6 Ağustos 1950
Pazar
• I .

s

r
■f ’
ra
rot yot oajrvnyar
rm
ra
Uyar


tıyor
ra dağıtıyor



Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 — Posta Kutusu : 447 - İstanbul
Dış politika
Tereddüt ve endişeler İçinde
bir dünya .
BİLMEM okunulan tarihin gö-zönünde lâyık olduğu ehemmiyetle tecessüm ettirilememe-sinden mi, yoksa hâdiseleri insanların çabuk unutmasından mı, herhalde muhakkak olan bir şey varsa bugünkü dünyanın geçirmekte olduğu tereddütlü vaziyetin benzeri başka devirlerde ve hatıralarda bulunamamakta ve insanlar kendilerini çok acınacak bir Italde görmektedirler. Boranların her gün yeni bir has-şalısiyet ve sinirlilik İçindeki te-ıuevAÜçleri, spekülâsyon arzulanma yeniden uyanması bir çok-lanna âdeta yann birdenbire alevlenecek bir hesabın heyeca^ nını vermekte, bir takınılan da teselli ve sükûnet vâdeden de>-liller bulmakla kendilerini avutmağa çalışmaktadırlar.
Muhakkak olan bir şey varsa o da çarpışan iki âlemin nihayet bir gün karşı karşıya geleceği ve ilk dünya harbi ile başlayan üç perdelik facianın son perdesine de şahit olacağımızdır. Bunun ne kadar göz yaşlanna ma-1 olacağı ve bugünkü tahrip va-sı ta la riyle dünyanın ve beşeriyetin izmihiâline ne kadar tesir edeceği düşünüldüğü zaman endişe ve huzursuzluktan titrememek kabil değildir.
tki âlemin bu muhtemel çarpışmasında artık tek başına devlet ve milletlerin bir mevkii kalmadığını da kabul etmek iktiza eder. Bu iki manzumeden herhangi birine katılmaktan başka bir çare kalmadığını bugünün büyük ve küçük bütün milletleri tasdik etmektedirler.
Anane, kültür ve bilhassa tarih bakımından demokrat âlemin bir uzvu olan memleketimiz bu korkulu rüya içinde uyanık durmasını bilmek ve millî birliğini her zamankinden daha çok kuvvetli bir halde muhafaza etmek mecburiyetindedir. Tahakkuk ve tecellisi bütün medeni âlemce hiç de arzu olunmıyan bu fâcianın nihayet bir gün ortaya çıkması ihtimali şimdi bütün memleketleri düşündüren vs onlara hazır olmaları lüzumunu ihtar eden mühim bir sebep olmaktadır. Bizim için şimdi mazinin eski ve karışık hesaplarını görmekten ziyade onların bir daha tekerrürü imkân ve ihtimallerini ortadan kaldırmak ve milli birliği temin ederek memleketi kuvvetli bir hale getirmek ihtiyaç ve zarureti vardır. Bunun için de her şeyden evvel idare cihazımızı ister sivil ister askeri olsun iyi işler bir hale getirmeliyiz. Çünkü idare sistemi iyi olan memleketlerinde nihai zafer için daiıa çok inkârlar vardır.
Türk milletinin en mühim bir vasfı fevkalâde zamanların ehemmiyetini lâyık olduğu ciddiyetle takdir etmesi ve o vakit kendi mukadderatını tayin için her türlü fedakârlığı göze almasıdır. İstiklâl Harbi ile tarihin çok seyrek görülen misallerini vermiş olan Türk milleti herhangi bir tecavüz karşısında kendi mevcudiyeti ve emniyeti için hiç bir fedakârlıktan çekin-miyecek ve aynı zamanda medeni dünyanın mukadderatını tayin eden âmil'er arasında bulunacaktır. Biz şimdi dünyanın geçirmekte olduğu bu tereddüt ve intizar devresi kiyenin gönd zır olduğunu bin beş yüz
iki

8. » A |
SİYASÎ İKTİSADÎ, MÜSTAKİL
■ • & w
Tesis eden t Hablb Edlb - TÖREHAN
Yıl 1 — Sayı 249—10 kuru>
k A 'A
Abone ı Türkiye İçin seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler İki misildir.
hânlar ı 6 ncı sayfada santimetresi
1 Hradır, hânlardan hiçbir mesuliyet kabul edilmez.
Telefon : 44756 - 44757 Santral — Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
STRASBOURG KONFERANSININ KULİSLERİ ARASIND
ı
A
S
Kore’den sonra
A
Avrupa Dışişleri Bakanları
Türkiyenin Atlantik Paktına
girmesine tamamile taraftar
Meselenin, Bakanlar Komitesi içtimai dışında görüşüleceği tahmin ediliyor
Strasbourg^da Dıylyleri Bakanlarının Bele dlj’e Sarayındaki toplantılarından bir gürünü,
terek emniyet meselesinin tehlikede bulunduğu tür anla yardım teminatının “soğuk,, veya “sıcak,, harbin ön karakollarında bulunan milletlere de tekmil edilmesi gerektiği, ve bunun vakti geldiği söylenmektedir. Türkiyenin Birleşmiş
Strasbourg, 5 (Parla Büromuzun husuaî au ret t e gönderdiği muhabirden) — Avrupa Konseyindeki Dışişleri Bakan Yardımcıları 2 ağustosta Strasburg’da toplandılar. Bu toplantıdan maksat ertesi günkü Dışişleri Bakanları Komitesi Konferansını hazırlamaktı. Yardımcılar Konseyinde Paris Büyükelçimiz Numan Menemencloğlu ve Orta Elçi N. Vergin bulunduktan sonra ertesi günü Komite Konferansında Bay Fuat Köprülünün yanında yer aldılar.
Efkârı umumlycnin bütün dikkati Strasbourg'da. resmî toplantılar dışında ve Avrupanm askeri müdafaasijle ilgili olmak üzere Dışişleri Bakanları arasında geçen fevkalâde mühim ve gayri resmî görüşmeler üzerinde coplanmaktadır.
İlkönce görüşülecek mesele, Atlantik Andlaşmasına bu andlaşmaya henüz dahil bulunmıyan memleketlerin kabulüdür. Bu memleketler araşman Türkiye pek mühim bir mevki tutmakta olup adaylığı ötekilerden önce tetkik edilecektir. Avrupa Konserinin en salâhlyetli çevreleri Türkiyeyi Atlantik Andlaşmasına kabul meselesinin Köprülü, Shuman. Bevin ve Sforza arasında ve Bakanlar Komitesi İçtimai dışında görüşüleceğini tahmin etmektedirler.
Bu hususta diplomasi yollan ile , ____________________
görüşmelerin pek müsait neticelere vardığı söyleniyor. .Avrupa Dışişleri Bakanları, Türkiyenin Andlaşmn Teşkilâtına kabulüne tamamen taraftardırlar. Birleşmiş Milletler Anlaşası ile esasları tesbit edilmiş olan mdş-

A
Atlantik Paktına
girme arzumuzu Fransaya bildirdik
Strasboura S (YİRS) — Türkiye ve Yunanistan. Kuzeu Atlantik Paktına o irmek istediklerini Fransız Hükümetine. bu-aün resmen bildirmişlerdir. Fransız Dışişleri Bakanı C kuman. burada, yuna» Dısislcn Bakanı Politis rr Turkive Dışişleri Bakanı Fuat Kövrülü ile avn avn Görüşmüştür. Her iki Bakan. Chuman'a. memleketlerinin Atlantik Paktına iltihak etmek hususundaki arzularını ve bunun Birleşik Amerika Hükümetine de tcbliö edileceğini bildirmişlerdir.
J
Milletler Anayasasını Kore’de saydırmak için kendiliğinden O.N.O. nun emrine 4500 asker vermesi bu memleketin, tehlikeli vaziyetine rağmen, serbest millet vazifelerini ve mensup bulunduğu batı camiasına karşı dayanışma zaruretini müdrik olduğunu göstermektedir.
Atlantik Konseyi şimdiden Londra-da, andlaşmayı sadeleştirmeye çalışmış ve çalışmaktadır. “Oniki,, lerin toplantısından önce mühim görüşmeler oldu. Diğer taraftan 1 ağustosta Lâhey'dc yapılan Beş Dışişleri Bakanları Toplantısı Brüksel Andlaşma-sı denilen bu Beşler Andlaşmasmın genişletilmesi de derpiş edilmiştir.
Brüksel Andlaşmasmın Atlantik Andlaşmasına pek yakında katılacağı yalnız muhtemel değil, muhakkak gibidir de. Bu suretle Atlantik And-alşması daha genişliyccek ve Türkiye de ona İltihak etmeye dâvet olunacaktır. Türkiyenin emniyeti iki taraflı andlaşmalar ve Anayasanın İcabı olan
mekle kalmıyarak bizzat nizmasmın icap ettirdiği altına alınacaktır.
Meselenin Türk İyeyi Strasbourg kulislerinde böyle görünmektedir.
yapılan ihzari
umum! umdelerle temin edil-Atlantik Andlaşması mcka-sürat ve katiyetle muhafaza
alâkalandıran ciheti İşte

tehlikeye mâruz memleketler
Avustralya Başbakanı, Formoza, llindlçini, İran, Yunanistan ve Türkiyenin tehlike İçinde bulunduğunu söyledi
New-York. S (A.P.) — Avn»-tralyn Başbakanı Robert Men-rica dün burada yapmış olduğu bir konuşmada “Kısa bir zaman sonra memleketimin askeri kuvvetleri ntn her sahada sizinkiler-le yan yana Kore harbinde dövüneceğine inanıyorum,, demiştir.
Mrnzİes, demokratik memle-lekctlerln, dünyanın muhtelif yerlerindeki tecavüzleri karşılamak İçin kuvvetlerini parçalamaya mecbur kalmak tehlikesine maruz bulunduklarını kaydetmiş ve “Şimdi artık demokrat memleketler harp Lhtlyaçlarına göre hazırlanmalı ve insan gücünü sivil sahadan askeri sahaya aktarmalıdır» diye ilâve etmiştir.
Menzles, 'Kore, hallolmadan evvel bize pek çok başafirnsı tcvlld edecek bir merkez olmakla beraber, bugün dünya üzerinde pek çok tehlike İçinde bulu nan bölgeler mevcuttur kİ. bunlar arasında Formoza, Hlndlçlnl. Slaro. Malaya, Burma, tran, Türkiye ve Yunanistan da vardır» demiştir.
Silâhlanma muhtırası Fransız Hükümetince kabul edildi
Fransa, Atlantik Devletlerinin müşterek bir silâhlanma kuvveti

Paris, 5 A .A. (AFP) — Fransşmın yeniden silâhlanma gayretleri üzerindeki muhtıra bugün Bakanlar Kurulunda tetkik ve kabul olunmuştur. Muhtıra, bu akşam Cumhurbaşkanı Vİncent Auriol’e ve ondan sonra Birleşik Amerikanın Paris Büyükelçisi David Bruce’a verilecektir. Resmi metin pazartesi günü öğleden evvel neş-redilmiyecektlr.
Sanıldığına göre Fransa bütün Atlantik devletlerinin müşterek bir silâhlanma fonu kabul etmelerini ve devletlerin nüfuslarının ehemmiyetine göre silâhlanmalarını istemektedir. Muhtırada şu esas müdafaa edilmektedir:
Biri daha önce, diğeri daha sonra tecavüze uğrıyacağına yani tehlikenin herkes için müşterek ve müsavi bulunmasına binaen Atlantik devletlerinden her birinin yapacağı maddi yardım ve ayırıp vereceği insan miktarı bu devletlerin blribirlyle olan nispetlerine uygun olmalıdır.
Cumhurbaşkanı, Amerikan Elçisi ve Filo Komutanı ile Dolmabahçe Sarayında
Cumhurbaşkanının Yalovada Ingiliz Büyükelçisiyle Kore harbi ve Atlantik Paktı gibi müşterek alâka taşıyan meseleler üzerinde umumî bir görüşme yaptığı söyleniyor
Bir müddetten beri Yalovada istirahat etmekte olan Cumhurbaşkanı Celâl Bayar dün saat 17 de yanında İngiliz Büyükelçisi ve refikası olduğu halde Acar Motörü ile Dolmabahçe Sarayına gelerek, şehrimizde misafir olan Amerikân filosu Komutanını kabul etmiştir. Bir saatten fazla süren kabul hakkında Anadolu Ajansı şu malûmatı vermiştir:
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar bugün 18 de Dolmabahçe Sarayında, İstanbul da misafir olarak bulunan Akdeniz Amerikan 6 ncı Filo Komütanı Vis- Amiral John Ballentine'l Amerikan Büyükelçisi George Wadsworth refakatinde kabul buyurmuşlardır. Bu kabulde Milli Savunma Bakam Vekili Samet Ağaoğlu ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Sadık Altıncan da hazır bulunmuşlardır.
Ingiliz Büyükelçisi ve refikası dün şehrimize geldiler
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’m davetlisi olarak İngiliz Büyükelçisi ve refikası, ağustosun 3 ünden 5 ine kadar Yalovada misafir kalmışlardır. İkametleri sırasında Büyükelçi ve eşi. Yal ovanın güzel bahçelerini ve kapiı-
ca tesislerini gezmişler, bu şifalı suların Yunan ve Roma çağlarından beri meşhur olan hamamlarım görmüşlerdir.
Celâl Bayar misafirlerini tarih! İznik kasabasına götürmüş ve kendilerine Bizans. Selçuk ve Haçlılar zamanlarına ait eserleri göstermiştir.
Bu vesileden faydalanarak, Celâl Bavann büyükelçi İle Kore olayları vs Atlantik Paktı gibi umumi ve müşterek alâka taşıyan meseleler üzerinde görüştükleri söylenmektedir.
Büyük ve siyasi inkişaf lara doğru
Hava ordumuz
inkişaf ediyor
Tepkili Uçaklar Kumpanyasının mümessilleriyle temaslar başladı Ankara, 5 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Bir müddetten beri memleketimizde bulunan İngiliz Wfc-kers Armstrong Tepkili Uçak Kumpanyasının mümessilleriyle Hava
Atlantik Devletleri murahhasları 15 eylülde New-York’ta toplanıyorlar
Washington 5 (YÎRS) — Koredeki komünist tecavüzü münasebetiyle 12 Atlantik Devletinin murahhasları eylülün 15 i ile 16 sında New-York’ta bir toplantı yapacaklardır. Bunda a-lı om ası lâzım gelen askerî tedbirler görüşülecektir. Fakat bundan önce Acheson, Bevin ve Schuman kendi aralarında toplanacaklardır. Bu görüşmeler sırasında Atlantik Paktına iştirak etmek isteyen yeni devletlerin ezcümle Türkiye ve Yunanistanın bu husustaki arzuları tetkik edilecektir. Bütün bu müzakereler eylülün 19 unda toplanacak olan Birleşmiş Milletler umumi heyetinin lçtimama takaddüm edecektir.
Atlantik Devletlerinin hemen hepsi Almanj’anın yeniden silâhlanmasına ve kuvvetlenmesine prensip itibariyle taraftar bulunduğundan bu mesele de görüşülecektir.
Kuvvetleri Komutanlığı arasında uçaklardan bir miktar satın alınması hususunda hazırlık müzakereleri yapılmaktadır.
Atlantik Paktına girmemizin bahis mevzuu olduğu şu günlerde hava kuvvetlerimizin maliyeti çok yüksek bulunan bu uçaklarla kısmen olsun teçhizinin daha kolay olacağı tahmin edilmektedir. Bilindiği gibi Atlantik Paktına dahil üye memleketler ansında müşterek savunma için yapılan satın almalar maliyet fiyatının çok dûnunda itibarî kıymetlerle hesaplan, maktadır.
bu
larışseverlerden ikisi kayboldu
Ankara, 5 (Hususî muhabirimizden) öğrendiğimize göre Barışsever Derneği üyelerinden ikisi ortadan kaybolmuşlardır Yargıç tarafından ifadelerine müracaat zarureti hâsıl olan bu İki üye îstanbuldaki adreslerinde bulunamamışlardır.
Şehrimize getirilen 8 mevkuf ile iki gaynmevkuf üyenin ilk ifadeleri dosya ile birlikte İncelenmek üzere Millî Savunma Bakanlığına gönderilmiştir.
Batı Almanya Avrupa Konseyine kabul olundu
I
Oiinya Hikâye Müsabakası neticelenmek üzere
T an pınar,
esnasında Tiir-rııek için bildirdiği kişilik
ha-dört kuvvetin bütün medeni âlemde yaptığı tesire işaret etmek isteriz. Çünkü Kızıl âleme karışmıyan veya zorla karıştırılmış olanlar bir tarafa bırakılırsa, bugün Amerikanın Kore’de yaptığı mücadeleye iştirak etmek artık medeniyet ve kültür âlemi için kati bir borç ve zaruret halini almıştır. Tarafsız kalmak imkânları olmayınca his ve düşüncelerin a* ıkça ifade edilmesi öyle zannediyoruz ki bugünkü diplomasinin artık en başta gelen bir vazifesini teşkil edecektir.
Biz tehlikenin gün geçtikçe bütün demokrasi dünyasında daha iyi anlaşılmağa başladığı şu zamanlarda Türkiyenin gösterdiği açık ve dürüst hareketin bir misal teşkil ettiğini bildirirken hesaplaşma sonunda memleketimizin de hissesi olması lâzım geldiğini takdir ediyoruz.
Asıl politikası sulh ve sükûn olan yurdumuzun hareket kararı; yarının barışına ardım etmekle geleceğimiz için de ayrıca müspet bir mâna ifade etmektedir.
Hablb Edib - Törelıan
S •
• •
Şimdilik yardımcı üye olarak kabul edilen Almanya Hükümetine hariciye hakanı İstihdam etmek salâhiyeti de verilecek
Strasbourg, 5 (A. P) — dışişleri bakanlan bugün, Almanya ve Saar bölgesinin Avrupa Konseyine yardımcı üye olarak girmesine resmen karar vermişlerdir.
Strasbourg, 5 (AP) — Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman, toplantıdan sonra Associated Press muhabirine verdiği bir demeçte, Fransa, Ingiltere ve Amerikanın Batı Alman Hükümetine Alman Dışişleri Bakanı İstihdam etmek salâhiyetini vermeyi düşündüklerini açıklamıştır. O takdirde, Batı Almanya, Avrupa Konseyine tam yetkili bir üye olarak girebilecektir
Batılı batı
Fuat Köprülü Bevin ile görüştü
5 ( YİRS > — Fuat Köp-
Strasbourg rülü bugün öğleden sonra İngiltere Hariciye Nazırı Bevin'le görüşmüştür. Tahmine göre Köprülü Türkiyenin Atlantik Paktına alınmasını ve bu hususun İngiltere tarafından eylülde New-Yorkta toplanacak olan Atlantik Konseyinde desteklenmesini İste-m iştir. Bevin, Türk Dış Bakanının bu İsteklerini müsait karşılamıştır.

Dünya Hikâye .Müsabakasının jürisinden bir grup dünkü toplantısında soldan İtibaren: Ahmet Hanıdi Refik Hulld Karay ve şair Orhan Veli.
Dünya Hlkâya Müsabakamızın büyük jüri heyeti dün tekrar toplanmıştır. Jüri Azalarından dört zat mazeretleri yüzünden oelemediği İçin, dünkü toplantıya yedi âza iştirak etmişti. Gelenler, soyadları sırasiyle su zatlardı:
Reşat Nuri Darago, Sabahaddin Eyüboğlu, Reşat
Nuri Güntekin, Orhan Veli Kanık, Retlk Halid Karay,
Cevdet Perin, Ahmet Hamdl Tanpınar.
Bugüne kader Jüri Heyeti müsabakaya
422 hikâyeyi ayrı ayrı okumuş ve bunlardan nihai karara dahil olmak üzere ayırmış, diğerlerini elimine etmiştir. Ancak bunlar içinden do 40 kadar hikâye hakkında henüz kati karar* verilmemiş olup, tekrar tetkike tâbi tutulacaktır. Jüri Heyeti, yarın tokrar toplanıp bir İki gün İçinde neşredilmeğe lâyık 30 hikâye İle Amerikaya gönderilecek on güzel 2 hikâyeyi seçecek ve kararını bildirecektir.
gönderilen
37 tanesini
Kuzey Koreliler, Naktong u bazı noktalardan geçtiler
Komünist Radyosu, Naktong Nehri boyunca kati netice verecek savaşların cereyan etmekte olduğunu bildiriyor Amerikan Sekizinci Ordu Karargâhından bildiriliyor» 5 (AP) — Komünist kuvvetleri Naktong Nehrini bazı noktalardan geçmeye muvaffak olmuşlardır.
Tokyo, 5 (AP) — Komünist Pyongyang Radyosu bugünkü neşriyatında, Kuzey Kore kuvvetlerinin Naktong Nehri boyunca kati netice verecek savaşlar yapmakta olduklarını söylemiştir.
Tokyo. 5 HAP) — Kuzey Koredo bulunan müttefik kuvvetleri, Seul’da bulunan düşman tren yolu iltisak noktalarını şiddetle bombalamışlardır. Aynı zamanda müttefik uçakları, Nişon limanında 10.000 tonluk bir Kuzey Kore nakliye gemisini batırmışlardır.
General Mac Arthur'ün karargâhı bu geminin batmasının teyid edilmiş olduğunu açıklamıştır.
VVashtngton, 5 (YÎRS) — Nık-tong Nehrinin kızıllar tarafından a-şıldığı haberini gazeteler büyük başlıklarla vermişlerdir. Pentagon (Milli Müdafaa Nezareti) mehafili vaziyetin ciddi olduğunu, mesafe 65 kilometreden aşağı düşerse Puzan limanının ağır topçu ateşine maruz kalacağını söylemektedirler.
Yunanlılar, Bulgar hududunda tahşidat yapıyorlarmış
Paris, 5 A.A. (Afp) — Bulgar Haberler Ajansının Batı Trakyadan ve Bulgar radyosu tarafından yayınlanan haberde Yunanlıların bu bölgede şiddetle harp hazırlıklarına giriştiği iddia olunmaktadır.
Ayni radyonun iddialarına göre bu bölgede tahşidat yapılmakta ve Me-taksas hattı tamir edilmektedir.
Sayfa î
YEN! İSTANBUL
6 Ağustos 1950
tetkikler

