I KOtüphane^ ]
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone; Türkiyo için seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç momloketler iki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
llftnlar: 6 ncı sahifedo santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes’uliyet kabul edilmez.
Telefon: 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
İÇ ve DIŞ
POLİTİKA
--- 6/V/1950
Halk Partisi ve Devletçiliği

hazır
İSTANBUl'vn Kupam» j
değişmiyeceği yazıl-
çok memnun eden yazının nihayetinde
1 mayıs tarihli nüshamızda ■ C.H.P. nin beyannamesinde devletçilikten ayrıldığını söylemiş ve bundan büyük bir sevinç duyduğumuzu saklamamıştık. Ertesi günü çıkan Ulus refikı-mızda bizim bu sözlerimizin beyannameyi biraz da yanlış veya kendi noktai nazarımıza göre anlamış olduğumuzdan bahsedilmekte ve C.H.P. nin devletçi olduğu, altı oktan dördüncü okun maktadır.
Bizi en nokta, bu
devletçiliğin mutedil bir devletçilik olduğunun bildirilmesidir. Her halde koyu bir devletçiliği müteakip itidale gidileceği itiraf edildikten sonra zamanın icabı, bir gün devletçiliğin büsbütün kalkacağım ümit etmek pek yersiz olmaz. Biz burada partilerin programlarım takdir veya tenkid etmek ve bu hususta münakaşa yollan açmak fikrinde değiliz. Partilerin programlan ve seçim esnasında beyannameleri muhakkak ki nazarî ve amelî sahada bir çok tecrübe ve bilgileri olduğunu zan ve ümit ettiğimiz şahsiyetler tarafından yapılmaktadır. Bunlann memleket menfaati namına bir çok kanaatleri de olduğunda şüphe etmiyoruz. Bu bilgi ve kanaatlere hürmet etmeği ve hepsini bitaraf bir gazete olarak tetkik eylemeği de bir vazife biliriz.
Biz burada şunu sarsılmaz bir kanaat olarak izhar etmek isteriz ki, devlet ve hükümetin İktisadî sahadaki vazife, gayret ve faaliyeti yalnız bayındırlık ve mümasili işlerle diğer demokrasi sistemine malik memleketlerde devletin yapmış olduğu işlere inhisar etmiş olsun ve geri kalanı şahsî teşebbüse bırakılsın. Bu işde kanaatimizi izhar etmiş olmak için daha ileriye giderek şunu da söyliyebiliriz ki, devlet, şahsî teşebbüsü, hattâ teşrik etmese bile onun karşılaştığı engelleri ortadan kaldırırsa, sermaye azlığına rağmen, bir çok işler vücude gelebilecektir.
Bizde devletçilik işi fabrika kurmak tarzında ortaya çıkmıştır. Ve elan bu kanaat hâkimdir. Kurulan bu fabrikaların hepsinin muazzam birer taaz-Euv olduğunu görmemek kabil değildir. Fakat bunlann İktisadî plânlara ve tecrübelere göre kurulmadığı veya çok pah ab mal istihsal eden, yahut da zarar yapan birer müessese olduklarını itiraf etmek mecburiyeti vardır. Başbakanlık umumî murakabe heyetinin raporlan ve İktisadî Devlet Teşekkülleri U-mumî Heyetinin müzakerelerinde bu noktayı teyit eden pek çok misal ve vesikalar mevcuttur. Memleketimizin esas karakteri ziraattir. Sanayi diye kuracağımız şeyler mevaddı ip-tidaiyesi memleketimizde bol ve ucuz çıkan ve yapılması fazla bir bilgi ve tecrübeye istinat et-miyen mallar olmalıdır. Bu noktadan gidilecek olursa işbu sınaî teşebbüsler kâr getiren birer iştir ve bu işleri hususî teşebbüs pekâlâ vücuda getirebilir. Böyle olmayıp da devletçilik zihniyetiyle pahalı mal satmasına rağmen zarar eden müesseseler vücuda getirilecek o-lunursa bu zararları halkın ödediği vergilerle tediye etmekten başka çare kalmaz ve teşebbüsler cılız ve mariz birer teşekkülden daha ileriye gidemez. Her halde şimdiye kadar yapılan tecrübeler ve bundan sonra da yapılması lâzımgelen tetkikler bu sözlerimizin hakikat olduğunu ortaya çıkarırsa o vakit bu memleket hayatında büyük bir rol oynamış olan C. H. P. nin de programında ısrar etmiyeceği ve şimdi devletçilikte itidale gittiğini söylediği gibi yakında bundan da vazgeçtiğini bildirmesini tesbit etmek, memleket iktisadiyatı namına iyi bir hâdise olacaktır. Çünkü memleketimizin zararlı teşebbüslerin idamesine tahammülü yoktur ve hayatta en iyi prensip zamanın icaplarına göre hatalı olan işlerde ısrar etmiyerek lüzumu olan tadilâtı yapmaktır.
Habjb Edip TÖREHAN ★★★

Sovyetlerin Suriye

resmî
A
resmi
makamlarla temasta bulunuyor
makamlarla temasta bulunuyor
Şam 6 (Hususî muhabirimizden telefonla) — Müslüman Kardeşler Partisinin Başkam olan Mustafa Sıbai’nin Şam Parlâmentosunda birkaç gün -evvel, Arap Devletlerinin Rusya ile iktisadi ve siyasî sahalarda işbirliği yapmak hususunda hazır olduğunun açıklanmasını istemesi üzerine, Sosyalist İslâm cephesinden Zeki Kâtip ve Devalibi tarafından desteklenen bu teklif esasen Kahirede Arap Birliği toplantılarında Suriye İktisat Bakanı tarafından ortaya atılmış ve Rusyanın İsraili daimi surette desteklemesi sebep gösterilmişti.
Bu havanın Moskovada müsait bir şekilde karşılandığı bugün anlaşılmış bulunuyor. Sanıdaki Sovyet Elçisi bugün resmi makamlarla temasa geçerek Rusya Hükümetinin Suriyeyi silâhlandırmaya hazır olduğunu ve istenildiği takdirde her türlü silâh, malzeme ve teçhizat verebileceğim söylemiştir.
Dün gece Baalbek civarında Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında eski bir kin yüzünden çıkan iki taraftan bin kadar silâhlının iştirak ettiği kavgada ölü ve yaralıların sayısı 50 kişiyi bulmuştur. Hâdiseye el koymak isteyen jandarma, mücadelenin şiddeti karşısında ordudan imdat istemiştir. Bir muharebe halini alan kavgalar hâlâ devam etmektedir.

• •
Partilerin siyasî nutuk düellosu devam ediyor
-
Bayar, Elâzığda; İnönü, Çanakkalede propaganda nutuklarını söylediler
D. P. nin beyannamesi, tenkide vakit bırakmamak için geciktiriliyor
tÇ SAYFALARDA
İKİNCİ
Anadolu da Refik Halîd : Balıkesire doğru ÜÇÜNCÜ
“İn kultülmuhâle...” Fâzıl Ahmet Aykaç DÖRDÜNCÜ
Mithat Paşa M. Şakir Ülkütaşır BEŞİNCİ
“Tasarruf mevduatı” tâbiri
Namık Zeki Aral
ALTINCI İlimde infilâk
SEKİZİNCİ
Spor haberleri ve tahmin müsabakası
a
f
Dean Acheson Avrupaya hareket etti
Amerika Dışbakanı, hayatının en mühim vazifesini yapacak
Washington, 6 A A. (United Press) — Birleşik Amerika Dışişleri Bakanı Dean Acheson meslek hayatının en mühim vazifelerinden birini yerine getirmek üzere bugün Avrupaya hareket edecektir. Bu vazife Sovyet Rusya ile yapılan softuk harpte hür dünyanın kuvvetlerini toplamak ve koordine etmektir.
Acheson’un beyanatı
Washington, 6 (YlRS) — Avrupaya hareketinden önce beyanatta bulunan Acheson ezcümle şöyle demiştir:
“Paris ve Londra toplantılarına yapılan hazırlıklara gerek Demokrat, gerekse Cumhuriyetçi partinin Kongre mümessilleri iştirak etmişlerdir.
Bevin ve Schurnan ile yapacağım görüşmeler müşterek menfaatlerimizi alâkadar eden meseleler üzerinde o-lacaktır.
Atlantik Konseyi, Şimali Atlantik bölgesini ilgilendiren meseleleri görüşecektir. Ümit ederim ki, 12 dışişleri bakanı siyasi, ekonomik ve askeri bahislerde daha yakın bir işbirliği kurarlar.,,
Rusya ile anlaşma ihtimali hakkında
Washington, 6 (YtRS) — Buradaki diplomatik mehafilın kanaatine göre Sovyetlor Birliği, Amerika, İngiltere ve Fransa arasında yapılacak herhangi bir toplantı, Rusların takınacakları tavra bağlıdır Eğer Moskova hâlen takip etmekte olduğu politikada değişiklik yapmıya razı olduğunu fiilen ispat etmezse bahis mevzuu görüşmeler katiyen İmkânsızdır.
Aylardır Rusya muhtelif vesilelerle zihniyetini açığa vurmaktadır. Alman esirleri meselesi; Baltıkta düşürülen Amerikan tayyaresi hâdisesi; beynelmilel sularda yabancı ticaret gemilerinin devamlı bir şekilde rahatsız edilmesi, Doğu Avrupa memleketlerinde baskı yapılarak batıya karşı faaliyet te bulunulması Rus politikasının karakterinde bir değişiklik olmadığını İspat ediyor.
Resmi çevrelerin kanaatine göre, soğuk harbin şiddetini azaltmak şimdilik mümkün görülmüyor Acheson Bevin ve Schuman bu fikre iştirak tadıyorlar Fakat ger» ıgiltere, gerekse Fransada "denen.- lehinde kuvvet to cereyanlar vardır,
Dört genç, Batı Tlbete gitmek üzere Paris ten ayrılmışlardır. Seyahate yürüyerek başlamalarına rağmen otostop yardımiyle üç ay İçinde “menzili maksuda’’ varacaklarını umuyorlar. Tibet’te takriben bir buçuk sene kalacak olan yolcuları resimde Parls-ten hareketi sırasında görüyorsunuz.
Yurdun dört bir yanında seçim mücadelesi bir nutuklar düellosu haline gelmiş bulunuyor. Partiler bir yandan Ankara ve İstanbul Radyolarında millete hitap eder ve fikirlerini, ten-kldlerini açıkça ortaya koyup diledikleri şekilde sert ve hattâ zaman zaman itidal hudutlarını aşan hücumlarda bulunurlarken, yalnız Halk Partisi ve Demokrat Partinin hatipleri İleriye ait programlardan bahsetmektedirler. Millet Partisinin program olarak ortaya koyduğu, Haşan Dlnç-erln, bu partiye alt din politikasından ibaret kalmakta gibi görünür.
C.H.P. Genel Başkanı İsmet İnönü dün Çanakkalede konuşurken, Demokrat Parti Genel Başkanı Elâzığda bir konuşma yapmış bulunuyor. Böylece İki büyük partinin liderlerinden biri Ege bölgesini fethe çalışırken diğeri doğuyu kendi partisi adına kazanmak üzere çalışmaktadır. Bundan başka Rize milletvekili Fahri Kurtuluşun Demokrat Parti Genel Başkanma çektiği telgraf dikkate şayandır. Rize milletvekili bu telgrafında demokratların din politikasiyle oy toplama yolunda yürüdüğüne işaret etmektedir.
Şu anda, memlekette en geniş bir hürriyet havası içerisinde, bütün partiler müsavi şartlar altında bir secini mücadelesi yapmaktadırlar. Her biri kendini halka sevimli göstermek için büyük bir gayret sarf ediyorlar.
Şimdi bütün dikkatler Demokrat Partinin seçim beyannamesi üzerine toplanmış bulunuyor. O kadar kİ C. H.P. Genel Başkanı ismet İnönü dahi Manisada D.P. Genel merkezinin beyannameye dördüncü rötuşuna yaptığını lşardt ederek: “Geç kalmadılar mı, beyannameleri bütün halkın okuması için vakit kalmıyacak diye üzülüyorum" demişlerdir.
ismet tnönünün Istanbula geleceği haberi de burada ehemmiyetle karşılanmıştır. Inönünün Istanbulda da bjr nutuk söyliyeceğl ileri sürülmektedir.
Diğer taraftan ileri sürülen tahminler şu merkezdedir ki Demokrat Parti Genel Merkezi, propaganda faaliyeti 11 mayısta nihayete ereceğinden, seçim beyannamesini tenkid ve hücumlarla hırpalanmağa arzetmemek üzere geciktirmektedir.
Halk Partisinin devlet adamları da konuşmalarına devam ediyorlar. Ni-had Erim Tuzla ve Herekede, Cemil Salt Barlas Gaziantepte aynı istikamette konuşmalar yapmışlardır.
Celâl Bayarın nutku
Elâzığ 6 (Hususî muhabirimiz bil-
diriyor) — Bayann El&ziğa gelişi hava meydanından başlıyarak avdetine kadar tam bir heyecan havası İçinde geçti. Hattâ seçim ibresinin muhteşem manzaraya bakılarak, demokratlara meylettiği İleri sürülebilir.
Halkevi önünde binlerce Elâzığlının iştirakiyle yapılan seçim toplantısında II Başkanı Ömer Sanaç demokrasinin bu topluluğunu hürmetle selâm-lıyarak sözü Bayata bıraktı. Sözlerine yeni Seçim Kanununun vatandaşa verdiği rey emniyetini tebarüz ettirmekle başlıyan lider küçücük aksaklıklara rağmen kanunun Demokrat Partinin eseri olduğunu, adli teminat görüşlerinde isabet olduğunu, şerefli hâkimlerin vazifelerini bihakkın yaptıklarına ve bundan gurur duyduklarına işaretle sözlerine devam etti, idare âmirlerinin adil teşkilâttan Örnek almadığını, bunun da memleket menfaatine zararlı olduğunu Başbakanın kendisine seçim emniyetinde teminat verdiğini hatırlatarak idarecileri hizaya gelmeye dâvetle şunları söyledi: “Maziye perde çekmeye hazırız. İstikbal emniyet altına alınmalıdır. Millet menfaati bizim esas gayemizdir. Vatandaş, istediğini İktidara getirebilmek kudretini haiz olmalıdır. Millet, İcabında reyleriyle iktidan dü-şürebilmelidlr. Bize karşı yapılan çirkin iftiralar şeni ithamlar karşısında hakkımızı koruyoruz. Ferdî hürriyet kanun çerçevesinde emniyette olmalıdır. Partimiz vatanı kül halinde tanıyor. Doğu, batı bilmiyoruz. Kanunlar adaletle tatbik edilmelidir,, diyen Boyar doğu illerinin kültür ve toprak reformu üzerinde partilerinin ehemmiyetle durduklarını, doğuda üniversite açılmasının öz umdelerinden olduğunu belirterek mülkiyet esaslarına taarruz etmeden çiftçiyi toprak sahibi kılma yolundfâ adımlar atacaklarını söyliyerek partilerine Türk Milleti emniyet ederse bütün vaatleri bir senet kabul ederek tatbik etmek bizim borcumuzdur,, demiştir,
Bayar bliyük tezahüratla saat 2.5 ta Erzuruma hareket etmiştir.
İstanbul Polis MUdlirü dünkü duruşmada
Radyoevi hâdisesinin dünkü duruşmasında
İstanbul Polis Müdürü
şahit olarak dinlenildi
Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümü ve onu takip eden günlerde tecem-müat Kanununa aykın toplantılar yapmak ve bu toplantıları daftıtmak
isteyen zabıta kuvvetlerine karşı şiddet kullanmaktan sanık, 72 kişinin yargılanmasına dün 10 uncu Asliye Ceza Mahkemelerinde devam edilmiş-

Henüz herkesin bilmediği
t

9
9

e
ı
*
I

Bu teşkilâtın şeflerinden
Walter HflGEN
Pazartesi gününden itibaren İkinci Cihan Harbinin sır perdesini kaldıracak
YENİ İSTANBUL
Sık sık memleketimizin do bahis movzuu olduğu bu ifşaatı sıra ile şöyle takdim edecektir:










Von Papen Ankaradaki suikasttan nasıl kurtuldu7 Gestapo - Intelligence Service mücadelesi.
Hitler’o karsı yapılan suikast-lenn İç yüzü.
Rusyadaki temizlik nasıl hazırlandı ?
Yahuddorın imhasına neden karar vorildi?
Himmler’in müneccimleri, Heydrich’in Makyavolizmi.
Nazi ajanları Ingilteredo çalışmak imkânını nasıl buluyorlardı?
III üncü Reich’ın haber mem* baları,
Isbnbarat dohâsı ; Canaris ve köpekleri.
Şimdiye kadar çözülmemiş olan 'esrarın içyüzünü '
Y E Nl İ S T A N B U L’d a
a- * * TZA 6 •• L • uft. e
neşre bağlıyacağız
j W a I te r Hagen’in
ifşaatından öğreneceksiniz




If

Fuchs meselesini gizli tutuyorlar
Washington, 6 (A.P.) — Bildiril-
diğine göre, İngiltere, Amerikan Federal Araştırma Bürosu (FBI) na, Sovyetlerin atom casusu olduğu te-beyyün ettikten sonra 14 sene hapse mahkûm edilmiş bulunan ve hâlen cezasını çeken Dr. Kari Fuchs İle mahdut temas imkânı vermeyi teklif etmiştir. Fakat, atom casusluğu meselesinin iç yüzünü bütün çıplak-Iiğiyle öğrenmek istiyen Amerikanın bu mahdut salâhiyete razı olup ol-mıyacağı bilinmemektedir.
Dış Ticaret Reisi, dün basın toplantısı yaptı
Munis Faik Ozansoy; kahve, lüks otomobil ve demir mevzuundan sonra, anlaşmamız olmıyan memleketlerle yapılması düşünülen anlaşmalar hakkında izahat verdi Ankara, 6 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Bugün saat 11.30 da Ekonomi ve Ticaret Bakanlığındaki basın toplantısında Dış Ticaret Dairesi Başkanı Munis Faik Ozansoy gazetecilere beyanatta bulunarak son tahsislerle getirilen kahvelerin Rio menşeli olmadığı ve transit yoliyle gelen kahvelerin de yollarda çok bekletildiği için Türk kahvesinin çeşnisini vermediği ve bunun temini için Brezilya kahvesine dolar tahsis edilmesi etrafında gazetelerde çıkan yazılan cevaplandırmış ve müteakiben lüks oto-
Istanbuldn tevkif
\nluıradukı komünist tahrikçiliği hâdisesiyle muvazi olarak edilenlerin Ankaraya sevkedllmlş olduklarım evvelki gün bildirmiştik. Ankara muhabirimizin gönderdiği yııknrkl resimde, ÎHtaııbııldan sevkedllen sanıkların Ankarada adllyeden tcvldfluıneyc şevkleri görülmektedir.
mobil ithali hakkında şunları söylemiştir:
“Yine gazetelerde, lüks otomobiller ithaline müsaade edilmiyecefti söylendiği halde sonradan buna izin verildiği ifade ediliyor. Son zamanlarda otomobil ithali için verdiğimiz müsaadeler Avrupada anlaşmalı bulunduğumuz memleketlere aittir. Bilhassa Fransız, Alman ve İngiliz arabalarına piyasamızın alışık olduğu nazara a-lınarak bu memleketlerin mallarına geniş tahsis yapılmıştır. Bu otomobillerin hepsi lüks olnuyan ucuz ve ekonomik arabalardır. Hattâ İngiliz otomobillerinden fiyatı 600 aterlingtcıı fazla olanlarının memleketimize ithal edilmesi için yapılan müracaatları kabul etmdlk...
Bilâhare demir ithalâtına müsaade verilmediği hakkmdaki yazıları da cevaplandırdıktan sonra anlaşmamız olmıyan memleketlerle yapılması düşünülen anlaşmalara temas eden Munis Faik Ozansoy şunları söylemiştir:
“Bildiğiniz gibi umumi dış ticaret rejimimizin esası, ticarî münasebette bulunduğumuz memleketlerle mübadelelerimizin anlaşmalara istinat ettirilmesidir. 1946 ortalarından itibaren takip ettiğimiz bu prensip neticesinde bugün Avrupa devletlerinin bir kaçı müstesna hepsi ile ticaret ve tediye anlaşmaları akdetmiş durumdayız. Avrupada henüz anlaşmamız bulun-mıyan ve yumurta, bakliyat gibi maddelerimizin esaslı alıcılarından bulunan Ispanya ile de bir anlaşma akdi için temaslara geçmiş bulunuyoruz, Yine ehemmiyetli pazarlardan olan İsrail ile yapılmakta olan anlaşma müzakereleri ise son safhasına gelmiş ve esasta mutabakat hâsıl olmuştur. Bu anlaşma da diğer anlaşmalarımız gibi bir klerlng anlaşması olacaktır. Suriye ile akdettiğimiz buğday protokolü mübadelelerimizi kısmen bir hesap çerçevesi içine almış bulunuyor. Bu protokol ileride Suriye İle bir anlaşmaya varmamız için gerekli zemini hazırlamış olacaktır.
Kanada ile olan mübadelelerimizi de bir ticaret ve tediye anlaşması i-çine simayı düşünüyoruz. Anlaşmasız memleketlerle bugün serbest döviz esasına dayanan mübadele imkânlarımız. iki tarafın da elinde serbest döviz bulunmaması sebebiyle nazarî kalıyor ve pek mahdut olan hususi takasa inhisar ediyor. Hususî takasın umumî rejimimiz dışında bırakılmasını İcap ettiren mahzurları karşısında, bu gibi memleketlerle tam bir anlaşmaya varılıncaya kadar. Suriye ile olan buğday protokolü gibi, muvakkat anlaşmalarla olsun mübadelelerimizi bir hesap çerçevesi içine almayı da düşünüyoruz, işaret ettiğim memleketlerle olan mübadelelerimizin ahdi esaslara bağlanması bugün elimizde kalmış olan küçük stokları da eritmek imkânını verecektir.
şahit olarak İstanbul Emniyet _________________ dinlenmiştir.
Cemaî^^ÖRtanr*Radyö Evi önünde-keki hâdiseleri anlatarak, kalabalığa dağılmaları İçin ihtarda bulunduğunu ve bu ihtarın neticesiz kalması karşısında manevra fişeği ile göz yaşartıcı gaz kullanmak mecburiyetinde kalındığını söylemiştir.
Bu arada, dağılma ihtarı nin neden trampet ve borazanla yapılmadığını soran yargıç’a, emniyet müdürü "Te-cemmüat Kanununun Meşrutiyet devrinde neşredildiğini, o zamanlar başvurulan bu gibi vasıtalara bugün lüzum olmadığını, kendilerine gereken ihtarın yapıldığını,, söylemiştir. T.
İstanbul Emniyet Müdüründen sonra vilayet Jandarma Komutanı Albay Siyam! Sunkar ve müdafaa şahitleri dinlenmiştir.
Mahkeme mevkuf bulunan 27 sanıktan 24 ünün tahliyesine karar vermiş ve duruşmayı 16 mayıs sah gününe bırakmıştır.
Yeni bir harp hazırlanıyor
Field-Mareşal Montgomery, devrimizi böyle tarif etti
La Haye, 6 A.A. (Reuter) — Dün gece HolAndanın kurtuluş günü münasebetiyle radyoda konuşan Field-Mareşal Montgomery şöyle demiştir:
“Bugün içinde yaşadığımız sulh devri çok huzursuz bir devirdir. Ve bu huzursuzluk yeni ve daha müthiş bir harbi hazırlamaktadır.
Montgomery’yi müteakip, Birleşik Amerika Genelkurmay Başkanı General Omar Bradley de radyoda konuşarak şunları söylemiştir:
“Hürriyete karşı yapılacak herhangi bir tehdldde, silâhlarımız ve kuvvetimizin Holândayla ve mütecavizle çarpışan diğer batı devletleriyle beraber olacaklarına, Atlantik Paktı kuvvetli bir teminat teşkil etmektedir.,,
Süper modern avcı uçağı
VVashington 6 A.A. (Afp) — Birleşik Amerika Hava Kuvvetleri Bakanlığı, en süratli tepkili avcı uçaklarını, düşmanı kesin olarak teşhis ve ona muhakkak yetişebilmelerini sağlayacak otomatik aletlerle teçhiz etmektedir. Amerika havacılığının modern uçağı yerde bulunan radarın idaresi altında havalanacak, havalandıktan sonra, mücehhez bulunduğu radarı vasıtasiyle otomatik şekilde düşman uçağına sokulacak, toplan ile mitralyözleri kendiliklerinden İşlemeye başlayacaktır.
Savfa 2
YENİ Î8TANBÜL
7 Mayıs 1050
Henüz neye karar verdiğini gizleyen
Otobüs korkusu — insan başına 35 santimetrelik Çift sürülürken başında bekleyen leylekler — Aferin hacı Bir göl Tarzanı — inziva aleyhine fikirler — Hoşa giden bir ses • _____
Bir nebze seçim bahsi ekseriyet yer babalara!
MEMLEKETİN seçim durunıu-nu tahkik maksadiyle yurt içine yayılan bazı gazetecilerimiz gibi ben de niçin arabacıya, şoföre, kahvede rastladığım ihtiyar adama, yolda eşeğini sürüp giden kasketli bir Nasred-din Hocayı hatırlatan köylüye, şuna, buna, çeşme başındaki kadına:
— Sen kime oy vereceksin? Demokrat mısın, yoksa Halkçı
mı? Hükümetten memnun musun. şikâyetçi mi?
Diye sormuyorum, acaba? Evvelâ, seyahatimin esas gayesi bu değüdir. Saniyen o soruşlardan hakikati öğrenmiş olamam. Karşımdaki insan herhangi partinin müfrit bir mensubu olmadıkça, yani bilfiil politikacılığa atılmadiyse muhakkak ya kaçamaklı cevap verir, yahut kem küm eder, geçiştirir. Ekseriyeti teşkil eden kesif tabaka hissiyatım belli etmeyi ağırbaşlılığına yakıştırmaz. Anadolluyu yine tanıdığım seciyesiyle buldum. Bir şey düşünüyor, bir şeye karar vermiş... Lâkin fikrini son dakikada açığa vuracak. Şayet zemin ve zamanı müsait bulur
sa!
Peki, o toplantılar, nutuklar, o bağırıp koşuşan, son gayretiyle propagandasını yapan vatandaşlar? Bunlara ne diyeceğiz? iyi ediyorlar, diyeceğiz. Şu var ki, her yerdeki gibi onların haricinde sözünü en sonra söyliye-cek bir halk kitlesi mevcut ki, ekseriyet kendisindedir. Fakat bu ekseriyet, itiraf edelim ki. şimdiye kadar takip edilen idare siyasetinden memnun değildir. iyisini istiyor, bekliyor; istemekle, beklemekle beraber henüz hesabım, kitabını yapıyor; ölçüyor, biçiyor; etrafı dinliyor, kalabalığa da katılıyor, seyrediyor. Gizli hücreye girmeden evvel onun fikrini öğrenmenize imkân yoktur. Girdikten sonra da söylemiyecak. Reylerin tasnifi sırasında anlayacağız.
tik adım bu ya... Bursadan Balıkesir üzeri Izmire işleyen o-tobüslerin hali beni ürküttü. Hoş, İstanbul içinde de hâlâ e-şitleri işlemektedir. Haniya, kapısından param parça libaslı, u-çan bir delikanlı uzanıp da müşteri çekmek için avaz avaz bağıran hususî işletmelere bağlı salkım saçak, tangur tungur, medenî bir şehir kapısından sokulması ayıp otobüsler var... Onların daha büyüğü. Ayrıca kanburu müthiş!
kendinden daha yüksek eşya yüklenmektedir, içerisinde dam başına ancak 35-40 santimetrelik yer düşüyor. Yolda eşya mahalline, yani tepenize de müşteri almıyor. O minval üzere, faraza Izmire dokuz saat
Zira üstüne,
a-
344
gideceksiniz. Sirkeciden Beyazı-da çıkacak, yedi dakikada azat olacak değilsiniz!
Katlanılır mı? Ne yapayım ki, Balıkesirden sonra, sırf vatandaşlarla temas imkânını bulmak için "eyvallah!” dedik, eğilip içine girdik. Hususî otomobil yahut taksi ile seyahat ederseniz sadece etrafın manzarasını göreceksiniz, yetmez. Gezintiye çıkmadım, bir şeyler öğrenmeğe çalışacağım.
Bursayı arkada bırakıp ovalara daldık. Ağaçlar yan çiçek, yan yaprak, en üzel çağında... Ekin tarlaları göz alabildiğine yeşil... Sekiz, on kilometrede bir, bir çeşme... Her yer sulak. Toprağı azıcık eşseniz su fışkıracak. Türkiyemizin en feyizli, en mamur "garbı”, meselâ Fransanın Normandiyasını çok andıran a-razisinde yol almaktayız. Hoşa gitmiyen tek şey yok. Uzaktaki dağlar, yaklaştığımız göller, i-çinden geçtiğimiz köyler ve ka-sabacıklar, ne varsa, kuzulan, koyunları, davarlan, hepsi temiz. Mandalan bile!
Bir şey dikkatime çarptı: Nerede çift sürülüyorsa öküzlerin ardından birkaç tane de leylek gidiyor, işe nezaret eden çiftlik kâhyası gibi gözleri sapanda! Acaba iç sıkıntısından seyre mi gelmişler? Zira leylek kadar içi sıkıldığına inandığım mahlûk azdır. Bacalar üstünde daimî bir bekleme, işsizlik halindedirler. Doğan yahut batan güneşi temaşadan bezip usanmışlardır. Ara sıra takır takır bir ses çıkarırlar ki, fikrimce bu, onların esnemesidir. Zaten bacaya konmuş bir leylek bana hapishane çevresini gözleyen kule bekçisini hatırlatır. Kendimi mahpus, tepedekileri muhafız farzede-rim, hüzün duyanm.
Yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdi de çiftçiyi göz hapsine almışlar! Şoför izah etti:
— Sapan toprağı altüst edince böcekler, solucanlar meydana çıkar. Leylekler de bunları yutarlar, tarlaları haşarattan temizlerler.
Aferin hacı babalara! Sürülmekte olan tarla görmedim ki, çiftçi ile çift hayvanlarının ya-nıbaşında bir leylek de bulunmasın. Civar leylekleri araziye birer birer taksim olmuşlar; herkes hakkına razı. Kedilerle köpekler aynı masa veya dükkân önünde üçü, beşi birleşip yenilenden, kesilenden kavga, hile ile pay çıkarırlar. Leylekler teşkilâtçı... Her sapandan bir tanesi - belki de erkeği gidip yuvadaki dişisi gelmek şartiyle -bir çifti karın doyuruyor.
Köylünün kullandığı âletler ne biçim şeyler? Bursa - Balıkesir arasında yalnız bir tek trak
tör gördüm; büyük arazi sahiplerinden birinin imiş, öbürleri ekseriyetle kuk yıl önceki malûm vasıtalarla ekip biçiyorlar. Sebebini, eski tâbirle "faslı mah-sus"unda izah edeceğim. Maa-mafih işlenmemiş bir karış toprak yok.
Yol, gide gide bir gölün kenarına yanaştı. Apolyont. Bu gölün güzelliği adalarla, adacıklarla, çamlıklarla ve kaprisli hatlarla süslü olmasında. Hele bir tanesi, uzaktan tıpkı bizim Büyükada ama üzerinde in cin top oynuyor. Ne bir tek adam, ne bir tek dam!
Şoförün anlattığına göre - sonradan başkaları da teyit ettiler-o adaların birinde yakın zamanlara kadar bir Tarzan yaşıyormuş. Malûm, şimdi "münzevî mu’tekif" mânasına Tarzan kullanılıyor. Manisanın da bir Tarzan'ı var ya! Onunda kendisini değilsede dağ başındaki yerini gördüm, bahsedeceğim. Apolyont Tarzanı orta yaşlı biri imiş; adandan nadiren ayrılır, kara ç 'car, köylere uğrar, tekrar geri döner, uzun müddet görünmezmiş. Kitap okumağa da meraklı imiş. Şoför ilâve etti : — Uzun zamandır meydanda yok.
Ümit ederim ki, aklı başına gelmiş, şehirlere avdet etmiştir, öldüğüne hükmetmiyelim. Belki de hiç bir şeye yaramadığını gördüğü, ihtiraslarını söndürmediğini anladığı inzivadan vaz geçmiştir, inziva hayalen hoştur; alışılmaz da diyemem. Şiiri de olabilir. Lâkin bunlar daha ziyade mizaç meselesi. Ben o güzel adacıkta tek başıma yaşamaktansa bozkırların kavruk bir kasabasında tek tük insan yüzü görerek, insanların dertlerine ve basit zevklerine katılarak, kundağında ağlayan çocuk sesini dinliyerek, sokaktan geçen birkaç köylünün konuşmasını yahut öksürüğünü işiterek ömür s irmeyi tercih ederim.
At bile yaratılsaydım çift bey-girli arabaya koşulmak isterdim. Bir gazinoda yapayalnız oturan müşteri bile bana acınacak bir mahlûk tesiri yapar. Cemaate karışmış olarak dert yatıştırmak, dinlenmek, düşünmek mümkündür; hattâ böylesi daha kolay, daha normaldir.
Apolyont münzevisi inşaallah hayattadır ve insana karışmış, insana alışmış, insana benzemiş-tir.
Derken ovanın bir ucunda sallana sallana yol alan simsiyah, upuzun, âşinâsı olduğum bir şekil belirdi; havaya beyaz bir duman parçası fırlattı; bir lokomotif sesi duyduk. Bandırma - İzmir hattının kenarına gelmişiz. Nerede bulunursanız

