9 Haziran 1950 — Cuma
SİYASİ İKTİSADİ
O 1A
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 Posta Kutusu 2160 Beyoğlu
Abone : Türkiyo ı'çin seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
tç politika
İdare cihazımızda
ıslahat
%


o
8. B. F.
Kütüphanesi

Sayı 191
10 kuruş
Telefon : 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi : Hetlo. İstanbul
y
İlânlar: 6 ncı sayfada santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mesuliyot kabul odilmez.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden ı HABİB EDİB-TÖREHAN
İÇ SAYFALARDA
da gaye idare sistemi-düzelmesini hedef fııtnıak-zamanlar bu ıslâhat menı-idare rejimimizin değiş-esas tutmuyor, yalnız sal-ihtiyarlanıış
araştırmak istemiyoruz, bıı mühim dert ve dâva-herkes kendi noktaî na-bilmekte ve tefsir eyle-
Adına Tanzimat dediğimiz yüz kü-senelik bir ıslâhat devrimiz verdir. İlk başlangıcı Tanzimat olan i* 'âhatta f zin 1 t. O kette meşini
tanat içinde bulunan haşmetli bir devrin bozuk gördüğü şeyleri âdeta birer yama halinde yenileştirmeye çalışıyordu. Ondan dolayıdır kİ, bütün gayretlere rağmen muvaffak olamamıştır.
Cumhuriyet devri İle Türk Milleti tarihin eski sayfasını kapamış ve yeni hir yaprağını açmıştır. Eski tarihi ve eski ananesi ile iftihar eden Türk Milleti, yeni Idr devre girdiği vakit artık genç bir millet olarak ortaya çıkmış ve her gencin ümidi olan ilerlemek esasını kendisine İman telâkki etmiştir. Bundan dolayı dört gözle beklediği terakki eserleri husule gelemediği vakitler onun üzüntü, sü büyük olmuştur ve o yeni devirden beri geçen zamanın tarihe nazaran çok az olduğunu ve araya dünya harbi gibi büyük bir engel girmiş olduğunu bilmesine rağmen, memleket 1-daresinin iyileşmesi için sabırsızlıklar göstermiştir.
Bilhassa cumhuriyet devrinde idari ıslâhat için isteklerimiz eski devirlere nazaran çoktur ve çok olması da doğrudur. Çünkü bu devir Türkiye I-çin başlı başına yeni bir tarihin ve yeni bir sistemin başlangıcıdır. Onun inkılâpçılığı yalnız lâiklikte değil, aynı zamanda idare sistemimizde olmak iktiza eder. Zira memlekete cumhuriyetin verdiği ve vereceği nimetleri sevdirecek ve eski zihniyetlere ve onların tenkidlerlne karşı gelecek olan ancak yepyeni bir İdare sistemidir.
Biz idare cihazımızın yirmi yedi seneden l»cri niçin düzelemedlği sebeplerini burada Memleketin sim az çok zarına göre inektedir*
Bunların hepsinin doğru olduğunu ve şahsî düşüncelere istinat etmediğini iddia edemeyiz. Herkesi memnun etmekliğin de kaabil olmadığını kabul eylemek mecburiyetindeyiz. Fakat herkesin üzerinde müttefik olduğu bir nokta vardır. O da idare cihazımızın esasından düzeltil m esidir.
Şimdi biz cumhuriyet devrimizde büyük bir tekâmül geçirerek hakiki demokrasi hayatına girdiğimiz şu zamanda artık idare sistemindeki bu ıslâhatın cezri bir surette yapılması zamanı geldiğini söylemekte vazifemi, zi yapmış olduğumuzu zannediyoruz. Demokrasi herhangi bir şat) ıs veya camlanın menfaat veya zararlarını diğerlerine yüklemek değil, umum millet ve memleketin hak ve vazifelerini birleştirmek ve birinin diğerini tamamlamasını temin eylemektir. Bizde hattâ Taıızimattan beri İdare sisi emimiz hep lüzumu olan İdarecilerimizi aramak ve bulmakla geçmemiş. bilâkis sırf insanlar içlıt iş ve maişet temini maksadı İle uğraşmıştır. Halbuki bu güzel ve zengin memleketin memuriyet kapılarından ilaha başka zengin geçim kaynaklan vardır. Fakat bunlar nazarı itlbaru alınmamıştır.
Şimdi idare sistemimizdeki bugünkü muhtaç olduğumuz ıslâhat, İlk hamlede idare makinemizin iyi İşlemesi esasını takip etmektir. Bunun temini de yeni memurlar ile mekanizmayı daha işllycnıcz bir hale getirmek değil, ancak bunların miktarını makul bir hadde indirmekle kııa-bll olabilecektir. Çünkü, bizim şikâyetimiz memur azlığından değil, belki çokluğundan ileri gelmektedir.
şahsi teşebbüs esasında ve uıuııml iktisat hayatında herhangi bir faaliyetin daha iyi bir hale getirilmesi için yeni uzuvlar temini düşünülürken ne t>edbaht bir tecellidir İd. bizde aksi mevzuu bahis oluyor ve olmuştur. Yarım asırdan heri memleket hep tensikat düşünceleri ile uğraşmış ve bu suretle ıslâhat yapabildiğini zannetmiş, fakat kısa hir zaman sonra prensipte sadakat gösterilmediği için ayııı vaziyet yeniden hâsıl olmuştur. Bunun asıl sebebini adam için is aramaktığırııızda buluyoruz. Netice olarak hiç de lüzumu olmayan bir çok idari işler artmış, bürokrasi çoğalmış ve memleketin en kıymettar bir serveti olması lâzım gelen zaman mefhumunun rnâna ve kıymeti kalmamış ve israf edilmiştir.
Bu hakikatlerin herkesçe kabul e-dildlğinin cn bariz misalini, bir koç seneden beri eski iktidar hükümetinin dâ bazı teşebbüslere geçmiş olmasında görebiliriz. Bir müddetten beri açılarak memuriyetlere yenilerinin alınmıyarak maaşlarının tasarruf edileceği söylenmiştir. Şimdi de buna dair bir çok şeyler işitilmektedir. Şu halde hu umumi dert giden iktidar partisi hükümeti Ue gelen iktidar partisi hükümetinin esasında müttefik oldukları bir noktadır. Eski h ikâmetin bu Işde muvaffak olmama-s nin sebebini cezri hareket etmek r- arctinl gösterememiş olmasında I i liyoruz. Halbuki bizim çok mühim g rduğürııüz bu dâvanın esasından ıslâhına İhtiyaç vardır. Bu Işde merhametli hisler, particilik düşünceleri. tarafgirlik, dostluklar yer bulmamalıdır. Çünkü gaye milletin menfaati ve memleketin iyi İdaresidir. Bu sebepten ilk İş olarak şimdiye kadar idare cihazımızda çalışan mevcut kafileye ne miktarda ihtiyacımız o-lup olmadığını tesblt İle açıkça İlân eylemek Icabeder. Ciddi bir tetkike ve İhtisas İle rniııntezlç bilgiye istinat edecek hu karar memleketin hayati bir ııiPM‘lrsln| ortaya çıkaracağı İçin acı da olsa bunu herkes cesaretle dln-llyccektlr. Çünkü bıı İş bugünden ziyade yarının refahı ve fertten ziyade umumun menfaati işidir.
Habib Eklib*Törehan
Dünyaya, 3 milyar dolarlık yardımın imzalanışı
Kongrenin tasvibinden geçen, dünyaya 3 milyarlık yardım. Amerika Cumhurbaşkanı Truman m tasvibine ve imzasına sunulmuştu. Resimde, Trumanı, Dışişleri Bakanı ve Senatörlerle Kongre âzaları arasında bu, dünyanın en büyük yardımını imzalarken görüyoruz.
Amerikan yardımı, 1952 den sonra da devam edecek

Truman, sulhun şartlarını izaha hazırlanıyor
Hür milletleri yolunda
birleştirmek, devamlı savunma tedbirleri almak büyük gayretler sarfedilmesi bekleniyor
VVashington, 8 (Hususi Muhabirimiz G. H. Martin’den telgrafla! — Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Trygve Lie’nin son seyahati üzerine hazırlayarak teşkilâta üye olan bütün devletlere gönderdiği muhtıra, burada günün mevzuunu teşkil etmektedir.
Amerikan basını, muhtırayı umumiyetle menfi karşılamakta iseler de resmi mehafıl, daha ihtiyatlı bir dil kullanmakta ve Genel Sekreterin fa-
aliyetini takdir etmekle beraber, muhtıranın teferruatı üzerinde durmaktan çekinmektedir.
Muhtıra hakkındaki ilk resmî demecin. bizzat Başkan Truman tarafından verileceğine dair ısrarlı söylentiler vardır. Filhakika Başkanın, son günlerde Dışişleri Bakan Acheson ve Kongrenin ileri gelen şahsiyetleriyle sıkı temaslarda bulunduktan sonra, mühim bir nutuk hazırlamakta olduğu söylenmektedir.
Amerikan siyasî mehafiline göre, Truman bu nutkunda, Amerikanın dünya barışının muhafazası hususundaki görüşünü açıklamak suretiyle, Trygve Lie’nin muhtırasına dolayı-siyle cevap verecektir. Truman’in bu görüşlerini, komünizme karşı müttehit cephe, iktisadi yardımlaşma, Birleşmiş Milletlere bağlılık, müşterek savunma esaslarına dayayacağı tahmin edilmektedir.
Devlet Başkanı, dün Çankaya köşkünde gazetecilere bir ziyafet verdi
Komutanlar arasındaki
Ezan meselesi değişiklik — C. H. P. nin yayınladığı tebliğ etrafında görüşler
1
k
Başkanın yeni siyasi istikameti, hür milletlerin birleştirilmesi ve top-yekûn bir savunma bloku tesisi yolundadır.
Ankara 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar demokrasi gelişmemizde emekleri geçmiş olan basınımızın AnkaralI ak i temsilcilerinden mürekkep bir gazeteci grupunu bu akşam Çankaya Köşküne dâvet ederek yemeğe ala-koymuştur. Yemekte Meclis Başkanı ve Başbakan da hazır bulunmuşlardır. Ziyafet geç vakte kadar samimi bir hava içerisinde devam etmiş ve Cumhurbaşkanı gazetecilerle memleket meseleleri üzerinde hasbihalde bulunmuştur.
Ankara, 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Son günlerin hâdiseleri etrafında salâhiyetti iktidar mahfillerinin görüşleri şöyle ifade olunabilir:
Arapça ezan bahsinde bazı itirazlar ileri sürülmektedir. Halbuki C.H.P., Atatürk inkılâplarında gedik telâkki edilebilecek mahiyette bir takım tâvizlere daha önce bizzat kendisi girişmiştir. Türbelerin açılması karan bu meyandadır. İnkılâpçı bir hüviyete sahip olan yeni iktidar ise aynı zamanda Lâiklik prensiplerine hürmetkâr kalmaktadır. Arapça ezan meselesini bu zaviyeden mütalâa etmek lâzımdır. Halk efkârının din düşmanı olarak tanıdığı bir Hükümetin eski iktidar zamanında açılmış olan gedikler kapanması güç olurdu.
Bu bahiste C.H.P. nin yeni iktidarı ithama hiç bir şekilde hakkı yoktur. Ezanın din lisanında okunması her hangi bir tâviz mânasına gelmez ve bunu diğer tâvizlerin takip edebileceği yolundaki endişeler de tamamen yersiz ve haksızdır.
Ordunun yüksek komuta heyetinde yapılan son değişikliklere siyasî bir takım mânalar atfetmek Istiyenler görülmüştür. Halbuki bu tebeddüller ordunun politikaya âlet edilmesini değil bilâkis tamamiyle uzak tutulmasını gözeten bir zihniyet dairesinde ve eski iktidar zamanında kabul edil-miş bulunan kanunların Hükümete tanıdığı salâhiyetlere istinaden yapılmıştır. Millî savunma gücümüzü artırmağa matuf bütün tedbirler dalma bu zihniyet dairesinde tatbik e-dilecektir.
C.H.P. Meclis Grııpu tarafından neşredilen ve Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar takipsiz kalmış suç ve suiistimaller varsa bunların meydana çıkarılmasını istiyen tebliğe gelince; D.P. Hükümeti bir devri sabık yaratmamak kararında olduğunu peşinen açıklamıştır. C.H.P. iktidarda iken bu mahiyetteki yolsuzlukları pekâlâ takip edebilecek vaziyette l-ken bunu yapmamışsa bu çeşit suçlardan bundan sonra kaza mercilerine İntikal edecek olanlar kanun hüküm-
leri içerisinde elbette takip edilecektir. Fakat eski devirle umumî bir hesaplaşma mevzuu bahsolamaz. Tasfiyesini istedikleri mevzuları milletvekilleri vasıtaslyle her zaman Meclise getirebilirler.
ikinci
Anadolu d a Refik Halid : Bergamada bir gece
ÜÇÜNCÜ
Menderes Kabinesinin Eğitim Programı
Cevdet Perin
DÖRDÜNCÜ
Günün münakaşa mevzuu : Hidrojen bombası mı ? Atom bombası mı ?
Dr. îng. Hüseyin Pektaş Daima aynı merak (Hikâye)
BEŞİNCİ
Profesör Neumark’m Zürich’teki konferansı



&*



*

■ •






*
msBLjA

7

-»Zr


X*
.c

A

r-
f
1





• u
4


e







w m
i &



















Wr4;|

»

3K
X

Dışişleri Bakanı Fuat Köprü lü Yeşilköy ile karşılanırken
Dışişleri Bakanı Paristen dün geldi
Maliye Bakanının Muamele Vergisine dair beyanatı
Yeni tasarı, ancak tatilden sonra Meclise sevkolunabilecek
Değirmenlerden alınmakta olan Muamele ve İstihlâk Resmi tamamen kaldırılacak
Ankara, 8 (A. A. ) — Maliye Bakanı Halil Ayan Anadolu Ajansı muhabirine beyanatta bulunmuş ve ezcümle şunları söylemiştir^
“Son günlerde Muamele Vergisi konusu İle ilgili olarak Bakanlığa çeşitli müracaatlar yapılmakta ve matbuatta da bu mevzu ile alâkalı bir çok mütalâa ve talepler görülmektedir.
İlgililerin de takdir edeceği veçhile bu tetkikatın mevzuu, bir taraftan bütçe muvazenesiyle vergi sistemini ve diğer taraftan memleket sanayiini yakından alâkadar eder. Bu kadar mühim mevzular üzerinde alınacak karara esas olacak tetkikatın zamana ihtiyaç göstereceği de izahtan varestedir.
Bu tetkikat neticesinin önümüzdeki sonbaharda Büyük Millet Meclisine intikal ettirilebileceği merkezindedir.
Şayet Büyük Millet Meclisi kış devresinde bu husustaki tasarının müzakeresini intaç ederek kanunlaşmasını kabul ederse bunu bu mevzuda bir muvaffakiyet sayacağız.
Diğer taraftan Gelir Vergisiyle bir. İlkte kabul edilmiş olan Vergi Usul Kanunu da 1.1.1950 tarihinden beri yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Muamele Vergisi mükellefleri bu kanunun bahşettiği İmkân ve kolaylıklardan müstefit olmakladırlar,,
Ankara 8 (Hususi muhabirimiz
Avrupa İktisadî İşbirliği ve Avrupa Konseyi toplantılarına iştirak etmek üzerâ Parise gitmiş olan Dışişleri Bakan! Fuat Köprülü, yanında özel Kalem Müdürü olduğu halde clün saat 19.45 de İsviçre uçağiyle Cenevrcden şehrimize gelmiştir.
Hava alanında İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü, yakın dostları ve Demokrat Partililer tarafından karşılanan Köprülü, seyahati etrafında gazetecilere şu izahatı vermiştir:
“— Avrupa Konseyi ve Avrupa İktisadî işbirliği Teşkilâtının Dışişleri Bakanları toplantısında bulundum. Bu teşkilâtlara bağlı Daimî ve Muvakkat Komisyonlar hali faaliyettedirler. Ben daha ziyade bu fırsattan İstifade ederek bu teşekküllere dahil bulunan muhtelif Avrupa memleketlerinin Hariciye Bakanlarıyle temaslar yapımı.
Parİsto bulunmamdan istifade ederek Fransız ricaliyle ve M ister Harri-manla tanıştım ve kendileriyle muhtelif meseleler hakkında rpüdavelei efkârda bulundum.
Fransız Cumhurbaşkanı Vincent Auriol beni kabul etmek nezaketinde bulundu. Kendisiyle yarım saat kadar görüştüm; esasen gıyaben çok hürmetkar olduğum bu devlet ndnniiylc şahsı temasımda da kendisinin yiıksek kıymetlerini takdir ettim.
Ayrıca Fransız Başvekili Hariciye Nazırı Schuman mek benim için büyük bir
her ikisinin dünya siyasetindeki mevkileri malûmunuzdur.
Diğer taraftan Yunan Başvekili General Plâstiras da Avrupa Konseyine riyaset etmek üzere Parise g«*lnılşti. Kendisiyle do görüşerek malûmunuz olan müşterek beyanatı neşrettik
yatı sorulduğu zaman, Köprülü şu cevabı vermiştir: :
Dost memleket ricalinin ziyaretleri, hiç şüphesiz ki, son derece şayanı 'arzudur,,* demiştir.’
Avrupa İktisadî İşbirliği idarecisi Harrirnan’la görüşmeleri hakkındaki sual üzerine Dışişleri Bakanı:
*•— Kendisiyle bir tanışma ve umumî meseleler hakkında fikir teatisi mahiyetinde görüştük” cevabını vermiştir.
Atinaya General Plastirasla beraber geldiğini ve hava alanında Politis ta-afından sanûmi bir şekilde karşıian-Iiğini sözlerine ilâve eden Dışişleri Bakam, partililerin arzusu üzerine kendisini almak üzere gelen Valinin arabasına binmiyerok Çatalca Demokrat Partisine ait bir kamyonetin şoför mahallinde Istnnbula gelmeyi tercih etmiştir.
Bakan, bu akşam veya yarın An-karaya gidecektir.