—X
Anayasa ve
iç politika

ŞEHİR
A B E R L E R I

Yazan ı M. NERMİ
Sergi köşesi t
Teknik Üniversite Talebe
Şehir mektubu
Demokrat Partiyi iş haçına getiren son seçimin propagandası yapılırken Anayasa dâvası da ele alınmış ve değişmesi gereken noktalar, yetkili politikacılarımızın nutuklarında belirtilmişti. Seçimden sonra da İki büyük partimizin görüşlerinde yeni bir değişiklik olmadığını kabul etmek lâzımdır. Demokrat Parti, bildiğimiz gibi, Devlet Başkanımn yetkilerini genişletmekle tek meclis sisteminin arada sırada göze çarpan pürüzlerinden silkineceğine İnandığı halde, Halk Partisi, çağdaş demokrasi tiplerinden değil de daha ziyade Montesqieu‘den ilhamlanarak çifte meclis sistemine e-hemmiyet vermektedir. Başlıca fikir ayrılıkları buradadır..
Her iki partinin de Anayasamızı değiştirmek noktasında birleşmiş ve bunu seçim propagandasında İlk plâna almış olmaları, aynı zamanda seçmenlere karşı verilmiş bir söz de sayılabilir. Bu söz, acaba, ne zaman yerme getirilecektir? Biliyoruz ki, Anavasa dâvaları, bütün hukuk düzenimize temel verdiği için, çok derin İncelemelere lüzum gösteren dâvalardandır ve hukuk anlayışımızın belli başlı çizgilerin! belirtmeden münakaşaları büe imkânsızdır. Halbuki bizde bu ehemmiyetli inceleme güçlüğünü artıracak başka büyük konular da vardır ve gözden uzak tutulmama-lan mutlaka lâzımdır. Devrimden doğan kültür hayatımızın yeni istikametleri, hiç şüphesiz, bunların en başında gelir.
Anayasaların sıksık değişmesi; hayat ye hukuk anlayışlarındaki oymaklığı. temelsizllği dile getirir. Bu. aynı zamanda kültür hayatında olduğu gibi. iç politikada da dizginsiz bir buhranın hüküm sürdüğüne İşaret sayılabilir. Herhangi bir buhranı önlemek için değiştirilen Anayasa, anayasalar tarihinde az görülmemiştir, yeni bir buhranın, hattâ hayalden geçirilmeyen buhranların kaymağı olabilir. Biz buna halk dilinde kaş yaparken göz çıkarmak deriz. Onun için milletler, anayasa dâvalarını ele alırlarken u-zunboylu araştırmalara girişmek, hâdiseleri tartmak, millî gelişimin emrettiği yollardan ayrılmamak zorundadırlar.
Tarafsız bir anlayışla incelemeden geçirilirse, Anayasamızın eksiklerini görmemek mümkün değildir. Hele vatandaş hakları bakımından Anayasamız çok denksiz bir durumdadır. Vatandaşa bir taraftan etek etek hak verilirken öte taraftan aynı vatandaş araba dolusu hak kaybetmektedir, tyi bir seçim kanununun yapılmış olması bu vatandaş durumunu değiştirmekten çok uzaktır. Çünkü, böyle bir hak durumu olduktan sonra ne Seçim kanununun ehemmiyeti vardır, ne de seçimin. Hepimizi, belki, hayrette bırakan bu noktayı biraz aydınlatmak isteriz:
Seçimden beklediğimiz en büyük şey. devlet teşkilâtının halk tarafından kontrolüdür tabii. Anayasada devletçilik maddesi durdukça vatandaşın böyle bir kontrole girişmesi imkânsızdır. Halkın cebinden çıkan vergilerin nasıl harcanacağını halk değü, devlet bilir. Üstelik devlet, bu maddeye dayanarak gece aşırı çıkaracağı sözüm ona ekonomik bir kanunla seçmeni, ertesi gün, dilenci durumuna düşürebilir. Memleketin başlıca ekonomik kaynaklarını birer birer eline geçiren bir devlet karşısında seçmen eğemenliği prensiplnin ne olabileceğini düşünebiliriz. Ortaçağ’ın ltdibdat devleri de başka türlü değildir zaten. Anayasamız her ne kadar mülkiyet hakkını tanıyorsa da devletçilik tezi, gerek neticeleri, gerek dolambaçlı tesirleri bakımından, bu hakkı ya konusuz bir hale getirmekte veya sosyal düzeni altüst eden mülkiyet tiplerinin teşekkülüne yardım etmektedir. Bu çeşit gelişmeler, çağdaş hukuk devletinin önlemek ve tasfiye etmek istediği gelişmelerdir. Bundan da anlaşılıyor ki, yeni İktidar paı tisine düşen ük 1§, Anayasamızın devletçilik maddesini kaldırmak ve bu suretle yurdumuzda türlü türlü mânalara gelen demokrasiye artık tam bir temel vermektir. Türk vatandaşını ana haklarına kavuşturmak da ancak bununla mümkündür. B’Jl-
yoruz kİ, çağımızın vatandaş egemenliği anlayışı; ekonomik egemenlik fikrine dayanmaktadır. Bunu sağlamak, seçim kanununa değil, Anayasaya düşer. Demokrasiye aykırı kanunların çıkmış olması en çok bu durumla ilgilidir.
Biz Türk devletini ve yeni yaşamak hamlelerini korumak maksadly-le yapılan kanunları demokrasiye aykırı bulmadığımızı söyleyebiliriz. Her insanın kendi benliğini korumaya hakkı olduğu gibi her milli teşkilâtın ve bunu destekleyen fikir sisteminin de buna hakkı vardır. Demokrasinin de elbette korunması lâzımdır. Başvurulan vasıtalar, belki mutlak mânada düşünülen demokrasi fikrine aykırı olabilir. Fakat yer yüzünde mutlak mânada hangi sistem vardır? İnsanın Ölçüsü, her zaman, kendi gerçekliği olmuştur. Biz vasıtalara de-ğü, neticelere bakarız. Düşünülmesi yalnız şekle göre kurulmuş bir mantık çerçevesi içinde mümkün olan mutlak ve mücerret demokrasiye aykırı bir tedbir, gerçekçi demokrasinin kuvvetlenmesine, yaşamasına yardım ediyorsa, yurdun yüksek birliğini, menfaatlerini sağlıyorsa demokrasiye hiçbir suretle aykırı değildir. Biz böyle yanlış anlaşılmış bir demokrasiye demokrasiyi kurban edemeyiz. Başta Amerika olmak üzere bütün dünya demokrasileri de böyle düşünüyor. Çağımızın düzenini temelinden yıkan geniş üslûplu diktatörlükler, hep mutlak demokrasi Jnclllyle öne atılan cereyanlardan doğmuştur. Biz, onun 1-çhı, kanunlarımızın değiştirilmesinde olduğu gibi. Anayasa dâvalarımız da demokrasiyi kendi sosyal gerçekliğimize göre anlamak ve düşünmek zorundayız. Çünkü, demokrasi; demokrasi düşmanlarının dolu dizgin hürriyeti demek değildir.
Başbakan Yardımcısının dünkü temasları
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu dün sabahki ekspresle An karadan şehrimize gelmiştir. Başbakan Yardımcısı öğleden sonra Demokrat Parti 11 merkezini ziyaret ederek bölge müfettişi ve 11 idare kurulu ikinci başkanı İle görüşmüştür.
Başbakan Yardımcısı müteakiben Cumhurbaşkanının misafir amirallere yaptığı kabulde Milli Savunma Bakan Vekili sıfatiyle hazır bulunmuştur.
İstanbul Şenlikleri
Eminönü Halkevi tarafından tertiplenen İstanbul Şenliklerine zengin bir programla 9 ağustos 1950 çarşamba akşamı sabaha kadar devam etmek üzere Suadiye PlâJ Gazinosunda başlanacaktır.
Bu müsamereye alt biletler her gün Halkevinden ve Suadiye Plâj Gazinosundan temin edilebilir.
Çiftehavuzlar
Çiftehavuzlar, semti meşhur olarak, Kadı köy ündedir. Ev-velce, orada hakikaten çifte havut vardı. Biri, Ötekinden daha yillcsekte İdi, sular ondan ötekine akardı, tamanınm en meçhur mesire yeri idi, Şimdi, çifte hamızlardan sadece birer iz kalmıştır, metrûk bir halde duruyor.
Sergide bugün sahici iki havuz var. Bunlara da çiftchaı>uz diyebiliriz. Akşam oldu mu Kavsi kuzahı andırır renkli sular, göklere doğru yükselir, hoş bir manzara arzeder ve düşündürür: Şehirde, el, yüz yıkamaya, bir duş yapmaya su bulunmazken, burada tonlarla su vardır, insan, istemiyerek Atalar sözünü hatırlıyor: Ayranı yok içmeye...,^
Fakat aynı zamanda Serginin çifte hamızlgn, ziyaretçiler için bir teselli ve serinlik mem-baı oluyor. Çoluk» çocuk, kadın, erkek etraflarına sebilhane bardakları gibi sıralanıp oturuyorlar, birer göz banyosu yapıyorlar. Hani insan sıkılmaza soyunuverip fıskiyelerin şelâlelerine kendini verecek.
Suya hasretimizden her havuz başı bizde mesire yeri oluveriyor.
bîr İstanbullu

Beynelmilel Ceza Hukuku Kongresine iştirak edecek olan Türk delegesi
La Haye’de toplanacak olan Beynelmilel Ceza Hukuku Kongresinde memleketimizi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi kuku Ordinaryüs Taner ile doçent temsil edecektir.
Nuruilah Kunter dün Ankara vapuru ile hareket etmiştir. Prof. Tabir Tanerln de bugünlerde uçakla gitmesi beklenmektedir.
Ceza ve Usul Hu-Profesörü Tahir Nuruilah Kunter
Amerikan Filosu, yarın sabah şehrimizden ayrılıyor
Beş gündenberi limanımızda bulunan Amerikan denizcileri şehrimizdeki ziyaretlerine devam etmektedirler. Amerikalı denizciler bilhassa İstanbul Sergisine büyük rağbet göstermişler ve Sergiyi çok beğenmişlerdir. Amerikan filosu yarın sabah mtzden ayrılacaktır.
şehri-

Adliyede bir tâyin
Kıymetli mesaisi ile Adliye tinde temayüz etmiş bulunan hukukçularımızdan Nureddin Dur-
maz, Uşak C. Savcılığına tayin olunmuştur. Kendisine yeni vazifesinde muvaffakiyetler dileriz.
muhi-genç
BEBEK SERGİSİNDEKİ
EN
GÜZEL
BEBEKLERİ
YENİ İSTANBUL
HEDİYE edecek
TÜRK BEBEKÇİLİĞİNİN ÜSTATLARINDAN : Zehra Müfit’in 3, Nimet Demirbağ’uı 1, Esin Germen’in 3, Azize Ayral’ın 1 ve Eleni Potessurir’in 2 şer adet bebeklerini, 1 temmuz tarihinden 7 ağustos tarihine kadar olan nüshalarımızdan 5 tanesinin başlığını, Sergide beğendiği bebek veya bebek pariyonunun numara veya ismiyle bize getiren okuyucularımız arasında tertipliyeceğlmiz kur'ada dağıtacağız.
En güzel bebeği seçmek ve en güzel bebeği almak için müsabakamıza siz de giriniz.
Birliği Danıştaya başvurdu
BURSLU ÖĞRENCİLERİN BURSLARININ KESİLMESİ, BİRLİĞİ, BÖYLE BİR MÜRACAATA MECBUR Eni
İstanbul Teknik Üniversitesi Talebe Birliği, Teknik Üniversitedeki burslıı öğrencilerin bir çoğunun burslarının kesilmesi üzerine danıştaya başvurmuştur. W1
Milli Eğitim Bakanlığının, yeni bir burslar talimatnamesi hazırlanıncaya kadar tatbik edilmek Üzere göndermiş olduğu tamim üzerine İstanbul Teknik Üniversitesindeki burslu öğrencilerden bir çoğunun bursları bu ay başından İtibaren kesilmiştir.
Talebe Birliğine göre bu karar u-sulsüzdür. Zira burs sisteminin kabulü He kendilerine burs verilmeye başlanan bu öğrenciler Teknik Üniver sitenin yatılılık talimatnemelerine tabi olarak yatılılığı kabul etmişlerdir. Yafalılk talimatnamelerindeki, Teknik Üniversitenin tedris sistemine ve
Boks maçlan
Dün gece yapılması icap eden boks maçları bu geceye tehir edildi
Galatasaray Kulübünün tertip ettiği boks maçlarının ilki dün gece Beşiktaş Şeref Stadında yapılacaktı, fakat havanın kapalı olması ve yağmur yağması ihtimali de gözöntlne alınarak bu geceye tehir edilmiştir. Şehrimize kuvvetli bir kadro ile gelen Ankara karması boks takımı bu gece ilk maçını Beşiktaş Şeref Stadında Beşiktaş boksörlerine karşı yapacaktır. Saat 21 de bağlıyacak olan maçlara her iki takım da şu kadrolarla çıkacaklardır:
Beşiktaş: öl kilo Kemal, 54 kilo İhsan Gören, 58 kilo Alp, 62 kilo Veli, 66 kilo Ruhi, 72 kilo Vedat, 80 kilo Ayhan Eryılmaz.
Ankara Karması: 51 kilo Sevindik, 54 kilo Doğan Karaca, 58 kilo Metin, 62 kilo Metin, 66 kilo Saim Saygılı, 72 kilo Ali Melek, 80 kilo Kâmil.
Dünkü tenis maçları
Tenis, Dağcılık, Eskrim Kulübünün tertip ettiği Çelenç Kupası tenis maçlarının dördüncü tur karşılaşmalarına dün Kulübün kortlarında devam edilmiştir.
Dünkü karşılaşmalarda Suzan Şefiği, 6/0, 6/2, 5/7, 4/6, 6/1; Nazml, Haşan - Şefik, Suati 6/4, 0/6, 6/8, 11/9, 6/1; Suzan, Enes - Engin, Ra-simi 6/3, 6/1, 6/3; Haşan Nazml -Behbut, Andonu 6/3, 6/0, 6/8, 6/4 yenmişlerdir.
Bugün saat 10.30 da tek erkeklerin finalinde Enes Talay - Suzanla oynıyacakfar.
öğleden sonra saat 16 da çift erkekler finalinde Haşan, Nazml çifti Enes Talay, Suzan çifti He oynıya-caktır.
Motosikletle dünya turuna çıkanlar şehrimizden geçti
Motosiklet ile Dünya turuna çıkan isviçreli Schumoehor ve Emest adındaki İki sporcu dün sabah şehrimizden geçerek Ankaraya hareket etmişlerdir.
isviçreli aporcular Pakistandan Hindistana geçerek Japonyaya gideceklerdir.
Hava dün serinledi
İki gün devam eden bunaltıcı sıcaklardan sonra dün hava birdenbire değişmiştir. Suhunet derecesi 21 e düşmüş ve kuvvetli bir rüzgârı başlamıştır.
Bugün suhunet derecesinin
daha düşeceği, rüzgârın devam edeceği ve havanın yağışlı olacağı tahmin edilmektedir.
37 den poyraz
biraz
Lübnanın eski başbakanı ile eski dışbakanı geldi
Eski başbakanın muhtelif meseleler hakkında gazetemize beyanatı
Sıcaklarda Boğaziçi
bünyesine uygun olarak konmuş o-lan toleransların yeni burslar talimatnamesiyle kaldırılmış olması, öğrencinin müktesep haltlarının kale a-lınmamasıdır. Talebe Birliği esasen hepsi 4 ve 5. sınıflarda bulunan burslu öğrencilerin mağdur duruma düşü-rülmcmelerl İçin M. Eğitim Bakanlığına bu öğrenciler hakkında eskisi gibi muamele yapılması hususunda mü-racaatta bulunmuştur. Ayrıca bursları kesilmiş olan Öğrenciler adına da Danıştaya başvurarak Milli Eğitim Bale ani iğim dâva edip, doğacak maddî ve mânevi zararları tazmin ve kesilen bursların tekrar verilmesinin teminini talep etmiştir.
Haber aldığımıza göre Rektörlük de Teknik Üniversite öğrencisine bu mevzuda tolerans gösterilmesi lâzım-geidlğinl bildirerek Bakanlığa yapılan Talebe Birliğinin müracaatını destek-Uyecektir.
Talebe Federasyonu fevkalâde toplantıya çağırıldı
Türkiye Millî Talebe Federasyonu Genel idare Kurulu âzalarının yarısından fazlasının lmzasiyle Genel î-dare Kurulu fevkalâde toplantıya çağırılmıştır.
Bu toplantıda WAY Konseyi Tertip Komitesinin faaliyetleri ve W AY Konseyindeki Türk delegelerinin hazırlıkları tetkik edilecektir. Genel idare Kurulu âzalan bütün konsey müddetlnce Istanbulda bulunarak konsey çalışmalarını takip edecektir.
Türkiye Millî Talebe Başkanlığından:
Türkiye Millî Talebe Genel idare Kurulu 8
günü saat 10 da İstanbul Teknik U-niversltesi Talebe Birliği merkezinde tolapnacaktır.
Lübnan’ın eski başbakanı Saadi Moıınla İle eski dışişleri bakanı Saeb Salem memleketimizi ziyaret etmektedirler. İki eski bakan Ankarada bir kaç gün kaldıktan sonra dün Lübna-nın Türkiye Büyükelçisi He birlikte şehrimize gelmişlerdir.
Kendisi ile konuşan bir arkadaşımıza eski başbakan, yüksek tahsilini vaktiyle İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yaptığını, uzun yıllar geçirdiği Istan bulu tekrar görmekten çok memnun olduğunu söylemiş ve Lübnanın siyasî durumu hakkında şunları söylemiştir:
"Lübnan, bütün diğer Arap devletleri gibi Israllle olan münasebetlerini tamamen kesmiştir. Son uçak hâdisesinde İsrailliler haksız olduklarını kabul ettiler. Tayyaremize Lübnan topraklarında hücum ettiklerini İtiraf ederek tayyare şirketine tazminat o( i e dil er.
Suriye ile İktisadî meselelerde bir ihtilâf mevzuu bahis değildir. Ancak Fransızlar zamanından beri sürüp gelen ve gümrük meseleleri gibi tanzim edilmemiş olan münasebetlerin düzeltilmesine çalışılmaktadır.,,
Eski başbakan ve dışişleri bakanı şehrimizde bir kaç gün kaldıktan sonra Lübnana döneceklerdir.
Evvelki gün, bütün şehir yanıyordu. En serin yer Boğaziçidir düşüncesiyle, bir vapura biiulim. Hmcahmş kalabalık. Benim gibi düşünenler ekseriyeti teşkil ediyor. Lâkin, nefes halinle dahi bir rüzgâr yok. Nihayet Köprüden kalktık, biraz hava peyda oldu. O tin vapurun hareketinden mütevellit bir hava. Boğaziçi mûtat hilâfına bir hamız gibi sakin. Sathında ufacık bir karışık yok.
Federasyonu
Federasyonu ağustos salı
D. P. nin siyasî toplantısı
Demokrat Parti Beşiktaş ilçe idare kurulu bugün saat 10 da Dikilitaş ocağının açılış merasimi münasebetiyle bir siyasi toplantı tertip etmiştir. Bu toplantıda milletvekilleri ve parti sözcüleri konuşacaklardır.
f - ■
Yeni bir parfi kuruldu
Şehrimizde Liberal Köylü Partisi adı alfanda siyasî bir demek kurulmuştur. İsmail Hâmi Danişmend kurucular arasında bulunmaktadır.
"Ankara” vapuru, dün Batı Akdeniz seferine çıktı Ankara vapuru dün sabah 430 yolcu ve 64 ton yükle Batı Akdeniz seferine çıkmıştır.
Yolcular arasında İstanbul milletvekili Salamon Adatto ile hakkında dedikodular yapılan Paristekt oğlunu görmek üzere Fransaya giden eski Millî Eğitim Bakanı Haşan Âli Yücel bulunmaktadır.
İstanbul Belediye Meclisi seçimi
8 eylülde yapılacak olan İstanbul Belediye Meclisi seçimi için C.H.P. bir tebliğ yayınlıyarak Partisi namına aday gösterilmek İsteyenlerin, yüzde yetmiş İçin ilçe başkanlıklarına, yüzde otuz için de 11 başkanlığına mürcaaat etmelerini istemektedir.
M. P. nin siyası toplantısı
Millet Partisi Fener bucağı Lokalinde 8 ağustos 1950 salı günü saat 16 da siyasi bir toplantı tertiplenmiştir. Bu toplantıya gelecek olan Parti Genel Başkanı Hikmet Bayur-la Genel Kurul âzalanndan Sadık Al d oğan ve Ahmet Tahtakılıç söz a-larak günün İç ve dış olayları hakkında konuşacaklardır.
Devlet Denizyolları Umum Müdürü Ankaraya gitti
Devlet Denizyolları Genel Müdürü Cemil Parman, Devlet Bakanlığında yapılacak toplantıda bulunmak üzere dün Ankaraya gitmiştir.
öğrendiğimize göre Devlet Bakanlığında yapılacak bu toplantıda, Marshall Plânından Denizyollarına ve rllecek tahsisat görüşülecektir. Cemil Parman toplantıya, eskiden parasızlık yüzünden sipriş edilemlyen gemilerin projelerini götürmüştür.
Ulaştırma Bakanı tekrar şehrimize döndü
Evvelki gün Ankaraya gitmiş olan Ulatşırma Bakanı Tevfik Heri dün çalışmalarına devam etmek tekrar şehrimize dönmüştür.
Üzere
Devlet Denizyollarının mahzurlarını kaldırmak için
İşletme tetkiklerde bulunan Bakan, dün, Genel Müdürlük servis ve işletme âmirlerini dinlemiş ve bazı noktalar hakkında not almıştır.
Demokrat Partinin Balıkesire gönderdiği telgraf
Demokrat Parti 11 idare Kurulu dün Balıkesir Valililiğen, D.P. îl başkanlığına ve Belediye Başkanlığına şu telgrafı göndermiştir:
"Uğradığınız yangın felâketi karşısında teşkilâtımızın duyduğu derin teessürü arzeder, BalIkesirlilerin bu kaybının kısa zamanda ve elbirliğiy-le telâfi edilmesini temenni ederiz.”
Vapur Rumeli sahilini takip ediyor. Orttıköyde Lidonun önünden geçiyoruz. Muazzam bir kasap dükkânına benziyor, et dolu. Biraz sonra, Bebek sahili boyunca, rıhtımlardan kendilerini denize atan kimseler görülüyor, tıklım tıklım otobüsler geçiyor. Onlar da Boğazda hava almağa gidiyorlar galiba. Hallerine acıyorum. Biz, vapurda nisbelen nefes alıyoruz. Otobüstekllcr, hattâ dolmuşla gidenlerin halleri nicedir f Hem deniz yolculuğu dururken, güneşin altında, bu, akü kân mıdırf Yeniköyden sonra, rıhtımda yine denize girenler var. Donla girenler ekseriyeti teşkil ediyor. Doğrusu, bu havada, insanın bütün kaideleri bir tarafa bırakarak aynı şekilde davranası geliyor. İşte Tor rabyaya yaklaşıyoruz. Meşhur deniz hamamının Önünde en azdan 15 hususi otomobil duruyor. Bir ^kokteyl parti" var. Hayır, bu "deniz parti" dir.
Şehre dbnmektense, gecemi, Boğamda geçirmeğe karar veriyorum. Ama nerede f Vakaa misafir gidebileceğim dostlarım var. Fakat ben, tek başıma, sakin bir köşede, serin bir gece geçirmek İstiyorum. Evet amma neredef Koskoca Boğazlçinde, evvelce bir sürü müracaat ve muamele yapmadan gecenizi geçirebilecek tek otel yoktur. Sonra kalkar, turizm dâvaları ederiz, hariçten döviz getirecek seyyah ararız. Ayol, biz, daha mahalle aşın komşuluğa gldememekteyiz. Böyle â-n\ karar verildiği takdirde, Boğazın güzelliklerinden istifade İçin geceyi ancak kırda geçirmek kabil. O da jandarmaya, bekçiye rastlamamak şartlyle. Zira, bir yakaladılar mı, öyle bir tahkikata başlarlar M, kendinizden şüphe edersiniz
Geç vakit, Sanyerden bir dolmuş arabası beni davet etti. Coml gibi har tarafı Arap harfleriyle yazılmış levhalarla dolu bu kocaman otomobili nasıl dolduracağını sordum. "Beyim, dedi, nasıl olsa boş gidiyorum, buyurun Taksime götüreyim,, bindim. Biraz sonra bir müşteri daha çıktı, o da bindi. Fakat Büyükderede yolumuzu kalabalık bir Ermeni ailesi kesti,' şoföre: "Biz on kişiyiz, sığmayız,, dediler. Demin yalvaran şoför bizi indirip yol üstüne bıraktı, arabasına on vatandaşı doldurup, çekti, gitti.
Fırsattan istifade bir kahveye a-turdum, etrafa bakmıyorum, dfe de çok otomobil geçiyor. Kendimi Köprü üstünde sanıyorum. Herkes havr\ almağa Boğaza hücum ediyor. Kahveci, bir tanıdık müşteriye hararetin 85 olduğunu söylüyor. Hakikaten dayanılmaz bir sıcak var.
Deniz kenarına, bir hususi otomobil yanaşmış, tçindekder yere, beraberlerinde getirdikleri halıyı sermişler, yiyeceklerini dizmişler. Bayan ayakkabılarını çıkarmış, denizde başparmaklarını oynatıyor. Bay köşede duran dondurmacıya sesleniyor. Doğrusu geceyi orada geçirseler yeridir.
YENİ İSTANBUL
SÎYASl ÎKTISADI MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LÎMİTED ŞİRKETİ Müdürü: KenuıJ H. SAKLICA Bu sayıda yazı işlerini fiilen İdare eden : Sacld ÖGET
NeşredUmiycn yazılar iade edilmez.
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
Bir otobüs geçiyor, fakat binmeğe cesaret edemiyorum. Vapurla dönmek
ilzere tarifeye bakıyorum. Son vapur
9^5 te. Ne de erken! Kaçırmışım, ö-
teki gibi yan yolda bırakmıy