Posta idaresinin yeni teşebbüsü Helikopter uçağının tecrübesi bugün yapılacak
Öğrendiğimize göre helikopter uçağının halk için tertip e-dilen gösterisi bugün saat 17 de Radyoevinin arkasındaki sahada yapılacaktır.
Gösteriye şehrimizdeki, resmi zevat ve basın mensupları da çağırılmışlardır. Yine bugün saat 14.30 da Park Otelde bu mevzuda bir basın toplantısı tertip edilmiştir.
Seçimleri takip etmek için ecnebi muhabirler gelmeğe başladılar önümüzdeki hafta memleketimizde yapılacak seçimler bütün dünya basım tarafından alaka İle takip e-dilmektedir. Bu alâkayı karşılamak Üzere bir çok yabancı gazeteciler memleketimize gelmektedir. Bu a-rada “Le Monde” gazetesinin muhabiri Marc Marceau ve 2 tsviçre, 1 İsveç, 1 Alman, 1 Fransız gazetelerini temsil eden ve aynı zamanda Zürih ve Lozan radyoları muhabiri o-lan Arthur Stlerli şehrimize gelmişler ve tetkiklerine başlamışlardır. Bunlardan başka B.B.C. muhabiri Mr. Hadly de bir müddet evvel şehrimize gelmiş bir kaç gün kaldıktan sonra Bursaya gitmiştir. Mr. Hadly o-radan Izmire gidecek ve seçim gününü Ankaradan takip edecektir.
Verem Tekâmül Merkezi 15 mayısta açılacak
Şehrimizde tesis edilen Verem *"*e-kâmül Merkezi, 15 mayısta törenle açılacaktır. Merkeze müşavir mütehassıs olarak tâyin edilen Dünya Sağ’ lık teşkilâtı Ortaşark Şubesi Doktorlarından Etienne Berthet, 12 mayısta uçakla Kahireden şehrimize gelecektir.
Umumî parklara barometre konulacak
Belediye, Beyazıt Meydanlyle İnönü Gezisine ve umumî parklara birer barometre ile termometre konulmasını uygun görmüş, bu arzusunu Meteoroloji Genel Müdürlüğüne bildirmiştir.
Millî Piyango bugün çekiliyor
Millî Piyangonun 7 Mayış çekilişi, bugün saat 13 te Ankarada yapılacaktır.
İkramiye kazanan numaralar, Ankara Radyosiyle bu gece 23 te yayınlanacaktır.
Bugün saat 13 ten sonra yurdumuzun hiçbir tarafında bu çekilişe alt bilet satışı yapılmıyacaktır.
Küçük haberler
★ Vali ve Belediye Başkanı Ord. Prof. Gökay dün öğle üzeri 55 kuruşa yemek veren Cağaloğlunda-ki Halk Lokantasını teftiş etmiştir. Vali, yemek miktarlarını az bulmuş ve çoğaltılmasını emrettiği gibi para İle verilen diğer yemekleri de yasak etmiştir.
★ Bebek - İstinye - Büyükdere asfaltının tamiri 200 bin liraya ihale edilmiştir.
★ Marshal) Plânı Avrupa mümessili Mr. Dorr’un muavini Mr. Mac Jenkine Vali ve Belediye Baş-kanım ziyaret etmiştir.
★ Bayındırlık Bakanlığı köylere yardım için Vilâyet emrine 70 bin liıa göndermiştir.
bulununuz tren yolu ve tren sesi hoşa gidiyor; insana güven veriyor. Balıkesir görünmek ü-zere...
Siyasî partilerin radyo konuşmaları
Dün de muhtelif partilerin hatipleri seçim propagandasına devam ettiler. Sadık Aldoğan serbest bırakıldı
Partilerin radyo propaganda konuy-mAİarı devam etmektedir. Dün de İstanbul Radyosunda ıışaftnlakl ko-nıışniHİar yapılmıştır:
D.P. adına Nazil Tlnbar'ın konuşrtfası
Saat 18.20 de D.P. adımı İlk konuşmayı yapan Nazlı Tlabar, bilhassa İçtimaî mevzulara temas ederek, muhalif bir partinin seçim propagandası sırasında ne gibi hizmetler yapacağını anlatacağı yerde, mesaisini diğer muhalM partinin ayağını kaydırmağa teksif etmesini ahlâki bir seviyesizlik diye vasıflandırmuş, ve muhtaç olduğumuz mütekâmil bir cemiyetin tarifini yaparak, kadınların, ihtiyarların, yoksulların cemiyetten bekledikleri, kreşler, İçtimai sigorta, hastaha-ne ihtiyacı konuları üzerinde durmuş. D.P. nln hârikalar yaratmak iddiasında olmayıp milletin İtimadına mazhar olarak vatandaşları hangi meslek ve mezhepten olursa olsun refah seviyesine ulaştıracağına inandığını söylemiştir.
M. P. adına Lûtfi Tümen'in konuşması
18,50 de yaptığı konuşmasında M.P. nln İktisadî politikasını açıklayan Lûtfl Tümen, iktidar partisinin devletçilik politikasını ve bugüne kadar alınan yanlış kararlar neticesinde hayat pahalılığının artışını etraflı olarak İzahla. İktidar partisi memleketi İdareye devam ettiği takdirde İktisadî istikrarsızlığın çoğalacağını, sendika faaliyetlerinin neticesiz kalacağını belirtmiştir.
Bundan sonra Millet Partisinin ferdi teşebbüslere imkân vererek devletçilik ve sosyalistlik sistemlerini tasfiye ederek millî ekonominin şahsi sermaye üzerinde kurulmasına taraf-dar olduğunu, pahalılığın bu sayede azalacağı işsizliğin kalmayacağını sermaye hareketleri ve İstihsalin çoğalması neticesinde hayatın ucuzlayacağını söylemiş ve bundan sonra bütün devlet elindeki fabrika ve iktisadi teşekküllerin hususî sermayeye ve kooperatiflere devredileceğini söyleyen hatip orman işletmeleri e-iinde ormanların köylülere ve eski sahiplerine verileceğini bundan başka işçilerin serbest sendikalar kurarak grev hakkını kullanabileceğini iş verenlerin de ancak mesleki sendikalardan işçi alabileceklerini anlatarak neticede halkın refah seviyesinin ancak bu suretle yükseleceğini söylemiştir.
C.H.P. adına llhami Sancarın konuşması
Saat 19.20 de C.H.P. adına yaptığı konuşmasında, önümüzdeki seçimlerin ehemmiyetini tebarüz ettirerek söze başlayan 11 ham i Sancar, demokrasinin memlekette yerleşmesi ve gelişmesi hususunu C.H.P. idarecilerinin, ruhlarında mukaddes bir emel olarak taşıdıklarını fakat İyi netice alınama-masmdaki kusurun partiye alt olmadığını ileri sürmüş ve şöyle demiştir:
“Herkesi memnun edecek şekilde hükümet icraatı yapmak mümkün değildir. Hiç bir yerde hiç bir zaman mümkün olmamıştrr.
Büyük inkılâplardan bağlıyarak son zamanlarda ele alman köy okulları, orman ve toprak işleri ve bunlara benzer hayati Önemde diğer büyük memleket dâvaları partimize hiç bir menfaat sağlamıyan işlerdi.
Ve bu İşler partimiz aleyhine kolaylıkla istismara müsait mevzular-dı. Neteklm öyle çıktı. Fakat bu neticeyi biz bile bile göze aldık. Çünkü vatanın selâmeti, milletin yüksek men faatlerl. bu dâvaları ele almamızı emrediyordu. Demagoklarm şiddetli propagandalarına metanetli? göğüs gerdik ve milletin sağ duyusuna, kendisine yükletilen fedakârlıkların derin mânasını anlıyarak. demagoklarm sözünü dinleyecek yerde bize güvenini esirgemiyeceğino inanıyorduk.”
Müteakiben haricî siyasetimizin politika sanatının şaheseri olarak vasıflandırarak bu sahada dünyanın hayranlığını üzerimize çektiğimizi bildiren Sancar sözlerini şöyle bitirmiştir:
İktidar değişirse yeni geleceklerin dış politika mevzuunda tutacakları yol bizimkinin aynı olacağını kabul etsek bile bu yolda aynı başarıyı göstereceklerine dair elimizde hiç bir teminat yoktur. Aksine o politikanın yürütülmesi için şahıslar;/ ve uzun bir tecrübenin büyük önemi aşikârdır. Bundan daha mühim olarak, böyle bir İktidar değişmesinin hariçte yapacağı m m fi tesirleri şimdiden tahmin edebiliriz. Sözle ne kadar teminat verilirse verilsin böyle bir vaziyet karşısında müttefiklerimizin ve büyük dostumuz Birleşik Amerikanın uzun bir tereddüt ve fiiliyata intizar devresi getirecekleri ve bu devrede şimdiki sıkı dostluk ve ittifak münasebetlerinin gevşeyeceği, askerî ve iktisadi yardımların eksileceği ve hattâ kesileceği muhakkak sayılabilir. Bilhassa bu hakikati ve bu tehlikeyi vatandaşlarımızın gözönünde tutma
sını istiyorum.
C. H.P, adına Meliha Avnlrıln
konuşması
C.H.P adına saat 20 de kadın mevzuu etrafında bir konuşma yapan Meliha Avni milletlerin yükselmesinde baş rolü oynayan kadının aile hayatındaki mevkiini izah ettikten sonra, eski Türk tarihindeki kndınıo parlak devrini hatırlatar/.k, sonradan Türk kadınının düştüğü acı durumla bugünkü parlak devrinin bir mukayesesini yapmış. İstiklâl savaşında mermi taşıyan 'iHlrk kadınının, 25 senelik tekâmülünde haklarım C.H.P. nin verdiğini söylemiştir.
Eundnn sonra Türk kadının aslâ nankör olmadığını, oylarını onu medeni hale sokan C.H.P. ye vereceğinde asla şüphe edilemez” demiştir
D. P. atlına Mithat Denkerlıı
konuşması
D P. adına saat 20.20 de yaptığı konuşmasında Mithat Denker Halk Partisinin halk tabakalarını kasketli sokak adamı diye istihfaf eylediğini ve samimiyetten uzak İktidar partisi hükümetlerinin düştükleri tezat ve hataları sayarak demokrasi hayatında mâruz kalınan bütün müşkülâtın Halk Partisinin totaliter zihniyetinden ileri geldiğini anlatmış ve halkın üstünde bir devlet zihniyetinin tabiî neticesi olarak hükümeti murakabemiz bırakan neme lâzımcı bir zihniyetin geilşUğlne işaret edep hatip, şeflik sistemine bağlı olan bugünkü iktidar partisinin, şimdiye kadar hayat pahalılığına çare bulamadığını ve bulmak istemediğini bir aczin ifadesi olarak vasıflandırdıktan sonra, çoğunluğu sağlayacak D.P. nln halkı refaha kavuşturacağını ve bunun da parti listemle oy vermekle kabil olacağını belirtmiştir.
M.P. adına Sadık Aldogan’ın konuşmanı
“Şu C.H.P. denilen bu memleketin iç kapitülâsyoncuları ne yüzle 1950 seçimine gireceklerdir?” diye söze başhyan Aldoğan, iktidar partisinin bugüne kadar yaptığı işleri kendine hâs bir tenkid tarzı ile incelemiş, bilhassa şef sistemine ve şefe hücum etmiş, ve şu sualleri sormuştur:
“Yüzlerini şeflerine, arkalarını millete çevirervr bu yaptıkları insafsızlıkları halktan nasıl saklayabileceklerdir? İnsan Hakları Beyannamesinde kabul edilen fikir hürriyetine riayet etmiyen C.H.P. si ne yüzle halkın karşısına çıkarak ona demokrasiden, insanlıktan bahsedebileceklerdir? Yurtta adım başında sefalet levhaları ile karşılaşmadan mesul olduğunu bile idrakten âciz C.H.P. ne yüzle idarenin kendilerinde kalmasını İddia etmek cüretinde bulunacaklardır?”
Akloğanın kendi sorduğu bu suale yine kendisinin verdiği cevap şudur:
”Bu adamların milletin karşısına çıkacak yüzleri yoktur.”
M.K.P. adına NecmeddLn Deliorman'ın konuşması M.K.P. adına saat 21.50 de konuşan Necmeddln Deliorman, Milli Kal kurma Partisinin hakiki demokrasi yolunda ilk kalkınmayı yaptığına işaretle lâikliği müdafaa ve Diyanet İşleri bütçesini tenkid ettikten sonra. Halkevlerinin dans salonları haline getirildiğini söylemiştir. Nuri Demir-ağin tnönünün nutuklarına yarın bir açık mektupla cevap vereceğini haber veren hatip Halk Partisinin, göçmen işleri, dış politika vesair sahalarda şiddetle tenkid ederek Milli Kalkınmanın vurgunculardan hesap soracağını, ağır suçluların darağacına gönderileceğini belirtmiştir.
Siyasi partilerin dünkü açık hava toplantıları
C.H.P. — D.P. ve M.P dün. şehrin muhtelif yerlerinde kendileri için ayrılan mahallerde seçim propagandalarına devam etmişlerdir. Mezkûr toplantılara bugün de devam edilecektir.
Sadık Aldoğan dün serbest bırakıldı
Evvelki akşam Ankaradan ihzaren İstanbula gönderilen Millet Partisi milletvekillerinden Emekli General Sadık Aldoğan dün sabah saat onda Adliyeye getirilmiştir. Köprüden Adliye binasına kadar yürüyerek gelen Sadık Aldoğan yol boyunca yer yor bazı vatandaşlar tarafından alkışlanmıştır Refikasının koluna girmiş o-Jarak Adliye merdivenlerini yavaş yavaş çıkan Generale, İkinci Sorgu Yargıçlığına alındıktan sonra refikasının isticvap esnasında bulunamıya-cağı bildirilmiş ve Bayan Aldoğan’a bir sandalya verilerek Yargıçlık kapısı önünde oturtulmuştur.
Sadık Aldoğan, ikinci Sorgu Yargıçlığında bir müddet kaldıktan sonra dışarı çıkarılmış ve aşağıya indirilerek Savcılığın kapısı önüne getirilmiştir. Saat 11,30 da basın savcısı o-dasının önünde tekrar İkinci Sorgu Yargıçlığına davet edilen Generale: Yargıç. ”— Serbestsiniz, gidebilirsiniz.” demiştir. Emekli General Aldoğan Adliyeden çıkarken kapı önünde birikmiş olan binlerce vatandaş te-rahürat yapmıştır.

