6 Temmuz 1950
Perşembe
r
rthSİYASt İKTİSADİ
■T ▲
ICTTA
Sayı 218
10 kuruj
4
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone ; Türkiye İçin seneliği 32. Altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler İki mitlidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Te»i» eden t HABİB EOİB-TÖREHAN
İlânlar : 6 ncı »aylada •sntimot-re«l 2 liradır. İlânlardan hiçbir me»ullyot kabul edilmez.
Telefon : 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
Kore'deki müttefik kuvvetleri Birleşmiş
r
Milletletierin bayrağı altında toplanacak
Kore hâdisesi
Dünkü Meclis müzakereleri çok
Mac Arthur Birleşmiş Milletler
M
kuvvetleri başkomutanı oluyor
ve Hindistanın
arabuluculuğu
Hindistanın Güvenlik Konseyindeki delegesi, bu işin Yeni Delhi’de incelendiğini söylüyor
AMERİKAN KARA KUVVETLERİNİN DE HAREKÂTA İŞTİRAK ETMESİ, KORE’DE MANEVİYATI YÜKSELTTİ
A
1
A
i
1
A
Dış politika
Fransada politika
buhranı
(E.v-
münakaşalı cereyan etti
Bingöl milletvekillerinin mazbatalarına yapılan itiraz yüzünden, D. P.
ve C.H.P. liler arasında hayli çekişmeler oldu
tç SAYFALARDA
değildir.
mllletveklllerlyle karşılaşt ığı
ehemmiyetini halini almıştır, geçsin, unıu-
kabine geçmek kabil İktidara gelen daha da kısal-
istikrarsızlığı
rinsanın kurtuluşundan beri
101 1944) İktidara gelen hükümetlerin on İkincisi, Queuille Kabinesi, ancak bir giin yaşayabildi: Millet Meclisinin huzuruna çıktığı glin devşrildi. Bıı talihsizliğe uğradan ilk kabine Qııeullle*ün kurduğu
1948 eylülünde» Schuman Hükümeti de gtin mağlup edilmişti. Bundan başka TV üncü Cumhuriyet Hükümetlerinin hayatı umumiyetle hiç uzıııı olmamıştır. Kasını 1945 de kurulan İkinci De Gaulle Hükümeti 2 a.v devanı etmişti. Aralık 1946 da teşekkül eden L^on Blum kabinesi bir ay yaşaya-bllmlşti. Temmuz 1948 de kurulan Andr^ Marle hükümeti bir ay İktidarda kalmıştı; diğer bir çok hükümetler ise 5 - 8 aydan fazla dayanamamışlardı. Bu rakamlara bakarak, bir kaç senedir Fransanın istikrarsız hlr siyasi hayata malik okluğu söylenebilir.
istikrarsızlığın Fransız Cumhuriyetine hâs bir vasıf olduğu İddia edilmektedir. "Bakanlar Vals!.. 1900 deıı 1939 a kadar Fransızlar arasında bile şaka mevzuu olmuştur. O kadar kİ. söylene söylene kaybederek "lâkırdı,, iktidara kim geçerse
mlyetle Fransaııın siyasetinde bir değişiklik olmaz denilir. Zaten:
"Hakikaten hiç dr lüzumu yoktu. Hükümet değişmese de olurdu,, şarkısı bundan galattır.
Fakat İkinci Dünya Harbinden »on. ra. komik şarkılara İlham veren kahine buhranlarının önüne geçmek İçin Dördüncü (^umlıurlyettn Anayasalında bazı tadilât yapılmışta Bahsi geçen değişiklikler arasında, ( iHiılııır-b aşk anı tarafından kabine kurmaya memur edilen kimsenin hükümeti kumuldan evvel Millet Meclisine müracaat etmesine ve icra salâhiyeti İle teçhiz olunmasına dair bir şart vardır. Bu şarta rağmen yukarıdaki rakamlardan anlaşıldığı glhl buhranJarının Önüne olamamıştır. Bilâkis hükümetlerin hayatı mıştır.
Prangadaki siyasi nasıl izah etmeli?
Alman işgalinden kurtulduğu tarihten beri, Fransa, bir koalisyon tarafından idare edilmektedir. Koalisyona giren parti veya kuvvetlerin menfaat ve programları birbirinden aykırıdır. Ancak üç şartın tahakkuku halinde koalisyon kabinelerinin devanı şansı oluyor: I ) Başbakan, otorite ve itibar sahihi bir şahsiyet olursa. (16 a.v iktidarda kalan birinci de Gaulle Kabinesi bıı vasfı İıalzdL) 2) Kabine mühim zorluklarla karşılaşmazsa (umumiyetle sosyal meseleler). Doktrin ihtilâfının yer aldığı hallenip hükümetin ömrü |M»k kısa olmaktadır. (Eylül 1948 de iktidara geçen Queııille kabinesi ancak 13 ay da-y&nahllmlştl.) 3) Ekseriyet partileri Meclisin feshedilmesini ve yeni seçimler yapılmasını menfaatlerine uygun bulmuyorlarsa. (5 aydan fazla iktidarda kalan bütün hükümetler İçin bu unsur mevrut sayılabilir.)
Hakikati söylemek lâzım gelirse, J945 umumi geçimlerinden beri Fran-sanın siyasi durumunda çok büyük değişiklikler olmuştur. Millet Meclisi artık Fran»ayt temsil etmiyor 1917 de yapılan belediye seçimlerinin neticeleri bunu açıkça göstermektedir. O zaman, de Gaulle partisinin kuvveti tam mânasiyle meydana çıkabilmişti. Halbuki aynı partinin Millet Meclisinde İliç bir mümessili bulunmuyordu.
1917 Belediye seçimlerinden beri koalisyona dahil partiler yeni bir genel seçimden çekinmektedirler, kûınet çoğunluğunun sebebi İşte çekingenliktir.
Neticesi ne olursa olgun, eninde nunda Fransada yeni seçimler
pılmak lâzım gelecektir. Son Queııllle kabinesinin muvaffakiyet sizliğinden bir netice çıkıyor. De Gaulle yeni seçimleri İstediğini ve muhtemel neticelerin kendi lehine olacağına emin olduğunu söylüyor. Hâdiselerin seyri yeni seçim lüzumunu belirtmektedir. Mantık, General de Gaulle'ün lisanını kullanmaktadır. Ekim 1951 den evvel Fraıısnda yeni seçimler yapılmağı imkânsız görülmemektedir.
Selim SABİT
HÜ-
bu
NO-va-
Sumatrada bir volkan indifa etti
Cakarta, B A A. (Afp> — Sumalra v« Cava Adaları arasında Sonde Boğazındaki Krakat Volkanı dün yeniden faaliyete geçmiştir
Volkandan 800 metreye kadar yükselen duman sütunlarının çıktığı görülmüştür.
Mac Arthıır
Kore’de
M T L t
Lake Success 5 A A. (Afp) — Güvenlik Konseyi, Kore meselesini incelemeye devam makaadlyle yarınki perşembe günü tekrar toplanacak ve 27 haziran karan ile bazı hükümetler tarafından kendi emrine verilen kuvvetlerin faaliyetlerini birleştirme ve tarizim şartlarını Inceliyeccktlr.
Hâlen silâhlı kuvvetlerin genel komutanlığını fiilen yapmakta bulunan General Mae Arthur’dür. Halbuki ken-* dlsl şahsen Birleşmiş Milletler Kurulu karşısında hiçbir sorumluluğu haiz bulunmamaktadır. Güvenlik Konseyi bu sorumluluğun fiilen tatbiki etrafında karar almak zorundadır.
Wa-diin bll-Arthur Millettik vln
Mac Arthur Birleşmiş Milletler kuvvetleri başkomutanı oluyor
VVa^hlngtun 5 A A. ıReuter) shingtun siyasî çevrelerinden dirildiğine göre. General Mac birkaç güne kadar Birleşmiş ler kuvvetleri komutanlığına
edilecektir ve emrindeki kuvvetlerin Birleşmiş Milletler bayrağını taşımasına müsaade edilecektir.
Amerikan birlikleri maneviyatı yükseltti
VVashlngton 5 A A. (Reuter) — Amerika ordu sözcüsünün açıkladığına göre, dün Amerika askerî kuvvetlerinin gelmesiyle Güney Kore birliklerinin maneviyatı takviye edilmiş bulunmaktadır
General Mac Arthur’ün Tokyodakl genel karargâhının yayınladığı tebliğde, İlk Amerika askeri birliklerinin dün geç vakit harekete geçtikleri bildirilmiştir.
Anıerikan-lnglllz müşterek hava hücumu
Tokyo, 5 A. A. (United Press) — Kore harbine müdahale edildiğinden beri ilk defa olarak uçak gemisinden havalanan uçaklar Pyongyang’ın ku-zeyinde demiryollarını, kamyonları ve tersaneleri bombalamışlardır.
Bir Amerikan uçak gemisinden havalanan uçaklar arasındA F. 9 pan-ther ve F. 4 Corsair uçakları bulunmakta idi, Kendi uçak gemilerinden havalanan İngiliz uçakları avcı ve bombardıman uçaklarını İhtiva ediyordu.
22 nel uçakları uzakdo
ile sayı-
tAcrübo
En tecrübeli uçak filosu Kore'de
Californla. 5 AA /Afpl -bombardıman grupu B- 29 dün akşam March Flold’den ğuya doğru uçmuşlardır.
Kati olnrnk gidecekleri yer Lan bilinmemektedir.
Bu grup Pasifik Harbinde
görmüş olup bütün mürettebatı bu muharebelerde kıdem almıştır.
Güney Kore’nin feci manzarası
Londra, 5 A A. (Lps> — Kore’deki harp cephesinde bulunan İngiliz muhabirleri harbin Koreliler İçin nrzet-tiğl fecî manzarayı nakletmektedirler. Muhabirler Güney Kore’deki bütün sokakların, çarnur İçinde ve yağmur altında Hırtlarında oşynlarlyio yürüyen «ivil mültecilerle dolu olduğunu bildirmektedir.
Harekât hakkımla kİ resmi tebliğ
Tokyo. 5 iAP.) — Tokyo ««atiyle çarşamba günü saat 24 te General Mac Arthur’ün genel karargâhından yayınlanan tebliğde şunlar kaydedilmiştir:
"Kuzey Koreli kuvvetler Suvon hattında bir cephe taarruzuna glrUmİğlerdir. Diğer kuzeyli birlikler Yong-dongpo - înçon - Suvon üçgeninde bir çevirme taarruzuna devam etmektedirler. Kuzey Koreli kolların Yoju’dan Suvon’un 25 mil doğulundaki Inçon’a doğru ilerledikleri bildirilmektedir.
"Kuzey Koreli hedeflere karşı ya-pılnn hava akınlar» sırasında düşmana Hacju, Pyongysng ve Cinanpo’dn ağır basur verdirilmiştir. Amerikan ordusu malzeme ve cephane nakline devam etmektedir. Aynı zamanda Jfv-ponyadan Kore’ye hava ve deniz yolu İle personel de nakledilmektedir. 158 uçu© yapan avcı uçakları grupları muhtelif hedeflere taarruz etmişlerdir.,»
Lake Success, 5 AA. (Afp) — Güvenlik Konseyinin «on başkanı ve Hindistan delegesi Sir Benogal Rau, Erimce Prcftöö A-Jnnsı muhabirine verdiği demeçte Kore meselesi hakkında aracılık İşinin Yeni Delhi’de İncelenmekte olduğunu ve Pandit Nehru Hükümetinin Kore’de harbe «on vermek üzere müzakereler açılması yolunda her türlü tedbire başvuracağını söylemiştir. Hindistan temsilcini şahsen Koreli iki taraf arasında uzlaşma teşebbüsüne taraftar olduğunu asla glzlemomiştlr. Hindistan Hükümetinin aldığı yardım kararından sonra da bu fikrinde ısrar etmektedir.
Kore meselesini müzakere yo. llyle halletmek imkânlyle nıü-vazl olarak Hint heyeti son günlerde, soğuk harbe monl olmak mnksadlyle doğrudan doğruyu devlet şeflerine yani Trumnn ile Şildine müracaat İçin devamlı İstişarelerde bulunmuştur öğrenildiğine göre, bu teşebbüs müsait karşılanmıştır. Ancak
meselede olduğu gibi Kore işinde de aracılık konusunda münasip zamanın seçilerek bir Sovyet-Amerlka konferansının toplanması ciheti, Konseyde temsilcilik vazifesi gören diplomatlar tarafından daha muvafık sayılmaktadır.
bu
en
Londra, 5 AA. (Afp) — Hin dlstanın Kore Harbinde Moskova ile VVasblngton arasında muhtemel olarak uzlaştırıl ılık yapa-çatına dair söylentiler da devam
ctmektedir.
Bakanlığı mevzuda bir
Londra-
sözcünü, suali ce-
Başbakan, muhalefete, Meclis huzurunda, millet huzurunda ve dünya huzurunda, emniyette olduklarına dair
söz verdi
Dışişleri bugün bu vaplandırmış ve Yeni Delhi Hükümetinin bu yolda hiç bir resmî teşebbüsünden haberdar olmadığını söylemiştir.
Ankara, 5 (Husuat muhabirimiz bildiriyor) — Büyük Millet Meclisindeki müzakereler bugün oldukça hararetli ve gürültülü cereyan etti. Diğer sütunlarda okuyacağınız gibi münakaşaya sebep ve târizlere mevzu olan mesele Bingöl Milletvekillerinin mazbatalarına yapılan İtiraz ve bu İtiraz hakkında Tutanakları inceleme Komisyonunca hazırlanan rapordu.
tik sözü alan p.P, İleri gelenlerinden Feyzi Lütfi Karaosmanoğlunun rapor hilâfına derme.van ettiği mütalâa diğer D P Milletvekillerini de aynı mealde konuşmalar yapmayla şevketti. D.P Milletvekilleri bu konuşmalarında umumiyetle 1946 seçimlerine temas ettiler ve maziden örnekler getirerek bu gibi hâdiselere sebep olmuş bir partinin buğun feryat etmesini mfınasız buldular. - - î »
Müteakiben CH P. Meclis Grupu a-dına Faik Ahmet Barutçu söz aldı. Barutçu bu konuşmasında hukuki mütalâalar dermeyan etli vo Seçim .ununu müvacohcsinde bu tutanaklara karşı yapılan İtiraz ve şikâyetlerin nazara alınmaması gerektiğini muknı bir İfade ile belirtti. Bu tarzdaki konuşması sık sık kesilerek müdahalelerde bulunuldu. Barutçu bunlara serinkanlılıkla cevap vererek itiraz, zamanında yapılmamış olduğu 1-çin meselenin Seçim Kanunu dışında mütalâa edllemiyeceğlnl söyledi.
Konuşmasının mihverini, mazinin (vuku bulmuş olsun veya olmasını kötülüklerini bugün için örnek İttihaz etmenin faydalı olamıyacağı noktainazarı teşkil ediyordu. C. H. P. Meclis Grupu sözcüsüne göre ortada Seçim Kanunu Meelfato görüşülürken
D. P. nln de hararetle
Se-ese-eser
Amerika Dışişleri Bakan Müşaviri John Foster Dulles'ın verdiği beyanat
u
Kore hâdisesi, Amerika
için fevkalâde fırsattır,,
tVaahington. 5 A A (Afp) — Amerika Dışişleri Bakanı Acheson’un hususi müşaviri John Poster Dulles Birleşik Amerikanın istiklâlinin yıldönümü münasebe tiyle yapılan törende aşağıdaki beyanatta bulunmuştur "Güney Kore Cumhuriyetinin hür bir memleket olduğunu bizzat' müşahede etmiş bulunuyorum.
Birleşik Amerikanın hür cem İyot IcYle birlenerek mütecaviz hareketlerin muvaffakiyetle netlcelonemlyeceği-ni İspat etmesi için şimdi eline fevkalâde btr fırsat geçmiş bulunmaktadır.
Biz Kuzey Kore'nin atıldığı bu macerada sert hare ket ederek kendisine ders verecek olursak sulhumuzu her zamankinden daha ziyade emniyet altına almış cağız.
Dulles sözlerine devamla:
"Hür dünya, tecavüze uğrıynn bir dırnına koşmıyacak ohırsa. teker teker letler de ayın Akıbete uğrıyncaklnr ve koşmaktan sarhoş olan askeri İstibdat ve tazyikten kurtulacaktır.
Birleşik Amerika. Sovyet Kuzey Kore’nin tecavüzüne Güvenlik Konseyinin kararını
"Ele aldığımız vazife, çok yapabilmek İçin ^diyeceğimiz olacaktır.
Hattâ dost memleketlere İçin İktisadi refahımızı da biliriz.”
ola-
yar dev
Radyoda Kur’an okutturulacak
Ankara, 5 (Hususî muhabirimizden ı — öğrendiğimize göre bir çok vatandaşların müracaatı üzerine radyolarımızda plâkla Kur an okunulması İçin Diyanet İşleri Reisliği ve Bartın Yayın Genel Müdürlüğünde plâkla Kur’an neşriyatı için hazırlıklara başlanmıştır. Bu yuklaki ha^uvkkl^Mi b(r başlangıç olmak üzere bugün Diyanet İşleri Başkanı Hamdl Akseki beraberinde Hafız Ali, Osman ve Hisar Camii imamı Hafız AH olduğu haille Radyoevine gitmiş ve Kur anın plâğa alınmasının ilk tecrübesi yapılmıştır. Diğer taraftan önümüzdeki günlerde İstanbulun tanınmış hafızları şehrimize davet edilerek sesleri plâğa alınacaktır.
müdafaa ettiği müşterek bir prensip vardır, çim Kanunu adını verdiğimiz bu rin prensiplerine riayet edilmezse İnkâr edilmiş olur.
Barutçu «özlerini D. P Meclis Gru-punun bir prensip kararı almış bulunduğu intibaını verecek delillerin mevcut olduğundan bahsederek bitirdi.
Barbakanın konuşması
Barutçunun sık sık müdahalelere ve «ıralardan savrulan sözlere sebep olan konuşmasından sonra Başbakan söz aldı. Adnan Menderesin kürsüye gelmesi üzerine C H P «ıralarından şu sözler İşitildi: "Adnan Bey, ne sıfatla konuşuyorsun?” C.H P. İllerin bu sualleri İle Başbakanın bu bahiste konuşmasına mahal olmadığını İma etmek İstedikleri anlaşılıyordu. Başbakan. söze haşinr haşlamaz mevzuun lehinde veya aleyhinde konuşmak İstemediğini. sadece muhalefetin bahsettiği emniyetsizlik mevzuu üzerinde duracağını ifade etti Fakat Menderes Bingöl seçimleri hakkında yapılan şikâyetlerin tahkik edilmesi lüzumuna tema» ederek 946 seçimlerinden hah-acttl. Bu beyan C.H.P. illerin İtirazına D. P İllerin şiddetli alkış ve tasvip seslerine vesile oldu. C.H P iller Adnan Menderese: "Başbakan olduğunu unuttun” demekle iktifa ettiler. D.P İller ise bir mukabele bllmisll havası yaşattılar.
Başkan, bundan sonra «Avunmasını ıpması İçin Feridun Fikriye «öz veril. Feridun Fikri konuşmarmı bitirince Başkan Ekrem Hayri Üstündağ ve Abidin Potuoğlu tarafından verilen takriri okuttu. Takrirde raporun tekrar İncelenmek üzere komisyona ladesi İsteniyordu Takrir oya kondu ve D.P. nln kahir ekseriyeti İle kabul e-dllrrek Bingöl milletvekillerine ait seçim tutanakları hakkındaki raporun tahkikat açılmak üzere komisyona ladesi kararlaştırıldı.
Meclisin bu saflı asına alt tafsilâtı 3 üncü sayfamızda bu la raksınız.
İKİNCİ Tetkikler : Hakikat mi, propaganda mı ?
M. Nermi DÖRDÜNCÜ
Bergama ve Kınık Adnan Bilget Selâm sana, aşk 1 (Hikâye) E Ş 1 N C î Sermaye piyasasında devlet ve fert rekabeti Dr. A. Memduh Yaşa L T I N C 1 Montpamasse’da sanatkârlar balosu Ayşe Nur
EK İZINCÎ Resimlerle dünya aktiialitesi
B
A
S
Kıral Abdullah’ın Türkiyeyi ziyareti
Kudus, 5 (YİRS) — îyi haber alan çevrelerdeki malûmata göre, Kıral Abdullah önümüzdeki aylar İçinde Türklyeye bir ziyaret yapacaktır. Kı-ral evvelâ Ankarada bazı temaslarda bulunacak, sonra bir müddet İstirahat etmek üzere Istanbula gelecektir.
Amman, 5 A.A. (Reuter) — Yetkili kaynaklardan öğrenildiğine göre, ür-dün Kıralı Abdullah, Türklyeye yapmayı tasarladığı ziyareti geri bırakmıştır.
Kıral Abdullah, ecelce İstirahat ve hava tebdili İçin İst an bulu hususi mahiyette ziyaret etmeyi kararlaştırmıştı.
Giuliano’nun akıbeti
SicilyalI haydut
parçasının diğer hür zaferden zaferi» her
türlü tesir
Rusyanın
olmak etmiştir.
ve bunu lAyjklyle o nispette ağır
mani kabul ağır bedel
bir
peykl olan maksadlyle
yardımda bulunabilmek azaltmak zorunda kala-
Pek yakında
Anırlkn Dışişleri Bakanlığı Müşaviri John Fosfor Dıılle»
Türkiyede neşir hakkını gazetemizin satın aldığı ve Amerikada münteşir “New-York Herald Tribüne” le beraber neşre bavlıyacağımız mühim eser
Demirperde arkacında, ^itiraflar'1 ve “senaryolu muhakemeler” nasıl yapılıyor ?
Bu sualin cevabını resmi evrakın fotoğrafları ve Demirperde dışına kaçabilen ve bir zamanlar Macar Komiiııist Gizli Teşkilâtında çalışmış bulunan Laszlo ve Hanna Sulner’in ifadesiyle öğreneceksiniz.
olarak ele geçirildi
Bir dağ köyünde, girdiği evde kıstırılan Giuliano, polisle yaptığı çarpışmada kurşunlarla delik deşik edilerek öldürüldü
Kumanyadaki casusluk dâvası
dün neticelendi
Mahkûm olan 7 kişinin arasında bir Tlirk kaptanı da bulunuyor
Prag, S (AP.) — Prag Radyosunun bugünkü bir yayınına göre, bir müddetten beri Kumanyanın başkenti Bükreşte casusluk ve İhanetten «anık olarak bir askeri mahkeme tarafın dan yargılanmakta olan 7 kişilik bir grupun duruşması ermiş, sanıklardan İkisi İdama ve diğer 5 kişi 7 İlâ 20 yıl martında değişen hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Bu arada bir Türk ticaret gemisi kaptanı Kâzını Aklının da 10 «ene hapse mahkûm olmuştur.
Resmi iddianamede hüküm giyen şahısların Türkiye hesabına komünist Kumanya aleyhinde casusluk yaptıkları İleri sürülmüştür. Prag Radyosu. 6 Rumanyalının ihanet, sosyal nizama karşı fesat kurma ve memleketten kaçanlara yardım suçlarından hüküm giydiklerini, Türk tebaası olan Kâzım kaptanın ise casusluk, altın ve döviz kaçakçılığı ve gümrük knnun-larını İhlâlle suçlnndınldığım bildirmiştir.
dün akşam Hona
Belçika Hükümeti, güvenoyu aldı
BrUksclles, 5 A A. (Afpı — Ayan Meclisi 83 muhalife karçı 90 oyla Duvleusart Hükümetine güvenini bildirmiştir»
Castel Vetrano (Sicilya) 5 (AP) — Bir polifl makineli tüfeğinden çıkan kurşunlar bu sabah şafakta Sicilya-tun haydut "Kıralı” Salvatore Gıu-liano’nun 7 yıldan beri atıldığı maceralı hayata »on vermiştir.
28 yaşındaki haydudu günlerden beri pek yakından kovalamakta olan 2.ÛOO mevcutlu bir polis komanda kuvvetine bağlı özel bir müfreze bu sabah Giuliano'yu 25 nüfuslu bir dağ köyü olan Castel Vetrano’nun merkezinde bir eve girerken yakalamıştır. 100 den fazla polisi öldürmekten suçlu ve daha bir çok cinayetlerin faili Giuliano. çarpışa çarpışa kaçmağa teşebbüs etmiş fakat polis ateşiyle biçilmiştir.
Polisin açıkladığına göre, uzun zamandan beri aranılan haydut bu sabah saat 3.30 da gizlenmekte olduğu bir evden çıkmış ve polisin, kendisini beklemekte bulunduğu diğer bir binaya geçmiştir. Giuliano evin kapısında asılı perdeyi aralayıp içeri girdiği bir sırada polislerle karşılaşmıştır Çarpışma kısa sürmüştür. Giuliano ateş ede ede kaçmağa başlamış fakat atılan makinelltüfek kurşunlariyle göğsünden vurulmuş
ve ölü olarak bir ağacın dibine yığılmıştır. Polis ve adliye memurlan hâdise mahallinde bu sabah bir keşif yapmışlardır. Resmi makamlar cesedin kimlere teslim edileceğinin henüz kararlaştınlmadığını belirtmiş, lerdir. Öğleden sonra geç vakte kadar fotoğrafçılarla gazetecilerin vaka mahalline yaklaşmalarına henüz müsaade edilmemiştir.
Glulhıno'nıın işlediği suçların hllAııçosu
Roma, 5 (YİRS) — Dün nihayet ölü olarak ele geçirilen Sicllyah haydut Giuliano, 1943 senesinden beri 150 İnsan öldürmüş ve fidyel necat olarak bir milyar İtalyan lireti gas-betmiştır. Bu kanun dışı haydudun kurbanları arasında 80 jandarma, 22 polis ve 8 u^ker bulunmaktadır. Halktan 30 kadar insan, haydut tarafından dağa kaldırılmış ve ”Can parası” ödedikten sonra serbest bırakılmışlardır. Bu yedi sene zarfında Giuliano çetesinden 18 haydut Öldürülmüş, 55 tanesi yaralanmış ve 160 ı da yakalanıp hapsedilmiştir. Çetenin mühim âzalanndan yalnız 5 kişi bugüne kadar tutulamamış olup dağlarda saklanmaktadır.
