9 Ocak 1950 — Pazartesi
SfYASl
İKTİSADİ
rv« A
TA
121
Sayı 40 —
10 Kuruş
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 210Û Beyoğlu
Abone: Türkiye içir seneliği 32. altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır Hariç memleketler iki mislidir
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİS EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sayfada santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiç bir mos'uliyet kabul edilmez.
Telefon: 44756- 44757 Santra Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
Seçim mücadelesine doğru
BU hafta, iç politika sahne-
sinde D. P. ile C. H. P. müştereken rol almış bulunuyorlar. Ankaradaki Demokrat Parti ara-kongresi, dün belirttiğimiz sebepler dolayısivle, yakın bir alâka toplarken, İzmir C. H. P. Vilâyet Kongresi de, hatipleri arasına karışan bakanların nutuklariyle bu alâkanın bir kısmını üzerine çekmeye muvaffak olmaktadır.
Ankara Kongresi henüz vuzuha varmamıştır. Şimdiki halde umumî kanaatler belirtilmekte ve Genel İdare Kurulu iktidara karşı pasif kalmakla itham olunmaktadır. İzmirdeki C.H.P. liler ise bilâkis D. P. nin lüzumsuz hücumlarından şikâyet etmektedirler.
Böylece Türk umumî efkârı, bir müddetten beri Halk Partisi tarafından açılan seçim mücadelesi karşısında Demokrat Par-* tinin tutacağı hareket hattını merakla beklemekte ve her iki tarafın ifade ve icraatından yarınki seçimler için kanaat sahibi olmak imkânlarını araştırmaktadır.
Mısırda Vafd Partisinin zaferi
D. P. nin Ankaradaki toplantısı dün de devam etti
Bazı delegeler Genel Kurulun pasif oluşundan şikâyet ettiler
Mitinglerin şehirlerden ziyade köylerde yapılması istendi
mahalli meşe-ve umumiyet-mevzuu üze-
ladıkları güzel bir raporu komisyona sunmuşlar, iktidar partisinin seçimler arifesinde yaptığı hamleleri izah etmişler ve iktidarın bu hamleleri karşısında D. P. nin gafil avlanmaması için hazırlıklı bulunmasını iste-

İÇ SAYFALARDA
İKİNCİ SAYFADA Avrupa Birliği
Prof. Zeki Mesud Alsan
ÜÇÜNCÜ SAYFADA
Haftanın iktisadi hâdiseleri
parti ko-
Mareşal Tito Rankoviç ile birlikte Mecliste bütçe müzakerelerini alkışlıyor
Yugoslavyanın, komünist olmıyan dünya ile temasları
Belgrad S (A.A.), (United Press) — Yugoslavya komünist olmıyan dünya ile temaslarını arttırmaya başlamıştır. Yugoslavya - Türkiye ile bu hafta Ankara'da bir anlaşma imzaladıktan sonra bugün de burada Uruguay'la 5.300.000 dolarlık bir ticaret anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma gereğince Yugoslavya yün. petrol, deri alacak, kereste re diğer bazı mallar satacaktır.
Komisyona verilen bir raporda, seçimler arifesinde İktidar Partisinin yaptığı hamleler izah edilmiş ve bunlar karşısında D. P. nin hazırlıklı bulunması istenmiştir
DÖRDÜNCÜ SAYFADA
Türk resmi ve memleket
Nunıllah Berk Hindistanda sanat
«ruı
ve temennilerde
Atlantik Paktına bir mukabele
buluna-kendiie-tefahür
beşinci sayfada Polis memuru (Hikâye) Mebrure Alevok
Kahire Mektubu: Mısır, seyyahları bekliyor Spor
VAFD Partisi, seçimleri kazanmıştır. Bu haberin, Mısırla sıkı münasebeti olan memleketlerde memnuniyetle karşılanmış olması şayanı dikkattir.
İngiltere. Nahas Paşanın iktidara gelmesiyle, Ingiliz - Mısır andlaşmasının yenilenmesi için lüzumlu müzakerelere herhalde yeniden başlanabileceğini ummaktadır. Londra matbuatı ise, Milliyetçi Parti Lideriyle Kıral Faruk arasındaki anlaşmazlığı tebarüz ettirerek, bu durumun dahili bir gerginliğe sebep olabileceğini ileri sürmektedir. Bununla beraber, Kiralın, bu son seçimde katiyetle meydana çıkan milletin isteğine karşı, sevil-miyen müşavirleri tatmin etmeyi düşünebileceği, akla gelmemelidir. Bugünkü seçim neticelerinin geçen haftaki neticeleri hayret verici bir şekilde teyit etmiş olduğu da ayrıca gözö-ııünde tutulmalıdır. Bu suretle Vafd Partisi, siyasî programını büyük bir muhalefete uğramadan tatbik etmek fırsatını elde etmiş olacaktır. Bilindiği gibi bu program, bilhassa Batı ile işbirliği esasına dayanmaktadır.
Fransa da, Nahas Paşa Partisinin kazandığı bu zaferi, sevinçle karşılamıştır. Bu zaferle, Fransanııı hiç de taraftar olmadığı (Büyük Suriye) fikrine de katî bir darbe indirilmiştir. Fransa, Yakmdoğudaki siyasî rolü azalalıdan beri, Arap hükümetlerinin arasındaki münasebetin müsavat esasları içinde kurulmasını arzu etmektedir; Vafd Partisinin ise bu hususu temin edeceğine inanmaktadır; Paris hükümetinin kanaatine göre, bu karışıklıklar diyarında bu suretle bir sulh esası da kurulmuş olacaktır. Mısırdaki seçim neticelerinden Fran-sanın duyduğu memnuniyetin sebebi budur.
Bütün Arap devletleri ve bilhassa istiklâlleri tehlikeye düşmüş olan devletler, Nahas Paşanın derhal harekete geçerek, Arap Birliğine hakikî veçhesini vermesini ve müessir bir rol oynamak imkânlarını temin etmesini beklemektedirler. Demek ki, bu bölgeye nihayet "istikrar” unsuru girmek üzeredir.
Bu hususta bütün ümitlerin tahakkuk etmesi, hepimizin temennisidir.
★ ★★★
t
Moskova’da Uzakşark paktı hazırlanıyor
--------o---------
Stalin ve Mao-Tse-Tung’ un bu mevzuda ve başlıca Asya memleketlerini içine alacak olan çok geniş bir ittifak projesi hazırladıklarını iyi haber alan kaynaklar bildiriyor Paris 7 (Hususi muhabirimiz Yusuf Mutlu bildiriyor) — Siyasi müşahit-
ler, Mao-Tse-Tung’un Moskovadaki ikametini usul ve âdete aykırı şekilde uzatması karşısında bilhassa endişeli görünüyorlar. İyi haber alan kaynaklardan bildirildiğine göre Mareşal Stalin, Çinli misafirine, Atlantik Paktına Asyanın bir cevabı telâkki edilebilecek ve başlıca Asya memleketlerini içine alacak olan çok geniş bir ittifak projesi takdim etmek niyetindedir. Bu ittifak, Rusvanın ve Çinin halı hazırda ve yakın istikbalde alâkalarını ve dikkatlerini çekecek olan bütün meselelerin, geniş ve derin bir çerçeve içinde gözden geçirilmesinden sonra tahakkuk edebilecektir.
Aynı zamanda Stalinle Mao-Tse-Tungun Japon meselesini ve Hindistan hükümeti ile olan münasebetlerini de tetkik ettikleri sanılmaktadır. Bu iki diktatörün Hindistanla işbirliğini temin etmek üzere bazı siyasî tâvizlerde bulunmak ve çok büyük propaganda gayretleri sarfetmek hususunda mutabık kalmış olmaları muhtemeldir. Böylece, Asyanın mukadderatını idare edecek bir tri-umvira (Üçlü hükümet tarzı)* teşkili için lüzumlu esasları tesbit ettikleri de düşünülmektedir.
Bu görüşmelerde siyasî doktrinlerin ve komünist propagandalarının incelenmediği sanılıyor. Buna mukabil iktisadi ve ticari meselelerin, en mühim pazarlık mevzuları olarak ele alındığı muhakkaktır. Acaba Rusya, Çin ekonomisinin yeniden kurulması işini üzerine alacak ve taahhüd edecek vaziyette midir? İşte bu, Mao-Tse-Tung tarafından Staline sorulan en esaslı sualdir. Filhakika, bunun
cevabı, ileride Çin’in ve şüphesiz bütün Asyanın alacağı istikamete bağlıdır. Şimdilik 40 Çınlı ve 40 Rus mütehassısı, Moskovanın Pekin Hükümetine yapabileceği İktisadî yardımların şeklini ve imkânlarını tetkik etmekle meşguldür. Salâhiyetti çevreler, bundan dolayı, Çin komünist şefinin hâlen Moskovadaki ikameti esnasında, istikbaldeki vaziyetleri kati olarak tâyin edecek bir neticenin alınacağını tahmin etmektedirler. Nihaî ve yüksek kararlar, ancak iki diktatörün bırbirleriyle çekişmeleri ve birbirlerini tartma-lanyle geçen bu konferanstan sonra verilebilecektir.
işte bu sebeptendir ki, İngiliz siyasî mahfilleri, henüz hiçbir şeyin kaybolmadığını ve Asya dâvasını kazanmanın ancak Mao-Tse-Tung Hükümetini tanımakla mümkün olacağını düşünmeye taraftardırlar, ln-gilterenin fikrine göre, bu tanıma keyfiyetinden sonra Komünist Çin Hükümetine, memleketinin iktisadiyatını yeniden kurabilmesi için Marshall Plânına benzer uygun bir program dahilinde yardım yapılırsa, dünyanın en geniş iki imparatorluğu, (Rusya ve Çin) arasındaki bağların ve alâkanın daha kuruluş halinde İken kesilmesi kabildir. 1
Başkan Truman’ın etrafında toplanan Amerikan diplomatlarının pek çoğu da bu İngiliz tezini tasvip etmek te ve aynı şekilde düşünmektedirler. Bunun için, henüz Çin kaybedilmiş sayılamaz. Fakat bitaraf bir görüşle şuna işaret etmek lâzımdır ki, Wa-shingtondaki siyasî şahsiyetler arasında, hareket tarzı ve prensip bakımından, bu mevzuda İhtilâf hüküm sürmektedir.
Ankara 8 (Hususî muhabirimizden) — Bu sabah, Gar Gazinosunda toplanan D. P. istişarî heyet delegeleri, vilâyetlerin lelerini izah etmişler le seçim hazırlıkları rinde durmuşlardır.
öğleden sonra, saat 14 te merkezinde,
misyonlar halinde çalışmalarına devam eden delegeler, Demokrat Partinin çeşitli meseleleri etrafında geniş:? izahlarda
bulunmuşlardır. Seçim hazırlığı meselelerini inceliyen komisyonda delegeler, bilhassa partinin mali bir buhran içinde bulunduğuna işaret etmişler ve seçimi kazanmada paranın oynadığı rolü tebarüz ettirjmeye çalışmışlardır. Bu arada bazı delegeler, piyangonun, seçim masraflarını karşılayacak derecede menfaat temin edemediğini, bu itibarla teberru sandıkları açılarak para yardımında bulunanların isimlerinin gazetelerle ilân edilmesini teklif etmişlerdir. Fakat bir kısım delegeler, bu usulün sakat olduğunu ve parti menfaati noktasından zarar tevlit edeceği kanaatini izhar etmişlerdir. Umumiyetle delegeler, hazırlıksız o-larak toplantıya geldiklerinden yalnız Bursa, Antalya ve İstanbul delegasyonu bazı dikkati çekici mütalâalarda bulunmuşlardır.
Bu arada, Bursa delegeleri, hazır-
inişlerdir. Bu rapora nazaran iktidar partisi, iktisadi, mali, sınaî, ziraî ve içtimai sahada bir yığın icraat yaparak D. P. nin karşısına çıkmıştır. Seçimlerde muvaffak olmanın baş şartı, Genel İdare Kurulunun; iktidarın bu icraatına karşılık, daha şâmil ve mükemmel bir programla çıkması ve bunu halka anlatmasıdır.
Bazı delegeler de, Genel idare Kurulunun icraatını tenkid etmişler ve Kurulun son zamanlardaki pasif durumundan şikâyet ederek “muhalefet partisine müdafaada kalmak yaraşmaz. Askerlikte olduğu gibi siyasette de müdafaada kalmak çok defa hezimet ifade eder. D. P. daima taarruza geçmeli ve iktidarın 25 senelik hatalarla dolu olan kamburunu teşrih etmelidir,, demişlerdir.
Bir kısım delegeler de, D. P. nin tertip etttiği mitinglere temas etmiş vc bundan böyle mitinglerin şe-
hirden ziyade köylerde yapılması lüzumunda ısrar etmişlerdir.
İktidarın Marshall Yardımından Türk iyeye ayrılan tahsisatı kendi muvaffakiyeti imiş gibi göstermesi hususu üzerinde de duran komisyon delegeleri, böyle hakikate uymayan iddialarda rak bunu rine bir
vesilesi yapan ik-iktidara lâyık olduğu cevabı vermediği için Genel Kurula bir kere daha hücum etmişler ve Kurulun daima taarruz halinde bulunması icap ettiğini hatırlatmışlardır.
Komisyonda husumet karan da bahis mevzuu olmuş, delegeler; iktidarın bu kararı istismar ederek D. P. ye hücum etmek fırsatını bulduğunu söylemişler ve kararın hakiki mânasını bir defa daha izah ile iktidarın bu karârı tahrif ettiğini ifade etmişlerdir. Diğer komisyonlar da partinin teşkilât meseleleri üzerinde durmuşlar ve partide ânzî de olsa, arasıra görülen çatlaklıkların sebeplerini teşrih ederek devâsını bulmaya çalışmışlardır.
Bundan başka, seçim esnasında başarılı neticeler elde etmek maksadı yle yapılacak propagandalarda vesait lüzumu üzerinde de durulmuş ve parti teşkilâtına hangi kaynaklardan jeep otomobili ve hoparlör temini mümkün olabileceğini araştırmışlar-
Vilâyet ve Belediyenin ayrılması hazırlıkları
Şehir Meclisi âzalarmdan b‘ır heyet toplanarak, İstanbul Belediyesinin müstakbel statüsü hakkında görüşecek
biı
IPCW1—IİJHII İI
Colombo'da görüşülecek meseleler
--------o
B. B. C. diplomatik muhabiri, Amerikanın da bu konferansa büyük ehemmiyet verdiğini söylüyor
Londra 8 (YİRS) — B B C. nin diplomatik muhabirine göre, Colombo Konferansında görüşülecek en önemli meseleler şunlardır:
1. Asyadaki genel durum,
2. Çindeki son vaziyet,
3. Japonya ile
akdi,
4. Birmanyaya
sulh andlaşması
yardımı.
Muhabire göre, Amerika, bu foransa büyük ehemmiyet veriyor.
Dışişleri Bakanı Acheson, Ayan Meclisinin Dışişleri Komisyonu ö-nünde gizli bir içtimada, Amerikanın dış siyaseti hakkında vereceği raporunda Asyaya ve Uzakdoğuya ehemmiyetli bir yer ayırmıştır.
kon-
Hint Cumhuriyetinin ilk başkanlığına Dr. Rajendra seçilecek
Yeni Delhi, 8 A. A. (AFP) — İyi bir kaynaktan Öğrenildiğine göre, Hint kabinesi ittifakla Dr. Rajendra Prasa’yı hükümran ve bağımsız Hint cumhuriyetinin iik başkanlığına seçmeye karar vermiştir.
Milli Hint kongresinin usulüne göre. bu karar tasdik İçin kongre idare komitesine verilecek ve son olarak kurucu meclisi tarafından resmen tasdik olunacaktır.



8 (YİRS) — Marshall Plânı idarecisi Paı/I Hoffmann, bakımdan boklcnen neticeyi verebilmesi için, 1950'51/52 dolarlık bir yardıma muhtaç olduğunu belirtmiştir.
Boromünstor
Avrupanın iktisadi
yıllarında 5 milyar
Resimde Marshall Plânı idarecisi Hoffmann Pariso geldiği sırada Bolçika Dısislori Bakaniylo görüşürken görülmoktedir.
-------o--------
"Yardımda yapılan kısıntı endişe uyandırmamalıdır,,
--------o-------
Ayandan C'onııally ve Vandenlıerg, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler adına verdikleri demeçlerde
im nokta üzerinde durdular
Yunanistanda
seçimler
19 şubatta


Komünist Partisi, seçimlere iştirak edemiyecek
Atina 8 (A.A.) (Atina Ajansı)
Başbakan Tcotokia, basın temsilcilerine, Hükümetin 19 şubatta yapılacak olan genel seçimlerin tâbi olacağı sistem hakkında henüz bir karara varmadığını bildirmiştir.
Başbakan Teotokis. Komünist Partisinin kanun dışı bir parti olması dolayısiyle seçimlere iştirak edemiyeceğini söylemiştir.
Hükümetin seçimlere nezaret etmek üzere yabancı müşahitler davet edip etmiyeccği hakkında sorulan suale, Teotokis, menfi cevap vermiştir. Başbakan, bugün memlekette nizam tamamen tesis edilmiş olduğundan, emniyet ve ğinden hatini runıda

• «m. • — »(9 •
I

normal şartlar avdet ettl-Hükümetin, seçimin sıh-bızzat temin edecek clu-olduğunu bildirmiştir.
»•
Bayan Çankayşek, İngiltereye şiddetle hücum ediyor
Londra 8 (YİRS) — Bugün Ne\v-York’ta radyo ile yaptığı bir konuşmada, bayan Çankayşek, Çin komünistlerini resmen tanıdığından Ingıl-ıeıeye şiddetle hücum etıniş ve Milliyetçilere yardım yapılsın veya yapılmasın, komünistlere karşı kendilerini müdafaa edeceklerini bildirmiştir. I
Ingiltero do Komünist Çin Hükümetini tamdı1 sonra:
Vilâyet ile Belediyenin birbirinden ay rılması hususundaki hazırlıklar ilerle mektedir. Bu cümleden olarak İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan kanun tasarısı G. H. P. Vilâyet İdare Heyeti Başkanlığına gönderilmiştir.
Şehir Meclisi âzalanndan mürekkep bir komisyon yarın parti merkezinde toplanarak, İstanbul Belediyesinin müs takbel statüsü hakkındaki görüşlerini tespit edecektir.
Şehir Meclisi ve C. H. P. nin tasan hakkındaki görüşleri İçişleri Bakanlı ğına gönderilecektir. Tasarı, icap eden değişiklik yapıldıktan s evkolu nacaktır.
Bugünkü mevzuata başkanlar! Şehir Meclisleri tarafından seçilmekte, meclis içinde bu vazifeyi a lacak kimse yoksa gene meclis, başkan lığı hariçten birisine vermektedir
Şehrimizin alâkalı muhitlerindeki ee reyana göre, İstanbul Belediye Başka nının hemşerlier tarafından tek dere celi seçimle iş başına getirilmesi isten mektedir.


sonra Meclise
göre, belediye

Teknik Üniversitede geceki infilâk
Dün akşam, saat 19 da Teknik ünl versltede hafif bi( infilâk hadisesi ol muş. iki kişi ağırca, bir kişi de hafif yaralanmıştır. Bu hâdise hakkında Em niyet Müdürlüğünden aldığımız malû-l mata göre, hademelerden Hasrın Akı Ün arkadaşlarından Ahmcdln beş gün cv
vel bir yerden eline geçirdiğini söylediği bir cismi cep radyosu sanıp bu akşam sn at 19 raddelerinde tecrübeye kalkışa rak prize sokmuş ve cisim derhal in fi lâk etmiştir. Bu İnfilâk neticesi ağır ca .yaralanan hademe Ahmetle İsmail Cerrahpaşa Hnsüıhanosine kaydırılmış lar. hafif yaralanan Hasarı, ayakta te davı edilerek sorguya çekilmiştir. Cum buriyet Savcılığının el koyduğu hâdise de şimdilik kasda makrun bir mahiyet görülmemektedir. Tahkikat devam edi yor.
Yangınlar hakkında Belediye bir tebliğ neşretti
bele fay
akın
Son zamanlarda çıkan yangınlar bü yük hasarlara »ebep olmuştur. Yapılan incelemeler neticesinde yangınlar baş indiği zaman evde bulunanların areşl söndürmeğe uğraşarak yangının daha çok artmasına sebebiyet verdikleri an laşılınıştır. Bu dıırum karşısında, diye, halka bir tebliğ neşretmeyi dalı bulmuştur.
Bu tebliğde, yangın haberlerini
itfaiyenin bir dakika İçerisinde bereket ettiği, onun içir, bir gecikmenin mevzuu bahis olmayacağı, yangın başlangıcı hallerinde halkın söndürmeğe teşebbüs ederek vakit kaybına meydan vermeden derhal itfaiyeyi haberdar etmesi bildi rümektedir.
Diğer taraftan hu Ikın, yangını ıiTal veye haber verdikten sonra gecikmesi İhtimalini düşünerek, diğer itfaiye guruplarına (la telefon ettiği anlaşılmak tadır. Belediye tebliğinde bunu da lüzum olmadığını, yangın haberi alınınca Işo ol koyan minin kn âmirinin gerekiri* diğer itfaiye gruplarını dıı bir anda yangın yerine toplamak salâhiyeti bulunduğu belirtilmektedir.

yapılacak İngiliz
Çin Komünist Liderinin. Stalin ile Moskovada "Atlantik Paktı,, na karşı bir "Uzaksark Paktı,, hazırlamakta oldukları haber verilmektedir. Bu durum
karşısında Amerika da bazı tedbirlere bat* vurmayı lüzumlu sayarak Uzakdoğu filosunu resimde görülen 27 bin tonluk “Bomot., uçak gomisi ile takvıyo etmiştir.
Londra. 8 A.A. (LPS) — Amerika Birleşik Devletlerinin dış siyasetini inceleyen haftalık Tribüne Dergisi diyor kİ:
Demokratlar adına âyandan Conna-lly. cumhuriyetçiler adına da âyandan Vandenbefrg dışişleri hakkında aşağı yukarı aynı mahiyette demeçte bulunmuşlardır. Avrupa kalkınması için gereken tahsisatlarda tenzilât yapılması isteği bir telâşa sebep olmamalıdır Mesul Amerikan şefleri tarafından ileri sürülen rakamlar, a-zaltılnıası hor an beklenen bir programa taallûk ettiği için umumiyet 1-tibariyle hayret uyandıramaz.
Comıally, iktisadi yardımın pek ziyade azaltılmasının vahim neticeler verebileceğini ve şimdiye kadar kazanılanı kaybettireceğini söylemiştir. Bununla beraber Amerika hir taraflı olarak harekette serbest olduğu halde ingilterenin Uzak-Doğü siyasetindeki her değişiklik hakkında Amerika ile istişare mecburiyetinde olduğunun kabul edilmesi İngiliz Amerikan işbirliği için meş um olabilir.

M.ıo-ı -o-ı'ung — Nihayet Çin’i kızıllaştırdık.
Arkadaşları — Elbotte kızıllaşır. Az mı kardoş kanı döktük?