Coğrafya haftası devam ediyor
Prof. Ahmet Ali Özeken, dün mühim bir konferans verdi
Edebiyat Fakültesinin Coğrafya Enstitüsü salonunda, Türkiye Coğrafya Derneği tarafından açılan altıncı coğrafya haftası büyük bir alâka topıamış bulunmaktadır. Dün de, dinleyicilerin büyük bir kısmını almayan enstitü salonunda saat 9 dan itibaren Doçt, Cevat Gürsoy (Anado-iunun Güneydoğu aınıru hakkında, Doçct. Danyal Bcdlz (Pakistan Ekonomisi) hakkındaki. Prof. Dr Ahmet Ali Ozeken (Türkiyonin yakıl ekonomisi) hakkında, Doçt. İhsan Katin (Kızıl adaların jeolojlslndo yenilikler) hukkında, Prof. Şevket Aziz do (Ana-doluda Pleistosen araştırmaları) hak-kındaki etüdlcrini takdim etmişlerdir.
Dünkü konuşmalar sırasında İktisat Fakültesi, İşletme ve iktisat Profesörü Dr. Ahmet Ali Ozekon'ln (TÜr-klyenin yakıt ekonomisi) etrafındaki konferansı bilhassa geniş bir alâka uyandırmış ve hatfp dinleyicileri tarafından dakikalarca alkışlanmıştır.
Prof. Dr. Ahmet Ali özeken’In konferansı
Konuşmasına, yakıt ekonomisinin tarihinden bahsederek başlayan özş-ken. Türkiye yanıt ekonomisinin yerini ev ve sanayi sahasında ayrı ayrı tetkik etmiş ve tezeğin ev ekonomisindeki mühim mevkiini hâlâ tuttuğunu beyan ederek iklim coeffkicnt'l ü-zerinde durmuştur. Buna göre, lstan-buldu ısınmak için faraza 100 nispetinde bir ısınma maddesine ihtiyaç varsa, bu İhtiyaç Orta Anadoluda 150, Şarki Anadoluda 200 nlspetindedlr.
Bilâhare ormanlarımızın tahammül derecesini anlatan profesör, memleket mesahasının yüzde 11,6 unu teşkil eden ormanlarda 8,5 milyon nüfusun yaşadığını söylemiş ve Almanyadaki orman verimi ile Türklycdeklni rakamlara müsteniden mukayese etmiş ve Eu bahiste yakıt ekonomisi Türkiyenln ormanlarını tahrip eden bir konjonktür üzerindedir.” demiştir.
Dünkü konferansında, müteaddit defa maden kömürü yakılmasının büyük'bir kayıp olduğunu, çünkü bu maddenin dünya piyasasında çok büyük bir kıymet taşıdığını beyan eden profesör Ahmet Ali özeken, hem ev ve hem de sa/ayide linyit kömürü yakılmasını hararetle tavsiye etmiştir.
Kömür havzamızın 70-80 senelik bir istihsal kapasitesine sahip olduğunu bildiren profesör, senelik kömür istihsalimizin yüzde 32 sinin Demiryolları, yüzde 18-20 sinin Karabük işletmesi, y\zd(i 20 sinin de diğer sanayi tarafından çekildiğini beyan ederek, Marshall plânı gereğince girişmiş olduğumuz taahhütleri yerine getirebilmemiz için, kömür ekonomimizin yükünü hafifleî/.ıemiz lâzım geldiğini anlatmıştır.
Türkiye yakıt ekonomisinin linyit ve müstakbel elektrik santralleri sayesinde düzene girmesi zarureti üzerinde duran hatip, konferansında mühim bir teklifte bulunmuş ve mahallî küçük tesislerle işletilmeyen linyit o-caklarının işletilmesini ve çıkarılacak yakıtların mahallen kullanılmasını tavsiye etmiş ve bu dâvanın gerçekleştirilmesinin temini için iktisatçıları, coğrafyacıları. M.T.A.E. mühendislerini birlikte çalışmaya davet etmiştir.
Coğrafya Derneği bu teklif üzerinde esaslı bir şekilde duracaktır.
SİYASI ÎKTÎSADİ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
yenİ İstanbul neşriyat LİMÎTED SİRKETÎ MCDÜR0: FARUK A. SÜNTEB Bu sanda yazı İşlerini fiilen İdare eden: Sacld ÖGET
ua^et€mİ2e gönderilecek bt-(ûnıum yazıların doğrudan doğruya yazı işleri müdürlüğüne gönderilmesi lâzımdır.
ikinci sayfamızdaki siyasî. Üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamızdaki iktisadi başmakalelerde İleri sürülecek fikirler tamamlylc yazarlarına aittir.
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACI-LIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
Ahmet Hamdı Tanptnor
Sahnenin Dışındakiler
- 60 -
Muhtarın beraberce gizli iş gördükleri Mi-hallof Yuneşka’run üvey kardeşiydi. Borsa sokağının bir köşesinde bir apartmanda otururdu. Bu apartmanın aynı merdivene açılan iki kapısı —biri servis kapısı,— ona iki ayrı işi birden görmek fikrini vermişti. Kapılardan birinin üstünde fotoğrafçı tabelâsı vardı, öbürüne de “Pislşik Hastalıklar Profesörü tabelâsını asmıştı. Fotoğraf atelyesini oldukça beceriksiz, fakat işinin ehli o-lan bir arkadaşı idare ediyordu.
Safdil bir müşterisi karşısında, çerçevesiz gözlüklerinin —o zaman daha çerçeveli gözlük modası yoktu,— çok parlak camlan arkasında birdenbire bulduğu soğuk ve keskin bakışlariyle, Mıhallof ikinci mesleğini kendisi İdare ederdi. Zaten hakikatte bu bir falcılıktan ibaretti. Önüne bir el açıldı mı derhal, durdurulması imkânsız bir şelâle gibi konuşmağa başlar» müspet ve menfi o kadar İhtimal ve İmkânı bir arada sayardı ki kendisini dinllyen müşterinin bütün hayatını ve ruhunu açık bir kitap gibi okuduğuna inanmaması yoktu. Mihailof: “Ben, aynı evde bütün aileye ve tanıdıklara birden bakanm!” diye 296
peşinen söylediği için hemen her söylediği doğru çıkardı.
Mihailof 1922 senesi yılbaşında bir fal kitabı çıkarttı. Ve milli zaferin kazanılacağını efkârı umumiyeye tebşir etti. Bu küçük kitaba son yıllara kadar şurada, burada rastgeldikçe gülerdim. Çünkü hakiki muharriri ben, Doktor Cemaldim. İlkönce, “Türkçem iyi değil!” diye bana yaptığı yardım ricasını kabul etmiş, fakat sonunda işin gecikeceğini anlıyarak yarım saat içinde kendi başıma bitirmiştim. O gün fevkalâde oldu. Bana sonsuz teşekkürler etti. Fakat kitap çıkar çıkmaz benimle derhal darıldı, bir daha konuşmadı. Bunda da haklı idi. Onu içinden yıkmıştım.
Mihailof’un evinin büyük hususiyetlerinden biri de “kehanet mağarası” ile fotoğraf atelyesl arasındaki büyükçe odada işret sofrasının her zaman hazır bulunmasıydı. O da. arkadaşı Petrof da günün her saatinde az çok sarhoştular. Her çeşitten Rus mezesi ile bu sofra benim kâbuslarımdan biriydi.
Mihailof kardeşinin zıddı olarak, sarışın, frensiz sakallı, şiymonca bir adamdı. Rus halk şarkılarım iyi bilirdi. Muhtarla yaptığı eroin işinden bu atölyede ancak, iş patlak verdiği zaman bahsedildi.
Mihailof’un fotoğrafçılık arkadaşı Leon. Yııneşka vasıtasıyla tanıdığım insanların en enteresanıydı. Yuncşkaya delice âşık olan vc galiba bu aşkı yüzünden onunla rahatça iki kelime söy-lemiyen bu delikanlıyı elinde bir keman olmadan pek az gördüm, diyebilirim. Bütün ışıklarım birden yaktığı fotoğraf atölyesinde —hazan bu ışıklan söndürmeği gündüzleri unuttuğu da olurdu,— gece sabaha kadar keman çalardı. Kemanının garip bir sonoritâ’sl vardı kı, biraz yapmacığa biraz 297
şarlatanlığa veya fazla hassasiyete kaçmasına rağmen, insanı avlamaması kabil değildi.
Hâlâ, büyük keman parçalarından çoğu nu, onun daha ziyade derisi ve adaleleri iyice soyulmuş, sade kemik halinde kalmış bir at kafasına benzeyen iri, yan mongol, kemikli yüzünü, daima içi terleyen uçsuz bucaksız ellerini ve u-zun parmaklannı, bu fotoğraf atelyesinin âdeta üzerine çullanarak insanı sersemleten ışıklariyle beraber hatırlarım. Leon Leonovlç’in kemanı Ka-dıköyünde daima münakaşa ediliyordu. Muhlis Bey onup için “Riyazi değil, on para etmez! Fakat gene şaşırtıcı bir tarafı var.” der, Kudret Bey. “Leonoviç’l yıkan küçük kalmasıdır. Bir adım ötesinde hakikî ustalık var! Fakat hiç bir zaman ona erişemîyecek!” mütalâasında bulunurdu. Akşamları çaldığı Rus lokantasında bazı bazı onu dinleyen ihsanın, fikri ise “Halk ile büyük sanal ananelerinin arasındaki mesafede kaybolacağı,, merkezinde idi. Galiba en doğru hüküm de bu idi.
Mihailof’un Muhtarın tesiri altında olduğunu, hattâ bu falcılık işinde bile onun tarafından idare edildiğini çok sonra öğrendim.
Yuneşka ve kardeşiyle münasebetim dahi Sa-biha meselesinde beni pek ilerletmedi. Muhtarı Mihaylof'un atelyesinde bir kaç defa gördüm. İlk defasında beni büyük bir dostlukla kabul etti. Sonra kim olduğumu öğrenince lâfı hemon orada kesti Aramıza o kadar düşmanca bir mesafe koydu ki, kendisine Sablhaya dair hiçbir şey soramadım, ö-bür tesadüflerde hep bu, tel örgüler, terkedilmiş siperler, epeyce dinamit döşenmiş lâğımlar bulunan o yem hat arası boşluklara benziyen mesafenin üstünden selâmlaştık. Bu, beni o kadar rahatsız ediyordu ki, bir gün kendisinden, heınen 298
o anda hayatımda bu kadar kötü rol oynayan bu adamla hesaplaşmak istiyen bir çehre ile izahat istedim.
— Affedersiniz kardeşim, başım o kadar sıkıntıda ki... diye cevap verdi. Bu doğru idi. Eroin meselesi sarpa şarmıştı. Muhtar, Mihailof ve bütün tayfaları tevkif edilmek tehlikesinde idiler. O akşam bunu bana Muhlis Bey anlattı.
Ondan sonra Muhtar, bana karşı daha dost davrandı. Fakat bunun başlıca sebebinin benim, Kudret Beyle olan dostluğumdan korkması oldu-duğunu tahmin etmek, benim için pek güç olmadı. Muhtarsa ihtiyar adamın yazma eserleri, yazı koleksiyonu, çini, çeşm-1 bülbül gibi eski aile yadigârı eşyası ve bilhassa evinde yersizlikten üstüste bir kenara yığdığı on, on iki kadar Ayva-zofskl ve Corot tabloları etrafında dolaşıyordu. Bunu sonra anlatacağını.
Muhlis Bey, Muhtarla kavgaya karar verdiğim ve o kadar şiddetle kendisinden izahat istediğim günün akşamında, beni sualimi. Muhtarın beni âdeta açındıran teslimiyetini kendisine anlattığım zaman, bana:
— Hepsi tevkif edileceklerdi. Bereket versin Polis Müdlr İye tindeki tanıdıklar vasıtaslyle İşi örtbas ettirdim. Daha doğrusu basılma saatini geciktirerek ortada cürmü ispata yarayacak bir şey kalmamasını temin ettim, demişti. Fakat isimlerin teabit edildiğini, Muhtarın bundan böyle elinde bulunduğunu da bana anlatmıştı.
— Tehlikeli adamdır. Her şey beklenir. Binaenaleyh avucumda olmasını tercih ederini.
Muhlis Beyin bu sözleri söylerken çehresindeki ifadeyi hiç sevmemlştim.
Bunun beraber velevkl bu kadar mühim bir cürmün cezasız kalması pahasına da olsa Sabi-299
hanın s«ivdiği adamın bir felâketten kurtulmasına çel: sevinmiştim.
O devirde MiLhtar, ince, uzun boylu, hafif solgun yürlü, yorgunluktan morarmış göz kapak-lariyle gerçekten güzel adamdı. Fakat bu güzellikte insanı rahatsız eden bir hal verdi. Onu görüp de şeytanın vaktiyle bir melek olduğunu hatırlamamak imkânsızdı.
Muhtarda* “kötülük ruhu”, bir elmastan taşan ışık / bi taşıyordu. Garip ve bü>rüleyici tesiri de buradan geliyordu. Kadınların onu o kadar sevmesi de galiba buradan geliyordu. Tevra-tın hikâyesi beyhude değildir. Her kadın kulağında şeytanın davetine açık bir taraf daima vardır.
Muhtarı ondan sonra bir müddet sık sık Kudret Beyin yanında gördüm. Bir kere de beni ziyarete geldi. Aramızda, beni hâlâ şaşırtan uzun bir konuşma oldu. Fakat bu çok sonradır.
O günlerde Muhtarı bir kere de Garden Surda gördüm. Kudret Beyle. İatanbulun hiç tanımadığı kadar muhteşem bir rakıs trupunu görmeğe gitmiştik. Bu kasımın sonlarında idi. İhsanla Muhlis Beyi, o zaınUnlar thsanın peşinden hiç ayrılmayan iki genç adamı orada bulmuştuk. Muhtar, yanında son derecede güzel ve çok iyi giyinmiş bir Rus kadınıyle biraz ilerimizde şampanya içiyordu.
ilkönce ben hiç bir şey farketmenıiştlm. Sonra ihsanın yüzündeki değişiklik dikkatimi çekiniş, onun baktığı tarafa bakmış ve onları görmüştüm. Evinde, kim bilir ne türlü kederler, vehimler içinde unutulan Sabihamn düşüncesi bana geceyi, o harikulâde raks ve “beşlcr”in en güzel taraflarını veren musikiyi bana haram etti.
(Devamı varı
300

7 Mayıs 1050
Y 0NÎ İSTANBUL
Sayfa 8
PANAYIR
*
nümayişlerinde komünizmin bârlz bir şekilde tebarüz etmiştir. Komünistler
tarafı giydi-
Berllnde yapılan I mayıs yukarda İd resimde görüldüğü remediklerinl çıplak bir halde ve eli bayraklı olarak sokaklarda gezdirmekten fayda temin etmek yolunu tutmuşlardır. Onlara lâzım olan da budur zaten. (Bu resim telsizle alınmıştır.)
Gözünü hediye
Paris 6 A.A. (Afp) — îhanet su-çundan ölüme mahkûm edilmiş olan Franslz Gestaposuna mensup dört kişi şafak sökerken Chatillon istihkâmları hendeklerinde kurşuna dizilmişlerdir.
Hüküm infazına memur takıma mahkûmlardan yalnız birinin vücuduna nişan almak emri verilmişti.
eden mahkûm
Marie Bey. bir köre, görmek hassasının sağlanması için gözlerini İlme hibe etmek istemiş, bu müsaade verilmişti.
rahisi uzmanı, doktor eder etmez, hükmün
yerde ölünün gözlerini çıkanp almıştır.
kendisine Bir göz cer-ölümü tesbit infaz edildiği
McCIoy, Rusları itham ediyor
Alman esirleri bahsinde Moskova, yalan iddialar
Londra, 6 A.A. (LPS) — Londra ve Washington’daki siyasi yazarların kanaati. Rusların bütün Alman esirlerini memleketlerine iade ettiklerinin doğru olmadığı merkezindedir. 400.000 Alman hâlen Rusyada
Frankfurt, 6 A.A. (LPS) — Al-manyadakl Amerikan Yüksek Komiseri dün akşam Bonn'da verdiği bir demeçte, hastalar ve harp suçluları hariç bütün Alman esirlerinin memleketlerine iade edildiklerine dair Sovyet beyanatına inanmadığını söylemiştir.
Mr. McCloy, Stallnin bir zamanlar Rusyada bulunan Alman esirlerinin adedinin 3.300.000 olduğunu söylediğini hatırlatmıştır. Rusyanın şimdi 1-leri sürdüğü ve 2 milyonu bile bulmayan rakam, Molotofun iki sene evvel verdiği rakamdır.
O zamanlar batı devletleri bu rakamların doğruluğuna inanmamışlardır. Bugüne kadar bu rakamların doğruluğunu teyid edecek hiçbir delil elde edilmemiştir.
Basın muhabirlerinin bildirdiklerine göre Rusların bu beyanatı komünist Alman Hükümeti idarecilerini müşkül vaziyete sokmuş olup henüz Sovyet bölgesi basınında yayınlanmamıştır.
Berlinde bulunan ve mültecilerin işleriyle meşgul olan dairelere göre takriben 400.000 Alman esiri elan Rusyada çalışma kamplarında kullanılmaktadır. Bunlardan takriben 100 bini Almanyadakl aileleri ile mektuplaşmaktadır. Almanlar lâkayt
Londra, 6 A.A. (LPS) — Muhafazakâr Daily Telegraph gazetesi, bütün Alman esirlerinin memleketlerine iade edildikleri hakkında Sovyet Hükümetinin demecini yorumlıyarak şunları yazmaktadır:
2 milyon harp esirinin vatanlarına iade edildiklerine dair Rus demeci doğru ise, Rusların elinde bulunan bir
ileri sürmekte
buçuk milyon Alman esirinin kaybolduğuna hükmetmek lâzımdır. Böyle bir demeç, bilhassa Almanların bu meseleye karşı gösterdikleri lâkaydî batı dünyasında infial uyandırmıştır. Onlar için bir buçuk milyon insanın kayboluşu hiç ehemmiyetli değildir. Fakat her fırsatta insaniyet gösteren batıklar içLn hiç de öyle değildir.
Gl. Jaroslav Bocha, Çek Ordusunun Kurmaybaşkanı
Prag 6 A.A. (Lps) — Çek ordusuna General Jaroslav Bocha adında yeni bir kurmay başkanı getirilmiştir. Resmî basın ajansı bu haberi. Çekoslovakya'nın kurtuluşunu kutlamak üzere dün Prag’a Sovyet heyetinin gelişi münasebetiyle bildirmiştir.
Prag’daki basın muhabirleri, yeni kurmaybaşkanının harp senelerinde Moskova’da bulunduğuna işaret etmektedirler.
Bir devlet
sona erdi
3 nüfusa malik olan Nuretania Devleti nasıl tarihe karıştı ?
Viyana 6 (AP) — "Nuretana Dûnda Devleti” sona ermiştir.
Devlet Noel gecesi Leonding’te kurulmuştu ve şimdilik üç kişiden mürekkep bir halkı vardı: 39 yaşında bir öğretmen olan Kari Jentscher, 47 yaşındaki müzik öğretmeni Robert Kreisl ve sevgilisi, 23 yaşındaki Har-mine Gun. Devlet Vatikana ve diğer devletlere kendisinin tanınması için müracaat etmiş ve vatandaşlığa kabul talepnameleri göndermişti. Aynı zamanda lâtince yazılmış pasaportlar da hazırlanmıştı. Devlet vergi de toplamış ve bu sona ermesine sebebiyet vermiştir.
Polis, 30,000 şlling’den fazla para toplandığını bildirmektedir. Jentscher ve Kreşi bu paranın Nureta-na’nın bütçesini teşkü ettiğini ileri sürmüşlerse de, polis bu paranın şahsî ihtiyaçlarına sarfedilmiş olduğunu kaydetmektedir.
Leonding’in şöhretinin bir diğer sebebi daha vardır: Hitler’in ana ve babası orada doğmuşlardır.
Demokrat Parti Genel
Başkanını ikaz
“Teşkilâtınıza, seçim propagandalarında, dini siyasete âlet etmemelerini şiddetle ve ısrarla emrediniz. Aksi lıalde Partinizin, Atatürk ve inkılâp çocuklarınca mesul tutulacağını samimiyetle hatırlatırım”
Ankara 6 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — C. H. P. Bolu bölgesi Müfettişi ve Rize Milletvekili Doktor Fahri Kurtuluş bugün Rizeden Ulus gazetesi vasıtasiyle D. P. Genel Başkanma aşağıdaki telgrafı göndermiştir: j
“Boludan Rizeye gelinceye kadar görüp geçirdiğim yerlerde ve Rize-de parti teşkilâtınızın dini siyasete
MEMLEKET HABERLERİ
puslalan
Ankara 6 (A.A ) — Adalet Bakanlığı. Cumhuriyet savcılıklariyle 11 ve İlçe seçim kurulları başkanlıklarına ve diğer ilgililere bildirilmek üzere telle aşağıdaki tamimi göndermiştir:
“Bazı yerlerden alman yazılarda, matbu oy puslalannın Seçim Kanununun 56 ncı maddesinde yazılı matbualar tâbirine dahil olup olmadığı, siyasî partilerle bağımsız adayların seçmenleri otomobil veya kamyonlarla bağlı bulundukları sandık başlarına nakletmelerinde kanunî bir mâni bulunup bulunmadığı ve seçim propagandasını muhtevi gazete veya sair matbuaların kanunun 134 üncü maddesindeki memnuiyet müddeti içinde dağıtılıp dağıtılamıyacağı sorulmakta olduğundan bu hususların açıklanmasına zaruret hâsıl olmuştur.
1 — Kanunun 56 ncı maddesinde, oy verme gününden iki gün öncesinden itibaren seçim propagandasını ihtiva eden ilân» beyanname, tamim ve açık mektup gibi matbuaların dağıtılması veya yapıştırılması yasak edilmiş olmasına göre haddi zatında propaganda kâğıdı mahiyetinde telâkki edilmeğe müsait bulunmayan ve esasen kapalı oyverme yerlerinde de bulundurulması kanunda kabul edilen matbu oy puslalarınm bu maddedeki matbualar tâbirine girmiyeceği ve binaenaleyh sözle veya fiilî surette herhangi bir propaganda yapılmamak gartlyle oy puslalarınm oyverme günü sandık yeri dışında ve diğer günlerde herhangi bir yerde mücerret seçmenlere verilmesinin ve dağıtılmasının memnu olmadığı,
2 — Seçmenlerin oylarını kullanmaları için kendi partisine mensup olsun olmasın herhangi bir siyasi parti veya adaylar tarafından propaganda veya tçzahür teşkil edecek surette otomobil, otobüs veya diğer nakil vasi t a-lariyle sandık başlarına getirilip götürülmelerinin Seçim Kanununa göre memnu efaiden olduğu.
3 — Oyverme güniı ile ondan önceki üç gün İçinde seçim propagandasını ihtiva eden gazete vesair matbuaların yayınlanmasının 131. üncü madd/nin mutlakıyetine göre yasak olduğu,
Düşünüidüğürvlen keyfiyetin yargı çevreniz içindeki C. savcılıklariyle İl ve İlçe seçim kurulları başkanlıklarına vc diğer ilgililere bildirilmesi tamimin tebliğ olunur
Cumhurbaşkanı dün Bigalılara hitap etti
Eğede seçim
nutukları
F. A. O. ya sunulacak raporlar
Ankara 6 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — F. A. O. Ekonomi ve istatistik Şubesi Müdürü Misler H R. Tolley’in Türkiyeye ne şekilde yardım yapılacağı hakkında incelemelerde bulunmak üzere memleketi’ m ize gelmiştir.
Mister Tol ey Tarım Bakanlığı ve ilgili müesseselerimizle temaslarda bulunacak 1952 - 1953 gıda maddeleri istihsali ile ticaret ve istihlâkine dair F. A. O. ya sunulacak raporlar Üzerinde müzakerelere girişecektir.
Bundan başka 1950 ziraî projeleri Üzerinde pacak o an Mister serviHİerinln ıslahı program ile ziraî
şafı yolunda gerekil uzun vadeli bir programın hazırlanması işleri hakkında da görüşmelerde bulunacaktır.
sayımı incelemeler ya-Tolley istatistik için hazırlanan ekonominin inki-
“Benim şahsî ve resmî mevzularda Demokrat vatandaşlarla münasebetimi kesen; onların, meşhur Kongrelerinde verdikleri meşhur kararlarıdır"
hâkim olmuştur. Kaç günden beri, pürüzsüz bir emniyet havası içinde, vatandaşlarımın neşe vc şetaretleri arasından ferah yürekle geçiyorum. Bu hal. r^ecek günlerimiz için pek ümit vericidir.
BigalIlar, Çanakkaleliler. aziz hem-şerlîerlm,
öyle zamanlar oldu ki. memleketin siyaset cereyanları Rece gündüz İşli-ven bir iftira fabrikası gibi aleyhimize çalıştı. Bu fabrikanın mahsullerinden dört sone sonra, meydanda ne kalmıştır? Demek kİ. iftira usulleri on gün İçinde herkesi çileden çıkararak bir tesir gösteremezse, zamanla durulan «âlim muhakemenin tesiri karşısında eriyip gidiyor.
Jnsafınıza müracaat ederim: Bir
seçim zamanında her gün. memleketin en az otuz yerinde toplantılar yapılan bir diktatörlük ülkesi görülmüş müdür? Secim zamanında diyar diyar dolaşarak, kendini vatandaşlarına beğendirmeye çalışan dik-tatör İşitilmiş midir? Üc dört gazete-nin şuurlu ve tasmimll bir şekilde akı kara göstermek için senelerce sar-fettikleri gayretlerden, vatandaşların muhakemesinde bir eser kalıvor mu? Bugünkü halimiz, bütün bu hurafelerin iflâs ettiğine şahit olmaktadır. Bes seneden beri, bir insanın tahammülünü asan sabırla beklediğim, bu gündü. BigalIlarla beraber, memleketin yüksek anlayışına hayranlığımızı İfade etmekten zevk duyuyorum.
Çanakkale ilinin muhterem halkı, İnsanlığın en eski tarihinden beri en büyük maceraların geçidi üstünde bulunuyorsunuz. Pek çok insan selleri. buralardan, türlü istikamette gelip geçmiştir. En eski insan medeniyetlerinin şahidi ve bekçisi sîzsiniz. Sizin anlayışınızda insaf, basiret ve isabet, her yerimizden ziyade olmak lâzımdır. Sizi böyle müstesna bir kıymette görerek size hitap etmekle ferahlık ve ruh kuvveti buluyorum.
önümüzdeki devre kesif bir çalışma zamanıdır. Memleketimizin korunmasında. kültürce ve iktisatça gelişip yükselmesinde büyük hisseleriniz olacaktır. Beni anlayınız. Sizin büyük başarılarınızı kolaylaştırmaya, tabiatın bir cenneti olan Çanakkale ilini, kültürün ve ümranın bir cenneti haline getirmeye, bütün kuvvetimizle çalışalım. Buna, her şeyden evvel, vatanda dirlik düzenliğin sağlam tutulmasly-le, demokratik rejimin sırtından her türlü şiddet usullerinin kaldınlmasly-|e imkân bulunabilir.
Sizin aklıseliminize itimadım engindir. Seçimde, reyleriniz benim için muhteremdir. Her takdirinizi muhabbetle karşı Uyacağı m. Siz, isabetli bir takdir bulmak için, mesuliyetinizi kavrıyacaksınız. Hür vatandaşların insaflı ve anlayışlı yaşayışlarında hizmet payınız ummanlar kadar geniş olsun. Sağolun Çanakkaleliler.
İnönü, Çanakkalede
Çanakkale 6 (A.Aj — Cumhurbaşkanı ismet İnönü bugün saat •
1.7.40 ta Çanakkaleye gelmiş ve binlerce halk tarafından coşkun tezahür-lerle karşılanmıştır.
Cumhurbaşkanımız, istirahat etmekte bulunduğu orduevlnin balkonundan halka teşekkür etmiştir.
İzmir 6 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Cumhurbaşkanının Eğedeki söylediği propaganda nutuklarının seçmenler üzerinde uyandırdığı büyük tesir D.P. mehafilinde kabul e-dilmektedir. Ancak aynı zevat Celâl Bayarın 10 mayıs günü tzmirde Cumhuriyet meydanında söyliyeceğl büyük ve tarihî ehemmiyeti haiz nutkunun daha az tesir husule getireceğini sanmadıklarım söylemekte, bütün propaganda konuşmalarının seçim bahsinde kararlı bulunan seçmenlerin D.P. listesine rey vermelerini temin edeceğini sözlerine ilâve etmektedirler. Yarınki pazar günü Eğenin birçok merkezlerinde her iki büyük parti açık hava toplantıları yapacaklardır. Bugün Manisanın Demirli ilçesinde doktor Lûtfi Kırdar ateşin bir konuşma yapmıştır.
âlet edip çalışmakta olduğunu teessür ve teessüfle gördüm. Üç devrin bir adamı olmayarak kemalizmln ve rejimin fikrimle, kalbimle, kanımla müdafii olarak hatırlatmak vazifemdir ki seçim bahanesiyle topraklarımızda irticaî hareketler hortlamak istidadını göstermiştir, inkılâbımızın Avrupa milletleri karşısında bizi millet yapan bir vasfı da lâisizm olduğundan şüpheniz olmadığını bildiğim ve İrticai hâdiseler karşısında rejimi korumak, komünizm ideolojisinin bizi yıkmaması için partimle ve partim hükümeti ile mücadele birliğinde olduğunuza dair beyanatınız aleyhinde çalışan bütün teşkilâtınıza seçim propagandalarında dini siyasete âlet etmemelerini şiddetle ve ısrarla emrediniz. Aksi halde vukuu muhtemel müessif hâdiselerden dini siyasete âlet etmekten başka prensip ve işi olmayan Millet Partisi gibi partinizin Atatürk ve inkılâp çocuklarınca mesul tutulacağını hürriyet ve demokrasiyi sîzlerden çok evvel yaşamış ve öğrenci iken sizlere karşı hürriyet için mücadele etmiş bir genç sıfatlyle samimiyetle hatırlatırım. Saygılarımla.,,
Menderes havzasının ıslahı meselesi
bu pek Be-do
Biga, 6 fA. A.) — Cumhurbaşkanına refakat eden özel muhabirimiz Erdoğan Ulus bildiriyor:
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bugün saat 13 de Biga Halkevinİn balkonundan şu nutku söylemişlerdir:
'‘BigalIlar. Çanakkaleliler. azİ2 hem-şerilerlm,
Bu toplantının Bigada olması, benim için, tatlı bir fırsattır. Burada hem BigalIları, hem Çanakkalelilerl ve bütün Çanakkale İlinin vatansever halkını muhabbetle selâmlarım.
Aziz vatandaşlarım,
Çanakkale halkı, benim sıcak dostluk duygularımı en iyi anlıyacak durumdadır. Geçen seçimi, burada, kaybetmiştik. O zamandan beri. Çanakka-leliler, demokratik rejim için bizim insafsız bir surette maruz bırakıldığımız bütün tarizleri en iyi tartacak bir tecrübeyi edinmişlerdir. Çanakkale iline geçen dört sene zarfında bir kaç defa geldim. Çanakkale vilâyetindeki sayısız hemşerilerimle çok fırsatta konuştum. Çanakkaleliler pek iyi hatırlarlar kİ. her geçişimde dostluktan ve partiler arasında insanlık münasebetlerinden bahsettim.
Simdi, siz. partileri bu seçimde mukayese etmek için salahiyetli mevki-deşiniz. Çanakkale vilâyetindeki demokratlarla bu son sene zarfında görüşmek nasip olmadı. Ancak, bunda benim iılç kabahatim yoktur. Demokrat Partiye, veya diğer partiye mensup her vatandaşımla fırsat bulduğum vakit samimiyetle görüştüğümü, memlekette, insaf İle hatırlıyacak çok demokrat vatandaş vardır, nim şahsi ve resmî mevzularda
mokrat vatandaşlarla münasebetimi kesen, onların meşhur kongrelerinde verdikleri meşhur kararlardır. Vatandaşların hususî münasebetlerine ne kanun nazarında, ne vatandaşlık haklarında set çekecek bir usul olmamak lâzım gelirdi. Bir gün Demokrat Parti iktidarda olursa, bizden birimiz, onlardan seçilmiş cumhurbaşkanına veya bir devlet bakanına hususî resmi hiç bir İş İçin müracaat edemiye-cek mİ? Bu ne kadar iptidaî bir anlayıştır. Çanakkalelilerden şikâyetim, kongrelerinde, böyle yersiz ve haksız kararlar verilmesine itiraz etmemeleridir. Onlardan talebim, İlk fırsatta, bu mânâsız usulleri kaldırmak için çalışmalarıdır. Hususiyle bizim memleketimizin, partilerarası münasebetler üzerinde öyle millî dâvalarımız, öyle milli ihtiyaçlarımız olacaktır kİ, onlarda, partilerin elele vererek çalışmaları kati bir vazife halinde kendini gösterecektir. Demokrat Parti içinde bulunan vatandaş kitlesinden pek çok insaf sahiplerinin bu sözlerime hak vereceklerine eminim. Haksız muahaze ve taşkın tecrübesizlik devrinin hastalıkları sayarak, sabırla ve anlayışla karşıladığım bu arızalar, temiz yolumuzdan silindiği günü getirmeye çalışıyorum. Aklıselimin, şiddet usulünden muvaffakiyet uman politikacılara bir gün galebe edeceğinden kati olarak emin bulunuyorum. Bir seçim nutkunda ehemmiyetli bir mevzu olacak ağırlin’a gördüğüm bu mülâhazaları, yeni hayatımızın müzdeki devrede fcyizl. inkişafı şart görüyorum.
îşte, yeni bir seçim mübadelesi de bulunuyoruz. Vatandaşların
duyusu memleketin umumi havasına
Yann Halide Edip Adıvar Borno-vada D.P. nin hazırladığı toplantıda Halk Partili milletvekilleri de Ber-gamada konuşacaklardır. Bugün İz-mirde seçim kurulunun hazırladığı yerlere partilerin propaganda afişleri asılmıştır. CHP. afişlerinden bazılarında şu ibareler vardır. (în kâr haksızlıktır. Eser ortada: Yem Türkiye) afiş (Dimyata pirince gi derken evdeki bıflgurdan olursun) (Dedikodu yeter, birlik, düzenlik vc müspet iş, oyunu Halk Partisini ver), (Topraksıza toprak, toprağıne tapu, ucuz ve yeter kredi, makine! ileri ziraat, mahsule iyi fiat ve daha mesut bir hayat) bir çok meraklılar bu afişleri alâka ile tetkik etmekte-
MarshalJ Plânı teknik yardımından ayrılan tahsisatla işe başlanıyor
Ankara 6 (A.A.) — Marshall plânı teknik yardımından sağlanan 149.000 dolar ile Büyük Menderes havzasının taşkından koruma, sulama ve enerji üretme bakımlarından umumi amenajman plânının yapılacağı evvelce bildirilmişti. Bu işe başlamak üzere E.t.E. idaresi Genel Direktörü Cemil Gökçen'in başkanlığında bir heyet mahalline hareket etmiştir. Heyette, işi yapacak olan A-merikalı müşavir mühendis firmanın mümessili mühendis Mr. Travis ve jeolog Dr. Kleinsorge bulunmakta-
önü-içln
için-sağ-
"İn kultülmuhâle...„
Yazan : Fâzıl Ahmet Aykaç
— En sevmediğiniz meslek nedir?
— ^Profesyonel,, vatanseverlik!
— öyle şey olur mu?
— Niçin olmasın? Hayatta milyonla ge-çlm yolu var. Kimisi Mekke delili, kimisi kayıkçı, kimisi mütefekkir, kimisi ayak kavafı, kimisi hürriyet kahramanı, kimisi muhabbet dellâb filân filân!
— Hakikaten tuhaf liste!
— Bunlara, İhtisasını hamiyet inhisarcılığı İle "profesyonel” vatanseverlikte yapmış tipler niçin katılmasın? Maksat geçinmek değil mi? Kimimiz partilere karşı süpürge, kimimiz, onların elinde faraş olarak yaşıyoruz!
— O halde profesyonel vatanseverler dediğiniz insanları niye sevmiyorsunuz?
— Mizaç meselesi! Ben kalabalığı da sevmem. Sinemayı da sevmem. İçki âleminden de hazzetmem! Bütün bu çekingenliklerimden kendime bir fazilet çıkardığım yok kİ! Nitekim nice adam kitap sevmez, şiir sevmez, doğru söz sevmez filân! Hattâ en ileri gitmiş, "millet mukadderatı” denilen acalp şeyle uğraşmakta bulunmuş kimseler arasında bile hu gibilere sık sık rastlayabilirsiniz. Meselâ ben bazı hariciye vekilleri tanırım, ömürleri boyunca no bir ‘Tlukuk-u Düvel” kitabı açmışlar, ne bir diplomasi tarihi okumuşlardı. Lisan, felsefe, hele iktisat, maliye filân gibi şeylerden nasipleri olmak şöyle dursun; bizim kendi milli tarihimizi, en ehemmiyetli muahedelerimizi bile bilmiyorlardı! Ve Öğrenmeye de merakları yoktu! Bununla beraber herkes zekâlarına meftundu ve İlimlerine hayran f
— Tabii iktidar mevkiinde kaldıkları müddetçe?!
— Evet, orası öyle! Artık daha ilerisi de pek fazla olurdu değil mİ?!.
— Peki; şimdi (le en çok sevdiğiniz mesleğin yahut meziyetin ne olduğunu anlatınız.
— Geçenlerde de yazmıştım sanıyorum; her fazilete derin saygı beslerim. Fakat en bayıldığım şey, en müştakı olduğum huy, haddini bilmektir. Bence (Efdal-l-Ulûm) o! Malûm ya, ilminden gurur duyan âlime bile tahammül etmek zordur. Şu halde cahil mağrurun manzarasını düşünün! Bu tiksinti İçime bazı siyasi nutukları dinlerken geldi. Sebebini söyliyeyim; bence hitabetin gayesi, çok partırtılı sözlerle dinleyicilerin kafasını şişirmek değil, muhatabımızı inandırmak ve onun güvenini kazanmaktır. Bir çok hatibimizi İse, fikir söylemeyi bir yana bırakarak, sahnede talâkat cambazlığı etmek İçin kürsüye çıkmış gördüm; halbuki nicesi, bilgisini teşhir edeyim derken cehaletini "İfşa” ediyordu! Çok söyleyenlerin garip bir gafleti vardır; susanları, bir şey bilmez sanırlar!!
— Ya iddialarındaki katiyete ne dersiniz? Bugün dediklerinin tanı zıd-dını yıllarca evvel, aynı hararetle söylemiş oldukları halde?
— Kanaatimce, dünyadaki en kör zekâlar, kendi gördükleri ufkun öte yanında hiçbir şey mevcut olmadığına inanan kafalardadır. Senelerdir nice İnsan tanırım; hem de İyi ve halis İnsan! öyle insanlar kİ, bugün dahi hep yarını hazırlamak telâşında ve İddiasındadırlar; halbuki kendilerinin içinde yaşamış oldukları (dün)den bile henüz haberleri yok!
— Dediğiniz durum, bütün dünyada az çok böyle değil mi? Sanıyorum kİ, insanlara hitap ederken, asıl doğruyu söylemek İsteğimiz zaman çok İhtiyatlı bulunmak gerekiyor. Yoksa safsatayı arzu ettiğiniz kadar uzatınız; kimse aldırmaz! Çünkü zaten beşeriyet (maalesef) onunla yuğıırolmuş! Arap şairi (Ebul’ûlâ) ne güzel söylüyor:
"İn kultülmuhâle..."
— Mânası?
— Yani olmıyacak şeyleri söylerken sesimi yükselttim; ancak doğruyu İfade etmek lâzım geldiği zamandır kİ, nefesimi kısmak icap etti!
İç ve dış siyaset mevzuunda Sadak, SivaslIlarla konuştu
Komünist propagandasının, her kılığa girdiğini söyliyen Bakan; bunun, din ve taassup kisvesine de bürünmekte olduğunu belirtti
Sivas, 6 (AA..) — Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, bugün sinemada saat 14 te bir konuşma yapmış, anlattığı dış ve İç siyaset, sinemayı dolduran büyük ve münevver bir halk kütlesi tarafından derin bir alâka ile dinlenmiştir.
Sîzlere, Hükümetin dört yıllık siyasetini hulâsa etmeye çalışacağım, diye söze başlayan Sadak, sekizinci Büyük Millet Meclisinin en kötü dünya şartlan içinde İşe başladığını ve o zamanki ahvali, üçler arasındaki sulh konferanslarını bilhassa Yalta Konferansını anlatarak harbi kazanan müttefiklerin sulhü kazanamadıklarını söylemiş ve Türkiye İle Sovyet Rusya a-rasındaki münasebetlerin bir tarihçesini yaparak, Türkiyenln bütün kom-şulariyle dalma iyi geçinmeye ve dost olmaya çalıştığını, fakat karşı taraftan iylniyet görmediğini, bilâkis Türkiye üzerinde havsalaya sığmaz iddia ve dilekler ileri sürüldüğünü misallerle İzah etmiştir.
Amerika İle münasebetlerimize geçen Sadak, silâh yardımını ve Marshall yardımını vc bunların neticelerini anlatmış ve bu yardımların devam edeceğini söylemiştir.
Millî müdafaa masraflarına bütçenin yarısını harcadığımızı söyliyen Sadak, iktisadi gelişmemize temas ederek “en tenkitçi yabancı gözlerin teslim ettiği İlerlemeleri görmemek için dar politika zihniyetinin İnsafsızlığı lâzımdır" demiş, bugünkü telâkkilerin geniş hürriyetler rojimi ve tam millet hâkimiyeti altında gerçekleşmesinin memleket ve millet İçin çok şerefli olduğunu ilâve etmiştir.
Bazı propagandalara sözü nakleden Dışişleri Bakanı, bunlara cevap ver-
miş ve bunlar hakkında milletin dikkatini çekmiştir.
Bir memleketin ilerlemesi, İktisadî kalkınması için ilk şartın, sulh ve emniyet olduğunu söyliyen Sadak, sulh ve emniyetin de İçeride ordu kuvvetine ve milli birliğe, dışarıda yalnız kalmamaya bağlı olduğunu, millî birliğin ise türlü kanaat ayrılıkları İçinde büyük millî dâvalarda birlik demek olduğunu anlatmış ve bugün dünyada cereyan eden soğuk harbin ne demek olduğunu ve memleketleri nasıl içerden ele geçirdiklerini misallerle izah etmiştir.
Komünist propagandasının Türkiye-ye karşı şiddetlendiğini söyliyen Bakan, bu propagandanın her kılığa girdiğini, din ve taassup kisvesine büründüğünü, halkı askerlikten, vergi vermekten soğutmaya çalıştığını anlatmıştır. Türk vatanının maruz bulunduğu dış tehlikenin bugün herşey-den üstün bir endişe mevzuu olduğunu söyleyen Sadak, eğer memleketimiz tehlikeye maruz değildir diyenlere rastlarsanız bunların, ya sonsuz gafil, yahut düşman ajanı olmalarından şüphe ediniz, demiştir.
Halk Partisinin büyük eserler ve şerefli işlerle dolu olan mazisinden bahseden Sadak, Halk Partisi içinde uzun yıllar büyük salâhiyet ve mesuliyet mevkileri işgal etmiş olan yüksek muhalefet simalarının doğup büyüdükleri yere bu derece kötü gözle bakmalarının insafsızlık olacağını ve eğer memlekette Halk Partisi tenkld edilecek İşler yaptı İse bundan onların da çok büyük mesuliyet hisseleri olması icabettiğini ve memleket işlerinin, onlar Halk Partisinden çekildikten sonra, yani üç dört sene içinde bozulduğunu iddia etmenin ise çocukları bile kandıramıyacağmı söylemiştir.
l tF j
TA* T * Jl
Eğede M. P. sinin
toplantısı
İzmir 6 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Bu akşam saat 19 da Millet Partisi Cumhuriyet meydanında son açık hava toplantısını yapmış v( doktor Mustafa Kentli Cumhurbaşkanının aynı meydanda iradettiği nutukta yazın köylere kadar sarmış o-iarı düşmanlık havasının dağıldığını söylediğini hakikatte hiç bir zaman düşmanlık mevcut olmadığını belirtmiş. C.H.P. sinin devlet olarak halkın ibadet şekillerine karışarak dinî maksatlarla cemiyet teşkilini menettiğini. meskenlerinde diledikleri gibi dua ve münacat için toplanmış mâsum yurddaşlan tevkif ve takip ederek vicdan hürriyetini baltaladığını beyan etmiştir.

