9 Şubat 1950
Perşembe
SİYASİ İKTİSADİ
Sayı 71
10 Kuruş

v




Beyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiye için seneliği 32, altı aylığı 17, uç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler iki mislidir.
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tosis eden: HABIB EDİ8 TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sahlfode santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mos’uliyet kabul edilmez.
Telefon: 44756-44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo. İstanbul
z
İÇ ve DIŞ

POLİTİKA
_ 8/11/1950
t
Türkiyeye Amerika
neden yardım etmelidir ?
PARlS büromuzun dünkü sayımızda neşrettiğimiz bir telgrafına göre, Dışişleri Bakanımız, Marshall Plânı idarecisi Hoffman ve bunun tatbiki işlerinde fevkalâde elçi azifesi gören Harriman ile son derece ehemmiyetli hususi görüşmeler yapmış; memleketimizin dünya barışı adına şimdiye kadarki fedakârlıklarını anlatmış; her bakımdan ileri ve kudretli bir Türkiyenin ilerisi için ne büyük bir medeniyet garantisi teşkil edebileceğini söylemiş ve, her ikisini de, fikirleri namına kazanmaya muvaffak olmuştur.
O kadar ki, salâhiyetli mahfillerin kanaatine göre, Hoffman, T,ürk Hükümetinin taleplerini tamamen kabul ederek, gerek Amerika Hükümeti, gerek Amerikan Kongresi nezdinde, Türkiyeye hiç bir şarta bağlı kılınmadan yardım yapılması ve evvelce tâyin edilen müddetten (yani Marshall Plânının sona ereceği 1952 senesinden) sonra da Amerikan yardımının devam etmesi tezini, bütün çarelere başvurarak, müdafaa edeceğini, beyan etmiştir.
Demek oluyor ki, Dışişleri Bakanımız, Amerikalı dostlarımıza, birkaç seneden beri anlatmaya çalıştığımız noktalan anlatmaya, nihayet muvaffak olmuştur. Bundan dolayı, kendini tebrik etmek ve Paris görüşmelerinde alınan müspet neticenin Washing-ton tarafından hem tasdik, hem de fiiliyata kalbedilmesini, temenni etmek lâzımdır.
Eğer bu da tahakkuk edecek olursa, Amerikanın Türkiyeye yardımı, Marshall
müstakil olarak da devam edecektir. Malûm ama bu plân, 1952 de nihayete erecektir. Ondan sonra, her koyun kendi bacağından asılır fehvasınca, bu plândan yardım görmekte olan bütün memleketler, kendi başlarının çaresine bakacaklardır. Halbuki, eğer Hoffman, Sadak’ın kendine kabul ettirdiklerini Truman'a ve bilhassa Amerikan Kongresine kabul ettirmeye muvaffak olacak olursa, Amerikan yardımı, 1952 den sonra da, Türkiye için devam edecektir.
OsmanlI imparatorluğunun "hasta, adam” ilân edildiği günden beri, Avrupa kıtasında kabaran siyasî ihtiras selleri, sel yatağı olarak, imparatorluk coğrafyasını aramıştır. Boğazlar üzerindeki Rus talepleri, Rumeli üzerindeki Avusturya talepleri, Bağdat hattında gizlenen Alman talepleri, Stalingrad - Elâlemeyn kıskacının tehdidi, hep aynı coğrafyaya teveccüh etmiştir.
Bugün çok daha sarih ok işaretleriyle, şimalden cenuba doğru. gene aynı saha tehdit altındadır.
Tarih, iyi tetkik edilecek olursa, tehdit altında bulunan bu sahanın askerî bakımdan, ya müdafaa edilebildiği yahut bilâhare kurtarıldığı görülür. Bu defasında da, askerî tedbirler iyi alınacak olursa, kahraman Türk Milleti ile dostları, aynı sahayı, aynı katiyetle, mütecavize mezar yapacaklardır.
Fakat, mesele değildir. Tarih'in meşini istememiz
Neden, bu coğrafya, hep kıtadan kopup gelen empeyalizm dalgalarının sel yatağıdır ?
Çünkü bu sahada yaşayan değerli ve kahraman milletin, Bel-grad ve Tuna bozgunlarından beri. iktisadi, malî ve İdarî resaneti yoktur !
Türk Milleti, İktisadî, malî ve İdarî bakımdan birinci sınıf bir devlet olduğu gün, sellerin istikameti ya değişecek, yahut buraya çarparken, daha kırılacaktır !
* •
Bu ise, Türkiyenin kısa bir zamanda medenî sına bağlıdır.
Biz, dünyanı» elzem olan bir
Sovyet Rusyanın, Asya üzerinde tazyiki gittikçe artmaktadır
As>*ada müşahede edilen komünist tazyikini umumi olarak 3 e ayırmak kabildir. Evvelâ, Rusyanın, doğrudan doğruya j^akmdoğu üzerine yaptığı baskı vardır. Rusya;
1) Türkiyeden, Akdenize mahreç istiyor;
2) İrandan petrol İmtiyazları İstiyor;
3) Afgaııistandan cenubi Asyaya geçit istiyor. Saniyen, Sovyetierln Çüıe yaptıkları baskı, bazı Çin
vilâyetlerinin Rusyaya ilhakı şeklinde tezahür ediyor:
4)
5)
6)
7)
8)
Sİnklang vilâyeti;
İç Mongolye vilâyeti;
Dış Mongolye vilâyeti;
Mançurya vilâyeti;
Peiping’dekl Çin Hükümetine yapılan doğrudan
Somalide

doğruya baskı;
Salisen, Peipüıg vasıtasiyle Çinin komşuları üzerine yapılan baskı, bahâ İç İşlerine müdahale;
9) Tibet; işgal tehlikesi geçiriyor;
10) Birmanya; Komünist çeteleri zayıf bir hükümetle harbediyor.
11) Fransız Hindlçinisi; Asi komünist HojşI Min bir hükümet kıırdu.
12) Hainan; Her an Çin komünistleri tarafından işgali bekleniyor.
13) Formoza; Milliyetçi Çin hu adaya sığınmıştır.
Bunlardan sonra da son günlerde Rusya Vietnam üzerine tazyika başlamış bulunmaktadır.
rt! p.ı um

Plânından
İtalyanların faaliyeti
Acheson'un mühim demeci
Rusya ile bir anlaşma
B. Millet Meclisinde
IÇ SAYFALARDA
Seçim tasarısının dünkü müzakeresi
Bir kişinin en çok iki seçim çevresinden namzetliğini koyabilmesi sağlandı. Seçim propagandasına ait maddelerin münakaşası gürültülere sebep oldu ve müzakereler bugüne bırakıldı
I
Askeri idareyi İngilizlerden devralacak Italyan kıtaları Somali’ye vardı
İtalyan İtalyan karşıla-
Roma. 8 A.A. lAfp) — Ayan Meclisi, Somalideki idaresinin ilk masraflarını mak üzere hükümete 6 milyar dolar
sarfına salâhiyet veren kanun tasarısını 93 muhalife karşı 161 oyla kabul etmiştir.
İtalyan kıtaları Sonıaliye hareket etti
Londra. SfYİRS) — İtalyan vesayeti altına geçmiş Somali’de. İngiliz kıtalarının elinden idareyi alacak o-lan İtalyan kıtaları ve idarecileri havi ilk vapur, Sicilya adasından hareket etmiştir. Bu ilk partide 1000 e yakın asker birkaç gllne tir.
Londra, 9
natosu, Somaliye göndermek ve para tahsis hususunda verilen takriri henüz imzalamadan, Somaliy'e üç asker nakliye gemisi hareket etmiştir. Sicil-yadan hareket eden iki gemiden maada, gemisinin mektedir.
vardır. İkinci bir parti kadar hareket edecek-
(YİRS) — İtalya Se-asker ve idareci etmek
hareket eden iki
Napoli'den de bir nakliye ayrılmış oldugru bildiril-
bundan ibaret iyi tetkik edil-de, bundandır.
bir varlık olma-
huzuru namına yardımı, bu sebeple istemekteyiz. Bakalım bu hususta. Hoffman, Kongresinin vicdan ve idrakini bulabilecek midir ?
Amerikan
Acheson, milletlerarası barışı sağlamak için, yegâne çarenin, Rusyayı bir emrivaki karşısında bırakmak olduğunu söyledi
Washington, 3 A.A. «United Press) — Demokrat saylavlardan Brian Mc M ah on ve Millard Tydings’in atom kontrolü meselesinde Rusya ile an-lagmaya varılabilmesi için yeni bir teşebbüste bulunulması hakkındaki teklifleri üzerinde beyanatta bulunan Dışişleri Bakanı Dean Acheson. Rus-yanın her şeyden Önce kendi menfaatlerini düşündüğüne işaret ederek böyle bir anlaşmanın faydasız olacağını belirtmiştir.
Acheson sözlerine şöyle devam et-
miştir:
“Amerika, Rusyanın mütecaviz hareketlerini önleyici bir «baraj) inşasına taraftarsa, demokrasileri takviye etmelidir. Yoksa hidrojen ve atom bombalan hakkında Ruslarla anlaşma yapmak hiçbir şey ifade etmez. Çünkü Ruslar işlerine gelince bu anlaşmayı feshederler.”
McMahon ve Tydings tarafından I-lcrl sürülen fikirlerin Amerikan halkının anlayışına ve Amerikan dış si-5'asetinin “sulh” esasına uygun olduğunu belirten Acheson sözlerini bitirirken şunları ilâve etmiştir;
“Eker bu hedefe ulaşabilirsek çok iyi olur. Fakat dört yıllık tecrübe bize bunun imkânsız olduğunu göstermiştir.,,
*
Washfngton, 8 A.A. (AFP) — Bugün yapılan basın konferansında demeçte bulunan Dışişleri Bakanı Acheson son dört sene içinde edinilen tecrübelerin gayri mantıki emperyalist emelleri do-layıslyle Sovyet Rusya ile umumî prensip meseleleri üzerinde serbestçe müzakere edilmiş bir anlaşmaya varılmanın imkânsızlığını ortaya koyduğunu bildirmiştir.
Demecine devam eden Acheson, milletlerarası barışı teminat altına a-iaenk bir anlaşmaya varmanın yegâne usulü Sovyet Rusyayı ister istemez kabul edeceği, bir emri vaki karşısında bırakmak olduğunu ilâve etmiştir.
Acheson. atom silâhlarının milletlerarası kontrolü ve hidrojen bombası hakkında Birleşik Amerika Hükümetinin Rusyaya müracaatta bulunmasının imkân dışında olduğunu söylemiştir. 1
Türkiyeye dair
New-York, 8 (YİRS) — Basın toplantısındaki konuşmasında Türkiye-den bahseden Acheson demiştir kİ:
“Türkiyeye yapılan yardım, yerinde ve çok faydalı olmuştur. Çünkü Türkiye. her türlü Sovyet baskısı vo propagandasına göğüs germesini bilmiştir.”
Ankara 8, (Hususi muhabirimizden) — B. M. Meclisi, bugün de Seçim Kanunu tasarısını müzakereye devam etmiştir. 16 ncı maddenin müzakeresi, münakaşalı olmuş ve bazı müfrit C.H.P. liler kütüklerin tanzim ve tashihine müteallik ihtiyar heyet ve meclislerinin yapacağı bütün işlemlerde “O bölgede teşkilâtı bulunan partiler, birer müşahit bulundurabilirler” kaydını ihtiva eden bu maddeye itiraz ederek partililerin temsilci bulundurmalarını istememişlerdir.
“Müşahit,, yerine temsilci...
D.P. adına konuşan Fikri Apaydın ise buradaki (müşahit) kaydının üye olarak tâdilini teklif etmiş, Nihat E-rim de ımüşahit) kelimesinin (temsilci) yapılmasına uygun görmüştür.
Bunun Üzerine Apaydın, takririni geri almış ve hükümetin noktai nazarına iltihak etmiştir. Komisyon tarafından da tasvip edilen bu arzu, müfritlerin reaksiyonu ile karşılaşmış ve neticede bu zümre galebe çalarak maddenin müşahit bulundurmağa imkân veren son fıkrasının tayyedilme-si çoğunlukla karar altına alınmıştır.
16 ncı maddenin son şekline göre, seçim listelerinin hazırlanmasında partiler temsilci veya müşahit bıılun-duramıyacaklar ve bu iş yalnız ihtiyar heyet ve meclisleri tarafından yapılacaktır.
Mahkemeye başvurma müddeti...
Tasarının 17-21 inci maddeleri, te-ferrüata müteallik bazı kelime deği--WnRîeflyîe Rabııl edildikten sonra itiraz için • mahkemeye başvurma müddetini üç gün olarak tahdit eden 22 nci madde konuşulmuş ve bu müddet Salanıon Adatonun teklifi üzerine beş güne çıkarılmıştır,
öğleden sonraki celse...
Öğleden sonraki celsede 34 üncüye kadar olan maddeler, gene esasa taallûk etmiyen ufak tefek tâdillerle kabul edildi. Yalnız, illerin genel teşkilâtında milli irade ile tâyin olunan memurların genel veya ara seçimlerin başlangıcından iki ay önce seçimin yenilenmesine veya ara seçimlerin vaktinden evvel yapılmasına karar verilmesi halinde ise. yenileşmenin ve
Belediyemizin dikkat nazarına
r
Italyan müstemlekelerinden Llby.ı vo C
mi| Milletlerde görüşülürken Afrikalı delegeler m'üzakeroyi dinliyorlar.
müstemlekelerinden Llbj(a vo Somalinin istiklâlleri meselesi Birleş-
çg «1