C'rv
doğacak?
— Bakalım, Doğudan daha neler
Bat ıhlar
Sayfa 2
T fD N I İSTANBUL
■
* T^mmıı? tftBO
TETKİKLER
Hakikat mı, propaganda mı?
M. NERMİ
Sanat
hareketleri
tehlikeliyle, demokrasi-sisteminin tehlikelidir, yardakçılığı
ister istemez bir so Hakikat mı, propa
politika ve tarih o
vazife-
haklkat-
pro-
bakışta anhyabillriz. kendine göre yolu vardır. Bizi götüren yollar da
Her bir çö-haki-olmalı-
Halk yığınlarının tecrübesizliğini göz önünde bulundurarak, yalnız heyecanı İlk plâna alan ve hakikat payına ehemmiyet vermiyen propaganda ise her zaman halka yaranmak, İnsan ve vatandaş avlamak tarzında soysuzlaşmıştır. Bu çeşit davranmalara ve propagandalara, basınımızda sık sık rastladığımız adı İle, denıo-goji denilir. Biz buna politika kalpazanlığı adını da verebiliriz. Para kalpazanlığı, bir memleketin ekonomik emniyeti İçin ne kadar politika kalpazanlığı da nln, halk İdaresi devlet gelişimi İçin o kadar Propagandanın halk
şeklinde soysuzlnşnııya başladığı 111-kelerde politika emniyetsizliği de başlamış sayılabilir. Bunun bir millet için ne büyük bir sosyal tehlike olduğunu belirtmiye lüzum yoktur. Bir ülkenin politikası gerçekliğe göre değil de. yalnız disiplinsiz ve yıkıcı duygulara göre Ayarlanırsa, bundan doğabilecek neticeleri önceden sezmek kolaydır. Eski Yunanlılar, daha doğrusu Elenler; politika hayatının soysuzlaşmasından, demagojiden haklı olarak Ürkerler, ve bunu, topluluk için bir çöküş ve yıkılış alâmeti sayarlardı. Aradan çağların akmış olmasına rağmen, demagoji, bugün de korkulacak bir şeydir, sosyal bir vebadır. Hele demokrasi görgüleri ve tecrübeleri az, devrinderden yeni çıkmış milletler, bundan daha çok korkmalıdırlar. Demagojinin millet hayatında eşsiz bir afet oluşu, bilhassa genç ve yaratıcı fikirlere musallat olarak milli dinamizmi kurut-rnasındadır.
Biz bu tehlike devrini hentlz atlatmış sayılamayız. Onun için propa-banda edebiyatına karşı son derecede duygulu olmak zorundayız. Başlıca hayat dâvaJarınıızı çok yakından bilmek şartiyle. büyük bir salgın haline gelmesi her zaman mümkün olan demagojiyi, çekirdeğinde boğabiliriz. Elverir ki, biz her propaganda karşısında kendimize bu yol gösterici soruyu yöneltelim:
— Hakikat mı, propaganda mı? ve bunun cevabını verebilecek sosyal bir olgunluğa erişmiş olalım.
500 üncü yıl hazırlıkları
Marshall Paviyonu
MarahaTl PMnı paviyonundo «tanıtılan bir broşür, “Tekerleği kim icat etti" diye soruyor. Cevap verelim: Laedri! Bunun L fin, tekerlek bUtün insanların mali olmuştur, ve beşeriyet yuvarla mr gider.
M ar ahali Plân t, isminden de anlaşılacağı veçhile bir Ameri-kah tarafından icat edilmiştir. Maksadı bu plâna dahil 18 millet arasında karşılıklı yardım temin ettikten sonra Amerikanın yardımını getirmek ve maddi, manevi miltekabil menfaat temin etmektir.
Tertip itibariyle, fktnoi İstanbul Sergisinin en kolay anlaşılır görünen ve en çok tesir yapan paviyonu burasıdır. Pa-vıyonu gezerken verilen izahatı, zikredilen rakamları dikkatle takip edenler, Avrupanın kalkınma plânında mühim bir rol oynamış bultınan bu teşebbüsün Amerika için de feyizli olduğunu göreceklerdir.
Marshall Pavlyonunu perer-krn minnettarlık hissi duyuluyor, fakat tercihan Laedri’yi arıyor.
BİR İSTANBULLU
Bebek Sergisinin
•• ı» • v •• «I •
gordugu rağbet
Umumî arzu üzerine bebeklerin bir kısmı satışa arzedildi.
YENİ I S T A N B U L’un okuyucularına hediye edeceği bebekler geniş alâka uyandırdı
Muhtelif sanat mektep ve enstitüleriyle diğer sanatkârlarımız tarafından gayet nefis şekilde İmal edilmiş olup Kızılaya hediye edilen üç yüzü mütecaviz bebek jüri tarafından görülmüş. birinciden onuncuya kadar derece alanlar tesblt edilmiştir.
Bu bebekler, sergi propagandası ve hâtırası olmak üzere gayet ucuz fiyatlarla satışa bugünden itibaren çıkarılacaktır.
Ayrıca gazetemizin güzel bebekleri seçenler arasında tertip ettiği kurada kazananlara Türk bebekçiliğinin üstadı Zehra Müfittin 3, Esir Germen in 1, Azize Ayral’ın 1, Elvni Potcssa-ru’nun 2 adet nadide bebeği hediye edilecektir.
General, Takȟn Cumhuriyet Abidesinde
PAKİSTANLI GENERALİN DÜNKÜ TEMASLARI
ÇAĞDAŞ politika hayatının en büyük desteği, söz ve yazıdır. Belli başlı bir amaca erişmek için, önceden düşünülerek söze ve yazıya verilen açık veya kapalı istikametlere, propaganda denilir. Propagandalarda, genel bakımdan, gerçeklik payı, durumlara göre, boyuna değişebilir. O-nun İçin gerçeklikle propaganda a-rasındakl nispetleri tâyin etmek, sanıldığı gibi kolay bir iş değildir. Dinleyenlerde ve okuyanlarda, hakikatleri dile getirir gibi görünen propagandalarda, hakikatin izlerine rastlanılmıyabilir. Fakat bunun aksi de doğru olabilir.: Bizim şüphelerimizi uyandıran sözlü veya yazılı propagandalarda da büyük hakikat paylan bulunabilir. Onun için politika hayatında İç ve dış durumların tablolarını veren yazılan İncelerken, içlinizde ru belirir: — ganda mı?
Zamanlarının
taylarını bilmeyenler, ne eski Elen dünyasının büyük söz üstadı De mostenes'i anlıyabillrler, ne de Ro malı Cicero’yu. Çağlar, çok değiş mIştir. ama, henüz değişmlyen bir şey varsa o da propagandanın mahiyetidir. Dün, propaganda vasıtaları bakımından, zamanımıza göre çok fakirdi ve yayılma çevresi ölçüsüz bir nispette dardı. Bugün ise. milyonlara kolaylıkla hitabetmek, seslenmek imkânlarına sahip bulunuyoruz. Demek oluyor ki, propagandn, topluluk hayatımızda, bir zamanlar İnsan hayalinden geçmemiş olan bir ehemmiyet kazanmıştır. Propaganda, radyolarla, -evimizin içine kadar girmiştir. Bu eşsiz yayma kudreti» bizi her yerde bulabilir. Halbuki çok defa. hakikatle propaganda birbi-riyle karışmış, giriftleşmiş bir haldedir. Doğru yolu bulmak ve ona göre hareket etmek ihtiyacını duyan çağdaş insan, bu yüzden, oldukça güç bir duruma düşmüştür.
Cemiyetimize karşı olan
lerimlzi tam bir vatandaş gibi yerine getirmek istiyorsak, leri, elimizden geldiği kadar, pagandadan kurtarmak zorundayız.
Bunun da o kadar kolay olmadığım ilk müşkülün zülüş kate
dır. Biz, memleketimizde olanları ve bitenleri ne kadar yakından öğrenir ve tanırsak, bu yola o kadar yaklaşmış oluruz. Demek oluyor kİ, çağdaş vatandaşlık vazifesi, her şeyden önce, yurdun büyük dâvalarını anlamak ve bilmekle başlar. Biz bu dâvalarla ne kadar az ilgilenirsek vazifemizi o kadar eksik yapmış ve propagandaların ağlarına o kadar düşmüş oluruz. Milli olgunluğun ölçüsü, denilebilir kİ. milli dâvalara karşı gösterilen İlgiden başka bir şey değildir. Bu ilgi kuvvetlendikçe, yurt politikası da daha yaratıcı bir gelişmeye kavuşmuş olur.
Çok partili bir politika hayatında vatandaşların ayrı ayrı fikir zümrelerine bölünmesi pek tabiidir. Fakat bu bölünüş duygudan, kırgınlıktan ziyade fikirleri ve kanaatleri dile getirirse yurt için faydalı olabilir ve ancak böyle zümre İstikametleri, politika çerçevesi İçine Demokrasi hayatına tılmış milletlerin şüphesiz, büyük
durumun böyle*
gandanın yanlış anlaşılması ihtimallerini ehemmiyetli bir ölçüde çoğaltır ve onu, sırasında» tehlikeli bir silâh haline getirebilir. Dâvalarını iyi kavramış bir millet tarafından şiddetle kontrol gören propagandalar, hakikate daha çok yer vermek zorundadırlar. Çünkü, hakikat ölçülerini kaybeden propagandalar, halk yığınlarında mutlaka tiksindirici ve u-zaklaştırıcı duygular uyandırabilirler. Dâvalarına bağlı zümrelerin yersiz propagandalara karşı gösterdikleri tepkiler, modem politika tarihinin her safhasında, çok büyük olmuştur. Onun İçin paganda düşünmek kalmıştır.
girebilir, yeni ka-tecrübeleri, hiç değildir ve oluşu propa-
Fatih âbidesi, Türk sanatkârlarına yaptırılacak
Istanbulun 500 üncü Yılını Kutlama Derneği Anıtlar Komitesini teşkil eden yüksek mimar, mühendis ve heykletraşlardan mürekkep zevat, İdare Kurulundan birkaç üyenin de iştirakiyle dün öğleden sonra ikinci toplantısını yapmıştır. Bu toplantıda inşa edilecek Fatih Abidesinin mimar! ve plastik şekil ve mahiyet! U-üzerinde uzun görüşmeler yapılmıştır.
Haber aldığımıza göre komite, âbidenin müsabaka İle Türk sanatkârlarına yaptırılması hususunda prensip karan almış bulunmaktadır. Sanatkârlarımız evvelâ bu Abidenin bir maketini hazırlıyarak Derneğe sunacaklardır. Bazı mahfillerde hâkim olan kanaate göre Fatih gibi büyük ve millî bir Türk kahramanının şanına lâyık bir âbide vücude getirmeleri hususunda sanatkârlanmızın bütün liyakat ve kudretlerini göstereceklerine maktadır.
Kore gönüllülerinin sayısı 3.000 i geçti
Kızılların İstilâsına uğrayan Güney Kore Cumhuriyetine yardım için gönüllü kaydına başlayan İstanbul Milletvekili Senihl Yürüten'ln oğlu Tevfik Yürüten, bu gönüllülerin Kore’ye şevki işiyle meşgul olmak üzere bir cemiyet kurmaktadır.
Tecavüze uğrayan hür milletlere, Türk Halkından Yardım Cemiyeti a-dini taşıyan derneğin nizamnamesi vilâyete verilmiştir. Dün akşama kadar gönüllü kaydolmak üzere şifahen ve tahriren yapılan müracaatların sayısı 3000 i aşmıştır.
Diğer taraftan İstanbul Savcılığı bu gönüllü kaydı işi üzerinde durmakta, kanunlara aykırı olup olmadığını tetkik etmektedir.
şüphesiz nazariyle bakıl-
çağdaş politika, her pro-faallyetinf İnceden İnceye ve hesaplamak zorunda
Denizcilik Okulu talebelerinin stajı
Yüksek Denizcilik Okulu makine kısmı talebeleri Ağustosa kadar Devlet Denizyollarının motorlu ve türbinll gemilerinde staj göreceklerdir.
Kaçakçılıkla mücadele kanunu hazırlandı
Devlet Denizyolları Umum Müdürlüğü, dış hatlarda çalışan gemilerdeki kaçakçılığı tamamiyle önlemek mak-sadiyle hazırlamakla olduğu kanun teklifini önümüzdeki günler içinde Bakanlığa arzedecektlr.
Bu yeni kanuna göre, Denizyolları gemilerinde kaçakçılığın hemen hemen tamamiyle önlenmesi kabil olacaktır.
Yüksek Makine
Mr. Russell Dorr, Ankaraya gitti
Geçen gün şehrimize gelmiş olan Marshall Plânı Türkiye îcra Komitesi Reisi Mr. Russell Dorr dün Ankaraya hareket etmiştir. Mr. Dorr Ankara-da, son konferansta alınan neticeler hakkında Bakanlarla temaslarda bulunacaktır.
Mr. Dorr, Ankaraya gitmeden önce İstanbul Sergisini gezmiş ve sanayi tesislerinin bilhassa Sümerbankın pa-vlyonlarını çok beğendiğini İfade etmiştir.
Deniz Fabrikaları için yeni talimatname hazırlandı
îstlnye ve Haliç dokları ile Denizyollarının diğer iş yerlerinde çalışan işçilere ait talimatnamenin değiştirilmesine ait çalışmalar tamamlanmıştır. Bu defaki talimatnameye İşçi İle İdare münasebetlerini tayin ve İş şartlarını işçiler lehine koruyan hükümler ilâve edilmiştir.
6ehrlmlr.de bulunan PAkistan Generali Nevvapzade dün saat 15 te Birinci Ordu Komutanını, saat 15.30 da İstanbul Garnizon Komutanını ziyaret etmiştir. General, saat 16 15 te Vali ve Belediye Başknnını da ziyaret etmiştir. General, refakatinde Pâkls-tan Büyükelçisi de bulunduğu halde valinin yanında uzun müddet kalmış ve îstanbula ilk ayak bastığı dakikadan itibaren hakkında gösterilen sıcak kabule karşı çok mütehassis olduğunu beyan etmiştir. General, bu güzel şehrin valisini ziyaretle bahtiyar olduğunu ve Ankarada ikon ziyaret ettiği devlet ricali İle AnkaralIlar tarafından bir kardeş gibi kabul gör-
Emniyet Müdürünün şehrin asayiş durumu hakkında beyanatı
“Polis, namuslu vatandaşların korktuğu değil, sevdiği bir insan olacaktır”
tstanbulun yeni Emniyet Müdürü Kemal Aygün dün saat 17 de gazetecilere, şehrin Asayişine ait çalışmalar hakkında şu izahatı vermiştir.
“— Vazifemiz! kanunlar tayin etmiştir. Şehrimizde vatandaşın tam bir huzur ve emniyetle gezmesi, evinde rahatça oturması ve eğlencesini temin için kanuni hükümleri tam bir titizlikle kullanacağız. Kanun dışı hareketlere aslâ müsaade etmiyece-giz. Buna mukabil İş sahiplerinin mü-racaatleri yakınlık ve samimiyetle karşılanacak ve İntaç edilecektir. Polis namuslu vatandaşların korktuğu değil sevdiği bir insan olacaktır. Beni tanırsınız, vatandaşlarla olan mesaim imtihandan geçmiştir. Bütün mesai arkadaşlarım halka benim gibi muamele edeceklerdir. Tek gayemiz vazifelerimizi iyi bir şekilde yapmaktır.
Şehir İçinde arama ve taramalara devam edeceğiz. Kadıköy mıntaka-sında süvari devrlyelerl çıkardık, şehrin diğer yerlerinde devriye miktarını arttırdık. Basının senelerden beri vazifemi kolaylaştıran yardımına karşı bilhassa şükranlarımı belirtmek İsterim.”
Emniyet Müdürü şehrin asayiş İşleri hakkında Bakanlık ve Emniyet Umum Müdürlüğü ile temaslarda bulunmak üzere yarın aJ(şam Ankaraya hareket edecektir.
düğünü ve îstanbulda da Tllrk ailesiyle tanışmakla bahtiyar olacağını, tstanbulun müze ve saraylarla kültür merkezlerini ziyaret için İkametini ayın on birine kadar uzattığını söylemiştir. Vali ve Belediye Başkanı da verdiği cevapta, kültür ve ekonomi aahnsında kendileriyle son zamanlarda çok sıkı temaslarda bulunulduğunu ve yakın münasebetler tesisi İçin Türk-Paklstan Dostluk Cemiyetinin de merkezi bulunması itibariyle — Pakistan Generalini burada selâmlamakla mütehassis olduğunu ve îstan-bulda bulunduğu müddetçe kendisine şehrimizi tanıtmak hususunda her türlü kolaylıklar göstermenin bJr zevk olacağını ifade etmiştir.
Bundan sonra PakistanlI General saat 17.15 te Taksim Âbidesine giderek bir çelenk koymuştur. Saat 19 da şehrimizde bulunan İngiliz Büyükelçisi Slr Noel Charles, generali ziyaret ederek kendisi İle bir müddet görüşmüştür.
General Nevvapzade şerefine saat 22 de Park Otelde bir resmi kabul tertip edilmiştir. Kabulde şehrimizin tanınmış diplomatik ve askeri şahsiyetleri 11e İstanbul gazeteleri, başyazarları hazır bulunmuştur.
Ticaret gemilerinin nizamnameleri değişti
Bir haftadan beri şehrimizde toplanmakta olan komisyon mesaisini bitirdi
Bir müddetten beri İstanbul Liman Dairesinde toplantılarına devam etmekte olan ticaret gemilerinin istiap haddi ve gemi adamlarının tâbi olacakları hususlara alt talimatnamelerin tadili işiyle meşgul olmakta olan komisyon mesaisini bitirmiştir.
Komisyona riyaset etmekte olan Ulaştırma Bakanlığı Liman ve Deniz İşleri Dairesi Başkanı Faruk Kardam, gazetecilere şu izahatı vermiştir:
M— Komisyonun çalışmalarında gemi adamlarının yeterliği ve gemilerin teknik durumu hakkındaki talimatname gözden geçirildi. Bugünkü ihtiyaçlara cevap verecek ve deniz ticaretimizi kolaylaştıracak ve gelişmesini sağlayacak bazı tadilât kabul edildi. Devlet Şûrasının tetkikinden ve Bakanlıkça tasdikten geçtikten sonra bu talimatnameler meriyete girecektir.
Komisyonun çalışmalarına Bakanlık uzmanlarından başka Marmara bölgesi Sürvey Kumlu âzalanndan başka, Devlet Denizyolları Umum Müdürlüğü, Armatörler Birliği, mo-lörcüler temsilcileri iştirak etmişlerdir. Gemilerin istiap haddi arttırılmış, gemi adamlarının hem adet, hem ehliyet bakımından tâbi olacaktan hususlar, yeni esaslara bağlanmıştır.”
BEYOĞLUNDAN SONRA, DEVLET TİYATROSU TEMSİLLERİNE KADIKÖYÜNDE DEVAM EDECEK
Bir arkadaşımıza çarpan otomobil henüz bulunamadı
Evvelki gece sabaha karşı evine dönmekte olan yazı İşleri ailemizden Seyfeddln Orhan Çağdaş. Fatihte Al-tay sokağından geçmekte iken meçhul bir otomobilin sadmesine maruz kalarak muhtelif yerlerinden ağır bir şekilde yaralanmıştır.
Kazayı yaptıktan sonra yoluna devam eden hususî, siyah renkte ve üstü açılır kapanır spor araba henüz bulunamamıştır.
İstanbul ilkokul öğretmenlerinin terfi ve kadro listeleri hazırlanıyor
Üç senelik kıdem müddetini dolduran ve bu üç yıl içinde müspet rapor alan öğretmenlerin terfileri hakkın-dakl listeler tamamlanmış ve Bakanlığın tasdikine sunulmak üzere bulunmuştur.
Bu arada 30 yıl hizmet edenlerle yaşları bakımından tekaüde şevke-dilmeleri İcap edenlerin de listeleri hasırlanmaktadır.
Diğer taraftan İstanbul ili dahilinde öğretmenler arasında yapılacak zarurî nakillerle diğer vilâyetlerden sıhhî durumları dolayısiyle İstanbul emrine verilen öğretmenlerin tâyinlerine ait kadrolar da yapılmaktadır.
OTELCİLİK MÜTEHASSİSİ TAYLOR’UN DÜNKÜ TEMASLARI
Kapalı salonlar için tiyatronun en fena mevsiminde, Devlet Tiyatrosu Î8tanbulu ziyarete geldi. Derhal haber verelim kİ bu ziyaret pek sessin oldu ve İstanbul halkı da misafirlerini lâyık oldukları veçhile ağırlıya-madılar. Halbuki, kıymetli sanatkârların buradaki temsilleri cidden birer ziyafet mahiyetinde idi. Fakat.«
... Fakat ”Sea„ Tiyatrosunun bu en sıcak mevsimde hem tahammülfersa hem de hücrevl salonuna sayfiye yerlerinden seyirci getirmek, sayfiyede olmıyanları biraz nefes almak 1-çin kendilerini açık havada bir yerlere atmalarına mâni olmak, İstanbulluların sanat aşklarını zorlamak demekti, Buna rağmen, temsiller, bu şartlar altında küçümsenmemesi lâzım gelen sayıda seyirci buldu ve onlar, Devlet Tiyatrosu sanatkârlarını, bütün hemşehrileri adına da alkışladılar.
İlk olarak Goldonl’nln "YaJancıw komedisi verildi. Bu temsil, Lello rolünde Nuri Altınok için bir muvaf-vakıyet teşkil etti. Bu rol sanki kendisi İçin yazılmıştı, o derece İntibak etti.
Melih Cevdet ile Oktay Rifat’ın, acemi veya “esnaf,, aktörler elinde fiyaskodan kurtulmak İmkânı pek az olan bir komedisi, Devlet Tiyatrosu sanatkârların m ikinci temsillerini teşkil etti. “Kıskançlar” da Ali Cin rolünde Ulvi Uraz bir “er 6a ti on* yaptı. Nuri Sekmez rolünde Ragıp Haykır ve Sevim’de Jale Türkân A-. yata kendisine müsavi birer partner oldular.
Üçüncü temsil, merakla beklediği miz AnUgone idi. Orhan Vell’nln mükemmel tercümesiyle de bir hususiyet İktisap eden Anouilh’in bu güzel eserinde, “Antlgone” da Yıldız Ken-ter meslek hayatının belki de en muvaffakiyetli rolünü oynuyordu. Bu genç sanatkârı tebrik ederiz.
Devlet Tiyatrosunun bu üç lemst* lini, Nermin Elgül, Salm Alpago, Ziya Demirel, Agâh Hün, Şahap Akalın, Haşim Heklmoğlu, rejisörleri Mahir Canova ile birlikte teşkil ettikleri heyet ile çerçevelediler ve mın vaffakıyette âmil oldular.
Bu akşamdan İtibaren aynı kadro, Kadıköyünde Halkevi Tiyatrosunda temsillere başlıyor. Yukarıda bahsettiğimiz Uç eser, birer defa olmak ü-zere sırasıyla oynanacak. Devlet Tiyatrosu sanatkârlarının bu temsilleri Kadıköy cihetinde oturanlar için cidden birer fırsattır ve tiyatro seven herkesin görmesi lâzun gelen e-serlerdlr. — fa.
Rockfeller Ortaşark Mümessili geliyor
Rockfeller Ortaşark Mümessili Dr. W. A. Melntosch 13 temmuzda Ankarada ve 23 temmuzda Istan bulda bulunacak ve sağlık merkezlerini gezecektir.
Yunan gazetecisi, dün Ankaraya gitti
Birkaç günden beri şehrimizde bulunan Yunanistnnın en büyük gazetelerinden “Akropolİs” in sahip ve başmuharriri M. Botsis, dün Ankaraya hareket etmiştir. M. Botsis, Ankarada Bakanlarla görüşmeler yapacaktır.
Dün Valiyi ziyaret ©don otel kıralı Taylor’un
samimi
Şehrimizde bulunan Amerlkada büyük oteller sahibi ve otelcilik mütehassısı Mr. Taylor, Vali ve Belediye Balkanını ziyaret etmiştir. Eski bir vatandaşımız olan Mr. Taylor Valiye Istanbulu ziyaret etmekle ikinci bir vatanı olan Türklyede bulunduğundan dolayı memnunluğunu bildirmiştir. Kendisi bu şehri gezmeye başla-madan evvel birinci vazifesi, onun valisini ziyaret etmek olduğunu ve A-merikaya gelecek Türkleri de kendi-
Trot Gökay llo bir pozu
sinin Türk usulü olarak misafir edeceğini vo bu seyahatinde bu güzel memlekete faydalı olmak istediğini söylemiş ve gördüğü mİHafirseverlik-ten çok mütehassis olduğunu İfade eylemiştir. Vali ve Belediye Başkanı da verdiği cevapta şehrin kendi yüksek tecrübelerinden faydalanmak İstediğini ve burada kalacağı üç hafta zarfında kendisine Istanbulun gerdirileceğini söylemiştir.
ö E t M
Türk Ticaret Bankası Müfettişi Semih Uman, Güzin Uman. Cebeci Ortaokul öğretmenlerinden Mevhlbe U-man, Niğde yargıçlarından Yusuf U-man. İstanbul İşçi Hastahanesi hekimlerinden Doktor Hüsnü Uman ın babaları ve Saime Umnn’m eşi T.C. Merkez Bankası Müşavir avukatı ve sabık Dahiliye Nezareti Hukuk Müşaviri
OSMAN NURt UMAN
5 te;
uz 1950 do Ankarada Hakkın
rahmetine kavuşmuştur. Kederli alla^ sine başsağlığı dileriz. (9077)
8ÎYASÎ İKTİSADÎ
YENt İSTANBUL müstakil günlük gazete Sahibi ı YENİ İSTANBUL NESRtYAT
LIMITED StRKETt Müdürü: Kemal İL SAKLICA Bu «ayıda yan iğlerini fiilen idare eden ı Bacid ÖGET Nefredilmlyen yazılar, iade edilme». Bostldığı yer ı YENt İSTANBUL. MATBAACILIK LÎMÎTED ŞİRKETİ MATBAASI
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
— 35 —
Hacı ömerin davetine ciddî bir çehre İle:
— Yok Hacı Bey! öyle şey olmaz. Mesele ciddîdir. Şikâyeti yapan sensin. Sen anlatacaksın, dedim.