Dün saat 15 ten 20 ye kadar Park Otel salonunda Üsküdar Mithat paşa Kız Enstitüsünün bir defilesi yapılmıştır. Okulun eski mezunlarından Lfıtflye A rıha! ile Güzide Akın’ın da iştirak ettikleri bu defilede Enstitünün Atelye Şefi Bayan Hayriye Doğrumun’ın gü zel kreasyonları herkesin alâkasını çekmiştir. Talebelerle kendisini tebrik eder, başarılar dileriz. Resimde, dünkü defilede bir kostümün takdimini görüyordunuz.
Sayfa 4
YENİ İSTANBUL
7 Mayı» 1950
Ölümünün 66 inci yıldönümünde
Mithat
aşa
Fikren zeki, azimkar ve faal olan Mithat Paşa, memleketi, halkı seven, onun refah ve saadeti için daima çalışan bir insandı ____________________Yazan: M. Şakir Ülküta§ır ----------------
Kanun-u
Hüseyin üzerine
SANAT
BAHİSLERİ:
Paris
Konservatuarı
f
SPOR
A
LEMÎNDE 60 SENE
Mithat
Paşa
Yazan : JL.E.
i , ] ER sene, bu mevsimde, Paris Kon-"servatuarında hummalı bir faaliyet başlar ve öğrenciler heyecan içinde imtihanlara hazırlanırlar. Bir senelik mesailerinin semerelerini toplamak ve belki bütün bir istikbali kurtarmak maksadiyle, yüzlerce genç ellerinden gelen gayreti aaıfcderler, zira Paris Konservatuarının nizamnamesi gayet serttir ve iki sefer muvaffak oUrnıyan talebenin önünde» Madrid sokağında kâin müessesenin kapıları ebediyen kapanır.
Nizamnamenin sertliği, kabul ve çıkış imtihanlarının zorluğu, tedrisat programlan seviyesinin yüksekliği ve bu programları tatblka memur öğretmenlerin fevkalâde değeri, Paris Konservatuarının cihanşümul itibar ve şöhretini temin etmektedir.
Ortaçağdan beri, Fransada musiki tahsili, hususi hocalarla veya “Mait-rises” denilen müesseselerde yapılırdı. Charlemagnc tarafından kurulan ve hakikî birer konservatuar mesabesinde bulunan bu “Maitrises” 1er-de, bütün Ortaçağ boyunca» kıymetli organistler, bilgili kontrapuntlstler ve müteaddit mugannilerle kilise hanendeleri yetişmişti.
Lâkin, musiki sanatı inkişaf ettikçe, bu Maitrises” lerde verilen hususi tahsilin kifayetsizliği hissedilmiş ve meşhur bestekâr Lulli’nin teşebbü-slyle Paris Operasına, “Ecole de Chant et de Döclamation” namındu bir müessese ilâve edilmiştir.
Bu müessese 1784 tarihine faaliyetine devam etmiştir. Bu te, meşhur bestekâr Gossec'in
dan istihsal ettiği bir emirle, “Menus Piaisirs” konağında “Ecole Royale de Chant et de DCclanıatlon” namı altında bir müessese, daha ciddi esaslar üzerine kurulmuştur.
Büyük ihtilâlin silip süpürdüğü bu müessese, Sarrette’in idare ettiği “Garde Nationale” musiki takımını barındırmak üzere, az sonra kapılarını tekrar açmıştır.
Cumhuriyet ordularının bandoları için sanatkâr yetiştirmek vazifesiyle, Sarette tarafından meccani bir musiki mektebi kurulmuş ve az sonra, Cumhuriyetin üçüncü yılının 6 termi-dor tarihinde neşredilen bir kanunla, resmen Devlet Konservatuarı şeklini almıştır.
Bu tarih, Fransız musikisi için bir dönüm noktası teşkil eder.
Paris Konservatuarı uzun müddet Fransız öğrencilere münhasır kalmıştır. 1823 tarihinde, oğlunu Konservatuara kabul ettirmek için Liszt'in babasının bütün müracaatları, Mösyö De Metternick’in tavsiyelerine rağmen, neticesiz kalmış ve harikulâde genç Macar piyanisti Paris Konservatuarına girmeye muvaffak olamamıştır. Bilâhare, bu sert kaydü şart kaldırılmış ve hariçten gelen genç sanatkârlar, sıkı bir elemeden sonra, kabul edilmeye başlanmıştır. Bugün,
kadar tarih-Kıral-
Yaşlı kimseler nasıl spor yapmalıdırlar?
Yazan : Selim Sırrı Tarcan
şa ve arkadaşları tevkif edilerek Yıldızda muhakeme edildiler (1881), Mithat Pa>a, muhakeme esnasında kendisini mert ve namuslu bir adama yakışır surette müdafaa etti. Fakat, hepsi boştu. Mahkeme, Mithat Paşayı -birkaç arkadaşiyle beraber - idama mahkûm etti. Abdülhamit, sözde büyük ve merhamet kösterlyor-muş gibi davranarak bu kararı muebbed sürgüne tahvil etti.
Mithat Paşa, Taif zindanına gönderildi. Üç yıl kadar zindanda mahpus kaldı. Nihayet 7 mayıs 1884 tarihinde boğularak öldürüldü. İstanbul gazetelerinde Mithat Paşanın hıyarcık hastalığından vefat ettiği işaa edildi. Mithat Paşa, II. Abdül-hamidin - otuz üç sene kendisini bi-huzur eden - tahtından indirilmek va-himesine kurban gitmiştir. Amcası ile büyük biraderi V. Muradın Akıbetleri. onu daima tedhiş etmiştir.
Mithat Paşa XIX. Asır Osmanlı ri-
cali arasında gösterdiği bir çok imar ve ümran faaliyetleri, medeni cesaret örnekleri ile adı heykel olarak anılacak bir şahsiyettir. Fıtraten zeki, a-zimkâr ve faal olan Mithat Paşa, memleketi, halkı seven, onun refah ve saadeti İçin daima çalışan bir insandı. Türklyede Kanun-u Esasinin ilânı ve ilk meşrutî idarenin kurulması da Mithat Paşanın teşebbüsiy-le vukubulmuştur.
Mithat Paşa, memlekette sadece meşrutî idarenin tesisine önayak olmakla kalmamış, bulunduğu her yerde yollar inşası, ticarî emniyetin temini, belediyeler teşkili, bugünkü Ziraat Bankasının temeli olan Menafi Sandıklan tesisi, ıslahhane» fabrika, hastahane inşası gibi türlü imar ve ümran işlerinde de muvaffak olmuştur. Istaııhuldaki eski Sanayi Mektebi ile bugünkü Emniyet Sandığı Mithat Paşanın eseridir.
VAŞIN ilerlemesinden ve dumura ■ doğru götüren İhtiyarlığın gelmesini çabuklaştıran uzviyetin, bu tehdit karşısında kullanabileceği biricik silâh harekettir. Evet, hareket, bir yandan adale ve mafsalların işlekliğini muhafaza eder, bir yandan da alman gıdanın yanmasına yardım e-der. Hareket etmiyen bir vücut, tortusunu veya zehrini dışarı atamaz. Gene o sebepledir ki, ciğerlerin vo cildin dışarı çıkaramadığı toksinler, vücutta kalarak terde bir koku peyda eder ki. ona (ihtiyarlık kokusu) diyorlar. İşte bütün bunlar yaşlı kimselerin (bakınız ihtiyarların demiyorum), evet yaşlı kimselerin makul ve mutedil eksersizlerle, vücutlarının tuvaletini ihmal etmelerinden ileri gelir.
Bazı yaşlı kimselere jimnastik tavsiye ettiğim zaman bana cevaben, “Kırkından sonra »az çalınmaz!,, diyorlar. Evet, bu belki kulak terbiyesi için küçük yaşta musiki ile ülfet etmek lâzım geldiğini kasdeden bir vecizedir. Halbuki işlemek üzere hâlk edilmiş olan vücut maklnası için böyle bir iddia varid değildir.
Hareket, doğumdan ölüme kadar herkese lâzımdır. Bu, tıpkı yüzünü yıkamak gibi bir şeydir. Her yaşta yapılması zaruri olan bir vazifedir. Yalnız, her ne kadar yaşı kırkı geçmiş olanların kemikleri ve etleri sa-lâbetini muhafaza etmekte ise de. yirmi yirmi beş yaşında delikanlıların yaptıkları sporları yapmak caiz değildir. Çünkü J?eşer maklnası, bu iki yaş arasında hayli tadilata uğramıştır. Uzviyetin hepsi etler ve kemikler kadar sağlamlıklarını muhafaza edemezler, bilhassa kalb ve ciğerler biraz yorulmaya başlamıştır.
Bunun için kırkından sonra yapılacak sporların fazla yorucu olmamasına dikkat etmek lâzımdır.
babayiğitlerin çoğu maalesef kalbden ölürler.
Şimal memleketlerinde bilhassa îs-veçte, Finlandiya, Danimarkada İnsanların yaşama tarzını tetkik etmiş olanlar bilirler kİ, o memleketlerdo jimnastik yapmak, kadın erkek, genç ihtiyar herkes için bir ibadet gibidir. Herkes bu sağlık dinine canü gönülden bağlıdır. Evlerde, mekteplerde, müesseselerde, fabrikalarda, şehirlerde olduğu gibi köylerde herkes, vücudunu işletmeyi Adeta din! bir vazife bilir ve onu bir gün ihmal etmez.
Kopenhagda, Stockholmda, Helslng-fora’da, hemen her somtin bir jimnastik salonu vardır. Sabahtan akşama kadar muayyen saatlerde, her yaştan kadın ve erkekler bu salonlarda grup grup toplanırlar, bir muallimin kumandasında vücutlarım işletirler ve duşlarını yapıp giderler.
Akşam seansları 17 den 19 a kadar devam eder. Her ders 25 dakika sürer. Bu saatlerde gelen sporcuların yaşları 60 ı geçmiş, saçları ağarmış kimselerdir. Çok kere ben gidip, bu genç kalmaya azmetmiş, ihtlyarla-rnamaya ahdetmiş kuzey adamlarının irade kudretini hayranlıkla seyrettim. Hepsinin de hatları derinleşmiş çehrelerinde hareketin, faaliyetin verdiği zevk ve neşe ayan beyan okunuyordu.
Bir gün akşamüstü Danimarka Mektepleri Beden Terbiyesi Umumî Müfettişi Prof. Knutsunun delâletiyle, Kopenhag’ın 225 jimnastik salonundan birini ziyaret ettim. Zemini parke, her tarafı aydınlık bir salonda yaşları 50-70 arasında 5ü kadar kulüp Azası iki sıra dizilmişler, büyük bir ciddiyetle kollarını, bacaklarını, gövdelerini bir ahenk ve intizamla
İşletiyorlardı. 25 dakika böylece çalıştıktan sonra dersten çıkan mektep çocukları gibi gülüşerek şakalaşarak duş dairesine gittiler. Onların ardından yaşlı kadınlar, büyük anneler •alonu işgal ettiler. Dikkat ettim, bu beyaz saçlı kadınlarda da ihtiyarlık alâmeti yoktu, olduklarından daha çok genç görünüyorlardı.
Şimdi, yaşı ilerlediği halde vücudunun gençliğini ve diriliğini muhafaza etmek istlyenlerin ne yapacaklarını söy üyelim:
Yaşlı kimseler vücutlarını her gün işletmeyi, tıpkı yüz yıkamak gibi itiyat haline getirmelidirler. Yalnız bu hareket gıda gibi ihtiyaç nispetinde alınmalı. Azı fayda verme2, çoğu za( rar verir. Onun için kırkından sonra fazla yorucu, nefesi kesici şiddetli ve sürekli sporlardan vazgeçmeli.
Ellisinden sonra fazla (effort) yani ceht sarfını icap ettiren her türlü adale faaliyetlerinden sakınmalıdır. Çünkü birden yapılacak şiddetli bir hareket, nezfi dlmagiyi mucip olabilir. Ikına sıkına yapılacak zorlu hareketler tehlikelidir.
Ellisinden sonra güreş, boks, eskrim, kürek çekme, yüzme, gülle kaldırma gibi fazla ceht sarfım istilzam eden sporlar tehlikelidir, Yab nız müsabaka yapmamak şartlyle eskrim, yüzme, tenis, ata binme» golf ve av sporları yapılabilir.
Bu sporları yapmıya imkân bulama yanlar müsait havalarda yürüyüşle? yapmalı. Yaşlı kimseler, hareketin hayat ve ataletin ölüm olduğunu bb lerek kendilerini atalete kaptırmaie-tan sakınmalı. Her gün Aletsiz oda jimnastiklerine ve nefes egzersizleri» ne devam etmeli.

