Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi
İşçi Arkadaşlar :
Yakında çıkacak günlük siyasî
gazetemizi bekleyiniz*.
----------- --------——- J
Ekonomik ve Sosyal Alanda Kol ve Kafa İşçisinin Davalarını Güder
Sene : 1 Sayı 6 ŞİMDİLİK CUMARTESİ GÖNLERİ ÇIKAR Fiyatı 10 Kuruştur. - 5 Ekim 1946
Sendika Tabirini Aforoz Edenlere..
İşçi ücretlerine de yüzde yüz zam yapılmasını istiyoruz
--♦♦♦♦ ---------------
ET inekçilerimiz, yıllardatı-“•beri mevcııt, kendilerine •a yakın ve doğrudan doğruya idare ettikleri bir teşkilât sisteminin adı imiş gibi “Sendika,, tâbirini, üç aylık kısa bir müddet zarfında, adam akıllı benimsediler. teşekkül etmiş bulunan sendikalara akın - arkası gelmek şöyle dursun • günden güne artıyor. Her geçen hafta yeni yeni işçi sendikalarının ku-nılmasına şahit oluyoruz.
Buna muvazi olarak, demokrasi düşmanlarının, sendikaları gözden düşürmek veya yıldırma gayretleri de artıyor. Bu gayretler çeşitli iftiralar ve tahrikler şeklinde emekçilerin gSzüne çarpıyor, bazan gizli kapaklı yollardan, bazan açıkta* açığa yığınlar arasında, aen-dİkaeılık hakkında, olmıyacak masallar yapılıyor.
Bunların üzerinde en çok du-rulanı sendika adının hususi bir mana ifade ettiği ve amele hareketini muayyen bir siyaseti» faydasına kullanmak demek olduğu iddiasıdır. Açıkça de* 1 ■sek istcniyorki sendikalar emekçiler sınıfının öz menfaatlerini koruyan tesanüt ve yardımlaşma cemiyetleri değildir. Sadece bir takım ihtilâlcilerin, emekçileri kurulmuş idarelere karşı baş kaldırmaya alıştırarak hususî maksatlarına âlet etmeği tasarladıkları siyasî savaş teşekkülleridir.
Bunun ne kadar asılsız, hiç yoktan uydurulmuş bir isnat olduğunu anlamak için, bugüne kadar kurulmuş olan sendika farın nizamnamelerini gözden geçirmek ve kurucularının ve idarecilerinin kimler olduğunu araştırmak yeter.Bu zahmete katlanacak, irtica ve faşizm bataklığına düşmemiş her müstakil düşünüştü, namuslu vatandaş, incelemeleri sonunda görecektir ki, sendikalar emekçilerin hakiki sınıf teşkilâtlarıdır ve onlar hakkında ortalıkta dola-faşan bütün dedikodular, emekçilerin dağınık bir sürü halinde kalmasında hayatî menfaatleri olan istismarcıların ve burjuva partilerinin ajanları tarafından yapılmaktadir.Bu çevrelerde takip edilen gaye de, demokrasi icaplarına boyun eğer gibi gö-rüuerekten, san sendikalar mahiyetinde, ismi var cismi yok bir takım sözde işçi cemiyetleri ileri sürmek suretile, henüz sınıf şuuruna erişmemiş bazı emekçi tabakalarını avutmak; ve ne yaptığım bilir, şu-arlu emekçi mücahitlerinin üç-«rtlc çalışan yığınlar faydasına
yürütecekleri matâlip hareket lerini neticesiz birakmak için bu teşekküller adına manevre-ler çevirmektir
Hakikatte, uzaktan yakından patronlar sınıfı ve burjuvazi ile bağlılığı olan, her amele cemiyeti iyi genç emekçilerin menfaatlerine hıyanet etmesi mukadder, sınıfimıze yabancı ve zararlı bir teşekküldür, işçiler bunlara derhal “bizden değil!» damgasını vurmalı, içle rine girmekten sakınmalı ve yapacakları pa'vlalara ve İslâhat tekliflerine şüpheli bir nazarla bakmalıdırlar. Bu kaynaklardan gelme her türlü teşebbüse, kendi sendikalarının alacağı karara göre ya seyirci kalmaları veya karşı koymaları gerektir.
Biz şu sebeplerden sedikacı-lığı değil, sendika tâbirini de bütün kuvvetimizle kurmaya azmetmişizdir:
1) Emekçilerin her gün! »k menfaatleri kısa iş günü ve dolgun gündelikler için bütün dünyada bir buçuk aşıra yakın bir zamandanberi, bazan çok çetin çarpışmalara dayanan inatçı mücadeleleri sevk ve idare eden ve çok defa başarı ile neticelendiren teşekküller her yerde bu nam ile anılmaktadır.
2) Bu adı taşıyan amele cemiyetleri bir çok memleketlerde uzun yıllar boyunca patronlar ve onlara yadım eden hükümet cihazlarının baskı ve yıldırmalarına ve provokasyonlarına uğramış ve sonunda heman tekmil kapitalist hükûnıetlarini mevcudiyetlerini ve adlarını ta ntmaya mecbur edebilmişlerdir. Bugün hattâ emekçileri aldatmak ve avlamak için mürteci-ler tarafından kurulan geri işçi birlikleri bile bu adı taşı zorunda kalmışlardır.
3) Sendikacılık ve sendika konfederasyonları o derecelerde kudretli ne olduğu ve ne yaptığı bilinen bir hareket ve bir işçi topluluğu haline gelmiştir ki, hattâ başka adla tanınan ve muhtelif içtimai ve kültür gayeler takip eden çok muhtelif hedefli ve bünyeli emekçi teşekkülleri bile sendika federas. yonlarına veya konfederasyonlarına girmek ve onların muazzam kudretinden faydalanmak ihtiyacını duymaktadırlar.
4) Dünyanın beş kıtasında yayılmış ve bütün memleketlerdeki emekçi teşekküllerini sinesinde topllyan, dünya birleşik milletler teşkilâtından daha kudretli bir cihan teşekkülü
(Sana S. 4 Sû. 4 de)
Dar ve Sabit gelirli olanlar yalnız memurlar değil, onun üç beş misli bir yekûna varan emekçi kütleleridir*
■-------------••••------------fl
büyük işçi kütleleri hakkında bir şt y düşünmek lüzumunun hissedilmemesi, bu tedbiri tek taraflı bırakmakta ve işçiye karşı büyük bir haksızlığın ifadesi haline gelmektedir.
Harp yıllan esnasında gelen hükümetlerin beceriksizce siyasetleri nçticesinde doğan geçim zorluklarının en ağır payını, hiç şüphesiz emekçi yığınları yüklenmiştir. Düşük gündelikler ve tahammülü aşan fazla mesai, fiyatların en az beş misli yükselmesi karşısında ne hükümet, nede sair herhangi bir teşekkül işçiye en ufak bir alâka göstermek lüzumunu duymamışlardır. Bazı fabrikalarda verilen öğle
947 yılı bütçesinin meclise verildiği hakkmdaki haberi müteakip Maliye vekili etraflı beyanatta bulnarak bütçenin esaslarını izah etti. Yeni bütçenin esasları üç nokta etrafında toplanı-y(.'.
a) bütçe bir milyarı aşmıştır.
b) Bütçede 114 milyon lira kadar bir açık vardır. Ve bu açık bermutad dahili istikraz yoliy-le kapatılmağa çalışılacaktır? c) memur maaşların? yüzde yüze kadar varan nisbetler dahilinde zamlar yapılacaktır.
Biz bunlardan yalnız üçüncü nokta üzerinde duracağız.
Memur maaşlarda bu derece büyük zamiar yapılmış oımaaını İlk nazarda beğenmiyecek kimse yoktur. Fakat bunun yalnız devlet memurlarına inhisar ettirilip, onun üç beş misli yekûna varan
İzmir liman amele* si zam talebinde bulundular
İzmirden bildiriliyor:
Bu radaki 11 mart işçisi ücretlerinin arttırılması jçiu liman i da resine müracaatta bulunmuşlardır. işçiler, müracaatlarında bu isteklerinin yerine getirilmemesi halinde işlerini terk edeceklerini de idareye bildirmişlerdir
İşçi yövmiyclerin beş ve yedi liraya çıkarılmasını istemektedir’
En Doğrusu
ZARURÎ BİR CEVAP
Türkyolu gazetesine:
Gazetemizde işçi şikâyeti olarak yapılan hâdiseler, anlattığınız şekilde geçmiş değildir. Biz işçinin derdi ile meşgulüz siz sadece fabrika idaresinin müdafaasını yapıyorsunuz. Fakat bunu yaparken daha nezih olmanız gerekirdi, bize karşı yukarıdan aşağı iğrenç iftiralarla dolu olan ve hiçbir nezaket hududu tanimıyan yazınıza, aynı şekilde cevap vermek bizim için mümkün değildir, siz, efendilerinize şirin görünmek için istediğiniz gibi kalem yürütebilirsiniz. Fakat bizim neşriyatımız temsil ettiğimiz işçi sınıfının, sınıf haysiyet ve terbi-yesile sınırlıdır size ilk ve son cevabımız bundan ibarettir.
İşçi
yemeğinin de doğru dürüst bir yardım teşkil etmediğini ilâveye lüzum yoktur.
Dar ve Sabit gelirlilerin vaziyetleri mevzuu bahis olduğu zamanda bile, geniş emekçi kütleleri, mahkûm bırakıldıkları derin sükûnet içersinde daima unutulmuşlardır. Bu defa da aynı, şeyin tekerrür ettiğini derin bir esefle müşahede etmekteyiz.
Memurlara bilmem kaçıncı defa olarak yüzde yüz zamlar yapılırken işçiyi yine düşünen, onların da gündeliklerine zam yapılması lüzumunu ileri süren bir makam çıkmıyor.
(Devamı S. 4 Sn. 3 de)
Türk İşçisi Oyuncak Olamaz...
----------
M M M
M
Sendika teşkilâtları olmıyan m memleketlerde, işçi, daima hakkını aramak imkânlarından mahrum bir vatandaştır I..
İM
İZİ -----------♦♦ ♦♦---------
gu güne kadar kurulmuş olan Sendikalarımızın, ana nizamnamelerini tetkik edecek olursak, işçi yığınları hesabına olduğu kadar, memleket namı hesabına da bir çok hıyırlı işler müjdeliyen maddeler görürüz.
Hiç şüphe* yokki, bugün henüz kâğıt üzerinde olan bu satırlar, ergeç hayata geçirilecek; Türkiye işçi sınıfı da, o nisbette refaha kavuşmuş olacaktır.
• (Devamı S. 4 de)
a
M M
Sayfa : 2
Sendika Gazetesi
5 Ekim 1946
Hükümetin Son İktisadî Kararları Karşısında türk İşçisinin Vaziyeti -----------38Sİ - —
Hayat Pahalılığı ve Geçim Zorluğu
----------»«w—--------
II — Bunlardan en çok bel bağhnanı “ithalâta geniş serbestlik vermek,, tir. Yani 1942 yılı ortalarında korkunç tecrübesi yapılan o -rekabet* mucizesinden medet umuluyor. Diyorlar ki: “Rekabetin fiyatlar üzerindeki tesirinin büyük olacağı sanılabilir. Çünkü gümrüklerimize geldiği zaman 187 milvon lira kıymeti olan ithalat malları, müstehlikin eline 600 milyon liraya intikal etmekte idi Gümrük resimlerini de içine alan (bu da halk tarafından ödenm'ştir) bu 400 küsur milyon liralık farkın 300 milyon J rasmı tüccarın kârı teşkil eder ki, bol ithalât işte bu çok büyük kâr nisbetini eritecektir,, Ankara-Akşam Haberleri). Bir basiret bağlanması neticesinde olacak, durumumuzu bu kadar veciz bir dille anlatan
bu cümleleri ayhca tefsire ihtL işletme ile, •$ kesafetinin
aka-altın
yaç yoksa da, yukarıda altını çizdiğimiz “etmekte id!„nin bundan hemen bir kaç hafta önceki devreye ait olduğunu hatırlı-yalım Yukarda sözü edilen “tire car,, yerini peygamberlere terk etmiş değildir. Bu kararlardan önce bazı “sıkıc»„ formalitelere baş vurmak zorunda kalmasına rağmen, 187 milyon lira ile 300 küsur milyon lira vurabilecek derecede serbest bırakılmış olan •aynı tüccardır. -Şimdi ise, artık «harice verilecek siparişlerin piyasamızın hakiki ihtiyaçlarına göre ayarlanması iş:, normal zamanlarda olduğu gibi doğrudan doğruya ithalâtçılarımızın (yani yine aynı tüccarların) görüş ve sezişlerine» bırakılıyor (Ticaret Bakanlığının tebliği). Vc böylece, yukariki kararlardan faydalanacaklardan birinin de ithalâtçı tüccar zümresi olduğu bir kere daha belirmiş oluyor.
III — Bir diğer tedbir de ser-
best piyasa fiyatından ucuza altın satmaktır. Kâğıt para değerinin düşmsdiği hissini vererek iç fiyatların fırlamışına engel olmak özere alındığı anlaşılan bu psikolojik tedbirin spekülatörler ve kaçakçılar tarafından ne dereceye kadar tersyüz edileceğini şimdiden kestirmeğe imkân yoktur. Yalnız, satılan altınlara karşılık Ziraat Bankası kasalarına giren kâğıt paraların bir başka kapıdan piyasaya dökülmiyeceği hakkında teminat verilmediği ve profesör Neumark’ın bir mı leşinde işaret ettiği gibi -L......
almakta kullanılacak kâğıt paralardan büyük bir kısrn]nlp kıy met dt-posu fonksionunu gören* yani çekmelerde saklanan paralar olduğu göz önüne getirilirse, bu tedbird n bazılarının beklediği deflasyon (kağıt para değerinin yükselmesi ve fiatların düşmesi) netiç' .sinin doğmayacağı kestirilebilir.
IV — Nihayet son tedbire, “maliyet unsurlarında indirmeler sağlamak suretiyle sanayii mamulleriyle orman Mahsulleri f-yatlırındı ve eş>a nakliyat tarifelerinde mümkün görülen in dirimler, yapmak,, ka’anna geldik. Ekonomi Balam bu mevzu da şöyle konuşuyor :
“Maliyet unsurlarına gelince ■ Bugün fabrikalarıma fazla adam kullanmaktadırlar Bunların büyük bir kısmı kapasite ile ve rasyonel bir ş- k İde çalışmakta-d rlar Gerçi ileri teknik şa’tlara uygun bir işi t m-, başarılması kolay olmayan ve zaman isteyen Inr iştir. Bununla beraber harp sonunun vereceği imkânlardan faydalanmak suretiyle tedbirler almak üzereyiz. Bunun için ileri memleketlerin ölçülerini esas alarak her fabrikanın kaç kişi ile n«sıl, hangi teknik şa tlar altında çalışması lâzım geleceğini vc bu amaca «armak için alınması lâzım gelen tedbir
leri, yerli ve yabancı mütehassıslardan faydalanmak suretiyle programlıyacağız ve fabrika idaresinin haşarısını bu programı tahakkuk ettirmesiyle ölçeceğiz,,.
