Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi
8 — Şubat —• 1947 Cumartesi
Sene: I — Sayı: 2
Fiyatı hec yerde 10 kuruştur.
HÜR
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:
Mehmet - Ali AYBAR
Cumartesileri çıkar haftalık siyasî gazete
İstanbul, Posta Kutusu: 486
^krl diıir « drfcLnı 5'iitr
’djicdcLnı SMiir
■■ ■
■
r
muhalefeti ezmektir
L
YURTTA BİR HAFTA
'i
Mehmet - Ali AYBAR
Geçen hafta içişleri Baka, anı memleketteki Komünist tahrikatı batkında beyanatta bulundu. Bu beyanattan an. taşlıyor ki, bizde komünizm tahrikatı 1919 senesinde baş lamtş ve beş safha içinde son Sıkı Yönetim tev afalı, na kadar süregelmiştir. Ve yine bu beyanattan anlaşalı, yor ki. 1925 _ 1928 senele Tinde Türkiyede faaliyette bulunan komünistlerin adedi 38 kişiden ibarettir. Bugün Sıkı Yönetimin el alt'nda bu. lıuıdurduğu kimselerin adedi ise 45 civarındadır. Demek oluyor kr komünistlerin yir. mı senede kazançları ancak on kişi olmuştur; yani iki senede bir kişi... Nüfusumuz aşa yukarı on sekiz milyon olduğuna göre, bu gidişle bütün Tür’riyenin komünistleş. m esi. 36 milyon senede tamamlanacak demektir.
başlanmıştır. Bunlar saf hari' ci edilince Cumhuriyet Halk , Partisi hücumunu. Mareşali -Demokratlardan ayırmak nok' tauna teksif etmiştir. Ve den naiştir ki; Demoksat partiyi Mareşalden ayırmağa muvaf. fak • Itırsak. Mareşalsiz kalan Drrn eratları sonradan yere sermek işten bile değildir.
Bu bibiye böylece kararlaş ur; sonra harekeleme,
çil ir; ve Mareşal Solcula. ru mı düşmekle ittihan ol. m r. İçişleri Bakanının m- teki uzun beyanatında. | D> krat partinin komünist. | leûin oyununa düşmediğini I isi belirtmesinin hikmeti,
işt dur: Mareşali vanhz bi: ’■ ıak; ve yanlızca vur. nvık .
İçişleri Bakanının beyanatı
İktidar Partisinin gün geçtikçe sertleşen muhalefet kar. Ş'sında baş vurduğu çareler, yalnız vilâyet kanununda bir değişiklik yapma tasavvurundan ibaret değildir. Halk Par. tisi başta Demokrat Parti olmak üzere hüriyet için her mücadele edeni şu veya bu bahane ile bertaraf etmeği, hiç de. ğilse halkın gözünde kötülemeği bir an ihmâl etmiyor. Geçen Aralık ayı içinde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığınca yapılan tevkifat ve Sosyalist Parti ve gazetelerin ve Sendikaların kapatılmasından iktidar partisi bu yolda fayda, lanmak istemiştir. Filhakika Hale Partili bir milletvekilinin sual takririne cevap vermek üzere B. M. M. de kürsüye ge. len İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer hadise hakkında uzun bir beyanatta bulunmuş ve Komünist tehlikesinin cid. diyetini ispata çalışmıştır. Bunda ne dereceye kadar muvaf. fak olduğu malûmdur. Fakat, bu arada Türk milletinin dü. rüstlük ve vatana bağlılık şembolü olarak saydığ’ Sayın Mareşal Çakmağı da bu hâdiseye karıştırmak istemiştir. Ca. mi Baykurtun ve Zekeriya Sertelin seçimlerden sonra Ma. reşale yazdıkları (b;r mektup müsveddesine dayanarak, içişleri Bakanı. Sayrn r’evzi Ça inağı da komi ıist entrikalarına al memlekette haldi
Latife bertaraf İçişleri Ba. kanının beyânatı şunu ispat etmiştir ki. «Kızıl Tehlike*) dedi deri şey de, sadece. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar' elden kaçırmamak için kullandığı bir silâhtır.
Evet, bütün bu gürültülü açıklamaların artık bugün ha kikî mânasını hnlamış bulu _ I nuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, hürriyet hareketlerini tekrar boğma*: için bir plân haz*Tİamiştır. Bu plân gere . gince memleketin bir «Kızıl Tehlike» ile karşı karşıya bulunduğa iddia edilecek ve «Kızıllan» temizlemek baha, nesiyle bütün muhalefet orta dan kaldırılacakta-.
Esefle kaydedilmelidir ki, I D krat parti, bu pek ba. J sit aset taktiğini bidayette j anlı' madı. İçişleri Bakanının j D^n krat partiyi komünist ot ır.'na düşmediğinden d» ■ ; ■ 1 öğen sözlerini Demok ra t lar geçer akçe sandılar. İçlerinden biri derhal kürsüye i: - lip bu beyanatın hakikî m.m. «nı açıklamadı. Fakat b( (et versin Demokratların bu gafleti uzun sürmedi. Va. | zi. - t: olduğu gibi feören Ma. re-alirt, hürriyet mücadelesi ne atılan merd insanlara ya. 1 ra .m bir edâ ile Sesim yük. ( se nesi ve: «Bu beyanat) Cumhuriyet Halk Partisi li. | derlerinin yeni bir iç politika ' ^biyesidir» demesi üzerine, •Denilip ' ' diler;
ilet edilmek istendiğini iddia etmiştir. b5*L sözler, bütün nemlekelte haklı ‘rir infial uyandırmıştır. (
Mareşalin cevabı
Sayın Mareşal Çakmak İçişleri Bakanına verdiği sustu, rucu cevaplar. Ha k Partisinin bu yem r anevrasını açk. lamış bulunuyor. Mareşal şöyle diyor: «Yi tseverlikleri tür. İÜ imtihanlardan Jr( •. mi> ve I ( kimseden «İri kalmamış in. sanları, vesika der ilmeğe değeri olmayan kâğıtlarla, indî tefsirlerle, hep birlikte iyi görmediğimiz ' -münistlerin araşma katıştırmağa çabalamakla milletçe darımızın aksine olmak üzere bilere'-; Komünistlere yardım etmiş olmayor. lar mı? Halk Part û liderlerinin, halkın h. • gün artan mem nuniyetsizliği karşı .ında memnuniyetsizlik ıdbeplerinî azalt, mağa gayret edecekleri yerde yürekleri nemleket aşki 1 e dolu devlet adamların, birbirlerinden ayırmağa çalışmaları, meşru muhalefetin açık ifadeli olan Dem(»'erat Partiyi türlü iftiralar denemesirin muvaffakiyetsizliğindçn sonra şaştrt. mağa uğraşmaları, yeniden yanlış bir adını.değil midir?»
Demokrat Parti muhitinde aksütamel
Mareşal Fevzi Çakmağın bu cesur ve cesur olduğu kn. daT da uzağı gÖTen cevabından sonradır ki. Demokrat Paı. ti muhiti de teMîkev? buhmuvor. Prof. Fuat Köp.
P7 . it-
_____
rülü «Kuvvetn gazetesinde çıkan» Daha açık konuşalım»* adlı başyazısında, Ulus'un sorduğu suallere uzun uzun oe_ vap verirken, antidemokratik kanunların iddia edildiği güt komünizm tehlikesini önlemek için değil, hüriyet hareketle, rini durdurmak ve bu meyanda Demokrat Partinin inkişâfı, na mâni olmak için elde tutulduğunu ileri sürüyor.
C. H. P. Genel sekreterinin tamimi
İktidar Partisinin muhalefet kuvvetleri karşısındaki endişeli durumunu göstermek itibari! e C. H. P. genel sekreteri Hilmi Uranın Parti kongresi münasebetile teşkilâta gön_-derdiği tamim de enteresan bir vesikadır. Genel sekreter* bu tamimde: Demokrat Partiyi zehirli propagandalar yap. m.ıkla ittiham etmiştir. |V(- bu tâmimin gazete sütunlarma aksiRmesi üzerine "kendisi!,- görüşen bir gazeteciye; bu ta_\-mimin cebinden ne sırı-:1e aşınldığrnı bilmediğini. faka£\ bu tamimle Demokrat Partinin komünistlerin telkinlerine1 kapıldığı harkındaki hükümet beyanâtı arasnda bir tezat olmadığını söylemiştir. il laibuki biz İçişleri Bakanının bilâ. kıs Demo’srat Partinin K( nünist telkinlerine kapılmadığını söylediğini zannediyord k Meclisteki uzun beyanat gazetelere yânlış aksetmemi- bu bilgimiz doğrudur. Ama bu_ ray bizi ilgilendirmez; ; :1 sekreterle İçişleri Bakanı var-
an kozlarını aralarında pa taşsınlar.
• Ekrem Tur'un sözleri
C. H. P. nin acıklı nzaraynı göstermek bakımından Partinin İstanbul Vilâyr .ongresinde Ekrem Tur’un söylediği »özler de şayanı ( attir. Ekrem Tut şöyle konuştu; »Arkadaşlar teşkilâtımı ok zayıftır. Son Deneler içinde
fikir ve kanaat yerine, iî ihtiraslar partimizde rol oyna-
dığından maalesef parti zafa ve inhilale doğru gitmiştir. , Halk ihtiyaçlarını yapaı iğimiz için halkın karşMma çıkacak ne yüzümüz, ne de umumuz kainuşVr. 21 Temmuz. .. da Parti teşkilâtımızın >•••.fnı sakat hareketlerimizle yarat. 4-mış bulunuyorduk. San( baş 1 arma çöpçü onbaşısını kolan
dan tutarak rey atmağ. . »türen bizdî’c. Talebeleri arkası. na takıp sandık başların.* getiren doçent ve profesörler bizdendi.»
Bilmeyiz C. H. P. erkânı Ekrem Turun bu sözlerin» ne buyururlar? Belki senelerdir içlerinde çalışan bu zata da «bozguncu derler; s; niş derler; kökü dışarda derler.^ Bu kendi -bilecekleri bir tir. Fakat her halde C. H. P. nin . yolunu şaşırması ve . ilale doğru gitmesi memleket
hesabına esefle kayd ecı! ■ ek bir hâdisedir.
HAYATA KARSI BESER
Muhalefet deyince akla: Mareşal Fevzi Çakmak gelir: Demikrat parti gelir; Sosya. îist partiler gelir; Millî Kal. kınma Partisi gelir: ve müs. takiller gelir... Cumhuriyet Halk Partisi şöyle düşünmüştür: Zafer, karşıdaki kuvvet., leri birbirinden ayırarak ve en zayıfından işe başlıyarak, bunlar birer birer yere seril, mekle elde edilir. Millî Kalkınma Partisi şimdilik bir teh li:ç değildir; onu geçelim. Müstakiller dc devede kulak meaafesindedir; onlar da ge çelim. Elde kalıyor: Mareşal-Demokrat Parti ve Sosyalist1 Partiler... Sosyalist partileri bu (iç kuvvetin en zayıfıdır; ve eldeki silâhla en kolayca vurulacak durumdadırlar. Bi ruınelih işe evvelâ onlardan
•;kve hür Net ve ^emefc
'■
re Kül
et ve^ yasinin mükı ® eratı mev b.’ıh-> olduğu: Banlayarak Ttkete geçtffl®. «KuvvfflK ^gazetesinde Ijftjat KöpriÖffl maksadın Demokrat part yıkmak oU4İRftUy*zdı.
«
I Hürriyeti kurtarmak için mücadele edenler, ellerinde Hac ve Halktan tarafa ol maktan başka maddî bir kuv vet olmadığmâ göre, hiç de. ğilse Halk Partisinin oyununa düşmemelidirler. En ufak 'bir ihmal, en küçük bir ted. birsizlik hürriydt dâvasının maihfına sebep olabilir. Uyn. mk olmak bütün hürriyet mü cahillerine ve evvelâ «Hür . riyet misakını» ilân eden De mokrat partiye düşen millî bir vazifedir.
EMSoooo
Demokrasi
B »A . ..
1
Okumak yok!
Millî Eğitim Bakanlı . ğı ilân ediyor: «Köy Enstitülerinde bundan böyle yalınız mektep ki. taplannın okutturulma. sına dikkat edilecektir. Diğer kitapların talebelere okutturulma*! men edilmiştir, m
Gazetelerde çıkan bu tebliğ üzerine kendi ken d im iz e soruyoruz: Köy Enstitülerinde okutulma münasip görülmiyen kitaplhr acaba hangile. ridir?
Bizim bildiğimize göre bunlar klâsik felsefe, sosyoloji ve edebiyat ki laplarıdır. Köylerimizi kalkındıracak gençlerin kafalarına nur saçan ki. taplâr... Dünyanın her tarafında Millî Eğitim Bakanlıkları ve mektep idareleri talebeleri ders kitaplarından başka ki. tap okumayâ teşvik e. derler. Bizde ise işte böyle. Nazi Almanya, sındaki gibi hoşa gitmi. yen kitapların meydan larda yakılma sefası ba. kalını ne zamana?!..
ıdd^ yapılmıâft, kanu.
değil, uyulacaJ^^anujjfiınn va* ve Wkriy« tanıyacak' şekilde edilmesindtöçUr. BunuA îiVsini yap. Kİece, Ort^figfejdareleriWe kanunsuz hare'cet leri kanunlaştırmak demektir. Türiyede hiç kimse kanuna uymamaktan bahsetmiyor: ancak, uyulacak kanun ların tahammül edilir ağırlıkta olmasını istiyor. Bir memlekette vatandaş hak ve hürriyetlerini çiğnîyen kanunlaT ç'kanldığı za. man. o memleketteki «kanun otoritesi» ne «kanun istibdadı» demek daha doğru olur. İşte bunun içindir ki. kanun istibdadiyle idare edilen memleketlideki rejimlere «otori. ter veya totaliter rejim»» denir ve böyle bir rejimle idnre edilen ülkelerde de dlemokrari bulunduğu iddia edilemez, ama her şeye rağmen bu iddiada ısrar edilirse, o zaman bu yeni çeşit demokrasiye «Eli sopalı demokrasi» demek yerinde olur.
le her «erkanı nâ uy tanda tanzi
m
nndan Atar «d kın halk®' Lr> taTİf e®r-fi üstünde kÖT'
Bu tarife iStorc, hiâkûmet hal kuvvM^Lj metlerini görmekle vazifeli Hükümetin bu mânadaki izahım bizde Halk Partisi daima, «devlet otoritesinin zayıfla’ ması» şeklinde kabul etmiş, hatta Başbakan Recep Peker, «eğeir icap ederse daha da şiddetli kanunlar çıkarılacağından» bahset, miştir. Eldeki kanunlardan dlaha şiddetlilerinin neler olabileceğini sırtım’z ürpermeden tahayyül edemiyoruz. Bu meseleden her bahsedilişte C. H. P. li yazarlarla milletve. killeri hep bir ağızdan «her hürriyetin kanunla sınırlanmış bulunduğunu, devlet oto. ritesinin kanun otoritesi demek olduğunun söylerler. Elbette öyledir, artık Yirminci a’ sırda da. Ortaçağda olduğu gibi, iktidar sahipleri hiç bir kitaba dayanmadan hareket edecek değiller ya. Hitler Almanyasındn bi-
Ameri ham Linccfl rafından lıl
BEŞER
J
SA»Ia: 2
ii ü F.
---------
■
HAFTANIN YAZI/I
Gazeteleri Okurken
X
Fransa ve Hindiçini münasebetleri
r
Sömürgecilik ve tahsil
Vietnam seksen yıldan faz. ladır Fransz hâkimiyeti altın dadır. Bu müddet zarfında, Oondorcct’nin ima ettiği insan zihninin terekkisi bu mem lekette kaplumbağa yüriiyü. vii ile gelişmiştir. Oysaki, bu «eksen yıl zafnnda insanlık iç teknik inkilâp safhası geçirmiştir- makine, elektrik «om enerjisi.
Lâkin, Vietnam dünya me ^deniyetmin bu büyük fırtınaca dışında kalmıştır. Her tür la terekkinin ve her türlü medeniyetin inkân demek o. Lan sömürge rejimi onu bu medeniyetten uzaklaştırmış -tır. oysaki, bu rejim, insanlığı geri götürmeğe çalışan e-sctİ içinde terekkinin ve medeniyetin taraftan olduğunu söyler.
Sömürge memurlarına ve * I rilen muazzam tahsisatlarla
l
Fransa lir bir «öınUrKe*! olan Hindi Cini ıtrıiAtnltakl »on «11A IJı mücaılc'lrlcri raıetclcnl» okuyun h'f'rkratr, bu mem-Irkrtln bir «ünıürsc nlumk Fran*n tarufındnn Suuııl lılnra cdll-dlâLni. bturOnktl tuıln»nınzlıiın no »rlıcpln doğduğunu ve bu İki memleket ara*tnda ne gibi bir kUllür mUnn*rlM'ti oldııtuuu M*, ren inek merakı uyanmıştır.
İlindi Çini İle Fra'nna anatndııkl »lyaal unlu?nınxlıldun hnlirtmek ürere Furise çeten Vietnam murabba* heyetinin başkanı Phnm-V&n-Donır'ıuı her UU memleket arasındaki mtlnn-•cl»etlrrk? dair t'nion Fnuıçal»e‘dc 0 Slayt» ISIS tarihinde ver. dljtl ve Iu» PcnsAc mecmuasmı^n K LnrJ »aynımda neşredilen konferansının — bu »onrulnra revan vercc«etlnl umarak — bir hülA*a«ını okuyucularımıza sunuyoruz.
Kara kaplı
Kitabın
Dedikleri
i" İyi Kanun
Kötü olurmuş... J
Bir türlü anlıyamadığım bir takım tekerlemeler var. Bun-budan bir tanesi de kötü tat-fdc edilen iyi bir kanunun ka. I ■unlann en kötüsü ve iyi tatbik edilen kötü bir kanunun da kanunların en iyisi olduğu ba'demdaki sözdür.