Hacı Ömer ben! bir kere de bir söz rüşveti ile yemlemeğe çalıştı:
— Canım efendim! Benim guvvayı hitabetim seninklne benzer mİ?
— Benzer; benzer. Murad ettin mi hepimizden iyi konuşursun,,, Hem hu öyle hitabet me-1 selesi değildir. Şikâyetini söyllyeceksin... I
Hacı Ömer kısa bir tereddütten sonra yine Müftüyü işaret etti:
— O söylesin bakalım. Ben diyeceğimi dedim.
Müftü benden iyice cesaret almıştı. Hafızlıktan kaJma bir itlya* ile Hacı ömerin biraz evvelki sözlerini kelimesi kelimesine tekrar ede. rek başladı.
— “Ümmet! Muhammedln çocuklarını topladık adam edelim diye” buyurdun, değil mi? ı Ümmeti Muhammedln çocuklarını edam edelim deyi toplamadık. Gırda bayırda gurt guş ylme-sln deyi topladık; akşam zabah gursaklarına bir kepçe sıcak çorba gitsin deyi topladık. Günah mİ ettik ki? Bu bir. “Velâkin bu adam onlan l 1 'I i 4 ' 171
adam edeceğine cudam ediyor” buyurdun. Ne etmişiz de cudam olmuşlar? Şunu anlayalım.
Müftü sözü Hacı Ömere söylüyor, fakat mahkemede mürafaa olur gibi kaşını, gözünü oynatarak bizim yüzlerimize bakıyordu. Hacı Ömer sopasını sallayarak:
— Hangi birini söylersin baba, dedi, hırsızlık ederler ne; İbadullahın bağına bahcasına dükkânına girerler ne?!
Müftü artık burnundan solumağa başlamıştı. Her şeyi göze almış vaziyette kollarını kaldırıp sallayarak:
— Hırsızlığı büyükler de ederler, dedi. Benim polisim, cendermem yok... Yedi sekiz on kestene çaldılar deyi aşamam ya bu yumurcakları.
Hacı örner beklediği havanın hâsıl olmadığını görerek yine sopasını salladı:
— Canım çocuklarda ahlâk galmadı deyi benimle beraber şikâyet edenler sîzler değil misiniz? E ahlâkı çocuklara kim örgetecek? Başlarındaki büyükler... Doğru mu değil mi?
Hacı Ömer etrafındakilere ve bilhassa bana bakarak âdeta gözleriyle yalvarıyordu. Bir kısmımız “Evet” mİ “Hayır” mı olduğu anlaşılamayan bir takım sesler çıkardık. O zaman Hacı Ömer devama mecbur oldu:
— Yani şu Yurtta iki saat hep şarkı dinledik. Bunlar da İyi emme hep beyle olur mu Baba? Bu adam şunlara blrez dinlerini, diyanetlerini örgetse, namaz nasıl gılınır, aptes nasıl alınır, Allah gorhusu nedir?
Müftü birdenbire yerinden fırladı ve umulmaz bir şiddetle Hacı ömere saldırdı:
— Yoo Hacı Bey... Affedersin ama biz medrese açmadık; lâyıg Cumhuriyet yurdu açtık... I Yani sen aklınca bana ulumiye diniye dersi mi 172
verdireceksin? Ham bana pirinç tarlalarının tapısını virsen nafile...
Ve kendinden geçmiş bir halde bağırmağa başladı:
— istifa, istifa, istifa... Duyduk duymadık demeyin... İstifa... Bir daha o Yurdun sokağından geçersem anam avradım olsun.
Ben beyle şeye gelemem efendim... Ben canımı sokakta bulmadım efendim... Ben Şamdan Memet gibi leşimi gargalara yedirmem •-fendim, istifa.., istifa...
Müftüyü hiç bir zaman bu kadar perişan bir durumda görmemiştim. Vücudunun bütün zemberekleri boşanmış gibi her tarafı titriyor; ceketinin, pantalonunun ceplerini boşaltıyor, üstünde ne kadar defler, kâğıt varsa ortadaki masanın üstüne atıyordu. Biçare şaşkınlığından kendine ait bir buruşuk kâğıt lira ile bir kaç nikel beşliği de onların arasına karıştırmıştı.
Hacı Ömer yaptığının gayet iyi farkında olduğu halde sahte bir saflıkla etrafa bakarak:
— Ne didim ben bu adama yahu?. Aklını mı çıldırdı bu adam beyle?
Diye gülmeğe uğraşıyordu.
Parti reisiyle hatırlayamadığım bir başkası hızla sokağa yürüyen Müftünün arkasından koşarak geri çevirdiler. Yeniden çaylar, kara dut şerbetleri ısmarlandı. Herkes bir şey söyledi. Yüze yakın mikrop gibi çocuğun kendi başlarına kaldığım dehşetle gözönüne getiren Kaymakamla Parti Reisi Müftüye birer resmi teşekkür ve tebrik mektubu göndermeyi vadettiler.
Biraz sonra sokakta ayrılınırken Müftü •‘Allah sent başımızdan ayırmasın” diye Hacı ömere dua ediyor, o da: “Hadi bakalım; hadi bakalım.,. Seni de eyle sent de eyle” diye onun 178
■■ —
sırtını sıvazlayor ve kavga âdeta göz yaşları içinde sona eriyordu.
ikisi de İhtiyarlamışlardı fukaraların!
XXXVI MUVAKKITHANE VE İLK MÜŞTERİLERİM
Yine en eski günlere ve Muvakkıthaneye dönüyorum.
Evvelce de anlattığım Üzere istiklâl Mahkemesi dönüşü, Müftü için Avrupa dönüşü gibi bir şey olmuştu. Eski Fetvahane Muvakkıthaneye çevriliyor, hattâ yeni dil cereyanı boşladığı za. man adı kısa bir müddet Kurun Evi oluyor, yeni ruhun ve inkılâp hareketlerinin Adeta bir İleri karakolu yahut daha doğrusu folluğu haline gelmeğe başlıyordu. Meselâ; 27 dc yeni yazı kanunu çıktığı zaman ilk dershane orada açılmış, lâtln harflerini kara tahtaya İlk yazan onun titrek elleri olmuş, okumayı pek becerememekle beraber, eski hattatlığın j’ardımıylc yazıyı çabucak ilerletmiş, hattâ evvelce do galiba söylediğim gibi battl Hünhüliyl yeni harflere tatbik suretiyle bir de yazı icat etmiştir. Dershaneden birincilikle ilk diplomayı alan odıır.
Yeni yazıdan sonra yeni dil ve öz türkçe cereyanı başlayınca Müftü onda da yine kasabaya ön ayak olmak şerefini kendinden başkasına kaptırmamak istemiş, bir çok öz türkçe kelimeler derleyerek Ankaradakl ilk Dil Encümenine göndermiştir.
Daha sonra Muvakkit hanede bir Kitaplık meydana getirmeğe uğraşmış, partiye ve daha başka yerlere başvurarak iki yüze yakın kitap mecmua ve saire tedarik etmiştir. Fakat sonradan 174
bu işi beceremeyeceğini görerek kitapları takı-miyle partiye devretmiş ve Muvaltkıthanenin bir canıekânında ancak bir kaç hatıra alıkoymuştur. Sonradan bana anlattığına göre bu iş güç olmaktan ziyade kazalı idi. Tuzu kuru bazı u-kalâlar: “Yahu eski yazılı bir kaç kitap lalanda koyuver de kalayca okuyalım” diyorlardı. Halbuki Müftü Muvakkıthanenin içinde eski yazı ile mektup okunup yazılmasını bllo şiddetle yasak ediyordu.
*
Nihayet yine bazı münasebetsizler yeni kitap ve mecmuaların öte berisini okumağa çalışıp sök. türemeyince eski yazıyı methe kalkıyorlardı. Hattâ inkılâp işlerinde önayak olması lâzım gelen Kaymakam bile bir gün Adeta lâtin harflerine küfretmiştl Müftü bunu anlatırken:
— Herif çoluğun çocuğun ortasında: “Efendim okunur mu bu meret yeni yazı” diye bangır bangır bağırdı; dedi, sonra elini ağızma kapayarak ve ağızını kulağıma yaklaştırarak ilâve etti:
“— Sanki eskisini okuyabillyormuş gibi kerata!.. O yarın öbür gün defolup gider; kabak benim başıma patlar.. Sonra efendim kitap ne olsa kitaptır: İçindeki de fikir... Yani ne tarafa çeksen gider.. “Parti gönderdi” diye do kendini kurtaramazsın.. Parti sahıfesinl kendi mührü ile tasdik etnıiş olsa dahi... PoUtikedlr bu... Bakarsın yarın parti fikir değiştirir; eski yazdır-dığını unutur, senden hesap sorar. Sonra efne-dim, elin İti bakarsın bir halteder, sordukları zaman: “Kitapta okudum idi” der.
Bundan başka genç mektep talebeleri fle yaşlıları bir arada oturtmak da kazalı bir mesele İdi.
(Devamı var) .
175
/
Kore harbi başlamadan yazılmış bir makale
Sulhu nasıl elde
Yazan: John Fosfer DULLES Amerika Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı 2 —
yıkılma vuku bulacak diye endişedeyiz.
Eğer Birleşik Amerika bu tâbi milletlere fikir, malûmat ve ümit dolu haberler verebilecekse. Sovyetlerin kullandığı hususi ve tesirli tedbirler gibi teknik usuller bulması İcap eder.
Ancak şimdi bu ihtiyacı hissetmekteyiz. "Amerikanın Sesi" başlangıçta biraz sendeledikten sonra şimdi Demirperdenin arkasında da tesir ettiğini göstermeye başladı. Bu bize şunu ispat ediyor: Komünist propagandasının durmak dinlenmeksizin tekrar ettiği şeylerle halkın hareketsiz ve uysal bir kütle haline sokulmasının önünne geçmek ve bazı hakikat ve fikirler sayesinde onları aydınlatmak mümkündür. 1950 nin mart a-ymda Selftnik yakınlarında bir yedek radyo istasyonu kuruldu. Bu sayede muhabere mümkün olacaktır.
Lâkin bütün istibdat rejimlerinde olduğu gibi. Sovyet komünizminin de büyük zaafları vardır. Bariz olan iki zaaftan biri baştaki liderler arasındaki itimatsızlık ve kuşku havası diğeri de otorite sahibi olan heyetin küçük olması dolayısiyle devlet işlerindeki "hareketsizliktir”. Bunlar belli başlı zaaflardır. Fakat yalnız baskı altında tehlikeli olan daha bir çok zaaflar da vardır. Halbuki baskı olmadığı zaman “temizlik” yahut tensikat veya devlet teşkilâtındaki bazı yaralar zamanla kendiliğinden düzelir. Zaten fazla sert, ağır ve fazla dağınık olan komünist İdaresi şimdiden çökme emareleri göstermektedir.
Ruhî ihtiyaç
Hiç bir hücuma: askeri, siyasî veya ahlâki olsun tereddüt ve şüphe He başlanamaz. Diğerleri bize inanmadan önce bizim kendimize İnancımız olmalıdır.
Güçlük, maddî sıkıntıdan gelmiyor. Maddî sahadaki istihsalimiz dünya rekorlarını kırmaktadır. Noksanımız doğru yolda gittiğimize dair olması lâzım gelen imandır. Onsuz hiçbir şey yapılamaz. Bu eksiğimiz 'kabiliyetli siyaset adamları, veya kurnaz diplomatlar veyahut da mucit fen adamları, hattâ muazzam atom bombası İle bile telâfi edilemez.
Bir millet bir kere maddî şeylere davanmıya başlayınca nahoş neticelerden kaçınılamaz. Memleket dahilindeki müesseselerimlz ihtiyacı olduğu mânevi bağlılığı görmüyor. İnsanların kafasında karışık fikirler ve ruhlarında çürüme alâmetleri belirmektedir. Onun için milletimiz ortaya çıkan casusluk hareketleri gibi dllşman tesirlerine açık bir vaziyettedir. FBI- (Amerikan Federal Polis Teşkilâtı) ne kadar İyi çalışsa bizi gene bu şerait dahilinde muhafaza e-demez.
Hariçte de dış politikamız ancak para ve eşya İle İkmaJ ediliyor. Fakat para ve eşya mahduttur ve mahdut oldukları için de politikamız dar bir çerçeve içindedir. Mahdut politikalar ekseriya müdafaa hattındadır ve bunlar neticede yenilen bir siyaset yolu tutmuşlardır.
Ne kadar zengin olursak olalım, emniyet ve sulhü para ile satın alamayız; 5 bilyon veya 50 bilyon kâfi gelmez. Roma İmparatorları gerileme devirlerinde sulhü satın almak istediler, fakat gayretleri ancak onlan mahvetmek isteyenlerin iştlhalarını kabarttı.
istiklâl, insan haklan, insan şahsiyetinin haysiyet ve kıymeti ve hürriyet hakkında belâgatle konuşabiliriz. Fakat kullandığımız kelimelerin çoğu kendi cemiyetimizin ferdiyetçi olduğu zamana aittir. Buna göre ferdiyetçiliğin yarı ölü olduğu cemiyetlerde yaşayan insanlara böyle hitabeler hiç bir şey ifade etmez.
Aynı zamanda, kazandığımız maddi muvaffakiyetler, serî halindeki İstihsalimiz, çok miktardaki otomobillerimiz, radyolarımız ve telefonlarımız hakkında da beliğ sözler sarfede-billriz. Fakat bu maddî şeylerin üzerinde durulması bazılarını manen iflâs etmiş olduğumuz zannına sürüklüyor. Diğerlerini de, hasut ve komünistlerin göklere çıkardıkları "kütle halinde cemiyetin maddi hayatını yükseltmek,, fikrine meyilli yapıyor.
Bir çıkmazın içindeyiz, hem de halledilmesi zor ve karışık olan bir çıkmaz...
En mühim ihtiyacımız mânevi tarafımızı yükseltmek ve halkın itimadını oraya tevcih etmektir. Ahlâki bakımdan dinî bir itikat her türlü cemiyette olması lâzım gelen bir unsurdur. Bu, bilhassa modem cemiyetin kompleks şartları ile yakından İlgilidir. Materyalist bir inanç olan komünizmin metod ve tedbirleri İle mücadele edeceksek bunu söylememiz İcap eder. Zaten şimdiye kadar söylenmedik ikna edici ve özlü hitabelerimiz yoksa yeni ve "Amerikanın Seslinden daha gürültülü radyo istasyonları kurup bağırmaya ihtiyaç yoktur.
Bir millet, hayatında yaratıcı kabiliyetinin tükendiği bir devre gelebilir. Fakat bizim için böyle bir saat henüz çalmamıştır. Elân canlı ve büyük işler başarabilecek bir kabiliyetteyiz. Gençliğimiz uyanık olup kolay kolay tesir altında kalacak bir durumda değildir. Dinî itlkadlarımız ve millî Ananelerimizi de unutmuş değiliz.
Eğer gayretlerimiz boşa giderse, nevmid olmıyahm, vaziyeti sarih olarak göremediğimiz ve hahiyetini İyice aniıyamadığımız için böyle oldu diyebilelim. O zaman daha iyi tedbirlere başvuracağız. Ve doğru yolu tut-
Buna ancak tek bir sebep gösterilebilir. “Müştereken” sahip olunan bütün bu büyük servetler ve kıymetli vasıflar "birleşmiş ' olarak malik olunmadığı için değersiz kalıyor. Batı Avrupayı askeri, ekonomik, entelektüel ve manevi bakımdan en Heri bir memleketler topluluğu haline girmekten meneden şey. birleşmiş olmamalarıdır. Bölünmüş bir Avrupa haris despotların dayanmadığı cazip bir av teşkil etmektedir.
Komünist propagandasının ileri sürdüğüne göre, biz Batı Avrupayı bir Amerikan kolonisi haline sokmak niyetindeyiz. Halbuki aslında, gayemiz Öyle kuvvetli bir Avrupa kurmaktır kİ. ne Birleşik Amerika, ne Sovyetler Birliği ve ne de herhangi bir kuvvet Avrupanın kendi hür inkişafına mâni olacak maksatlar uğrunda Avrupayı kullanamasın.
Almanya meselesini halletmek için Almanyanın, hiç olmazsa hür olan kısmının. Batı bütünü çerçevesine girmesinden daha iyi bir çare yoktur. Eğer müdafaa için kurulan hakiki bir Batı Avrupa siyasi birliği olsaydı. o zaman Almanlar, tek başlarına, bu müdafaanın en faal kısmını teşkil ederlerdi. Halbuki bir milli Alman ordusunun ortaya çıkması bizim İçin hâlâ korkulu bir rüyadır. Almanları, münferit olarak bir Avrupa ordusunda Fransız ve Belçika askerleri arasında görmeyi göze alabiliriz. Fakat bu ordunun tercihan Almanya dışın-dA ve Alman olmıyan kumandanların idaresi altında olması hayırlıdır. Bu sayede İlerisi için. Rusyadan gelmek İhtimali olan herhangi bir askeri istilâyı karşılıya bilecek bir Batı Avrupa askeri kuvveti tasavvur edebiliriz.
Alman ekonomisine gelince, büyük bir pazara müthiş ihtiyacı vardır. Al-manyada nüfus kıtlığı eskisine nazaran çok fazladır. Çünkü. Polonya ve Çekoslovakya dan kovulan 10 milyondan fazla insan Almanyaya sığınmıştır. Buna göre Almanya harpten öncesine nazaran daha küçüktür, çünkü toprak kaybı fazladır. Eğer Hitleri 1933 te iktidara getiren İşsizlik ve sefaletin tekrar olmaması ve Aimanyayı bir harp fabrikası haline sokmaması isteniyorsa, Almanlar derhal çok miktarda istihlâk maddeleri İmal etmeli ve satmalıdırlar. O-nun için de Batı bu fırsatı, Alınanlara bulmalı yoksa onlar, bu fırsatı teklif eden Sovyetlere dönecekler.
Asya ve Pasıfikte Sovyet Komünizminin tecavüzüne karşı kuvvetli bir siper yoktur. Mazide, Birleşik Amerikanın Doğudaki siyaseti ÇLnle bir dostluk münasebeti kurmak temeline dayanıyordu. Bunu akılda tutarak. Başkan Roosevelt Çin’in nüfuz ve itibarını yükseltmek için çok çalışmış. 1943 te General Çan-Kay-Şek ve Churchill ile olan Kahire toplantısından, Çini Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin veto hakkı olan 5 daimi âzasından biri yapıncaya kadar uğraşmıştır. Halbuki şimdi Çin, Asya ve Pasifikte komünizm politikasının öncüsü olmuştur. Birleşik Amerikanın, Çin’in itibarını arttırmak ve ona Birleşmiş Milletler ve dünya nezdinde İyi bir mevkii vermek için sarfettiğl gayretlerden sonra şimdi aleyhimize dönmesi pek muhtemeldir.
Asya ve Paslfiğİ alâkadar eden herhangi bir siyasi istikamet milli istiklâlini mantıki ve sulh yolu ile tekâmülünü gözonünde tutarak alınmalıdır. Bu siyaset yeni doğan milletlerin a-y ağını kaydırmak değil, bilâkis takviye etmeye çalışmalıdır. Eğer Batı Avrupadaki komünist partiler Ame-rikayı bu memleketleri koloni haline soktukları için itham etmekle onları kendi tarafına çekebiliyorsa. bundan sonra bizim de bu memleketlerle o-lan münasebetlerimizi son derece titiz bir dikkatle tanzim etmemiz lâzımdır; zira son beş yıl zarfında bunlar. hakikaten, batının birer kolonisi haline girmişti.
Bugün komünist binası fazla geniş, fazla sert ve temeli bozuk bir haldedir. Eğer içerde saklı olan zaaflar harekete geçerse, bina pek âlâ sarsılabilir.
“Harekete geçmek” silâhlı bir isyan demek değildir. Halkın silâhı yok ve zaten şiddetli bir isyanın tortusu olarak ancak katliâm kalabilir Biz, Sovyetlerin Varşovada General Bor idaresindeki PolonyalI vatanseverlere yaptıklarını, Rus esareti altında bulunan kimselere yapmak istemiyoruz.
Maamafih bu milletlerin ruhan ve fikren mücadeleden vazgeçmiş bir hale gelmemelerine çalışmak vazifemizdir. Halbuki Sovyet komünizmi de tam aksine onları halsiz ve mücadeleye İsteksiz görmek istiyor ve bu u-ğurda çalışıyor.
Bu yüzden bitkin bir hale gelmiş o-lan kimseler var: Meselâ, Macarls-tanda Kandinal Mlndszenty ve Ro-bert A. Vogeler; Bulgaristanda Protestan papazlar ve Michael T. Shlp-kov gibi.. Dalma yalanla doldurulan ve hayatla bütün normal münasebetlerini kesip daimi bir işkence altında tutulan bu insanların kafa ve maneviyatlarında ne gibi değişiklikler olduğunu gördük. Shipkov’un söylediğine göre, maksat ve netice. “İnsanı tamamiyle mahvedip İrade, şahsi fikir veya nefsine hürmetten mahrum etmektir.,, İşte Sovyet komünizminin esareti altında olan insan kütlelerine yapmak istediği şey budun
Kütlenin tahribini bekllyerek daimî bir korku içinde yaşıyoruz. Bu tahrip yalnız vücutça olmıyaeak, ay-m zamanda ruhan ve fikren de bir
130 tonluk dev uçak: Brabazon
•'Brabazon.. Londra hava alanına İniyor... Dünyanın ı>n büyük yolcu uçafcı Brlsto “Brnbnzon,,, bazı tccrübo uçuklan yapmak üzere Londra hava alanına inmiştir. Uçafcın ağırlığı bosken 130 tondur.
Churchill diyor ki :
”Kore’de, komünist zaferi, üçüncü dünya harbi demektir”
Londra 5 A.A. (U. P-Afp) — Birleşik Amerika İstiklâlinin yıldönümü münasebetiyle Londradakl Amerikan Cemiyetinde sah gecesi verilen ziyafette söz alan Winston Churchill ezcümle şunları söylemiştir:
"Hltler ve Mussolinl. Nazizm ve Faşizm meselelerinin artık kapandığını sandığımız bir zamanda. Stalln ve Komünizm tehditkâr bir tavırla karşımıza dikiliyorlar..,
ChurchlH’i selâmlamak İçin toplanan halk, kendisini sevgi İle karşılamıştır.
Komünimlc-r Kore’de muvaffak olduğu takdirde üçüncü dünya harbinin vuku bulacağını ve Batılı Demokrasilerin bu suretle harbe gireceğini söyleyen Churchill şunları İlâve etmiştir: "üçüncü bir dünya harbi tahripkâr ve mahvedici olacaktır. Kanaatimce münasip hal çaresi, Sovyet Rusya ile bir anlaşmaya varmayı ümit etmektir.,.
Kore harbi yüzünden
Avrupaya yapılan silâh yardımı aksamıyacak
VVashington, 5 (YİRS) — Amerikanın Atlantik Paktı dolayısiyle yaptığı yardımlarda bir azAİma olup olnııva-cağını, Kore harbinin müddeti vç şiddeti tayin edecektir. Şimdilik Avrupaya silâh sevkıyatına normal olarak devam edilmekte, ayrıca Hindiçîniye de silâh yardımı yapılmaktadır.
Kore harbi uzun sürecek ve fazla gayreti istilzam edecek olursa, Avrupaya yapılan silâh sevkıyatının herhangi bir ârızaya uğramaması İçin lâzım gelen tedbirler alınacaktır.
Amerikada istiklâl Bayramı kurbanları
4 günde 828 kişi kazalar yüzünden oldu
New-York. 5 (YÎRS) — Amerikan İstiklâl Bayramı günü münasebetiyle bütün memlekette gezip eğlenen halk arasında, bu sene ölümle neticelenen kazaların sayısı 828 i bulmuştur. Bu rakam, geçen senelere nazaran bir rekordur. Bunların 488 İni seyrüsefer kazalarına kurban gidenler. 168 ini son dört gün içinde boğulanlar, 3 ünü sıcaktan ölenler. 25 ini uçak kazalarında ve 144 ünü diğer muhtelif kazalarda can verenler teşkil etmektedir. .
Amerika, icabında Batı Aimanyayı da müdafaa edecek
Frankfurt, 5 A A. (United Press) — Birleşik Amerika Yüksek Komiseri John McCloy, salı günü basına verdiği beyanatta. Batılı İşgal kuvvetlerinin, Batı Almanyaya karşı girişilen bir taarruzu kendilerine tevcih edilmiş bir hareket telâkki edeceklerini bildirmiştir.
Kanaatince Sovyet Rusyanın harbe başlamayacağını söyliyen McCloy şunlan ilâve etmiştir:
“Sovyetler, usandırıcı propaganda, lanna rağmen. Birleşik Amerikanın harbi istemediğini ve Sovyet Rusya-ya hücum etmiyeceğinl gayet iyi bilmektedirler."
Hindistan, turistlere kolaylık gösteriyor
Yeni Delhi, 5 (Ghh) — Hindistan Hükümeti memlekete seyyah celbini kolaylaştırmak için çok mühim bir karar almış bulunmaktadır. Bu karara göre Hindlstana gelecek olan seyyahlara Hindistanın hariçteki aefaret-haneleri, hükümet merkezine sorup salâhiyet alırından doğrudan doğruya ve derhal vize verebileceklerdir. Bu vizeler üç ay için muteber olacaktır.
tuğumuza dair olan İmanımızın himayesi altında hareket ettikçe, İmanımız artacak ve bizi bir gün insan hak ve adaletinin hüküm sürdüğü sulh dünyasını kurmak İçin çalışan bütün İnsanlarla bir dünya dostluğu kurmaya sevkcdecektir.