BıdauU x*o ile görü.-> zovk oldu.
Plastirosın memleketimizi ziyaret edeceği hakkındaki gazetelerin neşri-
Deniz ve Demiryolları tarifeleri tetkik ediliyor
Ankara, 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, bugün akşam üzeri Ulaştırma Bakanlığına giderek Bakanı makamında ziyaret etmiş ve bir müddet tröriu:mü$tiir. Devlet Demir ve Denizyolları yolcu tarifelerinin Bakanlıkta bir komisyon tarafından yeni baştan incelendiği haber verilmektedir. Bü-viik Millet Meclisinde seçimlerden evvel kabul edilmiş olan Devlet Demiryolları bareminde esaslı değişiklikler yapılacağı ve az maaşlı Demiryolları personelinin mağduriyetine sebep olan hükümlerin değiştirileceği anlaşılmaktadır.
SİYASİ DÜKÜM
r
Bas veren
bir-tet-
Bakanlığı üzerinde Şekerden alın
bildiriyor) — Maliye çok vergi kanunları kiklerine başlamıştır, makta olan istihlâk Resminin % 25
nispetinde İndirilmesi, değirmenlerden alınmakta olan Muamele tstih-lâk Resminin tamamen kaldırılması mevzuu bahistir.
V
Em kİ tas,
eski tınmaıu!
Yakında YENİ İSTANBUL'do

Yazan
Falih Rıfkı Atay
Yakında YENİ İSTANBUL’dö
w
i


Sayfa >
T B N I İSTANBUL
0 Haziran 1650
Anadoluda Refik Halid Kırk yıl evvel-Kırk yıl sonra
— 17 —
Bergama.!» bir gece
Köylünün kaçıp gittiği tek tip yeni köyler — Sulak bölgede arteziyen kuyusu ! — nSahip gözü,, hassasından mahrum âmirler — Misafirlikte bir sabah kahvaltısı — Tabiat manzaralarının en güzeli—Harabeler hakkında birkaç söz — 30 sene ve 30 kilometre — Dört yüz bin liralık Göl Kasrı — Fa’teberû yâ ülül ebsar!
UENÜZ unutma m ışsınızdır. sa-n nırım: Yolculuğum, seçimleri takip için her ta.rafâ gönderilmiş genç meslektaşlarımın tam faaliyet devrine rastlamıştı; yurtta mekik dokuyorlardı. Bir usul tutturdum: Ne iş için seyahat ettiğimi, nenin necisi olduğumu etrafa yaymıyorum. Otobüste meraka düşüp soranlar çok. Beni bazısı emekli general, bazısı mebus namzedi, bazısı da —konuşmadan evvel— ecnebi seyyah sanmaktadır.
Bununla beraber geçtiğim şehirlerde çıkan gazeteler geldiğimi yazdıkları için birkaç yolcu hüviyetimi anlamadı değil. Onlar güzel manzaralı yerleri sayıp dökmekte ve ziyaret tavsiyesinde bulunmaktadu'lar. Tatlı tatlı konuşuyoruz.
Şose Bergama ovasına sapınca tek tip, yeni yapı bir köye rastladık. Zelzeleden sonra yapılmış, fakat başka taraftan nakledilen köylü burayı ve evleri beğenmemiş; şimdi yan metruk halde. Doğrusu ben de beğenmedim. İki sıra, yanyana, gayet sevimsiz, zevksiz şeyler. Anlamadığım şudur ki, ileride de göreceğimiz üzere yeni köy inşaatı namına yaptıklarım^ hep böyle, karantinahane koğuşları gibi can sıkıcı binalardan ibaret. Bizim hendesi şekle uymayan eski köylerimizden çoğu daha hoş tesir hâsıl diyor: Halk da onlara alışık. Kibrit kutulan-na bir türlü ısınamıyor; benimseyemediği için de yann göçe-decekmiş gibi iğreti oturuyor.
Garibi, yeri değiştirilen bu karşımızdaki köy bir su başına; yahut bir sırta kurulmamış. Arteziyen kuyusu açılarak ihtiyacı önlenmeye çalışılmış. Dere kenannda olmadığından ağaç yetişmemiş, ne çardak, ne asma, ne çınar gölgesi... Güneşin altında yanıp tutuşuyor. Daha tuhafı köylünün kendi tarlaları çok uzakta kalmış. Binaenaleyh bir kısmı geri dönüp eski mevkide derme çatma tekrar mekân tutmuş. Sizip anlayacağınız bir sürü masraf —emsalini fazlasiyle göreceğimiz veçhile— heba olup gitmiş.
İkinci mesele de şu: Başka taraflarda muhacirlere mahsus yepyeni köylere uğradım. Hükümet, bunların hakimiyle bir daha hiç meşgul olmadığından çoğunun camları kırık.., Pencereler ya sıva, ya tahta ile örtülü. Duvarlar çatlak, çatılar kan-bur; kapılar çoktan vazifesini yapamaz halde. Tahrip sebeplerini soran, mesullerine ödeten, tamirini iş edinen makam yok. Esasta sağlam yapıldığı şüphe götüren evler harabe olmak, enkaz yığınına dönmek için beş, on
sene bekliyor. Tahsildar uğramakta kusur etmiyor ama valilerden tutunuz, mebuslara ve alâkalı memurlara kadar önünden geçenler başlarını çevirmek zahmetine katlanmıyorlar, Çe-virseler de görmemezlikten geliyorlar. Daha doğrusu görmüyorlar. Frenklerin l’oell dıı m» it re - Sahip gözü dedikleri hassa o gözlerin çoğuna nasip olmamış.
Hem bakacaksınız, hem göreceksiniz, hem de sezdiğiniz 'kusurları düzelteceksiniz. Nerede o bolluk!
Otobüse yarı yolda binen ve yolculardan hürmet gören arazi sahibi kıyafetli bir genç —tanışmadığımız halde— bazı suallerimi bilgincesine cevaplandırıyor. Bütün tepelerin, ovaya yayılmış höyüklerin, uzaklı yakınlı köylerin, tepeler ve ormanlık dağlar ardındaki yaylaların isimlerini sayıyor. Bir düğün ve gelin efsanesi anlatıyor, önümüze yeni tarz makine ile pamuk ekilen bir tarla çıktı. Genç, otobüsü kısa müddet durdurarak gitti, makineyi gözden geçirdi, başındakilere talimat verdi, döndü; efsanesine devam etti.
Yazık ki bitiremedi. Zira Bergama oteline varmıştık. Kendisine teşekkür ettim ve ertesi günü Müze Müdürü Osman Beyi göreceğimi, eski eserleri koruma. meydana çıkarma hususundaki hizmetlerinden dolayı methini lstanbulda bile duyduğumu söyledim.
— Osman Bey pederimdir....
Dedi. Tevekkeli değil, genç çiftçide kulak dolgunluğu var.
Seyahat notumu geçen mektubumda Abdürrahman Beyin evinde, çok temiz ve rahat bir odaya girdiğim yerde bırakmıştım. Güzel bir uykudan sonra sabahleyin erkenden uyandım. Uyandığımı hemen duymuşlar ki tıraş için sıcak su getirdiler. Bu, o evdeki anlayış ve nizamın bir delilidir. Kahvaltı sofrasında tekrar buluştuk. Ama ailenin —lzmirde tahsil eden bir tanesi müstesna— on yedisindekinden henüz kundakta olan beş kızına kadar an cemaatin, yani sekiz rüknü ile birlikte...
Yolculuğumda temaşasından zevk aldığımı yazdığım gürbüz, feyizli, servet kaynağı tabiat manzaralarının en güzeli asıl şimdi, karşımda bulunanı idi. Törene gitmeye hazırlanmış o-lan mektep çağındakiler, saçlarının tepesinde beyaz fiyongalar, neşe içindeler; biraz da telâşlı...
Vaktimiz pek dar: Öğleye kadar —yenisini değil, zira dikkate değer bir tarafı yok— eski Beıgamayı, yani bir zamanlar
milyonlarca insanı barındırdığı anlaşılan muazzam medeniyet merkezinin bakiyyesini gezeceğiz; Krezüs dedikleri Karun’un ülkesinde dolaşacağız.
Evvelâ otomobille yüksekçe bir dağa tırmanmak, sonra ovaya dönmek, ayrıca müzeyi gezmek lâzım. Mütehassısını ve meraklısını her taşının saatlerce meşgul edeceği bu yerlerde ben bir çoban kadar olmasa da hayli cahil ve ilmen yabancıyım. Ancak gönül ve şiir tarafından bir yakınlık ve alâka duymaktayım. Malumatımdan ziyade hayal kuvvetimle yaşıyacak, zevk alacağım. Nitekim kırk yıldır, Efes’ten ve Akropol, Baalbek’-ten başlayarak Tüdmtir gibi çöl ortasında bulunanlar dahil nice harabeler gördüm. Şu seyahatimde de Bergamadan başka Antalya bölgesindeki Belkis, Perga, Side gibi çok eski ve Alanya’daki Selçuk eserleri nevinden oldukça yeni birçok harabe gezeceğim.
Düşünüyorum ki okuyucularıma o eserlerden ayrı bir fasılda, mukayeseli surette bahsedeyim. Bergama, şüphesiz, muazzam şey. Lâkin Belkis, hele Side azamet ve ihtişam itibariyle belki buna da üstündür. Birbirine otuzar, kırkar kilometre mesafede sıralanmış dört Ber-gamaya göğsünde yer veren Antalya havalisini zaten turizm ve bize getireceği milyonlar bakımından mütalâa etmek iktiza ediyor. Ne yazık ki orada bir veya birkaç Osman Bey yoktur; hemen hemen hiçbir şey yapılmamıştır... Yol bile!
Azıcık yağmur serpti mi ne Belkis, ne Side seyyah uğrağı olamaz. Acayibi şudur ki iki harabeyi ana şoseye bağlamak için nihayet dört ilâ altı kilometrelik yol yapmak lâzım geliyor. On kilometreyi şoseye çevirmekten âciz bir idareye ne buyurulur? Programsız, savruk ve sersem iş görmenin en büyük misali şu anda karşımda durmaktadır:
Abaııt Gölünü Bolu şosesine bağlayan toprak yol —ki ancak Jeep’le zar zor geçilir— otuz şu kadar kilometreden ibarettir; otuz senedir yapamamışız. Ama göl kenarına dört yüz bin liralık bir saray oturtmuşuz, ipek halılarla döşemişiz. Kapıları ve pancurları örtülmüş, mukaddes bir emanet imişçesine sımsıkı sarılı, duruyor.
Bizden evvelki nesil muharrirleri, öyle çılgınlıkları ve münasebetsizlikleri bahis mevzuu ettikten sonra yazılarını arapçâ bir tabirle bitirirlerdi. Ben de bu sözü kullanacağım: Fa’tebe-rû yâ ülül ebsar!
C. H. P. nin ara seçim namzetleri
Sadi Irmak vo Nihat Erim, Istanbuldan namzet gösterilecek
C.H.P. teşkilâtı eylülde yapılacak olnn ora seçimlere en kuvvetli elemanlarıyla girmeye karar vermiştir. Bu suretle Büyük Millet Meclisindeki muhalefetin bir miktar daha kuvvetlendirilmesine çalışılacaktır, inanılır kaynaklardan öğrendiğimize göre C.H.P. ara seçimlerde Istanbuldan Prof. Sadi Irmakla Pıof. Nihat Erimi namzet göstermeye karar vermiştir. C. H. P. nln uzun bir müddetten beri İstanbul parti müfettişi olan Prof. Dr. Sadi Irmak’ın namzet gösterileceği haberi İstanbul Halk Partisi mehnfillnde büyük bir memnuniyet uyandırmıştır. Eski Başbakan Yardımcısı Prof. Nihat Erimin İsmi de müsait karşılanmıştır.
Ayrıca aynı kaynaklar, Hilmi Uran’ın Muğladan. Dr. Lût-fl Kırdann Manitadan, Şevket Adalamn da tzmlrden aday gösterileceğini teyit etmektedirler.
Denizyolları, Pakistan hacıları için motorlu gemi tahsis ediyor
Pakistandan alınan haberlere göre bu yıl hacca iştirak edeceklerin sayısı çok büyük olacaktır. Bilhassa Karaşl ile Cidde arasında, Denizyolları tarafından muntazam bir sefer ihdas edildiği takdirde iştirak adedinin daha çok artacağı belirtilmektedir.
Denizyolları İdaresinin Pakistan hacılarını nakletmek üzere motörlü gemilerden birini tahsis etmesi muhtemeldir.
İstanbul İşçi Sendikaları Birliği bir beyanname yayınladı Hür lgçi Sendikaları Birliğinin, İş-çilere hitaben "Sen de bir sendika kurarak üç aydan beri faaliyet halinde bulunan Hür İşçi Sendikaları Birliğine katıl,, şeklindeki beyannamesine karşılık olarak İstanbul İşçi Sendikaları Birliği de dün bir beyanname yayınlayarak kendi sendikalarından ayrılmamalarını, bu yolda yapılan kötüniyet taşıyan telkinlere karşı uyanık bulunmalarını bildirmiştir
Süvari Okulunun eğitim müsabakaları
Süvıırl Okulunun uluslararası yarışma müsabakaları 10. 11.6.1950 cumartesi ve pazar günleri saat 17 de Ayazaga Süvari Okulu yarış alanında yapılacaktır. Bu mÜRabakalara giriş serbesttir. Geliş ve dönüş İçin Taksim ve Şişliden otobüsler temin edilmiştir. Ayrıca halkın müsabakaları takip etmeleri
İçin lâzım gelen tesisler yapılmıştır
Valinin basın toplantısı dün Emirgânda yapıldı
BEYAZ ZEHİRLE MÜCADELEYE GENİŞ ÖLÇÜDE DEVAM EDİLİYOR. EMNİYET MÜDÜRÜ, BAŞARILARINDAN DOLAYI, AMERİKA DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI TARAFINDAN TAKDİRNAME İLE TALTİF EDİLDİ
Vali ve Belediye Başkam Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay, aylık boaın toplantısını dün saat 16 da Emirgân Koruluğundaki tarihi köşkte yapmıştır.
Toplantıda söz nJnn gazeteciler, Istnnbuluıı on güzel köşelerinden biri olan Emirgân Korusunun halk İstifadesine Açılıp nçılmıyiK ağını. Yıldız parkının neden geceleri kapalı tutulduğunu, pahalılık mevzuunda neler yapıldığını, mesken buhranına karşı alınması düşünülen tedbirlerin hangi safhada bulunduklarını, şehrin gün geçtikçe pislendiğini, buna karşı no gibi tedbirler alındığını sormuşlar. ayrıca mevcut otobüslerin azlığından şikâyet ederek, gece çalışanlar için her saat başında tramvay tahsisini, hnmamlardukl havluların etüvden geçirilmesini, tephirhanelerin ıslah edilmesini, son günlerde sayı, ları bir hayli artan ve bilhassa Be-yöftlunun mutena caddelerini İşgal eden dilencilerle mücadeleye girişilmesini, ekmeklerin daha temiz ve itinalı bir surette satışa arzedilme-sini istemişlerdir .
Gazetecilerin şikâyet vo dileklerini müteakip söz alan Vali ve Belediye Başkanı Prof. Dr. F. Kerim Gökay, EmlrgAn Korusunun Önümüzdeki haftalardan itibaren, şimdilik haftada bir defa cumartesi günleri olmak üzere halkın istifadesine açılacağını, OÜlhane Parkındaki Bahar Bayramının çok iyi karşılandığını ve 12 bin lira bir kâr temin ettiğini, bu paranın bahçelerin onarılmasına tahsis edildiğini, vazifeye ilk geldiği günden beri pahalılıkla mücadele ettiğini ve bundu kısmen muvaffak olduğunu. nitekim yağ, peynir ve et fiyatlarındaki tenezzülün bârlz olarak ortoda durduğunu, gayesinin, loptan fiyatlardaki tenez. zülün en seri ve kestirme yoldan perakende fiyatlara da aksinin temini olduğunu, bu ucuzluğa lokantaların da ayak uydurmaları için mücadeleye girmiş bulunduğunu söylemiş ve "—Gerekirse bu mücadelede bize sed çekmek isteyen lokantaları kapamaktan dahi geri kalmıyaca-giz.,, demiştir.
Bilâhare şehrin su durumu hakkında; izahat veren Vali, bu dâvanın ancak 1951 yılında tam ve mutlak olarak halledilebileceğini ifade ederek. yaz aylarında susuz kalan mahallelere ve apartmanlara arozözler
le su taşınacağını beyan etmiştir. Şehrin temizliği mevzuunda do duran Gökay, bu hususta vatandaşın yardımını İstemiş ve Belediyenin yeni çöp nakil vasıtaları ısmarladığını söylemiştir.
Daha sonra, şehrimizi uyuşturucu maddelerin merkezi olarak vasıtlan-diran bir Amerikan gazetesinin isnadı üzerinde durulmuş, gerek Vali ve gövekse Emniyet Müdürü bu hususta geniş İzahat vermişlerdir.
Vali, lstanbulda geniş ölçüde beyaz zehir imal edildiğine temas ederek, şehrin dünya Ölçüsünde bir merkez olmadığını ifade etmiştir.
Bilâhare Emniyet Müdürü Cemal Gökten, Emniyetin bu husustaki geniş çalışmalarını izah etmiş ve 10 ay İçerisinde 5 büyük imalâthanenin meydana çıkarıldığını söyliyerek: "Bu hususta Amerika Hükümeti bilhassa hassas davranmakta ve dünyanın bir çok bölgelerindeki konsolosları ile bu zehirle mücadele etmektedir. Çünkü Amerika Hükümeti, Amerika-ya giren beyaz zehirden çok müştekidir. Onun İçin mücadelesine dünya ölçüşünde girişmiştir. Istanbuldakl konsoloslardan birisi de bu İşle meşguldür. Araştırmalarımız ve başarılarımız onlarca da çok müspet karşılanmıştır ve ben Amerika Dışişleri Bakanlığı tarafından bir takdirname ile taltif edllnüştmdlr. Şimdi araştırmalarımıza İşi kökünden halletmek için devam ediyoruz. Çalışmalarımızın verimli semerelerini yakında göreceksiniz. Fakat sîzlere şimdiden daha fazla bir şey söyllyemem», derniş-fir.
Toplantıdan sonra davetliler hazırlanan büfede ağırlanmışlardır.
Vali, dönüşte ayrıca Emirgânldann da dertlerim dinlemiştir.
ailelerin çoğalması do-hayli arttığından oto-Ihtl.vacı karşılıyama-
Boğaziçinin Rumeli yakasına işliyen otobüsler ihtiyacı karşılıyamıyor
Boğaziçi sahillerinin Rumeli yaka-sında nüfus kesafeti son günlerde yazlığa gelen layısiyle bir büs seferleri maktadır.
Bilhassa sabahları Istinye, Emir-g&n ve Rıımelihlsarından vazifelerine gidecek olanlar otobüslerde yer bulamamakta, gece son seferleri yapan arabalar da çabuk dolduğundan ls-tinyeden itibaren diğer istasyonlarda ekseriya durmadan geçmekte, yolcular saatlerce vesait beklemektedir.
Bu vaziyet karşısında çok müşkül durumda kalan Emirgân halkı kendi semtlerine İşllven 2 hususi otobüsün kâfi gelmediğinden, iki belediye otobüsünün Eminönü veya Taksim -Emirgân Arasında İşletilmesi hususunda belediyeye müracaat etmişlerdir.
Belediye Seyrüsefer Müdürlüğü nakil vesaiti izdihamı dolayısiyle Köprüden geçmekte olan otobüs adedini arttırmayı mahzurlu gördüğünden bu teklifi evvelce reddetmişti. Fakat yaz ayları dolayıaiyle bu semtte nüfusun artması karşısında bu İsteğin yerine getirilmesi muhtemeldir. Aji-cak belediye otobüsleri, Kurtuluş hat. tının tesisi dolayısiyle. Sarıyer seferlerini hâlâ kışlık tarifeye göre yapmaktadırlar.
“Uludağ" gemisinin mefruşatı tamamlanıyor îtalyada İnşa edilen Marmara tipi gemilerden Uludağ vapurunun mefruşat ve diğer noksanlan tamamlan, mak üzeredir. Alınan son malûmata göre Uludağ 10 - 12 güne kadar îstanbula gelecektir.
Istanbulun 500 üncü yıldönümü hazırlıkları
Fetih yıldönümüne ait İlmî hususları tesbit etmek üzere bir komisyon teşkil edildi
Istanbulun 500 üncü ve Müteakip Fetih Yıllarını Kutlama Derneği İdare Kurulunun gördüğü lüzum illerine fetih yıldönümüne alt ilmi huşuneti müzakere edip bu mevzuda e-saalı bir şekilde d&imt olaVak çalışmak üzere bir ilmi komite de teşkil edilmiştir.
tik toplantı dün saat 16 da İstanbul Arkeoloji Müzesinde Aziz Oğan’ ın riyasetinde yapılmıştır. Toplantıda Dr. Adnan Adıvar. Halûk Şnhsu-vAroğlu, Prof. S. Ünver, Feridun Dlrlmtekin, Vladlmir Mlrmlrcğlu, Muhlis Teklnalp, Reşat Ekrem Koçu, Osman Nuri Ergün, Eaat Serezll, Hallt Göktuft, Muhiddin Üatündağ. Efdalcddln Teklner, Rüstom Duyu, ıan bulunmuşlardır. Maksat ve gay( hakkında yApılan görüşmeler sununda mutabık kalınarak Komite Boş* kanlığına Feridun/Dlrlmtekin. 2 na Başkanlığa Halit Göktuğ ve rapor* törlüğe Mlrmiroğlu seçildiler. Komi* te hor perşembe günü saat 17 del 19 a kadar İçtima yapmaya karaı vermiştir.