İnsan bu satırları okurken, ya fabrikalarımızın hemen bu gün kurulduğuna, yakutta bunların bir başka rejimden devralmdığı-na hükmedeğeği geliyor. Demek her şey bundan soma yapılacak? Fakat biz bu söylenenlerden bazılarının şimdiye kadar hiç te yapılmamış olduğuna kâni değiliz Hele yerli ve yabancı mütehassıslardan cfaydalanma* işinin. Masa gözleri, kitap rafları araştırılırsa yerli ve yabancı mütehassıslar ta’atından yazılmış yüzlerce, yüzlerce rapora rastlanacaktır.
İş veriminin ileri teknik ve ras-
zorunda mevcut yaşama lüzumlu
Günlük kol ve kafa emeğinin karşılığı ile geçinmek olan işçi kitlelerinin hayat pahalılığı içinde ve çalışmaları için
olan kaloriyi ve dolayısile gıda maddelerini ne dereceye kadar temin ettikleri ve bu şartlarda dar bütçelerini fiyatlara uydurmak için hanği fedakârlıklara katlandıkları gelecek nesiller hesabına sorulacak en mühim sualdir.
Harp seneleri içinde her türlü zarurî ihtiyaç maddelerinin fiyatları eski kıymetlerine nazaran ortalama beş misli yükselmiştir. Fakat gerek kol ve gerekse kafa işçisinin gündelik veya aylık kazancı ise hiçbir zaman iki mislini bile bulmamıştır. Zaten harpten evvel dc şöyle böyle güeü gününe zorlukla geçinen geniş halk kitleleri bu heyula gibi .kabaran fiyatlar karşısında yegâne çare olarak kemerlerini sıkmaktan başka bir şey yapmamıştır.
Bu günkü yarı açlık veya eksik gıda aiır.a meselesi bizi olduğu kadar hattâ daha fazla yarinki gelecek nesli ilgilendi ren, memleketin istikbali ve nüfuz siyaseti bakımından üze-rinda ısrarla durulacak en ö-nemli bir meseledir. Bugünkü çelimsiz ve hastalıklı nesil, yarının beklediğimiz ve tahayyül ettiğimiz gürbüz ve kuvvetli neslini meydana getiremez. Bu gün ııe ekersek yarın ancak o-uu biçebiliriz. Bir memleket davası olarak yapılacak ilk iş varolmamızı sağlıyacak vasıtayı yani gıdayı b=--keziu hiç olmazsa lâzım olan asgari miktarda temin edebileceği bir seviyeye indirmekt r.
Normal bir beslenme için lâzım olan gıda maddeleri şunlardır :
' Karbon hidratlı maddeler (ya-ni ekmek ve diğer unlu mad-ler, şekerli gıdalar -meyvalar-daki şeker de dahil- patates gioi), proteinli ınıddeier (yani et, süt, yumurta, beynir, yoğurt gibi hayvani proteinli maddelerle kuru sebzelerdeki nebati protein gibi), yağlar (her türlü hayvani ve nebati yağlar), bilhassa vitamin bakımından da sebze ve meyvalar.
Karb»n hidrat ve yağlar vücuda lâzım olan enerjinin en büyük kısmını temin ederler. Proteinler ise enerji temin etmekle beraber daha ziyade vücutta yapı maddesi olarak kullanılır. Vücut her günkü iş için bir taraftan enerji sarfeder, diğer taraftan da eskiyen ve değişen höcreleri
ise yüksek bir hayat seviyesiyle (kâfi gıda, rahatça barınma, giyinme, temizlenme, ısırma, gezip eğlenme ve sağlıkla) temin edilebileceğini öğrenmek için yerli ve yabancı mütehassısların yeni raporlarını beklemeğe lüzum yoktur. Bıı hususta şimdiden tedbir ler alındığım, işçi ücretlerinin yukarda saydığımız ihtiyaçların masraflarını karşılıyaeak derecede hemen yükseltileceğini, yeter sayıda hastahane ve sanatoryo-mun yakında temelleri atılacağını, yarımızdan fazlasını nöbetler içinde yıprandıran, tüketen sıtma ile, hergün aramızdan bir kaçını alıp giden veremle, diğer hasta tıklarla derhal ve ciddî bir şekilde mücadeleye geçildiğini duymalı, görmeli idik Ama, bir kararname ile hallediliveren «döviz rayiçlerini yükseltme» ameliyesi nin kötü neticelerini karşılayıcı bir tedbir olarak alelacele mali yet unsurları üzerinde durulurken, bunu beklemek fazla nikbinlik olurdu.
Fabrikalarımız fazla adam kullanıyorlarmış. Bunun günahı, fabrika ve madenleri ve diğer işletmeleri rasyonel bir şekilde işkte memeleri yönünden, bu işletmelerin akıbetinden sorumlu olanlara, işçinin yukarda kısaca sıraladığımız ihtiyaçlarına göz yumarak kabil olduğu kadar az ücret politikası gütmeleri, sosyal tesî-" sat ve teşkilâtı sonuncu plânda bir iş saymaları ve bunun tabiî neticesi olarak büyük ölçüde işçi değişmelerine ve devamsızlıklara sebep olmaları yönünden de yine ayni sorumlu kimselere aittir İşletmelerin idaresinde 'hiç bir söz(* sahip ohıayan işçiye değil.
Sonra, «maliyet uns- rlan> yal nız işçilikten mi ibarettir? Amortismanlara dokunmak doğru ol-f masa bile, ham madde ve işlet me malzemesi masrafları ile umumi masraflar üzerinde de durmak lâzım değil midir? İdarî ve tek- ' nik organizasyonun vc işletme j şartlarının maliyetler üzerindeki tesirleri küçümsenebilir mi? Bunlardan bahis yoktur, öyle anlaşılıyor ki iç fiyatların yükselme sine, engel olmak üzere alınan kararların bu sonuncusundan da bir netice çıkacağına kimse kani değildir.
Hülâsa, son kararlar millî istihsalin artması değil, millî gelirin türlü sınıf vc zümreler arasında eskisinden farklı msbetler-le bölünmesi neticesini doğuracaktır. Bu bölünmeden her zaman olduğu gibi sermaye çevreleri faydalanacaklar, başta işçi sınıfı gelmek üzere halk kitleleri zarar göreceklerdir.
SENDİKACI
İlk yazı evvelki sayımızda
larda bu yenilenme ve bilhassa çoğalma yani büyüme çok fazladır. Bu sebepten proteinler gıdalardan eksik olması caiz olmayan çok kıymetli gıda deleridir. Sebze ve meyvalar da bir taraftan ihtiv® ettikleri gıda maddeleri ve diğer taraftan da hayat için önemli olan vitaminleri teinin ederler.
Gündelik gıdamız bu gıda maddelerinin ahenkli ve lüzum Iu bir şekilde karışmasından terekküp etmelidir. Böyle bir gıda nasıl tertiplenir ve bıı tertip bu günkü şartlarda kaça mal olur? Misal olarak ana ve baba ile iki çocuktan ibaret bir aileyi ele alalım î
Erkeklere norm ıl olarak kadınlardan biraz daha fazla kalori lâzımdır. Her şahsı lâzım olan miktar bir taraftan vücut ağırlığı ve boya, diğer taraftan da her gün yapılan işin cinsine, bağlıdır. Meslek haricinde yapılan işler (naşs;lâ yol yürümek, alış veriş etmek, ev içinde bazı işler yapmak, mümkün isi- spor yapmak gibi) için de ayrıca kalori lâzımdır. Meselâ -bu ailede babayı orta ağırlıkta iş yapan (kunduracı, dokumacı, fabrika işçisi), 30 yaşında, 70 kilo ağırlığında, 1.70 boyunda bir işçi farzedelim. Bu işçi günde sekiz saat çalışmakta ve işine gitmek için sıbah akşam yarımşar şaat yol yürümektedir. Anneyi de gündüz bir fabrika da hafif işçi (meselâ oturduğu yerde tütünde çalışan) akşam üstü, gece de ev işleri yapan bir kıdın olarak alalım. 27 ya şında, 60 kilo ağırlığında ve 1.50 boyunda olsun. (Bu verdiğimiz rakamlar normal ideal ölçülerdir). Anne de işine gitmek için baba kadar yol yürü sün. Çocukların da 3 ve 6 yaş larmda olduklarını farzedelim Bu ailede babaya günde 3000 kalori, anneye 2700, çoçuklarm ikisine birden de 2500 kalori yanı hepsi için 8200 kalori lâ zimdır.
Eğer babayı ağır işçi (taşçı, madenci, oduncu, doğramacı, ağır fabrika işçisi, toprak işçi si, hammal ilâ..) tarzedersek gündelik kalorisi 5000 olarak hesaplanmalıdır. Ana da orta ağırlıkta bir iş (mıkine ile dikiş, meslek olalak ev işleri, fabrikada orta ağır işler) yapıyorsa 3000 kalori, daha ağır iş (çamaşırcılık, rcnçbe-lîk..) yapıyorsa 4000 kalori lâ-mıdır.
Birinci tip aile bu gündelik kalorisini şu gıdalarla alıbilir:
niler. Çocuk
ı.s’E 1 ekmek * İ4(? jfkrş.
503 " ?rd,n et Jr 9e n
500 yy —. kuru sebze (fasulye., nohut) 50 n
150 » r... 75 n
200 w pirinç (çorba) 28 n
100 » peynir 18 w
500 slt ?o
85 şeker (kahve, çay, süt için) 24
1 adet’ kavun 30 n
385
1 kilo kömür 18 krş.
(soğan, su, tuz vesaire küçük
masraflar içi») 10 w
çay te kahve için 15 n
sigara 20 n
ev kirasının (bu günkü fiyatla
ancak bir oda) günlük tutarı 100 yy
temizlik, ufak giyim eşyası vesı-
ireni» güne isabet eden tutarı 50 n
59*
Çocuklara lüzumlu olan tereyağı, reçel vesaire gibi kıymetli gıda maddelerini ara sıra vermek için bu rakamları bir hayli aşmak lâzımdır. ûynl zamanda bu hesabın içine senelik odun veya kömür gibi ısınma vasıtaları, elbise, çamaşır masrafları, işçinin de hakkı olan haftalık izin gününde yapılacak bir gezinti, sinemi, spor maçları gibi bir eğlence, çocukları mektebe giden ailelerde mektep masrafları, dahil değildir.
Bu hesaba göre ev kirası, asgari zaruri giyim eşyası, gibi ihtiyaçları iııdiremediğimize göre, bu masrafı azaltmak ve gündelik kazanca uydurabilmek için yegâne kırpılan ve asgarinin dc altına indirilen gıda masrafıdır. Kömür temizlik gibi masraflar da bu tehdide Uğrarlar. Gündelik kazançları (kan koca çalışmık sure-tle) 4 lira veya yalnız erkeğin çalışmışı ile 2,5-3 lira ve hattâ 1,5-2 lira olan ailelerde her gün bu en güç hesap meselesini halletmek için «atfedilen gayret de göz önünde» uzaklaştırılınıyacak kadar önemlidir. Bu büyük zorluk karşısında erkek veya kadın iş saat lerinde bile durmadan kafa yorar ve neticede iş kazaları»! arttırırlar. Bu güç işi halletmekte bu gün her işçi ailesi çaresizdir. Mızrak çuvala sığar belki amma bu kabarık yekû» bu küçük bütçeye sığmaz.
Bu günkü ağır şartlar altında geçim zorluklarının bu ağır ve bunaltıcı hesaplarını ancak gıdasız soluk benizli çocuklarile guruldayan mideleri karşısında kuşaklarını sıkmaktan başka çareleri olmıyan ana ve babalar iyi bilirler.
Bir işçinin par makları koptu
■ Sokoni Gaz kumpanyasında su motorunda çalışmakta ola» Ridvan adında bir amele iş esnasında parmaklarını motora kaptırmıştır. Parmakları kopa» işçi baygın bir halde hastaka-neye kaldırılmıştır.
Başak Yakında çıkıyor
Yığın
r
Derginin birinci sayısı çıktı bayilerden arayınız
♦O OOOOOOoOOOOOOOOOOOOOOOOO
ROMAİN ROLLAND
William Shakspeare Çevire »l«r:
Ercüment Kenber - Ziya Oykttl Büyük dâhinin h.yaU v« aıtıatı büyük çapta bir-sanatkâr tarafıadoa «nl atılmaktadır
Arpad Yayınevi - 50 kuruş
♦000000000 000000w»0fr>0400
5 Ekim 1946
Sendika Gazetesi
Amerika’da
Amerikada Deniz sendikalarının dayanması
15 Haziranda patlıyan Deniz İşçileri grevini yatıştırmağa ne hususi vapur kumpanyaları, yine de federal mutavassıtlar muvaffak olamamışlardır. Gerek deniz kumpanyaları idaresi, gerek sendikalar son hazırlıklarını yapmaktadırlar. Eğer müzakereler kesilirse, Truman’ın tav siyesi üzere, Bahriye Vekâleti bir kısım ihtiyat kuvvetini ve grev bozuculair kumpanyaların emrine verecektir. Cumhur Re-is'nin bu hareketi sendikalar tarafından şiddetle tenkit edilmekte, Trumaııda grev bozucuları harekete getirmesinin va-kaınpanyalarinin ameleye karşı yaptıkla* ı iddialarda hiçbir fedakârlık sarfetmemekte, bilâkis amelenin haklarına bir tecavüz olduğu sendikalarca iddia edilmektedir.