Bingöl milletvekillerinin tutanakları
Dünkü Meclis müzakereleri çok münakaşalı cereyan etti
Ankara 5 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — B, M. M. nin bugünkü toplantısında Bingöl Milletvekilliklerine seçilen Feridun Fikri Düşünsel ile Mustafa Nuri Okçuoglunun tutanakları hakkındaki tutanakları inceleme komisyonu raporu ile Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığının tutanaklara vâki itirazlar hakkındaki raporunun müzakeresi şiddetli münakaşaları mucip oldu. Gerek Yüksek Seçim kurulu ve gerekse tutanakları inceleme komisyonunun okunan raporlarında, İleri sürülen itirazların Seçim Kanununda tasrih edilen itiraz müddeti içinde yapılmadığı ifade edilmekte idi. Tutanakları inceleme komisyonu raporunda ayrıca suya atıldığı iddia edilen sandıklardan çıkacak oyların tamamının D .P. lehine aktarılması halinde dahi Feridun Fikri Düşünsel ile Mustafa Nuri Okçuoğ-lunun sağladıkları neticeye müessir olamıyacağı kaydedilerek tutanakların tasvibine ekseriyetle karar verildiği bildirilmekte idi.
Raporların okunmasından sonra kürsüye gelen komisyon sözcüsü C. H. P. Milletvekili Hamdi Şarlan Seçim Kanununun itiraz müddeti hakkında tasrih ettiği 3, künlük vazıh hükmüne rağmen bu müddetin dışında vâki bu itirazların muteber sayılmaması lâzım geldiğini söyledi ve raporun kabulünü istedi.
Manisa Milletvekili Feyzi Lutfl Ka-raosmanoğlu söz aldı ve ezcümle şunları söyledi:
"Bu nihayet bir vilâyetin seçim işidir. Fakat mesele ruhu ve keyfiyeti İtibariyle çok mühimdir. Benden evvel konuşan C. H J?. Milletvekili Bin-golde yapılan seçim facialarından bahsederken ancak müruru zamandan bahsettiler ve Türkiycde yapılan baskılardan haberdar değilmiş gibi konuştular. Bu memlekette yıllardır birçok hakikatler gizlenmiştir. Pek çok fena şeyler yapılmıştır. Fakat bunların hiç birisi tahkik edilmemiştir. Bu fena işleri yapan İnsanlar daima tahkikattan uzak kalmışlardır. Hattâ 1946 faciasının kahramanları bugün C .H. P. Genel Kurul Divanına kadar girmek cesaretini ve cüretini göstermişlerdir. İşte bundan dolayı Bingöl seçimleri hakkında tahkikat açılmasını İstiyorum ve sizin de bu hususta rey vermenizi rica ediyorum.,,
Hatibin heyecanla ifade etmeye çalıştığı bu sözler D. P. milletvekilleri tarafından sık sık alkışlandı. Bundan sonra söz alan komisyon başkanı raporun incelenmek üzere tekrar komisyona iadesini İstedi.
Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan, Sivas Milletvekili Rlfnt Öçten tahkikat açılması lüzumu üzerinde durdular Bu mütalâaları müteakip- kürsüye kelen C H. P. Grup Başkanı Faik Ahmet Barutçu ileri sürülen iddialara cevaben şunları söyledi:
"Feyzi Lûtfi Karaosmanın sözleri üzerine kürsüye geldim. Arkadaşım bilirler kİ hukuk devleti olmak nosyonu. bugün mer’î olan kanunlar ü-zerinde, mer’î olan kanun hükümlerine göre işleri mütalâa etmeyi İcap ettirir. Maziden örnek getirmek marifet değildir. Bunlar bir şey sağlamaz Müspet zihniyet ileriye bakan zihniyettir. Biz bağlı olduğumuzu İddia ettiğimiz prensiplerin icabı, tcvr llt ettiğimiz örnekler dışında misal vermemeliyiz. Biz bir hukuk nizamı, bir prensip nizamı üzerindeyiz. Demokrasinin tek nizamı, seçim emniyeti ve neticeleri Üzerindeki münakaşaları ortadan kaldıran vs kanunun garantileri içinde elde edilen neticeye mutavaat etmektir. Bu. İktidardan düşen ve İktidara gelen partilerin birinci vazifesidir. Diğer taraftan milletin nıürakabe vazifesini emanet et tiğl muhalefetin varlığını kabul etmek lâzımdır. Mürcttep ııırazlnr olabilir. Şiknn çıkarmak yoluna gidilebilir, ama mevcut olan kanunun itibar etmediği şcylero yer verilirse o zaman muhalefet de süpürülebihr..
Faik Ahmet Barutçu Seçim Kanunu mevzuu üzerinde do durarak bu kanunun ideal bir mahh • -t taşımadı ğını, bununla beraber en esaslı teminat hükümlerini ihtiva ettiğini, kanunun bütün ruhunun emniyet esas larına idfayâ'n'digini belirtti ve eski iktidarın, dıınku. hugimku vo yarınki muhalefete tam bir emniyet vermesi İçin elbirliği ile bu kanunu çıkardığını ööyllyorek bu hukukî mütalâalara rağmen açık bir kapının bırakıldığı yolundaki iddiaların delilini istedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Bunu kuvvetli delile istinaden söylemek lâzımdır. Çünkü böyle bir şey. kanun yapılırken ne D.P. nin, ne de CH P. nin zihninden geçmemiştir. Böyle bir delil ancak kanunun metninden, ruhundan, prensiplerinden çıkarılır. Bunun haricindeki delllo delil Ivnmeı. Bahane her zaman bulunabilir. Bu bahane meselesi değil, delil meselesidir.
Nihal Erlm’in bir «özü üzerinde
durdular. Nihat Erim, Haşan Dlnçe-rln sualine şöyle cevap veriyor:
“Iç Tüzük hükümlerine dokunmuyoruz. Seçim Kanunundaki . müddet geçtikten sonra bir vatandaşın şikâyeti B M.M. do, eğer Meclis tatbikatta kendiliğinden aksi bir içtihada varmazsa dinlenecektir. Yalnız şikâyetçinin yüksek Seçim Kuruluna gitmemiş olduğunu nazara alacaktır.,,
Diğer taraftan şimdiki durum başkadır. Nihat Erimin temas ettiği mevzu değildir. Bugünkü durum Seçim Kanununun hükümlerine tevfikan cereyan eden seçim işlerine, yine o Seçim Kanununun hükümleri dairesinde yapılan itirazların kademe kademe mercileri tarafından tetkik edilerek ve yüksek Seçim Kurulunca bir rapora bağlanıp kabul edilmiş olmasıdır. Elinizde müşterek bir eser var, prensipler var. Eğer bu prensiplere riayet etmezsek bu prensipleri, müşterek eseri, inkâr etmiş oluruz. Mevcut kanunun koyduğu teminat esaslarının dışına çıkıp yeni bir tahkik yoluna gldillrso bu hiç bir zaman prensiplerle kabili telif olamaz. Bu kanunun koyduğu usul dışında hakikat şem-mesi bulunabilir ama bulunmıyabllir de. Bu hal tefrikalara, tâvizlere yol açar. Bu kapıları kapamazsak siyasi terbiye, siyasi ahlâk terbiyesi teessüs edemez. Memlekette siyasi istikrar teessüs edemez. Biz eğer bu memlekette iki partili politik ve güzel ananeleri kuracaksak iyi başlamalıyız. Çünkü ilk adımı atıyoruz. Biz iktidar par tisi olarak muhalefetin İstediği emniyeti ve teminatı sağlıyan bir Seçim Kanunu çıkardık. Buğun muhalefetin istediği şey. o Seçim Kanununun tatbikine riayetten ibarettir. Diğer taraftan ben buracja konuşan arkadaşların ve bilhassa Karaosmanoğlunun »özlemden şu intıbaa intikal ettim ki u-mumi efkâr ununuo esbabı muelbeal yio aleni münakaşaya tâbi tutulmayan parti kararı verilmiş olabilir. >,unkü dikkat ettim tek bir Demokrat Partili arkadaş lehte konuşmadı.
Halbuki bana bu arkadaşlardan bazıları şahsen haklısın dediler. İsimlerini söylemeğe hacet yok. 400 bu Kadar arkadaşın içinde bendenizin bu arzettiğim izahatı yerinde bulacak tek bir arkadaşınım yok olduğunu zannetmiyorum. Bir parti kararı karşısındayız intibaı içinde bulunuyoruz. Kararınızı lütfedin, muktazası yerine gelsin. ıC.H.P. sırasından şiddetli alkışlar).
Başbakan konuşuyor
Fuİk Ahmet Barutçudan sonra söz alan Başbakan Adnan Menderes ezcümle şunları söyledi:
"Muhterem arkadaşlar, biz Feridun Fikri arkadaşımızın mazbatasını reddedelim kararını alacak değiliz. Burada şimdi bahsedilen mesele bir çok şikâyetlerin vaki olduğu Bingöl seçimleri tahkik edilsin mi. edilmesin mi meselesidir. Arkadaşlar, 1946 seçimlerinde D.P. mütemadiyen ve mütemadiyen tahkik istedi. Halk Partisi mütemadiyen ve mütemadiyen tahkik istemedi. Simdi D. P. tahkikat isterim diyor, muhalefet tahkikat istemem diyor. Arkadaşlarım 946 seçimlerinin tutanaklarının müzakere ve münakaşası muhalefet İçin bir işkence teşkil etmiştir. O zaman getirdiğimiz binbir vesikanın hiç birisi nazarı İtibara alınmadı vo tahklnkta lüzum yoktur diyerek işkenceden zevkiyap olunması e-daslyle blzlere o saatleri yaşattılar.
Faik Ahmet Barutçunun bugün burada konuştukları ile o zamanki konuşmaları tam bir tezat halindedir, Bizim, Faik Ahmet Barutçudan demokrasi dersi almağa, onun nasihatlerini tutmağa ihtiyacımız yoktur Seçim Kanununun müzakeresi yapılırken seçim mahkemesinin kurulması tazammun etmekteydi. Amma onlar Anayasa dediler, şunu dediler, bunu dediler, aslı esası olmayan binbir delil getirdiler, binbir bahane buldular, Yüksek Seçim Mahkemesini, Yüksek Seçim Kuruluna tahvil ettiler. Bundan maksatları ŞU idi: Onlar yine ekseriyetle buraya geleceklerini biliyorlardı, ve onlar ekseriyete dayanarak blzlerl kulaklarımızdan tutııp 1946 seçimlerinde yaptıkları gibi teker teker kapı dışarı edeceklerdi. Arkadaşlar Seçim Kanununa riayet edilerek muhalefete emniyet istiyorlar Onların muhalefete emniyet istemeğe hakları yoktur. fC.H.P. sıralarından gürültüler). Bu memlekette vatandaşa baskı yapan, Pasaport. Polis, Jandarma kanunlarındaki hükümler) ayıplıyoruz. Artık bu memlekette muhalefetin “ben emniyet İsterim" demeğe hakkı olmaması lâzım gelir.
Bu sırada D. P. milletvekillerinden biri ("Atın şunları dışarı" diye bağırdı). Benim kanaatimce meseleyi izam etmoyo hacet yoktur. Muhalefet emniyet altındadır. Vatandaşın şahsi oyu masun olacakı ır. Siyasi partiler İktidar partisinden hiç bir veçhile imtiyazlı vo farklı bir muameleye tâbi tutu lam lyac&idardir. Bankaca
Büyük Millet Meclisinde dünkü müzakereler Şeker istihlâk vergisi indirildi. Hububat unları ile makarna ve
bulgur muamele vergisi kaldırıldı
Ankara, 5 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Büyük MJIlet Meclisi bugün saat 15 te Refik Koraltan’ın başkanlığında toplanmıştır.
Oturum açılır açılmaz, kürsüye gelen Maliye Bakanı Halil Ayan şekerden alınmakta olan İstihlâk Vergisinin indirilmesi ve hububat unlarından Muamele Vergisinin kaldırılması hak-kındaki kanun tasarılarının gündeme alınarak Öncelik ve İvedilikle görüşülmesini istemiş vo bu teklif kabul edilerek adı geçen tasarıların görüşülmesine geçilmiştir.
Şekerden alınmakta olan tstilılâk Vergisinin tenzili hakkındaki tasarının kanunlaşmasını müteakip, hububat unlarından Muamele Vergisinin kaldırılmasına dair tasarının müzakeresi sırasında ilk sözü Afyon Milletvekili Ahmet Vcziroğlu almış ve tüccar elinde Muamele Vergisi verilmiş bulunan unlardan alınmış olan vergilerin tüccara iadesini istemiştir.
C.H.P. milletvekillerinden Ferit Melen de bu kanunlarla bütçeye tahmil edilecek olan 45-50 milyon liranın, bütçenin hangi fasıllarından temin edileceğini sormuştur.
Buna karşı Maliye Bakanı Halil Ayan ezcümle şu izahatta bulunmuştur:
Muhterem arkadaşlarım,
Ve2iroğlu arkadaşım, kanunun neşri tarihinde tüccar ve fırıncıların elinde bulunan unların, evvelte alınmış olan Muamele Vergilerinin İade edilmesinden bahsettiler. Biz de bu mevzu üzerinde, tasarıyı hazırlarken, ehemmiyetle durduk ve iş. komisyonda müzakere edilirken bu husustaki mülâhazalarımızı da arzeyledik. Esas itibariyle kanunun meriyete girmesi üzerine bazı tüccar va fırıncıların elinde bir miktar un bulunacağını da biliyorduk. Bunların miktarı ve vergileri üzerinde bir tetkik yapılması mühim bazı mahzurlar arzettiğini gördük.
Binaenaleyh hâlen tüccar elinde bir miktar un bulunuyorsa bu. asgarînin asgarisi bir miktardır. Bu kadar geniş bir kitleyi alâkadar eden ve büyük bir ehemmiyeti haiz olan bir mevzuda bu kadar küçük bir mahzuru muhterem heyetinizin hoş göreceğini ümit ederim. (Muvafık «esleri 1.
Simdi Ferit Bey arkadaşımın karşılık meselesine dair sualine arzı cevap edeyim. Derhatır buyuracaksınız ki. sabık iktidar bütçeler üzerinde tasarruf yapmak hususunda bizimle bir düşüncede değildi, onlar başka türlü düşünüyorlardı, en ufak tir tasarrufun dahi yapılamıyacağı mütalâasını ileri sürmüşlerdi. Biz, Hükümet programında arzetıiğimiz gibi, hayatı u-cuzlatmak kararındayız. Bugün huzurunuza sunulmuş olan iki kanun bu kararımızın tatbikatındandır.
Maliye Bakanının bu açıklamasından sonra Ferit Melen’ln sorusunda ısrar etmesi üzerine tekrar kürsüye gelen Maliye Bakanı Halil Ayan demiştir kİ:
Efendini, deminki maruzatım bütçede yapılacak tasarrufun heyeti u-mumiyeslne mütedairdir. Bu tasarruflar iki kalem vergilerden yapılacak fedakârlığın karşılığını teşkil edecektir. Yani en aşağı bu miktarda olacaktır. Belki bundan da fazla olacaktır. Yüksek heyetinize şimdi fasıllardan rakam arzedemiyeceğim. Bu miktarı en aşağı bir hâd olarak arzediyo-rum. Muhterem heyetinizin önce bizi tasvip edeceğinizi ümit ediyoruz. (Alkışlar, inanıyoruz sözleri).
Ahmet Vcziroğlu «Afyon Karahİsar) — Bu tasan kanunlaştıktan sonra. Muamele Vergisi kaldırılmış olacağına göre, şimdiye kadar katiyet iktisap etmeyen Muamele Vergisi cezaları hakkında ne düşünüyorlar?
Izmirde bir ayda 278 evlenme, 1016 doğum ve 457 ölüm tesbit edildi
İzmir. 5 (Hususi» — Haziran ayında îznılrde 278 çift evlenmiş. 1016 doğum vakası kaydedilmiş ve öliim sayısı 457 rakamına inmiştir. Evlenmelerde ve doğumda göze çarpacak kadar bariz bir Artma olmasına mukn-bil ölüm nispeti düşmektedir.
Meclis Savunma Komisyonunda
Tasvip ehlilen tasarıya göre, muvazzaflık kara sınıfında 2, jandarma ve gümrükte 2,5 seneye indirildi, deniz ve hava sınıflarında 3 yıl olarak kaldı
Ankara. 5 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) Büyük Millet Meclisinin Savunma Komisyonunda bugün erlikte ve muvazzaflıkta geçecek askerlik müddetinin kısaltılması hakkındaki tasarı müzakere edilerek kabul edildi. Tasarı önümüzdeki günlerde Meclis umumî heyetine arzodilecektlr. Komisyonca da tasvip edilen tasarıya göre erlikte kara sınıfında muvazzaflık müddeti 2 seneye, Jandarma ve gümrük sınıflarında 2.5 seneye İndirilmekte, deniz vo bava sınıflarında ise hâlen olduğu gibi 3 yıl olarak bırakılmaktadır.
Milli Savunma Komisyonu cunta günü yapacağı toplantıda du Yedcksu-baylık nüddetinin kısaltılması hak-kındaki tasarıyı müzakereye başlayacaktır.
Fransız Sosyoloji Cemiyeti
Paris, «Hususî muhabirimizden» — İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Profesörlerinden Fmdıkoğlu bu dofa Fransız Sosyoloji Cemiyeti Aznlığına seçilmiştir.
hangi teminatı istiyorlarsa kürsüye buyursunlar söylesinler. Hükümet adına D.P adına her teminatı millet huzurunda, dünya huzurunda kendilerine vereceğiz arkadaşlar. (D.P. illerin şiddetli alkışları.)
Feridun Fikri Düşünsel kürsüye gelerek müdafaasını yaptıktan sonra D. P. Meclis Grupu Başkanı Ekrem Hayrl Üstündağ ve Abidin Potuoğlu-nun müştereken verdikleri takrir o-kundu. takrirde tutanakların tahkik edilmek üzere komisyona ladesi istenilmekte idi. Oya sunulan hu lAkrlr D. P. ekseriyeti tarafından kabul edilerek komisyona iade olundu.
Maliyo Bakanı devamla, — Efendim bu. biraz mevzudan a^vrı bir bahistir.
Taşarının tümü üzerindeki müzakereleri müteakip maddelere geçilmiş ve ilk sözü alan Konya Milletvekili Ab-durrahman Agaoğlu, bulgurun da Muamele Vergisinden muafiyetini istemiş ve bu İsteği hükümetçe de kabul edilerek maddeye bulgur kelimesi de ilâve edilmiştir.
Bundan sonra Giresun Milletvekili Hayreddln Erkmen de. undan mamul makarnanın da Muamele Vergisinden istisna edilmesini istemiş ve bir takrir vermiştir. Takrir hükümetçe benimsenmiş ve ekseriyetle kabul edildiğinden makarnanın da maddeye ilâvesi kararlaştırılmıştır.
Çankırı Milletvekili Celâl Otman da maddeye pirincin ithalini istemiş ve bu maksatla bir de önerge vermiştir.
Bunun üzerine söz alan Maliye Bakanı Halil Ayan şu açıklamada bulunmuştur:
Muhterem arkadaşlarım.
Un üzerindeki Muamele Vergisi kaldırılırken makama, bulgur ve şehriyeden de bu verginin kaldırılması hak-kmdaki arkadaşlarımızın tekliflerine mutavaat ettik ve onlardan da Muamele Vergisinin kaldırılmasına taraftar olduk. Yalnız pirinç ve pirinç unu ayrı bir mevzu olduğu için tetklkat yapmadan bunun üzerinde bir maruzatta bulunamıyacağım. Maddeyi, teklif ettiğimiz şeklide kabulünü rica ederim.
Maliye Bakanının bu açıklamasından sonra Celâl Otman’ın verdiği önerge reddedilmiş ve maddeler müzakere edilerek tasarı kabul olunmuştur.
Hatayın kurtuluşu
On üçüncü yıldönümü, dün coşkun tezahüratla kutlandı
İskenderun. 5 (A.A) — 5 temmun 1938 de kahraman ordumuzun Hataya girişinin on üçüncü yıldönümü coşkun tezahüratla kutlanmıştır.
Mürettep bir askerî kıta Meteoroloji İstasyonundan hareketle Beş Temmuz Caddesini takiben Cumhuriyet Alanına gelmiştir. Kıta geçerken çiçekler serpilmiş, meydanın methaline kurulan zafer takı önünde kıta komutanına şehir adına belediye tarafından buketler sunulmuştur.
Cumhuriyet Alanında İstiklâl mar-şlyle törene başlanmış ve bayrak direğe çekilmiştir. Şehir namına muharrir ve gazeteci Tarık Mümtaz tarafından günün önemini belirten heyecanlı bir hitabede bulunulmuştur. Şehir baştanbaşa donatılmıştır. Sokak ve meydanlarda davullar çalınmakta. halk coşkun tezahürat yapmakladır.
M. Muğlalı af istiyor
Adalet Komisyonunda af tasarısının müzakeresine dün başlandı
Ankara 5 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Meclis Adalet Komisyonu bugün bazı suçların affı hakkındaki tasarıyı incelemeğe başlamıştır. Bu toplantıda tasarının 1 inci maddesi mâna ve şümulüne raci olmayacak şekilde bir kaç kelime tadili ile aynen kabul edilmiştir.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre Özalp hâdisesi dolayısiyle mahkûm olan Emekli Orgeneral Mustafa Muğlalı Meclis Başkanlığına müracaat ederek bir af talebinde bulunmuştur.
İzmir Belediye Başkanı döndü
İzmir. 5 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Ankara ve îstanbuldan avdet eden Belediye Başkanı Hulûsi Selek. îstanbuida ziyaret ettiği serginin yeni sergi hazırlıyon şehirlerde görülebilen eserlerden biri olduğunu, Beynelmilel Bebek Sergisinde ise en güzel bebeklerin Türk pavyonunda bulunduğunu söylemiş, Bebek Sergisinin İzmir Fuarına da getirileceğini beyan etmiştir.
Belediye Balkanı Ankarada Başbakan Adnan Menderesle İzmir Fuarı mevzuunda uzun müddet görüştüğünü belirterek hükümetin İzmir Fuarına 400 bin lira yardım edeceğini, İzmir Fuarının şimdiye kadar görülenlerin hepsinden mükemmel olacağını anlatmış. Fuar sezonunda İzmir Şehir Tiyatrosunun Ankara Devlet Konscrvatuvarından Mahir Canova, Salih Canev, Ragıp Haykır. Cüneyit Gökçen, Muazzez Lutas. Yıldız Ken-ter, Nevin Akkaya ve Agâh HÜn’le takviye edileceğini, Mahir Canovanm rejisörlük vazifesini kabul edeceğini haber vermiştir.
Belediye Başkanınıız ayni zamanda tstanbuldaki ucuz evler sergisinin’îz-nılre nakledileceğini de beyan etmiştir.
C--------------------
MÜSABAKA KUPONU
1 aralık 1950 de çekilecek büyük kuram ısa iştirak İçin a-şağıdakl kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası a-labllecekslnhu '
Tafsilâtım her pazar günkü (YENt İSTANBUL) da arayınız.
__—J
A
6 Temmuz 195Ö
SAĞLIK DAVALARIMIZ
Bergama
I* II IIIII
B
yapıyor.
HİKÂYE
Yazan : W11 Ham Saroyaıı
YENİ İSTANBUL
GAZETESİ
hazırlanıyor.
Bergama Selçuk camii
yardımcı edilmekte başlanması ve İstanbul,
Yazan : Dr. Avnİ Aksel
olarak tat-
B. C. G. lüzumlu gö-
İzmır, An-
Selâm sana, aşk!
Sayfa 4
ve Kınık
Yaıan: Adnan Bilget
Verem savaşımızın bu^iiııkii dıı
ÜYÜK çayların ve nehirlerin suladığı zengin ••Bergama” arazisine girmiş sayılırız. 100 üncü Km. de beyaz Altınla nlkotinll bitkinin cenkleştiği ova, bozan yalnız pamuk nebatının sıralandığı bir “Altın Ova” halini alıyor, bazan da kalın. İnhana yaprağı cesametindeki “VirgüıJa” harmanına rAjdha, çeşni ve tat vermek için ova boyunca yeşeriyor. Bu kısımda kadim Bergama Kıratlığının barış remzi olan “zeytin” dalı da yine bu ovanın pamukla tütünden ayrılmaz bir gelir hazînesidir.
Bergama göründü. Dikili ve onun Çandarhsı sağımızda kaldı. Akşam karanlığında yol üzerinde bir arıza geçiren otobüsün yolcuları, günün İşlerini konuşuyorlar. Ucuzlatılmıyan şeker, ftatı düşmlyen ekmek, artan amele yevmiyeleri, anıt-kablr inşaatı meseleleri münakaşa edilip duruyor.
Bozulan kamyonun şoförü, YENİ ÎSTANBUD kamyoneti şoföründen yardım istediği İçin burada mıhlanıp kaldık. Yolculardan doksanlık bir ihtiyar KINIK'ı çekiştirip duruyor. Yakın aylarda Bergâmadan ayrılarak ilçe olan bu eski nahiye merkezinin derdi, galiba bu BergamalI ihtiyarı bir hayli dertlendirmiş. Yanındakilere anlatıp duruyor:
“Eski günler geçti artık. Oğul, babayı tanımaz oldu. Hatır-gönül almaz oldu. Bergama, gelinlik çağa gelen Kınık’ı yüzgöz edip ilçe haline getirince bu vefasız kız, âdeta oğlan delisi oldu. Şimdi de baba evi otan BergAmadan ziraat işçilerini, fazta para ödiyerek ayartıp duruyor. Hoş... bu hal, KÎRAZ’ı başgöz eden Ödemiş'in de başına hani gelmedi değil. Dedik a... Zamane işleri bunlar. îkl İlçe, aylar içinde dört ilçe oluverdi.”