Nasıl akıl erdireyim ki iyi bir kanunun kötü tatbikine ve tötü bir kanunun iyi tatbikine I hnkân yoktur. İyi kanun zaten I iri tatbik şeklini de düzenle-■uş olan kanun değil midir? Ve kötü kanun bütün noksan taril«* birlikte bir de bu huşu. sw, yani tatbikat* da ihmal et. rraiş olan kanun değil midir?
Sonra meselenin bir de fu z-ceçjlıesi var: Kanunu ya hükû ■aet ve idare tatbik eder; ya Mahkemeler tatbik eder, ya da halk... İyi kanunu hükû met ve idare fena tatbik ediyorsa derece derece şikâyet . mcecileri vardır. İd.--Tenin fena tatbikatından hükümete ▼eya idari mahkemelere baş-vıarulur. Hükümetin kötü tat-bdcatmdan da ya Millet mec. jfair.g yahut yine idari mahkemelere gidilir. Mahkeme i yâ kanunu fena tatbik ederse daha yüksek dereceli mahkemeye müracaat olunur. Niha yet halkın fena tatbiklerini hem hükümet, hem idare, hem de mahkemeler düzeltirler.
. Her halde bütün bir milletin ▼e bütün bir devlet mekanizmasının elbirliği edip iyi ka-Mna kötü tatbik etmeleri ta-•avvur olunamaz. Şayet kanun ihmali ile buna cevaz ve-vi^orsa o kanun esasen kötü kanundur.
hemen "tamamen sömürülen bir bütçenin artLlariJe, seksen yıl içinde, yİTmi milyon nüfusu olan bu memlekette bir kaç bin ilkokul, üç veya lört ortaokul ve altı kadar yüksek okul açılabilmiştir. , Dünyanın gözünde Descar* tes’in, Diderot’nun, Voltar re’nin, Pasteur’ün. iHugo’nun. Anatole Franee’m. Langevin’ in.^Curic’ninvatanını temsil eden insanlardan dahi iyisi n beklemek hakkımızc
Vietnam’da tahsil ve terbi-yettin bugünkü vaziyetini an. la abilmek için, halkın 90 ınııi okuma yazma bilmedi-ni söylemek kâfidir. Bu k.tdar yıl süren Fransız sö. rge idaresi zamanında millî çalışmaların türlü branş iaıinda ehliyetli kimseler yeti iremey işimizin, ki biz bu z tmızı gizlemiyoruz - hata sırı kimse bizim omuzlarımı* / yükliyemez. Vietnam hal k zeki ve istidatlı bir milletti Bu memleketin, yabancı m mleketlerde hayranlık u* y radıran ve onu dünyanın denî milletleri seviyesine ç: .ıran binlerce yıllık bir kültürü de vardtr. Fransanın yi ;sek mekteplerinde profe* sö.- ve talebe olan siz dinle’ yi( lerim, münevverlerimizin ve talebelerimizin edebiyat, ilim ve teknik sahala.ında ne bi /üt başarılar elde etrikle' riı gözlerinizle görmüş bir /iyette bulunuyorsunuz. Ne yazık ki, bu başarılar, Fran’ 1 sa m sömürge hâkimiyeti altında bulunduğu müddetçe mrmleketimizitt fiıeaenı inler*] ma şartlan bulamamışlardır. 1 1 I indi Ç:~- Ü**î—— denen ve 1918 dr bir yüksek mektepler gurubu bir kaç yüz doktor, eczacı İlkokul muallimi.
1
ııa erilen
hizmet jç in gerekli*
Çini Üniversitesi»
kurulara
kamtannı bu gençl sinden d tadırlar.
irlerine vı îr Fransız az maaş a
mücadele ederken, ayni zâ-ı manda kültürce de azad al-
Bu şar ketimi
KANUNCU I
hal’; idaresidir» teklinde »arif eder. Yukarkı bütün röjjl^ rile bu tarifi carşılaştmr ‘ 3ak netice şu çıkar: I. Siz o kitaptaki lâflara bakmayın, nazariye ile tatbikat birbirine uymaz, bir baktırsın demokratik monarşik oluverir; bir ba' .arsın sosyalist faı-İJt olur çıkar, 2. Polis, jandarma, ordu kuvvetlerine ve idare teşkili* (tına hangi parti hâkimse, mern lekette onun borusu öter. ge. risi lâftır. 3. Partiler fazla şey istemeyip uslu uslu otur * du’cça C. H. P. onlarla doat. tur:, milleti temsil ettiklerini iddiaya kalkarlarsa bozuşur, partilerini dağıtır; çünkü, milletin arzular? hilâfına da olsa, milleti temsil eden, halk aleyh tan kanunlar yapan C. H P d ir. Hayattaki demokrasi bu dur. İşinize gelirse. '
Maksat Mareşali vurmaktı
Mümtaz Faik Fenik, Vatan gazetesinin 31 Ocak 1947 tarihli sayısında »Komünist tah. 'nuntara gelince. D. P. gibi. karşısında muhalefetin
kültesi ac ilave etmiştir. Sa*, yazar da Polis vazife Le (alâhi sa^lam durumu.» adile yazdiğr nat yc edebiyat çalışmalar. ] vetjeri konunu. S^i “ ’ ' * - - -
I harflerini öğrenmeğe sava,tu
kün terde quocngu yani msıeleketimiz dilinin lâtin harflerde öğretimini gen«) halk kitleleri arasında yaydılar. Lâkin, sömürgecinin, mahiyeti icâbı, ne kadar kuş kulu ve dar bir insan olduğu malûm. Okuma bilen her köylüyü, o. sömürge rejimi, nin tehlikeli bir düşmanı, «kargaşalık ç karan hır fa* sanın okuyup yazma öğrenme: karşılar. Resmen yasak edil* ı memeklc beraber, sömürge makamları lâtin harflerde o* kutmanın yayılmaması için] türlü güçlükler çıkarmaktan, sabotaj yapmaktan geri kal-1 mamışlardır. Millet mektepleri kapatılıyor. muAİlimler hapsediliyor. Başlanan işin muvaffak olmaması için lâzımsa yapılı«>rdu.
Koca karısına, çocuğuna, ilh.. okuma öğretiyordu. Bu fua* liyeti idare etmek üzere. Mil li Eğitim Bakanlığına bağlı bir Halk öğretim dairesi kuruldu. Bu daire 1945 yılında. dört ay gibi kısa bir zaman zarfında bir milyon insan okuyup yazma öğrenmesini sağlamıştır. Bugün bir çok yabancılar, işportası başında bir gazetenin baş meka leşini okuyan Vietnam’lıya hayretle bakıyorlar. Harbin.
Demokratik, Antidemokratik
Necmettin Sadak- Akşam gazetesinin 28 Ocak 1947 ta. rihli şayiandaki baş yazısın * da. kendi sÖzünce matbuatta alıp yürüyen »Demokratik. Antidemokratik» tabirlerini ve sile ederek. demokrasi, ve D. P■ nm istekleri Üzerinde duru, yor. Yazara göre, bir kanu nun demokratik ve antidemok' rati; oluşu, bunu söyliyenin r-dcnıokrasiyi Anlayışına göre değişir. Esasen, demokrasi öyle eti kemiği belli bir şey değildir ki. Zemine zamana, milletin reşit olup olmayışına, daha bilmem nelere göre her dem değişen bir şeydir. Me .
fathğın, »efâletin. mâlî sı km- memleket
| tıların azamiye vardığı en
acı günlerde bile hükümet
i tahsil vo terbiye işine azami | ehemmiyet vermiş, Hanoy
Üniversitesi kapılarım tekrar
. ardına kadar açtığı gibi, bu*
Üniversiteye yeni bir içtimai|
ilimler ve yabancı diller fa-
te bir çok inkilâplar oldu, bunların hepsi de milletin arzusuna rağmen yap,İdi. Şimdi, bu inkilâplar antidemokratik tir mi. diyeceğiz? öyle ise. bugünün demokrasisi bunları yıkmalıdır.
Antidemokratik denen ka‘
ve cMco.yaı çatışmaları jetleri konunu. Seçim nunu. te?v,k ed,lmi?. bir ..Millî Kal iihS değiçsin İ9liyor kmma, Komıtesn. kurulma,-|bu|knn değişmesi i,, D.
------------------------------a. um ; kucağında toplayan bu komi ]Tr,.-s|BWI te Vietnamm iktisadı, siya, sî,
bir makalede, geçen hafta i* çinde içişleri' Bakanının kapa tılan Sosyalist Partileri men-
tur. tuhye yakın münevveri P. nın xart zur, etmeânr. olli. «“Pİ»™»» faaliyetleri hak’un.
vermesine tahammül verdiği izAhatı ve bu faa*
tom vermesine taban
emiyor. Demokrasi kg el i ime-. —
|sosyali ve fikri kalkınması"ancak ve ancak B. M. M. »U»»UKU yolu beğenip, bu işler, tçm mu zzam bir plân hazır-j^mde cereyan edeceğine, ora" P. yi temize çıkardıktan
n re’l
. öre. jÇ^mak için söylediği sözlere
, —----------- --------o... î fikirlerini 1
ıruz. Çünkü, yukar- zorla çoğunluğa kabul - ttir.
biı mesi antidemokratik bi hare-
liyetler hakkında hü’cûmetin
lanıakta lir.
li teknik adamları- yile mümkün olacağım* ıç olduğumuzu itim, biı- azlığın kendi
fa mec ! ' ’* '
ylediğimiz gibi, Lİ. ____2____22____2..»^ w.
Jetle fikri sefaletimi ket olmayor mu? öyle D. nge menfaatlerinin P. nin yapacağı ilk iş(k(* dini ıbı telekkî edenler;bu Antidemokratik yoldan dön l in O itibarla, giriştiğimiz dürmeğe çalışmasıdır. E . dön. Ikınma işini gerçek* meyi ispat ettikten soı an*
hususunda lüzumlu cak. isteklerinin dem atık
rı v . r kitlesinden mah* olup olmadığı üzerinde i işü-nuyoruz, ve yine bu nüldbilir.
-e'nepi- ransanm büyük yari dm i nin bekliyoruz. Hüriye* te Jn Vietnam’ın bu ilk ilerleme adımlarını attığı günler..: yeni Fransanın o*
C.HU uzatacağından. hiç ı bir karşılık beklemiyen dost* 1 , ai dırnin mı esirgemiye. * şehirli, köylü, herkes lâtin ceğinden eminiz.
nel
da değişmeler çoğunlu ı:
soma- bakarın Mareşal Fevzi
Vietnam demokrat Cum huriyetinin b( sarısı
Ancak 19 Zğustos 1945 te’ri ayaklanmadan sonri ku- * Zi, rulan Vietnam demokrat Cumhuriyeti sayesinde lâtin harfleriyle öğret im işi inkişâf etmeğe başlam ştı: Devlet reisi Ho Chi M nh bir nut* kunda: «Okumt yazma bil-memenin, yabar cı bir istilâcı kadar tehlikeli olduğunu soy lemişti». Bir yıl içinde oku ma yazma bilmemek işini tas fiye parolası ortaya atıldu Halk büyük bir tehalükle Lu. davete koştu, Erke'c, kad.n.1 çocuk, ihtstn ^ngin^aki^^^yı
geliyor. Onu da temize çıkarmak için Zekeriyâ Serteli. Tevfik Rüştü Arası, ilk., ’cö . tülemeğe çalışıyor.
Yazının birinci kısmındaki meseleye dair gazetemizde ay dmtatrcı yazılar bulunduğun * dan, biz burada ikinci kısmile meşgul olacağız. Önce şunu söyliyelim ki, bir kimseyi te. mize çıkarmak gayretile bir başkasını kötülemek: I. Bu su retle temize çıkarılmak istenen kimseyi rencide, eder, bu
Bu yazar, herkes L ki. mekteplerde okutulan l ir sosyoloji kitabının müellifidir. Bu kitabında o* deme k r siyi, bir gazeteci için mazur görü -«partiler halinde teşk lât an. pendyecek derecede çirkin bir mış cemiyetteki türlü 'menfa-,hareket olur; 2. Bu temize çr at guruplarının parlamentoda kendilerini temsil ve hukûme. te iştiraki suretile sağla: an bir
ANIAH MEfTVBI
içinde, urtuluş
Ankara, son günlerde* iki hadisenin dedikodusiyle çalkalanmaktadır? I — |r İşleri Bakanmn beyanatı, 2 — İdareciler kongresi kararlan.
tl — Hemen söylemce lâzım gelir ki, :ri Bakanının beyanatı, beklenen tesiri
anı meşhur bir soz vardır; fimizin mütaalasm*., Jİft iare c ^rduÇelerleri ı İşle "Söylemek istiyorlar: da, hemen İler «flnıf halk ara ' -^Wfcnlekel, ’ Krak ■kalkmn*y]^L.*2a.._ aksakİAİan^taık s H sa. lak bff im’caAzlık •o «eta:.
ma’c için mücadele etmiş olu yordu. Sömürge idaresinin ortalığa saldığı sefaletten, cahillikten ve ahlak bozukluğundan birazcık kurtulabil menin biricik şartı halka o* kuma öğretmekte bulan mem leketteki terekki sever un _ surlar, Fransada Halk cephesinin iktidara geldiği
L karma, hAlkrn sefâlerini istismar eden karaborsacının ha.
. reketine benzemesi bakımından feci bir fikir karaborsacı., lığından başka bir şey değildir. Çünkü Zekeriyâ Sertelin. Tev fik Rüştü Arasın Mareşalle o* lan münasebetleri gayet açık, t r. ve Zekeriya Sertelle Tevfik Rüştü Araş bugün ittiham edilen Sosyalist Partilerden hiç birinin azası olmadıklarını» göre* Mareşali B. M. M. nden çıkmağa teşvik teşebbüsle -ri * yazarın da söylediği gibi I. bir vatandaş temennisinden öteye geçemez. Eğer. İnsan Hnklan Cemiyeti meselesi bahane edilerek Mareşale yapı tanları hatırlarsak. Sosyalist tahrikleri arasında Mareşalden bahsedilişte mutlaka gizli bir m âk a a t güdüldüğünü bizim kadar Mümtâz F. Fenik te bilir. Onun bilip te söyle* mek istemediğini apaçık bir söyliyelim: Milletvekili seçim, peri sırasında Mareşal Türk ]milleti tarafından Cumhur Baş kanı namzedi olaıak karştlan* mışV, ve Türk milleti ona göa »erdiği muhabbeti Atatürkten sonra hemen hemen hiç bir devlet adamına karşı göster, memişti.
ruyorsunuz bu adamları neden adâ r:; ra pençesin*- vemratvaTmınıır? Vesikalar m I
mâna ve kıymeti ancak orada belli olur.
2 — Üzerinde konuşulan diğer bir mesele de- idareciler kongresi karartandır; | Kongreyi yakından takip eden bir arkada, pınızın ndkaalâan» göre, idarecihm nu
Hanı .meghı
ağ bi*, nat & u mBhr sözün-dı. I
mokratla^ bu beyanatı ukiz® s
•Öfliyorum. gelirtfii^n anla» şeSfn( ,
kabul' bdiyoıfar. Ontarğtfj iddiasına Jpre. nu, Jjuna bcnzjfr diğer ki ıanİ4T "’-’-atllnın beyanatında ileri sürülen nameler vatantMUar ü.-rvmtîe.' hı •p Ocmo'aJrPaTtiye s-.oZgağı y Orftrsini tesise kâfi gelmeî^ktt ra '»özlfflffiTş sözlerdir. Zekerıy t m yelimizin arftınınıası lâzınıoır.
na soj
ta kendisi pli
ide
İts \ azıic ve
(Ipühtaç 'b
■ tek sebeb :lık içim ıiyet ka
bakı m d
haldcdi
islâhdj Bütün İdarecilerin mut. Imaljhd.r. Po. au. kanu^
M .Tl__________ T
xmek için rsözWfflfiş sözlerdir. Ze’kerîy.ı Sertelı’n Cami Baykurtta beraber, Mnreşala yazdığı mektup ve yapt,ğı tayşjye, herha’. de kanun dışı bir muamele. Komünizm tahrikatı olmasa gerek. Hele Tevfik Rüş. tü Arasın mektubu. Otuz çuval mühim vesika (!) içinde, çıka çıka bu mektuplar Çıktı. Şimdide diyorlar ki: a— Bulunan vesikalar,*n hepsinin ilânı doğru görülme miştir. Daha neler var neler...»
Şimdi herkes içişleri Bakanına soru, yor ve diyor ki:
« — Bir an için kabul edelim ki, bu mektuplar, buyurduğunuz gibi, yıkıcı Ko. m ün ist tahrikatıdır, O halde dahn ne du.
luna bediğer k.ıfiunl ır ve nizam, lü'cûmet oF tedir. Salâ_ nyelimizin aruınfması lâzımoır. Savcılar bizimle iş birliği yapmalıdırlar. Dâvaları süratlendirmek, mahkeme safhaları hakkın da malûmat istemek grbi salâhiyetlerle teçhiz edilmemiz* memleketin yüksek men. faati icîbıdır. Bu "da kâfi değildir. İcabın, da, kara, deniz ve hava askeri kuvvetlerini kullanmak imkânına sahip olmalıyız.
öbür taraftan Adâlet Bakanlığı hay. retler içindedir. Ama yalınız o hayret edî. yor.
İlâhî Adâlet Bakhm. Anayasaya ay. kırı işler yapıldığının farkına varmak için idareciler kongresini beklemek mi lâzımdı?