Amerikan deniz amelesi bu vaziyet karşısında W. S. T. V dünya sendikaları federesyonu-na müracaat etmiş, Avustralya ve Yenizeland’da dok sendika ları Amerikan deniz işçilerini himaye etmeyi vadetmişicrdir. Amerikan deniz işçileri harp zamanında verilen, harp sonunda kesilen ev kirası bedelleri-kesilmesınden son derççe müteessir olmuşlardır. Bu işçiler için fazla mesai saatleri de kalmadığı için kazançları son derece sarsılmıştır. Şimdiki gelirleri usta işçiler için saatte 22 seutden 35 sente kadar bir artırma, haftada 44 saatlik mesai, günde sekiz saat çalışmaktır. Bu mesai şelli ister denizde, ister limanda müsavi olmalıdır. Grev şimdilik müzakere biticeye kadar tehir edilmiştir. Eğer son dakikada bir anlaşma olmazsa, Amerikan ticaret gemileri tamamile faaliyetin den kalacaklardır
Eğer Mister Truman bu büyük buhranı karşılamağa muvaffak olamazsa, Amerika milyonlarla deniz işçisini büyük bir sefalet* duçar edecek, deniz ticaretini de sekteye uğratacaktır. Deniz işçileri müzakereler muvaffakiyetle neticelenmezse dayatmağa karar işveraa lerdir.
neler oluyor
| Brezilya'da 50.000 işçi kayboldu
Brezilya müessesan meclisinde milletvekillerinden Cop Filho, yukarı Atnazonsn sık ormanlarında "kauçuk meydan muharebesinin* kurbanı olarak 50.000 den fazla Brezilyalı işçinin kaybolduğunu söyleniştir.
Harbin başlangıcında Malezi-ya ve şarkî Hindistan Japonlar tarafından istilâ edildikten sonra yeni ham madde araştırmak üzerer Birleşik Amerikada, ord’ın mümessili* ri
i$e alınmışlardı. Harp biter bitmez Rubber Boord yardımları kesti ve araştırmaları birden bire durdurdu. Lâstik ağaçlarını keşfetmek üzere vahşi ormanlara gönderilen bu binlerce kayıp işçiden sağ kalanlar, sıtma ve yoksulluk yüzünden eriyen vücutlerile zaman zaman görünürler.
kaynaklan bu işçiler Rubber Bo-larafmdan
I
-*
İşçi sınıfının tanınmış düşmanlarından
Samet Ağaoğlu yine gayrete geldi
lan„ gazetesinin 27 Eylül I o£lu -Millet» dergisi sayfaların- j parti tara(lndan Ankaril
“Vatan,, gazetesinin 27 Eylül sayısında Samet Ağaoğlunun “sınıf esası üzerinde meslekî teşkilât» başlıklı bir yazısı çıktı. Bağımsız Sendikalarımızın faşist meslek teşekkülleri haline sokulmasını sağlamak için, sakat türk-çesi ve sakat mantığı ile, bin bir dereden su getiren Ağaoğlu böylece, işçi sınıfının düşmanı olarak yeniden sahneye çıkmış bulunuyor.
Ağaoğlunu, harpten önce ve harp içinde Türkiye’de faşist korporasyon teşkilâtını kurdurmağa nasıl canla başla uğraştığını herkes bilir. 1943 yılında faşist İtalya kayıtsız teslim olduktan ve Italyan faşist partisi yuvarlandıktan sonra bile Ağa-
Grevler yüzünden külçe | sanayiindeki zarar.
Birleşik Amerika Seferberlik ve yeniden kalkınma ofisi 1 temmuz 946 tarihinde ham madde durumunu şu şekilde tebarüz ettirmektedir :
Ocak ve şubat aylarında çelik endüstrisinde vukua gelen grevler ve ayrıca nisan mayıs aylarında kömür işçilerinin grevi yüzünden, istihsal mıntıkaları akamete uğratılmıştır.
Bu sebepten külçe çelik sa-nayi’inde 13 milyon ton bir zarar kaydedilmiştir.
Birleşik Amerikada açlığı önliyecek tedbirler.
Birleşik Hmerikada açlık tehlikelerini önlemek gayetiyle 1945 yılının yaz mevt iminde en azında bir milyon okul geaci, hayati ehemmiyeti olan ekim hasadında çrlışmıştır. Bu arada şehir ve kasaba mıntıkalarında gıda maddeleri yetiştirmek gayesiyle zafer bahçeleri vücuda getirilmiştir.
M. Turuma» milli zafer bah çesi mücadelesinin altıncı yılını açarken şöyle demiştir :
— “Şimdi açlığa karşı olan topyekün savaşı kazanmak hu susunda yardımda bulunmalıyız. Aç bir miluıet zayıf bir demokrasi şakirdi olur. Sürekli ve muvazeneli bir barış sağlamak bakımından yiyecek madddele-ri en önemli silâhlardan birini teşkil etmektedir*.
Birleşik Amerika zafer bahçeleri teşkilrtl, 1946 yılında Nev-ymrkun varoşlarında 20 milyon bahçe vücüda getirmiştir. Za fer bahçeleri milletin iaşe durumunu 10 milyon ton arttıracağı tahmin edilmektedir.
Yunanistanda Sağlık Durumu :
Malarya Yunaniatanda öte-denberi salgın kafindedir. Yunanlıların 0/0 87 si Malarya geçirmiştir. Eskiden 7 milyon nüfusu olan Yunanistanda senede vasati bir milyondan fazla insan Malarya nöbetleri geçirmekte idi. Harpten önce yılda malaryadan ölüm 5000 ni bulmakta idi. 1940 da Yunan hükümeti Rokfeller Enistitüsü-■ün yardıtnile Yunanistanaa 2Ö0 sıhhat kontrol istasyonu tesis etmiş ve esaslı şekilde mücadeleye girişmişti. Faşist istilâsıj bütün bu tesisleri yıktığından | 1942 da sıtnıahUnu sayışı 3 milyona yükselmiş bulunuyor du. UNRRA’ııtn yardımları ile geçen kış D.D.T. kullanılarak sivri sinek müeadelesinr girişildi Geçen baharla ayrıca Unrra’nın iki Malarya mücadele tayyaresi bataklık mıntaka-lara D.D.T. serpti. Bu yıl yaz aylarında Yunanistan tarihinde görülmedik derecede malaryalı adedi azaimışt r.
Yunan standa verem sefaletin artmasına ayak uydurarak an yüksek hudutlarına varmış bulunmaktadır. Halen büyük Britanya ve Amerikaya nazaran 16 misli fazla veremli mevcuttur. 2000 verem yatağından halen ancak 4000 i t ollauılabiiir bir halde çalışmaktadır. Diğerleri tamamen harabe halindedir. Yunanistanda veremle mücadele için yegâne çare verem dis-panserlsri teşkilâtını esaslı şekilde kurmsktır.
işsizlik ve kara borsam» devamı hastalığın korkunç surette yayılmasına yardım etmektedir
Tifo Yunanistanda Endemik ı olorak mevcuttur. Daha çok su ı ipedemileri görülmektedir.
parti tarafından Ankara Millet vekilliğine aday gösterilmiştir. Bunlara bakarak, bir çokları gibi Ağaoğlunun da bir gecede deıııokratlaşıverdiğini sanmıştık. Meğerse içini dışarı vurmak için müsait zemin ve zaman bckli-yormuş.
Ağaoğluna göre iki türlü sen-• dika varmış :
a) Devlet içinde sendika,
b) Devlet dışında ve devlete karşı sendika.
«Devlet içinde sendika devleti yapan temel unsurlardan birisi» imiş. «Devlet ile ferd arasındaki münasebetleri o idare eder, devletin sosyal teşkilâtını meydana getirir, cemiyette nizamın vasıtası olur» muş.
«Devlete karşı sendika ise, meslek mensuplarını ve ıncnfa-atlarını temsil eden ve bu itibarla daimî bir ihtilâf sebebi ve nizamsızlığın vasıtası olan sendika» imiş.
önce Ağaoğlunun «devlete karşı sendika* sı üzerinde duralım. Bu sendika, Ağaoğlunun ifadesiyle, «meslek mensuplarını ve menfaallarını temsil* ettiğine göre, ne itibarla daimî bir ihtilâf sebebi ve nizamsızlığın vasıtası olurmuş ? Sonra, eğer devletle patron ayni şey değilse (ayni şey olmadığını kendileri iddia ederler) siyasî bir teşekkül olmı-yan işçi sendikasının devletle ne alış verişi vardır. Tekrar ediyoruz, sendika siyasî bir teşekkül değildir. Kapitalist demokrat memleketlerde işçi sendikaları, işçileri tek tek patronun boyunduruğuna düşmekten kurtarmak, ücretlerin her fırsatta azaltılmasını, iş saatlerinin uzatılmasını önlemeye, karşılıklı yardımlarla azalarının geçinme, sağlık ve kültür şartlarını düzeltmeye çalışmak maksatlariyle kurulurlar ve bu hudutlar içinde faaliyette bulunurlar. Bunların dışına çıkmağa lüzum da yoktur. Çünkü, herkesin bildiği gibi, kapitalist 1 demokrat memleketlerde işçi sınıfının sendikalardan ayrı siyasî teşekkülleri, partileri de vardır. Her işçi, isterse hem sendikaya, hem de kendi sınıfının partisine aza olabilir. Ekonomik ve yakın menfaatlerim sendika yoluyla müdafaa eder; siyasî mücadelesini de parti yoluyla yürütür. Görülüyor ki “devlete karşı sendika» iddiasının iler tutar yolu yoktur.
Ağaoğlunun “devit t içinde sendika,, sına gelince; yazısında bunu “kooperatif sendika,, diye gösteriyor. Eğer bir tertip hatası değilse, Ağaoğlunun “kooperatif sendika,, dediği şey, faşist memleketlerde emekçi kitlelerin büyük sermaye tarafından rahatça sömürûlmesini sağlamış olan «korporasyonlar» ın ta kendisidir. Zaten Ağaoğlu da vaktiyle bunu açıkça söylemekten çekinmemiştir. «Millet» dergisinin ilkkânun 1942 tarihli sayısında aynen şöyle der:
“Devlet İçinde mesleki Cahit Saffet Irgat I «.»kiiât (korporatif devlet) e vücut verir.„
“Korporatif devlet,, ne demektir ? Bunu da Mussolini’nin ağ-
dan, bugünkülere benzer «tahlilleri» ile dostlarını panikten kurtarmağa çalışmıştır.*
“Bu kısa tahlilimiz Faşist Partisinin düşmesiyle bu partinin ana prensiplerinin iflâs etmiş olduğu fikrinin yanlışlığını çok açık göstermiş oluyoruz.,, (Millet : sayı 17)
Bu yazısından sonra Alman faşizmi de yıkılmış ve Ağaoğlu bir müddet mezhebini dışarı vurmaktan kaçınır görünmüştür. Seçimlere doğru «büyük kahraman» gazetecilere «çekildik izzetü ikbal ile babı hükümetten» diye rek resmî vazifesini bırakıp «Demokrat Parti» ye geçmiş ve bu
Kömür havzasında vasıflı işçi meselesi
Zonguldak kömür havzasında vasıflı işçi yetiştirmek meselesi işçilerle yakından alâkadar olan muhitlerde, günün münakaşa mevzuunu teşkil etmektedir
Havzadaki uzun ikâmetimde, bir madenci gözü ile işçi mes’e-leşini yakından tetkik etmek fırsatını buldum.
Amerikaya ışmarlanan . ve yakında gelmesi ümit edilen^ istihsal malzemesini kullanacak işçi bulunamaması endişesi Maden mühendislerinde yer etmiştir. Herkezin kafasında büyük bir istifam çengel gibi kıvrılmaktadır :
3 > - «Evet işçiyi yetiştirmek lâ-
zım. Fakat nasıl?»
Tecrübelerime vc etütlerime dayanarak elde ettiğim netice ler, işçiyi yetiştirme davasına fa idcii olab.lirse kendimi bahtiyar addedeceğim.
1 — Havzanın muhtelif ocaklarında çabşaıı işçiler a. asından yîizde on kadarım seçerek 4-5 ay sürecek bir kurs devresi için müstahsil olmaktan çıkarmak ve bu müddet zarfında :
Usulleri :
a — Emniyet b — Damar yatımlarına göre muhtshi çalışma
c — Yer altı tahkimatı
Gibi bilgiler öğretilmelidir. Dersler daha ziyade misallerle gösterilmeli ve bu gün maden mektebinde olduğu gibi lüzumsuz lefenuattan mümkün olduğu kadar kaçınılmalıdır. Bıı arada dikkat edılec. k en mühim noktanın, dersin işçinin anhyabilece-ği bir ş-kilde verilmesi olduğu unutulmamalıdır.
2 — .4-5 aylık kursu bitirmiş olan işçiler 2-3 ay bir tatbikat ocağında çalıştırılmalıdır. Bu o cak, istihsal üzerinde büyük bir faidesi olmıyaıı ikinci derecede bir ocakta yapılacak küçük bir tadilât ve ilâve ile hazı>(anabilir. Üzülmez istihsal bölgesinde bulunan Baştaıla ocağı ve Kozlu ile Kandilli arasında bulunan Kireçlik ocağı bu işe tahsis edilebilir.
İş.iler burada, kursta nazarî olarak gördükleri her ş?yi tatbik etmek imkânını bulabilmeli dider En yeni maden işletme nıctodları en yeni vasıtalarla tatbik ed.lcl.il.iu Kdır.
I
İşçilerin buradaki çalışmaları sırasında çıkaracakları kömür kurs için sarfedilen paranın bir-kısmını karşıhyacağmdan işletme büyük masraflara girmiyecektir.
Kurstan muvaffakiyet göstererek ayrılan işçilere diğer işçilere nazaran biraz daha fazla gündelik verilmeli. Bu suretle diğer işçiler de teşvik edilmelidir.
3 — Kömür havzası işçileri teşkilâtlanmak yolunu tutmuşlardır. Bu maksatla kurulan Maden Kömür Havzası işçileri Sendikası, vasıflı işçi yetiştirmek mes’e-lesini proğramına koymak suretiyle ele almış bulunmaktadır.
İşletme patroı\)uk*işçiiik münakaşalarından vazgeçip Sendikanın bu yoldaki faaliyetine engel olmamalı, hattâ desteklemelidir. Kurslar dışında işçiye verilecek uyandırıcı konferansların büyük faydası olacaktır.
(Devamı S. 4 Sâ. 4 de)
Eli ezilen işçi
Beşiktaş Çöp iskelesinde bulunan ipek fabrikasında 28 Eylül cumartesi günü Süreyya isminde bir işçi pervane kapağının tozunu silerken sağ elini makineye kaptırmış; bu sebepten dolayi eli ezilmiştir, flk tedavisi ustası tarafından yapılan Süreyya bilâhare | hastahaneye kaldırılmıştır.
İstanbul Ayakkabı İşçileri Sendikası olağanüstü top* lantısmı yapıyor.
Haber aldığımıza göre Istan* bul Ayakkabı işçileri Sendikası 7/ Ekim /1946 pazartesi günü sa at 10 da Çembcrhtaş Şen bahçede olağanüstü toplantısını yaparak daimî id «re heyetini seçecektir. Hemen hemen hazırlıklarını bitirmiş bulunan muvakkat idare heyeti bu toplantıya işçi aıkadaşlarının geniş alâkasını sağlamaktadırlar. Kendilerine başarılar dileriz.