dolmuşa intizaren Büyükdere piyasa^ sında dolaşmağa başlıyorum. Herkes
sokaklara dökülmüş, nhtvmdan hâlâ denize giren çocuklar, hattâ büyükler
var.
Nihayet, İçinde âyetler, karınca dı>-alan olmayan bir dolmuş geliyor. Biniyorum. Otomobilin sürati - pence-renin kenarındayım - yüzüme serin bir rüzgâr estiriyor, gözlerimi kapıyorum. P*akat o net Birden ftrtn ağzı açılmış gibi sıcak bir rüzgâr başlıyor. Gözlerimi açıyorum. Şehre yaklaşmışız. Şehir bir dev gibi sıcak neferiyle kendini belli ediyor, fesiyle kendini belli ediyor, — fa.
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 65 —
Zaten îstanbulun en civcivli yerinde değil miyim? Yıllardır hasretini çektiğim Beyoğlu. Burada çok değişiklikler olduğu muhakkak. Fakat yine de eskiden daha bir başka türlü idi gibi geliyor bana. Meselâ otelimin çok yakınındaki | Tepebaşı Bahçesini görünce bir köylü hayretiyle: "Sakın yanlış bir yer olmasın. Orası koru gibi bir yerdi." diye hatıralarımı yokluyorum O zaman dallan birbirine karışmış küme küme ağaçlar vardı. Aralarında kolkola kadınlar, erkekler gezerdi. Karpuz fenerlerle donanmış dallan altındaki takım takım masalarda kadınlı erkekli aileler, kuytu köşelerde kollannı birbirinin beline dolamış çiftler, orkestra dinliyerek akşam yemeği yerlerdi. Haydi onların hiç biri kalmadı diyelim. Fakat altlarındaki arsaya ne oldu? Neden bu kadar daraldı? O ağaçlar, yollar, v.s. den başka şu köşede bir de koskocaman bar vardı. Emin Hulûsi 11e beraber, kılık kıyafetimizden u-tanarak, bir İki kere kapısından kafamızı uzatmıştık. Bugün onun en lüks masalarına Emin | Hulûs! ile oturacak, en gözde Avrupa artistlerini şampanya içmeğe davet edecek halde Istan-buldan dönüyorum. Fakat o takımiyle kayboluyor ve yerinde üç beş kanş toprakla bir kaç tane merdiven basamağı kalıyor. Biçare Emin I Hulûsiden İse o kadar da kalmadı! Müftü gibi
821
senli benli olmağa başladığımız ihtiyar Koçoya alay ederek soruyorum: "Yahu o nasıl Tepeba-şı? Gelirken baktım. Cami avlusu gibi bir yer!.. Güneş açmış... Üç beş çocuk koşuyor.. Kenarındaki sıralarda haınmallar, sokak satıcıları bitleniyor".
Koça: "Tepebaşının daha iyisi başka yerlerde Doktor Bey" diyor ve içini çekerek parmak-lariyle para işareti yapıyor: "Amma çok para İster.. O ki para var.. Her şey var.. O ki para yok... Benim gibi hiç bir şey yok".
Bir şey söylemeden gülüyor, başımı sallıyorum, para olduğu halde de, bir çok kimseler için, yine hiç bir şey yok olduğunu biçare Koço anlamıyor.
Bu ihtiyar Rum garson ile ahbaplığı ilerletmekteyiz. Onunla konuşmalarımızın, çok eskiden, kasabada henüz yapayalnız olduğum zamanlarda Muvakkıthane bahçesinde Müftü He olan konuşmalarımıza benzeyen bir tarafı var.
öğle uykuları artık âdet oldu. Kasabada, hele son on on beş yıl içinde, durmadan İşleyen bir değirmende yaşadığımı, şimdi hâlâ gözlerimi kapadıkça beynimin içinde işittiğim uğultudan anlıyorum. Muayenehanede, dairede, partide, İstasyon Gazinosunda, ne bileyim daha nerelerde durmadan dert dinledikten ve çene çaldıktan başka sokakta da önüme gelenle selâmlaşmadan, konuşmadan bir adım atamaz halo gelmiştim. Onun İçin bir zaman Emin Hulûslnin ve İstanbul denizinin sesinden başka ses dinlememek programımın başında geliyordu. Emin Hulûsi biçaresini dinledik; açık pencerede yattığımız geceden beri İstanbul denizinin sesini de dinlemekte devam ediyoruz.
Programımın bir maddesi de kasabalılara rastlayabileceğim yerlerden; Sirkeci ve Kapalı-322
çarşı gibi onların toplu bir halde oturdukları yahut parmak parmağa tutuşarak dolaştıkları Sirkeci, Kapalıçarşı ve Mercan Yokuşu gibi semtlerden kaçmaktı. Çok şükür bunu yapıyordum. Fakat öğle uykularından sonra holdeki köşeme, Müftününküne benzememekle beraber hiç de fena olmayan çayımı getirttiğim zaman korkunç bir konuşma ihtiyacı hissetmekteyim. Bu saat kasabadaki istasyon Parkında münakaşaların kızıştığı, bazı şakaların dayaklara gidecek derecede koyulaştığı saattir. Sön yıllarda pullu ve damgalı zarflar İçinde gelen uydurma mektuplara, başlıklı resmî kâğıtlara daktilo ile yazılmış ve uydurma mühürlerle damgalanmış mahkeme celplerLne inanacak saf adam kalmamıştı. Artık gazinoda otururken sahici mektup a-lanlar bile: “Kimmiş o beni aldatmak isteyen a-çıkgöz bakalım” diye kurnaz kurnaz etrafına bakınıyor, ^arfa el sürmekten çekiniyordu. Hattâ bir kaç ay evvel vergi memuru Haşan Efendi vilâyetten aldığı bir mektup ile içindeki ehemmiyetli bir makbuzu: "Yahu bana baksanıza.. Bende enayi gözü var mı?" diye bakmadan yırtmış ve utancından üç gün gazinoya uğra yamam ıştır. Şimdi adanı aldatma usulü değişmiştir, istasyon Gazinosunun hasır koltuklarına konan keçe yastıklara, renkli tebeşirle resimler yapılmakta ve dikkat etmeden bunlara oturan adamın, dönüşte koluna girilip en önden yürütülerek, pantalonunun arkasına yapışmış eşek, horoz şekillerine gülünmektedir. İşte o dinlendirici uykulardan sonra şiddetli bir konuşma İhtiyacı duyduğumu söylediğim akşam saatlerinde, muntazaman okuduğum gazetelerin son haberlerine göre Koçoya dahil ve hariçteki siyasî durumun tahlillerini yapıyorum. O da bunlardan kendine göre neticeler çıkarıyor, haberler kötüleşir gibi oldukça gözlerini titretip düşünerek meselâ bl-
323
raz kalay, yaka düğmesi, v.s. alıp bir tarafa koymanın ihtiyatlı olacağını söylüyor.
Koço harp senelerinde, seyyar çırçır olan kaymbabasından kalan bir kaç kutu yaka düğmesiyle yaptığı küçük ölçüde bir harp vurgunculuğunun tadını hâlâ unutamamıştır. Anlattığına göre bara, baloya gidecek harp taciri müşteriler son dakikada yaka düğmelerini bir türlü bulamazlar, Koço kendininkileri yarım lira, bir lira gibi büyük paralara satarmış.
Yine Koçodan öğrendiğime göre yaz geceleri buraları da fena olmazmış. Komşu bahçelerdeki varyeteler, sazlar çok iş yaparlarmış. Fakat yağmurdan hâlâ açılarruyorlarmış.
Koço He konuştuğumuzu gören otel kâtibi de bazan yanımıza geliyor, benim köşe âdeta küçük bir aile toplantısı şeklini alıyor. Yalnız ne yazık ki daha rahat konuşmak için onlan oturtmak ve bir şey ısmarlamak kaideye uymuyor.
Gecelere gelince, mektebe devam eder gibi muntazaman sinemalara gitmekteyim. Kasabada da ara sıra arkadaşların zoriyle bunu yapar-dum Rizelinin Belediye Gazinosu arkasındaki Bahçe Sineması yaz geceleri serin olurdu. Fakat gündüzden çok yorgun olduğum için oyun başlar başlamaz uyur ve ancak arada bir film kopup ahali bağırmağa ve ıslık çalmağa başlayanca uyanırdım. Bununla beraber Rizelinin kilo hesabiyle getirttiği filmler ters yapıştırıldıktan zaman bile güç farkedilecek' kadar eski olduk-lan gibi mehtaplı gecelerde kavakların gölgesi perdeye vurunca daha da soluklaştıklarından pek bir şey kaybetmiş olmazdım. Zeki bir adam o-lan Rizeli buna çare olarak İkide birde perdeyi bahçe hortumiyle sulardı.
Gazete, fıkra ve karikatürleri İstanbul sinemalarında salon kararır kararmaz bir takım ka-324
dm ve erkeklerin birbirlerine sarıldıklarını ve müşteri arayan bazı yolsuz kadınların erkeklere musallat olduklannı sık sık söylerler. Ben gittiğim sinemalarda, çok dikkat ettiğim halde, böyle bir şeye tesadüf edemiyorum. Nasıl kİ gece Beyoğlu sokaklarında da pek öyle şikâyet edilecek bir ahlâksızlık göze çarpmıyor. Belki Koço-nun da dediği gibi ahali yazlıklara gittiği ve aynı zamanda da havalar tamamiyle düzelemediği için büyük cadde hüzün verecek kadar tenhadır. Çıkış vakitlerinde sinema önlerinde biraz kalabalık görülüyor fakat halk yangından kaçar gibi tramvaylara ve dolmuşlara koşarak üç beş dakika içinde cadde ydne eski haline dönüyor. Acelem olmadığı için sinemadan sonra yavaş yavaş Taksim Meydanına kadar çıkarak Abidenin etrafında bir kaç kere dönüyor, sonra yine ajmı ağır adımlarla Tünele kadar iniyorum. Hattâ bazan bu yürüyüşü iki defada tekrar ettiğim olmaktadır. Yine gazetelerin bilhassa bu saatte yalnız erkeklere musallat olduklarından şikâyet ettikleri kadınlardan da eser yoktur. Bazan kapaı dükkânlar arasındaki çalgılı bir gazinodan bir kaç kadın ve erkeğin şarkı söyleyerek yahut kavga ve küfür ederek çıktığı görülüyor; sarhoş bir kadını ağlaya ağlaya kaldırım kenarında bir otomobile bindiriyorlar; ayaklarını sürüye sürüye yürüyen fakir kılıklı bir adam karşı kaldırımda durup bakıyor. Hepsi bundan ibaret... Bazan da köşebaşlarının birinden bir kadın çıkıyor, fakat musallat olacak adam aramak şöyle dursun tam tersine kendlsLni kovalayan birinden kaçar gibi koşa koşa başka bir köşede kayboluyor. Otelime dönmek İçin tanımadığım bir çok ara sokaklardan da geçtiğim halde bunlardan birine tesadüf edemiyorum.
(Devamı var)
♦ 325
6 Ağustos 1050
Y E N î İSTANBUL
Savfa 3

Günler geçerken
Yanıp tutuşmakta devam ediyoruz
Yazan : Refik Halid Karay

Balıkesir rlbl »ayılı şehirlerimizden birini kül, kömür eden yangın her vatandaşı, bilhassa orayı tanımış olanları üzdü, bundan ibaret kalacaktır: Üzüleceğiz; dem ve tekrar binalar kurulacak, yangın yeri üzerinde vücut bulacak. Vclâkln şehrin suyu fona tesisat bir türlü medenî seviyesine çıkamıyacak ve şehir İtfaiyesi tekemmül ettl-rilemlyecek.
Düşününüz kİ. Balıkesir Belediyesi hâlâ ahşap bir konakta barınmaktadır ve Cumhuriyet idaresi mütemadiyen İlerleyen, genişleyip güzelleşen bu şehrin su ihtiyacını otuz senedir temin edememiştir. Yeniden şehir kurman Pek iyi bilmediğimize misal olarak önümüzde Ankara duruyor. Eskiden yapılmış şehirleri zamanın zaruretlerine uyduramadığımızın en büyük nünıuııesl de tstanbuldur. Anadolu kasabaları ise bir müddet blrblrioriylc park ve âbide yarışına girdi. Keşke yirmi beş seneden beri o yarış yerine su getirme ve itfaiye kurma gayretine kapılanlardı!
Hayır, bugünkü Anadoluda göze çarpan gayret, artık yeni cami ve mescit yaptırmaya münhasır. Bunlar maddeten ve manen mamurluk alâmetleridir; bir cemaat teşkilâtına delâlet ettiği İçin ayrıca hoşa gidiyor. Fakat ltfalyealz bir kasaba veya köyde bu camiler, mescitler buz üstüne yazı yazmak kabilinden devamsız, faydasız işlerdendir. Zira Allah binasını da korumak İcap eder; oııun dua İle yangından masun kalacağına dair dinde bir hüküm yoktur. Var deseler de inanmam ve İnanmadığımdan dolayı kâfir olmam!..
Her zaman söylediğim gibi biz Amerikan filmlerinin en kötüsünde bile mevcut İmar derslerinden faydalanamıyoruz; bunları görmüyoruz. Biteviye yepyeni köyler, kasabalar kurulan bu memlekette dört, beş ev ortada belirdi mı halk derhal bir İtfaiye arabası satın alır. Erkekler başlarlar İdmana... İtfaiyecilik spor haline sokulur ve teşkilât civar köyler İle kasabalar arasında blrblrlerlyle reknbet, iftihar vesilesi olur. O suretle çok defa evlerini, zahire ve hnyvanlannı, kiliselerini kurtarırlar, yangını başlangıçta boğup söndürürler.
Ahşap evlerden İbaret kasaba ve şehirlerimizde her şeyden, hattâ halk-evlerinden, stadyum ve parklardan, âbidelerden ve mükellef resmî binalardan evvel su düşünülecek. İtfaiye kurulacaktı. Gençlik futbola tercihan veya birlikte İtfaiyecilik terbiyesi görecek, bunu kendisine bir nevi spor yapacaktı. Şayet Balık esire su, başka İmar hareketlerine üstün tutularak getirilse ve itfaiyesi de vaziyetiyle mütenasip şekilde geliştirilmiş olsaydı bu sevimli şehir. Önlenmesi imkânsız müteaddit zelzele felâketlerine İlâveten bir de bu yangın derdine ve milli »enet, vaktinde harcanmayan bir, İki milyon yüzünden on, on beş milyon zarara uğramayacaktı.
Ne yapalım kİ, o kadar yazıp çizmemize rağmen gelip geçmiş Meclislerin ve Hükümetlerin hiç birine bütün memlekete şamil bir “Yangından Korunma», kanunu kabııl ettiremedik. Sual takrirleri verildi, rakamlar okundu, raidlerde bulunuldu. Tabiidir kİ. sözle yepnlr gemisi yürümediği gibi ateşe de“sözlü zoru,, İle meram anlatmak kabil olamadı. Yanıp tutuşmakta devam ediyoruz, istibdat devrindeki gibi nındakl gibL Gelecek yılların yazılarında dememize imkân verilmez, lnşaallah!
Amma, işte bütün tepki tedbir almıyacağ'it Yarın de betondan bir mamure ve kifayetsizlik yüzünden
Meşrutiyetteki gibi... Tek parti zama-“Demokrasl rejimindeki
Asyanın kaynaşması
Kızıl Çin Tibeti işgal etmeğe hazırlanıyor
Formoza'ya hücum etmektense, mevsimden İstifade ile elverişli görülüyor
tanını ve Siyam vo Birmanya gibi hür Asya memleketlerini komünizme karşı aynı metanetle müdafaa etmek lâzımdır.
Hon-Kong 5 (YİRS) — Çin Hindle-tanmın âsiler Lideri Hoşimin solcu bir Fransız gazetesine verdiği beyanatta ezcümle şunları söylemiştir:
"Herhangi bir eulh müzakeresine girişmemiz için Franaız kıtalarının Çin Hindistanını tahliye etmeleri lâzımdır. Biz Fransız taraftarlığı yapanları kılıçtan geçirecek değiliz. Fakat bunları bundan sonraki hareketlerine göre affetmemiz yahut cezalandırmamız mümkündür.,,
Hoşimin, Amerikanın Baodal Hükümetini tutmasına şiddetle hücum etmiş ve dost bir Fransa ile müsavat esası dahilinde ebedi bir işbirliğine taraftar bulunduğunu bildirmiştir.
Hoşimin'in de askeri hazırlıklarını tamamhyarak Baodai kuvvetlerine karşı yürüyeceği hakkında rivayet ve malûmat mevcuttur. Kendisine Çin tarafından silâh verildiğini ve bu silâhların Amerikalılardan kalma silâhlar olduğu söylenmektedir.
Hoşimin'in bugünkü kuvvetleri 75 bin kişiden ibaret bulunduğu Baodai ile Fransızların ise 150 bin kişilik bir kuvvete malik bulundukları için taarruz meselesi bir haşil güç olsa gerektir. Kaldı kİ, son zamanlarda halk arasında Baodai lehine bir hareket mevcuttur.
Bilindiği gibi Pirene dağlan civarında şu esnada Fransızlarla Çin Hln-dlstanını teşkil eden 3 müstakil devlet arasında siyasi müzakereler cereyan etmektedir. Bunlann mevzuu Çin Hindistanma daha büyük istiklâl vermek ve Fransız müdahalelerini kladırmaktır. Eğer bu hususta Fran-sızlar propagandaya ehemmiyet vererek Çin Hindlstanı halkına müzakerelerin ne kadar müspet ve kendi lehine cereyan ettiğini bildirmeseler, halkın Baodai’yl bir Fransız kuklası gibi göstermek isteyen mukabil propagandalara büsbütün kulak asmayarak Baodai'a karşı daha çok temayül göstermesi muhakkaktır.
sonra Kibir orduya
adamakıllı Lama mâ-ordu
Tibet’in istilâsı^ daha
Hong-Kong. 5 (YtRS) — Burada dolaşan rivayetlere ve gelen malûmata göre Çİ4, Formozayı almak üzere bir deniz hareketine girişmekten ziyade Tibet! İşgal eylemeyi tercih eylemektedir.
Formozaya karşı blı harekete 7 nci Amerikan filosu mâni olacağı gibi mevsim biraz geçirilecek olursa tayfunlar başlıyacaktır. Bu sebeple hareketin Tibet’e karşı yapılmasına daha çok ihtimal verilmektedir. General Llyu Poçenk geçenlerde Çunking’de bir beyanatta bulunarak Tibet istilâsını yakın göstermiştir. Çin ordusu bu harekete hazırlanmaktadır Burada da mevsimi geçirmemek mühimdir. Çünkü bir kaç hafta malaya Dağlan her hangi geçit vermiyecektir.
Çinliler Tibet'e karşı bir propagandaya girişerek
betlerine dokunulmıyacağını. ve İdarede çalışanlara fenalık edilmi-yeceğinl ve mevcut İdare sisteminin de az çok olduğu gibi muhafaza edileceğini vadettlkten sonra Tibetlilere Çin ordusu girer girmez bunu dost gibi karşılamalarını tavsiye etmektedirler.
Hindistanla Kızıl Çinin münasebetleri gittikçe kuvvetleniyor
Londra, 5 (YÎRSı — Manchestcr Guardian gazetesinin neşrettiği bir makaleye göre, Hindistanla kızıl Çin arasındaki rabıta kuvvetlenmektedir Bunun Kore meselesinin hallinde de ehemmiyeti! bir rol oynaması mümkündür. Çinin Kore meselesinde şimdiye kadar kuzeylileri sarahaten tutmamış olması ve bir de Amerikalıların Formoza bakkındakl kararlarım bir mesele haline getirmemiş bulunması nazarı dikkati celbetmnktedir.
Asyada komünizme mukavemet lâzımdır Tokyo, 5 (YÎRS) — Harriman’ın Mac Arthur'ü sureti mahsusada ve Truman adına ziyareti münasebetiyle »u nokta tebarüz ettirilmektedir: Komünist tehlikesi bütün Asyada önlenmedikçe Kore meselesini halletmenin bir mânası olmıyacaktır. Asyada meydan okuyan komünizme. Asyanın her noktasında sağlam nir mukavemet ile cevap vermek lâzımdır. Binaenaleyh Çan - Kay - Şck’ln Hong-Kong’taki İngilızleri Çin Hindi»-
Molotof Pekln'de
Londra 5 (YÎRSl — Sunday mes'e göre Molotof Pekln’de bulunmaktadır. Çin’i Kore işi ile alâkadar etmeye çalıştığı zannedilmektedir. Hariciye Nezareti sözcüsü bu hususta resmi bir malûmat mevcut olmadığını bildirmiştir.
Tl-
Cezaevlerindeki çalışma
Yeni İstanbul’un KORE muhabiri bildiriyor
sistemi^genişletiliyor (Güney Koreli askerler
Adalet Bakanı, İmralıda bir sanatoryum kurmak için tetkiklerin ilerlediğini bildirdi
Ankara, 5 (A.A.) — Yeni cezaevlerinde tatbik edilecek çalışma sistemi hakkında Anadolu Ajansı muhabirine Adalet Bakanı Halil özyörük aşağıdaki açıklamada bulunmuştur:
Ceza bakımından adalet, suçluluğu mahkemece sabit görülecek kimseye sadece lâyık olduğu kanunî cezayı vermekten ibaret olmayıp, aynı zamanda ona cezasını insanca çektirmek ve cezasını çektikten sonra kendisini cemiyete zararsız ve hattâ faydalı bir unsur olarak iade etmektir.
Şimdiye kadar îmralıda. Dalaman Çiftliğinde ve Edlrnede iş esası üze-
Trygve Lie’nin beyanatı
“Dünya sulhu, son derece tehlikede"
Lake Success, 5 (A.P.) — Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trygve Lie. bugün verdiği bir demeçte, üçüncü bir dünya harbini ancak açık görüşlü devlet adamlarının kurtarabileceğini söylemiştir.
Trygve Lie, 59 memleketten teşekkll genel kurul huzurunda şlncl senelik raporunu okurken beyanatı vermiştir.
Lie şunları İlâve etmiştir:
“143 sahlfelik rapor, dünya sulhü son dereco tehlikede ve Birleşmiş Milletler Teşkilâtının hayatı da tehlikede olduğu bir zamanda yazıldı...
Demeclnre Lie. Kore meselesini etraflıca izah etmiş, ve aynı zamanda Kızıl Çinin Birleşmiş Milletlere kabul edilmesi için Şosetlerin yapmış olduğu tekliften ye akabinde Şoset boykotundan da uzun uzadıya beh-aetmlştir.
“Bir sene evvel, büyük devletlerin, karşılaştıkları meseleleri müzakere yoliyle halledeceklerini ümit ediyordum. Fakat durum daha da kötüleşmiştir. Fakat meseleleri halletmek 1-çin ilgili taraflar, masa başına oturup konuşmadılar bile.
Bu gibi hareketlerin devamına müsaade edildikçe, dünya ay be ay daha kötü duruma düşecektir.
Kore’de bir kere sulh tesis edildikten sonra, o zaman müzakere, uzlaşma ve ara bulma faaliyetlerinin önemi daha fazla artacaktır. Ancak boy-lece dünyayı İkiye ayıran anlaşmazlıklar halledilmiş olacaktır.
rinden tatbik ettiğimiz infaz tecrübelerini genişleteceğiz.
Mahkûmun manen kıymetlendirilmesi ve kendisinin şerefli ve müstahsil bir fert olarak camiaya ladesi İçin dc cezaevlerinde ileri demokrasi memleketlerinin en son tatbik etmekte oldukları usullerden faydalanmak kararındayız. Bu usul, telkin usulüdür. Kültür aşılama yoludur.
Diğer taraftan verem âfetine musab hükümlülerin tedavilerini sağlamaJc üzere İmralıda bir sanattoryum vepa pravantoryum kurabilmek için sağlık Bakanlığı mütehassısı ile birlikte gereken etütler yapılmaktadır. Kısa bir zamanda bunu da fille çıkaracağımızı ümit ediyorum.
îş sistemi kendine has ve kendi kendisine kifayetli bir bünyeye sahip olacaktır.
ileride. İnfazın devamı sırasında yapılacak müşahedelere ve istihsal edilecek neticelero göre meşruten tahliye imkânlarını da yeni esaslara bağlamayı düşünmekteyiz.
Öyle sanıyorum kİ. tetkiklerimiz !-terledikçe ve imkânlarımız çoğaldıkça kuracağımız İş sistemi umumî Türk ceza İnfaz usulü haline gelebilecektir.
nasıl savaşıyorlar ?
Günde 6 kuruşla iaşe edilen askerlerin
başlıca istekleri, bol silâh ve cephanedir
mü-be-bu
Birleşmiş Milletler Kore Kuvvetleri için bir marş bestelendi
La Haye 5 A.A, (Reutre) — Ho-lânda Dışişleri Bakanlığı memur mütekaitlerinden. 66 yaşındaki Harry Salico, Koredekl Birleşmhiş Milletler kuvvetleri için bir marş bestelemiştir.
Nota okumasını bilmemesine rağmen marşın melodisini ve İngilizce güftesini hazırlayan Salico marşı plâğa alarak General Mao Arthur’e göndermek niyetindedir.
için
Belçika Kıralı Mısıra gidecek
Kahire, 5 A.A. (AFP) — El Mukaddem gazetesinin, Arap şahsiyetlere atfen bildirdiğine göre, Belçika Kıralı 3 iincü Leopold Mısıra gidecektir.
(falyada yağdı
Roma. 5 A.A. (AFP) — Bütün »•ada hâlen sıcaklık derecesinin mesi neticesi yarımadanın bir noktalarında kar yağdığı görülmüştür. Bilhassa Udine vilâyetiyle Tarvi-sio bölgesinde kar yağmıştır. Bu mm-takalarda en yüksek tepeler şimdi kalın beyaz bir manto altında bulunmaktadır.
Ital-düş-çok