ANKARALI
HUR
Sayı»; 3
Kültür v® Sanat
Hareketleri
Sanatçının hürriyeti meselesiS
Köy Enstitüleri
Bir çok memleketlerde ol*ı düğü gibi. memleketimizde ( de Harp sonrasının mühim j meselelerinden bir Sanatçının hür-yeti meselesi olmuştur. | Sanat bahsinde, son bil’ ay ' içinde yapılan münakaşala. i nn mihverini bu mesele teş- i kil etmektedir. Ankarada çı_ kan Sanat ve Edebiyait gazetesi ilk saysından itibaren bu mevzuu ele almış, sayfa _ ferini buna dair yazılan yazılara açmıştır. Birinci sayı, mrzda bir arkadaşımız, Peya mi Safanm bir başka gazete. , efe çıkan ve Sosyal roman . mevzuunu inceliyen yazıs’n. ! dakj şaşırtıcı fikirleri incele* j miş, cevaplandırmıştı. Biz i. se, bu mevzua dair yazılmış | olanları hülâsa edeceğiz, gelecek sayılarımızda da kendi düşüncelerimizi etraflı bir kilde izaha çalışacağ’z. r
Suut Kemâl Yetkinin fikirleri.
Suut Kemal Yetkih- Sanat ve Edebiyat gazetesinin 1 nci sayısında çıkan Zorlanan sanat adlı yazısında, öted'enbe. ri taraftan olduğu «Sanat sa ■at içindir» fikrinin müdafa-j asmf yapıyor. Ona göre sa. I natçı ferdiyetçidir, sosyal veı politik meselelerin üstünde ‘ dir, sanatını propagandanın, bir parti ideolojisinin esiri yapamaz. Onun biricik endişesi güzelin peşinde koşmak, mükemmel şekle ulaşmaktır. Büyük eserler hep böyle doğ oıuştur. Bu itibârla sanatkârı ■bir kayda tabi tutamayız, o realiteyi dilediği gibi izah, tef sir eder, şekillendirir. Yeryü. zünde söyleneeek yeni bir şey buluınmadi-ğına göre, sa-«at'uâr söyliyeceklerini en gü zet ve en tam şekiller içinde yeniden söylemeğe çalışmalı. Ar. Meselâ- Zola gibi bir sanatkâr kalemini cemiyetin emrine vermekle insanlığa bir şeyler kazandırmakla beraber, sanata ihanet etmiştir. Yine bu yazar, ayni gazetenin 2 nci sayısında yâzdığj İşte b^rj-J anlatıyor yazısında yukarıki fikirleri başka söz -•erle tekrarlamaktan başka bir sey yapmıyor. Nihâyet muharrir, ayni gazetenin 4 ncü sayssmda kendi dilekte -hne uygun genç şair Cahit
Ş«-
.1
S. Tarancının şiirlerini ele a. j lıyor, bir Şairin cemiyetten ne kadar uzaklaşâbileceğini ve ferdiyeti içine kapanıp ha| rikuılade muvaffak ve güzel I şe çiller içinde mız mız bir I edebiyat yapabileceğini ispat ediyor. Onca, gerçek şiir budur, bunu yapabilen de gerçek şâirdir.
Sanat ve Edebiyat gazetesinin patronajı Suut K. Yetkine bırakılmış olduğuna göre, bu gazetenin *1 nci, 2 nci 4 ncü sayılarında Râymond Cogniat’dan, Francis de Mi. omandre’dan ve Jean Tex. ier’d'en tercüme edilip neşredilen yazıla’r, Suut K. Yetkinin yukanki fikirlerini ispat için tercüme edilmişe benziyor. Tuhafı şu ki, bu muharrirlerin hepsi de ikinci, üçüncü derecede fransız muharrir Teridir.
Saiâhi+tin Batu neler söylüyor?
Yine ayni gazetenin sayısında Salâhittin ■tuh ratkârm dünya görüşü adlı bir yazış,' var. Bunda muharrir, sanatçının bir fikrin adamı, bir düşüncenin olamıyacağını- çünkü böyle bir esirliğin ondaki duygular ve imajlar dünyasını, yaratı-c, iç hüriyeti öldüreceğini söylüyor. Yine çünkü, sanatçı yâratabilmek için her şeyden! önce ferah bir yüreğe, I den tır, yas şünj araş gazetenin 2 nci sayısında
t S; z isindi şeyden önce aydın sınıfından (yani münevver sınıftân) o* lacağpni söylüyor. Aydın sanatçıyı anlayan işçi de, köylü d( aydin olacağına .göre1 artık bunlara alelâde işçî, köylü diyebilir miyiz? öyle ise, aydın olan sanatçının bütün sosyal sınıflar dışnda ayn bir sınıfı olmak lâzım gelir. Böyle olunca da, sanatçının sosml ve politik meseleler gibi âdi işlerle uğraşmıyacağı m e-ydandadfr.
Bu gazetenin bütün öteki muharrirleri, Eşref Örenler-Mehmet Kaplanlar, ilk., he]
nci tunun
sanatçıyı cemiyet dışı ve sos. yal meselelerle uğraşmaz gös termek için elbirliği etmişler, onun kendi içine kapanmış) bir insan olduğunu göstermeğe çalışıyorlar. Muayyen bir düşünceden hareket etmiş görünen ve bis nevi siyasî görüşün sânattaki aksinden başka bir şey olmayan ve İstanbul dergisinin Ocak 1947 tarihli sayısında Hate-mi S. Sarp tarafından biri telif (Sânatçıri/n bağlılığı), biri de tercüme (Otoriter ö“ nünde okur yazarın hüriyet-çiliği) iki yazıda da destek * lendiğine bakılırsa- C. H. P. nin sanat telekkisini güttüğüne şüphe bu olmayan bu an. layışa ilk ve biricik hücumu yapan Nurullah Ataç olmuştur.
Nurullah Atacın tenkidi
Nurullah Ataç, Ulus gaze" tesinde çıkan Söyleşi’ferinden birinde, eski sevgilisi Kezi* banla bir sohbetinde ona bu bahsi açıyor. O, sanatçının hüriyetini istiyor, lâkın bu hüriyet tam olmak şartile.
ünkü,_Qnlar_(Suut K. Yet-
in nefes almağa muhtaç-yaratıcı da ancak iç dün-mda hür olabilen, hür dü üp, hür kalabilen kimseler sındân çıkar. S. Batu ayni çr Sanatkârın sınıfı adlı yala ise, o sanatçının her
•(in ve Arkadaşları) güdümlü] sanatın tenkidini yaparken, bunun sanatçının hüriyetini sınırhpacağım söylerken,» su
blliua Hl\uy L.UOULU1V., »V. .
nu yapmalı- 'bunu yapmama*ı , „ . jı > • „
1. ____: W>gl fı tirler» adlı bir yaz.
Prof. Ffndi'koğlu (Ziyaettin Fahri), Cumhuriyet gazetesi, nin 1 Şuibat 1947 tarihli sayı* sında «Köy Enstitüleri ve da.
İl, böyle düşünmeli, düşünmemeli» derken güdümlü sanat prensiplerin -ı den hareket etmiş olmıyorlarj mı?» diyor. Nurullah Ataç işi burada bırakıyor, daha, ilerisine gitmiyor. Ama, ne I olursa olsun, tenak-uzu apa*, çık .gösteriyor ya! Demek o; luyor ki, sanat meselesi- de hüriyet telekkisine sıkı sıkıya ( Enstitülerinin felsefî bir meşe, bağlıdır. Hüriyet» şöyle layan bir cemiyette şöyle, başka türlü anlıyan ce miyette de başka türlü oluyor. Eğer- filân cemiyetin sa natında, Suut K. Yetkinin sandığı gibi, bir güdüm varsa, bir gerçekte bir güdüm olmaktan çok, sanatrn cemiyetin öteki sosyal müessesele rine srkı sıkıya bağlı oluşu * nun tabiî bir neticesidir. Suut K. Yetkin meseleyi aydın olarak göremiyor. Nurul lah Ataçın sözlerinin mânâsı budur..
hlİNVADAN =
— HABERLER
bil-
... hep I listele.
Yunanistana dair Ingiliz raporu
Londradan Reuter’in dirdiğine göre:
Geçen Ağustosta Yun an is. tana giden ve üç parti temsil-cilerinden mürekkep İngiliz murahhas heyeti raporunu neşretmiştir. Bu râpora göre. «İngiliz Ihüklûmeti, bütün partileri temsil edecek * belki müfrit sollar hariç bir hükû met kurmak hususunda k u nanistana yarAm etmelidir. Diğer tarafın hükümet si yasî suç işlemiş kimselere ka-m mutrdîl bîr politika gütmelidir. Meııılekettc asayiş ve Anayasa haklan yürürlüğe girmeli- ve sıyası^ sebep., lerle Adalara sürülmüş kim*] selerin memlekete dönmeleri sağlanmalıdır. Nihayet, yeni baştân tertip edilecek seçim lerine dayanarak yeni se
— 2 — r ■
Burada başpıı sokâcak bir y(
isüyen kimse, fceresteşini, çivisini, kerpiçini bir yere depo sonra bir gece sabaha kadar arkadaşları ve komşuları ile be sabahleyin penceresine perde diye i®M?z parçası takar,
içme bir su testisi, bir şilte, birkaç da kapkatmj^ koyar. Artık fcu bir meskendir, yıkılamaz; her türlü taarruza karşı kanun tarafımdan korunmaktadır. Ev sahibi, sadece, bu yapıyı i#n.sız kurduğı^Bn yirmi lira para cezasına çarptırılır: bu da zatpnkiilinmektedir, pa ra da, evin malzemesiyle beraber, önceden iıazırhuınn ur. Fakat çok dikkat etmek lâzımdır, sabah olduğu zaman dam dâ örtülmüş bıdunmahdır; yoksa, daha evvel yakalanacak olursa, hemen yıktırır. çünkü daml örtülmediği için henüz mesken sayılmamakladır. Dmi denilen şey de, bir takım ince kalasların üstüne tahta döşenmesi. onun üstüne da toprak atılmasiyle meydana gelmiştir; bu toprak, yağmurun işlememesi için, «yuvak» adı verilen ağır bir tapa saatlerce gezdirilmesi suretiyle sıkıştırılmıştır. Yapının kurul-«lhsı Cumhuriyet Bayramı gibi resmi bayramlardan birine rasda-^.rsa, yakalanmak tehlikesi daha azalırdı; çünkü o gece, polislerin çoğu, şehre götürülmüş olurdu.
Güneş ufka yaklaşmıştı. Saat yedi buçuk, sekiz sularında olsa gerekti. Genç köylü karşıya, telsiz direklerinin çakılı bulunduğu gmiş arazi parçasına ve sola, kendisinin gelmiş olduğu şoseye hayretle brfayordu. Kesif bir toz bulutu arasında, binlerce insan, eğile kalka, dora yürüye, yavaş hızlı, kendi bulunduğu yöne doğru Herli-
. sında, son bütçe müzakerele.
1 ri sırasında Köy Enstitüleri ve bu Enstitülerin istikametini de ğiştirmek. meselesi etrafında B. M. M. nde cereyan eden konuşmalardan cesaret alarak bu meseleyi kendince izah ediyor. Son derece karışık o* lan bu fikirler arasında Köy .-...ı . • • c_ı__r- il- __
an_ le olarak ele alınması gibi bir sanat garabet var. Yine bu karışık fikirler arasından Köy Enstitülerinin kendi içine kapanmış biı- köy yaratmak gibi bir temayülü olduğu mânâsını çıkarıyoruz. Yazara göre _ Münir Raşit Öymen adlı bir pedaga* ga dayanarak ", şehide köy a r a ^^^kımüna^betleri kes"
m«k doğru değildir. Köy he’, zaman için kasabanın bir mü. t emmimi, hatta kasabi endüst bakımından inkişâf ederse, onun aradığı el emeğin: sağ ’ 1; ması bakımından yar d, mcısı
T
J
da olabilir. Bu» bahiste- yazar bize Amerikan köylerini mi _ sal olarak gösteriyor. Memleketimizdeki köyler sağlık mü. esseselerinden, mahkemeler ' den, jandarmad'an. Ziraat Ban kasından, devletin ve sermaye sahiplerinin teşkilât vasıtalarından en az şehirli I cad ar faydalanıyor. O hâlde, köyii şehirden ayırmak, '.endi içine kapamak neye?^
Gerek Fmd’koğlunun, gerek Prof, un dayandığı pedagogun Türk köyünü, • bilhassa Köy Enstitülerini tanımadtkla-n- ve ya tanımamazlıktan geldikle* ıi anlaşılıyor. Çünkü, Köy Enstitülerinin gayesi köyü şehirden ayırmak, köyü kendi içine kapamak değil, âksine köyü tabiatla mücadelesinde kuvvetlendirmek, teknik -ten faydalanmasını sağlamak ve kültürünü arttırmak sure _ tile kasaba ile olan münasebetlerini daha dâ sıklaştırmış oluyordu. Köy Enstitülerinin sağladı ğı köy kalkınması, köy lünün müstehlikle kendisi a. rasma giren tufeyli aracılar tarafından sömÜTÜİmesini de
I lerle döğü,medi deri jSn,emdt «ibi bir maksa> «*’
kaktrr, köylülere kar etki; me:4e Wl- TüAıyenin zirâi kal hareketleri yaptıkları zen' ^’n^n_d^eCe l“zuxn-
ginlerin paralarını --------
tespit ed'ilmiştİT.
Ispanyol mukavemet harekatı
Franco ve Fâlanjirn geçici zaferi, İspanyol I halanın yenilmiş olduğu n ısına gelmez. İspanya halk Fran. co diktatörlüğüne k( mücadeleye devam etmekte ve bh’ gün muvaffâk o ağrha emin bulunmaktadır.
Şu son günlerde memleket içinde Franco aleyhti arı hareketler göze batacal kadar artmıştır. Mukavemet hareketi teşkilâtını tamamlamış, mücadele usûllerini deriştirmiş, ve idare merkezleri çalışmalarını olgunlaştı n ş 1 umuyorlar.
Ne olursa olsun, panyol halkı millî, sosyal
çim yapılmalıdır. Strateji ve i umumî politika mülâhazata . rını göz önünde tutarak Britanya orduları mümkün oldu ğu kadar kısa bir zamanda geri çekilmelidir. Yeni sendika .--içimlerine intizaren, sen d ika hırca seçilen temsilciler faaliyetlerine yeniden devam edebilmelidirler. Yunanistan a borç para, ancak, Britanya İktisadî misyonunun nüfuzunu bu memlekette sağlamağı, şart koşarak vermelidir.
Yine hey erin raporuna göre, iç harp Makedonyanm bir kısmı ile, Tesalyâ dağla" rynda solcu partizanlarla Jandarmalar Sırasında cereyan etmektedir Yeni hükümet icraata başlıyahberi tazyik ve
Ikınması için son derece lüzum.
• aldıkları Pu °^an müessesenin bütün faydalarını bir tarafa atarak, onu «şehirle münasebetini kesiyor, kendi kabuğuna çekiliyor» gibi sözlerle tenkit etmek, aslında «bu Enstitüler, yarm karşımıza kültürlü ve böyle olunca dia tehlikeli bir köy çıkaracaktır» demenin bir baş ua türlüsüdür. Bu mânâda, köy müessesesinin bu türlü bir inkişafını önlemek, köylünün cahil kalmasını, uyanmamasını, ve her zaman için sömürülecek bir unsur olarak kalmasnı istemek demektir. İşte, Fındıkoğluna köre, yeni bir istikamete yöneltilecek köyün sonunda olacağı bu. dur. Eski ileri köye ve bunu yetiştirecek Köy Enstitülerine karşı bu zihniyetle çıkmak, o-nu geri döndürmek, demektir. Her ilerilik karşısında geriliğin ne mânâ ifade ettiğini a' çıdamağa lüzum yok.
bu
İ3_
ve
işkence artmıştır, bağcı 4®Us. Jlüriyetleri ka-
ler komünizmin yayılmasına karşı geldiklerini id'diâ ettik" leri halde, sadece komünist'
vuşmak için şu sözü kendine hayrak yapm'ştrr: «Ya zafer, ya ölüm.»
Ş.H.
^hner yalnız değildi, bu yeni geleni oda arkadaşlariyle tanışttr-önerek:
Gi
yordu, Bu akın bir iki saat evvelden başlamış, şimdi bir sel halini almıştı. Memur, amele, esnaf, daire hademesi, odacı, hamal, çöpçü, seyyar satıcı, çamaşır yıkayıcı, taş yontucu, döşemeci, marangoz, gazete satıcısı, bekçi, sucu, kadın, erkek, genç, ihtiyar, çocuk, binlerce, binlerce insan, belki on beş bin kişi, bu mahallenin daracık sokaklan arasına dalıyor ve şu evler tarafından yutuluyordu. Genç köylü, bu koskoca kalabalığın şu küçücük evlere nasıl sığdığına bir türlü akıl erdlremiyordu. Ağzı açık kalmıştı.
Amcası oğlu Ömer, onu işte bu durumda buldu. İkisi de dünya gözüyle bir kere daha görüşebildiklerine memnun görünüyorlardı. Ömer gülerek soruyordu:
— Ulan İsmail, nasıl buldun burayı? Ulan İsmail, yaman adamsın sen!
T.
diktan,-sonra yine
-&Gel bakalı burat|jgggeklz kişi biraz dah:( sıkışı
dedi, hele bir içeri girelim. Bugüne değin
tardık, şimdi seninle dokuz ettik. Ne yapalım,
dedikleri bu bannak haydi haydi iki metre kare rdular:
Eee,z a at bakalım niçin geldin?
Baharın öküzün teld öldü, çift zamanına değin bir öküz parası edinm^Tiçin!
