6 Şubat 1950
Pazartesi
SİYASÎ İKTİSADÎ
Sayı 68
10 Kuruş
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
■ A
A


T ' ■ '■ - ■ —*->■
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tö8İ, eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânla r: 6 ncı sahifede santimetresi 2 liradır.
bir
ll.inlard.ın hiç-
mes'uliyot kabul edilmez.
Telefon: 44756-44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul

' İÇ ve DIŞ POLİTİKA
v---- 5/11/1950 ----
Endonezyadaki mağşuş hareket
YENÎ teşekkül etmiş ve herkes tarafından tanınmış olan Endonezya Devletleri Federasyonunun Westerling namında birinin isyan etmiş kuvvetlerine karşı mücadele ettiği malûmu-muzdu. Yalnız bu adamın kim olduğunu ve ne türlü bir hareketi temsil ettiğini sarih olarak bilemiyorduk.
Bugün, muhtelif radyo neşriyatını takip ederek, muhterem okuyucularımıza takdim eylemeye muvaffak olduğumuz bazı malumatı tahlil etmeye çalışacağız.
Öyle anlaşılıyor ki, Endonezya’da da pek tabii olarak mevcut bulunan bazı muteassıp çevreler, modem Endonezya Devletinin lâik bir görüşe dayanarak, teessüs etmiş olmasından gayfrimemnundur. Bu unsurların, bilhassa Yassımdan eyaletinde, kuvvetli olduğu görülüyor, Westerling, etrafına topladığı kuvvetlerle, hem bunların, hem de Endonezya dışındaki benzer cereyanların maddî ve manevî yardımlarını görerek, Endonezya Devleti aleyhine geçmiş bulunuyor.
Bilindiği gibi, gazetemiz, Wes-terling’in kim olduğunu meydana çıkarmak ve bunun Holânda menşeli bir tatlısu firenk'i olduğunu ispat etmekle, (eğer bu haber, o uzak diyara gidebildi ise) Endonezyada kendine “korkunç Türk” lâkabını taktıran ve, kim bilir, bazı Müslümanların itimat ve sevgisini, belki de bu sayede kazanan bu adamın Türklükle zerre kadar alâkası olmı-yan bir maceraperest olduğunun tespitine hizmet etmiştir.
Bu bir yana, eldeki malûmat ile, Endonezyadaki durumu şöyle hulâsa edebiliriz :
Endonezyanın bugünkü lideri Soykarno, münevver ve ileri düşünceli muhitleri temsil etmektedir. Yani, eğer tâbir caizse (zaten oradan buraya bunun böyle olduğunu gösteren beyanat ve haberler de gelmiştir), kemalist bir dünya görüşüne maliktir. Bu sebeple, dinin devlet işlerine müdahalesinin aleyhindedir; bu sebeple, garp medeniyetine taraftardır ve gene bu sebeple, Birleşmiş Milletler manzumesinin tam vasıflı bir âzası olacak olan bir Endonezyayı temsil eylemektedir.
Buna mukabil, muarızlarının istediği, teokratik bir idaredir.
VVesterling gibi bir adamın, bir kısım Mümlümanlara diğer Müslümanları kırdırarak, devletlerini yıktırmaya çalışması da, cehalet ve taassubun, mahiyet ve menşeleri meçhul bazı yabancı menfaatler elinde, ne kadar tahripkâr birer unsur haline gelebildiğini gösterse gerektir.
Umumiyetle, Birinci ve İkinci Cihan harplerinden sonra istiklâllerine kavuşan memleketlerin bir türlü siyasî istikrara kavuşamadıklarını görüyoruz. İkide birde hükümet darbelerinin vukuu ve bunların bazan kanlı bir şekilde cereyan etmesi, bunu gösteriyor. Meğer ki, Hindistan ve Pakistanda olduğu gibi, yerli ve millî hareketler, uzun yıllardan beri olgun ve tecrübeli ve aynı zamanda milletleri üzerinde otorite sahibi liderler vermiş olsun.
Endonezya Devleti, bize ziyadesiyle mağşuş görünen ve kim bilir, perde arkasındaki hangi doymaz yabancı menfaatler uğruna kardeşi kardeşe kırdıran VVesterling hareketinin herhalde hakkından gelecektir.
Çünkü bu genç devlet, ya kabul ettiği müspet ve ileri devlet felsefesiyle ileri insanlık câmi-asmın bir parçası olacak yahut asyalılığın karanlık bağrına avdet ederek, orada tenebbüt edecektir.
Gayet iyi biliyoruz ki, bizim inkılâp hareketimiz, birçok as-yalı milletlere örnek olmuştur. Nasıl ki, bir geri cereyan, hem bizde, hem oralarda, medenî olmak akidesi ile mücadele etmektedir.
Hal böyle olunca, Türk münevverinin, hangi tarafı tutacağından ne şüphe !


*


r


r
( *


1

9

* >
K
V


4’/
İşçi Sendikaları Birliği Kongresi dün yapıldı
iç SAYFALARDA
İKİNCİ
Bulgaristan, yeni bir buhran arifesinde
%

Xf
w
a

ır f ■ 5• r ı

V 4


I
i

'■ «
4
e
*

t


4

I
- g



t
fv-
Kongrede söz ücretli senelik dinlen:
üzerinde

z

alan delegeler, ücretli hafta tatili, me tatili ve ücretlerin azlığı durarak ihtiyarlık sigortası kanununun eksik taraflarına işaret ettiler
Sendikaları Birliği yıl- ı
dün saat 10 dan itiba- 1

*




4 JL



I

I
Soekarno eşi ile Jakarta hava meydanında subaylar tarafından karşılanıyor.
Birkaç haftadan beri Uzakşarktaıı gelen telgraf Endonezya Federal Cumhuriyetinde bazı karışıklıklar mektedir. Bu ihyan hareketlerinin başlıca tahrikçisi, culnrınııza tanıttığımız gibi, VVesterling İsminde Holândnlı bir eski subaydır. Şimdiye kadar, bıı adamın hareketlerindeki hakiki mânayı ve maksadı anlamak oldukça güç idi. Fakat, nihayet yazı İşleri heyetimiz, Endonezyadaki hâdiselerin içyüzünü aydınlatır mahiyette bazı haberleri radyo vasıtaaiyle toplamaya muvaffak olmuştur. Bıj havadisleri, sadece yor uz.
devlet olmasını istiyor
haberleri, yeni olduğunu hHılir-evvelce okuyıı-
bir doküman telâkki ederek, okuyucularımıza blldiri-
yeni hareketle-
ve T. N. İ. millî Endonezya mücadeleye girişen müslümanlar edilmektedir.
adı veri-ordusıına mute-ta raf in dan i-
Dini siyasete grupu,
Meşru hükümet, Endonezyanın müttehit ve lâik
Paris, 5 (YİRS) — Asi Wester-ling’in ordusunun son defa Bandon-ga karşı kuvvetli hücumlara girişmesiyle. Java’nın batısında bir aydan beri hüküm süren karışıklık, daha vahim bir vaziyet’ almıştır. Öğrenildiğine göre,
rin esasını dini mahiyette ihtilâflar teşkil etmekte olup bunlar. Federal Hükümete len karşı assıp da re
âlet eden bu müslümanlar adanın batı kısmında Passundan şehrinde bir Endonezya Müslüman Hükümeti kurmak emeliyle o bölgede bulunan ve federasyona dahil olan Java Hükümetinin müzaheretinden İstifadeye çalışmaktadır. Bu yüzdendir ki, siyasî birliğe sahip ve lâik bir Endonezya Devleti kurulmasına taraftar "Cumhuriyetçiler,, in ekseriyeti ile teşkil edilmiş bulunan Federal Hükümet, bir yandan mümkün
mciiham ıt m *
I I
olduğu kadar çabuk Passundan şehrini tasfiye etmek, öte yandan, ga-yerlerîne ermek için lüzumunda bu bölgedeki hükümetle birleşecek olan nUiteassıp müslümanlar topluluğu* | nun mukavemetini kırmak üzere gayretle harekete geçmiştir.
Muhtelif çevrelerden toplanan en doğru malûmata göre, VVesterling, Endonezyanın yalnız içinde değil dışında da, bu müteassıp muhitlerin kendisini maddi ve manevi şekilde desteklemesinden faydalanmaktadır. Onun, müfrit bir müessese olan “Dar-ül İslâm,, teşkiltâı ile ittiak ve dostluk halinde bulunduğundan artık hiç şüphe edilmiyor. Diğer taraftan. muhakkak ki, Passundan e-yâletinde faaliyet halinde bulunan

Demirperde gerisinde, söz hürriyeti bir
Nevv-York 6 (YİRS) — Bugün Amerikan radyo muhabirlerine bir hitabede bulunan Başkan Truman, Amerikada tam olarak tatbik edilmekte olan basın hürriyetini müdafaa etmiş ve bu Amerikan prenaipini demirperde arkasındaki söz hürriyeti ile mukayese etmiştir. Truman ezcümle, demirperde arkasındaki komünist memleketlerde söz hürriyeti olarak ileri sürülen şeyin, bir
-44
komedyadır,,
komedyadan başka bir şey olmadığını söylemiştir. |
Başkan Truman, Amerikada herkesin keııdi karariyle serbestçe tenkiti edebileceğini söyliyerek, bunun , komünist mcmıleketlerde kabil olmı-yacağını ilâve etmiştir; ve muhabirlerden söz hürriyetini memlekette daima müdafaa etmek vazifesinde kendisine vardım etmelerini işlemiştir.


Amerika Pasifikteki floşunu
geniş mikyasta takviye eclyor
Montreal 6 fYİRS) — Amerikan müşterek kurmay heyetinin tetkik seyahatine iştirak etmiş olan Deniz. Kurmay Başkam Amiral Foıreat Shermun, Tokyoda verdiği beyanatta, Amerikanın Pasifik denizindeki filosunun büyük mikyasta takviye e-dilecegini söylemiştir.
Bu hususta alınan mütemmim ma-


's





X

A




X
«d -T■{’•
O


lûmala nazaran, hâlen Pasıfild’kl filoya katılmak üzere Amerikadan ayrılan Boxeı uçak gemisinden ve muhrip fılotillâsuıdan maada. Akde-n izden geri çağırılan Leyte uçak gemisi ve iki hafif kruvazörle birkaç muhribin daha Pasifiğc gönderileceği kararlaştırılmıştır.
% ■
•*

/X v'



f.

V



- F



Y




V


Pakistan deniz birliklerinin k/ıdın bahriye aokorleri, Donanma Komutanlığının hazırladığı kurslara devam ediyor


müslüman muhitler, VVesterling’in giriştiği hareketi. Federal Endonezya Hükümetine müessir surette karşı koymak ve Federallik fikrini müdafaa etmek 1-çin tek çare olarak telâkki ediyorlar.
Bu vaziyet karşısında T.N.I. (Milli Endonezya Ordusu), memleket içinde bir terör idaresi tatbik etmeye başlamıştır. Umumî efkâra nazaran, şimdi Batı Java'da. Japonların İşgali zamanında görülen polis tedbirlerine tekrar dönülmüş bulunuyor. Wester-ling'in hükümet darbesi hareketi başladığından beri ekseriyeti müteassıp m üstü ma ulara mensup olan 200 kişi tevkif edilmiş ve gayrimuayven sayıda insanlar da yakalandıkları yerde idam edilmişlerdir. Tevkif edilen şahsiyetler içinde, Endonezya İslâm Partisi r.S.1.1. nin şefleri ve yine bu partiden olan Passundan Başbakanı Cokraminoto bulunmaktadır. Aralarında Arap delegesi Easalama da bulunan beş parlâmento âzası da tevkif edilmiştir.


IRAKDA
KABİNE
KUMULDU
Tevfik Siıveydi’nin teşkil ettiği kabinede, iki tane de v azil esiz bakan \ ar
Bağdat 5 lAI’ı istifa eden Irak kabinesinin yerine Tevfik SUveydl yeni kabineyi kurmuştur. Arap İst’klâl Partisi, hükümete iştirak teklifini reddetmiştir Yeni İrak k a binesi pazar günü Bağ« tin t saati ile saat 16 da resmen kurulmuş olacaktır. Yeni kabine şu şeklidedir
Tevfik sineydi: Başbakan ve Dışişleri Bakanı
Salih ( ahir: İçişleri Bakanı
Şakir Ahvınll: Milli Savunma Bakam
Ahdülkrrlın Alıırl: Finas Bakam
Tevfik Vehbi: Sosyal işler Bakanı
Şr> İd AIhIiiI .Mchld: Çalışma ve Ulaştırma Bakanı
Srııd Oıncr: Milli Eğitim Bakanı Haşan
(amil vazifeniz terdir.
Talar: Adalet Bakanı
Kâzını ve Hıılil Kıınna alarak bakan seçilmiş-
F raıısız Kabinesinin yeni bakanları



Paris 5, A.A. (United Press) — Başbakan Bidault, istifa eden 5 bakanın yerme getirilecek bakanların yarın sabah seçilmiş olacağını ümit ettiğini blldıı iniştir.
Bilindiği gibi geçen hafta Sosyalist beş bakanın istifası üzerine bir kabine buhranı zuhur etmişti. Bidault, Radikal Sosyalist Partisi lideri Henri Qııouılle, Frnnçois Del-cos ve Sosyalist Fart Di lideri Charles Lııssy ile görüşmeler yapmıştır.

İstanbul İşçi lık toplantısını ren gece saat 21.30 a kadar Eminönü Halkcvinde 358 e yakın delegesinin iştirakiyle yapmıştır. Kongrede, milletvekilleri. fabrika müdürleri, C.H.P. Vilâyet Başkanı ve İdare Heyeti azalan, D.P. 11 Başkanı, Çalışma Müdürü. İş ve İşçi Bulma Kurumu Müdürü, Arjantin Ticaret Ataşesi, Denizyolları Umum Müdürü, gazeteciler ve büyük bir dinleyici kütlesi hazır bulunmuştur. Kongre başlamadan evvel misafirler isimleriyle teker teker delegelere takdim edilmişler ve alkışlanmışlardır. Bu sırada D.P. 11 Balkanının eliyle (V) işareti yaptığı görülmüştür. Kongrenin öğleden sonraki toplantısına Ankaradan sureti mahsusada gelen Çalışma Bakanı ile D.P. Genel İdare heyetinden Fuat Köprülü de İştirak etmişlerdir.
Kongre riyasetine getirilen işçi Ni-zamettin Babaoğlu, arkadaşlarından kongre adabına riayet etmelerini ısrarla istemiş ve kongreye gönderilen telgrafları okumuştur. Bilâhare Ata-türkle, ölen işçilerin hâtırası önünde saygı duruşu yapılmış ve gündeme geçilerek idare heyetinin bir yıllık uzun çalışma raporu okunmuştur.
Rapor bilhassa, teşkilâta yeni katılan sendikalardan, işçileri İlgilendiren kanunlar hak kındaki teşebbüs ve çalışmalarından, sendikaların Birlikten takibini istedikleri işlerden, 1949 yılı içinde toplanan konferanslar, kongreler ve kurullardan, milletlerarası çalışma konferansından, birliğin fevkalâde

kongresinden, seri konferanslardan, Ankaraya gönderilen heyetin temaslarından, İşsizlik meselesinden, mesken meselesinden. Sütlüce faciasından, bu hâdise kurbanlarının ailelerine yapılan yardımdan, neşriyat ve propaganda işlerinden ve mali durumlarından bahsetmekte İdi.
Raporun okunmasını takiben söz a-lan bazı delegeler, verilen izahatı kâfi bulmadıklarını belirterek, birlikten İhraç edilen Eyüp Mensucat Sendikasının yüksek bir haysiyet divanı veya bizzat kongre karariyle ihraç edilmesi gerektiğini, Sütlüce infilâkında ölen işçilere mezar yapacak yerde, geride bıraktıklarına bir miktar daha yardım edilmesinin daha doğru olacağını, dış memleketlere gönderilen İşçi delegelerin dönüşte izahat vermediklerini, birliğe dahil olmıyan sendika mümessillerinin neden kongreye çağırılmadıklarını sormuşlar ve hesap raporunda vuzuh olmadığını bildirmişlerdir.
Daha sonra umumi istek üzerine kürsüye gelen Çalışma Bakanı, Çalışma Komisyonu Sözcüsü Hulusi Oral ve Fuad Köprülü bazı izahlarda bulunmuşlardır. »Bu beyanatı ekonomi sahifemizde vermiş bulunuyoruz.)
Konuşmalardan sonra dilekler faslına geçilmiş, söz alan delegeler, ücretli hafta tatili veya ücretli senelik dinlenme tatili ve ücretlerin azlığı noktalarında durmuşlar, ihtiyarlık sigortası kanununun eksik taraflarına işaret etmişlerdir.
Bilâhare seçimlere geçilerek kongreye nihayet verilmiştir.
ÜÇÜNCÜ
Haftanın İktisadî hâdiselerine bakış
DÖRDÜNCÜ
Max Nordau ve bizimkiler
Refik Halid Karay
Fatih devrinde yazılmış divanlar
Cevdet Perin
B
E Ş I N C 1
Diş Perisi (Hikâye)
Spor

m
Kar, bugün de devam edecek

Şehirde sühunet sıfırın altında dokuza kadar düştü. Kara-derıizde fırtına devam ediyor. Dış hatlar seterleri muntazam yapılamıyor.
Komünist Çin Formozaya taarruz hazırlığı yapıyor
Sovyet Rusya, Mao-Tse-Tung hava kuvvetlerini bu gaye ile takviye etmeye başladı
Washington 5, A. t United Press) — Amerikan İstihbarat Dairesine gelen raporlara göre, Huşlar Formoza taarruzuna hazırlık olmak üzere Komünist Çin hava kuvvetlerinin eğitini ve teçhizine yardım etmektedirler. Son aylar içinde komünistlere av ve talim uçakları verilmiştir. Bunlardan başka çok sayıda Komünist Çin subay adayı Sovyet Rusyadnki e-ğltim merkezlerinde eğitim görmektedir Rusların Kuzey Sıbir-yada muhtemel bir hava taarruzunu önlemek için üsler tesis ettikleri ma-lûınduı. Komünist Çin havacıları bu tıslerdo talim görmektedirler.
Raporlarda Komünist Çin’de haber ahııamıı çok güç olduğu kaydedilmekte ve Rusyadan gelen uçakların sayılarını öğrenmek imkânı olmadığı ilâve edilmektedir. 1949 nisanında 46 uçağın geldiği bilinmektedir
A.
üzerinde toplandığı Formoza
v

Yetkili müşahitlere göre. Sovyet-ler tarafından yetiştirilen Komünist Çin tayyarecileri Uzakdoğu harekâtında mühim rol oynayacaklardır. Amerikan uçak ve bombaları ile mücehhez Milliyetçi Çin hava kuvvetlerine karşı, komünistlerin şimdilik kara kuvvetleriyle işbirliği yapabilecek hava kuvvetleri yoktur. Müşahitler Formoza ya yapılacak bir hücumda hava kuvvetlerine muhakkak ihtiyaç olduğunu kaydederek aksi takdirde Milliyetçilerin bütün komünist nakliye kollarını ve kara birliklerini hava taarruzları ile imha edebileceklerini belirtmektedirler.
Kıbrısta kış ve kar
Lefkoşe 6 (YİRS) — Kıbrıs adasının tarihinde şimdiye kadar rastlanmamış şiddette bir kış hüküm sürmektedir, Adaya durmadan kar yağmaktadır ve ada dünyadan tema* nüyle tecrid edilmiş bir vaziyettedir. Lefkoşe sokaklarında kar, yarım metreyi bulmuştur.
Ycııl bir Çin hükümeti
Bern 5 (YtRS) — Pekin radyosunun bildirdiğine göre. 130 milyon nüfuslu bir "Doğu Çın., hükümeti kurulmuştur. Bu hükümetin başına, Doğu Çini Milliyetçilerinin elinden alan Komünist Çin ordularının siyasi komiseri General Yan Şuşi geçecektir. Pekin menşeli haber. Forınn-zanın da btı yeni bölgeye dahil edildiğini ve* adanın işgal edileceğini
bir sene İçerisinde belirtmiştir.
Mısırda örfi
içlere kaldırıldı
Londra, 6 (YİRS) Mısır Hükümeti Filistindeki kargaşalığın zuhurundan beri tatbik edilmekte olan örfi idareyi kaldırmıştır.
Şehrimizde kar fırtınası, dün bütün gün devanı etmiş, gece de fasılalı şekilde kar yağmıştır. Bu yüâflen şehrin bir çok semtlerinde tramvay ve otobüs münakalâtı sık sık sekteye uğramıştır. Şehirlerarası telefon muhabereleri güçlükle yapılabilmiş I ve bu arada Ankara ve Eskişehirle] zaman zaman görüşmek mümkün. olamamıştır.
Şehiriçi telefonları da ânzalı şekilde çalışmaktadır. |
Ana caddelerde toplanan karlar, otomobil münakalesini de bozmuştur. Kar yağmasını fırsat bilen şoförler, Sirkeciden Beyoğluna 75 ve 100 kuruşa dolmuşa müşteri taşımışlardır.
Dün gece Meteoroloji istasyonundan aldığımız malûmata göre, kar, bugün de yağmakta devam edecektir.
Hararet, dün akşam sıfırın altında (9) a kadar düşmüştür. Denizlerde de karayel fırtınası, görülmemiş bir şiddetle devam etmektedir. Dün, bu yüzden Mudanya seferini yapmaya hazırlanan Sus vapuru hareket edemediği gibi, Karadenize kalkacak cilan Kadeş vapuru da limandan ayrılamamıştır. Karadenize gidecek başka gemiler de Boğazdan dışarı çıkamamış, çıkanlar da Büyükdere önünde demirlemek zorunda kalmif-lardır. Cumhuriyet ve Anafarta va-| pıırlariyle Ödemiş şücpi Zonguldağı tutamıyarak, Ereğlide havanın sükûnet bulmasını beklemektedir. Ege vapuru da yoluna devam edememiş ve Sinoba sığınmıştır.
Hopada bulunan İzmir, Trabzon ve Dumlupınar vapurları, sahille irtibat temin edememişlerdir. Deniz-yollatı idaresince bugün Mudanya, zuhurat postasına Konya vapuru kaldırılacaktır. Konya, Mudanyada bekleyen 300 kadar yolcuyu alıp şehri-1 mize getirecektir.
Gelen haberlerden anlaşıldığına ı göre, Zonguldak ve Ereğlide hava çok fenadır. Tecrübeli denizeller, tipi ve fırtınanın devam edeceğini söylemektedirler. Bandırmada fırtına bl-1 raz sakinleşmiş olmakla beraber, karın yeniden yağmak ihtimali kuvvetlidir.
Keşmir Başbakanı, bugiin geliyor
Memleketimizi hususi surette ziyaret etmekte olan Keşmir Başbakanı Muhammet İbrahim Hanın bugün A ;ı karadan şehrimize dönmesi beklenmektedir.
Başbakan ı-umbulda birkaç jjun kalarak şehrimizin görülmeğe değer Yerlerini gelecektir.

