayiden almak istemiyenler veya alamıyanların, posta havalesiyle doğrudan doğruya, Beyoğlu, posta kutusu 2100, YENİ İSTANBUL adresine 280 kuruş göndermeleri kâfidir. YENİ İSTANBUL abonman karnesi, taahhütlü olarak adresinize gönderilir.
Geçen aylar karne alamadıklarından müsabakaya girme haklarını kaybetme endişesine düşen okuyucularımız için şu kolaylığı yapmayı uygun bulduk :
8irbirini takip eden üç aya ait karne kabını veren her okuyucuya bir kur'a numarası, altı kap verenlere 2, dokuz kap verenlere 3, on iki kap verenlere de 4 kur’a numarası verilecektir. Bu şekilae okuyucularımız, karnelerini ne zaman alırlarso alsınlar, üç aylık aboneler 1; altı aylıklar 2; dokuz aylıklar 3 ve senelik abonelerimiz de 4 numara ile kur’amıza katılabileceklerdir.

W
Bilindiği gibi YENİ İSTANBUL, devamlı okuyucuları arasında, Noter önünde çekeceği kur'ada. meccani tahsil ve başka hediyeler sermeyi taahhüt etmiştir.
Her yıl çekilecek kur’ada birinci gelen 10.000 lira masrafla Avrupada ikinci gelen de 5.000 lira sarfiyle Türkiyede üç yıllık bir tahsil yapacak iardır. Kendisine tahsil kur’ası düşen YENİ İSTANBUL abonesi, hak kını bizzat kullanacağı gibi, herhangi bir kimseye de devredebilecektir Böyle bir tahsile imkân ve arzusu olmıyanlara, gazetemiz, bu işe ayırdığı tahsisatı % 20 noksaniyle defaten ödeyecektir.
Ayrıca : Üçüncü gelenden itibaren 3 aboneye, meşhur markalı birer altın kol saati; 3 aboneye, meşhur markalı birer gümüş kol saati; 3 aboneye, meşhur markalı birer çelik kol saati verilecektir.

ı

Comments (0)