Hiç canlan istemediği halde dudaklarında hafif bir gülümseme
bir yeı
belirdi. Onlar da buraya ayni düşüncelerle gelmişlerdi. Ya ölen öküzün veya aün yerine bir başkasını almak; ya, ailesini geçindiremi-yecek kadar küçük tarlaya biraz daha toprak ekliyebilmek; yahut da, yeryüzünde bir dikili ağacı bile bulunmadığı için hiç değilse biraz olsun toprak alabilmek için lâzım olan parayı toplamak ümidiyle buraya gelmişlerdi. Gelip saplanmış ve bir daha çıkamamışlardı. Burada, Ziraat bahçesinde çalışıyorlardı. Günde 125 kuruş alırlardı. Tatil olan dört pazarı düştün müydü, ayda 32,5 lira kadar bir para ellerine geçerdi. Günde, bunun 10 kuruşu karne ekmeğine, 30 kuruşu kamesiz kaçak ekmeğe, 40 kuruşu da katığa gider. Etti mi ayda 24 lira? Buna, adam başına 1,5 lira da ev kirası koy, eder 25,5 lira.
(Devanı edecek)
8 — Şubat — 1947 Cumartesi
Sene: I — Sayı: 2
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Basıldığı yer: STAD MATBAASI
ABONE
Cumartesileri çıkar haftalık siyasi gazete
Seneliği : Altı Aylığı : üç Aylğı :
ŞARTLARI
500 kuru,
250
125 ..
DÜNYADA
Bu hafta beliren Sulh işaretleri
Mehmet - Ali AYBAR
Bu hafta bir taknı yeni sulh işaretleri belirmiştir: Stalin'le mesajlaşmAsmdan hemen sonra, Bevin, Sovyet* lerin Londra elçisi ile uzun bir görüşme yaptı. Bu göıüş menin Sovyet . İngiliz itti fa* kının şümullendirililerek u* zatılması meselesine taallûk ettiği sanrlmaktadır. Diğer taraftan yeni Fransız _ İngiliz ittifak muahedesinin, Sovyet* îngiliz andlaşması örneğine göre hazırlanacağı da haber veriliyor ve bu i’ci hâdise ara. sında bir münasebet kuran Londranın siyasî çevreleri bu gelişmelerin üçlü bir ittifaka, bir İngiliz * Fransız . Sovyet anlaşmasına müncer olacağı nı söylüyorlar.
Bu söylentilerin Sovyet en dişelerini uyutmak maksadına dayanması mümkündür, ve bu üçlü ittifak da yalnız sözde kalabilir. Fakat buna rağmen Sovyet * İnciliz müna sebetlerindc yakın bir istik, balde hayırlı bir değişiklik ol ması şimdiden beklenebilir. Çünkü işçi partisinin «âsiler» denen yüz yirmi mebusu ge* rek parlâmentoda, gere ise Iş çi Partisinde ağrr basmağa başlamışlardır, ve Bevin'i er* geç Sovyetlere karşı dost bir siyaset takrbine. ya da çekilip gitmeğe mecbur edeceklerdir.
Fakat bizce meselenin na* zik tarafr böyle bir yakınlaşmanın Amerikh tarafından ra sil karşılanacağı noktasında idi. Zira atomcu Byrns ile Be* vtnin harladıkları Ameri, kan * İngiliz ittifa’arvn henüz mürekkebi kuramamışken, bir İngiliz . Sovyet yakınlaşması, Cumhuriyetçilerin »özü geçen bir Birleşi’c Amerîkada hiç de hoş karşılanmayabilirdi.
Halbuki hâdiseler bu şekil de inkişaf etmemiştir. Birleşik Amerikada, İngiliz _ Sovyet münasebetlerinin düzelmeğe yüz tutması bilâ’tjs memnunluk uyandırdı. Bunda Birleşik Amerika Dışişleri Bakanlığın da vukua gelen son değişikliğin mühim bir rolü olduğu muhakkaktır. Filhakika yeni Dışişleri Bakanı General Mars hail, Roosevelt mektebinde yetişmiş ileri görüşlü bir dev. !et adamıdır, ve atom siyase tinin dünyâyı ergeç yeni bir harbe «ürükliyeceğini bilen* terdendir. Nitekim vazifeye başlar başlamaz Cindeki Ame rikan as'ceri kuvvetlerinin geri çekilmesi işini ele alması da General Marshall’ın büyükler &ra-rnda anlaşma ve işbirliği siyasetine ne derece bağlı olduğunu açıkça gösteriyor. Zi.
ra Çinde Amerikalılann asker bulundurmalan, Sovyet, lerle Birleşi’c' Amerika arasın da daimî bir ih'ilâf mevzuu idi.
Hulâsa, bütün bunlardan çıkan mâna şu oluyor ki, önü müzdeki Mart ayında Mosko vada toplanacak olan büyükler ’voııfejajtsı njüsaJt-bjı hava içinde çalişmalanna başlıya, çaktır. Bu, bütün dünya mil' letleri için mutlu bir hâı ; sedir Fakat büyüklerin anki yışlı bir, işbirliği siyaseti takı; etenelerini, herkesten ço’s kü çük -iiilletler temenni erin ! diılrr. Zira ancak bu takdir-deci: ki. onlar müstakil birer varlık halinde yaşayabilir ler Büyükler, karşılklı düş* man lolârı kurdular mı, bun laı an birine ginfıekten baş. ka çareleri kalmayan küçükler n istiklâl artık boş bir kehnıe oluyor. Peyk sözü, bu dvnmıu pek güzel ifade eden bir • elimedir. Bâlâdan feden bir i ı ret üzerine haribe sürük lenrn. hâttâ evvelâ filân bü_ yüğün emrinde iken, sonra* dun harp talihinin dönmesi üz- rıe, falan büyüğün emri. n(- çeçen küçüklerin ne de* rece n üst a kil olduklarını bu harpte hepimiz gördük.
Düayanın sulha doğra yol aldığı şu günlerde, bu hare, keti hrzlandırm&k, hiç değilse yav latmamak. büyük küçük bütün milletlerin en mukad* des \ tzifesidir.
Cl)icdctn.ı
BİR HAFTA
•“1
Geçen gün Amerika Cumhur Reisi Truman. mutat günün dışında gazetecileri Beyaz Saraya davet etti. Bu bek’ lenmiyen davet merak uyandırdı. Sonra anlatıldı ki. Tra-man Staline cevap vermek için bu toplantıya lüzum görmüştür. Amerika Cumhur Reisi bu vesile ile üç büyüklerin yakında buluşmalarından memnun olacağını bildirdi. Ve kendilerini Waşhingtona davet etti. Trumamn bu daveti Stalinin geçen hafta üç büyüklerin toplanması lüzumundan bahs eden sözlerine bir cevaptı.
Amerika Cumhur Reisi şahsan birleşmek için müstacel bir lüzum görmememekte ise de, ilerde üç büyükler arasında bir çok toplantılar olacağına işaret etmekte ve böyle bir teklif beklediğini ima etmektedir. Filhaki ta Potsdam buluşmasından beri on sekiz ay geçmiş, ve bu müddet zarfında bir çok pürüzlü meseleler çıkmıştır. Sovyetlerle Anglo-Saksonlar arasındaki münasebetler hayli gerginleşmiştir. Böyle bir buluşma, hele Almanya meselesinin konuşulması arefesinde pek faydalı olabilir.
S^dmile^^raman -böyle bir buluşmanın lüzunnHrakknr daki fikirlerini söylemiş olduklarına göle imdi teşebbüs sırası İngiliz başvekil;ue gelmiştir, lrigiliz başvekilinin böyle bir fırsatı kaçınmak »temiyeceği tahmin ( i ilmektedir.
Hava Aydınlanmamış+ır.
Anklo’Saksoal arla Sovyetler arasındaki münasebetleri düzeltmek ve aydınlatmak için yapılan te bbüsler müspet netice vermemiştir.
Ingiliz * Sovy. - ittifakı hakkında Sinimle Bevin arasın da geçen muhabeı iki taıaf münasebeti^-irini karartan bulutlan gidermeğe kâfi gelmemiştir. İngiliî matbuatının anlaşmak için gösterdiği telâş Moskovadaki ; şüpheyi arttırmıştır. Moskova gazetelerine göre Bevinin takip ettiği dış siyaset Çörçilin dış siyasetinin aynıdır. ( hurchil ise harp içinde bile bir taraftan dost görünürken öte taraftan Rus* yayı zayıf düşürme A çalışmıştır. Bevin de simdi ayni oyunu oynamaktadır. Bir taraftan İngiliz ‘ Sovyet ittifakından bahs ederken öte taraft-s Amerika ve Fransa ile Askerî ittifaklar akdine teşebbi etmiştir. Almanyada Amerikalılarla •birlenerek yerli nnri teşkilâtını himAyc - tmekte, büyük sanayii İngiliz ve Amerikan büyük serin ay'.-sine devretmektedir. Fransa ile yapılmakta olan ittifak hakkında da Sovyetlere hiç bir teminat verilmemiştir. Onun için İngiliz Hariciye Nazırının Sovyet ittifakı hakanda teminat vermekte gösterdiği ac(-!r rfıphelî-gUrtînmektedîr.
Moskovanın bu şüpheli hâreketi ise ingilizleri sinirlendirmeğe başlamıştır. Bu defa da onlar Moskovanın hare* Iceffiüftin'şupÜe elmcgcoaşlf^mşTardır.
Bu vaziyet te üç büyükler arasında gene bir şüphe buhranının hüküm sürmekte olduğunu gösteriyor. Bu şüpheyi ancak üç devlet reisinin bir araya gelerek baş başa konuş* malan ile halletmek mümkündür.
Moskova Konferansına Hazırlık.
Mart başında Moskovada başlayacak olan Hariciye Nazırlan konferansı hazırlıkları hararetle devam ediyor. Londrada bu konferans için hazırlık yapan Hariciye nazırları muavinleri günde iki defa toplanmakta ve muhtelif dcvlçtlcu turafuıduii Almanya hakkında gelen muhtıraları ta if ederek raporu haz. damaktadır.
Şimdiye kadar yapı i an müracaatlardan Şark memleket* leriie Garp memleketlerinin iki ayn görüşte birleştikleri anlaşılıyor. Anglo * Sak ar ve onlânn görüşlerine iştirak 3 Garp devletleri Fr *atif bir Almanyaya taraftardır* lar. Merkeze yalnız ileti.* adi meselelerde salâhiyet verip diğer işlerde federasiyona iren vilâyetlere nisbi ^ir muhtarı, yel verilmesi lüzumunu dafaa ediyorlar: Sovyetler ve onların fikrini kabul eden Şark devletleri iş Almanyanm gerek siyasî ve gerek ik t i; idî birliğini muhafaza etmesini ve bir merkezden idare i ilmesini istiyorlar.
Anglo * Sakson de terinin korkusu merkerden idare edilen birleşmiş bir Air yanın yarın komünistlerin eline geçmesi ihtimalidir. Böyle bir ihtimali önlemek için Alman* yayı federasiyonlara ayım ağa taraftardırlar. Sovyetler ise Almanların teveccühüm ızanmak için onların birliğini ister bürünmeğe itina edi lar.
Bu iki ayrı görüşü ıştırmak Moskova konferansının üzerine aldığı en mühir tir. O vakte kadar da iki taraf Almanyada bir takım olup bittiler yapmağa çalışıyorlar. Onun için Moskova konferansı toplanmadan evvel üç büyüklerin bir araya gelerek ana güçlükleri çözmesi çok fay. dalı olur.
abancı memleketlerde^
Hürriyeti nasıl kullanıyorlar?
Fransada çıkan Le C-mord E«dmi.w gazetesinden:
lo^rada dolaşıldı
stKTln«n bdSf-,
IcTccede jpjevcut olduğu g( rtusas «_^rs-s-z enı'ınri- blİİ t
c...
İçten satın ifauvH karar
____daha mükenmirl byh
i buhlQumazdı. Btîyle bir laikti raTFıtA-'ûİâhdaşlann kalpîernfî
leprada dolajddt^ı takdirde, !xd nm lazıma olınaop biIeHl ıuımda herpeyin Jtâf» derecede taevcut olduğu görülür.
BuruBrîz önünde met son toplantılarındı ketimizde çjevcut olan delerini ium mistir.
Bun( lan
suroti
doldurmuştur. Midesini doldurmnktonsa. milletin dalağnı şişirmek elbetteki daha hayırlıdır.
Fi’ırimizce, bu alcilânc tetbir daha da ileriye götürülebilir. Şöyle ki;
Masalanmızn eksiği sadece biftek ve şarap değildir.
Yeşil çuhalı masalarda, ehliyetli ba. kanların da yokluğunu çelmekteyiz.
Hiç bir şâhsı rengide olmiye taraftar olmadığımız için, şahıslan de vermek iste, miyoruz.
Ama şahsiyat yapnıamanpz («unlan söylememize mâni değildir:
Bakanlar gıda maddesi karnelerine fazla iltifat göstermedi'cleri gibi, vazifeleri, ne de pek iltifat etmiyorlar.
’ (craî hükümet edenlere baktığımız ra.
lunduran hSku. birinde- menle, layı ve gıda pıaa
"er.
f hal
_Rimet sevinçle
man, bunların çoğunun «Erzatz» olduğu görülür. Şu anlaşılıyor ki. bize artk yeni vej?bliyet|j şahsiyetler lâzım.
Btıgüçkülcrot çoğu, bayatlamış canlı. :trny kimseler. (( ,k
istihsâlimiz™ geçirdiği bu]
fiğim kayl | BakJ, .
KU^ınnda- yabancı i lata pev âlâ baş vura!
Yaban malı bal
. zi açalılHk
L GüuMc . ___
■ttacaklardHf J
r —- özerinizde »ümrüğu .uâkaiandıran
birşey var mı?
Bu yabancı bakanlaıyn bize mühim programlar getirmeleri ihtimal dahilinde, dir.
Rusyadan. Amerikadan, Ingiltereden ve hatta Doktor Schacht boşta olduğuna göre Alnjanyadan Bakan getirtebiliriz.
Tombuk’to ya, Mek'.ceyc Vatikhana si. parişler verebiliriz.
Sandviç adalan ve M^sır 'bize pek âlâ bir iyaşe bûkanı temin edebilir.
Bugün üçlü bir hükümetimiz var. Ya. rın beş kıtadan gelenlerin kurduğu bir hü_ kumet olur. Hem böylelikle çeşid de artar. Fransanın Fraıısızlar taraf ndan idâre edilmesi lâzım geldiği ileri sürülecektir.
Kabul... Fakat... Fakat, bu daha açık ve millet için daha faydalı bir siyaset ol. maz mı?
ni ân geçirdiği buhran | mjlpleketlerden Jİha'il raKiz. / ■
akjgjlara gümrüffirimi.
ıruy-rimi.
memurUıSBonlara su^uali so.
Mısır Birleşmiş Miller ere başvuruyor:
İngiliz imparatorlu! rihinde ilk defa görülen mühim bir hâdise; Mısır ingıltrrr\ri Birleşmiş Milletler Emniyet Konseyine şikâyet ediy( .
Şikâyetin mevzuu 1 > • 4: İnciliz askeri Mıa*r topraklarını bırakmalı. Harp esna :nda yapılan bu fuzulî işgale bir nihayet vermeli.
İngiltere bu zarurel ı çoktan anlamıştır. Er geç buradan çekil ece .c tir. Fakat bu emrivaki tahakkuk etmeden evvel Msira bir ittifak muah imzalatmak azmindedir. Ba
muahede ile Mısırı ingiltc renin Orta Şark müdafaasına bağlamak tasavvurandadır. Ayni zamanda Sudandaki hâkimi. | yetini muhafaza etmek hcvesindedir. Aylardanberi bu mak. satl.ı Mısır ve İngiliz hükümetleri arasında müzakereler cjs. Teyan inektedir. Nihayet Mışr Hükümeti İngilterenin bâ. tün isteklerine bir kocaman HAYIR la mukabele etmiştir. Mısır, kendi toprakların İngiliz askeri istemiyor; kendisini İngiliz İmparatorluk müdutaasına bağlıyacak olan bir ittifak istemiyor: Sudanda İngiltere ile bir ittifak muahedesi imzalamak istemiyor.
Ingilto-e girdiğiyerdeJ kolay çdcar mı) Mı?,r hükümet vc Mlletinın bu aı-ztfirfûı ı ığmen İngiltere Mısırdan çıkmak irtemivoe, Onun içiJMiMr Birle,m., Milletlere hayvurrmy. mecbujgHd-yor. f
Yeni yeni üsler... I *n8lit.^eJ^lf,r^an arl’b hayır olmadığını anlamamış dr ı ( ın attû «aha »ımdiden imparatorluk yollarnvn miL daıaası için kendi ine başka üsler tedarikine teşebbüs etmiş. tır. .• rabist.-.ndr kurduğu kukla Ürdün Hükümeti, bu yeni ?"I"d'‘n Şimalî Ald’ıada yem ü.ler kurmaktadır.
İmparatorluk yolu üzerinde Yemen vo Kenya yeni ünler !>.'iınde orgımiic «dilmekledir. Bunlar kurulup bitinciye ka. dar İngiltere Mısırdan çıkmıyacaktır.
Stâlinirı E. Roosevelt'e beyanatı
Bundan bir müddet evvel Stilinin Elliot Roosevelt'e yaptıg beyanat da hâdiselerin seyrini ve bilhassa iç yüzünii «Saterme'c itibarile fevkalâde ehemmiyetlidir. Bu beyanat tın B.rlepk Amerikayl. Sovyet Rusya arastnda yeni görü., melerin açılma» na bir zemin hazırlaman muhtemeldir. No tekim bu göremeden pek az sonra Ba,';an Truman yukar. d“ .. . i?tlİSin’iz ‘■'yanatta bulunmuşuz. Fakat bu beyan, tın ıkı büyüt arasında münasebetleri yeni bir zihniyete d«. yandırması halindedir ki- asıl ehemmiyet ve kIymeÜ mevda na çıkara ct-r. Z.r. dünya sülhu Bi.lejik Amerik.yla Sor' yet Ru.yamn aralarında, müteveffa Roozovell'in hayatindi kı münasebetleri yeniden kurmalanna şiddetle müht.çtır.