Bazan müstesna kabiliyette olanları birer nümune olarak öne sürerler: “FinlandiyalI filan, Belçikalı falan sporcu, yaşı kırkını geçtiği halde gene sürat yarışlarında birinciliği muhafaza ediyor veya filan pehlivan elli yaşında olduğu halde hâlâ güreşiyor ve nice gençlere tuş çıkarıyor” gibi iddiaların hiç bir İlmî kıymeti olmadığından kaleme bile almak caiz değildir. Zavahire aldanmamah, o
Sarasate. Kreisler. Enesco. Casella. Flesh gibi milletlerarası meşahirin İsimleri, bu asırdide müessesenin şeref tablosunda yazılı olup, onun şöhretini ar t Arnaktadular. Halen Ayla Erduran, Suna Kan, İdil Biret gibi genç Türk sanatkârları Parisln sanat tacının en kıymetli cevherlerinden biri olan bu müessesede musiki tahsillerini ikmal etmektedirler.
HİKAYE
Hastabakıcı kadın
KADILARDAN Rusçuklu Hacı Eşref Efendi adında bir zatın oğlu olan Mithat Paşa» 1822 de lstanbul-da doğdu. Asıl adı, Ahmet Şefiktir. Daha genç yaşında İken BabıâJl Divân kalemine girmiş; Mithat mahlâsı kendisine bu kalemde verilmiştir. Mithat Efendi, zekâsı ve çalışkanlığı dolayısiyle kısa bir zaman zarfında, muhtelif ve mühim memuriyetlerde bulunmuş, bu ilk devirlerde Büyük Reşit Paşanın himayesine de mazhar olmuştur.
Mithat Paşa, 1861 do vezir rütbesiyle Niş valiliğine tayin olunmuş, burada kaldığı dört yıl zarfında idari ve iktisadi işlerde büyük kabiliyet ve başarı göstermiştir. O sıralarda yeni vilâyet teşkilâtı yapılması mü-nasebetlyle Niş, Slüstıre ve Vidln vilâyetleri “Tuna Vilâyeti” adı altında birleştirilip, valiliği de Mithat Paşanın uhdesine verilmiştir.
Tuna valiliği sırasında da aynı başarıyı gösteren Mithat Paşa, bir müddet sonra Şûrayı Devlet Reisliği ile tstanbula alınmıştır. 1869 da Bağdat valiliğine tayin olunan Mithat Paşa, burada da imarcı bir vali sı-fatiyle çalışmaya koyulmuşsa da, Sadrazam Mahmut Nedim Paşanın kendisine güçlükler göstermesi üzerine istifa ederek tstanbula dönmüştür.
Mithat Paşa, 1872 de ilk defa Sadrazamlığa getirildi. Fakat Abdülazi-zkı israflarının önüne geçmeğe çalışması, padişah tarafından, kısa bir zaman içinde, azline sebep oldu.
Bundan sonra bir aralık Adliye Nazırlığında, Selânik valiliğinde bulunan Mithat Paşa, Rüştü Paşanın sadareti zamanında önce vükelâ heyetine memur edildi; arkasından da Şûrayı Devlet Reisi oldu. Mithat Paşa, Osmanlı devletinin AvrupalIlar arasın M kaybolan şeref ve haysiyetinin ancwk AbdÜÎhzizin hal’l, memlekette Kanun-u Esasinin ilânı, meşruti bir idarenin kurulması ile mümkün olacağına inanıyor; bu hususta icap edenlerle, gizliden gizliye, istişarelerde bulunuyordu.
O aralık Abdülazizin şahsi servetini bir Rus harp gemisiyle kaçırmak niyetinde olduğu haberi şayi olunca, hal'in acele yapılmasına lüzum görüldü. Lâzım gelen tertibat alındıktan sonra bir heyet Dolmabahçe Sarayına giderek Abdülazıze hal* kararını tebliğ etti (30 moyıs 1876). Bu çok güç ve aynı zamanda çok tehlikeli işi halleden Mithat Paşa, ertesi günü V. Muradı Osmanlı tahtına geçirdi. Mithat Paşa, bir Esasi projesi hazırlamıştı.
Çerkeş Haşan Vakasında, Avni Paşanın katledilmesi
hüküm ve nüfuz artık tamamen Mithat Paşanın eline geçmişti. Fakat, V. Muradın müptelâ olduğu akıl hastalığı, bir cinnet halini almıştı. Bunun üzerine vükelâ heyeti, büyük ümitlerle tahta geçirilmiş olan, V. Muradın blzzarure hal’ine karar verdi. Bu kararla beraber, veliaht Abdülhami-din ıslahat ve Kanun-u Esasiye taraftar olup olmadığını anlamak üzere de Mithat Paşa, Musluoğlu köşküne gönderildi. Abdülhamit, Mithat Paşa ile yaptığı bu görüşmede pek samimî bir hürriyet taraftan göründü ve Kanun-u Esasiyi ilân, meşruti idareyi kabul edeceğini de vâdetti. Alınan bu teminat üzerine V. Murat hal’edılerek Veliaht Abdülhamit E-fendi padişah ilân edildi (31 ağustos 1876).
n. Abdülhamit, Kanun-u Esasinin ilânı ile meşruti idarenin kurulması hususunda vermiş olduğu sözün samimiyetine herkesi inandırmak için Mithat Paşa ve arkadaşlarına çok mültefit göründü. Bir taraftan Kanun-u Esasi ilânının kat'iyet kesbet-mesi, diğer taraftan bir Rus harbinin de tahakkuk derecesine varması üzerine Rüştü Paşa sadaretten affedilerek yerine Mithat Paşa getirildi (19 aralık 1876),
23 aralık 1876 günü, Kanun-u E-saslnin kabuliyle meşrutiyet idaresi ilân olundu. Birinci -Meşrutiyetin ilânında en faal rolü oynamış olan Mithat Paşa, bu suretle büyük bir emelinin tahakkukunu görmekle çok sevinmişti. Kanun-u Esasinin ilânı ve Mebusan İntihabı Kanununun da tatbik mevkiine konulmasını müteakip memleketin her tarafında mebus seçimi yapılarak 19 mart 1877 tarihinde mebusan meclisi açıldı.
Seferberlik ilânı, n. Abdülhamidin Mithat Paşa hakkmdaki gizli maksatlarını ortaya atmasına yardım etti. Ordu Rumeliye hareket ettiği sıralarda Abdülhamit, kendisine suikast tertip edildiği şayialarını ortaya yayarak Mithat Paşayı bu hâdise ile itham etti, onu sadaretten azlederek hudut haricine çıkarttı.
Mithat Paşa, on yedi ay kadar Paris ve Londrada kaldı, Avrupa siyasi ricalinin hürmet ve itimadını kazandı, n. Abdülhamit, bu sıralarda Mithat Paşa aleyhinde İstanbul gazeteleriyle neşriyat yaptırıyordu Bununla beraber, Mithat Paşa Avrupada kaldıkça bir türlü gönlü rahat edemiyordu. Nihayet affederek Glridde valilikle ikamete memur etti.
Mithat Paşa bundan sonra; Suriye, arkasından da Aydın (İzmir) valiliklerinde bulundu. Fakat o. bir türlü n. Abdülhamidin gizli takiplerinden kurtulamıyordu îzmir valisi bulunduğu sırada, Abdülazizin sözde katledildiği ortaya atılmıştı. Bu, II. Abdülhamidin Mithat Paşa hak-kındaki fikrini tatblka elverişli mühim bir sebepti. Nihayet Mithat Pa-
Öğrenmek ihtiyacında olduğumuz herşey
Hicrî 19 5 0 MAYIS 7 Pazar Rumî
1 RECEP 19 1369 NİSAN 24 1366
I l'vAKİl VASATİ EZAN.
Güneş 5.51 9.41
öğle 13.11 5.01
İkindi 17.04 8,54
Akşam 20.11 12.00
Yatsı 21.58 1.46
lmsâk 3.55 7.54
İSTANBUL
de
YENİ SES OPERTİ: 20.45
Baskın*
KONAK PAVİYONU: Ispanyol Atraksiyon Trupu.
ANKARA
IS
BÜYÜK TİYATRO: (1037Û) do Japon sanatkârı Atauko Ito nun İştirakiyle ’ Madame But-terfly,,.
KÜÇÜK TİYATRO: (11169) Altı şahıs muharririni arıyor.
ÇOCUK TİYATROSU: 11 de Keloğlan.
GAR GAZİNOSU : Paris Revü heyeti.
PAVİYONDA ; Italyan Akrobatları.
İZMİR
ŞEHİR TİYATROSU: İlk Adım
BEYOĞLU CİHETİ ATLAS. (40835) Öldüren Buse. ALKAZAR. (42562) 1 - Gangsterler Kıralı. 2 — İki Cingöz Kibarlar Arasında.
AR: (44304) Gecenin Gözleri. ELHAMRA: (43595) Gecenin
Gözleri.
İPEK (44289) ölüm Diyarı. İNCİ (84595) 1 — Krlstof Ko-lomb. 2 — Yayla Kaplanları.
LALE: (43595) 1 — Ateş Bekçileri. 2 — Karanlık Gölgeler. MELEK, kançlık,
SARAY: gothetldİN
8UATPARK: (83143) 1 belltarlk Canavarı. 2 -Karen i n& (Türkçe).
SÜMER (42851) 1 — Hayal Peşinde. 2 — Nil Kraliçesi. ŞARK’ (40380) Kimsesizler. SIK* (43726) 1 — Günah Peşinde (Türkçe). 2 — Ölüm Saati. TAKSİM: (43191) Cezayir Dansözü.
TAN. 1 — Her Şafakta ölürüm. 2 —
YENİ;
Sonra. Mirası.
ÜNAL. (19306) 1
• Türkçe). 2 — Gİlda Şeytanın Kızı (Türkçe).
YILDIZ (42847) 1 — Dağ Çiçeği. 2 — Tehhkeü J Zadın.
(40868) Aşk vo Kıs-
(41659) VasliİB Lo-Elen Komedi Trupu.
- Ce-
Anna
Yılmaz Kahramanlar. (84137) 1 — Rüyadan 2 — Monte Kristonun
Yuvam
İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 - Sun Fransisko. 2 — Altın Peşinde. AY8U (21917) 1 - İntikam. 2 — Dağ Çiçeği.
AZAK (23542) 1 - Lüküs Hayat. 2 — Vurun Kahpeye.
ÇEMBERLİTAŞ (22513) 1 - ölmeyen Aşk. 2 — Şehzade Azmi. FERAH 1 — Buffalobiün int. kamı. 2 — Sönen Rüya.
HALK 1 — Zaloğlu Rüatem. 2 — Keşif Alayı.
KISMET (26654ı 1 - Sönen Hayat. 2 — Karanlıkta İzler.
MARMARA (23860) Aşk Oyunlun. 2 — Port-Salt Canavarı.
MİLLÎ (22962) 1 — San Frarı-slsko. 2 — Altın Peşinde.
TURAN (22127) 1 — LU küs Hayat. 2 — Vurun Kahpeye.
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 -Kovboylar Kıralı. 2 — Gençlerin Sevgilisi.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (6U112) 1 — Deniz Ejderi (Türkçe). 2 — Kafkas Kartalı.
OPERA: 1 — Lulu Belle 2 — Namus Sözü.
SÜREYYA (60682) 1 — Günün Kadını, 2 — Karanlık Geçit YELDEĞİRMENİ 1 — Dinml-yen Sızı. 2 — Tosun Paşa. ...
ANKARA
ANKARA (23432) Gangster Hafiye.
BÜYÜK (15031) Paylaşılamıyan Güzel Sevgili.
CEBECİ 1 — Buffalobil. 2 — Beyaz Yıldırım.
PARK 1 — Zehir Kaçakçıları. 2 — Alevden Gönüller.
SUS 1 — Günahkâr Kalbler. 2 — Bir Fakir Delikanlının Hikâyesi.
SÜMER 1 — Paraşüt Taburu. 2 — Hapishanede İsyan.
ULUS 1 — Kıskanç Kadın, 2 — Tampiko.
YENÎ: Genç Kız Kalbi.
İZMİR
ELHAMRA Bnlalaylca. LÂLE 1 — Mnkincll Adamlar Diyarı. 2 — Kadın Düşmanı. TAYYARE 1 — Akdeniz Korsanları. 2 — Hülya.
TAN 1 — Makineli Adamiuı Diyarı. 2 — Kadın Düşmanı. YENİ 1 — Deniz Ejderi. 2 — Şeytanın Kudreti.
KARŞIYAKA CİHETİ MELEK 1 — Kadın Severse. 2 — Genç Kartallar 2. devre. SÜMEK 1 — Tabancalar Patlarken. 2 — Donanma Şarkısı.
.UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
9.45 D.H.Y. (Türk) Bursa. — 9.50 D.H.Y. (Türk) îzmir. — 12.00 K.L.M. (Holündü» Tahrandan. — 12.50 D.H.Y. (Türk) lx-mlrden.
14.30 P.A.A. (Amerikan) Basra, Şamdan. — 15.15 D.H.Y. (Türk) hıkendcrun. Adana, slnkarııd.ın.
15.15 A.F. (Fransız) Parla, Roma ve Atinııdıın. — 15.5ü B.E.A. (înglliz) Londra, Roma vo Alıntıdan. — 15.55 S.A.S. (İskandinav) Oslo. Kopenhag, Hamburg Frankfurt. Münih, Roma. Atl-
(Türk) (Amerl-Boston,
D.H.Y.
nadan. — 18.05 D.H.Y. (Türk) Izmlrdcn — 18.35 D. H. Y.
(Türk) Ankaradan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
8.30 D.H.Y. (Türk) Bursaya — 0.3ü D.H.Y. (Türk) Ankaraya— 10.15 D.H.Y. (Türk) tamire —
10.30 D.H.Y. (Türk) Anara, A-duna, Îâkenderuna — 13.00 K.L. M. (Holânda) Roma. Amster-dama, — 13.50 D.H.Y. Izmire. — 15.30 P.A.A. kan) Brüksel, Londra.
New-Yorka. — 16.00
(Türk) Izmire. — 10.20 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adanaya. — 17.25 S.A.S. (İskandinav) Atina» Roma. Münih. Frankfurt, Hamburg, Kopenhag, Oslo’ya. — GELECEK OLAN VAPURLAR
16.30 Etrüsk, İzmirden. —
21.00 Sus, Mudanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR 5.00 Tırhan (Karadeniz©). — 9.00 Sua (Mudanyayn). — 18.00 Antalya (Çanakkaleye).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
8.30 Ankara. — 9.15 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
10.06 Ankara (Motörlü). —
18.10 Ankara. — 20.30 Ankara.
A N ü Ali A :
8.36 M.S.Ayarı. haberler ve hava raporu. — 8.45 Glinaydın (pj). — ö.io Günün programı.— 0.15 Radyo ile İngilizce. —
9.30 (Sevilmiş parçalar) (pl).—
10.10 Konuşma.
10.25 Makamlardan bir demet.
— 11.05 Temsil: Pazar skeçl "Bir evlenme hazırlanıyor’* Al-fred Sutr’dan çeviren: Y. Gören
11.30 Salon orkestrası (Şef: Halil Onayman). — 12.oo Hop beraber söyliyelim (Yurttan mcs« lor). — 12.30 Telden tele. —
12.50 Oyun havalan (Baftlama takımı). — 18.00 M.S.Ayarı ve haberler. — 13.15 Dans müziği (pl). — 13.30 öğle gazetesi. —
13.15 Dans müziği (pl). — 11.00 Hava raporu, akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış ve program. — 18.00 Konuşma: Seçim. D.P. —
18.10 İncesaz (Hicaz faslı) 18.80 Konuşma: Seçim. M.K.P.
— 18.40 İncesazın devamı. — 10.00 M.S.Ayarı ve haberler. —
19.15 Geçmişte bugün. — 10.20 Dana müziği (pl). — 10.30 Konuşma: Seçim. Dans müziğinin
19.50 Konuşma: 20.00 Akşamın
(pl). — 20.15 Radyo gazetesi. —
20.30 Konuşma: Seçim. C.H.P.
— 20.40 Ara müziği (pl). — 20.45 Genç müzlkçinin uçul - Keman soloları. Çalan Vehbi Tümen. —
21.15 Konuşma: Seçim. D.P. —
•1.25 Müzikle gezi (pil. — 21.40 Konuşma: Seçim. C.H.P. —
•1,50 Müzikle gezinin devamı (pl). — 22.00 Spor saati (Günün haberleri), — 22.15 Dam» müziği ıpl), — 22.45 M.S.Ayarı ve haberler. — 23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL:
12.57 Açılış vc programlar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Elling-
M.P. — 10.40 devamı (pl). — Seçim. M.P. — karma müziği
ton ve Gillesple Orkestrasından caz müziği (pl). — 13.30 Radyo tongo orkestrası konseri — 13.50 Serbest saat. — 14.00 Saz eserleri, şarkı ve türküler. — 14.45 Dans müziği (pl). — 15.00 Konçerto - Hlndemith keman konçertosu (pl). — 15.35 Dans müziği (pî). — 16.00 Programlar ve Kapanış.
17,57 Açılış ve programlar. — 18.06 Lehar ve Strauss’dan vulsler (pl). — 18.20 Konuşma; Seçim. M.P.. — 18.3» Necdet Koyutürk orkestrasından dana müziği. — 18.50 Konuşma: Seçim. C.H.P. — 10.00 Haberler.
— 19.15 İstanbul haberleri. — 19»20 Konuşma; Seçim. D.P. — 19.80 Şarkı ve türküler. — 20.00 Konuşma: Seçim M.P. — 20.10 Dans müziği (pl). — 36.20 Konuşma: Seçim. C.H.P. — 20.30 Büyük ikramiye - Radyofonik komedi. — 20.50 Konuşma: Seçim. D.P. — 21.00 Hafif ara müziği (pl). — 21.05 Spor hasbı-haiiori. — 21.20 Fasıl heyeti konseri. — 21.50 Konuşma: Seçim. M.K.P. — 22.00 Millî Türk Talebe Birliği Üniversite Korosu konseri. — 22.45 Haberler, ler. — 23.00 Dans müziği (pi>.
— 23.06 Karışık hafif müzik
(pl). — 24.00 Programlar ve
Kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR LONDRA:
7.30 Dinleyici istekleri. — 9.30 Küçük orkestradan melodiler. — 11.00 Klasik müzik dinleyici istekleri. — 13.00 Adolph Hallıs ve piyanosu. — 14.15 Operalardan parçalar. — 15.30 Akordeonla parçalar. — 10.15 Robert Farnon ve orkestrası. — 17.15 Grieg piyano konçertosu. — 18.15 Donald Peers’den şarkılar.
— 21.30 Varyete programı. — 24.36 BBC senfoni orkestrası konseri.
EMİNÖNÜ: Beşlr »- eı.m. ıE-minönü) — İtimat Sadri (Kü-çükpazar) — Sultanahmet (A-lemdar) — Salfthattin (Çarşı-kapı).
BEYOĞLU: Dellaeuda (Mer-
kez) — Mithat (Taksim) — A-yazpaşa (Taksim) — Hayrettin Tav (Galata) — Sporldis (Galata) — Ataknn (Şişli) — Mccl-diyeköy (Şişil) — Halicıoğlu (Hasköy) — Yeni Turan (Kasımpaşa).
FATİH: Muharrem Tanır (Şeh-zadebaşı) — Ziya Nuri (Aksaray) — Emin Rıdvan (Snmatya)
— Nazım Malkoç (Şehremini)
— M. Fuat Bayer (Karagünı-rük) — Huyun Berk (Fener). EYÜP: Ayvansaray Şifa.
BEŞİKTAŞ: Nail Halit — Yeni (Ortuköy) — Arnavutköy — Merkez (Bebek).
KADIKÖY: Merkez — Kızıltop-rak — Göztepe — Bostancı. ÜSKÜDAR: Merkez.
HEYBELİ AD A: H. Halk.
BÜYÜK ADA: Halk.
İZMİR: Tilkilik (Basmahane) t- Şifa (Kemeraltı) — Yeni (Eş-refpuşa) — Çankaya (Al s ancak)
— Kurataş (Yalılar).
s
BDLMflC
Soldan «afta:
1 — Güvenir (mürekkep kelime). 2 — Yuvası huzurlu (İki kelime). 8 — Bir renk, Fransızca st, Lâfız. 4 — Oyu, Bir renk. Alkış. 5 — Son un dörtte üçü, Tersinden birinci harfi M olursa sevinçler mânasına gelir. 6 — Kâfi, Beri. 7 — Bir uzvumuz. işgüzarlık. 8 — Kabadayılar öyle olur. Bir nevi pil. 9 — Sakatlığı mevcut (iki kelime). 10 — Kendisine İcar verenle birlikte.
Yukarıdan aşağı:
1 — Öne doğru atfııuızar et (iki kelime). 2 — öğrencisi (çoğul). 3 — Lütuf, ShakeHpeare’ln kıralı. 4 — Bir harfin okunuşu. Tersi gururu. 5 — Dini sopa, Tersinden birinci harfi değiştirirseniz sirkat eder. 6 — Hayvan süslemesi, Tersi dişle. 7— Tersi bir şeker nevi, Sahip. 8-Tersl bir musiki Aleti, Bir OsmanlI devleti. 9 — Vasıl olarak ahzet (iki kelime). 10 — Manevi merasim (iki kelime).
NOT: Dünkü klişesi bir zühûl eseri ters intişar İtizar boyan
bulmacamızın olarak etmiştir. Üzülerek ederiz.
DÜNKÜ
2 — Alâka-Te. 4 — E-Ahall.
Esas, Diz.
6 — As,
9 — bol.
BULMACANIN HALLİ
Soldun Hafta
1 — Havalename, yı kes. 3 — Cûllyet, tili. Ter. 5 — Rıda,
iten, Ca. Ig. 7 — Gün. 8 — Ruhime, MAnalı hibe. 10 — Amelesi
Yukarıdan a^aftı:
1 — Haceri sema. 2 — Alâtı tamam. 3 — Validosine, 4 —A-kılâııe hal. 5 — îyal. EIA. 6 — Eyc, Sıraca. 7 — A (nıt), Has, Hı. 8 — Ak. Ta. Dib. 9 — Meteliği bol. 10 — Eneri güzel.
Beyoğlu 44644
İstanbul 24222
Ankara 00. İzmir 2222
Knrşıyaluı 15055
Kadıköy 6087L Üsküdar 6091ü
SIHHÎ
LM d at
İstanbul Beyoğlu
Anadolu yakası Ankara İzmir
4499c 60538
91
2251
Ya2an : A.J. CRONÎN
0LWEN Davla, hastabakıcılık mektebini bitirdiği zaman ancak 22 yaşlarında idi. Mektepten çıkar çıkmaz, Güney Galya’da küçük bir maden şehri olan Tre-genny’ye gönderilmişti. Şehrin tek caddesi üzerinde, soğuk. eşyası kırık dökük bir odada oturuyordu. Konu komşu, içli dışlı evlenmelerden, kendi kabuklarına çekilmiş, sessiz insanlardı. Sanki Ohvenln varlığından rahatsız olmuş gibi bir halleri vardı.
Şehir halkının bu soğuk haline rağmen, Olvven canü gönülden işine sarıldı. Kışa, yaza aldırmadan dağ tepe aşarak hastaları yoklamaya, minicik kliniğe gelen bir iki dertliye, elinden gelen yardımı göstermeye koyuldu. Bunlar onun için basit işlerdi. Kliniğin doktoru, Dr Gallovv, gevşek, beceriksiz bir ihtiyardı. Gece gündüz içtiğinden, kimseye fazla bir yardımı dokunmazdı. Bütün bu güçlüklerle karşılaşınca. genç hastabakıcı. İçinden, hep istifa edip ayrılmak isterdi ve güç halle bu hissini yenebilirdi.
O yazın sonunda bir kızıl salgını başgösterdi. Genç hastabakıcı bu salgınla başa çıkabilmek i-çin, Dr. 6allow’a akıl danışmaya gitti. Doktor, kızcağızı acı acı a-zarladı. Bu gibi salgınlar, Tre-genny’de olağan- işlerdi. Elden, fazla ne gelirdi ki?
Kızcağızın içi kabardı. Mücadeleye tek başına girişmeye karar verdi. Şehirde içilen sütten, içme suyundan ve buna benzer bir sürü şeyden birer nümune alıp, hepsini Cardiff’e Sıhhat Birliği’ne yolladı. 48 saat sonra gelen resmi bir telgrafta, kızıl mikrobunun sütte bulunduğu ve süthanenin bir müddet kapatılmasının gerektiği bildiriliyordu.
Böyle işlere “burnunu soktuğu” için, herkes hastabakıcıya isyan etti. Süthanenin sahibi Idwall Morgan hatırı sayılır bir adamdı. Bir türlü öfkesini gizliyemiyor, Ohven'e yolda rastlayınca kızgın kızgın söyleniyor, her şeye rağmen halka süt dağıtmaya devam edeceğini bildiriyordu.
Vaziyet kızcağız için hayli çetindi. Eğer Morgan da herkes gibi kızıla tutulup, yatağa düşmedeydi işler nereye varırdı, Allah bilir. Morgan artık ihtiyarlamaya yüz tutmuştu, bekârdı, ihtiyar, yan kör bir hizmetçiden başka bakacak kimsesi yoktu. Üstelik hastalığı oldukça da ağırdı.
Ohven, adamcağızı, ateşten kendini kaybetmiş bir halde, kapkaranlık odasında, yatağın içinde bir sağa, bir sola dönüp dururken buldu. Hemen işe koyuldu, Mor-gan'ı sildi, yatağını düzeltti, ilâcını verdi, ateşine baktı, odayı havalandırdı, yatağına yastıklar koydu ve karnını doyurdu. Hizmetçiye bir iki tenbihte bulundu. Sonra çantasını kaptığı gibi, başka bir hastaya koştu.
Mücadele çetin oldu ama, sonunda Morgan kurtuldu. Kuvveti yerine geldikten sonra, odada dönüp dolaşan genç hastabakıcıyı gözleriyle takip etti, durdu. Çok konuşkan bir adam değildi» ama söylediği bir iki kelimeden Olwen, Morgan’m içindeki derin minnet ve sevgi hissini sezebilmlşti. Son gelişinde, genç hastabakıcının e-linl sıkı sıkı tuttu, üzüldüğüne, mahcup olduğuna dair bir şeyler mırıldandı. Olwen de, kalbi hafifçe çarparak, zaferi kazandığını, artık düşmanım sona erdiğini hissetti.
Morgaa yataktan kalkar kalkmaz, hastabakıcının bütün yaptıklarım anlattı durdu ve kendisinin yanılmış olduğunu mertçe
Çeviren : Filiz KARABBY itiraf etti. Olwen de işine gidip gelirken, etrafında insanların ona karşı hissettikleri sevginin yavaş yavaş, fakat kuvvetle arttığını seziyordu. Artık, mektepten gelen çocuklar yanma koşup konuşmaya, ocaklardan dönen maden işçileri durup gülerek selâm vermeye, ihtiyar kadınlar ocağın başında bir fincan çay ve taptaze bir çörek ikram edip lâfa tutmaya başladılar.
O yılın sonunda büyük bir hâdise oldu: Idwall Morgan’m başkanlığında bir birlik, Olwen'e bir bisiklet hediye etti. Şehir halkı i-çin bu hediye epey bir fedakârlığa mal olmuştu. Vadide durum, oldukça kötüydü, işçilerin çoğu yarım gündelikle çalışıyorlardı. Hediye için toplanan beş on kuruşu halk güçlükle verebümişti. Fakat Ohven için hediyenin kıymeti çok büyüktü. Artık günlük ziyaretlerini yaya yapmaktan kurtulmuştu.
Olwen*i ük defa bu bisikletin üzerinde gördüm. O zaman 30 yaşlarında, uzun boylu, sağlam yapılı bir kadındı. Gürbüz bir vücudu. olgun bir yüzü vardı. Fakat kül rengi, berrak gözlerinde öyle samimi, Öyle ateşli bir ifade gizliydi ki, ilk bakışta dürüstlüğü ve açık kalbliliğı bu gözlerden o-k un a bilirdi. Daha tıbbiyeden yeni çıkmış, Dr. Gallow*un yerine tâyin edilmiştim. Tecrübesiz ve sinirliydim, fakat daha o zaman -ve ondan sonraları da- onun varlığında emniyet ve rahatlık buldum. Belki de onun yatağını başında duruşunda, bir âleti yahut sargıyı tutuşunda, en şüpheli ve kararsız anlarımda cesaret verici bir iki iyi bir küı ve bakışla
bir şeyler, bana bu hissi vermişti.
Çok zaman, gece yarılarına kadar. mütevazı bir evin kırık dökük tavan arasında, bir hayat kurtarmak için canla başla uğraştığımız anlarda, onun sabnna ve sebatına şaşardım. Ocaklarda bir kaza olunca bisikletine atlar, benden önce orada olurdu. Sakin, neşeli ve cesur bir tavırla sedyenin başında, toprağın altında çalışmaya hazır öylece dururdu. Her şeyden çok, onun kendinin bile farkında olmadığı o büyük fedakârlığı, karakterinin en göze çarpan. en güzel tarafıydı, başkalarını düşünürdü, onu bir teselli kelimesi ten alıkoymazdı. Ani ziyareti olduğu zaman
gunu bir an dahi aklına getirmezdi.
Bütün bunlara rağmen yine de onda can sıkıcj, kusursuz bir melek hali yoktu. Kahvesiyle beraber bir sigara tellendirmeye bayılırdı; yaşı ilerledikçe ara sıra bir bardak biraya da merak sarmıştı. Bu şehirde kilise pek bol olduğu halde bir tek gün bile kiliseye gitmiş değildi. Gülümsiye-rek, çok meşgul olduğunu ileri sürerdi. Fakat onunla o kadar sene beraber olduğumuz halde hiç bir zaman kimse hakkında kötü bir söz söylediğini duymadım. Zeki bir kadın değildi, ama gayet makûl ve yaratıcı bir tarafı vardı.
Bir gün ıssız bir yerde bir kulübede difterili bir çocuğu ameliyat yaparken cereyan kesildi. Ben bu ânl karanlığın çimde ne yapa cağımı kestirenimden şaşkın şaşkın dururken, Olwen hemen dışarı çıktı ve kocaman bir lâmbayla içeri girdi; ben de ameliyatı bitirdim. fDrt’d/nı var)
söz fıstldayışında, yahut iş başardığını zaman sa-beğendiğini gösteren bir gülümseyişinde gizli olan
Daima Hiç bir iş söylemek-bir hasta yorgunlu-