“Savarona" yatına bir Ingiliz firması talip oldu
Senelerden beri Kanlıca körfezin» de demirli bir halde bulunan Savarona Yatının satılması prenalp iti* barlyle kabul edilmiştir. Geçen yıJ bu yatı tetkik İçin özel bir heyet gönderen Mısır Kıralı kendisine verilen rapor üzerine iç taksimatında muhafız askerler için kâfi miktarda yer olmaması dolayısiyle S& varona’yı matluba muvafık bulmamıştı.
Bu defa îngiltereden bir firma Hükümetimize müracatla Savarona* nın satış şartlarını sormuş ve iç taksimatına alt fotoğraf ve izahatın gönderilmesini istemiştir.
“Tarsus" vapuruu pazartesi günü New-York’tan hareket ediyor
2 haziranda New-York’a varmış o-lan Tarsus vapuru pazartesi günü îstanbula hareket edecektir. Geminin gerek Amerikadaki Türkler, gerekse Amerikalılar üzerinde çok müspet intibalar bıraktığı, fotoğraf ve elişlerl sergisinin büyük alâka u-yandırdığı bildirilmektedir.
Diğer taıaltan geminin bütün kamaraları tutulmuş olmakla beraber pasaport ve vize formalitelerinin u-zun sürmesi yüzünden bin küauı eski Türk vatandaşı iştirak edememek mecburiyetinde kalmıştır. Bu yüzden gemide açılan yerler Ne w-York’tan Marsilya ve Cenovaya gelecek yolculara satılmaktadır.
Vize güçlüğü izale edildiği takdirde Amerikadaki eski Türk vatandaşlarının daha büyük ölçüde memleketimize gelecekleri anlaşılmaktadır. Tarsus’un bu seferi Ajnerıkadaki vatandaşlarımızın heyecanını arttırmış ve dostluk tezahüratına sebep olmuştur.
SİYASI İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi t
YEM İSTANBUL NEŞRİYAT LİMÎTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal H. SAKLICA Bu sayıda yazı işlerini fiilen idare eden : Mithat PERİN
Baeıldıfrı yer : YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LİMİTE© ŞİRKETİ MATBAASI

REŞAD NURİ GÜNTEKİN
Kavak Yelleri
Az çok mürekkep yalamış yakın ahbaplarla muayenehanede karşılıklı lâkırdı attığımız aylaklık zamanlarında kendilerine bu kitaplardan parçalar okurum. Kitap yapraklarının malûm alışkanlığı sebebiyle hemen dalma aynı sahlfeler açıldığı için bunları okuyuş ve tefsir edişimde başka bir hüâvet olur. Ötekiler arasında saymayı İhmal ettiğim “Okumuş Adam, Edip A-dam” şöhretlmdo bunun da az çok hissesi vardır.
Meslek! kitaplara gelince, onlarınkisi vaadin de Üstünde âdeta bir namus sözüdür, insan hayatiyle oyuncak gibi oynayan bir meslekte namuslu bir hekimin bu meslekteki yenilikleri. ilerlemeleri az çok takip etmemeğe hakkı yoktur. Az çok diyorum. Çünkü benimki gibi bir hayat içinde fazlasını nasıl yaparsın? Yine bu az çok sayesinde,ilim ve kanun gözünde vefat etmiş bir ihtiyar adamın dipdiri ayağa kalkıp, bastonunu eline alarak, evine gittiğini ben de bilirim, kaza halkı da.
Bir akşam üstü muayenehanemdeydim. Bir kaç kişi birden bağıra bağıra beni sokaktan ça-ğıdrılar:
°— Kör Alinin kahvesinde biri ölüyor, yetiş.." dediler.
41
Ayağımdaki terliklerle sokağa uğradığım halde yetişemedim. Bu, kaza memurlarından birinin kayınbabasıydı. Yaşlıca bir adamdı. Ben varıncaya kadar bir kalb krizinden Ölmüştü. Kahvenin ortasındaki hasırın üstünde upuzun yatıyordu. Nabzına el attım; kalbi dinledim; Dediğim gibi resmen defnine ruhsat verilecek bir ölü. Bir İki hafta evvel bir firmadan bazı reklâm spesiyalite nümunelerl almış ve bunlardan bir tanesinin tarifesi pek dikkatimi çektiği için tekrar tekrar okumuştum. Bir kaç meşhur Avrupa profesörünün de imzalı şehadetıne göre bazı kalb durmalarında bu ilâç eter gibi buruna çektlrildlği takdirde ânl olarak ev’lyeyl genişletiyor ve hızla akmağa başlayan kan kalbi yeniden harekete getiriyordu. Birdenbire bu aklıma gelince: "Durun bakalım yahu” diye bağırarak muayenehaneye koştum ve çekmecenin gözünden kutuyu yakalayarak geri döndüm. Mavj renkli kocaman bir ampuldü. Ucunu parmağımla kırarak ölünün burun deliklerine boşaltmam bir oldu*
Kâğıdın da dediği gibi adamcağız pek az sonra titereye litreye dirilmesin mi? Yani Isa peygamberin mucizesi. Şişman vücudüınle yaıı^ atları gibi bir solukta muayenehaneye gidip gelmiş olmak yorgunluğu ve bu muvaffakiyetin heyecanı beni o hale getirmişti kİ bu sefer az kaldı kendi kalbim duruyordu. Okuyup yazmış emekli bir memur olnn hastanın iyice kendine geldikten sonra söylediği bir söz, prospektüstekl ifadeyi hayret edilecek bir şekilde teyit ediyordu: "Kendime gelirken şakaklarımdan aşağı sel gibi bir şeyin vınlayarak boşaldığını duydum” Hâsılı tesadüfen elime geçen bir prospektüsü yarını yamalak fransızcamla okumak sayesinde bir can 42
kurtarmıştım. "Ya okumadıklarının yüzünden elinde ölenler?” diye de sorulabilir. Fakat bu başka bir meseledir ki pek karıştırmağa gelmez.

Bunlardan başka ben ruh hekimliği literatürüne ait elime geçmiş bazı makale ve kitapları da merakla okumuşumdur ki burada anlatmak istediğim do odur. Bunlardan edindiğim fikre ve ayrıca kendi ufak tefek müşahedelerime göre bazı hastalıklar vücutlarımızın muvazenesini bozunca İçimizde no kadar pislik ve süprüntü birikip kalmışsa dış yüzümüze vuruyor. Tıpkı fırtınanın denizlerdo yaptığı gibi artık o zaman insanda edep, hayâ, din, iman hak getire. Hele cinsiyet işlerinde... Ben burada ilk yerleştiğim senelerde bir vaka gördüm ki hâlâ tüylerimi ürpertir. Doğururken mikrop alıp zehirlenmiş melek gibi bir aile kadını... Bu kadın şiddetli ateşlerden sonra mcııenjizm Asarı göstererek kendini kaybediyor. Haykırmalnr, sayıklamalar, şarkı söylemeler... Fakat bir kaç gün sonra, ümidim hilâfına açılıyor; konuşmağa başlıyor : Dolgun, tok bir ses; donuk gözler; zurnan zaman boşanmış zemberek gibi harekotler... Dil ağız vermeden geçirdiği bir kaç günden sonra biz bunları âdeta normal buluyor; bazı deli dolu sözlerine, çocuk sözleri gibi sevinerek gülüyoruz. Bir akşam vakti evlerlndeylm. Kocası, anası, ablası, erkek kardeşi yatağının başındnlan Türlü oyunlarla bir parça yiyecek yedirmeğe uğraşıyorlar. Derken hiç yoktan anasına öfkelenerek bağırıp çağırmağa başlıyor: "lllâllah gayrı senden namussuz karı, godoş karı.., Balının öldüğü zaman parmak kadar çocuktum... Para hatırı İçin ben! kendi e-llnlo yabancı heriflerin yatağına götürdün. Hâlâ gece olunca bahçe kapısından ablamın zamparalarım gizli gizli eve alan sen değil misin?” ve ar-•13
kasından bu vakalara ait bir sürü tüyler ürpertici tasvirler ve cn düşkün bir kötü kadından çıkmıyacak iğrenç el, kol, yüz, hareket ve işaretleri...
Gerçi bu söyledikleri, hele bu aile için, akla, hayale sığacak şeyler değil... Baştan başa hezeyan. Fakat aralarında mide bulandıracak noktalar da var.. Meselâ aile reisinin ölümünden sonra bir takım alacak verecek dâvaları yüzünden evin kısa bir zaman geçim sıkıntısı çekmiş olması gibi... Sonra seste ve tavırlarda öyle hain bir samimiyet var ki. gel de çık işin içinden?..
Akşam karanlığı içinde herkes olduğu yerde taş kesilmiş., kimse birbirinin yüzüne bakamıyor... hiç bir taraftan bir ses çıkmıyor...
Doğrusu aranırsa bu aile hakkında bildiğim iyi şeylere rağmen benim dahi az buçuk içim çü-rümeğe başlamıştır. Bon böyle olursam biçare kocanın hali ne olmak lâzım gelir?.. Aıasıra gözüm onn kayıyor. Adamcağız fırtına bulutu gibi kararmış, bir yandan sıkılıyor. Fakat bir yandan da tafsilâtın devamını ister gibi bir hali var. Bereket az sonra hasta kadın • ı bir saldırış yapıyor: — Alçalt kerata... «a. değil misin geceleri bu ağabeğlm olacak alçağı zorla gül gibi korımn yatağına sokan, sonra da kendi elinle ikimizi çırıl çıplnk soyup karşımıza geçen...
Arkasından yine bir sürü müstehcen tafsilât... Ortada muhakkak- ki keyif verecek bir vaziyet yok... Fakat ne olsa bir daha tamamiyle toınlzlenemeyecvlc bir şüpheden kurtulduğumuza hepimiz o kadar seviniyoruz kİ âdeta kahkahalarla gülüyor, birbirimize sarılıyoruz. Hele kocanın, kendisine "geçmiş olsun” dediğim zaman bir boynuma sarılışı ve bir soluk alışı var kİ biran geçirmiş olduğu şüphenin ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor...
44
Benim şimdiye kadar meslek hayatımda rahladığım bundan da ibaret değildir. Bütün ömrünü namaz niyazla geçirmiş bir kaç ihtiyar gördüm ki. makinenin anlaşılmaz bir bozukluğu üzerine birdenbire kuduruyorlardı. O zaman ana. abla, gelin hattâ evlât hepsi mUbah...
Atalarımızın ”Ar ve hayA perdesi yırtılmak” diye pek düşündürücü bir tâbirleri vardır... insanın öyle inanacağı geliyor ki ahlâkımızı temizliyoruz diye içimizdeki muzahrafatı bir perde arkasına saklıyoruz, bir kaza neticesinde bu perde yırtıldı mı hepsi olduğu gibi ortaya dökülüyor; en çok bastırılmış olanlar en ufunetlileri olmalc üzere...
Kime ne demeli? İnsanlık!

Benim bu cinsten bir buhran olduğuna şüphe olmayan o geceki buhranım o şiddetiyle yalnız o geceye münhasır kalmış ve ertesi günden itibaren her şey yine yavaş yavaş yoluna girmiştir. Aradan az çok bir zaman geçince o gecoki halime hattâ bir parça gülümse midimdir de. Yalnız yine de o geceden bir ince çatlak kalmıştır ki, sonradan yavaş yavaş genişlemiş ve.., Fakat bunu daha sonra söylemeli..
X
MEHCURLUK ŞARKISI
Gündelik hayatımda bir değişiklik görünmüyordu ve bunu ben kendim İstemiştim. Yine her zamanki gibi horozlarla beraber uyanıyor, ortalık bir parça açılınca, entarimin üzerine bir par-desü atarak, bahçeye çıkıyordum. Benim orada da yıllardan beri alışılmış ve Adeta resmi vazifelerim sırasına girmiş işlerim vardı.
(Devamı vur)
45
9 Haziran 1950
YENİ İSTANBUL
Sayfa 3
Menderes Kabinesinin
Eğitim Programı
Yazan: Cevdet Perin
yap-
Topyekûn politika
“Milli ve
PARİSİN ZİYARETÇİLERİ
Par-göre kar-
Londra. 8 A.A. «Lps) — Salı günü Parlâmento yeniden toplandığı zaman, M. Attlee’nin Schuman Plânı karsısında Ingiliz Hükümetinin du-
nEMOKRAT Parti iktidarı ele al-diktan sonra, Hükümetin programında, eğitim hayatımızı ilgilendiren bazı yeniliklerden de bahsedileceğini umuyorduk. Halbuki, adalet, iktisat, ticaret ve maliye sahalarında bir çok kararların alındığı bildirildiği halde, eğitim bakımından, Hükümet, şimdilik umumi görüşünü ifade etmekle iktifa etti. Gerçekten. Başbakan Adnan Menderes, bu mühim dâva hakkında şunları söyledi: uMaddi bokundan ne kadar ilerlemiş olursa olsun. milli ve ahlâkî sarsılmaz esaslara dayannıauan, ruhunda mânevi kıymetlere yer vermiyen bir cemiyetin, buyünkü karıcık dünya şartları için-dr kotu âkıbr.tlcrc sürükle nece yi tabiidir. Talim vc tcrbu/c sisteminde bu gayeyi gözönünde bulundurmayan, gençliği milli karakterine ve ananelerine göre mânevi vc ın.îaui kıymetlerle teçhiz edemiyen bir memlekette ilmin vc teknik yeniliğin yapılmış olması, hür ve müstakil bir millet olarak yaşamanın tcoıiııatı sa-yılamaz. Yıllardan beri sarih bir istikametten ve rasyonel bir plândan mahrum olduğu için mütemadi değişikliklere, sarsıntılara uğrayan maarifimizin, milletçe katlanılan büyük maddi fedakârlıklarla mütenasip bir verimlilik arzctyıcdiği açık bir hakikattir/9
Başbakanımızın nutkundan alıp yukarıda verdiğimiz cümlelerin, hattâ kelimelerin her biri üzerinde durulmağa değer “Sistem, gaye, millî karakter. an ane, ilim, teknik, hür. müstakil mânevi.insani, vesaire...,, Bütün bu kelimeler, hiç şüphe yok ki. bile bile kullanılmıştır. Bu kelimelerır. her biri ileride münakaşaya yol açacak ehemmiyettedir. Hele bunların iç siyasetimizi yakından ilgilendiren a-şın cereyanlarla olan münasebetlerini incelemeğe kalkarsak, eğitim dâvalarımızın vatandaşları endişeye düşürecek kadar şuursuz bir mecraya sürüklenmiş bulunduğu büsbütün meydana çıkar. Yeni hükümetimiz: ahlâki sarsılmaz esaslara
dayanan, ruhunda mânevi kıymetlere yer veren” bir Türk cemiyeti vü-cude getirmek istiyor ve böyle olmayan cemiyetlerin “maddi bakımdan ne kadar ilerlemiş olurlarsa olsunlar, kötü Akıbetlere sürükleneceğini” ihtar ediyor.


Ingiltere Schuman Plânı ile karşı karşıya
Avam Kamarası, sah günü müzakereye hazırlanırken, umumî efkâr alınan karara muarız görünüyor
Yeni Milli Eğitim Bakanımız, maarifimizin yetiştirdiği mümtaz simalardan biridir. Maarif hayatının, müsteşarlığa kadar, bütün kademelerinden geçmiş, Avrupada uzun yıllar talebe müfettişliği yaptığı sıralarda. garp memleketlerindeki öğretim usullerini yerinde incelemiş olan Bay Avni Başman’m. üzerine aldığı yeni vazifede muvaffak olması için gereken vasıflara ve kültüre malik olduğu muhakkaktır. B M. Meclisinin yaz tatilinden istifade ederek, kış devresinde sunulmak üzere bazı kanun taşanları hazırlanacağım da Başbakanımızın sözlerinden anlıyoruz Bu tasanlar. Demokrat Partinin eğitim programına uygun olarak, demokrat bir zihniyetle hazırlanacaktır. Buna eminiz. Ancak, ele alınacak olan meseleler hakkında programda maalesef sarahat yoktur. Şimdüık umumi prensipler ortaya atmakla iktifa eden Menderes kabinesinin, e-ğitım hayatımıza her şeyden evvel bir çeki düzen, istikrar ve istikamet vermek kararında olduğu görülüyor. Yeni Hükümetin, eğitim hayatımızın mazisi hakkında:. “Sarih bir istikametten ve rasyonel bir plândan mahrum” kelimelerini kullanarak hüküm vermekte ne dereceye kadar haklı olduğunu. tarafsız bir^ düşünce ile gelecek makalelerimizde belirtmeğe çalışacağız.
Bugün yalnız maddeye tapan, daha doğrusu maddeci bir nazariyeye körü körüne saplanarak milyonlarca insanı idare eden, an’aneleri, mânevi kıymetleri yıkan, inkâr eden istilâcı kuvvetin nerede olduğunu söylemeğe hacet yok. Demokrat Partinin bu yıkıcı kuvvete karşı açıkça cephe aldığını görmekle bahtiyarız. Ancak, u-nutmamalıdır ki. bu prensipin bundan böyle bütün öğretim sistemimize hâkim olması, okullarımız için hazırlanacak olan ders kitaplarının hep bu prensipe göre yazılması, öğretmenlerin bu mefkûre ile yetiştirilmesi lâzımdır. Yoksa, ortaya atılan prensipler, bugüne kadar olduğu gibi, sadece birer jestten ibaret kalmağa mahkûmdur!
Garp memleketlerinin hemen hepsinde birer maarif politikası değil, birer maarif sistemi vardır. Çünkü, maarif de. adalet gibi, ordu gibi, siyasi mülâhazalardan uzak tutulması lâzım gelen bir sahadır. Maliye, iktisat ve ticaret sahalarında, beynelmilel bir takım hâdiseler dolayısiyle. zaman zaman beklenmedik değişiklikler olabilir, tedbîrler alınabilir. Fakat, bir milletin istikbali olan genç neslin mukadderatını şahısların elinde oyuncak yapmak, hattâ parti menfaatleri uğrunda istismar etmeğe kalkışmak çok tehlikeli bir yoldur. Öğrencilerin de, öğretmenlerin de. eğitim hayatımızı İdare edenlerin de artık istikballerinden endişe etmeden çalışabilmeleri için, her şeyden evvel, yeni Hükümetin programında vâdet-liği istikrarın sağlanmasını yürekten dileriz.

4
z
L,
u
15
>.