8 — Şubat —• 1947 Cumartesi
Sene: I — Sayı: 2
Fiyatı hec yerde 10 kuruştur.
HÜR
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:
Mehmet - Ali AYBAR
Cumartesileri çıkar haftalık siyasî gazete
İstanbul, Posta Kutusu: 486
^krl diıir « drfcLnı 5'iitr
’djicdcLnı SMiir
■■ ■
■
r
muhalefeti ezmektir
L
YURTTA BİR HAFTA
'i
Mehmet - Ali AYBAR
Geçen hafta içişleri Baka, anı memleketteki Komünist tahrikatı batkında beyanatta bulundu. Bu beyanattan an. taşlıyor ki, bizde komünizm tahrikatı 1919 senesinde baş lamtş ve beş safha içinde son Sıkı Yönetim tev afalı, na kadar süregelmiştir. Ve yine bu beyanattan anlaşalı, yor ki. 1925 _ 1928 senele Tinde Türkiyede faaliyette bulunan komünistlerin adedi 38 kişiden ibarettir. Bugün Sıkı Yönetimin el alt'nda bu. lıuıdurduğu kimselerin adedi ise 45 civarındadır. Demek oluyor kr komünistlerin yir. mı senede kazançları ancak on kişi olmuştur; yani iki senede bir kişi... Nüfusumuz aşa yukarı on sekiz milyon olduğuna göre, bu gidişle bütün Tür’riyenin komünistleş. m esi. 36 milyon senede tamamlanacak demektir.
başlanmıştır. Bunlar saf hari' ci edilince Cumhuriyet Halk , Partisi hücumunu. Mareşali -Demokratlardan ayırmak nok' tauna teksif etmiştir. Ve den naiştir ki; Demoksat partiyi Mareşalden ayırmağa muvaf. fak • Itırsak. Mareşalsiz kalan Drrn eratları sonradan yere sermek işten bile değildir.
Bu bibiye böylece kararlaş ur; sonra harekeleme,
çil ir; ve Mareşal Solcula. ru mı düşmekle ittihan ol. m r. İçişleri Bakanının m- teki uzun beyanatında. | D> krat partinin komünist. | leûin oyununa düşmediğini I isi belirtmesinin hikmeti,
işt dur: Mareşali vanhz bi: ’■ ıak; ve yanlızca vur. nvık .
İçişleri Bakanının beyanatı
İktidar Partisinin gün geçtikçe sertleşen muhalefet kar. Ş'sında baş vurduğu çareler, yalnız vilâyet kanununda bir değişiklik yapma tasavvurundan ibaret değildir. Halk Par. tisi başta Demokrat Parti olmak üzere hüriyet için her mücadele edeni şu veya bu bahane ile bertaraf etmeği, hiç de. ğilse halkın gözünde kötülemeği bir an ihmâl etmiyor. Geçen Aralık ayı içinde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığınca yapılan tevkifat ve Sosyalist Parti ve gazetelerin ve Sendikaların kapatılmasından iktidar partisi bu yolda fayda, lanmak istemiştir. Filhakika Hale Partili bir milletvekilinin sual takririne cevap vermek üzere B. M. M. de kürsüye ge. len İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer hadise hakkında uzun bir beyanatta bulunmuş ve Komünist tehlikesinin cid. diyetini ispata çalışmıştır. Bunda ne dereceye kadar muvaf. fak olduğu malûmdur. Fakat, bu arada Türk milletinin dü. rüstlük ve vatana bağlılık şembolü olarak saydığ’ Sayın Mareşal Çakmağı da bu hâdiseye karıştırmak istemiştir. Ca. mi Baykurtun ve Zekeriya Sertelin seçimlerden sonra Ma. reşale yazdıkları (b;r mektup müsveddesine dayanarak, içişleri Bakanı. Sayrn r’evzi Ça inağı da komi ıist entrikalarına al memlekette haldi
Latife bertaraf İçişleri Ba. kanının beyânatı şunu ispat etmiştir ki. «Kızıl Tehlike*) dedi deri şey de, sadece. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar' elden kaçırmamak için kullandığı bir silâhtır.
Evet, bütün bu gürültülü açıklamaların artık bugün ha kikî mânasını hnlamış bulu _ I nuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, hürriyet hareketlerini tekrar boğma*: için bir plân haz*Tİamiştır. Bu plân gere . gince memleketin bir «Kızıl Tehlike» ile karşı karşıya bulunduğa iddia edilecek ve «Kızıllan» temizlemek baha, nesiyle bütün muhalefet orta dan kaldırılacakta-.
Esefle kaydedilmelidir ki, I D krat parti, bu pek ba. J sit aset taktiğini bidayette j anlı' madı. İçişleri Bakanının j D^n krat partiyi komünist ot ır.'na düşmediğinden d» ■ ; ■ 1 öğen sözlerini Demok ra t lar geçer akçe sandılar. İçlerinden biri derhal kürsüye i: - lip bu beyanatın hakikî m.m. «nı açıklamadı. Fakat b( (et versin Demokratların bu gafleti uzun sürmedi. Va. | zi. - t: olduğu gibi feören Ma. re-alirt, hürriyet mücadelesi ne atılan merd insanlara ya. 1 ra .m bir edâ ile Sesim yük. ( se nesi ve: «Bu beyanat) Cumhuriyet Halk Partisi li. | derlerinin yeni bir iç politika ' ^biyesidir» demesi üzerine, •Denilip ' ' diler;
ilet edilmek istendiğini iddia etmiştir. b5*L sözler, bütün nemlekelte haklı ‘rir infial uyandırmıştır. (
Mareşalin cevabı
Sayın Mareşal Çakmak İçişleri Bakanına verdiği sustu, rucu cevaplar. Ha k Partisinin bu yem r anevrasını açk. lamış bulunuyor. Mareşal şöyle diyor: «Yi tseverlikleri tür. İÜ imtihanlardan Jr( •. mi> ve I ( kimseden «İri kalmamış in. sanları, vesika der ilmeğe değeri olmayan kâğıtlarla, indî tefsirlerle, hep birlikte iyi görmediğimiz ' -münistlerin araşma katıştırmağa çabalamakla milletçe darımızın aksine olmak üzere bilere'-; Komünistlere yardım etmiş olmayor. lar mı? Halk Part û liderlerinin, halkın h. • gün artan mem nuniyetsizliği karşı .ında memnuniyetsizlik ıdbeplerinî azalt, mağa gayret edecekleri yerde yürekleri nemleket aşki 1 e dolu devlet adamların, birbirlerinden ayırmağa çalışmaları, meşru muhalefetin açık ifadeli olan Dem(»'erat Partiyi türlü iftiralar denemesirin muvaffakiyetsizliğindçn sonra şaştrt. mağa uğraşmaları, yeniden yanlış bir adını.değil midir?»
Demokrat Parti muhitinde aksütamel
Mareşal Fevzi Çakmağın bu cesur ve cesur olduğu kn. daT da uzağı gÖTen cevabından sonradır ki. Demokrat Paı. ti muhiti de teMîkev? buhmuvor. Prof. Fuat Köp.
P7 . it-
_____
rülü «Kuvvetn gazetesinde çıkan» Daha açık konuşalım»* adlı başyazısında, Ulus'un sorduğu suallere uzun uzun oe_ vap verirken, antidemokratik kanunların iddia edildiği güt komünizm tehlikesini önlemek için değil, hüriyet hareketle, rini durdurmak ve bu meyanda Demokrat Partinin inkişâfı, na mâni olmak için elde tutulduğunu ileri sürüyor.
C. H. P. Genel sekreterinin tamimi
İktidar Partisinin muhalefet kuvvetleri karşısındaki endişeli durumunu göstermek itibari! e C. H. P. genel sekreteri Hilmi Uranın Parti kongresi münasebetile teşkilâta gön_-derdiği tamim de enteresan bir vesikadır. Genel sekreter* bu tamimde: Demokrat Partiyi zehirli propagandalar yap. m.ıkla ittiham etmiştir. |V(- bu tâmimin gazete sütunlarma aksiRmesi üzerine "kendisi!,- görüşen bir gazeteciye; bu ta_\-mimin cebinden ne sırı-:1e aşınldığrnı bilmediğini. faka£\ bu tamimle Demokrat Partinin komünistlerin telkinlerine1 kapıldığı harkındaki hükümet beyanâtı arasnda bir tezat olmadığını söylemiştir. il laibuki biz İçişleri Bakanının bilâ. kıs Demo’srat Partinin K( nünist telkinlerine kapılmadığını söylediğini zannediyord k Meclisteki uzun beyanat gazetelere yânlış aksetmemi- bu bilgimiz doğrudur. Ama bu_ ray bizi ilgilendirmez; ; :1 sekreterle İçişleri Bakanı var-
an kozlarını aralarında pa taşsınlar.
• Ekrem Tur'un sözleri
C. H. P. nin acıklı nzaraynı göstermek bakımından Partinin İstanbul Vilâyr .ongresinde Ekrem Tur’un söylediği »özler de şayanı ( attir. Ekrem Tut şöyle konuştu; »Arkadaşlar teşkilâtımı ok zayıftır. Son Deneler içinde
fikir ve kanaat yerine, iî ihtiraslar partimizde rol oyna-
dığından maalesef parti zafa ve inhilale doğru gitmiştir. , Halk ihtiyaçlarını yapaı iğimiz için halkın karşMma çıkacak ne yüzümüz, ne de umumuz kainuşVr. 21 Temmuz. .. da Parti teşkilâtımızın >•••.fnı sakat hareketlerimizle yarat. 4-mış bulunuyorduk. San( baş 1 arma çöpçü onbaşısını kolan
dan tutarak rey atmağ. . »türen bizdî’c. Talebeleri arkası. na takıp sandık başların.* getiren doçent ve profesörler bizdendi.»
Bilmeyiz C. H. P. erkânı Ekrem Turun bu sözlerin» ne buyururlar? Belki senelerdir içlerinde çalışan bu zata da «bozguncu derler; s; niş derler; kökü dışarda derler.^ Bu kendi -bilecekleri bir tir. Fakat her halde C. H. P. nin . yolunu şaşırması ve . ilale doğru gitmesi memleket
hesabına esefle kayd ecı! ■ ek bir hâdisedir.
HAYATA KARSI BESER
Muhalefet deyince akla: Mareşal Fevzi Çakmak gelir: Demikrat parti gelir; Sosya. îist partiler gelir; Millî Kal. kınma Partisi gelir: ve müs. takiller gelir... Cumhuriyet Halk Partisi şöyle düşünmüştür: Zafer, karşıdaki kuvvet., leri birbirinden ayırarak ve en zayıfından işe başlıyarak, bunlar birer birer yere seril, mekle elde edilir. Millî Kalkınma Partisi şimdilik bir teh li:ç değildir; onu geçelim. Müstakiller dc devede kulak meaafesindedir; onlar da ge çelim. Elde kalıyor: Mareşal-Demokrat Parti ve Sosyalist1 Partiler... Sosyalist partileri bu (iç kuvvetin en zayıfıdır; ve eldeki silâhla en kolayca vurulacak durumdadırlar. Bi ruınelih işe evvelâ onlardan
•;kve hür Net ve ^emefc
'■
re Kül
et ve^ yasinin mükı ® eratı mev b.’ıh-> olduğu: Banlayarak Ttkete geçtffl®. «KuvvfflK ^gazetesinde Ijftjat KöpriÖffl maksadın Demokrat part yıkmak oU4İRftUy*zdı.
«
I Hürriyeti kurtarmak için mücadele edenler, ellerinde Hac ve Halktan tarafa ol maktan başka maddî bir kuv vet olmadığmâ göre, hiç de. ğilse Halk Partisinin oyununa düşmemelidirler. En ufak 'bir ihmal, en küçük bir ted. birsizlik hürriydt dâvasının maihfına sebep olabilir. Uyn. mk olmak bütün hürriyet mü cahillerine ve evvelâ «Hür . riyet misakını» ilân eden De mokrat partiye düşen millî bir vazifedir.
EMSoooo
Demokrasi
B »A . ..
1
Okumak yok!
Millî Eğitim Bakanlı . ğı ilân ediyor: «Köy Enstitülerinde bundan böyle yalınız mektep ki. taplannın okutturulma. sına dikkat edilecektir. Diğer kitapların talebelere okutturulma*! men edilmiştir, m
Gazetelerde çıkan bu tebliğ üzerine kendi ken d im iz e soruyoruz: Köy Enstitülerinde okutulma münasip görülmiyen kitaplhr acaba hangile. ridir?
Bizim bildiğimize göre bunlar klâsik felsefe, sosyoloji ve edebiyat ki laplarıdır. Köylerimizi kalkındıracak gençlerin kafalarına nur saçan ki. taplâr... Dünyanın her tarafında Millî Eğitim Bakanlıkları ve mektep idareleri talebeleri ders kitaplarından başka ki. tap okumayâ teşvik e. derler. Bizde ise işte böyle. Nazi Almanya, sındaki gibi hoşa gitmi. yen kitapların meydan larda yakılma sefası ba. kalını ne zamana?!..
ıdd^ yapılmıâft, kanu.
değil, uyulacaJ^^anujjfiınn va* ve Wkriy« tanıyacak' şekilde edilmesindtöçUr. BunuA îiVsini yap. Kİece, Ort^figfejdareleriWe kanunsuz hare'cet leri kanunlaştırmak demektir. Türiyede hiç kimse kanuna uymamaktan bahsetmiyor: ancak, uyulacak kanun ların tahammül edilir ağırlıkta olmasını istiyor. Bir memlekette vatandaş hak ve hürriyetlerini çiğnîyen kanunlaT ç'kanldığı za. man. o memleketteki «kanun otoritesi» ne «kanun istibdadı» demek daha doğru olur. İşte bunun içindir ki. kanun istibdadiyle idare edilen memleketlideki rejimlere «otori. ter veya totaliter rejim»» denir ve böyle bir rejimle idnre edilen ülkelerde de dlemokrari bulunduğu iddia edilemez, ama her şeye rağmen bu iddiada ısrar edilirse, o zaman bu yeni çeşit demokrasiye «Eli sopalı demokrasi» demek yerinde olur.
le her «erkanı nâ uy tanda tanzi
m
nndan Atar «d kın halk®' Lr> taTİf e®r-fi üstünde kÖT'
Bu tarife iStorc, hiâkûmet hal kuvvM^Lj metlerini görmekle vazifeli Hükümetin bu mânadaki izahım bizde Halk Partisi daima, «devlet otoritesinin zayıfla’ ması» şeklinde kabul etmiş, hatta Başbakan Recep Peker, «eğeir icap ederse daha da şiddetli kanunlar çıkarılacağından» bahset, miştir. Eldeki kanunlardan dlaha şiddetlilerinin neler olabileceğini sırtım’z ürpermeden tahayyül edemiyoruz. Bu meseleden her bahsedilişte C. H. P. li yazarlarla milletve. killeri hep bir ağızdan «her hürriyetin kanunla sınırlanmış bulunduğunu, devlet oto. ritesinin kanun otoritesi demek olduğunun söylerler. Elbette öyledir, artık Yirminci a’ sırda da. Ortaçağda olduğu gibi, iktidar sahipleri hiç bir kitaba dayanmadan hareket edecek değiller ya. Hitler Almanyasındn bi-
Ameri ham Linccfl rafından lıl
BEŞER
J
SA»Ia: 2
ii ü F.
---------
■
HAFTANIN YAZI/I
Gazeteleri Okurken
X
Fransa ve Hindiçini münasebetleri
r
Sömürgecilik ve tahsil
Vietnam seksen yıldan faz. ladır Fransz hâkimiyeti altın dadır. Bu müddet zarfında, Oondorcct’nin ima ettiği insan zihninin terekkisi bu mem lekette kaplumbağa yüriiyü. vii ile gelişmiştir. Oysaki, bu «eksen yıl zafnnda insanlık iç teknik inkilâp safhası geçirmiştir- makine, elektrik «om enerjisi.
Lâkin, Vietnam dünya me ^deniyetmin bu büyük fırtınaca dışında kalmıştır. Her tür la terekkinin ve her türlü medeniyetin inkân demek o. Lan sömürge rejimi onu bu medeniyetten uzaklaştırmış -tır. oysaki, bu rejim, insanlığı geri götürmeğe çalışan e-sctİ içinde terekkinin ve medeniyetin taraftan olduğunu söyler.
Sömürge memurlarına ve * I rilen muazzam tahsisatlarla
l
Fransa lir bir «öınUrKe*! olan Hindi Cini ıtrıiAtnltakl »on «11A IJı mücaılc'lrlcri raıetclcnl» okuyun h'f'rkratr, bu mem-Irkrtln bir «ünıürsc nlumk Fran*n tarufındnn Suuııl lılnra cdll-dlâLni. bturOnktl tuıln»nınzlıiın no »rlıcpln doğduğunu ve bu İki memleket ara*tnda ne gibi bir kUllür mUnn*rlM'ti oldııtuuu M*, ren inek merakı uyanmıştır.
İlindi Çini İle Fra'nna anatndııkl »lyaal unlu?nınxlıldun hnlirtmek ürere Furise çeten Vietnam murabba* heyetinin başkanı Phnm-V&n-Donır'ıuı her UU memleket arasındaki mtlnn-•cl»etlrrk? dair t'nion Fnuıçal»e‘dc 0 Slayt» ISIS tarihinde ver. dljtl ve Iu» PcnsAc mecmuasmı^n K LnrJ »aynımda neşredilen konferansının — bu »onrulnra revan vercc«etlnl umarak — bir hülA*a«ını okuyucularımıza sunuyoruz.
Kara kaplı
Kitabın
Dedikleri
i" İyi Kanun
Kötü olurmuş... J
Bir türlü anlıyamadığım bir takım tekerlemeler var. Bun-budan bir tanesi de kötü tat-fdc edilen iyi bir kanunun ka. I ■unlann en kötüsü ve iyi tatbik edilen kötü bir kanunun da kanunların en iyisi olduğu ba'demdaki sözdür.