Yolcular ufukta kaybolan günün arkasından kem sözler söylüyor. Burada her şey konuşulur. Halkçısı da, demokratı da göz kırpmadan tenkld eder. Evvelâ İzmir vilâyetinin 13 yıldan beri tahsil ettiği Turistik Yollar Vergisinin ne zaman sona ereceği konuşuldu ve bir türlü yapılmıyan Bergama turistik yolunun, bugünkü hazin halinden şikâyet edildi. Sonra da “sahip değiştirmiş olan memleket tarlasında şimdiye kadar bir gençleşme alâmeti görülmediği” belirtildi.
Şoför muavini, yolcuları meşgul etmiş olmak İçin olacak, bir tenor gibi şarkı söyleyip duruyor. Uzakta Ga-llnös hekimin baştabiplik ettiği “Es-külap" Sağlık Üurdu'nun sütunları yükseliyor. Burada telkinle tedavi e-
dilen hastalardan, binlerce yıl önce bu hastanede meydana getirilen mermer kanalizasyon yollarından bahis açıldı da modem mimarinin hâlâ bu mimar! seviyesine gelmediği anlatıldı. Yukarıda Akropol, mağrur başını Kozak Yaylasından dağıl ıveren çam kokulariyle sarhoş edip duruyor.
Kozak, bugün olmasa bile yarınki Bergamanın cenneti olacaktır. Burada reçlna sanayiinin en verimli fabrikasını kurmak Üzere Ziraat Bakanlığının açtığı İstasyon, hâlâ tecrübe etüdleri
Be r gani an ın ıımumt görünüşü
r I
Bergama Gimnav
Senenin bir çok aylarında müfterisiz ve sahipsiz gibi duran Bergama Palas, bu gece hıncahınç dolu olduğu İçin nâçar "Pamuk Otell”nde kalacağız. Dünyanın dört bucağından Bergama harabelerini görmek üzere gelen turistlerden birinin bir gece benim gibi bu otelde kalacaklarını düşünmek, İnsana üzüntü veriyor. Çünkü turist, burada banyolu oda yerine örtüleri fersudeleşmiş, böcekli bir yatağa kendisini teslim etmek İstemezse, kabahat kendisinde sayılmamalıdır. Bir taraftan turistik şehir kurmak istediğimizi söyler, öte yandan on tane temiz yatak meydana getirmeyi düşünmeyiz.
4 &
Yaylasına kadar uzayan yolun asfaltlanması lâzımdır. Turistler İçin konforlu, gazlnolu otellere İhtiyaç vardır. Gelecek arkeologlar için etüd salonları ve kütüphaneler lâzımdır. Bunlar olmayınca da Bergama, tarih! Kermes Şenlikleri haftası hariç, misafirlerini ağırlayacak bir ceyyit-lik gösteremez halde kalacaktır.
Bergamanın çalışkan ahalisi, sabahın İlk saatlerinden İtibaren İşinin başındadır. Halk, belediyeden bazı büyük İşler beklemekle beraber u-mumiyet itibariyle şikâyetçi değildir. Bu yıl mahsulün bereketli oluşu da, halkın bir yıl İçin dayanağı olmaktadır. Kaymakamın, çalışkan bir zat olduğundan, parti İşlerinde pek o kadar etliye sütllye karışmadığından şikâyet ediliyor. Vaziyet böyle olduğu İçindir kİ 1946 ve 1950 seçimlerinde Bergama, tertemiz bir seçim yapabilmiştir.
Bade giyinişi! İnsanların bir topluluğundan ibaret olan bu şehrin sakinleri, belki her mevsimde bir çok turist kafileleriyle temasta olduğu İçin tam mânsslyle AvrupalIdır. Halk gayet ileri fikirlidir. Şimdi buradaki yeni mücadele, belediye seçimi 1-çln olacaktır. BergamalIlar, bir Demokrat Belediye Başkanını iş başına getirmek için şimdiden çalışmıya başlamışlardır.
Bergama, yalnız Ege’nin veya Tür-klyenln değil. hattâ. bütün Avrupa merkezlerinin Komadan evvel en büyük bir turistik sitesi olmıya müs-taittir. Fakat, kıymetli Müze Müdürü O. Bayatlı’nın ve Halkevi Başkaniyie Bergama Maarif Memuru’nun bütün gayretlerine rağmen, İşler yoluna girmiyor. Çünkü bu değirmen, ancak milyonlar dökülürse işliyecektir. lz-mirden Bergamaya, oradan Kozak
Okuyucularına çok kıymetli hediyeler dağıtmaya
Öğrenmek ihtiyacında olduğumuz berşey
Hicri 19 5 0 Temmuz 6 Perşembe Rumî
Rzn. 20 13G9 HAZ 23 1366
VAKİT VASATİ EZANİ
Güneş 5.33 8.49
Ori. 13.19 4.34
İkindi 17,19 8.35
Akşam 20.44 ,12.00
Yatın 22.45 2.01
îmsâk 3.18 6 34
UÇAK - TREN - VAPUR
Kız.
BEYOĞLU CİHETİ
AKIN 1 — Kadın Kalbi. 2 — Kızıl Silâhşor. 3 — Kızıl Çete, ALKAZAB (42562) 1 — Kahraman öncü. 2 — Şnrlo Asker. AR (44394) 1 — Hazin Aşk. 2 — Mavi Zambak Ban.
ATLAS (40835) 1 — Genç Kız Kalbi. 2 — Tanca Güzeli.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ 1 — Kör 2 — Kaçırılan Kız.
ELHAMRA (43595) 1 — Lizbon Perisi. 2 — Silâhlar Konuşuyor.
İPEK (44289) 1 - Aşk Yarışı 2 — Kara Ok. •
LALE (43595) 1 — Korsanlar (Türkçe). 2 — Her Zaman Kalbimdesin.
MELEK (11868) 1 — Aşksız Yıllar. 2 — Şanghnylı Kadın.
SARAY (41656) 1 — İki Açıkgöz Tahaüdar. 2 — letlklâl Fedaileri (TÜrkço).
SUATPAKK (83143) 1 - Kahraman Yüzbaşı. 2 — îkl Cingöz Haydutlar Arazında, 3 — Kalbime Doğmuştu.
SÜMEK (42851) 1 — Kızıltepe. 2 — Bitmemiş Senfoni.
ŞARK (40380) Kahramanı. 2 — lanı.
ŞIK (43726) L —
2 — t ki Açıkgöz TAKSİM (43191) 2 — Kızım.
TAN 1 — San Antonlo Aslan-lan. 2 — Monte Krlstonun Ei-
Mahzun Gönüller
3 -
Rüya-Hardy
maştan. 3 — Şeytan Ruhlu Adam.
ÜNAL (49306) 1 — Tabir île
Zühre. 2 — Lorel Hardy Dans öğretmeni.
ÜNAL Yazlık 1 — Çöl Şahini. 2 — Dişi Şeytan.
YENİ 1 — Meksika Çiçekleri 2 — Asilzade Haydut. 3 — Günahtan Sonra.
YILDIZ (42847) 1 — ÎÇİI
2 — Cazlar Çarpışıyor.
İSTANBUL CİHETİ ALEMDAR (23683) 1 — İki Ruhlu Kadın. 2 — Lorel Hardy A-ceml Aşıklar.
AZAK (23542) 1 — Kırmızı Güller. 2 — Sahte Evli.
ÇEMBERLİTAŞ (22513) 1 -
Aşk Yarışı. 2 — Kahraman Kılavuz. 3 — WaBhington un Evi.
HALK 1
2 — Barış Kahramanı Gizil Tcşkllût.
İSTANBUL (22367) Hint sı (Türkçe). 2 — Lorel Şarkıcı.
KISMET (26654) 1 — Kara Güneş. 2 — Festival Yıldızı. 3 — Suçsuz Cani.
MARMARA (23860) 1 — Monte Kriatonun Mirası. 2 — Şeytanın Kurbanları.
MİLLÎ (22962) 1 — İki Ruhlu Kadın. 2 — Lorel Hardy Acemi Aşıklar.
TURAN (22127) 1 — Asi Generalin Son Emri. 2 — Lorel Hardy Silâh Arkadaşları. 3 — Çöl Şarkısı (Türkçe).
YENİ (Bakırköy 16-126» 1 -
Gecelerin H/ıkiml. 2 — Genç Dul.
KADIKÖY UÎHETİ HALE (60112) 1 — İki Ruhlu Kadın. 2 — Tarzanın Zaferi. OPERA (60821) 1 — Aşk ouıılzl 2 — Şüpheli adam.
SÜREYYA: (60862) 1 — Salâ-
haddln Eyyübl-Haçlı Seferleri. 2 — Hatıra Defterim.
ANKARA
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.45 D.H.Y. (Türk) Bursadan.
— 9.50 D.H.Y. (Türk) lzmir-den. — 14.15 D.H.Y. (Türk) Gaziantep, Adana, Konya. Afyondan. _ 15.35 D.H.Y. (Türk) İskenderun. Adana, Ankaradan,
— 16.30 D.H.Y. (Türk) Dljar-bnkır, Elâzığ. Sivas. Ankaradan. — 17 45 C.Y. (Kıbrıs) Nl-kosya, Ankaradan. — 18.05 D. H.Y. (Türk) îzmlrden. — 1835 D.H.Y. (Türk) Ankaradnn. — 19.10 S.R. (İsviçre) Zürich, Cenevre. Atlnadan. — 20.20 P.A.A. (Amerikan) Hongkong . Bangkok. Kalkütn, Delhi, Karaşl, Şamdan — 2100 T.A.E. (Yunan) Athıadan. — 22.30 S.A.S. (İskandinav) Stockholm. Kopenhag, Münih ten.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.30 B.E.A. (İngiliz) Atina, Roma, Ni». Londraya. — 8.30 D.H.Y. (Türk) Buraaya. — 9.00 D.H.Y. (Türk) Ankara, Kayseri. Malatya. Elâzığ, Erzuruma.
— 9.30 D.H.Y. (Türk) Ankaraya
— 10.10 D.H.Y. (Türk) Ankara, Kıbrıs, Beyruta. — 10.15
D.H.Y. (Türk) îzmire. — 10,30 D.H.Y. (Türk) Ankara. Adana, lakenderuna. — 11.30 C.G.D.T, Beyrut, Kahlreye — 14.45 D. H.Y. (Türk) Ankarava. — 16 00 D.H.Y, (Türk) Îzmire. — 21.35 P.A.A. (Amerikan) Münih, Londra, Gandcr, Boston, New-Yor-ka. — 22.30 S.A.S. (îskandi-ııav) Lydda ya.
GELECEK OLAN VAPURLAR 8.00 Giresun. Karadenizden. — 13.2(1 Maralcsz, Mudaııyadan. — 19.50 Sus, Mudanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR
9.00 Sus, Mudnnyaya. — 14 00 Cumhuriyet, Karadenlze.
GELECEK OLAN TRENİ.ER
6.45 Semplon (Avrupa). — 8.30 Ankara (Ekspres), — 9.15 Ankara (Yataklı).
GİDECEK OLAN TRENLER
10.10 Adanava. — 18.10 Anlının (Ekspres). — 20.30 Ankara (Yataklı).
Serbest Saat. — 20.35 Beste ve Şarkılar. — 21.00 Uneaco Gazetesi. — 21.15 Dans Müziği (pl.).
— 21.45 Konuşma-Sağlık Saati.
— 22.00 Müzikseverin Saati. — 22.45 M.S.Ayan vs Haberler. — 23.00 Program ve Kapanış.
İSTANBUL!
12.57 Açılış ve Programlar. — 13.00 Haocrler. — 13.15 Karışık Dans Müziği (pl.). — 13.45 Şarkı ve Türküler. — 14.20 Serbest Saat. — 14.30 Şarkı ve Türküler (pt). — 14.50 Frnn Warren den Caz Şarkıları (pl ). — 15.00 Programlar ve Kapanış.
17.57 Açılış ve Programlar. — 18.00 Caz Müziği (pl.). — 18.30 Şan soloları (pl). — 18.45 Tan-burla Saz Eserleri. — 19,00 Haberler. — 19.15 İstanbul Haberleri. - 19 20 Sololar. — 19 40 Ara Müziği (pl.). — 19.45 Şarkı ve Türküler. — 20.15 Hafif Orkestralardan Melodiler (pl.). — 20.30 Gelir Vergisi İzahları. — 20.45 Roborto Jnglez Orkestrasından Dans Müziği (pl.). — 21 00 Küçük Orkestradan Melodiler. — 21.20 Fasıl Heyeti Konseri. — 22,00 Konçerto (El-gar Op. 61 Keman Konçertosu) (pl.). — 22.45 Haberler. — 23.00 Dans Müziği (pl.). — 23.30 Programlar ve Kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR!
LONDRA:
7.40 Perclval Mackey ve Orkestrası. — 8.00 Artistlerle bir Saat. — 9.30 Küçük Orkestradan Melodiler. — 10.30 BBC Hafif Orkestrası Konseri. — 12.30 BBC Northern Orkestrası Konseri (Havdn, Smetana, Jarne-feit), — 13.30 Chfirllo Kunz ve Piyanosu. — 15.15 Hafif Müzik. — 17.15 Artistlerle bir Saat — 18.15 Müzikli Konuşma. — 19.18 Dinleyici istekleri. — 21.30 O-peralardan Parçalar. — 24.05 Dinleyici İstekleri.
ı
3 •t
c
1 6
'Û
m
Soldan «aftaı
1 — Olduğu gibi görünen eevç (İki kelime). 2 — Sanatkârın l&zım-ı gayri müfarlkidir; Sefarethane kapısında bulunur. 3 — Kalemi vazifelendiren;
Tesviye âletlerinden. 4 — Bardak; Yed: Franoada bir şehir. 5 — Hürmet gösteren; KAdın dadı, ti — Temerrüt göster «Bileşik kelime); Vazıh. 7 — Terei şikâr; İkinci sıranın çoğulu; Boru sesi. 8 — Yftdede-rek. 9 — Salatası güze) olur; Kanun nizam tanımtyan. 10 — Birbirinden hoşlanmama (Eski terim).
Yuknrıdun a^nftı:
1 — Gölgesi mevcut «îkl kelime). 2 — Bir balıkçı kayığı cinsi; Fizikte bir kanun. 3 — Fazilet (Eflkl terim çoğul); E-lektrik deposu. 4 — Vermek; Nozredllen. 5 — Tersi herkesin muvacehesinde. 5 — Teral bir edat; Cihet. 7 — Sosyoloji terimlerinden; Çiçeği burnunda. 8 — Vücuduna masaj yap; Şlkest et. 9 — Yapmacık; Bir edat. 10 — Kibarlığı noksan (iki kelime).
ı
ANKARA;
A-
Bıı akşam Miat 21.15 te
Kadıköy Halkevinde
YALANCI
Komedi 3 perde
SIHHÎ İMDAT
1 — Okla ha ma Denizler Ara-
Istanbuı Beyoğlu Anadolu yakası Ankara tamir
Fiyatlar: 2-1 İkadır
(234321 1 - Solan
2 — Zehirlenen Ruh-
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Yazan: Carin Goldonl Türkçest: Tarık Levendoğlu
Biletler Halkevinde sat d inaktadır
Denizaltı 104. Hol!ywood*da.
1 — Lvylâ,
(15031) Kahraman
Beyoğlu 44644 Kadıköy 60X72
İstanbul 24222 Üsküdar 60045
Ankara 00. İzmir «22 Karşıvalctı I5A55
RADYO
ÎZMlItı Çankaya (Als&ncak) — Tilkilik (Basmahane) — Yeni (Eşrefpaşn) — Knrataş (Yalılar) — Şifa (Kemernltıl.
ANKARA: Üniversite — lsmct-pajja — Çankaya.
ANKARA Gölgeler, lor.
Bt* Yt*K
Yüzbaşı. CEBECİ ra, 2 —
(13846) 1 - Klenpat-Hacı Murat Geliyor.
PARK (11131) Ayşenln Duanı. 2 — Efsuncu Baba.
SUS 04071) Sahte Evlât. SÜMER 04072) Hortlaklar dası. 2 — Şampiyon Ağı.
ULUS (22294) 1 — Güzeller Revüsü. 2 — Aşk Senfonisi.
YEN! (14040) 1 — Siyah Göl-
geler. 2 — Monte Kristo. Gece saat 21.15 tc Zati Sungur un temsilleri.
GAR GAZİNOSUNDA İtalyan Akrobatları.
İZMİR
ANKARA DEVLET TİYATROSU TEMSİLLERİ
ELHAMRA 1 — San Francisco. 2 — Kısmet. 3 — Fiesta. LALE: 1 — Yaratılan Vatan.
Yaratan Casus. 2 — Mazinin E-«iri. 3 — Zafer.
TAYYARE 1 — Îkl Açikgöfc Periler Arasında. 2 — Kadınlar Düşmanı.
TAN: 1 — Yaratılan Vatan.
2 — Mazinin Esiri. 8 — Zafer Yaralan Casus.
YENİ SİNEMA 1 — San Güneş. 2 — Yılmaz Reis 3 — Bağdat Perlüi.
MELEK Lük Üs Hayat.
7.28 Açılış ve Program. — 7.30 M.S.Ayan — 7.31 Harry Hor-llck Orkestranı (pl.). — 7 45 Haberler. — 8.00 Saz Eserleri (pl ).
— 8.15 10 dakika Akordeon (pl).
— 8.25 Günün Programı ve Hava Raporu. — 8.30 Mozart Do Minör Piyano Konçertosu (pl.).
— 9.00 Kapanış.
12.28 Açılış va Program. — 12.30 M.S.Ayarı. — 12.30 Şarkılar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Salon Orkestrası (pl.). — 13.30 öğle Gazetesi. — 13.45 Orkestranın Devamı. — 14.00 Hava Raporu. Akşam Programı vc Kapanış,
17.58 Açılış ve Program. 18.00 M S.Ayarı. — 18.00 İncesaz, — 18.45 Rumba, Koııgo vc Sambalar (pl.). — 19.00 M S Ayan ve Haberler. — 19.15 Geçmişte Bugün. — 19.20 Yurttan Sesler. — 19 45 Radyo ile İngilizce. — 20.00 Uvertürler (pl.).
— 20.15 Radyo Gazetesi. — 20.30
EMİNÖNÜ i Beşlr Kemal (E-mlnönÜ) — İtimat Sadrl (Kü-çükp&zar) — Sultanahmet (A-iemdar) — Salfthaddln (Çarşı-kapı)
BEYOĞLU: Dellasuda (Mer-
kez) — Nihat (Taksimi — A-yazpaşa (Taksim) — Hayrettin Tav (Galata) — Sporldle (GalatA) — Alakan (Şişli) — Mecldiyoköy (Şişli) — Halıcıoğ-lu (Hasköy) — Yeni Turan (Kasımpaşa)
FATİH ı Muharrem Tanır (Şeh-zadebaşı) — Ziya Nuri (Aksaray) — Emin Rıdvan (Samat-ya) — Nazım Malkoç (Şehremini) — M. Fuat Bayer (Kara-gümrük) — Hayım Berk (Fener)
EYÜP: Avvansaray Şifa HEgİKTAgı Nail Hallt — Or-AkÖy — Gıyaeeddln Divanlıoğ-u (Arnavu(kÖy) — Merkez Bebek)
»ADIKÖYt Sıhhat — Feneryo-u — Erenköy — A. Cafer Ça-jıtnv (Bostancı).
OsKÜDARt Merkez HEYBELfADA: H. Halk bCyCkADAi Halk
Soldan sağ a t
1 — Katimerlnl. 2 — Ozan; Selât. 8 — Visal; Vâsi. 4 — Alftt al; Nlk. 5 — Alev; Reha. 6 — Azat et; Tad. 7 — Mar; Leb; Te. 8 — Ah; Vasıyed. 9 — Caka; Eti. 10 — Aperatif.
Yukarıdan atağı ı
1 — Kovalamaca. 2 — Azli; Zehap. 3 — Tasalar; K«, 4 — înst et: Var. 5 — Alev al. 6— Es; Tezat. 7 — Ver; Bi. 8 — İlân et; Kndaylf. 9 — Nnnibat et. 10 — İtikat eden.
14 99* (50536
91
2251
fjEÇEN yazılanmızdn verem sava-^"şında muvaffak olan ve iyi neticeler alan memleketlerin kullandıkla-n usulleri şöyle bir gözden geçirdikten sonra, şimdi bize gelelim: Ne yapıyonız ?
îlk defa 1924 te veremin yurdumuzdaki tahribatı o zamanki Sıhhiye Vekâletinin bu âfete karşı sanatoryum müş, bugün toryumunda len ve o Müdürlüğünün nada 20 yataklı bir müessese açılmıştı. Bllâhara, yani 1927 de îstan-bulda •'Verem Mücadele Cemiyeti” adiyle bir cemiyet kuruldu. Para ve vasıtasının kifayetsizliğine rağmen cemiyeti kuran pek gayretli üç beş arkadaşın, hakikaten büyük azim ve fedakârlıkla çalışmaları sayesinde, şimdi bu teşekkülün Istanbulda mü-taaddit dispanserleri, Erenköyünde 275 yataklı bir sanatoryumu vardır. Senelik varidatı 300 bin lirayı geçer, îkl sene evvel bu cemiyet “Türkiye Verem Savaş Derneği” İsmini almış ve genişletilerek memleketin her tarafında şubeler açmıştır.
Geçen savaştan sonra, veremin yurdumuzda husule getirdiği geniş ve derin tahribatın Millet Meclisi huzurunda da açıklanması, savaşın kuvvetlendirilmesi lüzumunu ortaya çıkarmış ve bu maksatla 17/1/1948 de Ankarada Sağlık Bakanının reisliği altında mütehassıslardan mürekkep bir istişare komisyonu toplanarak bazı kararlar vermişti. Bu kararlar cümlesinden olarnk evvelâ Vekâlette sırf verem İşleriyle uğraşacak bir büronun kurulması lüzumlu görüldü. Bununla beraber aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen bugüne kadar bu büro açılamamıştır. Sonra bazı hastanelerde 10-15 yataklı koğuşlar, ek paviyonlar. bazı illerde 100-250 yataklı muayyen tipte verem hastaneleri açılması takarrür etti. Vekâletin teşebbllsivle 11/4/1949 da kabul edilen Verem Savaş Kanunu İle tesis, inşa ve teçhiz masrafı olarak senede 3 milyon Hra olmak üzere on senede 30 milyon lira sarfına, Sağlık Bakanlığı mezun kılındı. Bu sayede memlekette veremlilere tahsis edilen ve adedi 1453 olan yatak sayısı 2230 a çıkacak ve on sene zarfında on bine iblâğı mümkün olacak. Bu arada verem savaşında diğer memleketlerde mühim bir yardımcı âmil blk edilmekte olsn aşısına rülmüş kara şehirlerinde mütaaddlt aşı İstasyonları açılarak İşte bugün verem düşünülen tedbirler tatbik sahasına konan ibarettir.
Faaliyete geçtiği mücadeleyle her sene mlzi yok eden verem âfetini önlemek mümkün olabilir mi?.. Bana göre hayır. Verem savaşının esasını, kâfi adette yatağı ihtiva edecek o-lan, verem hastaneleri teşkil eder. Bu sayede hastalar bir taraftan tedavi edilirlerken, diğer taraftan da halk, enfeksiyon tehlikesinden vikaye edilmiş olur. Vekâletin kararma göre, bina ve teşkilâtı, zaman ihtiyacına uygun olmıyan hastanelerimizde açılacak koğuş ve ek paviyonlann, mutfak ve çamaşırhaneleri müstakil olmadıkça, bilhassa bulaşıkhaneleri fenni şartlara uygun bulunmadıkça. Anadolunun bir çok hastanelerinde olduğu gibi mikrop ve enfeksiyon bilgisi bile olmıyan bakıcı elemanla, savaşın esas prensiplerinden biri olan tecrit işini başarmanın mümkün ola-mıyacağını kabul etmek lâzım gelir.
dikkatini çekmiş ve İlk tedbir olarak bir açılması düşünül-Hevbellada Sana-blrlncl bina denl-zaman Muhacirin emri altında olan bl-
Yeni neşriyat
işe başlandı, mücadelesi İçin ve kısmen de icraat, bundan
söylenilen bu 40-50 bin kişi-
İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
(45. Cüz)
İslâm Ansiklopedisinin 45. cüzü çıkmıştır. Bu cüzde tercüme makalelerden başka HİTat (M. F. Köprülü) maddesi yeniden telif edilmiş, Hindistan (M. Mujeeb) tarafından ıslah ve tadil olunmuş, Hisar ve Hokand maddelerine de (M. Bala) aynca ilâveler yapılmıştır. Mili! Eğitim Bakanlığı Yayınevleriylo bütün kitapçılarda 200 kuruş fiyatla satılmaktadır.
İNÖNÜ ANSİKLOPEDİSİ (29 uncu fasikülü çıktı)
Bu değerli Ansiklopedinin bu sefer çıkan 29 uncu tasikülünde (Avar’lar), (Avasım), (Avcılar), (Av Hayvanlan), (Av usulleri), (Av silâhlan). (Av köpekleri), (Avalin), (Avena-rius), (Averçenko), (Avesta), (Avnİ), (Avrupa) gibi başlıca maddeler İncelenmektedir. Aynca bu fasikülde, ressam Levnl’nln kuşe kâğıt üzerine basılmış renkli bir tablosu, Avrupa-tun jeolojik, fizik! tektonik, siyasi haritalan da bulunmaktadır. Bütün kitapçılarda 200 kuruş fiyatla satılmaktadır.
COÜSÎN PONS
n
Birinci cildi bundan bir müddet önce, yine Milli Eğitim Bakanlığı yayımlan aramnda çıkmış olan Bal-zao'ın "Cousln Pons” romanının bu defa İkinci cildi de yayımlanmıştır. Vahdi Hatay tarafından dilimize çevrilen “Cousln Pona”, Balzac'm (İnsanlık Komedisi) serisine giren en dikkate değer romanlsnndan biridir Birinci cildi 280. ikinci cildi 230 kuruş fiyatla bütün kitapçılarda satılmaktadır.