Rüzgârlarım
zindan dinleyelim :
Konuşuyor
I . ... - — - - -
Ağaoğlunun «devlet içinde sendika» siyle varmak istediği gaye işte budur.
Sendikacı
İstilâ görmüş şehirlere ve ikinci dünya harbinin sefaletlerine dair ol*n bu şiir kitabını tavsiye ederiz.
Sayfa : 4
Sendika Gazetesi
5 Ekim 1946
İstanbul İnşaat İşçileri Sendikası
(ANA NİZAMNAMESİ)
1 — İstanbul Vilâyeti sınırlan içinde İnşaat İşçileri Sendikası adı altında gayri siyasi bir cemiyet kurulmuştur.
2 — Sendikanın adı bu nizamnamede kısaltılmış olarak (İ. I. I. S.» remzi ile gösterilmiştir.
3 — Maksat ve Gayeler :
a ) İstanbulda mevcut İnşaat İşçileri işverenler ve lıûkûmet makamları nezdinde temsil etmek işçilerin hak ve menfaatlannı korumak ve icabında mücadele etmek.
b ) İşçilerin içtimai ve kültürel sahalarda inkişaflarını saklamak için beden terbiyesi, san’at ve ihtisas kursları, okuma odaları açmak, konferanslar tertib etmek, icabında işsiz kalan Sendika aza-larına iş’ temin etmek çarelerini aramak ve ilâh...
c ) Sendika azanın sıhhi durumlariyle alâkadar olmak ve bunun temini için parasız muayene ve tedavi çarelerini temin etmek, kaza ve işsizlik neticesi sefalete düşen arkadaşlara idare hey eti karariyle maddi yardımlarda bulunmak.
. 4 — Giriş ve Çıkış :
İnşaat işlerinde çalışan bütün işçiler ile inşaatta istihdam edilen müstahdemler din ve milliyet farkı gözetilmeksizin Sendikaya aza olabilirler. Sendika menfaatine aykırı harekette bulunanlar ve işçi sınıfının umumî menfaatlerini baltalıyanlar idare hey’eti karariyle Sendikadan çıkarılırlar.
- Teşkilât
İ. I. S. nın merkez idare heyetini 11 kişilik daimi bir idare meclisi azalan teşkil eder. İdare meclisine seçilen azalar ilk içtimada kendi aralarından birini Sendika mes’ul kâtipliğine, bir diğerini hesap ve vezne kâtipliğine ve bir üçüncüsünü de teşkilât kâtipliğine seçerler. Bu suretle teşekkül edecek üç kişilik daimi içra komisyonu Sendikanın bütün işlerini tedvir ederler Ve idare mecli sine karşı mesuldürler.
6 — İdare meclisi lüzum gördüğü takdirde, daimi icra komisyonuna yardımcı olarak mümessiller ihdas eder. Mümessiller daimi surette Sendika mcs'ul kâtibi ile temas eder ve ona karşı mesuldürler.
7 — Sendikanın bilumum muhaberatından mesul kâtip mes’ul-dür.
8 — İdare meclisi azalan her on beş günde bir defa olmak üzere mes’ul kâtibin başkanlığında içtima eder ve daimi icra komisyonunun vereceği faaliyet raporunu tetkik eder.
9 — Sendikanın idaresi bu ana nizamname ile, idare meclisinin vereceği kararlara göredir. Daimi icra komisyonu bunun haricinde hareket edemez.
10 — Sendikaya kayıtlı aza her altı ayda bir umumi içtimai akteder. Bu içtimada işçi sınıfını ilgilendiren umumî meseleler görüşülür. Münâkaşa edilir ve idare meclisine lüzumlu direktifler verilir.
11 — Sendika azası her sene muntazaman kongre akteder. ve bu kongrede idare meclisinin vereceği raporu ve hesabatı tetkik ederek idare meclisinin faaliyetinden dolayı ibra eder veya alınması icab eden tedbirleri karar altına alır. Sendikaya kayıtlı azanın umumi içtimaa kongreye daveti ve bu içtimalarda alınacak kararların azaya bildirimi, ya bir beyanname veyahut gazetelerle neşredilmek suretile yapılacaktır.
12 — Senelik kongrelerde Sendikada mevcut azanın ekseriyetiyle idare meclisi azalan yeniden seçilir. Bundan başka kongre 5 kişilik bir kontrol komisyönu s^çer. Ana nizamnamenin tadili de ancak kongrelerde ekseriyetin vereceği kararla yapılabilir.
13 — Kontrol komisyonu reisini kendi arasından seçer ve her ay muntazaman toplanarak Sendikanın hesabını tetkik eder ve azanın nizamnameye aykırı hareketi karşısında disiplin cezalan veya sendikadan çıkarılma kararı verir. Kontrol komisyonunun vereceği kararlara ancak kongrede itiraz olunabilir. Kongre kararları katidir.
Muvakkat hüküm : İlk kongre toplanıncaya kadar 1.1. S. kurucular heyeti tarafından bu ana nizamnameye göre idare olunur. Bu heyet ilk kongreyi Sendikanın resmen teşekkülünden cn çok üç ay sonra toplantıya çağırmaya mecburdur.
14 — Gelir kaynakları î
Sendikanın gelir kaynakları : Girişte bir defaya mahsus olmak üzere her azadan bir lira yazılma ücreti ve her ay azanın vereceği asgari elli kuruş aidatları ve bundan başka ihtiyari teberru-lçr. Sendika faydasına verilecek müsamere, temsil V.s. nin bıraktığı kararlar ve benzerleri.
15 — İstanbulda bir İşçi Sendikaları Birliği veya bu maksatları güden bir teşekkül vücût bulur bulmaz inşaat İşçileri Sendikası umumi bir içtima aktederek alınacak kararlar üzerine bu birliğe iltihak edecektir.
16 — Sendika faaliyetini tatil zorunda kaldığı takdirde tasarrufundaki malları İstanbulda nuyçut İşçi Sendikaları Birliğine mevcut değilse -İstanbulda mevcut azası en çok üç işçi Sendikasına devreder.
17 — Sendika merkezi şimdilik Galata da Kürkçü kapı Yelkenciler caddesi 165 numaralı mahaldir.
18 — Kurucalar :
Kemal Balyoz minare inşaatçısı, Kemal Baran demirci, Emin Şaşmaz marangoz, Haşan Çalma» demirci, Mustafa Ayyıldız demirci, Abdülkadir Baaa Y. Mühendis, Dimitro Papayanijnşaatçı, Necdet Gücüyener inşaatçı, Kadri Şimşek demirci, Nusret Külahçı inşaatçı, Ligor Çatı inşaatçı.
Daf makaleden Devam
manzarası gösteren dünya sendikalar federasyonu da bu adla anılmaktadır.
İstanbul Üniversitesi İkti sat FakUItesi talebelerin den M. O. Sağmana
Türk Emekçisinin davası yolunda çalışan gazetemize karşı gösterdiğiniz sempatiye teşekkür ederiz. Yerimiz çök kıt olduğundan mektubunuzu neşretmeğe maalesef imkân hasıl olamadı.
Sendika tâbirini aforoz edenlere
Türk işçisi oyuncak olamaz...
inci sayfada) birleşmesiyle iş edilecek, günde-
Bu kadar şerefli bir tarihi olan ve emekçi yığınları arasında bu kadar büyük bir itibari olan ve sevilen bir adı tür-kiye emekçilerinin benimseme meşine imkan tasavvur olunabilir mi? biz buna emekçi vatandaşlarımızın bir ağızdan “hayır,, dediklerini işitir gibi oluyoruz.
Bu sütunlarda ve teşkilâtlarımız vasıtasile aralıksız memleketimizde süratle kök'salan sendikacılığı ve ayrı ayrı sendikaları her türlü tecavüze karşı korumaya çalışacağımıza ve yaşatmiya muvaffak olacağımıza inanıyoruz. {
Bu demekmidir ki her türlü şartlar altında ve teşebbüslerimizi uzun müddet geciktirmek pahasına sendika adına saplanıp kalmamız lâzımdır.
6i
Hayır, böyle bir taassuba da hacet yoktur. Gerek kütlelerin ve ’gerokse idare makinesini» anlayışıslığı karşısında, başka’î türlü yapmağa imkân görülmediği taktirde, geçici olarak birlik kulüp cemiyet adlarını almakta kabildir, esasen sendikalar birliği bile üç dört ay evvel nizamnamesini kaleme alırken bu gibi halleri göz önünde bulundurmuş ve işçi sendikalar bir lçğine, adı ne olurs aolsun, emkçilerin hak ve menfaatlerini korumayı üzerlerine almış ye sınıf mücadelesi esasını kabul etmiş bütün emekçi teşekküllerinin âza olabileceği kayıt etmiştir.
(Bitarafı 1
Sendikaların santiarı tanzim likler yükseltilecek, kulüpler, mek
tepler, hastahaneler, tiyatrolar açılacak, hasıiı işçi sınıfının insanca yaşama haklan elde edi-linciye kadar, sesimizi duyurmı-ya el birliğiyle çalışacağız.
İşçi Arkadaşlar !
Bunlar kuru vaitlerle dolu rer palavra değildir l
Sendika nizamnamelerindeki, bu hayatî maddeleri tahakkuk ettirmek istiyorsan, kat’î surette Sendikana girip, onu kuvvetlendirmen icap eder. Bu gün için her şuurlu işçinin yapması lâzım gelen vazifelerden, en önde geleni dc budtır.
Sendikalarımız nc kadar kuvvetli olursa, isteklerimiz o nis-bette kolaylıkla tahakkuk etmiş olacaktır.
Bu arada, karşımıza çıkan bütün engelleri yıkacak, büyük bir kuvvete sahip olduğumuza inanalım.
Bu kuvvet nedir ?
Bu kuvvet işçinin sınıf şuurudur I
Herbirimizin kitleden aldığımız, sınıf şuuru, karşımıza çıkacak bütün mamaları, en kısa bir zamanda yıkmıya, pjrçalamıya kâfi gelecektir.
Burjuva sınıfı ile, işçi sınıfı arasında, gizli veya açık çatış maların tezahürü olan dedikodulara, hiç bir suretle kulak asmı-yalım !..
İkilik, davasiyle işçi sınıfını parçalamak gayesini güdenlerin palavralarına da karnımız tok olduğu malûm. Yalnız sınıf ve memleket hainlerini daha iyi ta-
istcnemiyecı gini ar-lâzım.
aç gövdı kıimızi bizi kanlarımız ve birlikte ölüme işçi sınıfının
nımış olalım. Prensip madrabaz (arının tuzaklarına düşmemek içi» bize bukadarı kâfidir !
Bugüne kadar gazetemizde çıkan ve çıkmakta olan yazılarımızdan, bir Sendikanın ne demek olduğunu ve ilerde Sendika teşkilâtlarının bir memleket içiş-’ dc neler yapmak kudretinde olduğunu gördünüz Bu vesileyle yine tekrar ediyoruz.
Sendika teşkilâtları o’mıyan memleketlerde, işçi daima Italc kını aramak imkânlarından mahrum b i r vat ındaştır. Teşkilâtsız bir memlekette, fek başına hak tık bilmemiz
İhtiyaç, çiğniyerek,
çocuklarımızla mahkûm ederken, bağrından kopan Sendikalarına el an daha binbir şüphe ile mi bakmak lâzım ?
İşçi sınıfı, açlıktan, sefaletten, binbir çeşit hastalıklardan günden güne mahv'duık'-n, öz varlık! irimizin yapıcı kuvvetini inkâr etmek, memleket namı hesabına ihanet değil midir . Sendikalarımızdan başka kimlerden medet umalım ?
Arkadaşl
Medenî bir insanın sahip olduğu haklara ulaşmak istiyorsan, Sendikana vakit kaybetmede* gir. Sendikanı kuvvetlendir ki,, hayatî kıymeti haiz olan isteklerim kolaylıkla elde edebileşin. Türkiye işçi sınıfının, bu memleketin temel taşı olduğuna arlık inan!..
Davamız yolunda girişeceğin mücadele günü gelmiştir !..
Kem&l SÖNMEZLE*
SENDİKACI
İşçi ücretlerine zam istiyoruz
Öaftarajı birinci Safu jest e
Biz bu satırlarla amme vicdanına hitap ediyoruz ve acele çıkarılacak bir kanunla hükümetin iş piyasasına müdahale ederek işçi ücretlerine en az yüzde yüz zam yapılmasının teminini istiyoruz.
Dava hem bir kısım vatandaşların haklarının verilmesi, hem de ine tin müstakbel iş gücünü tehlikeye sokan bu günkü duruma bir son verilerek iş gücünün korunması davasıdır Hükümet böyle bir davaya yabancı kalmamalıdır.
ımleke-
(,İÎfincii Sahifeden devam)
4 — işçinin daha faal olabilmesi ve iyi randıman verebilmesi için iş yerlerinin İslah edilmesi faydadan hali kalnııyacaktir. Yer altında sık sık rast gelinen “Co, Coj, ve CH,gazları ile mücadele usulleri modernleştirilmeli ve işçi, işi- tmenin sıhhati ile alâkadar olduğunu bilmelidir.
5 — Vas’flı işçi, çok .çalışan
işçidir. Tembel bir işçinin nazarî bilgisi ne oluısa olsun, vasıflı işçi telâkki edilmesine
yoktur. İşçiyi daha fazla çalışmağa teşvik için, bu günkünden daha âdilâne tatbik edilen bir primli çalışma usulü tatbik edilmelidir- •
imkân
Vasıflı işçi meselesi
işçisinin Alman-kilonun
Amerikada kömür verdiği randıman; 2000, ya ve Ingilterede 1000 üstündedir. Dünyanın diğer mem
leketlerinde elde edilen rakamlar da tunhra yaklaşmaktadır. Kömür havzasında, 500 kiloluk randımanın kabahatini işçinin üzerine atmağa kimsenin hakkı yoktur. İşçidensadece daha fazla randıman istenilmemek, önce -o-na gereken imkânlar verilmelidir.
imkân temin edildiği gün Türkiye bu gün istihsal etliği 3.500.000 tonla değil, belki, 10 000.000 la iftihar edecektir.
*
SENDİKA
Armağan KERİMOL
Sendikaya Abone Olunuz -
: Yıllığı — 500, 6 aylığı — 250, 3 aylığı—125 kuruştur.
SENDİKAYA ABONE OLUNUZ
♦♦♦♦♦♦ W ♦♦♦«♦♦♦♦♦♦❖♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦•♦♦« *♦♦*♦« >4 44 ♦♦
Sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden: Adil Yağcı Tertip ve Baskı F - K Basımevi
İşçi Arkadaşlar :
Yakında çıkacak günlük siyasî
gazetemizi bekleyiniz*.