7.
3
(3
^5
• ••
c
& >) •e
£
C
«I
£
Z
r-
ıZ
z
r *

*
u
c

G C "u
7
-
/
2
>>

Paris, son günlerde birbiri peşi sıra misafir ağır 11 yan şehir haline gelmiş bulunuyor. Dünya Dışişleri Bakanlarından sonra. Holündü Kıraliçesi dünyanın bu en cazip şehrini ziyaret ettiler.
Yukarıdaki resimde de Kapurthala Mihracesinin eşiyle birlikte Fransız Cumhurbaşkanını ziyareti görülüyor. M. Aur i ol e ve eşi bu defa doğudan gelen misafirlerini ağırlamaktadırlar.
Beşiktaş, bugün New-York liki karmasiyle oynayacak
New-York, 8 A. A.(Usis) — ‘•Amerikanın Sesi” radyosunun bu akşamki yayımında hâlen Amerikada bulunan Beşiktaş takımının bazı oyuncuları ile bir mülâkat yapılacaktır. Bu mülâkata iştirak edecekler arasında Sabrı Usoğlu, Çaçi Panas, Süleyman Saba. Şevket Yorulmaz ve Yavuz türeten vardır.
Beşiktaş takımının yann New-York futbol liki ile yapacağı maç 10 haziran akşamı yapılan yayımda anlatılacaktır.
Sovyetlerin askeri masrafları
45 milyar dolar
New-York, 8 A A. (United Press) — Amerikan askeri mütehassıslarından Binbaşı VVilliam Greenhaigh, Kuşların 1950 senesi askeri masraflarının 20 milyar dolara yükseldiğini resmen kabul ettiklerini söylemiş ve şunları ilâve etmiştir:
“Rusyanın senelik askeri masraflarının hakikî yekûnu 180 milyar ruble. yani 45 milyar dolardır.
YENİ İSTANBUL, Dünya hikâye müsabakası. Birinciye 5000 dolar YENİ İSTANBUL, Dünya hikâye J
*
YENİ İSTANBUL, dünya edebiyatının
kapılarını Türk edebiyatına açıyor
Dünya, en iyi hikâyesini arıyor
Birinciye 5.000 dolar
Müsabakaya
giriş şartları
Asya için toptan hürriyet
Hindistan Başbakanı, Endonezya seyahatinde mühim bir nutuk söyledi
Jakarta, 8 (A.P.) — Hindistan
Başbakanı Nchru ile Endonezya Cum-
Atlantik Yüksek Konseyi toplanacak
Londra, 8 A.A. ı Reuter) — Umumiyetle iyi haber alan bir kaynak. Atlantik Paktına dair 12 devlet dışişleri bakan yardımcüarından teşekkül eden /Atlantik Yüksek Konseyinin ilk toplantısını gelecek hafta Lon-drada yapacağını dün bildirmiştir.
Yüksek Konseyin başkanlığına A-merıkan murahhasının seçileceği muhakkak gibidir.
hurbaşkanı Soekarno bugün öğleden sonra bir mitingle verdikleri demeçlerde, bütün Güney-Doğu Asya bölgesi için hürriyet istemişlerdir.
Nehru, her hangi bir memleketi tasrih etmeksizin Güney-Doğu Asya-nın bir kısmı için hür ve diğer kısmı için hür olmamanın artık mümkün olamıy acağmı beyan etmiştir.
Kendisini takiben ateşli bir demeç veren Soekarno. Çin Hindistanmda sömürgecilik idaresine son verilmesini istemiş ve Felemenk Yeni Gine’ si üzerindeki Endonezya taleplerini
■ ■ • w
tekrarlamıştır.
Amerika Dışişleri Bakanlığı, umumî efkârı hazırlamaya çalışıyor
AVashlngton, 8 A.A. (United Press) — Dışişleri Bakanlığı resmi şahsiyetleri, Birleşik Amerika halkının topyekûn siyaset fikrini benimsemeleri için, bütün memlekette nutuklar vermektedirler.
Dışişleri Bakanlığı, umumî efkârın dış siyaset meseleleri ile yakından a-lâkadar olmasını daima istiyordu, fakat soğuk harbin nazik bir safhada olması bu işin ehemmiyetini büsbütün arttırmıştır.
rumunu izah eden bir beyanat ması muhtemeldir.
Daily Telegraph gazetesinin lâmento muhabirinin yazdığına muhalefet, Fransız tekliflerinin
şılanış ve inceleniş tarzını tenkid e-decektir.
Cuma günü toplanacak olan Liberal Parti idare heyeti, Schuman Plânı ru hararetle karşılıyan ve hükümetten. IngiJterenin plâna iştiraki için çareler aramasını istiyen parti balkanının bir karar suretini inceliye-cektir.
Muhafazakâr Daily Telegraph, işçi Daily Herald, liberal Manchester Guardian, bağımsız Times gazetesi, tngilterenin Paris görüşmelerine iştirak etmemesini teessüfle karşılamışlardır.
Bununla beraber bütün bu gazeteler, İngiliz Hükümetinin parti mülâhazası olmaksızın, bu otoritenin nasıl teşkil olunacağım henüz bilmeden, Fransanın üzerinde ısrarla durduğu şartlan kabul edemiyeceğini beyanda müttefiktirler.
Belçika Kabinesi teşekkül etti
(AFP) — Yeni şekilde teşekkül
Brüksel. 8 A. A. Belçika kabinesi şu etmiştir:
Başbakan: Duviensart. içişleri Bakanı: Devleeschauwer. Dışişleri Bakanı: Van Zeeland. Milli Savunma Bakanı: Coreau de Melen. Adalet Bakanı: Behogne, Bayındırlık Bakanı: nı: Behogne, Baymdrlık Bakanı: Coppe, Eğitim Bakanı: Harmel, Sağlık Bakanı: De Tereye, imar Bakanı: Drouae, Ulaştırma Bakanı: Segers. Maliye Bakanı: Van Goutte. Tarım Bakanı: Orban, iktisat Bakanı: Eys-kens, Sömürgeler Bakanı: Wigny.
Şerlindeki Sovyet Komutanı değiştirildi
Berlin. 8 A.A. (AFP) — Berimdeki Sovyet Komutanı General Kotikof’un vazifesine nihayet verilmiş ve yerine Serge Alekseviç Denjin tâyin edilmiştir.
Gazetemiz, öteden beri devamlı bir şikâyet ve arzunun >akın uııişabldi bulunmadı hasebiyle, içinde şüphesiz dünya çapında değerler bulunan Türk ediplerine, dünya edebiyatının kapılarını açmak zamanının çoktan gPİdiğıne kani idi. İşte bu sebepledir ki. Amerikada intişar etmekte olan New-York Herald Tribüne gazetesinin tertip ettiği diinya hikâye müsabakası, bizi bıı gazete ile işbirliğine şevketti ve şimdiye kadar Türkiyede yapılmamış olan milli bir hikâye müsabakasını tertip etmkle de vaziftdendirdL Maksadımız, bu suretle dünya edebiyatının kapılanın Türk edebiyatına açmak ve dünyaya bizde de değerli muharrirler yetişebildiğin! isbat etmektir.
işte bu düşünce iledir kİ, memleketimizin bütün değerli kalemlerini “Dünya Hikâye Müsabakasına" İştirake davet ediyoruz. Bu musaba kanın Türk edebiyatı İçin muvaffak olması ancak mümkün olabilecektir.
onlar sayesinde
şartları
aşağıdaki sarflar
Müsabakaya giriş
Dünya Hikâye Müsabakasına, dahilinde iştirak olunacaktır:
— Tanınmış veya tanınmamış her muharrir, kendi İmzaMİyle veya mıistear bir lalmle müsabakaya İştirak edebil İr.
Miistear İsim kıılhınanhır hakiki imzalarını hikayelerinin bir nüshası altına utarak kapalı bir zarfla ve müsabaka nihayete erdiği tarihte açılmak üzere İdarehanemize tevdi edeceklerdir.
— Hikâyelerin en az 1500. en çok 1000 kelimelik ve daktilo ile İki nüsha olarak, sahlfenin bir tarafına yazılmaları şarttır. Mevzu tamamen serbesttir. Hikâyeler, canlı, hakiki hayattan alınmış, aşk, macera, harp, iş, esrar, din ve ırk mücadeleleri veya beşeri ihtiras gibi her türlü mevzua sahip olabilir. Hikâyelerin sade, tabiî bir dille 3azılmış bulunmaları ve zamanımızda cereyan etmiş olmaları tercih sebebi teşkil eder. Fakat tekrar ediyoruz, mevzu kııt'iyyrn tahdit edilmiş değildir.
— Müsabakaya İştirak edenlerin gönderecekleri hikayelerin başka bir yerde çıkmamış olması şarttır. Muharrir, hıj hıjsustıı hikâyesine bir de ta-.ıbbulnarm* eklh • • ( ktir.
— Hikâyelerin gazetomlze 30 haziran 1950 tarihine kadar makbuz mukabilinde bizzat tevdi edilmiş veya taahhütlü mektupla gönderilmiş olması lâzımdır. Hikâyelerin Üzerine “Dünya müsabakası' kavil konulmalıdır.
A
B
C
1)
E
F
G
Muharrirler, müsabakaya iştirak İçin gönderdikleri hikâyeleri müsabaka neticesine kadar başka hiç bir yerde neşr etmemeyi taahhüt ederler.
— Gazetemizin edebi heyeti, gelen hikâyeler arasından bir ilk seçme yaparak en İyi (30 hikâyeyi tesbit edecektir. Bıı hikâyeler gazetemizde neşredilecek ve her hikâyeye 30 lira ücret verilecektir.
— Memleketin tanınmış ediplerinden mürekkep büyük bir jüri, neşredilen 30 hikâyeden en güzel İki tanesini seçecek, gazetemi/ bunlara 300 er lira mükâfat verecektir.
— Türkiyede seçilen bu iki eser 5000 dolur miıkâ-fatlı Dünya Hikâye Müsabakasına girmek hakkını kazanarak gazetemiz tarafından Milletlera-sı Jüriye tevdi edilecektir.
Dünyanın en güzel
50 Hikâyesi
Dünyanın en güzel hikâyesi aranırken, bir taraftan da müsabakaya İştirak eden milletler arasından en İyi 50 hikâye do tesbit edilmiş olacaktır.
YENİ İSTANBUL
Bu 50 seçme hikâyenin Türkiyede neşir hakkını şimdiden temin etmiş bulunuyoruz. Bunları okuyucularına ayrıca takdim edecektir.
Kimlerle yarışacağız ?
Edebiyat tarihinin bıı çok mühim müsabakasına daha şimdiden İştirak eden milletler şunlardır: Ingiltere, İtalya. Almanya, Hollanda, İsviçre, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, İsrail, Cenubi Afrika, Avustralya. Yrnıl Zelanda. Hindistan, Seylân vc Yunanistan.
Musabakııya Amerika da İştirak etmektedir. Fakat orası İçin tertip heyeti başka bir şekil tatbik etmekte vc ayrı bir mükâfat vermektedir.
|N3A ★ 000$; ®Xpu|4|H ışn>tü(p^uj ölwıq lî.funcj 'JDANVASI |N3A
Stalin, Çini mi ziyaret ediyor?
Salem (Birleşik Amerika) 8 (AP) — Amerikan Askeri İstihbarat Teşkilâtının bir branşının eski mensuplarından Albay Roland W. Estey bugün Salem "Evening NeWsM gazetesinde çıkan bir makalesinde. Stalinin hâlen kızıl Çin komünist liderleriyle görüşmeler yapmak üzere 1 haziranda Çine gittiğini ve bu ayın 10 unda döneceğini yazmaktadır.
Evvelce de komünist âlemindeki bazı olayları açıklamış bulunan Albay Estey bu malûmatı mahrem kaynaklardan edindiğini kaydetmiştir.
Almanyanın doğu hududu
Londra, 8 A.A (Afp) — Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bugün verdiği beyanatta ezcümle demiştir ki:
“Ingiltere Hükümeti, Varşovayla kukli Doğu Alman Hükümeti ârasın-dâ aktedilen Almanyânın doğu hu-düdu hakkındakî iki taraflı anlaşmaların muteber olduğunu hiçbir suretle kabul etmiyecektir.,,
( MEMLEKET HABERLERİ ]
or K
P
g •T
5 o
6
09
5
*ı a
X
Kırkpınar güreşleri bugün başlıyor
‘Yeni İstanbul" ekipi, dün gece Kırkpınara hareket etti
Gazetemiz, Türkiye başpehlivanına bir koç hediye edecek
H
z
55 a
5 c: □ (( P
sr i
z p
3 P r
8
g
3.
5

ç.
p
1
*
(
M
X
Z
>
X
35 C5
© cr a
p
ğ
©
2
-
-
7
4 J’U"P (1005 B
Hava Kuvvetleri yeni Komutanı
rtrduda yapılan son değişikliklerde. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zeki Doğan tekaüde sevkedilnıİş ve onun yerine Korgeneral Fevzi Uçaner’ln getirildiği haber verilmiştir. Resimde Korgeneral Fevzi Cçaner’I (solda) eski Hava Kuvvetleri Komutanı Zeki Doğan ve bir müddet evvel Tiirkbeden ayrılan Amerikan havacıları ile birlikte görmekteyiz.
D. Parti, Izmirde fevkalâde
il kongresine hazırlanıyor
Seçimden sonra. İl İdare Kurulunda açılan üyelikleri, yedek azalar kabul etmediler İzmir, 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Milletvekilliğine seçilen D. P , İzmir 11 idare Kurulu üyelerinden açılan beş âzalığa davet edilen yedekler çalışmak istemediklerinden D.P. İzmir İli Kongresinin olağanüstü toplantıya davet edilmesi İcarar-1 aşmıştır.
Bu hususta Genel İdare Kurulunun müsaadesine ihtiyaç bulunduğundan bu müsaade gelir gelmez kongre top-lanacktır. Görünüşe göre bu kongrede şimdiki heyet hazı yeni üyelerle takviye edilecek ve Haydar Dündar. Osman Kibar vc arkadaşları yeni İdare Kurulunda fiili vazife kabul etmemekle beraber yakında yapılacak Belediye seçimlerinde Haydar Dündar İzmir Belediye Başkanlığına a-day gösterilecektir.
Bağdat sel felâketzedelerine Kızılaytn yardımı
Ankara, 8 (A.A.) — Kızılay Genel Merkezi, Bağdatta sel felâketine uğrayanlara on bin lira bağışta bulunmuştur.
Adanadaki zehirlenme
vakaları
Bakanlığın tebliği
Ankara, 8 (A.A.) — Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığından tebliğ edilmiştir:
Mersinin Burhan köyünde 30-Ma-yıs-1950 tarihinde köy sağlık memuru tarafından tatbik edilen tifo aşısını müteakip 9 çocuğun Ölümü ve 11 kişinin de hastalanarak hastaha-neye kaldırılmış olduğu Valilikçe Bakanlığa bildirilmesi Üzerine, yapılan fennî ve idari inceleme, soruşturma ve tahliller neticesinde müessese-de hazırlanan aşılarda hiç bir fenni hatanın bulunmadığı, Ölüm ve tesem-müm vakalarının istriknln’dcn ileri geldiği anlaşılmış ve mahallince, vakaya sebep olanlar hakkında adil takibat başlamıştır.
Edime, 8 (Kırkpınara hususî surette gönderdiğimiz muhabirimiz bildiriyor) — Kahramanlıklarla dolu o-lan şirin Edirne yarın yine tarihi günlerinden birini daha yaşıyaçaktır. Her sene olduğu gibi bu sene de Sa-rçyiçinde bütün hazırlıklar ikmal e-dilmiştir. Edirne ve civar otellerinde bLr kişilik dahi yer kalmamıştır. İs-tanbuldan gelen hususi katardaki binlerce meraklının bu gece nerede kalacakları meçhuldür.
Kırkpınar Tertip Komitesi bu se-neki programını, geçen senekilere nisbetle daha çok zenginleştirmiştir. Sırtı yere gelmiyeıı Türkün er meydanına çıkışı bambaşka bir şeydir. Eski pehlivanların döğüşlen kıran kırana olduğu ve ölmek var dönmek yok ala sözünü tuttukları için güreşler saatlerce sürermiş. Kırk çift kadar pehlivanın kanını emen bu topraklardan kırk tane pınar fışkırmış ve boylece buranın adı da Kırkpınar kalmış.
Eski Kırkpınar güreşleri, bugün Yunan hudutları içinde kalmış olan Somuna civarında yeşil çimenlerle bezenmiş bir meydanda yapılırdı. Güreşler, her yıl, bahar başlangıcında başlar ve üç gün devam ederdi. Her sene güreşler sonunda ağası seçilir, bu ağa, günlerinde blitün civar balara, hatırlı ağa ve kırmızıya boyanmış mumlar yollardı. Bu mumlar, davetiye yerine geçer, bö.vlece gazeteciler, pehlivanlar, halk Kırkpınara davet edilmiş olurdu, işte bu sene de bu mumlan alan köy ve kasaba halkı akın akın atlı, arabalı ve yaya olarak meydana geliyorlar ve Kırkpınr Ağası olan Keşanlı Kasım Bayraktar pehlivana hediyeler taşıyorlar.
İşte ben de gazetede Kırkpınar A-ğasından bir mum aldığım için bugün Edirnede bulunuyorum. Bu senek! başpehlivanlık tamamen şans işi, hiç kimse başpehlivanın kim kestiremiyor. En kuvvetli Hayrabolulu Süle.vmanla. Sındırgılı Şerif üzennde duruyorlar; Abdullah ve Babaeakili başaltı için kuvvetli birer namzet-dlrler.
Kendisiyle konuştuğum Hayrabolulu Süleyman: :
••— Bu senek! Kırkpınar güreşle-
rine nam için geldim, şayet başpehlivan olursam alacağım ödülü bir hayır cemiyetine hediye edeceğim ve gazetenizin vereceği (koç)u da Kızılay aşocaklanna teslim edeceğim” dedi.
Bakalım iddialı olan bu Başpehlivanlık güreşini kim kazanacak ve ’ koç’ü kim alacak?
Vedat ET&NSBL
Ankara Ağırcezasnıda kaybolan dosya
Dün, maznun Orhan Kavur'un da malûmatına müracaat olundu
bir Kırkpınar kasımın son köy ve kasa-eşrafa dipleri
olacağını ihtimalle
Manısalı Mehmet de
Ankara. 8 «Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Altın kaçakçılığından muhakeme edilmekte olan Orhan Kavur, bugün adi iyeye getirtilerek kaybolan dosya hakkında malûmatına müracaat edilmiştir. Alınan tamamlayıcı tafsilâta göre vaka günü sabah saat 8 dc Ağır Ceza Mahkemesi kaleminin Önündeki koridorda hüviyeti meçhul bir şahıs görülmüş, koridorun niçin temiz tutulmadığını sorarak hademelere çıkıştığı, sonra ortadan kaybolduğu tesbit edilmiştir. Ancak hademeler bu şahsın yüzünü iyice teşhis edememişler ve Orhan Kavur’la herhangi bir münasebeti olduğu hususunda müsbet bir şey söv-leyememişierdir. Tahkikat devam ediyor.
MÜSABAKA KUPONU


I aralık 1950 do çekilecek büyük kuramıza İştirak için a-şagıdaki kuponlardan 90 tane getirerek bir kura numarası a-labllccekslnlz.
TafsUâtını her pazar günkü (YENİ İSTANBUL) da arayınız.