Senede üç milyon lira sarflyle kaç dispanser ve kaç pavlyon kurulup teçhiz edilebilir? Veremlileri arayıp bulmakta en mühim bir vasıta olan seyyar ve sabit fotoradlyografl cihazlarının kaç tanenini tedarik etmek ve faaliyete geçirmek kabil olabilir? Şunu peşinen hatırlatmak lâzımdır kİ, verem savaşı, paraya, hem de çok paraya İhtiyaç gösterir. 3/1/1948 de ikinci verem savaş haftasının açılışı münasebetiyle söylediği nutukta Sayın Dr. Tevfik İsmail Gökçe, memleketimizde muntazam ve her tarafa şâmil plânlı bir verem savaşı yapılabilmesi için bir çok dispanserle şimdilik asgari 20000 yatağa İhtiyaç olduğunu tebarüz ettirmiş ve bunun 1-çln de senede 20 milyon olmak üzere, on senede 200 milyon lira sarfına lüzum olduğunu bllhesap belirtmişti. Bu miktar fazla görülse bile, senede 10 milyondan 10 senede 100 milyon lira ödenek verilmedikçe semere veren bir verem savaşı yapıldığına i-nanmak, aldanmak olur. Bir memleketin en başlı servetini teşkil eden fertlerini veremden koruyarak müstahsil bir halde yaşatmanın, memleket servetini mütemadiyen arttırmak
demek olacağı düşünülünce bu hususta sarfedllecek paranın çok görülmemesi İcap eder. Savaştan mağlûp çıkan ltalyada, halen yalnız veremlilere mahsus 40 bin yatak vardır. Bu yatakların sağlanması hususunda içtima! sigorta teşkilâtından İstifade edildiği düşünülürse, bizde de böyle bir teşkilât kurulmasının ne İçin mümkün olamayacağını sormak İsteriz.
Hulâsa: Her sene verilecek 10 milyon lira İle memleketin münasip görülecek 100-250 taneleri bunlara bilhassa takviye
bazı büyük İllerimizin münasip hastanelerinde cerrahi tedavi usullerini tatblka İmkân verecek tesisat yapmak ve şimdilik hiç olmazsa yukarda zikredilen savaş prensiplerinin 1 ve 2 nci maddelerini mutlaka tatbik etmek ve bu programlı çalışmıya devam etmek şartlyle on sene sonra bizde de ciddî.muntazam ve semereli bir verem savaş sistemi kurulmuş olur.
yerlerinde İhtiyaca göra yataklı müstakil verem haşve sanatoryumlar kurmak, bağlı ve her tllrlü tesisatla fotoradiyografl cihazlarıyla edilmiş dispanserler açmak,
bir do-
gelirim.
halbuki
ağzıma
çok
kav-
ister-
yedim, sanı yo-
ben de giderim, cevap vermişti.
Hoş olur, ama sen de gellr-gene ağzımıza bir şey koya-oluruz. Halbuki gıdaya ihti-
Çeviren : A. N.
■ ■yandığım zaman, ne saati, ne **günü, no de hangi şehirde olduğumu hatırlamıyordum. Yalnız bir otel odasında olduğumu biliyordum. Saat İlerlemişe benziyordu. oda karanlıktı. Kalkmalı mı, yoksa okluğum gibi elbiselerimle uzanmış kalmalı mı diye düşünüyor, karar veremlyordum. Yalnız bir şey biliyordum: hislerimln değişmediğini.
Aşk mantıksız bir şeydir, oldum olasıya da öyledir. Aşk dünyanın en güzel ve en mantıksız şeyidir. Kuşlardan başka hiç bir yaratık aşka lâyık değildir. Hele ömürleri bir sürü Adi düşünceyle geçen insanlara göre aşk, fazla ulvidir. Elbise giyen, bu dünyada çalışmak ve para kazanmak zorunda olan, hava ve su ile ya-şıyamıyan İnsanlar içini bu konuşan hayvanlar için aşk fazla güzeldir.
Adamakıllı uyanıp nerede olduğumu ve nasıl buraya geldiğimi hatırladım. Reno’da Riverside Otelindeydim. Reno’ya boşanmak için gelmemiştim, çünkü evli değildim. Ben Reno’daydım, çünkü o San Franclsco’da bulunuyordu. Ben kuş değilim, kanaryalar, kumrular, bıldırcınlar ve ağaçlarda yaşıyan daha bir sürü kanatlı mahlûk gibi dişisini sevmek ve şarkı söylemek için dünyaya gelmişlerden değilim. Amerikalıyım. Eğlenmek nedir bilirim. Basit bir macera İle aşk arasındaki farkı da bilirim. Aşk bize yaraşmaz. Kşk fazla güzeldir. Ben İse ne uçmasını bilirim, ne de şarkı söy-emesini. Bol gıdaya İhtiyacım vardır. Halbuki âşık olduğum zamanları Iştiham kesilir. Bunun gülünçlüğünü hlssetmiyecek kadar da aptal değilim. Aşk bir güvercin için gülünç olmıyabillr. fakat bana yakışmaz. Düşünmeden hassas olduğum vakidir. ama bir kendime geldim mi, vaz geçerim. Fazla hassaslık bir film yıldızına yakışabilir. San Franclsco’da ya-şıyan bana uymaz.
Onun da. benim de muntazaman yemek yiyebilmemiz İçin, Reno’ya gelmiştik. O kendine gelsin. benim de aklım başıma geldin İstiyordum.
— Bak, demiştim, karnım fena halde açıkmıya başladı. Bir müddet buradan gideyim.
— Gidersen, diye
sen, maz yacımız var ikimizin de. Bak halime: bir deri bir kemik kaldım.
— Hiç de değil. Tam sıhhatte görünüyorsun.
— Nasıl? Aç ve perişan halimi gömüyor musun?
— Gidersen, ben de Sensiz yaşıyamam.
— Pekâlâ yaşarsın, rosblfsiz yaşanmaz.
— Ben yaşarım, hattâ sTemek koymasam bile.
Israr ettim:
— Yemeğe ve uykuya ihtiyacın var. dedim.
— Nafile, gidemezsin, bırakmam, diyordu.
— Pekâlâ, öyleyse, öleceğiz ikimiz de. Sen razı isen, bana Vız gelir.
— Ben razıyım.
— Peki, öyleyse kalıyorum. Ne yapalım şimdi ?
Saat 11 di ve sinemadan dönüyorduk. Bir kaç sandviç yutmak için boşuna uğraştık. Olmayınca kahve içtik. O:
— İstersen, gramofon dlnliye-lim, dedi.
— Yok, İstersen çıkıp bir şey İçelim.
— Gramofon daha iyi değil mi ?
— Evet, belki.
îş aynı neticeye vardı. Kuşlar gibi sevişmeden duramıyorduk.
Fakat üç gün sonra gideceğime katar verdik. Çok güldük ve o nereye gittiğimi öğrenmlye çalışmı-yacağına, peşimden gelmiyeceği-ne söz verdi. Ben de mektup yaz-mamıya, telgraf çekmemiye ve telefon etmemiye söz verdim.
— Kendimi iyi hissetmiyorum, dedi.
— Bak, uslu ol, dedim. Yatağa yat ve uyu. Uyandığın zaman da bolca bir kahvaltı et. Sekiz gün müddetle sade heslenmlye bak.
— Olur.
Bir taksiyle uçak meydanına vardım. îkl saLat sonra Reno’da îdim. Bir çeyrek saat sonra da Riverside Otelinde uyuyordum. Çocuk gibi uyumuşum. Uyandığım zaman nerede olduğumu bilmiyordum. Yavaş yavaş hatırla-lım. Kalktım, gerindim. Sonra İndim, nefis bir rosblf İle esaslı fakat neşesiz bir yemek Çok faydasını gördüğümü rum.
Yemekten sonra şehirde
1 aş iverdi m. Güzel, pınl pırıl ışıklı bir şehirdi. Ama benim neşem yoktu. Canım. San Francisco'ya dönmek istiyordu. Bir taksiye binip şehir dışına çıktım. Bir barda yedi sekiz viski yuvarladım. Döndüğüm zaman, saat 2,5 tu.
Kapıcı anahtarımla beraber 783-J numaralı telefonun beni ara. dığma dair 11 tane fiş verdi. 783-J Reno Telefon Şebekesinin bir nu-marasıydı. Odama çıkıp numarayı aradım.
— Neredesin? diye sordum.
— Reno’da.
— Onu biliyorum, neresinde ?
— Leon ile Eddy kahvesinde. Ve sarhoşum.
— Geliyorum.
— Kendini nasıl hissediyorsun.
— Çok iyi. Ya sen?
— Ben fena.
— Geliyorum.
— Yemek yedin mİ T
— Evet. Sen?
— Ben hayır, ylyemedlm.
— Derhal geliyorum. Reno’da olduğumu nereden öğrendin?
— Kapıcıdan. Nerede olduğunu biliyor mu diye sorunca, Reno’ya gittiğini söyledi. Otelin adını bile verdi. Sen mi söylemiştin?
— Evet.
— Hani söylemlyecektLn ? Neden söyledin?
— Belki sorarsın diye düşündüm. Ama hani sen sormıyacak-tını
— Adresi vermemiş olduğunu düşünerek sordum.
— Şimdi geliyorum, dedim ve telefonu kapattım.
Leon ile Eddy. İki sokak ötede idi. Buna rağmen taksiye bindim. Onu küçük bir masa başında oturmuş buldum. Elinde kocaman bir kadeh, mahzun, dünyaya küskün bir hali vardı. Her zamanki gibi, hattâ her zamankinden daha şiddetli tiksintiyle karışık bir saadet hissi duydum.
Deli idik. Gözümüz aşktan başka bir şey görmüyordu. Adeta çıldırmıştık.
— Gel dedim.
Aşk benim için ve benim gibileri için fazla güzel bir şeydir. Ama belki Allahın emri buydu.
Otele yaya döndük.
— Bence, dedim, bir tek çare var, kavga edip birbirimizden nefret etmek. Evlenmekle iş dtlzel-mlyecek.
— Seninle kavga etmek istemem, dedi.
— Kavga edecek bir mevzu buluruz elbette. Yoksa halimiz haraptır. İş feci, feci anı a ne yapayım ki sent seviyorum.
— Ben de, dedi.
Renoda 11 gün kaldık. Sonra □enim ne söyllyeceğimi onun da bildiğinden ve beklediğinden emin olarak:
— Bak dedim, her şey çok gü-celdi, ama bu kadarlyle kalalım.
— Ben de öyle arzu ediyorum, dedi.
— Sana rastladığımdan memnunum, dedi.
— Allahaısmarladık. Hiç ga etmedik, değil mi?
— Hayır. Etmemizi mİ din?
— Hayır.
Ve bir daha:
— Sana rastladığımdan çok memnunum, dedim.
San Franclsco’ya dönmek üzere, trene bindim. Yolda kalbim sızlıyordu. Ama kendi kendime geleceğimi bilmiyordum. Gerçeken de kendime geldim. Uzun sürdü, fakat iyileştiğim zaman, maceranın bende iyi bir hatıra bırakarak bittiğinin farkına vardım. Üç ay sonra ona rastladığımda onun da İyi olduğunu gördüm ve beraberce yemek yedik. Hiç bu kadar iyi ve bol yemek yememiştik birlikte. O:
— Böyle daha iyi değil mİ? diye sordu.
— Evet, çok daha İyi, dedim.
Sayfa 8
6 Temmuz 1950
T E N I İSTANBUL
Sermaye piyasasında devlet ve fert rekabeti
Teni iktidar, prensip İtibariyle İktisadî liberalizmi benimsemiş bulunmaktadır. Programdaki şu sözler bilhassa dikkate şayandır: “Bize göre hususî mülkiyet ve şahsî hürriyete dayanan bir iktisat rejiminde, İktisadî sallanın asıl olarak ferde veya şirket halinde hususî teşebbüse alt olması lâzımdır.”
Böylece yeni İktidar, millî ekonomimizin ancak hususî teşebbüse dayanan bir sistem halinde gelişebil©' ceğine inanmış görünmektedir. Şu halde hükümetin iktisat riyaseti bu sistemi tam tesise ve tesis ettikten sonra da himayeye matuf tedbirler silsilesinden ibaret olmak lâzım gelecektir.
Şüphe yok kİ. bu gayenin tahakkuku yalnız bazı devlet işletmelerini hususi ekonomiye dexTctmol(le ve bundan sonra “âmme kararkterini haiz olmıyan., sahalarda işletmeciliğe geçilmiyeceğinl İfade etmekle temin olunamaz. “Amme karakteri” denilen mefhumun seyyallyeti üzerinde durmıyarak ve bu mefhumu mümkün mertebe dar bir sahaya teşmil temayülünün şimdilik kuvvetli göründüğüne İşaretle iktifa ederek diyebiliriz ki; devlet ekonomisi karşısında hususî ekonomiye priorltâ vermiş olmak ve hususî teşebbüsü iktisat politikamızın mihrakı haline getirebilmek İçin, İki ekonomi sahası arasında mevcut bütün menfaat tezatlarını hususî ekonomi lehine halletmek İktiza edecektir. Bunlar arasında bilhassa bir tanesini, sermaye piyasasındaki rekabeti, burada izah etmeyi faydalı görmekteyiz.
Sanayi, ticaret ve ziraat sahalarında faaliyette bulunan hususî teşebbüslerin yıllardan beri en çok şikâyet ettikleri mesele kredi azlığıdır. Gerçekten, daha ziyade spekülatif ticari faaliyetlerin muhtaç oldukları kısa vâdell krediler hanç — o da her zaman değil — hususî teşebbüs bizde hiç bir zaman kâfi miktarda kredi bulmak imkânını elde edememiştir. Bahis mevzuu olan uzun vâdell kredi yani envestlsmana yanyacak sermaye tedarikinde zorluk bilhassa büyük olmuştur.
Bu vaziyetin bir sebebi, millî gelirimizin bol bir tasarruf yaratmaya müsait bulunmaması olsa bile, ikinci sebep — zaten tam teşekkül etmemiş olan — sermaye piyasamızın daha ziyade devlete ve devlet mües-•eselerine kredi temin edecek şekilde işlemesi ve devletin de bunu mümkün mertebe böyle işletmeye matuf müteaddit tedbirler almış bulunmasıdır.
Bu tedbirler arasında Merkez Bankası Iskonto haddlnln yüksekliği, devlet tahvilâtının yüksek faiz ve vergi muafiyetleri, bazı likit sermayelerin devlet tahvilâtına büyük kısmı itibariyle yatırılması mecburiyeti bilhassa zikre değer. Bu tedbirler bizde hususî ekonominin hattâ bunlar arasında bankaların da daimî şikâyetlerine mevzu teşkil etmiştir.
Yabancı sermayenin memlekete bolca gelmesi için alınacak tedbirlerden müspet neticeler elde edilse bile, bu sermaye millî ekonominin daimi finansman vasıtası olamaz. Her şeyden evvel millî tasarrufa ve bunun tekevvün ettiği sermaye piyasasına güvenmek lâzımdır. Fakat bunun için de devletin bu sahadaki İmtiyazlarına nihayet verilmek icap eder. Acaba bunu derhal yapmak yani hemen alınacak bir kararla bu vaziyeti bertaraf ederek devlet İle ferdi sermaye piyasasından para tedarik etme mevzuunda iki müsavi rakip haline getirmek mümkün müdür? Bu sualin cevabını, devleti milli tasarrufa bu kadar geniş şekilde müracaata zorlıyan sebepleri tetkik
Yazan: Dr. A. Memduh Yaşaı
etmeden, vermek mümkün değildir.
Devlet bütçemizin yıllık açıkları, mâliyemizin nlsbî bir «arahata kavuştuğu 1946 senesinden İtibaren, a-şağıda gösterilen miktarlara varmış-
tır. Seneler Açık Mll.TJL
1946 44
1947 26
1948 128
1949 120
Bu açıklar para ve sermaye piyasamızın arzettiği İmkânların kullanılması suretiyle yani uzun veya kısa vadeli dahili borçlanmalarla kapatılmıştır. Buna, devletin muhtelif kalkınma programlan ve bütçe harici faaliyetleri dolayısiyle tedarik etmek ihtiyacında bulunduğu meblâğlar da ilâve edildiği takdirde, icabında hususî teşebbüs sahasına akabilecek paralardan ne kadar büyük bir miktarın devlet ekonomisi sektörüne devre-dildiği daha kolaylıkla anlaşılır. Nete-kim bu yüzden âmme borçlarında vukua gelen fazlalık, aşağıda görüldüğü üzere, bütçe açıklarını çok aşmak, tadır.
Amme borçlarında safi artış:
Seneler MII.TA.
1945 37
1946 90
1947 69
1948 142
1949 254
Görülüyor kİ. devletin bir taraftan bütçe açıklan devam eder, diğer taraftan kalkınma programlarının bütçe imkânlan haricindeki tahakkuku İç sermaye piyasasına bağlanırsa bu piyasa içinde ferde nazaran imtiyazlı bir durum almak devlet için mecburî bir hareket olur. Çünkü bir kere kabul edilmiş bir masrafın karşılığını bulamamak tehlikesi devlet faaliyetinde büyük ihtilâflara sebebiyet verir.
Binaenaleyh: sermaye piyasasında devlete rüçhanlı bir vaziyet ihdas e-den ve netice itibariyle hususî teşebbüsün uzun ve kısa vadeli kredi imkânlarını daraltmıya sebep olan tedbirlerin kaldırılması bir taraftan devlet bütçesinde tevazün teminine diğer taraftan kalkınma programlarımızın finansmanı için geniş dış kredi imkânlan bulmaya bağlıdır.
Avrupa piyasalarına taklit Amerikan s garaları do du
Washington (Hususî) — Amerikan sigara müstahsilleri Avrupa piyasa-lannda taklit Amerikan sigaralarının satılmakta olmasından dolayı fazlaca endişeye düşmüşlerdir. Ca-mel, Luckles, Chesterfield isimli İyi marka Amerikan sigaralan şimdi bir çok Avrupa memleketlerinin karaborsalarında taklit Amerikan ban-drollariyle satılmaktadır.
Amerikada yapılan muayeneler sonunda bu taklit sigaralann tütün ve kâğıtlannın çok fena olduklan tesblt edilmiştir. Amerikadan İthal edilmiş gibi gösterilerek satışlann-dan mühim kazançlar temin edilen bu taklit sigaralann Avrupada yap-pıldıklarına hiç şüphe yoktur. Amerikan sigara müstahsilleri bu hileye karşı ne yapacaklannı şaşırmışlardır. Piyasalarında kaçak olarak bu şekil sigara satılan memleketlerin bu vaziyetle mücadele etmeleri çok müessir bir usuîür.
|___VİYANA MEKTUBU_______|
Moskova peyk devletlerini nasd istismar ediyor?
Yeni ruble emperyalizmi — Moskovanın Güneydoğu memleketleri üzerinde gittikçe artan malî kontrolü
Viyana, (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Peyk devletlerinden gelen İktisadî haberler, mütteflkan Sovyetlerin Güneydoğu memleketlerini, yaptıklan plân dahilinde istismar ettiklerini bildirmektedir. Yeni Ruble emperyalizmi, bu memleketlerin İhtiyaçlarını bir an bile naznn itibara almıyarak, onlan sistematik bir yağmaya hedef yapmaktadır. Peykler, Sovyetlerle olan İktisadî münasebetlerinde sunî surette kıymetlendirilmiş ruble üzerinden İş görmeyi kabul etmek mecburiyetindedirler. Böylece Sovyetler, kendi mallarını bu memleketlerde pahalı satıp, yerli tstihsali ucuza almak yolunu bulmuşlardır. Kullandıkları diğer bir usul, Güneydoğu memleketlerinden birinde ucuza aldıkları bir maddeyi, ruble üzerinden birkaç misil fiyatına başka bir peyke satmaktır. Moskova, son zamanlarda, bu devletlerin birbirleriyle olan ticarî münasebetlerine müdahale etmeğe çalışmaktadır; gayesi de aşikârdır. Zamanla bu devletleri iktisadi ve malî bakımdan kontrolü altına almak! Moskovada kurulduğu tebliğ edilen ve Doğu bloku memleketlerinin İthalât ve İhracat tasfiyesini üzerine a-lan Milletlerarası Tediye Bankası da bu niyetle açılmıştır.
Bu ruble emperyalizminden en mustarip olan memleket Çekoslovak-yadır. Moskovanın arzusu üzerine, ağır endüstri istihsalini Çinin ihtiyaçlarına göre âyarlamağa mecbur kalmıştır. Prağ, mallarını gayet dü-
Kısa Haberler
Batı Almanya endüstrici İstihsali artmaktadır
★ Frankfurt. (Hususi) — Batı Almanya endüstrici İstihsali hâlâ artmakta devam ediyor; mayıs a-yı geçen aydan daha verimli geçmiştir. Bu ileriye doğru gidiş şubat avından bert devam etmektedir. Mayıs ayında her çalışma günü İçin bütün İstihsal endeksi 1936 senesinin % 105 i kadar idi. Halbuki nisan ayında bu miktar % 102 yİ bulmuştu. Nüfus başına istihsal miktarı harpten beri % 25 artmıştır; mayıs ayında 1936 seviyesine göre bu miktar % 84 olmuştu. '
Diğer aylarda olduğu gibi envea-tisman eşyaları istihsal eden endüstriler mayıs ayında çok ilerleme kaydettiler; bıı arada istihsal endeksi (her çalışma günü başına» mart ayından bert istihlâk maddeleri endüstrilerinde % 96 yı bulmuştur.
Batı Almanya lüks eşyalara vergi koyuyor
★ Bonn (Hususî) — Batı Almanya kabinesi lük eşya ve iş masrafları üzerinden vergi alma lâyihasını tasvip etti. Bu kanun hükmü 100 marktan yukarı olan deri eşyalar, kıymetli madenler, mücevherat, parfömler, makiyaj eşyası, ağır şaraplar ve 12,000 markı aşan o-tomobiller ile hayvar, Istakoz ve istiridye gibi lüks sayılan gıda maddelerine şamildir. Normal olarak bu maddelerin perakende fiyatından yüzde 3 vergi alınırken bundan sonra yüzde 10 nispetinde tarhlyat yapılacak, İş taahhüt
şük fiyatlar ürerinden Moskovaya göndermekte ve Çekoslovak mallan yüksek fiyatlarla Mao-Tse-Tung’a satılmaktadır. Moskovanın bu büyük mikyastaki İşlerinin masraf ve zorlu klan m, hayat seviyesi günden güne düşen Çekoslovak halkı çekmektedir. Bunlann ne maksatla yapıldığı İse aşikârdır.
Kumanyanın vaziyeti de oldukça vahimdir. Rumen petrolleri olduğu gibi Rusyaya gönderilmekte ve oradan ruble üzerinden Macaristan, Bulgaristan, Polonya ve Çekoslovakya-ya satılmaktadır. Rumanyadakl Rus petrol kumpanyası “Sovrom” satın aldığı petrole, Rumen iktisadının mahvına sebep olacak derecede alçak fiyatlar vermektedir.
Moskovanın Bıılgarlar hesabına yaptığı çinko işleri de aynı manzarayı arzediyor. Geçenlerde Moskova -Sofya çinko anlaşması nihayete erdikten sonra, Bulgaristan, elinde kalan çinko stokunu ehven fiyattan Çekoslovakvaya teklif etmiştir. Fakat piyasada bizzat kendisinin, Moskova 11e yaptığı anlaşma mucibince Rusvaya sattığı çinko İle karşılaşmıştır.
Rusya, bütün peyk devletlerinin alım satımına müdahale etmiş, komisyoncu olarak araya girmiştir. Bundan başka, Sovyetlerin kullanmayacakları yahut kaliteleri düşük olduğu İçin işe yaramayan makineler, yüksek ruble fiyatı üzerinden peyklere devredilmektedir.
leri de senelik mecmua göre yüzde 10 veya yüzde 20 nispeti üzerinden vergiye tâbi tutulacaktır.
I
Bir hükümet mensubunun söylediğine göre, bu ekstra vergiler İçin karar verilirken Müttefik Yüksek Komisyonun gelir vergisi lâyihasına uygun olmasına çalışılmıştır. Bu hükümet mensubu sözlerine şöyle devam etmiştir:
“Lüks maddeler üzerinde çok ağır vergilerin konması da zararlıdır, çünkü eğer yerli piyasada ağır vergi yüzünden mallar ortadan kalkarsa böyle lüks maddeleri ihracat piyasasında tutmak imkânsız olur.,,
Amerikanın likör İstihlâki
★ Waahington. (Hususî) — Ticaret Bakanlığının bildirdiğine göre. Amerika 1944 ten beri İlk defa o-larak 1949 da her seneden az likör istihlâk etmiştir. 1949 senesinin bütün sarfiyatı 8.550.000.000 dolar olarak hesap edilmiştir; buna göre. 1948 e nazaran 250 milyon dolarlık bir düşme vardır. 1947 de harp sonrası yüksek seviyesi olan 9.640.000.000 dolara göre de 1.090.000.000 dolarlık bir eksilme mevcuttur.
Alkolik içkiler İçin aarfedllen paranın üçte biri vergilere gitmiştir. Federal. Merkezî ve Mahallî hükümetler aşağı yukan bu kaynaktan 3 milyar dolar varidat temin etmiştir. Yalnız Federal HÜkûmelt 2.200.000.000 dolar almıştır.
Ticaret Bakanlığında bugün
bir toplantı yapılıyor
Yeni bir dış ticoret rejimi hakkında miihim kararlar alınacak
Ticaret rejimine verilecek şekil hakkında, bugün Ekonomi ve Ticaret Bakanlığında toplantı yapılacaktır, toplantıya iştirak etmek üzere. Ticaret Odasının temsilcileri dün akşam Ankarava hareket etmiştir. Heyet âzası arazında Oda Umumi Kâtip Muavini Sabrl Celâl, Balıkçılar Cemiyeti Başkanı Yusuf Yarar. Oda idare heyeti âzasından bir çok zevat bulunmaktadır. Bundan başka Anka-rada bulunan İzmit milletvekili Mümtaz Kavalcıoğlu İle, Sinop milletvekili Server Somuncuoğlu da İstanbul taclrlerlerl namına bu toplantıda hazır bulunacaklardır. Fındık İhracatçılar Birliği Umumî Kâtip Vekili Hikmet Kavalcıoğlu ve fındık tacirlerinden Tahsin Tortun da bu toplantıda hazır bulunmak üzere An-karaya gitmişlerdir.