----------- --------——- J
Ekonomik ve Sosyal Alanda Kol ve Kafa İşçisinin Davalarını Güder
Sene : 1 Sayı 6 ŞİMDİLİK CUMARTESİ GÖNLERİ ÇIKAR Fiyatı 10 Kuruştur. - 5 Ekim 1946
Sendika Tabirini Aforoz Edenlere..
İşçi ücretlerine de yüzde yüz zam yapılmasını istiyoruz
--♦♦♦♦ ---------------
ET inekçilerimiz, yıllardatı-“•beri mevcııt, kendilerine •a yakın ve doğrudan doğruya idare ettikleri bir teşkilât sisteminin adı imiş gibi “Sendika,, tâbirini, üç aylık kısa bir müddet zarfında, adam akıllı benimsediler. teşekkül etmiş bulunan sendikalara akın - arkası gelmek şöyle dursun • günden güne artıyor. Her geçen hafta yeni yeni işçi sendikalarının ku-nılmasına şahit oluyoruz.
Buna muvazi olarak, demokrasi düşmanlarının, sendikaları gözden düşürmek veya yıldırma gayretleri de artıyor. Bu gayretler çeşitli iftiralar ve tahrikler şeklinde emekçilerin gSzüne çarpıyor, bazan gizli kapaklı yollardan, bazan açıkta* açığa yığınlar arasında, aen-dİkaeılık hakkında, olmıyacak masallar yapılıyor.
Bunların üzerinde en çok du-rulanı sendika adının hususi bir mana ifade ettiği ve amele hareketini muayyen bir siyaseti» faydasına kullanmak demek olduğu iddiasıdır. Açıkça de* 1 ■sek istcniyorki sendikalar emekçiler sınıfının öz menfaatlerini koruyan tesanüt ve yardımlaşma cemiyetleri değildir. Sadece bir takım ihtilâlcilerin, emekçileri kurulmuş idarelere karşı baş kaldırmaya alıştırarak hususî maksatlarına âlet etmeği tasarladıkları siyasî savaş teşekkülleridir.
Bunun ne kadar asılsız, hiç yoktan uydurulmuş bir isnat olduğunu anlamak için, bugüne kadar kurulmuş olan sendika farın nizamnamelerini gözden geçirmek ve kurucularının ve idarecilerinin kimler olduğunu araştırmak yeter.Bu zahmete katlanacak, irtica ve faşizm bataklığına düşmemiş her müstakil düşünüştü, namuslu vatandaş, incelemeleri sonunda görecektir ki, sendikalar emekçilerin hakiki sınıf teşkilâtlarıdır ve onlar hakkında ortalıkta dola-faşan bütün dedikodular, emekçilerin dağınık bir sürü halinde kalmasında hayatî menfaatleri olan istismarcıların ve burjuva partilerinin ajanları tarafından yapılmaktadir.Bu çevrelerde takip edilen gaye de, demokrasi icaplarına boyun eğer gibi gö-rüuerekten, san sendikalar mahiyetinde, ismi var cismi yok bir takım sözde işçi cemiyetleri ileri sürmek suretile, henüz sınıf şuuruna erişmemiş bazı emekçi tabakalarını avutmak; ve ne yaptığım bilir, şu-arlu emekçi mücahitlerinin üç-«rtlc çalışan yığınlar faydasına
yürütecekleri matâlip hareket lerini neticesiz birakmak için bu teşekküller adına manevre-ler çevirmektir
Hakikatte, uzaktan yakından patronlar sınıfı ve burjuvazi ile bağlılığı olan, her amele cemiyeti iyi genç emekçilerin menfaatlerine hıyanet etmesi mukadder, sınıfimıze yabancı ve zararlı bir teşekküldür, işçiler bunlara derhal “bizden değil!» damgasını vurmalı, içle rine girmekten sakınmalı ve yapacakları pa'vlalara ve İslâhat tekliflerine şüpheli bir nazarla bakmalıdırlar. Bu kaynaklardan gelme her türlü teşebbüse, kendi sendikalarının alacağı karara göre ya seyirci kalmaları veya karşı koymaları gerektir.
Biz şu sebeplerden sedikacı-lığı değil, sendika tâbirini de bütün kuvvetimizle kurmaya azmetmişizdir:
1) Emekçilerin her gün! »k menfaatleri kısa iş günü ve dolgun gündelikler için bütün dünyada bir buçuk aşıra yakın bir zamandanberi, bazan çok çetin çarpışmalara dayanan inatçı mücadeleleri sevk ve idare eden ve çok defa başarı ile neticelendiren teşekküller her yerde bu nam ile anılmaktadır.
2) Bu adı taşıyan amele cemiyetleri bir çok memleketlerde uzun yıllar boyunca patronlar ve onlara yadım eden hükümet cihazlarının baskı ve yıldırmalarına ve provokasyonlarına uğramış ve sonunda heman tekmil kapitalist hükûnıetlarini mevcudiyetlerini ve adlarını ta ntmaya mecbur edebilmişlerdir. Bugün hattâ emekçileri aldatmak ve avlamak için mürteci-ler tarafından kurulan geri işçi birlikleri bile bu adı taşı zorunda kalmışlardır.
3) Sendikacılık ve sendika konfederasyonları o derecelerde kudretli ne olduğu ve ne yaptığı bilinen bir hareket ve bir işçi topluluğu haline gelmiştir ki, hattâ başka adla tanınan ve muhtelif içtimai ve kültür gayeler takip eden çok muhtelif hedefli ve bünyeli emekçi teşekkülleri bile sendika federas. yonlarına veya konfederasyonlarına girmek ve onların muazzam kudretinden faydalanmak ihtiyacını duymaktadırlar.
4) Dünyanın beş kıtasında yayılmış ve bütün memleketlerdeki emekçi teşekküllerini sinesinde topllyan, dünya birleşik milletler teşkilâtından daha kudretli bir cihan teşekkülü
(Sana S. 4 Sû. 4 de)
Dar ve Sabit gelirli olanlar yalnız memurlar değil, onun üç beş misli bir yekûna varan emekçi kütleleridir*
■-------------••••------------fl
büyük işçi kütleleri hakkında bir şt y düşünmek lüzumunun hissedilmemesi, bu tedbiri tek taraflı bırakmakta ve işçiye karşı büyük bir haksızlığın ifadesi haline gelmektedir.
Harp yıllan esnasında gelen hükümetlerin beceriksizce siyasetleri nçticesinde doğan geçim zorluklarının en ağır payını, hiç şüphesiz emekçi yığınları yüklenmiştir. Düşük gündelikler ve tahammülü aşan fazla mesai, fiyatların en az beş misli yükselmesi karşısında ne hükümet, nede sair herhangi bir teşekkül işçiye en ufak bir alâka göstermek lüzumunu duymamışlardır. Bazı fabrikalarda verilen öğle
947 yılı bütçesinin meclise verildiği hakkmdaki haberi müteakip Maliye vekili etraflı beyanatta bulnarak bütçenin esaslarını izah etti. Yeni bütçenin esasları üç nokta etrafında toplanı-y(.'.
a) bütçe bir milyarı aşmıştır.
b) Bütçede 114 milyon lira kadar bir açık vardır. Ve bu açık bermutad dahili istikraz yoliy-le kapatılmağa çalışılacaktır? c) memur maaşların? yüzde yüze kadar varan nisbetler dahilinde zamlar yapılacaktır.
Biz bunlardan yalnız üçüncü nokta üzerinde duracağız.
Memur maaşlarda bu derece büyük zamiar yapılmış oımaaını İlk nazarda beğenmiyecek kimse yoktur. Fakat bunun yalnız devlet memurlarına inhisar ettirilip, onun üç beş misli yekûna varan
İzmir liman amele* si zam talebinde bulundular
İzmirden bildiriliyor:
Bu radaki 11 mart işçisi ücretlerinin arttırılması jçiu liman i da resine müracaatta bulunmuşlardır. işçiler, müracaatlarında bu isteklerinin yerine getirilmemesi halinde işlerini terk edeceklerini de idareye bildirmişlerdir
İşçi yövmiyclerin beş ve yedi liraya çıkarılmasını istemektedir’
En Doğrusu
ZARURÎ BİR CEVAP
Türkyolu gazetesine:
Gazetemizde işçi şikâyeti olarak yapılan hâdiseler, anlattığınız şekilde geçmiş değildir. Biz işçinin derdi ile meşgulüz siz sadece fabrika idaresinin müdafaasını yapıyorsunuz. Fakat bunu yaparken daha nezih olmanız gerekirdi, bize karşı yukarıdan aşağı iğrenç iftiralarla dolu olan ve hiçbir nezaket hududu tanimıyan yazınıza, aynı şekilde cevap vermek bizim için mümkün değildir, siz, efendilerinize şirin görünmek için istediğiniz gibi kalem yürütebilirsiniz. Fakat bizim neşriyatımız temsil ettiğimiz işçi sınıfının, sınıf haysiyet ve terbi-yesile sınırlıdır size ilk ve son cevabımız bundan ibarettir.
İşçi
yemeğinin de doğru dürüst bir yardım teşkil etmediğini ilâveye lüzum yoktur.
Dar ve Sabit gelirlilerin vaziyetleri mevzuu bahis olduğu zamanda bile, geniş emekçi kütleleri, mahkûm bırakıldıkları derin sükûnet içersinde daima unutulmuşlardır. Bu defa da aynı, şeyin tekerrür ettiğini derin bir esefle müşahede etmekteyiz.
Memurlara bilmem kaçıncı defa olarak yüzde yüz zamlar yapılırken işçiyi yine düşünen, onların da gündeliklerine zam yapılması lüzumunu ileri süren bir makam çıkmıyor.
(Devamı S. 4 Sn. 3 de)
Türk İşçisi Oyuncak Olamaz...
----------
M M M
M
Sendika teşkilâtları olmıyan m memleketlerde, işçi, daima hakkını aramak imkânlarından mahrum bir vatandaştır I..
İM
İZİ -----------♦♦ ♦♦---------
gu güne kadar kurulmuş olan Sendikalarımızın, ana nizamnamelerini tetkik edecek olursak, işçi yığınları hesabına olduğu kadar, memleket namı hesabına da bir çok hıyırlı işler müjdeliyen maddeler görürüz.
Hiç şüphe* yokki, bugün henüz kâğıt üzerinde olan bu satırlar, ergeç hayata geçirilecek; Türkiye işçi sınıfı da, o nisbette refaha kavuşmuş olacaktır.
• (Devamı S. 4 de)
a
M M
Sayfa : 2
Sendika Gazetesi
5 Ekim 1946
Hükümetin Son İktisadî Kararları Karşısında türk İşçisinin Vaziyeti -----------38Sİ - —
Hayat Pahalılığı ve Geçim Zorluğu
----------»«w—--------
II — Bunlardan en çok bel bağhnanı “ithalâta geniş serbestlik vermek,, tir. Yani 1942 yılı ortalarında korkunç tecrübesi yapılan o -rekabet* mucizesinden medet umuluyor. Diyorlar ki: “Rekabetin fiyatlar üzerindeki tesirinin büyük olacağı sanılabilir. Çünkü gümrüklerimize geldiği zaman 187 milvon lira kıymeti olan ithalat malları, müstehlikin eline 600 milyon liraya intikal etmekte idi Gümrük resimlerini de içine alan (bu da halk tarafından ödenm'ştir) bu 400 küsur milyon liralık farkın 300 milyon J rasmı tüccarın kârı teşkil eder ki, bol ithalât işte bu çok büyük kâr nisbetini eritecektir,, Ankara-Akşam Haberleri). Bir basiret bağlanması neticesinde olacak, durumumuzu bu kadar veciz bir dille anlatan
bu cümleleri ayhca tefsire ihtL işletme ile, •$ kesafetinin
aka-altın
yaç yoksa da, yukarıda altını çizdiğimiz “etmekte id!„nin bundan hemen bir kaç hafta önceki devreye ait olduğunu hatırlı-yalım Yukarda sözü edilen “tire car,, yerini peygamberlere terk etmiş değildir. Bu kararlardan önce bazı “sıkıc»„ formalitelere baş vurmak zorunda kalmasına rağmen, 187 milyon lira ile 300 küsur milyon lira vurabilecek derecede serbest bırakılmış olan •aynı tüccardır. -Şimdi ise, artık «harice verilecek siparişlerin piyasamızın hakiki ihtiyaçlarına göre ayarlanması iş:, normal zamanlarda olduğu gibi doğrudan doğruya ithalâtçılarımızın (yani yine aynı tüccarların) görüş ve sezişlerine» bırakılıyor (Ticaret Bakanlığının tebliği). Vc böylece, yukariki kararlardan faydalanacaklardan birinin de ithalâtçı tüccar zümresi olduğu bir kere daha belirmiş oluyor.
III — Bir diğer tedbir de ser-
best piyasa fiyatından ucuza altın satmaktır. Kâğıt para değerinin düşmsdiği hissini vererek iç fiyatların fırlamışına engel olmak özere alındığı anlaşılan bu psikolojik tedbirin spekülatörler ve kaçakçılar tarafından ne dereceye kadar tersyüz edileceğini şimdiden kestirmeğe imkân yoktur. Yalnız, satılan altınlara karşılık Ziraat Bankası kasalarına giren kâğıt paraların bir başka kapıdan piyasaya dökülmiyeceği hakkında teminat verilmediği ve profesör Neumark’ın bir mı leşinde işaret ettiği gibi -L......
almakta kullanılacak kâğıt paralardan büyük bir kısrn]nlp kıy met dt-posu fonksionunu gören* yani çekmelerde saklanan paralar olduğu göz önüne getirilirse, bu tedbird n bazılarının beklediği deflasyon (kağıt para değerinin yükselmesi ve fiatların düşmesi) netiç' .sinin doğmayacağı kestirilebilir.
IV — Nihayet son tedbire, “maliyet unsurlarında indirmeler sağlamak suretiyle sanayii mamulleriyle orman Mahsulleri f-yatlırındı ve eş>a nakliyat tarifelerinde mümkün görülen in dirimler, yapmak,, ka’anna geldik. Ekonomi Balam bu mevzu da şöyle konuşuyor :
“Maliyet unsurlarına gelince ■ Bugün fabrikalarıma fazla adam kullanmaktadırlar Bunların büyük bir kısmı kapasite ile ve rasyonel bir ş- k İde çalışmakta-d rlar Gerçi ileri teknik şa’tlara uygun bir işi t m-, başarılması kolay olmayan ve zaman isteyen Inr iştir. Bununla beraber harp sonunun vereceği imkânlardan faydalanmak suretiyle tedbirler almak üzereyiz. Bunun için ileri memleketlerin ölçülerini esas alarak her fabrikanın kaç kişi ile n«sıl, hangi teknik şa tlar altında çalışması lâzım geleceğini vc bu amaca «armak için alınması lâzım gelen tedbir
leri, yerli ve yabancı mütehassıslardan faydalanmak suretiyle programlıyacağız ve fabrika idaresinin haşarısını bu programı tahakkuk ettirmesiyle ölçeceğiz,,.