r •_ • v
,1’eni İstanbul'un
KVPONÜ
Sayfa 4
teni İstanbul
9 Haziran 18150
GÜNÜN MÜNAKAŞA MEVZUU
Hidrojen bombası mı? Atom bombası mı?
Yazan : Dr. ing. Hüseyin Pektaş
İLK defa 1945 yılında fiilen kullanı-■lan atom bombasından sonra, Amerikalıların hidrojen bombasını ImAl etmeye muvaffak olduklarına ve bu bombayı önümüzdeki günler zarfında Pasifikte tecrübe edeceklerine dair ajans haberleri gelmektedir. Hidrojen bombasının atom bombasından çok daha fazla tesirli olduğu ve a* tom bombasının genç kardeşi yanında gölgede kaldığı hakkında bir iddia ortaya atılmış bulunuyor. Acaba bu iddia bir hakikat mıdır, yoksa içinde bulunduğumuz soğuk harp atmosferi altında halk tabakaları üzerinde yıldırıcı tesirler yaratmak için mi ortaya atılıyor?
Her şeyden evvel şuna işaret edelim ki, hidrojen bombası atom bombasının sadece bir başka nevidir ve o dahi atom bombası ismiyle anılabilir. Bu takdirde, şimdiye kadar a-tom bombası dediğimiz bombaya, u-ranyum bombası demek ve atom bombası ismini bir cins ismi olarak kullanmak yerinde olur. Zira gerekJ uranyum bombası, gerekse hidrojen bombası aynı atom enerjisinden fay- I dalanılavak istihsal edilmektedir.
Atom bombasının birinci nevi olan uranyum bombası 1944-1045 senelerinde keşfedilmiş ise de, atom bombasının prensipı ve bir gün imâl edilebileceği Yirmin Yüzyılın başlangıcında malûm idi. Daha 1905 yılında Einstein, basit bir denklem vererek. enerji ile mailde arasında bir münasebet bulundu; u ortaya atmıştı. O zamanlar bu denklemin tec-rübl olarak tahkiki imkân dahilinde olmamakla beraber. Elnsteln’ın müstesna zekâsının yıllarca sonra ispat edebilecek olan bir hakikati, dünya efkârına arzetmesi hayret edilecek bir vâkıadır. Einstein in denklemi E • m C2 şeklinde ifade edilmekte olup; burada E enerjiyi, m kitleyi ve C do ışık süratini temsil etmektedir. Işık süratinin saniyede 300.000 kilometre olduğu gözönüne alınırsa, çok küçük bir kitlenin ne kadar büyük bir enerjiye tekabül ettiği kolayca anlaşılır. Bu hakikati rakamlarla izah edersek, neticenin ne kadar hayret verici olacağı daha vazıh olarak görülebilir.
Einatein'ın denklemine göre bir kilogram madde, tamamen enerjiye tahvil edilebildiği takdirde vereceği enerji 25 billion (25.000.000.000.000) ktloval-saattir. Evlerimizde kullandığımız elektrik enerjisi için aydan aya ödediğimiz hesap pusulalarına bir göz atarak bu rakamın büyüklüğü hakkında bir fikir edinmek mümkündür. Bu hususta bir misâl daha verelim: Bir kilo kömürün yanmasından meydana gelen ısı enerjisi, nazari olarak elektrik enerjisine tahvil edilirse, görülür ki, verebileceği enerji 8,5 kilovat-saattir. Bu hesap gösteriyor ki, bir kilogram madde, tamamen enerjiye tahvil edilebildiği takdirde vereceği enerji 300 milyon I
ton kömürün verebileceği enerjiye eşittir. Yine bu hesaba göıe, kömürün ihtirnkından elde edilen enerji yerine maddenin desen tegrasyonun-dan doğan enerjiyi kullanma imkânları sağlandığı takdirde Birleşik A-merikamn yıllık elektrik İhtiyacını, altı kilogram madde temin edebilecektir.
Atom enerjisinden istifade etmek için başlıca iki yol vardır; Bunların birincisi, çok büyük atomları I-kiye bölmek, İkincisi de çok küçük atomları veya atomu teşkil eden neutron ve proton gibi tanecikleri birblrleriyle çarpıştırmak suretiyle birleştirmekten İbarettir. Bu yollardan birincisi, uranyum bombasının ve İkincisi de hidrojen bombasının prensiplerini izah eder.
Uranyum bombasının U 235 runnı-ziyle gösterilen bir uranyum İsoto-pundan hareket edilerek mezkûr a-tomu parçalamakla meydana geldiğini biliyoruz. Fakat uranyum atomunun parçalanması; bu parçalanmanın ve kullanılan parçalayıcı tanenin cinsine göre muhtelif şekillerde meydana gelebilir. Uranyum bombasının imâlinde bu parçalanma nevilerinde hangisinin kullanıldığı, parçalayıcı tane olarak da proton, neutron veya helium çekirdeği gibi taneciklerin hangisinden İstifade edildiği ifşa edilmemiştir.
Uranyum bombası İmalâtında karşılaşılan en büyük güçlüklerden bir tanesi, atom ağırlığı 235 olan uranyum izotopunun, atom ağırlığı 238 o-lan IsotopUın ayrılması olmuştur. Tabii uranyum membalarında bulunan U 235 in U 238 e nispeti 1/140 dir ki bu çok küçük bir rakamdır. Yani tabii uranyum membalarında uranyum bombası imalinde kullanılan evsaftaki maden diğer İşe yara-mıyan cinse nispetle 140 defa daha az miktarda bulunmaktadır. Bu terkipte tabi! bir filizden saf U 235 istihsali, ancak uzun çalışma yılları
ve çok yüksek masraflar karşılığı o-larak mümkün olabilmiştir.
Hidrojen bombasına gelince: Bunun prensip! hakkmdâkl fikrimiz daha vazıhtır. Zira hidrojen bombası, hidrojen atomunun çekirdeği olan proton tanecikleriyle neutron taneciklerinin birleşerek helium gazı tevlit etmesi prenslplne dayanır. Bu birleştirme teamülü İse, sadece bir yoldan yapılabilir.
Malûmdur ki, iki proton ile İki neutronun birleşmesinden bir helium atomu teşekkül etmektedir. Binaenaleyh bir helium atomunun kitlesi, yani atom ağırlığı, İki proton ile İki neutronun kitleleri meemuuna eşit olmalıdır. Bu hesaba göre, hellumun atom ağırlığının 4.033 olması gerektiği halde böyle olmayıp, 4.003 tür. Yani arada takriben 0.030 kadar bir kitle farkı meydana çıkıyor kİ, işte bu fark protonlarla neutronlann birleşmesi esnasında enerjiye tahavvlll etmektedir.
Elnsteln’ın denklemine göre bu kltel kaybından meydana gelecek olan enerji hesaplanacak olursa, bir gram heliumun teşekkülü sırasında 190.000 kılovat-saatllk ve bir kilogram helıumun teşekkülü sırasında 190 milyon kilovat-saatllk bir enerjinin serbest hale geçeceği anlaşılmış olur.
Bu, muazzam bir enerjidir ve işto hidrojen bombasında bu enerjiden istifade edilmektedir.
Yukarıda İzah ettiğimiz prensipler nispeten basit olmakla beraber tatbikatının zorluğu; atom bombalarının hazırlanmasında İhtiyaç görülen muazzam masraflar ve yüzlerce atom Aliminin yıllarca devanı eden çalışmalarından anlaşılabilir. En az elli senelik çalışma mahsulü olan bu neticeler harbin kırbaçlayın tesirinden ve ihtiyar edilen maddî ve manevî desteklemeden mahrum bulunsaydı, kim bilir daha kaç yıl meçhulümüz olmakta devam edecekti.
Milletlerarası Tiyatro Festivali
Haziranda Zilrich’de yapılacak olan Milletlerarası Tiyatro Festivaline Birleşik Amerikanın on müstesna tiyatro gruplarından birini teşkil eden Knramu tiyatro grupu davet edilmiştir. İsviçre Hükümeti tarafından tertip edilen festivalde Amerikan tiyatrosunu temsil edecek olan Karamu Tiyatrosu Clevcland-Ohio’da yer alan ve zenci artistlerden müteşekkil amatör bir artist grupudur.
Amcrlkayı ziyaret ettiği bir sırada tiyatronun bir temsilini seyreden t«-vlçre tiyatro direktörlerinden Dr. Kut Kurt, Hirachfcld zenci tiyatro grupu-nu festivale davet etmiştir.
Karamu tiyatrosu takriben 25 yıl önce, temsilleri idare eden ve Cleve-land'da sosyal işlerle meşgul olan Ruscll ve Rovena Jclliffe tarafından organize edimiştir. 10 yıl evvel gru-pun tiyatro binası yanınca grup üyeleri ellerine geçirebildikleri bir sahne veya oditoryomda temsil vermeğe başladılar. Rockefelkr, JelUffe’lcr ve tiyatro hareketiyle yakından İlgilenen
diğer şahısların yardımlariylo grup İçin yeni ve daimi bir tiyatro binası İnşa edildi. Yeni Karamu Tiyatro binasında iki küçük tiyatro yer almaktadır. Bunlardan biri kapalı salon, diğeri ise açık hava tiyatrosudur. Ayrıca, bir salon, güze) sanHt galerisi, dans stüdyosu, modern giyinme odaları, marangoz, boyahane ve diğer kolaylıkları İhtiva etmektedir,
Karamu Tiyatro grupu 1949 yılının aralık ayında dram, opera, balet ve koro snhasında devamlı olarak bir hafta temsiller verip müsamorcler terlin etmek suretiyle yeni tiyatro binalarının açılışını kutlamışlardır.
Açılış töreni münasebetiyle verilen temsillerden sonra, Ncw-York Times gazetesinin tiyatro münekkidi, Karamu Tiyatrosunun bir tiyatro enstitüsü teşkil ettiğini ve tiyatro severlerin burada görülen iyi yetiştirilmiş artistlerin verecekleri temsillerden pek fazla hoşlanacaklarını, noktal nazar bakımından işin ciddiyet, artistik kalite ve ruh itibariyle de hayatiyet ifade ettiğini belirtmiştir.
| Sanat hareketleri 9 genç ressamın sergisi
MEVSİM sonu münasebetiyle şeh-rimlzde bir sergi faaliyeti var. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun atölyesinde “10 hır” ın sergisinden sonra şimdi, Nurullah Berk’ln Güzel Sanatlar Akademisindeki atölyesinde çalışan talebeler, Bcyoğlunda, Abdullah-cfendl Lokantası geçidindeki Mimarlar Kulübünde bir «ergi açtılar. Fransız Konsoloshanesinde de hâlen “7 ler” İn sergisi devam ediyor. Birkaç gün sonra Azra İnal İle Fethi Kara-kaş’ın müşterek «ergileri açılacak. Son açılan «ergiye “fi Genç Ressam Sergisi” İsmi verilmiş. Bir şey dikkati çekiyor. Son teşekkül eden resim toplulukları hep rakamlarla anılıyor, Bu «erginin başlıca hususiyetini, Nurullah Berk’ln katalogda neşrettiği bir yazı teşkil etmektedir. Gençlere hocalık eden Nurullah Berk, «ergiyi takdim ederken "birkaç çizgi çlzıneyl, bir iki rengi birbirine karıştırmayı öğrenenlerin hemen eser yapmak, şahsiyet, atılganlık, yıkıcılık, ihtilâlcilik, hattâ ideoloji ve estelik İddiasında bulundukları bir devre” den bahisle, şimdiye kadar kendi sanat telâkkilerinden hariç her türlü resim faaliyetini mahkûm eder gibi bir vaziyet alıyor.
Nurullah BerK’in bu iddiaları, bizi bundan onbeş, yirmi sene evveline kadar dönmeğe mecbur etti. O zamanlar Avrupadan gelen beş altı genç bir araya gelerek sergiler tertip etmeğe başlamışlar ve tıpkı bugün Nurullah Berk’ln söylediklerine benzer iddialarla mahkûm edilmek İstenmişlerdi. Bu gençler “d” grupu mensupları İdiler ve aralarında bizzat Nurullah Berk vardı, ve getirdikleri yeni resim telâkkisi hiç de Kla-sislzmden uzak değildi.
Sergi, heyeti umumlyesiyle “zapte-dilmiş bir heyecan” intibaı vermektedir. Bütün gençlerin hislerine kement vurdukları belli oluyor. Halbuki teker teker imkânları sarahatle görünmektedir.
Bir hoca, bir atölye için takdir e-dilecek bu inzibat, bu tedris usulü, bir sergi havası vermiyor. Bir çok resimlerin atlına rahatlıkla Nurullah Berk imzasını atmak kabildir. Bu, hocanın talebe üzerindeki tesirini göstermek bakımından bir muvaffakiyet sayılırsa da nihayet ve ancak atölye havası için kabul edilebilir bir muvaffakiyettir. Bir sergide, peşin hükümlerin elle tutulacak kadar a-çık ve teşhir edilen eserlerde makul ve kuvvetli dahi olsa - tek görücün hâkimiyeti bârlz olursa bu üstelik sanatkârların kendi hallerine bırakıldığı takdirde kabiliyetlerinden daha başka şeyler elde edebilecekleri «ezilirse, oradan meraret duymadan çıkmamak kabil değil.
Ve sergiden çıkarken, kapının solunda, uzak bir yola çıkmış bir araba tablosu görüyorsunuz. Resim olarak pek üzerinde durulacak kıymette olmayan bu tablo, sanatkârın şuur altındaki firar endişesini göstermek bakımından ehemmiyet alıyor. Şimdilik içinde bir kadın var. Bu Tes-pis’in arabası değil amma, acaba binsek ne dersiniz? — fa.
Yazan : Von ★★★
Çeviren : Behçet CemaJ
Wenck ordusu teslim oluyor