GELİR VERGİSİ TATBİKATI
i ’ küte ;
«.in Buylm no katlar tahsil ettiniz?
Memurlar — Yirmi iki s.ıyfa kadar...
İSsyfa 2
*
-
Bulgaristan yeni bir buhran arifesinde
Dimitrof'un halefleri arasındaki iktidar mücadelesi Kolarof’un ölümü ile yeniden şiddetlendi
Viyana, 4 (Huıuıl muhabirimiz bildiriyor) — Bulgarlstanın, goçen-lardo ani olarak ölen başbakanı Kolarof, tarihte, Moskovanın muti kölesi ve memleketini beşeriyetin on sefil esaretine tealim eden bir Rus kölesi olarak yer alacaktır. Kolarof hem yasça, hem do komünist ihtilâlciliği bakımından, Di-mitroftan üstündü ve Dimitrof her nıman, üstadının koltuğu altında, onun politikasını tatbikle İktifa etmişti. Dimitrof öldükten sonra, Kremlin üç hafta düşünüp Kolaro-fu 20 temmuz 1949 da Başbakanlığa tâyin ettiği zaman. Kolarof yorulmuş, yıpranmış» ağır hasta ve memleketin idaresini kudretle ele alacıyacak bir halde İdi. Fakat Kremlin, D mitrofun halefleri arasındaki şiddetli rekabet karsısında, Bulganstandakl İktidarın tek ele geçmesine mâni olmak, müzmin hale gelen buhranı geciktirmek ve Bulgaristanın tamamen ruslastırıl-nmı İçin rağlam esaslar hazırlamak gayeliyle. Başbakanlığa Ko* larofu got.ımekten başka çare bulamadı.
İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR BUHRAN
Dimitrofla Kolaroftan sonra Bulgar komünizminin en kıdemli şefi olan Kostof, o sıralarda nüfuzunu kaybetmiş ve tasfiye edilmişti. Geriye Valko Çervenkof, Yugof ve Terpeçef ile yenilorden Poptamof kalıyordu. Kolarof, birbirine tamamen muhalif olan bu şefleri, dörtlü bir diroktuar içerisinde toplıya-rak, buhranın patlak vermesine mâni olabildi. Fakat mücadele için için devam ediyordu. Dimıtrofun
KISA HABERLER

AMERİKA ALMANYAYA HAKİKİ DEMOKRASİ
ÖĞRETECEK
New-York 5 (YtRS) — Amerika Dışişleri Bakanlığı, hakiki demokrasinin ne olduğunu Batı Almanyadakl Almanlare öğreterek genç memurlardan müteşekkil bir grupu çok sıkı bir elemeden geçirdikten ve Üç aylık bir kur^a tâbi tut*
• tuktan ponra Almanyanm çegidi bölgelerine gönderecektir.
İNGİLİZ FRANSIZ DONANMALARI MALTAYA GİDECEK
Londra 5 (YİRS) — Fransıs donanması, înglllı donanmaslyle Akdenizde müşterek manevralar yapmak üzere salı H gilnü Ma) taya gelecek ve iki donanma-. nın komutanları, yapılacak harekâtın 1 plânını hazırln acaklardır.
AÇIKALIN LONDRAYA
\ ARDI
Londra 5» A.A. (Afp) — Türklyenln Londra Büyük Elçisi Cevat Açıkalın bugün öğleden sonra uçakla Paristen Londrava gelmiştir. ' '
y ' ... .
HİDROJEN ATOM BOMBASI
İMALİ
1 Melbourne 6 (YÎRS) — İleri gelen oı\ iki Amerikalı bilgin, hidrojen bombası-i nın Amerika tarafından inhisar altına | ahnftrmy&cafcım, hattâ Rusların bu bombayı daha evvel İmâle başlıyabllecek-lerlni bildirmişlerdir.
Bilginler, hidrojen bombasının, Tru-mnn tarafından enırolunduğu için İmâl edileceğini HAve etmişlerdir.
1 AMERİKANIN MİLLİYETÇİ ÇİN’E VERDİĞİ 42 TİCARET t GEMİSİ
Hong-Kong 5, A.A. (United Press) — Amerika hükümeti tarafından Milliyetçi Çın hükümetinden ladesi istenilen 42 ticaret gemisinin bir kısmının Komünistlere geçmesine mûni olmak için antrepo olarak kullanılması muhtemeldir. Bunlardan Hong-Kong’da bulunan on birinin antrepo haline getirilmesine başlanmıştır.
STALtN VE SEÇİMLER
, Moskova 5. (Ap) — Yeni yapılacak I seçimlerde Stalın. bLr düzüneve yakın I fabrika ve diğer teşkilâtlar tarafından ı Moskova bölgesinden parlâmentoya
• namzet olarak gösterilmiştir. Stalln Moıkovayı evvelce ıkl kere daha tem-
Fİ «il etmiştir.
Moskovndan başka Stalln Leningrad. , Kiev, Riga. Vtlna ve diğer bazı bölgelerden namzet gösterilmişi İr.
BATI ALMANYADA İŞSİZLİK ÖNLENECEK
Berlin Ö, iYİRS) — Batı Almanva Maliye Bakanı Schaeffer. işsizliği yüzde elli nispetinde azaltacak bir program teklif etmiştir. Bakan, Doğudan Batıya sekls milyon kişinin İltica elliğini ve bunlara meşgale bulabilmenin pek kolay olmadığını belirtmiştir. Batı Alman- » yada halen 1,800,000 işsiz vardır. I
ölümünü takip eden aylar zarfında. Bulgaristan, İçinden çıkılmaz bir buhrana düşmüştür. Herkes Kolarofun ölümünü bekliyor ve her çareye bas vurarak vaziyetini takviyeye çalışıyordu. Parti idare-çilori arasındaki karşılıklı itimatsızlık. devletle partiyi uçuruma sürüklüyor ve Moskovanın bu vaziyetten Azami İstifade temin etmek için çevirdiği manevralar buna inzimam ediyordu. MemleKetin İktisadi vaziyetindeki çöküntü ilerledikçe. tevkif, temizlik va karşılıklı İftira kasırgası alabildiğine artıyordu. Yüksek idarecilerin vaziyetini kurtarmak için tertip edilen Kostof dâvası. Bulgaristanın bu halini açığa vurmuştur.
Kolarof Bulgaristanı İktisadi çöküntünün arifesinde ve her şeyi yıkan bir emniyet buhranı içerisinde bıraktı. Dımitrofun kayın biraderi vc hâlen Bulgaristanın en kudretli şahsiyeti olan Valke Çer-venkof. daha geçen yaz Dörtler Direktuarına dahil bulunan Ter-pençofi bu günlerdo tasfiye etti. Yugof, henüz İçişleri Bakanı olarak eski Kudretini muhafaza ediyor. Acaba Poptamof Çorvenkofla işbirliği yapmağa devam edecok mi7 Herkesin herkese karsı açtığı bu sinsi mücadole, karşılıklı emniyetsizlik havası İçerisinde, Rusların müdahalesine rağmen açığa vurulacak mı? Bulgaristan, kararsızlık ve istikrarsızlık İçerisindedir. Geçon ay iktidara geçerek, Di-mitrof haleflerinin mücadelesini önleyen Kolarof’un ölümü, Bulgar İç mücadelesinin son zayıf zincirlerini de kırıp atmıştır.
VİYANA OTELLERİ ARTİST YAŞLARINI TENZİLATA
TABİ TÜTÜ1 ()R
Viyana 5. (Nnfen) — Muhabirlerin bildirdiklerine göre, Viyana otellerine İnecek olan artistler bundan sonra oldukları yaşı on yaş küçülterek otel defterlerine kaydedebileceklerdir. Bu hususta kendilerine resmi bir müsaade verildiği de bildirilmektedir,
ALMANYADA DOĞVDAN BATIYA BİR FİRAR
Londra. 8 (YİRS) — Berllnden bildirildiğine göre, Doğu Almnnya Hıristiyan Demokrat Parti Liderlerinden ve Saksonya Devletinin sabık maliye bakanlarından Robner, Batı Al manya va kaçmıştır.
Haber verildiğine göre. Herr Rohner. Komünist Doğu Alman makamları tarafından ifa ettikleri vazifelerinden uzaklaştırılan ve siki gözhapsi altında bulunan 30 liberal ve Hıristiyan Demokrat Partisine mensup şahıslardan biridir.
İTALYADA GREVLER
Sehuarzenburg 5. (YİP.S) — Dalyada bir çok şehirlerde geniş grevler başlamıştır. Napolldekl işçiler ve diğer memurlar, 24 saatlik bir grev ilân ettiler. Cenovadıüjl metal işçileri, ücretlerinin İndirilme* karşısında, greve başladı. St. Georgla tezgâhlan, belirsiz süre ile faaliyetlerin) tatil etti, Triestede 30.000 İşçi, çarşamba günü öğleye kadar işbaşı va pmıyacakl ardır.
RtJSLAR BEKLİNİ İŞGALE Mİ HAZIRLANIYOR
Londra 5. (YİRS) — Bati Almanya ıpuhalefet partisi başkanı Dr. 3chu-maeher bugün heyecan verici bir ifşaatta bulunmuştur. Mevsuk bilgiye dayanarak konuşun Dr. Schumacher demiştir ki: "Ruslar. Önümüzdeki mayıs a-yrnda. bir gençlik hareketi tertip etmek suretiyle, Berlinl İşgal etmeğe hazırlanmışlardır. Sovyet bölgesinden gelecek 600,000 Alman komünisti, tebdili kıyafet etmiş, Doğu polisiyle bir çok İstikametlerden Berline girecektir, üniformalı ve sopalarla mücehhez olacak bu kütle, hor taraftan şehre girerken seyrüseferi sekteye uğratacaklar ve bu suretle, Rus-Jar. bizzat yapamadıklannı. vasıtalı o-larak başararoklnrdır. Berlin ancak bir tek çare ile kurtulabilir: Tanklarla.”
DÜNYA BARIŞINI TEHDİT EDEN EN BÜYÜK TEHLİKE
New-York 5. (YİRS) — Amerika sosyalistleri israfından allı defa cumhut-ba0k£nllgına aday gösterilen Normand Thorna». şerefine verilen ve 1500 ileri gelen hükümet ricali, tüccar v*e İşçi II-derLntn de hazır bulunduğu ziyafette demiştir kİ: “Barışp kavuşmak İçin silâhlanma yarışından vazgeçilmedikçe, diğer memleketler Amerlkada bulunan refaha kavuşamazlar. Dünya barışını tehdit eden en büyük tehlike Ruayadır. HÜr memleketler, kendilerini komünizm ve faşizm gibi totaliter idarelerden korumalıdırlar.”
YENİ t S T A N B ü L
Sovyet Rusyaııın uzak doğuda yeni stratejisi
Vietnam hâdiseleri artık mevziî ehemmiyette
*
bir hâdise olmaktan çıkmış ve diinya çapında bir ehemmiyet almıştır
li
II
Demokrat Partinin
e ■ W
Tarsus II Kongresi
Kongrede söz alan Refik Komitan, İşçi ve grev meseleleri üzerinde dedi ki: “iktidar Partisi, vaktiyle kurulmasına tahammül edemediği sendikaları, bugün, seçim sırasında kendi politikaları İçin vasıta etınek hevesindedir.”
Londra 5, A.A. iLPSI — Obser-ver gazetesi, Sovyet politikasındaki aon gelişmeleri yorumlıyarak şunları yazıyor:
Rusya, Milliyetçi Çin temsilcisi ile bir arada bulunmak istemediği bahanesiyle atom enerjisi toplantısını terketmiştir. Bu Bon günlerde yaptığı bir çok hareketlerden ancak bir tanesidir. Bunların başlıvalan Avusturya barış antlaşması müzakerelerinin hemen hemen tamamiyle durdurulması, Fransada komünist sabotajının yeniden başlaması ve bilhassa Hoşi Min’nln tanınması, ve Berline yeniden abluka konulmasıdır. Bütün bunlar, Ruayanın soğuk harpte mütarekeyi bozmaya karar verdiğini gösterir.
Daily Herald da Uzakdoğudaki Sovyet politikası hakkında şöyle diyor:
Vietnam hâdiseleri artık mevziî önemde bir mesele olmaktan çıkmış, dünya çapında bir ehemmiyet almıştır. Zira, soğuk harpte Sovyet stratejisinin ve politikasının anahtarını teşkil etmektedir.
Liberal Parti de dün beyannamesini neşretti Matbuat, Liberallerin, diğer partiler tarafından kurulan hükümetlere seyirci olmaktan çıkmasını ve bizzat bir hükümet kurmayı gaye edinmesini isteyor
Londra 5 ı YİRS) — ’Observer., gazetesi, bugün yayınlanan Liberal Partinin beyannamesini ele alarak, bunun çok cesur bir açıklama olduğunu yazmıştır. Gazete, Liberal Partinin yayınladığı programın, bir hükümet tarafından mevkii tatbika ko-namıyacağım da belirtmiştir. — •‘Liberaller. diğer partiler tarafından kurulan hükümetlere seyirci olmaktan çıkmalı ve bizzat bir hükümet kurmayı gaye edinmelidirler,, diyen Ob-
Başbakan Yardımcısı Bluecher, flmerikaya hareket etti
Yardımcı; Tınman, Acheson ve Hoffman’la görüşecek
Frankfurt 5 A.A. (Afp) — Bonn Hükümetinde Avrupa Kalkınma Programı Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Franz Bluecher bugün uçakla Birleşik Amerikaya hareket etmiştir. Bluecher'in beraberinde, Avrupa Kalkınma Programı Alman Yüksek Memurlarından Von Guelich ile Profesör Jaenicke bulunmaktadır.
Batı Alman Hükümetine mensup bir bakan ilk defa olarak Birleşik Amerikaya resmi bir ziyaret yapmaktadır ' ‘ 11
VVaahingtori’da 11 şubata kadar kalacak olan Bluecher, Truman, Ache-son ve Marshall Plânı Umumi İdarecini Hoffman İle görüşecektir. Müzakerelerde bilhassa umumi olarak Batı Alnıanyanırı iktisadi durumu ve hususiyle üç bölge^’e yapılacak Marshall Yardımı ele alınacaktır.
KUDÜS İHTİLAFI
Şam 5, iYÎRS) — Kudüa ihtilâfının halli İçin, Arap memleketleri delegeleriyle Yahudi delegelerinin doğrudan doğruya müzakereye geçmeleri için Uzlaştırma Komitesi larnfthdnn yapılan tolc-llf, Arnpinr . tarafından kabul edilme-iniştir.