nnı
Rusyanın B. Milletlerden çıkarılması teklif edildi
Lake Success, 8 A.A. ıLps) — Birleşmiş Milletler Küçük Kurulu, dün Milliyetçi Çin tarafından Sovyetler Birliğine yöneltilen ithamları incelemeye başlamıştır.
Küçük Kurulu gayri resmi addeden Sovyetler Birliği ve peyklerinin delegeleri oturuma İştirak etmemiştir.
Milliyetçi Çin delegesi Dr. Çiang, Acheson un beyanatından bahisle, A-merika Dışişleri Bakanının “Rusya Çinde dört güney eyaletini ilhak etmeye çalışıyor., sözlerini tekrar ederek, Rusyanın Çindoki iç harbe müdahale ettiğine dair misaller göstermiş vo böyle bir hareketin, Sovyet-lerirı Birleşmiş Milletlerden çıkarılmasına sebep teşkil edebileceğini kaydetmiştir.
Dr. Çiang, Asambleye bir karar sureti sunmuştur. Bu karar suretinde şu hususlar ileri sürülmektedir:
1 — Sovyetler Birliğinin Birleşmiş Milletler Anayasasını ve Çin ile Sovyet Rusya arasındaki antlaşmayı fiilen ihlâl etmiş bulunduğunun tes-blti.
2 — Birleşmiş Milletler üyelerinden Çin komünistlerine askeri veya iktisadi hiç bir yardımda bulnnmı-yacaklan ması. Bıı mediğmi deniz ve
müşahitlerden müteşekkil bir heyet Çine gönderilecektir.
New-York’ta şehrin temizliği için yapılan mücadelelerde bir seneye katlar hapis cezası da var
New-York 8, A A, (Reuter)
— Şehrin temizliğine riayet etmiyen New-York’lular aleyhinde takibata başlanmıştır. Polis, şehrin temizlenmesi için açtığı mücadelede sokaklara kâğıt ve çiklet kaplarını atan vo çöp kutularının üstünü açık bırakanlar hakkında bir gün zarfında 172 ceza zaptı tutmuştur. Azami ceza haddi 500 dolar para cezası ve hır sene hapistir. Fakat ilk suçlulara dnlıa ınülâ-yim davranılacağı zonnolun-makladır.
Bu takibat, şimdilik 1800 yeni çöp sepetinin konduğu şehrin merkez kısmında yapılmaktadır. Bu takibat kısa bir zaman sonra bütün şehre şamil olacaktır.
YEM İSTANBUL — Bu ha-ber bizi âdeta memnun etti. Demek New-York’lular da İstanbullulara benziyormuş. Yalnız Amerikalılarla hiç olmazsa bu cihetten ayni seviyeyi muhafaza edebilmemiz için İstanbul Belediyesinin de ayni tedbirleri almasının doğru olacağını sanıyoruz.
kararın ilânından başhyarak 7 gün İçinde istifa etmedikçe görevli bulundukları seçim çevresinden adaylıklarını koyamamalannı âmir bulunan 35 inci madde de tâdil edilerek belediye balkanları da bu hükmün şümulüne sokuldu.
Bir kişi ancak iki yerden aday gösterilebilecek!
Bir kimsenin ancak bir seçim çevresinde adaylısını koymasını veya a-day gösterilmesini mümkün kılan 36 ncı madaede de değişiklik yapılarak bir şahsın en çok iki seçim çevresinde adaylığını koymasına, yahut aday gösterilmesine fırsat verilmesi istendi. Nuri Özsan tarafından yapılan ve Hulki Karagülle ile Haşan Dinçer tarafından desteklenen bu teklif» Mümtaz Ökmen ve arkadaşlarının muhalefetine mâruz kaldı. Bunun üzerine Nuri Özsan, teklifini bir defa da ö-nerge vermek suretiyle tekrarladı. Hükümet adına konuşan Nihat Erim ise, bir şahsın ancak bir seçim çevresinden namzet gösterilmesi şeklinin daha ziyade nisbî temsil esası cari o-lan memleketlerde kabul ediidiğini, bizim gibi ekseriyet sistemine istinat eden memleketlerde birden çok namzet usulüne iltifat edildiğini belirterek bu hususta hükümetin tasarıdaki şeklin baki kalması için ısrar etmiye-ceğini beyan etti. Neticede Komisyon da bu mütalâaya itiraz etmeyince takrir reye vazolundu. Fakat oyların sayılmasında tereddüde düşüldüğünden madde, bir kere de açık oya arz-edildi Her iki nokta i nazar taraftarlarının aleni şekilde propagandaya giriştikleri ve birbirlerini ikna etmeğe çalıştıkları müşahede olunuyordu. Tasnif sonunda 281 kişinin oy kullandığını ve 221 kişinin önergenin lehinde, 58 inin aleyhinde ve 2 kişinin çekimser ıey verdiği anlaşıldı. Bu suretle, bir kimsenin en çok iki seçim çevresinde namzetliğini koyabilmesi sağlandı
Seçim propagandası nasıl yapılacak?
Müteakiben adaylık için müracaat müddeti, adaylığa itiraz ve aday listelerine taallûk eden 37, 38 ve 39 uncu maddeler aynen tasvip olundu. Seçim propagandasının nasıl yapılacağı hakkındaki maddeler ise münakaşaya vesile teşkil etti. Bilhassa kapalı yer toplantılarına ait bulunan 41 inci maddenin müzakeresinde “Toplu olarak sözlü propaganda yapılacak kapalı yerlere ancak seçim çevresi seçmenleri ve milletvekili adaylariyle bunların vekâletnamesini haiz temsilcileri ve milletvekilleri katılabilirler.” hükmü şiddetli itirazlara uğradı. Muhalefet hatipleri, bu maddenin eski mevzuattan da gori bir mâna taşıdığını iddia ederek hiç olmazsa kapalı toplantılara “reşıd” olan her vatandaşın katılabilmesinin teminini istediler. Fakat vaktin geç olduğu ve ekseriyet bulunmadığı söylenince bu maddenin müzakeresine yarın devanı olunmak üzere oturuma son verildi.
İKİNCİ
Türkiyenin taşıdığı yükün ehemmiyeti ÜÇÜNCÜ
Avrupa Tediye Birliğinin karşılaştığı müşküller
DÖRDÜNCÜ Dekorasyon dâvamız Kenan Temizan Irak kadınlarının cemiyet içindeki rolü beşinci
Annemin yakutu (Hikâye) Sinema
Spor
500 üncü Fetih Yılı Derneği pazartesi günü bir toplantı yapacak