İskender askerlerinin ahfadı bir kabile
Atina 5 A.A. (AFP) — Yunon Mil-Eğitim Bakanlığı Pakistan ile Af-
ganistan hududu üzerinde bulunan ve Iskenderln askerlerinin ahfadının teşkil ettiği iddia olunan bir Pakistan kabilesi nezdine bir tetkik yollayacaktır.
Bu kabile mensuplan uzun ve sangın olup. dillerinde
menşeli bir çok kelime bulunmaktadır
heyeti
boylu Yunan
Komünizme karşı Almanların silahlandırılması isteniyor
400 metre serbest yüzme rekoru kırıldı
Tokyo 5 A,A. (AFP) — Japonya-Blrleşik Amerika yüzme kartlaşmalarında Japon Furuhashl -100 metre serbest yüzmede 4 dakika 33 saniye 2/10 ile dünya rekorunu kırmıştır.
Bu mesafenin eski dünya rekoru yine Furuhashi tarafından 18-8-1949 da 4 dakika 33 saniye 3/10 İle tseis olunmuştu.
Bugünkü karşılaşmada Furuhashi tarafından geçilen John Marshall’in ayni mesafeyi gayri resmî olarak 12-3-1950 de 4.33 1/10 ve 1/4/1950 de de 4.29 5/10 da yüzdüğü hatırlatılmaktadır
Amerikada her iki partiye mensup Âyan üyeleri bu fikri ileri sürdükleri gönüllü alınması için
Wa«hington. 5 A.A. (AFP) — Avam Meclisinde Cumhuriyetçi olduğu kadar Demokrat üyeler de dün Alman ve Japonların müstakbel bir komünist taarruzuna karşı koyacak hale getirilmelerini talep etmişlerdir.
BÖylecç Japon gönüllülerinin Amerikan silâhlı kuvvetlerine alınmasını teklif eden Ayandan Demokrat Mag-nuson’dan başka Demokrat üyelerden Rusael ve George’la Cumhuriyetçi Ayan üyo^l Lodgc bu mevzu hakkında fikirlerini tasrih etmişlerdir,
Ayan üyesi George Japonyadn ve Batı ALrnanynda kuvvetli bir kara ordusunun ihdasını kolaylaştıracağını söylemiş, arkadaşı Rusıell’de aynı fikri beyan ederek demiştir ki:
"Avrupa kıtasını muvaffakiyetle müdafaa etmek istiyorsak Almanların silâhlanması lâzım geldiği kanaat indeyim.
Komünist mücorelerine Japon ve Alman kuvvetlerinin flibn katılmaları rn(*vzuubahİB olunca 4(orr>unlst|.-r( Amerikanın savaş yapmak için para lı asker tuttuğunu söylemek imkânını vermemesini tercih ettiğini söylemiştir Binaenacyh Lodge’un teklif ettiği şey. uzun zamandır bahis mevzuu olan
gibi, Japonyadan da bir tasarı hazırladılar
ve kendi fikrine göre Japon man kuvvetlerinin iştirakiyle hazırlanması zaruri bulunan mlş Milletler himayesi altında lis teşkilidir.
Adenauer taraftar değil
Bonn 5 A.A. (Afp) — Bonn met çevrelerinden bildirildiğine göre. Başbakan Adenauer, îsviçreden döner dönmez Federal Ba^kont'dekl Müttefik Yüksek Komiserleri İle birlikte, anayasa ve Alman İşçi Birliklerinin Anglo-Saksonlar tarafından silâhlan-dırılması meselelerini müzakere edecektir.
Aynı çevreler. Alman işçi birliklerinin Karabin ile teçhiz edilmelerinin. Almnnyanm bir nevi silâhlanması demek olduğunu saldamamakta ve bu fikre Alman umumi efkânnın büyük bir kısmının muhalif olduğunu hatırlatmaktadırlar.
Bundan başka belirt ildiğine göre Doktor Adenauer çeşitli konuşmalarında Almanyanın çerçevesi dahilinde Alman kuvvetler» ihdası imkânlarından bahsetmiş olsa bile yabancı bir komuta altında paralı Alman silâhlı kuvvetlerinin teşkili fikrini daima reddetmiştir.
Avrupa ordusu
na-
Bu po-
Atom sırrını Sovy etlere veren 32 yaşındaki Mühendis Jııl his Rosenberg New-York Clty'de federal mahkemede muhakeme edilmek üzere Ncw-York'a getirilirken
Marshall yardımının tevzii işi
Dünkü toplantıda Bakanlıkların ihtiyaçları tesbit edildi
Ankara 5 (Hususi muhabirimiz ■nldlnyorı — Marshall Yardım Plânı gereğince muhtelif Bakanlıklara 1951 senesi içinde yapılacak yardımlanrı nerelerde ve nasıl kullanılacağına dair bugün Devlet Bakanlığında bir toplantı yapılmıştır. Toplantıya Devlet Bakaıu Feyzi Lûtfi Karaosman-oğlu başkanlık etmiş ve bütün Bakanlıklar. umum müdürler hazır bulunmuştur. Toplantıda her bakanlığın ihtiyacı için oyn listeler yapılmış ve bir program tesbit edilerek Başbakanlığa gönderilmiştir
Al-
Hükû-
Deviet BaJuudiğmdaki d link u toplantı
ve derhal Birleş-blr po-

Güney Kore'de bir nehir yatağındaki büyük taşlar. .Amerikan motor İÜ birliklerinin geçişini temin etmek kal d ır ılmakta d ir.
Kore 31 (Gecikmiştir). (Merkez cephesinde Güney Kore birlikleri nez-dindeki hususi muhabirimiz Margue-rite Higgina bildiriyor).
Oldukça hırpalanmış olan Güney Koreli birlikler, kaç haftadan beri mütemadiyen çekilen cephemizin ilk muvaffakiyetli taarruzunu yapmışlar ve 1300 komünist öldürdükten başka —çok daha mühim olarak— Bir hayli da otomatik silâh elde etmiştir, silâhlarla şimdi, Güney Kore millî lis teşkilâtı daha müessir bir hale tlrilmiş olacaktır.
Güney Koreli subay ve erlerin
sil dövüştüklerini ve cephede hayatlarını yakından görebilmek İçin, bugün öğleden sonra Güney Kore cephesinin bir gözetleme mevziine gittim. Güney Kore cephesi, Amerikan cephesine nazaran. Amerikan yerlileri ile Hitleı ordusu arasındaki kadar farklı idi.
Amerikan Genelkurmayına mensup olan yüksek rütbeli bir şahsiyet, bu vaziyeti görünce bana şunları söyledi:
— Bu sarp ve iptida! memlekette ve bu çeşit bir harp karşısında, kendi birliklerimizin bir kısmının bile, süratle, Amerika yerlilerinin muharebe tâbiyesine dönmeleri muhtemeldir.
Uzun müddet Amerikan cephesinde
bulunmuş muhabirler. Güney Kore kesiminde, her şeyden evvel, tozu dumana katarak oradan oraya giden veya küme halinde şurada burada duran motorlu vasıtaların yokluğunu yadırgayacaklardır. Diğer bir fark da, yoldan geçerken, etrafta ne birlik, ne de topçu mevzilerinin görünmemesidir.
Amerikalılar, Avrupa harplerinde mutat olduğu üzere, yollara yapışmak yüzünden, düşmanın hem havan, hem de piyade ateşine maruz kalmışlardır. Bu ateş bazan o kadar müessir olmuştur ki. birliklerimiz, nakil vasıtalarını terketmek zorunda kalmışlardır. Amerikalılar, yalnız cephaneyi değil, kıtaların sıcak yemeğini bile motörlü vasıtalarla nakletmeye çalışıyorlar. Refakatinde bulunduğumuz aynı yüksek askerî şahsiyet:
— Herkesin, harbe otomobille gidebileceği fikrini kökünden kazımak lâzımdır, mütaleasında bulunmuştur. Yaya harbi
Pek az nakil vasıtasına sahip olan Güney Koreliler, bir aydan fazla süren mücadeleleri sırasında, cephe yol larını tıkamaya hiç niyetli değildirler. Güney Koro piyadesi, cepheye, ormanla kaplı keçi yollarından geçmektedir. Bugün. Güney Koreli bir alayın karargâhı İle ileri hat gözetleme yeri
Ticaret rejimi kararnamesi
önümüzdeki hafta görüşülecek
muhabirimiz
Bu kararnamede dış ticaretimizin inkişafı türlü kolaylığın gösterildiği
Ankara 5 (Hususi
bildiriyor) — Yeni ticaret rejimine dair Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi tarafından hazırlanan talimatnamenin önümüzdeki haftanın ilk günlerinde Bakanlar Kurulunda müzakeresine başlanacaktır.
Yeni talimatname Kurulca tasdik ve ilân edildikten sonra derhal meriyete girecektir. Yeni rejimin esasları hakkında Bakanlıktan salâhı-yetil bir zat bu talimatnamede dış ticaretimizin inkişafı için her türü) kolaylığın gösterildiğini söylemiştir.
Bilhassa son günlorde hemen hemen her memlekete borçlu vaziyetti
için, her alâkadarlara belirtiliyor olmamız ve tiraj haklarını tamamen kullanmış bulunmamız yüzünden bir hayli yükselmiş bulunan takas piyasası da serbest rejimin başlaması üzerine düşecektir.
Beynelmilel Teniş Şampiyonasına davet edilen kadın tenisçimiz
Salih Omurtak ile Hakkı Akoğuzun emeklilik muameleleri ikmal edildi Ankara 5 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Oramiral Mehmet Ali Ülgenin emekliye ayrılmasından sonra Orgeneral Salih Omurtak ile Hakkı Akoğuzun emeklilik muameleleri tamamlanmış ve kendilerine tebliğ edilmiştir.
Harmanları yanan köylülere Kızılayın yardımı
KIIIb, 5 (A.A.) *- Temmuzun birinci çarşamba günü çıkan bir yangında harmanları tamamen yanmış olan Ar-pnkesmez köyü hAİkından on dört aileye yardım olarak Kızılay Genel Merkezinden bin lira gönderilmiş ve nara tamamen tevzi edilmiştir.
Tarkan Çarıklı, Paris Ticaret Ataşeliğine tâyin edildi
Ankara 5 (Husus! muhabirimiz »ildiriyor) — Ticaret Bakanlığı Dış ^icaret Dairesi müşavirlerinden Tar-:an Çarıklı Paris Ticaret Ataşeliğine tayin edilmiş, yeni ticaret ataşemiz vazifesi başına gitmek üzere yann Istanbula gidecektir.
Ankara 5 (Husus! muhabirimiz bildiriyor) — Bayan tenis şampiyonumuz Bahtiye Musluoglu 10 ağustosta Lübnanda yapılacak olan Enternasyonal tenis şampiyonasına Lübnan Federasyonu tarafından davet e-dilmiştlr.
Bir Amerikan harp petrol gemisi Mersine geldi
Mersin, 5 (AA.) — Birleşik Amerika Akdeniz filosuna mensup J H. Moore komutasında bir petrol gemisi dün öğleden sonra limanımıza gelmiştir.
Gemi limana demirledikten yarım saat sonra Garnizon Komutanı gemiye -’derek gemi komutanına “Hoş geldiniz.. demiş ve gemi komutanı da iade! zlyaretto bulunmuştur.
Gemi limanımızda dört gün kalacaktır.
C.H.P., Devlet Radyosundan haftada
etmek
15 dokika istifade için müracaat etti
5 (Husus! muhabirimiz — C.H.P. Genel Sekreter-
Ankara bildiriyor) İlgi tarafından Devlet Radyosundan haftada 15 dakika istifade etmek ü-zere Başbakanlığa yapılan müracaat Basın. Yayın Genel Müdürlüğüne havale edilmiş ve bu hususta tetkiklere başlanmıştır.
yolda
tek
arasındaki 5 kilometrelik motörlü vasıtaya rastladım. Bu araba da, yaralı taşımaktaydı.
Amerikan cephesindeki motor ve fren gürültülerine alışık olanlar İçin. Güney Kore kesiminin bu sükûneti, âdeta garip gelmektedir. Bu sükûneti yalnız ilerimizde kalan yol parçasını tarayan makineli tüfek salvoları ile tek bir tüfeğin vınlaması İhlâl e-divordu. Bu kesimdeki Güney Kore birlikleri, yolu, kesif bir mayn tarla-slyle emniyete alıyorlardı.
ileri hattaki Güney Kore birliklerinin cephanesi, askeri hizmete alınan siviller tarafından taşınmaktadır. Erzak bile, sivllerin. sırtında taşıdlıklan sepetlerle naklediliyor.
Başlıca gıdayı, büyükçe bir top cesametinde pirinç topakları teşkil etmektedir. Bazan asker ve subaylar, biraz salatalık, sebze veya et bulabl-liyorlarsa da. bilhassa erler için böyle fırsatlar pek nâdirdir.
Ayda 25 sent
Gözetleme yerinde. 20 yaşındaki piyade onbaşısı Kim Huk Ko. hayatından bana biraz bahsetti, iki yıldan beri Güney Kore ordusunda hizmet gören delikanlı, vaktiyle Amerikan işgal ordusu tarafındnn verilmiş üniformayı giymişti. Onbaşının aylığı 1000 yen. yahut da bugünkü rayiçle 25 sent (70 kuruş) tur. Fakat, harp başladığından beri maaşı ödenmemiş.
Kendisine rastladığımız zaman, genç onbaşı, koltuğunda bir sürü gazete ile tabur karargâhına koşuyordu. Habere susamış olan Güney Kore askerleri. Güney Koreli bir gazeteyi, tıpkı “Star And Stripes,. adındaki ordu gazetesini kapışan Amerikan askerleri gibi, elden elo dolaştırınışlardı.
Onbaşıya, en çok ne istediğini sorduk. Gözünü kırpmadan:
— “Cephane!., cevabını verdi. “A-yakkabı ve elbiyseye de ihtiyacımız var anıma, bize daha, daha fazla cephane verirseniz, daha sıkı harbederiz. Zafere IHınat!
Onbaşı Kini, komünistlerin yakında mağlûp edileceklerini katiyetle ifada etmiştir.
— “Bütün demokrat milletler, şimdi Güney Korayi tutmaktadır. Sonunda galip geleceğimize kaniiz., diyordu.
Alay karargâhına dönünce: Albay Çu Yang Hl^’l. kerpiçten bir kulübenin eşiğine atılmış bir ot minder üzerinde. bitkin b»r halde dinlenirken bulduk. Albay. hiiHin geceyi, mukahll tararuzu idare etmekle geçirmişti. Taarruz neticesinde yünden fazla hafif, orta vc ağır Rus makineli tüfeğinin ele geçtiğini iftiharla aniptıyordu.
Bir Japon harp okulundan yetişmiş olan Albay Çu, muhabere vasıtası ve topçuya olan ihtiyaçlarından acı acı bahsetti. Güney Kore ordusunda, her taburda ancak bir telsiz bulunmakta vo topçu ateş kudreti. Amerikalıların onda birine ancak yetişebilmektedir. Güney Korelilerin mâneviyatı
Albay, askerin maneviyatı hakkında, şunları anlattı:
— Kıtaların zafere imanı tamdır. Fakat hepsi çok yorgun. Düşman gelince, silâha sarılıyor ve boş zamanlarımızda uyuyoruz. Halbuki bu uyuma hiç de İyi değil.
2 nci Güney Kore Kolordusu Kurmay Balkanı Albay Kang Yung Hung, beher Güney Koreli erin gündelik erzak tayının 230 yen yahut — kara borsa fiyatiylo — 2 sent (takriben 6 kuruş) tuttuğunu söyledi. Askerlerin şu günlorde bilhassa teçhizat ve hususiyle tanksavar silâhlarından yana sıkıntı çektiklerini AlbAy Kang’da teyld etti.
• •
Sayfa 4
TENÎ İSTANBUL
6 Ağustos 1950
Eski başkomutan yeni âlim
Fende yenilikler
Columbia Üniversitesi Rektörü
General EISENHOWER
Rektör, profesörlere: »Bir üniversitenin ilk işi, memlekete faydalı vatandaşlar yetiştirmektir,* diyor
Yazan : Quer>tin Reynolds
COLUMBİA Üniversitesi Rektörlüğü vazifesine başladığından üç gün sonra Eisenhower bir fakülte dekanına: "Bu İşin o kadar acemisiyim kl, etrafımdaki insanlara nasıl bitap edeceğimi bile bilmiyorum. Ü-niversitenin 16 ayrı fakülte veya yüksek mektebi ve her birinin bir dekan veya müdürü var. Ben bu zatları ne diye çağırayım; onlara dekan mı, direktör mü, doktor mu. no demeliyim?,, diye sordu.
Muhatabı: "Bunların hepsi doktor unvanını haiz değildir* sayın rektör” dedi. "Her biriyle tanışıncaya kadar dekan veya direktör dersiniz. Ondan sonra da onlara neden küçük isimleri He hitap etmlyecekslniz?”
Elsenhower, “Alâ” doyip ferahladı. 'Sizden başlıyorum. Bundan böyle size Harry diye hitap edeceğim. Siz de beni İke diye çağırırsınız.”
Şimdi İki yıldır Rektör Eisenhower fakülte dekanlarının yarısından fazlasını küçük isimleriyle çağırmaktadır.
£isenhower'in Columbia Üniversitesine rektör tayin edildiğini haber a-lınca oradaki müteassıp akademisyenlerden bazılarının son derece canlan sıkılmıştı, öyle ya, bu zatın Fen Fakültesi ile Harbiye Mektebi mezunu olmaktan başka İlmi hiç bir unvanı yoktu. Profesörlerden bu tayine o kadar fütur etmiyenler de oldu. Direktörlerden ve memleketin en başta gelen İngilizce âlimlerinden Dr. Harry Morgan Ay ren meslekdaşlanna: “Gözünüzden kaçırdığınız bir şey var o-fendiler; OenerAl Etoenhowor’1n Londra Belediye dairesinde Irat ettiği nuL ku unutuyorsunuz. Kanaatimce, şimdiye kadar înglllz dilinde söylenmiş o-lan en büyük üç nutuktan biridir. Bu, ancak mükemmel bir Alimin kaleminden çıkabilir.” dedi.
Açılış töreninde Ike’nln kardeşi Kansas Üniversitesinin Rektörü MIJ-ton fakülte üyelerinden bazılarına: “Farkında mısınız bilmem, ailemizin hakiki âlimini sizin üniversiteniz kazanıyor.’’ dedi.
Daha İlk günden belli olduk kl. bir üniversitenin asıl İşinin ne olduğu hakkında Eisenhower’ln sağlam bazı kanaateleri vardır. Vazifeye başladığı gün verilen çay zlyafetindo emekli profesörlerden biri bir münasebet düşürerek, üniversitenin mükemmeliyeti hakkında teminat vererek: “Amerikanın en müstesna fizikçi, matematikçi, kimyacı ve mühendislerinden bazıları bizim fakültemizdedir” dedi.
Rektör GL Elseııhover
Çeviren : M. O. Beykozlu
kadar mühim vazifeden blrlpl kabul etmeğe kadar türlü türlü yollar açık bulunuyordu. Eisenhovvcr memleketine karşı kuvvetli bir mesuliyet hissi duymuştur dersek bu boş bir yave değil sadece bir hakikattir. Kendisi Amerikan gonçllftlnln hayrına çalışmakla bu vazifesini en iyi bir şekilde yerine getirebileceğine karar verdt İçinde, memlekot gençliğinin milli mirasın kıymetini İyi takdir edemediklerine dair bir üzüntü ardı, Kabahatin kimde olduğunu bilmiyordu; fakat milyonlarca askerin neyi müdafaa etmek İçin harp ettiklerini iyice anlamamış olduklarını sezmiş bulunuyordu.

Elsenhower sükûnetle sordu: “Alâ. fakat bu zatlar acaba müstesna birer Amerikalı mıdırlar?”
Âlim zat, bir çocuğa hitap eder gibi müsamahalı bir eda ile: "Anlamadınız galiba. Bu zatların hepsi üniversite mezunudurlar.” deyince, Eisenhower-İn ancak kızdığı zaman belli olan sol şakağındaki kalın damar atmağa başladı. Bihdenbire İçini boşaltarak:
“ Canım efendim, müstesna fizikçiler, müstesna kimyacılar, müstesna mühendisler, müstesna şu. müstesna bu; müstesna birer Amerikalı olmadıkça bunlar neye yarar? Bir ü-nlversitenin işi faydalı vatandaşlar yetiştirmektir. Üniversitenin yüksek 1-llm muhitine son derece hüretim var. Fakat hiç bir üniversite münevver bir boşluk içinde yaşayamaz. Bu üniversiteye giren her genç buradan daha iyi bir Amerikalı olarak çıkmalıdır. Aksi takdirde başlıca gayemizde muvaffak ıy etsizi İğe uğramış oluruz.” dedi.
Bu sözler, Eisenhoşver’ln Columbia Üniversitesinde kurduğu rejimin değişmez esasını teşkil etmiştir.
*
Harp esnasında orduda vazife almış bir çok profesörlerin askerî zihniyet hakkında nahoş hatıra ve tecrübeleri vardı. Fakat bunların içinde üç büyük fenci çok geçmeden Eisenhower İle yakın dost oldular. Onun hakkında meslekdaşlanna: “Dikkatle dinliyor. Sonra bir sual soruyor. Bundan me-eeleyl en can alacak noktasından kavradığını anlıyorsunuz. Hayret edilecek bir meharetl var/’ demeğe başladılar.
Elsenhower’in bu zatlar ile yaptığı toplantılar karşılıklı fikir mübadelesine vesile olur: ortaya pek mühim plânlar çıkar. Meselâ dünya yiyecek maddelerini ıslah projesi bunlardan biridir. Bir sabah Eisenhower: “Herkesin bir barış plânı var. Bu plânlar kâğıt üzerinde güzel görünür. Fakat dünyada aç insanlar mevcut bulundukça sulha asla kavuFjamıyacağız,, dedi
Toplantıda bulunanlardan nıoşhur kimyacı Glen King: “Besi bahsinde acınacak derecede cahiliz” diye söze başladı. “Gıda metabolizması hakkın-daki bilgimiz çok kıt olduğu gibi topraktan azamî verim almak hususunda da pek yayayız.,,
Meşhur atomculardan dekan Peg-ram: “Haklısınız” dedi. “Bu hususta herkese lâzım olan teknik malûmatı vermek üzere bir gıda merkezi kurulmasına memleketin çok ihtiyacı var. Fakat bunun İçin milyonlarca para ister.”
Fizik bilgini Dunming şu mütalâada bulundu: “Bu yalnız kimyagerleri İlgilendiren bir mesele değildir. Ekmek de. tıpkı uranium kadar, atomlardan mürekkeptir. Gıda hakkında yapılacak projeye atom fizikçilerinin de yardım etmeleri lâzımdır.”
Bu fen üstatlarının hepsini yüksek bir heyecan sarsmıştı. King: “Uzun zamandan beri hep bu hayalin peşinde koşuyoruz” dedi.
Eisenhower: “Güzel bir hayal” diye cevap verdi. “Onu bir hayal olmaktan çıkarıp hakikat haline koymak için üniversitemizin teşkilâtını kullanalım.”
Dekan Pegram yine: "Milyonlar ister” deyince. Eisenhower ona da: "Çıkıp arayalım ve bu parayı bulalım” cevabını verdi.
Üniversitede buna benzer bir düzine daha toplantı yapıldıktan sonra, bir sabah İleri gelen aanayi erbabından küçük bir grup Eisenhower tarafından kabul edildiler. Müşarünileyh, dünya halkının lâyıkîyle beslenmesinin tarihi neticelerini anlatınca onlar da heyecanlandılar. Bugün artık, Gıda Merkezi sadece hayırlı bir fikir olmaktan çıkmış, gerçek bir teşekkül haline gelmiştir. Bu müessesenln başına Glen King müdür olarak getirilmiş ve para toplanmaya başlanmıştır.