r
7 Mayı» 1950
Y E N î İSTANBUL»
Sayfa 5
-
GÜNÜN EKONOMİK HAREKETLERİ
“Tasarruf mevduatı,, tâbiri
Yazan : Namık Zeki ARAL (İktibas hakkı nıahfıtsdurJ
(? ARİ BE - PERDAZLIÖI (Para(loxlsme) pek seven bir maliye ser mü-V fettişl bir numaralı Dünya Harbinin devam ettiği günlerde bir gün Maliye Nezaretinde arkadaşlarına diyordu ki:
Çocuklar, bakıma, size Haşin e-i MAlIyyeyi tarif edeyim: Hazine namını alan şahsiyet alacalını almaz, meselâ kıyamet kadar bekayayı İhmal eder; almıyacağını alır, meselâ yeniden yeniye vergiler tarheder: vereceğini vermez, meselâ müteahhitler matlübatı sürüncemededir; vermlyece-ğinl verir. Ahiren mösyö filâna verilen elli bin lira gibi?,. O günkü garlbe-perdazhgın bütün sıklet merkezi esasen son cümlede, yani o mösyö filâna tesviye edilmiş paradır. Müfettişlik bir zaviyeden de •’nakise-cû’luk,, sanatı değil midir? işte bizim Maliye Baş Müfettişimiz do o gün için idarenin zaaf ile malûl gördüğü bu tediye muamelesi üzerinde ısrar ile durarak. hâdiseyi keskin hatîarlyle arkadaşların* sunuyordu.
Bugüne kadar hafızamdnn silinmemiş olan bu ”Haalne-l Maliye tarifi,, nl daha o zaman şahsi müşahedelerime gdre zihnimde Işliyerek ve biraz da şümullendirerek kendi kendime şu şekle sokmuştum: Devlet denilen müessese yapacağım yapmaz, yapmıyacağını yapar bir müessesedir! Devlet hakkındaki hükmünde acaba o zaman pek mi İnsafsız davranmıştım? Bu noktayı bugün de düşünmüyor değilim. Zaman içinde bir mukayese yapıyorum. Bizde ve bütün dünyada devletin o zamanki faaliyet sahası, devletin bugünkü faaliyet sahası! Arada nc istihaleler! O zamandan bu zamana muhakkak ki dünya tam tersine döndü; hâlen güneş batıdan doğu-or. doğudan batıyor. Zira o zamandan kalma bugünkü liberaller — aki-lelcrlni yumuşatmış olsunlar olmasınlar — yine düpedüz mürteciler vazi-etine dilşmüş olmaktan bilmem ki kendilerini kurtarabilirler ml?
Biz bugüne ve memleketimize dönelim.
4
Zannederim* bizde de ve bugün do devletin en birinci vazifesi koyduğu ve ilga etmediği kanunları tatbik etmektir. Kanunlardan bazılarının bazı hükümleri vardır ki, tatbiki paraya taallûk eder, para da elde olmadığı için hükmün imali, ferdadan ferdaya sürüklenir, gider. Bu gibi halleri mazur görmek tabiidir. Fakat tatbiki paraya pula taallûk etmiyen kanunlar veya hükümleri de vardır ki, yüzüne bile bakılmıyarak ihmal edilirler ve hatırlatılmak istenLIdlkçe can sıkmaktan başka bir şey yapmış olmaz.
Bu kabilden bir kanun: numaracı 1711, tarihi 10 haziran 1930, adı Tasarruf Sandıkları hakkında kanundur. Bu kanunun birinci maddesine göre hususi idare ve belediyeler hükmi şahsiyeti haiz Tasarruf Sandıklan açmaya hükümet tarafından mezun kılınabilirler. Yirmi neneden beri İşlenmesi hatıra gelmemiş bir hüküm! Biz, bu hüküm üzerinde duracak değiliz. Kanunun üçüncü maddesi Üzerinde tevakkuf edeceğiz. Bu üçüncü maddesinde kanun: Tasarruf mevduatına devletin zaman ve kefaletini bahşeder. Yani bir banka günün birinde iflâsa uğrarsa tasarruf mevduatı sahipleri bankayı bir tarafa bırakıp devlete rücu ile ondan paralarını aramak ve almak hakkına sahiptirler. Devlete tahmil ettiği bu ağır mesuliyete mukabil mevzubahis, kanun bu sandıkların tahsisleri (plasmanları) veaaireai İçin tedbirler aldığı sırada beşinci maddesinde de demiştir kİ: “Tasarruf Sandığı, Tasarruf Cüzdanı ve Tasarruf Tevdiatı veya buna mümasil unvanlar hükümetin muvafakati olmadıkça hiç bir banka veya müessese tarafından kullanılamaz."
î-şte bu kanun hükmüne tebean Tasarruf Mevduatı tabirini kullanmak üzere hükümetten resmen izin almış, memlekette halen bir tek banka vardır: o da Türkiye Kredi Bankasıdır. Gerçi Ziraat Bankası da 1931 senesinde buna benzer bir müsaade almış ise de, 17 mayıs 1931 tarihli Resmi Gazetedeki kararname (hükümetçe bir güna kefalet kabul olunmamak şartiyle) ona bu izni vermiştir ki, halen memlekette mevcut, altı yüz binden fazla mudiden acaba kaçı kararnamenin bu kaydını görmüş veya bu kayıttan haberdardır, halli müşkül bir mesele teşkil etse gerektir.
Tasarruf Sandıkları veya mevduatı tabiri hakkındaki hüküm bu olduğu halde, yani memlekette mevcut bankalardan —biri veya İkisi müstesna— hiç biri hükümetten hiç bir İzin almamış oldukları halde bilânçolarında mevduatlarından ehemmiyetli bir kısmına (1949 senesi İçin 460 milyon lirayı mütecaviz miktarını) tasarruf mevduatı namını vermektedirler. Ne için?
1711 numaralı kanundan sonra 1936 senesinde çıkan 2999 numaralı Bankalar Kanunu, mevduatı İki kısma ayırarak bunlardan “alel-âde" olnuyanlarına ••Tasarruf Mevduatı" adını verdi ve bu kanuna göre tasarruf mevduatı ne olduğunu da tarif etti. Bankalar Kanunu devlet nam ve hesabına hiçbir zaman ve kefaletten bahse t mly erek tasarruf mevduatı sahiplerine bankalar ve eş has-ı salise muvacehesinde bazı haklar tanır. Yani bir 1711 numaralı kanun karşısında tasarruf mevduatı vardır ki, devletin zamAn ve kefaleti altındadır; bir de 2999 numaralı kanun karşısında tasarruf mevduatı vardır ki, devletin zamAn ve kefaleti altında değildir. Şu kadar ki bankalar. 2999 numaralı kanunun 25 İnci maddesindeki “bankalar hesaplarında tasarruf mevduatım diğer mevduattan ayırmaya mecburdurlar" hükmüne ittiba etmek için bilançolarında “Tasarruf Mevduatı,, tabirini kullanıyorlar ve böylelikle yüzde yüz 1711 numaralı kanunun beşinci maddesi hükmüne muhalefet eder vaziyete düşüyorlar. Zira bilançolarda (Tasarruf Mevduatı) tabirini gören halk ve bilhassa mudller, tablatlyle bu mevduatın 1711 numaralı kanun (3 üncü madde) ile bahşedilen zamAn ve kefalet imtiyazından müstefit olduğu zehabına düşüyorlar. Nitekim bir gazete, baş muharriri de haklı olarak bu yanlış intihadan kendini kur taramam ıştır. Bunun üzerine 25 aralık 1949 tarihli (Tan) Gazetesinde meseleyi izah etmiş ve:
— Bankalar bllAnçolannda veya hesap vaziyetlerinde bu tasarruf mevduatı tabirinin yanıbuşına muteriza içinde (2999 numaralı Bankalar Kanunu mucibince) kaydını koyarlarsa, halkın yanlış bir zanna kapılmaları önüne geçilebileceğini de — kendime göre — bir hal sureti olarak UAve eylemiştim.
1949 senesine alt olarak çıkan baııka bilançoları da gösteriyor ki, bugün dahi ortada değişmiş bü şey yoktur. Bir hata, yıllardır sürüp gidiyor. Bu hatayı tashih etmek, halkı yanlış bir zan d an kurtarmak, yarın herhangi bir bankadan sâdır olacak falso üzerine hükümeti tazminata mahkûm bırakmamak İçin harekete gelmek, paraya pula da mütevakkıf değildir. Devlet ortadaki bu hatayı düzeltmeli değil mi? Hayır, düzeltmez! Ne için? Devlet meşguldür de onun İçin! Ne iş İle meşguldür: halkı refaha ulaştırmak İşiyle!
Hasılı devlet bir müessesedir kİ yapacağını yapmaz, yapmıyaca-ğını yapar, şeklindeki garibe-perdazlık bir hakikat hissesi taşır mı taşımaz mı, meselesi dün olduğu gibi bugün de bir meseledir.
Ayan Meclisi, yardım tasarısını kabul etti
Washington 6 A.A. (United Press) — Ayan Meclisi, yabancı memleketlere 3 milyar 116 milyon 450 bin dolar yardım yapılması hakkındaki kanun tasarısını dün akşam kabul etmiştir.
Bu tasan yabancı memleketlere 1 temmuzda başlıyacak olan 1950 mali yılı içinde yardım yapılmasını derpiş etmektedir.
Ayan Meclisinin kabul ettiği kanun tasarısına göre, Marshall PlAm 3 üncü yıl süresi için Avrupanın kalkınmasına 2 milyar 850 milyon,
Truman’ın dördüncü madde prog-
ramı gereğince iktisaden geri kalmış memleketlere yapılacak teknik yardıma 45 milyon,
Koreye iktisadi yardım yapılması için 100 milyon,
Milliyetçi Çine 94 milyon,
FUistindeki Arap mültecilerine 27 milyon 450 bin dolar tahsis edilmiştir.
yan Meclisi, Alman
fabrikalarının sökülmesine taraftar VVashington, 6 A.A. (United Press) Ayan Meclisi, Cumhuriyetçi Ayan üyesi Styles Bridges’in İktisadi İşbirliği idaresi hakkındaki kanun tasarısında fabrikaların sökülmesi programına iştirak eden memleketlere İktisadi İşbirliği İdaresinin yaptığı yardımı durdurarak Alman fabrikalarının sökülmesine mâni olmak gayesiyle yapmış olduğu tâdil teklifini 27 ye karşı 44 oyla reddetmiştir.
Ayan üyesi Bridges. sökme programının tamamiyle basiretsiz bir siyaset olduğunu söylemiş ve bu mânâsız imha durdurulduğu takdirde Amerikalı mükelleflerin milyonlarca dolarının tasarruf edileceğini ilâve etmiş ve şöyle demiştir:
“Almanyayı ayakta tutmak için büyük meblağlar sarfediyoruz, her sökülen fabrika ise Almanyanm kendi kendine yeter olma imkânını a-zaltıyor. Başlangıçta Alman fabrikalarının sökülmesi ve müttefiklere
gönderilmesi için bazı mazeretler mevcuttu fakat sökme bugün de devam ediyor.
Ayan Meclisi Dış Münasebetler Komisyonu Başkam Tom Connally bu tâdil teklifinin iktisadi işbirliği idaresi kanun tasarısiyle alâkalı olmadığını söyliyerek itiraz etmiştir.
Demokrat Ayan üyesi James East-land, Bridges’in tarafını tutmuş ve Ingilterenln devletleştirilmiş sanayiinin hiçbir zaman Alman serbest te-şebbüri) ile rekabet edenıiyeceğini bildiği için Alman fabrikalarını imha ettiğini söylemiş ve hiç lüzumu olmadığı halde bu programın Amerikan mükelleflerinin milyarlarca dolar ö-demelerine sebep olduğunu ilâve etmiştir.
Kısa Haberler
Ingllteredekl Amerikan firmaları Japon ve Alman rekabetinden şikâyetçi
★ VVashington 6 A.A. (United Press)
— Ingilterede de şubeleri bulunan Amerikalı fabrikatörler. Japon ve Alman ticari rekabetinden iktisadi İşbirliği idaresine şikâyette bulunmuşlardır.
Şikâyetçi olan firmaların isimleri açıklanmamışsa da. bunlardan birinin çelik istihsal eden bir firma olduğu zikredilmektedir, Fransada şeker için ifflıal vergisi kondu
ic Paris (Reuter - Hususî) — Fransız gümrük otoriteleri, muvakkat olmak üzere, rafine veya toptan şekerden alınacak yüzde (100) advalörem bir gümrük ithal vergisi tesis etmişlerdir.
Londra Konferansında İngiliz tezi Milletlerarası rekabetin tanzim edilmesi isteniyor
Alman ve Japon sanayiinin, İngiliz mallarına yaptığı rekabetin
Konferansta bahsedileceği anlaşılıyor
Londra, 6 (YİRS) — Ingiliz resmi makamının bildirdiğine göre, Britanya Dışişleri Bakanı Ernest Bc-vin’in, Amerikan Dışişleri Bakam Dean Acheson’a bir demeçte bulunacağı ümit edilmektedir. Bevin bu demeçte şunları söyliyecektir: Britanya Hükümeti, Batı Almanya ve Japonyaya iktisadi kabiliyetim kaldırmak için alınan kararların Britanya iktisadi kalkınmasını sekteye uğratması ihtimaline ve Batı Almanya ile Japonya istihsalinin Britanya istihsalinden daha ucuza satılmasına tahammül edemez.
Batı Almanya ve Japonyadakl endüstri kontrollerinin daha fazla ser-best bırakılması, bu memleketlere daha ucuz işçi yevmiyeleri ve daha uzun iş saatleri sayesinde» Britanya-ya nispetle daha müsait ihraç şartlan temin edebilir. Eğer, Batı Al-manyada şimdi mevcut olan deniz ticareti kontrolleri kaldırılacak olursa Bevin gayet sert davranacaktır. Washıngton ECA (İktisadi İşbirliği Teşkilâtı) mahfilleri, İngiliz sermayedarları olan Amerikan şirketlerin-ekuk=
Lâtin Amerikasının
İktisadî bünyesi
MARSHALL PLÂNININ FAYDASI, LÂTİN AMERİKA İLE AVRUPA ARASINDA GELENEK HALİNDEKİ İKTİSADÎ MÜBADELELERİN YENİDEN BAŞLAMASI OLACAKTIR
DİKLEŞMİŞ Milletler Teşkilâtı ta-® rafından neşredilen bir rapora göre Lâtin Amerikası iktisadiyatı bugün şu manzarayı arzetmektedir:
. Sanayi
Dünya sanayi ve maden istihsali 1947 sonunda 1937 yılına nısbetle yüzde 21 artmış bulunuyordu. Bu artış Lâtin Amerikalında dünya ortalamasına nazaran daha yüksek olmakla beraber nüfus bakımından daha hafiftir.
Madenler umumiyetle yabancı ser-mayesile işlemektedir. Başlıca madenler istihsali 1937 ile 1947 arasında üçte bir nisbetinde artmışsa -da, Venezuela petrolü hariç, artış seyri pek ehemmiyetli sayılamaz: bu da altın ve gümüş istihsalinin azalma-siyle izah edilebilir.
Ziraat
Memleketlerden bazılarının iktisadiyi: “istihale" devresine girmiş bulunmakla beraber çoğunda, millî gelirin başlıca kaynağı yine ziraattır.
Bu alanda istihsal» nüfusla ahenkli olarak • artmadığı için ihracatı azaltma ve gıda maddeleri ithalâtım genişletme lüzumu hâsıl olmuştur.
Dünya ziraat mahsulleri ihracatında Lâtin Amerikasının payı, harpten önce yüzde 22 iken 1947-1948 de yüzde 24 e çıkmıştır. Fakat bu. gelir artışına delâlet etmez; çünkü yükselme zâJurî olup, bilhassa Avrupa ve Uzak Şark ve umumiyetle dünya ihracatı yekûnunun düşmesinden ileri gelmektedir. Bu ihbarla Lâtin A-merikasında bazı mahsullerin ihracı hissedilir derecede eksilmiştir diyebiliriz.
den “müphem ifadeli,, bazı mektuplar sımışlardır. Bu mektuplarda Alman ve Japon ticaretinin rekabetinden şikâyet edilmektedir. Alâkalı şirketlerin isimleri bildirilmiyor, fakat, sadece, bir tanesinin hafif çelik müstahsili olduğu söyleniyor. Mektuplar, umumiyetle, mûtedil bir ifade ile yazılmıştır, çünkü Amerikanın Alman ekonomisini kalkındırmak ve kendi kendini idare edebilir bir hale getirmek hususundaki gayretleri yüzünden, alâkalı şirketler fazla şikâyette bulunmaktan çekiniyorlar. Ja-ponlar, bazı Güney Amerika memleketlerinde Ingiliz dokuma sanayii ile rekabet ediyorlar, Almanya İse, eski Britanya piyasalarında rekabete girişmişlerdir. Bu sebeple, Ingilizlerin, hafif istihsal maddelerinde ileride daha da fazla bir rekabet beklemeleri icap eder. Harpten beri İngiliz satışları, Alman ve Japon mallarının rekabeti mevcut olmaması sayesinde yapılabilmiştir. Almanya ve Japonya kalkındıktan sonra, tabiatiyle, yeniden rekabete girişeceklerdir.
Ticaret muvazenesi
1937 den 1947 ye kadar Lâtin A-merikasmın lehinde tecelli eden ticaret muvazenesinin 7,700,000,000 dolarlık nıüsbet bir bilanço göstermesi sayesinde bu bölgenin memleketleri altın ve döviz ihtiyatlarını 2 milyar 300.000.000 dolar nisbetinde artırmış ve yabancı sermayenin 2,700,000,000 dolar kadarını “İade" etmiş, harici borçlar yekûnunu indirmişlerdir.
Fakat 1947 sonunda Lâtin Amerikanının Birleşik Devletlerle olan cari hesaplan 1,878,000,000 dolar açık verdi. Bu açık, Avrupaya ve daha başka memleketlere karşı olan kredi ile hemen tamamiyle telâfi edilmiş ve safi açık 53.000,000 dolara düşmüşse de Avrupanın elinde kâfi miktarda dolar bulunmadığı için bir kaç taraflı takas icrasına imkân yoktur; böylece 53 milyonluk rakam da “nazari” bir rakam sayılmalıdır.
Avrupanın kalkınması karşısında
Nisan 1948 ile mart 1949 arasındaki devde için aynlan 4,953.000.000 dolardan 460,000,000 kadanmn, lâtin Amerikanından Marshall Plânına dahil Avrupa memleketlerine ihraç edilecek mallan ödemeğe tahsis olunacağı 1948 senesi eki mayında tahmin edilmektediydL
Lâtin Amerikasının 1948 de Marshall Plânı memleketlerine ihracatı 2,728.000,000 dolan bulmuş olup 1947 ye nlsbetle 353,000.000 dolar fazladır.
ithalâta gelince, bunlann kıymeti 1947 senesinde 1.054,000,000 dolar iken 1948 yılında 1,433,000,000 dolara çıkmıştır. Ticaret muvazenesi 1948 de, Lâtin Amerikanı lehinde olup 1,295,000,000 dolan bulmuştu.
İzmir, 6 Hususî muhabirimiz telefonla bildiriyor
I
Çekirdeksiz kuru üzüm siparişleri devam ediyor
noktaları belirirken, İrlanda, Mısır, İsveç,
Holânda, Fransa ve Belçikadan istekler var
İzmir 6 (Hususî muhabirimizden) Borsada çekirdeksiz kuru üzümün durumu gittikçe kuvvetlenmekte ve fiatler süratle yükselmektedir. İngiltere iaşe Nazırlığı temsilciliği satışa iştirak eden ihracat evlerine birer mektup göndererek teslimatın mayıs sonuna kadar tamamlanmasını istemiştir. Aynı tebligat garanti vermiş olan bankalara da yapılmıştır. Ingilizler son 15,500 tonluk satışa iştirak eden firmalara, bir banka garanti mektubu verilmesi şartiyle, malın bedelinin yüzde 90 ını peşin alarak ödemiş bulunmak tadır. Garanti mektubu vermiş olan bankaları şimdi bu bakımdan ikaz etmektedirler. Bir kısım firmaların
Tarsusta yeni arpa mahsulü
Adana, 6 (Husus! muhabirimiz bildiriyor) — Adanadan sonra Tarsus bölgesinde de mevsimin ilk arpa mahsulü alınmış, Anklı köyünden Duran Sakallı ve Ebülhüda köyünden İsmail Zeybek Ticaret Odası tarafından mükâfatlandırılmışlardır. Yirmi güne kadar bütün bölgede arpa mahsulünün biçilmesine başlanacaktır. Mahsul, vaktinde yağmur yediğinden iyidir.
Sümerbank Çırçır fabrikaları genişletiliyor
Adana, 6 (Hususi muhabirimizden) — Adanadaki Sümerbank pamuk sa-tınalma ve çırçır fabrikaları müesse-sesınin genişletilmesine karar verilmiştir. Müessese ilk iş olarak demir konstrüksyon demontabl saç hangar inşasını ele almıştır. 1595 metre kare bir sahayı örtebilecek olan bu hangarın 142.439 liraya çıkacağı hesap edilmiş ve ış ihaleye konulmuştur.
Ziraat aletleri tamir atelyesi deposu açılıyor
Adana, 6 (Hususi muhabirimizden) — Adana bölgesi pamuk ve hububat müstahsili motörleştirilir-ken, Zirai Donatım Kurumu da faydalı bir tesis olarak zirai âletler tamir atölyesi inşa ettirmektedir. Biri montaj, çarkhane ve dökümhane, diğeri de depo kısmı olmak üzere iki bölümlü inşa ettirilen bu atölye; satışa hazır durumda 25 bıçer-döger, 40 traktör alabilecek genişliktedir. Montaj kısmında ise senede 500 e yakın traktör, tamir edilebilecektir. A-telyenin depo kısmı bu ay sonu tamamen inşa edilmiş olacak ve zirai âletlerle makineler burada satılacaktır.
Bu maksatla bölge Ziraat Okulunda da ziraat âlet ve makineleri kursu açılmıştır.
Trakyaya bol yağmur yağdı
Trakyanın muhtelif bölgelerinden. Ticaret Borsasına gelen telgraflarda, iki günden beri Trakyaya bol yağmurlar yağmıştır. Yağan yağmur Çorlu ve Alpullu civarında altı milimetreyi bulmuştur.
iaşe Nazırlığı mümessilinin bir müddet önce yükselmeğe başlayan fiat-lere baskı yapmak maksadiyle bor-sadaki “icabında teslimatının bir kısmını gelecek mahsule tâlik edebiliriz.” beyanını ileriye sürerek teslimattan imtina edecekleri ve nâhoş bir ihtilâfın hadis olacağı endişesi piyasada mevcuttur. Diğer alıcı mem-leketlerden siparişler gelmekte devam etmektedir. İrlanda ve Mısıra yapılan biner tonluk satışlardan sonra îsveçe yapılan satışların 1100 tonu bulduğu tahmin ediliyor. Mevcut tonluk mübayaa için Fransız Hükümeti lisans vermeğe başlamıştır. Holânda ve Belçikadan da ufak partiler halinde siparişler gelmektedir.
Yeni mahsul hazırlıkları
Çuval satışları hararetli bir devreye girdi
Son hafta içinde yurdumuzun muhtelif bölgelerine yağan yağmurlardan, bereketli mahsul alınacağı anlaşılmaktadır. Zahire tacirleri yeni mahsul yılı için hazırlıklara başlamışlardır. Bu hazırlıkların tesiriyle, çuval piyasası canlı bir hale gelmiştir. Bu yüzden 2,50 litrelik Kalküta çuvalının, 235 kuruştan 245-250 kuruşa kadar yükseldiği görülmüştür.
ithalâtçılarımız, 1949 kotasından 2000 ton malı da henüz ithal edememişlerdir. Söylendiğine göre bu çuval partisinin ithali için açılan akreditifler iptal edilmiştir. Çünkü Hint firmaları yeni bir fiat farkı istemişler, bu yüzden siparişler de geri kalmıştır.
Hindistan Hükümetinin 1950 kotalarını haziranda ilân edeceği, piyasaya gelen haberlerden anlaşılmaktadır.
1950 fındık mahsulü
Bol ve yüksek vasıflı bir rekolte alınacağı ümit ediliyor
Yeni sene fındık mahsulü hakkında şimdiden tahminlere girişmek mümkün değildir. Böyle olmakla1 beraber. bugüne kadar havaların fındık bahçeleri için müsait şartlar için* de geçtiği anlaşılmaktadır. Alâkadarların ifadesine göre, fındık mahsulü hakkında ancak mayıs sonuna doğru daha kati tahminlerde bulunmak kabil olacaktır. Piyasada, henüz ilk tahminlere girmeden bile, eylül teslimi olmak üzere, 1950 mahsulü üzerine alivre satışlara da başlanmıştır. Bu satışlarda iç sıra mallar için 155 kuruş fiat verilmektedir
Kalay fiyatlarında iniş
Piyasaya yeniden 80 ton kadar kalay gelmiş, çubuk kalay fiyatları 920 kuruştan 905 kuruşa kadar düşmüştür.
6/V/I950 Cumartesi
İstanbul Borsası
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Devlet Tahvilleri
Kapanış
Açılış
Bugün
Buglln
Altınlar
ititikr&xı
Mudalaa
Şirket Tahvilleri
Anadolu
Gümüş, Plâtin
En yijı En yukarı
Şirket Hisse Senetleri
Zürich Borsası (Serbest)
İsviçre Frangı
En aşağı
Ecnebi Tahviller
Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk Pamuk
Dokuma ilan» Maddeleri Tirtlk (anu mal) .......
Tiftik (Natürel) ........
Yapak Anadolu (Kırkım)
Gümüş Gr. Plâtin "
âterling ... Dolar .....
Fr. Frangı İsviçre Fr. BcJç. Fr...( leveç Kr... Florin ....
Liret
Drahmi .... Eacoudoa .
Es İd Kapanış
Tatlı tohumlar :
Ayçlçoğl tohumu . Keten tohumu .......
Kendir tohumu .... 8 ustun ............
Yer fıstığı kubukiu
^60 .....
MUuim. Senet
Demiryolu IV ,. Demiryolu V l£M0 ikramiyeli Diğerleri Demiryolu VI ..
Ilubııhat:
Buğday yumuşak (Tüc.) Buğday sert (Ofisin) ....
Arpa yemlik (dökme) .... Mısır (Sarı) çuval) .... Faaulya tombul ..........
Faaulya Çalı yumuşak . Kuşyeml .................
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil ..........
Nohut natüro! ...........
Nebati Tuğlar:
Zeytinyağı (E.E. 3usamyağı (Raf. Ayçiçeği (Rafine
Fındık yağı (Çıplak)
Üzüm çekirdeksiz No.9 incir A serisi No. 3....
B serisi No. 108
Akala 1 .......
Akala 11 Akala III .....
yerli ..........
yağı (rafine) ... çekirdeği ......
flcrnmlyell tahviller
1933 Ergani .......
1938 ikramiyen .....
Mili) Müdafaa I ... 1041
1941
1/2
T.C. Merkez Bankası Türkiye İş Bankası .. Türk Ticaret Bankası Arslan Çimento ......
Bark Değirmencilik ... Milli Rcasüran» .....
1941 Kalkınma
teneke! I) sıra) çıplak)
Kuru Mcyvalar ;
Fındık (kabuklu sivri)
Findik (İç tombul) ....
Ceviz (kabuklu) ......
Ceviz (İç natürel) ...
Borsalarda vaziyet İstanbul :
Ticaret Bordasında kabuklu fındık fiyatları ilerleme kaydetmiştir. Dün de yazdığımız gibi. Arap memleketlerinden kabuklu fındığa karşı istekler artmıştır. Bilhassa alıcılar Giresun malını aramaktadırlar.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Bordasında kayde değer bir şey olmamıştır. Alhn piyasası kararsızlık İçindedir.
İzmir :
Borsada çekirdeksiz kuru iiziim hararetli durumunu muhafaza ediyor. Mümessilleri tarafından Borsada fiyatlara baskı yapmak makaadlylc evvelce yapılan beyana rağmen Ingilizlerin bir kısım teslimatın gelecek rekolteye talikini kabul etmemeleri, satıcıları arzda nazlı davranmağa sevketmektedir. Diğer taraftan bugün Stokcholm Ticaret Müşavirliğinden Kuru Meyve Birliğine gelen bir telgrafta İsveç Hükümetinin kuru üzüm ithalâtı İçin tahditsiz lisans ver-, meğc başladığı bildirilmiştir, incir piyasasındaki sağlamlık devam ediyor. Hafta sonunda Borsada pamuğun sakin durumunda bir değişiklik olmamıştır. Pamuk yağı piyasası gevşektir. Borsada çekirdeğin durumu oğırdır.
Adana :
Ticaret Borsasında ikinci akala pamuk fiyattan gerileme kaydetmiştir.
Trabzon :
Fındık fiyatlarında istikrarsızlık devam etmektedir.
• e Demiryolu
Ziraat Bankası .... D.Y. Tertip A/B
Mısır Kredi Fonsiyc lftfk'l . | 172.— |
I .....
Slvos-Erzurum 1... n.-vn...
I... II...
III. ..
I...
II... III—
IV. ..
Ş.V.19&0
Durumu
Türk Lirası ......
Dolar (•••••••• •••••••
Sterling .........
Fran"iz Frangı
KUlçe Yeril Gr.
Külçe Degunza.
Cumhuriyet ....
Reşat ........
Harnlt .......
Gulden .......
İngiliz .....
Frunzız kok ese* NapolSon LU .. İsviçre ......
Ilımı deriler:
Sığır mı hım um (kasap) Kİ. Keçi tuzlu kuru kilosu ... Koyun hava iıuruau kilosu
(•) Gününde Bors&du muan eksi tcecU edilmemiş tahvilât ve eshamın arz vo taleplere göre taayyün eden takribi piyasa değerleri.
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala 1 Pamuk Akala U Pamuk yerli 1 Pamuk yerli II * M ı £31 1 1 175.— 165.— 130.— 130.—
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK a) %50 randımandı kabuklu tombul b) İç sıra kontrollü ...... 80.— 172.— 81.— 173.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak
Buğday sert ....... Arpa ...............
New-York Borsası 1
= Dün Eski kurll
Buğday (Buşell—Sent) Sert Kış mahsulü No. 2 272.— 272 V4 I
Kırmızı " “ No. 2 25L— 255.— II
PnmuJc Mlddlıng (Libreai=Sent) •• • •• •«••••••« 32.48 32.42 I
32.63 32.58 I
«•«••• ••••••••• ••• 3L17 31.13 I
Tiftik (Llbresl=:Sent) T*!?İC O. 1 *«•••••
Fındık (Llbrcsl=:Scnt) Kabuklu yeril iri 22.50 1
“ orta 22.50 2L— 1
L^cvîint |ç IttmJ tfid-lı 3ö.— 36.—
Ekstra iri İç İthal malı 40.— 36.— 1
Kuru Uzum (Libreniz: San t) Thompson çekirdeksiz ncçme ... U 1/4 U 1/4 I
Keten tohumu (Buşcll=Dolar) ... Minneapolls 3,85 3.85 I
Kalay (Llbresi = Sent) 77.37 76.50
Lcvha-tcneke (100 libre dolar) 7.30 7.30 d
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu=Stcrling) IBomo&y •••••••••••••••••••••••••••»«•••• 65.— 67.— I
Kalküta - 63.— 65.— |
| Yer fıstığı Hindistan 64.— 64 3/4 I
Bradford Piyasası
I Tiftik İyi mal (Libresi=Fiyat) “ Sıra malı 31.—Nomll
— 30.— “ i
Yün Anadolu *• n — 20 21 20/21 •’
•• Trakya 18/21 18/21 ” ||
İskenderiye Borsası
Pamuk (Kantan=Talları) Ashmounl Kıza elyaflı F/G. ... 123.— 123.— I
Karnak Uzun elyaftı F/G. 92.25 91.70 ||
Sayfa (J
TBNÎ İSTANBUL
7 Mayın 1930
“ÇHRPIŞflN DUN YALAR" ADLI ESERİM AKİSLERİ
İlimde infilâk
İncilin bahsettiği günlerde bir gezegenin dünyayı sıyırıp geçtiğini iddia eden bu kitap hakkında birçok münakaşalar sürüp gitmektedir. Bu yazılarda, ortaya atılan teori, açık bir fikirle tahlil edilmektedir
Ibranllerln Mısırdan çıkışları esnasında, Mısırda muazzam bir kuyrukluyıldız ateş ve depremlere sebep olmuştur.
Düğününde ikibuçuk milyar
değerinde hediye alan
CARMENCİTA FRANCO
■JRANCO’nun kızı Carmencita Fran-" co, 10 nisan günü, üç seneden ben nişanlı bulunduğu sevgilisi Cristobel Martinez Bordiu ile nlkâhlanmıştır. Toledo Başpiskoposu, El Prado kilisesinde 800 davetli huzurunda mesut çiftin nikâhlarını kıymıştır. Davetliier arasında hanedana mensup bir tek kişi*vardı: eski Rus Çarlarının varisi Arşidük Vladimir. Merasim tamamen İspanyol geleneklerine uygun bir ihtişam ve debdebe içinde yapılmıştır. İnci ve elmaslarla süslü olan gelin, saçlarının siyahlığını büsbütün meydana çıkaran beyazlar içinde çok güzeldi. Muhteşem ve muazzam olan elbisesinin kuyruğunu XVH nci a-sırda olduğu gibi iki uşak taşımakta İdi. Marquis de Villaver’e de gelince Saint-Sepulcre şövalyelerininki gibi üzerinde kan kırmızısı renginde bir haç işli bulunan beyaz bir caket giymekte idi. Biri 23, öteki 26 yaşında olan yeni evliler, iki buçuk milyar de
ğerinde hediye kabul etmişlerdir. Hediyelerden biri Saint-Domingue Başbakanın göndermiş olduğu son model bir Cadillac’tır. Nikâhı takip eden gün genç evliler Franconun hususi yatı ile İspanyadan ayrılmışlardır. Balaylarını Kanarya Adalarında, sonra da Balöares ve îtalyada geçirdikten sonra bir iki gün evvel İspanyaya dönmüşlerdir. Bu düğün son senelerin en mutantan düğünü olmuş ve İspanya âdeta binbir gece masallarındaki gelinlerden birini Carmencita Franco’nun şahsında bulmuştu. Bunun bir ikinci mânası da, İspanya diktatörü (OdiUo) Franco kendisinin imparatorlardan ve kurallardan hiç de aşağı kalmıyacağını göstermek fırsatını bulduğundan büyük bir haz duymuştur.
Bütün bu hâdiseler karşısında bugün resmen yegâne faşist memleket olan İspanyanın hakikî durumunu bilmeğe İmkân tasavvur olunamaz
sa da, İspanyolların tab’an bu gibi ihtişama mütemayil olduklarını sarahatle bildiğimizden, milletin elinden geldiği kadar bu düğünün azametini arttırmağa çalıştığını kabul etmek için doğru tarafıdır.
Bu arada, General Franco’nun böyle bir düğün tertip etmekle siyasî bir manevra çevirdiğini de düşünmek icap eder. Zira, Amerikalılar her şeyin muhteşemine, her şeyin muazzamına, her şeyin garibine karşı büyük bir zâf duyduklarından bu düğün büyük bir alâka celbetmiştir. Çünkü, Franco bir kıral değildir, fakat kızı prensesler gibi evlenmiştir. Franco nihayet bir generaldir, fakat kızı milyarderlerin kızı gibi muhteşem bir drahoma götürmüş ve milyarlarla ölçülen hediyeler almıştır. Resimde milyarlar değerinde hediye alan Carmencita Franco. aynanın önünde merasim ânını bekliyor.
ARTIK herkes, “Çarpışan Dünyalar’* ^adındaki kitap ve bu kitabın muharriri Dr. Immanuel’ Velikovaky'nin hayret verici teorileri hakkında az çok bir fikir edinmiştir. Daha kitabın neşrinden evvel bile, Velikovsky’nin fikirleri bir çok münakaşalara sebep olmuştu.
Hiç durmadan, Dr. Velikovaky’nin astronomisinin saçma, jeolojisinin mânâsız, tarih malûmatının da gülünç olduğundan bahsedildi. Daha da bahsedilecek.
Dr. Velikovsky’nin buluşlarının doğru olduğunu iddia etmiyorum, hattâ bir çok fikirlerine muanz olduğumu da söyllyebilirim.
Fakat, gene de. bitaraf bir bakışla gözden geçirilecek olursa, muharririn büyük bir İş başarmış olduğu bu işin, ilimle dinin birleşmesinde müessir olacağı açıkça görülebilir.
“Çarpışan Dünyalar.” adlı eserin asıl değeri, dünyanın en büyük problemlerini bambaşka bir cepheden ele almasından gelmektedir.
Dr. Velikovsky’nin metodu ve çalışma usulü yeni olmıyabllir, fakat teorilerini modem, ilmi düşüncelere uydurma şekli yepyenidir ve âdeta ihtilâlci bir mahiyet taşımaktadır. Mamafih, bir çok ilmi adamlar, Velikovsky’nin bu gayretlerine “küstahça bir hareket” göziyle bakacaklardır.
Buna rağmen, “Çarpışan Dünyalar” kitabını profesyonel ilim adamları istedikleri kadar küçük görsünler, bir çok İnsanlar bu esere ilmi, dinî ve felsefi sahalarda büyük tesirler yaratan bir eser göziyle bakacaklardır. Bu kitap, modem İlim adamlarının pek ehemmiyet vermedikleri bir şeyi başarmış, ilimle dinin arasındaki u-çurumu birleştirmeye gayret etmiştir.
“Çarpışan Dünyalar” bir çok sahalarda mühim çalışma ve tetkiklerin mahsulüdür. Muharrir, kitabına başlamadan önce, yıllarca, eski vesika ve kayıtlan tetkik etmişti.
Dr. Velikovsky’nin astronomi hikâyesini kısaca gözden geçirelim. Hikâye şöyle başlar:
İlk önce dünya, güneşten ayrılan ikinci gezegendi, şimdiki gibi üçüncü değildi. O zamanlar Venüs gezegeni yoktu. Sonra, takriben M.E. 1500 senelerinde, güneşten bir parça ayrılıp bir çok kargaşalıklara sebep olduktan sonra bugünkü Venüs gezegenini meydana getirdi. Dr. Vell-kovsky Venüstln, Jüpiterin bir parçası olduğunu ve çok şiddetli bir infilâk neticesinde Jüpiterden kopup ayrıldığını söylüyor. Ben, şahsen bundan pek emin değilim. Eğer böyle bir par-ça mevcut İse, bunun daha dış bir sahadan, büyük bir İhtimalle Jüpiterin gerisinden gelmiş olması gerekir. Dünyada yaşıyan insanlara göre, bu parça Jüpiterden gelmiş hissini verebilir.
Astronomide bu çeşit bir çok kuyruklu yıldızlar görülmüştür, fakat hiç biri bugünkü Venüs gezegeninin en ufacık bir parçası kadar büe değildir. Bu büyüklükte bir kuyruklu yıldız muazzam bir şey olurdu, bütün güneş manzumesini İçine alırdı. Venüs gezegeni her nereden kopmuş o-lursa olsun, bu seyyarenin ilk önceleri çok daha büyük olması gerekir. Sonraları, diğer gezegenlerle münasebetlerinde daha büyük parçalar kaybetmiş olmalı.
Şehir helikopterleri
Dünyanın en büyük ve en kalabalık şehirlerden birini teşkil eden New-York’ta helikopter kullanmak suretiyle yolcu, yük, posta nakliyatı sağlamak hususunda tetkik keyfiyeti Birleşik Amerikada Sivil Havacılık Encümeni tarafından deruhte e-dilmiştir. Böylece, elde edilen plân daha şimdiden şehircilik organizasyonlarıyla şehir hükümeti tarafından tasvip edilmiştir.
Bir çok kumpanyalar, hâlen Birleşik Amerikada inşa edilen 10 ilâ 12 helikopterden faydalanmak suretiyle böyle bir servis sağlamaya hazır bulunduklarını belirtmişlerdir. Dünyanın en çok nüfuslu şehirlerinden biri olan New-Yorkta helikopterlerle nakliyat sağlandığı takdirde binaların damları ve Manhattan Adası boyunca yer alan nehir rıhtımları şehir -ortası duraklarını teşkil edecektir.
Yine teklif edilen plânlara naza ran. helikopterler La Guardia Hava alanından NeW-York şehrinin muhtelif bölgelerine ve Newark hava alanına yolcu ve posta nakledeceklerdir İleri sürülen plâna göre, yapıalcak o-lan bir helikopter servisi sadece sokaklardaki muazzam kalabalığı bir dereceye kadar hafifletmekle kalma yıp, aynı zamanda servis, New-York şehrinde 80 kilometrelik bir çevre dahilinde camiaları birbirlerine bağlıyacaktır.
Son iki yıl zarfında helikopterle. Califomia eyaletine bağlı Los Ange les mmtakasında posta nakliyatında istimal edilmiştir. Diğer taraftan helikopter uçaklariyle posta servisi yapmak işi Chicago’da da tecrübe e-dılmiştiA
Her neyse, Dr. Velikovsky, bu kuyruklu yıldızın, dünyayı sıyırıp geçtiğini ve muazzam kargaşalıklar meydana getirdiğini söylüyor. Gökten, yere ateş, duman ve toz yağmış. Müthiş depremler yeri sarsmıştır. En kocaman şimşekleri gölgede bırakacak elektrik cereyanları dünyayı sarsmıştır. Dünyanın akarsuları, bu hâdiseler sonunda eski yataklarından çıkmış, bazı yerlerde okyanusların dibi gözükmüş, bazı yerlerde ise karalar sular altında kalmıştır.
İBRAN İLER İN MISIRDAN ÇIKIŞI
Bu hâdiseler, M.E. 1195 yılında, yani Ibranllerln Mısırdan çıkış günlerinde cereyan etmiştir. Ancak bu
Ç / Nt
Kuyrukluyıldız yaklaşırken şimşekler çakmış ve bu korkunç anda muazzam taşlar bir dolu halinde /ağmıştır. Bu müthiş hâdiseyi o nispette dehşet verici seller takip etmiştir.
MEKSİKA:
Dünya öyle bir hal almıştı ki, karalar muazzam dalgalar ile kaplanmış ve teller yaşıyan her şeyi silip süpürerek korkunç bir tahribat yapmıştı. Resimde bir piramidin sular altında kalışını görüyoruz.
FİLİSTİN:
Dünyanın bu badireyi geçirdiği ilk temastan elli iki yıl sonra, vaziyeti daha az heyecan verici değildi. İşte bu sırada CEŞUA ordusu ile beraber. ÇERİKO’nun yıkılışını seyrediyor.
şekilde, îbraniler Mısırdan kaçarken Kızıl Denizi, yürüyerek geçebilmişlerdir.
Gene de şekilde, resimde gösterilen hâdiseler cereyan edebilmiştir. Diğer resimler aynı zamanda Çin. Meksika ve Filistlnde vuku bulan hâdiseleri göstermektedir.
Dr. Velikovsky’nin anlattığına göre, bir müddet bu yıldızla dünya boşlukda beraberce dönmüşlerdir Ve birbirlerine yaklaştıkça yeni felâketler meydana gelmiştir. Nihayet yıldız dünyadan ayrılıp, 52 yılda a-şıp geldiği yoldan ters yüzü gen dönmüş ve güneşin gerisine gitmiştir. Gene yeni felâketler meydana gelmiş, hareket istikametinden inhiraf eden dünya, şiddetle savrulmuş ve hareket mihveri bozulmuştur. Bir defa için güneşin gök vüzünoe sabit kaldığı sanıldı. “İşte”, diyor Dı. Velikovsky. “gün ışığı uzun müddet de
İLK TEMAS
Kuyrukluyıldız, kuyruğu önde, dünyaya yaklaşırken, ucundaki saçaklar manyetik kuvvetler vasıtasiyle çekilmiştir. Dünya ateş ve şimşekle kaplanmıştır. Ay da, aynı şekilde bir çarpışmaya maruz kalmıştır. Fakat çok geride bulunan Mar», bu defa çarpışmadan kurtulmuştur. Yıldızın kendisi, sağda üstte, resmin dışında kalmıştır.
vam eden bu gün esnasındadlr kİ,” Ceşua, Bet-Horon muharebesini kazanmıştır.
Bundan sonraki devirde, yıldız, Mars gezegeni ile karşılaştı. Mars da hareket istikametinden inhiraf etmişti. Bu gezegen de dünyanın hemen yakınından geçmiş, gene dünyada ateş, sel ve deprem meydana gelmiştir. Nihayet, kuyruklu yıldız durgunlaştı. kuyruğunu kaybetti ve boşlukta kendine mahsus bir yerde yerleşti. Bu gün bu gezegene Venüs diyoruz. Dünya İle Mars da güneşin etrafındaki eski İstikametlerini bıılrnuş, fakat yeni yerlere yerleşmişlerdir.
Böylece, M.E. 687 senesinde 23
mart tarihinde dünya manzumeleri tekrar sulh ve sükûna kavuşabildi. Fakat bütün bu müddet zarfında dünya tam bir cehennem hayatı yaşamıştı. Dünyanın o devirde bütün çektiklerinin yanında binlerce hidrojen bombasının tesiri hiç kalır. Bundan daha büyük felâketler tasavvur etmek imkânsızdır.
Bu kargaşalık ve felâketlerden sonra bir tek insanın dahi kurtulup yaşaması hayret verici bir hâdisedir. Fakat gene de bir çok kimseler kurtulmuştur. Bu insanların çektiği eziyet ve meşakkatler tasavvurumuz haricindedir. Ve bütün bu hâdiselerin sonunda insanlar. Dr. Velikovsky’nin “Kolektif Amnezi*1 diye tarif etliği akli hastalıktan mustarip olmuşlardır. Bir çok yerlerde, halk düşünme ve kültür bakımından yükselme kabiliyetlerini kaybetmişlerdir. Eğer onların arasında “ilim adamları” da mevcut bulunsa dahi, bunlar
da diğerleri gibi akJI ve fiziki gerilemelere maruz kalmışlardır.
HAREKET İSTİKAMETİ DEĞİŞİYOR
Bu kargaşalık ve felâket yıllarında, zaman, belli belirsiz sürüp gitti, çünkü güneş eskisi gibi hareket etmiyordu. Günün ve senenin uzunluğu, bir çok defalar değişmişti. Bir defasında da dünyanın hareket istikameti tersine dönmüş ve güneş batıdan doğup doğuda batmıştı.
Bu felâketlerden kurtulabilen insanların arasında, her defa bir çok kişi bir şeyler hatırlıyabilmiştl. Bunların anlattıktan hikâyeler, nesilden nesile geçmiş, nihayet Papirüs üzerine yazılmış yahut taşlara kazılmıştır. Dünyanın dört bir köşesinde, Meksikada. Peruda. Çinde, Finlan-dlyada eski kayıtlar, levhalar üzerinde, efsanelerde, halk edebiyatında ve bilhassa İncilde bu hâdiseleri anlatan ve birbirine benziyen bir çok hikâyeler bulabilirsiniz.
işte, Dr. Velikovsky de, uzun tet-kikledren sonra bu hikâyeleri toplayıp bir araya koymuş ve böylece» “Çarpışan Dünyalar” adlı kitabında* anlattığı ve inandığı belli başlı teorilere birer delil meydana getirmiştin.
Bu delilleri hazırlarken, Dr. Veli» kovsky, bir çok değişik İlimleri tetkik etmiş ve bunları çoğunun derinliklerine kadar girmiştir. Çok defa, bir eser üzerinde yıllar mahsulü olan çalışmaları ve modern ilim adamla» nın fikirlerini hiçe sayarak, üzerinde tetkikte bulunduğu eserlerin m en çelerini ve ilk şekillerini gözden geçirmiştir. Meselâ, İncildeki hikâye* lerln modern tercümelerini okumayıp» en eski İncil hikâyelerini, yazıldıkları şekilde gözden geçirmiş ve kendi bildiği gibi tercüme ve tefsir etmiş* tir.
DÜNYA ÇAPINDA TETKİKLER
Tetkikleri için bütün dünyayı dolaşan Dr. Velikovsky, “bütün milletlerin geleneklerinde, efsanelerinde, mitolojisinde, arkeoloji eserlerinde, as* tronomi kayıtlarında ve anıtlarında* aynı vasıflan bulduğunu söylemektedir. Yunanlıların Zeus’tlnde, İzlanda-lılann Odin’lnde, FinlandiyalIların Ukko'sunda... İranlIların Mazda’sında Babillilerin Marduk’lannda, Hindula-nn Şiva’sında bütün bu ilâhların hepsinde, sembol, elinde bir şimşek tutan, “su ve ateşle kaplanmış bir dünyaya gök gürültüsü ve şimşeğini fırlatan” bir İlâhtır. Hepsi de. Venüs kuyruklu yıldızından mülhemdir. E-ğer kitapta bahsedilen hâdiseler doğru ise. dünyanın dönüş istikameti ü-zerine kurulmuş olan bugünkü takvim, bazı tadilâta uğramadan M.E, 687 senesinden evveline gidemez.
Bu tezin ehemmiyetini kavrayan Dr. Velikovsky, daha başka tetkiklere müsait olabilmesi için, kendi metodunu gayet açık ve tafsilâtlı bir şekilde tarif etmektedir. Elinde bulunan delillerden bir sonuç çıkarırken, başkalarının da kendi tahlilleriyle Bir neticeye varabilmeleri için, bu delilleri gayet açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu delilleri tetkik ederken Dr. Velikovsky, bazı sakat neticelere varmış, bazan da aralarında yüzyıllarca mesafe bulunan hâdiseleri birleştirmiştir.
Dr. Velikovsky’nin metodunu kısaca İzah etmek için diyebiliriz ki, muharrir, yangın, sel, kasırga, deprem gibi kelimeleri araştırmalarına birer âlet veya vasıta gibi kullanmıştır. Aynı zamanda, bu hâdiselerin birbir-leriyle münasebetleri ve şiddetleri voliyle de, dünyanın değişik yerlerinde meydana gelen bazı âfet ve mühim olaylan da aynı şeküde izah ve tasvir etmiştir.
Bu İlim adamı dalma fikirleri iyi karşılar ve anlamaya çalışır. Eğer bu bir çok delillerin arasında yeni bir buluş gizli ise. bunu da ilk ortaya atacak olan kimse, gene ilim adamı olacaktır. Her ne kadar bu kitap, —meydana getirdiği heyecan yüzünden— bir çok itiraz ve şiddetli ten-kıdlere sebep olmuşsa da. ergeç bu his de bertaraf edilecek ve kitabın doğru veya yanlış olan tarafları a-raştırılacakbr.
7 Mayıs 1PF50
YENİ İSTANBUL
Savfa: 7
SAYIN HALKIMIZA KOLAYLIK OLMAK ÜZEKE GÜZEL ŞEHRİMİZİN 6 YERİNDE AÇTIĞIMIZ
ŞUBE ve AJANSLAR
VATANDAŞLARIMIZIN EMİRLERİNE AMADEDİRLER