Nasıl akıl erdireyim ki iyi bir kanunun kötü tatbikine ve tötü bir kanunun iyi tatbikine I hnkân yoktur. İyi kanun zaten I iri tatbik şeklini de düzenle-■uş olan kanun değil midir? Ve kötü kanun bütün noksan taril«* birlikte bir de bu huşu. sw, yani tatbikat* da ihmal et. rraiş olan kanun değil midir?
Sonra meselenin bir de fu z-ceçjlıesi var: Kanunu ya hükû ■aet ve idare tatbik eder; ya Mahkemeler tatbik eder, ya da halk... İyi kanunu hükû met ve idare fena tatbik ediyorsa derece derece şikâyet . mcecileri vardır. İd.--Tenin fena tatbikatından hükümete ▼eya idari mahkemelere baş-vıarulur. Hükümetin kötü tat-bdcatmdan da ya Millet mec. jfair.g yahut yine idari mahkemelere gidilir. Mahkeme i yâ kanunu fena tatbik ederse daha yüksek dereceli mahkemeye müracaat olunur. Niha yet halkın fena tatbiklerini hem hükümet, hem idare, hem de mahkemeler düzeltirler.
. Her halde bütün bir milletin ▼e bütün bir devlet mekanizmasının elbirliği edip iyi ka-Mna kötü tatbik etmeleri ta-•avvur olunamaz. Şayet kanun ihmali ile buna cevaz ve-vi^orsa o kanun esasen kötü kanundur.
hemen "tamamen sömürülen bir bütçenin artLlariJe, seksen yıl içinde, yİTmi milyon nüfusu olan bu memlekette bir kaç bin ilkokul, üç veya lört ortaokul ve altı kadar yüksek okul açılabilmiştir. , Dünyanın gözünde Descar* tes’in, Diderot’nun, Voltar re’nin, Pasteur’ün. iHugo’nun. Anatole Franee’m. Langevin’ in.^Curic’ninvatanını temsil eden insanlardan dahi iyisi n beklemek hakkımızc
Vietnam’da tahsil ve terbi-yettin bugünkü vaziyetini an. la abilmek için, halkın 90 ınııi okuma yazma bilmedi-ni söylemek kâfidir. Bu k.tdar yıl süren Fransız sö. rge idaresi zamanında millî çalışmaların türlü branş iaıinda ehliyetli kimseler yeti iremey işimizin, ki biz bu z tmızı gizlemiyoruz - hata sırı kimse bizim omuzlarımı* / yükliyemez. Vietnam hal k zeki ve istidatlı bir milletti Bu memleketin, yabancı m mleketlerde hayranlık u* y radıran ve onu dünyanın denî milletleri seviyesine ç: .ıran binlerce yıllık bir kültürü de vardtr. Fransanın yi ;sek mekteplerinde profe* sö.- ve talebe olan siz dinle’ yi( lerim, münevverlerimizin ve talebelerimizin edebiyat, ilim ve teknik sahala.ında ne bi /üt başarılar elde etrikle' riı gözlerinizle görmüş bir /iyette bulunuyorsunuz. Ne yazık ki, bu başarılar, Fran’ 1 sa m sömürge hâkimiyeti altında bulunduğu müddetçe mrmleketimizitt fiıeaenı inler*] ma şartlan bulamamışlardır. 1 1 I indi Ç:~- Ü**î—— denen ve 1918 dr bir yüksek mektepler gurubu bir kaç yüz doktor, eczacı İlkokul muallimi.
1
ııa erilen
hizmet jç in gerekli*
Çini Üniversitesi»
kurulara
kamtannı bu gençl sinden d tadırlar.
irlerine vı îr Fransız az maaş a
mücadele ederken, ayni zâ-ı manda kültürce de azad al-
Bu şar ketimi
KANUNCU I
hal’; idaresidir» teklinde »arif eder. Yukarkı bütün röjjl^ rile bu tarifi carşılaştmr ‘ 3ak netice şu çıkar: I. Siz o kitaptaki lâflara bakmayın, nazariye ile tatbikat birbirine uymaz, bir baktırsın demokratik monarşik oluverir; bir ba' .arsın sosyalist faı-İJt olur çıkar, 2. Polis, jandarma, ordu kuvvetlerine ve idare teşkili* (tına hangi parti hâkimse, mern lekette onun borusu öter. ge. risi lâftır. 3. Partiler fazla şey istemeyip uslu uslu otur * du’cça C. H. P. onlarla doat. tur:, milleti temsil ettiklerini iddiaya kalkarlarsa bozuşur, partilerini dağıtır; çünkü, milletin arzular? hilâfına da olsa, milleti temsil eden, halk aleyh tan kanunlar yapan C. H P d ir. Hayattaki demokrasi bu dur. İşinize gelirse. '
Maksat Mareşali vurmaktı
Mümtaz Faik Fenik, Vatan gazetesinin 31 Ocak 1947 tarihli sayısında »Komünist tah. 'nuntara gelince. D. P. gibi. karşısında muhalefetin
kültesi ac ilave etmiştir. Sa*, yazar da Polis vazife Le (alâhi sa^lam durumu.» adile yazdiğr nat yc edebiyat çalışmalar. ] vetjeri konunu. S^i “ ’ ' * - - -
I harflerini öğrenmeğe sava,tu
kün terde quocngu yani msıeleketimiz dilinin lâtin harflerde öğretimini gen«) halk kitleleri arasında yaydılar. Lâkin, sömürgecinin, mahiyeti icâbı, ne kadar kuş kulu ve dar bir insan olduğu malûm. Okuma bilen her köylüyü, o. sömürge rejimi, nin tehlikeli bir düşmanı, «kargaşalık ç karan hır fa* sanın okuyup yazma öğrenme: karşılar. Resmen yasak edil* ı memeklc beraber, sömürge makamları lâtin harflerde o* kutmanın yayılmaması için] türlü güçlükler çıkarmaktan, sabotaj yapmaktan geri kal-1 mamışlardır. Millet mektepleri kapatılıyor. muAİlimler hapsediliyor. Başlanan işin muvaffak olmaması için lâzımsa yapılı«>rdu.
Koca karısına, çocuğuna, ilh.. okuma öğretiyordu. Bu fua* liyeti idare etmek üzere. Mil li Eğitim Bakanlığına bağlı bir Halk öğretim dairesi kuruldu. Bu daire 1945 yılında. dört ay gibi kısa bir zaman zarfında bir milyon insan okuyup yazma öğrenmesini sağlamıştır. Bugün bir çok yabancılar, işportası başında bir gazetenin baş meka leşini okuyan Vietnam’lıya hayretle bakıyorlar. Harbin.
Demokratik, Antidemokratik
Necmettin Sadak- Akşam gazetesinin 28 Ocak 1947 ta. rihli şayiandaki baş yazısın * da. kendi sÖzünce matbuatta alıp yürüyen »Demokratik. Antidemokratik» tabirlerini ve sile ederek. demokrasi, ve D. P■ nm istekleri Üzerinde duru, yor. Yazara göre, bir kanu nun demokratik ve antidemok' rati; oluşu, bunu söyliyenin r-dcnıokrasiyi Anlayışına göre değişir. Esasen, demokrasi öyle eti kemiği belli bir şey değildir ki. Zemine zamana, milletin reşit olup olmayışına, daha bilmem nelere göre her dem değişen bir şeydir. Me .
fathğın, »efâletin. mâlî sı km- memleket
| tıların azamiye vardığı en
acı günlerde bile hükümet
i tahsil vo terbiye işine azami | ehemmiyet vermiş, Hanoy
Üniversitesi kapılarım tekrar
. ardına kadar açtığı gibi, bu*
Üniversiteye yeni bir içtimai|
ilimler ve yabancı diller fa-
te bir çok inkilâplar oldu, bunların hepsi de milletin arzusuna rağmen yap,İdi. Şimdi, bu inkilâplar antidemokratik tir mi. diyeceğiz? öyle ise. bugünün demokrasisi bunları yıkmalıdır.
Antidemokratik denen ka‘
ve cMco.yaı çatışmaları jetleri konunu. Seçim nunu. te?v,k ed,lmi?. bir ..Millî Kal iihS değiçsin İ9liyor kmma, Komıtesn. kurulma,-|bu|knn değişmesi i,, D.
------------------------------a. um ; kucağında toplayan bu komi ]Tr,.-s|BWI te Vietnamm iktisadı, siya, sî,
bir makalede, geçen hafta i* çinde içişleri' Bakanının kapa tılan Sosyalist Partileri men-
tur. tuhye yakın münevveri P. nın xart zur, etmeânr. olli. «“Pİ»™»» faaliyetleri hak’un.
vermesine tahammül verdiği izAhatı ve bu faa*
tom vermesine taban
emiyor. Demokrasi kg el i ime-. —
|sosyali ve fikri kalkınması"ancak ve ancak B. M. M. »U»»UKU yolu beğenip, bu işler, tçm mu zzam bir plân hazır-j^mde cereyan edeceğine, ora" P. yi temize çıkardıktan
n re’l
. öre. jÇ^mak için söylediği sözlere
, —----------- --------o... î fikirlerini 1
ıruz. Çünkü, yukar- zorla çoğunluğa kabul - ttir.
biı mesi antidemokratik bi hare-
liyetler hakkında hü’cûmetin
lanıakta lir.
li teknik adamları- yile mümkün olacağım* ıç olduğumuzu itim, biı- azlığın kendi
fa mec ! ' ’* '
ylediğimiz gibi, Lİ. ____2____22____2..»^ w.
Jetle fikri sefaletimi ket olmayor mu? öyle D. nge menfaatlerinin P. nin yapacağı ilk iş(k(* dini ıbı telekkî edenler;bu Antidemokratik yoldan dön l in O itibarla, giriştiğimiz dürmeğe çalışmasıdır. E . dön. Ikınma işini gerçek* meyi ispat ettikten soı an*
hususunda lüzumlu cak. isteklerinin dem atık
rı v . r kitlesinden mah* olup olmadığı üzerinde i işü-nuyoruz, ve yine bu nüldbilir.
-e'nepi- ransanm büyük yari dm i nin bekliyoruz. Hüriye* te Jn Vietnam’ın bu ilk ilerleme adımlarını attığı günler..: yeni Fransanın o*
C.HU uzatacağından. hiç ı bir karşılık beklemiyen dost* 1 , ai dırnin mı esirgemiye. * şehirli, köylü, herkes lâtin ceğinden eminiz.
nel
da değişmeler çoğunlu ı:
soma- bakarın Mareşal Fevzi
Vietnam demokrat Cum huriyetinin b( sarısı
Ancak 19 Zğustos 1945 te’ri ayaklanmadan sonri ku- * Zi, rulan Vietnam demokrat Cumhuriyeti sayesinde lâtin harfleriyle öğret im işi inkişâf etmeğe başlam ştı: Devlet reisi Ho Chi M nh bir nut* kunda: «Okumt yazma bil-memenin, yabar cı bir istilâcı kadar tehlikeli olduğunu soy lemişti». Bir yıl içinde oku ma yazma bilmemek işini tas fiye parolası ortaya atıldu Halk büyük bir tehalükle Lu. davete koştu, Erke'c, kad.n.1 çocuk, ihtstn ^ngin^aki^^^yı
geliyor. Onu da temize çıkarmak için Zekeriyâ Serteli. Tevfik Rüştü Arası, ilk., ’cö . tülemeğe çalışıyor.
Yazının birinci kısmındaki meseleye dair gazetemizde ay dmtatrcı yazılar bulunduğun * dan, biz burada ikinci kısmile meşgul olacağız. Önce şunu söyliyelim ki, bir kimseyi te. mize çıkarmak gayretile bir başkasını kötülemek: I. Bu su retle temize çıkarılmak istenen kimseyi rencide, eder, bu
Bu yazar, herkes L ki. mekteplerde okutulan l ir sosyoloji kitabının müellifidir. Bu kitabında o* deme k r siyi, bir gazeteci için mazur görü -«partiler halinde teşk lât an. pendyecek derecede çirkin bir mış cemiyetteki türlü 'menfa-,hareket olur; 2. Bu temize çr at guruplarının parlamentoda kendilerini temsil ve hukûme. te iştiraki suretile sağla: an bir
ANIAH MEfTVBI
içinde, urtuluş
Ankara, son günlerde* iki hadisenin dedikodusiyle çalkalanmaktadır? I — |r İşleri Bakanmn beyanatı, 2 — İdareciler kongresi kararlan.
tl — Hemen söylemce lâzım gelir ki, :ri Bakanının beyanatı, beklenen tesiri
anı meşhur bir soz vardır; fimizin mütaalasm*., Jİft iare c ^rduÇelerleri ı İşle "Söylemek istiyorlar: da, hemen İler «flnıf halk ara ' -^Wfcnlekel, ’ Krak ■kalkmn*y]^L.*2a.._ aksakİAİan^taık s H sa. lak bff im’caAzlık •o «eta:.
ma’c için mücadele etmiş olu yordu. Sömürge idaresinin ortalığa saldığı sefaletten, cahillikten ve ahlak bozukluğundan birazcık kurtulabil menin biricik şartı halka o* kuma öğretmekte bulan mem leketteki terekki sever un _ surlar, Fransada Halk cephesinin iktidara geldiği
L karma, hAlkrn sefâlerini istismar eden karaborsacının ha.
. reketine benzemesi bakımından feci bir fikir karaborsacı., lığından başka bir şey değildir. Çünkü Zekeriyâ Sertelin. Tev fik Rüştü Arasın Mareşalle o* lan münasebetleri gayet açık, t r. ve Zekeriya Sertelle Tevfik Rüştü Araş bugün ittiham edilen Sosyalist Partilerden hiç birinin azası olmadıklarını» göre* Mareşali B. M. M. nden çıkmağa teşvik teşebbüsle -ri * yazarın da söylediği gibi I. bir vatandaş temennisinden öteye geçemez. Eğer. İnsan Hnklan Cemiyeti meselesi bahane edilerek Mareşale yapı tanları hatırlarsak. Sosyalist tahrikleri arasında Mareşalden bahsedilişte mutlaka gizli bir m âk a a t güdüldüğünü bizim kadar Mümtâz F. Fenik te bilir. Onun bilip te söyle* mek istemediğini apaçık bir söyliyelim: Milletvekili seçim, peri sırasında Mareşal Türk ]milleti tarafından Cumhur Baş kanı namzedi olaıak karştlan* mışV, ve Türk milleti ona göa »erdiği muhabbeti Atatürkten sonra hemen hemen hiç bir devlet adamına karşı göster, memişti.
ruyorsunuz bu adamları neden adâ r:; ra pençesin*- vemratvaTmınıır? Vesikalar m I
mâna ve kıymeti ancak orada belli olur.
2 — Üzerinde konuşulan diğer bir mesele de- idareciler kongresi karartandır; | Kongreyi yakından takip eden bir arkada, pınızın ndkaalâan» göre, idarecihm nu
Hanı .meghı
ağ bi*, nat & u mBhr sözün-dı. I
mokratla^ bu beyanatı ukiz® s
•Öfliyorum. gelirtfii^n anla» şeSfn( ,
kabul' bdiyoıfar. Ontarğtfj iddiasına Jpre. nu, Jjuna bcnzjfr diğer ki ıanİ4T "’-’-atllnın beyanatında ileri sürülen nameler vatantMUar ü.-rvmtîe.' hı •p Ocmo'aJrPaTtiye s-.oZgağı y Orftrsini tesise kâfi gelmeî^ktt ra '»özlfflffiTş sözlerdir. Zekerıy t m yelimizin arftınınıası lâzınıoır.
na soj
ta kendisi pli
ide
İts \ azıic ve
(Ipühtaç 'b
■ tek sebeb :lık içim ıiyet ka
bakı m d
haldcdi
islâhdj Bütün İdarecilerin mut. Imaljhd.r. Po. au. kanu^
M .Tl__________ T
xmek için rsözWfflfiş sözlerdir. Ze’kerîy.ı Sertelı’n Cami Baykurtta beraber, Mnreşala yazdığı mektup ve yapt,ğı tayşjye, herha’. de kanun dışı bir muamele. Komünizm tahrikatı olmasa gerek. Hele Tevfik Rüş. tü Arasın mektubu. Otuz çuval mühim vesika (!) içinde, çıka çıka bu mektuplar Çıktı. Şimdide diyorlar ki: a— Bulunan vesikalar,*n hepsinin ilânı doğru görülme miştir. Daha neler var neler...»
Şimdi herkes içişleri Bakanına soru, yor ve diyor ki:
« — Bir an için kabul edelim ki, bu mektuplar, buyurduğunuz gibi, yıkıcı Ko. m ün ist tahrikatıdır, O halde dahn ne du.
luna bediğer k.ıfiunl ır ve nizam, lü'cûmet oF tedir. Salâ_ nyelimizin aruınfması lâzımoır. Savcılar bizimle iş birliği yapmalıdırlar. Dâvaları süratlendirmek, mahkeme safhaları hakkın da malûmat istemek grbi salâhiyetlerle teçhiz edilmemiz* memleketin yüksek men. faati icîbıdır. Bu "da kâfi değildir. İcabın, da, kara, deniz ve hava askeri kuvvetlerini kullanmak imkânına sahip olmalıyız.
öbür taraftan Adâlet Bakanlığı hay. retler içindedir. Ama yalınız o hayret edî. yor.
İlâhî Adâlet Bakhm. Anayasaya ay. kırı işler yapıldığının farkına varmak için idareciler kongresini beklemek mi lâzımdı?