Harp bitince. Elflenhower’in Önünde tekaüt olup “balık avlamağa gitmek” veya Genelkurmay Başkanı kalmaktan tutun da kendisine büyük sanayi firmaları tarafından teklif edilen 50
Rektör Eisenhower sabahleyin 6,15 de İşinin başındadır. Akşam saat altıda kurtulabilirse ne mutlu. Sofrada bile profesörlerle üniversitenin müştak bel İşlerini konuşur. Bir gün yine böyle bir yemek esnasında profesörlerden biri harp sıralarında meydana çıkan sılıhî duruma temas ederek: 4’Şimdi hastuhanelerde 40.000 eski asker yatıyor. Hepsj harpte dimağ hastalıklarına tutulmuşlardır. Bundan başka iki milyon delikanlı da sıhhî heyetlerce aklî kifayetsizlikten dolayı askerlik hizmetine ahnmıyarak reddedilmişlerdir. Biz hâlâ bu hastalıkların sebebini bilmiyoruz” dedi.
Bu görüşme neticesinde Elsenho-
wör’ln teşvikiyle ve üniversitenin yılda yüz bin dolar tahsis etmesi sayesinde ortaya millete milyonlar kazandıran ve memleketin müdafaasını ve sağlığını kuvvetlendiren bir sıhhi hizmet teşkilâtı çıkmıştır.
/

Eisenhower, eski rektörler gibi kendi başına iş görmez; daima istişare eder ve ademi merkeziyete büyük bir kıymet verir. Onların gitmek kül-

fctlne katlanmadıkları mektep davetlerine şahsen İcabet eder. Yılda dört bin öğretmen yetiştiren Teachers Col-lege'in böyle bir davetine ertesi günü derhal gittiği zaman mektebin müdurii Willlom Russel şaşırmıştı. Eiaonhowcr orada sekiz »aut kaldı. Az konuştu, çok dinledi. Müdür: “Biraz para olsa burada cidden büyük İşler görürdük” deyince Elsenhower: ”Ne yapardınız?,, diye sordu.
Müdür Russel: “Bütün ömrüm eğitim İşlerinde çalışmakla geçti. Kat'f kanaatim odur kl, hürriyet usullerini yani hürriyeti yaşatan vazife duygusu lio memleket ve vatandaşlık işlerinde dürüstlüğü pek az Amerikalı anlıyorlar” diye söze başlayarak yirmi dakika konuştuktan sonra birden bire mahcup bir eda İle: “Affedersiniz sayın başkan, bu bahis açılınca dertleniyorum da..." deyip sustu. Ei.ıenho-wer sükûnetle: “Bu dâvanın ben de dertllslyim” diye cevap vefdl. ”Bu İşe ben de çok üzülüyorum. Çocuklarımız mektepten çıkarken sadece vatana sadakat yemini etmekle İyi birer vatandaş olmayı Öğrenmiş olmuyorlar.”
Müdür Russol: “Eğer mekteplerimiz İçinde bulundukları cemiyeti bir çalışma mevzutı ve lâboratuarı olarak alsalar ancak o zaman iyi vatandaşlık da tıpkı bir kimya dersi gibi aynı a-plânı tatblka koymak için mektobiml-plânı ttblka koymak İçin mektebimize bu fikirde olan birkaç zatı getirmek İsterim. Bunlar yedi sekiz camiada tecrübe edilmek üzere vâzıh bir plân hazırlarlardı. Fakat paramız yok ki." deyince Elsenhower: "Ne duruyoruz, teşebbüse geçelim ve lâzım olan parayı bulalım" cevabını verdi.
Çok geçmeden Russel'ln plânını ve onun Eisenhower tarafından tasvip edildiğini duyan Carneglo müessesosl bu işe 450.000 dolar tahsis etti. Bugün “Vatandaşlık Eğitimi” projesi tahakkuk safhasına girmiştir. Teachers College'de yüksek öğretim hocalarının nezareti altında sekiz haftalık hususî bir kurs gören talebeler, İşçi-patron münasebetlerinden tutun da her türlü belediye ve mahalli İdare meselelerine kadar her şeyi şahsen inceleyip öğreniyorlar. Eisenhower‘in tabiriyle: “Bunlar hür insanlar olmayı ve buna ehliyeti amelî bir şekilde öğreniyorlar.”
*
Jlmnastikhanelerine. maçlarına giderek. zaman zaman «ınıflarına gre-rek talebe ile yakından alâkalandığından bütün üniversite gençleri Eisen-hower’i pek çok severler. Rektörlüğünün ilk sekiz ayında müşarünileyh günde muntazaman on beş saat çalışmıştır. Doktorun kendisine bunun böyle devam edemiyeceğlni söylemesi üzerine, çalışmasından kesecek yerde keyfinden fedakârlık etmiş ve siyağa-rayı bırakmıştır. Şimdi daha da çok çalışmaktadır. Bu fazla gayretini kendisi şöyle izah ediyor: “Bu rektörlük vazifesinin evvelce hiç hayalimden geçirmediğim kadar tatlı bir cazibesi var; meşgul oldukça her gün beni biraz daha sarıyor.”
Atom bilginleri için yeni âlet
Atomun bünyesini daha İnceden İnceye tetkiki Bağlıyacak yeni bir araştırma âleti Büyük Britanya Malzeme Bakanlığına bağlı Hanvell Atom Araştırmalar) müessesealnde İşletmeye geçmiştir. Makine İzotopları ayırmaya mahsus clektn*magnetik bir cihazdır. Uranfurn gibi ağır elemanla* nn atomlarını diğer cins atomlardan ayırmaktadır. Hakikatte atomları, en cüzî bir sikle t farkına göre eleyip tasnif etmektedir.
tki yıldan beri Harwel!’de aynı ttp-de daha küçük bir cihaz çalışmakta olmakla beraber, bu eski makine yalnız daha hafif elemanları tasnif edebilmekteydi, Yeni makine 1000 defa daha hassaa ve kuvvetlidir. Bu makine sayesinde bilginler gelecekteki atom pillerinin İnşasına çok faydalı olacak malûmat elde edeceklerdir.
Kömür madenind radyo-telefon
Gal'daki bir açıkhava kömür madeninde. 4 mil karelik Anzalt bir bölgeyi tam kontrol altına almayı «ağlayan bir radyo-telefon tesisi kurulmuştur.
Tesisin otomatik santrali ve anteni bir tepenin üzerinde İnşa edilmiştir. Tesis işletme bürolarından ve uzaktan radyo dalgalariyle idare edilmektedir. Madenlerde çalışan ekiplerle, nakliye, işletme şubeleri ve müdür arasında daimî temas tesis edilmiştir. Aynı kontrollerle 350 tonluk seyyar bir vinç-ekskavatör ve diğer İki büyük makine işletilmektedir.
Gayet yüksek frekanslı radyo cihazı Cambrldge'li Pye firması tarafından temin edilmiştir. 6 ilâ 12 voltluk bir cereyanla işlemektedir. Seyyar alıcı-vericiler 85 megasiklik bir frekansla çalışmakta olup, beher cihazın sıkleti yalnız 25 kilo kadardır.
Nötronların tasnifi
Güney İngiltere’de Hanveîl’deki Atom Enerjisi Araştırma mflessese-slnde hâlen kullanılmakta olan yeni bir makinenin yardımlyle elektrik şarjlı atom zerrelerini hemen hemen ışığın süratine yani saniyede 297.000 kilometrelik bir sürate ulaştırmak mümkündür. Travelling Wave Linear Accelerator adı verilen bu cihazdan daha eski tipte Ingllterede bir ve Birleşik Amerikada bir makine mevcuttur.
Yeni makine aynı zamanda bol miktarda nötron da sağlamakta İse de, makine bunlan istihsal etmemektedir. Kuvvetli bir radyo vericisi 10 santimetrelik bir
üzerinde çalıştığı zaman ların hareketini hızlandıran elektrik dalgalan hâsıl etmektedir. Yeni makine kısa fâsılalarla muazzam enerji dalgalan hâsıl etmekte ve böylece bu zerratın harekâtı hızlanmaktadır.
Elektronlar kalın bir madeni hedef tahtasına atılmakta ve bu temas, madenî levhanın gamma şualan neşretmesine yol açmaktadır.

dalga uzunluğu elektron-
Yeni şiire dair notlar
VENÎ şiirin uzun ömürlü olamıya-" cağını İddin edenler, onda evvelâ şekil zaafım, sorıru da fikir hamule-sizliğini ele alıyorlar. Şiirde şekil nedir? Ne olmalıdır? Aşağı yukarı şiirin tarihi ile yaşıt olan bu iki sual, hemen her devirde sanatkârların, estetikçilerin karfiFUis çıkmış, çeşitli zevkleri, temayülleri tatmin edecek bir cevap bulamadan, yine mücerret bir istifham halinde HÜkûta terkedilmiştir. Şiiri yaşatan şekiller ve kalıplar mıdır? Yoksa güzei dediğimiz her hangi bir şiir, kendi İç bünyesinden gelen, gayri muayyen bir ses ve a-henk formu İle mİ ayakta durur? Bir yığın lâf kalabalığını şckUlerln ve kalıpların güzelleştireceğine Lnanmak muhaldir. Ancak şiir ve sanat değeri taşıyan «özleri, fikirleri bir şekle sokmak, onlun zamanın yıpratıcı tesirinden kurtarmak için - tıpkı bir bahçenin etrafına çekilen duvarlar gibi -lâzımdır. Bu mütalâa, hiç şüphesiz şiirin dış bünyesi İçin varittir, şiirin iç bünyesine alt şeklin veyahut şekilsizliğin, böyle bir mahfuziyet endişesiyle alâkası yoktur.
Yeni şiir, değerli veya değersiz bir çok örnekleriyle göstermiştir kl, dış şekil ikinci hattâ üçüncü plânda tutulması gereken bir meseledir. Asıl o-lan °sözü güzel düşürme*’ sanatıdır. Ve dıştan gelen güzelliklerin şiir sanatı ile alâkası yoktur. Bir mısra, bir beyit güzel, yepyeni bir eda ve ruh içinde söylenmişse, onun şekil ne o-lursa olsun dikkat ve ilgimizi muhtevaya çevirmemiz lâzımdır. Çünkü şiir sanatı, özden, iç bünyeden dışa doğru yürüyen bir ahenk ve .ses hüneridir ve elbette bu ahengin asil hüviyetini fikir güzelliği teşkil eder.
Şu halde yeni şiirin teknik hünerleri bu kül halinde mütalâa edilmelidir. Eski şiirimizde olduğu gibi, vezin ve kafiyeden başlayıp türlü kalıp
Yeni neşriyat
EKREM MCHİDDİN YRGEN’in YEMEK KİTAPLARI
Fevkalâde rağbet gören Ekrem Muhiddln Yeğen’in kıymetli eserlerinin bir çok tâdil ve yeniliklerle yeni tabloları yapılmıştır. I ve II nel ciltleri yalnız yemek, III ücü cildi alaturka tatlı, komposto, reçel; IV üncü cildi alafranga tatlı ve pasta; V İnci cildi soğuk yemekler ve mezelere hasredilen bu cidden istifadeli istisnasız her inekle alâkası deriz. İnkılâp
eserleri aileye ve yemek plştr-olan herkese tavsiye c-Kitabevi yayınlamıştır.

CEMİYETLER KANUNU
Cemiyetler Kanunu en son değişikliklere göre tertip edilerek İnkılâp Ki-tahevi tarafından broşür şeklinde yayınlanmış olduğunu alâkadarlara bildiririz.
Öğrenmek ilıtiyacında olduğumuz her şey
Hicri 19 5 0 Ağustos 6 Pazar Rumi
I $ev vaJ 22 1369 T rm 24 1366
VAKİT VASATİ EZANı
Güneş 5.59 9.37 Öğle 13.20 4.58 ikindi 17.13 8.52 Akşam 20.21 1200 Yatsı 22.07 14.6 tmsftk 3.02 7 40

İS 1 N E M A 1 . A Rl
L3ElOf.IT CİHETİ
— Deniz Kurt-
2 — Günahsız
1 — Cehennem
ILKAZAIİ 142662) 1 - Tarza-ılın Zaferi (Türkçe). 2 — Zaioğ-lu Rüstem (Türkçe). 3 — ölüm Diyarı.
AR (44394) 1 — Yanlış Numara. 2 — 5 Parmaklı Canavar.
ATLAS (40835) 1 - Monte
Krısto nun Miram» 2 — Slnema-ılar Kıralı.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 — Casuslar Çarpışıyor. 2 — BÜvük Vals.
ELHAMRA 1 - Gecc-Gündüz (Renkli), 2 — Birleşen Kalblcr. İNCİ l — Cennet Yuvası. 2 — Korsanlar Kıralı (Renkli). İPEK 1 — Ağır ceza. 2 — Ne-Hİmaçi Amerikada.
MELEK (448G8) 1 — Balalayka.
— Vazife Başına. LALE (43595) 1 iarı (Türkçe).
Melek.
SARAY (41656)
Zindanı (Türkçe). 2 — Mazinin Esiri (Türkçe)
SUATPAHK (83143) 1 - Yuvam. 2 — Tulbu.
SÜMER (42851) 1 — Cezalr
Dansözü» 2 — Singapur İncisi. ı(AKK (41)380) 1 — Kanlı Saltanat (Türkçe). 2 — Çalınan Taç (Türkçe).
ŞIK 1 — Merhamet. 2 — Kanlı Kervan.
TAKSİM (43191) 1 — Hint Yıldızı. 2 — 8önen Hayat.
IAN 1 — Her Zaman Kalbimdesin. 2 — Ateş Bekçileri, ÜNAL (Kışlık) 1 — Damgalı Adam. 2 — Gizli Kasa.
ÜNAL (Yazlık) 1 — Üç Ahbap Çavuşlar. 2 — Firari.
YENİ 1 - Aşk Dansı. 2 — Hacı Murat. 3 — Çanlar Çalarken. YILDIZ (42847) 1 — Günahtan Sonra. 2 — Siyah Gölgeler.
İSTANBU1 CİHETİ
ALEMDAR (23863) 1 - Ölüm Seferi. 2 — Kılıçların Gölgesinde.
AYSU 1 - Yeni Güneş. 2 — Ölüm Diyan.
AZAK 1 — Yaşasın Aşk. 2 — Lorel Hardl-Bekârlık Sultanlıktır.
ÇEMBERLİTAO 1 — Şehrazad. 2 — Gençler Evleniyor. 3 — Cinayet Avcıları.
HALK 1 — Gangster Hafiye. 2 — Sarı GÜL

Sanat bahislerinde zevkler arasında çatışmalar pek o kadar mühim değildir. Asıl mühim ve tehlikeli olan şey alâkasızlıktır
4
Yazan : Baki Süha Ediboğlu
ve vezinler İçinde ve ayrı ayn ele a-lınacak teknik unsurlar mevzuu bahis değildir. Bu itibarla, yeni şiir bir yığın form endişesinin dışında, kaide ve nizamları muayyen olmayan - fakat herhalde mevcut olan • “güzel söyleme" sanatıdır.
Yeni şiir, ekseriyetle günlük hayatın. alelâde dediğimiz şeylerin edebiyatı ile Uğraştığı için fikir ve Usan tarafı umumiyetle basit ve hattâ bayağı gibi görünür. Halbuki, İyice ve hüsnüniyetle tetkik edilecek o-lursa görülür kl, yeni şürlerlmlzin pek çoğu bcaitlik ve sadelik İçinde, Öyle pek de küçümsenmiyecek İnce bir mimarlıkla vücude getirilmiştir. Yeni şiirin fikir ve lisan yapısına alışık olmayan eski şiir tiryakileri, haklı olarak bir zevk direnmesi geçiriyorlar. Fakat kabul etmek lâzımdır ki, bu direnme geçicidir.
Bir zamanlar:
Tarz-ı selefe takaddüm ettim Bir başka lisan tekellüm eltim.
Diyen Şeyh Galip gibi, yeni fikirler ve lisanlar tekellüm ederek yürüyen sanat nesilleri çıkacak, onların muarızlan olacak ve zamanla zevkler arasında muvazenet teessüs edecektir.
Bir zamanlar hececilere karşı aruz
tiryakilerinin açtığı amansız mücadeleyi düşünecek olursak, bugün yeni şiire gösterilen düşmanlık onun yanında hiç kalır. Sanat bahislerinde zevkler arasındaki çatışmalar pek o kadar mühim değildir. Asıl mühim ve tehlikeli olan şey alâkasızlıktır. Yeni şiir bugün için böyjie bir tehlikelerle karşı karşıyadır Cemiyet herhangi bir sanat hâdisesi karşısında sustuğu zaman o sanatın hayatından şüphe etmek lâzımdır. Dikkat edilecek olursa son günlerde ne gazetelerimizde. ne de fikir ve sanat dergilerimizde yeni şiire dair -lehte veya a-leyhte - yazılara rastlamak mümkün değildir. Yeni şiirin asıl kadersiz!!# buradadır. Bazan şurada burada ya-kazaianmak üzere olan genç şöhretlere dair Uç beş satırlık teşvik yazılarına rastlıyoruz. Fakat bunlar, yeni şiir dâvasının dışında kalan, hattâ bu dâva ile yakından uzaktan alâkası olmayan şeylerdir. Yıpranmış her zaman tekrarlanan bir şikâyet olduğu halde burada yine söylemeliyim kl, edebiyatımız münekkldsizdlr. Hele yeni şiir büsbütün mtlnekkldslz-dir. Çok gariptir kl, genç şairler birbirlerinin münekkidi olmuşlardır. Her hangi biri bir kitap çıkardığı zaman tenkid yazısını falanca şair arkadaşından beklemektedir ve hiç şüphesiz kolayca tahmin edilir kl. bu çeşit yazılar, şair dostlar arasında karşılıklı buket takdimi mahiyetindedir.
HİKÂYE

A. Averçenko’dan
Adapte eden : Nihal Yalaza Taluy
bir bakışta herşevi söylüyor. Meselâ basene sonra öleceğimi
01-
se-
A-
(23860) 1 - Harow
2 — İki Cinuöz
İSTANBUL (22367) 1 — Kan Kalesi. 2 — Şöhret ve Para KISMET (26654) 1 - Şeyh Ah-msdln Oğlu. 2 — Cebelüttarık Casusu. 3 — Bir Katil Aranı-Vor.
MARMARA Kumarbazı
Haremde.
MİLLÎ (22962) I - Ölüm Seferi. 2 — Kılıçların Gölgesinde.
TURAN (22127) 1 - Lorel Hardı Kaldırım Kuşlan. 2 — Atlas Ekspresi. 3 — Denia Kurdu (Türkçe),
YENİ (Bakırköy 166-128) i -Mayerllng Esrarı. 2 — Fanto, malar Pençesinde.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 - Beni Nasıl Unuttun. 2 — Sırmalı Kaftan. OPERA (60821) 1 - 7 Çiçek • — Kanlı Ocıge.
SÜREYYA 160862) 1 - Port
Sait Faciası (Türkçe). 2 — U-nutulmayan Aşk (Türkçe).
’ ANKARA
ANKARA (23432; 1 - Harman kaya. 2 — Baba Katili.
BÜYÜK (15031) 1 - Sokak la-zı. Kitty 2 - Tatlı Belâlar. CEBECİ (13846) 1 - Lorel Herdi. 2 — Keşif Alayı 3 — Paşs* nm Kızı.
PARK (11131) Uçuruma Doğru SUS (14071) Düşman Atlında Parla.
SÜMER (14072) 1 -Dönüş. 2 — Kovboy
ULUS (222*19) 1 - Yeşil Yunua Sokağı. 2 —
Kolejinde.
YENİ (14040) 1 - Çam Sakızı Kâşif. 2 - Büyüklük Delisi GAR GAZİNOSUNDA İtalyan Akrobatları
tZMtR
Yumrulu
Bataan r Şarkıcım.
İki Cingöz Kız
ELHAMRA 1 - Aşk Yarışı
2 — İki Cingöz Hoi)ywood’ (a.
3 - Büyük Günah.
LÂLE 1 — Atla* Ekspresi. 2 — Yaratılan Vatan. 3 — Kumarbazlar Kırullçcsl.
TAYYARE 1 - Para CiAayoli.
2 — Anaların Günahı.
TAN 1 — Atlas Ekspresi. 2 — Yaratılan Vatan.' 3 — Kumarbazlar Kırallçosl.
TENİ SİNEMA 1
şek 2
3 — Zoronun İşareti.
MELEK 1 — Esir Kız. i Maymun Kadın.
Kanlı DÖ-
Hacı Murat Geliyor
UÇAK . TREN . VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.45 D.H Y. (Türk) Buraud&n
— 9.50 D.H.Y. (Türk) tamirden. — 1000 D.H.Y. (Türk)
B&iıkeairdcn. — 12.50 K.L.M.
(Holûnda) Tahrandan. — 14.30 P.A.A. (Amerikan) Basra, Çam, Beyruttan. — 15.35 D.H.Y.
(Türk) îskendorun, Adana. An karadan. — 15.45 A.F. (Fransız) Parla, Roma ve Atlnadan
— 15 50 B.E.A. (Ingiliz) Londra, Roma ve Atlnad&n. — 15.55 3.A.S. (İskandinav) O>-İo, Kopenhag, Hamburg, Frankfurt. Münih, Roma. Altnudan.
İzmlr-(Türk) D.H.Y.
Balıke-
8.30 D. H. Y
— 16.00 D H.Y. (Türk)
den. — 18.15 D.H.Y.
Bursadan. — 18.35
(Türk) Ankaradan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.00 D.H.Y. (Türk) slr, İzmirO.
(Türk) Bursaya. — 10.00 D H. Y. (Türk) Balıkeslre. — 10.15 D.H.Y, (Türk) Jzmire. — 10.30 D.H Y. (Türle) Ankara, Adana. İskenderun^. — 13.00 K.L.M.
(Holânda) Roma, Amsterdama.
— 15,30 P.A.A. (Amerikan) Brüksel, Londra, Boston, Now-York’a. — 16.00 lzmlre. — 17 ()0 AnknraVa , — (Türk) Bursnya (İskandinav)
Münih, Frnnl.furt, Kopenhag. O»toya.
GELECEK OLAN VYRURLAR
11.00 Tlrhan, Karadenlzden.
— 12.30 Maraknz. Mudanyadan.
— 10.30 Kadeş. İZndrdcn. 22.00 Sus, Mudanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.00 Sus, Mudanyııva. — 18 00 Saadet, Çanak kaleye.
D.H Y. (Tü-k) D H.Y. (Türk) 17.05 D.H Y. — 17.25 S.A.S.
Atina, Roma. Hamburg.
GELECEK OLAN İ RENİ ER
8.30 Ankara, — 0.15 Ankara. — 22.20 Seınplon.
GİDECEK OLAN TRENLER
b.20 Semptom — 10.00 Ankara (MotÖrlü) — 18.10 Ankara— 20.30 Ankara
ANKARAf
8.28 Açılış ve program. —
8.30 M.S. A>’an. haberler ve hava raporu. — 8.45 Günaydın (pl). — 9.10 Günün programı. — 9.15 Radyo ile ingilizco. —
9.30 Sevilmiş parçalar (pl). —
1U.10 Konuşma. — 10.25 Ma-
kamlardan bit demet — 11.05 romsil. — 11.30 Salon orkestrası (pl). — 12.00 Hep beraber SÖyliyelim (Yurttan sesler korosu). — 12 30 Telden tele. — 12.50 Oyun havaları (Bağlama takımı). — 13.00 Haberler. —
13.15 Dans müziği (pl). — 13.30
Öğle Gazetesi. — 13.45 D&ui
müziği (pl). — 14.00 Hava ıa-poru. akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve program. — 188.ÜÛ M. 8. Ayan. — 18.00 Müzik (Suzinak faslı). — 19.00
M.S. Ayarı ve haberler. — 19.15 Tarihten bir yaprak. — 19 20 Yanm saat dans (pi). — 19.50 Akşamın karma müziği (pl).—
20.15 Radyo Gazetesi. — 20 30 Şarkılar. Okuyan: Rıza Rlt.—
20.45 Hafif müzik (pl). — 21.15 Müzikle gezi (pl). — 22.00 Spor saati (Günün haberleri) —22.15 Dans müziği (pl). — 22.45 M S. Ayarı ve haberler. — 23.00 Program ve kapanış. İSTANBUL:
12 57 Açılış ve programlar — 13.00 Haberler. — 13.15 Küçük orkestradan melodiler (pl). —
13.30 Dans müziği (pl). —
13.45 Saz eserleri, oyun hava-|
ları. — 14.00 Saz eserleri, şarkı ve türküler. — 14.30 Şarkılar. — 1515 Konçerto (pl). — 15.35 Dans müziği (pl). — 16.00 Programlar ve kapanış.
15.57 Açılış ve programlar.— 18.00 Akşam konseri (pl), Operetlerden uvertürler ve kısımlar. — 18,40 Dans müziği. — 19.00 Haberler. — 19.15 İstanbul haberleri. — 19.20 Şarkılar. — 20.00 Edlth Piaff ve Evelyne Dotat’dan şarkılar (pl). — 20 30 KlAsIk «az eserleri. — 20.45 Bir vaka • Radyofonik temsil. — 21.15 Hafif ara müziği. — 21 20 Spor hasbıhalleri. — 21 45 Şarkılar. — 22.20 Dinleyici İstekleri (Klâsik batı müziği). — 22.45 Haberler. — 23.00 Dans müziği (pl). — 23 3(1 Hafif gece mllzlğl (pl). — 24.00 Programlar ve kapanış.
Soldan «ınğa.
1 — Sözleşmesi mevcut. 2 — Cet; Aptal. 3 — Ekmekle beraber yenen şey ahzet (İki kelime): Soru eki. 4 — Validesi; Tersi başkasına devretmek. 5— Tersi bir hükümdar; Bir okul derecesi. 6 — Buutlardan; Tersi bozuktuk.
Neft edatı. 8 — Tahsisat; Sıfat takısı. 9 — Sak; Eskiler. 10 — Tenbelllği mevcut (iki kolime).
tAlKA yenge Remzi Kıldan’a;
■ — Siz gençler böyle şeylere 1-nanmıyorsunuz, ama iyi bir el falcısı İnşama herşeyi olduğu gibi söyler, deyip duruyordu. —Şu meşhur Abdi Harvur var ya; İnsanın eline olduğu gibi na. on beş söyledi.
— Doğruyu söyleyip söylemediğini nerden anladınız yengeci-ğlm? Bekleyelim de...
— Neyi bekllyeceğiz ? ? ?
— Şey... yani on beş senenin geçmesini bekllyelim demek istiyorum. Haklı çıkarsa, o zaman ben de giderim.
— Budala çocuk, ya adam o zamana kadar kendisi de ölürse9
Bu da doğruydu. O zaman Remzi, istikbali hakkında bilgisi olmayan, uzak ve yakın mazisi hatırından silinmiş Aciz, zavallı bir adam haline gelecekti. Bunun i-çln, ne olursa olsun, hemen Abdi Harvur’u ziyaret etmiye karar verdi.
Meşhur el falcısı onu, şöhretine yakışan bir tevazu ile karşıladı. El falının değer ve Önemini belirtirken:
— El çizgileri İnsanın tabiat, itiyat, hareket ve istidatlarını a-çıklar, dedi. Alışkın bir göz, bunlan bir kitap gibi okuyuvorlr.
Remzinin yüreği birden hop etti. Aklına, bir gün önce, arkadaşlarının birinden, diye, aşırdığı bir Ya el çizgileri, işin
vermeden, bu hareketini ortaya koyacak olursa’.,.
Zoraki bir gülüşle.
— Dün tuhaf bir tnuzipllk yaptım. Anlatsam, gülmekten ka tthrsınız!.. dedi ve vakayı anlattı.
Falcı
— Karakter çizgisi hangisi? diye sordu.
— İşte.
Remzi içini çekti.
— Yazık; keşke soldaki şu saydı... Bu daha kıvrak, daha vlmlı görünüyor.
— O. hayat çizgisidir.
— Ne yapalım, öyle olsun,
ile hayatıma ait birşey söylerml-slnlz ?
— Çok sevdiğiniz İki çocuğunuzla sizi hayli üzen, sinirli bir karınız var.
— Bunu hangi çizgiden öğrendiniz?
Falcı çizgiyi gösterdi. Remzi ses çıkarmadı Fakat bu derece hayâ aızca yalan söyliyen elinin hesabına fena halde utandı, zira ne karısı, ne de çocukları vardı. Sahtekâr, yalancı eline bütün samimiyetiyle inanan temiz ruhlu falcının karşısında âdeta vicdan azabı duyuyordu.
Zavallı adam, hiç bir şeyin farkına varmadan devam ediyordu:
—• Hayatınızda büyük, sizi pek sarsmış bir keder geçirdiniz. Bu... durun bakayım.., evet; siz on iki yaşındayken olmuştu.
YABA NCI R AI) YOL AK D AN SEÇME YAYINLAR:
7 — Dibe çök;
LONDRAı
7.10 Dlnlevicl İstekleri (Hafif müzik) (19.76 m.). — 8.00 konçerto leyi el (16.84 ters 14.15 (11.49
ara müziği (11.19 m.). — 17.15 Konçerto (16.34 m.). — 21.15
Dans müziği Ö6.84 m.).
(19.76 m.). — ll.no D!n-istokleri (Konser müziği) m.l. — 13.00 Estelle Pe-(plyano) (19.76 m.). —
Operada geceler (pl).
m.). — 15.15 Akordoonla
EMİNÖNÜ: Mehmet Kazım (Eminönü) — Hikmet Güney (Küçükpazar) — Sırrı Roşİm (Alemdar) — Havdar Yeni (Lâleli),
BEYOĞLU! Beyoğlu (Merkez)
— İstiklâl (Merkez) — Taksim
— Merkez (Galata) (Şişil) — Hasköy (Kasımpaşa).
FATİH Üniversite (Şelızadeba-şı) — Sarım Çltçl (Aksaray)— Yedlkule (Samatya) — Nüzhet Onat (Şehremini) — Edirne kapı (Karagümrük) — H. Göken-gln (Fener).
EYÜTı Eyüpsultan. .
BEŞİKTAOı Vldln — Orteköy
— G. Dlyanlıoğlu (Arnavutköy)
— Merkez.
Hark Merkez
KADIKÖY: Morkoz (Kadıköv) — Foneryolu — Erenköy — A. Cafer Çağatay.
ÜSKÜDARt İttihat.
HEYBELtADAı Heybeliudn
BÜYÜKADAı Merkez.
İZMİR ı Aluancak — Ege (Basmahane) — Hilâl (KomeraJU) — A«d (Eşrefpaşa) — Karantina (Yalılar).
ANKABAı
Güray — Gülhane man.
Der-
Yukarıdan a^nğı:
1 — Oazetenın İmzalı yazısı; Baştaki lıarf kalın okunursa c-vin taksimatından olur. 2 — Hicap eden; Tersi çeşnisine bak. 3 — ilûve eder. 4 — Musibet. 4 — Soğukluğu giderilmiş hale gelen. 5 — Sondaki harf değlşlvse zaman olur; Erkek keçi. 6 — Hitlerln sevgi-lifii; Mut. 7 — Dllfllzleşon (mürekkep kelime); Fiil eki. 8 — Buutlardım; Sondaki harf o-kunmnzHft mecmua Beş duygumuzdan kundurmak. 10 — eden (iki kelline).
olur. 9 — biri; Do-Çift eziyet
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan »afta;
1 — Matafisikl. 2 — Ezan; Var ol. 3 — Sıhan; Liva. 4 — ltomat; Bah. 5 — Râz; Hâli.
6 — Talebe; Knş. 7 — Yat:
Rab; Yo. 8 — El; Mazarik.
9 — Raca; Ena. 10 — İtibar et.
Ynknrıdan aşağı:
1 — Mesire yeri. 2 — Ezil; BalAt. 3 — Taharet; Ci. 4 — Ana mal; Bak. 5 — Nazari. 0 — 1. V; Tarar. 7 — Zal, Ab. 8 — İri boş; Zat. 9 — l(ova-lıyan. 10 — tbıhl komedi.
SIHHÎ İMBATI
Lstunbuı Beyoğlu
Anadolu yakası Ankara İzmir
44W> 60536
91
225 ı
Kadıköy M)87( Üsküdar 60915
BeVOğlu 44644 İstanbul 24222
Ankara Ou İzmir 2222 Karşıyaka 15055