Dün de yazdığımız gibi, Ankara toplantısına iştirak eden tacirler a-rasında tam bir fikir birliği olmadığı anlaşılmaktadır. Toplantıda bulunacak olan sanayi erbabı, serbest ticaret rejimine taraftar değildirler. Bakliyat tacirlerinden bir kısmı da, dış ticaret rejiminde takas mevzuuna da bir yer ayrılmasını İleri sürmektedir. Hâsılı ortada birbirine zıt
İktisadi devlet teşekküllerinin murakabesi
Ankaradan bir grup gelerek işe başladı
Başbakanlık Yüksek Murakabe Heyetinden, mütehassıslardan mürekkep bir grup, Ankaradan
şehrimize gelerek, iktisadi Devlet teşekküllerinin murakabesine başlamıştır. Grup İkiye ayrılarak, muhtelif müesseseleri aralarında taksim etmişlerdir. Birinci grup; Türk Tütün Limited. Petrol Ofisi, Ticaret Ofisi gibi müesseseleri. diğer grup da Sümerbank idaresindeki fabrikaların hesaplarını ve ticari faaliyetini tetkik edecektir.
Italyan pek piyasası
Mllâno (Hususi) — Italyan İpek çevrelerinde, fiyatların alacağı yeni şekil hakkında değişik fikirler vardı. Ham madde fiyatlarını gözönünde tutanlar, fiyatların yükseleceği kana-atlndedirler. Diğerleri İse, Japon rekabetinin ihraç piyasasına olan tesirini düşünerek, fiyatların düşeceğini bildirmektedirler. Şimdilik ipek fiyat lan hâlâ yükselmektedir. Ham ipek, geçen haftaya nazaran 200 puan yükselmiştir. Buna sebep, en yüksek fiyat olan kilo başına 500 liretten koza satın alınmış olmasıdır. Geçen hafta bu fiyat 460 liret İdi. Delikli koza fiyatları, talebin fazla olması yüzünden kilo başına 370 lirete yükselmiştir.
Almanyanırı pamuk
İthalâtı
★ Frankfurt (Hususî) — Mayıs ayında Almanyaya 96.569 balyA pamuk ve ıskarta pamuk İthal edilmiştir. Geçen ay bu miktar 92,750 balyadır. Amerika gene başlıca satıcı olup 74,676 balya ihraç etmiştir.
Bu senenin ilk beş ayında 438.000 balya pamuk ve ıskarta pamuk
fikirler mevcut bulunmaktadır.
ihracat mevsiminin başlayacağı bir sırAda, dış ticaret rejimi hakkında verilecek kararlara büyük bir ehem-
İzmir işçilerinin grevi
Izmirde pamuklu mensucat işçileri işlerini terketti
Bölge Çalışma Müdürlüğü, "ortada bir Lokavt hâdisesi mevcuttur,, diyor
İzmir, 4 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Pamuklu mensucat stoklarının alabildiğine kabarması üzerine tzimrdekl fabrikaların günde 24 saat devam eden çalışmalarını 16 saate İndirmelerini icap ettirmiş ve bu bahiste İlk fiilî karan İzmir pamuk mensucat fabrikası tatblka başlamıştır.
Bu fabrika müdürlüğü İç talimatına uygun olarak sabahlan 6.45-14.45 ve akşamlan 19.45.3.45 olarak ayarladığı yeni çalışma programını tatbik etmek isterken sendikanın müdahalesi üzerine İşçilere öğleden sonra saat 14.45 te nihayet bulan ilk postanın çalışmasından sonra aynı saatte ikinci postanın işe haşlaması ve işin 22.45 te nihayet bulmasını talep etmişlerdir.
Fabrika müdürlüğü kısaca: “Ben İşimi, iç talimatıma ve kendi bünyeme uygun olarak ayarlamak isterim. Bu itibarla haklı saymadığım talebinizi yerine getiremem” demiştir. Bu yüzden işçiler işi terketmiş-lerdir.
Bölge Çalışma Müdillüğü ortada bir (Lokavt) hâdisesinin mevcudiyetini tesblt etmiştir. Hakikatte tse bu toplu İş ihtilâfı bir grev mahiyetini haizdir. İlk tesbite nazaran İşçiler bu hâdisede haklı görünmemektedirler.
Vali Osman Sabrl Adal, Çalışma ve İş Müfettişleri hâdise İle yakından ilgilenmişlerdir.
Hâdisenin İki tarafı uzlaştıran bir şekil almaması üzerine 11 Hakem Kuruluna gideceği ajılaşılmaktadır.
Sebze ve meyve fiyatları
5-T-1950 günü Scbr.r ve Nfevva Halindeki loptan fiyatlar:
Kuruş
Bamya 30- 60
Patlıcan 30- 60
Domates 30- 40
Faaulve • 10- 50
Kabak 8- 15
Patates 23
Ağaççlleğl 130- —
Şeftali 35-100
Kayısı 55-110
Armut 20-200
ÜsÜm 100-115
incir 35- 40
Vişne 40- 80
Kavun 20-180
Karpuz 10-150
miyet verilmektedir Fazla münakaşa la ra meydan verilmeden bu karar* * . ların biran evvel hazırlanması, piyasada arzu edilmektedir.
Pamuk Mensucatı Sendikası işçileri (işte biz grev hakkını, kanunî olan haklarımızı ve İstirahat hakkımızı kullanmak İçin İstemekteyiz) demektedirler.
★★★
Manifatura piyasasında durgunluk
Yerli fabrikaların durumu gün geçtikçe zorlaşıyor Manifatura piyasasındaki durgunluk devam etmektedir. Bu günlerde şehrimize gelen Anadolu tacirleri mahdut miktarda bayramlık mal almaktadır. Halbuki manifatura tacirleri mahsulün bereketli olması karşısında. manifatura piyasasına karşı daha geniş isteklerin olacağını ümit ediyordu.
Manifatura piyasasındaki durgunluğun sebepleri şu suretle izah edilmektedir:
— Bilindiği gibi 19 memleket arasında serbest ticaret rejimi tatbik •-dilecek, bilhassa Batf Almanyadajı daha ucuz manifatura eşyası gelecektir. Toptancı ve yan perakendeci A-nadolu tacirleri ileride fiyatların düşeceğini gözönünde tutarak, piyasadan az mal almaktadırlar.
Bundan başka piyasanın Batı Almanya,İtalya. Çekoslovakvadan yaptığı yeni siparişler de vardır. Bu yeni siparişler neticesinde eskisine nls-betle daha ucuz mal geleceğinden bahsedilmektedir. Bu haberler de manifatura piyasasına olan istekleri , tahdit etmektedir.
Hâsılı muhtelif âmillerin tesiriyle, manifatura piyasasındaki durgunluk yerli fabrikaların sürümüne de tesir etmektedir. Bu fabrikalar da stoklarını sarfedemedlkleri İçin İmalâtlarını tahdit etmeğe mecbur kalmışlardır. Bugün Ekonomi ve Ticaret Bakanlığında yapılacak toplantıda, sanayi erbabının bu noktalar üzerinde duracağı anlaşılmaktadır. Serbest ticaret rejimi neticesi olarak. İthalât genlşliyecek olursa, yerli fabrikalar zor bir duruma gireceklerdir.
5/VII/1950 Çarşamba
MEMLEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
Ticaret Borsasmda tiftik ve yapağı piyasası hararetini muhafaza etmektedir. Fındık üzerine az muamele olmuştur, Diğer maddelerin durumunda bir ta* havvül görülmemiştir.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Borsa-sında her günküne nispetle daha az İş olmuştur. Altın piyasası ise durgun bir çehre arzetmektedlr,
İzmir :
Borsada çekirdeksiz kıını üzüm piyasası gevşek bir durum arzetmekte ve mahdut miktarda satışlar yapılmaktadır. Bugün pamuk üzerine alivre muameleleri yapılmamıştır. Hazır pamuk üzerine piyasa isteklidir ve satışlar yapılmaktadır. Pamuk yağı piyasası sağlam ve İsteklidir. Pamuk çekirdeğinin sağlam durumu devam etmektedir. Alıcı isteklidir.
Adana i
Ticaret Borsacında pamuk flütlerinde yeni bir tahavvlll olmamıştır.
Trabzon :
Tüccar, alivre satışlarla meşguldür. Hazır mal üzerine yeni bir iş yoktur.
KAMBİYO
İstanbul Borsası
1 Sterllng
100 Dolar ......w
l(X) Fr Frangı •• 100 İsviçre Fr....
100 Bciç, k'r.,...w
1(K) İsveç Kr...—
100 Florin ..••••••«
100 Glret ...•••••■m
100 Drahmi ........
100 Eacoudoa ....
Açılı* Kapanış
7.80.50 7.80.50
282 25 200—
0.80 0 80
64 03 64 «J3
5 60 5.60
54.12,50 04.13.50
73 68.40 73 68.40
0.44 128 0.44 128
0.01.876 0.01 8'76
9.73.90 9.73.90
Altınlar
Külçe Terli Or.
Külçe Decu««a
Cumhuriyet ....
Reşat
Humlt
Gulden •eeeedee«w tngllls ......
Franaıe kok eea
Napoieon 111 ..
İsviçre ......
Bugün Lira
4.33
4.86
83 85
38.30
33.M
43.25
Eski kur
Lira
4.83
33 90 38 20 33.50
33 60
43 10
33.—
New-Tork'ta ı onsu: I 85
Gümüş, Plâtin
Gümüş Gr. Plâtin “
En aşağı
En yukan
10.-
11,-
Zürich Borsası (Serbest)
23.5.1050
Duruma
Türk Lirası eeeeeea
Dolar ee «eaeeaa
Sterllng ..........
Frnn«i7. Franın
taviçre
Frangı
En yukan
Devlet Tahvilleri
îkramlyeil tahviller %5 1933 Ergani .........-
*?4j5 1938 Ikranıiyeli
Mim MtidHtR» i
%5 1941 Demiryolu IV
%5 1941 Demiryolu V ......
1/2 1949 îkramlyeil —
Diğerleri
1941 Demiryolu VI
r«6 Kalkınma 1 ee«»M«
%e •• 11 «Meaaa
%6 99 m
1949 İstikrası
1948 IhI Ikran İL
.flj %6 • İr av Millî Müdafaa 1
%6 1949 O I «eeaaee
%7 1934 Blvaa-Erzurum I.,.
%7 1934 • • H İl.-VII...
%7 1941 Demiryolu I...
194) • • il...
1041 «• ili.-
Millî Müdafaa I...
• • 99 u...
-.1 9* 9 111...
%7 99 99 IV...
Kapanış
23 — 99 — 20.80 •9.—
99 —
21.15
24.-
22.-
21.— 100.-100.-
•â-
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
New-York Borsası
Buiflln
Eski
Kapanış
Son Kapanıp
I
4.
11.10
1 19
I 15 4 31 1/2
11.20
1 24
97.15
97 50
97 60
97 30
99.20
98.30
97.00
21.30
21.00
21.10
21.40
21.08
21 90
20.30
20.70
20.55
21.10
110.-110.-100.—
99.-110.-100.—
99.-
98.-
20 30 100.-
21.6)
22.-
22.-
21.45
22.-
20.90
21.20
Hububatı
Buğday yumuşak (Tüc.) Buğday Ofla ..........
Arpa yemlik (dOkme) ^.... Mısır aan (çuvalı) Fasulye tombul ..
Fasulye Çalı sert Kuşyemi ................
Mercimek kırmışı kabuk. Mercimek yeşil ..........
Nohut natürel
Yağlı tohumlar ı
Ayçiçeği tohumu Ketali tohumu •••••«••• Kendir tohumu
Susam •••••«•»••••••«a«e••••••••*(«♦ Yer fıstığı kabuklu
Şirket Tahvilleri
T.C. Ziraat Bankası
Anadolu D. T Tertip A/B.
•t •• ’• c.
•• •• %60
99 „ MUmes. Senet
113 50 02.50
20 20
L1L-
22 30
64-
59.—
67.50
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkez Bankası Türkiye !ş Bsnkaaı Türk Ticaret Bankası Aralan Çimento ......
gark Değirmencilik Millî Reasürane .........
128.—
30 —
5.—
15.25
23.25
8.-
120.25
â-
16.75
23.50 16.25
Ecnebi Tahviller
Mııtır Kr«"rt! Fonalvr 1003 172
Buru Meyvaiar ı
Fındık (kabuklu ervrî) Fandık (İç tombul) Cavls (kabuklu) .....
Cevlı (İç natürel)
Dutuma Ham Maddelerli
Tiftik (ana mal) ....
Tiftik (Natürel) .........
Tapak Anadolu (Kırkım)
Ham derileri
Sığır salamura (kasap) Kİ. Keçi tuzlu kuru klloau ... Koyun hava kurueu kiloeu
Nebati Tağları
Zeytinyağı (E.B. âufl&myag-ı (Raf. Ayçiçeği (Rafine
Fındık yağı (Çürük)
tenekeil) •ıra) çıplak)
310.— 330.— 210.—
28 30 29.ö0 18.10 19.10
26-
28.-37.50
45.—
16.—
25.50
40.-
34-
65.-
82.—
•1.50
190.—
22.—
m-325.— 222.-
140.-
160.—
175.—
148-r-
180.—
103.—
134.—
Özüm çekirdeksiz No.9 tncir A serisi No. S...K B serisi No. 108 Pamuk Akala l ..........
Pamuk Akala 11
Pamuk Akala 111 «aeae« Pamuk yeril ..........w.
Pamuk yağı (rafine) Pamuk çekirdeği ........
49.00 5ö -12.—
221 — 195— 160—
172.8 109—
13—
50 -
flö.-
42.— 210-190.-I6o.-180 -110.—
12.75
l(uğda> (Huşell =Üent) •••«•eeeeeeeee Sert Kış mahsulü No. 2 .................
Kırmızı * No. 2
Pamuk Mıddlıng tLibreal=Sent) Tarnmus ................................
Ekim •«•e«ete•«••••••••••eeeeeee^eeeeeeee»* Aral ı k »•••.••««•»
riftlk t Libresiysen t) «...
TekKMft No I • • a •••ee«»e ••••*♦«•«•
Fındık (Libresin Sent)
Kabuklu yerli iri ... • « • es e e • e e e s » “ oru» ........................w.....
ithal malı
İç İthal malı .........
(LlbresIzrSent) ........
çelılrdeksU seçme ...
• e#
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akaı» 1 Pamuk Akala £1 ..
Pamuk Akala III Pamuk yeril I ...
Pamuk yerli EL
160.—
155.—
180.—
I6O.-
145.—
Trabzon Ticaret Borsası
TINDIM
a) %ÖO randıman!) kabuklu tombul b) îc sıra kontrollü
81.— Hâ-
Sl.-
178.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak-----
Ruğday sert
Arpa ...............
80.-8L-
Levunt Iç Ekstra iri
Kııro Urünı Thompson
Keten tuhıımu ( Btışell = Dolar) ... Mlnneapolla . ...........
Kalay ( Libresl= SentI ......
Levha-tenelce (1(8) libre dolar)
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Storllrıg)
B o m ba ş
Kalküta . ■•««•••«•»e«•••••••••*••*•eeee««I
Ver fıstığı Hindistan «•••«eveecseeeeesa|
22—
22.50
36—
14—
22.50 21— 36—
40.—
U 1/4
U L/4
âZ2
38. S7
1.30
3.85
76 87
7.30
65.-
63.50
64.—
Bradford Piyasası
Tiftik İyi mnl (Libresi “ Sıra malı
Tün Anadolu ,e
•• Trakya M
= Fiyat)
• >
••
eve
20/2)
18/21
Iskenderiye Borsası
famıık (Kantan=Tallan)
Aahmounl Kısa elyaftı F/G. ... Karnak Uzun elvnfh F/Q
34.—Nom
30.- “
20'21
18/21
73 15 S7.35
Gününde Boroadû muamelcai teacU «dilmemiş uınvilât ve eenamın arı ve taleplere göre taayyün «don takribi pıyaaa değerler*.
Sayfa 8
Y E N î Î8TANBUL
4 Temmu» İMÛ
June Ha ver
Talihsizliğe inanmıyorum!
SEKİZ yaşındayken bir tiyatro müsabakasına girerek kazanmış ve sinema İmtihanına girmek hakkını elde etmiştim- O zaman çok talihli olduğuma hükmetmiştim. Fakat annem, normal bir çocukluk geçirmemi istediğini söyll.verek bu talebi reddetti. Ben de çok üzüldüm. Fakat şimdi mesut geçen çocukluğumu a-narak, annemin çok doğru hareket ettiğini anii3’Orum. Şimdi mesleğime daha olgun olarak girmiş bulunuyorum.
Sekiz yaşımdan beri hayatımda o-lan vakaları düşünüyorum da, "talihsizlik" diye bir şeyin olduğuna i-nanmıyorum. Çünkü, kanaatimce, şanssızlık, zamanla uğurlu bir hâdise doğuruyor.
On iki, on üç yaşlarındayken haftada bir kere radyoda çocuk saatinde konuşurdum. Haftada iki dolar kazandığım için kendimi pek muvaffak olmuş addederdim. Her şey mükemmel giderken bir gün apandisit sancılarım tuttu. Doktor derhal a-meliyat tavsiye etti. Ben. "Olmaz" diye tutturdum, "Sonra radyo programım ne oUır?" Fakat doktor ısrar etti ve az sonra hastahaneye gittim. Ameliyattan sonra, birden, aklıma radyo programını hastahanede-ki koğuştan idare etmek geldi. Radyo Elinden de bu yeni fikri kabul ettiler. Mikrofonu yatağımın yanına getirdiler; ben de koğuştaki hasta çocuklarla konuşarak aualli cevaplı bir program hazırlamış oldum. Bu hakiki ve provasız çocuk saatinden benim gibi koğuştaki hasta çocuklar da pek hoşlandılar. Sonradan öğrendiğime göre, dinleyiciler de hoşlanmış. Bu sayede şöhretim arttı. İşte talihsizlik addettiğim apandisit ameliyatı, bana ummadığım yerden şöhret getirdi.
Bir ara lisedeyken bir piyesin baş rolünü istiyordum. Hem de o rolü alacağıma hemen hemen emindim. Çünkü radyo programlarında konuştuğum ve bazı orkestralar ile şarkı söylediğim için, sahne tecrübem oldukça genişti.
Sonra birden ne oldu bilmem, İlk prova gününde tiyatro hocam benim yerime sevmediğim ve rakibim olan bir kızın adını okudu. Bu vaziyete son derece kızmış ve darılmıştım. Artık mesleğimin söndüğüne ve talihimin karardığına (!) inanıyordum. Fakat gene yanılmışım. Sonradan bana verilen ufak karakter rolü İle seyirciler arasında olan bir sinemacı tarafından beğenildim. Halbuki eğer baş rol olan o "Tatlı ve Masum Kız" rolünü seçseydim. adam beni görmezdi bile.
Beyaz Perde İmtihanından sonra bana, ümit ettiğim gibi, hemencecik yeni bir filmde baş rol vermediler tabii. O zaman dünyanın sonu geldi sandım. Fakat ister istemez çalıştım, didindim, yoruldum ve uğraştım. Nihayet "Meet the People" filminde bir rol aldım ve beğenildim. Hemen ikinci bir film için müracaat ettim. Fakat bana bir karakter rolü yerine "Home in Indıana" da gördüğünüz gibi, mavi işçi pantalonu giyen genç bir çiftçi kızı rolünü verdiler. Gene üzüldüm, çünkü o sırada çok istediğim bir rolü kaçırmıştım. Daha sonra ona benzer bir rolde oynayınca, aradan geçen zamanın benim teknik bakımdan olgunlaşmam için icap ettiğini anladım.
işte size böyle binlerce vaka anlatabilirim. Talihsiz olduğuma dair karar verdiğim her hâdise, sonradan talih yolunda sağlam bir adım atmama vesile oldu.
Yakın zamanlarda çok sevdiğim plşanlım Dr. John Duzlk, bir ameli-
Yazan t June Haver
yat neticesinde öldü. Ben de bir müddet artık yaşayamıyacağımı zannettim. Fakat zaman ve meşguliyet pek tabiî olarak bu acıyı da hafifletti. Bu tecrübe de bana çok şey öğretti. Hayatta neşenin de, kederin de yeri var. Üzüntü olmazsa saadet kıymet-lendlrilemez kİ...
Bu sıralarda bir arsa buldum. Ne zamandır tahayyül ettiğim küçük bir apartımam nihayet yaptırabilecektim. Fakat bu arsanın belediye kararma göre boş kalması lâzımmış. O-nun İçin hiç üzülmeden bu fikirden vazgeçtim. Nitekim az sonra tekrar münasip bir arsa buldum. Şimdi a-partmanım bitmek üzere. O kadar çok talibi var ki. Kiracı olmak lstl-yenler kedi ve köpeklerinin bile resmini yollıyarak ne kadar terbiyeli ve temiz olduklarını anlatmak istiyorlar. Maalesef, evim bu kadar çok kişiyi alacak derecede büyük değil.
İstikbal şimdi benim için kapalı bir kapı. İçerde ne var bilmiyorum. Ama hep iyi şeyler olduğunu tahmin ediyorum, hattâ bunlar ara sıra kötü görünseler bile.
Çeviren : G.t.
YENİ BÎR SİNEMA YILDIZI MÜSABAKASI •
Geçenlerde PnrUte “MImh CJne-mondc,, ndiı yeni bir mlİBabaka yapılmıştır. Yüzlerce genç kızın htl-rak ettiği bu nıliftnbnkanın mükâfatı Hollyıvood'a bir »eynhııttl. Tabl-fttljlr KÜzrlIlfclnc güvenen her genç kız bıı mhiübııkttja l^tlruk etti, zira neticede Hollywood*a fcldlp rejl-MÖrlerden birinin gözÜno İlilmek var!
Bu cazip seyahati yapacak talihliyi seçecek Jilrl, artist ve rejisörlerden müteşekkildi. Seçilen güzel kız du yukarıda resmini gördüğünüz 20 3*aşındıild .Matmazel Pntrlce Ollvler’dir. 2# haziran günü finale kafan yüzlerce genç kızın kıskanç nazarları altında birincilimi alan l'ntrlce bugünlerde Iloİlyuood'a hareket edecektir. Kendisiyle mÜlâkat yapan gazelpcllere, yıldır, namzetliği sunsını kazanan güzel kız: •‘Nihayet muradıma erdim, çok mesullüm,, demiştir.
E M A )
__________________________________>
DÖRT YIL İÇİNDE YÜKSELEN BİR SİNEMA YILDIZI
PARİS MEKTDBD:
Janet
BESİMDE gördüğünüz bu tatlı ba-kışlı genç kız, şimdi 22 yaşında olup Hollywood‘da muvaffakiyet yolunu tutmuştur. 4 yaşında ikon bile tatlı gülüşü ile herkesi teshir eden Janet. ilerde de tebessümü sayesinde Norma Shearer’ln gözüne ilişmiş ve 1946 da Metre Goldvyn Mâyer Stüdyosu tarafından angaje edilmiştir.
Californla’da doğup büyüyen Janet Leigh, küçüklüğünden beri şantöz olmak İsterdi, Artist olacağı aklına bile gelmemişti. Film dünyasındaki ilk senesi, reklâm için muhtelif pozlarda fotoğraf aldırmakla geçti. O zaman 19 j'aşında olup bir senelik evliydi. Orkestra şefi olan kocası Stanley Reaınes ile uzun müddet .seviştikten sonra 1945 te (evlenmişlerdi. Sonradan geçinemediler ve evlenmelerinin bir hata olduğunu söyllye-rek 1948 de bollandılar. Fakat Holly-wood‘a ilk geldiği sene, yani 1946, Janet’in gözü kocasından başkasını pek görmüyordu. Bütün reklâm resimleri de Janet’i basit ev elbiseleri içinde gösteriyordu. Hayatı da ona göre basitti. Kocaslyle bir çiftlikte yaşıyor, ev ve bahçe İşleriyle uğraşıyordu. İlk defa olarak resmi bir baloya davet edildiği zaman giyecek tuvaleti yoktu; bir gece elbisesi kiralamak mecburiyetinde kaldı. Hal-buki bugün elbiseleri gardrobuna sığmıyor, gece elbiseleri ise, haftanın her gecesinde değişik bir tane giyecek kadar çeşitlidir.
Van Johnson ile çevirdiği "Rosy Ridge’in Aşk Macerası" adlı İlk filminde Van Johnson, rol İcabı Janct'i öpünce, kızcağız şaşkınlığından ne yapacağını bilmez bir hale gelmişti. Halbuki o zamandan beri Robert Mltchum, Peter Lavvford, Glenn Ford, John Wayne ile filmlerde aşk sahneleri çevirmiştir. Filmleri çoğaldıkça Janet’in sosyal hayatı da değişmiştir. Kendisi hâlâ "çekingen" olduğunu iddia etmesine rağmen,
Leigh
Nakleden: Ghnrr t zer
Hollysvood’un meşhur suare ve partilerinin müdavimlerinden olmuştur. Janet son zamanlarda Arthur Loew Jr. adlı zengin bir bankerin oğlu ile gezmektedir. Gece kulüplerinde ve at yarışlarında hep beraber görünen bu çiftin yakında nişanlanacakları söylenmektedir. Zaten kendileri de birbirlerine Aşık olduklarım itiraf ediyorlar;
Janet’in son filmi "Jet Pilot" isimli bir hafiye filmidir. John VVayno İle beraber çevirdikleri bu film, herkes tarafından çok beğenilmiştir. Hattâ Janet Caltfornia’dan, Stockton, şehrinden bir mektupla eski arkadaşlarının tebriklerini almıştır. Stockton şehri, Janet’in doğup büyüdüğü yerdir. Birdenbire bu mektup Janet’e doğduğu yeri hatırlatmıştır. Film bittikten sonra bir tatil gününde anne ve babası ile "ana-şehrine" yollandılar. Orada Janet’i tatmin etmediği sürprizler bekliyordu. Geleceğini haber alan arkadaşları, ona büyük bir ziyafet çektiler. Bütün eski sevgilileri ona karılarını getirip takdim ettiler. Tabii çoğu Janet’in kolej arkadaşı çıktı. Sonra mezun olduğu koleji gezdiler. Ve o gece de Belediye Reisinin davetlisi olarak Belediye Binasına gittiler. Son derece eğlenen ve İzzet İkram gören Janet, Holly-wood’a döndüğü zaman John VVayne’a kocaman bir anahtar gösterdi. John Wayne, bunun ne olduğunu sorunca, Janet gururla, "Belediye Reisi, bana şehrin anahtarını hediye etti." dedi.