Sayfa 2
9 Orak
Y E N t ÎSTANBVL
Avrupa Birliği
Yazan: Prof. Zeki Meoud ALSAN
AVRUPA Birliği, dünya «ulh vo nizamının tomel şartlarından biri «ayılmakta vo bu birlik gorçokleşmodikçe dünyanın sükûn ve huzura kavuşamıyacağı İddia edilmektedir, İddianın doğruluğunda şüphe yoktur. Ancak Avrupa Birliği tâbirinin Ifado ettiği mâna nedir? Vo Avrupa devlotlori bunu nasıl anlamaktadırlar? Bize öyle geliyor ki. ne Avrupa, ne de birlik mofhumları Üzorindo Avrupa milletleri arasında henüz bir fikir vo görüş birliği yoktur ve bu yüz-don Avrupa devlotlorl, aralarında az çok bir uzlaşmıya imkân verecek türlü müphem formüller ve kombinezonlar poşindo bocalayıp durmaktadırlar.
Bugün Avrupa, artık dünkü mânasını taşımamaktadır. Birinci Cİ han Harbinden önce Ural Dağlarına kadar uzatılan Avrupa hududu şimdi Elbe Nehrine kadar gorllc-miş bulunuyor. Bu sobepledir ki, Avrupa, bugün daha ziyade Batı Avrupa tâbiri ile ifade edilmektedir. Coğrafi bakımdan küçülen Avrupa, fikrî ve İktisadî bütünlüğünü de kaybetmiştir. Bu ufalan Avru-panın, kayıplarını bir dorccoyo kadar telâfi etmek vo geri kalan siyasi, Iktieadi kuvvotlorlni müştorek bir korunma ve yükselme hedefine tevcih edobilmek üzoro birleşmesi lâzım geldiği halde, meselâ İspanyanın işbirliği sahası dışında tutulması, gayenin tahakkuku imkânlarını zayıflatmaktadır.
Bundan başka birliğin sekli, şortları ne olacaktır? Bu hususta Avrupa milletlori, bilhassa büyük Avrupa devletleri arasında ciddi ve samimî bir anlaşma yoktur. Vakıa Avrupa Birliği fikri, yoni doğmuş bir fikir değildir. Öteden bori nazarı sahada kıymeti vo faydası bo-lirtilmiş olan Avrupa Birliği tasavvuru, İkinci Cihan Harbinden önce, yine Avrupanın buhranlı bir devrinde. o vakit Fransız Dışişleri Bakanı bulunan Briand tarafından tatbikat sahasına da geçirilmek istenilmişti. Fakat, o zamanlar hodbin vo hususî monfaat mülâhazalarına dayanan siyasetin İcabı, mutlak devlet hâkimiyetinden vazge-çllemediği için projenin gerçekleş-meşine İmkân bulunamadı. Bugünkü dünya buhranı, Avrupa Birliği fikrini, hiç şüphesiz daha şiddetli ve daha hayatî bir ihtiyaç haline sokmuştur. Buna rağmen blrloşme-do hâlâ kati, ciddî ve hattâ samimî adımlar atılamamağının sebebi nedir? Dovlotlorin, istiklâl vo hâkimiyet tolâkkllerindo, zaruret hasıl oldukça, az çok fedakârlıklar yaptıkları düşünülünce, bu sebeplerin kaynağını daha derinlerde, millet-
Kısa haberler
Broadvny’ın Sahne Kıralı Öldü
Ne w-York, 8 A. A. (United Prens) — Amerikan sahnesinin ve Broadway'ın kıralı lam! ile andan 86 yaşındaki Wilİlam Brady cuma gecesi Ölmüştür.
Brady, elli seneden fazla bir zamandan beri Amerikada takriben üç yüz piyes sahneye koymuş, bir çok film yapmış. boka ve güreş gibi bir çok eğlenceler tertip etmiştir.
Brady. bir kalb krizinden ölmüştür. Amerikan sahne çevrelerinde “eğlence devam etmeli,, prensip! hâkim olduğu İçin karım ölümü ancak cumartesi günü piyeslerin oynanması bittikten sonra Uân etmiştir
Bavnrya mant'vralnrınu Norveç i^çal Komutanı Genom! Daal komuta edecek
Londra. 8 (YÎRS) — Almanyadaki Norveç. Danimarka ve İngiliz iŞgAİ kuvvetlerinin yarın Bavnrya yaylalarında yapacakları manevralara, Norveç işgal Komutanı General Daal komuta e-decektlr. Bu manevralara Ingiliz avcı uçakları ve bilhassa tepkili Vampire avcı uçakları iştirak edecektir.
800 Japon Avuatrnlyadn mahkûm edildi
Sydney. 8 (Nafen) — Avustralya mahkemelerinde harp suçlusu olarak muhakemeye sevkedllmlş olan Japonlardan şimdiye kadnr 800 U mahkûm edilmiştir. Bunlardan 143 U ölüm ^ezasına, 23 müebbet hapis. 2 si 25 sene hapis kalanlar da 24 «ene hapa© mahkûm muşlardır.
Siyam Kıralı taç giyecek
Paris. 8 (YJRS) — Lozanda tahsilini yapan Siyam Kıralı, taç giymek İçin Bnngkok'a hareket edecektir. Kıtal 21 yaşındadır.
4500 ynhudl Flllstlnc gitmek için Polonya vize»! aldı
Londra. 8 (YÎRS1 — Polonyadnn gelen haberlere nazaran, Leh Hükümet makamları 4500 ynhudlnln Fil isline muhaceret etmeleri İçin çıkış Vizesi vermişlerdir.
ü ve ol-
lorin tarihi ve hissi hayatlarında n-ramak lâzım gelir. Bu bakımdan, bilhassa Alman Milleti ile Fransız Milleti arasındaki karşılıklı durumun, karşılıklı his ve endişelerin oynadığı rol çok büyüktür.
Fransızlarla Almanlar arasındaki münasebetlerin kısa ve sombollk ifadesi olan Alsas-Loron dâvası a-klslerl vo tesirleri itibariyle, öteden bori bir Avrupa dâvası mahiyetini almıştır. Hattâ bu defa Avrupa Birliğinin yoni bir Ifado şekil olan Avrupa Konseyinin, morkozini Alsas - Loronin merkezi bulunan Strazburo şehrinde kurması, bu dâva bakımından hayli manalıdır. Alsaslıların, öteden bori sandıklarında biri Fransız, diğeri Alman olmak üzere İki bayrak sakladıkları vo Alsas • Loron'o hâkim olan devlete göro birini İndirir ötekini çektikleri rivayet edilir. Şu halde Alsashlar için arzularına uyan serbest vo samlmfr hareket bir gün bu bayrakların İkisini birden çekebilmektir. Almanya, Avrupa Konseyinde diğer devletlerle müsavi haklar dniresindo yer aldıktan vo Avrupa Birliği fikri başka şartların da gerçeklenmesi ile tatbikat sahasına geçtikten sonra Alsashlar İçin belki bu dn mümkün olabilecektir.
Strazburg şehrinin Avrupa Konso-yinln merkezi ittihaz edilmesi keyfiyeti, Almanya ilo Fransanın yalnız hükûmotlerlnin doğil. milletlerinin do gerçekten barışmış olduklarını ifade edebildiği takdirde, birlik uğrunda hayli ileri gidilmiş olduğuna İnanılabilir. Çünkü Fransız - Al-man anlaşması eskiden bütün Av-rupnnın olduğu gibi bugün de Batı Avrupanın birliği için ilk şarttır. Yılbaşı mesajlarında Federal Alman Cumhuriyeti Başkanı ile Başbakanı, Fransız - Alman anlaşmazlığının kaldırılması hususunda ça-Iışacaklarını bilhassa tebarüz ettirmişlerdir. Bunun her iki taraf dov-let adamları İçin de kolay bir İş ol-mıyacagı bellidir. Hattâ yalnız anlaşmazlığın izalesi do, dostluğun kurulması için kâfi doğlldir. Gerçek vo devamlı dostluklar, siyasi mecburiyetlerle değil, milletten millete ve fertlerden fertlero geçmekle mümkün olabilir. Bu çeşit dostlukların meydana gelmesi iee, zamana vo nosillorin başka bir zihniyet i-çindo yetiştirilmelerine bağlıdır. O-nun için Avrupa devletleri, bugünden yarına siyasi ve iktisadi sahalarda az çok işbirliği yapmış olsalar dahi, bunun her türlü sademe-lero dayanabilecek gerçok vo devamlı bir birlik teşkil edeoeğino hükmolunamaz.
B. M. Meclisinde Bütçe Komisyonu müzakereleri
Maaş kanununa ek kanun
tasarısının müzakeresi
O
Toprak işleri hakkında
Ankara, (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Büyük Millet Meclisi Bütçe Komisyonu cumartesi günü Öğleden evvel ve sonra Maaş Kanununa ek 4879 numaralı kanunun 2 nci maddesinin değiştirilmesi ve bu kanuna geçici maddeler eklenmesi hakkında-ki tasarıyı tetkik ve müzakere etmiştir. Maliye Bakanının da müzakeresinde hazır bulunduğu bu tasarı harp yılları içinde normal müddetin iki misli askerlik yapan yedek subaylardan devlet hizmetine hiç girmemiş o-I ani ara bahşedilen kıdem zammının memur İken hizmete alınanlara da teşmilini ve ayrıca bu kanun hükümlerinden hariç bırakılmış olan Devlet Demir - Deniz ve Havayollarına mensup yedek subay memurların da bundan istifade ettirilmelerini istihdaf etmektedir.
Bütçeye İki ilâ üç milyon lira kadar bir külfet tahmil edeceği hesaplanan bu tadil tasarısı üzerinde geniş münakaşalar olmuş ve neticede 4 kişilik bir tâli komisyon teşkiline ve bunun bir hafta İçinde meseleyi tetkik ve teklifini bir raporla komisyona vermesi kararlaştırılmıştır.
Bütçe Komisyonu bugünkü toplantısında Toprak işleri ve iskân Umum Müdürlüklerinin birleştirilmeleri hak-
Türkiyeye yeni bir teknik yardım
Tahsis edilecek 1 milyon dolarla tarım ve sanayi istihsalinin arttırılması sağlanacak
VVasbington, 8 lYlRS) — İktisadi İşbirliği İdaresinden bildirildiğine göre, Türkiyeye bir Özel teknik yardım programının tatbiki İçin takriben 1 milyon dolar tutarında bir tah-Dlaat ayrılmıştır. Bıı meblâğın sene zarfında ödeneceği kuvvetle umulmaktadır ve bıı Türkiyeye tahsis edilen takriben 59 milyon dolara ilâve edilecektir.
Bu programın uzun vadeli bir hedefi vardır: Tarım ve sınai istihsal veriminin artması ve bundan doğrudan doğruya sorumlu olacak Türk uzmanlarının Amerikada staj görmesi ve bilgi edinmesi. Programın başlıca hedefi İse, Türkiyede hayat standardını yükseltmektir.
tngilterede de seçim faaliyeti hızlanıyor
Seçimlerin 23 şubatta yapılacağına dair tahminler gittikçe kuvvetleniyor
Londra, 8 A.A. (United Press) — Ingilteredc seçim artık başlamış gibidir. Winston Churclıiirin ‘Mııhafa-zab’Ar Partisi İşçi Partisine hücum e-derek tngilizlerin bugünkü iktidar partisini Hükümetten uzaklaştıracaklarım, çünkü bu partinin ingiltcreyl buhrandan buhrana sürüklediğini söylemektedir.
Muhafazakâr Partinin seçim kampanyasını idare eden Lord Woolton mücadelenin açılmış olduğunu bildirmiş ve seçimlerin 23 şubatla yapılacağına dair İleri sürülen tahminlerin gittikçe kuvvetlendiğine işaret etmiştir.
VVoollon, Muhafazakâr Partinin bütün hazırlıklarının tamam olduğunu bildirmiştir
İran Sahi Amerikan «osynl refahına hlıyran New-York, b (Y1RS) — Wsehlngton-da Reya2 Saraydan yapılan bir açıklama sırasında, hâlen memleketine dönmüş bulunan îrnn Şahının Başkan Tru-man’a göndonllgi bir mektubun metni bgdlrHmlştir. «Şah bu mektubunda Amc-rikada gördüğü hüsnü kabulden ne ktt-dnr memnun kalmış olduğunu belirt tikten sonra, Amerikada gördüğü sosyal refahtan no kadar hayran olduğunu (la Iftıdo etmiştir.
da müzakereler yapıldı
Bugün zlraatlmlz makineleş-doğru gitmekte ve topraksız İşsiz kalmaktadır. Ona toprak edecek olan mevzuat bir ta-ve
kındaki tasarıyı incelemiş ve müzakerelerde Tarım Bakanı da hazır bulunmuştur. Komisyon âzasından Ahmet Remzi YUregir (Seyhan ı: “Toprak Kanununun işlemediği meydandadır.
meye köylü temin
raftan imkân bir taraftan tapu kadastro, diğer taraftan toprak İşleri umum müdürlüklerinin elindedir ve bunların herblri bir başka bakanlığa bağlıdır. Üç çatallı bir kazık halinde olan bu teşkilât toprağı işlememekte, köylünün derdine çare olamamaktadır,, demiş ve işin bir an evvel hallini istemiştir.
Tarım Bakanı da bu mütalâayı te-yld etmiş ve İşin ehemmiyetini tebarüz ettirerek tasarının müstaceliyetle intacını talep etmiştir.
Komisyon üyelerinden bazıları bu tasan hakkında adalet ve sağlık komisyonlarının mütalftal&n alınmadığına, tapu ve kadastro umum müdürlüğünün de bu camiaya katılması lüzumuna işaret etmiştir. Müzakere sonunda »yine dört kişilik bir koınia-yon teşkiline ve bu komisyonun bir hafta zarfında bir raporla noktal nazarını bildirmesine karar verilmiştir.
D. P. toplantısının ikinci gününde vuzuh yoktu
yolundu direkle mayii lıi. gli-
I A* i uci ununnl
husumet (Hl-kndnr giden
Ankara siyasi muhabirimiz-den — seçim hazırlıkları Komisyonunda vs umumi heyet arasında beliren ve kuvvetlice olduf/u hissedilen bir kanaate yöre Oenel İdare Kurulu, son zamanlarda pasif bir vatıuete düşmüş ve iktidara hücumda aciz göstermiştir.
Bu kanaatin bir ifadesi olarak seçim hazırlıkları komisyonunun raporunda Genel İdare Kuruhınun harekeli ölçerek iktidarın hakiki çehresini efkarı umum iyeye Inkmuksızııı anlat-ması gerektiği tlflcr verilmesi dülmrkftdır.
Bu cereyan, kongrede milli ()il inlenmesine
müfrit bir zihniyetin bu seferki tecellisidir. Bunun, sonuna kadar dayanıp dayanmıyacaöı şimdilik meçhuldür. Zatf n Genel Kurulun pasif hareket etmekte olduğu iddiası da. yine bu cereyanın mümessilleri tarafından eski mitiny. isnad. toptan kötüleme gibi hareketlere dönülmesi fikrine dayanmaktadır. t
Bu toplantıda husumet andı düğümü itlin ve bununla birlikte faydasın his politikasının tasfiyesini isteyenler dc vardır.
Dışarıdan takip edenlerin kanaat vr arzusu, bu idare hf-Utthri toplantısının serime ta-katldvm eden devre zarfında «I-yasi havanı bir takım menfi, marazl vt demagojik his bakayasından temizlemek bahsinde Genel Kıırııhı desteklemektedir
Bu takdirde. Gemi Kurul lâ-zin. -o ı- n miiğağt U yi • ok daha demokratik, seviyeli ve memleket için faydalı bir istikamette, yani muvaffakiyetlerini son zamanlarda maddelere istinat ettirmek isteyen iktidar partisi ne f yine bu maddeler üzerlnd( tenkidbr ımrütülmek suretiyle başarmaktır.
Tarafsız mahfillerin kanaatine göre. Demokrat Partinin son haftalar içindeki sükûneti ve lı a re ket siz lifi i Genel K ıı ruhi ıı pasif davranması yüzünden değil. ikinci lonuDil kongre tarafından müphem, yani her İki tarafa da çekilecek bir şekilde ifade (dilmiş olan husumet felsefesinin müspet ve yapıcı hır Siyasi faaliyete müsait bulun-maması yüzündendir.
Bugüne kadar esmekte ve ca-(irilmekte devam eden hava ile "Husumetdüğümünden ra çıkmazından kurt ulanarak verimli vc seviyeli bir stçım mü-cadelcslne başlamaya imkân yoktur.
Fakat müşahedelere dayanarak tahmin edilebileceği gibi, bu toplantıdaki havanın iftıbaj-h fikir ve hislerden temizlenerek ucrinl normal bir siyasi mücadele fdbıyesine bırakması henüz mümkündür.
Elverir ki. uklın emri, hissin tavsiyelerine galip gelsin. Hiç şüphe etmemek lâzımdır ki, memleket, neşredileceği söylenen beyannamede bunun ifadesini dört gözle beklemektedir.
Avusturya barış andlaşması
Londra, 8 A.A. (United Press) — Dör büyük devlet dışişleri bakanları bu halta içinde Avusturya barış and-laşmasına bir hal çaresi bulmak ü-zere tekrar toplanacaklardır. Toplantı Londrada olacaktır. Bakanların bu toplantısı meseleyi halletmek i-çln yapılan 207 nel toplantıdır,
Avusturya barış andlaşmasının hazırlanmasına 1047 senesinin ocak a-ında başlanmıştır.
Amerika. Ingiltere ve Fransa tam bir anlaşma halindedir. Rusya, ise, andlaşmnnın tamamlanması üzerine Sovyet askerlerinin Avusturyadan çıkması feshedeceğinden bunu arzu etmemektedir. .

Tokyoda Mac Arthur - Jmnup mülâkatı
Yeni Delhi, H (YİRS1 — Tokyodnn a-iınan haberler© göre. General Mac Arthur bugün Tokvodn Amerikan Müsteşarı Dr. Jessup ılc gizil bir toplantı yapmıştır. Toplantının. .Japonya ile yapılacak barış andlnşmaslyle Fornıoşa Adasının müdafaanı İle İlgili olduğu tahmin edilmektedir.
Bayındırlık Bakanının da iştirakiyle
İzmirde C. H. P. İl
kongresi toplandı
-----o----
Bir hatip, Meclise, Atatürk için bir sandalye konulmasını teklif etti
İzmir 8 (HusübI muhabirimiz bildiriyor) — C. H. P. İzmir 11 Kongresi, iki günlük bir çalışmadan sonra nihayet bulurnuştur.
Kongrenin sabah celsesinde C.H.P. delegelerinden Necip Mlrkelânıoğlu, dikkate değer bir teklifte bulunmuştur. Hatip, evvelâ komünizmle mücadelenin daha sarih bir şekilde yapılmasını istemiş, sonra Atatürk sevgisinden bahsederek Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk’ün Büyük Millet Meclisi içindeki yerinin dalma boş bir sandalye halinde muhafazasını ve Mecliste yoklama yapılırken, başkanın: “Atatürk. Ankara Milletvekili,, dediği zaman bütün Meclisin hep birden; “Burada..,, karşılığını vermesini ve bu suretle Atatürk’ün mânevi varlığının Meclis içinde yalıtılmasını teklif etmiştir. Teklif hai n retle karşılanmıştır.
öğle tatiline geçilmeden Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan, uzun bir nutuk söylemiştir;
Bayındırlık Bakanının daha önce söylediği nutukların muhteva itibariyle tekrarından İbaret olan bu nutukta, bayındırlık İşleri hakkında İzahat vermiştir.
Bakan, memlekette yeni esaslara göre yapılmaya başlanan yollardan bahsederek orduların motorize edildiği bu zamanda Türkiyede yol dâvasının en ileri usullerle yürütülmesine geçildiğini anlatmış. Devlet yolları için 950 bütçesinden 67 milyon lira ayrıldığını açıklamıştır.
Balon, Marshall İdaresinden istenen 18 buçuk milyon dolarlık malzemeden 5 milyonunun geldiğini, 9 milyon 200 bin dolarlık kısmının Önümüzdeki inşaat mevsimine yetişeceğim, açılan bölge tamir atölyelerine ilâve olarak daha üç bölge atelycsl-nln inşa edilmekte olduğunu belirterek; bunlardan birinin tzmtrde olduğunu söylemiştir.
Bayındırlık Bakanı, hiç geçit vermeyen güzergâhta 867 kilometrelik yol yapılacağını, 74 büyük köprünün inşa edilmekte olduğunu ve bunlardan 31 inin yerlerine yakında takılacağım haber vermiş ve şöyle demiştir:
— Yolsuz bir vatanda vatandaşın refah seviyesini tanzime imkân yoktur !Î
Bayındırlık Bakanı, yurtta demiryolu inşaatının da ilerlediğini söyleyerek, sulama işlerinden bahsetmiş, tzmtr vilâyetine alt yollardan bir kısmının Devlet yollan arasına alındığını söylemiş, yaz mevsiminde Karaburun ve Çeşme zelzelesinde yıkılan binalardan 1894 ev, 9 okul ve 4 camiin yeniden inşa veya tamir edildiklerini vatandaşların evlerine yer-

”Fatma” mn eşi de çalışmaya başladı
Dün Karahiıkte faaliyete geçen ikinci fırına “Zeynep” İsmi verildi
Ankara 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — On seneden beri memlekete demir vermekte olan Karabük Fabrikasının rınına bugün ralı bir fırın
1 numaralı Fatma fı-Zeynep adlı 2 numa-ilâve edilmiştir.
fırın, tamamen Türk Bu-kur-söy-mü-