şaka olsun sigara geldi, teferruatını
gülmekten
Remzinin yüzüne
katılmadı, biraz hayretle
mİBİniz ? dedi, dolu bir sesle
gerçekten, dört yaşı-
aile çocu-
baktı ve,
— Elinizi verir
Remzi heyecan1
— Ama hiç bir şey saklamadan, herşevi söyleyin. En fena şeylere bile tahammül edeceğim! dedi.
Abdi Harvur, ince yontulmuş bir kalem ucunu Remzinin avuç içinde birbirine karışmış ^uzunlu kısalı çizgiler üzerinde gezdlrmi-ye başladı.
— Üzülmeyin, herşeyi olduğu gibi söyliyeceğim. îlkin yaşınızı söyllyeceğim. E e e... Siz yirmi dördünüzü bitirmişsiniz.
Remzi, falcının keskin anlayışını takdirle karşıladı: tam beş yıl önce yirmi nı bitirmişti.
— Zengin, asli bir ğusunuz.
Bu da, aşağı yukarı, doğruydu. Eli açık bir adam olan rahmetli babası, oturdukları sokağın başında işlettiği bakkal dükkânında veresiye vererek, kazancım mahalle fakirlerine dağıtarak semtinde, (ama aile efradı arasında değil), “asil ruhlu”, “gönlü ganî insan” sıfatlarını kazanmıştı...
— Şimdi: ‘ karakterinizin nasıl olduğuna gelelim. Mağmum, karamsar bir adamsınız. Tıp bilgi leriyto çok ilgileniyorsunuz.
Adam gerçekten herşeyi olduğu gibi okuyordu!.. Daha dün gece Remzi, bir ahbabında otururken orada bulunanlardan, on beş günden beri kurtulamadığı nezleni için ilâç sormuştu. Yalnız, tabiatı hakkında öğrendiği şeylere cidden üzülmüştü. O, kendini, o âna kadar neşeli, hovarda meşrep bir adam sayıyordu; hattâ, besbülll yanlış olarak, edebiyat sahasına da bir mizah hikâyeclsl olarak girmişti.
Falcıya, kısaca:

Remzi hafızasını İyice yokladı. Falcının söylediği senede, gerçekten yazın, arkad&şlariyle çayırda boğuşurken, cebinden yeni, sedef saplı çak isiyle elli kuruşunu düşürdüğünü hatırladı. Ama falcının söylediğinin tam tersine, bu kaybı hiç umursamamış, hemen aynı gün ağa bey isinin daha büyük, daha süslü çakısını aşırıp tamamiyto teselli bulmuştu.
Demek fesatçı el. bu hâdiseyi de işitmişti! gittikçe zırvalayan el hem falcıyla, hem sahibiyle a-çıktan açığa alay ederek. Remzinin iki yıl hapis yattığını. Ame-rlkaya yaptığı seyahat sırasında bütün servetini kaybettiğini, yirmi bir yaşındayken intihara teşebbüs ettiğini, fakat muvaffak olamadığını anlattı durdu. Sonra, besbelli, sahibini kâfi derecede batınp kötülediğine kanaat getirdi kl, birdenbire, aynı arsızlıkla yılışnuya, sahibini göklere çı-karmıya başladı. Bunu da Öyle a-çık bir mantıksızlıkla yapıyordu ki. alay ettiğinin bir çocuk bile farkına varabilirdi. Pinti, paradan başka birşey düşünmiyen Remzi, eli sayesinde, birdenbire cömert, hovarda oluyor: çizgilerden biri onun zayıf, sık sık hastalanan bir adam olduğunu haber verirken, yanındaki tekzip ederek, Remzinin uzun, huzur içinde, mesut geçecek hayatından bahsediyordu.
Bu derece densiz bir ele sahip olduğu için utancından falcının yüzüne bakamıyan Remzi, bir an Önce ifşaatın bitmesini istiyordu.
Ayrılırken. Abdi Harvur hak-ettiği ücreti âldı, Remzinin avucunun içine bir daha bakıp kalemin ucunu bir noktaya bastırdı ve İçten gelen bir sesle:
— Ateş, yangın ve atlardan sakınınız! diye son bir tavsiyede bulundu.
Elinin azizliği yüzünden falcıya karşı fena halde mahcup o-lan Renizi nezaket göstermek I-çin.
— Ben de size baz* hususlarda ihtiyatlı olmanızı tavsiye edeceğim, dedi. Falcı değilim, ama böyle şeylerden biraz çakanm: Kudurmuş filferden. denize batmaktan, selden ve üzerinize atılan bombalardan sakınınız. O zaman ömrünüzün yettiği kadar ölmeden yaşıyabilirsiniz. Hoşça kalın.
e Ağustos 1950
YENİ İSTANBUL
8ıi5'fn 5
GÜNÜN
KONOMiK HAREKETLERİ
(W r
Ormancılığımızda ilmi hâkim kılmak lâzımdır
Prof. Dr. Şeref Nuri İlkmen üniversite mahiyetinde olan yük sek ziraat enstitüsü camiasına katılmış bulunuyordu. 1948 yılında ise yüksek ziraat enstitülerinin lâğvı Üzerine, bu teşekkül de İstanbul üniversitesine bağlı bir ilim mü e»3esesi haline getirilmişti.
Bugün Orman Fakültesi ormancılık meselelerini memleket zaviyesinden araştıran vc ormancılığımıza tekniği ve ilmi hâkim kılmak gayesini güden bir müeesesedlr. Bu itibarla fakültenin bünyesi içerisinde de silvikültür, botanik, orman koruma, toprak, işletmecilik, orman mahsullerini kıymetlendirme, orman yollan ve inşaatı, amanajmun ve politika enstitüleri gibi, çeşitli enstitüler yer almış bulunmaktadır. Ancak bu enstitülerin Orman Genel Müdürlüğü ile hukukan bîr bağlılığı bulunmaması hasebiyle, her zaman tatbikatçılarla bir iş beraberliği tesisine imkân bıraktırma-maktadır. Halbuki ormancılığımızda ilim ve tekniği hâkim kılabilmek İçin böyle bir işbirliğine şiddetle lüzum vardır. Çünkü ilim müessesesinin yaptığı araştırmalar sayesinde ortaya koyduğu esasları tatbikata geçirebilmek ve aynı zamanda Orman Genel Müdürlüğünün her türlü imkân ve vasıtaları fakültedeki enstitülerin enirine amada bulundurabilmek için böyle bir işbirliğine İhtiyaç görülmektedir. Fakat bütün bunların haricinde ayrıca Orman Genel Müdürlüğünün de araştırma istasyonları İşine ehemmiyet vererek, muhtelif orman bölgelerinde araştırma müesseseleri-nl kurması lâzımdır. Gerçekten ormanlarımızın bakımı, korunması ve ormanlarımızdan rasyonel bir şeklide faydalanma İmkânlarını Um! me-todiara bağlamadan ormanlarımızın ıslâhı mümkün değildir. Ormanlarımızın bünyelerini, gelişme hususiyetlerini tanıyıp ortaya koyacak olan müesseseler de ormancılık araştırma istasyonlarıdır, Nitekim Heri memleketler ormanlarını ıslâh ederlerken bu noktayı gözönünde bulundurmuşlardır. Bugün bir çok Avrupa ve İskandinav memleketlerinde kurulmuş olan araştırma istasyonlarının oldukça eski bir mazisi vardır. Bu itibarla Tarım Bakanlığı memleketimizde de tıpkı ziraat sahasında olduğu gibi, ormancılık işlerinde-de tamamen ilmi şekilde çalışan araştırma müessesele-rini kurmakta acele etmelidir. Esasen bu husustaki zarurete Orman Fakültesi profesörlerinden Dr. Fehim Fı-ratla Türkiye ormancılığının durumu hakkında rapor verdirilmek üzere 1948 yılında memleketimize getirtilmiş bulunan İsveç orman araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Naslund da işaret etmiş bulunmaktadır. 7.V. 1918 tarihli verdiği raporda “İsveç’teki araştırma teşkilâtı bir örnek olarak alınmalı ve Türkiye ormancılığının icaplarına göre tadil edilerek yeni bir orman araştırmaları enstitüsü teşkil olunmalıdır,, demekle beraber, kurulacak olan bu enstitünün hosı-iât araştırmaları, gençleştirme, orman mühendisliği, zooloji, botanik, toprak incelemeleri şubelerinden terekküp etmesi lâzım geleceği keyfiyetine de işaret etmektedir (1).
Ormancılığımızın ıslâhı hakkında müspet kararların verileceğini ümit ettiğimiz şu sıralarda en esaslı dâva ve en esaslı problem Türkiye ormanlarını iptidai bir durumdan kurtararak, onlara İleri memleketler seviyesindeki şekli ve nizamı verdirmektir. Bu İse ancak memleketimiz ormanlarının İdare ve işletme mekanizmasında ormancılık ilimleriyle ormancılık tekniğini hâkim kılmakla mümkündür. Aksi halde ormanlarımız dalma bu perişan durumda kalmaya mahkûm olacaktır.
(1) Orman Genel Müdürlüğü yayınlarından.
Yazan :
ilil ekonomi içerisinde yer ahin bütlln istihsal şubelerinde olduğu gibi, ormancılıkta da sağlam ve müstakar bir politikaya ihtiyaç vardır. Çünkü bugünden yarma değişen ve her deriştikçe de yeni bir teşkilâtı, yeni bir nizamı ve yeni bir zihniyeti do beraberinde getiren bir ormancılık politikası memleket ormanlarının düzelmesini zorlaştırır ve belki de bunu imkânsız bir hale getirir. Bu itibarla sık sık ve gelişi güzel yapılacak değişiklikler yerine devamlı ve takat memleket ormanlarını milli ekonomi çerçevesi İçerisinde en iyi bir şekilde tanzim edecek ve bu suretle ornıan sorvetleriyle bu servetlere karşı olan ihtiyaçlar arasındaki muvazeneyi sağlayacak, ayın zamanda diğer istihsal şubeleriyle ormancılık olasındaki münasebetleri düzenleyip, ahenkleştirecek bir politikaya şiddetle lüzum vardır. Böyle bir politika ise, esaslarını tamamen ilimden alır. Gerçekten ormancılık esas itibariyle bir taraftan tabiat, diğer taraftan ekonomi ilimlerine dayanan bir istihsal şubesidir. Bu iki yim grupu içerisinde yer alan disiplinlerle alâkasını henüz kuramamış bir ormancılık tamamen ampirik bilgilere istinat eden ve bu bakımdan da iptidai bir karakter taşıyan ormancılıktır. Memleketimizin ormancılığını bu hüviyetten kutarabümek ve onu ileri memleketlerdeki ormancılık seviyesine ulaştırabilmek için, her şeyden önce bu sahada alman kararlan, yapılan İşleri ilmin esaslanna dayandırmak ve takip edilecek politikanın veçhesini çizerken de her türlü men-faatlardan ve her çeşit kabil hükümlerden uzak bulunması ve objektif şekilde hareket etmesi lâzım gelen İlim adamlarının görüş ve mütalâalarına büyük ölçüde yer vermek lâzımdır. Ancak bu takdirde memleketimizin tabiat şartlartyle ekonomik ve sosyal icaplarına göre hareket edebilmek ve tatbikat ile Ümin yanyana yürütülmesi tahakkuk ettirtilerek, vukua gelecek aksaklıkların önüne geçllebilmek imkânı hasıl olmuş olur.
Memleketimiz ormancılığında flm1 esaslardan yürünülerek, ormanların zaman ve mekân bakımından düzenlendirilmedi lüzumu, ilk defa umumi ıslâhat hareketiyle hissedilmiş ve bu maksatla da Fransadan getirtilen bir mütehassıs heyetin tavsiyesine dayanılarak. Istanbulda bir orman mektebi tesisine karar verilmişti. Bu hareketi ormancılık tarihimizde bir dönüm noktasi addetmek lâzım gelir, çünkü bu suretle ormanların başıboş ve gülşigüzel bir idare tarzından kurtularak, ormancılık sanatının icap ettirtiği bilgilerle mücehhez teknisyenlerin ellerine tevdi edilmesi zihniyeti uyanmış bulunuyordu. Gerçekten bu müessese en iptidai vasıtalar ve bütün yoksulluklar içerisinde memlekete bir çok ormancı yetiştirmiş ve kendi takati dahilinde de ormancılık tekniğinin esaslarını memlekette yerleştirip. tâmim ettirmeye çalışmışa. Fakat bütün bu iyi niyetlere rağmen, bu ilim müesseseslnin faaliyeti araştırma hudutlarına giremediği gibi tatbikatta da ekonomik ve teknik mânada bir ormancılık kurulamamıştı. Bu vaziyet uzun yıllar devam etmiş ve nihayet toprak mahsullerinin artırılması ve köylünün refaha kavuşturulması gibi düşüncelerle hareket edilerek, ziraat, hayvancılık ve ormancılık sahalarında yeni bir hamle yapılmak istenilmiş ve bu maksatla da 10.VI 1933 tarih ve 2291 sayılı kanunla Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü namı altında tabii ilimler, ziraat, veteriner ve ziraat sanatları fakülteleri vücuda getirilmiş ve pek kısa bir zaman sonra çıkartılan 18. VI.1934 tarih ve 2524 sayılı kanunla da Yüksek Orman Mektebi bütün hüviyet ve karakterini değiştirerek, bir
ALMANYA MEKTUBÜ
Batı Almanyada eşya fiyatları ve işçi ücreti
Batı Almanyada para reformu yapılalı İki seneden fazla oldu. Sanayi istihsali harpten evvelki seviyeye tekrar ulaşmış, İstihsal ve istihlâkteki takyitler hemen tamamen kaldırılmış bir vaziyettedir. Evvelce mevcut olan mal azlığı şimdi artık mevcut değildir. Kömür, demir, gaz, e-lektrik, benzin gibi bazı şeyler müstesna. diğer malların fiyatları serbest bırakılmış ve bir çokları mevcut konjonktür ve pazar vaziyetine uygun bir hale gelmiştir. Bütün bunlar Batı Almanya iktisadının tam norinal ve İstikrarlı bir hale geldiğinin emareleri İseler de fiyat ve ücretin karşılıklı durumları gözden se-çirilecek olursa vaziyetin hiç de öyle olmadığı görülür.
Filhakika muhtelif grup eşya fiyatlarını harpten evvelki fiyatlarla ve şimdiki İşçi ücretlerini eski ücretlerle mukayese edecek olursak bunlardaki artı? nispetlerinin çok farklı* olduğunu görürüz.
Eşya fiyatlarındaki yükselme:
Sanayiin ham maddesi olan demir, kömür, bakır, kereste vesairenln fiyatları 1938 de 100 rakomiyle ifade edildiğine göre, bugün 216 ya yükselmiştir. Zirai mahsullerin fiyatlarındaki yükseliş yine 1938 do fiyat 100 olduğuna göre bugün 168 dlr. 1949 sonunda bu enkeda rakamı 180 idi.
Başlıca gıda maddelerinin bugünkü fiyatlarını 1938 flyatlariyle mukayese edecek olursak 1938 endeks rakamı 100 olduğuna göre ekmek 142. şeker 151, patates 192, sığır eti 182, domuz eti 207, tereyağı 172, süt 148, yumurta 158. elma 203 olmuştur. Mükeyyifattakl fiyat artışı daha fazladır. 1938 endeks rakamı 100 olduğuna göre kahve 533, tütün 366 rakı 218. bira 199 a yükselmiştir.
Giyecek ve ev eşyası fiyatları para reformundan beri çok değişik bir durumda İken şimdi gıda maddeleri fiyatlarına göre bir istikrar hâsıl olmuştur. Yine 1938 endeksi râkami 100 olduğuna göre bugün erkek elbisesi endeks rakamı 187, gömlek 252, kadın elbiselik kumaş 169, kadın çorabı 235, erkek ayakkabısı 209. yatak çamaşırı 235, porselen tabaklar 230 olmuştur.
Batı Almanya Cumhuriyeti istatistik Dairesinin hazırladığı geçinme endekslerine göre, dört nüfuslu bir işçi ailesinin mayıs 1950 deki masrafları 1938 senesi mayısındaki masraflarına nazaran % 56 nispetinde daha fazladır. Bahis mevzuu allrnm masraflarının bugün % 60 ı yiyerek giyecek ve mükeyylfata aittir. İkametgâh ve teshin için yapılan masraflar bugün harpten evvelkin len daha aşağıdır.
İşçi ücretlerinin artışı;
İstatistik Bürosunun yaptığı hesaplara göre, Batı Almanyadakl en-dtlstri amelesi ücretlerinin 1938 e nazaran vasat! artış nispeti 1949 eylülünde % 28.5 ve mayıs 1950 de % 43 İdi. Bu rakamlardan anlaşıldığı üzere Batı Almanyada. geçen senenin eylülünden beri ücretler mühim derecede artmış bulunuyor. Mayısta sanayi İşçisinin gayri safi geliri ortalama olarak 263 marktı. Fakat endüstrinin muhtelif şubelerinde ücretler oldukça farklıdır. Meselâ matbaa İşlerinde çalışan bir İşçi haftada vasat! 83,16, demircilikte 74.97, kömür ocağında 74,79. dökmecilikte 70.90, kimya sanayiinde 65.65, kunduracılık sanayiinde 55.12. doğramacılıkta 51,83 Alınan' markı kazanmaktadır. Kadın İşçiler erkek işçilere nazaran % 30-40 nispetinde daha az kazanıyorlar. Fakat kadın işçi ücretlerinin harpten evvelkine nazaran artış miktarı erkek İşçi ücretle-
rinkinden % 17 daha fazladır.
Ücretlerdeki artış eşya fiyatlarındaki yükselmeden daha aşağıdır:
Yukarıdaki izahatlmizden kolayca anlaşılacağı üzere Batı Almanyada eşya flyatlan harpten evvelkine nazaran umumi olarak % 100 den fazla yükseldiği halde erkek işçi ücretlerinde % 53, kadın İşçi ücretlerinde % 60 bir artış mevcuttur, işçi ücreti endeksi İle orta halli bir ailenin geçinme endeksi rakamları mukayese edilecek olursa vaziyet 143:103 şeklinde yani hakiIcl gelirin masraftan 9 puvan daha aşağı olduğu görülür. Fakat geçinme endeksindeki vasati ölçü hadlerinin fazla alınmış olduklarına dikkat edecek olursak hakikî gelir düşüklüğünün daha da fazla olduğu anlaşılır. Nitekim Ce-nevredekl Milletlerarası iktisat Komisyonunun hesaplarında Batı Almanyada. işçinin hakikî geliri ücretinin % 781 olarak gösterilmiş bulunmaktadır. Fakat bu rakam, endüstri amelesi geliri İçin doğru olmakla lıeraber müstahdem ve memur geliri İçin oldukça fazladır. Mezkûr Komisyonun hesapları 1949 senesi istatistik rakamlarına müstenit olup ticarethanelerde ücretlç çalışan erkek müstahdeminin aylık vasati gelirini 845 ve teknik işletmelerde çalışanların gelirlerini 370 Alman markı olarak almıştır. Harpten önce aynı müstahdeminin aylık gelirlerinin 270 ve 290 mark olduğunu naz an itibara alacak olursak, ücretlerdeki artışın harpten evvelkine nazaran % 30 a bile ulaşmadığı görülür. Mahallî İdare ve devlet memurlarının gelirlerindeki artış nispeti bundan da azdır. Şu halde müstahdemlerin hakikî gelirleri % 78 değil, belki % 65 dlr.
Bir memlekette fiyat ve ücret inkişafının karşılıklı mukayesesinin doğru olabilmesi için işin vaziyeti de nazan itibara alınması iâzımd;r. Çünkü İşin entansitesi ile hakikî gelir arasında bir münasebet mevcuttur. Alman endüstri ve sanayiinin bütün şubelerinde vasat! iş verimi bugün henüz harpten evvelki seviyeye ulaşmış değildir. Meselâ kömür ocaklarında harpten evvel bir amNe günde vasat! olarak 1,91 ton kömür kazarken buçün 1,41 ton kazıyor. Demir ve sair maden sanayiinde de vaziyet hemen aynı gibidir. Fakat bu verim azlığının sebeplerini yalnız işçide aramak doğru olmaz, Harpte tahrip edilen vasıtaların bugün hâlâ yerine konamamış olması da bu meselede mühim bir rol oynamaktadır. Noksan olan bu vasıtaların günden güne İkmal edilmesi hiç şüphesiz işçi Ücretlerini ve dolayısiyle hakiki gelirleri de baraber yükseltecektir.
İngiltere ■ Norveç ticaret konuşmaları
Oslo (Hususi) — İngiltere İle Norveç arasındaki ticarî konuşmalar her 6 ayda bir muntazaman vuku bulmaktadır.
Bu yıl ocak ayında Londrada komitenin ikinci toplantısında görüşülen hususların bu yıl müddclince tatmin edici olacağı tahmin edilmektedir. Avrupa Tediye Birliğinin ticaret ve klering muameleleri üzerine tesir edeceği anlaşılmıştır. Fakat toplantıda hazır bulunanlar bu noktayı müzakere etmek için daha pek erken olduğunu kabul ettiler.
, Danimarka yağ piyasası
Kopenhag (Hususî) — İhracat ve yerli istihlâk için tereyağ sevkıyatı duraklamıştır. Geçen haftaya nazaran % 1.5 nispetinde bir azalma mevcuttur. Berckotll yağmurlar neticesinde bunun artacağı tahmin edJlmektedir. Mamafih, bazı yerlerde yağmura çok ihtiyaç vardır,
Son istatistiklere göre Danimarka yağ ihracatı 1 ocaktan 30 nisana kadar 271 milyon kronu bulmuştur; halbuki bu miktar geçen sene bu vakit 245 milyon kron idi.
Bu hafta domuz eti ihracatı artmıştır. Bütün memlekete şamil olan domuz eti İhracatı bilinmiyorsa da büyük bir mezbaha ihracatın % 100 arttığını bildirmiştir. tngiltereye Jambon ve domuz eti sevklyâtı şimdiye kadar 71,622 tonu bulmuştur. Geçen sene bu vakit 25.790 ton ihracat yapılmıştı.
Suudi Arabistana 16 milyon dolarlık kredi
Washlngton, 5 A.A. (LPS) — ithal ve İhraç Bankası Suudi Ahab s-tana, memleketin iktisadi inkişafında kullanılmak üzere 16 milyon dolarlık bir kredi açmaya karar vermiştir. Bu kredinin dörtte biri, İki hava alanının inşasına ve lüzumlu tekmil teçhizatın tedarikine yardım etmek maksadlyle derhal Suudî A-rabistan Hükümetinin emrine verilecektir.
Kısa Haberler
Batı Almanyada hububat ekilen arazi
★ Bonn (Uçakla) — Batı Almanyada hububat ekilen arazinin 4,300,000 hektar olduğu tahmin e-dllmektedir. Bu haberi veren Federal Hükümetin İstatistik Bürosudur. Geçen sene hububat ekilen arazi 4,200,000 hektar İdi.
Ekmeklik buğday ekilen arazi 1949 ile mukayese edilince aşağı yukarı ayni miktardadır. Fakat istihsal artmıştır. Arpa ve yulaf ekilen arazi ayni miktarda kalmıştır. Patates ekilen toprağın 85,000 hektar olduğu tahmin edilmektedir; bu rakam geçen seneye nazaran 17,000 hektar daha azdır. Şeker pancarı ekilen topraklar da geçen seneye kıyasla 23,000 hektar fazla olup 190,000 hektardır.
Tclâvlvde çelik >*ünü fabrikası kuruldu
* Telftviv (Hususi) — Telâvlv civarında yeni bir çelik yünü fabrikası kurulmuş olup yakında is-tihsalâta başlıyacaktır. Bu müessese İsrail ve Amerikan sermayedarları tarafından kurulmuştur.
Nâtanyada dört yeni fabrika çalışma^ hfişladı
ie Telâviv (Hususî) — Telâvivln kuzeyinde bulunan Natanya bölgesinde dört yeni fabrika faaliyete geçmiştir. Bunların en mühimmi elektrik ampulü ve radyo imal e-dccek “Phillips’* firmasının fabrikasıdır. Böylece memleketteki radyo fabrikalarının sayısı İkiye çıkacaktır, Natanyada yeni kurulan dört fabrikadan İkincisi kauçuk mâmullerl ve kumaş yapacaktır. Diğer ikisi de madeni eşya Istihsalâtı İle meşgul olacaklardır.
750 sterling yani 6 milyon Türk lirasının yatırıldığı bu dört yen! fabrikada 1.800 İşçi çalışacaktır. Avusfrafyanın kredi
• talebi
A VVaahlngton 5 A A» (United Prçss) Avustralyanın Milletlerarası Bankadan 250 milyon dolarlık İstikrazda bulunmak istediği yetkili Amerikan kaynaklarından öğrenilmiştir.
“Denizcilik,, düğümünün çözülmesine doğru
Ulaştırma Bakanı Tevfik ileri, Cumhuriyet gazetesine verdiği beyanatta, Türk denizciliğini alâkadar e-den bütün meselelerin, denizciliği benimsemiş, alâkalılardan müteşekkil bir “Denizcilik Şûrası” tarafından tetkik ve karara bağlanacağını beyan etmekle, senelerden beri İşlemekte o-İan müzmin bir yaraya, tedavi edici neşterini vurmuş oldu.
Filhakika bu memlekette en muhtelif mevzular için çeşitli kongreler ve toplantılar yapılmış ve bazılarından müspet kararlar bile alınmışUr, Herhangi müspet bir karara varamamış olan kongrelerde bile, hiç olmazsa mevzu ile alâkalı memleket meseleleriri münakaşa edilerek kıymetli fikirler ortaya atılmıştır. TÜr-klyede bu şekilde münakaşa edilmemiş olan tek mevzu, maalesef, denizciliktir.
Cumhuriyet kurulduğundan beri. Türk denizciliğinin inkişafı muayyen bir esasa, bir politikaya baglfLnama-mış ve yapılan hamleler daima .ya Bakanların, yahut da idare âmirlerinin şahsî görüş ve gayretlerinin eseri olarak batmıştır.
Halbuki Türk denizciliği, bu gün. her bakımdan ıslah edilmek, hattâ yeniden kurulmak ihtiyarındadır. Bu yenileme hamlesi ise, şu veya bu şahsın kendi görüş ve gayretiyle değil, denizciliğin blnbir meselelerinde ihtisas ve tecrübe sahibi elemanlardan müteşekkil bir eklpln tetkiklerine müstenit, ileri görüşlü bir program ve politika İle tahakkuk ettirilebilir. Bu İtibarladır kİ, Ulaştırma Bakanının, bütün denizcileri sevindirecek o-lân ‘‘Denizcilik Şûrâsı’’ tasavvurunu hararetle tasvip etmek lâzımdır.
Denizciliğin muhtelif mevzularında İhtisas ve tecrübe sahibi kimseler-
Almanya mühim miktarda pamuk satın alacak
Arbitraj farklarından dolayı memleketimizden alacaklı bulunan Batı Almanya, bu hesapları temizlemek ve bu mühim miktarda mubayaat bir mümessil gönderdi
seneki pamuk mahsulünden yapmak üzere Adanaya
Adana, 5 (Hususî muhabirimiz Yusuf Ayhan bildiriyor) — Evvelki yıllarda Türkiyeden Almanyaya pamuk ihraç eden firmalardan bazısının mallan nümunesme uygun çıkmamış, bundan hâsıl olan arbitrale farkları da ödenmemiş, bu tacirlerin böylece himayeleri için o zamanki bütün teşkilâtımız harekete geçerek resmi makamların müzahereti de temin olunmuştur.
Bilhassa Ege bölgesinde arbitraj farklarından mütevellit Almunlaı.n külliyetli miktarda alacakları kalmıştı. Batı Almanya şimdi bu hesaplan temizlemek ve Türkiye İle olan mevcut münasebetlerini biraz daha genişleterek 1950-1951 mahsulü pamuklarımızdan mühim miktarda mü-bAyaaJar yapmak üzere Kurt Rosl-yefski adında bir mümessilini uçakla Adanaya göndermiştir.
Bay Kurt Rosiyefskl, Adana ve Mersinde derhal temaslara geçerek arbitrajı olan tacirlerimizle görüşmelere başlamıştır. Bu görüşmelerin müspet neticeler vereceği ümidi kuvvetlidir. Bay Kurt Rosiyefski Adana ve Mersindeki temaslarını müteakip, buradan doğruca lstanbula geçecek ve bir hafta kalacaktır. Bilâhare tamire hareketle 10 gün kadar Ege'de meşgul olacak, sonra da Ankara tarikiyle*' Almanyaya dönecektir.
Bay Kurt Rosiyefski İle yapılacak temaslarda tacirlerimizin büyük bir hüsnüniyet ve anlayış göstererek itibarlarının lâdesini sağlamak sure
den teşekkül edeceğine şüphe etmediğimiz Denizcilik Şûrâsı, çok çetin dâvalarla karşılaşacaktır,
Kanaatimize göre, Şûranın. her şeyden evvel, Türk ticaret denizciliğinin umumî politikasını tayin etmesi ve bütün dAvaîan bu politika zaviyesinden ele alarak halletmesi 1-cap edecektir. Yani Şûrâ, Türk ticaret denizciliğinin ekonomik bünyesine, devletçiliğin mİ, liberalizmin mi, yoksa her iki sistemden mülhem himayeli bir liberalizmin mİ hâkim olması İcap ettiğini karara bağlamadan, diğer meseleleri ele almamalıdır. Aksi takdirde, Şûrâ çalışmaları mesnetsiz ve bu İtibarla da neticesiz kalmak tehlikesine mâruzdur.
Şûrânın tetkik edeceği meseleler a-rasında, Devlet elinde toplanmış muhtelif İktisadi ve âmme hizmetlerinin yeniden ve gayeye uygun şekilde teşkilâtlandırılması, ticaret filomuzun memleketin İç ve dış nakliyatına daha müspet hizmetler ifa etmesi tonaj ve gemi inşa politikası, tesis ve işletme finansmanı, kredi, sigorta, vergi ve mail yardım mevzuları, liman ve iskele İşletmeleri, teknik ve ldart murakabe esasları, denizel yetiştirme ve denizcilerin sosyal statüleri ve bunlara müteallik daha bir çok mevzular bulunacaktır.
Türk denizciliğini ilk defa ve bir bütün halinde ele alacak olan Denizcilik Şûrâsı, Ulaştırma Bakanlığının bundan sonraki faaliyetinde büyük fyadalar sağlayacaktır. Öyle zannediyoruz ki, Türk denizciliğinin senelerden beri teşkil ettiği “Gordi-yon düğümü” Ulaştırma Bakanının “Denizcilik Şûrâsı” ile bir hamlede çözülmüş olacaktır.
Behçet Cemal
tiyle Türkiye - Almanya münasebetlerinde yeni ve hayırlı inkişaflara zemin hazırlıyacaklan kuvvetle ü-mit edilmektedir.
İhracatçılarımızın karşılaştığı müşkül durum
Hükümetin, dış ticaret rejimini henüz ilân etmemiş olması, dış piyasalarda büyük müşteri kayıplarına sebep olmaktadır
İzmir (Hususî) — Dış ticaret rejiminin ilân edilmemiş olması piyasada haklı sızlanmaları mucip olmuş ve ihracatçıların dış memleketlerde aldıkları tekliflere cevap vermemeleri rhüşteri kaybına sebep teşkil etmiştir. Ankaradan gelen haberlere göre Hükümet hazırlanmış olan- dış ticaret esaslarından bazılarını tebdil etmek zorunda kalmıştır. Siyasî ahvalin son İnkişaflarına göre tam bir ticaret serbestisine doğru gitmek imkânı kalmamıştır. Hükümet bu bakımdan hazırladığı kararnamede bazı değişmeler yapacaktır .
Borsalarda vaziyet
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
Nevv-York Borsası
Kuparnş
tiugUn
Londra Borsası
Bradford Piyasası
Adana
Şirket Hisse Senetleri
Ecnebi Tahviller
laURraı» iııt ikrazı
Ou kurna Hum M ııddclnrl l rirtlk (ana mtui ........
n/tlk (NatUrel) ............
Yapalı Trakvıı ı Kırkım)
Kapanış
Karo MoyvnJar » bindik (kabuklu «rvd) bindik ı(tç tombul) .... Cavla (knbuldu) ........ Cavla (İç nntllrai) ..
Hum derileri
Sığır salamura (kuuup) KJ Keçi IüeIu kuru klloau Koyuç hnvfl kurınu kilonu
ıcnelcoll ı tıırıı ı çıplak»
Vadeli birinci derece ukala 185/207 hazır 218, ikindi 190, preseli 195 üzerin-den muamele görmüştür.
Çekirdeksiz üzüm piyasası haftanın son günü az çok hararetli geçip bazı satışlar tescil edilmiştir. Büyük müstahsiller rekoltenin az olmasından ellerindeki üzümü satmakta nazlı davrandıkları İçin fiyatın gireceğimiz hafta içinde 55 kuruşa kadar yükseleceğini tahmin edenler vardır. Bugün alıcı 54 kuruş vermiş, satıcılar ise 9 numara için 55 kuruştan aşağı inmemişlerdir.
Pamuk üzerine kayda değer bir muamele olmamıştır. Pamuk çekirdeği piyasası sağlamlığını muhafaza etmektedir. Üzüm 54, pamuk 246, çekirdek 15.
Ikmnılyrb lııhvilicı
lV3h Ikrurniyeil .......
Mili) UH1 IV4)
1/2
MDdaluû 1 ... Dornıryoiu IV .. Utîînirvolu V HMD ıkrorniyeil Dıftrrlrrl Demiryolu Vı (
5/VIII/1950 Cumartesi
Nebat) Yadlar:
Zeytinyağı (E. K Sunumyuğı (Rat
Ayçiçeği (R*finr Fındık vuğı (ÇHriikj
“ L1.-VH
Demiryolu 1
Tuğlı tohumlar ı
Ayçiçeği tohumu .......
Keten tohumu ........
Kendir tohumu
Huaam ................
Yer fıstığı kabuklu
İMİ Kal kınına
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.) Buğday Ofis ............
Arpa yemlik (dökme) ••• •(
Mınır san (çuvalı) .....
Fasulye tombul
Fasulva çan «ort .......
Kuşyeml ......ı.........
Mercimek kırmışı kabuk. Mercimek yeşil .........
Nohut natbrel
KAMBİYO
İstanbul Borsas 1
Açılış | Kupun ıtj
1 Sterllng 7.80.50 7.66;M
100 Dolar 280.25 880.25
100 Ft Franm .. 0.80 0,80
IQ0 lavtçre Fr 64.03 ,8103
100 Belç. Fr 5.60 5.60
100 İsveç Kr...«M M. 12.50 54.32.50
100 Florin 73.68.40 73.68,40
100 Dlrot (J II IL'H 0.4442»
100 Drahmi 0.01 KM 0 01.876
100 ErcomCon 9.73.90 0.73.90
Altınlar
Bugün E»kı kur
Lira Lire
Külçe Yeıl Ur 5.12 5.15
Külçe Dcgusıe —
Cumhuriyet ... — —
Reşat .. ’. 37.60 38/40
•• •••(
Gulden 33.45 35 25
Ingiliz 46.— 46 75
Fransıs kok ...
Napoldon IİJ .. favlçre — —