İnsan bu satırları okurken, ya fabrikalarımızın hemen bu gün kurulduğuna, yakutta bunların bir başka rejimden devralmdığı-na hükmedeğeği geliyor. Demek her şey bundan soma yapılacak? Fakat biz bu söylenenlerden bazılarının şimdiye kadar hiç te yapılmamış olduğuna kâni değiliz Hele yerli ve yabancı mütehassıslardan cfaydalanma* işinin. Masa gözleri, kitap rafları araştırılırsa yerli ve yabancı mütehassıslar ta’atından yazılmış yüzlerce, yüzlerce rapora rastlanacaktır.
İş veriminin ileri teknik ve ras-
zorunda mevcut yaşama lüzumlu
Günlük kol ve kafa emeğinin karşılığı ile geçinmek olan işçi kitlelerinin hayat pahalılığı içinde ve çalışmaları için
olan kaloriyi ve dolayısile gıda maddelerini ne dereceye kadar temin ettikleri ve bu şartlarda dar bütçelerini fiyatlara uydurmak için hanği fedakârlıklara katlandıkları gelecek nesiller hesabına sorulacak en mühim sualdir.
Harp seneleri içinde her türlü zarurî ihtiyaç maddelerinin fiyatları eski kıymetlerine nazaran ortalama beş misli yükselmiştir. Fakat gerek kol ve gerekse kafa işçisinin gündelik veya aylık kazancı ise hiçbir zaman iki mislini bile bulmamıştır. Zaten harpten evvel dc şöyle böyle güeü gününe zorlukla geçinen geniş halk kitleleri bu heyula gibi .kabaran fiyatlar karşısında yegâne çare olarak kemerlerini sıkmaktan başka bir şey yapmamıştır.
Bu günkü yarı açlık veya eksik gıda aiır.a meselesi bizi olduğu kadar hattâ daha fazla yarinki gelecek nesli ilgilendi ren, memleketin istikbali ve nüfuz siyaseti bakımından üze-rinda ısrarla durulacak en ö-nemli bir meseledir. Bugünkü çelimsiz ve hastalıklı nesil, yarının beklediğimiz ve tahayyül ettiğimiz gürbüz ve kuvvetli neslini meydana getiremez. Bu gün ııe ekersek yarın ancak o-uu biçebiliriz. Bir memleket davası olarak yapılacak ilk iş varolmamızı sağlıyacak vasıtayı yani gıdayı b=--keziu hiç olmazsa lâzım olan asgari miktarda temin edebileceği bir seviyeye indirmekt r.
Normal bir beslenme için lâzım olan gıda maddeleri şunlardır :
' Karbon hidratlı maddeler (ya-ni ekmek ve diğer unlu mad-ler, şekerli gıdalar -meyvalar-daki şeker de dahil- patates gioi), proteinli ınıddeier (yani et, süt, yumurta, beynir, yoğurt gibi hayvani proteinli maddelerle kuru sebzelerdeki nebati protein gibi), yağlar (her türlü hayvani ve nebati yağlar), bilhassa vitamin bakımından da sebze ve meyvalar.
Karb»n hidrat ve yağlar vücuda lâzım olan enerjinin en büyük kısmını temin ederler. Proteinler ise enerji temin etmekle beraber daha ziyade vücutta yapı maddesi olarak kullanılır. Vücut her günkü iş için bir taraftan enerji sarfeder, diğer taraftan da eskiyen ve değişen höcreleri
ise yüksek bir hayat seviyesiyle (kâfi gıda, rahatça barınma, giyinme, temizlenme, ısırma, gezip eğlenme ve sağlıkla) temin edilebileceğini öğrenmek için yerli ve yabancı mütehassısların yeni raporlarını beklemeğe lüzum yoktur. Bıı hususta şimdiden tedbir ler alındığım, işçi ücretlerinin yukarda saydığımız ihtiyaçların masraflarını karşılıyaeak derecede hemen yükseltileceğini, yeter sayıda hastahane ve sanatoryo-mun yakında temelleri atılacağını, yarımızdan fazlasını nöbetler içinde yıprandıran, tüketen sıtma ile, hergün aramızdan bir kaçını alıp giden veremle, diğer hasta tıklarla derhal ve ciddî bir şekilde mücadeleye geçildiğini duymalı, görmeli idik Ama, bir kararname ile hallediliveren «döviz rayiçlerini yükseltme» ameliyesi nin kötü neticelerini karşılayıcı bir tedbir olarak alelacele mali yet unsurları üzerinde durulurken, bunu beklemek fazla nikbinlik olurdu.
Fabrikalarımız fazla adam kullanıyorlarmış. Bunun günahı, fabrika ve madenleri ve diğer işletmeleri rasyonel bir şekilde işkte memeleri yönünden, bu işletmelerin akıbetinden sorumlu olanlara, işçinin yukarda kısaca sıraladığımız ihtiyaçlarına göz yumarak kabil olduğu kadar az ücret politikası gütmeleri, sosyal tesî-" sat ve teşkilâtı sonuncu plânda bir iş saymaları ve bunun tabiî neticesi olarak büyük ölçüde işçi değişmelerine ve devamsızlıklara sebep olmaları yönünden de yine ayni sorumlu kimselere aittir İşletmelerin idaresinde 'hiç bir söz(* sahip ohıayan işçiye değil.
Sonra, «maliyet uns- rlan> yal nız işçilikten mi ibarettir? Amortismanlara dokunmak doğru ol-f masa bile, ham madde ve işlet me malzemesi masrafları ile umumi masraflar üzerinde de durmak lâzım değil midir? İdarî ve tek- ' nik organizasyonun vc işletme j şartlarının maliyetler üzerindeki tesirleri küçümsenebilir mi? Bunlardan bahis yoktur, öyle anlaşılıyor ki iç fiyatların yükselme sine, engel olmak üzere alınan kararların bu sonuncusundan da bir netice çıkacağına kimse kani değildir.
Hülâsa, son kararlar millî istihsalin artması değil, millî gelirin türlü sınıf vc zümreler arasında eskisinden farklı msbetler-le bölünmesi neticesini doğuracaktır. Bu bölünmeden her zaman olduğu gibi sermaye çevreleri faydalanacaklar, başta işçi sınıfı gelmek üzere halk kitleleri zarar göreceklerdir.
SENDİKACI
İlk yazı evvelki sayımızda
larda bu yenilenme ve bilhassa çoğalma yani büyüme çok fazladır. Bu sebepten proteinler gıdalardan eksik olması caiz olmayan çok kıymetli gıda deleridir. Sebze ve meyvalar da bir taraftan ihtiv® ettikleri gıda maddeleri ve diğer taraftan da hayat için önemli olan vitaminleri teinin ederler.
Gündelik gıdamız bu gıda maddelerinin ahenkli ve lüzum Iu bir şekilde karışmasından terekküp etmelidir. Böyle bir gıda nasıl tertiplenir ve bıı tertip bu günkü şartlarda kaça mal olur? Misal olarak ana ve baba ile iki çocuktan ibaret bir aileyi ele alalım î
Erkeklere norm ıl olarak kadınlardan biraz daha fazla kalori lâzımdır. Her şahsı lâzım olan miktar bir taraftan vücut ağırlığı ve boya, diğer taraftan da her gün yapılan işin cinsine, bağlıdır. Meslek haricinde yapılan işler (naşs;lâ yol yürümek, alış veriş etmek, ev içinde bazı işler yapmak, mümkün isi- spor yapmak gibi) için de ayrıca kalori lâzımdır. Meselâ -bu ailede babayı orta ağırlıkta iş yapan (kunduracı, dokumacı, fabrika işçisi), 30 yaşında, 70 kilo ağırlığında, 1.70 boyunda bir işçi farzedelim. Bu işçi günde sekiz saat çalışmakta ve işine gitmek için sıbah akşam yarımşar şaat yol yürümektedir. Anneyi de gündüz bir fabrika da hafif işçi (meselâ oturduğu yerde tütünde çalışan) akşam üstü, gece de ev işleri yapan bir kıdın olarak alalım. 27 ya şında, 60 kilo ağırlığında ve 1.50 boyunda olsun. (Bu verdiğimiz rakamlar normal ideal ölçülerdir). Anne de işine gitmek için baba kadar yol yürü sün. Çocukların da 3 ve 6 yaş larmda olduklarını farzedelim Bu ailede babaya günde 3000 kalori, anneye 2700, çoçuklarm ikisine birden de 2500 kalori yanı hepsi için 8200 kalori lâ zimdır.
Eğer babayı ağır işçi (taşçı, madenci, oduncu, doğramacı, ağır fabrika işçisi, toprak işçi si, hammal ilâ..) tarzedersek gündelik kalorisi 5000 olarak hesaplanmalıdır. Ana da orta ağırlıkta bir iş (mıkine ile dikiş, meslek olalak ev işleri, fabrikada orta ağır işler) yapıyorsa 3000 kalori, daha ağır iş (çamaşırcılık, rcnçbe-lîk..) yapıyorsa 4000 kalori lâ-mıdır.
Birinci tip aile bu gündelik kalorisini şu gıdalarla alıbilir:
niler. Çocuk
ı.s’E 1 ekmek * İ4(? jfkrş.
503 " ?rd,n et Jr 9e n
500 yy —. kuru sebze (fasulye., nohut) 50 n
150 » r... 75 n
200 w pirinç (çorba) 28 n
100 » peynir 18 w
500 slt ?o
85 şeker (kahve, çay, süt için) 24
1 adet’ kavun 30 n
385
1 kilo kömür 18 krş.
(soğan, su, tuz vesaire küçük
masraflar içi») 10 w
çay te kahve için 15 n
sigara 20 n
ev kirasının (bu günkü fiyatla
ancak bir oda) günlük tutarı 100 yy
temizlik, ufak giyim eşyası vesı-
ireni» güne isabet eden tutarı 50 n
59*
Çocuklara lüzumlu olan tereyağı, reçel vesaire gibi kıymetli gıda maddelerini ara sıra vermek için bu rakamları bir hayli aşmak lâzımdır. ûynl zamanda bu hesabın içine senelik odun veya kömür gibi ısınma vasıtaları, elbise, çamaşır masrafları, işçinin de hakkı olan haftalık izin gününde yapılacak bir gezinti, sinemi, spor maçları gibi bir eğlence, çocukları mektebe giden ailelerde mektep masrafları, dahil değildir.
Bu hesaba göre ev kirası, asgari zaruri giyim eşyası, gibi ihtiyaçları iııdiremediğimize göre, bu masrafı azaltmak ve gündelik kazanca uydurabilmek için yegâne kırpılan ve asgarinin dc altına indirilen gıda masrafıdır. Kömür temizlik gibi masraflar da bu tehdide Uğrarlar. Gündelik kazançları (kan koca çalışmık sure-tle) 4 lira veya yalnız erkeğin çalışmışı ile 2,5-3 lira ve hattâ 1,5-2 lira olan ailelerde her gün bu en güç hesap meselesini halletmek için «atfedilen gayret de göz önünde» uzaklaştırılınıyacak kadar önemlidir. Bu büyük zorluk karşısında erkek veya kadın iş saat lerinde bile durmadan kafa yorar ve neticede iş kazaları»! arttırırlar. Bu güç işi halletmekte bu gün her işçi ailesi çaresizdir. Mızrak çuvala sığar belki amma bu kabarık yekû» bu küçük bütçeye sığmaz.
Bu günkü ağır şartlar altında geçim zorluklarının bu ağır ve bunaltıcı hesaplarını ancak gıdasız soluk benizli çocuklarile guruldayan mideleri karşısında kuşaklarını sıkmaktan başka çareleri olmıyan ana ve babalar iyi bilirler.
Bir işçinin par makları koptu
■ Sokoni Gaz kumpanyasında su motorunda çalışmakta ola» Ridvan adında bir amele iş esnasında parmaklarını motora kaptırmıştır. Parmakları kopa» işçi baygın bir halde hastaka-neye kaldırılmıştır.
Başak Yakında çıkıyor
Yığın
r
Derginin birinci sayısı çıktı bayilerden arayınız
♦O OOOOOOoOOOOOOOOOOOOOOOOO
ROMAİN ROLLAND
William Shakspeare Çevire »l«r:
Ercüment Kenber - Ziya Oykttl Büyük dâhinin h.yaU v« aıtıatı büyük çapta bir-sanatkâr tarafıadoa «nl atılmaktadır
Arpad Yayınevi - 50 kuruş
♦000000000 000000w»0fr>0400
5 Ekim 1946
Sendika Gazetesi
Amerika’da
Amerikada Deniz sendikalarının dayanması
15 Haziranda patlıyan Deniz İşçileri grevini yatıştırmağa ne hususi vapur kumpanyaları, yine de federal mutavassıtlar muvaffak olamamışlardır. Gerek deniz kumpanyaları idaresi, gerek sendikalar son hazırlıklarını yapmaktadırlar. Eğer müzakereler kesilirse, Truman’ın tav siyesi üzere, Bahriye Vekâleti bir kısım ihtiyat kuvvetini ve grev bozuculair kumpanyaların emrine verecektir. Cumhur Re-is'nin bu hareketi sendikalar tarafından şiddetle tenkit edilmekte, Trumaııda grev bozucuları harekete getirmesinin va-kaınpanyalarinin ameleye karşı yaptıkla* ı iddialarda hiçbir fedakârlık sarfetmemekte, bilâkis amelenin haklarına bir tecavüz olduğu sendikalarca iddia edilmektedir.