Bu yüksek işçileri tarafından yapılmıştır, gün saat 12 do başlıyan törende ban kesildikten sonra bir nutuk liyen Müessese Müdürü, Türk
hendis ve İşçilerinin ellerine tevdi edilen ikinci fırının ağır endüstri tarihimizde bir başarı olduğunu belirtmiş ve bunun Türk milletine hayırlı olmasını temenni etmiştir.
leştlrildlklorlni anlatmıştır. Bakanın bu sözleri alkışlarla karşılanmıştır.
Bundan sonra dileklere geçilmiş, bu arada bazı dclgeler, Demokrat Parti hakkında bazı sözler söylemişlerdir. Menemenden Mııhiddin Çiftçi Hükümetin sulama dâvasını övmüş ve bu sayede müstahsilin rafah yoluna girdiğini söylemiştir.
ödemiş delegeleri, ödemiş ilçesinin müstakil bir vilâyet haline ifrağını İstemişlerse de bu dilek kabul edilmemiştir.
Kongre karariyle, işlenmemiş tütün ihracını meneden bir kanun tasarısının hazırlanmasına karar verilmiştir.
Kongre, öğle tatili yapmadan saat .5 te tekrar toplandığı zaman, Bergama tütüncüleri bu yıl. müstahsile ödenen* * tülün paralarının maliyeti karşılamadığını İleri sürmüşler, kurulacak tütün müesseseainin miıslnh-Bİlin menfaatine çalışabilmesi için tedbir alınmasını istemişlerdir.
Façadan Salih Çetin, Demokrat Partiden bahsederken şöyle demiştir:
— Partimiz, Amerikan sempatisini kazandığı halde, Türkiyede muhalefetin takdirini celbetmemlştir. Bu da muhaliflerimizin ne kadar insafsız olduğunu gösterir.
Bavındır delegesi Haşan Adanır, tarlaya traktör ve ziraat âletleri girdikten sonra işçiye iş kalmadığını, hükümetin bunları da düşünmesi gerektiğini söylemiştir.
Bundan sonra orman memurlarının halita iyi muamele etmediğinden şikâyet edilmiş, bunun muhalefeti arttıracağına dikkati çekmiştir.
Eski Ticaret Bakanlarından Milletvekili Atıf tnan, izhar arzuya uyarak kürsüye gelmiş konuşma yapmıştır.
Eski Ticaret Bakam, bir hatibin, ‘•İzmir muhalefetin beşiğidir!,, sözünü ele alarak tamirin muhalefetin beşiği değil fakat kuvvetli bir merkezi olduğunu belirtmiş, C. H. P. mensuplarının yurda hizmet aşkım taşıyanlardan ibaret bulunduğunu, muhalefetin iktidara geçmek arzusunun meşru bir istek olduğunu beyan ederek demiştir ki:
— Muhalefetin kusuru bu arzusunun tahakkukunu sağlamak için samimi veya gayrı samimi iddialarda bulunması. C. H. P. nin yaptığı hataları göstermemesi, doğru tenkid yoluna gitmemesidir.
Biz, ileri toleransa sahip bir partiyiz.,,
Son olarak. C. H. P. Genel Sekreter Yardımcısı Cevad Dursunoğlu ile CHP. Müfettişi Süreyya Örgeevren birer nutuk söylemişlerdir.
İzmir edilen ve bir
Ankaradaki yangında tedbirsizliği görülenler
Muhtelif hapis cezalarına çarptırıldılar ve cezaları tecil edilmedi
Ankara 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Geçenlerde Ankarada vuku bulan Hâl yangını müsebbib-lerinin İkinci Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden duruşmaları sona ermiş ve dâva karara bağlanmıştır.
Dükkân sahibi daha önce yangını önleyici tedbirleri almadığmdn 25 gün hapis ve 75 Hra para cezasına, yanında çalışan tezgâhtar da sobayı yakarken gereken dikkat ve ihtimamı göstermediğinden 16 gün hapis ve 50 lira para cezasına çarptırılmıştır.
Sanıkların cezaları tecil edilmemiştir.
Üniversiteler bütçesi müzakere edilirken
Rektör ve Dekanlar da komisyon görüşmelerinde hazır bulunmak üzere Ankarada bulunacaklar
Büyük Millet Meclisi bugün üniversiteler bütçelerinin milin kerenin© bani ay rt-tır. Müzakerelerde hazır bulunmak için îfitnnbul Vnlverüto.«(l Rektörü İle dekanların Anknrnya gideceklerini dünkü nüsha mızdn bildirmiştik.
Öğrendiğimize göro, Teknik üniversite rektör ve dekanları da «ali günü akşamı An kara ya hareket edeceklerdir.
Okulların tatili bitti
Ara imtihanların sona ermesi ve yılbaşı dolay,isiyle İlkokullarla nrta. ilse ve sanat, okullarında yapılan bir haftalık tatil bugün sona ermektedir
Başbakan, dün akşam
Anka raya hareket etti
Başbakan Şemneddln Günnltny dün akşam naat 20.3ü »la kalkan ekspresle Ankaraya dönmüştür. Istan bulda vilâyet ve parti erkânı tarafından uğurlanan Barbakan hareketinden evvel kendisiyle görüşen gazetecilere şunları söylemiştir:
— Istanbuldakİ tetkiklerimden çok memnun olarak dönüyorum. Parti kon-grenİnde bilhassa gençlerin parti İşlerinde vazife aldıklarını görmekle »evindim.
Dedikten sonra. Vali ve Beledi-' o Reisini övmüştür.
Kaba taşlıların kongresi
Kabatoşhlann senelik kongresi dün saat 10 da İlse binasında. Eyüp Fakirleri Koruma Derneğinin senelik kongresi dün saat 10 da Eyüp Hnlkevinde, Fey-zlyelllcrin seneltk kongresi dün saat 10 da Işık Lisesinde yapılmıştır.
bir
İnönü Armağanı
Bu yılkl İnönü Armağanlarının neticesi yarın İlân edilecektir. Haber aldığımıza göre milletlerarası değerde
enere verilmesi İcap eden 25 000 liralık değerlendirme nrmnğam. lâyık bir eser olmadığından verilmeyecektir.
Sanat kolu müstesna İlim, keşif ve ihtira kollarının 5 ve 3 er bin liralık o-zendlrme mükâfatlan dağıtılacaktır.
bu yıl da kimseye
Tarım mütehassislan için kurs açılıyor
Masrafları Marshall Planından ödenmek ve ziraat makineleri üzerinde ihtisas yapmak üzere Amerlkaya gönderilecek 28 tarım mütehassısı için Ta-nm Bakanlığı tarafından Ankarada iki ay sürecek Usan kursu açılmıştır.
Rockfeller Müessesesi
Hemşirelik Başmuavini geliyor
Ortadoğu memleketlerinde tetkik ce-sisine çıkacnk olan Rockfeller MÜesseae-«i hemşirelik başmuavlnî Mis Stcnnant şubat avı lekelimize tabakıcıhk çaktır.
İçinde Tahran yolivle mem-gclerek hemşirelik ve has-üzerindo İncelemeler vapa-



Belediye Gelirleri Kanununun iki maddesi değişti
Belediye Gelirleri Kanununun 37 nci ve 51 İnci maddeleri değiştirilmiştir. Buna göre kuntrat tutarları üzerinden alınacak olan belediye vergisi yüzde 1 den aşağı ve yüzde 2 den fazla olmayacaktır.
C. H. P. İl İdare Kurulu Balkanının temasları
C. H. P. yeni II İdare kurulu başkanı, dün İstanbul civarındaki parti teşkil Hini dolaşmış ve partililerle görüşmüştür.
Bir AfganistanlI adliye mütehassısı geldi
KAbH Yüksek Mahkeme»! Reis! Meh? met Han dün uçakla Şamdan şehrimize gelmiştir.
AfganistanlI adliye mütehassısı bir müddet memleketimizde kalarak adil teşkilâtımız üzerinde incelemeler yapacaktır.
Devlet Bakanı şehrimize geldi
İzmirde hafif bir otomobil kazası atlatan Devlet Bakanı Cemil Salt Barlas dün şehrimize gelmiştir. Kendisi sıhhatçe İyi olma kİ aberaber kaza dolayısıyla biraz sarsılmış bulunduğundan blrkng gün şehrimizde IsLirahat edecektir.
Marshall Plânının Avrupa idarecisi Hoffmann'ın 951 yılında Avrupa memleketlerine yapılan yardımın azaltılacağı hakkındakl beyanatı hakkında fikrini «oran bir arkadaşımıza Devlet Bakanı şu cevabı vermiştir:
“Avrupa memleketlerine yapılmakta olan yardımın gelecek yıl azaltılacağı esasen evvelce Panişte görüşülmüştü.
Bu itibarla Hoffmnnn'ın beyanatının yeni bir cephesi yoktur..,
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
EDEBÎ ROMAN
- 40 -
yi kalmadığı İçin masanın üstünde duran fincanı bir kaç kere dudaklarına götürüp bırakır; içindeki maylden dört beş yudum ya içer ya içmez. Saat, zaten, on biri geçmiştir. Neredeyse öğle yemeği zamanı gelecektir. Semra, eline harcıâlem bir İngilizce resimli dergi alıp /çözden geçirmeye çalışır. Nafile... aklı başka bir yerdedir! Nerede? Bunu kendisi de bilmezch. Semra, bu evin eski püskü ve karmakarışık eşyaları arasında, sanki, nereye konulacağı tâyin edlle-miyen bîr acayip biblo gibiydi.
Acayip bir biblo! Kız kardeşi, bir kaç za* mendanberi Fuad’a da böyle görünmeye başlamıştı. Bundan dahıı bir yıl evveline kadar kendiliyle dertleşip konuşmadan o kadar hazzaldı-ğı ve yalnız bir uğabey gibi değil bir arkadaş, bir kafadar, bir dost gibi düşüp kalktığı bu kızı, — hele — askerden dönüşünde, kendinden o kadar uzaklaşmış; her hal ve hareketiyle o kadar yabancılaşmış buldu ki, günlerce, haftalarca, ona ne dlyip ne Büyüyeceğini, ona karşı nosıl davranacağını bilemedi. Bu duygunuz, anlayışsız hu otomat genç kızda boş yere eski Somrayı arayıp bulmağa çalıştı. Bazan kendi-kendine: “Acabar değişen ben miyim?*’ diye soruyordu. Gerçi, durmaksızın okuduğu kitapların ve birbiri ardısıra geçirmekte olduğu hayat tecrübelerinin tesiri altında Fuad'm iç Ale-106
mi fasılasız bir ihtilâl ile kaynaşıp duruyordu. Fııad, daimî bir arayış, hir bulup kaybediş, bir çözüp toplayış, bir dağılıp toparlanış ve nihayet daimi bir oluş halindeydi. Daha doğrusu, derun! bir kuvvet omı almış bir yerlere doğru itiyordu. O, Semra’dan kendini belki bunun için uzaklaşmış hissetmekleydi.
Fuad. son aylar zarfında bu Semra meselesini, artık, bir mesele bile saymamaya başladı. Onun, ev İçindeki varlığından haberi yokmuş gibi davranır oldu. Akşaın yemeklerinde bir a-raya geldikleri vakit, onunla bir kelime konuşmuyor, ondan yana başım çevirip bakmıyordu bile. Semra, evde bulunmadığı günler — zira, genç kız bazan eski kolej arkadaşlarını ziyarete gider ve onlarda gece yatısına kalırdı — Fu-ad’ın bir kere olsun kız kardeşinden haber sorduğu vaki değildi. Oğlunun bu ilgisizliği, Senl-ye Hanımefendinin gözünden kaçmamakta ve yüreğini sızlatmaktadır. O da, Fuad’ı çok değişmiş ve yalnız Semra’dan değil, kendinden de uzaklaşmış buluyordu. Bundan birkaç zaman evveline kadar amısiyle kız kardeşi üstüne titrer görünen bu tatlı sözlü, güler yüzlü, iyi yürekli çocuk, şimdi, yerini haşin, huysuz, nobran bir delikanlıya, Soniye Hanımefendinin bu yeni nesilde yüzlerce örneğini İrkilerek görüp İşittiği egoist, dürüşt ve kaba gençlerden birine tor-ketmiş gibidir. Bu yüzden zavallı kadının son ü-mldi do boşa çıkmış, bu hayatta artık tutunacak. bel bağlıyabilecek hiç bir mesnedi kalmamıştır.
Fuad. annesine böyle bir gönül ve haya! kırgınlığı verdiğinin de farkında idi vo bu müşahede, onda da, ıınncsiııe karşı bir nevi küskünlük ve güceniklik hissine yol açıyordu. Zira, Fuad’m kalbindeki evlâtlık şefkati sönmüş veya sönmeye yüztııtmıış olmak şöyle dursun, gün geçtikçe hummalı bir aşk, yakup kavurun 197
bir kara sevda derecesini bulmakta idi ve bütün haşinliklerinin, bütün huysuzluklarının sebebi. hayalinde o kadar yüksek tuttuğu hu kadını, İçine yuvarlandığı bu mezbeleden kurta-ramnmasındnn, bu yolda yaptığı cehtlerln hep hoşa gitmesinden başka bir şeye hamledilcmez-dİ.
Eğer, Fuad'm yüzü arlık hiç gülmüyorsa, eğer artık ağzından tatlı söz çıkmıyorsa, eğer bu evin içinde İliç kimseyi, hiç bir «eyi görme-nıezlilcten gelen bir hali varsa, eğer her sabah yatağından kalkar kalkmaz arkasını, kendisinden başka hâmisi kaimıyan bu aile ocağına çevirerek buradan fırlayıp gideceği saate kadar yangın yerlerinin seyriyle avunmaya çalışıyorsa, bu. annesinin düşkünlük ve perişanlık manznrüBi önünde eli kolu bağlı bir şahit, yüreği dağlı bir seyirci olarak kutnuya artık da-yanamamasındandır. Nitekim, annesi hasta olduğu günler, hatırını sormak İçin odasından içeri girerken uyaklarının geri geri basışlarına, bozun dn vazgeçip dönüşlerine do onu, bu odanın dörtte üçünü kaphyan ve direkleri tavafta değen dantelalı, farbalalı beyaz pirinç karyolanın gülünç dekoru içinde görmeye tahammülsüzlüğünden başka bir sebep bulunamaz. Fuad’â öyle geliyor ki, yolsuzlukhırının lam ortasında, annesinin rikkat verici yüzünü görmemek mümkün olsaydı, daha doğrusu bıı devlet düşkünlüğünün bütün acılığı, bütün zilleti ve bütün dramı bu temiz, sessiz ve asil yüzde toplanmamış bulunsaydı ters bahtın kafa yelleri karşısında Fuad, belki, bu derece sarsılıp Binmeyecek; belki do bundan daha «gır sefalet şartları ona vız gelecekti,
Zira, Fuad, her türlü sınıf vahimcslndon tamnmiyl? sıyrılmış olduğu kanan tindeydi. Doğup çıktığı muhite karşı kalbinde hasrete benzer bir his duymak şöyle dursun hattâ ondan 108
nefret bile ediyordu. İçinde kaynayan isyan hem dünü, hem bugünü kaphyan bir derinlik ve genişlik almıştı. Ona göre, her şevi yıkmak ve bu cemiyeti yeni baştan kurup yapmak lâzım geliyordu. Bu büyük hedefe varıncıya kadar da onun yeri, ne geçmiş devirlerin anakronik döküntüleri, ne de bu devrin küstah türedileri araamda olabilirdi. Bunun için, şimdilik Fuad’m bütün meyli, sempatisi bir aydın bo-hânıv çevresine doğru gitmekteydi. Fakat, bu çevre nerede? Oraya nereden girilir? Hattâ hakikatte böyle bir çevre var mıdır? Henüz bilemiyordu. Hukuktan çıktıktan sonra devlet kapısına başvurmayı aklından geçirmemiş ve bu aydın bohûınc çevresinin yolu zannettiği “matbuat âleminde,, kendine bir iş aramıştı. Ankara Caddesi. Cağaloğlu, Nu-ruosmaniyc mahallelerinde o matbaa senin, bu matbaa benlin haftalarca çalmadığı kapı, çıkıp inmediği merdiven, eşiğinde beklemediği İdarehane kalmamıştı. Nihayet, bunların birinde, bir fransızca mütercimlik bulmuştu. Fuad, hor gün Öğleden sonra bu dilde Avrupadan gelen gazete vo dergileri gözden geçiriyor ve bunların içinden Türk okurlarının alâkasını çekecek yazıları kâh kısaltarak, kâh olduğu gibi tÜl kçoye çcvlrıv- .ı (lu