1
Şehrimizdeki doktor, avukat, mühendis, tüccar ve gazeteci gibi her zümreden tanınmış şahsiyetler toplantıya davet edildi
Vali ve Belediye Başkanı Doktor Fah-reddin Kerim Gökay, İstanbul fethinin Kutlama Komitesi Müteşebbis Heyeti Başkanı sıfatiylc 500 üncü yılın hazırlıklarını yapmak üzere teşkil edilen derneği. dünkü pazartesi günü saat 15 te E-minönü Halkevindc bir toplantıya çağırmıştır.
Şehrimizdeki, doktor, mühendis, avukat, tüccar, gazeteci gibi her zümreden tanınmış şahsiyetler bu toplantıya davet edilmişlerdir.
Hilmi Uran bu akşam gidiyor
Bir müddetten beri şehrimizde nezleden muztarip ve evinde İRtirahat etmekte olan C.H.P. Genel Başkan Vekili Hilmi Uran bu akşam ekspresle An-karaya dönecektir.
Üniversitede birinci sömestr imtihanları başladı
Üniversitede lisan İmtihanlarının sona ermesi üzerine dünden itibaren bütün fakültelerde birinci sömestr imtihanlarına başlanmıştır. Fakültelere yeniden namzet talebe kayıt ve kabulü 15 şubatta sona erecek ve talebe seçimi yapılacaktır. '
Ankara ve İstanbul Üniversitelerinin bllûmum îakülteleri arasında talebe mübadelesine de 15 şubatta başlanacaktır.
Ekmek fiyatı 22 kuruş
Yeni ekmek fiatl Daimi Encümen tarafından 575 gramı 22 kuruş olarak tes-bit edilmiştir. W.kında bu fiatle yatışa başlanacaktır.
Okullar bugiin açılıyor
Kar dolayıslyle üç gün tâtil edilen şehrimizdeki okullarda bugün derse başlanacaktır.
Sporculara yardım için geniş bir hareket başlıyor
Sporcuları Koruma Derneğinin 1950 yılına dair faaliyet programının tesbl-tl İçin bugünlerde Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğünde, bir .toplantı yapılacaktır.
Derneğin Başkanı Ankara Milli Eğitim Müdürü Muvaffak Uyanık bu toplantıda bulunmak üzere dün sabah Ankara-dan şehrimize gelmiştir.
Sporcuların sağlıklarının korunması, hasta olanların sağlık müesseselerinde tedavileri, sağlık vc antrenman kamplarında barınmalarını, gıda, giyecek ve spor levazımı vesair ihtiyaçlarını sağlamak, temayüz etlen sporcuları İç ve diş spor merkezlerine mükâfat olarak göndermek, sporcuların hayat, kaza ve İhtiyarlık sigortalarını tenıın etmek gibi çok faydalı bir program tatbik mevkiine konacaktır.
Bu İşlerin başarılması İçin bankalar, belediyeler, ticaret odaları ve büyük illerin volileri İle temas edilerek vardım temin edilecektir.

hususunda teminat alın-maddeye riayet edilip rdll-teabit etmek maksacfıylo hava kuvvetlerine mensup
Gl. Sami Hınnavinin muhakemesine başlandı
Şam. 8 (A.P.) — Albay Edip Çiçek linin hükümet darbesinden sonra te\ kif odilen Suriye Ordusu eski Başkomutanı General Sami Hinnavi'nin muhakemesine dun başlanmıştır.
19 aralıktan beri mevkuf bulunan Sanıi Hınnnvi’den başka özel askeri mahkemenin generalle birlikte suikastta bulunmaktan suçhı olarak tevkif edilen dört binbaşıyı muhakeme edeceği zannedilmektedir.

I
| Sayfa 2
Türkiyenin taşıdığı yükün ehemmiyeti
Bir İngiliz gazetesi, Marshall Plânından istifade eden memleketlerden
Türkiyenin en ileride olduğunu yazıyor







ı
t1
Londra, 8 (Nafen) — Herald Tribüne gazetesi, Marshall Plânından istifade eden memleketlerin bu yardım vesilesiyle elde etmiş oldukları neticeleri tahlil eden bir makale neşretmekledir.
Bu tahlil makalesinde gazete, Türkiyenin, Marshall Plânından müstefid olan memleketlerden en ileride bulunduğunu kaydetmekte ve milli müdafaasına tahsis etmiş olduğu muazzam bütçesine rağmen mali vaziyetini en iyi bir tarzda idare etmiye muvaffak olmuş bir memleket olarak misal teşkil fiğine İşaret etmektedir.
•‘Türkiye iki yük taşımaktadır, biri milli müdafaası, diğeri memleketin; inkişafı” başlıkları altındaki makalesinde gazete bütün millotlerden fazla olarak mail bir yük taşıyan Türkiyeyi tebrik etmektedir.
Yazı şöyle devam etmektedir:
•‘Türk ordusu daima silâh altında bulundurduğu yüz binlerce askerinin masraflarını ve ordusunun kullandığı silâhları ye-nillyebilmek üzere kendi iç kayna klarıvle Marshall Yardımından istifade etmektedir.
Türkiyenin ihraç edebileceği madeni maddeler arasında bilhassa krom ve kömür cevheri ön plânda gelmektedir.
Marshall Plânına dahil memleketler arasında mesahası en geniş olduğu halde nüfusu nispeten az olan memleket Türki-yedir.
Bundan istifade edilerek Türkiyenin —zaten bir ziraat memleketi olmasından istifade edilerek— ziraatım genişletmek İmkânları mevcuttur.
Türkiye, nüfusunun yüzde 75 i ziraat sahasında çalışmakta olduğundan kendisini, nüfus kesafeti fazla olan Avrupanın buğday ihracatçısı telâkki etmektedir Bu telâkkinin doğru olduğu muhakkaktır, çünkü Türkiye iptidai sistemle işletmekte olduğu ziraatı sayesinde kendi dahilî ihtiyaçlarını temin ettiği gibi harice de senede 100 bin ton buğday İhraç edebilmektedir.
Sınaî sadaha Türkiyenin istekleri pek de mübalağalı değildir. Türkiye, bilhassa kendi dahili ihtiyaçlarını karşılayacak surette tanzim edilmiş çelik fabrikaları tesisini ve aynı