ANKARALI
HUR
Sayı»; 3
Kültür v® Sanat
Hareketleri
Sanatçının hürriyeti meselesiS
Köy Enstitüleri
Bir çok memleketlerde ol*ı düğü gibi. memleketimizde ( de Harp sonrasının mühim j meselelerinden bir Sanatçının hür-yeti meselesi olmuştur. | Sanat bahsinde, son bil’ ay ' içinde yapılan münakaşala. i nn mihverini bu mesele teş- i kil etmektedir. Ankarada çı_ kan Sanat ve Edebiyait gazetesi ilk saysından itibaren bu mevzuu ele almış, sayfa _ ferini buna dair yazılan yazılara açmıştır. Birinci sayı, mrzda bir arkadaşımız, Peya mi Safanm bir başka gazete. , efe çıkan ve Sosyal roman . mevzuunu inceliyen yazıs’n. ! dakj şaşırtıcı fikirleri incele* j miş, cevaplandırmıştı. Biz i. se, bu mevzua dair yazılmış | olanları hülâsa edeceğiz, gelecek sayılarımızda da kendi düşüncelerimizi etraflı bir kilde izaha çalışacağ’z. r
Suut Kemâl Yetkinin fikirleri.
Suut Kemal Yetkih- Sanat ve Edebiyat gazetesinin 1 nci sayısında çıkan Zorlanan sanat adlı yazısında, öted'enbe. ri taraftan olduğu «Sanat sa ■at içindir» fikrinin müdafa-j asmf yapıyor. Ona göre sa. I natçı ferdiyetçidir, sosyal veı politik meselelerin üstünde ‘ dir, sanatını propagandanın, bir parti ideolojisinin esiri yapamaz. Onun biricik endişesi güzelin peşinde koşmak, mükemmel şekle ulaşmaktır. Büyük eserler hep böyle doğ oıuştur. Bu itibârla sanatkârı ■bir kayda tabi tutamayız, o realiteyi dilediği gibi izah, tef sir eder, şekillendirir. Yeryü. zünde söyleneeek yeni bir şey buluınmadi-ğına göre, sa-«at'uâr söyliyeceklerini en gü zet ve en tam şekiller içinde yeniden söylemeğe çalışmalı. Ar. Meselâ- Zola gibi bir sanatkâr kalemini cemiyetin emrine vermekle insanlığa bir şeyler kazandırmakla beraber, sanata ihanet etmiştir. Yine bu yazar, ayni gazetenin 2 nci sayısında yâzdığj İşte b^rj-J anlatıyor yazısında yukarıki fikirleri başka söz -•erle tekrarlamaktan başka bir sey yapmıyor. Nihâyet muharrir, ayni gazetenin 4 ncü sayssmda kendi dilekte -hne uygun genç şair Cahit
Ş«-
.1
S. Tarancının şiirlerini ele a. j lıyor, bir Şairin cemiyetten ne kadar uzaklaşâbileceğini ve ferdiyeti içine kapanıp ha| rikuılade muvaffak ve güzel I şe çiller içinde mız mız bir I edebiyat yapabileceğini ispat ediyor. Onca, gerçek şiir budur, bunu yapabilen de gerçek şâirdir.
Sanat ve Edebiyat gazetesinin patronajı Suut K. Yetkine bırakılmış olduğuna göre, bu gazetenin *1 nci, 2 nci 4 ncü sayılarında Râymond Cogniat’dan, Francis de Mi. omandre’dan ve Jean Tex. ier’d'en tercüme edilip neşredilen yazıla’r, Suut K. Yetkinin yukanki fikirlerini ispat için tercüme edilmişe benziyor. Tuhafı şu ki, bu muharrirlerin hepsi de ikinci, üçüncü derecede fransız muharrir Teridir.
Saiâhi+tin Batu neler söylüyor?
Yine ayni gazetenin sayısında Salâhittin ■tuh ratkârm dünya görüşü adlı bir yazış,' var. Bunda muharrir, sanatçının bir fikrin adamı, bir düşüncenin olamıyacağını- çünkü böyle bir esirliğin ondaki duygular ve imajlar dünyasını, yaratı-c, iç hüriyeti öldüreceğini söylüyor. Yine çünkü, sanatçı yâratabilmek için her şeyden! önce ferah bir yüreğe, I den tır, yas şünj araş gazetenin 2 nci sayısında
t S; z isindi şeyden önce aydın sınıfından (yani münevver sınıftân) o* lacağpni söylüyor. Aydın sanatçıyı anlayan işçi de, köylü d( aydin olacağına .göre1 artık bunlara alelâde işçî, köylü diyebilir miyiz? öyle ise, aydın olan sanatçının bütün sosyal sınıflar dışnda ayn bir sınıfı olmak lâzım gelir. Böyle olunca da, sanatçının sosml ve politik meseleler gibi âdi işlerle uğraşmıyacağı m e-ydandadfr.
Bu gazetenin bütün öteki muharrirleri, Eşref Örenler-Mehmet Kaplanlar, ilk., he]
nci tunun
sanatçıyı cemiyet dışı ve sos. yal meselelerle uğraşmaz gös termek için elbirliği etmişler, onun kendi içine kapanmış) bir insan olduğunu göstermeğe çalışıyorlar. Muayyen bir düşünceden hareket etmiş görünen ve bis nevi siyasî görüşün sânattaki aksinden başka bir şey olmayan ve İstanbul dergisinin Ocak 1947 tarihli sayısında Hate-mi S. Sarp tarafından biri telif (Sânatçıri/n bağlılığı), biri de tercüme (Otoriter ö“ nünde okur yazarın hüriyet-çiliği) iki yazıda da destek * lendiğine bakılırsa- C. H. P. nin sanat telekkisini güttüğüne şüphe bu olmayan bu an. layışa ilk ve biricik hücumu yapan Nurullah Ataç olmuştur.
Nurullah Atacın tenkidi
Nurullah Ataç, Ulus gaze" tesinde çıkan Söyleşi’ferinden birinde, eski sevgilisi Kezi* banla bir sohbetinde ona bu bahsi açıyor. O, sanatçının hüriyetini istiyor, lâkın bu hüriyet tam olmak şartile.
ünkü,_Qnlar_(Suut K. Yet-
in nefes almağa muhtaç-yaratıcı da ancak iç dün-mda hür olabilen, hür dü üp, hür kalabilen kimseler sındân çıkar. S. Batu ayni çr Sanatkârın sınıfı adlı yala ise, o sanatçının her
•(in ve Arkadaşları) güdümlü] sanatın tenkidini yaparken, bunun sanatçının hüriyetini sınırhpacağım söylerken,» su
blliua Hl\uy L.UOULU1V., »V. .
nu yapmalı- 'bunu yapmama*ı , „ . jı > • „
1. ____: W>gl fı tirler» adlı bir yaz.
Prof. Ffndi'koğlu (Ziyaettin Fahri), Cumhuriyet gazetesi, nin 1 Şuibat 1947 tarihli sayı* sında «Köy Enstitüleri ve da.
İl, böyle düşünmeli, düşünmemeli» derken güdümlü sanat prensiplerin -ı den hareket etmiş olmıyorlarj mı?» diyor. Nurullah Ataç işi burada bırakıyor, daha, ilerisine gitmiyor. Ama, ne I olursa olsun, tenak-uzu apa*, çık .gösteriyor ya! Demek o; luyor ki, sanat meselesi- de hüriyet telekkisine sıkı sıkıya ( Enstitülerinin felsefî bir meşe, bağlıdır. Hüriyet» şöyle layan bir cemiyette şöyle, başka türlü anlıyan ce miyette de başka türlü oluyor. Eğer- filân cemiyetin sa natında, Suut K. Yetkinin sandığı gibi, bir güdüm varsa, bir gerçekte bir güdüm olmaktan çok, sanatrn cemiyetin öteki sosyal müessesele rine srkı sıkıya bağlı oluşu * nun tabiî bir neticesidir. Suut K. Yetkin meseleyi aydın olarak göremiyor. Nurul lah Ataçın sözlerinin mânâsı budur..
hlİNVADAN =
— HABERLER
bil-
... hep I listele.
Yunanistana dair Ingiliz raporu
Londradan Reuter’in dirdiğine göre:
Geçen Ağustosta Yun an is. tana giden ve üç parti temsil-cilerinden mürekkep İngiliz murahhas heyeti raporunu neşretmiştir. Bu râpora göre. «İngiliz Ihüklûmeti, bütün partileri temsil edecek * belki müfrit sollar hariç bir hükû met kurmak hususunda k u nanistana yarAm etmelidir. Diğer tarafın hükümet si yasî suç işlemiş kimselere ka-m mutrdîl bîr politika gütmelidir. Meııılekettc asayiş ve Anayasa haklan yürürlüğe girmeli- ve sıyası^ sebep., lerle Adalara sürülmüş kim*] selerin memlekete dönmeleri sağlanmalıdır. Nihayet, yeni baştân tertip edilecek seçim lerine dayanarak yeni se
— 2 — r ■
Burada başpıı sokâcak bir y(
isüyen kimse, fceresteşini, çivisini, kerpiçini bir yere depo sonra bir gece sabaha kadar arkadaşları ve komşuları ile be sabahleyin penceresine perde diye i®M?z parçası takar,
içme bir su testisi, bir şilte, birkaç da kapkatmj^ koyar. Artık fcu bir meskendir, yıkılamaz; her türlü taarruza karşı kanun tarafımdan korunmaktadır. Ev sahibi, sadece, bu yapıyı i#n.sız kurduğı^Bn yirmi lira para cezasına çarptırılır: bu da zatpnkiilinmektedir, pa ra da, evin malzemesiyle beraber, önceden iıazırhuınn ur. Fakat çok dikkat etmek lâzımdır, sabah olduğu zaman dam dâ örtülmüş bıdunmahdır; yoksa, daha evvel yakalanacak olursa, hemen yıktırır. çünkü daml örtülmediği için henüz mesken sayılmamakladır. Dmi denilen şey de, bir takım ince kalasların üstüne tahta döşenmesi. onun üstüne da toprak atılmasiyle meydana gelmiştir; bu toprak, yağmurun işlememesi için, «yuvak» adı verilen ağır bir tapa saatlerce gezdirilmesi suretiyle sıkıştırılmıştır. Yapının kurul-«lhsı Cumhuriyet Bayramı gibi resmi bayramlardan birine rasda-^.rsa, yakalanmak tehlikesi daha azalırdı; çünkü o gece, polislerin çoğu, şehre götürülmüş olurdu.
Güneş ufka yaklaşmıştı. Saat yedi buçuk, sekiz sularında olsa gerekti. Genç köylü karşıya, telsiz direklerinin çakılı bulunduğu gmiş arazi parçasına ve sola, kendisinin gelmiş olduğu şoseye hayretle brfayordu. Kesif bir toz bulutu arasında, binlerce insan, eğile kalka, dora yürüye, yavaş hızlı, kendi bulunduğu yöne doğru Herli-
. sında, son bütçe müzakerele.
1 ri sırasında Köy Enstitüleri ve bu Enstitülerin istikametini de ğiştirmek. meselesi etrafında B. M. M. nde cereyan eden konuşmalardan cesaret alarak bu meseleyi kendince izah ediyor. Son derece karışık o* lan bu fikirler arasında Köy .-...ı . • • c_ı__r- il- __
an_ le olarak ele alınması gibi bir sanat garabet var. Yine bu karışık fikirler arasından Köy Enstitülerinin kendi içine kapanmış biı- köy yaratmak gibi bir temayülü olduğu mânâsını çıkarıyoruz. Yazara göre _ Münir Raşit Öymen adlı bir pedaga* ga dayanarak ", şehide köy a r a ^^^kımüna^betleri kes"
m«k doğru değildir. Köy he’, zaman için kasabanın bir mü. t emmimi, hatta kasabi endüst bakımından inkişâf ederse, onun aradığı el emeğin: sağ ’ 1; ması bakımından yar d, mcısı
T
J
da olabilir. Bu» bahiste- yazar bize Amerikan köylerini mi _ sal olarak gösteriyor. Memleketimizdeki köyler sağlık mü. esseselerinden, mahkemeler ' den, jandarmad'an. Ziraat Ban kasından, devletin ve sermaye sahiplerinin teşkilât vasıtalarından en az şehirli I cad ar faydalanıyor. O hâlde, köyii şehirden ayırmak, '.endi içine kapamak neye?^
Gerek Fmd’koğlunun, gerek Prof, un dayandığı pedagogun Türk köyünü, • bilhassa Köy Enstitülerini tanımadtkla-n- ve ya tanımamazlıktan geldikle* ıi anlaşılıyor. Çünkü, Köy Enstitülerinin gayesi köyü şehirden ayırmak, köyü kendi içine kapamak değil, âksine köyü tabiatla mücadelesinde kuvvetlendirmek, teknik -ten faydalanmasını sağlamak ve kültürünü arttırmak sure _ tile kasaba ile olan münasebetlerini daha dâ sıklaştırmış oluyordu. Köy Enstitülerinin sağladı ğı köy kalkınması, köy lünün müstehlikle kendisi a. rasma giren tufeyli aracılar tarafından sömÜTÜİmesini de
I lerle döğü,medi deri jSn,emdt «ibi bir maksa> «*’
kaktrr, köylülere kar etki; me:4e Wl- TüAıyenin zirâi kal hareketleri yaptıkları zen' ^’n^n_d^eCe l“zuxn-
ginlerin paralarını --------
tespit ed'ilmiştİT.
Ispanyol mukavemet harekatı
Franco ve Fâlanjirn geçici zaferi, İspanyol I halanın yenilmiş olduğu n ısına gelmez. İspanya halk Fran. co diktatörlüğüne k( mücadeleye devam etmekte ve bh’ gün muvaffâk o ağrha emin bulunmaktadır.
Şu son günlerde memleket içinde Franco aleyhti arı hareketler göze batacal kadar artmıştır. Mukavemet hareketi teşkilâtını tamamlamış, mücadele usûllerini deriştirmiş, ve idare merkezleri çalışmalarını olgunlaştı n ş 1 umuyorlar.
Ne olursa olsun, panyol halkı millî, sosyal
çim yapılmalıdır. Strateji ve i umumî politika mülâhazata . rını göz önünde tutarak Britanya orduları mümkün oldu ğu kadar kısa bir zamanda geri çekilmelidir. Yeni sendika .--içimlerine intizaren, sen d ika hırca seçilen temsilciler faaliyetlerine yeniden devam edebilmelidirler. Yunanistan a borç para, ancak, Britanya İktisadî misyonunun nüfuzunu bu memlekette sağlamağı, şart koşarak vermelidir.
Yine hey erin raporuna göre, iç harp Makedonyanm bir kısmı ile, Tesalyâ dağla" rynda solcu partizanlarla Jandarmalar Sırasında cereyan etmektedir Yeni hükümet icraata başlıyahberi tazyik ve
Ikınması için son derece lüzum.
• aldıkları Pu °^an müessesenin bütün faydalarını bir tarafa atarak, onu «şehirle münasebetini kesiyor, kendi kabuğuna çekiliyor» gibi sözlerle tenkit etmek, aslında «bu Enstitüler, yarm karşımıza kültürlü ve böyle olunca dia tehlikeli bir köy çıkaracaktır» demenin bir baş ua türlüsüdür. Bu mânâda, köy müessesesinin bu türlü bir inkişafını önlemek, köylünün cahil kalmasını, uyanmamasını, ve her zaman için sömürülecek bir unsur olarak kalmasnı istemek demektir. İşte, Fındıkoğluna köre, yeni bir istikamete yöneltilecek köyün sonunda olacağı bu. dur. Eski ileri köye ve bunu yetiştirecek Köy Enstitülerine karşı bu zihniyetle çıkmak, o-nu geri döndürmek, demektir. Her ilerilik karşısında geriliğin ne mânâ ifade ettiğini a' çıdamağa lüzum yok.
bu
İ3_
ve
işkence artmıştır, bağcı 4®Us. Jlüriyetleri ka-
ler komünizmin yayılmasına karşı geldiklerini id'diâ ettik" leri halde, sadece komünist'
vuşmak için şu sözü kendine hayrak yapm'ştrr: «Ya zafer, ya ölüm.»
Ş.H.
^hner yalnız değildi, bu yeni geleni oda arkadaşlariyle tanışttr-önerek:
Gi
yordu, Bu akın bir iki saat evvelden başlamış, şimdi bir sel halini almıştı. Memur, amele, esnaf, daire hademesi, odacı, hamal, çöpçü, seyyar satıcı, çamaşır yıkayıcı, taş yontucu, döşemeci, marangoz, gazete satıcısı, bekçi, sucu, kadın, erkek, genç, ihtiyar, çocuk, binlerce, binlerce insan, belki on beş bin kişi, bu mahallenin daracık sokaklan arasına dalıyor ve şu evler tarafından yutuluyordu. Genç köylü, bu koskoca kalabalığın şu küçücük evlere nasıl sığdığına bir türlü akıl erdlremiyordu. Ağzı açık kalmıştı.
Amcası oğlu Ömer, onu işte bu durumda buldu. İkisi de dünya gözüyle bir kere daha görüşebildiklerine memnun görünüyorlardı. Ömer gülerek soruyordu:
— Ulan İsmail, nasıl buldun burayı? Ulan İsmail, yaman adamsın sen!
T.
diktan,-sonra yine
-&Gel bakalı burat|jgggeklz kişi biraz dah:( sıkışı
dedi, hele bir içeri girelim. Bugüne değin
tardık, şimdi seninle dokuz ettik. Ne yapalım,
dedikleri bu bannak haydi haydi iki metre kare rdular:
Eee,z a at bakalım niçin geldin?
Baharın öküzün teld öldü, çift zamanına değin bir öküz parası edinm^Tiçin!