Fuad, penceresinden, henüz uyku dolu gözlerle dalgın dalgın aşağıya bakarken birdenbire tepeden tırnağa dikkat kesikli: sırtına gömlekle entari ortası, soluk basmadan bir “Şey" geçirmiş, sarışın bir kız çocuğu tereddütlü ve hırsızlama adımlarla biraz evvel, suyu çekilmiş sel yatağına benzettiğimiz dar ve dolambaçlı sokağın arnııvut kaldırımları üstünden seke seke, şüpheyi uyandıran bir sinsilikle kar-şıkl arsanın yıkık duvarına yanaştı. Bir müddet durup etrafına bakındık!an sonra ayakla-11)0
rımn ucunda kalkınıp uzanarak hemen kendi boyuna yakın yükseklikte bir set teşkil edan bu duvardan öteye başını uzattı. Bir kaç dakika arRanın içini gözetledi ve bu vaziyette aradığı kimseyi veya görmek istediği şeyi lâyıkiy-le seçemiyormuş gibi iki eliyle taşlara tutunarak kendini yarı beline kadar yukarıya çekti. Vo göbeği üstüne yaslanarak yan beline kadar arsaya doğru sarktı. Bu esnada entarisinin etekleri sıyrılmış olduğundun bacakları, havada çırılçıplak sallanıyordu, Kız, hemen avının üstüne atılmıya hazır bir yaban kedisi gibi birkaç dakika da böyle kaldıktan sonra tekrar duvarın beri vakasına kaydı ve kaymasiyle yere eğilmesi, yerden İrili ufaklı bir takım taşlar toplıyarak duvar boyunca iki büklüm koşmıya başlaması bir oldu.
Fuad. büsbütün dikkat kesilmişti. Çocuk, bu yangın yerinde birini taşa tutmak azmindeydi. Fakat kimi? Kendisi daha yüksekten baktığı halde bütün bu sahada bir tek canlı mahlûkun izini bile göremiyordu. Gerçi, burası düpedüz bir yer değildi. Büyük yangın, jeolojik bir âfet gibi, bu toprak parçasını yanın yumru bir hale sokmuş, her yanında bir takını çukurlar açıp tümsekler peyda etmiş ve küme küme molozlar bırakmıştı. Bundan başka, diz boyu yabani otlar hemen her tarafı kaplamıştı.
Kız, elli altmış adım ötede, yıkık duvarların büsbütün çöküp hemen sokakla bir olduğu bir noktada duruverdi. Yine iki yanına, arkaya öne bir göz attıktan sonra yavaşça yere çömel-di ve demin avuçlarına doldurduğu taşlan birer ikişer dakika ara ile ardanın içinde, kendince tayin edilmiş bir hedefe doğru fulatnuya başladı. Taşın birini utar atmaz gizlenmek İçin yüzükoyun yere yatıyor, derken dizleri üstünde doğrularak bir İkincisini fırlatıyordu.
(Devamı var) 200
9 1950
YENİ t S T A N P. U L
Snyfö 3
GÜNÜN EKONOMİK
Haftanın İktisadî.
hâdiselerine bakış
İngiliz sanayi ve ticaretinde gelişme — Başkan Trıınıan’ın ikthıuli raporu — »Japort ve Alınan gayretleri — Fransız serbest ithal listesi — Marshall Yardımı ve İktisadi İşbirliği mevzularında durumumuz — Dış ticaretimiz — Türkiye - Yugoslavya ticaret anlaşması — Nakliye Ücretlerinde tenzilât
YENİ yılın ilk haftası içinde u-nnımlyctle, 1949 yılının muvakkat iktisadi bilançonun ait rakamlar bildirilmiş ve 1950 yılına ait tahmin ve tasavvurlardan bahsedilmiştir.
Halta içinde iki defa beyanatla bulunan İngiliz Maliye Bakanı Slr S. Cripps, lngiltcrenin sınai istihsalinde temin olunan gelişmeyi belirtmiş ve devalüasyon neticesinde İngiliz dış ticaretinde hâsıl olun İnkişaf sayesinde açıkların mühim nispette kapatıldığım bildirmiştir. Sir S. Crlpps’-in bildirdiğine göre. İngiliz sınai istihsali 1048 yılına nazaran yüzde 6 ve harpten önceki istihsal rakamlarına nazaran da yüzde yirmi beş nispetinde artmış bulunmaktadır.
Diğer taraftan. Amerika Birleşik Devletleri Ticaret Bakanının beyanatına göre, 1949 yıh zarfında bu memleketin İktisadî durumunda bir değişiklik hâsıl olmamıştır.
Hafta içinde yapılan ve dünya ekonomik durumunu topyekûn ilgilendiren en mühim demeçler şüphe yok ki, Başkan Trumamn Kongre önünde açıkladığı iktisadi plân ve projelerdir.
BAŞKAN Trum&n İktisadî raporunda, yabancı memleketlere yapılan yardımın ve kalkınma programlarının mevcut ihtiyaçlar nispetinde devamını, iktisaden geri kalmış memleketlere teknik yardım programının kabulünü ve yabancı memleketlere gidecek Amerikan sermayesinin teşvik ve himaye edilmesini istemiştir. Başkan, ayrıca hususî teşebbüsün teşvikine alt tedbirler alınmasını da tavsiye etmiştir.
Dış ticaretlerini geliştirmek için, en çok faaliyet gösteren memleketler bu hafta da Japonya ve Batı Alman-yadır. Japonya, yeni yıldan itibaren müttefik İktisadî kontrolünün hafiflemesiyle arttırmaya imkân bulacağı dış ticaretinin işliyebllmesi için bankacılığını normalleştirmeye çalışmaktadır. Filhakika, Japon resmî makamları Amerikan bankalarına müracaat ederek, Japon bankalarına ait kredi mektuplarının kabulünü istemişlerdir.
Batı Almanyaya gelince, Bonn Hükümetinin Amerika ve Avrupada sar-fettiği gayretlere ilâveten. bazı Alman firmalarının Orta Şark piyatasını temin etmek maksadiyle bilhassa Iskenderiyede giriştikleri teşebbüsleri zikretmek icap eder. Diğer taraftan, Doğu Almanyanın da gemi inşaatında, müttefiklerin hoşnutsuzluğuna rağmen, kayde değer bir inkişaf sağladığı bildirilmektedir.
MİLLETLERARASI ticarette serbestîye doğru gidişin alâmetleri arasında sayabileceğimiz iki vakıayı da işaret edebiliriz. Bunlar Amerika ve Kanadanın İhracat tahdit ve kontrollerini azaltmaya karar vermiş bulunmalarıdır. Diğer taraftan, İsveç bazı mallar için daha fazla İthalât lisansı vereceğini açıklamıştır.
Avrupa Ekonomik İşbirliğine dahil memleketler arasında ithalâtın yüzde elli nispetinde serbest bırakılması mevzuunda baltanın olayları ise, Fransanın serbest ithalât listesi tam metnini vermesi ve Hollandanın, evvelce ilân etmiş bulunduğu listesini genişletmesidir.
Fransa, umumî bir serbest liste ilân ettikten sonra, ikinci bir listeyle, İthali serbest bırakılan maddelerin hangi memleketlerden alınacağını da ayrıca bildirmiştir. Hollanda ise, ikinci listesinde, bir kısım maddeleri yeniden serbest ilân etmiştir.
Milletlerarası Uca ret. mevzuuna dair hafta içinde gelen diğer bir haber do, Güney Amerika ile Kanada arasında ticaret münasebetlerinin gelişmekle olduğudur.
j KTİSADI İşbirliği İdareci yar-
I dımcısı R. Bıssel. hafta İçinde
1 basına verdiği bir beyanatla.
Mnrshall Plânı tahsisatından bıı yıl için Avrupa İktisadi İşbirliği idaresince talep olunan 3 milyar 776 milyon dolnrın aynen değil. • üçte bire yakın bir tenzilât ile ancak 2 milyar 800 milyon dolar olarak verüebilece-• ni bildirmiştir.
DİĞER taraftan, Marsh ali Yarılım Plânı ve Avrupa iktisadi işbirliği mevzularının memleketimizi ilgilendiren noktaları etrafında Devlet Bakanı Cemil Sait Bıırlas ve İktisadi İşbirliği İdaresi Türkiye İcra Komitesi Başkanı Russell H. Dorr birer yıl sonu mesajiyle açıklamalarda bulunmuşlardır. Devlet Bakanı, Türki-yenin ekonomik işbirliği çerçevesi dahilinde elde ettiği yardımları. Avrupa ekonomisine faydalı olmayı da gözönünde bulundurarak, daima istihsal maksndiyle kullandığına işaret etmiş ve dış ticaret politikamızda yapılan yeniliklere de temasla, takası anlaşma rejimimizden tamamlvle çıkarmış bulunduğumuzu belirtmiştir.
BU yılın ilk haftasında dış ticaretimize ait mevzularda birçok açıklamalar yapılmıştır. Bu cümleden olmak üzere. Ekonomi ve Ticaret Bakanı, Devlet Bakanının yukarda zikrettiğimiz beyanatında da belirtildiği gibi, takas sisteminin artık tarihe karışmış telâkki edilebileceğini söylemiş ve memleketimizin sınaî kalkınması mevzuunda, hususi teşebbüs için gerekil emniyetin sağlanacağını sözlerine ilâve etmiştir. Dış ticaretimiz hakkında verilen muvakkat rakamlara nazaran. 1949 yılındaki ihracatımız 500 milyon liraya baliğ olmakta ve ithalâtımız İse bundan 150 milyon lira fazla bulunmaktadır. Bu suretlo dış ticaret bilançomuzda hâsıl olan açık, mahsul durumumuzun fenalığı yüzünden hububat İthal etmek zorunda kalmış olmamzıla izah edilmektedir. Diğer taraftan,, yeniden 100 bin ton buğday ve 45 bin ton arpa satın alınak üzere muhtelif memleketlere müracaat e-dildiği de bildirilmektedir.
Dış ticaretimizi alâkadar eden diğer mühim bir hâdise de, Türkiye ile Yugoslavya arasında ticaret ve tediye anlaşmaları imzalanmış bulunmasıdır. Tediye anlaşması 500 bin dolarlık mütekabil bir finansman ihtiva etmekledir. Yugoslavya ile Türkiye arasında aynı gün imza edilen diğer bir anlaşma gereğince, mezkûr memleketin millileştirmiş bulunduğu Türk emlâkinin bedeli, müşterek bir komisyonun tâyin edeceği esas üzerinden ödenecektir. Bu anlaşmalar hemen meriyete girmiştir.
Tütün satışları sona ermek üzeredir. Hafta sonuna kadar satılan tütün miktarı 43 buçuk milyon tondur.
Gene hafta içinde Ulaştırma Bakanı, gıda maddeleri nakliye ücretinin indirildiğini bildirmiştir. Balık ve et gibi esaslı gıda maddelerinde mühim bir tenzilât temin edilmiş bulunmaktadır.
Haftanın son hâdisesi ise, Almanya başta olmak üzere, birçok memleketlere son günlerde verilen ithal imkânıdır. Dün neşrolunun bu listelerin teferruatına burada giremiyor, yalnız ehemmiyetlerine İşaretle iktifa ediyoruz.
YENİ İHTAN IH L
New-York mektubu :
Ingilterede dolar buhranı
1950 de devam edecektir
Husus» COMTEL Servisimizden
New - York 7 t Hava postası ile) — Amerikalı İktisadi müşahitlere göre, sterling mıntakasının dolar buhranı 1950 yılında hııfiflemlyecok-tir. Bu tahminlerin istinat ettirildiği sebeplerin başlıca lan şunlardır:
1) Resini kambiyo flütleri üzerinden yapılım muamelelerde sterlinge itimatsızlığın devamı,
2) Devalüasyonun sağladığı ferahlığın geçici oluşu,
3) Ve nihayet Britanya’da bloke sterling hesaplarının yaptığı tazyik.
Transferi yapılabilecek hesap bakiyeleri de dııhil olmak üzere, lııgll-terenirı sterling transferi için kullanabileceği senelik dolar mevcudu 100 milyon olarak tahmin edilmektedir.
Enlersasyonal Ticaret Odasındaki Birleşik Amerika mümessili, geçenlerde lngiltereye ait dondurulmuş sterling hesaplarının yeniden gözden geçirilmesi lâzım geldiği mütalâasında bulunmuştur.
Bankacılardan müteşekkil bir grup bu hesapların yüzde otuzunun İngiltere ve Birleşik Amerika tarafından müştereken vc peşin olarak ödenmesini ve bakiyenin bir fon haline getirilmesini tavsiye etmiştir. Bu teklif, tanınmış bir bankacı olan A-mcrlkan Hazıhc Sekreteri eski Muavini Leffingwell tarafından da müdafaa edilmektedir.
Bruno Foa adında bir Amerikan iktisatçısı, sterlingin 1950 yılındaki rayici hakkında neşrettiği bir makalede, sterling satış durumunun ”1919 yılındaki zorlukları doğuran tesirlerin 1950 yılında da devam ettiği,, kanaatim telkin etmekte olduğunu belirtmiştir. Muharrir» sterling ra- I yici ne kadar düşük olursa olsun, bu paranın dolara tam ve serbest tahvil kabiliyeti tanınmadıkça kambiyo muvazenesinin saglanaınıyaca-
DÜNYA
HABERLERİ
Batı Alnıanyada İşsizlik
★ Londra, 8 (YİRS) — Bonn’dan resmen bildirildiğine göre. Birleşik Almanyadakl işsizlerin sayısı bir buçuk milyonu aşmıştır. Hükümet. her ay, işsizlere sekiz buçuk sterling tazminat vermektedir.
M atayanın kauçuk ihracatı
★ Yeni Delhi, 8 (YİRS) — Malaya. 1949 yılında 900.000 ton kauçuk İhraç etmiştir.
Birleşik Amerikanın yaptığı yardımlar yekûnu
★ \Vashington, • (Comtel) — Ticaret Bakanlığından bildirildiğine göre. Birleşik Amerikanın harp sonu devresinde yabancı memleketlere yaptığı yardımlar yekûnu 30 milyar dolara yaklaşmaktadır, Dünya Bankası vc para fonu iştirak hisseleri bu yekûna dahildir.
Kanada petrol istihsali artıyor
★ Ottau’a, 8 (Nafen) — Kanadanın tanınmış petrol uzmanlarından Dr. George’a göre, Hume Alberta mıntakalarında yeni keşfedilmiş petrol sahaları sayesinde Kanatlanın petrol stoku 1 milyar fıçı artmaktadır. Bu petrolün kıymeti ise 1 milyar İngiliz lirası olarak tespit edilmektedir.
Kanada petrol stoklan, dünya
ğını ve milletlerarası ticaretin normal bir duruma giremiyeceğini ileri sürmekte, sterling istikrazının milletlerarası ticarete iştirak eden bütün memleketle! ırı refahı üzerinde hayati bir tesir yapacağını belirtmektedir.
Devalüasyonun 1950 yılı İngiliz İhracatı Üzerinde müspet tesirler yapmağı hususundaki fikirlerin kıymeti ne olursa olsun, salâhiyet sahibi şahıslar neticeyi beklemeyi daha münasip görmektedirler.
ingılizler İçin asıl mesele, kontrol meselesi değildir. Tahminlere göre. İngiliz dolar mevcudunun ancak üçte biri Birleşik Aınerikadaıı yaptığı ithalât veya bu memleketle mevcut sermaye münasebetleri dolayısiylc kullanılmaktadır, bakiyesi, diğer memleketlerle yapılan muamelelerdeki muhtemel zararlara karşılık olarak tutulmaktadır.
Mr. Foa, îngıltereııin Avrupa kıtası ile ticari münasebetlerini ihya etmesini, ticari alacakları mukabilini altın veya dolar olarak istememesini ve bütün açıkların Avrupa İktisadî işbirliği çerçevesi içinde tesviye olunmasını tavsiye etmektedir. Diğer ttırâftan, aynı iktisatçı. Amerika - Kanada ve İngiltere arasında evlûl avında yapılmış bulunan görüşmelerin netlcelendirilınesi icap ettiği kanaatındadır.
Mr. Foa, makalesini şu suretle bitirmektedir. : Büyük müşküllerin 1950 ve 1951 de devam edeceğini, herkes neşesini kaybetmeden ve mütevekkiline beklemelidir.,,
En büyük mesele, Amerikalıların, bilhassa seçim yılında Kongrenin, '
lngiltereye ve Avrupaya yardımın
devamına rıza gösterip göstermiye- I
cegi meselesidir. ’
nın daha 100 sene kadar bütün ihtiyaçlarını temin edecek zenginliktedir
Kanada Hükümeti önümüzdeki 3 sene zarfında yeniden yaptıracağı petrol tasfiyehaneleri sayesinde kendi petrol ihtiyacını Amerika* dan teruine lüzum görmiyecek ve bütçesinde petrol için kullanmak mecburiyetinde bulunduğu dolarları bu suretle tasarruf edecektir.
Tedavüle çıkacak lıint parası miktarı
★ Melbourne. 8 (YİRS) — Hindistan Bankasının bildirdiğine göre, 26 ocakta tedavüle yeni hint paraları çıkarılacaktır.
A
Birleşik Amerikanın zeytinyağı ithali
★ New-York (Comtel) — Zeytinyağı İthali, 40 libreden az ambalajlar halinde eylül ayında kıymeti 319.512 dolara yükselen 882.715 libreyi bulmuştur. (Eylül ayı kati rakamları neşrolunan en son aydır).
40 libre veya daha fazla ambalâj-lar halindeki zeytinyağı ithalâtı 398.930 dolar kıymetinde olan 1 milyon 298.68’ libreyi bulmuştur. Bu yekûnun Ispanya 160 211 libresini, İtalya 176.130 libresini, Fransız Fas’ı 246 168 libresini ve Tunus 294.586 libresini temin etmişlerdir.
Deniz işletmeciliği hakkında Meclise verilen bir önerge
Ankara 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Kütahya Milletvekili Hakkı Gedik, Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği bir sözlü soru önergesiyle Ulaştırma Bakanının a-şağıdakı hususları cevaplandırmasını istemiştir :
1 — Gerek hususi armatörler ve gerekse Devlet Denizyolları tarafından satın alınmış ve bundan sonra alınacak gemilerin sahillerimiz ve mevcut ve müstakbel Umanlarımızla iç ve dış münakale bakımlarından tiplerinin tesblt edilmiş olup olmadığı,
2 — Halen mevcut veya sipariş edilmiş gemilerin gros tonlarının, tiplerinin ve adetlerinin no olduğu ve harbin fiilen hitamını takip eden senelerde alınmış gemilerin memleket ihtiyaçlarına uygunluğunun düşünülüp düşünülmediği,
3 — Denizyollarında devlet İnhisarcılığının terkiye deniz yolları işletmeciliğinde serbestlik, eşit haklar ve vecibeler sağhyan yeni bir rejim tesisinde ihmalkârlık gösterilmesi sebepleri.
4 — Deniz nakliyatı, limanlar, havuzlar ve fabrikalar, tahlisiye, kılavuzluk, fenerler vc antrepoculuk gibi her biri ayrı bir işletme mevzuuna taallûk eden faaliyet sahalarının merkeziyetçi bir rejimle idaresinin mahzurlu telâkki edilip edilmediği»
5 — Devlet Denizyolları hesabına Aınerikadan 7 milyon 685 bin liraya satın alınmış 42 bin 600 gros tonluk 6 geminin eşya naklinde kullanılması gerektiği halde, bunların 35 milyon lira gibi muazzam bir tamir masrafı ihtiyar edilerek lüks yolcu gemisi haline ifrağ edilmeleri sebebi,
6 — Birleşik Ameııkadan gemi mubayaası vazifesiyle görevli ve salâhiyetlerini kötüye kullandığı için, mahkemeye scvkedılmiş bulunan heyet hakkında tahkikat ve takibat neticesinin ne olduğu.
Birleşik Aıııerikadaki madencilerle amele ilıfllâfı
★ Washington, 8 A. A. (AFP) — Meclisin demokrat ve cumhuriyetçi liderleri bugün Cumhurbaşkanı Trumana müracaatla madencilerle amele arasında çıkan ihtilâfa bizzat müdahale etmesi i-çin ricada bulunmuşlardır. Maden İşçisi Sendikaları Şefi John Le-vvis’in tavsiyesi üzerine amelenin haftada üç gün çalıştığı malûmdur.
Başkan Trumanla İktisat Müşaviri John Steel man. durumu dikkatle incelemekle beraber şimdilik hiçbir tedbire müracaat etmeyeceklerini belirtmişlerdir
Patates rekoltesi
★ Frankfurt, (Comtel) — Batı Al-manyanın 1940 yılı hububat rekoltesi 10 200.000 ton olarak tahinin edilmektedir. Bu miktaı 1935-38 vasatisinin yüzde 98 ini teşkil etmektedir. Diğer taraftan 1949 rekoltesi 1948 rekoltesine nazaran yüzde 29 artış göstermektedir. Ekilen toprak genişliği 1948 yılına nazaran daha fazla olmakla taîral’H'r, henüz harpten önceki vasatinin altında bulunmaktadır
Patates vc şeker pancarı rekoltesi harpten evvelki seviyeyi asmıştır. 1919 yılı patates rekoltesi 2l) milyon 874 hin ton ve şeker pancarı ise 4 milyon 366 bin tondur
Ulaştırma Bakanının gazetemize beyanatı
Geıni inşa tezgâhlarının kurulmasında ilk adım
Bakan, tren kazaları, Tiivkiycılv fjrmi iıı^aah iyi, Denizhfnık meselesi, armatMcrin limanlarınız arasımla ı/hk tayimalarnıa müsaaıb veril-meni ve Devlet Denizyollarının alacayı yem şekil hakkında ffeniş izah-tarda bulundu
İR müddetten beri şehrimizde tetkiklerde bulunan Ulaştırma teakanı Kemal Satır, dün kendisiyle görüşen bir arkadaşımızın muhtelif mevzulara dair sunilerini aşağıdaki şekilde cevaplandırmıştır:
— Bugünkü gazetelerde hakkımda yazıtantarı hayretle okudum. Gazetecilerle görüşmeyi çok arzu ettiğim halde, gerek sorı tren kazası do-tayısiyle ve gerekse telefon idaresinde mühim bazı işlerle meşgul bulunmaklığını sebebiyle buna imkân bulamadım. Arkadaşlardan özür diledim. Esaâen kati bir söz de vermiş değildim. İmkân bulursak görüşürüz, demiştim.
Tren kazaları
"Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizim memleketimizde de bu gibi kazaların vukuu tabiidir. Demir yollarımızda fazla kaza oluyor diyebilmek için, nakliye kilometresini ve saatlerini ve bunlara nispetle kaza adedine ait istatistikleri diğer memleketlerin rakamlariyle karşılaştırmak ve ondan sonra hükme varmak lâzımdır. Böyle bir hesap yapılırsa, memleketimizde arada sırada meydana gelen kazaların, dünyanın diğer memleketlerinde vuku bulanlara nispetle hiç de fazla olmadığı görülür. Kazalar, umumiyetle çalışanların yorgunluğundan, hâletl ruhıye-lerlnin bozukluğundan veya teknik ânzalardan meydana gelebilir. Biz teknik ârızadan mütevellit kazaları önlemek için elimizden geldiği kadar çalışıyoruz. Fakat personelin hâletl ruhiyesine hâkim olmaya imkân bulunmadığından bu sebepten ileri gelecek kazaların tamamiyle önlenmesi mümkün değildir. Son kazanın kati sebebini henüz bilmediğim için bu hususta bir şey söylıyecek durumda değilim.;-'*
Türkiyedc geıni yapılması
"Fabrika ve Havuzları gezdim. Bazı malzemenin hariçten getirilmesi şartiyle bizde pekâlâ yeni gemi inşa edilebilir Fakat bu her şeyden evvel maddi imkan ve mütehassıs eleman meselesidir.
Bugünkü maddi durumumuz henüz buna müsait değildir. NJarshalb Yardımından istifade ederek Denizyolları için 19 milyon dolarlık yeni gemi mubayaa Amek istiyoruz. Bunun 6 milyon 181 bin doları enıri-mizdedir. Gelecek senekı tahsisatta 6 milyonu daha karşılıyabileceğiz, mütebakisini de biz temin edeceğiz. Bu tahsisatta idarenin ihtiyacını en lusa zamanda karşılamak ilk hede-
Halı imalâtçılar, ihracatta mutavassıtlardan kurtulmak istiyor
Gördes. 8 (Hususi) — Geçen sene dünya piyasalarında tanınmaya başlayan Türk halıları üzerine artmış o-lan talepler, sterling devalüasyonunu müteakip durmuştur. Gördes. Demirci, İsparta desenlerinin en büyük alıcısı olan Belçika, İngiltere ve Fransa, fiyatlarımızı pahalı bulduğundan ihracat azalmıştır. Desen ve kalite itibariyle düşük, fakat fiyatça ucuz mallar üzerine talepler vardır, imalâtçılar devalüasyondan müteessir otan halıcılığımızın, mutavassıt ihracatçılar elinden kurtarılarak, lennprraliflerin yardımı ile ihracat imkanları hazırlanmasını arzu etmekledirler
fimizdir. Halbuki gemileri burada yapmağa kalksak çok uzun zaman ve daha fazla masraf ister. Bununla beraber Boğaziçi tipi yolcu vapurlarını ihale ederken. bu gemilerin lüzumlu malzemesinin hariçten getirilmesi suretiyle Türk mühemhs, teknisyen ve işçilerinin emeğiyle Is-lanbulda yaptırılmasını temine çalışacağız, Bu suretle gemi inşaat tezgâhlarının kurulması yolunda ilk adını atılmış olacaktır. Mamafih, bu iş zannedildiği kadar kolay değildir..
Dcni/.bank
"Denizbank’ın kurulması için etütlere devam ediyoruz. Bu bir mali mesele olduğu için tasarı Bakanlar Kurulunda her bakımdan İncelenmektedir. Hâlen bu bankanın mevcut teşekküllerin sermayeleriyle mi, yoksa Devlet tarafından verilecek yeni sermaye ile mi kurulması gerektiği ve deniz işlerimizi finanse edecek böyle bir teşekküle nasıl bir veçhe verilmesi gerektiği mevzularını tetkik ediyoruz... Bakanın, armatörlere tavsiyeleri.
"Armatörlerin limanlarımız a-rasında yük taşımalarına müsaade eden kanun tasarısı Meclisten çıkmak üzeredir. Evvelki gtln armatörlerle konuştum. Eskiden yolcu nakliyatında olduğu gibi yıkıcı bir rekabete meydan vermemelerini ve normal ücretlerle çalışmalarını kendilerine tavsiye ettim. Biz Hükümet olarak, armatörler için elimizden geleni yapıyoruz...
Devlet Denizyollarının yeni şekli
“Devlet Denizyollarının bir iktisadi devlet teşekkülü haline getirilmesi hususundaki tasan Bakanlar Kurulunda son şeklini almış, ış sadece mali mevzuun halline kalmıştır. Bu tasarının mâliyeye taallûk eden kısımları üzerinde heniiz bir mutabakata varılmamış olmakta beraber An-karaya dönüşümde Maliye Bakanı arkadaşımla da görüşerek bu hususu temine ve neticede, tasarıyı behema-hal Meclisin bu devresine yetiştirmeye çalışacağım.
Denizyollarının, devlet müessesesi gibi bir sürü formalitelere tâbi olarak çalışmasına imkân olmadığı artık anlaşılmıştır. Ne bir kaptan, iki kutu boya alması için muameleyi komisyonlardan. müdürlerden geçirerek günlerce beklemeli, ne de Denizyolları, tarifelerini piyasaya, ve günün i-caplanna göre ayarlayabilmek için bir takım uzun formaliteleri ikmale mecbur kalmalıdır.,,
Ulaştırma Bakanı dün akşam ekspresle Ankaraya hareket etmiştir.
Türk Ticaret Bankasının sermayesi artıyor
Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı Türk Ticaret Bankasının sermayesini 2,200,000 liradan, 4 milyon 400 bin liraya çıkarılmasını kabul etmiştir.
Bu itibarla hissedarlar ıRı ay zarfında taahhütlerini ödemeğe davet e-dilmişlerdır.
Yeni Posta pulları
Türk Kooperatifçiliğinin üçüncü yıldönümü münasebetiyle Posta İdaresi 15, 20 ve 30 kuruşluk üç yeni pul hazırlamaktadır. Bu pullarda Cumhurbaşkanının traktör üstünde bir fotoğrafı. Ziraat Bankasının ve Emniyet Sandığının resimleri vardır.
SENEBAŞI dolayısiyle borsalarda başgösteren umu-mî durgunluk, hafta içinde de devam etmiştir. Geçen yıllara nazaran bu sene daha bâriz gözüken bu hareketsizliğin sebebini, sene sonu dolayısiyle tüccarların bilanço işlerine hız vermiş olmalarından ziyade, yeni vergi sistemimizin tatbikma geçilmesi yolundaki hazırlıklara atfetmek yerinde olur. Buna rağmen İzmir piyasasında bellibaşh ihraç maddelerimiz üzerinde ümit uyandırıcı bazı hareketler de müşahede edilmektedir. İstanbul ihracatçılarından büyük bir kısmının kanaati, ocak ayının 15 ine doğru dış piyasalardan bazı mühim teklifler alınabileceği merkezindedir. Bu duruma göre, önümüzdeki hafta borsalarda ihracat maddeleri üzerinde hareket beklenebilir.
İstanbul :
Dış piyasalardan henüz bir istek olmadığı halde, İstanbul Borsasında fındık piyasası birdenbire canlanmış ve fiyatlar yükselmeye başlamıştır. Fakat alâkalılar, bu yükselişi sunî telâkki etmektedirler. Bir taraftan elde hazır mal bulunmayışı keyfiyeti de fiyat artışını tahrik etmektedir. Hafta sonunda “Fındık Tarım Kooperatifi'- nin mail sonuna kadar Istanbulda teslim kaydiyle 1.000 ton kadar fındık satmış olması, piyasadaki canlılığı arttırmıştır.
Diğer taraftan, piyasada zeytinyağı ve alelûmum nebati yağ ihracatına müsaade olunacağı yolunda çıkan şayialar da bu maddelerin fiyatlarını sağlamlaştırmıştır. Maamafih, Ekonomi ve Ticaret Bakanının geçen hafta C. H. P. İstanbul İl Kongresindeki beyanatı üzerine bu maddelerin ihracına müsaade edilip edilmiyeceği husu-şu da ayrıca meraka değer.
Bu maddeler dışında İstanbul Ticaret Borsasında günlük ihtiyaçları karşılıyacak nispette hububat satışlarına devam olunmuştur. Ancak, bu hususta dikkati çeken nokta, ofis fiyatlarının henüz indirilmemiş bulunmasına rağmen, dalla düşük fiyatla satılmış tüccar
İstanbul ve İzmırde haftalık piyasa vaziyeti
malı buğday partilerine rastlanmış olmasıdır. Bu durum, memleketimizde ihtiyaca yetecek nispette hububat bulunduğunu gösteren en beliğ ve hakiki misaldir.
Bu hafta borsada tiftik üzerine büyük hareketler kaydedilmemişse de, piyasa bir müddetten beri kazandığı müsait durumu muhafaza etmektedir. Gerek lıı-gilterede mevcut normal ihtiyaçlar, gerekse deblokaj için dış taleplerin devanı etmesi, bu iyi neticede âmil olmaktadır. Istanbulda satılık malın az olması ve 400 ton kadar tahmin olunan şehrimiz stokunun hemen tamamen ihracatçı elinde bulunması, Anadoluda kalan malların da nihayet 600/800 ton gibi mahdut ve yeni kırkıma kadar eritilebilmesi miiınkiin bir ölçüde olarak hesaplanması, önümüzdeki haftalar için de ümit verici bir durum ortaya koymaktadır.
Buna rağmen, geçen haftalarda bir münasebetle işaret ettiğimiz gibi, Bradford’un ayarlı ve temkinli hareketi dolayısiyle fiyatlar yükselmemekle, fakat vardıkları seviyelerde sağlam ve artmaya mütemayil bulunmaktadırlar. İnca oğlaklar 310/320, ortalar 275/280 kuruşa kadar peyderpey satılmaktadır.
Tiftik piyasasının bu müspet durumuna karşı yapağı piyasası gevşektir. Yerli fabrikaların alışları, tatminkâr olmadığından satıcı fazladır ve alıcı nazlıdır. Fiyatlar düşmüyorsa da piyasa bu durgunluktan müteessirdir.
Bu yıl av derisi piyasası, kışın geç kalması yüzünden hâlâ tam mânasiyle açılmış değildir. Erzurumdan gelen sansarlar, piyasanın yegâne faaliyet mevzuudur. Bunların çifti 280/300 liraya satılmaktadır. Av derisi piyasamın en mühim derdi, birkaç seneden beri biriken “tilki” leıdedir. Naftalinleri yenilene yenilene. saklanan ve gittikçe kabararak, yüz binleri bulan bu stokun ihraç yoliyle eritilmesi için, hususi karar ve itinalara ihtiyaç
olduğu piyasada ileri sürülmekte ve bu iş için bilhassa Orta Aııadoludan bugünlerde Ticaret Bakanlığına müracaat olunacağı söylenmektedir.
İzmir :
Hafta içinde İzmir piyasası, bellibaşh ihraç maddeleri bakımından ümitli bir hava içinde cereyan etmiş ve alıcıların istekli görünmelerine mukabil, satıcılar nazlı davranmışlardır.
Tütün piyasasının tu dmış bulunması dolayısiyle, âcil ihtiyaçlarını tiitiin bedelleriyle karşılayabilen müstahsillerin, aynı zamanda yeni dış satış ihtimallerini de gözönünde tutmaları bu teennilerinde âmil olmuştur.
Evvelce çekirdeksiz kıını üzüm fiyatının 52 kuruşa kadar düştüğü sırada harice yapılmış olan bir kısım satışları yerine getirmek mecburiyetinde bulunan ihracat evlerinin borsada alıcı duruma geçmeleri üzüm piyasasını sağlamlaştırmıştır. Bununla beraber son tahminlere göre. 12 bini müstahsil, 6 bini Tariş, 6 bini tüccar olmak üzere takriben 21 bin ton olduğu bildirilen üzüm stokunun eritilebilmesini ancak Almanya ve İngiltere gibi büyük alıcı pazarların harekete gelmesiyle mümkün gören Kuru Mevva İhracatçıları Birliği İdare Kurulu, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına bir rapor göndererek, uzun zamandanberi bu memleketten yapılacak ithalât için lisans verilmediğinden, işliyemez hale gelen Alman Kliring Anlaşmasının işler vaziyete getirilmesini istemiştir. Birlik, Almanlar üzüm aldıkları takdirde, bu maddeye ihtiyacı bulunan ve şimdilik fiyatın gerilemesini bekliyen îngilizlerin de kendilerini takip edeceği kanaatindedir.
Son alınan bir haberde Almanyadan yapılacak ithalât için. Hükümetimizin, 12 milyon dolar tutarında lisans vereceği bildirilmektedir. Diğer taraftan mevsim
başında sterling’i takiben İsveç kuronunun kıymetini düşürmesi üzerine bu memlekete satışları bulunan bir kısım üzüm ihracat evlerinin, incircilerin aksine olarak, teslimattan imtina etmeleri karşısında, İsveç Hükümeti, memleketimizden üzüm ithalini menetmişti. Birlik, raporunda diplomatik yollardan yapılacak teşebbüslerle bu memnuiyetin kaldırılması hususunda Hükümetin delâletini rica etmiştir.
Hafta içinde lsveçten işlenmiş incir için oldukça büyük partiler halinde siparişler geldiğinden, incir piyasası iyice sağlamlanmıştır. Alâkalılar, esasen stoku çok azalmış bulunan incir mevzuuna artık kapanmış nazariyle bakmaktadırlar.
Mevcudu azalan birinci kalite pamuk’lar, daha ziyade kuvvetli ellerde kalmış ve bunlar da arzda nazlı davranmakta bulunmuşlardır. Esasen hariçten gelen talepler de bu kalitenin üzerinde toplandığından borsada birinci Akala aranmaktadır. Buna mukabil gerek kalite ve gerekse fiyat itibariyle Çukuıovanın rekabeti karşısında bulunajı ikinci ve üçüncü Akalaların vaziyetinde gevşeklik görülmüştür. Hafta zarfında pamuk üzerine Fransadan siparişler gelmeye devam etmekle beraber, tek alıcı durumunda kalan bu piyasa, fiyatı mütemadiyen kırmak istemiş ve bu yüzden fazla iş olamamıştır. İhraç evlerinin bütün ümidi, Alman kliringinin tekrar işler hale gelmesindedir.
Çukurovada pamuk çekirdeği’nin 14 kuruşa kadar temin edilebilmesi, bu bölgedeki pamukyağı fabrikaları için bir avantaj teşkil etmekte ve çekirdeği 16 kuruşa alan İzmir fabrikalariyle kolayca rekabet imkânını vermektedir. Netekim geçen hafta, zeytinyağı piyasasında canlılık görülmesine rağmen, pamukyağı fiyatı, bu rekabetin tesiriyle bilâkis ehemmiyetli nispette gerilemiştir. Mevcut fiyatiyle ihraç malı vasfını kazanamıyan ve bu itibarla alıcısı yalnız dahilî fabrikalar olan pamuk çekirdeği, 16 kuruşluk fiyatını geçen hafta da muhafaza etmiştir.