Naw-Turk'te t onau: S 85
Gümüş, Plâtin
• En aşağı Eh vuknrı
Gümüş Ur
PlAtln ” 10 - İL-
Zürich Borsası (Serbesti
İsviçre Frangı
Durumu En M»*» En yukarı
Hlrk Lirası 1.- LıO
Dolar 4.33 4.34
ıss»«âeeeee?ı 10.7b 10.90
Fnınnıy Frankı l.lfl 1.10
M nur Kredi römıİVe 1903 I 172
Şirket Tahvilleri
T C. Ziraat Bankası Anadolu D. Y -Tertip A/B. • * •• »f '• • %Ö0 *• ., Mümeaı Senot 20.60 U2.Ö0 22 30 63.— 20 20 UL- 07 60
f.C. Merkez Bankası .....
Türkiye İş Bankası ••eeeee» l’ürk Ticaret Bankası Areıan çimento ... • •• Şark Değirmencilik ......
MIH) HensOrans ..........
Bugua Bon Kapana
Üzüm çekirdeksiz Nu u 54.— 52. -
tncir A serisi No 55- 56.-
B ecriBi No l()S U.- 4Ü—
Hnmuk Akala 1 .... 216.— 220.-
Pamuk Akala U 195.- 190.—
Pamuk Akaln tlJ ...... 160.- 160.—
Pamuk yeril 172.6 ISO -
Pamuk vağı (raflno) ... 100.— Uu.—
Pamuk çekirdeği 15.— 15.-
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala t 185.— 207.—
Pamuk Akaln 11 ...... İIH). - 195.—
Pamuk Akala 111 — —
Pamuk veri) t
Pamuk yeri) 11. ......
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK •
a) %6ü randımanlı
kabuklu tombul sı.-
t>) tç sıra kontrollü İ7K-
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak —... so.-
Buğday sert — 31.-

Düo Eakl kur
Buğday (Buşell~Sent) Sen Kış mahuulü No. 2 283.- 363.-
Kırmızı ’ ’* No. 2 284 D4 234.-
Panıuli Mlddllng (Llbret*l=:S*nt) Ekim 87 oâ 38.84
• 4 I1İC * es* e e e e * s e • e 4 4 • şe 4 OAe eö 4 ee * s s * 87.19 38
Mart 37.16 38 80
Tiftik (LJbronl=Sont) Teltmuı No ı tf.
Hlinllli 4 Lsl tiTÖSİ — flt ) »«eeoeoMeee* Kabuklu yeril Irî
Orta ı • • • •• •• ••• • •• — —
L>evant tç Itnai malı — —
Ekstra iri iç ıthaı malı ........ M.— (0.-
Kuru üzüm (LlbreslrzBent) ..... Thompson çekırdekaıı seçme .. D 1/4 U 174
Ketrn («ahumu ( Buşoil= Dolar) m. Mlnnoapolla 1.22 8.85
Kala> ıLlhrosl=Sent) 95.50 05.—
Levha-teneko (KM) libre dolar) ) 3(1 7 30
Keton tohumu (Tonu = 8terilng) Bomba v 65.—
Kaiküta - 63 50
Yer fmtığı Hlndlatan — âı.-
rtftlk (yi mul (Ubro8l = Fiyat) M.—Notu
Sıra malı 30.- “
Yün Anadolu M 20/21 20 21
Trakya IK/2) İM 21
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kuntan^'Tallurı) Ashmounl Kıtuı elyariı EVG Kurnıık Uzun elvııflı F/G
(•) GUnUndo buroudo rnuuindimi loacll odilınumiş uıbvUul ve cfllnunıo ura vo uılepluru feurv LuayyUD uüeo uıkritd piyuau düğerleri.
Sayfa 6
T E N t İSTANBUL
6 Ağustos 1950
ZİK
Ölümünün ikiyüzüncü yıldönümü münasebetiyle
Meşhur artistler
çok mu
Aşk sahnelerini bize bırakın,,
w
Gençler: u diye rica ediyorlar. Fakat yaşlı nesil uBizim hem tecrübemiz, hem de ağarmış saçlanmız var,, diye gülüyorlar
MEŞHlîR bir sinema artistinin yaşlı sayılması için kaç yaşında olması lâzımdır? 30 mu, 40 mı, dersiniz? Birçok kadın yıldızlar yaşlanmaktan korktukları kadar kazanç vergisinden korkmuyorlar. Ve hâlâ romantik rollere çıkıp genç artistlerin bıyık altından gülmelerine meyda nveriyorlar. Genç istidatların sanat şevki kırılıyor. Çünkü ne zaman kendi çağlarına uygun bir rol çıksa, aynı filmde oynayan “meşhur artist” araya girip, rolü ne yapıp yapıp kendi alıyor. Rejisörler ve prodüktörler de bHet gişesinin kalabalık olması meselesini düşünerek tanınmış “geçkin” artisti çarnaçar seçl-veriyorlar.
Fakat yaşlarını kabul edip ona göre hareket eden aklı başında kadın artistler de yok değil. Joan Craw-ford, bunlardan biridir. Fakat birkaç sene önceye kadar Joan, yaş bahsinde pek hassas davranıyordu Şimdi 42 yaşında olduğunu itiraf ediyor ve artık yaşlılar grupuna Utihak ettiğini açıkça söylüyor. Fakat hâlâ rolleri, yaşından birkaç sene küçüktür ve kırışıklarını belli etmeden fotoğrafının alınması, sinema fotoğrafçıları için hayli güç bir meseledir.
Geçenlerde Ginger Rogers, örgülü saçlarla küçük bir kız rolüne çık-tığı zaman, filmin tesirleri pek acı oldu. Aynı şekUde Katherlne Hep-bum ile Spencer Tracy, biri 41, diğeri 50 yaşında olduğu halde, bir filmde Katherlne avukat rolünde ve Spencer de çiçeği burnunda »avcı muavini İdi. Haydi bayan avukatı kabul edelim, fakat savcı muavinleri stajını yeni bitirmiş gençlerdir. Spencer tabir caizse, bu rolde biraz “geç kalmış” gibi duruyordu. Hem mektepli âşıklar gibi birbirlerine kur
Birleşik Amerika sinema sanayii hayali bir uçuşu belirtiyor

A
1. “Hedef; Ay„ İsimli film için operatörler bazı sahneler çeviriyorlar. Resimde, ayın sathı belirtilmektedir. Aktörler, keşifte bulunmak üzere arzdan aya giden fen adamlarını temsil etmektedir. Arka plânda, aydan müşahede edilebilecek şekilde arz göze çarpmaktadır.
2.
aya film
3.
Resimde, 46 saatte arzdan seyahat eden hayali bir roketi görülmektedir. Filmde, bir. roket gemi-
si mürettebatı, başgösteren A-nzayı uçuş halinde tamir etmek üzere roketin dış tarafına tırmanıyor. Mürettebattan birinin ayak kayması neticesinde boşluğa düştüğü görülüyor. Fakat oksijert tankı üzerinde seyahat eden bir arkadaşı kendisini kurtarıyor. Arkadaşını kurtaran adam, oksijeni boşaltmak suretiyle tankı, harekete geçirmektedir.
4. Kurtarma sahnesini filme almak lstiyen teknisyenler aktörleri kameraya doğru sev-ketmektedlrler. Aktörler piyano telleriyle asılıdır. Lâkin» gerek kamera ve gerekse sahne döndüğü İçin boşlukta uçulduğu hissini vermektedir.
“Wohltemperiertea yaratmış olur.
tenimin
rahip Rall
Çevireni Zahide ÖZVEREN"
karni vaz yo-
Faust filminden bir sahne: Genç erkek Gerard PhUip’dir
FCANSIZ filmciliğinden ve son çeyrek asır içindeki ilerlemelerinden 6Öz açılınca hatıra ilk gelen isim hiç şüphe yok kİ Renâ Clair’dir. Evvelâ gazeteci olarak meslek hayatına atılan Rene, daha ilk gençlik çağlarında iken filme karşı kendinde büyük bir alâka sezmiş ve gazetecilikten filim artistliğine geçmiştir. Az zaman sonra da (1924 yılında) “Paris qui dört” ismiyle çevirdiği ilk filmin rejisörlüğünü yapmıştır. İlk Fransız sesli filmi olan “Sous les tolts de Pa-ris’"yi çeviren de gene Renâ Clair’dir. Renâ , bu filmde artistlerin lüzumsuz gevezeliklerini asgari bir hadde indirdiği gibi, sesi de umumiyetle müzik ve zaruri gürültüde kullanmıştır. Sesli film İçin başlıca tehlikenin, o dar çok şeyler anlatan resim ve mik dili üe ifadeden tamamen geçilip tiyatronun filme alınması
lunda olduğunu Renâ derhal anlamıştı. Amerikalıların, sesli filmde sadece ses ayarı, ton üzerinde durmalarına karşılık, Renâ başlamış olduğu yolda yürüdü ve bütün dünyanın takdir ve hayranlığım kazanan “Sous les toita de Paris" filminden sonra “Le mllllon", “A nous la libertâ", “Qua-torze Julllet” ve “Le demler mll-llardalre" gibi espri dolu bir çok komediler çevirdi.
Dahîlerin kendi ülkelerinde umumiyetle kadir ve kıymetleri bilinmediğinden Renâ ClaJr de kendisini In-gilterede film çevirmlye davet eden Slr Alexander Korda’nın teklifini kabul ederek bir mukavelo İmzaladı, îngilterede, vaktiyle Fransada başla-

48 yaşındaki genç kızı Barbara Stanvvlck
mış olduğu yolda yürüyerek, Charles Langthon'un unutulmaz sanat kudretini gösterdiği “The ghost goes west” 1 yarattı. Harp rüzgârı onu Holly-wood'a attı, fakat o, burada da biricik Fransız rejisörü olarak sesini duyurmasını bildi. Locamo’da yapılan İlk film festivalinde “And then there were none” u ile en büyük mükâfatı kazandı.
Harbin bitiminden sonra tekrar Fransaya dönebildi. Burada yarattığı “Le silence est d'or” u ile 1947 yılında Brüksel’de yapılmış olan festivalde do birinci mükâfatı elde etti.
Bütün dünya milletleri arasında en fazla tanınmış olan bu Fransız rejisörü. Romada çevirmekte olduğu ilk fransızca-italyanca filmi de bugünlerde sona erdirmiştir. Bu filmin adı “La beaut4 du dlable” olup Faust’un modernleştirilmiş şeklinden başka bir şey değildir. Ren6 Clalr"in rejisörlüğünü yaptığı bütün diğer filmlerde olduğu gibi, bu filme esas olacak kitap da, rejisörü tarafından yazılmıştır. Film, bizi, geçen yüzyılın başlangıcına götürüyor. Burada, ruhunu şeytana satan adamın efsanesini yaşıyoruz. Genç Faust’u “Le dlable au corps” u beynelmilel şöhret taşıyan genç artistler arasına katılmış bulunan “G6rard Phillpe” temsil e-dlyor. Ren4 Clair’ln “La Beautâ du Diable” ı ile sinema âleminde az ramlanan en büyük sanat hâdisesinin yaşanacağı tahmin edilir ve söylenirse muhakkak ki fazla İleri gidilmiş olmaz.
37 yaşında olduğu halde henüz olgunlaşmaya başladığını söyllyenı Young
Loretta
yapmaları pek yapmacık oluyordu. “Adam’s Rlb” adlı bu film oynanırken, bir sinema kritiği yerinden ftr-lıyarak, “Artık bu kadan da fazla, bu yaşta ı artık bundan utanmaları lâzım” ı dlyivermiş.
Yaşlanma İşini bir trajedi gibi gören, romantik rol oynayan kadın artistlerin halini Barbara Stanwyck, karikatürize ediyor. Neden gri saçlı olarak dolaştığını sordukları zaman, “Ancak gençlerin saçları boyanınca iyi duruyor” diye cevpa veriyormuş. Barbara gibi düşünen bir artist. daha var, o da LoretlA Young. Loretta 37 yaşında olduğu halde henüz olgunlaştığını söylemektedir. Yaşlan-mıya bigâne olduğu için gittikçe güzelleşiyor.
49 yaşındaki Jömprömlyet Clark Gable