Amerikan deniz amelesi bu vaziyet karşısında W. S. T. V dünya sendikaları federesyonu-na müracaat etmiş, Avustralya ve Yenizeland’da dok sendika ları Amerikan deniz işçilerini himaye etmeyi vadetmişicrdir. Amerikan deniz işçileri harp zamanında verilen, harp sonunda kesilen ev kirası bedelleri-kesilmesınden son derççe müteessir olmuşlardır. Bu işçiler için fazla mesai saatleri de kalmadığı için kazançları son derece sarsılmıştır. Şimdiki gelirleri usta işçiler için saatte 22 seutden 35 sente kadar bir artırma, haftada 44 saatlik mesai, günde sekiz saat çalışmaktır. Bu mesai şelli ister denizde, ister limanda müsavi olmalıdır. Grev şimdilik müzakere biticeye kadar tehir edilmiştir. Eğer son dakikada bir anlaşma olmazsa, Amerikan ticaret gemileri tamamile faaliyetin den kalacaklardır
Eğer Mister Truman bu büyük buhranı karşılamağa muvaffak olamazsa, Amerika milyonlarla deniz işçisini büyük bir sefalet* duçar edecek, deniz ticaretini de sekteye uğratacaktır. Deniz işçileri müzakereler muvaffakiyetle neticelenmezse dayatmağa karar işveraa lerdir.
neler oluyor
| Brezilya'da 50.000 işçi kayboldu
Brezilya müessesan meclisinde milletvekillerinden Cop Filho, yukarı Atnazonsn sık ormanlarında "kauçuk meydan muharebesinin* kurbanı olarak 50.000 den fazla Brezilyalı işçinin kaybolduğunu söyleniştir.
Harbin başlangıcında Malezi-ya ve şarkî Hindistan Japonlar tarafından istilâ edildikten sonra yeni ham madde araştırmak üzerer Birleşik Amerikada, ord’ın mümessili* ri
i$e alınmışlardı. Harp biter bitmez Rubber Boord yardımları kesti ve araştırmaları birden bire durdurdu. Lâstik ağaçlarını keşfetmek üzere vahşi ormanlara gönderilen bu binlerce kayıp işçiden sağ kalanlar, sıtma ve yoksulluk yüzünden eriyen vücutlerile zaman zaman görünürler.
kaynaklan bu işçiler Rubber Bo-larafmdan
I
-*
İşçi sınıfının tanınmış düşmanlarından
Samet Ağaoğlu yine gayrete geldi
lan„ gazetesinin 27 Eylül I o£lu -Millet» dergisi sayfaların- j parti tara(lndan Ankaril
“Vatan,, gazetesinin 27 Eylül sayısında Samet Ağaoğlunun “sınıf esası üzerinde meslekî teşkilât» başlıklı bir yazısı çıktı. Bağımsız Sendikalarımızın faşist meslek teşekkülleri haline sokulmasını sağlamak için, sakat türk-çesi ve sakat mantığı ile, bin bir dereden su getiren Ağaoğlu böylece, işçi sınıfının düşmanı olarak yeniden sahneye çıkmış bulunuyor.
Ağaoğlunu, harpten önce ve harp içinde Türkiye’de faşist korporasyon teşkilâtını kurdurmağa nasıl canla başla uğraştığını herkes bilir. 1943 yılında faşist İtalya kayıtsız teslim olduktan ve Italyan faşist partisi yuvarlandıktan sonra bile Ağa-
Grevler yüzünden külçe | sanayiindeki zarar.
Birleşik Amerika Seferberlik ve yeniden kalkınma ofisi 1 temmuz 946 tarihinde ham madde durumunu şu şekilde tebarüz ettirmektedir :
Ocak ve şubat aylarında çelik endüstrisinde vukua gelen grevler ve ayrıca nisan mayıs aylarında kömür işçilerinin grevi yüzünden, istihsal mıntıkaları akamete uğratılmıştır.
Bu sebepten külçe çelik sa-nayi’inde 13 milyon ton bir zarar kaydedilmiştir.
Birleşik Amerikada açlığı önliyecek tedbirler.
Birleşik Hmerikada açlık tehlikelerini önlemek gayetiyle 1945 yılının yaz mevt iminde en azında bir milyon okul geaci, hayati ehemmiyeti olan ekim hasadında çrlışmıştır. Bu arada şehir ve kasaba mıntıkalarında gıda maddeleri yetiştirmek gayesiyle zafer bahçeleri vücuda getirilmiştir.
M. Turuma» milli zafer bah çesi mücadelesinin altıncı yılını açarken şöyle demiştir :
— “Şimdi açlığa karşı olan topyekün savaşı kazanmak hu susunda yardımda bulunmalıyız. Aç bir miluıet zayıf bir demokrasi şakirdi olur. Sürekli ve muvazeneli bir barış sağlamak bakımından yiyecek madddele-ri en önemli silâhlardan birini teşkil etmektedir*.
Birleşik Amerika zafer bahçeleri teşkilrtl, 1946 yılında Nev-ymrkun varoşlarında 20 milyon bahçe vücüda getirmiştir. Za fer bahçeleri milletin iaşe durumunu 10 milyon ton arttıracağı tahmin edilmektedir.
Yunanistanda Sağlık Durumu :
Malarya Yunaniatanda öte-denberi salgın kafindedir. Yunanlıların 0/0 87 si Malarya geçirmiştir. Eskiden 7 milyon nüfusu olan Yunanistanda senede vasati bir milyondan fazla insan Malarya nöbetleri geçirmekte idi. Harpten önce yılda malaryadan ölüm 5000 ni bulmakta idi. 1940 da Yunan hükümeti Rokfeller Enistitüsü-■ün yardıtnile Yunanistanaa 2Ö0 sıhhat kontrol istasyonu tesis etmiş ve esaslı şekilde mücadeleye girişmişti. Faşist istilâsıj bütün bu tesisleri yıktığından | 1942 da sıtnıahUnu sayışı 3 milyona yükselmiş bulunuyor du. UNRRA’ııtn yardımları ile geçen kış D.D.T. kullanılarak sivri sinek müeadelesinr girişildi Geçen baharla ayrıca Unrra’nın iki Malarya mücadele tayyaresi bataklık mıntaka-lara D.D.T. serpti. Bu yıl yaz aylarında Yunanistan tarihinde görülmedik derecede malaryalı adedi azaimışt r.
Yunan standa verem sefaletin artmasına ayak uydurarak an yüksek hudutlarına varmış bulunmaktadır. Halen büyük Britanya ve Amerikaya nazaran 16 misli fazla veremli mevcuttur. 2000 verem yatağından halen ancak 4000 i t ollauılabiiir bir halde çalışmaktadır. Diğerleri tamamen harabe halindedir. Yunanistanda veremle mücadele için yegâne çare verem dis-panserlsri teşkilâtını esaslı şekilde kurmsktır.
işsizlik ve kara borsam» devamı hastalığın korkunç surette yayılmasına yardım etmektedir
Tifo Yunanistanda Endemik ı olorak mevcuttur. Daha çok su ı ipedemileri görülmektedir.
parti tarafından Ankara Millet vekilliğine aday gösterilmiştir. Bunlara bakarak, bir çokları gibi Ağaoğlunun da bir gecede deıııokratlaşıverdiğini sanmıştık. Meğerse içini dışarı vurmak için müsait zemin ve zaman bckli-yormuş.
Ağaoğluna göre iki türlü sen-• dika varmış :
a) Devlet içinde sendika,
b) Devlet dışında ve devlete karşı sendika.
«Devlet içinde sendika devleti yapan temel unsurlardan birisi» imiş. «Devlet ile ferd arasındaki münasebetleri o idare eder, devletin sosyal teşkilâtını meydana getirir, cemiyette nizamın vasıtası olur» muş.
«Devlete karşı sendika ise, meslek mensuplarını ve ıncnfa-atlarını temsil eden ve bu itibarla daimî bir ihtilâf sebebi ve nizamsızlığın vasıtası olan sendika» imiş.
önce Ağaoğlunun «devlete karşı sendika* sı üzerinde duralım. Bu sendika, Ağaoğlunun ifadesiyle, «meslek mensuplarını ve menfaallarını temsil* ettiğine göre, ne itibarla daimî bir ihtilâf sebebi ve nizamsızlığın vasıtası olurmuş ? Sonra, eğer devletle patron ayni şey değilse (ayni şey olmadığını kendileri iddia ederler) siyasî bir teşekkül olmı-yan işçi sendikasının devletle ne alış verişi vardır. Tekrar ediyoruz, sendika siyasî bir teşekkül değildir. Kapitalist demokrat memleketlerde işçi sendikaları, işçileri tek tek patronun boyunduruğuna düşmekten kurtarmak, ücretlerin her fırsatta azaltılmasını, iş saatlerinin uzatılmasını önlemeye, karşılıklı yardımlarla azalarının geçinme, sağlık ve kültür şartlarını düzeltmeye çalışmak maksatlariyle kurulurlar ve bu hudutlar içinde faaliyette bulunurlar. Bunların dışına çıkmağa lüzum da yoktur. Çünkü, herkesin bildiği gibi, kapitalist 1 demokrat memleketlerde işçi sınıfının sendikalardan ayrı siyasî teşekkülleri, partileri de vardır. Her işçi, isterse hem sendikaya, hem de kendi sınıfının partisine aza olabilir. Ekonomik ve yakın menfaatlerim sendika yoluyla müdafaa eder; siyasî mücadelesini de parti yoluyla yürütür. Görülüyor ki “devlete karşı sendika» iddiasının iler tutar yolu yoktur.
Ağaoğlunun “devit t içinde sendika,, sına gelince; yazısında bunu “kooperatif sendika,, diye gösteriyor. Eğer bir tertip hatası değilse, Ağaoğlunun “kooperatif sendika,, dediği şey, faşist memleketlerde emekçi kitlelerin büyük sermaye tarafından rahatça sömürûlmesini sağlamış olan «korporasyonlar» ın ta kendisidir. Zaten Ağaoğlu da vaktiyle bunu açıkça söylemekten çekinmemiştir. «Millet» dergisinin ilkkânun 1942 tarihli sayısında aynen şöyle der:
“Devlet İçinde mesleki Cahit Saffet Irgat I «.»kiiât (korporatif devlet) e vücut verir.„
“Korporatif devlet,, ne demektir ? Bunu da Mussolini’nin ağ-
dan, bugünkülere benzer «tahlilleri» ile dostlarını panikten kurtarmağa çalışmıştır.*
“Bu kısa tahlilimiz Faşist Partisinin düşmesiyle bu partinin ana prensiplerinin iflâs etmiş olduğu fikrinin yanlışlığını çok açık göstermiş oluyoruz.,, (Millet : sayı 17)
Bu yazısından sonra Alman faşizmi de yıkılmış ve Ağaoğlu bir müddet mezhebini dışarı vurmaktan kaçınır görünmüştür. Seçimlere doğru «büyük kahraman» gazetecilere «çekildik izzetü ikbal ile babı hükümetten» diye rek resmî vazifesini bırakıp «Demokrat Parti» ye geçmiş ve bu
Kömür havzasında vasıflı işçi meselesi
Zonguldak kömür havzasında vasıflı işçi yetiştirmek meselesi işçilerle yakından alâkadar olan muhitlerde, günün münakaşa mevzuunu teşkil etmektedir
Havzadaki uzun ikâmetimde, bir madenci gözü ile işçi mes’e-leşini yakından tetkik etmek fırsatını buldum.
Amerikaya ışmarlanan . ve yakında gelmesi ümit edilen^ istihsal malzemesini kullanacak işçi bulunamaması endişesi Maden mühendislerinde yer etmiştir. Herkezin kafasında büyük bir istifam çengel gibi kıvrılmaktadır :
3 > - «Evet işçiyi yetiştirmek lâ-
zım. Fakat nasıl?»
Tecrübelerime vc etütlerime dayanarak elde ettiğim netice ler, işçiyi yetiştirme davasına fa idcii olab.lirse kendimi bahtiyar addedeceğim.
1 — Havzanın muhtelif ocaklarında çabşaıı işçiler a. asından yîizde on kadarım seçerek 4-5 ay sürecek bir kurs devresi için müstahsil olmaktan çıkarmak ve bu müddet zarfında :
Usulleri :
a — Emniyet b — Damar yatımlarına göre muhtshi çalışma
c — Yer altı tahkimatı
Gibi bilgiler öğretilmelidir. Dersler daha ziyade misallerle gösterilmeli ve bu gün maden mektebinde olduğu gibi lüzumsuz lefenuattan mümkün olduğu kadar kaçınılmalıdır. Bıı arada dikkat edılec. k en mühim noktanın, dersin işçinin anhyabilece-ği bir ş-kilde verilmesi olduğu unutulmamalıdır.
2 — .4-5 aylık kursu bitirmiş olan işçiler 2-3 ay bir tatbikat ocağında çalıştırılmalıdır. Bu o cak, istihsal üzerinde büyük bir faidesi olmıyaıı ikinci derecede bir ocakta yapılacak küçük bir tadilât ve ilâve ile hazı>(anabilir. Üzülmez istihsal bölgesinde bulunan Baştaıla ocağı ve Kozlu ile Kandilli arasında bulunan Kireçlik ocağı bu işe tahsis edilebilir.
İş.iler burada, kursta nazarî olarak gördükleri her ş?yi tatbik etmek imkânını bulabilmeli dider En yeni maden işletme nıctodları en yeni vasıtalarla tatbik ed.lcl.il.iu Kdır.
I
İşçilerin buradaki çalışmaları sırasında çıkaracakları kömür kurs için sarfedilen paranın bir-kısmını karşıhyacağmdan işletme büyük masraflara girmiyecektir.
Kurstan muvaffakiyet göstererek ayrılan işçilere diğer işçilere nazaran biraz daha fazla gündelik verilmeli. Bu suretle diğer işçiler de teşvik edilmelidir.
3 — Kömür havzası işçileri teşkilâtlanmak yolunu tutmuşlardır. Bu maksatla kurulan Maden Kömür Havzası işçileri Sendikası, vasıflı işçi yetiştirmek mes’e-lesini proğramına koymak suretiyle ele almış bulunmaktadır.
İşletme patroı\)uk*işçiiik münakaşalarından vazgeçip Sendikanın bu yoldaki faaliyetine engel olmamalı, hattâ desteklemelidir. Kurslar dışında işçiye verilecek uyandırıcı konferansların büyük faydası olacaktır.
(Devamı S. 4 Sâ. 4 de)
Eli ezilen işçi
Beşiktaş Çöp iskelesinde bulunan ipek fabrikasında 28 Eylül cumartesi günü Süreyya isminde bir işçi pervane kapağının tozunu silerken sağ elini makineye kaptırmış; bu sebepten dolayi eli ezilmiştir, flk tedavisi ustası tarafından yapılan Süreyya bilâhare | hastahaneye kaldırılmıştır.
İstanbul Ayakkabı İşçileri Sendikası olağanüstü top* lantısmı yapıyor.
Haber aldığımıza göre Istan* bul Ayakkabı işçileri Sendikası 7/ Ekim /1946 pazartesi günü sa at 10 da Çembcrhtaş Şen bahçede olağanüstü toplantısını yaparak daimî id «re heyetini seçecektir. Hemen hemen hazırlıklarını bitirmiş bulunan muvakkat idare heyeti bu toplantıya işçi aıkadaşlarının geniş alâkasını sağlamaktadırlar. Kendilerine başarılar dileriz.