Sayfa 4
9 Ocak 19.50
Siyasî meseleler ve muhabir mektupları
Şehir mektubu
İngiltere ile İspanya arasında gerginlik
Sanat ve hayat
Madrid. ı Hususi muhabirimiz BHM bildiriyor):
Ingiltere ile Ispanya arasındaki gerginliğin sebebini anlamak için, Phillip II ve “Nâmağlûp,. Armada devrine gitmek veya Cibral-tayı düşünmeye lüzum yoktur. Alba ile Benvick Dukalan etrafında toplanan Madrid sosyetesi, vakaa İngiliz taraftarlığını Wellington devrine kadar geri götürüyorsa da, halkın büyük ekseriyeti, yalnız îngiltereye karşı değil lngüızliğe karşı dahi tarihi, psikolojik ve hattâ din! bir çok sebeplerle antipati besler. İspanyol-lar belki, iktisadi müstemleke pren-bine dayanan bir imparatorluk kurmak tasavvurunun, katolik bir cihan devleti yaratmak İdeallini mağlûp etmiş olmasını affedebilirlerdi. Fakat bu mağlûbiyetin, siyasi ve ekonomik neticelerden başka bir de ideolojik ve dini neticeler hâsıl etmesi, Ispan-yollarda İngiliz düşmanlığını büsbütün arttırmaktadır.
Bütün ümit Muhafazakârlarda
Franko rejimiyle İşçi Hükümeti a-rasuıdaki ideolojik düşmanlığa böyle bir tarihi zaviyeden bakılacak olursa, gerginliğin sebebi daha iyi anlaşılabilir. İspanyol iç harbi sırasında Frankonun, Cumhuriyetçi muhaliflerine yarayan “karışmazlık,, politikasını desteklemiş bulunan lngi-terenin, milliyetçi rejimi gecikerek tasdik etmesi, Franko devletini tatmin etmemiştir. Şu var ki. Churchill henüz iktidar da iken anlaşma İmkânları mevcuttu.
Fakat iktidar. İşçi Partisine geçtiği gün. vaziyet değişti. O günden beri, her iki memleket arasında zaten mevcut tarihi anlaşmazlıklara, bir de ideolojik münaferet inzimam etti. Churchill o zamandanberi, İspanyaya karşı tatbik edilmekte olan beynelmilel karantinayı çok tehlikeli telâkki ettiğini defalarca tekrar etmişti. Madrıdi peşpeşe Amerikan mebuslariyle İngiliz muhafazakârının ziyaret etmesi, Franko rejimine, İngiliz seçimlerinden sonrası için bir hayli ümit vermiştir. Avustralya ve Yeni Zelanda’da îçşl Partilerinin iktidardan düşmüş olmaları, İspanyanın şanslarını büsbütün arttırmaktadır. Çünkü bu sayede belki, müstakbel bir UNO içtimainde, 1946 yılında verilmiş olan “mahkûmiyet,, kararının ref’i için lüzumlu üçte iki ekseriyetin temini mümkün olabilecektir.
Fakat. İngiltere seçimlerinin, Muhafazakârlar tarafından kazanılmasından hâsıl olabilecek müspet neticeler, şimdilik askıdadır. Eğer işçi Partisi İktidarı muhafaza edebilirse, İngiltere ile İspanya arasında yi-ne köprü kurulamıyacaktır.
Mili] İğbirar
ispanyanın tecrit edilmiş olması,| Batı Avrupa işbirliği ve savunma sisteminde mühim bir boşluk yaratmaktadır. Madridde, Îngiltereye karşı son zamanlarda şiddetlenen polemik, bunu açıkça göstermektedir. Yeni polemiğe BBC nın İspanyanın iç İşlerini dostane olmayan bir şekilde tenkit eden bir neşriyat serisi sebep olmuştur.
Arriba gazetesinin, resmiyeti üzerinden akan bir makalesi, İngiltere hükümetine, Ispanya hakkındaki malûmatını, rejim düşmanı bir ekalliyetten toplamamasını ihtar etmektedir.
İngiliz radyosunda yapılan neşriyat sırasında ileri sürülen bir mütalâaya göre. Madride bir elçi tayin edilmesi mahzurlu değildir, çünkü, elçi tayini Ue - Rus peyklerinde de olduğu gibi- o memleketin rejimi tasvip edilmiş olmıyacaktır. Arriba gazetesinin bu mütalâaya verdiği cevap bilhassa şiddetlidir. Ispanya, kendisine has grururlu tavriyle, bu gibi mukayeselere mevzu olmayı reddetmektedir. Arribaya göre anlaşmaya varmak İçin gelmeyen bir Ingiliz elçisi, yerinde kalsın daha iyi. Eu cevaplar çok acıdır ve görülüyor ki, Bat* Devletlerinin İspanya politikası, bu memlekete umulduğundan çok daha derin yaralar açmıştır.
Finlândiyanın susması, onun politikasının en esaslı vasfıdır
o
Finler, ne Staline hoş görünmeye hücum
Batı demokrasisine
çalışıyor, ne de
ediyorlar
Türk resmi ve memleket
NURULLAH
S
BERK
Paris, (Hususi muhabirimiz Yusuf I. Mutlu bildiriyor) — Sabotaj yapmaktan ve diğer cinayetler işlemekten suçlu Sovyet mültecilerini barındırdığı ve sakladığı iddiasiyle. Moskova Hükümeti tarafından Finlandiya’ya verilen nota. Paristeki siyasi çevreleri pek fazla heyecan, landırnıamıştır. Çünkü, Sovyet Dışişleri Bakan Muavini Gromlko’nun yaptığı bu protesto, Finlandiya’ya karşı kat’! bir düşmanlık kisvesine bürünmüş gibi görünmüyordu. Helsinki Hükümetine karşı yapılan ithamlar çok ağır olmasına rağmen, bunlar bir tehdit mahiyetini taşımıyor ve gizil bir takım maksatları İhtiva etmiyordu.
İyi haber alan mahfiller, bunun Kremlin tarafından her zaman yapılan siyasi nümayişlerden biri olduğunu, umumiyetle Rusvanın Flnlan-diyava tatbik ettiği politikanın ana hatları içinde bulunduğunu düşünmektedirler. Bu politika, sık sık ihtarlar. protestolar ve ara sıra da tehditlerle Finlandlyayı hırpalamak, böylece Fin halkına, Moskovamn yürüdüğü yolu bir siyaset inaktır.
Filhakika,
Finlandiyanın vaziyeti oldukça naziktir ve bunu İyice tasrih etmek faydalı olur. Rusya, Flnlerl henüz yüzde yüz bir peyk millet telâkki etmemekte, ve onlara sadece emir vermekle iktifa etmektedir. Çok defa FinlandiyalIın, Komlnform tarafından
üzerinde yürüdüğü ve ko-
memleketin serbestliği de. şeklinde tecelli etmiştir. Ha-bugün Fin politikasının esas susmaktır. Finlandiya, ne
takip etmekten başka güdemlyeceğini anlat-
bu tazyikler karşısında
çizilen hat
mUnist âlemine katıldığı da görülmüştür. Fakat her şeye rağmen Finler. liberalizme ve şahsi teşebbüse taraflar, demokrat hır millettir. Sovyetler de, bu memleketin yeni bir Yugoslavya haline gelip Moskovaya cephe almasını istememekte ve bunda bir fayda görmemektedirler. Rusların bütün arzulan, Finlândiyanın doğrudan doğruya veya bilvasıta, Batı müttefiklerinin İktisadi ve siyasi sistemine katılmasını önlemektir. Buna mukabil Sovyetler, Fin-landiyaya bir nevi hareket serbestl-si vermeğe hazırdırlar. Şimdiye kadar bu susmak kikaten vasfı,
Stalinl medihlerle göğe çıkarmakta, ne de Batı müttefiklerini ayıplamaya yeltenmektedir. O, Moskova hükümeti tarafından bir İstiklâl tezahürü veya tâbi olma aleyhtarlığı şeklinde telâkki edilebilecek en küçük bir hareket yapmamakta ve sadece susmaktadır.
Acaba, Sovyetlerce de müsamaha ile karşılanan, hattâ siyssl bazı hesaplar neticesinde tasvip edilen bu hareket tarzı daha uzun zaman devam edecek midir? Yoksa Ruslar, stratejik sebepler yüzünden, bu vaziyeti değiştirmek, belki de Finlandi-yayı tam bir işgal altına almak niyetinde midirler? Pariste. şimdilik buna ihtimal verilmiyor.
EÇEN yazımızda, Türk ressamlığının son dört yıl içinde Avrupa ile temaslarının taslağını yaparken, plâstik sanatimizin bu imtihanlardan dolgıuı notlar aldığını söylemiştik. Günlük gazetelerle kültür hareketlerini yakından takip etmeleri lâzımgelen haftalık veya aylık “fikir,, mecmuaları, ressamlığımızın son yıllar İçindeki bu başa-rılariyle hemen hemen hiç meşgul olmadılar. Dosyalarımızı kabartan ve Avrupa gazetelerinden kesme “kupür,, 1er yanında, basınımızda çıkan — o da dostlar e-liyle — birkaç haber, bir iki yazı elimizde mevcut tenkit edebiyatıdır. Bu kayıtsızlığın yeni bir örneği, dünyaca tanınmış bir sanat gazetesi olan “ARTS„ ın, son sayfasını Türk sanntine tahsis ettiği halde her hakımdan kayde değer bu hâdisenin bizde hiç bir gazete veya mecmuada aklslen-memiş olmasıdır.
Böylelikle, aydın Türk okuyucusu, plâstik sanatlerimlzin son ilerlemelerinden, yeni araştırmalarından ve dünya ölçüsündeki hamlelerinden, muvaffakiyetlerinden habersiz bulunuyor. Halbuki, bilhassa 1933 den beri, ressamlığımız, kalite bakımından memleketin en ileri, en başarılı kollarından biri sayılmaya, ona göre ilgi çekmeye, ihtimamla üzerinde durulmaya, daha da gelişmesi i-çin her türlü tedbirlere başvurulmaya lâyıktır.
Sanayii Abdül-

1955 sonunda 2.300 muharebe uçağı olacak
Paris Ofisimiz bildiriyor : |
Uzun zamandan beri Fransanın u-çak imalâtını beş senelik bir plânla tanzim etmek istediği biliniyordu. Fakat seri halinde inşa edilmeğe değer prototipleri bulunmadığından bu fikrin talbikına geçilmemişti. Bugün Fransa prototipler üzerinde ve bir plân dahilinde seri inşaata geçmek Üzeredir. Teknisyenler tarafından hazırlanan b?ş senelik uçak imalâtı projesi Önümüzdeki hafta içerisinde meclise verilecek ve büyük bir ihtimalle de gelecek ay meclis, plânın müzakeresine başlıyacaktır.
Beş senelik plân.n Fransaya saglı-yacağı menfaatler muhteliftir. Evvelâ milli müdafaayı kuvvetlendiren bir hava ordusu teşkil edilecek, sonra teknik araştırmalarla uğraşanların mesaileri teşvik ve garanti edilerek tayyare endüstrisi her bakımdan normal bir mecraya sokulacaktır. 1955 senesinde plânın nihai neticeleri elde edildikten sonra dahi hava ordusunun devamlı bir surette takviyesi lâzım geleceğinden uçak fabrikaları tam randımanla çalışmaya devam edeceklerdir.
Beş senelik plân hazırlanırken muhtelif esaslar nazarı İtibara alınmıştır. Yabancı memleketlerde kullanılan
modern teknik, istikbalin muhtemel ihtiyaçları ve geçmişteki tecrübeler büyük bir titizlikle nazarı itibara a-1 inmiştir. Bu uğurda atılan en büyük adım prototiplerin adedinde yapılan azaltmadır. Bütün tayyare endüstrisinin gayretlerini 15 tip üzerine teksif etmek suretiyle meselenin en müşkül taıafı halledilmiştir.
Eğer Fransız Parlâmentosu teklif edilen plânın birinci kısmını tasdik e-derse 1955 senesi sonunda Fransanın elinde 850 si tepkili olmak üzere 1100 muharebe uçağı bulunacaktır. Bu rakama 1200 talim ve nakliye tayyaresini ilâve edersek umumî yekûn iki bin Üç yüze çıkar.
t
Tabiî dünya çapında bir harpte bu kadar tayyarenin rolü büyük olamaz, buna rağmen yukarıda gösterilen neticeleri alabilmek için Fransanın milyarlarca frank sarf etmesi lâzım gelir: Birinci sene 89 milyar, ikinci sene 128 milyar, üçüncü sene 116 milyar, dördüncü sene 155 milyar, beşinci sene 157 milyar. Amerikanın yalnız bu sene için hava bütçesinin 2500 milyon tuttuğunu belirtirsek, Fransanın masraflarının nispeten ne kadar az olduğunu ve harbe hazırlığın dahi İnsanlara ne kadar pahalıya malolduğunu anlarız.


Yazan: Joseph Conrad
Bilindiği gibi Türkivede, minyatür kaide ve görüşlerinden Batı teknik ve ruhuna uygun yağlı boya resim tarzı, XIX uncu asrın ortalarında başlamıştı. Bunu düşünecek olursak, “Efendim resim bizde yenidir. Halk bundan dolayı alışamadı. Rağbet yavaş yavaş kazandır.,, diyenlerin pek de haklı olmadıkları anlaşılır. Yüz vıl bir memleketin tarihinde belki fazla bir şey değildir. Fakat bir sanat veya bilgi kolunun, yahut sosyal plânda herhangi bir hareketin sağlam kökler salmasına bul bol yeler bir zaman parçasıdır. Türkiyeden çok sonra resme başhyan memleketler sayabiliriz ki — meselâ Meksika — bugün, milletlerarası kıymette sahiptirler.
Tasvir günah sayıldığı çük resmicik 1er halinde
kitapların süsleri, tezhipleri arasına gizlenen minyatürler, XVIII inci asrın sonlarına doğru, yağlı boya levhalar halinde büyümeye, duvarlarda görülmeye başlamıştı. Bu resimlerin temiz, sal görüş. titiz işçiliği bizi, Batı pentü-rünün girıı’t, dramatik dünyasına eriştirdi. XfX uncu asrın ortasında. Osman Hamdı Bey ve Şeker Ahmet Paşa nesli ile Garp tarzında pentür sanatıne sahip olduk.
ekollere
için kü-yazma
Eski Eserler Müzesini, Nefise mektebini kuran, hamit saltanatında sanatı» karşı hüküm süren bâtıl inanışlarla cesaretle savaşan Osman Hamdi Beyin bunda rolü büyüle oldu.
Son yüz yıl boyunca ressamlığımız, memleket kültür hareketleri içinde "aksiseda,, sı olmamakla beraber, taze bir ağacın nârin gövdesinden fışkıran ince dallar gibi gelişti, çapına göre cereyanlara, ekollere sahip oldu. İbrahim Çallı neslinin 1914 de getirdiği empresyonizma’dan sonra 1928 de ve 1933 de yeni ilerlemeler oldu. “Müstakil Ressamlar Birliği,, İle "D„ Grupu inşacı endişeleri ve kübizmi getirdiler.
Dolmabahçedeki (Resim ve Heykel Müzesi), ressamlığımızın bugüne kadar idrâk ettiği, dört, beş neslin eserlerini bir araya topluyor. Tabloları dikkatle seyrettikten sonra Türkiyenin kuvvetli, Avrupa tesirlerini benimsemiş olmakla beraber birçok taraftan ta-mamlyle orijinal, tamamiyle “yerli,, bir resim mektebine sahip olduğunu görüyoruz.
Bugün yaşıyanlann bllânçosu-nu yapacak olursak, mevcut yüz elli, iki yüz kadar ressam arasından seçebileceğimiz yirmi kadar sanatkârı pek kolaylıkla milletlerarası kıymet ölçülerine vurabiliriz ki bu, yirmi milyonluk bir memleket için, parlak bir netice sayılabilir.