İşte Janet Leigh dört yıl gibi kısa bir zaman zarfında muvaffakiyet merdivenlerini çıkmıya başlamıştır. Fakat bütün bunlara rağmen Janet henüz şımarmamıştır. Tabiiliğinden bir şey kaybetmemiştir. Iştlhası ye-rLndedir ve vücut ölçüleri de İstediği gibi yemesine müsaade ediyor. Hâlâ saçları tabiî san olup, kahverengi gözlü, şeftali tenli tatlı bir kızdır.
Janet Leigh
Ç KISA SİNEM
HABERLERİ )
Rlchurd hapse, bin dolar para cezasına mahkûm olmuştur. Ornltz, geçen seno parlâmento komisyonunun Aıncrlku-dakl fesatçı faaliyetlere dair yııp-
MEŞHUR BÎR SENARYOCUNUN BAŞINA GELENLER
Wa««hlngtun — T(ollywood sinema senarj üculanndun Sunıııcl Ornltz “kongreye hakaret suçıırıdıın bir yıl
Ann Sherldan ve Clark Gahle
Tûdd
tığı tahkikat sırasında, bu komisyon Üyelerinin Amerikalı Komünist Partisi hakkında eahsl fikirlerinin ne olduğu sualine cevap vcrmlyen sinema âlemine mensup 10 enhslyet-len hirlıllr.
HOLLYWOOD‘UN EN FENA GİYİNEN ERKEK ARTİSTLERİ
Muhtelif stüdyoların sökteterlerl en fena giyinen erkek artistlerin İsimlerini tenkit ettikleri zaman, artistlerin çoğu buna çok sinirlendiler ve İsimlerinin gizil tutulması için tertibat aldılar. Halbuki İ rmik .Slnııtra gllıl bazı artistler, listede» oldukları İçin saatletco bu he güldüler llıtdyo yayınlarının katibesi Frank Slnntrmnn üzerinde gördüğü elbiselerin onııızlarınııı düşük, umumi görünüşlerinin pejmürde olduğunu söylemiştir. Van Heflin ine, her zaman aynı elbiseyi giymekle İtham cdlhll! Fakat Van Heflin bunun doğru olmadığını, 0 İlâ « arasında elbisesi olduğunu, bunları da muhtelif fillmlerdo giydiğini ileri sürmüştür. Hem zaten, onun kadar rollerini muvaffakiyetle yapım bir artist son modayı takip ötmese do ulur, değil nıl?
Montparnasse’da sanatkârlar balosu
- - ı
LlEPtMÎZ Paris’i sanatkârlar şehri ■■ diye biliriz. Biliriz sma, bunun müşahhas mânasını, Paris’te yaşamazdan önce ben bilmezdim. Yani sanatkâr yalnız müzelerde, galerilerde, sergilerde eseriyle görülür sanırdım.
Halbuki Paris bir sanat fabrikasına benziyor. Bir fabrika gece gündüz nasıl çalışır, demiri, çeliği, taşı parça parça İşler, şekillendirirse, Paris’in sanat mahalleleri de resmi, heykeli aynı çalışma havası İçinde meydana getiriyor, İmal ediyor. Mont-parnaase’da bir dolaşıverin, raddenin iki yanındaki büyük binaların üst katları atelye; küçük sokaklara sapın, kuş yuvası gibi öteye beriye konmuş, olmıyacak yerlere sıkıştırılmış atelyeler, hep atölyeler. Binanın birine girdiniz mi, her katta bir taraf "Atellers d’nrtiates" yaftasını taşır. Bir sürü küçük atelye kapısının önünden geçerken, sahibinin kartını okursunuz, arada tanıdık İBİmler de var. Bir ressamın atelyeslne giriyorsunuz, onun resimlerini seyrederken, altınızda, üstünüzde, iki yanınızda daha bir sürü sanatkârın şu anda çalıştığını, gördüğünüz resimler gibi yüzlerce, binlerce eserin o anda tezgâhta bulunduğunu düşünüyor ve tıpkı bir büyük fabrikada olduğu gibi, el emeğinin yaratıcı, besleyici havası İçinde halden saadet, istikbalden itimat duyuyorsunuz.
•
Montparnasse’m sanat havasını sokaklarında da teneffüs edebilirsiniz, kahvelerinde, barlarında. Bir de balosu var dediler, Paris’in özlü, katıksız, gerçek balolarından biri. Pazar gecesi olacaktı. Gittim.
Gece saat 10 a doğru bütün mahalle bu fevkalâde hâdiseye hazırlan-mıya başladı. "Dome" kahvesi her geceki müdavimlerinden başka, bir sürü İnsanla doldu. Sokaklarda çiftler bir aşağı bir yukarı dolaşıyor. Bir köşede muka^’adan bir kulübe içinde mısır patlatılıyor, 200 mumluk bir ampul altında küme küme mısır taneleri beyaz beyaz parlıyor. Masaların arasında satıcılar sepetlerle fındık, çekirdek gezdiriyorlar. Mont-pamasse kahvelerinde dolaşıp bir kaç yüz franka portrenizi yapmak için yılışan, acayip kılıklı, nefesi açlık kokan ressamlar yok bu gece. Ama maskeli, karnaval giymiş adamlar dolaşmaya başladı. Kırmızı takma burunlar, melon ve>ra klak şapkalar, kollan kesik redingotlar, çizgili mayolar... Masa masa gezip maskaralık yapıyorlar. Ama gayeleri para kazanmak değil bu gece, sokak içinde belediyenin bir miting salonunda balo var. maksat o balodan, sanatkârların balosuna müşteri toplamak. Her köşe başında bir grup bu* vazifeyi üzerine almış. Tarzan kılığında gençler, Tahltlli kadın kıyafetinde güzel kızlar, 1900 kokonası olmuş İri yan erkekler, Romalı togasına sanlmış delikanlılar otomobillerin üzerine binmiş, halka nutuk söylüyor: "Gelin, girin, Paris’in en büyük, en eğlenceli ve en ucuz balosuna buyurun. Adam başına 500 frank, sanatkârlar için sade 300. Bedavadır, ne duruyorsunuz. Y”er kalmadı, acele edin, baylar bayanlar!..”
Belediye Miting Salonu’nun önü hıncahınç kalabalık. Halk ancak baloya gelen maskelilere geçit vermek
SALGIN HALİNİ ALAN ZAYIFLIK REJLMÎ
Kadın, erkek, herke» Hollyırood’-da rejim yapmaya hnıladı. Harpten Nonra yiyeceklerin bollanmasından mı nedir artlntler arAnnıda «Inman-lamıyan pek nz. Halbuki kontra! İrabı lırp aynı kiloda knlnınhırı lıV xım... ittim Turııcr, Horul hy I-n-moıır, Ann Sherldan, Clark Gıtblr «hmunlıktan şikâyet etmeye başladılar. Ann Sherldnn'lu Clark Gable aynı günde rejime boşladıkları halde, Clark 4-5 kilo zayıfladığı, Ann Sherldan İne yine aynı kiloda. “Yemek yemiyorum ama, çok uyuduğum İçin şişmanlıyorum., diyor. Zaten senelerden beri knlçnlnrını za-yıflntmak İçin uğraşıp durur.
RtCHARD TODD AMERİKAYA DÖNDÜ
lUchard Todd, daha bllyllk bir zafer kazanmak için Inglltcrodcn Amerlknya döndü. M’arnrrs Stüdyosunun tngilterede çevirdiği “The hnaty henri.. da çok muvaffak olan Klchıırd Todd. lngllteredo “Sahne Heyecanı,, adlı filmi çevirdikten Ronra. yeni bir filme başlamak üzere Hollynood’n çitti.
Todd. 1919 da îrlûndada doğmuş olup aslen în^lllzdlr. Ingiliz ordusuna katılarak İkinci Cihan Harbinde büyük yararlıklar göhtermhtlr. I0İ0 ta tskaçynda bir tiyatroda mİ almıştır. 18 ay orada çalıştıktan aon-rn kendİRİııl meşhur eden İlk filmini çevirmiştir. Evlidir. Karım genç ve gürel Kltty adlı bir kadındır.
Rlchard Todd’un son filmi
“Sahne HeyecAni,,
Korkunç ve esrarlı filim rejisörlüğü İle şöhret ynpmış olııtı Alfred Hltrhroc, bu filimde de nnnntını gösteriyor, ininiz hu sefer (ilimde fazla olarak komik ve eğlenceli şahneler do vardır. Jane MAınun, sahne arkuttindu daha çok muvaffak o-Inn genç bir artisttir. Sevgilisi ılll-clınrd Todd) u cinayet suçundan kurtarmaya çalışır, öldürülen adam Murldnr filet rich'lıı kocasıdır. .Ml-clııırl \Vildlng, Jane'o clııuyctl unutturmaya çalışan genç bir polis lın-flye«l rolünü oynamaktadır. Filimde Marltne Dlrtrlch'ln bir kııç güzel şarkısı vardır. Filim, Warncr Bros Stüdyosu tarafından çevrilmiştir.
Montparnasse*dakl sanatkârlar balosunda Türk ressamlarından biri tarafından yapılmış bir kroki.
için açılıyor. Onlar da girmeden sokakta bir şaklabanlık yapıyor. Millet eğleniyor. Baloya girmeye ne haceti diye düşündüm. Balo zaten bütün mahalleye taşmış, yayılmış. Bütün bir mahalle şenlik içinde. Gene de İtişe kakışa giriyoruz,
İçerisi bir âlem. Ortada dans e-denlerin etrafında bir insan seli akıyor. Dünyada olan ve olmıyan kıyafetlerin hepsi orada, tayyörden tutun, deniz mayosuna kadar. taftA gece elbisesinden gazete kâğıdiyle yapılmış peştemala kadar... Kadınlar erkek olmuş, erkekler kadın. Sivri Eikıllı bir İngiliz genci, bir yanını kadın, bir yanını erkek kıyafetine sokmuş. Öyle bir maharetle yapmış ki, bakıp duruyorsunuz, hakikatte kadın mı, yoksa erkek mi diye karar veremiyorsunuz. Ne rahat bu insanlar! Ne kadar kendi hallerinde! Dünya ve bütün kaideleri vız geliyor onlara. Utanma, sıkılma, çekinme diye bir şey tanımıyorlar. Neşe, gençlik ve yaşama sevinci ortalığı sarmış, yabancı ne varsa silip süpürüyor. Dans edenler yeni Amerikan danslarının çılgınca figürlerini yapmakla meşgul. Balonlar patlatılıyor, serpantin-
ler uçuşuyor. Şeref mevkiinde meşhur ressam Andr^ Lhote. Fransız bayrağı renklerinde bir kordele kuşanmış olarak acayip jestler yapıyor. Yaşlı sanatkâr da gençler gibi eğlenmesini biliyor besbelli.
Arada bir. dans duruyor, numaralar seyrediliyor. O zaman kocaman maskelerle süslenmiş sahnenin etrafında herkes, sahnedeki idareci gencin bir işareti üzerine, halka olup, yere oturuyor, tıs çıkarmadan Mar-tinikli zenci arkadaşlarının şarkısını dinliyor.
Gezip gezip düşünüyordum: bu yarı çıplak İnsanlar, bu delice danslar, Zencisi, Çinlisi, Hintlisi, karışık bu bohem muhit, nasıl olur da bu kadar temiz, masûm bir hava neşreder? Çocuklar gibi eğleniyorlar. Taşkınlık, münasebetsizlik eden yok. Orta verde bir çift öpüşüyorsa da bazan, metro veya sokakta olduğu gibi kimse aldırmıyor, onlar da çabucak danslarına dönüyorlar. Maksat dans etmek, baloyu yaşamak bu gece.
Montparnasse sanat muhitinin bu kadar saflık, gençlik, hattâ çocukluk İlham ettiğine şaşa şaşa geç vakit balodan ayrıldım.
Türk ressamlarının bir krokisi daha,.
DİKKAT —DÎKKAT —DİKKAT
I Yeni İstanbul I
I Okuyucularına bir sürpriz | I hazırlamaktadır I
I-----PEK YAKINDA---■
TAFSİLÂT bekleyiniz
6 Temmuz 1950
yeni İstanbul
Sayfa T
ÇİFTÇİLERİMİZİN DİKKATİNE
TARIM İŞLERİMİZDE YENİLİK YAPACAK ALMAN MAMDLÂTI-
JİZEL MOTORLU
«DIESEL ROSS/r
TRAKTÖRLERİ
*■
A (my .
■/’ 1
m "a
Jb • C
(7 •'
7 ı L • la ıı **■ • I
■L
• 'w »w a *
4
■
’1
HMâL-K
■ w
r'A
• •
I
Jilet sanayiinde bir hârika!
Hakikî Amerikan mamulfttı
ve Premium çeliğinden mamul ve her iki tarafı
Tıraş bıçaklan piyasaya çıktı!
THE STANDARD BLADE
Co., ine.
New-York, N. Y. U. S. A.
Türkiye Mümessilliği : Marpuççular, Sabuncuhan Caddesi, No. 53/55
Telgraf :
NUTERMA
Telefon : 23835
P. K. 381 İSTANBUL
Bir buz dolabı satın almadan önce, şu tecrübeyi yapınız: Kapısını açın ve kapayın... Sonra aynı şeyi bir de General Electric buz dolabında deneyiniz... Bu basit ameliye dahi size General Electric buz dolabının yüksek kalitesi hakkında fikir vermeğe kâfi gelecektir.
Bu kalite üstünlüğünü G-E buz dolabı-nın her tarafında hissetmek kabildir: Emaye çeliğin kalınlığında, kapı kolunun hassas mekanizmasında, motor ün sessiz çalışmasında, şurasında., burasında..
Buz dolabı alacaksanız, G - E almak fırsatını kaçırmayınız Cüzi fiyat farkı, dünyanın bütün diğer buz dolapları üzerinde, haiz olduğu ezici üstünlükle mukayese edilemez.
İYİ BİR BUZ
■ • e ■ ■
SEÇMEK
BİR KAÇININ KAPISINI
AÇIP KAPAMAK KÂFİDİR!
• i - j* . _
•• -•• ~** a >
lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllil
GÜZEL VE
FAYDALI
İLANLAR
YENİ ISTANBUL'da
ÇIKAR
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll1
TİPLERİ
EDİLECEKTİR
ÜZERE
BEYGİRLİK
İZMİR FUARINDA TEŞHİR
ÖN VE ARKADA OLMAK
ÇİFT DİFERANSİYEL
15-25-35
UYGUN TARIM ÂLETLERİ
DEÖÎŞEBÎLÎR SİLİNDİR GÖMLEKLERİ
M A S C H I N E N - U N D S C H L E P P E R F A B R I K
XAVER FENDT und CO.
MARKT OBERDORF/ALLGÂU, BAYERN TÜRKİYE UMUM MÜMESSİLİ i
TAYLAN-ETKER
GALATA, T AHİR HAN
TELGRAF : TAYLANETKE TELEFON : 41044
Dr. NECİP DİNÇ
Fizik tedavi mütehassısı
Romntlzmnlar, siyatik, sinir ve by ağrıları, slnüalt, adenitler, kansızlıklar, »aç dökülmeleri, mafsal kireçlenme ve yapışıklıkları ve basur memelerinin katiyen acımadan kansız ameliyatsın elektrikle tedavileri.
tnglllı Sarayı karsımı liman Ap. 65/3 Galatasaray.
Muayene saatleri: 15-19
K. L. M. İn Hafta »onu seferleri »1x1
Pazar günü 13,00 de Istonbuldan alarak aynı gün akşamı Londra ya ulaştırır.
İstanbul Amsferdam yolu"DC-6” Amsterdam Londra yolu Convair Her ikisi de en modem ve lük» uçak olup hava tazyiki ayarlıdır.
Seyahat acentenize veya umumi acentemiz TÜRHOL TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ'M şimdiden müracaat ediniz.
Atlas Sinema Pasaj* 2tf)!4, Beyoğlu Telgraf: TRANS AERA Tel.: 40764
İSTANBUL MANZARALARI
i
RESİM SERGİSİ
İNÖNÜ GEZİSİ Giriş Kapısında BELEDİYE PAVİYONUNDA
Türkiye İmar Bankası
Sermayesi : 1.500.000 - Kuruluşu : 1928
Yeni Postahane arkasında Ajirefendi caddesi No. 35/37
Vâdesiz tasarruf tevdiatına % 4,5 Vâdeli tasarruf tevdiatına % 6
Faiz verilir ve vftdell mevduat faizleri aylık olarak ödenir.
TEKEL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İLANLARI
Levazım Alım Komisyonundan
1 — Çamaltı İzmir tuzlasının tevali İşleri kapalı zarf usu-liyie eksiltmeye konulmuştur.
2 — Muhammen bedel 769208.94 lira olup muvakkat teminatı 34518.50 liradır.
3 — Eksiltme 26-7-1950 tarihine müsadif çarşamba günü saat 11 de Kaba taş ta Gene) Müdürlüğümüz Levazım Alım Komisyonunda yapılacaktır.
4 — Şartnamesi her gün Levazım ve Evrak Şubemizden ayrıca Ankara ve İzmir Başmüdürlüklerimizden 38,5 Hra bedel mukabilinde alınabilir.
5 — Eksiltmeye gireceklerin 500000 liralık yeterlik belge, lerinl eksiltme gününden 3 gün evveline kadar "Tatil günleri hariç” inşaat şubemizden rlmalan ve bunu kapalı zarfa koymaları şarttır.
6 — isteklilerin, şartname evrakının her parçasına 50 şer kuruşluk pul yapıştırarak bunları İmzalayıp kapalı zarfa koymaları şarttır.
Hovagimyan Han Telefon: 40568
N.E.P. PIRAEUS SHIPPING Co., Piraeus
Hâlen limanımızda bulunan
M A R I A vapuru
T R I E S T E ve VENEDİK
için eşya yüklemektedir.
Atatürk caddesi 126 Telefon: 59 - 56
DEUTSCHE LEVANTE ■ LINIE, Hamburg » Bu ayın 8 inde limanımıza
&elmesi 1»klenen
\\ «k ' \ MARTHA RUSS vapuru V\\ Brl \ İSKENDERİYE - ANVERS-V \ \ ROTTERDAM,
\HAMBURG ve BREMEN V ’ için eşya yükliyecektlr.
FLOTTA LAURO, NAPOLİ
çL Bu ayın 11 inde limanımıza
gelmesi beklenen
\ \ "?’?*(' P A L I Z Z I vapuru
\ \ T ' PtRE ' MARSLA '
CENOVA
\\ İçin DOĞRU POSTA
' ’ eşya yükliyecektir.
KONTDAR MAR1T1M
İstanbul İzmir
1 — İsteklilerin mühürlü fiat teklif mektuplarını teminat makbuzu veya banka teminat mektuplarını ve 1950 yılına alt Ticaret Odası belgesini ve şirketler için 2490 sayılı kanunun 3 üncü maddesinde gösterilen vesikaları ihtiva edecek olan kapalı zarflarını, eksiltme saatinden bir saat evveline kadAr adı geçen komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri ilân olunur.
8 — Postada vukua gelecek gecikmeler kabul edilmez.
(9061)
. -.J i
Çanakkale Valiliğinden: ŞOSE ESASLI ONARIMI YAPTIRILACAKTIR
4
1
1 — Çanakkale — Biga — Karablga yolunun 106 4- 350 — 106 4- 546, 107 4- 684 — 110 4 300 Kim leri arası şose esaslı onanmı, 22.6.1950 gününde yapılan eksHtmesiıule teklif edilen bedel lâyık had görülmediğinden eksiltme (20 ı gün uzatılmıştır.
2 — İhalesi kapalı zarf usulü İle 12.7,1950 çarşamba günü saat (15) te özel idare Müdürlüğü binasında toplanacak Î1 Daimî Komisyonunda yapılacaktır.
3 — Onarımın keşif bedeli (20890 31) yirmi bin sekiz yüz doksan dokuz lira otuz bir kuruş ve geçici teminatı (1567.45) bin beş yüz altmış yedi lira kırk beş kuruştur.
4 — İsteklilerin 1950 yılı Ticaret Odası vesikalarını ve bu gibi işleri yapmış olduklarına dair belgelerini göstererek ihale gününden (üç) gün evvel (tatil günleri hariç) valiliğe müracaatla bu İşin eksiltmesine girmek üzere yeterlik belgesi almaları.
5 — 2490 »ayılı kanun gereginey hazırlayacakları teklif mektuplarını ihale günü saat (14) e kadar makbuz karşılığında komisyon başkanlığına vermeleri, postada olabilecek gecikmeler kabul edilmez.
6 — Bu İşe ait keşif, şartname ve sözleşme projesi Bayındırlık Müdürlüğünde ve İl Daimî Komisyonunda her gün görülebilir,
IC.IİRMT BANKASI
7 Temmuz 1950 akşamına kadar 150 liralık bir hesap açtırmak ve bu parayı 29 Ağustos 1950 akşamına kadar çekmemek lâzımdır. Her 150 lira için, kur'aya ayrı bir iştirak hakkı verilecektir.
BERLITZ LİSAN DERSHANESİ
Beyoğlu: 294 İSTİKLÂL Caddesi Tel: 40251
Yaz tatilinden istifade etmek İstiyen
ORTA ve LİSE
öğrencilerine mahsus
FRANSIZCA — İNGİLİZCE — ALMANCA
Lisan Kurları Açılmıştır.
w
27 haziranda Londranın Wlm-bledon sahasında açılan tenis maçlarının heyecanlı bir seyircisi... Kafeslerin arkasından tek kadın maçlarını takip ediyor
6 Temmuz 1950
t
V
\
J. 'Vf
f
rı
X..
Resimlerle Dünya
Aktüalitesi
i
Perşembe
:.w.
|U IF
İstanbul'un 500 üncü yılına doğru, Fatih. Türk sanatkftrı İçin başlıca mevzu haline gelmiş bulunmaktadır. Yanda gördüğünüz resim, İstanbul Sergisinin Belediye pavlyonunda, Türk iatanbulun 500 üncü yılına hazırlık olmak üzere İstanbul manzaraları adı altında toplanan sanat eserleri arasında bulunan Fatih’in büstüdür. Bu büstü N un ret Suman yapmış bulunmakladır
Tanışmanın güçlüklerinden Bulunduğu çiftlikten alınarak başka bir çehre taşınırken, resimde görünen ev kamyondan kaymış ve oldukça hasara uğramıştır. Yedi odalı olan bu küçük villâ Odllon N. Roselıerry adında bir çiftçinindir
Çin gambotu Ingiliz yük gemisine ateş açtı 1 haziranda komünistlerin elinde bulunan Amoy limanında yükünü boşaltıp > oluna devam eden bir İngiliz sahil gemisi, t nıll açıkta bir çin gambotu tarafından habersizce bombardıman edilmiştir. 8 yolcu ölmüş, 8 yolcu ve 2 tayfa yaralanmıştır. Yaralıların hepsi Çinlidir. Resimde kazazedeleri Hong -Kong limanına çıkarken görüyorsunuz
Geçen hafta Opera Comlgue’te Paris Konservatuvarının dans müsabakası yapılmıştır. Jürinin kendisine hiçbir derece vermediğini gören bir geflç kız sinirlerine hâkini olamıyarak bayılmıştır. Orada bulunan bir makinist genç artistin annesine yardım ederek dansa bu kadar ehemmiyet veren genç kızı bir sandalyeye oturtarak tedavi etmeye çalışmıştır. Genç artist güçlükle kendine gelmiştir. Resimde başta, bu müsabakada birinciliği kazanan mesut Matmazel Elllane Fontenler'yl görüyorsunuz. Ortada ise çetin bir meslek olan balenin bedbaht âşıkı Matmazel Fraııçolse
Polrler, annesinin kollarında
14 aylık küçük M ayne Earl Shecn, Cansa* şehrindeki evinin önünde kaygusuzca paten kayıyor. Marifetiyle pntiıınjcı hiç kimsenin yardımına muhtaç olmadan, kendi başına kayabilmek tedir; tabii ara sıra betonun üzerine mecburi oturuş yapmaktadır; Wayne, 7 aylık İken yürümüş ve bir hafta evvel paten kaymağa başlamıştır.
Istan bulun tanınmış simalarından Bayan Nancy Smyth-Lyte, İngilterede oynanan Davles Kupası maçlarını seyir İçin Loııdra.va gitmiş ve giydiği şapka ve elbiselerle herkesin nazarı dikkatini üzerine çekmiştir.
1945 senesinde Franco rejimini protesto ederek, hiçbir yerde konser vermemeye yemin eden büyük viyolonselist Tablo Gassal*, takdlrk&r-larınırı ricası üzerine Pireııelerdekl Prades köyünün küçük kilisesinde büyük Alman bestekârı J. S. Bach’m 200 üncü ölüm yıldönümü münasebetiyle bir konser vermeye razı olmuştur. Prades köyü sanat dünyasının bu Anım her zaman hatırlayacaktır
yardımda bulunuyor
Amerikan donanmasının meşhur harp gemisi ü. 8. Mlssouri haziranın 21 inde New-York*a gelmiş ve ziyaretinde Kızılhaç» hayırlı bir yardımda bulunmuştur. Resimde, geminin muhteşem toplan altında. “Kan Bankasına., kanlarını hibe eden bahriyeli er ve zabitler görülmektedir
Comments (0)