Geçen haftanın en önemli hâdiseleri Hoşi Min'nin tanınması ve Fran-sadakl komünist faaliyetleridir.
Bu iki hâdise de gösterir ki, Sovyet Hükümetinin ilk hedefi yeni Çin hükümetini batılı devletlerle ihtilâfa sürüklemektir. Rusya tabıatiyle bu Lhtilâfa karışmamaya dikkat edecek vo seyirci kalacaktır. Bu. Stalln stratejisinin bariz bir vakfıdır. Rusya, Komünist Çinlileri güneye doğru ilerliyerek Fransa ile bir çarpışmaya sebep olacak Vietnam işlerine karışmaya, Hindistan ve dolayısiyle İngiliz milletleri topluluğıyle bir ihtilâl' çıkarabilecek Tibete girmeye ve nihayet Amerikalılarla bir nifak konusu olabilecek Formozaya taarruza teşvik etmek istiyor. Hedef basittir, fakat Çinlileri buna ikna etmek kalıyor. Stnlin'in Gürcü kurnazlığı mı, yokça Mao-Tae-Tung’un Çinli inceliği mi galebe çalacak? Dünya için çok önemli olan bu sualin cevabı, Mao-Tse-Tung'la Şu-En-Lal sağ salim Pekine döndükten sonra ancak alınabilecektir.
server, parti İçerisindeki anlaşmazlıkların bir an evvel hallinin lüzumunu işaret etmiştir.
“Sunday Graphic,, gazetesi, Liberaller olmadığı takdirde, Sosyalistlerin Muhafazakârlar tarafından yenileceğini belirterek şunları yazmıştır: — "Liberal Partiye verilecek her oy, kaybedilmiş nazariyle telâkki olunmalıdır. Liberallerin mücadele ettikleri mefkûrelerden birçoğu, Muhafazakâr Partide mevcuttur.,, —
Berlinde yapılacak büyük miting
Londra, 6 (YİRS) — Bugün Batı Almanvada beyanatta bulunan Sosyal Demokrat Parti Lideri Dr. Schu-maeher, Berlinde 28 mayısta yapılacak muazzam komünist mitingin hususi bir gaye güttüğünü söyliyerek. Müttefik işgal komutanlarına, bu hususta gayet müteyakkız davranmalarını tavsiye etmiştir.
Dr. Schumacher’e göre, elinde bulunan bazı gizli vesikalara nazaran, komünist mitingi, Kuşların yapmaya cesaret gösteremedikleri bir harekette bulunacaklardır; Bütün Berlini ele geçirmek. Dr. Schumachcr'in teklifine nazaran, mitingin vuku bulacağı günden bir gün evvel, Batılı işgal makamları Berlin şehrinin muhtelif kesimlerinin Rus kesimi ile o-lan hudutları üzerine tanklar ve zırhlı arabalar yerleştirmelidirler ve gelecek hücumu bu suretle önlemelidirler.
Bir Fransız memuru Poloııyada yargılanacak
Paris, 5. ( YİRS) — 18 kasımda Polonya makamları tarafından casusluk suçtylc tevkif edilen Fransız elçilik memurlarından Andre Robt-ne&u, yaruT (bugün ı Stettın’dc, askeri bir mahkeme tarafından yargılanacaktır, j
Bazı Fransız gazetecileri, mahkemede hazır bulunmak için Polonva-dan vize almaya muvaffak olmuşlardır.
Adana 5 (Hususi muhabirimizden) — Demokrat Partinin Tarwu» Kongresinde söz alarak birçok memleket meseleleri üzerinde Demokrat Partinin görüşüne tercüman olan Koraltan, işçi ve grev meseleleri üzerinde; şunları söylemiştir:
— işçilerimiz elbette kİ kendi haklarından şu veya hu zümrelerin menfaatine feragat edemezler. İktidar partisi evvelce kurulmasına tahammül edemediği sendikalar bugün seçim »ırasında kendi politikaları İçin vasıta etmek hevesindedirler. Demokrasi, bir bütün olarak kabul edilir ve tecelli eder. Bizim iktidar partisi, dünya demokrasilerinin hepsinde işçi için tanınmış bulunan grev hakkını tanımaktan kaçınmaktadır.
Türk işçisi, meşru hakkı olan grev hakkını muhakkak kazanacak ve Demokrat Parti, programında yer verdiği bu cihetin tahakkuku için çalışacaktır.,,
Koraltan, bundan sonra şöyle devam etmiştir:
M— Memleketimizi tehdit eden İki tehlike mevcuttur: Bunlardan birincisi bütün azametiyle başucumuzda bekleyen komünizmdir. Bu tehlike, her an fırsatlar kollamakta ve İmkânlar aramaktadır. Diğer tehlike de gaflet içinde bulunan ve her şeyi OHmi 11 Hl | | ipim»
Birleşik Amerikanın Asya devıetıerile dostane münâsebatı
Achesoıı, Asya milletlerinin batı veyahut komünizm yollarından birini tercih etmek mecburiyetinde olduklarını söylüyor
Washington 5 lApı — Amerika Dışişleri Bakanı Dean Acheson cumartesi aünü. Asya milletlerinin ya hür Batıya yahut da komünizme doğru yönelmek zorunda olduğunu söylemiş ve Amerikanın sonradan tânılri imkânsız olacağı acele yahut hatalı bir harekette bıılunmıvacağını ilâve etmiştir.
Senato âzasından New-Yorlc’lu Cumhuriyetçi Herbert H. Lehman Dışişleri Bakanım* Çinde müspet bir şey elde edıhı >•! ı için endişe ettiğim söylemesi üzerine A-chesoıı mektupla verdiği cevapta şunları söylemi.tır:
Asya milletleri ile dostane münasebetler tesis etmeliyiz ve Çin milletine şimdiye kadar yalnız saadet arzu ettiğimizi anlatmalıyız. Bunun dışında Sovyet komünistlerinin Çinin arazı bütünlüğüne ve (nilli hürriyetine bir tehlike olduğunu Çin milletine bildirmekte hiç bir fırsatı kaçırmamalıyız.
Aınerikada grevler
Montreal 5 (YİRS) — Aınerikada grev halinde olan işçilerin sayısı yüz bine yaklaşmıştîi Başkan Truman nın işçileri çalışmaya icbar etmek için olağanüstü kanunlara dayanack-tır.
Srxfani bir silâh
Londra, 6 (YİRS) — Liverpoo) Katedralinde vaiz veren York Başpiskoposu Dr. Gameti, bugün hidrojen bombasını ‘’şcytanl bir silâh., o-hu’ttk tavsif etmiştir, ve bunun kontrolü ve kanun dışı ilân edilmesi için lâzım gelen tertibatın alınması hususunda acele edilhnesini istemiştir.
gül penbe gören iktidarın, intibaha gelmeyerek yıkıcı zihniyetini devam ettirmek istemelidir. Her şeyin başında ve her şeyden evvel Anayasanın vatandaş hak ve hürriyetinin mukaddes bir mefhum olarak kaideleştirdlği hükümlerin yürürlüğünü istiyoruz. Millî İmde ve hâkimiyetin kayıtsız ve şartsız işlemesini latlyoruz. Vatandaşların vicdanında en ufak şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak şekilde, serbest seçimler yapılmasını istiyoruz. Milli ve vatanî büyük hizmetler görmek için kurulmuş ve vazifelendirilmiş olan hükümet bünyesi içinde en küçük vazifeliden en geniş salâhiyet mevkiinde olanlara kadar herkesin kanunun ve milletin hizmetinde kalmasını istiyoruz.
Davet edileceğimiz sandık başlarına bayram yerine gider gibi gideceğiz. Şayet orada Demokrat Parti Genel İdare Kurulunun son neşrettiği beyannamedeki hallerle karşılaşacak olursak veya resmen »eçlm işlerine başlandıktan sonra malûm olan me-todiarın kullanıldığını görürsek, o küçük plân ve oyunları yapanları ve dünkü metodları kullananları, günah-lariyle başbaşa bırakmanın yolunu bulmakta gecikmeyeceğiz.,,
Seçim tarihi
Fuad Köprülü diyor ki: Seçimlerin önceye alınacağını tahmin etmiyoruz.
Bu tarih her şeyden evvel memleketin coğrafi şartlarına uydurulmak lâzımdır,
Dün işçi Sendikaları Birliğinin kongresini takip etmek için Ankara-dan şehrimize gelen D. P. merkez İdare heyetinden Fuat KöprüJü bir arkadaşımızın; "— Seçimlerin daha evvele alınması hakkındaki söylentilere ne dersiniz?,, yolundaki sualine, ”— Biz böyle bir şey tahmin etmiyoruz. Seçim tarihini her şeyden evvel memleketin coğrafi şartlarına ve müsaadesine uydurmak mecburiyetimiz. vardır. Bunun aksine hru ekeli aklıselim kabul edemez. Ben seçimin bahar geçtikten sonra yapılacağını zannediyorum.,, şeklinde cevap vermiştir.
Türkiye Kadınlar Birliğinin İzmir şubesi kuruldu
Izndr 5 ı Hususi muhabirimizden > — Türkiye Kadınlar Birliğinin İzmir şubesi, bugün Karşıyaka Halkevinde >apılan ilk kuruluş toplantısında teşekkül etmiştir. Bu toplantıda Türkiye Kadınlar Birliği Başkanı Lâtife Bekir Çeyrek başı ve Genel Sekreter Müjgân Ağaoğlu hazıı bulunmuşlardır. Toplantı sonunda, ilk idare kurulu seçilmiştir.
Soğuklar yüzünden, kok kömürü tevziatı ihtiyaca yetişmedi
Havaların çok soğuk gitmesi neticesi malırukat Ltıhlakı arttığından bu sene azaltılmış olan kömür istihkakı Ikâfl gelmemeğe başlamışıır.
Bu yüzden bneı şileler, Kömür Tevzi Müessesestne: Ticaret vc Ekonomi Bakanhâıoa müracaat ederek kok kömüründen Kesilen miktarın tamamlanma sim Isı emişlerdin
Bevin’in vereceği izahat
Paris 5ı YİRS) — Ingiltere Dışişleri Bakam Mr. Bevin. sah günü hükümetine, Colombo konferansıyla uğradığı memleketlerdeki temasları hakkında izahat verecektir.
« Şubat 101R0
İstanbul Sergisi.
1 temmuzda açılacak
Maçkada yapılmış olaıı Şark Kahvesi de Sergi sahası içine ithal edilecek
İstanbul bu sone 1 ten>mu»(l,
açılacaktır. Sergi Komitesinin Belpdlya he yaptığı temanlarda alınan ba«ı kararlara göre. Maçkadakl Çark Kahyeâl do Sergi aahoaına ithal edilecek ve burada bir varyete programı KAwt/>rllecelc-tir.
Dolnıabahçc Stadı. 4 hafta eürer ele o-lan Sergi Kupam Futbol Maçlarına tahsis edilecek vc hu lurnuvava 3 büyük kulübümüz İştirak ••dorckllr.
Sergi Sarayı lae sadece eğlence programlarına tahaıa edilecek, burada dini «alanları vc muhtelif oyunlara ait tertibat yapılacaktır. Eşya pavyonları Sergi «mhaamda ayrıca inça edilecektir,
Sergiye giriş Ücreti 25 kuruş olarak teablt edilecek talebe ve aekerlere C(50 tenzilât yapılacaktır.
Vapur iskeleleri dezenfekte edilecek
Kış mevalmlnln şiddetini gözönünde bulunduran Şehir H.atİBn İşletmeleri •ık sık neferler yapılması dolayısıyla daimi bir İzdiham halinde bulunan Kadıköy, Üsküdar ve Köprü İskelelerinde bazı »ağlık tedbirleri almağa karar vermiştir.
Herhangi salgını önlemek üzere gerek gemiler gerekee bekleme Balonları «ık «ık dezflnfckte edilecektir.
Şehrimizde yeni bir verem dispanseri
Geçenlerde şehrimizde IncelemeJer yapmış olan Birleşmiş Milletler Sağlık Teşkilâtı Ortaş&rk Verem Şubesi Müdürü Dr. Tompson daıı İstanbul Sağlık Müdürlüğüne gelen bir mektupta yeni dlapaneere konulmak üzere bir röntgen cihazının Sağlık Müdürlüğü adına yola çıkarıldığı bildirilmektedir.
Aynı teşkilât tarafından şehrimizde açılacak olan verem dispanseri için Sultanahmet teki dlapan«er binasının ü-çüncü katında hazırlıklara başlanmıştır. Bu dİHpanzerdc bir de araştırma boratuvan bulunacaktır.
Şehirde ekmek sıkıntısı kalmadı
Vali ve Belediye Reisi dün sabah bir taksi ile şehir içinde dolaşarak nakli vasıtalarının nc şekilde İşlediklerini tetkik ederek fırınların vaziyetini de gözden geçirmiştir
Halkın ekmek sıkıntısı çekmemesi için bunm teıtâlrter alınmı*} ve fınniara bol miktarda un tevzi edilmiştir.
Bu İtibarla bazı ailelerin telâşlanarak ihtiyaçlannden fazla ekmek almalarından İleri gelen muvakkat vaziyet tamamiyle Önlenmiştir.
Levent Çiftliğindeki evlere fazla talip var
Emlâk vş Kredi Bankasının Levent Çiftliğinde yaptırmağa başladığı 37 -
te 391 evin !2 • İne talip çıkmış ve ihaleleri şimdiden yapılmıştır > üzdo 2d «I peşin ödenmekti ve bakiyesi de 2u ' ıl-lık taksitlere bağlanmakta oun bu evler Inşııat aonundı» »Khlplerıne tenlim edilecektir
Istinyeniıı imar plânı tasdik edildi
Şehir Meclisince tasvip edilerek Bayındırlık Bakanlığına gönderilen İstin-yenin Iskelv civarı ve Tokmakburnuna alt imar plânları ihtivaca uygun görülerek tasdik odilmlştir.
Bu ınıntnkada bundan sonra yapılacak inşâatın plâna göre ayarlanması Bele-dlyeco İmar Müdürlüğüne ve Sarıyer Kaym&kamlıgıns tebliğ edilmiştir.
Yeni hemşire okulu itinası yakında bitiyor
Verem Mücadch* Cemiyeti tarafından Erenköy Sanatoryomunda İnşasına baş* tanılan büyük hemşire okulu binasının tama-mtanması çok yakındır^ Yakın^ark memleketlerinden yetiştirilmek üsere şehrimize gönderilecek verem mücadele dnktcrtarlyle hemşireler bu okulda yetişeceklerdir.
Parti il başkanlan
Anka ra ya gitti
D.P. ve C H P. Vilâyet İdare heyeti başkanlar! dün akşamki ekspreele An-knraya hareket etmişlerdir. Her iki başkanın da Ankanıda partilerini ilgilendiren İşlerle meşgul olacakları ve «eçlm kanunu görüşmelerini takip edecekleri öğrenilmiştir.
Hilmi Uran geldi
C.H.P. Gonel Ba,lcan V.kılı Hilmi liran dün denl« yolu il« İtmlrden
şehrimize gelmiştir. Hilmi Vrsn’m bugün bir basın toplantısı yapmazı muhtemeldir.

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 68 -
Zaten îdria Hulûsi, böyle bir hüviyet ispatına da pek vakit bırakmazdı. Bu şatafat devri btr kaç hafta ya sürer, ya sürmez; İdns Hulûsi, eski haline doğru soldan, geri bir tekâmül geçirmeye başlardı ve onun en hoş. en tatlı, en İnsanî olduğu; herkesi etrafına toplayıp hikâyeler, fıkralar anlattığı, yazı içleri odasını cinaslarının, nüktelerinin türlü renk vc parıltıda bin bir çeşit havai fişekleriyle bir bayram yerine çevirdiği zamanını da, işte, bu ikisi ortası devreye rastgelcn günler teşkil ederdi. Zira, İdris Hultai, fikir ve ruh muvazenesini ancak bu ”1ki-si ortağı,, durumda bulabilirdi.
Onun içindir ki, mana ve kaleni arkadaşları. pek az süreceğini bildikleri bu devrenin tadım çıkarmak gayretiyle, işi gücü bırakıp saatlerce tdris Hulûai'nin çenesine asılı kalmakta bir beis görmezlerdi. Bunlar arasından yalnız Fuat’ı ayırmamız lâzım gelir. Zira. Fuat, her nedense, İdris Hulûai'nin hiç bir halini tuhaf, hiç bir sözünü enteresan bulmuyordu. Onunla ilk tanıştığı günler bazı hayallere kapılmış, onu, tasavvur ettiği, aradığı “bohâme intellectuel,, terden biri sanmıştı. Hattâ, matbaadaki arkadaşları arasında en ziyade İdris Hulûai’ye karşı ahbaplık ve samimilik temayülleri göstermiş; fakat, günün birinde, onu, belden kasma veato-nu, Amerikanvari gömleğiyle Beyoglunun en züppe ve en snop delikanlılarından biri heyetin-___________ 1İ6
de görünce ne kadar yanıldığını anlamış ve bu yanılma hissi, Fuat'ta İdris Hulûal'ye karşı âdeta nefrete, kine benzer bir takım complexe’ler uyandırmıştı. Fuat’a göre onun her hangi bir âdi arrıutatr den farkı yoktu ve her bilgisiz, kabiliyetsiz. her latfaaı boş şöhret düşkünü gibi bu da bütün o acayip halleri ve tavırlariyle herkesin gözüne çarpmak için uğraşan bir sahtekârdan başka bir şey değildi. Muvazenesizliği bite yapmacıktı. Ara sıra hükümeti, rejimi yererken ve yahut kulaktan dolma bazı nazariye-terle bir '‘içtimai adalet,, müdafaasına kalkışırken — işi büsbütün deliliğe vurup her muhtemel tehlikeye karşı kendisini bu düzme muvazenesizlik arkasına öyle bir kurnazlıkla saklayışı vardı ki, çok defa, söylemekte olduğu sözler Fuat’ın düşüncelerine uygun düşmekle beraber, onda, İdris Hulûal'ye şiddetli itirazlarda bulunmak ve bu sözlerini ağzına tıkamak arzusundan başka bir his uyandırmazdı. Zira, genç adam, insanlar hakkındaki bütün tecrübesizliğine rağmen, tdris Hulûai’nin fikir denilen şeye on paralık kıymet vermediğini ve bütün bunları lâf olsun diye söylediğini sezip anlamakta hiç güçlük çekmiyordu.
Neden güçlük çeksin kİ, İdris Hulûsi. kalıptan kalıba girerken bütün acemi aktörler gibi ya perukasını, ya takma sakalım düşürüyor, yahut da yüzüne sürdüğü boyaların ikide bir akıp silindiğinin farkına varanuyordu. Lakın bu acemi aktör, dinleyicileri ve seyircileri arasında iki kişinin kendisine karşı, düşmanca değilse bile, her halde soğuk bir tavır takındıklarının pekâlâ farkında idi. Kocaman ve uzun yazı masasının tâ Öbür ucunda, durmadan bir şeyler okuyup bir şeyler yazmakla meşgul ve başları daima önlerine Iğlk bu iki kişinin alâkasızlığı idris Hu-
337
lûsi’yi âdeta — samimi denilecek — bir alınganlıkla içerlendlrlyordu,
Bu iki kişi, — Fuat’la sırpçııdan tercümeler yapan Balkanlı bir genç — matbaanın bu en populairc şahsiyetine karşı gerçekten umulmaz bir uzaklık ve ilgisizlik göstermekte İdi. Bunlar, onun ne tarihî fıkralarını dinliyorlar, ne nüktelerine gülüyorlar, ne dedikodularına kulak kabartıyorlar, ne de o kadar tantanayla hazırlanmış siyasi nutuklarının tesirine kapılıyorlardı. Onun içindir ki, tdus Hulûsi. araaırâ kendim tutamayıp — en ziyade bu çeşit nutuklarından birinin ortasında — geniş bir parantez açarak:
Hey delikanlı; stn bana baksana!.. Burada beyzadellk, pagazadelik pek »Ürer akçe değildir..
Tarzında bir takını lâflar atar; lâkın. Fuat, kâh l|itmemezlikten, kâh anlamamazhktan gelerek gene başını kaldırıp ondan yana bakmazdı.
Ama bir defasşnda — sanırız, idris Hulûsi mûladtan bir kaç kadeh fazla çakıştırmış olacaktı — birden, sesinin en nobran tenıposiylc:
M— Küçük bey, küçük bey; diye haykırdı Biliyoruz, bir yandan Sadrâzam torunu olduğunu. Onun için istersen ecdadından başlıyahm. bugün...
Fuat, hiç de ecdadiyle böbürlenir bir çocuk olmadığı halde kendini tutamadı ve tdris Hulûai'nin yüzüne dik dik bakarak:
°— Ölülerle uğraşmaya ne hacet! Cesaretiniz vatsa benden başlayın; dedi. Ve o vakitten beri de, İdris Hulûsi, ağız kabadayılığı tecrübelerini Fuat’la karşı karşıya oturan zavallı sırpçu mütercimi üzerinde tatbike başladı.
Bu sırpça müterciminin kim okluğunu, hattâ ne adla çağrıldığım masa etrafında oturanların hemen hiç biri bilmiyordu. O kadar kendi ha-338
İmde, o kadar sessiz ve silik bir insandı ki, aşağı yukarı Üç dört aydan beri bu matbaaya ve bu odaya hemen her gün gibi gelip gilhgı halde onunla hiç kimse konuşmuyor, hattâ, başını çevirip ona selâm vermek lüzumunu bile duymuyordu. Yalnız Fuat'la bir parça ahbaplık edebiliyordu; eğer arasıra, şuradan buradan bir kaç lâf atmaya ahbaplık demek mümkünse... Za-ten, — rastgele mi diyelim, yoksa bir hissi cazı be eseri olarak mı? — masadaki komşulukları her ikisini do bütün çekingenliklerine rağmen birfblriyte şu kadarcık olsun bir tanışıklıktan içtinabı müşkül bir şey haline sokmuştu. Bundan başka, bu masada hor ikisi de aynı işi görüyordu. Yani, biri. Yugoslavyadan. öbürü Fran-»adan gelen gazete ve mecmuaları eleyip tarıyor ve bunlardan bir takım yazılar çıkarıyordu. Sonra, — doğrusunu söylemek lâzım gelirse — Fuat, bu Usküplü fukara köylü çocuğunda kendi içine çekilmiş bir kuvvet, bir fikir ve ruh kuvveti seziyordu.
Fuat, bir vakitler tdris Hulûsi hakkında yanıldığı gibi belki, bunun hakkında da bir boş zanna kapılıyordu, Lâkin, muhakkak olan bir şey varsa o da bu üsküplü genç adamın, yoksulluğunun. blkesllğlni — bütün şu matbaadaki fikir işçilerinde görtllegeldİğinin aksine — hiç bir mide vc izzetinefis ihtilâcına kapdmakaızın tevekkülle, vakarla taşımakta oluşudur. Sırpça mUtercml pek aşağı vo karanlık olduğu hissedilen menşeinden hiç utanmıyor, burada ilk göründüğü günden beri hiç doğlşmiyen eski püskü elbiseleri içinde bir Rumeli serdarının evlâdıymış gibi asil durmasını biliyordu, Yalnız, kendisine bir yabancı muamelesi edildiği zamandır ki, biraz kızarır ve sıkılır gibi oluyordu. Bundan dolayı, İdris Hulûsi. ona. bir gün bu tarafından çatmak zebunküşlüğünde bulundu:
339
Hey YugoslavyalI; biz, burada eski Türk fütuhatından bahsediyoruz! Dinle de öğren; diye bağırdı,
Sırpça mütercimi. Kıpkırmızı olup önüne bakarak;
”— Bunları yemden ögrenmey» ihtiyacım yok; diye kekeledi. Analarımız t .ıklerimlzi, hâlâ, bu masallarla sallayıp dururlar.
Üsküplünün. canına tak deyip verdiği bu ilk ve son cevabı, demagojik bir milliyetçilik gösterisine pek elverişli bir vesile bilen Îdri6 Hulûsi!
*•— Hele şuna bak, hele şuna bak; diye gümbürdedi. Türkün fütuhat tarihi bir masal değil, delikanlı; bir masal değil...
Vo saatlerce, cenk meydanında şahmım kaybetmiş bir at gibi kişnedi dıırdu. Bu aanada Fuat, bir yandan torcümeterine devam ediyor öbür yandan göz uciyle ÜskÜDlü gencin Vitri-yen ellerine bakıyordu. Bir an * geldi, lala atılıp onu müdafaa etmek İstedi. Zira, bu gencin. ♦•Analarımız beşiklerimizi hâlâ İni masallarla sallayıp dururlar.,, sözünü ne kadar iyi niyette söylediğinden emindi. Milliyetçilik duygusu bakımından ise bu tok cümlenin ne dokunaklı bir mâna ifade ettiğini, tdris Hulûsi’nin ağzından boşanan bütün bu basmakalıp nutuklardan daha ne kadar belâgatli olduğunu tâ canevinden duyuyordu. Evet, Fuat, hiç değilse bu hissini söylemek için lâfa karışacaktı. Lâkin, sırpça müterciminin kâğıtlarım, gazetelerini toplayıp ayağa kalktığını ve herkese başıyle bir selâm vererek çıktığım görünce, o da gazetelerini, kâğıtlarım toplayıp kalkmak ve gidenin arkasından yürümek suretiyledir kı. bu masa etrafında söylenip dinlenilen şeylere karşı muhalefetini göstermekte kaldı.
(Devamı var)
34 Û
GÜNÜN