Hicri
23
1369
19 5 0 HAZİRAN
9
Cimi a
Rumi
MAYIS
27
1366
VAKİT VASATİ EZA.Sİ
Güneş 5.27 6.48
I Öğle 13.13 4.34
İkindi 17.13 8.34
Akşam 20.39 12 00
Yatsı 22.41 2.02
tlDBÂk 3.11 6.33
KISMET (26654) - Unutulmı-yan Aşk. 2 — Leyla.
MARMARA (23860) 1 — Lekeli Hayat. 2 — Suçsuz Gangster. .MİLLİ (22962) 1 — Talih Kuşu 2 — Mcmlş.
Tİ RAN (22127) 1 - Kanun Harici. 2 — 3 Ahbap Çavuşlar Casus Peşinde.
TENİ (Bakırköy 16-126) 1 — şahane Vals. 2 — Canavar A-dam.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Yarasa. 2 — Batakhane Kırallçesi.
OPERA (60821) 1 — Sarışın
Bülbüller. 2 — Macera Limanı. SfREYYA (60862) 1 — Sürgün 2 — Hazin Aşk.
ANKARA
BEYOĞLU CİHETİ
ALKAZAR (42562) 1 — Vahşet Salgını. 2 — Adalar Perisi.
AR (44391) 1 — Vefasız 2 — Ölümden Kuvvetli.
ATLAS (40835) 1 — Hainler Geçidi. 2 — Aşk Oyunları.
BEŞİKTAŞ BAHÇESİ: 1 -Vurun Kahpeye. 2 — Lüktls Hayat.
ELHAMRA (43595) 1 — Aşk
Kurbanı. 2 — Pasifik Kahramanı,
İNCİ (84595) 1 — ölüm Zaferi.
2 — Aşk İmtihanı.
İPEK (44259) 1 — Cinayet Saati. 2 — Kara Şeytan.
LALE (43505» 1 — Albukrek Fatihi (Türkçe). 2 — Beyaz İnci. MELEK (40868) 1 — Gönülden Sesler. 2 — Mücrim Gönüller. KARAY (41656) 1 — Ölmeyen Aşk. 2 — İnci Korsanları. 8UATFAKK (83143) 1 — Lüküs Hayat. 2 — Vurun Kahpeye.
3 — Damga.
SI .M ER (42851) 1 — Meçhul
Kadının Mektupları. 2 — Ope-radMki Hayalet
SARK (40380) 1 — Korsanın Adaleti. 2 — Nalme.
ÇIK (43726) Kara Mızrak. (31 kısım).
TAKSİM (43191) 1 — Fakir Kızı Leylâ. 2 — Ali Baba Kırk Harniıüler.
TAN i — Kızlar Geliyor. 2 — Zeııda Muhküuıian.
( NAL (49306) 1 - Korkunç Şövalye. 2 — Şark Yıldızı.
YENİ 1 — Fiesta. 2 — Sevimli Haydut
YILDIZ (42847) 1 — 8wing Delileri. 2 — Yeşil Yunus Sokağı. İSTANBUL CİHETİ
DIU-
Har-Kah-
ANKARA (23432) Süveyş Yıldızı.
Bt’TtK (L5031) Kadın rnMiıi.
CEBECİ (13846) 1 — Lorel dl Aşçıbaşı. 2 — Trabzon ramanlan.
PARK (11131) 1 — Kara Gü-
neş. 2 — Masum Katil.
SLS (14071) Denizler Hâkimi. $(‘MER (14072) 1 — Uçan Kaplanlar. 2 — Çaylak Hafiye Caniler Arasında.
ULUS (22291) 1 - Aşk Çiçekleri. 2 — Beklediğim Sevgili.
YENİ (14040 > 1 — PaylaŞilmı-yan Sevgili. 2 — Kırmızı Fener.
GİDECEK OLAN CÇAKLAH
8.30 D.H.Y. (Türk) Buru ay a.
— 9.00 D.H.Y. (Türk) Ankara. Sivas, Elâzığ, Dlyarbakıra. —
9.30 D.H.Y, (Türk) Ankarayn.— 10.00 S.R (İsviçre) Atina. Cenevre, Zürih. — 10.05 D. H, Y. (Türk) Afyon, Konya. Adana-ya. — 10.15 D.H.Y. (Türk) lz-mlrc. — 10.30 D.H.Y. (Türk) Ankara, Adana, îakenderuna.— 12.10 C.Y. (Kıbrıs) Ankara, Nİ-koaya'ya. — 16.00 D.H.Y.(Türk) İzmir».
GELECEK OLAN VAPURLAR
6.30 Konya (Bandırmadan) — 6.00 Seyyar (Karablgadnn) — 10.00 Antalya (Ayvalıktan) — li.oo Çorum (Karadenlzden) — 20.00 Maraknz (Mudanvadan)—
21.30 Bandırma (Bandırmadan)
GİDECEK OLAN VAPURLAR
3.00 Ordu (Karadenlze) — 4.oo Necat (îneboluya) — 8.15 Bandırma ı Bandırmaya) — 9.00 M&rakAz (Mudanvaya) — 17.00 Sus (Mudanyava) — 17.00 Saadet lAyvalık-lzmlre).
— 19.00 Seyyar (Karabinaya).
GELECEK OLAN TRENLER
7.10 Toros — 8.30 Ankara — 9.15 Ankara (Eka.) — 22.20
fiemplon. z
GİDECEK OLAN TRENLER
8.90 Semplon (Avrupa). — I8.K) Ankara — 20.30 Anknra
ANKARA:
tZMİR
ELHAMRA 1 — Zoraki Misafir. 2 — Casuslar Çarpışıyor. 3 — 8u Perileri.
LALE 1 — Istırap Çocuğu. 2— LeUAnın Kaderi. 3 — İntikam Aicşi.
TAYYARE 1 — Maymun Kadın. 2 — ölüm Perisi.
TAN 1 — Istırap Levlânın Kaderi.
Ateşi.
YENİ SİNEMA Hırsızı. 2 — Keloğlan.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK Bir Dağ Mssslı.
Çocuğu. 2 —
3 — İntikam
1 — Bağdat Buffslo Bili. 3 —
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAM UÇAKLAR
ve türküler. — 14.20 Serbest
saat: Konuşma voya müzik. — 14.30 Şarkılar ve türküler (pl). — 14.50 Golden Gate kuartetinden caz şarkıları (pl). — 16.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar. — 18.00 Dans müziği (pl). — 18.30 Yurdun her köşesinden deyişler ve söyleyişler. — 19.00 Haberler. 19.16 İstanbul haberleri.
— 19.20 Radyo senfoni orkes-
trası konseri. Eduard Grleg programı. — 20,00 Kemençe Re saz eserleri. — 20.15 Karışık
hafif müzik (pl). — 20.30 Şarkı ve türküler. Hamiyet Yüec-«c&, — 21 10 İktisadi bahisler. Konuşan: Hazım Atıl Kuyucuk
— 21.20 Fasıl heyeti konseri.— 22.00 İzahlı opera. Pucclnl.. Ma-rlamc Butterfly. — 22.45 Haberler. — 23.00 Çeşitli hafif müzik (pli. — 24.00 Programlar ve kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR:
LONDRA:
7.40 Marccl Gardner ve «ere-nat orkestıaaı. — 8.45 Dinleyici istekleri. — 9.15 BBC Opera
orkestrası konseri. — 10.30 Sld Phillips dana orkestrası. — 12.30 Varyete müziği. — 13.30 Tom ve dans orkestrası. — 16.30
John Bull orkcstiAHindan hnflı müzik. — 17.15 BBC .senfoni orkestrası konseri, — 18.15 Caz kulübü. — 10.15 Yeril plâkları takdim ediyoruz. — 20.30 Ge-r&ldö konser orkestram. — 23.15 Operalardan parçalar.
ECZANELER
ALEMDAR (23683) 1 — Memiş. 2 — Cennet Kuşu.
AZAK (23542) 1 — Kanun Harici. 2 — üç Ahbap Çavuşlar Casus Peşinde.
(.EMBEKLİTAS (22513) 1 — Ormanlar Kırah. 2 — Suçsuz Katil. 3 — İntikam Kurşunlan. FERAH 1 — Hayal Peşinde. 2 — Şeytanın Kızı Gllda. 3 — Casuslar Çarpışıyor.
HALK 1 - Nevada. 2 — Zalim Kıraliçe,
İSTANBUL (22367) 1 — Kıvırcık Faşa. 2 — Er Meydanı.
«.40 S.A.S. (lakflndlnav) Lyd-da'dan. — 9.35 D H Y. (Türk) Ankaradan. — 9.45 D. H. Y, (Türk) Buraadan. — 9.50 D.H.Y. (Türk) İzmlrden. — 15.35 D.H. Y. (Türk) İskenderun, Adana, Ankaradan. — 15.50 B.E.A. (İngiliz) Londra, Roma, Atlnadan.
— Ki.30 M.R. (Mısır) Kahire, Lefkoşedcn. — 16.30 D. H. Y. (Türk) Erzurum, Elazığ, Malatya, Kayseri, Ankaradan. — 17.00 T.A.E. (Yunan) Atlnadan.
— l».O5 D.H.Y. (Türk) İzmlr-den. - 18.85 D.H.Y. (Türk)An-karadan.
7.28 Açılış ve program. —
7.30 M. S. Ayarı. — 7.31 Marş*
Isr (pl). — 7.45 Haberler. —
8.00 Saz eserleri (pl). — 8.15
10 dakika salon orkestrası (pl) — 8.25 Günün programı ve hava raporu. — 8.30 Çeşitli müzik (pl). .
12.28 Açılış ve program. —
12.30 M. S. Ayarı. — 12.30 Şar-
kılar. — 13.00 Haberler. — 13.15 Uvertürler (pl). 18,30 Öğle
Gazetesi. — 13.45 Filim yıldızlan söylüyor (pli. — 14.00 Hava raporu ve kapanış.
17.58 Açılış ve program, — 18.00 M. S. Ayan. — 18.00 İnce saz. — 18.30 Konuşma: Çalışanların saati. — 18.45 Pvrry Coıno'dan şarkılar (pl). — 19.00 M S Ayarı ve haberler. — 19,15 Geçmişte bugün. — 1920 Tarihi Türk müziği. — 20.00 Tango ve sambalar (pl), — 20.15 Radyo Gazetcal. — 20 30 Serbest saat.— 20.35 Opera aryaları (pl).
— 21 00 Konuşma ; Türklyede Marshaü Plânı. — 21.15 Flüt soloları. — 21.35 Piyano soloları ipli. — 2200 Konuşma. — 22.15 Dans parçaları (pl). — 22.45 M. S. Ayarı ve haberler.
— 23.00 Program ve kapanış.
EMlNÖN’l : İstanbul ıEminönü) — Haşan Hulusi (Küçük-pazar) — Abdlllkadir (Cağa-loğlu) —- Ccınll (Beyazıt).
BEYOĞLU; Matkovlç (Merkez) — Galatasaray (Merkez)
— Ertuğrul «Taksim) — İsmet (Takslınl — Karâköy (Galata)
— Maçka (Şişil ı — Feriköy (Şişli» — Hasköy — Merkez ı Kasımpaşa l.
FATİH; İbrahim Halil (Şvlıza-debnşi) — Sıılnhnddin Gürgen (Cerrahpaşa) — Emin Rıdvan (Sanıntya) — Haseki (Şehremini) — Ulupınar (Malta) — Orhan Avcıoğlu (Fener). EYÜP; Ayvansa ray Şifa.
BEŞİKTAŞ ; Nail Hnllt, — Yeni (Orlsköy) — Arnavutköy — Merkez (Bebek).
İSTANBUL:
12 57 Açılış ve programlar. — 13.00 Haberler. — U 15 Orkestra eserleri (pl), — 13.45 Şarkı
KADI KÖY ı Sıhhat — Kızıltop-rnk — Göztepe — BoHtancı. ÜSKÜDAR: Çıımlıyurt.
H E Y B E Lt ADA; He vbollada. BÜYÜK A DA: Merkez.
İZMİR: Karataş (Yalılar) Tarlan (Alaancak) — Yeni İzmir (Basmahane) — Millet (Kamera İti) — Eşref paşa.
ANKARA: Sakarya — Ankara — Yenişehir.
1 — İsımın doğumunu mebde ahin yıl (iki kolime). 2 — Boy atan; Dudak. 3 — Hayal perdesinin HU No. Iı ası; Bir harfin okunuşu. 4 •— Sakat; Saymak. 5 — Adonln üstürıdc-kinln dörtte biri; Bir harfin o-kunuşu. 6 — Adları tAdat et, 7 — Sattığın şevin sermayesini bile çıkııraına; Bir nota. 8 — Bir göğüs hastalığı; Testere. 9 — Bir nota; Büyüle; Beyazı, İt) — Soğukluğu giderilen yemek (İlci kelime).
Yııkıırıduıı aşağıya:
1 — Zarar ve ziyandan «ıva-net edilmiş. 2 — Giderme; Asker. 3 — Bir renk. I — Kendine gel; Sessiz. 5 — Afrikada yetişen koyu çizgili at cinsinden, bir hayvan; Cenap bir şiirinde onun İçin: “Geçen eyyamı ııev-haharı araı* tâbirini kullanmıştı; Bir harfin okunuşu, 6— Temerrüt; Bir şeyin icrası için bahşedilen fazla müddet. 7 — Tersi İnanma. 8 — Yed; Tersi manin. 9 — Çoğalma; İlgi .10— Sonsuz müsabaka.
DÜNKÜ BULMACANIN
HALLİ ı
Koldan sıığıı:
1 — Dalavereci. 2 — Namaza; Sat. 3 — Vatikan; Kİ. 4 — Emir; Lâkab. 5 — Fit; Ma. 6 — Emeli var. 7 — Yücelen; Te. 8 — Enik; Nakid. 9 — La; Abl; Elâ. 10 — İlâhi divan.
Yukarıdan aşağıya:
1 — Dâvetlvell. 2 — Azami. Ünal. 3 — LAHfevl. 4 — Amir; Hnkrın. 5 — Vak: Bol; Bl. 6— Lâno; Dinel. 7 — Namına. 8 — Es; Kııv. 9 — Caka; Atllâ. 10 — İtibar cdcıı.
F A
Beyoğlu iiöH Kadşkoy 60872 İstanbul 24222 Üsküdar 60945 Ankara 00. İzmir 2222 Karşıyaka 15055
SIHHÎ İMDAT
İstanbul Beyoğlu 4199e
Anadolu yakası 60538
Ankara 9)
İzmir 2251
GOEBBELS'İN SON MANEVRASI
Durum bu İken, Goebbels «on propaganda manevrasını çeviriyor. Birdenbire Berlinin sokak ve meydanlarında kâğıtlar uçuşuyor. Bunlar u-çakla atılıyor ve yardım kuvvetlerine hitap ediyor:
”Wenck ordusu askerleri! Bolşevik düşman, varını yoğunu ortaya dökerek, Berlini ele geçirmeğe uğraşıyor. Buna karşı, nıüdafiler, bütün kudretleriyle mukavemet ediyorlar. Biliyorlar kİ, Berlinin Bolşevlkler tarafından zaptı, tamir edilmez bir felâket olacaktır. Ve keza biliyorlar ki, siz, Alman milletinin en kudretli sınıflarından müteşekkil mükemmel tümenler, le imdada koşuyorsunuz. Düşman, sizin yaklaşmanız üzerine, daha şimdiden kuşatma çemberini gevşetti. Bütün mânileri yıkın! Hiç bir havadis sizi şaşırtmasın! Berlin hiç bir zaman Bolşevlzm önünde diz çök-mlyecektlr.”
Müdafaa komiseri, Berllnlilere ve müdafaa ordusuna da hitap ediyor. “Güneşin doğmasına tekaüdüm eden «aat, en karanlık «aattir.”
Fakat artık ne Dr. Goebbefc'in propagandası, ne de cepheye koşan çoluk çocuk, Berlini kurtaramazdı. Berlin muharebesinin ilk sekiz günü, düşman ittifakının harp «onuna kadar devam edeceğini ispat etmiştir. Reich payitahtının İşkenceye ko-şulmasına malolacak ne bir haftalık, ne de daha uzun bir mukavemet, bu neticeyi değiştiremez. Oyun bitmiş. büyük mucize tahakkuk etmemişti! Berlin kanının son damlasını tüketmek üzere İdi.
29 nisanda Hitler, son ümitle şu telsizi verdirdi: “Hemen haber İstiyorum! VVenck’in öncüleri nerede? Nereden hücum ediyorlar? 9 uncu ordu ne oldu? Busse, düşman cephesini hangi istikametten yaracak?” Hitlerin imzasını taşıyan son emir, budur.
UENCK’TEN KÖTÜ HABER GELİYOR
Gelen cevap çok acıdır. Wenck, taarruzdan müdafaaya geçmek zorunda kalmıştı. Bütün kudretini, kendi-sine tevcih edilen hücumları defetmeğe tahsis ediyordu. General Busse-nin yorgun ve bitkin 45.000 askerle Rus çemberini yarıp kendisine iltihak etmesi de bu neticeyi değiştirmemiştir. Wenck, Elbe üzerinden, ricat ederek ordusunu Amerikalılara teslim etmek Üzeredir.
Bu, Berlinin sonudur. Suni şekilde tahrik edilen bütün ümitler bir anda yıkıldı. Artık, her şey bitmiştir. Şimdi neticeye, kaçınılması imkânsız âkıbete hazırlanmaktan başka çare yok!... “Sonuna kadar mukavemet” fikrinin en koyu taraftarları bile, susuyorlar. Prensipe, sonuna kadar bağlı kalınmış ve Almanya mahvol, muştu Şimdi arlık Hıtlerin de hesap vermesi lâzımdı. Muharebe edebilecek son birliklerin komutanları, muhasara kuşağını yarıp çıkmağı tasarlıyorlar, halk ise teslim olmaktan başka bir şey düşünmüyordu.
teslimden e\ vel
1 mayıs 1945 Berlin mukavemetinin son günüdür. Günlerden beri fasılasız devam eden bombardıman, öğleden önce hafifliyor ve nihayet tamamen kesiliyor. Taarruz eden ordu, mayıs bayramı yapıyor ve radyodan Staiinin nutkunu dinliyor. Fakat. Başkomutan, Kızıl meydanda, Berlinin düştüğünü, zafer kulesine kızıl bayrağın çekildiğini ilân edemedi. Führer, mukavemeti, hiç olmazsa o kadar ıızatabilmişti
Muharebe fasılası, müdafilere bir istirahat oluyor. Vaziyetlerinin Ümitsizliğini büsbütün anlıyorlar. Son muharebenin cereyan ettiği şehir merkezi, yürekler acısıdır. Sokaklar, artık geçit vermiyor; binalar olduğu gibi yıkılmış, enkaz arasında harap tanklar, toplar ve ikmal arabaları görülüyor. Müdafaa tesisleri, on gün, durup dinlenmeden süren bir bombardımanla, esilip, yokedllmiş^ tir. Vakaa, müdafaayı uzatacak kadar silâh var!.. Fakat bunları kullanacak adanı nerede?.. Kaybolmuş bir dâva uğruna artık kini can verir? Beş yıldan beri, harbi atlatanlar, son muharebeden de sağ çıkmak istiyor. Askerlerin çoğu, harap evleri taramışlar ve çantalarına, birer sivil elbise koymuşlardı. Bazısı, üniformanın altına sivil elbise giymiştir. Si-birvaya gitmeğe kimse gönüllü de-ğllî..
Bombardıman, öğleyin tekrar başlıyor Moskovada Mayıs Bayramı bitmiş ve geçit resmi başlamıştır. Bütün dijnya, nefesini kısmış, Berlinin zaptını bekliyor. Taarruz edenler, zafer müjdesini, daha 1 Mayıs bitmeden Moskovaya yetiştirmek için, bütün kudretlerini sarfediyorlar.
Gerginlik son haddini bulmuştur. Charlotlcnburğ’ta Huşlar, Spree üzerinde bir tombaz köprüsü kurnıava muvaffak oldular. MÜdafilerin, bu köprü üzerine açtıkları şiddetli ateşe rnğmcn. şatonun parkına, sürü halinde tank giriyor. Rusya Kıraliçesı Luise ile çarlar müttefiki Friedrich VVühelnı IU’din yattığı anıt-kabrin önünde, şiddetli bir muharebe başlıyor. Yol ağzım bir uçaksavar topu tu. tuyor. Tramvay arabalarından, tank maniası yapılmış. Nehir merkezinden
Spandau’a uzanan müdafaa çemberi eğer muhafaza edilmek İsteniyorsa, Rusların burada bir adım bile İlerlememeleri lâzımdır.
Fakat, en mühim tehlike Anhalter Bahrıhof İle Potsdamer Bahnhof garları arasındadır. Müdafaanın kilit noktası, burada tehdit altındadır. Huşlar, nehrin bütün boyunca, Land-wehr kanalına kadar ilerlemişlerdi. Müdafaanın Aşil topuğu, liman mın-takasıdır ve Ruslar bunu keşfetmiştir. Köthener-Strasse’dekl kanal köprüsü, tahrip edilememişti. Şehir merkezine yapılacak son taarruzun yarma noktası, işte burasıdır.
Relchstag üzerinde kızıl bayrak
Halk hücum taburlarından birinin, Propaganda Bakanlığının bodrumunda bulunan muharebe idare mevziinde, gittikçe zayıflayan bntaryasiyle son haberleri veren bir radyo etrafına, bir sürü insan birikmiş. Bu bodru. mun, bir kaç yüz metre ilerisinde, Berlin sokaklarında cereyan eden sokak muharebesinin tafsilâtı, ancak Moskova Radyosundan öğrenilebüi-yor. Moskova, Staiinin bir günlük emrini yayınlamaktadır: “Sovyet birlikleri, Relchstag’a kızıl bayrağı çektiler!” Biraz sonra, Goebbels'ın resmi ikametgâhında bulunan en ileri bölükten. tabur karargâhına, Rusların Relchstag İstikametinden, Branden-burger Tor’a doğru taarruz ettikleri rapor edildi.
Artık, ilâhların sonu gelmişti. Hitler Almanyasının mabutları, cehennemi bir hercümerc içerisinde yıkılıyor, Fakat, umumi karargâh sığınağı dışındakilerden hiçbirisi, Führer ile sevgilisinin, nisanın sonuncu gllnü â-
lemden göçtüklerim bilmiyor. Meydana çıknıastyle bütün cihanı zafer sarhoşluğuna daldıracak olan bu sırrı bilen pek az kimsenin dudakları, sımsıkı kapalı... Hitler mûtadı olduğu veçhile, hemen öğleye kadar uyumuştu. Saat 14 te Öğle yemeğini yedi ve kendisine arzedilen muharebe raporlarını tetkik etti. Vaziyeti kavramak İçin şehir plânına bakmaya hiç ihtiya. cı yoktu. Muharebenin, olanca şiddetiyle cereyan ettiği Landwehr kanalında. Potsdamer Strasse’de, Wil-helmsplatz’da her binayı cebi gibi biliyordu.
Az sonra Hltlerln çalışma odasından tabanca «esi geldi. Führer. en sağlam usulü seçmiş ve namluyu ağzına sokmuştu. Kafatası tamamen paralanmış, kanape beyin ve kana bulanmıştı, Eva Braun, intihar şeklinde tereddüt etmiş, yanında tabanca varken, nihayet zehir kullanmıştı. Nisanın sonuncu günü, ikindiye devrederek, sonuna yaklaşıyordu.
Führer’in harimlnde sigaralar yanınca. bu yeraltı çıkmazında bulunan herkes, olanı anladı. Hitlerin etrafın, da, diktatörün İş arkadaşlarına seneler senesi en büyük Azabı çektirmiş olan sigara memnuiyeti kadar hiçbir emir, bu derece sıkı tatbik edilmemişti. Cenaze odasından İlk çıkanın ağ* zında sigara yanıyordu. O zaman artık herkes, Almanyada Hitler buy* rufunun geçmediğine kanaat getirdi Teslim mİ T
Hitler. vasiyetinde, Schlesulghotı-tein’da bulunan Büyük Amiral Dö-nitz'i kendisine halef, Goebbels ve Bormann'ı Devlet Bakam tâyin etmişti.
(Devamı vav^
HİKÂYE
Daima aym merak
BİRKAÇ günde biteceğini sandığını bir tahkikat İçin bulunduğum bu doğu vilâyetinde haftalardır neticeyi elde edememiştim.
Sonbaharsız kışlardan biri başlamak üzereydi. İik kar, daha harman kalkmadan bastırmış, «Ahali; gündönünıündeki karınca telâşiyle, Adeta çehreler uzamış, gözler belermiş, alınlar da sıkıntılı çizgilerle uzun bir muhasara hazırlığına girişmişti.
Geç vakitlere kadar çalışmama rağmen iş uzamakta devam ediyor, sinirlerim gittikçe geriliyordu. Hiçbir tanıdığım bulunmayan bu yerde ve bilhassa en telâşlı, en kasvetli devrinde kendimi büsbütün yalnız hissediyordum.
işte ona bu sırada rastladım... Biraz şişmanlamış, birazdan çok güzelleşmişti. Umulmaz bir tesadüfün verdiği memnunlukla yanına gitmek istedim. Fakat, hedefim kendisi değilmiş ve beni tanımı-yormuş gibi öyle tabii şekilde u-zaklaştı ki, yarı yolda hayretle duralamaktan kendimi alamadım. Şüphe yok oydu... Her halde dedim, muhitin tesirinden sıyrıla-mayıp sokakta erkekle görüşmekten çekindi... Bilhassa bir yabancıyla...
izini bulacağıma, tekrar ıastlı-yacağıma emindim. Aramanı uzun sürmedi. Birkaç gün sonra gene rastlaştık. Israrla yüzüne baktığım halde, bakışlarım, gerisinde bir şeye aitmiş gibi yanımdan geçip gitti. Hayretim büsbütün artmıştı. Unutmuş olmasına İmkân . yoktu, belli etmeksizin de bir dostluk alâmeti gösterebilirdi... Dayanamayıp yanımda bulunan deter-dara kim okluğunu sordum. “Ceza reisinin karısı, dedi. Muhterem bir hanımefendi... Yardım Sevenler Teşkilâtı Başkanı ve türlü hayır işinin elebaşısıdır. Diyebilirim ki arkasından dil uzatılmıvan şehrin hemen hemen yegâne genç kadını... Söz aramızda, reis turnayı gözünden vurmuş. Bekârlığında burada asliye hâkimiyken Ayyaş Reşit diye meşhurdu. Vicdan hanımla evlenince iki yakası bir araya geldi, içkiyi bırakarak kısa zamanda sevilmeye, sayılmaya başlanan bir şahıs oldu.,,

Senelerce exvel Istanbulda küçük bir grupumuz vardı. Kimi henüz yüksek tahsilini bitirmemiş, küni yeni hayata atılmış gençler... Usul ittihaz etmiştik, on beşte bir perşembe günleri yazsa. Bomon-tı Bahçesinde, kışsa Tcpebaşında Neşe Birahanesinde toplanır, hoş birkaç saat geçirirdik.
Meclisimizin yegâne kadını Hicrandı. Aramıza nasıl katıldığını hatırlamıyorum. Şu var ki en sadık müdavimimiz oydu... Kimin nesiydi? Nerede otururdu? Bilmem!.. Daima yalnız gelir, gene yanlı» ayrılırdı. Arasıra grupumuzdan bir arkadaşla samimiyetini ilerlettiğinden şüphelenir, takat içimizde onu mahrem şekilde ta-nımıyan kalmadığı için bunu i-madan şiddetle kaçınırdık. Llık bir hararetle kızaran gergin yüzü, kara gözlerinin beyne saplanan ba-kışlariyle; hafif hareketlerden, yapmacıklardan nefret etmesine
Yazan : Ender HALtD
rağmen, anlaşılmaz bir dişiliği, etrafına sinen bir kadın kokusu vardı...
Birkaç sene kjmya tahsili yaptığını duymuştum, terk sebebi de meçhuldü. Hâli yaşar; yaşatır, mazi hakkında bahis açılmasına katiyen yanaşmazdı. Sokakta, koltuğunun altı ciddi, ilmi kitaplarla yüklü, ağırbaşlı hali ve kıyafetiyle, ekseriya tek başına rastlardınız. Bir yere davet etseniz, herhangi bir teklifte bulunsanız mümkünse kabul eder, hiçbir zaman nazlanmaz, ısrar beklemezdi.
Hususi hayatı türlü dedikoduya mevzu teşkil edebileceği halde, dış âleminde kültüriyle takdir celbeden, harekâtiyle hayran bırakan bir kızdı... Kadınlığın en büyük noktasını idrak eden Hicran, haşhaşa kalmak hususunda olduğu kadar sohbet koltuğunda ve mü-nakaşa masasında da aranılan bir varlık olmasını bilmişti...
Arkadaşlardan çoğu gibi onun da izini kaybetmiştim. Şüphesiz oydu... Yanılmadığıma emindim., konuşmak, hiç değilse hakikati öğrenmek için büyük arzu duymaktaydım.
Nihayet bir gün, taşra şehirleri için çok ehemmiyetli bir cüretle yolunu keserek; beni tanınıamaz-İıktan gelmesi sebebim sordum, görüşmek istemese, bir mâni olsa bile, dostça tebessümünü esirgememesi İcap ettiğini söyledim. Şaşkın bir bakışla: “Yanılıyorsunuz efendim, demişti, birbirimizle tanışmış, tanıştırılmış değiliz ” Ve hafifçe başını eğerek uzaklaşmıştı.
Dell olacaktım. Buradan bir an önce kurtulmak istediğim halde, şimdi ikametimi uzatmak çareleri arıyordum. Dosyalara gömülü başım, zonkhvan beynim, münasebetsiz bir inatla boş yere bu muammayı halle çalışıyordu.
Hareketimden bir gün önce beklediğim fırsat zuhur etti. Savciyle görüşmüş, İkmal edilen tahkikat evrakı hakkında bir kere de, hasta bulunan ceza reisiyle konuşmam hususunda mutabık kalmış* tık. Fazla bekleyenıiyeceğimden, bilistifade evine gittim.
Kapıyı karısı açtı. Konuşmıya yanaşmıyarak beni misafir odasına, biraz sonrada kocasının yanma almış, kendisi çekilivermiştl. Kafanı Hicran meselesiyle o kadar doluydu ki, hâkimle kimbilir neler konuştum. Adamcağızın an-lamıyan bakışiariyle karşılaştıkça toparlanmıva çalışıyor, buna rağmen görüşmemize salim istikamet vermi.vc muvaffak olamıyor-dunı...
Kadın beni kapıya geçirirken son bir teşebbüsle; Istanbuldaki toplantılarımızı, geçen güzel günleri hatırlatmak istedim. “Istan-bulda hiç bulunmadım, diye sözümü kesmişti. Benzetmiş olacaksınız... Sonra, kendi kendine mırıldandı: |
“Mazi., dalma aynı merak...” VU-zümdeki istifham üzerine» tebessümle kapıyı açmıştı; “Güle g’ll? efendim, iyi yolculuklar dilerim.