Rüzgârlarım
zindan dinleyelim :
Konuşuyor
I . ... - — - - -
Ağaoğlunun «devlet içinde sendika» siyle varmak istediği gaye işte budur.
Sendikacı
İstilâ görmüş şehirlere ve ikinci dünya harbinin sefaletlerine dair ol*n bu şiir kitabını tavsiye ederiz.
Sayfa : 4
Sendika Gazetesi
5 Ekim 1946
İstanbul İnşaat İşçileri Sendikası
(ANA NİZAMNAMESİ)
1 — İstanbul Vilâyeti sınırlan içinde İnşaat İşçileri Sendikası adı altında gayri siyasi bir cemiyet kurulmuştur.
2 — Sendikanın adı bu nizamnamede kısaltılmış olarak (İ. I. I. S.» remzi ile gösterilmiştir.
3 — Maksat ve Gayeler :
a ) İstanbulda mevcut İnşaat İşçileri işverenler ve lıûkûmet makamları nezdinde temsil etmek işçilerin hak ve menfaatlannı korumak ve icabında mücadele etmek.
b ) İşçilerin içtimai ve kültürel sahalarda inkişaflarını saklamak için beden terbiyesi, san’at ve ihtisas kursları, okuma odaları açmak, konferanslar tertib etmek, icabında işsiz kalan Sendika aza-larına iş’ temin etmek çarelerini aramak ve ilâh...
c ) Sendika azanın sıhhi durumlariyle alâkadar olmak ve bunun temini için parasız muayene ve tedavi çarelerini temin etmek, kaza ve işsizlik neticesi sefalete düşen arkadaşlara idare hey eti karariyle maddi yardımlarda bulunmak.
. 4 — Giriş ve Çıkış :
İnşaat işlerinde çalışan bütün işçiler ile inşaatta istihdam edilen müstahdemler din ve milliyet farkı gözetilmeksizin Sendikaya aza olabilirler. Sendika menfaatine aykırı harekette bulunanlar ve işçi sınıfının umumî menfaatlerini baltalıyanlar idare hey’eti karariyle Sendikadan çıkarılırlar.
- Teşkilât
İ. I. S. nın merkez idare heyetini 11 kişilik daimi bir idare meclisi azalan teşkil eder. İdare meclisine seçilen azalar ilk içtimada kendi aralarından birini Sendika mes’ul kâtipliğine, bir diğerini hesap ve vezne kâtipliğine ve bir üçüncüsünü de teşkilât kâtipliğine seçerler. Bu suretle teşekkül edecek üç kişilik daimi içra komisyonu Sendikanın bütün işlerini tedvir ederler Ve idare mecli sine karşı mesuldürler.
6 — İdare meclisi lüzum gördüğü takdirde, daimi icra komisyonuna yardımcı olarak mümessiller ihdas eder. Mümessiller daimi surette Sendika mcs'ul kâtibi ile temas eder ve ona karşı mesuldürler.
7 — Sendikanın bilumum muhaberatından mesul kâtip mes’ul-dür.
8 — İdare meclisi azalan her on beş günde bir defa olmak üzere mes’ul kâtibin başkanlığında içtima eder ve daimi icra komisyonunun vereceği faaliyet raporunu tetkik eder.
9 — Sendikanın idaresi bu ana nizamname ile, idare meclisinin vereceği kararlara göredir. Daimi icra komisyonu bunun haricinde hareket edemez.
10 — Sendikaya kayıtlı aza her altı ayda bir umumi içtimai akteder. Bu içtimada işçi sınıfını ilgilendiren umumî meseleler görüşülür. Münâkaşa edilir ve idare meclisine lüzumlu direktifler verilir.
11 — Sendika azası her sene muntazaman kongre akteder. ve bu kongrede idare meclisinin vereceği raporu ve hesabatı tetkik ederek idare meclisinin faaliyetinden dolayı ibra eder veya alınması icab eden tedbirleri karar altına alır. Sendikaya kayıtlı azanın umumi içtimaa kongreye daveti ve bu içtimalarda alınacak kararların azaya bildirimi, ya bir beyanname veyahut gazetelerle neşredilmek suretile yapılacaktır.
12 — Senelik kongrelerde Sendikada mevcut azanın ekseriyetiyle idare meclisi azalan yeniden seçilir. Bundan başka kongre 5 kişilik bir kontrol komisyönu s^çer. Ana nizamnamenin tadili de ancak kongrelerde ekseriyetin vereceği kararla yapılabilir.
13 — Kontrol komisyonu reisini kendi arasından seçer ve her ay muntazaman toplanarak Sendikanın hesabını tetkik eder ve azanın nizamnameye aykırı hareketi karşısında disiplin cezalan veya sendikadan çıkarılma kararı verir. Kontrol komisyonunun vereceği kararlara ancak kongrede itiraz olunabilir. Kongre kararları katidir.
Muvakkat hüküm : İlk kongre toplanıncaya kadar 1.1. S. kurucular heyeti tarafından bu ana nizamnameye göre idare olunur. Bu heyet ilk kongreyi Sendikanın resmen teşekkülünden cn çok üç ay sonra toplantıya çağırmaya mecburdur.
14 — Gelir kaynakları î
Sendikanın gelir kaynakları : Girişte bir defaya mahsus olmak üzere her azadan bir lira yazılma ücreti ve her ay azanın vereceği asgari elli kuruş aidatları ve bundan başka ihtiyari teberru-lçr. Sendika faydasına verilecek müsamere, temsil V.s. nin bıraktığı kararlar ve benzerleri.
15 — İstanbulda bir İşçi Sendikaları Birliği veya bu maksatları güden bir teşekkül vücût bulur bulmaz inşaat İşçileri Sendikası umumi bir içtima aktederek alınacak kararlar üzerine bu birliğe iltihak edecektir.
16 — Sendika faaliyetini tatil zorunda kaldığı takdirde tasarrufundaki malları İstanbulda nuyçut İşçi Sendikaları Birliğine mevcut değilse -İstanbulda mevcut azası en çok üç işçi Sendikasına devreder.
17 — Sendika merkezi şimdilik Galata da Kürkçü kapı Yelkenciler caddesi 165 numaralı mahaldir.
18 — Kurucalar :
Kemal Balyoz minare inşaatçısı, Kemal Baran demirci, Emin Şaşmaz marangoz, Haşan Çalma» demirci, Mustafa Ayyıldız demirci, Abdülkadir Baaa Y. Mühendis, Dimitro Papayanijnşaatçı, Necdet Gücüyener inşaatçı, Kadri Şimşek demirci, Nusret Külahçı inşaatçı, Ligor Çatı inşaatçı.
Daf makaleden Devam
manzarası gösteren dünya sendikalar federasyonu da bu adla anılmaktadır.
İstanbul Üniversitesi İkti sat FakUItesi talebelerin den M. O. Sağmana
Türk Emekçisinin davası yolunda çalışan gazetemize karşı gösterdiğiniz sempatiye teşekkür ederiz. Yerimiz çök kıt olduğundan mektubunuzu neşretmeğe maalesef imkân hasıl olamadı.
Sendika tâbirini aforoz edenlere
Türk işçisi oyuncak olamaz...
inci sayfada) birleşmesiyle iş edilecek, günde-
Bu kadar şerefli bir tarihi olan ve emekçi yığınları arasında bu kadar büyük bir itibari olan ve sevilen bir adı tür-kiye emekçilerinin benimseme meşine imkan tasavvur olunabilir mi? biz buna emekçi vatandaşlarımızın bir ağızdan “hayır,, dediklerini işitir gibi oluyoruz.
Bu sütunlarda ve teşkilâtlarımız vasıtasile aralıksız memleketimizde süratle kök'salan sendikacılığı ve ayrı ayrı sendikaları her türlü tecavüze karşı korumaya çalışacağımıza ve yaşatmiya muvaffak olacağımıza inanıyoruz. {
Bu demekmidir ki her türlü şartlar altında ve teşebbüslerimizi uzun müddet geciktirmek pahasına sendika adına saplanıp kalmamız lâzımdır.
6i
Hayır, böyle bir taassuba da hacet yoktur. Gerek kütlelerin ve ’gerokse idare makinesini» anlayışıslığı karşısında, başka’î türlü yapmağa imkân görülmediği taktirde, geçici olarak birlik kulüp cemiyet adlarını almakta kabildir, esasen sendikalar birliği bile üç dört ay evvel nizamnamesini kaleme alırken bu gibi halleri göz önünde bulundurmuş ve işçi sendikalar bir lçğine, adı ne olurs aolsun, emkçilerin hak ve menfaatlerini korumayı üzerlerine almış ye sınıf mücadelesi esasını kabul etmiş bütün emekçi teşekküllerinin âza olabileceği kayıt etmiştir.
(Bitarafı 1
Sendikaların santiarı tanzim likler yükseltilecek, kulüpler, mek
tepler, hastahaneler, tiyatrolar açılacak, hasıiı işçi sınıfının insanca yaşama haklan elde edi-linciye kadar, sesimizi duyurmı-ya el birliğiyle çalışacağız.
İşçi Arkadaşlar !
Bunlar kuru vaitlerle dolu rer palavra değildir l
Sendika nizamnamelerindeki, bu hayatî maddeleri tahakkuk ettirmek istiyorsan, kat’î surette Sendikana girip, onu kuvvetlendirmen icap eder. Bu gün için her şuurlu işçinin yapması lâzım gelen vazifelerden, en önde geleni dc budtır.
Sendikalarımız nc kadar kuvvetli olursa, isteklerimiz o nis-bette kolaylıkla tahakkuk etmiş olacaktır.
Bu arada, karşımıza çıkan bütün engelleri yıkacak, büyük bir kuvvete sahip olduğumuza inanalım.
Bu kuvvet nedir ?
Bu kuvvet işçinin sınıf şuurudur I
Herbirimizin kitleden aldığımız, sınıf şuuru, karşımıza çıkacak bütün mamaları, en kısa bir zamanda yıkmıya, pjrçalamıya kâfi gelecektir.
Burjuva sınıfı ile, işçi sınıfı arasında, gizli veya açık çatış maların tezahürü olan dedikodulara, hiç bir suretle kulak asmı-yalım !..
İkilik, davasiyle işçi sınıfını parçalamak gayesini güdenlerin palavralarına da karnımız tok olduğu malûm. Yalnız sınıf ve memleket hainlerini daha iyi ta-
istcnemiyecı gini ar-lâzım.
aç gövdı kıimızi bizi kanlarımız ve birlikte ölüme işçi sınıfının
nımış olalım. Prensip madrabaz (arının tuzaklarına düşmemek içi» bize bukadarı kâfidir !
Bugüne kadar gazetemizde çıkan ve çıkmakta olan yazılarımızdan, bir Sendikanın ne demek olduğunu ve ilerde Sendika teşkilâtlarının bir memleket içiş-’ dc neler yapmak kudretinde olduğunu gördünüz Bu vesileyle yine tekrar ediyoruz.
Sendika teşkilâtları o’mıyan memleketlerde, işçi daima Italc kını aramak imkânlarından mahrum b i r vat ındaştır. Teşkilâtsız bir memlekette, fek başına hak tık bilmemiz
İhtiyaç, çiğniyerek,
çocuklarımızla mahkûm ederken, bağrından kopan Sendikalarına el an daha binbir şüphe ile mi bakmak lâzım ?
İşçi sınıfı, açlıktan, sefaletten, binbir çeşit hastalıklardan günden güne mahv'duık'-n, öz varlık! irimizin yapıcı kuvvetini inkâr etmek, memleket namı hesabına ihanet değil midir . Sendikalarımızdan başka kimlerden medet umalım ?
Arkadaşl
Medenî bir insanın sahip olduğu haklara ulaşmak istiyorsan, Sendikana vakit kaybetmede* gir. Sendikanı kuvvetlendir ki,, hayatî kıymeti haiz olan isteklerim kolaylıkla elde edebileşin. Türkiye işçi sınıfının, bu memleketin temel taşı olduğuna arlık inan!..
Davamız yolunda girişeceğin mücadele günü gelmiştir !..
Kem&l SÖNMEZLE*
SENDİKACI
İşçi ücretlerine zam istiyoruz
Öaftarajı birinci Safu jest e
Biz bu satırlarla amme vicdanına hitap ediyoruz ve acele çıkarılacak bir kanunla hükümetin iş piyasasına müdahale ederek işçi ücretlerine en az yüzde yüz zam yapılmasının teminini istiyoruz.
Dava hem bir kısım vatandaşların haklarının verilmesi, hem de ine tin müstakbel iş gücünü tehlikeye sokan bu günkü duruma bir son verilerek iş gücünün korunması davasıdır Hükümet böyle bir davaya yabancı kalmamalıdır.
ımleke-
(,İÎfincii Sahifeden devam)
4 — işçinin daha faal olabilmesi ve iyi randıman verebilmesi için iş yerlerinin İslah edilmesi faydadan hali kalnııyacaktir. Yer altında sık sık rast gelinen “Co, Coj, ve CH,gazları ile mücadele usulleri modernleştirilmeli ve işçi, işi- tmenin sıhhati ile alâkadar olduğunu bilmelidir.
5 — Vas’flı işçi, çok .çalışan
işçidir. Tembel bir işçinin nazarî bilgisi ne oluısa olsun, vasıflı işçi telâkki edilmesine
yoktur. İşçiyi daha fazla çalışmağa teşvik için, bu günkünden daha âdilâne tatbik edilen bir primli çalışma usulü tatbik edilmelidir- •
imkân
Vasıflı işçi meselesi
işçisinin Alman-kilonun
Amerikada kömür verdiği randıman; 2000, ya ve Ingilterede 1000 üstündedir. Dünyanın diğer mem
leketlerinde elde edilen rakamlar da tunhra yaklaşmaktadır. Kömür havzasında, 500 kiloluk randımanın kabahatini işçinin üzerine atmağa kimsenin hakkı yoktur. İşçidensadece daha fazla randıman istenilmemek, önce -o-na gereken imkânlar verilmelidir.
imkân temin edildiği gün Türkiye bu gün istihsal etliği 3.500.000 tonla değil, belki, 10 000.000 la iftihar edecektir.
*
SENDİKA
Armağan KERİMOL
Sendikaya Abone Olunuz -
: Yıllığı — 500, 6 aylığı — 250, 3 aylığı—125 kuruştur.
SENDİKAYA ABONE OLUNUZ
♦♦♦♦♦♦ W ♦♦♦«♦♦♦♦♦♦❖♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦•♦♦« *♦♦*♦« >4 44 ♦♦
Sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden: Adil Yağcı Tertip ve Baskı F - K Basımevi
Comments (0)