Bugünün Türk resminde kaydedilecek mühim hareketlerden biri de. son yirmi yıl içinde pek kuvvetle kendini gösteren Avrupa tesirlerinin yavaş yavaş ortadan kalkmasıdır. Bu hareket, bu tempo ile geliştiği takdirde, üç, beş yıldan evvel, Meksika’nın başardığı bir millî resim ekolünün bizde de doğması ile neticelenebilir. Türk ressamı bugün, minyatürün, çininin, halı, kilim ve türlü tezyini motiflerin yeter bir kaynak olduğuna inanmış görünüyor. Batıdan alınan büyük dersler yanında» öz kaynakların verdiği hız, bambaşka bir cdâ, bir bekâret, bir tazelikle kendilerini ressama empoze ediyor. Üstelik, milli hayatın, — manzaraları, kıyafetleri, evleri, çarşı ve pazarlariyle milli hayatın — ressama durmadan teklif ettiği ve henüz dokunulmamış. ele alınmamış, eser haline gelmemiş sahneleri var.
Bir kere daha temennimiz, devletin, şu bir avuç ressama olanca itimadını vererek onlan iş başına getirmesidir. Resmi ^binalarımızın, saraylarımızın, dairelerimizin duvarları bomboştur. Büyük şehirlerimiz müzelerini, galerini bekliyor. Zaman geçiyor ve füozofnn dediği gibi, sanat uzun, ömür kısadır. Türk sanatını “şövale resminden., kurtaracak kuvvet, devlet elindedir.
Amerikada res'm sergisi
VVhltney Museum'chı baştan başa modern bir resim sergisi açılmıştır, benzemlyen bir çok ye-bu sergide.
Modern kelimesi, bazr insanlarca, bildiğimiz eşya ve insanlara resmi ifade eder. Halbuki, bazı kimseler için, modern kelimesi, ni tarzları içine alan bir tâbirdir. Hususi davetiyelerle girilen 161 tablo vardı. Bunlardan 83 Ü ilk defa olarak görülüyordu. Zaten serginin bütün güzelliği de bunlardan ibaretti. Zira, seyirciler, bu yeni tarz ve istidatlar karşısında düşüncelere dalmışlardı. Yeni isimlerle bahse değer tablolar arasında Randall Morgan ıRavcllo) ve Max Ernest'in Jean Miro’nun portresi vardı. Halk en çok bu tablo ile alâkalanmışım
MALATA ÇİFTÇİSİ
Adenauer, Almanyanm Avrupa Birliğine girmesini istiyor
Paris 7 (Paristeki husus! büro, muzdan bildiriliyor) — Geçen gün Bonn'daki basın konferansında Batı Almanya Başbakanı Adenauer tarafından verilen nutuk, Paristeki siyasi çevrelerin hususi alâkasını çekmiştir. Barbakan, bu nutkunda, ilk defa olarak Alman Hükümetinin, emniyet meselesi üzerinde ehemmiyetle durduğunu açıkça ifade etmiştir. Adenauer. müttefiklerden bir emniyet garantisi istemektedir. Bu garantinin ne olduğu tasrih edilmiyor. Acaba bununla muhtemel bir ihtilâfa Almanyanm da sürüklenmemesi mi kasdediliyor? öyleyse bugün kü vaziyette Almanyaya böyle bir teminat vermek çok zordur. O halde niçin ve ne maksatla Adenauer, bu emniyetten bahsediyor?
Salâhiyetlı Fransız mahfilleri, Bonn Hükümetinin, Avrupa Birliğine dahil olmak hususundaki fikrinden vazgeçmediği kanaatindedırler. Almanya, Avrupanm siyasi, iktisadi ve askeri birliği teşkilâtına girmek için her çareye başvuracaktır.
Alman Hükümeti, şu veya bu askeri strateji icabı himaye edilmeyi değil, kendi menfaatine şümûlü genişletilecek anlaşmalar ve bütün paktlarla, bugün Batı Avrupada hâkim olan siyasi teşekküle dahil edilmeyi ve bu suretle müdafaasının emniyet altına alınmasını istemektedir.




eski hey-
ote-

— işte onu düşünüyorum, dedi. Suçsuz olduğuna inanmak Istemiyen bir kadından bahsetti. Herhalde sîzsiniz.. Şimdi bana da İnanmak istemiyorsunuz, ben ki, Ölsem dahi olduğum gibi kalmaya mahkûmum. Evet, inanmıyorsunuz buna. Halbuki Fellcıa, sızın gibi bir kadınla benim gibi bir erkek her zaman birbirine rastlayamaz şu yeryüzünde...
Mağrur başındaki ateş, genç adamın çehresine aksetmişti. Şapkasını uzağa attı; yan örtülü göz kapakJariyle bir tunç heykele benziyordu: Sakin, ciddi bir Pallas keli. Devam etti:
— Ah, sözlerimdeki hakikati bir anlayabileniz!
Konuşamıyacak kadar şaşkıncasına susan genç kız,
kinin yine kendisine baktığını görünce, sanki açığa vurulmamış bir ithama karşı nefsini müdafaa ediyormuş gibi şiddetle haykırdı.
— Haküuıii ben temsil ediyorum burada! Size inanmak mı? Beni merhametsizce kurduğu bir yalanla buraya getiren, aldatan, iğrenç bir oyun tertip ederek benimle oyna-yan size mi inanacağım?
Kayalardan birine oturdu, çenesini ellerine dayadı ve kendine açıyormuş gibi:
— Bir bu eksikti! dedi. Ah, niçin hep karşıma çirkinlik, güiünçlüh ve alçaklık çıkar?
Tepenin bu yüksek noktasında, gökyüzünde başbaşa imişler gibi, ayakları toprağa baamıyormuş gibi konuşu-yordular.
Renouard:
— Yaralanan izzetinefsimize mı acınıyorsunuz? Onun pek kıymeti olmayan bir ruhu vardı, size lâyık olmadığınız bir hayat temin edebilirdi ancak...
Genç kız, bu sözleri gülümseme İle karşılamadı; fakat Renouard’a doğru dönerek ve bir sırrın bir tarafını meydana vurmak istiyormuşçasına dedi ki:
— Ona kendimi feda edecek miydim sanıyorsunuz? Bilmiyorsunuz kİ, onn karşı bir hatayı tamir vazifem vardı? Mukaddes bir borçtu bu. Onu kurtarmak elimden gelmezdi tabii. Fakat masumdu; bunun için ilk adımı atmak, ona doğru gitmek bana düşerdi. Benimle evlenmekle suçsuz okluğunu herkese isbat edecek, herkese kabul ettirecekti. Ben onunla evlendiğim zaman hiç kimse artık bir şey söyliye-mezdl ona.,. Bir adamın selâmeti bahis mevzuu olmasaydı
Geceler
Geceler ba^Uuh, söz diyecekini*, ler, seçimler gibi bir mi gelir, her gilniln er baklan fncKhr, A m mu '"Şebi Yelda,, dan da bahsetmiyorum, I o, çoktan gelip geçti. KfMdctliğim geceler, İsfanbulda tesit edilen nıu/ı-tclif bölgelere mahsus gecelerdir.
Biliyorsunuz, her hafta bunlardan birkaçı, Taksim Gazinosunda, Konak veya ParkoteU salonlarında verilir, tstanbulda yerlegmi^ hemşehriler buluşur, milli oyunlarını — den mahalli demiyorlar acaba f — oynarlar, tanınmış f‘Bayan solo,, lar şarkı söylerler, edebiyat Öğretmenleri o gece için hazırladıkları manzumeleri mikrofon başında ve alkışlar içinde inşat ederler, samba, rumba, tango müsabakaları yapılır ve davetiyelerin hemen hepsinde t(sür-prizler,, kaydı vardır. Bu sürpriz nedir f Hiç birşey. Hattâ, yapılan va-utlere rağmen birşey beceri İçmemesi bizatihi sürprizi teşkil eder.
Bu gecelerin bir hoş tarafı varsa, o da hemşehrilerin senede bir defal olsun, birleşmelerini temin etmelidir. Amma, neden böyle f/ozinolor-da buluşurlarf Birkaç vilâyethiki müstesna, âdet olmuş diye. Bu müstesnaların gayeleri, o gece, muayyen bir varidat temin ederek latan-bulda t a hsll eden talebelere yardım etmektir, bu sebepten, bir (rniî/same-re„ ve ^hamiyetli,, zevatı harekete getirmek için de mahalli oyunlar tertip ederler. Ne tekim birkaç pttn evvel Taksim Gazinosunda yapılan ^Çukurova,, Ular gecesi bunun ifin idi, ertesi gece tertip edilen ''/çel,, gecesi de aynı maksadı hedef tutuyordu. Bundan maada, o gece bir kurtuluş da tesit edilmişti. İşgalden, \ düşmandan kurtuluş. Bu gibi toplantılar hakikatte birer balodur. “Gece„ adı verilmesine sebep, ortadan elbise mecburiyetini kaldırmak olsa gerek. Vakaa ^elbise,, nin göze görünürde biı güzelliği, bir... ne bileyim ben vakarı varsa da, rahatsızlığı da yok değildir. Kadınlara gelince, onlar şüphesiz giyinip kuşanmayı fazla arzu ederlerse de, bu 14gece,, lere gelen kadınlarımız, bir geceye inhisar edecek bir elbiseye yüzlerce lira masraf etmenin yüksek sosyeteye dahil olmak için bir şart olmadığını kavrıyacak kadar mâkul kimselerdir.
Bu gaye haricinde yapılan geceler yok mu t Var. Bunlar Eşenlik olsun, âdet böyle,, diye tertip ediliyor. Böylece, İstanbullular, İstanbullular değilse bile, garsonlar ve gazino sahipleri Türkiyenin meşhur şehirleri ile mahsullerini tanmış oluyorlar. Zira, her vilâyet, dâvetlilerinc mahsullerinden birer parça hediye ediyor. BursalIlar kestanelerini, Egeliler i>ı-ch ve üzümlerini, İçel ve Çukurova portakal, mandalina ve pamuklarını, Karadenizliler fındıklarını, tütünlerini hattâ çaylarını, MalatyalIlar kayısılarım, Gaziantepliler fıstıklarını, AmasyalIlar elmalarım re ilh„, tanıtıyor, danslarım da seyrettiriyorlar.
Trakya Silivri yoğurdunu, Kayseri pasfınnasıaı, Urfa yağım, Çanakkale de destilerini verseler, insan evine yüklü giderdi, Fakat biz İstanbullular, neden şehrimizde yabancı kalıyoruz f Biz de bir gece, bir İstanbul gecesi tertip edemez miyiz f Elbet ederiz. Amma, dâue t Hicrimiz kimli r olmak ve onlara nr ikram t dı biliriz / Şüphesiz, Is-tanbula yerleşmiş ve artık htmşt lirimiz sayılan diğer tnlâyetler halkı bu geceye geleceklerdir, ve onlara ancak ^şivemizi,, ikram edebiliriz. Kala kala başka neyimiz kaldı f
Bir İstanbullu
|T , ,1
Çeviren: Ke-yad Nuri İhı ra k : ıiı ı,
- 19 -
kendimi tesiıın etmek aklımdan geçmezdi; geçse de kendimden nefret edordlm...
O, derin, ciddi, sakin, teahir edici sesiyle konuşuyordu. Hayatın çorak yolunda rastlunan hır Mensin sorduğu bilmeceyi bulmaya çalışıyormuş gibi düşünmekte olan Reıkıu-ard:
— Ah! Babanızın hakkı varmış. Siz o arıstukrntliHChııı birisiniz!
Kibirli bir bakışla cevap verdi:
— Ne diyorsunuz? Babam... ben... aristokrat mıyız?
— Zırhlı savaş elbiseleriyle yüksek kaleler devrindeki erkek ve kadınlar gibisiniz demedim. Onlnr toprağın üzerinde yaşarlardı; bağlı bulundukları gelenekleri vardı; ömürlerini, bir kış bahçesine usla bvıızcmiyen ıstırap ve ölünı toprağında geçirdiler. Bu gibi aristokratlar sizin gözünüze pek âdı görünürlerdi. Çünkü alelâde insanları İdare etmek ve unlamak zorundu idiler. Halbuki siz sadece, kimseyi ve bir şey begcnnUyen o yüksek tabakadansınız, sizi günün birinde hayatın dışına alacak olan o erişilmez derinliklerin üstünde bir su kabarcığı, bir köpüksünüz. Fakat siz, hor şeyden önce sîzsiniz, kenduuzsimz, yani dünya durdukça duracak olan aşksınız. Köpükten yapılmış olan vüeudünüz değil, ruhunuzdur ey Tanrı! .
O, rüyada İmiş gibi dinliyordu. Genç artanı duygularının tuşnıusını önlemiş amma sanki bu, hayatına mal olmuştu; bir aralık bir öltl konuşur gibi konuştu; fakat o hümmn birdenbire daha şiddetle yenilenerek doğru sürükledi.
Çırpınmaya mecali olmayan larını yerden kesmişti. Bu ancak
damarlarına yayılan ateş sanki sevgisini kül onu da kuvvetsiz ve hattâ arzusuz bırakmıştı. Genç kızın bağırmasına vakit bıruknıadan onu salıverdi. Medeniyet kayıtlarının eski beşeriyet iıamlcicrini yumuşatmasına o kadar alışıktı ki, bu gibi kabaca atılganlıklara rastlanabileceğini bile unutmuştu. Ne olduğunu bile İyice anlamadı, arasından mücadele etmeden, geçirmeden çıkmıştı.
Sakin ve kibirli olmakla sesle:
— Bu ne deınoklir? diye
öteki ağzını açmaksızın diz çöktü ve ayaklarına doğru
Rrnouard'ı
gene; la2a bir saniye
Miss Moorsom’a
suı ilmiş, ayak-sürdü. Çiftçinin haline getirmiş.
Kolları
sağ ve »alim ve hattâ korku
beraber isyan da belirten bir
haykırdı.
Ne tuhaf sanki yece-dört senede sonu bir fje-öyleli deÖU.
Hindistanda
Sanat
Buna taban ta-içtimai dağılma ifadenin yıkıldı-Şlir ve edebiyat
benim bile olsanız, rızanız olma-hayaleti, bir bulutu, bir rüyayı, mümkün değildir. Onların size
eğrili. Geııç kız, hiddet veya kin göstermeden ona hayretle bakıyor, ne yapacağını merak ediyordu. Renouard, Miss Mo-orsom’un eteğini öperken genç kız hafit bir harekette bulundu; o da ayağa kalktı.
— Yok, dedi, büsbütün dıkça ne yapabilirim? Bir bir kuruntuyu elle tutmak
doğru gelip kendilerini bağrınıza basması lâzım. İşte o zammı..,
Genç adamın gözünde ifade namına bir şey kalmamıştı Mıss Moorsom dedi ki:
— Mr. Renuuard, beni ele geçirmek imkânlarını bir zarının daha aramak gibi çirkin bir maksada hizmet ederek âdı bir şekilde aldattıktan sonra size karşı hürmet beşliye, nıeın, fakat bununla beraber şunıı söylemek İsterim; Ben. sizin sandığınız fevkalâde insan değilim. Bana inanın; ben hakikati seven bir klnıseyiıudir,
— Ne olursanız olsun, benim için İnç ehemmiyeti yok. dedi. Bir işaretinizle, sizi benim olmak üzere yeryüzüne getirmek için arşı âlâya çıkarım; sefahoto, cinayete, ıezulcte daldığınızı da görsem yine kollarımın arasında sizi eşsiz bir hazine gibi kalbime basarak taşırım. Aşk. hakiki aşk budur; başka türlüsü yok.
Sesindeki samimiyet karşısında genç kız biraz geriler gibi oldu, çünkü böyle bir şeyi, ömründe bir kere olsun, unlayacak ayarda değildi. Fakat müphem bir heyecan hissediyordu, ve bu heyecanın şevkiyle olacak ki, ya Renouard adının hatırlattığı milliyet fikrine uyarak yahut da ifadesindeki şiddeti biraz hafifletmek İçin Fransızca cevap verdi:
— Assez, J’al horreur de tout cela.
Renouard bembeyaz kesildi. Fakat titremiyordu. Olan olmuştu artık; talihin hükmünü şiddet bile değiştiremezdi, Genç kız sert bir tavırla Reııuuar’ın önüne geçti; o da arkasından yürüdü. Biraz sonra sordu:
— Sizin emeliniz bir insanın mukadderatına tesir etmek mi?
Mis* Moorsom hiç bozulmadan, bir kadının gösterebileceği bütün emniyetle kuru bir: “Evet,, dedi.
— Öyle ise içiniz rahat oleun. Buna muvaffak oldunuz.



(Dcvuııı »Mlect'k)
‘ J
ON yüz sene içinde Hindistanda tekâmül halinde bulunan sakin bir İnkılâp, nihayet, memleketin istiklâle kavuşmasiyie gayeler ve milli emeller başaranın en yüksek mertebesine varmış oluyor. Bu mertebe, her şeyin fevkinde bulunan siyasi istiklâldir. Bu. doğru-dan doğruya ilk uyanış veyahut da tam tâbiriyle bir milletin doğuşu idi. Bu doğuş esnasında ihtilâçlar ve ıstırapların bulunmıyacağını düşünmek veya tasavvur etmek muhakkak ki, tabiat kanunlarına ayın bir gelişmeyi beklemek olacaktır.’ Bazan bu ihtilâçlar, sanat eserleri, dini hareketler ve sosyal reformlar şeklinde tecelli etmiştir. Fakat bütün bu gösteriler gerisinde gizlenen bir millî gaye ve milli bir emel ateşi yanıyordu. Zaten bu gibi kaynaşmalar ve ihtilâçlar, bir doğuşun habercisinden başka ne olabilirdi.
Soysal huzursuzluk ve karışıklıklar ânında sanat âleminin, tecrübe ve çalışma devresi geçirmesi şaşılacak bir hâlet değildir. Zira ekseri-yetle, böyle zamanlarda sanat da diğer sahalarda olduğu gibi bir bulantı devresi geçirir ve hiç bir verim vermez. Bir çok sebeplerden dolayı, Hindistan umumî hayatında hâkim olan başlıca âmillerden birini “endividualizm., teşkil etmiştir. Bu gibi haller ise sosyal bağlan gevşetmeye mütemayildir. Âdet ve an’a-ne ise cemiyeti birbirine bağlamaya yarar. Sosyal kaynaşmanın başlıca şartı ise şahsiyetçilik daha doğrusu fertçiliğin sosyal gruplaşma gayesine teslimiyetidir. Fert, kendini cemiyet fevkinde görmeye başladığı zaman, eski cemiyet Örneği de çökmeye başlar. Geçen asrın son yıllarında başlamış olan usul de bundan başka bir şey değildir. Hürriyetin memlekete gelmesi ile de bu hal, büyük bir süratle ilerlemektedir.
Bu sosyal dağılmanın garip bir neticesi olarak bazan bazı sanatlarda bir parlama görülür. Meselâ resim ve edebiyatta. bana zıt olarak da, neticesinde mimari ğı müşahede edilir,
hiç şüphe yok ki, fertçiliğin tam ifadesidir, Halbuki, mimari, daha ziyade. güzelliğe karşı olan cemiyet hissiyatıdır. Şair ve ressam kendi kendine kaldığı halde, bir eser yaratabilmektedir. Mimari ise, daha ziyade cemiyetin duyduğu heyecanın bir timsalidir. Zira her safhası cemiyete dayanmaktadır. Onu yaratmak için çalışan usta ve işçilerin teşkil ettikleri cemiyetin de ayni heyecdnı duyması lâzımdır. Büyük mimari şaheserler, her zaman, bir işbirliğinin semeresi olagelmektedir.
Müstakil Hindistanda; resim, şiir ve müzik geçen 20 senenin devamından başka bir şeydir. Yeni uyanan bir enerji kaynağının emarelerini burada görmek mümkündür.
Son zamanlarda Hindistanın muhtelif yerlerinde açılan resim sergileri, bilhassa son iki sene İçinde, kıymet ve adet bakımından, eski zamanlara nazaran çok fazla ve çok üstündür. Hükümetin bu hususta takip ettiği siyaset de, bu gibi sergilerin açılmasını teşvik mahiyetindedir. Senelerden beridir. Hint Sanatları Sergisi, Genel Valinin evinde, hükümetin himayesinde yapılmakta idi. Şimdi buna daha fazla ehemmiyet verilmektedir. Nitekim son zamanlarda Delhi’de, çocukların yapmış olduktan resimlerden mürekkep bir sergi açılmış ve büyük bir alâka çekmiştir. Bu. ayni zamanda da bir yenilikUr. Zira şimdiye kadar Hindistanda çocuk resimlerinden mürekkep bir sergi açılmış değildir. Diğer taraftan da, bu sergilere maarif sahasında da bir ehemmiyet verilmektedir. Bu sayede, genç kafalar muhayyelelerlni kullanmaya teşvik edilmiş olacaklardır.
Başka memleketlerde emsaline nadir rastlanan bir diğer gelişme de. Hindistan Eğitim Bakanlığının, genç ressamlara serbestçe çalışabilmelerini temin için ihdas ettiği senelik tahsisattır. Bu sayede genç bir artist yiyecek düşüncesinden uzak, ça-hşmalarına devam edebilecektir.
Edebiyat da bu hususta ihmal edilmiş değildir. Bu sahada da hükümet genç yazarlara yardım etmektedir. Bu sayede yeni fikirler ve yeni görüş şekilleri yaratılmış oluyor. Diğer taraftan da lisanda gelişme imkânları açılmış oluyor. Meselâ Bengale’de, müfrit iki temayülün mücadele halinde olduğu görülmektedir. Modem ve müfrit muhafazakârların mücadelesi. Hindistanda muhtelif lisanlar konuşulmakta olduğu malûmdur. İşte. bu yeni hamle ile, eserlerin bir çoğu muhtelif Hint lisanlarına çevrilecek ve bu suretle herkes bir eseri kendi lisanında okuyabilecektir. Bir kere daha görülüyor kİ» Milli Hükümet, milletinin İhtiyaçlarını karşılamak için elinden geleni yap-mnktdır. UNESCO ile çalışmakta o-lan Milli Komisyonun yapacağı işbirliği de zaten bu sahada olacak ve böylelfkle eserler muhtelif Hint lisanlarına çevrilmiş bulunacaktır. Muhtelif Hint lisanları üzerine ha-zırlunınakta oaln Ansiklopedi de bu sahada çok büyük bir hamle addedilmektedir.
Ayni hamle müzik sabasında da kendini hissettirmeye başlamıştır. Asırlardan beridir, Hindistan müzi-gi eski halini terennüm edip durmuştur. Bugün İse bu sahada da değişiklikler yapmak için yeni hamleler yapılmış olup Hindistan MO’zik Akademisi açlıinuştır. Umumi olarak görülebilir ki, şimdilik yapılan bütün gayretler daha ziyade bir deneme devresi yaşamaktadır, yarçkıCg
I
«> Ocnk 1950
YENt İSTANBUL
Sayfa: 8
r

Kahire mektubu
HİKÂYE
S P o
Polis memuru
Lik maçlarına dün de devam edildi

Mısır, seyyahları bekliyor
o--- -
L^on Fraple
AKŞAMIN saat dokuzu olmuş, sabahleyin evdon çıkan ana baba» hâlâ dönmemişlerdi. Çocukların kursağına, bütün gün, tanrı nafakası girmemişti. Toto ile Nini» “Karnımız aç I», diye ağ-lıyarak. kaçtır küçük ablalarının eteklerine yapışıyor, kızı çekiştirip duruyorlardı. Fonsln abla, bayağı korkmaya başladı, sinirinden ikisine de şamarı bastı. Sonra, görünmez, sozilmez birine çıkışır gibi:
— Bu kadarı da fazla... Dayanacak hâlimiz kalmadı artık... Yapacağımı biliyorum benî diye bağırdı.
On Üç yaşında olduğu halde, daha büyücek görünen Fonsin, basma entarisinin üstüne, annesinin yabanlık mantosunu geçirdi.
İki küçüğün ağlaya hıçkıra. yüzükoyun serildikleri topal karyolanın tam karşısına düşen kapıyı açık bırakarak, bir solukta aşağıyı boyladı. Sokağın başında» Önüne ilk çıkan erkeğin koluna ya-pişti. Dili tutulmuş, çeneleri kilitlenmiş gibiydi. Karşısındaki, kırklık bir adamdı. Bu ıssız sokakta dolaşıp durduğuna bakılırsa, zaten niyeti bozuktu. Ayağına gelen kısmeti tepmedi. Fakat üçüncü kata çıkınca, '‘beklenmedik manzaranın,, karşısında, kaşları çatıldı. Önce içeri girecek gibi oldu, sonra “işin altında bir tuzak varsa...diye ödü koptu, teker mokor
kaçtı.
Merdiven başında durakalan Fonsin. adamın paldır küldür inişini dinledi... Tekrar yakasına yapışmak niyetiyle aşağı koştu.
Gözü, öylesine dönmüştü ki, — yakalaya yakalaya — o dakika, kapının Önünden geçon, polisi yakaladı!»
★ e
Dulombard efendi, nöbetini bitirmek üzereydi. Çoğu gitmiş, “hele şükür,, bir saati kalmıştı. Mübarek kasım ayazı, rüzgârlyle ne do çullanıyordu ya... Polis memuru iyice üşümüş, yorulmuş, a-cıkmıştı. İçinden kalayı basa basa, “Doluya koysam almaz, boşa koysam dolmaz,, kabilinden hesaplara dalmıştı. Evvelâ, şöyle adamakıllı karın doyurabilmek için aylığı, yani İki gün daha beklemek lâzımdı. Kızcağızı öksürük olmuştu, hekim pahalı bir reçeto yazmıştı. İlâcı alabilmek İçin de yine beklemek lâzımdı...
Beş senedir polislik eden Du-lombard’ın bu mesleğe bir türlü kanı kaynamamıştı. Kadın olsun, erkek olsun, birini “enselemek,, icap etti mi, —aslını esasını pek kostiremeden — yüreğine bir ü-züntüdür çökerdi...