KISA HABERLER
f(X>ĞU ÇLNDE 16.000.000 İNSAN
AÇLIK VE SEFALET ÎÇtNDE
Honk-Kong, (AP) — Komünist haber-İler ajansı tarafından bildirildiğine göre, İDofeu Çinde 16.000.000 kişi açlıktan bilmek tehlikesini geçirmektedir.
f Bu »ayıdan 2.790.000 kişinin yiyecek Ihlç bir şeyi kalmamış, bütün zahire Fetoklan tükenmiştir. Bu yüzden bunlar [Acil bir tehlike ile karşı karşıya bulun-imaktadırlar.
Batılı müşahitler Komünist Çinde böv-[le bir tehlikenin prgeç başgöetereceğini levveke tahmin etmişlerdi.
[MISIR İLE İSRAİL {(MÜZAKERELERİ
' Kudüs 8. AA. (Afp) — Emin bir kay-inaktan Öğrenildiğine göre, Mısır İle îs-Lraii doğrudan doğruya müzakerelere [başlamışlar ve bu müzakereler »amim! Lhır hava İçinde cereyan etmiştir.
Güneydoğu Avrupa memleketlerinden birinin başkentinde başladığı sanılan bu müzakereler, daha yüksek bir kademede Cenevrede devam edileceği tahmin edilmektedir.
zamanda yine kendi dahilî sarfiyatını temin edecek elektrik santradan tesislerini inkişaf ettirmek arzusundadır. Türkiye yol programı için milyonlarca dolar sarf etmek azmindedir. Ancak bu sayededir ki» hem ziraatı ve hem de askeri emniyeti korunmuş olacaktır.
Türkiye şimendiferleri için de milyonlar sarfetmekten kaçınmamaktadır.
Her ne kadar Türkiye, iktisadi gelişmesi için tatbik ettiği programın ilk anlannda bulunmasına rağmen bu sahada harpten evvel tahayyül etmediği bir iktisadi gelişmeyle karşı karşıya kalmıştır.
Türkiyenin Birleşik Amerika ile olan ticari münasebetleri her gün biraz daha inkişaf halindedir. 1936-19.38 seneleri zarfında Türkiyenin Amerika İle olan ticari münasebetleri ancak 15 milyon 600 bin dolar kadar tutmakta idi. Amerikadan ithalâtı ise aynı zaman zarfında. 10 milyon 800 bin dolar kadardı A-merikadan iktisadi yardım plânı gereğince yapılmakta olan ithalât sebebiyle bu ticarî muvazenede bir ayarlama olmamıştır. 1949 senesinin ilk 9 ayı zarfında Türkiyenin Amerlka-dan ithalâtı 70 milyon 600 bin dolar olmuştur. Buna mukabil Amerikaya tütün ve krom olarak yapılmış olan İhracatın tutarı ise 40 milyon 700 bin dolar tutmuştur.”
Makale Türkiye Cumhuriyetinin ilk tesisi günlerinden bahsederek şu tarzda bir mütalâa yürümetktedlr:
“Türkiye iktisaden hükümet kontrolü sistemine gayet sıkı olarak bağlanmış bulunmakta idi. Halbuki bugün Türk iktisadiyatı cesur bir adım atmak üzeredir O da serbest ticaret sistemine doğru yürümek azmidir. Bilhassa Türkiye Avrupa İktisadi Birliğinde elinden gelen yardımı kullanmak azmindedir.,, -
Makale şöyle bir netice ile sona ermektedir:
“Türk inkılâbının babası o-lan Atatürk, memleketin iptidai vaziyetini görerek genç cumhuriyetin selâmetini hükümet kontrolünde bulmuştu. Bu sistem Rusların komşu olmalarına rağmen İyi neticeler vermiştir. Türkiyede bir komünizm korkusu yoktur ve olamaz.,,
FR ANS A ÎLE R A AR ARASINDA ANLAŞMA
Farla 8, A.A. (Lps) — Fransa İle Snar arasında siyasi ve İktisadi birkaç anlaşmanın imzalanması için Pariste müzakereler başlamıştır. Suar Başbakanı Hoffnınn ve Fransız Dışişleri Bakan Vekili Schnaltrr bu görüşmelerde hazır bulunmaktadırlar.
AI.MANYADAKt SOVYET BAŞKOMUTANININ DEVAMLI FAALİYETİ
Londra 8. A.A. (Afpi — Daily Expresa gazetesinin Berlin muhabirine göre. Doğu Almanya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının dört daire şefi İle Dış Ticaret Bakanlığının 9 yüksek memuru Sovyet makamlarının talebi üzerine geçen gece Halk Polisi tarafından tevkif olunmuşlardır.
Muhabirin diğer taraftan bildirdiğine göre, Almanyadatel Sovyet Başkomutanı General Tchoukov, dün belli başlı yardımcıları İle bir toplantı yapmış ve Kremllnle devamlı olarak telefonla konuşmuştur.
Y K N t t S T A N B U E
I
I
9 Şubat
“Demokrasiler birleşmelidir,,
Atlantik Birliği Komitesi
Başkanı, komünizm tehlikesine karşı bunun yegâne çare olduğunu söylüyor
VVashlrigtoiı 8 A.A. (United Press) — Hâlen Atlantik Birliği Komitesi Başkanı olan ve yüksek mahkemenin eski hâkimlerinden O^'en Roberta, A-yan Meclisi Dışişleri Tâli Komisyonu- i nun toplantısında, dünyayı komünizmden ve üçüncü harpten kurtarmak için, demokrasilerin birleşmesi hususunda kongrenin teşebbüse geçmesini İstemiştir. Roberts sözlerine şöyle devam etmiştir:
"Demokrasiler karşısında birleşmiş bir dünya var, komünist dünyası. Kon gre bir an önce demokrasileri blrleş-tirmelidir. Yoksa hidrojen bombası her şeyi silip süpürecektir. Komünizmi durdurmak üçüncü dünya harbini önlemek ve hürriyetin devamını sağlamak için en emin yol, parası, dış politikası, savunması müşterek olan Atlantik Demokrasileri Birliğinin kurulmasıdır. Bu teşkilât üçüncü dünya harbini önllyecektir. 1914 den önce kurulabilseydi birinci ve ikinci dünya harpleri de olmıyacaktı.”
Atlantik Birliği Komitesinin bu konuda hazırladığı rapor Temsilciler ve Ayan meclislerine gönderilmiştir.
. ... , 4 ^»—*4**. —» « -a- «t'U» - M UM « i't^HIl llllfM
Şerlindeki toplantıya karşı tedbirler
Berlin, 8 A A. (Afp) — Berendeki Sovyet bölgesinde Hamsin yortusunda yapılacak olan komünist gençliğin büyük toplantısı esnasında vu-‘ kubulması muhtemel kargaşalıkları önlemek için Batı bölgeleri polis mü-diriyeti. üç müttefik komutanından silâhlı zırhlı otolar ve kalabalık üzerine 15 atmosferlik su sıkmayı müm-
7 • - — • - • 9'
kün kılacak itfaiye hortumları istemiştir. ’ I
Doğu Almanyada Emniyet Bakanlığı teşkili
Londra, 9 (YÎRS) — Doğu Alman-yada yeni bir Emniyet Bakanlığının teşkili Doğu Alman Parlâmentosu A-vam Kamarası tarafından tasvip e-dilmiştir.
HaSer verildiğine göre, bu bakanlığın başlıca vazifesi muhalefeti ortadan kaldırmak ve komünizmin Al-manyada yayılmasını temin etmektir. Bu suretle Doğu Almanyadakl koalisyon hükümetinin İZİ dahi kaldırılacaktır.
Attlee’nin demeci
Londra, 8 A.A. (Reuter) — Bu sabah seçim mücadelesine girişmek ü-zere karisiyle beraber seyahate çıkmadan evvel 1200 kişilik bir kadın dinleyici kütlesi karşısında, burada söz alan Başbakan Attlee, İşçi Partisi Hükümetinin Birleşik Amerika-dan yardım görmekten hicab duymadığını söylemiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir*
“Güç hlr durumda bulunduğumuz sıralarda biz bile başka memleketlere yardımda bulunduğumuz halde bundan hiçbir zaman hicap duymadık. Birleşik Amerika, İngiltere ve İmparatorluk Camiası birleşip başka memleketlere yardım etmeğe karar vermeselerdi dünya bugün yıkılmış olabilirdi.,,
Miııourl oturduğu bataklıktan boylo yüzdürüldü
Missouri tamirden çıktı
Muhakeme edilecek olan eski süvarinin yerine
H. P. Smith
Norfolk. 8 (A. P.) — Amerikan zırhlısı Missouri tamir edilerek dün havuzdan çıkarılmıştır. Zırhlı bugün tecrübe seferine çıkacaktır.
Muhakeme edilecek olan zırhlının eski komutam Brovvn’un yerine süvari olarak H. P. Smith tâyin edümiş-tlr.
Amerikan donanmasının yapacağı nezaket ziyareti
Londra, 8 (A.P.) — Birleşik Amerika Donanmasına mensup bir filonun şubat ayı sonunda Suudi Arabistanın Cidde limanına bir “nezaket ziyareti” yapacağı bugün Londradaki A-merikan Donanması Karargâhından bildirilmiştir.
Bir donanma sözcüsü, ziyaretin 4 gün süreceğini söylemiştir. Filo Roa-noke Kruvazörü ile G. K. Mackenzlo ve E. G. Small destroyerlerinden müteşekkil olacaktır. Filoya Doğu Atlantik ve A İçdenizdeki Amerikan Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Ri-chard Conolly kumanda edecektir.