Haftanın İktisadî hâdiselerine bakış İngiltere - İskandinavya anlatması - Japon yanın iktisadi gelişmesi - Yunanistan İhracatı ve turizmi - Yftnİ ticaret anla^mııları - Avrupa iktisadi İşbirliği toplantıları - 1949 yılı ithalât ve İhracatımız - Dış Ticaret Balkanının beyanatı - Ticâret Bakanlığının yeni tahsisleri - Sanayi ve Teşviki Sanayi Kanunları hnkkındnkl habrrler - Bütçe üzerinde komisyon çalışmaları sona erdi - Sosyal kamın ve tasarılar - Samsıın tütün piyasası açlıklı - Gelir vergisinin tesirleri - Ekmek fiyatları.
HAFTA içinde imzalandığı bildirilen İngiltere - Norveç, ÎKveç ve Danimarka anlaşması, milletlerarası İktisadî münasebetlerin mıntakavi anlaşmalar yoliyle gelişmesinde yeni bir adım teşkil edecek e-hemmıyettcdir.
Unİscan adı verilen bu anlaşma gereğince. İngiltere ile İskandinav memleketleri arasında döviz takyidatı a-zallıtacak, ticari mübadele ve sermaye hareketlerine geniş ölçüde serbestlik sağlanacaktır.
Japon ekonomisinin inkişafına dair bu hafta da dikkate değer haberler gelmiştir. Fihnkiku, Birleşik Amerikanın Japon iktisadi kalkınmasına yardımı temin edecek tahsisatın» Başkan T runıaıı tarafından Kongreden isteneceği bildirilmektedir. Diğer taraftan. İngiltere de Japonyaya yardım etmek kararındadır. Buna mukabil, İngiltere Kıratlığı Dokuma Sanayii Koordinasyon Bürosu Başkanı. Japon mensucat sanayiinin rekabeti karşısında İngiliz ve Amerikan dokunıa-lan fiyatlarının düşürülmesi icap ettiği mütalâasında bulunmuştur.
Yunanistan hakkında gelen haberler. memleketimiz için hususi bir e-henıiyet arzetmemektedir.Bu haberlere göre. Yunanistan ihracatı. Türk mallarının rekabeti dolayıslyle, durgun bir manzara, göstermektedir.
Piğer taraftan Yunanistan, turizm endüstrisini geliştirmek için yaptığı programı tatbik mevkiine koymaya karar vermiştir.
Müzakeresine başlandığı evvelce bildirilen Fransa - Batı Almanya ticaret anlaşması nihayet imza edilmiştir. Batı Almanyanın, aynı esaslar dahilinde, İngiltere, İtalya ve Belçika İ16 de anlaşmak arzusunda bulunduğu belirtilmektedir. Bundan başka, Hollanda ile İsrail arasında da bir ticaret anlaşması imzalanmıştır?
AVRUPA iktisadı işbirliği İstişa-ri Komisyonu ve Bakanlar Konseyi toplantıları, hafta içinde bütün dünyanın dikkatle takip ettiği bir hâdisedir. Filhakika bu toplantılarda, bir taraftan Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtı ile "Avrupa Birliği,, çalışmaları arasında irtibat ve ahenk tenisi tedbirleri görüşülmüş, diğer taraftan. İktisadi İşbirliği İdaresi raporu tetkik ve tasvip olunmuş. “Kliring Birliği., projesi üzerinde durulmuş ve nihayet âza memleketler arasında ticaret serbestisi nisbetinin yüzde elliden, yetmiş beşe çıkarılmasının tavsiye edilmesine karar verilmiştir.
Amerikan Kongresinin. 1950 Marshall Yardım tahsisatını müzakere e-dip karara bağlıyacağı bugünlerde, Kongreye verilecek olan raporun ve binaenaleyh raporu tetkik mevzuu yapan Paris toplantılarının ehemmiyeti kolaylıkla anlaşılır. İktisadi İşbirliği Teşkilâtına dnhil memleketler arasında ticaret sernestisinin yüzde yetmiş beşe çıkarılması kararı ise, bu memleketler piyasalarını çok yakından alâkalandıran biı hâdisedir.
Ayrıca bildirildiğine göre. Marshall Yardım Plânının en mühim iki siması olan Hoffmaıın ve Harriman’m Paris Büvuk Elçimizin davetine icabet ederek. Dışişleri Bakanımız ile samimî bir hava içinde konuşmalar yapmış olmaları. Amerikan yardımının iktisadi kalkınmamızdaki mühim yeri dolayı-siyle. memleketimiz umumî efkârının dikkatini çeken bir hâdise olarak belirmiştir.
Başbakanlık İstatistik Umum Müdürlüğü. 1949 yılına ait ithalât ve ihracat rakamlarını neşretmiştir. Bu rakamlara göre, 1949 yılı içinde İthalatımızın 812.6 milyon liraya baliğ olmasına mukabil. 693,9 milyon liralık ihracat yaptığımız anlaşılmaktadır. Dış Ticaret Dairesi Başkanı hafta so-
Avrupa memleketlerine yardım işine, îsviçrenin de iştiraki isteniyor
Washington (Reuter - Hususi) — "Diî Politika Cemiyeti,». Birleşik A-merikanın Avrupa Marshall Yardımında, Isvlçreyi. iştirake dâvet etmesini teklif etmiştir. Milletlerarası meseleleri tetkik ile uğraşan bıı hususi cemiyet, Birleşik Amerikanın
EÇEN hafta içinde piyasa, Avrupa Ekonomik Birliğine doğru atılan adımı, büyük bir alâka ile takıp etmiş, bilhassa son Paris Konferansına ait haberler üzerinde durmuştur. Senelerden beri tahditli ticaret rejimlerinin çeşitli zorluklarını gören piyasa adamları, milletlerarası serbest ticaret rejiminin bir an ewel tahakkuk etmesini beklemektedirler.
Piyasa, böylece, bu psikoloji içinde hâdiselerin inkişafına intizar etmektedir. Bunun dışında umumiyet itibariyle durgun bir devre geçirmektedir.
Piyasanın bu durgun geçen taraflarından bahsederken, en evvel manifatura mevzuu üzerinde durmak lâzımdır. Bilindiği gibi, son haftalar içinde manifatura satışları tamamiyle durgun bir safhaya girmiş, bazı tacirler, satış fiyatlarını asgarî hadde kadar indirmişler, bazı tacirler de, fiyatlarda bir indirme yapmaya mecbur olmadan piyasaların gelişmesini beklemeyi tercih etmişlerdir. Acaba bu bekleme, daha ne kadar devam edecektir ? Manifatura tacirlerinin tecrübe ve müşahedelerine göre, önümüzdeki mahsul yılı hakkında hayırlı haberler alındığı takdirde, köylüye mahsus çeşitlerin satışları da canlanacaktır. Şimdiki halde, şehrimizin toptan manifatura piyasası, bilhassa köylü eşyası satan veyahut köylüye mahsus eşya imal eden müesseseler, mahsul hakkındaki ilk tahminleri beklemektedirler. Bu itibarla manifatura veyahut köylüye ait giyecek eşyası imal eden irili ufaklı imalâthanelerden başka, ziraat âletleri, kamyon ithalâtçıları bile, bütün ümitlerini 1950 mahsul yılına bağlamışlardır. Hafta içinde ihracat bakımından kayda değer bir mevzu kalmadığına kaniiz. Çünkü, ihracat mevsimi geçmiştir. Geçen hafta izah ettiğimiz gibi başta fındık, tiftik olmak üzere, ihraç maddelerimiz, en hararetli satış devrelerini geçirmişlerdir. Şimdi piyasa, tâli derecedeki maddelerin, mahdut miktardaki satışlarına, veyahut bahsettiğimiz fındık, tiftik gibi maddeler üzerine yapılan eski muameleleri, yoklama işleriyle meşgul olmaktadır.
■ ★ ★ ★
İstanbul:
Ticaret Borsasında en hareketli geçen madde gene
W
İstanbul ve İzmir’de baltalık piyasa vazıyeti
fındık olmuştur. Mevsim başında 145 kuruşa satılan bu mal, ihraç mevsiminin sonunda 170 kuruşa kadar yükselmiştir. Bu fiyat yükselişindeki âmillerden biri, takasa tâbi tutulacak fındık partilerinin elden ele geçerek, spekülatif bir mahiyet almasıdır. Hâdiseyi bu şekilde izah edenler çoktur. Fiyatların yükselmesindeki sebebi yalnız spekülâsyona atfetmek de doğru değildir. Geçen hafta da bu sütunlarda izahına çalıştığımız gibi, eldeki malların büyük bir yekûnu ihraç edilmiştir. (Hafta sonuna kadar ihraç edilen fındık yekûnu, 30 milyon kiloyu tecavüz etmiştir.) Hazırda mal olmadığı, stoklar azaldığı için, fındık fiyatlarında pek tabiî olarak bir yükseliş meydana gelmiştir.
Fkndjk hakkında ileriye sürdüğümüz mütalâayı, tiftik için de tekrar edebiliriz, tiftik ihracatı da devrini tamamlamıştır. Stok denilecek derecede elde mal kalmamıştır. Bütün bu sebeplerin tesiriyle, hafta içinde tiftik fiyatları gene yükselmiştir. Fakat ortada mal olmadığı için, bu yüksek fiyatları itibarî addedenler de vardır. Dokuma ham maddelerinden, tiftikten başka Anadolu ve Trakya yapağıları da çok aranmaktadır Alıcılar, daha ziyade yerli fabrikalardır.
Hafta içinde yağlı tohum grupu sağlam bir durum arzetmiştir. Bunların arasında, ihracatçıların keten tohumıı’na karşı istek gösterdikleri, İtalya için mal topladıkları anlaşılmıştır. Ayçiçeği yağının ihracına müsaade edilmesi de. ayçiçeği tolıııınıı'na karşı olan isteklerin artmasına sebebiyet vermiştir. Hafta içindi başta Anamur menşeli susamlar olmak iizere, Antalya Adana susamları da ağır bir satış devresi geçirmiştir Susam alıcıları, iç piyasanın ihtiyacı için mal toplamışlardır. Bu arada Anamur susamı 90 kuruşa kadaı muamele görmüştür.
Nebati yağ grupu da, yağlı tohumlara muvazi ola-
nunda yaptığı m ut ad basın toplantısında bu rakamları ele almış ve ithalât ile ihracat arasındaki 118 milyon liralık farkın zahirî olduğuna İşaret ettikten sonra. 65 milyon lira değerindeki Marshall Yardım malzemesi ile 35 milyon liralık tiraj hakları mecmuu olarak 100 milyon hra indirildiği takdirde bu farkın 18 milyon liradan ibaret kaldığını beyan ot mistir Sözcü. 1949 yılında ithal ettiğimiz hububatın 28 milyon lira değerinde olduğunu ve hububat normal ithalâtımızda yer almıyacağı cihetle, bu meblâğ da hesaba katıldığı takdirde, normal ticaretten tahassül eden neticenin 10 milyon lira lehimizde telâkki edilmesi icap edeceği kanaatini İzhar etmiştir.
Bundan başka, Paristeki Bakanlar toplantısı ile el fiatleri nıevzularına da temas eden Dış Ticaret Başkanı, milletlerarası ticarette tanı serbesti rejimi tatbikinin henüz bahis mevzuu olmadığını ve bunun ancak tedricen tahakkuk ettirilebileceğim belirtmiştir. Et Hallerindeki yüksekliğe gelince, Başkan bunun canlı hayvan ihracı ile bir alâkası bulunmadığını ve kış ayları içinde munzam bir kontenjan verilmediğini söylemiştir.
Hatta içinde, piyasamızda ferahlatıcı bir tesir elde etmek maksadiyle Ticaret Bakanlığı tarafından yeni tahsisler yapıldığı bildirilmiştir. Bu memleketler, yapılan tahsisin ehemmiyeti sırasiyle, Almanya, İtalya. Avusturya, İsviçre ve Hulândadır. İhracatımıza yeni imkânlar vermesi beklenen bu tahsisler karşılığı ithal edilecek malların ekserisi A ve B listelerinde yer alan istihsal malîariyle tıbbı ve kimyevî maddelerdir.
Bütçe Komisyonu 1950 bütçe tasarısı üzerindeki çalışmalarını bitirmiştir. Komisyonun yaptığı 20 milyon liralık ilâve ile bütçe giderleri 1 milyar 387 milyon liraya baliğ olmakta ve bu yılın bütçe açığı 175 milyon lirayı bulmaktadır. Meclis bütçe müzakerelerine 14 şubattan itibaren bağlıyacaktır.
Geçen haftanın iktisadi icmalinde kanunlaşması ihtimalinden bahsettiğimiz Millî Korunma Kanununun 30 uncu kira maddesinin değiştirilmesi hakkmdaki tasarı. Büyük Millet Meclisinde mühim tartışmalara mevzu olduktan sonra reddedilmiştir.
Nihayet haftanın, Büyük Millet Meclisi faaliyeti cümlesinden olan sanayi ve teşviki sanayi kanunları hazırlığına dair sözlü soru, işsizlik sigortası kurulmasını icap ettiren bir kanunun kabulü ve işçilere ücretli hafta tatili hakkını tanıyan tasarının ele alınması gibi iktisadi vl içtimai ehemmiyet arz eden hâdiselerine de işaret etmek ye-S umsun tütün piyasası açılmış ve satışlara başlanmıştır. Müstahsilin fiat durumundan memnun rinde olur.
olduğu bildirilmektedir.
Gelir Vergisi Kanununun ticari teşebbüs şekilleri üzerindeki tesirleri geçen hafta da devam etmiştir. Bu kanunun şümulüne giren bazı teşebbüslerin Kurumlar Vergisine tâbi olmayan kollektif şirketler haline getirildiğine evvelce işaret edilmişti. Bu, dikkate değer hâdiseye muvazi olarak küçük sermayeli kollektif şirketlerin de dağılarak. Gelir Vergisi Kanunu-nnu şümul sahası dışına çıkmaya ve Esnaf Vergisi Kanununa göre vergilendirilmek yollarını aramaya başladıkları müşahede olunmaktadır.
Son olarak, bilhassa iştira kuvvetleri mahdut müstehlik kütlesini yakından alâkadar eden bir hâdise de, ekmek rintlerinin ucuzlatılması mevzuu-nun ele alınmış bulunmasıdır. Bilindiği üzere. buğday rintlerinde son zamanlarda vâki olan düşüş, ekmek rintlerinin yeniden teshili lüzumunu ortaya çıkarmıştır.
YENİ Istan bi l
Isvlçreyi, 1945 - 48 yıllarında takip ettiği kredi politikasını genişletmeye razı etmesi icap ettiği kanaatindedir. Filhakika İsviçre, bu yıllar zarfında, komşularına 600 milyon dolara yakın bir mebiâğ ikraz etmişti.
Dünya kömür durumu
Avrupa İktisadî İşbirliği memleketlerinde; istihlâk ihtiyacı istihlâk disponibilitesinden bu yıl da fazla görünüyor
Avrupa iktisadi işbirliği idaresi Kömür Komitesi. İşbirliğine dnhil memleketler tarafından 1949-1950 mali senesi İçin tanzim edilen istihsal. istihlâk, ithalât ve ihracat tahminlerini muhtevi raporları tetkik etmiş ve tahminlerin sağlam esaslara dayandığı ve tahakkukunun mümkün olduğu neticesine varmıştır.
İktisadi İşbirliği memleketlerinin 1949-1950 mal, yılı kömür istihsali mecmuu 146,9 milyon ton tahmin e-dilmıştir. Bıı miktar, bir vıl evveline nazaran, yüzae on iki fazladır. Artışın büyük kısmı, işçi randımanının yükseltilmesinden beklenilmektedir. Filhakika birçok memleketlerde işçi randımanı mevzuunda mühim başarılar temin edilmiş bulunmaktadır. Meselâ tngiüerede bugünkü randıman harp öncesi rakamlarını aşmış bulunmaktadır I yüzde 106). Fransa-da ise bu nispet yüzde doksandır.
Diğer taraftan maden istihracı sahasına yatıruvlar da arttırılmaktadır. Ingiltere Fransa. Almanya ve
( DÜNYA HABER LErF^I
İranda iktisadi durum
★ Tahran ı Hususi ı — İranın iktisadi durumunda zorluklar zuhur ettiği ve bazı fabrikaların kapandığı yolundaki haberlerde isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.
Fransa tedavüle gümiiş para çıkarıyor
★ Paris (Reuter - Hususî) — Fran-sada. 100 ve 500 franklık banknotlar. gümüş sikkelerle tebdil edilmektedir. Ayrıca 200 franklık sikkeler de çıkarılacaktır. Hazine Müsteşarı, Fransanın gümüş sik-kr sistemine dönüşünün mühim miktarda gümüş ithaline bağlı bulunduğunu söylemiştir.
Fransa — Doğu Almanya ticareti
★ Faris (Reuter - Hususî) — Fransa ile Doğu Almanya arasındaki ticaretin yakında gelişme göstereceği tahmin edilmektedir. Bu inkişafı. Fransız Milli Bankası ile Alman Bankası arasında yapılması beklenilen anlaşma temin edecektir.
Akdeniz ıııeyva ve sebzeleri müstahsilleri toplantısı
★ Verna «Reuter - Hususi» — 12, 13 ve 14 mart günlerinde. Akdeniz meyva ve sebzeleri müstahsilleri burada bir toplantı yapacaklar ve 52 ncı Milletlerarası Ziraat Sergisi mevzuunu görüşeceklerdir. Toplantıya bütün Avrupa, Şimali Afrika ve KiiçÜkkaya memleketleri iştirak edebileceklerdir.
Batı Almanya ticaret muvazenesi açığı
★ Frankfurt ( Reuter - Hususi ) — Batı Almanya İstatistik Bürosunun neşrettiği rakamlara göre, 1949 yılı ticaret muvazenesi açığı bir milyar dolardan fazladır. İthalât değeri 2 milyar 200 milyon dolar olduğu halde, ihracat 1 milyar 100 milyon dolardır. İthalât 1936 rakamlarına ulaşmış, ihracat ise aynı yılın ancak yüzde kırkını teşkil etmiştir. Mamafih, 1948 yılına nazaran yüzde doksan artış kaydedilmiştir.
Suudi Arabistan - Suriye yardım anlaşması
★ Şam 5 IY1RS) — Suudi Arabistan ve Suriye arasında imzalanan yeni yardım anlaşması, bugün Cidde ve Şam’da açıklanmıştır. Anlaşma maddeleri arasında,
Türkiyenin 1949-50 mali yılı yatırım rakamları şunlardır:
Ingiltere: 132 milyon dolar; Fransa, 13ü milyon dolar, Batı Almanya 160 milyon drlar ve Türkiye 25,6 milyon dolar.
İktisadi İşbirliği memleketleri 1949-50 yılı «stihlâk tahminleri 461.4 milyon tondur. İşbirliğine dahil bu-lunnuyan memleketlere ihracat ve bu memleketlerden ithalât miktarları da hesaba katıldıktan sonra, İşbirliği memleketler» 1949-50 yılı istihlâk disponıbılıtes 459 milyon olarak he-saplanmaktadır. Bu da iki buçuk milyon tona yakın bir miktar açık bulunduğunu göstermektedir. (
Buna mukabil, müteakip seneler için daha iyi neticeler beklenmektedir. Filhakika bu nıemlckptlerin kömür istihsal hacminin, 1952 yılında, istihlâk ihtiyacından fazla olacağı ve beş buçuk milyon ton kadar müspet bir fark hâsıl olacağrı umulmaktadır.
— Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi bülteninden—
Suudi Arabistanın, Suriyeye faizsiz olarak 6 milyon dolar ödünç vermesi de vardır.
Arjantin, Mısır ihracatı azalıyor
★ Buenos - Aires (Reuter - Hususî) — Mısır rekoltesi 1.5 milyon ton tahmin edilmektedir.
Bu yılın rekoltesi, 1948 - 49 rekoltesine nazaran çok düşüktür. Bu vdizden, Arjantin - Mısır ihracatı azalacaktır Resmi mehafil, bunu telâfi edebilmek için harice, 500 bin ton yulaf satmaya çalışmaktadır.
Ayçiçeği tohumu ekim sahası da azaltılmıştır. Diğer taraftan hava şartları da müsait gitmemektedir.
Kentali 16.80 pezo olan kepek için fob 17 pezo istenmektedir.
Çelik fiyatlarındaki gevşeklik
★ ^’ashington (Reuter - Hususiı — Bazı Amerikan büyük çelik kumpanyaları mümessilleri, çelik fiyatlarının istihsale zarar verecek aerecede gevşek olduğunu beyan etmektedirler. İnland Steeil Kumpanyası Başkanı, çelik sanayiine yatırım celbedebilmek için daha yüksek fiyatlar temininin zaruri olduğunu söylemiştir.
Telif Hakkı Anlaşmasının Batı Alrıııınyaya tatbiki İsteniyor
★ VVashington (Reuter - Hususi) — Telif hakkı anlaşması mevzuunda Müttefiklerle Batı Almanya-nın münasebetleri hakkında bir tetkik yapılması Birleşik Amerika Dışişleri Bakanlığından istenmiştir.
Telif Hakları Himaye Cemiyeti Başkanı tarafından yapılan bu teklifte, harp esnasında tatbik edilmeyen “Telif Haklan Anlaşması,, hükümlerinin yeniden tatbikat sahasına girmiş olduğunun resmen teyidi talep olunmaktadır.
Japoıı İnşaat programı
★ Lofi-Angelos ı Reuter - Hususi) — Los-Angclos’lu bir mimarın bildirdiğine göre Japonya, turist endüstrisini geliştirmek maksadıyla. yüz milyon dolarlık bir inşaat programı hazırlamıştır tapon ve Amerikan hususi sermayesi İle finanse edilecek olan ou programa göre, ilk olarak î’okyotla bin otel odası temin edecek inşaata başlanacaktır.
Turizm dâvası
Anknra, İstanbul ve İzmirde birer danışına bürosu açılarak
Ankara, 5 (Hususi muhabirimizden) — Turizm dâvasını halletmek için prensip bakımından tesbit edilmiş olan bazı hususların :xüge esası gözönünde tııtlaıak uygulanmasına başlanmıştır, tik plânda İstanbul, İzmir ve Ankarada birer danışma bürosu açılacak ve bu büro memurları ihtisas sahibi, lisan bilir kimseler o-lacaktır.
Diğer taraftarı Basın, Yayın vc Turizm Genel Müdürlüğü, turizm mevzuunda aydınlarımızın noktai nazarlarını öğrenmek ınnksadiyle bir anket açmıya hazır]anmaktadır. Henüz kati bir karara varılamamış olmakla beraber anket, şu sualleri ihtiva edecekti,
1 — Sizce bulunduğunuz yerde gerek vatandaşlarımızca, gerek yabancılar tarafından, görülmeğe değer yerler varmı dır? Bölgeniz dahilinde gelecek kimseleri her an asgari bir ay müddetle oturtabilecek birinci veya ikinci sınıf yerleriniz var mı-dtr?
2 — Sizce yeni tesislerin yapılması masraflarını bölgeniz karşılıyacak durumda mıdır?
4 — Yollar vesair seyrüsefer işleri ne durumdad»r?
5 — Dâvayı iyi yürütebilmek için sizce ne yapılmalıdır?
Zirai mücadele
Çekirge ve yeşiikıırtla müessir mücadeleler yapılmıştır
Ankara, 5 I Hususi muhabirimiz-den) — Tarım Bakanlığından verilen malûmata göre, önümüzdeki yılda yapılacak zirai mücadele işlerine şimdiden hazırlıklara başlanmıştır. Yeni bütçe kanunlaşınca, Bakanlık Mücadele Şubesi, teşkilâtın mevsiminde faaliyete geçebilmesini sağlamak üzere, gerekli emirleri derhal verecektir.
Geçen yıl, bir evvelki seneye nazaran 100 bin ton bir fazlalıkla 200 bin ton tohumluk ilâçlanmış ve 1948 de Çukurovada büyük zararlar yapan yeşilkurtla tanı ve kati bir mücadele yapılmıştır.
İklim şartlarının tesiriyle bir âfet halini almak istidadını gösteren çekirge mücadelesi, 52 vilâyette başarı ile tatbik olunmuş ve Aydın Mücadele Teşkilâtı, bilhassa müessir neticeler almıştır. Zeytinsine#! ve güvesi ile mücadeleden de memnunluk verici sonuçlar alınmıştır.
Mildiyö ve külleme tahribatı, geniş ölçüde önlenmiştir.
Samsun, Erzurum vc Islanbulda yeni açılan üç »mücadele istasyonunun lâboratuarlan ile Mersin fümi-ga.fuarının teçhiz ve eksiklerinin ikmali tamamlanmıştır. Tohum ilâç-lama ve temizlemede kullanılan selektörlere. geçen yıl, 162 adet yeni makine ilâve edilmiştir.
Ankara fırınları üç ekiple çalışacak
Ankara, 5 (Hususi muhabirimizden ı — Ankaıada mevcut fırınlara: “Ağır ve tehlikeli işler” nizamnamesi hükümlerine istinaden işçilerin günde üçer ekiple sekizer saac çalıştırılması kararlaşmış vc bu karar. Çalışına Bakaıuığ? teşkilâtı tarafından alâkalılara lo^ıiğ edilmiştir
Ancak, vâki şikâyetlere göre alınmış olan bu ksrar, usta İşçi buluna-mıyacağını vc Üç ekip çalıştırıldığı takdirde mısraı m korunamıyacağını Heri süren fırıncıları memnun bırakmam ıştır.
Yapılan ıtn«ızlar üzerine Belediye He Çalışına Müdürlüğü ve işverenlerin temsilcilerinden mürekkep bir komisyon fırıncıların itirazlarını ve Üç ekip çalıştırmanın fıatler üzerine yapması muhtemel tesirleri tetkik rtınıye başlamıştır.
rak hareketli geçmiştir. Ayçiçeği, susam, pamuk yağları üzerine hararetli mumeleler olmuştur.
İzmir :
Hafta zarfında Ticaret Borsasında çekirdeksiz kıını iizünı, durgun ve gevşek bir manzara arzetmiştir. Gerek satıclarm temkinli hareketleri ve gerekse elinde stok bulunduğu için fiyatların gerilemesinden zarar gören bir kısım ihraç evlerinin zaman zaman yaptıkları çıkışlar, borsayı bu durumdan kurtaramamıştır.
Borsanın bu gevşekliğinde en mühim âmil, fiyat-larımızn rakip memleketler fiyatlarına nazaran yüksek bulunduğu ileri sürülerek, hariçten yeni taleplerin gelmemesidir.
Alman kliring hassasiyetinin disponible olmaması sırasında bu memleketin Birleşik Amerikadaıı aldığı üzümden başka, bu defa İran ve Yuııanistandan ithal edilecek beşer bin ton çekirdeksiz kuru üzüm için de tahsisler yaptığı öğrenilmiştir.
Almanyadaıı yapılmakta olan ithalâtla hesap, disponible hale gelmeye başladığı için, bu memleketin yakında üzüm mubayaası beklenmekteydi. Pamuk ve palamut için siparişler gelmeye başladığı halde, uzun zamandan beri Alman gümrüklerinde bekleyen takriben 2 bin ton konsinye üzüm bulunmasına rağmen, bu madde için herhangi bir tahsisin yapılmamış olması, piyasada üzüntü yaratmıştır.
Bu durum muvacehesinde Tekel’in çekirdeksiz iiziim alması hususunda müstahsil teşekküllerinin kûmet nezdinde yaptığı teşebbslere zamimeten içinde Kuru Meyva İhracatçıları Birliği İdare Kurulu, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına ve Avrupa İktisadî lşhi:>iAi idaresi nezrimdeki Tiirkive mümessiline müra-eaat ederek, Birleşik Amerika Hükümetinin üzüm ihra-
İşçi Sendikaları Birliği Kongres rrJs Çalışma Bakanı, sağlık sigortasını izah etti
Kongrede söz alan Fuat Köprülü, memlekette dört senedir feyizli neticeler elde edilmekte olduğunu söyledi
Dünkü İşçi Sendikaları Birliği Kongresinde söz alan Çalışma Bakanı Reşat Şemseddin Siıer, geçen se-neki kongreye Sivas Milletvekili sı-fatiyle iştirak ettiğini ve o kongreden bir çok dersler ve üzüntülerin tesiriyle ayrıldığını, Şemseddin Günal-tay, kabinesini kurarken kendisini de çağırdığını ve üç bakanlık teklif ettiğini belirtmiş ve “Ben geçen senenin tesiri altında kalarak bu üç sa-hanın içerisinde en zoru olarak kabul ettiğim Çalışma Bakanlığı vazifesini alabileceğimi söyledim,, demiştir. Bundan sonra geçen seneki kongreden ayrılırken zihnini meşgul e-den birinci meselenin, işçilerin sağlığı meselesi olduğuna temas eden Bakan ezcümle °— ihtiyarlık Sigortası Kanunu ile Hastalık Sigortası Kanunu çıkarılmıştır. Bunların aksak tarafları bulunabilir. Kanunlar tatbikattaki tecrübeye göre tadil e-dilir. Onun için bunlar da zamanla bir ıslah ameliyesine tâbi tutulacaklardır. Dünyada bir Türkiye mevcut oldukça Tiirk işçisi ihtiyarlığında himaye görecek ve hastalığı tedavi edilecektir. Geçen 52 haftanın bize kazandırdığı budur. Çalışan vatandaşın hastalığı ve ihtiyarlığı sigorta altına alınmıştır.
Geçen sene buradan ayrılırken tesiri altında kaldığım bir mesele de işçinin emniyeti meselesiydi. Bu hususta sîzlere Hulûsi Oral izahat verecektir.
Hulûsi OraFın konuşması
Bilâhare söz alan Çalışma Komisyonu sözcüsü Hulûsi Oral 5-6 ay gibi kısa bir zaman zarfında 10 tane iş hayatını ilgilendiren kanun çıkarıldığını söylemiş ve bunun, dünya parlâmentoları hayatında görülmediğini belirterek İş Kanununda yapılan tadilleri anlatmış ve asgari ücret mevzuunda 32. maddenin değiştirildiğini söylemiştir. Konuşmasına devam eden hatip ezcümle: “— Ziraat, deniz, hava işçilerinin tasarıya alındığını ve 13. maddede işten çıkarma müddetinin ışçüer lehine bü-
Fuat Köprülünün konuşması
Daha sonra kürsüye gelen Fuat Köprülü “— Hayatım hafta tatillerinden İstifade edemiyerek geçirmiş bir fikir işçisiyim.,, diyerek söze başlamış ve ezcümle şunları söylemiştir: “— Karşınızda bir politika adamı sı-fatiyle değil memleket meseleleri ve işleriyle alâkadar bir insan sıfatlyle konuşmak istiyorum. Gördüğüm manzara memlekette dört seneden beri başlayan feyizli neticelerden birini teşkil ediyor. Bunun artacağına ve bizi parlak bir istikbale götüreceğine eminim.
Sendika kelimesi hır zamanlar telâffuz dahi edilemezdi. Parti programımızda işçi sendikalarını ileri sürdüğümüz zaman alışkanlıktan doğan itirazlarla karşılaştık.
Sendikalar her meslek erbabının kendi hususi menfaatini ve bu bakımdan ilerlemesini sağlar. Onun için parti cereyanlarının dışında kalmalıdır. Sendikalar toplayıcı teşekküllerdir. Bunlar siyasi cereyanlarla parçalanırlar. Kuvvetleri kaybolur. Mes-
kuru
Hü-hafta
çatına ödemekte olduğu yüzde elli prime dikkati çekmiş ve Konseye dahil diğer 18 memleketin yüzde elli serbest ithal listelerinde üzüme yer verilmesi ve memleketimizce Almanya lehine evvelce kabul edilmiş bulunan 6 milyon dolarlık tiraj hakkının üzüm rnübayaasında kullanılması hususlarında delâletleri istenmiştir.
Hafta içinde incir piyasası sağlamlığını muhafaza etmiştir. Hariçten bilhassa işlenmiş incir üzerine talepler gelmesi de devam ettiğinden, esasen mevcudu pek azalmış bulunan (A) kaliteli mallar aranmış ve bunların fiyatlarında yükselme kaydedilmiştir.
Hafta zarfında borsada paııııık, muamele bakımından hareketli ve fiyat bakımından da istikrarlı bir manzara arzetmiştir.
Fransanın ocak ayı için yaptığı 1.300 tonluk tahsise ait satışların sevkıyatına hızla devam edilmesi, bu canlılıkta başlıca âmil olmuştur.
Limandaki faaliyetin büyük kısmını, pamuk yüklemeleri teşkil eylemiştir.
Almanyanın, Birleşik Amerikadan ithal edilecek pamuklar için 20 milyon dolarlık tahsiste bulunduğu bildirilmektedir. Amerikan rekabeti karşısında Alman piyasası halen zayıf birincilerimizle ikinci kalite pamuklarımıza küçük partiler halinde talip olmaktadır. Pamuk İhracatçıları Birliği idare Kurulunun hafta içinde yaptığı bir tetkika göre, şimdiye kadar yapılan ihracat ve dahilî dokuma fabrikalarının ihtiyacı düşüldükten sonra, elde takriben 6 bin tondan ibaret kabili ihraç pamuk stoku kalmıştır.
Zeytin yağı ve diğer nebatî yağların tesiri altında hafta içinde rafine pamuk yağı piyasası sakinlik göstermişse de fiyat, 150 kuruşluk seviyesini muhafaza etmiştir.
Küspenin iyi fiyatla ihraç edilebilmesi pamuk çekirdeği piyasasını sağlam ve istikrarlı bir halde tutmaktadır. Mamafih satıcılar, alıcı fabrikaların verdi*’. 16 buçuk kuruş fiyatı az bulduklarında!', hafta içim arzda zaman zaman nazlı davranmış ve haftanı;* günü fiyat 17 kuruşa yükselmiştir.
İş ihtilâflarının kısa bir şekilde halledilmesi için iş mahkemelerinin kurulması, birkaç gün evvel kabul edilen bir kanunla geçrekleşmiştir.
Yaptıklarımızı kâfi görmüyorum. Daha çok işler yapacağız. Fakat arkaya baktığımız zaman bir mesafe aldığımızı görüyorum.
Sîzlere asil Türk işçileri derken bu asil kelimesinde bîr nesep asaleti aramıyorum. Ruh asaletini kasdet-mekteyim. Çalışan her insan asildir.
Benden evvel söz alan arkadaşlarım bir çok şeyler istediler. Vatandaşlarımın bir nokta Üzerinde durmaları iyi olur. Hasta bir insan hiç bir şey yemez. Nekahet devresine girince bir çok şey yemek i9ter. A-sırlarca ihmal edilmiş olan Türk işçi hayatı da bugün nekahet devre-sindedir ve her şeyi alabildiğine istemektedir. Yakın zamana kadar mektep istemeyen köylerimiz, bugün sıraya dahi tahammül etmeden mektep istemektedfrler.
Bu manzara bir bakıma yeis vericidir. Çünkü ihtiyaca nasıl yetişile-cektir. Diğer taraftan da bu bir sıhhat halidir. Yeis duymamıza lüzum yoktur. ■ ■ "* J
Bazı neşir organlarında sizin ^u veya bu partiye mensup olduğunuz iddia edildi. Müteessir olmayın. Bugün aramızda Fuat Köprülünün bulunuşu bu iddialara en güzel fiili cevaptır,,, demiştir.
yük bir farkla düzeltildiğini, 78. maddede toplulukla ış ihtilâfları halinde işçi adedinin çoğu sendikada ise yüzde onunun müracaatı ile iş ihtilâfı çıkarmak hakkının verildiğini, 3. maddede işverenin lokavt hakkının çok kısıldığını, işverenin çıkaracağı işçileri 2 ay evvel hükümete haber vereceğini ve esbabı mucibe bildireceğini, tekrardan işçi alması gerekirse ilkönce çıkardığı işçileri alacağını belirtmiş ve ücretli hafta tatilinin kabulünde alâkalılar arasında bir iV-tıfak vardır.,, demiştir.
lek adamlarına fayda temin edemezler.
Sendika Kanunu kabul edilince, o zaman grev hakkının tanınması lüzumunu bir ıkı arkadaşımla beraber ileri sürdüm ve müdafaa ettim Bazıları bu fikri de iyi karşılamadılar. Bu bir görüş meselesidir. Fakat biz, bunu bir demokrasi icabı olarak ileri sürüyorduk. Grev hakkı mutlak değildir. Kanunlarla tanzim edilmiştin Bu mesele nazik bir meseledir. Sermayedara da bazı haklar tanınır. Biz, memlekette demokratik hakları bütün zümrelere tanımak mecburiye-t.ndeyız.
Biz, esasen Türk iyede mevcut olmayan sınıf mücadelesini bu memlekete sokmak istemeyiz. İlim şunu gösteriyor ki; içtimai adalet oldukça sınıf mücadelesi olmaz. İnsanlığın menfaatleri tezat halinde değildir. Menfaatlerde umumi bir tesanüt vardır. Milletin menfaati müşterek ve umumidir. İşçinin hakkı korunursa sermaye, sermaye korunursa işçi faydalanır. Bunu yalnız basiretli siyasetle ayarlamak lâzımdır.., demiştir.
E«yfa 4
YENt fSTANBVl
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları

« Şubat lfi!»
kitaplar arasında
Çin'de yaşayan 50 milyon Türkün akıbeti ne olacak?


Max Nordau ve bizimkiler
Bern, 5 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Kızıl Çin ile yalnız Batı âlemi meşgul değildir, t âlâm âlemi de, Çindekl komünist inkişafla mey-
ğu arasında ilk medeniyet irtibatını temin etmiştir. O devirlerde Asyanın Türkistan merkezindeki Türk tüccarları, ipek ticaretini ellerinde bulun-
Çinde bulunan Müslümanların ekserisi, Türk ırkından gelmektedir. Fakat son zamanlarda Türk memurlardan müslümanlık akidesinin terki istendi. Türkler ise bunu kabul etmediler. Çin Komünist Liderinin bu meselede nasıl hareket edeceği merakla beklenmektedir.
manlarm ekserisi Türk ırkından gelmektedir. Vakıa Çindekl Türkler Çinlilerle çok karışmıştır. Çünkü MÜAİUman bir kadının Çinli ile evlenmesi memnu olduğu halde, Müslüman bir erkeğin Çinli kadınları haremine toplayarak Müslüman etmesi dinî bakımdan büyük bir muvaffakı-
Türk, uydurduğu bektaşi fıkraiarile Max Nor-dau'ın altmış sene önce yazdığı (Mensonges Conventionnels) in daha güzelini kompirmeler şeklinde asırlardan bulunuyor.
beri meydana koymuş
Yazan ; REFİK IIALİD KARAY
Fatih devrinde yazılmış divanlar
Yazan : CEVDET PERİN
dana gelen, yeni vaziyeti dikkatle takip etmektedir. Çindekl Müslüman nüfus, en son rakamlara göre, 50 milyon, yani umumî nüfusun takri-
ben onda biri kadar tahmin edilmektedir. Bu nüfus, bilhassa Yuman Ho-pel, Honan, Şantung, Şansi ve Doğu Türkistan gibi Batı Çin eyaletlerinde ekseriyeti teşkil etmektedir. Müslümanlar şimdiye kadar, dini ve içtimai bakımdan, oldukça müstakil bir rejime tâbi tutuluyordu. Takriben 2000 mektepte arnpça ve Doğu türkçesi tedrisatı yapılıyordu. Ayrıca gündelik 70 gazete, haftalık ve aylık birer mecmua neşrediyorlardı. Çin Müslümanlar» “Çin Müslüman Birliği,, teşkilâtı içinde toplanmışlardı. Teşkilâtın şefi. General Ömer Çunçi Bey, diğer Müslüman şeflerle birlikte Kızıl Çin ordularının memleketi istilâ etmesi üzerine, harice kaçmıştır. Müslüman şeflerinin nerede olduğunu kimse bilmemekte ve herkes onların Tibet, Afganistan ve Pâkis-tanda bulunduklarını tahmin etmektedir.
İslâmiyet Çine nereden geldi?
Çin müslümanlığı çok eskidir. İlk Müslümanlar, memlekete “İpek yolu., ndan gelmişlerdir. Bu yol. Bizans İmparatorluğu devrinde batı ile do-

duruyorlardı. Bizansla doğrudan doğruya temasta bulunan bu Türkler, ls-lâmlyetln Uzakşark’a kolayca yayılmasına vasıta oluyorlardı. Basra körfezinden vo Cenubi Arabiatandan hareket eden Arap tüccarları ise, Çin sahillerine pek seyrek uğruyorlar ve Arablstana yaydıkları esrarlı hikâyeler, Çin'in, Araplar için pek de cazip olmadığını telkin ediyordu.
Cengiz ve Kubllây Hanlar:
tslâmiyetl kabul etmiş olan bu tüccarlar, dinlerini her fırsatla Çin'e yaymaya çalıştılar. Halbuki, Islâmi-yetin Çin’de yerleşmesine asıl Türkün askerliğine dayanarak 1211 de Çin Şeddini geçip. Çin Türk ırkına hâs din toleransını getiren Cengiz Han sebep olmuştur. Cengiz Han’ın torunu ve Çin’de Moğol sülâlesinin nıü-essisi Kubllây Han, sarayına birçok Müslümarılar topladı. Bilhassa Türkler arasından seçilen bu Müslüman! ar, yüzünden Çin Müslümanları arasında türkçe, medeniyet lisanı olarak ta-ammüm etmiştir.
Çin Müslümanları Türk ırknıdandır:
Bu yüzdendir kİ, Çindekl Müslü-


İngiliz polisi nasıl yetiştiriliyor ?
Scotland Yard’ın
esrarlı otomobili
Londra, 2 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Londra sokaklarından bir taksi geçiyor. Londradakl binlerle taksiden hiç farkı yok. içinde bir veya iki müşteri var. Kimse taksiye bakmıyor bile. Yalnız, izini kaybettirmek isteyen mücrim. taksinin «‘kendisini” takip ettiğini ve peşini kovaladığını bazan farkedivor. Çünkü kaçanı "gölgeleyen” bir araba mevzuu bahistir. Mücrim, bütün kabiliyetini kullanarak bu arabanın ö-nünden kaçmaya çalışıyor. Hamdol-sun, nihayet atlattı. Taksi sokak köşelerinden birinde kaldı. Mücrim rahat bir nefes alır ve bilmez ki karşısına çıkan zerzevatçının arabası, geride kalan taksiden, nöbet devralmıştır.
Gazetelerde okuduğumuz böyle hikâyeleri. cinai romanların basit hayallerinden zannederiz. Halbuki hakikatte devletin "polis takibatı” Scotland Yard’ın mücrimlere karşı a-mansız mücadelesi mevzuubahistır. Londra polis müdürlüğünün bu mücadele metodları, hayat kadar değişiktir, ve bu üstünlüktür ki. Scotland Yard memurlarına, fikn icat sahibi düşmanlarına karşı, yeni me-todlar bulmak imkânlarını vermektedir.
Motorize kıta.
Meselâ "Ftying SQuad - Motorize kıta”yı ele alalım. Bu kıta, kıyafet ve hüviyet tebdili hususunda Ustad-dır. Muntazaman sokaklarda karakol gezen ve mücrimlerin takibine tahsis edilen basit otomobiller, ufak gayretlerle hemen tıp. karoseri, plâka, şoförün kılığı ve şahsiyeti bakımından hemen hüviyet değiştirebilirler. Şüphe yok ki, arabalarda hususi polis telsizi vardır. Fakat araba, anten göstermek suretiyle, hüviyetini belli etmez. Zaten cinayet yerine doğru giden “sebze kamyonunun” nereye gittiğini ve ne yapmak istediğini kim bilir. “Q-Car* !... Bilenler, bu esrarengiz arabalara, bu ismi verivorlar.
Kaçırılanlar nasıl bulunvr?
Scotland Yard’ın bu kadrosu son zamanlarda elliden doksan kişiye çıkarılmıştır. Bu kadroya alınan mütehassıs memurlardan çok şey istenmektedir. Meselâ birgürı Scotland Yard, bir bankanın müdürünü kaçırmak, kasa anahtarlarını ele geçirerek bankayı soymak için büyük bir plân hazırlayan bir çete hakkında haber alır. Scotland Yard ın “Motorize kıtasından bir memur, bu direktörün kılığına bürünerek, makamına oturup, akşam * eve gidiyor”. Çete hakikaten faaliyete geçiyor vc Scotland Yard’ın memurundan başkası olmayan banka direktörünü Londramn dış mahallelerinden birisine kaçırıyor. Fakat çete, ele geçirdiği banka anahtarlariyte “usulü dairesinde” bankaya girerken, çizdikleri plâna pek de uygun olmayan şekilde karşılandı. Oldukça mühim yaralarla, şose kenarında bulunan ioğukkanlı komiser, bu fedakârlığına mukabil 15 aterlinglik bir maaş zamma ile taltif edilmiştir.
İbadet sırasında tevkif:
Şüphe yok ki bütün takipler böyle cereyan etmez. Meselâ, bazı canileri takip eden bir iki detektif, mücrimlerin St. Paul’s kilisesine girdiklerim hayretle görürler. Polis memurları, tereddüt e tır. eden mücrimlerin peşinden giderek yanlarına diz çökerler. Mücrimler, hemen yerlerinden Kalka tak kiliseden çıkarlar. Fakat çıkarken, polislerle alay etmeği de İhmal etmiyerek. Allah evine kadar takip edildiklerini anladıklarını, bu surette belli ederler, Mücrimlerin suçunu ispat eden bu tebessümler, adaletin ye-
rine gelmesine hizmet etmiş ve mücrimler kiliseden çıkar çıkmaz kelepçeye vurulmuştur.
Anane ve yenilik:
Londramn banliyösünde, Hendon'-da, dünyanın en meşhur polis üniversitesini barındıran, eski bir bina vardır. Burada en kifayetli ve meşhur mütehassıslar yeni bir polis nesline, bütün tecrübelerini öğretmekte ve bunları cürme karşı mücadele için talim ve terbiye etmektedir. Bu üniversitede eski tecrübelerle, en modern mctodlaı yanyana yaşamaktadır. Üniversiteye girmek için, çok kifayetli olmak lâzımdır ve giriş şartlan da buna göre tertiplenmiş bulunmaktadır. İyi bir polis memurunun belki fevkalâde kabiliyetli olması lâzımdır, fakat her şeyden evvel, hâdiseleri, insanları, psikolojik hususiyetleri hıfzedebilecek normalin üstünde bir hAuza şarttır. Polis memurları, beşeri fizyonomileri hatırlamak hususunda şayanı hayret bir kabiliyet göstermektedirler. Bu ancak, tedris edilmesi mümkün olmayan gayrı şuur! bir kabiliyetin eseridir
Ebedi mücadele:
"Motorize kıta”, geçen sene takri-ı ben 1000 mücrim yakalamış ve 1 inil- I yon liralık mal kurtarmıştır. Polis okulunun “cinayet şubesini’ de idare eden, "Motorize kıta” şefi, Scotland Yardın en tecrübeli memurlarından sayılır. Denildiğine göre, şimdiye kadar hiçbir iz kaybetmemiştir. Lâkabı da “Kurt Köpeği”dir.
yettir. Türkler birçok zenaat arasında bilhassa posta istasyonlarında hayvan müteahhitliği İle iştigal etmektedirler. Askerlik, Çin Türklerinin bilhassa rağbet gösterdikleri bir meslektir.
Son zamanlarda Türk memurlardan, müslümenlık akidesini terket-meleri istendi. Türkler, bunu kabul etmediler. Çin Türkleri, umumiyetle çince konuştukları ve memleketin örf ve âdetine riayet ettikleri halde» Türk ve Müslüman olmayan vatandaşlarını kendilerinden çok aşağı görmektedirler.
Mao-Tse-Tung ve Müslüman Türkler:
Doğu âlemi, Mao-Tse-Tung’un bu vaziyeti nasıl İdare edeceğini merak-» la beklemektedir. Acaba Türklerle Çinlileri birbirlerine karşı koz olarak mı kullanacak veya İslâm türklere karşı vaziyet rnl alacak ?
Herhalde İslâm âlemi, Türk unsuruna dayanan Asya müslümanhğı-nı, mektep ve siyasi teşekküller kurmak yoliyle, bilhAssa Endonezyada kuvvetlendirmeye gayret etmektedir.