Fonsln, koluna yapışınca:
— Ne o, yine bu musibet evde kavga mı çıktı? diye homurdandı.
Sahiden de boyuna karakolluk olan bir evdi.
Odanın önüne gelince, İşi anladı... Tokato. muştaya hazırlanmış ellerini, bir hışımla ceplerine daldırdı... Cepleri, yoksul sokaklar gibi bomboştu. Bunun üstüne, kime, neye çattığı malûm olmadan,-— zahir duvarlara, merdivene — doğru bağırdı, çıkıştı.
Bu ara, küçük Nini, yüzükoyun yattığı yerden doğrulmaya çabaladı. Çöp boynunu uzatarak, sapsarı yüzceğizinl gösterdi. Ağzını,
Mebnıre ALEVOK
acıkmış yavru kuş gagası gibi “kocaman, kocaman,, açtı; sesi soluğu çıkmadan, tepetaklak yere yuvarlandı.

Polis memuru, işinin: yâni, adiyle saniyle: “Asayişi temin vazifesinin,, başına döndüğü dakika, a-vaz avaz türkü söyliyerok yalpa vuran bir sarhoşla karşılaştı. Dulombard efendinin zaten cinler başında idi. Boynundan, iri damalı kaşkolü sarkmış, bu hanende bozuntusuna :
— Heey! Çeneni kapa! Gece vakti sokakta gazel okunmaz! diye bağırdı.
Adam küfürü basınca da, yaradan» sığına “bir tano„ aşkediver-di. Sarhoş, yampirik adımlarla, dükkânın kepengine tosladı. Sendeledi, yalpaladı, kuzu, kuzu, ye-ro çöküverdi. Düşerken de, cebinden cüzdanı kayıp, Dulombard e-fendinin önüne kondu.
Dulombard, “mesuliyeti mustel-zim olamıyacak,, şuursuz bir hareketle eğildi, “düşen şeyi., yerden kaldırdı. Fonsinin oturduğu o “musibet eve,, koştu. Kapı hâlâ açıktı. Küçük abla karyolaya İlişmiş. sırtında anasının mantosu, iki küçüğü bağrına basmıştı.
Polis Dulombard. çabuk çabuk, hem de ne korkuyla, uzaktan cüzdanı fırlattı, deli gibi aşağı indi.
Bu sırada sarhoş da kendini toparlayıp ayağa kalkmak imkânını bulmuştu. Dulombard, onun köşe başından kıvrıldığını gördü; kendisi do ter» taraftan hızlı hızlı u-zaklaştı.
Yürüdü, yürüdü. Biteviye başını açıyor, alnının terini siliyordu. Birden: “Saat kaç ola?,, diye düşündü. Merkeze uğramak, nöbetten çıkmak zamanı gelmiş de geçiyordu bile... Karakoldan içeri girer girmez, ilk gördüğü insan, mahut damalı atkısiyle, deminki “zılzurna,, oldu. Sarhoş çökmüş o-turuyor. komiser muavini de ya-nıbaşında dikilmiş duruyordu.
Gazel meraklısı, Oulombard’ı gorur görmez, kolunu uzatarak:
— Hah işte geldi! diye nârayı bastı.
— Evet.». Geldim işte! dedi.
Ellerini palaskasına götürmüştü, hemen çözüp verecekmiş gibi idi. Saka değil» teslim oluyordu!.
Komiser muavini:
— Aşkolsun! Diyecek lâf yok! diyo gürledi.
Atkılı adam alay ediyordu:
— Bir do boni tanımamazlıktan geliyor.
Dulombard:
— Tanımaz olur muyum... diye itiraf yolunu tuttu.
Elini uzatarak yerinden fırlayan atkılı adam:
— öyleyso ne duruyorsun? diye bağırdı.
Dulombard’ın içinden âmirlere, talimata, vazlfeyo uymaz bir sürü hisler geçti... “Yağma yok! Geri vermiyecektiî Ölümse ölüml Cüzdan olduğu yerde kalacaktı!,,
— Olmaz! İmkânı yok!
Atkılı adam köpürdü;
— Yoo, bu kadarı fazla. Kahraman Dulombard:
— Kabil değil, olmaz! diye tekrarladı.
Bunun üstüne tepesi atan komiser muavini işe karıştı:
— Olmaz da ne demekmiş yahul Amcanın oğlu bir başka memleketten kalkıp geliyor... Dört dönüyor, evinizi bulamıyor, cüzdanını kaptırıyor... Bereket versin hangi merkezde çalıştığını hatırlayıp buraya, seni beklemeye geliyor... Adamı hemen buyur edip evine götü-rocegine, biraz çakır keyif olmuş diye, kafa tutuyorsun.
Muavinin yüzü pancar gibi kızarmıştı:
“Hem baksanıza bana» bayı sizin vazifeli olduğunuz mahallede soymuşlar! Mesuliyetinizi anlamıyor musunuz... Eğer siz vazifenizin başından ayrılmasaydınız.....
Lâfın arkasını getirmeye lüzum kalmadı,
Kanbur feleğin oyununa kıs kıs gülen Dulombard, emmi oğlu ile kucaklaşıyordu.
Fenerbahçe, Vefayı 3-1; Beykoz,
Kasınıpaşayı 2-0 mağlûp ettiler
Beykoz: 2 - Kasımpaşa: 0
Dün İnönü Stadyomunda lik maçla rina Kasımpaşa - Beykoz ve Fener bahçe - Vefa maçlarlvle devam edil di Hakem Tarık özerenginln idare ettiği İlk maça takımlar şu kadrolarla çıktılar:
Beykoz: Selman — Mehmet, Nured din — Fikri. Refct, Fehmi — Hikmet Sami, tdrls, Orhan, Gazanfer.
Kasımpaşa: Mehmet — Murtaza. Cı hat — Mustafa. Salâhaddin. İsmet -Tayyar, Hüseyin, Halit. Burhan, Sa lâhaddin. ,
Oyuna her iki taıaf da canlı bar, ladılarsa da, sahanın yağmur yüzün don bozuk olması oyunun süratini n zaitti. Onuncu dakikadan itibaren hû kimiyetl ellerine alan Beykozlular, 2( ncı dakikada soldan inkişaf eden bb hücumda Gazanferin ortasına yetlşcr safclç kafa ile ilk Beykoz golünü çı kardı. Birinci devre bu şekilde (1-0 Beykoz lehine bitti.
İkinci devreye Beykozlular aynı hi/ la başladılar ve hemen rakipleri üze rinde hâkimiyet tesisine muvaffak ol dular. Yine solaçık Gazanfer, müda filer arasından sıyrılarak ikinci gol i de çıkardı ve maç bu şekilde 2-0 Bey kozun galibiyetiyle sona erdi.
Fenerbahçe: 3 - Vefa - 1
BUNDAN sonra saat. 14.30 da haftanın en mühim karşılaş masını teşkil eden Fenerbab çe - Vefa maçına hakem Mustafa Güven Türk’ün idaresinde başlandı. Ta kınılar bilinen kadrolarla sahaya çıktılar. Kaleci Erdalın yaralanmasından sonra tekrar takımda yerini aldığını gördüğümüz Cihad yine bugün Fener kalesini müdafaa ediyordu Şampiyonadaki nazik durumunu takdir eden Fenerbahçe en kuvvetli oyuncularından mürekkep bir takım ile oyuna bavlıyarak ilk akını yaptı. Bu ekin Vefa müdafaasının önünde kırıldı ve derhal hücuma geçen Vefalıların Fenerbahçe kalesine kadar sarkarak yakından çektikleri kuvvetli bir şutu Cihad kendisine has ustalığı ve tecrübesi sayesinde çelerek takımını ilk anlarda muhakkak bir golden kurtardı. Oyun her iki tarafın da netice vermeyen hücumlarlyle sıkı e can-
Vefa muhacimleri Fener kale»! önünde
Beykoz - Kasımpaşa maçından bir görünüş
lı oynanıyor. Sahanın bilhassa ortası çok çamurlu olduğu için oyuncular top sürüş ve kontrolunda zahmet çekiyorlar. Bir aralık yine Cihad üç metreden çekilen sıkı bir şütü fevkalâde bir stil ile çeldi ve uzun uzun alkışlandı. Seyircilerde heyecan fazla.. Her güzel, ve fena hareket büyük tezahürata sebebiyet veriyor. Vefa daha fazla gol pozisyonuna giriyor fakat çekilen bütün şütler Cihadın ellerinde âdeta eriyor. Eğer bugün Cihadın yerinde başka bir kaleci olsaydı muhakkak kl şimdiye kadar iki üç gol yerdi. Oyun ilerlediği halde Fenerbahçe bir türlü kendini toparhyamıyor. Vefa müdafaası iyi marke ettiği Fener mu hacimlerine göz açtırmıyor. Sanlâci verililer çamuru hesaba katmadan kü çük paslarla ilerilemek İstedikleri için kolaylıkla akınlarını kesmek mümkür ulamıyor.. Nihayet otuzuncu dakika da soldan gelen hır tonu Vefa kaleci.*»
içeride tuttuğundan hakem haklı olarak gol verdi. Beklenilmedik bu golden sonra Vefa oyuncularından bazılarının biraz asabiyete kapılarak oynadıkları görülüyor. Vefalılar kısmen hâkim oynamalarına ve mağlûp vaziyete düşmüş olmalarına rağmen yine tehlikeli akınlar yapıyorlar. Bu minval üzerine oynanan birinci devre mânâsız bir hırçınlık havası içinde I - 0 Fenerbahçenin lehine bitti.
İkinci devre başlar başlamaz hücuma geçen Vefalılar bir korner kazandılar ise de netice alamadılar. Oyunda tevazün var. Çamur oyunun zevkini kaçırıyor. Sarılâcivertliler her vakit ki mütecanis ve ahenktar oyunlarını gösteremiyorlar. Topun ekseriya çamura saplanması hızını almış oyuncular İçin »sürpriz teşkil ediyor. Ve bu yüzden tahmin edilmedik vaziyetler hâsıl oluyor. 11 inci dakikada Fenerbahçe aleyhine olan bir penaltı dddetli itirazlara sebebiyet verdikten sonra çekiliyor... Ve gol. Vaziyet bir bire. Aradan dört dakika geçtik-en sonra sağdan çekilen bir firikikl Fenerbahçe qrta akıncısı güzel bir kafa vuruşu ile Vefa ağlarına takıyor... Durum 2-1 yine Fenerin lehime. Karşılıklı yapılan bu gollerden ıonra oyun âdeta elektrikleşiyor. Mütekabil akınlar birbirini takip ediyor. Halk heyecan İçinde... Vefa kalecisinin de bu arada bir iki güzel kurtarıcına şahit oluyoruz. Hakemin sert hareketleri müsamaha ile karşılaması nyunun asabi bir hava içinde cereyan etmesine sebep oluyor. Sonlarına yaklaşmakta olan oyun Fenerbahçenin baskısı altında oynanıyor. 40 inci dakikada ortalardan kaptığı topu kaleye kadar şahsi bir gayretle süren Lefter Fenerbahçenin üçüncü golünü le atıyor. Ve maç da bu suretle 3 - 1 ^arılâcivertlilerln galibiyeti ile sona »riyor.
Basketbol maçları
*
Dün akşam Teknik Üniversite salonunda yapılan basketbol karşılaşmalarında Harp Okulu, Deniz Harp Okulunu 45-23, Teknik Üniversite Kurtuluşu 57-37 yenmişlerdir.
İzin irde lik maçlan
İzmir 8 (Hususi muhabirimizden) — Lik maçlarının ikinci devresi başlamış ve sürprizli bir netice o-larak, tzmirspor, Altayı 4-0 mağlûp etmiştir.
Altınordu - Karşıyaka 2-2 berabere kalmışlardır.
Kahirede nelerin resmi çekilir, nelerin çekilmez L.
Kahire (Hususî muhabirimiz Pac-laris bildiriyor):
pEÇEN sene, Mısın ancak kel-” leyi koltuğa alarak ziyaret etmek mümkündü. Cesaret sahibi bir yabancı, yerli mahallelerden birine girer girmez, halk hemen peşine takılıyordu. Hemen her yabancı vo -şaşılacak şey, bilhassa sarışınlar-yahudi sanılıyor, halk içinden “Yahudi!,, narası yükselir yüselmez, İlk taş, yabancının sırtına yerleşiyordu.
Bu çeşit hareketler, memlekete çok zarar vermiştir, hattâ asırlar-danberi turizmin klâsik diyarı olan ve cihanın en zengin yabancılarına kış aylarını zevkle geçirten Mısır, memleket iktisadiyatı için büyük e-hemmiyetl haiz olan bu varidatını kaybetmek üzere bulunuyordu. Zaten iki cihan harbi, Mısırın ziyaretçilerini bir hayli azaltmıştı. Filistin ihtllâfi ile “Müslüman Kardeşler Birliği*'nln taşkınlıkları, bunu tamamladı. Mısır, şimdi muazzam bir propaganda faaliyetine girişerek, kaybettiklerini telâfi etmeye çalışıyor. Geçen seneye kadar, her yabancı için tahammül edilmez bir belâ olan gümrük memurları, bu sene turistlerin bavullarına el bile sürmüyorlar. Bu, “Mukaddes Yıl,, münasebetiyle Mısıra gelecekler! ümit edilen turistlere karşı yapılmış çok mânidar bir harekettir.
Toplu halde seyahatlerin mazur ve muhik görülebilecek memleketlerden birisi de Mısırdır. Memleketin havası bir hayli sükûn kesbettiği halde, yabancılar hâlâ sürprizlerden masun değildir. Mısırlılar, misafirperverliklerinde bile çocuk gibidirler. Zaten bu memleketin cazibesi de asıl bu çocuklardır. Meselâ yabancıların, fotoğraf makinesi kullanmamaları tavsiye edilebilir. Vakaa ehramların resmini çekmek tamamen serbesttir, fakat Nil köprülerinden birinin,
İtti
m*'
acayip dünya!
MI7 il A F AZ A K zVR LIK
İngiliz gazetelerinin yazıişlerl müdürlerine yazdan mektuplar, İngiliz karakterini çok güzel aksettirmektedir. Geçenlerde okuyuculardan biri 1914 de yaptırmış olduğu av elbisesini bu yıl da hâlâ giymekte olduğunu yazıyordu. Hemen bunun peşinden mektup gönderen bir okuyucu, ise, asrın bidayetinde yaptırdığı spor elbisesini hâlâ giydiğini bildirmiştir, Bir iki gün sonra üçüncü bir okuyucu, bu mektupları okuduktan sonra spor elbisesinin etiketini yokladığını ve elbisenin 1889 da, Ü-niversiteye gittiği sırada Oxford'da yapılmış olduğunu haber verdi.
BİR REVERANS İÇİN ALTI
AY TALİM
Gelecek haziran ayında İngiliz kıral ailesine takdim edilecek genç kızlar, protokol mucibince kıral ve kırallçe önünde yapmaları lâzım gelen reveransı şimdiden talim etmeye başlamışlardır. İnsana, ilk önce, bir reverans için bu kadar uzun deneme devresi biraz tuhaf geliyor. Fakat, bu reverans zannedildiği gibi kolay bir şey değildir: ayaklar çapraz olarak yapılır. Bu, tamamen bir muvazene işidir, lngilterenin en meşhur
Kahire kalesindeki Mehmet Ali camisinin ve hattâ basit bir trenin resmini almaya kalkışırsanız yakanızs hemen polis yapışır. Çünkü îsraille aktedilen mütarekeye rağmen, casuslara karşı duyulan mübalâğalı korku hâlâ de\am etmektedir. İşin kötüsü, mahalle çocukları bile bu sahada polis tavrı takınarak sizden hesap sormakta kendilerini salâhiyeti! görüyorlar.
Maamafih, bu “casus avcılan», ile de başa çıkmak kolaydır. Nihayet fotoğraf makinenizi, tehlikeli yerler civarında saklarsınız. Fakat kendilerini Mısınn şeref ve haysiyetini muhafaza ile mükellef sayan yan münevver fotoğraf düşmanlannı ne yapmalı? Meselâ Kahirenin modern caddelerinden birisinden, bir keçi sürüsü geçiyor. Fevkalâde pitoreks bir manzara... Tam fotoğrafınızı a-çıyorsunuz, heyecanlı bir el, objektifinizi kapatıyor. “Ne var?„ diye sorunca, mağnır bir edâ ile "bu sürünün resmini alamazsınız!,, cevabı verilir. Sükûnet ve nezaketle sebebini sorarsanız, bu sefer de şu cevapla karşılaşırsınız: "Biz Kahirenin her yerde, Londra ve Paris kadar hürmet görmesini istiyoruz. Londra ve Paris sokaklarından keçi sürüsü geçmeyeceğine göre...,, Bu hal her tarafta böyledir. Sokak ortasında müşterisini traş eden berber, kahvesinin önünde nargile tokurdatan ihtiyar, sokakta oynayan çırılçıplak mahalle çocukları, bunların hepsi. Mısırın hariçteki itibarını kıran manzaralar sayılır ve hemen her hafta, bunların resimlerini çekmeye mâni olan gayretkeşler çıkar.
Mısır makamları bu yüzden Amerikalı turistleri endişe ile beklemektedir. Çünkü, AvrupalIlar bu gibi çocukça hareketlere aldınş etmezken, Amerikalı turistler böyle rahatsızlıkları çok fena karşılamaktadırlar.