Churchill’ın Cardifl’de seçim nutku
Cardiff, 8 A.A. (Reuter) — Muhalefet ilden VVlnston Churchıll, bugün Cardiff'de verdiği seçim nutkunda Hazine Bakanı Sir Stafford Crlpps ve selefi Hugh Dalton’u devlet hâzinesindeki paraları şimdiye kadar şörülmemiş bir şekilde israf etmekle itham eylemiş ve demiştir kİ:
"Bugün vergiler harbin en nazik safhasmdaklnden daha da ağırdır,,,
Bundan sonra Herbert Morrison’un bir nutkunda söylemiş olduğu: “Biz dünyayı idare ediyoruz,, cümlesine temas eden Churchıll, şöyle konuşmuştur:
“İçtimaî hizmetler sahasında biz dünyayı daima idare ettik. Fakat İşçi Hükümetini diğer sahalarda da takip ederi bir memleket var mıdır acaba? Demir perdenin arkasındaki-lerle İskandinav hariç hiç bir yerde
tayin edildi
Sözcü bu ziyaretin, Amerikan Donanmasının Akdeniz ve Ortadoğu bölgelerindeki dost limanlara yapmak 1-tiyadında olduğu ziyaretlerden bulunduğunu ve Amiral Conolly’nin Kıtal İbnl Suud’u resmen ziyaret etmesi hususunda henüz herhangi bir tertibat alınmadığını söylemiştir.
Bununla beraber donanma çevreleri, amirallerin bu gibi ziyaretler sırasında uğranılan memleketler devlet reislerini ziyaret etmelerinin mûtad bulunduğunu hatırlatmışlardır. Birleşik Amerikanın Suudi Arabistan petrol işletmelerinde büyük menfaatleri mevcut olup, iki memleket arasında samimi münasebetler idamesi önemli telâkki edilmektedir. Amiral Conolly 22 şubatta Kibrisin Famagusta limanından Roanoke Kruvazörüne binecek ve donanma tebliğine göre, filo ertesi gün yola çıkacaktır. Amerikan gemilerinin 27 şubatta Ciddede bulunmaları beklenilmektedir.
Sosyalist hükümetler iş başında bulunmamaktadır. Hür Batı demokrasileri arasında bizi tek başımıza takibe zorladıkları yolu çok tehlikeli bulmaktayım.»,
Churchill, son olarak ayrı bir Gal parlâmentosu kurulmasını derpiş e-den Liberal Parti plânını da takbih etmiştir.
Bidault, itimat reyi aldı
Paris, 8 (AP) — Fransa Milli Meclisi bu sabah 185 e karşı 225 oyla Hükümete itimat reyi vermiştir. Sosyalistlerle General De Gaulle ta-raftaraları ve bazı sağcı bağımsız Üyeler oylarını kullanmamışlardır. Çe klmser oyların sayısının 175 kadar olduğu tahmin edilmektedir.
tzmirde ekmeğin gramajı arttırıldı
545 grama çıkarılan ekmek, yarından itibaren gene eaki fiyat üzerinden satılacak
tzmir, 8 (Husual muhabirimiz bildiriyor) — Belediye, un fiyatlarındaki tenezzülü nazarı dikkate alarak. 520 gramlık 20 kuruşa satılmakta olan ekmeği cuma gününden itiabren 545 grama çıkararak, gene 20 kuruşa satılmasına, yeni fiyatın cuma gününden itibaren tatbikına karar vermiştir.
Piyasada ufak para bulunmadığından. fiyat İndirme yoluna gidilmemiştir.
İzmir Milli Eğitim Müdürü değişti
İzmir, 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Erzurum Millî Eğitim Başmüfettişi Faik Asal, İzmir Millî Eğitim Müdürlüğüne. İzmir Millî Eğitim Müdürü Aaım Korkut. Erzurum Milli Eğitim Bölge Başmüfettişliğine tâyin edildiler
İzmirde bir çocuk alevler arasından kurtarıldı
İzmir, 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün öğleyin saat 12 de Keçecilerde 1305 inci sokakta Süleyman İkizin evinde alt katta Orhan Candemlr eşi Lfıtfiye, benzinle elbise temizlediği sırada benzin şişesi parlayarak, büyük bir yangın çıkmış ve karı koca muhtelif yerlerinden ağır surette yanarak yaralanmışlardır. Yangın evin üst katlarına da sirayet etmiş ve beşikte uyumakta olan Muharrem adında 8 aylık bir çocuğun odasını sarmıştır. İtfaiye, yangın mahalline geldiği zaman çocuğun odası tamamiyle ateş içindeydi, kapısı da yanmış bulunuyordu. Beşiğin, odanın kapı tarafında olmayışı itfaiyelere kurtarma çansı verdi.
İki itfaiye eri. yanmaz kumaştan elbiseler giyerek, büyük bir cüretle ateşler içindeki odaya girmişler, içlerinden biri, zavallı çocuğu kucaklayarak. dışan çıkmış, bu esnada itfaiye eri baygın düşmüştür. Ev, tamamen yanmıştır. Yaralılar hasta-haneye kaJdırılmışlardır.
Kudüs'ün Milletlerarası hale getirilmesi statüsü
Cenevre, 8 A.A. (United Press) — Birleşmiş Milletlerdeki İsrail temsilcileri Başkanı Aubrey Eban, Kudü-sün milletlerarası hale getirilmesi için bir statü hazırlamakla meşgul bulunan Güvenlik Konseyinin müzakerelerine katılmak üzere buraya gelmiştir. Eban, yarın Başkan Roger Garraut ile görüşecektir. GarrauL tasarısını konseye vermiştir. Bu tasarıya göre, mukaddes yerler beynel-milelleştirilmekte, şehrin geri kalan yerleri de İsrail ve Ürdün’ün hâkimiyeti altında bırakılmaktadır.
Giııliano Amerikaya kaçacak
Palenno, 8 A.A. (AFP) — “Sici-lia del Popole., gazetesinde yayınlanan bazı haberlere göre, haydut Gıu-liano Orta Amerikadaki bir memleketten 80 milyon lirete satın aldığı bir balina av gemisiyle kaçma plânını tatbik mevkiine koymak için müsait bir fırsat beklemektedir. Giuli-ano’ya, bir kaç yıl önce Amerikaya geçmeye muvaffak olan ve memleket dışına kaçmış SicilyalIlar ve Amerikalılarla geminin mürettebatını teşkil eden kayınbiraderi yardım etmektedir. Yaptıkları anlaşmaya göre Guiliano’nun telgrafla vereceği emir üzerine gemi, derhal Sİcilyaya hareket edecektir.
D. P. il kongresi, seçim ve bütçe görüşmesinden sonra yapılacak
Bu suretle Genel Başkan ve
milletvekillerinin toplantıda
bulunması temin
olacak
Demokrat Parti ilçe kongrelerinden sonuncusunu teşkil eden Eminönü ilçesinin kongresi dün sabah aaat 4 te «ona ermiştir. Haklarında İtiras olduğu için umumi heyeti terkeden iki bucak delegelerinin yokluğiyle İdare heyet l seçimi yapılmıştır.
öğrendiğimize göre, il kongresi Seçim Kanunu ve bütçe müzakerelerinin Mecliste sona ermelinden sonra yapılacak ve bu suretle Meclis faaliyetine İştirak etmekte olan Genel Başkan Celâl Sayar ve diğer milletvekillerinin kongrede bulunmalın sağlanacaktır.
Bîr motor kaptanının cesaretli ve fedakârca hareketi
Dün sabah saat 10 da Kadıköy postasını yapan Hcybsllada vapurundan Kızkule8İ açıklarında bir kadın dsnlzs düşmüştür. SüratU gitmekte olan vapur manevra yapıncıya kadar oradan geçmekte olan Balya motörünün kaptanı Meclt denize athyarak kadını kurtarmıştır. Deniz dalgalı olduğu İçin vapura yanaşamadığından baygın bir halde olan kazazedeyi limana getirerek Emniyet 5 İnci Şubenin delâletiyle Liman Hapishanesine yatırmıştır. Akşam geç vakit kendisine gelen 40 yaşarında Sura adındaki kadın, kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza Beyoğlunda Telgraf Sokağında 6 numarada oturduğunu, hizmetçi olduğu yerde gözleri İyi görmediği İçin konulduğu vc perişan vaziyetini düşünürken dalgalardan »allanan vapur-dnn muvazenesini kaybederek denize düştüğünü söylemiştir.
Diğer taraftan kaaaaedeyi kurtaran kaptan Liman Kontrol Dairesine gelerek kendisine çok fena muamele eden başlahananın kadını kabul etmek İçin büyük müşkülât çıkardığından bahisle şikâyet t e bulunmuştur.
Hususî hastahanelerin Ani vakalarda sık sık çıkardıkları bu gibi müşkülâtların önlenmesi ve âcil tedavi hallerinde hn Maları geri çevirmemelerinin temini lâzımdır.
Keşmir Başbakanı gitti
Keşmir Başbakanı Serdar Muhammet İbrahim Han dün sabah uçakla Kıbrıs .voliyle Kahlreye gitmiştir. Hareketinden evvel kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza Başbakan şunları söylemiştir:
•*— Türkiyoden çok iyi intibalarla ayrılıyorum. Bilhassa îstanbulu behemehal yazın gelip görmek İsterim. Kahl-rede birkaç gün kalarak Mısır drviet ricaliyle görüştükten sonra Keşmire döneceğim."
P. T. T. hat bakıcılarının terfileri
Er. ena hava şartlarına rağmen vazifelerinde büyük bir feragatle çalıştıkları halde kadrosuzluk viızünden bir türlü terfi ettlrilemiyen. 150O kadar baş hat bakıcı, hat bakıcı, ve dağıtfCiların terfii için PTT. Genel Müdürîüğlînün 195ü yıl bütçesine 500 bin lira tahsisat konmuştur. Bunların tortllerine ınnrt ayından itibaren sicilleri tf*miz ve kıdemli olanlardan başlanılacaktır.
Yeni P.T.T. Kanunu Mecliste kabul edildiği takdirde gişe memurlarına da prim verileceği «ibl hat bakıcı ve dağıtıcılara 4a yılda bir kat verilmekte olan elbise ve ayakkabılar ikiye çıkarılacak, birer ııdet de pelerin dağıtılacaktır.
Dünya Gençlik Birliği Genel Sekreteri
13-20 ağustos arasında Yıldızda $Ale Köşkünde toplanacak olan Dün: a Gençlik Birliği îklncl Kongresi hasırlı ki ariy-le meşgul olmak üzere evvelki gün BrÜkaMden şehrimize gelmiş olan Birlik Genel Sekreteri Dr. Merceran, dün akşam ekspresle Ankarava hareket etmiştir.
MIİ11 Eğitim Bakanlığı ve Ankara Ü-nivcrsltcnl talebe teşekkülleriyle temas edecek olan Merceran. cuma günü şehrimize dönecektir.
İki Rus gemisi limanımızdan geçti
Dün saat 11 de bir römorkör tarafından çekilen Svakvakavan ve Chflvn-kanyts adındaki iki Rus gemtri bir römorkör yedeğinde olarak Akdenlzden limanımıza gelmiş ve bir müddet durduktan sonra Karadeniz© açılmıştır.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
PANORAMA
- 71 -
Fuat, bu en son komünist intelektüelin o sıralarda ölüme mahkûm edildiğini unutmuştu.)... bu mevzua dair yazdığı kitabı okudunuz-sa. mutlaka relattvlt^ bahsinde şöyle bir misal gösterdiğini hatırlarsınız: Suya akar bir madde diyebiliriz; fakat, su donunca bu vasimi kaybedip katı bir madde olur.
“Bundan başka, şunu da bilmeniz lâzım gelir kİ, her “evet’in bir “hayır“ı ve her “hayır’’ın bir °eveV’i vardır. Marx adını taşıyan filozof da...
Sırpça mütercimi bir mırıltı halinde:
“— O, bir filozof değil; dedi. O, felsefeyi reddetti.
“— (Reddetti ama, ortadan kaldıramadı. Felsefe, İnsan kafasının en tabiî mahsullerinden biri olarak daima doğuş ve yaşayış halindedir. Hem, Marx felsefeyi reddetti, sözü de tamamiyle yerinde değildir. Marx, bir nevi felsefeyi daha doğrusu reddetmiş-
tir.) ... Şimdi, bırakın da fikrimi tamamlayayım: Marx denilen filozof da bir “evet!“in “hayır!“ı-dır. îdealiznun babası Hegel olmasaydı, bilmem, matcrtalizmin babası Marx mevcut olabilir miydi?
Fuat, kaç zamandır kafasının içinde tıkanıp kalmış düşüncelerini biribiri ardı sıra âzâd ediyor ve onların kafesten koyuverilmiş kuşlar gibi açık havada aydınlığa doğru kanat açarak uçuştuklarını görüyordu. Kaç zamandır, sanki, bir kara örümcek, Fuat'ın beyni etrafında yapışkan ağını sinsi sinsi örüyor gibiydi. Genç adam, herşeyi bu kül rengi örgünün sisi arkasından görmeğe başlamıştı. O konuşmakta, Öbürü sunmakta devam ettikçe bu perde, gözlerinin üstünden yavaş yavaş sıyrılıyor ve Fuat, Fatih sokaklarının karanlıklan İçinde bile kendisini bir aydınlığa çıkar hissediyordu,
351
Fakat. Sırpça mütercimi, Su Kemerlerinin altına gelince onu dinlemekten yorulmuşcasına soluyarak duruverdi ve kısık bir sesle:
“— Allaha ısmarladık; deyip uzaklaştı
O, uzaklaşıp gitti ama. Fuat’ın bir defa hızını alan dimağı durmak bilmiyordu. Boşlukta dönen bir çark gibi muttasıl İşliyordu. Osman Nuri Beyin oğlu, kendi Kendine soruyordu: ^Materialist tarih görüşünün sonu bu muydu? Aristo’nun mantıcına karşı o kadar tantanayla göklere çıkarılan Dlaltktrfc’in varacağı hakikat bu muydu? Marx doktrini denilen o granitten felsefe Ehram’ı, şu zavallı genç gibi bir takım mumyalara mahzenlik etsin diye mİ kurulmuştu? Bütün bu sistem, formül, arlohı ve düstur tafeirent’lerinin arasında insan adını taşıyan mahlûk nereye gitmiş? Nereye kaybolmuştu?*’
Fuat, bu kaybolan adamı aramağa çıkmışçasına, yahut da, Sırpça müterciminden ayrıklığından beri peşine düşen mütecessls ve sinsi bir şahsın takibinden kurtulmak istiyormuş gibi helecanla, hızlı hızlı yürüyordu.
Peşine düşen bir şahıs mı ?
Lâkın, o. böyle bir şeyin asla farkına .amuya-cak kadar derin düşüncelere dalmıştı. Kendi kendine: evet, kısan; diyordu, ona ne oldu?
Onu ne yaptılar ? Bütün nazöriycler, bütün doktrinler, bütün mezhep ve tarikatlar hep onun ters alın yazısını düzeltmek; onu yetiştirmek, geliştirmek, rahat ve saadete ileştirmek İçin değil miydi? Fakat, işte, nazari.veler» doktrinler, mezhepler yürüyüp yayılıyor ama, ortada (nsan’dan eser görülmüyor. Hattâ» bunlar, biraz evvel yanımdan ayrılan gibi in-vanj, kara bahtından daha karanlık bir duruma atıyor.,.
Şimdi, yanından ayrılan zavallı!., Nice saatlerini. nice günlerini, nice haftalarını boş yere onda inaan’ı bulmak cehdiyle harcamış; boş yere, onun ruhunda bir yeni cevher keşfetmek için uğraşıp durmuştu.
Bundan bir ay evveldi. Evet, bundan aşağı yukarı bir ay evveldi, şu İdris Hulûsl âvâresiyle aralarında çıkan hâdise akşamı, onda bunu, onda bu cevheri bulur gibi olmuştu. Sırpça mütercimi, izzetinefsi kırılmış bir kimse öfkesiyle, fakat, vakarını hiç kaybetmeksizin: 352
“Analarımız, hâil bu masallarla beşiklerimizi sallayıp dururlar.,, Sözünü söylediği vakit Fuat, içinden: “İşte bir özlü adam, işte bir karakter!” demişti. Sonra, gene o akşam. Türkiye’ye ne halde, ne ümitlerle geldiğini ve burada nasıl bozuk düzen, ne kadar abuk' sabuk bir intellektüel nizam veya nizamsızlık içine düştüğünü anlatırken Fuat’ı kavrayan bu karakter ve insan keşfetme sevinci âdeta blı cuşiş derecesine yükselmişti. Nasıl yükselmemiş olabilirdi ki, o akşam, üsküplü genç, kendine mahsus o mayhoş Rumeli şivesiyle Fuat’ın da pek yakından bilip Um bir ifadesini bulamadığı dimağ ve ruh sıtmalarının, bir kaç kelime içinde, âdeta ilmi denilebilecek bir teşhisim koydu İdi. Hem de ne kadar sade, ne kadar içli, ne kadar (nfuvitf/ bir dille!..
Sonra» birden bire, ne olmuştu, aralarında ne geçmişti de Fuat’ın akıbet buluştum zannettiği bir fikir yoldaşı kendinden uzaklaşmağa başlamış ve nihayet deminki gölge haline inkılâp edip Fatih sokaklarının karanlıklarına karışmış gitmişti?
Gerçi, Fuat, haftalaıdan beri, yan yana, omuz omuza dolaştığı bu adamın, artık, hiçbir kalb çarpıntısından ses vormedlğini ve bir otomattan farkedllmez hale girdiğini yeter bir vuzuhla görüp anlamıştı. Bu makine - mahlûkun içinde, klmbılir. kimler tarafından doldurulmuş birkaç granıafon plâğının çok deta kulağı hırpalayan gıcırtılarla dönüp durmakta olduğunu da hissediyordu. Buna rağmen şu son dakikalara kadar gene ondan bütün ümidini kesmemiş, şu son dakikalara kadar onu tekrar hayata çekmek, onu, “aydınlık” dediği şeye çıkarmak için zihninden geçen bütün çarelere baş vurmuştu “Mademki, diyordu; bundan daha bîr kaç hafta evvel onda bir insani şuur ışığının parıltısını gördüm: mademki, bir Öfke ânı. bir izzetinefis krizi onda herhangi bir benliği — uyuşmuş, felce uğramış da olsa — sarsıp harekete getirebiliyordu; neden, akıl yolundan ve onun konuştuğu dille, ben de bu benliği daha kolay uyandıranlayım
Fıınt, şimdi, bunu yapamadığına haydanıyor ve bu nıuvafınkıyetslzliğln kabahatini ken-M il r j
di üstüne alarak, kendi Acizliğine kızıyordu. Acaba kâfi derecede kanaat ve inançla konuşmasını mı bilmemişti? Acaba, çok defa olduğu gibi, bu sefer de gene fazla bir eclectûsme’ye mi sapmıştı? Belki de bahsi biraz yüksekten almış, onun seviyesine kadar inmesini bilmemişti. Öyle ya; bütün sermayesi, beş on Marksizm formülünden ibaret bir kafaya, tepeden inerceslne, Hegel’in tez ve antitez nazariyele-riyle hücuma kalkışmak, o kafayı ancak böyle bir panik*et kendisini de — evet, niçin itiraf etmesin? — ancak malûmat taslayan bir ukala vaziyetine düşürmeğe yarardı.
Her ne suretle olursa olsun, Fuat, bu münakaşada yenildiğini hissediyordu. Sırpça mütercimi, şimdi, — yani kendisi, Şehzadebaşı’nın kalabalığı içinde bu şaşkınlık, bu hayal çöküntüsü, bu nedamet ve bu hınçla nereye gideceğini bilmez bir halde yürürken — Sırpça mütercimi mahut formüllerinin kundağında hâlâ mışıl mışıl uyuyan beyniyle medresedeki odasından İçeri giriyor; sakin sakin petrol lâmbasını yakıyor; bir saç bavuldan o beşer onar sayfalık broşürlerini çıkarıyor ve biraz önce işittiği acayip, bulanık sözlerin herhangi bir tarafına sinmiş olması muhtemel izlerini tamamiyle silip süpürmek için bunları, klmbüir, kaç yüzüncü defa tekrar gözden geçiriyordu. Yok, Oktober İhtilâlinden beri Lenin’le Marx’ın arası açılmış imiş: yok. pollsli. ordulu, bürokrasin bir devlet kurulmuş imiş; yok, iki kore iki her zaman dört etmezmiş; yok, her “evet”in bir “hayır“ı varmış; yok. Hegel dünyaya gelmedeymiş şu çıkmazmış. bu olmazmış... Sırpça mütercimi, bir petrol lâmbasının — belki de bir şamdanın — ışığında tekrar gözden geçirdiği o beşer onar sayfalık broşürlerde, işte, bunların hiçbirine raslamıyordu.
Fuat, Üsküplü gencin, için için ne kadar alaycı olduğunu da bilirdi. Bundan dolayı, mu-hayyelealni biraz daha zorlayarak onun sinsi sinsi gülümsediğini görür ve dudaklarının arasından. o mayhoş Rumeli şivesiyle: “Meğer, şu Burjuva çocukları, yalnız giyinişte değil, düşünüşte de lüktfe düşkün imişler!” dediğini işitir gibi oluyordu. Bu ihtimal aklına gelince ondaki 354
yenilme duygusu bir öç alma hıncına inkılâp ederek hemen geri dönmek, deminki parfennirel tekrar ele geçirip yere çalmak ihtlyaciyle tutuşuyordu.
Ve gûya. Sırpça müterciminin kendi hakkında böyle bir söz sarfettiğinl gerçekten duymuş gibi homurdanıyordu: “Nasıl? Bana, nasıl Burjuva diyebilir? Bana, bu gözle nasıl bakabilir? Bütün bu fikir kargaşalıkları içinde bir bu hakaret eksikti.” Bir hakaret! Evet, Fuat İçin bundan daha ağır bir hakaret olamazdı. Zira, onların — yani Sırpça mütercimiyle akıl hocalarının — bu kelimeye ne mâna verdiklerini pek iyi anlamıyordu ama, ona göre Burjuva demek, mürailik demekti: tufeylilik demekti; tamahkârlık demekti: menfaate düşkünlük demekti; dar kafalılık, dar görüşlülük, küçük egoistlik demekti.
Fuat, böyle düşünerek, şimdi, daha hızlı yürüyor ve pek yakınından geçenlerin işitebileceği kadar yüksek bir sesle söyleniyordu: “Evet, mutlaka bana bu sıfatı takmıştır. Bununla da kalmayıp, yarın, soluğu belki de gizli üstatlarından birinin yanında alacak; bu akşam, aralarında geçen münakaşayı hikâye edecektir. Belki, ona, Marx’m karşısına çıkarılan Hegel’in kim olduğunu soracaktır. Gizli üstat da suratını buruşturarak: “Pis Buıjuva’nm biriydi.,. Diye bir küfür savuracak tır ve bu suretle benim haftalardan beri bir ruhu kurtarmak için «atfettiğim emekler, nazırladığım son hamle boşluğa savrulan birer yumruk kadar delice» saçma sapan hareketler sırasına sokulacaktır.,, Fuat: “Boşa savrulan bir yumruk mu?” deyip durdu. •’Öyle olsa ne âlâ. Ben yumruğumu katı ve sert bir maddeye, bir taştan heykele çarpmışımdır; aes vermeyen, kımıldamayan şuursuz, duygusuz, cansız bir şeye çarpmışımdır. Onun için bir tarafım acıyor, bir tarafım sızlıyor gibidir.,»
Halbuki, Fuat’ın sızlayan tarafı yalnız yüreğiydi. Fuat, Sırpça müterciminin benliğinde taş kesilen adam’a acıyordu. Marksist parti denilen karanlık doktrin labaratuv/ın, ona, hiç bir vakit, şu andaki kadar korkunç görünmemişti.
(Devamı var)
355
I