Rus halkını
hazırlıyorlar
Amerikan ve İngiliz düşmanlığını yerleştirmek için, Moskovada piyesler oynatılıyor
Londra, 5 (Nafenı — Moskovanın 15 tiyatrosunda oynanan piyesler Sovyet hükümetinin Rus halkı arasında bir İngiliz - Amerikan düşmanlığı yaratmak hususundaki faaliyetine devam etmekte olduğunu göstermektedir. Muhabirlerin belirttiklerine göre, gayp şiddetli bir sansür tarafından piyesler
kontrol edilmekte olan bu de»claıca kontroldün geçmekte ve “Bolşevik propagandasına" yarar 4ar(»flan noksansız görüldüğü takdime geçirilmekledir.
Bunların a* asında bir çok piyesler 1919-1920 hâdiselerini tekrarlamakta ve seyircile’' üzerinde bir bıkkınlık tesiri bırakmaktadır. Diğer taraftan üç tiyatroda da batılı veya deniz aşırı casuslanrın yapmakta oldukları faaliyete temas edilmekte ve Rus halkı bunlara karşı gelmiye davet edilmektedir. Bir taraftan "barışçı bir siyaset" takip etmekte olduğunu iddia eden Sovyet hükümetinin diğer taraftan sansür kolları lasıtasiyle Rus halkı arasında böyle bir hava yaratmıva çalışması takip etmekte olduğu iki yüzlü siyasetin en kuvvetli delillerinden b>ri addedilmektedir. Anlaşıldığına göre. Sovyet idarecileri “yabancı” la ra karşı husumet yaratmak için ve batı ile doğu arasındaki uçurumu büsbütün açmak hususunda yeni gayretler tarfetmiye koyulmuşlardıı. Bununla beraber durmadan aynı nakaratı tekrarlıvan ve senelerden beri batı casuslarından bahseden piyesler artık tutmaz olmuştur.

KENDİSİNE malederek fıkralar uydurduğumuz bektaşi, bu fıkralar nakledilirken belli başlı bir tıp olorak gözümüzün önünde tecessüm eder. O, postuna oturmuş kerli ferli bir bektaşi babası değildir; harabati ve kalender bir "Bektaşi Fıkarası” dır. Nasreddln Hoca gibi, hattâ ondan daha muayyen bir simaya ve bir kıyafete sahip olan heccav “Bektaşi,,, benim ve bir çoğumuzun nazarında altmışına yaklaşmış. kırçıl, oldukça şişman, göbekli, İri kıyım bir adanı değil midir? Sakalı dağınık, bıyıkları pos, kaşları kaimdir. Hattâ bu kaşlardan simsiyah kalmış bazı «ert kıllar öbürlerinden uzundur; ya alnına doğru sivrilmiş, yahut bükülerek gözlerinin üstüne inmiştir.
Ayrıca düğmeleri açık, daha doğrusu kopuk mintanı arasından yine çok kıllı göğsü görünür. Yüzünde en fazla dikkati çeken burnudur: Kalın, etli, gösterişli ve alkolün tesiriyle mora çalan kırmızılıkta irade alâmeti bir burun! Lâkin nsil mûııa, azıcık gevşemiş, yarı yarıya Örtülü göz kapakları arasından dünyaya bakan gözlerinde toplanır: Bozuk nizamlı bir dünyadır, o... Üzerinde yaşayan insanlar ise kendilerini zorla soktukları hükümet sistemi, terbiye, din, görenek cenderesinde birbirlerine fenalık etmekten hâz duyan idraksiz mahlûklardır. Bektaşi bunlara, Nasreddin Hoca gibi acıyarak ve alay mevzuu olarak rahmetle değil, insafsızca keyiflenerek bakar; zira kendinden saymaz.
Bektaşi, akılsızların ekseriyet teşkil ettikleri bir Alemde ekalliyette ve infiratta kaldığını bilir. Kendisine fikir ayrılığından dolayı eziyet enen çoğunluktan İntikam almak için mükemmel bir silâh bulmuştur: Hiciviı sözler. Zaten onun öbür insanları tenvir, ıslah gibi bir maksadı yoktur; isyan da etmez. Ancak fırsatını getirir, iğneler. iğnelemekle yüreğine su serper; «ille tokat pahanın* da olsa rahatlık duyar.
Denilebilir ki bektaşînin esas vazifesi ve keyfi, insanların ahmaklıklarını yakalayıp hicvetmek için pusuda beklemektir. Aramızda dolaşması, köşelere sokulması, seyirci olması hep bu maksatladır.
onun bizzat uydurduğu bu
Temsil kendisidir, fıkralarla şu kadar
halinde ve pı-beri meydana
maletmesl de
İşte bektaşi, halkın — gülünççesine hayali, kof itikatlara kafa tutan — realist ve münekkit zekâsını böyle temsil eder, etmez; Türk.
Max Nordau'ın altmış sene evvel yazdığı meşhur (Men-HongöH Conventionnels) eserinde sıralanmış tenkitlerin çok daha güzelini komprime rıl pırıl, asırlardan koymuş bulunuyor.
Onları bektaşlye
ayrıca zekâsına delâlet eder. Bek-taşlyi din ehilleri ve devlet erkânı zaten cemiyetten merdut ve her münasebetsizliğe müstaıt tanıyıp dindaş sayıııadıklanndon bu tip bir nevi paravana vazifesini görür. Kendi fikirlerimizi bektaşlye söyletiriz. Hem de ağırlığım tuhaflıkla gidererek, gülümsetmesini lehimizde psikolojik bir tâbiye şeklinde kullanarak...
Aslında içki içen, kadın-orkek ayrılığı bilmiyen. sonradan benimsediği dinin asırlarca yaşadığı eski umum! hayatına uymadığını sezerek huzursuzluk duyan bir ırk bektaşi akidelerinde mazisini hatırlar, bunun hasretini çeker ve katıldığı yem içtimai nizamı, bek-taşiye atfettiği fıkralarla boyuna tartaklar.
Fikrimce Nasreddln Hoca fıkraları nıüslümanlığı ve neticelerini hoşça karşılamış Türk mizah zekâsının, bektuşininkiler ise onu bir türlü sindiromemiş heccav zekânın değme millete nasip olmamış. çok yüksek değerde milli bir anektod hâzinesidir.
Şu var ki fıkra yazma lisanı kıskıvrak, derli toplu, kabuklan atılmış, özü ortaya konmuş olmadıkça; eskilerin dediklerine zilmiş hissi tlği zekâya ten doğuş, (ermedikçe
ı.ıı- mayonez cıbi — bir türlü şekle girmez; Kzzctini da kaybeder.
Nitekim piyasadakilerin çoğu lüzumlu evsafı haiz değildir. Zira fıkra yazmak, Atalar sözündeki kaşığı yapmaktan güçtür; herkes yazıyorum sanır amma sapını ortaya getiremez .Bunun da fincan fıkrasındaki ne benzer bir püf noktası olduğu muhakkaktır.
•’sehl-i-mümteni’,, yakın, kolaylıkla ya-vermedikçe, ihtivaet-uygun bir tabiilik, iç-Incelik, oynaklık gös-— usulünce çevrilme-tutmaz ve
Yunan Kıralı, asırlarca geriye döndii
Resimde Yunan Kıralı Paul. Kad'm Yunan trajedi kahramanlarından Argos, Misen ve İsparta Hâkimi Orestole daha doğrusu bu rolü oynayan aktör Murat ile konuşuyor. Echyle’in bu trajedisi geçenlerde Atina tiyatrolarının birinde temsil edilmiştir.
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY
jlSTANBUL’tın beş yüzüncü Fetih I Yıldönümü münasebetiyle Ede-* biyat Fakültesi tarafından hasırlanmakta olan muazzam eserin, bir çok meşakkate, mahrumiyete ve zorluklara rağmen, nihayet ilk ciltleri yayınlanmış bulunuyor. Bilhassa türkolojl illin âleminde yüzümüzü ağartacak olan bu eserin kaç cilt o-lacağı şimdilik söylenmiyorsa da, şu I üç kısımdan ibaret olacağı bildiriliyor: I — Fatihin kendi yazdığı dîvanın, Ali Emlrl Efendi tarafından elde edilerek Fatih Millet Kütüphanesine vakfedilmiş olan yegâne nüshasının fac-simil^’si. Bugünkü hat, tezhip ve minyatür üstatlarımız tarafından. bu dîvanın bir de fevkalâde nüshası hazırlanmaktadır. n — 1-klncl kısım, Fatih Sultan Mehmet ve zamanına alt askerî, siyasi ve kültürel hareketlerden bahsedecektir. III— Üçüncü kısım, Fatih’in, ya doğrudan doğruya kendi adına, yahut da vezirlerinden, âlimlerinden veya büyüklerinden birinin adına yazılmış olan yegâne, yahut ender eserlerin foc-simlle'lerini İhtiva edecektir.
İşte şu anda önümde duran ve U-zerlerinde Fatih’in yaldızla basılmış, profilden bir offlgie’sl bulunun (1) iki cilt, üçüncü kısma dahil olan Kûlhyat-ı Divana Kabull (2) ve Kül-liyat-ı I\h ulâm'i Ifdmidl (3)
dir. Yine bu kısma dahil olan Maarif nâme-i Sinan Paşa’mn baskısı bitmek üzeredir.
Fatih devrinde rönesansımızı yapmak, hem de AvrupalIlardan çok evvel yapmak için büyük bir fırsat kaçırdığımızı tarihçilerimiz ötedenberi söyler dururlar. Fatih’in İtalya’dan Centile Bellini’yi getirttiğini, Mich-el-Angclo’yu dâvet ettiğini» fakat çok müteassıp bir katolik olan bu sanatkârın teklifi kabul etmediğini, hattâ belki Leonardo da Vinci’nin de çağırıldığını biliyoruz. Anlaşılıyor ki, I İnci Françols’dan çok evvel, daha sekizinci yüzyılın sonunda, Charle-maııgne’ın, Lombardiyalı tarihçi Paul Diacre’ı, Fransız vakanUvlsi Egin-hard’ı, İngiliz bilgini Alcuin’i ve daha birçok mütefekkiri sarayında toplı-yarak bir akademi* vücuda getirdiği, fakat bütün bu hareketlerin, sonraları ortaçağın karanlıklarında kaybolduğu gibi, Osmanlı Padişahı da, İstanbul'u Şark'ın ve Garb'ın bir kültür merkezi haline getirmek istemiştir. Gerçekten, onun sarayına Şark’tan gelen bilginlerin bazılarını HAmidi’-nin divanındım öğreniyoruz: şair. Kabull» V âh idi ve Kâşifi için olduğu gibi, o devirde ölen birçok tanınmış kimseler için lutalar yazmıştır.
Onbeşinci yüzyıl Avrupa'sı henüz ortaçağın karanlığından kurtulamamışken, İtalya’da Rönesans ilk adımlarını attığı bir zamanda, İstanbul’da Küllij/c'si, yani bugünkü Üniversitenin ilk şekli olan medreseleriyle,

sanatkârları ve şairleriyle bir uyanışın başlamış olduğunu, garplı bilginlere, vesikaları önlerine sererek, kabul ettirmek için bu yoldaki araştırmalara başlamak hususunda geç bile kalmış bulunuyoruz, Düşününüz ki. Fransızlar, Ortaçağ edebiyatlarının şaheserlerini, ondokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar, bilmiyorlardı. Paul-un Paris ve onun eserini devam ettiren. oğlu Gaston Paris ve daha birçok edebiyat tarihçileri, o devrin Alman filologlarının yaptıkları gibi, vesikalar üzerinde çalışarak, beşyüz yıllık bir devri aydınlatmışlardır.
Onbeşinci yüzyıl Türk edebiyatı, kendisinden sonra gelen yüzyılın e-debiyalı kadar da incelenmemiştir. Ali Şir Nevâi’nin, Şeyhi nin ve Ah-
med Paşa’nın isimleri yanına birtane daha ilâve edemiyorduk.
İşte Fatih'in beşyüzüncü yıldönümü münasebetiyle yapılan araştırmalar sayeBİnde, bu devrin edebiyat tarihi de biraz aydınlanmış olacak. Daha şimdiden, Kabull ve Hâmidî çağdaşlan yanıt.da yer almış bulunuyorlar.
Türk edebiyat tarihi bugün ancak vesikaların toplanması safhasındadır. Yapılacak iş. gelecek nesillere malzeme hajurlamak, monografiler yazmaktır. Bunlar yapıldıktan sonradır kJ. filolojik vo estetik incelemeler yapılarak, gerçek değerleri meydana çıkarmak mümkün olacak ve edebiyatımızın veçhesi belki bugünkü hükümlere uymayan bir manzara alacaktır. Nitekim, bugün elimizde divanı bulunan Kabull, devrinin edebiyatı hakkında bildiklerimizi azçok sarsacak kudrette bir şair olarak karşımıza çıkıyor. Kabull bize, bir divanın, bozan, aşkıyle, ızdıraplariy-le. İhtirası ve ihtişamiyle, hattâ sefaletiyle, bir şairin bütün bir ömrü olduğunu öğretiyor. Fakat bir divan, bugünkü mânada bir otobiyografi de değildir. O aynı zamanda, yazıldığı devrin bir mâkealdir de.
Neşriyatı idare eden Prof. İsmail Hikmet Ertaylan’ın yazdığı mukad-dernelerden de görülüyor kİ, bir divanın iyice tetkiki, onu yazanın hem hayatı, hem sanatı hakkında az çok hüküm vermeye yeter. Nitekim, Ka-bulî’nin şahsiyeti hakkında ne yabancı kaynaklarda, ne tezkerelerde ve tarihlerde bir ipucu bulmak mümkün olamamıştır. Hicri 841 de doğduğunu, önce Şirvan’da Şirvan-Şah’a (Ferruh Yesâr; bağlı bir nedim-şair olduğunu, fakat Fatih’in hergün artan şöhretine dayanamıyarak İstanbul a gelmek üzere yola çıktığını, bir müddet şehzade Bayezid’in Amasya'daki sarayında kaldıktan sonra, nihayet büyük adamın sarayına hulûl ederek muradına erdiğini hep Kabu-li’nin kendi kaleminden öğreniyoruz. Şair, bu gayeye ulaşabilmek İçin rakipleriyle mücadeleler yapmış, kasideler, nazireler yazmak, imtahanlar vermek zorunda kalmıştır. Bunlar bize, o zamanki Türk şiirinin kendine göre bir Art olduğunu gös-
termektedir. Bu TdHm-i Edrbiyat'ın prenslylerinl meydana çıkarmak, e-debiyat tarihçilerimize düşen vir vazifede Çünkü, her eseri, devrinin ölçülerine göre değerlendirmek lâzımdır. 4-
Bir dâvanın hazan bütün bir ömrün hikâyesi olduğunu yukarda söyledik. Gerçekten, sarayda yüksek bir mevkie ulaşan Kabull, günün birinde gözden düşüyor, kendisini sokak ortasında, yersiz, yurdsuz buluyor. Haata, sefil bir halde Padişahtan yardım İstiyor. Barınacak bir yer diliyor. Fakat, onun bu feryadları acaba yukarıya kadar aksediyor mu? Orası tarihçileri ilgilendirir,
bu feryadların lirik edebiyatımızda yer alabileceğine kaniyiz. Fakat bu şjiriyeti bugünkü nesile hangi dille tattırmak!...
Biz,
KIYAMET GÜNÜ
••
ile karşılaşma-
• •
• •
ne-
— Devamı var —
melek ıVar-i-ahlrv kıpırdamamasını
Ses artık öldü Jül. Az kalsın
Acaba dostum Anflör hangi cehennemin bucağında? Belki o da beni arıyordur, İyisi mi burada bakliyeyim. Bir taraftan kitabesini okurken bir taraftan müşterek mazimizi, ölümümüzden evvelki zamanımızı düşünüyorum.
üzerine, Alexandı*e Dunlaş neşeli sesini duyuyorum. Yirmi, en az yirmi cilt-
Mektepte olduğu-kaldık desene..
YAZAN : CAM/
Fakat, beni mazur görii-arıyorum.. aziz dostum yi.. Bir yerlerde gözünüze
“o. bizim masal zannetti-bu saçma sapan şeylere manide sana derim ki: •‘Hakkı var
tipti. Öyle garip insan dinlemekle arasında bunun-sohbet etmek â-şeydi; doğrusu!
V
— Muazzam, bir mucizeler devresi yu-şayacağız.. işte ihtisasım., ah, sağlığımda, bu şefaat vâdisiyle kıyamet günü arasındaki fetret devresini tahmin edebileydlm, mesleğimin en büyük eserini yazardım!.. Ne mevzu! Yirmi, en az yirmi cilttik bir eser vücu-de getirirdim, yavrum. Balzac’da kıskançlığından kudururdu! nüz, acele birini
"Charles Nodier,, ilişti mi?
Menfi cevabım uzaklaşıyor ve "Mucizeler devresi... lik bir eser!,,
Onu gözlerimle takip ediyorum. Devasa vücudiyle bir dönemeçte kayboluyor. Biz de yolumuza tekrar koyuluyoruz. Nihayet, rehberim:
— İşte, iliyor, geldik. Arkadaşımız Jül Anflör soldan yedinci kabir.
Duruyoruz, Fakat ortada kimseler yok. Bekçi homurdanıyor’
— Demedim mi idi ben? Yerlerinde duramıyorlar. içleri içlerine sığmıyor. Bana artık müsaade...
Bekçi içini çekerek, uzaklaşırken birden dönüyor ve mahzun sesiyle:
— Benim ihtisaslarımı sorarsanız bayım, diyor, söyleyeyim. Söyleşine bir kıyamet, kabristanların ölümü demektir. İşte benim fikrim.^
Ve omuzları düşük, derin bir yeis içinde, mezarlar, lâhidler arasında, chrllenlere ters ters bakarak kaybolup gidiyor.
— V —
Bir tip — »Jül Anflör’ürı garip konuşma tarzı — Duvardan allaaak mı dersin? — Karı koca kavgası — Hortlayan bir koca — Daha uyumak İsteyen birisi.
Birlikte az mı röportaj yapnntşık! O fotoğrafları çeker, ben yazılarını yazardım; boylere, can ciğer iki dost olmuştuk,
Ölümümüze sebep olan kaza esnasında, benden bir kaç sene büyüktü; otuz vaşını henüz bitirmişti. Genç yaşta evlenen Jül, aklına eseni yapan bir tabiata sahip olduğu için aile hayatı kuramamış, karısı, çocuğunu bıraktığı gibi başını alıp gitmişti. Jül oğlunu delicesine severdi; başlı başına bir bir konşına tarzı vardı ki bıkmazdı; bütün gazeteciler 1a meşhur olmuştu. Onunla de ta şiir dinlemek gibi bir
Evvelâ, sizi gayet tabii dinler, mâkul cevaplar verir: sonra birdenbire sonsuz bir monologa başlar, sualleri kendi sorar, kendisi ce-vap verir, onu tanımayanları hayretler içinde bırakırdı. Ah, aziz dostum... Acaba onu yine eskisi gibi mİ bulacağım? O tarifi imkânsız huyu ile mİ dirtlmiştı ?
Fakat nerede? Bir türlü gelmiyor. ”0 halde gidip Ariyayım,, derken, uzun boyu ile köşeyi dönüyor:; ■
— Gilber!
— Jül!
Kucak kucağa geliyoruz; sarmaş dolaş olduk, Jül Anflör, tek kelime söylememe imkân vermeden n. yalnız kendine niAhaııs tek başına mükâlemelerden birine atılıyor:
— Seni aramaya gitmiştim sevgili Jül! "Burada beklesen daha iyi ederdin, diyebilirsin bana. Amma ben de sana. “Geleceğim tahmin edemezdim ya!„ dersem ne buyurulur? Halanla yeğenin Maraşle rastladım, burada olduğunu söylediler, ben de koştum geldim.
Diyeceksin: “Sürprizin böylesi de olamaz,,.
Ben de sana derim ki: “Hâlâ kendime gelemedim,, ... Eğer bir gün, bana burada karşılaşacağımızı soyleseydin, herif kaçırdı derdim.. Ah canım kardeşim.. Seni gördüğüme bitsen ne seviniyorum!
Eh, bizim Jül hiç değişmemiş. Ona uyanır uyanmaz neler hissettiğimi anlatıyorum.
— Ben de, diyor, kendimi kazaya uğradığımız günde sanıyordum. Amma dA geri kafalı imişiz. Meselâ halan hepimizi atlattı. Vr-kaa. diyeceksin kı ğimiz bütün yordu.., Ben ımş!„
— öyle.
saçma babında bundan ciddisini görmedim. İlkönce kâbus bastı zannetmiştim, hâlâ da olan bitenlerin sahi olduğuna bir türlü inanasım gelmiyor. Bana bir yardımda bu lunur musun azizim Jül?
— Memnuniyetle!. Nedir?
— Bütün kuvvetinle beni çimdikle.. Bir yerimi acıtacağım diye çekinme!
— Anladım. Rüyada olmadığına emniyet getirmek istiyorsun. Benim buna ihtiyacım yok.
Ve bir taraftan koluma çimdik atarken bir taraftan da gülerek şunları ilâve ediyor:
— “Çimdikliyorum, demek varım!,,
— Ay., ay.. Yetişir.. Tecrübe müsbet tice verdi.
— Ah, makinem yanımda olsaydı! Pek tabii bana “Fotoğraf çekmenin sırası nu?. diyeceksin Ben de sana derim ki: “Böyle fırsat bir daha ele geçmez. Düşün, gazetenin birinci sayfasında şöyle bir serlevha: “Kıyamet


günü Per Laşez kabristanının umumi manzarası., — Foto: Jül Anflör. Yahut Dirilen meşhurlardan bir kaçının fotoğrafı — Foto : Jül Anflör. Ne yazık ki Büyük
— Bugün dirilecek azizim söylemeyi unutuyordum.
Ve kendisine Max Fordeu
ınızı, görüştüklerimizi anlattım. Jül. hayran:
— Ne adanı, divc haykırdı, demek beraber röportaj yapmamızı istiyor. Evet amma fotoğraf makinem yok.
— Şehirde istediğin kadar buluruz. Dünyanın sona erdiğinden beri metruk kalmış mağazalarda her halde doludur. Beğen, beğen, beğendiğini al.
— Sahi!. Kıyamet gününden evvel dün yanın elbet bir sonu olmak lâzım gelir.
Bütün insanları diriltebilmek adamın- kalmaması Arz’ın son gününe bularak gazete için
— Tabii,.
için dünya yüzünde tek icap ederdi. Bu itibarla, şahit olmuş bir kaç kişi mülâkat yapmalıyız.
— Doğru. Lâkin bugünün hâdiseleri hak kında malûmat edinmek. Paristo olan biten lei’i öğrenmek için her şeyden evvel Per La şez’den gi öne m iz lâzım değil mİ?
— Evet amma, bonılu değin kimsenin yerinden emretti.
— Evet, unutmuştum, muz zamanlar gibi izinsiz
Mektep deyince aklıma geldi, orada iken yaptığımız gibi duvardan atlasak ne dersin? Bak, sarmaşıklar var. Kolayca tırmanırız. Haydi.. Hazır mısın?
— Fena fikir değil..... Fakat halanı ne
olacak? Burada tek başına tcrkedoınem.
— Yanında yeğenin Marsel var,
— Orası öyle... Bununla beraber bir ko şu gidip haber vereyim. Sen beni burada bek le!
Koşa koşa halamın yanına dönüyorum Bir mezar taşına oturmuş, gayet sftkin yün örüyor.
— A.. Hala. Örgülerini de mi yanına al nııştm?
Bundan başka, çekdiği çileden sonra uslanan şair, hayatının son yıllarında, Şark’ın o mütevekkil hayat felsefesine, hakimliğine, hattâ Mon-talgne’de olduğu gibi, o kendi kendini tenkid etmek hasletine de ulaşıyor. Gerçi edebiyatımızda buna benzer daha birçok misaller verilebilir. Fakat. Kabuli’nin de artık o hakimler arasında yer alması lâzımdır.
Kabul!, divanında, devrinin en büyük sairleriyle boy ölçüşebileceğini korkmadan söylüyor. Haklı olup olmadığım meydana çıkarmak için yapılacak daha çok İş var. Ona Fuzuli -lerin, Bâkî’lerin yanında yer verebilir miyiz? Bunu şimdiden kesin olarak söyleyemeyiz. Ancak, kırk bir yaşında ölen bu şairin bıraktığı eserin hususiyeti olduğu, Divan edebiyatımıza yeni bir hava getirdiği muhakkaktır.
Tarihimizin ve edebiyatımızın en parlak safhalarından biri olan Fatih devrini aydınlatmak maksadiyle hazırlanan muazzam eser uğrunda tevazu ile çalışan Prof. İsmail Hikmet Ertaylan ve yardımcıları müsterih olsunlar, ilim âlemi onların bu mesaisini elbet takdir edecektir.
I
plak
(1) Bu efflgio ciltli nüshalarda pnfcın üzerine yapıştırılan bir Ündedir.
(2) İstanbul Üniversitesi
Fakültesi yayınları, 1948.
(3) Îî» tun bul Üniversitesi
Fakültesi yayınları, 1949.