Boş zamanlarımda sık sık onu hatırlıyor, her seferinde aynı sualin beynimde çöreklendiğini hissediyorum: Acaba o muydu, yoksa sıkıntılı günlerden dogma bir aldanış mı?..
9 Haairuı 1050
Sayfa 5 ’
GÜNÜN
KONOMiK
Profesör Neumark’m
Zürich’teki konferansı
Profesör Neunıark taraf indin Zürich'te İsviçre il© Türkiye arasındaki iktisadi vs kültürel münasebetleri geliştirmek gayesiyle kurulmuş bulunnn Tureo - Sulsae Cemiyetinde bir konferans verilmiştir. Memleketimizin halihazırdaki başlıca iktisadi meselelerinin, hem bunları gayet yakından bllon ve hem de levlçreda de büyük bir şöhrete rahip milletlerarası bir İlim adamı tarafından İzahı, memleketimizi İsviçrelilere tanıtmak bakımından pek faydalı olmuıtur. Bu çok alaka çekici konferansın ana hatlarını aşağıda
veriyoruz:
Konferansın mevzuu Türkiyenin aktüel iktisadi meseleleri Olduğuna göre, bu hususta İlk akla gelecek nokta. son seçimler neticesinde iktidara gelen partinin İktisadi sahada ne gibi bir istikamet tutacağıdır. İktidar değişikliği sebeplerinin bilhassa memleketin İktisadi ve mail «artiariyie n-lâkalı olması, bu mevzuun önemini büsbütün arttırmaktadır. Yeni ve eski İktidar partilerinin iktisadi programları arasında bariz sistem farkları olduğu iddia edilemez. Bununla beraber, yeni IkLldarın daha liberal bir iktisat politikasına taraftar olduğu bilinmektedir. İktisadi sahadaki muhtemel derişikliklerin, programdan ve vaitten ziyade, tatbikatta ve islerin kavranmasındaki ruhta olması beklenebilir. Yeni devlet reisinin bilhassa bir İktisatçı ve teşkilâtçı olarak tanınması. İktisadî sahada esaslı ve müspet adımlar atılacağına bir alâmet ve delil sayılabilir.
Cumhuriyetin İlk seneleri zarfında kabili müdafaa olan devletçilik, zamanla «adların değişmesi dolayıslyle, memleketin hususî iktisat sektörünü tazyik eden bir mahiyet ve ölçü almaya başlamıştır. Diğer taraftan, genişleyen devlet işletnı^rİliğinIn rasyonel çalışamaması da bazı memnuniyetsizliklere yol açmıştır. Şu halde, bir taraftan devlet sektörü ile hususi sektör arasındaki hudutların kesin olarak teshili, öto yandan devlet İşletmelerinin daha rasyonel çalışmalarının temini. yeni iktidarın başlıca faaliyet mevzuları arasında yer alacaktır. Büyük sermayelere ihtiyaç göstermesi bakımından, mühim devlet işletmelerinin hususi ellere devri pek mümkün sayılamaz. Devlet İşletmelerinin başına. uzun zamandan beri bunlar» yakından tetkik fırsatını bulmuş bir İktisatçının gelmesi bu sahada ümit verici bir adım sayılabilir.
.Türkiyenin başlıca İktisadî dertlerinden biri de. tasarruf İle yatırım a-rasındak! nispetsizliktir. Tasarruflardan mühimce bir kısmı ya olduğu gibi veya altına kalbedilerek saklanmakta. yani tam mânnsiylc iddlhar e-dilmektedir. Bankalardaki tasarruflarda da son yıllarda rcel bir artış kAy-dedilememiçtlr. Bunun sebebi, bir taraftan büyük kütlelerin İştira kudretlerinin (uzatması dolayısiylo tasarruf kabiliyetlerinin de azalması, öte yandan vergi korkusu ve para kıymetine emniyetsizlik gibi sebeplerle tasarruf İsteklerinin zayıflamasıdır. Yapılan yatırımların büydik bir kısmının da gayrimenkuller veya devlet tahvilâtı gibi emin sahalara inhisar ettiği söylenebilir. Cumhuriyetten beri yeni bir Türk müteşebbis sınıfı teşekkül etmiş olmasına rağmen, hususî teşebbüsün, bu arada blIhassA hususî sanayiin, arzu edildiği kadar gelişememeslnln rhuhtcllf sebepleri vardır. İlk olarak, devletin bu sahadaki kararsız faaliyetinin hususi teşebbüsün uzun vadeli işlere emniyetle girişmesine müsait bir zemin hazırlamadığı söylenebilir. Diğer taraftan, vergi politikası da sanayiin inkişafına geniş ölçüde mâni olmuştur, Burada bilhassa orta ve büyük işletmelerin kurulmasını önleyen v« hattâ mevcut büyük işletmelerin parçalanmasına sebebiyet veren muamele vergisi zikredilebilir. Gene vergi sahasında, kazanç vergisinin, iktisadi faaliyeti teşvik etmek şöyle dursun, teşebbüs fikrini baltalayıcı bir tesiri olmuştur. YApılan gelir vergisi reformu ile hasırlanmakta olan muamele vergisi ıslâhatının bu sahada müspet rolleri beklenebilir. Kredi organizasyonunun kifayetsizliği de bu mânilerden biridir. Yeni kurulan 8a-nayl Bankası bu bakımdan ümit verici bir adım teşkil etmektedir.
Zlraatln Türkiye iktisadiyatının temelini teşkil etmesine rağmen, devletin bu sahaya yardımı oldukça cüz! kalmıştır. Yeni iktidarın bu bakımdan daha realist hareket etmesi beklenebilir. Esasen. Demokrat Partiyi geniş ölçüde destekleyen köylü sınıfının da yeni İktidardan daha fazla yardım ve alâka bekleyeceği pek tabiidir. Türkiye zlraatlnln İstikbali hakkında nikbin olmak İçin sebepler vardır. Bu arada bilhassa Marshall Yardımının temin ettiği İmkânlar, zirai alât ve makinelerin gümrük resminden muafiyeti, yeni gelir vergisindeki zirai kazançlar İstisnası ve nihayet yol şebekesinin genişlemesi ve düzelmesi zikredilebilir. Zlraatin hektar verimi Avrupa memleketlerinlnkine nazaran bir hayli
düşük olduğundan, bu sahada mühim terakki İmkânları mevcuttur. Ancak, zirai istihsalin artmasının ilk zamanlarda dış ticareti genişletmekten ziyade, memleketin istihlâk seviyesini yükseltmesi şayanı temennidir, çünkü bugünkü İstihsal miktarları nüfusun Artış temposuna nazaran kâfi sayılamaz.
Türklyedo fiyatların yüksekliği bir taraftan hayat pahalılığı, öte yandan ihracat güçlüğü şeklinde kendini göstermektedir. Fiyatların yükselmesinin başlıca sebebi, harp içinde devletin masraflarının artmasına mukabil, elde elâstik! gelir kaynakları bulunmamasından dolayı, enflâsyonlst bir para politikasına müracaat zorunda kalınmasıdır. Vergi sisteminin elastikiyet arzetmamtsl, fazla iştira kudretini bel'etmeye İmkân vermemesi bakımından da, fiyat yükselişi üzerinde müessir olmuştur. Maamafih, harpten evvel dahi, bllateral ticaret Anlnşmaları yüzünden, iç fiyat seviyesi dünya piyasası fiyatlarlvle İrtibatını kaybetmiş bulunuyordu. İstihsalin arttırılması ve rasyonelleştirilmesi bugün için memleketin başta gelen dâvalarından-dır. Diğer taraftan, fiyat yükselişlerinden en ziyade müteessir olan sınıfların maaş ve ücret sahipleri olduğunu unutmamak icap eder. Düşük ücretler iş verimini aza itmiş, İş veriminin a-ZAİroasi İse bir kadro enflâsyonuna yol açmış, yani bu suretle bir fasit daire meydana gelmiştir. Bu İtibarla, gerek bütçe ve gerekse umumî devlet teşkilâtı bakımından yeni İktidarın en mühim vazifelerinden biri de. hiç şüphesiz. bir İdarî teşkilât ve ticret politikası reformu olacaktır. Şimdiki devlet reisinin evvelce iş başında bulunduğu zamanlar bilhassa bu sonuncu sahalarda çok müspet faaliyet göstermiş olması. İlerisi İçin ümit verici bir alâmet olarak sayılabilir.
Harp devresinde ithalât imkânlarının daralması yüzünden bir ihracat fazlası olmuş ve bıı suretle mühimce miktarda altın ve döviz stoku birikmiştir. Harbi müteakip aksine bir co-reyaft başgostermlş ve ticaret bilân-çostı pasif bakiye vermeye başlamıştır. Harp devresinin anormal durumu ve o zaman tatmin edilemiyen İhtiyaçlar gözonünde tutulduğu takdirde, bu gelişmeyi normal karşılamak icap e-der. Gene bu sebepten dolayıdır ki. harpteki anormal durum dolayıslyle suni olarak birikmiş olan altın ve döviz mevcudunun yeni devrede İthalât İçin sarfı endişe verici bir hâdise sayılamaz. Türkiyenin İthalâtının terkibinde mühim bazı değişiklikler olmuştur. Bilhassa mensucat eşyasının umumi ithalâttaki nispeti son yirmi sene zarfında % 40 tan # 17 ye düşmüş, gıda maddeleri ithalinde ise daha bariz bir gerileme kaydedilmiştir. Buna mukabil, İstihsal vasıtalarının, hususiyle makinelerin, nlsbl önemi artmıştır. İhracatın terkibinde ise mühim değişiklikler olmamıştır. Muama-flh, Yakınşark memleketlerine bazı mamul maddeler İhracına çalışmak ilerisi için üzerinde durulacak bir mevzu teşkil etmektedir. Diğer ta-raftan, turizme de gereken önemin verilmesi, memleketin döviz kaynaklarını arttırması bakımından, çok mühimdir.
Türkiyenin dış ticaretinde harpten evvel Almanya İlk plânda gelmekte I-di. Harbi müteakip Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere Almanysmn yerini almışlarsa da, son zamanlarda Almnnyanın gene eski mevkiine yaklaştığı görülmektedir. Türkiyenin normal pazarı Orta Avrupa olduğuna göre. İsviçre İle olan ticari münasebetlerin gelişmesi de beklenebilir. Şimdiye kadar bu münasebetlerin arzu edildiği kadar gellşcmemeslnln başlıca sebepleri Arasında sıkı bllateral anlaşmaları ve bazı formalite güçlüklerini zikretmek İcap eder. Bir taraftan daha serbest bir ticarî rejime gidilmesi, öte yandan Türk İhracat mallarında fiyat düşüklükleri olması ve standardizasyonun ve kalite kontrollerinin arttırılması sayesinde İki memleket arasındaki ticarî mübadelenin daha genişlemesi beklenebilir. Ancak, İki memleket arasında diğer bir müşterek çalışma imkânı daha vardır ki, bu da, İsviçrelilerin Türklyeye sermaye yatırımları yapmalarıdır. Yeni İktidarın dış sermayeden geniş ölçüde faydalanmak İstediği görülmektedir. Diğer taraftan, memleketin iç istikrarı ve iktisadi bünyesi de OsmanlI devrinden tamamen farklı olduğuna göre İsviçre
Trabzon tacirleri, Fındık İhraç Nizamnamesinin tâdilini istiyor
Bir fındık partisi, İskeleden mavnalara yükleniyor
Trabzon, (Hususi) — Son günlerde, ihracat konrolörlcrlnln de iştirakiyle Ticaret Borsacında toplanan tacirler, nizamnamenin tadiline alt yeni kararlar ittihaz etmişlerdir. Trabzon Mmtâka Ticaret Müdürlüğü kanaliyle Ticaret Bakanlığına bildirilen Fındık İhracat Nizamnamesinin tadiline ait bu düşünceleri şöylece hulâsa edebiliriz:
1) 10 milimetre kutrundaki iç fındıkların sıra malın^ ithali,
2) (foşa) namı altında ihraç olunan kabuklu fındıklar İçin, 18 milimetre kutrundan yukarı olmak kay-dlyle bir (kallbrnj) tâyini,
3) Geçmiş senelere ait fındıklarda özürlü mabetlerin bir misil arttırılması,
4) Her parti için, Özürlü fındıklara mahsus tolerans gibi, geçmiş senelere ait fındıklar için de yüzde 2 nlsbetln-de bir tolerans kabul edilmesi,
5) Vurgun, kırık namlariyle İhraç olunacak fındıklarda, mutlaka o parti içinde, en az yüzde 75 inin vurgun veya kırık olması mecburiyetinin vaz'ı,
6) 50 kiloluk çuvallarda İhraç edilen özürlü fındıkların, çuval zayiatına sebebiyet vermemek için, (80 hariç) 90 kiloya kadar istenilen ve-
Harriman'ın Schuman Plânı hakkında beyanatı
Avrupa İş Birliğine ayrılan 600 milyon doların bir kısmı, Schuman Plânına ayrılacak
Bu plân, kartellerin kurulması için değil, istihsali arttırmak gayesiyle yapılmaktadır
Washington. 8 A. A. (AFP) — Averell Harrlman, yaptığı bir basın toplantısında şu demeçte bulunmuştur:
“İngilizler, Schuman Plânına iştiraki ısrarla reddetseler dahi bu plânın Avrupa Birliğine çok büyük yardımı dokunacaktır.
Maamafih İngiliz Hükümetinin de Schuman Plânına dahil olması çok arzu edilir.,,
Marshall Plânı fevkalâde büyükelçisi, Avrupa çelik ve kömür kaynak-sermayedarlarının emnl.vet hususunda endişe duymalarına sebep yoktur. TÜr-kiyenln coğrafi vaziyetinin bazı tereddütlere sebebiyet vermesi de doğru değildir, çünkü bugün İçin muhtelif mcmlokotlerdeki aiyasi rizikolar arasında ancak cüzi derece farkları vardır. Bu vaziyet karşısında, ya rizikoyu her yerde pek büyük görüp hiçbir İşe girişmemek veyahut da rizikoları her yerde nşağı yukarı müsavi sayarak yapılacak hesaplarda sabit bir emsal olarak kabul etmek icap eder. Nihayet, bugün için garp kültürünün ve demokrasi dâvasının şarkta en mühim nıüdafilcrlnden biri olan Türkiyenin ekonomik bünyesini takviyeye çalışmak dünya siyaseti bakımından da büyük bir önom taşımaktadır.
Konferansı bildiren Nfliuhi BURSAL
zinlerde ihracına müsaade olunması,
7) Kontrol vesikalarının değiştirilmesine mahal kalmaksızın, konşimentolarda olduğu gibi ciro suretiyle devrine muvafakat edilmesi,
8) Hakem heyetlerine, konrolörle-rin aldığı nümune İle iktifa etmeyip ayrıca parti İçinden nümune Almaları salâhiyetinin de verilmesi,
9) Çuvallara vurulmakta olan resmi marka ve işaretlerin İngilizce veya Fransızca olarak tesbitl, isten-nllmektedir.
Trabzon fındık İhracat tacirlerinin bu mütalâaları, heyeti umumiye halinde, prensip itibariyle elbette doğrudur. Zira ihracatı mürakabe ihtiyacı, müşteri arzusundan doğmuş ve bu arzu hudutlanmıştır. BinAenaJeyh bu yeni dilekler de müşterilerin yeni arzularının bir ifadesi olmak lâzımge-llr. Buna göre, teknik mahzurlar yoksa, fındık İhracat nizamnamesinin yeniden tadili icap eder.
Bu itibarla iki, üç ay sonra açılacak 1950 yılı fındık kampanyasından evvel Ticaret Bakanlığının fındık bölgesinde bu maksatla bir kongre hazırlamasını ve bu toplantı sonunda kesin bir kanaate varmasını temenni ye lâyık buluruz.
8. Ç.
lavının birleştirilmesi işine, İngiltere-nin yakında katılacağına emin olduğunu söylemiştir.
Harrlman, Avrupa iktisadi işbirliği çerçevesi dahilinde sarfedılmek ü-zerc ayrılan 600 milyon doların bir kısmının Schuman Plânının tatbiki için kullanılabileceğini ileri sürmüştür.
Harriman'ın a.vnca işaret ettiğine göre bu 600 milyon doların bir kısmı gayet yakında tatbik sahasına girecek olan Avrupa tediye birliğine ayrılacaktır. Aynı zamanda Avrupa çelik ve kömür kaynaklarının birleştirilmesinde lâzım olacak krediler Içtn hâlen hiç bir resm! teklif yapılmamıştır. •
Harrlman. sözlerine devamla Schuman Plânının geçen nisan a. yından beri Avrupada teşebbüs zihniyetini yeniden canlandırdığına İşaret etmiş ve demiştir ki:
“Bu plân hiç bir zaman kartellerin ihdası için ele alınmamıştır. Bilâkis Schuman plânı, İstihsali arttırmaya ve daha geniş ve serbest pazarlar yaratmaya yarıyacaktır.,,
Harrlman, Arvrupa kömür ve çelik kaynaklarının birleştirilmesi işini 1-
Kısa Haberler
«Japonya, pamuklu dokunıaJarda rekabet ediyor
★ Tokyo (Hususi) — Güvenilir mahfillerin bildirdiğine göre, Japon pamuklu dokumacıları, Britanya ve Amerika ihrncAtçılan İle fazla rekabet etmemeğe, gayrı resmi bir şekilde, karar vermişlerdir. Harpten sonra, Japon-ya, 1936-37 dokuma İstihsalinin yüzde 23 nispetini lode etmiştir. 1949 da istihsal 1 milyar yarda kareye yükselmiştir. Bu yekûndan, Japonya geçen sene 746 milyon yarda kare İhraç etmiştir.
Ingilterede yün fiatleri
★ Bradford (Hıısıısl) — Orta ve iyi kalite İngiliz taranmış yün flat-leri yerli piyasada yükselmektedir. Bu ipliklerin fiatleri, yarda başına 42 sentten 56 sente yükselmiştir. Yani, devalüasyondan sonra Amerikada yardası 4,50-5 dolara satılan yünler. Marukcn giralda 13.85 dir. Şimdi yardası 6 dolardan satılacaktır.
Fran&ada İplik fiatleri '
★ Paris (Hususi) — Pamuklu iplik fiatleri, Skandinavyaya aevk-edilmek Üzere, F.O.B. Fransız hududu, kilo bRşına, Amerlkadan 1 standardı,kalite No. 20,457 frank; No. 40,501 frank; No. 74,539 frank.
lapanyada suni ipek
★ Madrid (Hususi) — ipek ve suni İpekten mâmul maddeler tatmin edici seviyededir, fakat bazan, istihsal talebi karşılayacak miktarda değildir. En son ihraç fiatleri, metre başına peseta ile, F.O.B. Barselona, anıbalâj dahil, 90 cm. genişliğinde, yüzde yüz suni ipek kumaşlar, sonrlsa tuvali, 8.60; encanto tuvali, 7.65; vanidad. 11.40, seduetion, 10.45, miraflor, 12.30, jorjet maravllla, 12.30.
Almanyada bazı maddelerin istihsali menediliyor
★ Frankfurt (Hususi) — 8 mayıs tarihinde, Almanyadakl Müttefikler Yüksek Komiserlerinin neşrettiği yeni bir kanuna göre, magnezyum da dahil olmak üzere bazı maddelerin istihsali yasak e-dilmiştlr. Bu kanunun diğer bir maddesine göre bilyeli yatak, çelik ve alüminyum endüstrisinde de, Müttefikler Yüksek Komiserinin izni alınmadan fabrikaların istihsal kapasitesi arttırılamaz. Bazı makine ve maden çalışma âletleri de bu knauna girmektedir.
Baguio Konferansı
★ Manila, 8 (Hususi) — Bagui Konferansının Ekonomi Komitesi, Komünist olmıyan yedi Asya ve Pasifik memleketlerinde iktisadi işbirliğinin tekâmülü imkânlarını münakaşa etmiştir.
Konferansa Fllipinler, Avustralya, Hindistan, Pakistan, Seylân, Endonezya, Tayland iştirak etmiştir.
Sltıgapıırda Hindistan ticaret Sergisi
★ Singapur, 8 (Hususi) — Hindis-
tan Ticaret Komisyonuna göre, Singaptırda daimi olarak bir Hindistan mensucat sergisi açılacaktır. Malaya HlndlstAn mensucatının en mühim müstehlikidir ve sene başında 51.917,987 stralts dolar kıymetinde mal satın almıştır. •
dare edecek olan yüksek makamın teşebbüs zihniyetini elden bırakmamak mecburiyetinde olduğunu, bu makamda Avrupa menfaatlerini koruyacak kudreti haiz devletlerin ve aynı zamanda kartellerin bitaraf şahsiyetlerinin temsil edilmesi lâzım geldiğini sözlerine ilâve etmiştir.
İşletmeler Bakanının beyanatı
Basmalarda %10, Kayseri mamullerinde %1-2 indirme
Devlet işletmelerinden hangilerinin ne şartlarla hususi teşebbüse devredileceği tetkik edilmektedir
Ankara 8 (Hususi muhabirimizi bildiriyor) — İşletmeler Bakanı Profesör Muhlis Ete gazetecilere aşağıdaki beyanatta bulunmuştur;
Birinci konu:
Sümerbank Pamuklu Dokuma Fabrikaları mamullerinin satış fiyatlarında tenzilât: I
Bakanlığımıza bağlı Sümerbank'ın Pamuklu Dokuma Fabrikaları mamullerinden olup hâlen stokta bulunan pamuklularla aynı fabrikalar tarafından bu yılın iş programlarına göre imal edilip satışa çıkarılacak türlü pamuklu çeşitlerinin ve 1947 yılında ithal edilmiş buJuımn ve bugün cüzi bir kısmı elde kalmış olan Italyan malı basmalarla Japon bezlerinin satış fiyatlarım piyasalarımızda serbest rekabet çerçevesi içinde canlandırmak ve yabancı memleketlere verilecek siparişlerin çok fazla artmasını mümkün merte-be önlemek maksadiyle muhtelif nispetlerde indirmelerin yapılması memleket iktisadiyatı bakımından uygun görülmüştür.
Bu tenzilât fabrikaların bu ryılki1 imalâtı İçin basmada % 10 olmak üzere vasati % 9 nispetindedir. Stoktaki mallarda ise tenzilât nispeti malın cinsine göre Çi 5-15 arasında değişmektedir. İthal mallarındaki tenzilât nispeti de yerli basma ve kaput bezlerimizin bugünkü flyatlariy-le ayarlı olarak ve daha evvel yapılmış olan tenzilâta İlâveten % 10 kadardır. .
Bu münasebetle şu noktaya da işaret etmekte fayda vardır ki, bu indirmelerin neticesi olarak gerek devlet fabrikalannın, gerekse hususî dokuma fabrikalarımızın ınamulâtı ile ithal malı manifatura satışlarında son günlerde görülen durgunluk ve kararsızlığın ortadan kalkmasını da beklemek yerinde olacaktır. Sümerbank Pamuklu Fabrikalarından bel-libaşlı İmalât çeşitleri bakımından hususi fabrikalarla rekabet halinde bulunanı bilhassa Kayseri Fabrikasıdır. Bu fabrika mamullerinin satış fiyatlarında yapılan tenzilât İse % 1 - 2 civarındadır. Yarından itibaren bu mamuller tenzilâtlı olarak satışa çıkarılacaktır.
İkinci konu:
Bazı devlet işletmelerinin özel sermayeye devri:
Hükümet programında iktisadi siyasetimiz hususi mülkiyete dayanan ferdin İktisadî zihniyetlerini koru*
Tüccar Derneği, toplantılarına devam edecek
Tüccar Derneği hafta içinde tekrar aylık toplantılarına devanı edecektir. Bu toplantıda, devlet işletmelerinin hususi teşebbüse devri hakkında bir görüşme yapılacaktır.
Meyva ağaçlarındaki hastalıklarla mücadele
İstanbul ili Tarım Müdürlüğü, mevsimde elma, armut, ayva gibi meyvaların içerisine girerek tahribat yapan ve meyvaların ağaçtan dökülmesine sebep olan karpokapsa adlı kurda karşı bahçe sahiplerinin yapacakları savaşı bildirir bir broşür hazırlamıştır. İsteyenler Tarım Müdürlüğünden alabilirler.
Yine mayıs ayında bilhassa elma, erik, ayva ağaçlarına musallat olarak yaprakları tamamen yiyip düşüren kurtlara karşı mücadele için de bu broşürde faydalı malûmat vardır.
yan ve hususi teşebbüsü esas tutan bir sistem halinde tebellür etmektedir.
Bu sistemde devletin başlıca vazifesi iktisadi hayatı tanzim ve İktisadî faaliyetleri teşvik ve murakabe etmektir. Binaenaleyh iktisadi sahada tanzimi rolünü deruhde eden devletin işletmecilik faaliyeti ancak birinci derecede âmme hizmetleri »ayılan işlere inhisar edebilir kl bunlar büyük halk kütlelerine hizmet eden ve müşterek İhtiyaçlarına cevap veren işletmelerle mühim iktisadi faaliyetleri besleyen ve düzenleyen tesislerden ibaret bulunmaktadır. Bunlara doğrudan doğruya askerî ihtiyaçtan karşılamayı hedef tutan fabrikaları ilâve etmek doğru olur. Bu faaliyetler dışındaki mevzular hususi teşebbüsün çalışacağı geniş sahayı teşkil eder.
Yeni Hükümetin iktisadi siyasetine alt prensipleri bu suretle kısaca belirttikten ve Amme mahiyetini haiz olmayan işletmelerin hususi teşebbüse devri esas kabul edildikten sonra hâlen devletin elinde bulunan işlet^ melerden hangilerinin ne şartlarla hususi şahıslara devri lâzım geleceği keyfiyeti Üzerinde durmak icap eder.
Bugün İktisadî Devlet Teşekkülle, rl adı Bltında idare ve murakabe edilen teşekküller arasında Ziraat Bankası, Sümerbank, Etibank, Toprak Mahsulleri Ofisi, Zirai Donatım Kurumu, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu gibi ana teşekküllerle bunlara bağlı ticarî, »mal ve ziraî mahiyette mevcut müessese ve işletmeler mevcuttur. Memleketimizde sermaye piyasasının darlığı ve hususî sermayenin büyük rizikolara katlanmak hususundaki çekingenliği gözonünde tutulursa devletçe kurulan ve âmme hizmeti mahiyetini haiz olmayan İşletmelerin hususi şahıslara devri işinin tamamlanması için zamana ihtiyaç bulunduğu anlaşılır. Bu itibarla devir işine nispeten küçük ve tesis masrafı az olan işletmelerden başlanarak bunun tedricen ve sermaye piyasasınjn müsaadesi nispetinde daha büyüklerine teşmil edilmesi zarureti t&hassül edebileceği gibi bu İşletmelerin mubayaasına ufak sermayelerin İştirak ettirilmesi suretiyle küçük tasarrufa doğrudan doğruya envestisman imkânlarının verilmesi de üzerindo önemle durulmaya değer bir konu teşkil edebilir.
Birkaç günden beri gazetelerde Devlet işletmelerinin hususi sermayeye devri mevzuunda çeşitli neşriyat ve yorumlar görülmekte ve hattâ bu hususta şu veya bu şekilde kesin kararlara varıldığı ve varılmak üzere bulunulduğu belirtilmektedir. Halbuki yukarıda da işaret edildiği veçhile bu konunun zamana mütevakkıf bir tetkik ve plânlama işi olduğu düşünülürse böyle âni kararlarla hemen halledileceğini sanmak fikirleri yanlış yollara sevkedebllir. Ancak bü-günden şunıı ifade etmek mümkündür ki, Devletin büyük emekler ve blnbir müşkülâtla kurduğu tesislerin her ne pahasına olursa olsun tasfiye edilmesi bahis mevzuu değildir. Gerek satış şartlan gerekse takdiri kıymet meseleleri esaslı bir tetkike tâbi tutulacak ve Devlet İşletmeleri yerine kurulacak teşebbüslerin şekli ve şirketlere ait hisse senetlerinin hangi ellere geçeceği hususu üzerinde e-hemmiyetle durulacaktır.
8/VI/1950 Perşembe
Borsalarda vaziyet
İstanbul:
Ticaret Borsacında Adana menşeli yeni sene buğday mahsulünden 15 tonluk bir parti 29 kuruştan muamele görmüştür. Kabuklu fıudık fiyatı tekrar 1-lerleme kaydetmiştir.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Bor-sasında Devlet tahvilleri üzerine mahdut miktarda iş olmuştur. Ziraat Bankası Tahvilleri hararetli istekler karşısında kalmıştır. Altın fiyatı ise kararsızlık i-çinde bulunmaktadır.
İzmir :
Bugün Boraada çcfofrde/cs/e kuru u-züm («teksiz bir durum arz**derek fiyat 25 santimlik hır gerileme kaydetmiştir, /ııclria sağlam vn/.iyetl devam etmektedir Rorsada hareketli durumunu
muhafaza etmiş olmakla beraber alivre mubayaalarına mukabil hazır pamuk bir kuruş gorilvmıştir. Pamuk yağı piyasasında bir değişiklik yoktur. Boranda pamuk çrkırd^ğl sağlam vasiyetini muhafaza etmektedir.
Adanaj
Ticaret Borsaaında büınol Akaht pamuk fiyatında 10 kuru, kadar ilerleme •lmu,tur.
Trabzon j
Ticaret Boraaaında fındık piyonnm gevmek durum «—tmUtir.
İstanbul Borsası
Devlet Tahvilleri
İstanbul Ticaret Borsası
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
ESHAM VE TAHVİLÂT
KAMBİYO
Açılış
Kapanış
Kapanış
Altınlar
Adana Ticaret Borsası
Londra Borsası
Trabzon Ticaret Borsası
Şirket Tahvilleri
Anadolu
Bradford Piyasası
Şirket Hisse Senetleri
Zürich Borsası (Serbest)
Eskişehir Ticaret Borsası
İ.rlor. Fran,ı
İskenderiye Borsası
En aşağı
Ecnebi Tahviller
tcnokcll) •ıra) çıplak)
Gllınüş Gr Platin "
Buğday yumuşak
Buğday aort ...
Arpa .......
IHıkınını İlanı Maddeleri t Tiftik (ana ınaJ) .........
Tiftik (Natürel) .........
Yapak Anadolu (Kırlam)
Keten tuhunıu (Toııu=3torllng)
Bombay ..........................
Kalküta .........................
Yer fmtığı Hindifitun .................
Iltım derileri tiığır salamura (kasap) Kl. K«çi tıızlu kuru kilosu ... Koyun hava kuru«u kilosu
Kon»
• •
T.C. Marka» Bankası Türklyo İş Bankası Türk Ticaret Bankası Arılan Çimento ......
Şnrk Doğlrmoncltlk ... Milli Reasürans .........
FINDIK
a) %50 randımunlı kabuklu tombul .. b) tç sıra kontrollü ..
Tiftik ||
Yün
Nebati Ynfclnrj
Zeytinyağı (E.E. Susamyagı (Raf. Ayçlçagi (Rafine Fındık vağı (CÜrÜlc)
Pamuk (KantarısTalları) Aehmounl ICtsa elvafh F/G Karnak Usun olyafh F/O
New-Y(»rk*tn i onsu: S M
Gümüş, Platin
Mi'iır Kredi Foıısiyf 1003
İyi mal iLIbrestaFIygt) 8ıra malı
Anadolu
Trakya “ '•
Yağlı tuhıımlar ı Ayçiçeği tohumu ....................
Keten tohumu •••«•••••««•««•••• Kendir tohumu .....................
S u «atn ..»».ı,........
Yer fıstığı kabuklu ..................
Bugün Lira
Kuru Meyvnlar ;
Fındık (kabuklu sivri) ...
Findik (ÎÇ tombul) ......
Ceviz (kabuklu) .........
Ctvls (îq natürsl) ......
Külçe Yeril Gr KüJço De(UA*a.
Cumhuriyet ...
Reşat .......-
Hamit eşreeeaaast»
Gulden ........
Ingiliz .......
Fransız kok ...
Napolâon ILI ..
İsviçre .......
YABANCI BORSALAR
Eski Kapanış
1 Storllng ...
100 Dolar ......
100 Fr. Frangı • w
100 İsviçre Fr...-
100 Belç. Fr....
100 İsveç Kr....
100 Florin .....
1(X) Liret .....
100 Drahmi ......
100 Escoudos ...
İkramiyen tahviller
Çc5 1033 Ergani ■«•.»•.•••••••»••-1038 ikramiyen .............
Milli Müdafaa 1
1941 Demiryolu IV.......
C*5 1041 Demiryolu V .......
Çİ4 1/2 1940 İkramiyen ...
Diğerleri
21.-
22.—
21.— 100.— 100.-
08.—
Hububatı
Buğday yumuşulc (Tüc.) Buğday sert (Ofisin) ........
Arpa yemlik (dökme) .........
Mısır san (çuvalı) Fajıuiya tombul •• aeeeeetaelM Faaulya. Çalı şort ..........
ICusy om I .••••.••«•ı..
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil ..............
Nohut nutürel ...............
New-York Borsası
7.00.-
282.25
0.80 61.0.3
6.60
54.12.60 73.68.40
0.44.128
0.01.870
9.73 90
7.90.50
282.52
0.80 64.03
5.60 54.12.50 73.68.40 0.44.128
0.1.876
9.73.90
Bugün
28.—
29.38
İzmir Ticaret Borsası
23.—
21.—
21,10
99.10
09.95
90.70
Eski kur
28.—
29.38
21.75
57.75
55.—
42.— 215— 180.— 160.— 180.— 112.—
12.—
Son Kapanış
54.74
55.—
42.—
218.5 180.— 155.-
180.— 117.—
13.—
Buğday (Bujş(jll=Sent)
Sert Kış mahsulü No. 3 ..............
Kırmı» ° •• No. 2 .........
Pamuk Mi d dİ in g (Llbrcal=Sent) Temmuz
SKİ IY) ...................... ...
Aralık • •••••••••••••••••esseasesa es••»«•••
Tiftik (Lİbresi=Sent) aeeMeeaaaeaeee 1 OİCB&A O. 1 ««• •• •••saşşeasessaesaaa
Fındık (Llbrcsl=Sont) •eeeaeeeesaeoe* Kabuklu yorll İri tteetaaeeeeoMOaMMi ” M orta •«•«••••••••*•••••»s• Lovant İç ithal malı ..................
Ekotra iri İç İthal malı ............
Kuru üzüm (Llbresi=Sont) ..............
Thompson çeklrdeksia seçmo ... Keten tohumu (Buşall=Dolar) ... Minneapolla ...........................
Kalay (Llbre«l=:Scnt) ............
Lcvba-teneke (100 libre dolar)
Ütüm çekirdeksiz No.9
İncir A serisi No. 8....
M B serisi No. 108 Pamuk Akala I .........
Pamuk Akala II ■ Pamuk Akala IH ........
Pamuk yerli ..........
Pamuk yağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği ......
Bugün
268.— 251.—
Dün
{•) Günund. Bor.ada. muimol.il I..Cİ1 .dUm.nılg UhvIUt vo eahaının ara vo UlopUro göro taayyün eden U.krtbl piyasa değerleri.
MEMLEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
1911 Demiryolu VI
Kalkınma 1 eesşsst
II
| O v ♦ • • • IU
1919 İstikrazı !>• •AAİSA
M 1918 istikrazı 11
Mili! Müd&htn I
• 1» 10-19 Af I
%7 1031 Sivnn-Erzurıım I...
' 7 1934 • • 94 IL-VJl...
*7 1Û11 Demiryolu I...
1941 • A II...
Tc7 1941 A» III...
rr7 Milli Müdafaa I...
Kl f • A t n...
Kl • f III...
Kl o es IV...
Ziraat Bankası .....
D.Y Tertip A/B. ff
‘(60 ....
Mümoş. Senet
Pamuk Akala L •>«•••
Pamuk Akala II
Pamuk Akala LU «•••••
Pamuk yerli t
Pamuk yeril n« •#••••
Sayfa 6
YENİ İSTANBUL
9 Haziran 1950
5
BOL YEDEK
TESLİMAT HEMEN YAPILIR
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ :
>
ANKARA
YENİ İSTANBUL'U»
YENİ İSTANBUL'U abone olur,
YENİ İSTANBUL'un
üniversitelerine tahsile gönderilirsiniz
İkinci, bu fırsata İstanbul veya Ankara
Kâzım Ozlap Cad. No. 1/9 Ilgar Apt.
YENİŞEHİR
Gazetemiz hergün ilk uçakla Ankaraya gönderilmekte ve derhal otomobil veya bisikletle evlere dağıtılmakladır Bütün gayretlerimize rağmen "YENİ ISTANBUL/’un ellerine geç veya intizamsız geçtiğinden şikâyeti olan abonelerimizin arzularını Ankara büromuza bildirmelerini rica ederiz
Büromuz doğrudan doğruya abone kaydı yapmakta ve İlân kabul etmektedir. Acele ilânlar telefonla îstanbula bildirilmektedir. Ankara büromuzun adresi:
Telefon: 16112
Okuyucularımıza».
n«lLİ10ı4* III 3M4