4
9 Şubat 1950
Sayfa 3
GU N U N
VVashington hususî muhabirimiz telgrafla bildiriyor
AvrupaTediye Birliğinin karşılaştığı müşküller
İngilterenin kararsızlığı karşısında, Amerika, Fransa ve Almanyamn görüşleri birbirinden farklıdır
İngiltere dahil olmaksızın Av-rupada birlik mahiyetinde bir teşkilât kurulması için yeni formüller bulmak üzere, VVashingtonda hummalı bir faaliyet göze çarpıyor.
Bu mahdut şekliyle yani tngilte-resiz kurulacak Avrupa Birliği, Amerika. Fransa ve Almayanın birbirlerine karşı vaziyetlerini alâkadar eden nazik bir mesele halini almış bulunuyor. Bu birlik ile alâkalı memleketlerin hareket tarzlarını kısaca, gözden geçirelim:
Evvelâ Amerikanın vaziyetini ele alırsak, son defa Paıiste cereyan e-den görüşmelere nazaran bir tefsir farkı bulunduğunu görürüz. Hoffman, Avrupadan ümidi kırılmış olarak dönmesine rağmen, Stafford Cripps’-in Avrupa Tediye Birliği plânına karşı bütün kapıları kati surette kapatmamış olduğu halikındaki intihalarını muhafaza ediyor. Hoffman, İngiltere Dışişleri ve Maliye Bakanlıkları nezdmde son bir taarruza teşebbüs etmek üzere, Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtı Reisi ile Holânda Dışişleri Bakanının yakında Washingtona gelmelerini beklemektedir. Bu taarruz. İngiliz seçimlerinden sonra, yani mart avı başlarında yapılacaktır. Amerika için bu meselede karanlık kalan nokta şudur: Cripps’in takındığı menfi vazıyetin esas sebebi, acaba yaklaşan İngiliz seçimleri endişesinden mi, yoksa İngilterenin prensip itibariyle Avrupa İktisadi Birliği projesine şiddetle muhalif olmasından mı İleri geliyor? İngilterenin hakiki vaziyetini teşhise çalışıldığı zaman fikirler, birbirinden tamamen ayrılmaktadır.
Meselenin aydınlanmasını beklerken Hoffman, Avrupa milletlerine, Marshall Plânı idarecilerinin önümüzdeki sene Truman’m son bütçe nutkunda Kongreden istediği krediden bir hayli daha az yardımda bulunmakla iktifa edeceklerini söyliyerek, onlar üzerinde yarı kapalı bir tazyik yapmaktadır. Truman 3 milyar 100 milyon dolar istemişti. Hoffman, bazı Avrupa hükümetleri tarafından işbirliği fikrine karsı gösterilen muhalefet özünden, Marshall Plânında yapılması muhtemel kredi indirmelerinin ne kadar olacağını açığa vurmamıştır.
Elçi Eonnet’nın Bakanlığı ziyareti sırasında bahis mevzuu olan Fransa-rnn vaziyetine gelince; Fransızlar. İngiltere hakkında Hoffman'dan çok daha bedbindirler. Fransanın fikri-»ne göre. Marshall Plânından istifade eden 17 memleketi içine alacak olan Avrupa Tediye Birliği projesine karşı İngiltere hakikaten kapıyı yüzlerine kapatmış bulunuyor. Bunun için Fransa, bu memleketlerin bir kısmı ile birlik teşkil etmek üzere görüşmelere yeniden başlamanın zamanı geldiğini düşünüyor. Bu kısmî birliğe,
evvelâ Fritalux ismi verilmiş, sonra da adı Finbel’e çevrilmiştir. Finbel’in tahakkuk etmesi için, daha önceden iki şartın yerine getirilmesi lâzımdır: Birincisi, İngilterenin faal bir muhalefete geçmiyeceğinden emin olmak icap eder: çünkü, aksi takdirde proje muvnffakiyetsizliğe uğramağa mahkûmdur. tkinciBİ, Birleşik Amerikanın Finbel emrine, onun kliring muamelelerini ve Avrupa milletleri arasında tediyelerini finanse etmesine imkân veıecek şekilde bir dolaı fonu ayıracağım bilmek lâzım gelir. Eğer Amerika müspet cevap verir ve ln-gilterenin hareket tarzına karşı kefil olursa, öteki milletler, bu finbel projesiyle ileri doğru gidebileceklerdir.
Son olarak Almanyamn vaziyetini ele alalım: Bildirildiğine göre, Hoffman. îngilteresiz bir Avrupa Tediye Birliğinin başarı şansına malik olması için, onun hiç olmazsa Almanyayı içine alması icap ettiğine kânidir. Bu ise Fransanın ezeli muhalefetini a-y aklandırmak tadır. Fransanın şimdiye kadar bu husustaki düşüncesi. Almanya Birliğe dahil edilecekse, İngil-terenin de iştirakini temin etmenin zaruri olduğu merkezinde idi.
İşte bu işleri yola koymak üzere, diplomatlar oraya buraya gidip gelmektedirler. Acaba Alman Başbakan Yardımcısının ziyareti vaziyeti aydınlatabilecek mi? Muhakkak ki derhal anlaşmıya varılmıyacaktır. Çünkü Alman Başbakan Yardımcısı kendi hükümetinden. Almanyamn iç meselelerinin de bu arada konuşulmasını şart koşmak emrini almıştır. Al-manyadaki işsizlik. Batıdaki mülteciler ve Batı Berlin bölgesi için Amerikadan alınacak borç meseleleri pazarlık mevzuu oluyor. Her ne kadar Amerika - Almanya görüşmelerinde Alman ıç siyaseti bahis mevzuu olacaksa da, bu meselelerin Avrupa milletleri arası birliğine tesiri olması do-layısiyle, müzakerelerin neticesi sabırsızlıkla beklenmektedir. Bilhassa şimdi Bonn’dan gelen telgraflar. Başbakan Adenauer ile Amerikan Yüksek Komiseri McCloy arasında. Al-manyamn Batı Avrupa Birliğine girmesi için çok mühim konuşmalar yapıldığını bildirdiğine göre, mesele büsbütün ehemmiyet kazanmıştır. Bu görüşmelerde Amerika Hükümeti, McCloy’a Amerikanın hareket tarzını bildiren direktifler vermiştir ki, bu da ayrıca mânidardır. Bu Amerikan direktiflerinde şu esaslar belirtilmiş bulunuyor: Birleşik Amerika, Avrupa Birliği Teşkilâtına dahil olabilecek. demokrat, hayat seviyesi yüksek, kendi kendine yeter, sulhçü bir Almanyamn kurulmasını ve inkişafını istemektedir. Fakat bu aynı direktiflerde. yeni Alman Hükümetinin harp açmak ve harp etmek imkânlarından da tamamen mahrum bırakılması 1-cap ettiği belirtilmiştir.
Seyahat biletlerinin fiyatlarında tenzilât yapılırsa, Türkiye, turistik memleket olabilir
İngiliz seyahat acentelerinin en büyüklerinden birinin mümessili Na-fen Ajansı muhabirine:
“Eğer bilet bedellerinde tenzilât yapılabilirse Türkivenin turistik memleket olması ihtimali çok kuvvetlidir.
Türkiyenin turistik sahada yapmakla olduğu propagandalar tizleri çok memnun etmektedir. Zira Türki-yâ bütün eski medeniyetlerin beşiği mesabesinde bir memlekettir. TUrki-yede tatillerini geçirmek isteyen bir
çok îngilizler bilet fiyatlarının yüksekliği karşısında seyahatlerinden vaz geçmektedirler.
Bilet ücretlerinde tenzilât yapıldığı takdirde bilhassa îngilizler arasında Tüıkiycyi ziyaret edecekler pek çok olacaktır.
Bu sene ki yaz aylarında Türkiyeye gelecek Ing il izlerin fazla olacağını tahmin etmiyorum. Bu adedin artması ancak yukarıda işaret ettiğim gibi fiatlerın seyrine bağlıdır” demiştir
I 8/11/1950 Çarşamba |
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
Dün Ticaret Borsasında 150 ton kadar fındık satışı olmuş, fiyatlar 5 kuruş kadar bir ilerleme kaydetmiştir.
Yağlı tohumlar grupunda ayçiçeği ve keten tohumu fiyatları eski seviyesini muhafaza etmektedir. Nebatî yağ grupunda ayçiçeği yağı, keten tohumu yağı üzerine de hararetli işler olmuştur. Alıcıların ihracat için mal topladıklarından bahsedilmektedir.
Esham ve Tahvilât Borsasında devlet tahvillerine karşı olan istekler devam etmektedir. Altın piyasasındaki düşüklük henüz durmamıştır. Ortada alıcı yoktur. Külçe altın düne nazaran yine gerilemiştir. .¥
İzmir :
Boranda çekirdeksiz kuru üzüm kararsız bir durum arzetmekledir. Birleşik Amerika ve İsveçten siparişler gelmekte devam ettiği için incir piyasası sağlamlığını ve istikrarını muhafaza ediyor. Fransaya yapılmakta olan «ev-kiyat yeni vapurların gelmesine inti-zaren inkıtaa uğradıgırıdajı pamuk piyasası biraz sakinleşmiştir. Hâlen bor-sada başlıca alıcı Yedlkule fabrikasıdır. Pamuk yağı piyasası istikrarını muhafaza ediyor. Satıcı çekingen davranmakta devam ettiğinden pamuk çekirdeği Üzerine fazla muamele olamamaktadır.
Adana :
Borsoda birinci akala pamuk fiyatı düne nazaran iki kuruş kadar ilerleme kaydetmiştir.