İSTANBUL ŞUBESİ
BANKALAR CAD. No. 27/29
ÇEMBERLtTAŞ
V1ANSI
Yeniçeriler Cad. 61
KADIKÖY
AJANSI
Sö£ütlüçeşme Cad. 113/1
KÜÇÜKFA2AR
AJANSI
Küçükpazar Cad. 58

AJANSI
Ortaçeşme Cad. 12
BEYKOZ
AJANSI
Fevzi P. Cad. 112
BA$. DİŞ. NEZLE. ADALE .SİNİR
ROMATİZMA ve butun ağrılara Karşı
_ GÜNDE 3 KASE ALINABİLİR. —
V
1950 MODELİ

PHILCO
4
5
6
7
SATIŞ DEPOSU: NATAN S. ESKENAZÎ Telefon: 21571
Atatürk Bulvarı - Ankara.
Tarsus.
TAKVOR GÜLERYÜZ ODEON MAĞAZASI — Sirkeci. KARAKO MAĞAZASI — Beyoğlu. ÖMER BAŞEGMEZ — Adana.
SEYFTJLLAH KARDEŞ ve NECÎP KARDEŞ ABDÜLKADtR ÖZGEN ve KAYHAN RAMAZANOÖLU
4 » u ar**
Kalitesi y Bakımından^ / Dünyaca Â
$ Şöhret w
^Kazanmıştır
BUZ DOLAPLARI GELMİŞTİR
Yeni modellerimizi görmeden başka bir dolap için karar vermeyiniz.
1950 MODELLERİNİN HUSUSİYETLERİ
1
2
3

Geniş buz kompartımanı.
Ayrıca balık ve et mahfazası. Kapıyı kendi kendine kapayan otomatik.
Döşemeye kadar yekpare kapı. Müteharrik raflar.
Geniş ve kullanışlı sebze mahalli. Asgarî elektrik sarfiyatlı motor.
Telg. NATESK
SATIŞ YERLERİ :
ODEON MAĞAZASI — Beyoğlu. E. ESKENAZÎ — Rekabet Pazarı
Tünel - Beyoğlu Çarşıkapı.

$ İSTANBUL g SERGİSİ
İstanbul Sergisi. bu yıl 1 temmuzda açılmak ve bir ay devam etfhek üzere Sergi Sarayı ile etrafındaki 2 numaralı park sa-hasında kurulacaktır. Sergiye bilûmum yerli ve -Türklyedekl mümessilleri tarafından temsil edilmek şartlyle - yabancı firmalar iştirak edecek ve satış yapabileceklerdir. î^tırak etmek Istl-yenler her gün saat ondan onyediye kadar serginin Daimî Bürosuna müracaat edebilirler. . (5583)
Adres: Bahçekapı, Dördüncü Vakıf han 3/36
Telefonlar; 24486 — 25891
MEN MİSEL LİSESİNDEN YETİŞENLER DERNEĞİ YÖNETİM KIRILÜNDAN
Çoğunluk hasıl almadığı İçin 2 mayıs 1950 tarihli salı günü saat 20.30 (îa yapılması gereken Derneğimizin arnellk Adi Genci Kurul toplantısı I» mayıs 1050 salı günü saat 20.30 da lokalimizde ya-pilacagından sayın üyelerin teşrifleri rica olunur.
Yönetim Kurulu OlS DEM;
1) İdari ve mali raporların o-k un inattı.
2) Denetçiler raporunun okunması.
3ı Usun müddetten beri aidatlarını ödcmlyen üycior hakkında karar alınması,
D Bütçe ınüza keresi.
5) üye dilekleri, 6ı Yönetim Kurulu. Haysiyet Divanı ve Denetçilerin ueçlnıl.


İNŞAAT İLANI
Ereğli Kömürleri İşletmesi
Genel Müdürlüğünden:
1. — işletmemizin yaptıracağı Zonguldak - Çaycuma. Kozlu - (Ereğli - Devrek Şosesi) ve Kandilli -(Ereğli . Devrek Şosesi) yollarının etüdü işi, kapalı zarf usûlü ve vahidi fiyat esasiyle eksiltmeye konulmuştur.
2. — Bu işin tahmin edilen bedeli :
— Zonguldak - Çaycuma yolunun
(11 200.—)
— Kozlu - (Ereğli - Devrek Şosesi) ve Kandilli - (Ereğli - Devrek Şosesi) yollarının
(24 550.—) liradır.
3. — Muvakkat teminat miktarı :
— Zonguldak . Çaycuma yolu için (840.—)
— Kozlu - (Ereğli . Devrek Şoşesi) ve Kandilli - (Ereğli - Devrek Şoşesi) yollan için
(1 840.—) liradır.
4. — Eksiltme evrakı, Zonguldak - Çaycuma yolunun (5.—) lira. Kozlu - (Ereğli - Devrek Şosesi) ve Kandilli - (Ereğli - Devrek Şoşesi) yollarının (10.—) lira mukabilinde :
Zonguldakfa ; Etüd-Tesis Grupu Müdürlüğümüzden
Ankarada : Etlbank inşaat
Müdürlüğünden
Istanbulda : Etibank Şubesinden
temin edilebilir.
5.
den üç gün evveline kadar işletmemiz Etüd ve Tesis Grupu Müdürlüğüne müracaat ederek, ehliyet vesikası almaları lâzımdır.
6.
15 te Zonguldakta Ereğli Kömürleri işletmesi Etüd ve Tesis Grupu Müdürlüğü binasında yapılacaktır.
7. — Teklif zarflan, eksiltme şartnamesine göre tanzim edilmiş olarak, ihale günü saat 12 ye kadar makbuz mukabilinde işletme Genel Müdürlüğü Başkâtipliğine teslim edilmiş olacaktır.
Postada vâki olabilecek gecikmeler, nazarı itibare alınmaz. .
8. — işletmemiz, ihale yapıp yapmamakta serbesttir. (5664)
Eksiltmeye iştirak edeceklerin, ihale günün-
Eksiltme, 24 - 5 - 1950 çarşamba günü saat
Sayın doktorlarımızla diş tabiplerimizin nazarı dikkatine Evsaf ve teknik üstünlükleri dolay ısiy le, az zamanda gördükleri büyük rağbet ve yakın alâkadan dolayı, her türlü dişçi âlet ve cihazlarımızla, tıbbi cihazlarımız bol miktarda temin edilmiştir. İhtiyaç sahiplerinin mağazamızı teşrifleri, menfaatleri icabıdır.



TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ ;
MEHMET KAVALA
Galata, Tahir Han
Telefon: 40430 - 42673 Telgraf: Lamet İstanbul TEŞHİR VE SATIŞ MAHALLİ : Tepebaşı, Alp Oteli altında
KURTULUŞ—BEYAZIT OTOBÜS RÎNG SERVÎSÎ İ. E.T.T. Umum Müdürlüğünden :
8 mayıs 1950 pazartesi sabahından itibaren Kurtuluşla Beyazıt arasında Unkapanı ve Dolmabahçc yolu ile gidip gelmek üzere bir otobüs ring servisi ihdas edilmiştir. (5985)
Qünycnın en mukavim ve mütekâmil, aynı zamanda rakipleri meyanında en ucuz
ÇEKOSLOVAK MAMULATI
CZ ..... 125 ccm.
Jawa.... 250 ccm.
Ogar.... 350 ccm.
MOTOSİKLETLERİNİ

BOL YEDEK AKSAMİYLE, TÜRKİYENİN HER YERİNDE ISRARLA ARAMANIZ, MENFAATİNİZ İCABIDIR.
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ ı
MEHMET KAVALA

Galata, Tahir Har
Telefon: 40430 - 42673 Telgraf: Lamet İstanbul TEŞHİR VE SATIŞ YERİ Tepebaşı. Alp Oteli altında
t
YÜZÜNÜZ
ÇAMAŞIR DEĞİLDİR..
t
V
Tuvalet Sabunu
tat!
Bol Köpüklü Nefis Kokulu
*•
>
e ı
I
9U

>L (

SABUNU
TUVALET Cildinizin Arzuladığı

HUSUSİ B'R F0RMULL
/MAL ED'L£N
taıeVıgi-
kadife
PUROAlt
yUlTlU^
PURO SABUNU ««•
xel göstent.
1 PUROtuv^J^
dldiniıi b«ler-
100 de 100 saftır.y


m c10
SABUNU vef|t-
: daima 9en*

"YENİ ISTMBÜL'a
İLÂN
VERMEK İÇİN 44756-57 YE TELEFON ETMEK KÂFİDİR.
PENDİKTE
SATILIK KÖŞK
Pendik burnunda İlkokul yanında bahçe içersinde, koya hâkim çok güzel manzaralı köşk.
ZAYİ — Coğrafya zümresi 2810 numaralı hüviyet kartımı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Su zan Ersoy
Bir arkadaşımız, müessesenizi ziyaret ederek, size gereken malûmatı verir.

VO4
44756-57
den İLÂNCILIK BtİROMUZ’u isteyiniz
Muhterem Kadı köylülere Mevsim başında evlerinizin yerli ve Avrupa, her türlü boya ve badana malzemesini tam bir emniyet ve ucuz fiyatlarla Kadıköy Pazaryolu Söğütlü-çeşme caddesi 80 No.lu
ÇINAR
Boya, Nalburiyet — Banyo levazımatı ticarethanesinden tedarik ediniz
İstanbul - Piro - Napoli - Marsilya - Cenova J : İstanbul - İzmir - Pire - Rodos -
Napoli - Marsilya - Cenova - Napoli -- Rodos - Pire - İzmir - İstanbul.
BATI AKDENİZ HATTI : i DOĞU GÜNEY AKDENİZ HATTI Limasol - Beyrut - İskenderiye -İskenderiye - Beyrut - Limasol
1
zmirdeki maç
W
olan Ingiliz Sunderland takımı
önümüzdeki hafta şehrimizde oynıyacak
Sunderland Takımının
şehrimizdeki maçları
Ingiliz takımı ilk
Yazan : Sadi KARSAN
İZMtRDE
L •, -y





B * j






Ankara İlkbahar
At Yarışları bugün başlıyor
56 Kilo
56 M
545 "
(Meteor) (Civan)
^Seyyare) göre koşunun favori-
Fener, Göztepeyı dün 4-2 yendi
Devre sonuna kadar 2.1 galip vaziyette olan Göztepe, galibiyeti devre sonunda kaybetti.
İkinci devre, Fener hâkim bir oyunla 2 gol daha kazandı
Günün ikinci ve mühim karşılaşmasını Fenerbahçe ile Göztepe takımları yaptılar. Hakem Bedri Kayanın idare ettiği bu maça takımlar şöyle çıktılar;
FENER: Cihat — Hilmi, Müjdat — Samim, Kâmil, Süleyman — Erol, Lefter, Ahmet. Cemal, Halit.
GÖZTEPE: Sadeddin — Fahri, Moh-met — Semih, Mustafa, Emced — Nezihi, Yüksel, Alaeddin, Ahmet, Zeki.
Oyuna FenedbahçeJller başladı. Göz-tepeliler İlk dakikalarda sağdan bir korner kazandılar. Sağdan Nezihinin Çektiği korner bir anda kale önünü karıştırdı. Bu karışıklıkta Yükse) kuwetli bir şutla Fenerbahçe ağlarına topu taktı. Fener derhal toplanıp harekete geçti ve cevap vermekte gecikmedi. 8 inci dakikada Ahmet Müj-dattan aldığı pası kuvvetli bir gutla Göztepe ağlarına taktı.
Göztepe bugün güzel bir oyun oynuyor. Nitekim 13 üncü dakikada Göztepe bir korner daha kazandı. Yine Nezihi güzel çekti, Alâeddin sıçrayarak topu kaleye çevirdi. Cihadın ehlinden kaçan topa Zeki yetişerek ikinci Göztepe golünü attı. Vaziyetleri kri-
tlk safhaya giren Foncrlller daha güzel oynomıya başladı. Nitekim 20 net dakikada Leftor güzel bir pası avta attı. 28 inci dakikada Haildin pasını Ahmet tuttu. Mustafayı da atlattıktan sonra, kuvvetli bir şutla Fenerin beraberlik gölünü attı. Vaziyât 2-2 berabere olunca oyun heyecanlı bir safhaya girdi. Ve devre bu arada (2-2) kapandı.
tklncl devreye Fenerliler Lefterl sağaçığa, Erolü içe aldılar. Hemen ilk dakikada Lefterln pasını alan Erol kaleye şut çekti, fakat Sadeddin kurtardı. Fener hâkim oynamıya başladı. Henüz dördüncü dakikada Letter kalecinin hatasından İstifade ederek ü-çüncü Fener golünü de yaptı. Oyun asabi bir hal aldı. 12 nel dakikada Ahmet topu kaleye sokamadı. 27 nci dakikada Ahmet yakaladığı bir topla kaleye daldı, dağınık Göztepe müdafaasını geçerek dördüncü golü de attı. Bugün şans tam mânasiyle Göztepell-lerle beraber. Fenerin, yine Lefter vasıtasıyla kaleye sokulduğu anda topun direğe çarpıp kurtulması Feneri bir golden mahrum etti. Ve maç da 4-2 Fenerin galibiyetiyle sona erdi.
Ve i‘a. Altayı diin 3-1 mağlûp etti
Ur
Sade İzmirliler değil, Istanbulda Galatasaray ve Fener taraftarları da, Altayın Fenerle heyecan içinde bekliyorlar
tı. Bu golde hata Vefa kalecisinde idi. Bunun üzerine Vefa forvetinde Nevzat açığa, Aziz de santrfora geçtiler. 31 inci dakikada bir Vefa akı-nından îsmet kendisine gelen topu 18 dışından çektiği bir şütle Altay kalesine soktu. Bu golde de hata kaleci Osmana aittir. Altay galip duruma geçmek için Âdili santrfora Şükrüyü içe aldı. Fakat netice değişmeden devre 1-1 berabere bitti, ikinci devrede ilk tehlikeyi Vefa kalesi atlattı. 2 nci dakikada Cihat soldan bir orta yaptı, Şükrünün ©ü-tu kornere çıktı. Korner netice vermedi. Beşinoi dakikada Nevzadın keskin 1 şutu direğe çarparak geri geldL Buna mukabil 17 nci dakikada bir Altay akmmda Salâhaddinin kuvvetli bir şulunu direk kurtardı. 40 inci dakikada Altay kalesinde Azizin sert bir şarjından sonra kalecinin elinden kaçırdığı topa yetişen Galip Vefanın galibiyet golünü attı (2 - 1). Nihayet 42 nel dakikada Galip üçüncü bir gol daha attı ve maç 3-1 Vefanın galibiyetiyle sonra erdi.
yapacağı bugünkü maçı
İzmir 6 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün Alsancak stadında Millî Eğitim kupası maçlarının en heyecanlı maçları sayılan Fener -Göztepe, Altay - Vefa maçlan yapılmıştır. Havanın yağışlı olmasına rağmen saha hıncahınç dolu idi. Bilhassa Fener - Göztepe maçı bu sene İzmirlilerin görmüş olduğu en heyecanlı maçlardan biridir. İlk maç Vefa ile Altay arasında oynandı.
ALTAY:
Osman — Edvin, Mehmet — Kâm-ran, Şahabeddin, Cemil — Salâhaddin, Adli, Şükrü, Bayram, Cihat.
VEFA:
Şükrü — Mustafa, Rahmi — Zeki, Melih, Salâhaddin — Aziz, Galip, Nevzat, İsmet, Bülent.
Hakem, îzmirden Orhan
O yun a mutat zamandan ka geç olarak Altaylılann
1ö başlandı. Vefa bâriz bir şekilde hâkimiyet kurdu. 12 nci dakikada îsmet gayet tehlikeli bir iniş yaptıysa da Osman fedakârane bir çıkışla kurtardı. Zamanla Vefanın hâkimiyeti söndü, yerine Altaylılar hâkimiyet tesis ettiler. Altayın yaptığı ardı ardına alanları Vefa müdafaası önlemekte güçlük çekiyor. 18 inci dakikada yapılan bir Altay akınında Vefa kalecisinin elinden kaçan topu Şükrü ve Cihat kaleye atmaya muvaffak olamadılar. 22 nci dakikada Cihat Kâmrandan aldığı topu durdurduktan sonra bir şütle kapalı zaviyeden Vefa ağlarına tak-
Puan cetveli
o.
14
14 13 13 13 13 12 12
Tümer. 15 daki-vuruşiy-
Galatasaray Beşiktaş Fenerbahçe Vefa Demirspor Gençlerbirliği Altay Göztepe
G.
7
8
7
6
3
3
2
0
B.
7
4
5
4
5
4
2
1
M.
0
2
1
3
5
6
8
11
A.
19
31
31
25
22
17
16
8
¥.
5
15
9
16
26
29
26
41
P. 35 34
32
29
24
23
18
13
Ordu takımımız 21 mayısta İtalyaya gidiyor
Ordu takımımız 28 mayıs tarihinde İtalyan Ordu takımiyle karşılaşmak üzere 21 mayıs pazartesi günü bir lifi ak la Romaya hareket edecektir.
Kabul etmek lâzımdır ki bugüne kadar memleketimize bu
ayarda kuvvetli bir defa gelmektedir
Kilo ••
M
İlk haftanın program ve tahminlerini veriyoruı
BİRİNCİ KOŞU: Üç yaşındaki «af-kan Arap erkek ve dişi taylarına mahsustur. İkramiyeni 1200 Hra. mesafesi 1000 metredir.
1) R. Özkan
2) $. Eliyeşil
3) S. Eliyeşil Tahminimize
si: Meteor.
İKİNCİ KO§U: (A) grupuna mensup dört ve yukarı yastaki safkan A-rap at ve kısraklara mahsustur. İkramiyesi 1200 Hra, mesafesi 1600 metredir.
1) $. Elıyeşil (Benlıboz) 60 Kilo
2) E. Somtürk (Bahtiyar) 585 "
3) M. Karamchmet (Selçuk) 57 Tahminimize göre koşunun favorisi
Selçuk
ÜÇÜNCÜ KOŞU: ÜÇ yaşındaki safkan Ingiliz erkek ve. dişi taylarına mahsustur. İkramiyesi 2000 lira, mesafesi 1600 metredir.
b S. Eliyeşil (Dearling) 56
2) M. Karamohmot ( Anış) 56
3) M.Karamehmet. Babacan 545
Çifte bahsin ilk ayağı olan bu koşunun değişmez favorisi: Karamehmet ekürlsidtr.
DÖRDÜNCÜ KOŞU: (B) grupuna mensup dört ve daha yukarı yaştaki safkan Arap at ve kısraklara mahsustur.
1600
1)
2)
3)
4)
B) __ ________
İkili bahsin konulduğu bu nün en karışık koşusudur, böyle sürprizllk Arap atlan nın normal bittiği pek vaki değildir. Binaenaleyh müşterek bahis oynayanlar bu koşuda çok düşünmek ve biraz da şanslarına güvenmek mecburiyetindedirler. Bizce koşunun normal favorisi Seyhan’dır.
BEŞİNCİ KOŞU: Dört ve daha yukarı yaştaki safkan Ingiliz at ve kıs-raklanna mahsustur. İkramiyesi: Hra, mesafesi 1800 metredir.
1) M.Karamehmet (Citadel)
2) A, Kesebir (Arda)
3) Ş. Eliyeşil (Modalı)
4) Ş. Eliyeşil (Lady) Çifte bahsin ikinci ayağı
koşunun favorisi Citadel, rakibi Modalı'dır.
Çifte bahis: 3 ve 5, ikili bahis 4 üncü koşudadır.
İkramiyesi 1200 Ura, metredir.
H. Yakuboglu (Düldül) R. Farkaş (Aşkar)
M. Yücehan (Soyhan) K. Yapar (Murat) E. Oğuz (Kanunî)
mesafesi
Kilo
M
If
•f
60
60
60
60
57
koşu gü-Bil hassa koşulan-
2000
58
58
58
57 olan
Kilo
•f
o
bu de
INGİLTERE profesyonel birinciliğinin en kuvvetli takımlarından ve bu senekj lik maçlarında baştan üçüncü gelen meşhur Sunderland takımı önümüzdeki hafta içinde şehrimize gelerek dört maç yapacaktır.
Bütün dünyaca nam salmış İngiliz futbolunun tam mânasiyle temsilcileri olarak böyle şöhretli bir takımı memleketimize getirmek teşebbüsünde bulunan ve bu teşebbüslerinde muvaffak olan idarecileri burada hararetle tebrik etmeyi bir vazife bilirim. Ve hemen şunu da ilâve edeyim ki bugüne kadar memleketimize bu ayarda kuvvetli bir İngiliz takımı ilk defa gelmektedir. Gerçi evvelki sene de yine bir İngiliz takımı gelmiş idi. Fakat o İngiltere ikinciliğine dahil bir takır- idi. Şimdi bu vesile ile dillere destan olan, hakikî İngiliz futbol oyununu ve sistemini meşin topun beşiği olan İngiltereye kadar gitmeye lıacet kalmadan burada, kendi sahamızda görmek fırsatını bularak faydalanmış olacağız. Cumhuriyet devrinde Milletlerarası Futbol Federasyonuna dahil olduktan sonra şu son yirmi yedi sene içinde memleketimize Avrupanın tanınmış birçok kuvvetli takımları geldi, gitti. Bunlarla yaptığımız temaslardan hiç şüphe yok ki çok istifade ettik. Bilhassa 1924 te o tarihlerde Avrupanın en ileri elen takımlarından biri olan Sla^yanın Istanbula gelişinin futbol oynayış tarzımız üzerinde büyük tesirleri görülmüş. O zamana kadar futbolu daha ziyade şahsî oynar ve bunu bir meziyet sanırdık. O devrede yetişmiş bugün takımlarımızda eşine ender tesadüf ettiğimiz çok kıymetli oyuncularımız vardı. Fakat bunlar, futbolu nasıl oynanması lâzım geleceğini gösterenler olmadığı için, kendi bildikleri gibi oynarlardı. Sistem, tabiye namına bir şey yoktu. Beraberlik oyunu yerine ferdi kabiliyet ve şahsî gayrete dayanan bir oyun tutturur ve tatbik ederdik.
Galatasaray namı altında en kuvvetli oyuncularımızdan teşkil ederek Orta Avrupada turneye çıkardığımız karma takımımızın ziyaret ettiği bütün şehirlerde uğradığı ağır mağlûbiyetler futbolun nasıl oynanacağı hakkında bize ilk fikri verdi.
Bunu takiben Slavyanın şehrimizi ziyaretinde Galatasaray - Fenerbahçe ve Altınorduya karşı yaptığı üç maçta

attığı, ceman 24 gole mukabil bir tek gol yiyerek şehrimizden ayrılması bize çok acı fakat istifadeli bir ders oldu. O zaman anladık ki, biz gayet mahir oyunculara malik olmakla beraber futbol namı altında futbol değil de ona benzer bir oyun oynuyormuşuz.
Bunu bize ecnebi idarecilerden söyleyenler de çok olmuştu. Aldığımız bu hayırlı derslerin müspet neticelerini pek kısa bir zamanda göstermekte gecikmedik. Birinci gelişinde bizimle âdeta alay eder gibi oynayan mağrur Slav-yayı ikinci gelişinde mağlûp ederek memleketine gönderdik. Ondan sonra Merkezi Avrupa takımlariyle içeride ve dışarıda birçok maçlar yaptık. Yendik ve yenildik. Fakat ortada bugün hakikat olarak kalan bir şey varsa o da futbol sistemimizin elan en ziyade temasta bulunduğumuz Orta Avrupa sisteminin damgasını taşımasıdır. Halbuki göze cazip görülmekle beraber netice almakta pek kısır olan bu sistemin bugün artık modası çoktan geçmiştir. Nitekim bu vaziyeti gören ve kavrayan Orta Avrupa futbol idarecileri bile kendi icatları olan oyun tarzım bırakarak İngiliz sistemine dönmeye karar vermiş ve hattâ bu kararın tatbikına bile geçmiş bulunmaktadırlar. Geçenlerde AvusturyalIlar îtalyan-lara karşı galibiyetlerini, İtalyanları gafil avlayan, ilk defa tatbik ettikleri bu sisteme borçludurlar.
Merkez muavinin üçüncü bir müdafi gibi oymayarak müdafaayı perçinleştirmek, lüzumsuz kısa paslarla vakit kaybettirmemek, uzun vuruşlarla da açıklar vasıtasiyle derhal hücuma geçip bir anda hasım kalesine sarkmak, müsait pozisyon bulunca uzaktan ve yakından şüt çekmek tâbiyesine dayanan İngiliz sisteminin hiç şüphe yok ki netice almak üzerinde çok müspet tesirleri olduğu artık dünyaca kabul edilmiş bir hakikattir. İşte bu sistemin hakiki elçileri olarak şehrimize gelecek olan Sunderland takımının maçlarını, ten-kid etmek göziyle değil de, ondan bir şey kapmak ve öğrenmek maksadiyle seyredecek olursak büyük istifadeler sağlayacağımıza şimdiden emin nazarlarla bakılabilir.
Temenni edelim ki bundan yirmi beş sene evvel nasıl Slavya takımı futbolumuzda bir ilerileme hamlesi teşkil etmiş ise Sunderland takımının şehrimizde yapacağı maçlar da futbolumuzu yeni bir tekâmül merhalesine ulaştırmış olsun.


izmirde bugünkü maçlar
İzmir Alsancak Stadyomımda bugün saat 15 te Fenerbahçe - Alfayla, saat 17 de de Vefa - Göztepe ile oy-nıyacaktır. İzmirde bugün Fenerbah-çenin yapacağı maçlardan sonra Milli Eğitim Mükâfatının şampiyonu belli olacaktır. Fenerbahçe bu gün Altay karşısında en aşağı (4-0) lık bir netice İle galip gelebilirse Galatasaray ın averajını geçecektir.
Demirspor, Şamda berabere
Şam 6 (Hususi muhabirimizden telefonla) — Adana Demirspor takımının Suriye ordu muhtelitiyle 20.000 kişinin huzurunda yaptığı maç çok heyecanlı olmuş ve birinci devreyi 1-0 galip bitiren Türk takımı ikinci devrede hakemin verdiği penaltıyı kabul etmıyerek sahayı terketmiştir. Türkiye elçisinin tavassutiyle yeniden başlayan maç boş kaleye atılan penaltiyle 1-1 berabere bitmiştir. Türk takımı şerefine verilen ziyafet dostluk tezahürlerine vesile olmuştur.
Dünkü maçta Turgayın bir kurtarışı

Ordu karması dünkü maçta
Galatasarayı 3 -1 mağlûp etti
21 mayısta İtalyaya gidecek olan ordu takımımız şehrimize gelerek dün İlk hazırlık maçını Şeref Stadyonıun-da Galatasaraya Karşı yapmıştır.
ORDU TAKIMI: Remzi — Murat Mehmet — Mustafa, Necdet, Faruk — Fikret, Sabahaddin, Salâhaddin, Refik, Salim.
GALATASARAY: Turgay — Iste-pan, Ruhi — özcan, Muzaffer, Doğan — Danon, Coşkun, Emin, Koçlf, Bedri.
Ankara Gençlerblrllğl oyuncularından Haşan Polatın idaresinde oyuna ordu takımı başladı. Oyunun ilk dakikaları karşılıklı ukmlarla geçti. On ü-çuncü dakikada aağdan F>kr«üu süre-
rek çektiği ânl şutu kaleci Turgay güzel bir yumrukla kornere çıkardı. Çekilen korneri Muzaffer uzaklaştırdı. Devrenin ortalarına doğru Danon eline geçen bir fırsatı. Remzinin eline a-tarnk kaçırdı. Hemen akabinde Salâ-haddinin sıkı şutunu yine Turgay kurtardı. Devre 0-0 berabere bitti.
İkinci devreye her iki takım da ufak bir tâdllâtla çıktı. Ordu takımında Fikretin yerine Mehmet, Galatasaray takımında da Eminin yerine Kadri oynuyordu.
Beşinci dakikada Galatasaray kalesine İnen Ordulular* Muzafferin hata-
sından İstifade ederek Sabahaddln va-sıtaslyle ilk gollerini kazandılar. Hemen akabinde yine Muzafferin Turgayla anlaşamaması Ordululara ikinci golü kazandırdı Sağdan Salâlıaddinin ortaladığı topu Sabahaddln ikinci defa ağlara taktı. Galip duruma geçen Ordulular on dokuzuncu dakikada Refik vasıtasiyle üçüncü gollerini de çıkardılar. Devrenin sonuna doğru Ko-çiain uzaktan çektiği bir şutla GalatasaraylIlar ilk ve son gollerini kazandılar. Bu suretle maç 3-1 Ordu takımının galibiyetiyle sona erdi. Maçı İdare eden Haşan Polatın kıyafetini iyi bulmadık.
Tevkif edilen Sunderlandlı Shackleton serbest bırakılarak takımla Türkiyeye geliyor
Londra, 6 (AP) — İngiliz millî (B) futbol takımının 11 mayısta Mi| lâno'da İtalyan (B) takımına karşı yapacağı maç için evvelce takıma seçilmiş bulunan meşhur oyuncu Sun-derland’lı Len Shackleton bugün kulübünün müracaatı üzerine serbest bırakılmıştır. Shackleton, Sunderland’ın Türkiyede yapacağı maçlara iştirak edecektir. Yerine, Arsenal’lı Reg Lewis seçilmiştir. Lewis İngiltere Kupası final maçında Arsenal’ın zaferini sağlayan her iki golü atmıştır.
Okuyucularımıza zengin ikramiyeli ve çok zevkli bir müsabaka hazırladık..
Bir radyo veya bir pikap kazanmak istemez misiniz ?
İlk Hunideki "En çok golü hangi takım atacaktır?,, cümlesinden kasit galibiyet değildir; İngiliz takımının kalesine hangi takınım en çok gol atacağıdır. Meselâ Beşiktaş mağlûp olmasına rağmen İngiliz kalesine 3 gol atmaya muvaffak olursa, ve bu netice Türk takımları içinde en çok gollü netice ise, kuponlarında (Beşiktaş—3) olarak cevap vermiş olanlar tahmini doğru yapmışlardır. Bundan sonraki safha, torbadan isimlerinin çıkma şansına kalmıştır.
İngilterenin en kuvvetli profesyonel takımlarından biri olan Sundcrland’ın Türkiye seyahati hiç şüphe yok ki spor muhitimizde heyecanla karşılanan bir hâdise olmuştur. Gazetemiz, sporla alâkadar olan ve sporu seven okuyucularına bu heyecanın bir de eğlenceli tarafını ilâve etmeyi düşünerek maçların tahmin müsabakasını yapmıştır.
Tahminlerinde njuvaffak olanlar arasında çekilecek kurada kazananlara listede bildirilen hediyeler verilecektir.
t
Müsabakamızın sualleri şöyledir :
1 — Sunderland'a en çok golü hangi takım atacaktır?
2 — Tahmin ettiğiniz takını kuç gol atacaktır?
8 — Oyunlarda penaltı olacak mıdır? (Evet veya hayır).
Aşağıdaki kuponda takım İsmi ve gol udedl yazılacak yerler boş bırakıl* nuştır. Ayrıca altında adres Içhı de yer bırakılmıştır. Bu kupondaki sualleri cevaplandırarak mektuplarınızı idarehanemize gönderiniz. (Mektupların üzerine “Sunderlıınd,, kaydını İlâve etmeyi unutmayınız.
Müsabaka şartlan :
1 — İlk müsabakanın yapılacağı gün saat 14 e kadar elimize geçen mek tuplar tasnife tâbi tutulacaklardır. Geç kalanlar nazarı itibara alınmıyacaktır.
2 — Gazetemizde bugünden itibaren aşağıda günlüğünüz kuponlardan 6 tane neşredilecektir.
îstlyen bu kuponları 4 maç için ayrı ayrı kullanabildiği gibi, kuvvetle İnandığı neticede İsabet nispetini arttırmak için aynı neticeyi 6 defo yazabilir, ve istediği kadar kuponla miisabakuya İştirak edebilir.
3 — Gazetemizden kesilmiş kuponlara yazılmamış olan tahminler imzan tibara alınmaz.
4 — Taşradan gönderilecek olan mektuplar elimize geç de geçse, postaya erlllş tarihine göre nazarı İtibara alınacaktır.
İZAHAT:
Bu tahmin müsabakamıza iştirak edenler arasında ilk tasfiye yapıldıktan sonra neticeyi doğru tahmin edenler arasındaki kura noter huzurunda yapılacaktır.
HEDİYELERİMİZ
1
2
3
4
5
6
7
H
9
inciye: Philips ınarka bir radyo, nclye: Luxor marka bir pikap, üncüye: Sheaffer’s marka altın uçlu dolma kalem, üncüye: Bir çift spor nyakkubı (Tanca mağazasından). İnciye: Güzel bir spor gömlek (Mayer mağazasından), ncıyıı: Yeni İstanbul’a bir yıllık uboıunan.
nclye: Yeni İstanbul'a 6 aylık abonman, inciye: Yeni İstanbul’a 6 aylık abonmuıı.
ve 10 uncuya Yeni İstanbul’a 3 er aylık abonman.
1 — Sıınderland’a en çok golü hangi takım atacaktır?
2-
3-Isim Adres
Tahmin ettiğiniz takım kaç gol atacaktır ? Maçlarda kaç penaltı olacaktır ?...............

Comments (0)