OGAR JAWACZ
ÎSO ccm 250 cem 125 cem
A
L E
EN ÜSTÜN EVSAFLI EN MÜTEKÂMİL EN UCUZ
0
R 1 C H
E
Çekoslovak
MOTOSİKLETLERİ
Dünyada, kendi sınıflarında daima birinciliği muhafaza etmektedir. Türkiyenin büyük vilâyetlerindeki acentelerimizden izahat isteyiniz.
MEHMET KAVALA
Galata, Tahir Han
Telefon: 40430 - 42673 Telgraf: Lamet İstanbul TEŞHİR VE SATIŞ YERİ
Tepebaşı, fllp Oteli altında
Hayatın hakiki değeri -Mide ülserini yokeden serum - 2400 yıldır unu-tulmıyan adanı - Kültürlü sahtekârlar - Meçhûl kadının mektupları - Komünistler Çin Şeddini yıkıyorlar - Doktorların 7 günahı - Boşanmak bir felâkettir - Dikkat! Bit komünist var... Hayatın bilmediğimiz tarafları -Naylondan üstün harika madde: Orlon - İsteklerinizi elde etmenin yolu -

Bankanın Zürich merkezi binmu
■ •
SOCIETE DE BANOÎ’E SUISSE
S C H W E I Z E R I S C H E R BANKV EREIN
Büyük Merkezleri :
Orta Şubeleri :
B
z
C
NEVRE

St. Gailen, Lansan ne, La Chaux-do-FondH, NeuchA-tel. Schafflıausen. Bici. Chiasso. Ilerlsau, La
Loclc. Nyon, 7.of iri gen
Küçük Şubeleri : Aiglc, Bisclıofszell, Morges, Rorsclıach
Ecnebi Memleketlerdeki Şubeleri . LONDRA . NEIV-YORK
Sermaye ve thtiyatları 200.000.000 İsviçre Frangı
Beynelmilel bütün banko muamelâtı
Günlük Buhur ve Sığla Yağı
Satılacaktır
BütünDünya
HAZİRAN SAYISI
CfKH»
Devlet Orman İşletmesi Fethiye Müdürlüğünden:
1 — •İşletmemiz Fethiye Merkez orman dışı istif yerinde mevcut kalaylı tenekeler içerisinde 16.142 kilo sığla yağı ile 10.000 kilo günlük buhuru 7 şer parti halinde 29-5-1950 tarihin-
den itibaren 20 gün süre ile ve açık arttırma suretiyle satışa konmuştur.
2 — Açık arttırma 19-6-1950 pazartesi günü saat 15 te İşletme binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
3 — Sığla yağlarının beher kilosunun tahmini bedeli 350. günlük buhurlarının kilosunun tahmini bedeli de 18 kuruştur. Her parti için % 7.5 hesabiyle geçici teminat alınır.
4 — Bu işe ait şartname Ankarada Orman Genel Müdürlüğü. Ankara Merkez, İstanbul. İzmir. Denizli, Aydın, Muğla. Köyceğiz, Fethiye. Kaş, Finike. Antalya, Mersin, Adana İşletmeleriyle Fethiye Belediyesinde görülebilir.
5 — İsteklilerin belli gün ve saatte evrakı müshile ve ilk teminat makbuzlariyle komisyona müracaatları. (7346)
aylık karnelerini satın alır, kuponlarını saklarsanız, bu sene nihayetinde üç sene için Londra, Paris, Frankfurt veya Viyana
üniversitelerinde nail olacaktır
Tafsilât, karnelerin arkasında yazılıdır. İdarehanemizden de sorabilirsiniz.
Meşhur muharrirlerin yazıları, en doğru ve çabuk haberleri
YENİ ISTANBUL’da
bulursunuz. Satıcılardan ısrarla isteyiniz. Bulamadığınız vakit lütfen İdarehanemize bildiriniz.
REKLÂM KULEMİZ
BfiNÇUE POUR VALEURS DE PLACEMENT ZÜRİCH
TALSTRASSE 15
SERMAYE VE İHTİYATLARI : 7.500.000 İsviçre frangı
HER TÜRLÜ BANKA MUAMELÂTI
Bilhassa kambiyo ve tahvilât işlerinde ihtisası vardır
Telgraf Adresi : V A L O R B A N K — ZÜRİCH

Üç sene birinciye Avrupa ve İkinciye memleketimiz üniversitelerinde meccanen tahsil imkânını elde etmek isteyenlerin nazarı dikkatine !
Ankarada Kızılay
karşısındaki
Bu reklâm kulesi birkaç güne kadar Taksim Meydanında dikilecek ve en güzel ilânları canlı bir şekilde halka takdim edecekti?.
ilân vermek için acele ediniz.
YENİ İSTANBUL İLANCILIK ŞİRKETİ
Beyoğlu Kaymakamlığı Icarşısuıda
Telefon 14756 /5Î

Comments (0)