reverans mektebi, Josephine Brad-ley Scool’dur ve talebesi yalnız aristokrasi kızlarıdır.
ALEKTRtK IŞIĞI LALELERİN AÇMASINI KOLAYLAŞTIRIYOR Mü §!..
Lâle memleketi olan Holândada suni ışık sayesinde her türlü çiçeği ve bu arada bilhassa lâleleri vaktinden evvel yetiştirmeye muvaffak olmuşlardır.
Evvelce lâleler 20 derece sıcaklık içinde, serlerde büyütülmekteydi. Fakat havanın çok soğuk olduğu günlerde hem dışarıdan ışığın gelmesi hem de içeride daimî bir hava sıcaklığının temini çok zor oluyordu. Bu yüzden çiçekleri, duvarları hususî kapaklarla, çevrili hangarlarda yetiştirmeye başladılar. Soba vosıtasiyle 22 derecelik bir sıcaklık temin edilirken aynı zamanda günde 9 saat fasılasız yanan 75 vatlık lâmbaların yardımiyle nefîa lâleler yetişti. 17 günde her zamankinden daha güzel çiçekler elde ettiler. Işığı kuvvetli veya hafif vermek suretiyle, çiçeklerin saplarını istenilen uzunlukta yetiştirmek, renklerin! ise istenilen canlılıkta vermek mümkün olmaktadır.
Masraflı gibi gözüken bu mecod sayesinde lâle verimi fevkalâde artmıştır.
Hicri 1950 Rumi
R. evvel OCAK K. evvel
20 9 27
1869 Pazartesi 1865
Vakit
Öğrenmek ihtiyacınd a olduğunuz herşey |
Tiyatrolar
Va.ati
Ezani
Güneş 7.24 2 20
öftle 12.21 7.24
»kindi 14.45 9 48
Akşam 10.59 12.(8)
Y&Un 18.36 1.38
lnuıâk 5.40 12,4^
Müzeler
Atatürk inkılâp Müzesi: Perşembeden maada hor gün 10-12 ve 14-17.
Topkapı Sarayıt Pazartaal-Çftr-tumba • Cumartesi saat 13.30-17 Telf. (21090).
Ayatofyac Fazartoaı - dalı-Çnr-şumba - Porşombe - Cuma, Mat 10 13
ŞEHİR TİYATROLARI:
Saat 20.30 da.
DRAM KISMI: (42107) Bu nkflam temsil yoktur,
KOMEDİ KISMI: (40409) Kayseri Gülleri.
Mî AMM ER KARACA ÖPERE-Tl: Bu akşam temsil yoktur.
S Eh: (49369 J Bu akşam temsil yoktur.
ANKARA TİYATROLARI:
20 de.
BÜYÜKTE (10870-40) Bir minör OeldL
KOÇÜKTE (11169) Antlgon Seapln'in Dolapları.
İZMİR
ŞEHİR TİYATRORIT: (2364) •si Şayia.
Sinemalar
Saat
Ko-
re
HIb-
BÜYÜK (15031) Periler Dünyası. PARK (11131) Kahraman Kılavuz. SÜMER 14072) 1 — Dişi Haydut.
2 — Kovboy Şarkını.
ULUS (22294) Sporun Znlerl.
SUS (14071) 1 — Kanatlı Zafer.
2 — Ana İHtırabı.
YENİ (14040) La Travinta.
GAR GAZİNOSVî Viyana Tcrno Revünü.
ANKARA PA LAS P A V t YO Nl Viyana StaviırnuM Revünü
ı
T
i 4- a e
Ki
A
Eczahaneler
77i
— 18.40 İstanbul: Saz eserleri. Çalanlar: N. Tekvnv ve E. Ba-tanay. — 10.20 Ankara: Karışık şarkılar. — 10.45 Ankara: Tarihi Türk müziği. — 20.35 İstanbul: Şarkı türküler. O-Icııyun Bn. M. Sonar. — 21.13 İstanbul: Faeıl heyeti (Acem Aşlranl.
Sonu
Ahınet.
Kaplan
İZMİR ELHAMRAt Yeni Güneş. TAYYARE: Kara Maslco. YENİ SİNEMA: 1 - .Pranga Ka çağı, 2 - Floşta.
LÂLE: Mağlûp Edilmeyenler. TAN: Mağlûp Edilmeyenler. KARŞIYAKA CİHETİ
SÜMER: Aşk Yolcuları. MELEK: 1
2
Sokak Bülbülü
Hortlaklar Adaaı.
o
S? u ÂE
16; CumartoRl. Pazar saat 16. Telf. (21750).
AfJceoiuJI: Çarşamba. Cuma, Pazar günlarl 13 t(m 10 yu kadar Eski Snrk Eserleri Bubasl: Çarşamba, Cuma, Pnzor. 10 dan 12 yo kadar. Telf. (2)682).
Türk ve İftlArn Eserleri: Salı Perşembe. Pazar «mat 13.30 -16.30, Telf. (21888).
Dolmabıılıçr Deniz Müze»): Cumartesi saat 13 • 17. Pazar 0 - L8 Telf. (81284).
Belediye Mlızeait Atatürk Bulvarı Perşembeden maada hor günlO -12 vo 14-17
Tevfik Fikret Ariyan Müzesi: Bebek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
İzmir:
Antikite Müzesi (3324), Her tfün 9-12. 13,30-17. Cumartesi; açıktır.
BEYOÛLI CİHETİ
AKIN (80718) 1
Deviren Gözde. 2 — Harı Gül, ALKAZAR (42562) ölüm Akına* iarb
AR (44394) ümitsiz Aşk- (2 nel hafta).
Saiûınatiar
ATLAS
AŞK ve CÜRÜM (CAUGHT) z Artistler:
James Maeovı Robr rt Rj/an Barbara B( b prdtb a
Telefon; 4OA35
11-17
\ Sıhhî imdat
İstanbul Beyoğlu 4
Anadolu yakalı
Ân icara •u
İzmir 22ul
İzmir 2222, Ka.rşıyaka
ELHAMRA (435115) Yaban Gülü İNCİ (84505) Filipin Arıla nlnrı İPEK (11289) Dcbrcll Hazan
LA LEF 13595) Mrtftlüp Edilmeyenler.
M M,EK •40868/ Aşk Boiiîeaı ilkine! im f ta»
SARAY Yunun ülyatı»*
Grupu: 10.80 da Murlonnct tos.
21 15 do 1 Kf&rdya den yernni.
8 I MI R 112851 i Modern VenıK bl \TPARK (83343» 1 Yuvamı
Yıkamazsın» 2 — Fedakâr Ana.
SARK (40380) Filipin Aslanı. ŞIK (43726) Kibar Hırsız. TAKSİM (43191) Zehirli Şüphe. TAN I8O740) 1 — Vatan Kahramanlan. 2 — ölümden Firar.
YENİ (84187) 1 — Aşk ve Para 2 — Büyülenmiş Adam.
YILDIZ (42847)* Pranga Kaçağı. (‘NAL (I93u6ı 1 - Fetakct Yolcuları. 2 — Beni Affedin;
ÇİÇEK KİNEMAsfî i - T^ssy’nln Yavrusu, Vahşi Ormanlar İçinde 2 — Mlckey'nln Son Sııuti.
İSTANBl L CİHETİ
ALEMDAR (23888) 1 — Çam Sakızı Polis Hafivesl 2 — Aftır Ceza
C EMBERLİTAS (22313) Sefiller. FERAH: I - Şefiklerin
2 — Korsanın Kızı.
HALK (21901) I — Şeyh 2 — Sıı ble evjftt,
İHTANIM L (22367) I -Kld. 2 - Amber
AZAK (23512) I — LevlAnın Kaderi. 2 - Seni Öldüreceğim.
TIKAN (22127) 1
Kaderi, 2 — Seni öldüreceğim, MARMARA (23860» Pranga Kn
ÇBği»
MİLLÎ (22962) .
Polis Haflvesl.
KISMET (21904) ratan Casus 2
YENİ (Bakırköy «uslar Çarpışıyor. Yolu.
KADIKÖY CîffETİ
HALE (6»Jİ12) 1 — Sevimli Rüyu
2 — Monte Krlntonun Mirası, OPERA (60821) Aatantarın Pençesinde.
SÜREYYA (60682) Olimpiyatları. 2 — Varyote Güzel i eri.
VELDKO İRMENİ I — Mazinin Emri. 2 — Ormanlar Mabudcul.
3 — Sana Tapıyorum.
(SKt’DAR CİHETİ
HALE (60062) I - Fedakifr Ana..
2 — Kızıl Irmak
si N İR: 1 Casuslar Çarpışıyor 2 — Sarı Menekşeler
A X K AK \
ANKARA (2.3432) Pamuk Prcn-Boa vo Yedi Cüceler.
Leyl/ının
Radyo
1 — Çanı Sakızı
2 — Athr CeJta.
1
! «— Köy Kızı.
16 126) 1 - Cn
2 — HayAl
Zafer Yn
1 — Londra
“YENİ ISTANIM L„ ıın bugün Içlıı tııvelye etflfil prourıınılıır; Dıı İllide;
Sııat: 10.40 İstanbul: Brahme-in La majör Op. 100, Nu. 2 sonatı. Çalanlar: o. Burar ve F. Ştntzer (20 dakika). — 19.13 Ankara; Tarihi Türk müziği.
.‘a.aıı Ankara Rh'İvo Senfoni orkestrası (Bach’tnn Re minör 21.15
(Arem Aşiran).
Hariçte:
Saat: II.J5 Londra: orhostrast, Piyanoda (45 dakika I. — 28.43
Akordeon Rlrllpl (45 dakika).
iki kemıın konçertoh — latnnbul: Faeıl heyeti
S tr.i d t veri W. Parry Londra:
T! RK MCz.ir.l:
Saat: 8.00 Ankara: Saıkıbır (Pi t — İL30 Anlcaıa: Şarkılar (Pl.). — 18.15 ÎHtanbııl; Karışık şarkı vo türldih’r (İM ». — 14.00 iatahbüli Memleket türküleri HM ). — 18.(Hi İstanbul: Şarkı ve türküler (Pl,). — IH.20 İh-tanbul; Memleket türküleri (Pl)
KLASİK BATI MÜZİĞİ:
Saat: io.oo Londra: Mendel-»Möhrı un piyano konçertosu. —
18.15 Ankara: Salon nrkcatrata-rındun pnrçıılar (PL). — 18.43 Ankara.: .Salon orkestralarından pa -iı (Pl ı ıı :k» İstanbul. Hafif orkestra ••serleri, —
19.15 tatânbUİ» Sonatlar (PL). Piyanist BavkhauH tarafından.
— 19.10 İMtanbul: Brahma, So-
nat La majör Op. 100, No 2. Çulaıılar: O Bornr Ve F. »Şlut-zor. — 20.10 İstanbul; Küçük «ırkestra melodileri. — 20,80
Ankara: Radyo /mnfojftl ork(!6-Irnaı. (Bach tan Re minör İki IcrVıuın konçt-rtosu. Çalnnlıır: N Atak vo H. Alpaslan ve \’i-ptU’nin 22 No. lu konçertosu N. Atak). — 21.80 Ankara: Opera aryaları (PL).
HAFİF BATI MÜZİÖt:
Saat: 7.31 Ankara: Çeşitli (Pl.) 8.15 Ankara: Film şarkıları (Pl ), — 8.30 Ankara: Çeşitli melodiler (Pl.). — 18.80 İstanbul: Melodiler (Semlrnmls orkestranı). — 18.45 Ankara: Hafif şarkılar (PL), — 20.30 la-innhul: Piyano poloları (Pl.),
— 21.10 İHtuhbul: Gitar aolo-
ları (Pl.) — 2,3,15 İstanbul:
Gaco müzıfti (Pl.).
D W s Mİ Zh.l:
Saat: 14,15 (Pl). — 11.15 (PI ). — îH.nn (Pl., (PL). (Pli)-
IH 81 Rf PRO(»R VM
hiHiuMiııı:
Saat: 20.00 İstanbul: Müzeleri geziyoruz (Topkapı müzosl) (10
dakika. — 22.00 Ankara: B M.M. «nat| (15 dakika).
MUzllc:
22.00 İstanbul: Dinleyici istekleri (Batı müziği).
HABERLER:
Ankara vo İstanbul Radyolun: 7.45; 18.00; 19.00; 22.13
Saat 18.30 Ankara l Öğle Gazetesi.
20.15 Ankara: Radyo Gazetesi. “AMERİKANIN SESÎ., Radvo-«u türkçe neşriyatı: Saat 19.15» (13. 16 ve 19 metrelerden dinlenebilir.)
BBC Radyosunun türkçe neşriyatı; Saat 7.15: 18.80 ve 23.00. (Bu program 19.91; 24.92; 3132 ve 49.49 metrelerden dinlenebilir.)
Uçak, ekspres ve vapurlar
GELEC EK OLAN l’ÇAKLAR
10.50
12.50 13.30
16.20
D.H Y. iTÜrlct Ankaratlan. D.H Y. (Türk» tsmiMen.
B.E.A. (IngUlr.) Londra, NIs, Roma vo Atlnadan.
D.H.Y. (Türk) Adana. Anka radım.
GİDECEK OLAN I ÇAKI.AR 8.20
o —
11 20
18.50
14.30

Al
A
A

22.15
23.00
İstanbul: İMtii ti bul:
Ankara: Ankara: İstanbul j
Çeşitli Valeler Çeşitli Çeşitli Çeşitli
A. E. (Fransız) At mu. Roma, ParİRe.
D.H.Y. (Türk) Ankara.
Malatya, Elâzığ, Diyarbakır, Adana. Iskanderuna. D.H.Y. (Türk) İzmlre. D.H.Y. (Tfırkı Ankaıaya.
B. E.A. (İngiliz) Atina, Roma, NIs, Londrnya.
GELECEK OLAN VAP1 RLAK
6.30 KONYA (Bandırmadan), 7.— SEYYAR (Kanıblgadan).
22— SUS (Bandırmadan).
GİDECEK OLAN VAPURLAR
8.15 SUS (Bandırmaya).
20.— KONYA (Bandırmaya).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6 45 Scmplnn (Avrupa) .
8.30 Anluırn.
GİDEC EK ol.AN EKSPRESLER
9 —
18.10
2l.3(ı
81.40
Tarsus.
Ankara rkapresl. Stmnion ekspresi Doğu okapreal.
Eminönü:
Haydar. Yeni LAlell.
Ankara, Eminönü. Sırrı. Küçükpazar. Esat. Alemdar.
Eyüp:
Şifa, AyvnnBHrav.
Beşİktaz ı
S. Recep, Tramvay C. Beyoğlu:
Boyoftlu Güneş. Daire Tramvay durağı 132.
Taksim Barunnlc. YeıılşehirC. 58 Batisi. Talimhane. Aydodo C. (»nlnta Bankalar Okçu Musa C. 9İ|11 Necdet. Kurtuluş C. Çubukçu, Bulgar çarşısı Haııköy Halıcıoftlu. Kıı>ımımşn Yeni Turan»
Fatih: lbruhiı

İL L
10.
51.
ohzadebaşı.
Etem ev» Aksaray. Samatya» Samatya. Hnni(|l, Şehremini. GlIndoRdu, Karagümrük. Orluın, Fener.
(iktidar:
Ahmedlyo ecz.
Kadıköy ;
Yeni Morla ccs. Kuıltopıak ecz. Göztepe ecz. Bostancı ecz.
BÜ> (İkada:
Halk.
Heyboliadn:
Halk ecz.
ANKARA
Cebeci (l ljjl)
Çankaya ®!790) Ismetpaşa (15175)
İZMİR
Sağlık, Alsancak. Sıhhat, Kemoraltı.
A. Ilayvcddln, Basmahane. Güzelynlt, Yalılar, tkıçeşmellk. Eşrofpaşa.
t
İtfaiye
Beyoğlu 446-14 Kadıköy 60872
îetnnbul 2)222 ÜakUdnr 6094Ö
Ankara (X). İzmir 2222, K.yuka 5055
£ £ £

nnpn n
HI3 F1F5 I
KIPTIK
Soldan safta:
1 — Bir bakamız. 2 — Taharri. Murabba. 3 — Bir kadın adı. Bir İçki 4 — Gelecek. Bir kuş. 5 — Ticari tealim şekli. (Tersi) Edat. 6 — Rumelililer çok kullanır. En az. 7 — Zamklı. 8 — Bir göz rengi. 9 — îşaret sıfatı. Bir harfin okunugu. Eski kadınların bir nevi ojesi. 10 — Tesir, Firari.
Yukardan tUHjlı:
1 — Safhalar. Bir harfin okunuşu. 2 — Bir emir. Yağmur habercileri. 3 — Hüner. 4 — Bağırsaklar. Bir hayvan. 5 — (Tere!) Başına bir harf koraamı bir parti liderinin adı olur. 6 — Genişlik. îyl. 7 — Bir renk. Devlet Reisi. Bir harfin okunuşu. 8 — Bir novl feryat. Askerlerin şa-nındandır. 9 — Sonuna bir harf korsanır. bir maden olur. Eşeğin sesi. Rumca bir sayı. 10 — Tekaüt. Bir renk.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan »afta:
1 — Anadolu. Um. 2 — Makara. Eyo. 3 — Av. Tut. 4 — Rimel. Meze. 5 — ivedilik. 6 — Tı-nez. Sİ. 7 — Ak. Malik» 8 — Ne-kahat 9 — Son, Yel. 10 — Kelek. Saka.
Yuksurduu nsatı:
1 — Amerikan. 2 — Na. îv. Kese. 3 — Akamet. Kol. 4 — Da. Edlbane.
Lemnn.
Yu. 9 — telık. La.
5 — Oralln. 6 — Lav. 7 — Mlıat. 8 — Etek. Uyuz. Sinek. 10 — Me-





Y E N t t S T A N P V L
Sayfa 6
25 yıldan beri muvaffakiyetle imal edilmekte olan
Türkiye Eski Muharipler Bankası
A. 0. Genel Müdürlüğünden
kurulmuştur
adreslerine gönderilmiştir. Almı-
UERDINGER
karoserini göstermektedir
-
Almonyada TOTAL fabrikaları
Muhtelif tip ve kapa
9
DİLEK ve
Şr
Mağaza adres! ı
Mektup adresi t
Beyoğlu, P.K. 2118
mıı
S1NGER HEDİYELERİ
Saatler, mücevherler, mutena çeşitler ve modeller
ANKARA — Parkpalaa yanı.
sokağı No. 2, Tel: 41552
Taksim, GARAJ Tramvay Durağı, ERK Ap. altında
teslimat.
mamulâtiyle
4

. • •
• • • ► ' J» w
-
- — • ■ |
* 5
. • • •
. • -i
.t
STANDARD
SADÎ R
En müsait şartlarla derhal
Telgraf adresi:
STAND İSTANBUL
I
»•II
n
I
2650
199
Galata, Bankalar Cad. Banka sokak. Roman Han
Telefonlar :
40784 - 42477
Ankarada : 15378
Müessese adresi .
Muhammen bedeli Teminatı
lira lira
İSTANBUL — Eminönü, Arpacılar No. 8.
SİYASÎ İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı İşlerini fiilen fdaro eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LtMİTED ŞİRKETİ MATBAASI































9 Ocak 1950
ikinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
1 9 5 0 yılında YAPI ve KREDİ BANKASI
Türkiye Eski Muharipler Bankası resmen Anasözleşme 9.12.1949 tarihli Resmî Gazetede neşredilmiş ve birer nüsha sayın ortakların yanlar Genel Müdürlükten alabilirler. Kendilerine ayrıca mek-
tupla bildirildiği veçhile, taahhüt ettikleri hisselerin 2 nel taksit! olan dörtte birlerin ocak 1950 sonuna kadar anasözleşme hükümleri dahilinde ödenmesini rica ederiz.
İstanbul ve Ankaradakl ortaklar Sümerbank gişelerine dİ-Jer yerlerdeki ortaklar ise Ziraat Bankası vasıtasıyla hisse be-ielleriiM yatırabilirler. >
Ortaklarımızın adres değişikliklerini muntazaman bildirmele--ı ayrıca rica olunûr.
Adres: Tarko Han, Ankara P. K. 61
Tel: Adresi: Muhnbank. Ankara
Telefon: 16440
KEKEMELERE : Kekemelik hususi bir metotla ıslah olunur. Fazla tafsilât için: Bayan A. Narter, Şişli, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
tSTANBUL Bahçekapı
Galata
11 Beyoğlu
1 Kadıköy
• • Kapalıçarşı
Pangaltı
•• Beşiktaş
M Aksaray
II Büyllkdere
1 91 Bakırköy
İZMİR 1-inci Kordon
1 H Çarşıiçt
ı •• Karşıyaka
ANKARA Anafartalar
• 1 Yenişehir
BURSA Şehir
İnegöl
AD ANA |
K O N Y A
İSKENDERUN










Kapalı zarf usuliyle menkul mal satışı
İstanbul Defterdarlığından :
*
Hasköyde Gümrük Muhafaza Müdürlüğü atölyesi Önünde bulunan Thornygoft markalı 60 beygir kuvvetinde makineli hurda deniz motörü, — müfredatı dosyasında görülebilir. — (Şaft, kovan ve pervane dahil tekne ile) 553-870/1
2000
150
Hasköyde Devlet Deniz Yolları atölyesi ö-nünde bulunan birbirine girift tahminen 50 ton saç ve demir. (Hurda havuz enkazıdır) 555-240
1725
130
ve Top-
İstanbul Radyo Evi ile Umranl kapı sarayında bulunan 9 kalerfi ambaJâj tahtası, kereste ve makaralar. 553-992
Yukarıda yazılı menkul mallar 23/1/950 pazartesi günü saat 15/30 da Milli Emlâk Müdürlüğündeki komisyonda kapalı zarf usuliyle ayrı ayrı satılacaktır.
isteklilerin teminat makbuzları ve nufus cüzdanlarım havi 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlanmış teklif mektuplarını satış günü nihayet saat 14/30 a kadar Komisyon Başkanlığına vermeleri.
Fazla bilgi içhı de sözü geçen müdürlüğe başvurmaları. (136)

Âdi yangınlar, benzin, bo-
ya, karpit, kimyevi eczalar.
akaryakıt depolan ve gemi
yangınlanna karşı emniye-
tinizi sağlar.

Çok sağlam, işletme ekonomisine çok uygun, ağırlık itibariyle hafif ve teçhizat bakımından da mükemmeldir.
Resimde görülen otobüs, 33 oturma ve 17 ayakta durma yeri olan ve Krupp şasisi üzerine kurulmuş çelik bir
Düsseldorf ve Uerdingen’deki fabrikalarımızda :
Dizel ve benzin otobüsleri
(her türlü şasiler için)
Henschel şasilerine mahsus otobüsler, her nevi otobüs ve remork imal edilmektedir.

Dr. Murad Rami
Aydın
Beyoğlu - Parmakkayı, İmam
Her yangını anide kuru olarak söndüren Kİ DDE Makineleri
ELEKTRİK DİNAMO JENERATÖR
*
Yangınlarım da söndüren asrımızın mucize cihazıdır.

Posta K. 1109
W al ter Kidde & Company, Itıc.
Türkiye Genel Vekili :
TEVFİK RAGIP ÜLER
^^Telefon: 44356

ıVAGGONFABRIK UERDINGEN A. G
KREFELD
UERDINGEN
t


ile beraber çalışmaktadır
TÜRKİYE MÜMESSİLİ
Taylan - Etker, İstanbul • Galata, Tahir Han 31' 33


T. C. ZİRAAT BANKASI
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI 1950 YILI İKRAMİYELERİ
İSTANBUL VE ANKARA’DA
8 EV AYRICA 200000 LİRA EV KAZANAN İSTERSE BEDELİNİ ALABİLİR!. ACELE 150 LİRALIK BİR HESAP AÇTIRINIZ!.. HER ISO LİRA İÇİN AYRI BİR KURA NUMARASI VERİLECEKTİR!.
İKRAMİYEYE GİRİŞ ŞARTLARINI BANKALARIMIZDAN ÖĞRENİNİZ
ÇEKİLİŞ TARİHLERİ :10 MART, 15 MAYIS; 30 HAZİRAN; 31 TEMMUZ; 29 AĞUSTOS; 30 EYLÜL, 28 EKİM; 30 ARALIK
X
■ - 1 - *-- ■ — --- ■ _ —-- tît -~ifin■nrmnLi
1883 den beri dünyaca tanınmış
TÜrkiye Mümessili :



İzmir Demiryolcular Bahçeli Evler Kooperatifi Başkanlığından
fl. AKILLI, Balıçckapı, İstanbul
20.1.950 tarihinde saat 15 de Alsancak Demiryolları İşletme binasında Kooperatif Başkanlığına müracaat etmeleri ilân olunur. (164)
2 — Yukarıda bahsi geçen evin pis ve temiz su tesisat) ile beher binaya lâzım olan 5 lavabo, 2 alafranga, 3 alaturka helâ taşı, 5 Şas-to, 3 termosifon, 3 emaye banyo ve 3 havagazı ocağı aynı şartlar altında ve İlk parti olarak 5 bina için pazarlıkla satın alınacaktır. Şartnamesi Kooperatif Başkanlığındadır. İsteklilerin :
1 — îzmirde inşaatına başlanmış bulunan üçer katlı 25 evin beherinde mevcut 52 sorti! t k elektrik tesisatının şartnamesine göre yapılması, pazarlıkla ihaleye çıkarılmıştır. İlk parti olarak 5x52 sorti için teklifte bulunacaklar :
e*HORNYPIION” Radyolarının Bütün Modellerini
VE ACENTELERİMİZDE GÖRÜNÜZ
Z ALA RI M IZ D
Türkiye Umumî Mümessili
HALİL NACİ MIHÇ10ĞLU
ANKARA — İSTANBUL
i
1 *


Hazin senei devriye dok(-yısiyle
MEVLİDİ ŞERİF
Sevgili azız evlâdımız Cez-mi Hasnıan'ın vefatının birinci senei devriyesi dola-yısiyle 10.1.1950 salı günü akşamı vefatı saati olan yatsı namazını müteakip Teşvikiye camii şerifinde Mevlidi şerif kıraat- olunacağından kendisini sevenlerin, akraba ve dostlarımızın bu hazin günümüzde ruhunu şâd etmek için teşrifleri rica olunur.
Kederli Hasımın ailesi







Comments (0)