Par iste
kaba-
Edebiyat
Edebiyat
Sanatkârlar için
şehir kurulacak
l;ç sene sonra bitirilecek şehri» Paris Belediyesi idare edecek
Paris — Paris belediye kurulu, Fransa başşehrinde milletlerarası bir sanatkârlar şehri kurulmasına izin vermiştir. Şehrin üç sene sonrA bileceği tahmin edilmektedir, Şehrin idaresi Paris belediyesi tarafından deruhte edilecektir; bununla beraber Fransız ve ecnebi sanatkârlar veya akademi talebelerinin kabulü bucuğundaki kararları Fransız Eğitim Bakanlığı verecektir.
X
YENİ İSTANBUL

6 Şubat 1950
Say^a 5
■ 1 —B
Ben egoist bir anne miyim?
Yazan :
HELEN COLTON
d»ye bir şey
kandırmak
dorecode şı-
birden unu-
yağlarını o
yatırarak oturma
Çeviren : S. R.ONA
t
Sinema haberleri
Prenses Ali Han (Rita Hayworth)
beyaz perdeye döneceğini söylüyor
cevap yetiş-daha dün
göze alarak, kendi hürri-muhafaza etmeye gayret
fiatte elbiseler almak vazifedir.
edersen yatayım,
büyüdün dedi. İstersen oturabilirsin, okurum.
Dünya spor hâdiselerine
İzmir iik maçları
Tt'RK Zif.it
Tel: •l-lZfif»
Vals,
Damı müziği. — 18.00 (Pl.)*— 21.30 Ankara: 23.0ı) İstanbul: Dans
Diş perisi
Yazan; LEE ROGOW
"Türk boksörleri

MAUD Ross doktordan müjdeyi alır almaz- ilk ışı doğru çarşıya giderek bir çift yün şişi, alçak topuklu bir ayakkabı, bir de Dr. Grintzîn meşhur kitabı “Modern Çocuk Bakımı , nı almak oldu. Bunu takip eden tatlı ve hülyalı haftalar zarfında Maud ile kocası Frank, Dr. Grintz'in kitabını bahis bahis yüksek sesle bir. birlerine okudular. O kadnr ki Maud taksi İle hastahaneye yetiştirildiği zaman kitabı ezberden söyliyecek kadar tekrarlamışlardı.
— Yirminci asırda, diyo Frank
başlıyordu. Ş»kletten atom bombasına kadar her şey ilim sayesinde yapılıyor Beşerî organizmaların en nârın yapısı olan çocuk, niçin ilmon bakılmamalı.
Frank, avukat olduğundan sanki jüriye hitap eder gibi konuşurdu.
Cynthla Ross doğduğu zaman tam altı pavnd geldi. Yemek zamanları hacmi ve ağırlığı ölçülen kaşıklarla, gramı gramına tamam vitaminler, kalorilor. kemik teşok-külünü kolaylaştıran madeni gıdalar. çocuğun yemek borusuna zorla boşaltıldı. İlmi bir surette dikilen küçük acayip elbiseler içinde ancak bacaklarını serbestçe oynatabiliyordu.
Uç buçuk yaşında, MidtoWn Hastabakıcılık mektebine verildi ve birinci sömestr sonunda “İçtimai Şahsiyet ve Kabiliyet,, ten en iyi dereceyi aldı. Maud’un babası karneyi aldığı zaman elinin tersiyle dizine vurarak:
— Vay canına dedi. Bu dereco-nin ne domek olduğunu anlamadım amA bizim ufaklık galiba şimdiden meşhur oldu.
Maud:
— Rica edorim dedi, çocuğun önünde böylo konuşmaya alışma. Yoksa yakında aşırı marık olacak.
Frank:
...— Affedersin efe d i, tuvordim,
Cynthia dört, beş
yasta bir çocuğun malik olablloce-ği en hoş bir saadet içinde tamamladı. Arada, ufak tefek vakalar olduysa (ta bunların hiç biri Ross’-Isrı, Cynthia’nın beş sene, üç ay, iki günlük yaşındaki kadar sıkıntıya düşürmedi.
Kızının hayatındaki bu mühim günün akşamı Frank Ross sofraya oturduğu zaman karşısında oturan Cynthia’nın avucunda sımsıkı bir sey sakladığını farketti,
— Seker kızım benden ne saklıyor bakalım, diye sordu.
Synthia:
— Dişim dedi, Cynthla. İlk dişim
— Dişim dedi. İlk dişim çocuk kitabının dediğinden üç ay önce çıktı.
Frank Ross hafifçe güldü ve bir den;
— Maud diye bağırdı. Mutfaktan yüzü hararetten kızarmış karısı geldi,
— Bu diş... Bu diş çıkması biraz vakitsiz değil mİ?
Maud:
— Biraz erken oldu dedi. Anlamıyorum. Lâzım geldiği kadar kal-syumu da alıyor.
Cynthla:
— Üzülmeyin, diyo karıştı. Belki bir müddet daha çıkmıyscaktı ama on sent alayım diye geriye doğru ittim, biraz zorlandı sonra düştü.
— Ne on senti diye, hayretle sordular.
— Eğer dl|iml aksam yastığımın altına koyarsam, diş perisi gelir vo on sent bırakır. Sandra Bowen daha dün aldı. Avucundaki dişi dikkatle elbisesinin küçük cebino yerleştirdi.
Frank uzun bir hımm çekerek:
— Gidip buz dolabındaki blralarA bir bakalım, dedi.
Arkasından Maud:
— §u blfteklor acaba ne oldu? diye onu takiben mutfağa girdi.
Maud:
— Bu çok fona, diye söylendi. Fantazl hlkâyoloro tam bir İnanış.
Hicri 1950 Rumi
B Ahir ŞUBAT K. asm!
18 6 24
1369 ) A • 1865
Vakit Vruıntt Ezani
Günoş 7.05 1.34
öeio 12.28 6 57
İkindi 15.14 9.43
Akşam 17.22 12.00
Yatsı 19 04 1.33
îmsâk 5,26 11.55
Atatürk İnkılâp MUzeah fc*cr-em beden maada her gün 10-12 vo 14-17.
Topkapı Saaryıı Pazarteal-Çar-gamba - Cumartesi saat 13.30-17 Telf. (2109u).
Ayaaofyn: Pazartesi • Bnlı-Çar-şamba - Perşcmba - Cuma «ant 10-16; Cumarteai - Pazar «aat 13 - 16. Tclf. (21750).
Arkeoloji : Çarşamba, Cuma Pazar günleri 13 ton 16 ya kadar.
E«ld bark Ederleri Subeal; Çarşamba. Cuma. Pazar 10 dan 12 ye kadar. Teif. (21682).
Türk vc fftlâm Eterleri: Salı, Perşembe, Pazar saat 18.30-10.30
Duhnabııhço Deniz BlU/etl; CU-marleai naat 13-17.
Teif. (61284).
Belrdlyo MlUcal;
varı Perşembeden gün 10-12 va 11-17.
Tcvflk Fikret Aşlynn Müzetl: Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
İzmir:
Arkeoloji M Üzeni (3324) Her giln 0-12, 13,30-17. Cumurtczl: 14-17 a-Çilchr
Pazar
9-13.
AUıtUrk uıaada
Bül-
Ucr
İManbui Beyoğlu Anadolu yakası Ankara
İzmir İzmir 2222
Karşıyaka
Beyoğlu 44644 Kıidikoy 60872
İstanbul 24222 ÜzRÜdar 60915
Ankara 00. İzmir 2222. K. yaka 5ü55
Korkarım ki Mİdtovvn tv.ekiebindo hocalar böyle şeylere goz yorlar.
Frank:
— Bu çok doğru, diye verdi. Şimdi onu uysallıkta sukutuna uğratmazsak ilerde daha büyük darbelerle karşılaşacak. Buna razı olur musun?
— Bu gibi lâfları son dafca iyi becerirsin.
Frank:
— Annesinin söylemesi daha iyi olur. dedi.
Maud, mutfak kapısını açarak içeri girdi. Dişi ile oynıyan Cynthla annesiyle babasını görünce onu tekrar cebine koydu.
Maud:
— Cynthıa. sekerim dedi. Bilirsin ki hakikatte diş perisi mevcut değildir.
— Evet, vardır diye tirdi. Sandra Bowen peridon on sent aldı.
— Bunu çocukları

yumıı-
cevap hayal
için uyduruyorlar. Meselâ Kul ko-disl. Pamuk Pronses. Keloğlan ve... ve...
— Vc “Yedi Cüce,, diye Frank tamamladı.
Cynthia hafifçe kızardı ve solumaya başladı. Birden sıkılgan bir tebessümle:
— Belki de büyükler bilmiyorlar. dedi. Bakın, bu goce yastığımın altına dişi koyayım, sabahleyin on sont bulacağım.
Frank;
— Cynthia. dedi. Annenin söylediğine inanmıyor musun? Bak ben do aynen böyle bir peri yoktur, diyo tekrar ediyorum.
Küçük. Frank’ın yüzünden bakılarını . birden Maud’a çevirdi sonra yöre baktı;
— Bir kore tecrübe edelim, no zararı var? Sandra Bowen on sent aldı.
— Peki ben sana on sent vereceğim.
— Senin kiril on sentini istemem. Yomek sükûnetle yondi. Cynthla. her vakıtki iltibası İle yemeğini çabucak yedi. Onlar da bitirince birden iskomlesindon kalkarak:
— Müsaade edersoniz yatmaya gidiyorum dedi.
Maud:
— Bak artık çbcukluk di|ln de çıktı, büyüdün dedi. İstersen . bizimle bir saat daha Sana hikâyo do
Cynthia:
— Müsaade dedi.
Maud, kızını odasına goldl.
— Dişi yastığının alt.na koydu dedi. Yarın kalkıp yine orada bulunca üzülecek. Fakat bu ona iyi bir ders olur.
Karı koca saat on buçukta yattılar. Ve her vakıtki âdetleri hilâfına o gece yatakta hiç konuşmadılar.
Ertesi gün saat yodlde beyaz elbiseli küçük vahşi, yatak odalarına çığlıkla girip yatağın üzerino tırmanana kadar Rossların evi sessizlik içinde kaldı.
Küçük vahşi:
— Sandra Bowen’o göstereceğim, diyo bağırıyordu.
Karı koca yatakta doğruldular. Frank, karışma kabahatli bir bakış atfederek:
— Ne olmuş kİ diyo sordu.
Maud gözlorinl yere indirerek:
— Vallahi bon do anlamadım ki dodi.
— Şayet yatan bile olsa ne çıkar Meğerki... tamamlamaktan vazgeçerek birden bağırdı. Dur bakalım ne oluyor. “Yumurcak. Yatağının altında kaç para buldun?,,
Cynthia bağırarak cevap verdi:
— Tam yirmi sent, iki tane koca yuvarlak. Hem do pırıl pırıl. O aptal Sandra Bovven'e göstermek istiyorum.
Küçük, bir müddet, kahkahadan kırılan anasiyle babasına hayretle bakakaldı.
Çeviren: tamet ÖZGEN
ŞEHİR llYATROLARIı
Saat 20.30 da
dram KISMI: (42157) Bu akşam temeli yoktur.
KOMEDİ KISMI (40109) Kayseri GültaH.
6IUAMMER KARACA OPERETİ: Bu akşam temeli yoktur.
Y ENİ su*» OI ERELİ: Bu akşam temel) yoktur,
TAKSİM DELEDİYE FAVl’ONUl (Tel: 82904) Parlzll Şantöz Roao Avrll. 17.30 dıı matine vardır.
ANKARA TİYATROLARI 1 Saat 20 de.
OPERA 1 Köylü Namusu (1 perde). Palyaço (2 perde). Çarşamba. Cuma vo Pazar 2 opera birden.
BtİYCKTE (10370-10) Bir Komi-•er Geldi.
Kl ÇCKTE (lld(iü) AnUgon vo 8capiü'in Dolaptan.
Izaıtn
SEDİR TİYATRO**!’» (2364) Hlı-«el Şayia
HEVOCLl CİHETİ
AI(lx (8(»(ta) ı — Canavar Tohumu. 2 — Cesur Kız.
AT.KAZAH (42503) 1 — Ekspres
Cinayeti. 2 — ölüm Safari.
Alt (44304) Yanlış Numara,
44998
60536
91 2251 6055
ÇİÇEK: 1 — Giall Emir. 2 - Kıskanç Kadın (renkli). /
CLHAMKA (13595) Krisluf Ko-İomb
İNCİ (85595) Tu İn a.
kuvvetlidirler
yapılan karşılaşmalar hak-intihalarını kendisiyle konu arkadaşımıza şöyle izah et
İtalyan boks şampiyonu Audace ta kum kafile başkanı Balllla Chtappinl cumartesi akşamı Boks İhtisas Kulübü île kındaki şan bir nıiştir:
— Türk boksörlerini, bana anlat* tıklarından çok daha teknik ve kuv vetll buldum lstanbulda müsabaka yaptıktan sonra memleketlerine dönerken Komadan geçen İspanyol boksörleri, Türk boksörlerinin zayıf olduğunu, lstanbulda rahat bir maç çıkarttıklarını söylemişlerdi, halbuki Türk boksörlerini çok iyi gördüm burada İspanyol boksörlerinin söyle diklerinin tamamen aksi ile karşılaş tim Boks ihtisas Kulübü İle yaptığı nuz maçlardan çok memnunum, yal nız orta hakem Melih Açba bizi memnun bırakmadı. 54 kiloda Bandinelh ile 58 kiloda Giordenalla yaptığı maç larda galip idiler, fakat hakemle» nedense berabere ilân ettiler. Hâdl seli geçen 62 kilo Tâki Ziyaris ih La Russu maçında hakemler doğru karar verdiler, Tâki yenilmesine rag men çok güzel döğüştü, iyi bir an trenör elinde dünyanın en iyi bok sorti olabilir, teknik, dikkatli, gözle ıiyle yumrukları iyi takip edebiliyor Eıı maç için seyircilerin tezahüratını tabii karşılıyorum. Dünyanın her tarafını gezdiğim için böyle tezahürata alışığım: hakem heyeti teknik vuruşları saydı ve maçın tabii neticesini ilân etti. Boks İhtisas Kulübünden beğendiğim boksörler Takl, Garbis ve Hnlittir. önümüzdeki cumartesi akşamı Audace, boksörlerinin daha güzel maçlar çıkaracağını tahmin ediyorum.
■ (İ “9*.
sene Amorikada yapılan “altın eldiven" amatör boks müsabakalarında zenci boksör Washington rakibini teknik nakavt etmiştir.
'Altın eldiven" turnuvasının eleme maçlarında Ö. Ernst rakibi d nıiey ılc böylo dövülmüştür. Resim, sizlore, oğluna bir temiz dayak atan hiddotli bir babayı hatırlatmıyor mu?
KfiRfl OK
(Türkçe) Artlntler:
JEANET BLAİR
LOÜtfi HAYWARD
LAI.E 143595) Beş Parmaklı Canavar.
SARAY (41656) Tulaa (Renkli) StATPAHK (831*13) 1 — Kalbime Doğmuştu. 2 — Yra Zafer Yıı ölüm. ıTürkçe).
S( HER (42851) Dell Gönül.
ŞARK (40380) Aslanların dövüşü.
SİK (43726) 1 — Monte Krlatonun intikamı 2 - Ekapreı Ganga terleri.
TAKSİM (43101) Uçuruma doğru
TAN (8Û74Û) 1 — Varyete »3lizolleri. 2 - Güzellik îlAhral.
CNİ!. (49306) 1 — Goc» Akını 2 — Dcbroll Hazan Sinemacılar Kıreh.
Y EM (84137) t — Aşk Buhranları. 2 — Gönüller Kırallçcal.
YILDIZ (42847) Fedailer Kalem
ISTAMHUL CİHETİ
ALEMDAR (23ü83) I - Vûhş» talikam. 2 — Mücrim Gönüller.
AZAK (23642) I - Yalan. 2 -Düşkünler.
ÇEMBERLİTAb (22513) Fcdalin Kaleni.
FERAllı i - Kartal. 2 — Bayrağa Can Feda.
HALK (21904) 1 — Böke Kıralı.
2 — Çöl Şarkıeı.
İSTANBUL (22367) 1 - Selma llo Belma. 2 — At Htraızları.
KISMET (21904) 1 — Rmlrin Kızı Leylâ. 2 — Kovboylar Kıralı, MARMARA (23860) Fedailer Halefi.
MİLLİ (22962) j - Vaıııl Inükau, 2 — Mücrim Gönüller.
Tl RAN’ (22127) 1 — Yalan. 2 -Şehitler Kuieol.