S i > t


Kadınlar duymasın ama, erkek artistler, yaşları hakkında pek derin derin düşünmüyorlar. Meselâ Bİng Crosby 46 yaşında olduğu halde, vaziyeti gayet İyi İdare ediyor. Clark Gable de 50 ye merdiven dayamış olduğu halde hâlâ genç kızların kalbini hoplatır. Yaşından çekinmemesi yüzünden Clark, dalma sinema dünyasının kıralı olarak kalacaktır.
Eğer artistlerin yaşlarını pek çok merak ediyorsanız size bir listesini yapalım. Cesaretiniz varsa siz de eş dostlarınızın, kendiniz de dahil olmak üzere, bir listesini yapın. Bakalım kaç gönüllü bulabileceksiniz?
10 erkek artistin yaşlan: Dana Andrews 49 Hümphrey Bogart 49 Charles Boyer 50 Bing Crosby 46 Errol Flynn 41 Clark Cable 49 Gary Crant 46 Von Johnson 33 Tyrone Pover 38 Robert Taylor 38
10 kadın artistin yaşları: Ginger Rogers 39 Ann Sheridan 35 Claudette Coltert 44 Joan Crawford 42 Bette Davls 42
Ollvla De Havllland 34 irene Dunne 45 Loretta Young 37 Barbara Stan\vyck 43 Bette Grable 33
JOHANN SEBASTIAN BACH ve SANATI
Yazan : Orhan Remzi Yüreğir
MÜZİK dünyasında üç büyük “B” den birincisi sayılan Bach’ın değerini ve eşsizliğini belirtmek için, o-nun sanatının derinliğine İnmek İcap eder. Bir Harmonle birliği İçinde, fantaisle İle şekli, mistisizm ile kaideyi birbirlerine bağdaştırmaya muvaffak olan bu Eisenach’lı sanatkârda İlk nazarda Protestanlık İle Al-manlık bariz bir alâmet olarak görülür. Bach, hakikaten evvelâ mûtekld bir Protestan, sonra da bir A İmandır. Ancak onun yaratmış olduğu sayısız eserleri incelersek, bu dâhinin her şeyden evvel İnsanlığa İnanan, insanlığın hayrını lstiyen bir varlık olduğunu müşahede ederiz. Bu eserler engin bir hayal kudreti İle fikir manzumelerinin birleştiği bir yapıdır, statik olmayıp daima hareket halindedirler. Bunlar, “bulunmuş,, ce “tamamlanmış” değildirler; dalma “a-rıyan” ve “oluş halinde olan” eserlerdir. İfadenin şekillendirilmesi, fikir He hayalin mütemadi bir hareket halinde bulundurularak kaidelendlrllme-sl Bach sanatının eşsizliğini gösterir. Gerek Bach ve gerek Haendel, zamanlarının icabı olarak şekil ve kaideni nüstatlan mertebesine erişmişlerdir. Ancak Haendel tam bir Barok İnşa tarzlyle haddinden fazla süslü ve üniversel mahiyette eserler yarattığı halde, Bach dalma sade ve milli kalmıştır. Haendel parlak, şaaşalı u-fuklara yükselir, Bach İse derinliğe İner. Haendel binlerce kişi önünde devâsâ koroları idare eder. Bach eksik bir orkestra üe kifayetsiz solistlerin teşkil ettiği küçük Thomas kilisesinin korosunun başında bulunur. Fakat bu sadelik ve derinlik o kadar büyük bir kuvvettir ki, bu İki unsur Bach’ın eserlerini ölümsüz bir hale koymuştur. Bach popüler değildir. Yaşadığı müddetçe günlük ihtiyaçlarını temin etmek İçin mücadele etmiş, öldükten sonra da eserleri u-nutulmak talihsizliğine uğramıştır. Zamanında bile eserleri anlaşılamaz. Bach, diğer büyük insanlar gibi yalnızdır. öldükten sonra da asırlar boyunca sesi işitilmez olur; fakat bu unutulma yılları diğer taraftan da bu eserleri olgun bir hale getirir. Bugün bu eserler, modanın tahrip ede-miyeceği bir şekilde* dimdik ayakta durmaktadırlar. Bu eserler mutlak ve İlâhi müzik sanatının öncüleridir. Bach’ın müziğinin ruhu yer yüzü ülkelerini kaplarken, bu müziğin ışığı, sonsuzluğun ve şuurüstünün bütün pozitif felsefesine ve yaratma sanatına aydınlık saçmaktadır.
Beethoven He Wagner, kendi eserleri için mücadele ederler. Bach asla bunu yapmaz; ebediliği asla aramaz. Compositionlannın dinlenip dinlen-
mlyeceğinl, hoşa gidip gltmlyeceğlnl düşünmez. Tek düşüncesi Tanrı, Tanrının ululuğu ve İnsanların hayrıdır. Parti türlerinin baş satırlarında daima S.D.G. (Soll Dea gloria) yahut J. J. (Jesa Juva) harfleri görülür. Hattâ müzik tedrisatında bile dini hislerle hareket eder. Meselâ en büyük oğlu Friedmann’ın nota defterinin İlk sahil esine (In nomlne Jesu) kelimelerini yazar. Bununla beraber, sanatkârın İlk büyük eserlerinden birisi sayılan ve Noelden evvel pazar akşamı için bestelenmiş bulunan beş sesli koro ve solo arlalı kantatını İncelersek, görürüz ki, bu eserin teksti Luka İncilinin birinci kısmından alınmıştır ve lâtlncedir. Luther’in Al-mancaya tercüme ettiği İncil dururken. mutekit bir protesanm böyle bir Lâtince metni kullanması çok şayanı dikkattir ve bu da bize Bach’ın bir Hümanist olduğunu gösterir.
Müzik tarihçileri, büyük lann hayatlarını muhtelif ayırarak mütalâa etmeyi Bach da bu itiyatlar içinde
Thomas kilisesi Kantorunun yaratıcılık devirlerini, Weimar, Köthen ve Leipzig safhaları diye kısımlara a-yıran tarihçiler, böylece Bach sanatının daha sağlam esaslar içinde tetkik edileceğini ileri sürerler ki, bu iddialar Beethoven’de olduğu gibi her zaman bir münakaşa mevzularıdır.
Şu muhakkaktır ki, Bach, ilk eser-
beatekâr-aafhalara severler. İncelenir.
lerlnde İtalyan org üstatlarını örnek alır. Onda bilhassa Glrolambo Fres-cobaldl İle Glovanni Legrenzl’nln tesirleri pek fazladır. Bundan sonra gelen devirde, Fug, fantazi, Prelüd Passaglla veya Toccata compositl-onlannın yaratılmasiyle karşılaşırız. Keza bu sıralarda Bach en muhteşem kantatlarını da besteler. “Tanrının zamanı en güzel zamandır.”, “Tanrımız sağlam bir kaledir” ve nihayet büyük bir şöhret kazanan ölüm Kantatı..
Bach’ın Köthen’de saray Kapelmis-ter’l olduğu devir ise, instrumental ve oda müziği yaratma devridir. “Bran-denburg Konçertosu”, keman sonatları ve meşhur “Wohltemperlertes Klavier” in birinci kısmı bu zamanın mahsulleridir. Burada bilhassa bu “Wohltemperlertes Klavier” üzeri de durmak gerekiyor. Zira Bach, bu metodu ile müzik ve piyano compositi-onlan sahasında büyük bir İnkılâp yapar. Halberstadt’lı Org imalâtçısı Andreas Werkmelster (1645 - 1706) bir oktavı on İki müsavi parçaya bölerek her ton ve yanm ton için orga ayrı bir tel ilâve etmiş ve böylece bugünkü “Chromatlk” sistemi meydana getirmiştir. (Temperierte Stlm-mung). Halbuki Bach, piyano com-po sİ ti on lan İçin bütün gamlan kullanır ve böylece Klavier” metodunu Böylece daha o zamandan Beethoven (Hammerkltavier için Sonat) ve Wagncr gibi modern müzisyenler sınıfına girer. Onun bu sahadaki modelliğini, Romantiklerde, Schubertte, Brahms’da ve Reger’de bile görebiliriz. Evet, Bach’da bunların hepsi vardır. “'VVohltemperlertes Klavier” müzik sanatının bir dönüm noktası olarak sayılacaktır. *
Bach’ın fügleri de ayrı bir hususiyet arzeder. Beethoven’in bir Adaglo-sunda, Schet’ln bir Allegrettosun-da. Bach füglerinin rengini görmek her zaman mümkündür. Şayahı hay
Bette Davis evlendi
Sinema Aleminin meşhur simalarında n biri olan Bette Davls günü, Meksikanın Juarez şehrinde aktör Gay Merrill İle evlenı.’ştk Resimde ortada Bette Davis, solda kocası Gay Merrill ve MeksikalI
Crozeo görülmektedir
ret bir İnşa tarzı, bir şekil İçerisinde» füg’ün akıcılığını, hareketini, ritmini, ağırlığını ve her şeyden evvel kalbe hitap eden o muhteşem şilrlyetlni kuşu içinde müşahede eder gibi oluruz. “24 Prelüd ve Füg” için Schumann "Nevinin en yüksek, en karakteristik parçalan” der ve sonra şunları ilâve eder: “Her kısım İçinde; kendi İfadesini, kendi ışık ve gölgesini bulan hakiki poetlk tablolar.’*. Yanm kalan “Kunst der Fuge” ise, Füg sanatının yaratıcısı tarafından bir izahıdır. Bach’ın Passion’lan, Katoliklerde olduğu gibi asla thaetral bir hüviyet göstermez. Realist olmayan bir Ora-torlo stili yaratmıştır. Muhteşem Si Minör Mess’lnde Bach, insan ve sanatkâr olarak Tanrısına karşı hayranlık ve sevgisini bildirir. Tanrının ululuğu karşısında kendi hiçliğini terennüm ederken, sübjektif ve derunl bir İfade ile, ezeli bir bilmece olan insan ruhunun inanışı İle o muazzam objektivlteyi birleştirmeye muvaf/ak olur. Onun müziğini şu kelimelerle hulâsa edebiliriz: “Akustiğin optik tasavvurları meydana çıkarması”.
Bach öldüğü zaman, müzik derhal başka bir yola gider. Polyphonie, Ho-mophonle * vasıtaslyle dağıtır; Füg stili sonat şekline giren müzikle formlar tamamiyle değişir; hattâ füg İle Kontrapuvan unutulur gibi olur. Aydınlanma çağının insanları (Aufk-laerer) ve Ratlonalister gördüklerinden başka bir âlerne inanmadıkları İçin Bach’ı tanımazlar; şekilsizliğime kaidesizliği şiar edinen Sturm und Drang’cılar tabiidir kl, Bach’ın ismini ağızlarına almazlar. Bach’ın e-serlerinde yaşıyan ve sonradan Leib-nlz'ln “Kozmik felsefesinde” gelişen “Ruhanlyet”, Klopstock’un şürlerinde tekrar yerini alır ve oradan da Kantin eserlerine atlar. Böylece Klops-tock üe Kant, Alman İdealizmini kur-» muş olurlar. Bach’ın müziği bir me-şale haline gelerek Kantin felsefesini aydınlatır. Evet, her şeyden evvel akıl ve tanıma; fakat akıl da İlâhi bir temele dayanır. Schiller de aynı şarkıyı söyler ve böylece "İdealizm* yaratılmış olur.
Peki Bach? Thomas kilisesinin bu alçak gönüllü Kantoru unutulmuştur» O artık yalnız bir tarihi görünüş o* larak incelenir, bir başlangıç değil bir sondur. O da tıpkı, mimaride yepyeni bir devir açan mu asın mimar Batlhasar Ne um ann gibi nlsyan bulutlarına gömülmüştür.
tik defa olarak Romantikler bu nlsyan bulutlarını açmaya çalışırlar. Mendelsohn, Schumann, Robert Franz, Wagner, Bach’ı yeniden keşfetmek için didinirler. Genç Mendcl-sohn, ihtiyar Goethe’nln önünde “VVohltemperlertes Klavier” den parçalar çalarak, büyük şairi Bach’a hayran eder. Lelpzig’de Moritz Hauptmann, Frankfurtta Schleble Si Minör Messe’ft dinletirler. 1850 de Bach cemiyeti kurulur; 1873 de Pld-lipp Spitta Bach’ın biyografisini neşreder ve neticede Thomas kilisesi kontoru beşeriyetin malı olur.
Bach artık tarih değildir; zira n devirlerin, zamanların üstünde oturuyor ve Tann sevgisi ile insan sevgisinin bir sembolü halinde aramızda yaşıyor.
Filmde müzik ve konser
Blrleşlk Amerikada hazırlan-makta olan filmlerde müzik ve bale alanlarında müstesna şöhrete sahip sanatkârların verecekleri konserleri dinlemek kabil olacaktır. Bu tümleri Fox Film Kumpanyasının murakabesi altında hazırlayan A-merikanın tanınmış emprezaryosu Sol Hurok daha bir çok bale yıldızlan bulmak üzere yakında Avrupaya hareket edecektir.
Konser filmlerinde yer alacak şöhretler arasında piyanist Arthur Rublnstein, viyolonist Jascha Helfetz, senfoni idarecisi Munsel vardır.
• Ağustos 1950
tenî İstanbul
Sayfa 7
Ankara Cad. 59-31
ÇIKARILMIŞTIR
r
«
FENERBAHÇE
i
DENİZYOLLARI
İLK SEFER
4 EYLÜL’de
Muayene saatleri: Her gün eaat 10-12, 10-19
2nci SEFER
11 EYLÜL
d
1
Â
DEVLET DEMİRYOLLARI İLÂNLARI
Ankara ve İzmir
Okuyucularımıza.
UTJJ9
4

PcÜUJ,..,f(2
-
KUPON
9
• s
Adresi
Sultanahmet, Üçler Mah, Hamam aokak No 3 İstanbul
—I >
♦ •
V ■
"BELVÜ’de
REKLAM ve
GÜZEL VE FAYDALI İLÂNLAR
BASİT BİR HESAP MESELESİ
YDÖHliaUX-IB-2MU
BUGÜN Taksim Eczanesi
AÇIKTIR
?17/Aafl mamul (31» ı
Mürekkepli dolmo kalemler Kur>un dolma kalemler Dolmo kalem mürekkebi.
Yon mürekkebi 4001
Yon makineli şeridi Karbon kâğıdı Kutu ııfompolon lılampa mürekkepleri
Pelikanol
Teksir makineleri
Stensil mumlu kağıtları
Tektir mürekkebi Çin mürekkebi Resim mürekkebi GRAPHOS çeşitleri
Retim boyaları ve kulu reılrn boyoları Silgi lâstikleri
DERMOJEN
Yanık, Ekzema ve Cild Yaralarına favkalâde i y i gelir.
Nihat Özcon
Yıllarca tecrübe edilmiş ve yüksek evsafına herkesi hayran bırakmış olan bu mallar,
Almanya dan ithal edilerek
bütün birinci sınıf kırlosiye mağazalarına levzİ edilmiştir. Selikan markasında ııror edinil.
Büro İşlerinde çalışacak bir bayan memur yardımcısına, ayrıca dükkânda çalışacak genç bir baya ihtiyaç vardır. İsteklilerin Telf.: 44356 ya müracaatları


Tahsil
YeNİ İSTANBUL - 90
KUPON



Qnbanada f tanbutotaj
Îîahsikio
Lozan Mit du J Pmkrvıa.Vr,! ti ı r „
AĞUSTOS
KARNELERİMİZ
SATIŞA
Gazete satan tütüncü dükkânlariyle gazete müvezzilerinden isteyiniz. Bulamazsanız İdarehanemizden tedarik edebilirsiniz.
Cumartesi
ve Pazar
Fevkalâde iştirakiyle saatler geçireceksiniz.
bir CAZ’ın unutulmaz
HAC YOLCULARINA MÜJDE
Her İki seferden biriyle A-rafattan 5 gün evvel Cldde-ye varacak Hac yolcuları dönüşte Medincyi ziyaret e. debllecekler ve aynı vapurla döneceklerdir.
Lüks yolcu gemileriyle sayın Hac yolcularını Cidde-ye götürecektir.
390 liraya mukaddes Hac vazifesini ifaya fırsat veren bu seferlere tahsis edilen lüks yolcu gemilerinde bol, temiz yemek, banyolu, salonlu rahat kamaralar, tam bir emniyet soğuk hava tertibatı ve arayacağınız her şey bulunacaktır.
FİYATLARI DENİZYOLLARI acentelerinden ÖĞRENİNİZ
ÜÇÜZLÜK TEMİZLİK RAHATLIK EMNİYET
Gazetemiz hergün İlk uçakla Ankara ve tzmlre gönderilmekte ve derhal otomobil veya bisikletle evlere dağıtılmaktadır. Bütün gayretlerimize rağmen "YENİ İSTANBUL "un ellerine geç veya İntizamsız geçtiğinden şikâyeti olan abonelerimizin arzularını Ankara ve İzmir bürolarımıza bildirmelerini rica ederiz.
Büromuz doğrudan doğruya abone kaydı yapmakta ve ilân kabul etmektedir. Acele Uânlar telefonla Istanbula tedlr. Ankara Büromuzun adresi:
o
Kâzım Özalp Cad. No. 1/9 İlgar Apt
Telefon: 16119 YENİŞEHİR
İzmir Büromuzun adresi:
2 acı Kordon,
Telefon: 6000.
Anadutu Han, kat 1,


t
bildirilmek-
•M •
im ' . ıo . Zy.■ ı — i
Tl F *. t

■l A N J* ’ ■"’r 1

İstanbul, 20
1932 modeli 40164 «ası numaran VS 30372 motor ,
maka sayılı VOLVO kamyonu sahibiyim. 1030 ..n..lnd.nb.r! nakliye lerlle uğraşmaktayım. Bu VOLVO Kamyonumun bugün, ^’oibl motor dofa soamanları değiştirilmiş V» h'Ç flöetermodlğl fllt»l, ™tor
rektifiye dam görmoml»tlr. Kamyon halan bötOn orijinal maktadır ı benzin sarf lystı. diğer marka sonmod.l n-“” ,tU*
alındığında cok daha İktisadi olduğu tecrübemi, sabittir.
VOLVO Kamyonumdan cok memnun olup, kamyon alıcıların». tecrübeme letinaden. yainıs bu markayı tevelye edebilirim.
VOLVO fabrikanıza bu hu.u.tekl besans.ndan dolayı tebriklerimi ve beni İyi bir kamyon aambl yaptığından dolayı şükranlarımı kendilerine t*., rafımdan bildirmenizi rica «derim.
Saygılarımla,

(VOLVO)
• w
SATILIK KELEPİR ARSA
Londra asfaltı^tlzerindekl Bahçeli Evlerde şehre en yakın kısımda 17/4 parsel 738 M2 arsa mecburî olarak 3500 liraya acele satılıktır.
Müracaat — Telf.: 22422
S Al D ÇELEBİ İdaresinde
Profesör Doktor VüZHET ŞAKIR DtRİSU tedavilerinde
Zümrüt YALOVA Kaplıcaları
Mevsimin en müsait ve neşeli günlerini yaşamaktadır, itinalı ve teknik tedavi, nefis yemekler, çeşitli eğlenceler ve her keseye yerler ve fiatler. Gelenlere yer temin edilmek üzere alınmıştır.
elverişli mutlaka tertibat
HAŞAN NAİL KUBALI
Muayenehanealnl Anka ra dan Istanbula nakletmiştlr.
Beyoğlu, İstiklâl Cad. Luvr apartmanı (Baylan Pasta Salonu üstünde). Muvakkat telefon: 43465
YENİ
TAKSİM
ISTANBUL'un
MEYDANINDAKİ
REKLÂM
SÜTUNU
FAALİYETE
GEÇMİŞTİR.
EN G
Ü Z E L
REKLÂMLARI
İstanbul halkına
ARZETMEKTEDİR
Otomobille PARİS'e
Eğlenceli seyahatte bize refakat edecek kan-koca arıyoruz.
Lâon Bâh&r Posta Kutusu t
1096, Galata
Dünyaca tanınmış AMERİKAN aylık READER’S DÎGEST mecmuasının AĞUSTOS sayısı zengin münderecatla piyasaya dağıtılmıştır.
Şehir Hatları İşletmesi Müdürlüğünden : 7/8/1950 pazartesi sabahından itibaren; pazarda* başka günler tarifesinin Marmara tablosunda yazılı 328 numaralı servisle Köprüden saat 8.30 da kalkan vapur: Moda, Kalamış, Sua-dlye iskelelerine uğTamıyarak, yalnız 9.10 da Caddebostanına uğrayacak ve 361 numaralı sefere devamla 9.40 ta Burgazdan, 9.55 te Kınalıdan hareketle 10.40 ta Köprüye gelecektir.
Sayın yolcularımıza bildirilir. (10689).
Kalamış Kulübünden
8 ağustos sal: günü akşamı Kulüp varanna t STAT MÜNİR NUREDDİN SELÇUK ve arkadaşları PERİHAN SÖZER1 İştirakiyle umuma mahsus hazırladıkları büyük
KALAMIŞ GECESİ
Duhuliye 250 kuruştur, Konsomasyon mecburiyeti yoktur. Telefon: 60737

9
»
I
I
1 1
S
JAWA
MERCEDES-BENZ
%

F



Mercedes - Benz marka binek otomobili
Ahmet Veli Menger MUessesesinden
2 adet (Jawa) ve (CZ) marka motosiklet
Mehmet Kavala MUessesesinden
Swissair uçaklariyle bir kişiye İstanbul -Zürich seyahati ve on beş gün ikamet (LAİ) Italyan Havayollariyle Roma'ya seyahat ve en iyi otelde bir hafta ikamet
Lai Havayolları ve Ortonte Espresso tarafından AİR FRANCE Havayollariyle Parise seyahat ve 15 gün ikamet
Her bir seyahati Doğan 8igorta Şirketi 15 er bin liraya sigorta etmiştir.
1 adet (Bosch) marka 5 ayaklı buz dolabı
Ahmet Veli Menger MUessesesinden Son model bir salon takımı
Psolti Müeaaeaesinden Son model koltuk ve masalar
Bayaa Mobilya Mağazasından
1 adet BEATTY marka çamaşır makinesi
Balü Naci Mıhçıoğlu MUessesesinden 4 adet (Schaub) marka radyo
Âdem Karadağ Müessesesinden
2 adet (Minerva) el ve ayak dikiş makinesi
• > Mehmet Kavala MUessesesinden
1 adet (Martin 40) takma deniz motörü
Ege Petrol T, A. Ş. Müessesesinden
3 kişiye onar bin liralık kaza sigortası
Doğan 8igorta Şirketinden
4 kişiye 100 er liralık Ikramiyelİ Aile Cüzd.
Yapı ve Kredi Bankası tarafından Altınşehirde köşebaşı 600 m2. bir villalık arsa
Kol. Ş. MUessesesinden
2 adet (Hoover) marka elektrik süpürgesi
M ataç Ticaret T.A.Ş. MUessesesinden
2 adet (STOK) mağazası emprime kuponu
Blok Mağazasından
1 adet Düdüklü tencere
Şark Pazarından
5 adet en son model elektrik ütüsü
Halil Naci Mıhçıoğlu Müessese sinden
1 adet (English Electric) buz dolabı
Afitap MUessesesinden (ROYAL) marka üçlü petrol ocağı
Leon Fimi MUessesesinden
20 adet muhtelif İsviçre saatleri
1 adet emprime kadın elbisesi (kumaşı ile)
Beyoğlu, Terzi Muazzez Oansu tarafından
9
4 • 4 4

1
1
1
adet en son model kadın çantası adet en son model kadın ayakkabısı adet en son model erkek ayakkabısı
Tanca Kundura Mağazasından
kişiye 6 kişilik en iyi cinsten çay takımı hak ve Rafael Karako Mağazamndan adet ellişer liralık bono
1
makinesi
15 adet
15 adet
5 adet ellişer liralık bono
/âtanbutan en büyük müessesesi Lion Mağazasından
4 lake koltuk, 1 lâke masa
Ekrem Kulen Mağazasından
1 adet erkek kostümü (kumaşı İle)
Beyoğlu, Terzi Mozes tarafından
Zenith, Omega, Tissot altın kol saatleri
Eminönü Tevfik Aydın Müesses esinden
6 adet Lüks Avrupa kravatı
Beyoğlu, Eskenazi Mağazasından
100 çift Nylon BALİ marka kadın çorabı
1 adet av tüfeği, 5 futbol topu, 5 elektrik
feneri Marta Gabay Milesseaesinden
2 adet Opema ve Flexaret marka fotoğraf
Mehmet Kavala Müessasesinden
Büyük Kavanoz Pond's Kremi Büyük (SORTILAIGE) Losyonu
Bahçekapı Ege Itriyat Mağazasından
10 kişiye 2 şer adet en güzel plâklardan 8ahibinin 8esi Müesaesesindcn
10 adet en son model TERMOS
12 plâktık bir koleksiyon
Hala Naci Mıhçıoğlu Müesaeaeaind&n
100 adet SÜRPRİZ marka pijama
100 adet SÜRPRİZ marka gömlek
100 kişiye birer kutu BAYLAN şekeri
100 adet Azim çini fabrikası vazosu
50 adet Morrison dolma kalem
6 kişiye, Melek, İpek, Lâle, Saray, Ar, Sümer sinemalarından birinde 1 sene müddetle bütün filmlere 2 şer kişilik koltuk 200 kişiye birer şişe çeşitli TEKEL Likörü 1 kişiye en son model bir kadın şapkası Beyoğlu Arif Şapka Mağazası
100 kişiye birer kıymetli kitap Hebioğlu Yayınevinden
Diğer hediyelerin listelerini de önümüzdeki sayılarda bulacaksınız

«mm rrr-r »
tlCORTA ANONİM SİOKETİ
TCVFIK AYDIN



t

Comments (0)