Hiç canlan istemediği halde dudaklarında hafif bir gülümseme
bir yeı
belirdi. Onlar da buraya ayni düşüncelerle gelmişlerdi. Ya ölen öküzün veya aün yerine bir başkasını almak; ya, ailesini geçindiremi-yecek kadar küçük tarlaya biraz daha toprak ekliyebilmek; yahut da, yeryüzünde bir dikili ağacı bile bulunmadığı için hiç değilse biraz olsun toprak alabilmek için lâzım olan parayı toplamak ümidiyle buraya gelmişlerdi. Gelip saplanmış ve bir daha çıkamamışlardı. Burada, Ziraat bahçesinde çalışıyorlardı. Günde 125 kuruş alırlardı. Tatil olan dört pazarı düştün müydü, ayda 32,5 lira kadar bir para ellerine geçerdi. Günde, bunun 10 kuruşu karne ekmeğine, 30 kuruşu kamesiz kaçak ekmeğe, 40 kuruşu da katığa gider. Etti mi ayda 24 lira? Buna, adam başına 1,5 lira da ev kirası koy, eder 25,5 lira.
(Devanı edecek)
8 — Şubat — 1947 Cumartesi
Sene: I — Sayı: 2
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Basıldığı yer: STAD MATBAASI
ABONE
Cumartesileri çıkar haftalık siyasi gazete
Seneliği : Altı Aylığı : üç Aylğı :
ŞARTLARI
500 kuru,
250
125 ..
DÜNYADA
Bu hafta beliren Sulh işaretleri
Mehmet - Ali AYBAR
Bu hafta bir taknı yeni sulh işaretleri belirmiştir: Stalin'le mesajlaşmAsmdan hemen sonra, Bevin, Sovyet* lerin Londra elçisi ile uzun bir görüşme yaptı. Bu göıüş menin Sovyet . İngiliz itti fa* kının şümullendirililerek u* zatılması meselesine taallûk ettiği sanrlmaktadır. Diğer taraftan yeni Fransız _ İngiliz ittifak muahedesinin, Sovyet* îngiliz andlaşması örneğine göre hazırlanacağı da haber veriliyor ve bu i’ci hâdise ara. sında bir münasebet kuran Londranın siyasî çevreleri bu gelişmelerin üçlü bir ittifaka, bir İngiliz * Fransız . Sovyet anlaşmasına müncer olacağı nı söylüyorlar.
Bu söylentilerin Sovyet en dişelerini uyutmak maksadına dayanması mümkündür, ve bu üçlü ittifak da yalnız sözde kalabilir. Fakat buna rağmen Sovyet * İnciliz müna sebetlerindc yakın bir istik, balde hayırlı bir değişiklik ol ması şimdiden beklenebilir. Çünkü işçi partisinin «âsiler» denen yüz yirmi mebusu ge* rek parlâmentoda, gere ise Iş çi Partisinde ağrr basmağa başlamışlardır, ve Bevin'i er* geç Sovyetlere karşı dost bir siyaset takrbine. ya da çekilip gitmeğe mecbur edeceklerdir.
Fakat bizce meselenin na* zik tarafr böyle bir yakınlaşmanın Amerikh tarafından ra sil karşılanacağı noktasında idi. Zira atomcu Byrns ile Be* vtnin harladıkları Ameri, kan * İngiliz ittifa’arvn henüz mürekkebi kuramamışken, bir İngiliz . Sovyet yakınlaşması, Cumhuriyetçilerin »özü geçen bir Birleşi’c Amerîkada hiç de hoş karşılanmayabilirdi.
Halbuki hâdiseler bu şekil de inkişaf etmemiştir. Birleşik Amerikada, İngiliz _ Sovyet münasebetlerinin düzelmeğe yüz tutması bilâ’tjs memnunluk uyandırdı. Bunda Birleşik Amerika Dışişleri Bakanlığın da vukua gelen son değişikliğin mühim bir rolü olduğu muhakkaktır. Filhakika yeni Dışişleri Bakanı General Mars hail, Roosevelt mektebinde yetişmiş ileri görüşlü bir dev. !et adamıdır, ve atom siyase tinin dünyâyı ergeç yeni bir harbe «ürükliyeceğini bilen* terdendir. Nitekim vazifeye başlar başlamaz Cindeki Ame rikan as'ceri kuvvetlerinin geri çekilmesi işini ele alması da General Marshall’ın büyükler &ra-rnda anlaşma ve işbirliği siyasetine ne derece bağlı olduğunu açıkça gösteriyor. Zi.
ra Çinde Amerikalılann asker bulundurmalan, Sovyet, lerle Birleşi’c' Amerika arasın da daimî bir ih'ilâf mevzuu idi.
Hulâsa, bütün bunlardan çıkan mâna şu oluyor ki, önü müzdeki Mart ayında Mosko vada toplanacak olan büyükler ’voııfejajtsı njüsaJt-bjı hava içinde çalişmalanna başlıya, çaktır. Bu, bütün dünya mil' letleri için mutlu bir hâı ; sedir Fakat büyüklerin anki yışlı bir, işbirliği siyaseti takı; etenelerini, herkesten ço’s kü çük -iiilletler temenni erin ! diılrr. Zira ancak bu takdir-deci: ki. onlar müstakil birer varlık halinde yaşayabilir ler Büyükler, karşılklı düş* man lolârı kurdular mı, bun laı an birine ginfıekten baş. ka çareleri kalmayan küçükler n istiklâl artık boş bir kehnıe oluyor. Peyk sözü, bu dvnmıu pek güzel ifade eden bir • elimedir. Bâlâdan feden bir i ı ret üzerine haribe sürük lenrn. hâttâ evvelâ filân bü_ yüğün emrinde iken, sonra* dun harp talihinin dönmesi üz- rıe, falan büyüğün emri. n(- çeçen küçüklerin ne de* rece n üst a kil olduklarını bu harpte hepimiz gördük.
Düayanın sulha doğra yol aldığı şu günlerde, bu hare, keti hrzlandırm&k, hiç değilse yav latmamak. büyük küçük bütün milletlerin en mukad* des \ tzifesidir.
Cl)icdctn.ı
BİR HAFTA
•“1
Geçen gün Amerika Cumhur Reisi Truman. mutat günün dışında gazetecileri Beyaz Saraya davet etti. Bu bek’ lenmiyen davet merak uyandırdı. Sonra anlatıldı ki. Tra-man Staline cevap vermek için bu toplantıya lüzum görmüştür. Amerika Cumhur Reisi bu vesile ile üç büyüklerin yakında buluşmalarından memnun olacağını bildirdi. Ve kendilerini Waşhingtona davet etti. Trumamn bu daveti Stalinin geçen hafta üç büyüklerin toplanması lüzumundan bahs eden sözlerine bir cevaptı.
Amerika Cumhur Reisi şahsan birleşmek için müstacel bir lüzum görmememekte ise de, ilerde üç büyükler arasında bir çok toplantılar olacağına işaret etmekte ve böyle bir teklif beklediğini ima etmektedir. Filhaki ta Potsdam buluşmasından beri on sekiz ay geçmiş, ve bu müddet zarfında bir çok pürüzlü meseleler çıkmıştır. Sovyetlerle Anglo-Saksonlar arasındaki münasebetler hayli gerginleşmiştir. Böyle bir buluşma, hele Almanya meselesinin konuşulması arefesinde pek faydalı olabilir.
S^dmile^^raman -böyle bir buluşmanın lüzunnHrakknr daki fikirlerini söylemiş olduklarına göle imdi teşebbüs sırası İngiliz başvekil;ue gelmiştir, lrigiliz başvekilinin böyle bir fırsatı kaçınmak »temiyeceği tahmin ( i ilmektedir.
Hava Aydınlanmamış+ır.
Anklo’Saksoal arla Sovyetler arasındaki münasebetleri düzeltmek ve aydınlatmak için yapılan te bbüsler müspet netice vermemiştir.
Ingiliz * Sovy. - ittifakı hakkında Sinimle Bevin arasın da geçen muhabeı iki taıaf münasebeti^-irini karartan bulutlan gidermeğe kâfi gelmemiştir. İngiliî matbuatının anlaşmak için gösterdiği telâş Moskovadaki ; şüpheyi arttırmıştır. Moskova gazetelerine göre Bevinin takip ettiği dış siyaset Çörçilin dış siyasetinin aynıdır. ( hurchil ise harp içinde bile bir taraftan dost görünürken öte taraftan Rus* yayı zayıf düşürme A çalışmıştır. Bevin de simdi ayni oyunu oynamaktadır. Bir taraftan İngiliz ‘ Sovyet ittifakından bahs ederken öte taraft-s Amerika ve Fransa ile Askerî ittifaklar akdine teşebbi etmiştir. Almanyada Amerikalılarla •birlenerek yerli nnri teşkilâtını himAyc - tmekte, büyük sanayii İngiliz ve Amerikan büyük serin ay'.-sine devretmektedir. Fransa ile yapılmakta olan ittifak hakkında da Sovyetlere hiç bir teminat verilmemiştir. Onun için İngiliz Hariciye Nazırının Sovyet ittifakı hakanda teminat vermekte gösterdiği ac(-!r rfıphelî-gUrtînmektedîr.
Moskovanın bu şüpheli hâreketi ise ingilizleri sinirlendirmeğe başlamıştır. Bu defa da onlar Moskovanın hare* Iceffiüftin'şupÜe elmcgcoaşlf^mşTardır.
Bu vaziyet te üç büyükler arasında gene bir şüphe buhranının hüküm sürmekte olduğunu gösteriyor. Bu şüpheyi ancak üç devlet reisinin bir araya gelerek baş başa konuş* malan ile halletmek mümkündür.
Moskova Konferansına Hazırlık.
Mart başında Moskovada başlayacak olan Hariciye Nazırlan konferansı hazırlıkları hararetle devam ediyor. Londrada bu konferans için hazırlık yapan Hariciye nazırları muavinleri günde iki defa toplanmakta ve muhtelif dcvlçtlcu turafuıduii Almanya hakkında gelen muhtıraları ta if ederek raporu haz. damaktadır.
Şimdiye kadar yapı i an müracaatlardan Şark memleket* leriie Garp memleketlerinin iki ayn görüşte birleştikleri anlaşılıyor. Anglo * Sak ar ve onlânn görüşlerine iştirak 3 Garp devletleri Fr *atif bir Almanyaya taraftardır* lar. Merkeze yalnız ileti.* adi meselelerde salâhiyet verip diğer işlerde federasiyona iren vilâyetlere nisbi ^ir muhtarı, yel verilmesi lüzumunu dafaa ediyorlar: Sovyetler ve onların fikrini kabul eden Şark devletleri iş Almanyanm gerek siyasî ve gerek ik t i; idî birliğini muhafaza etmesini ve bir merkezden idare i ilmesini istiyorlar.
Anglo * Sakson de terinin korkusu merkerden idare edilen birleşmiş bir Air yanın yarın komünistlerin eline geçmesi ihtimalidir. Böyle bir ihtimali önlemek için Alman* yayı federasiyonlara ayım ağa taraftardırlar. Sovyetler ise Almanların teveccühüm ızanmak için onların birliğini ister bürünmeğe itina edi lar.
Bu iki ayrı görüşü ıştırmak Moskova konferansının üzerine aldığı en mühir tir. O vakte kadar da iki taraf Almanyada bir takım olup bittiler yapmağa çalışıyorlar. Onun için Moskova konferansı toplanmadan evvel üç büyüklerin bir araya gelerek ana güçlükleri çözmesi çok fay. dalı olur.
abancı memleketlerde^
Hürriyeti nasıl kullanıyorlar?
Fransada çıkan Le C-mord E«dmi.w gazetesinden:
lo^rada dolaşıldı
stKTln«n bdSf-,
IcTccede jpjevcut olduğu g( rtusas «_^rs-s-z enı'ınri- blİİ t
c...
İçten satın ifauvH karar
____daha mükenmirl byh
i buhlQumazdı. Btîyle bir laikti raTFıtA-'ûİâhdaşlann kalpîernfî
leprada dolajddt^ı takdirde, !xd nm lazıma olınaop biIeHl ıuımda herpeyin Jtâf» derecede taevcut olduğu görülür.
BuruBrîz önünde met son toplantılarındı ketimizde çjevcut olan delerini ium mistir.
Bun( lan
suroti
doldurmuştur. Midesini doldurmnktonsa. milletin dalağnı şişirmek elbetteki daha hayırlıdır.
Fi’ırimizce, bu alcilânc tetbir daha da ileriye götürülebilir. Şöyle ki;
Masalanmızn eksiği sadece biftek ve şarap değildir.
Yeşil çuhalı masalarda, ehliyetli ba. kanların da yokluğunu çelmekteyiz.
Hiç bir şâhsı rengide olmiye taraftar olmadığımız için, şahıslan de vermek iste, miyoruz.
Ama şahsiyat yapnıamanpz («unlan söylememize mâni değildir:
Bakanlar gıda maddesi karnelerine fazla iltifat göstermedi'cleri gibi, vazifeleri, ne de pek iltifat etmiyorlar.
’ (craî hükümet edenlere baktığımız ra.
lunduran hSku. birinde- menle, layı ve gıda pıaa
"er.
f hal
_Rimet sevinçle
man, bunların çoğunun «Erzatz» olduğu görülür. Şu anlaşılıyor ki. bize artk yeni vej?bliyet|j şahsiyetler lâzım.
Btıgüçkülcrot çoğu, bayatlamış canlı. :trny kimseler. (( ,k
istihsâlimiz™ geçirdiği bu]
fiğim kayl | BakJ, .
KU^ınnda- yabancı i lata pev âlâ baş vura!
Yaban malı bal
. zi açalılHk
L GüuMc . ___
■ttacaklardHf J
r —- özerinizde »ümrüğu .uâkaiandıran
birşey var mı?
Bu yabancı bakanlaıyn bize mühim programlar getirmeleri ihtimal dahilinde, dir.
Rusyadan. Amerikadan, Ingiltereden ve hatta Doktor Schacht boşta olduğuna göre Alnjanyadan Bakan getirtebiliriz.
Tombuk’to ya, Mek'.ceyc Vatikhana si. parişler verebiliriz.
Sandviç adalan ve M^sır 'bize pek âlâ bir iyaşe bûkanı temin edebilir.
Bugün üçlü bir hükümetimiz var. Ya. rın beş kıtadan gelenlerin kurduğu bir hü_ kumet olur. Hem böylelikle çeşid de artar. Fransanın Fraıısızlar taraf ndan idâre edilmesi lâzım geldiği ileri sürülecektir.
Kabul... Fakat... Fakat, bu daha açık ve millet için daha faydalı bir siyaset ol. maz mı?
ni ân geçirdiği buhran | mjlpleketlerden Jİha'il raKiz. / ■
akjgjlara gümrüffirimi.
ıruy-rimi.
memurUıSBonlara su^uali so.
Mısır Birleşmiş Miller ere başvuruyor:
İngiliz imparatorlu! rihinde ilk defa görülen mühim bir hâdise; Mısır ingıltrrr\ri Birleşmiş Milletler Emniyet Konseyine şikâyet ediy( .
Şikâyetin mevzuu 1 > • 4: İnciliz askeri Mıa*r topraklarını bırakmalı. Harp esna :nda yapılan bu fuzulî işgale bir nihayet vermeli.
İngiltere bu zarurel ı çoktan anlamıştır. Er geç buradan çekil ece .c tir. Fakat bu emrivaki tahakkuk etmeden evvel Msira bir ittifak muah imzalatmak azmindedir. Ba
muahede ile Mısırı ingiltc renin Orta Şark müdafaasına bağlamak tasavvurandadır. Ayni zamanda Sudandaki hâkimi. | yetini muhafaza etmek hcvesindedir. Aylardanberi bu mak. satl.ı Mısır ve İngiliz hükümetleri arasında müzakereler cjs. Teyan inektedir. Nihayet Mışr Hükümeti İngilterenin bâ. tün isteklerine bir kocaman HAYIR la mukabele etmiştir. Mısır, kendi toprakların İngiliz askeri istemiyor; kendisini İngiliz İmparatorluk müdutaasına bağlıyacak olan bir ittifak istemiyor: Sudanda İngiltere ile bir ittifak muahedesi imzalamak istemiyor.
Ingilto-e girdiğiyerdeJ kolay çdcar mı) Mı?,r hükümet vc Mlletinın bu aı-ztfirfûı ı ığmen İngiltere Mısırdan çıkmak irtemivoe, Onun içiJMiMr Birle,m., Milletlere hayvurrmy. mecbujgHd-yor. f
Yeni yeni üsler... I *n8lit.^eJ^lf,r^an arl’b hayır olmadığını anlamamış dr ı ( ın attû «aha »ımdiden imparatorluk yollarnvn miL daıaası için kendi ine başka üsler tedarikine teşebbüs etmiş. tır. .• rabist.-.ndr kurduğu kukla Ürdün Hükümeti, bu yeni ?"I"d'‘n Şimalî Ald’ıada yem ü.ler kurmaktadır.
İmparatorluk yolu üzerinde Yemen vo Kenya yeni ünler !>.'iınde orgımiic «dilmekledir. Bunlar kurulup bitinciye ka. dar İngiltere Mısırdan çıkmıyacaktır.
Stâlinirı E. Roosevelt'e beyanatı
Bundan bir müddet evvel Stilinin Elliot Roosevelt'e yaptıg beyanat da hâdiselerin seyrini ve bilhassa iç yüzünii «Saterme'c itibarile fevkalâde ehemmiyetlidir. Bu beyanat tın B.rlepk Amerikayl. Sovyet Rusya arastnda yeni görü., melerin açılma» na bir zemin hazırlaman muhtemeldir. No tekim bu göremeden pek az sonra Ba,';an Truman yukar. d“ .. . i?tlİSin’iz ‘■'yanatta bulunmuşuz. Fakat bu beyan, tın ıkı büyüt arasında münasebetleri yeni bir zihniyete d«. yandırması halindedir ki- asıl ehemmiyet ve kIymeÜ mevda na çıkara ct-r. Z.r. dünya sülhu Bi.lejik Amerik.yla Sor' yet Ru.yamn aralarında, müteveffa Roozovell'in hayatindi kı münasebetleri yeniden kurmalanna şiddetle müht.çtır.
Comments (0)