TE\’Î (Bakırköy 16-1261. MontckrİBtonun Miram. Gökler Senfonimi.
KADIKÖY CİHETİ
OI’ERA (60821) 1 — Büyük
2 — Ağır Ceza
St REYYA (60682) 1 - Seven
Kalblcr. 2 - Vatan Kahramanı.
YELDEĞtRMENl l — Silik Çoh-rclor, 2 — Baki Egloncclcr.
Ü8KHDAR CİHETİ
HALE (60062) 1 — Altın Küpeler. 2 — Beyaz İnci.
ANKARA
ANKARA (23432) Samba Kıra!) (renkli).
İM Yİ H (15031) Dnmuııh Doktor. C EDECİ: Yalnız Gldenlor.
PARK (11131) Kanatlardan Türoe (yeril).
BtMEll .11072) Tunçların Gölgelinde.
I l.rs (22294) Yalnız Gidenler. Sl’S (11071) Kıı n/ı t hırdan Türbo (yeril).
YENİ (140İDI »Önülden Boalar.
GAH GAZİNOSU Î Solern Do Kapana revüsü
İZMİR
ELHAMRA: Ihlirru» kıtrlmniarı. LALE: 1 Filipinlor Anlam,
2 — Tekrar Edilen Sahne
TANı 1 Fllipinlar Aahıın. 2 -Takrnr Edilcû Sahne
TAY YARE: tatiklûİ Fedakarlan YEM: Zehirli Şüphe,
K YIC^lTAKA CİHETİ
Stl.MERt Suzumn AşıaJnn - Havai Vnhı
ENİ ISTAMil L„ nn hılglin İçin tavMİyo ellini programlar :
Dahilde:
Sah t 10.15 Anka »a: Tarihi Türk müziği. - ‘111.30 Ankara Rndyo «cııfonf orkestralı hoiI. — 21 15 lbtlıtıhül;
Imycil Imnierl.
Ilıırlçlo:
10,00 Luııdnı: Kunçartu.
zart So. 1 flüt konçertosu.
kon-Faaıl
Mo-
Belçlkada gıırip bir hâdise
Belçika ilk maçlarında garip olduğu kadar spor İdareci ve mütehassıslarını şaşırtan bir hâdise olmuştur. Oyunun vn hararetli bir devresinde hariçten sahaya bir top atılmış, oyunculardım biri lopu alıp dışarı atmak istediği anda kendisine bir paa gelince elinde tuttuğu topu bırakmaya vakit bulamadan koşmaya başlamış ve karşısındaki müdafii geçerek gol yapmıştır. Hakem de bu golü saymıştır.
Bu vaziyet karşısında müsabakadan Honra teknik münakaşalar cereyan etmiş, Federasyon erkanından bir kısmı yapılan sayının muteber addedilebileceğini, diğer bir kısmı da sahaya yabancı bir cismin atılmış olması dolnyısiyle hakemin o anda oyunu durdurması ve topu dışarı Attıktan» sonra bir hakem atışı ile oyuna başlanmam hizımgclcce-ği mütalâasını ileri sürmüşlerdir Hakemin kararına muarız olanlar top yerine küçük bir kopek olsaydı köpeği kucağında taşımak suretiyle bu oyuncunun gol atmasına hakemin müsaade edip etmeyeceğini sormakta ve hakemi verdiği yanlış kararından dolayı mu-ahaze etmektedirler.
isveçlilerin Dünya KupnM maçlarına hazırlanmaları
Brezilyada Malmöv şampiyonunun mağlûbiyeti isveçlileri önümüzdeki yaz yapılacak Dünya Kupası Futbol maçlarına ciddi surette şimdiden hazırlanmaya sevketrnlştlr. İsveç Federasyonu milli takımı te.şldl edecek ojmııcuları 27 marttan 1 nisana kadar Bosovn Spor Enslilllaündc toplayarak bunlara Brezilya futbolu hakkında konferanslar vermek suretiyle Malnıöe takımının mağlûbiyeti sebeplorlnl İzah edecek vc bu karşıIaşmalardan ne gibi dersler alınmış olduğu Üzerinde duracaktır.
İzmir 5 (Hususi muhabirimizden) — Bugün Atanacak stadında yapılan İik maçlarında Göztepe, tz-ıııirspor takımları ı -1 berabere kalmışlardır. Karşıyaka, Yün Mensucata 2-0 galip gelmiştir.
Saat.: 12 80 Ankara: Şarkılar. — 13.13 İstanbul: Şarkı ve türküler ((P1.). — U.00 İstanbul: Memleket havaları (PI.). —
IK.oıı tatanbul: Memleket türküleri. — 18.20 İstanbul; Kadın Arstarlndon şarkı ve türküler (Pl.). — 18.40 İstanbul: Saz e-oerlerl. — 19,20 Ankara: Şarkı
vo türküler. — 10.45 Ankara: Tarihi Türle müziği. — 20.111 İstanbul: Şarkı ve türküler. — 21.15 İstanbul: FaslI heyeti kon-eorl. — 22.15 Ankara: Şarkılar.
KLASİK BATI MÜZİĞİ:
Saat: lo.oo Londra: Konçerto. Mozart No, 1 flüt konç«rto«U. — I.İA Londra: Dinleyici latek-lari ıkl.izlk müzik) - îo.ta İstanbul: Sonatlar Robert Schu-munn, la, mln. Op. 105 ve Scar-lnttrdcı dört sonat (Pl.) — 10.15 l»‘.'iııhııl: J s. R ıch Sonat La majör. — 2O.3O Ankara: Radyo senfoni orkestrası. — «3.00 İstanbul Dinleyici latokierlı
li \FİI h \ İT Mİ’ZİC.I ;
SiıtU: Î.HI Ankara hafit par-Çalar (1 I.) — M.00 Ankara Film melodileri (T’l 1 — 8.30 Ankara: Çeşidi müzik (Pl.) — I3.I5 Anki! ra Küçük orkestra çalıyor
(1*1.1 ı.t.311 talnnbİıl: Somira-
mla OıkoNtraaındıı ıı hafif melodiler —. ıı.ıa tatanoul: Piyanını Eıırl Wlld'den çeşitli piyano •ih« i Icri (Pi.) -• 11.15 Londra: BBC; Hafif orkeetraaı konseri.
IH.15 Ankara: Operet şarkıları (Pl i 211.IO tatnnlüili Kllçük
• »rİH’MirAünn melodiler — 20.30 laıanbu) Gitar aolo vo dunları
• • 'I ' ■ • 15 Londı â . I •. I. !
Yorko orkcatrazından parçalar.
23.15 İNtıınbul: Hafif gccc müziği (Pi.)
l>\\' MI zır. t:
Saat: 8 15 Ankara: Tangolar (pl.) rrso Londra: John Bııll ve or-kı’MVıidi 11.30 Lotıdrn Vlc-(ı»r Sflvoııfor urkoMira^ı. 13.13 Ankara: Şen parçalar 11‘I.» -
14.15 İstanbul: (Pi.) — 14.15
Geçen sene, bir piyano hocası, | mahallemizdeki çocuklar arasında kendine talebe arıyordu: Arkadaşlarım, beş yaşında olan kızım Via’yı ona götürüp ders aldırmam için beni bir hayli teşvik ettiler. Pek pahalı olmamak şartiyle, mali vaziyetimiz aileden bir tek kişiye ders al-dırtabllecek durumda idi. Yalnız, ders alacak kızım değil, bendim.
Piyano dersleri Via’nın saadetine bir şey eklemlyecektl, halbuki şan dersleri alacak olursam ben hakikaten mesut olacaktım. Bunu arkadaşlarıma İzaha çalıştım. Ehven bir fi-atla bana şan dersi verecek hoca da bulmuştum. Şayet Via, günün birinde piyano öğrenmek isterse, kendi kendine karar verebilecek yaşa geldiği zaman, bunu düşünebilirdi. O vakit müziğe, onu hakikaten sevdiği için başlayacaktı.
Arkadaşlarım fikirlerimi öğrenince dehşet içinde kaldılar, içlerinden bir tanesi benim için:
“— Egoist bir annedir, kendi ders | alabilsin diye, çocuğunu müzik ders-1 lerinden mahrum ediyor.” dedi.
Bu kadınlar bana genç annelerin çocukları İçin bir çok fedâkârlıklara katlandıklarını anlattılar.
Ekseriya annenin şahsiyeti, aileye katılan küçük çocuğun varlığı ile silinir. Kadın, o vakte kadar kocası ile kendi arasında olan kıymetli bağlardan vaz geçip onların yerine, bir anne ile babayı birleştiren hususiyetler i-kame eder. Kocasına olan aşkının yerini çocuğuna olan sevgisi alır.
Biz genç anneler böylece, çocuklarını taparcasına severek, ilerde olgun insanların meclisinde bir yer alamayacak Aciz, beceriksiz bir nesil hazırlıyoruz.
Anne, çocuklarım prensler gibi giydirmek için kendini feda etmemelidir. Zira, tabiati, muvazenesi, neşesi giyimine çok bağlıdır. Arkadaşlarım benimle aynı fikirde değiller tabii. Muhakkak ki çocuklar, elbiselerinin arkadaşlarınınkinden çok ayrı olmasından ıstırap duyarlar; fakat büyük insanlar kadar başkalarının giyimine dikkat etmezler. Bunun için Via’nın giyimine çok fazla para sarfetmiyo-rum. Fakat ona canlı renkte elbiseler dikiyorum; ekseriya mavi veya pembe bir elbise arasından istediğini seçmesi için alışverişe giderken onu da yanıma alırım. Giyinmesi ile kendi alâkadardır zanneder, elbisesini kendi seçtiğini görerek kendisinin de ailede ehemmiyetli bir mevkii olduğuna inanır.
Mektebe gittiği zaman. İnsiyaki bir hisle arkadaşları tarafından beğenilmesi için, elbiselerinin onlarınkine benzemesini ister. Böylece ona arkadaşlanmnkine benzer veya on-
larmkiyle aynı benim için bir
Babasına veya bana büyük mahrumiyetlere malolacak bazı şeyleri o na vermediğim olur, fakat buna mukabil ona zevkle verdiğim çok şey vardır.. Her gün Via, güzel elbiseler giyer, fakat gezmeye giderken her zamankilerinden farklı, mümkün olduğu kadar şık elbisesi vardır. Müzik dersi almaz, fakat sık sık beraber dans e-der ve şarkı söyleriz, bu da onda müzik zevkini ve ritm mefhumunu geliştirir.
Kocamı benim hareketimi taklit etmeye zorlamak her zaman pek kolay olmuyor. Kızımıza karşı, bir çok ebeveynin çocuklarına gösterdiği harekâtı tatbik etmek istiyor. Şayet Via bir vitrinin önünde, çok pahalı bir oyuncağı almak için tutturursa, içinde onu satın alma ihtiyacını hissediyordur, zira daha ucuz bir oyuncağın aynı işi görebileceğine kani değildir. Fakat şimdi o da benim fikrimi kabul ediyor.
Meselâ, geçenlerde bir akşam, Jo-hnny’nin annesLni acınacak diyebileceğim bir kıyafetle sokağa çıkarken gördük. Kocam:
°— Johnny’nin babası hesabına u-tandım doğrusu. Onun yerinde olsam, karımın çocuklarına daha az para harcayıp, biraz kendine itLna etmesini isterdim.” dedi.
Demiyorum kİ bir anne, kocası ile daimi surette bir flört hayatı yaşamak ve her zaman şık olmak için çocuklarını İhmal etsin.. Haşa.. Fakat kocasına, çocuklarına ve kendine aynı derecede itina etmesi gerektiği fikrindeyim.
Fikrimce, her türlü zevk ve saadeti çocuğunda bulan kadın, ideal bir anne değildir. O, okumasını sevmeyen, günlük hâdiselerle alâkadar olmadığı İçin hiç bir konuşmada fikir sahibi olamayan tembel bir kadındır. Ben, kendi hesabıma etrafımda olup biten hâdiseleri öğrenmeye ve onlarla temas etmeye elimden geldiği kadar gayret ediyorum. Öyle ki Via, mektebe gitmek için, veya yaşı icabı arkadaşları ile eğlenmek üzere beni terkettiği zamanlar, içimde, bir nankör için en güzel senelerimi harcadım hissini duymayacağım.
Via. saadeti için lâzım olan her şeye; şefkate, idrake, muhite ve tahsile itidal halinde sahip. Çünkü küçük Via’cığımın hoş bir çocukluk devresi geçirmesini, aklı başında bir genç kız olmasını, annesinin tesiri altında kalmayan hür bir genç kız olmasını istiyorum. Bu arada, bana egoist anne demelerini yetimi de ediyorum.


Gstaad (İsviçre) 1AP) — Rita Hayyvorth —Lalen Prenses Alı Han— dün. yakında tekrar filim çevirniiyc bavlıyacağını limit ettiğini bildirmiştir.
Kızı Prenses Yasemin*)n dünyaya gelmesinden sonra nekahet devresinde olan Rita. sıhhati tamamen yerine gelmeden, kendisine yapılmış olan müteaddit tekliflerin hiç birisini nazara alamıyacağmı ileri sürmüştür.
Rita, ‘‘tamamen lyileşincîye kadar Gstaad’da ka acağııu” söylemiş ve “Avrtıpada bir filim çevirmek beni çok memnun ederdi, fakat şimdiye kadar uygun bir rol bulamadım” diye ilâve etmiştir.
Artistler çocuk istiyor
Hollywood, A.A. (United Press) —
Sinema âleminin genç kadmları eskiden. çocuk sahibi olmanın vücutlarının tenasübünü bozacağına kâni idiler. Fakat, bugün fikirlerim değiştirmiş bulunmakladırlar. Artık sinema yıldızlan, anne olmakla vücutlarının güzelleşeceğini düşünmektedirler.
Dorothy Lcunour da aileye iki kişi ilâve edildiğinden beri mayosu içinde daha biçimli göründüğünü söylemiştir. İkinci çocuğu geçen ekimde doğmuş olan artist “Endamım her zamankinden b’idlr” demiştir.
Esther VVllliams çocuğu doğduktan sonra yüzmüş ve vücut hareketleri yapmıştır. Bir çocuk sahibi olduğundan beri Katheryn Grayson’un endamı fevkalâdedir.
Londra;
Ankara: (Pl.) -müziği (Pl.).
111 S l S1 r ROG RAM LA R: Konuşma.
Saat: 18.3(1 Ankara; Kitap saati. — 20.00 İstanbul: Müzeleri geziyoruz. — 22.00 Ankara: BMM Zatili.
Müzik:
22.00 İstanbul; Dinleyici istekleri.
1.15. 23.00 Londra Dinleyici istekleri,
Tf lIKÇE HABERLER:
Ankara vn İstanbul RudyoİMrıı Saat; 1.15; 13.00; 10.00; 22.45.
13 30 Ankara: Öğlo Gazetesi. 20.15 Ankara: Radyo Gazeteci.
'Amerikanın nesi”: Saat 10.15 (13, 16 vo 10 metre)
Londra Radyosu: Saat: 715: 18 15: vo 23.00 (19.01; 24.92; 31.32; ve 19.10 mclıc 1
DİKKAT; Hamı tlyhıyıü\lc tıhllir.
OLAN I Ç \K I. \lt (Türk» An kn ra dan. (Türk) tamirden.
(İngiliz» Londra,
ıilhh.\ 1 ; ıim h «lu
Irrlrrd. .1. - Hİldlk
GELECEK 10,50 12 Su 13.3ü
16.20
»e-
D H Y.
p.h.y.
B.E.A.
NIs, Rorna vo Atlnadnn.
D.H Y. (Türk) Adana, Anka ra d an.
GİDECEK OLAN I ( AKLAR 8.20
9-
11 20
13.50
14.30
A.F. (Fırn.naıs) Atına. Ra-nuı, ParlMO,
P H Y. (Türk) Ankara, Malatya, Elâzığ, niynrbııkır, Adana, takrndvruna D H Y.
(Türk» tamire. D.H.Y, (Türk) Anltarayu. H E.A. (İngiliz) Atlım. Roma, Nib. Londra ya.
NOT: Knr dolayt-slyie meydan UÇUŞA kapalı olduğuiKİnn *İUnkÜ harici uçak tivlerleri h»»va ınÜHalt olduğu takdirde biıglta ynpılİUNik-lir.
GELECEK Ol \N
6.30
7.—
22.—
V YPl’IH AH KONVA (Enndırınndııııh SEYYAR (Kar.ıblgn«hwı). SUS t Bandırmadan).
GİDECEK OLAN YAPIKLAR
8.15 SUS (Bandırmaya) .
20.— KONYA (Bündırmaya). (.EI I ( EK Ol AN EKSPRESLER
6 15 Svrnplun (Avrupa).
S 30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
9.— Tursuz,
18.10 Ankara ekspresi.
21.30 Semplon ekspresi.
21 lû Doğu rkapresi.
I.lılinmiÜ :
Sali'hatUn, Beyaaıt. neşir Kemal. Eminönü. İtimat. Küçükpuzar. Sultanahmet. Alemdar.
Eyüp:
Şifa. Ayvaııeuray.
BeşlMa>:
Nail Halil. KÖylçl.
Bey ağhı;
Dnlta.mdtı İstiklâl C. 244. Nihat. Tartabildi C.
Ayaepaşn. Gümüşsüyü C. Hayrettin Tav. Şair Ziya cad. 20. ’
Sporidta, NecatIbey C. 306.
Alakan, Halıtakargazl C. 183 M e*. ıdlyckov. Mecldly oköy 4. Yeni Turan, Kasımpaşa. Halıcıogiu. Htı.ıku.v.
1’iıtlh:
M Tanır, Şçhzadebuşi, Elem Pertev, Akne ray.
EL Rnl»an, S.ımatya.
H. Emceıı. Şehremini. F Bııvev. ICaraşnınrıık.
O. Avcıoğlu. Fener.
i Hklhlar:
Mnrkcs.
Hııdıkb) ;
Merkez, Fener volu. Erenköy.
A, Cafer (Bostancı»
Hey hrllndıı: Hnlk.
Bil) (İkada; Halk.
Her kelime dikerinden bir harf İlâve ve ekslİtnealyle teşkil edilecektir. Harfler yor değiştirebilir.
soldan tafta: 1
2
3
4
5
6
7
8
9
— Kısa saman.
— Bir vilâyet imiz.
— Bir Rus çan.
— Bir edebi eser çeşidi.
— Meşhur bir Alim.
— Az bulunur.
— Bir komşumuz.
— Bir meyve.
— Havfl.
Dt’NKÜ BULMACANIN HALLİ
1 — Pay.
2 — Fırat.
3 — Pısırık.
4 — Sankamış.
5 — Yaramaz.
6 — Tımar.
7 — Kıs.
ANKARA
Halk (11650) Çankaya (22790) Gulhane (14145)
ÎZMÎR
Çankaya. Alsancak Şifa. Kcmoraltt. Karat olş. Yıllılar. Tilkilik, Basmahane. Yeni.
*
Y E N.t İSTANBUL
Sayfa 9
Halkımızın çok senelerden beri hasretini çekmekte olduğu bütün dünyaca tan ipmiş ve dünya sergilerinde birinci mükâfatı kazanmış
A Şubat lr'!i
Hudson 1947
HUMBER SÜPER SNIPE
MONTE CARLO
marka benzini! ve fitilli çakmaklar gelmiştir.
SÜR’AT ve TAKAT
YARIŞINDA
HUMBER SÜPER SNIPE
Do£ju Güney Akdeniz Hatt
BİRİNCİ GELEREK
KUPASINI KAZANDI
*1 ••
DEVLET
"Yeni lito^bvl” âltlytl»
iMmuımmNttuınımıucriHimih
1
I
II
i
»
Radyolu kalorifeıll az kullanılmış İyi vaziyette lüks taksi müsait fiyatla acele satılıktır. îş saatlerinde 29266 ya telefon
" BARCLAY»
nmsmamnnınnıtiTnnn ımntnnmîİ&nnîKhLnuinjrtııWV*trn>rmi^Tiııife^(3?n'*
KEKEMELERE: Kekemelik hu susî bir metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât için: Bayan A. Narter. Şişil, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
Ainran TOTAL Mamulâtı
Âdi ve parlayıcı maddeler
yangınlarına karşı
EMNİYETİNİZİ SAĞLAR
UCUZ VE ÇABUK ISITMA CİHAZI
TOPTAN SATIŞ YERİ


D i*
Taklitlerinden sakınınız. Her yerde puHu kutuları ısrarla isteyiniz.
MAMULATI
Beyoğlu sokağı
Taksim, Tarla başı Caddesi No. 72. İstanbul
Kaloriferleri tam ısıtmayan apartman kiracılarına müjde
Uzun zamandan beri piyasada mevcudu bulunmayan ve müşterilerin sabırsızlıkla bekledikleri 500 ve 1000 vatlık elektrik sobalarımız gelmiştir.
Fiyatlarımız rekabet kabul etmiyecek derecede ucuzdur. Mevcudu az olduğundan acele ediniz.
Galata, Karaköypalas karşısında 86 numarada
YAKUP SOYUGENÇ
!
Telgraf: Harnhıll - İstanbul
ROOTES GRUPUNUN
-CANLI ARİTMETİK — Türkiyeye yepyeni bir aritmetik öğretimi metodu kazandıran seri
CANLI ARİTMETİK
Bunu okuyan çocukların birinci karnelerinde Aritmetik notlan pek iyidir.
Her sınıfın kitabı tamamlanmıştır. İkinci kltş.pjar 30 kuruş 4 - 5 birer kitap. 75 şer kuruştur.
BİİR YAYINEVİ — Posta kuhıau 11 — İstanbul ve Milli Eğitim Y»pne%4eı4
• r(^
SİYASİ IKT1SAD)
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ! FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yax> İşlerini fitlen İdare edan : SACİT ÖGET
Basıldığı yer ;
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK-LÎMİTED ŞİRKETİ MATBÂAST •
İkinci sayfamızdaki siyasi, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yasarlarına aittir.








Batı Akdeniz Hott
İstanbul * Pire Napoli Marsilya ’ Cenova
İstanbul • İR"’’ P',p Limasol Beyrut İskenderiye Napoli Marsilvs

t X d
X
A
XI
DENİZYOLLARI
kdenızde Türk gemileriyle r şeydhdl ednıız


Patent No. sı 11311 Fitilli Çakmaklar
Bütün Afrika, Arjantin ve-sair benzin tedariki müşkül cilan her yetde rüzgârlı, yağmurlu havalarda, ormanlarda Ve köylerde emniyetle kullanılmaktadır. Bunlar da evlftd-dan toruna intikal edecek metanettedir. Tresor marka, fitil-her yerde
arayınız ve bu markayı almakta ısrar ediniz.
Patent No. sı 1131.2 Benzini! çakmaklar
Çok dayanıklı, asla bozulmaz, benzin kaçırmaz ve ev-lâddan toruna intikal edecek mükemmel evsafı haiz ve son derece idareli, icabında f mum yerine kullanılabilecek kadar devamlı yanmak hassasını taşıyan ve havagazı için evlerde kullanıldığı takdirde gayet [İl çakmakları da masrafsız olan bu çakmakları her yerde arayınız.
Yakında TRESOR marka tütün ve sigara tabakaları traş makineleri gelecektir.
Umum Türkiye Mümessili: İstanbul Marpuççular Bamataıı han No. 40
'Teessürle bayılanlara, Çarpıntıya, Sinir bufir anlarına NEVROL CEMAL 20 DAMLASI DERHAL FERAHLANDIRIR. EVLERİNİZDE MUTİAKA BULUNDURUNUZ
**•(: 4ttt

TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A. 0.
1950 İkramiye Plânı
100.000 LÎR
200 000 LİFa de^erindeki Büyük GARANTİ
APARTIMANIN 3 DAİRESİ
Her ay bir keşide
ŞUBAT Keşidesinde :
1.000
500
250
150
2
3
3
4
adet
99
Liralık
99
99
99
99
99
25 lira
arasında değişen
Ayrıca 100 lira ile
33 adet muhtelif para ikramiyeleri
Her (100) liraya ayn bir kur’a numarası verilir
YILIN İKİNCİ KEŞİDESİ 27 ŞUBAT 1950
Avrupanın en çetin buzlu ve sarp yollarında gece ve gündüz en sert hava şeraiti altında 2.000 mil üzerinde yapılan Monte Car-lo'dan, Berne, Luxem-bourg, Amsterdam, Paris, Lvons ve Monte Carlo’ya dönüş takat ve sürat yarışını Humber Süper Snipe, çok üstün bir kudret ispat ederek, başta bitirmiştir.
Sis ve karın çok güç bir duruma soktuğu bu takat yarışında Humber Süper Snipe, hava ve yol durumunun çetinliğinden, yarışı terkedip. yolları tıkayan rakip otomobiller arasından evsafına lâyık bir üstünlükle sıyrılmış ve başa geçmiştir.
Yarışa iştirak etmiş olan 320 otomobilden, yarış şeraitinin zorluğu ve yolların çok buzlu olmasından yalnız Hııınber Süper Snipe ve üç başka otomobil, Monte Carlo'ya Arızasız dönmüştür.
Telefon:
Muhtelif tip ve kapasitedeki portatif ve sAbit, kuru, tozlu, sulu CO 2 gazlı, köpüklü söndürme vasıtalarlyle
I Müessese adrs.:
Galata, Bankalar Cad. Banka sokak Roman
ı nnn
Telefon: 40784
I Mektup adresi: P.K. 2118 Beyoğlu I
IIIHHIIHHIHİIHIIHHIIIIIIIIHHIIIIIIIII
fUrklye (Jmuml Vekil)
STANDARD İŞ LTD. Şr.
Sadi B. DUek @r
Ma£a.ra adresi Taksim. Garaj Tramvay durağı. ERK Ap. altında Telefon; «2696



Artık kar ve tipiden ve her türlü seğukalgınlıklarından hiç kerkmayınn.
BAŞ, DİŞ
ROMATİZMA AĞRILARINA ^GRIP. NEZLE
NEVRALJİYE
KARSI


NEOKALMINA kaşeleri
Her eczahanede bol miktarda bulunmaktadır.
Dr. HAFİZ CEMAL LOKMAN HEKİM
Dahiliye Mütehassıs» Pazardan başka her gün saat 14 ten 17 ye kadar İstanbul Dlvanyolu No. 104.


GÖZ HEKİMİ
Murad Ramı
Avdııı
•r
ParmaR/capt imam No. t, Tel: İ1553

Comments (0)