EKONOMİK



Amerikadan Oğuz Türkkan bildiriyor ;
Türk ihracatı ve Amerika
Amerika, serbest rekabet ve
serbest ticaret memleketidir

Dünya Haberleri
Amerika, ihracat - ithalât muvazenesizliğini en çok ithalâtta hissetmektedir. Birleşik Devletler, kriz geçiren dış ticaretini geniş ithalât yoliyle düzenlemeğe karar vermiştir. Dışişleri Bakanı Acheson’ırı iki ay evvelki nutkundan ve Marshall Plânı Müdürü Hoffman’ın demecinden beri bu yolda hazırlıklar hızlandırılmıştır. Amerika, kendi mallarını satabilmek için, müşteri milletlere kendi cebinden dolar vermekten utanmıştır. Bu milletlere şimdi daha fazla dolar kazanmak fırsatını gösterecek, yanı onların mallarım alacaktır Yapılan tahminlere göre. Amerikanın yıllık ithalâtı 20 milyar civarında olacaktır.
Fakat aynı zamanda Amerika serbest rekabet ve serbest ticaret memleketidir. Hükümet böyle münasip gördü diye Amerikan ithalâtçıları, toptancıhırı veya halk, sunulan ecnebi malım hemen alacak değildir. Hükümetin yapacağı nihayet gümrükleri indirmek ve tavsiyelerde bulunmaktır. İthalâtçı hakkını kendi güciyle kazanmak zorundadır. Karşısında iki rakip vardır* Yerli imalât (veya istihsal) ile başka memleketlerin rekabeti. Bunların içinde en zorlusu A-merikan rakibidir. Amerikanın yetiştirmediği ve yapmadığı hemen hemen birşey kalmamıştır. Vc Amerikalılar, meselâ TÜrkiyeden getirilecek mümasil bir rakip malı kendi memleketlerinde daha lazla, dolay isiyle dahıı ucuza yetiştirmektedirler; bunu piyasaya daha iyi sürmekte, daha iyi reklâm etmekte ve daha iyi satmaktadır lar. İşte Türk ihracatçısı, bu zorlu rakibi yenmek mevkiindedir. Bunu becerirse, rakip memleketlerin mümasil mallarını yenmek nisbeten daha kolay olabilecektir.
Rekabet mevzuu bahis olmasa bile. Amerıkada satmak bir iştir.
Şu halde Türk ihracatçısı, Amerikanın dış ticaretinde beliren bu yeni cereyandan istifade etmek ve her yıl harice çıkacak milyarlarca dolardan bir hisse almak Ümidindeyse, metotlarını Amerıkalılaştırmak mecburiyetindedir. Klâsik usûller mucibince malı Amerikan ithalâtçısına teklif etmek veya Amerikaya sevketmek kâfi değildir. Kâfi olsaydı, Amerikaya ihracatımız bugünkü durumda bulunmazdı. ı
Bu hususta fikrini sorduğum tanınmış ithalât reklâmcılığı liderlerinden biri şöyle demektedir:
“Türk ihracatçısı iki hususa İyice âşinâ olmalıdır. Birincisi, Amerikada (mallaıın piyasaya arz ve şevki), dı-
ğeri de satışı yürüten şeyleri biliş. Birincisi nihayet kurulu müesseselerce kolayca yürütülebilir. İkincisi ise daha kompleks bir meseledir. Bir kere bu iş, muvakkat bir veya iki tekliftik malların sürümü olarak değil, daimî olarak arkası gelecek bir iş şeklinde yürütülmelidir. Bu suretle Amerikan piyasasının satışı teşvik metotları günü gününe takip edilebilir ve icabında derhal tatbik edilir. Bu metotların başında rekl.âmcdık gelir. Amerikan zihniyetine göre reklâmcılık, dünyanın en mükemmel malına sahip olsanız, sizden daha düşük kalite mal satan, fakat milyonlarca dolarlık reklâm yapan rakip firmaya yenilmeniz mukadderdir Geniş çapta ve Ameri-kanvari reklâmcılık için para tahsis etmeden, Amerikan piyasasına sokulmak ve yerleşmek sevdası boştur.
Ecnebi memleketlerde sermaye kıtlığı, döviz müsaadesizliği ve reklâm 1-çin pek büyük para sarfctınenin Türk ihracatçısı için imkânsız olacağı mülâhazasına gelince, bu, bütün Avrupa ihracatçı memleketlerindeki bir dâvadır. İngillzlcr buna karşı bir çare bulmuşlardır. Buna göre meselâ, aynı tıp malı Amerikaya ihraç eden Türk ihracatçıları aralarında rekabetten vazgeçmeli ve müşterek hareket esası üzerinde anlaşmalıdırlar, Eğer o mal Amerikan piyasasına sokulabilirse, korkmayın, bir değil, on Türk ihracatçısının gönderebileceği miktarı eritecek kadar yer vardır burada A-merikan piyasası çok geniştir. Onun için aynı sahada iş gören ihracatçılar anlaşmalı, mahdut reklâm paralarını birleşi irmeli ve kendi firmalarını değil, salacakları o grup malı ve Türkiye menşeini reklâm etmelidirler.,,
Bu tavsiyeyi faydalı neticeler çıkarabilir ümidiyle aynen naklettim. A-ıncrikada bu çeşit grup reklâmcılığı çok ıvi netice vermiştir. Meselâ “Sun-kist Portakalları” diye her gördüğümüz reklamlar, 200 müstakil yetiştirici namına
Bunlar tek başlarına reklâma kışlalardı California portakalları A-ınerikada bu derece satılamazdı
Ayrı bir noktaya daha işaret edeyim: Amerika, gerek “ananevi' gerekse yeni, yepyeni mahsul ve mallar için çok iyi bir piyasadır. Amerikalıların, bilhassa yeni şeylere karşı zaafları vardır. Fakat ne ananevi, ne de yeni vasfını taşımayan bir malı veya mahsulü Anıeı ikada sürmeğe kalkışmak pek zor bir iştir.
tarafta küsur yapılır, kal-






Elektrik enerjisinin
Elektrik enerjisinden istifade ederek bazı işletmelerin randımanım arttırmak, artık her tarafta bilinen bir keyfiyettir. Fakat maatteessüf tam muvaffakiyeti temin kolay olmamaktadır. Ekseriya, ya kâfi miktarda elektrik kudreti elde edilememekte veya tam bir teçhizat sağlanamamaktadır. Zirai sahada elektrikten yapılan istifadeleri şu gruplarda toplamak kabildir:
Bahçıvanlıkta, elde edilen neticeler mütenevvi ve tatminkârdır. Filhakika toprağın ısıtılması en mühim faaliyetten maduttur. Bundan başka nebatların aydınlatılması, onların inkişafım temin etmekte, böylece çalışma şartlan kolaylaşmakta vc nebattan fazla randıman alınmaktadır, Belçika ve Hoilandadaki tecrübeler, nebatların sadece suni zıya ile yetiştirilebileceğini ispat etmişlerdir. (Bu ziya ile lâlelerin normalden 8 gün evvel açtığı tespit olunmuştur). Ayni zamanda nebatların bir yerden diğer bir yere nakli elektrikli vası-
• •
ziraatte kullanılışı
talarla daha kolay olmakta ve el e-muğinden tasarruf temin edilmektedir. Ayrıca meyve ve sebzelerin soğutucu tesisat içinde muhafazası, suyun pompa edilmesi için elektrik motörlcrinin kullanılması, sebzelerin infra- - ronges şualar ile kurutulması, nebatlarda görülen hastalıklara karşı elektrikle mücadele illi, elektriğin bu sahadaki bitmez tükenmez faydalarının kuvvetli delilleridir.
Bağcılıkta da elektrikten edilen istifadeler büyük olmuştur. Meselâ şana p istihsalindeki âletlerin çoğu e-lektrikle işlemektedirler. Şarabın eskileştirilmesinde elektriğin faydası büyük olmuştur.
Kümesçilikte ise clckrık enerjisinin rolü malûmdur. Bu sahada yenilik olarak elektrikle ısıtılan hususi tünekleri zikredebiliriz. Ayrıca suni aydınlıkla 12-13 saatlik bir gündüz temin ederek, yumurtlama ameliye-siniıı arttırıldığı ve kış günlerinde do fazhı randıman alındığı bu kere tatbikat sahasında görülmektedir.
“Epoque„ tan

İtalya harici ticaretinde kliring usulü hakim durumda ROMA, (Hususî) — İtalya ile muhtelif memleketler arasındaki ticarî anlaşmalar neticesinde, t-talyanın milletlerarası ticari münasebetlerinin durumu şöyle görülmektedir:
İtalya ile kliring üzerinden tediye usuliyle mal mübadelesi esası kabul edilen memleketler, Arjantin. Belçika. Finlândiya, Fransa, İspanya, İsveç, Türkiye. Macaristan. Batı Almanya, Yunanistan, Yugoslavya, Rumanya, URSS ve Norveçtir.
Mütekabiliyet şartiyle, aşağıdaki memleketler İtalya ile tediye-li mübadele esası üzerine anlaşmalar akdetmişlerdir. Bu memleketler, Avusturya, Bulgaristan, Danimarka, Holânda vc İsviçredir.
İtalya m n hususi takas rejimi ile bağlı bulunduğu tek memleket Çekoslovakyadır. Dünyanın bütün diğer memleketleriyle İtalya arasındaki mübadeleler serbest tediye usulüne göre inkişaf etmektedirler.
Avustralya, petrol tahdidatını kaldırıyor
LONDRA 9 (YİRS) — Avustralya hükümeti, memleketteki petrol tahdidatının kaldırıldığını resmen bildirmiştir.
Avustralyadaki petrol tahdidatı, harbin başında başlamıştı.
Mısır toplantısı sona erdi Roma (Hususi) — Romada topla-lanan Milletlerarası Mısır Toplantısı bugün sona ermiştir. Toplantıya Avusturya, Belçika. Hollanda, İngiltere. İsviçre, İtalya, Portekiz. Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya murahhasları ile İspanyanın. Avrupa iktisadi İşbirliği Teşkilâtının ve İktisadi İşbirliği idaresinin müşahitleri iştirak etmişlerdir. Gelecek toplantı 1951 yılında Fransada yapılacaktır.
Paris Beynelmilel Fuarı Paris (Reuter - Hususî) — Fransız İstihbarat Bakanı. Bakanlar Heyetinin Pariste 1957 senesinde milletlerarası bir iuar açılmasına karar verdiğini bildirmiştir. Sergi binaları, fuardan sonra çeşitli maksatlar için kullanılmaya elverişli şekilde yapılacaktır.
İtalya - Almanya anlaşması Roma (Hususî) — İtalya ile Batı Almanya arasındaki ticaretin Franklıırtta imzalanan yeni bir anlaşma ile. 5 milyon dolar artırılması derpiş edilmektedir. Anlaşma, Mütefikler Yüksek Komisyonunun tasvibine sunulmuştur.
Birleşik Amerikada, fazla patatesler imim edilecek SVashington (Reuter - Hususi) — Birleşik Amerikada, ihtiyaçtan lazla olan 25 milyon bııshel (takriben 600 bin ton) patatesin imha edilmesi düşünülmektedir. Bu tedbir, son harpten beri, en büyük gıda maddesi dampingi olacaktır. Tarım Bakam. 50 milyon buschel fazladan yansının istihlâkine imkân hazırlanabileceğini, geri kalan kısmın ise, hayvan besleme işinde bile kullanılamıya-cagı cihetle, satdanııyacagını beyan etmiştir.
T”/ iııdıııdv Utttik Londra, 8 (Nafen) — To2 halinde imal edilen lâstik, lngiltereyc dolar temin edecek en mühim imalât olmaktadır. Birleşik Amerika lâstik istihsali bürosunun müdürü M. Warren Lockwood’a göre îng il terede şimdiye kadar yapılan tecrübeler neticesinde 1960 senesine kadar senede 1000 ton istihsalin 200,000 tona çıkacağını göstermektedir.
Bu toz halinde lâstik, bilhassa! asfalt yolların yapılmasında kullanılmaktadır. Toz lâstik, asfalt İle karıştırılmakta ve böylcce gayet düz bir satıh elde edilmektr-

Yabancı sermayenin memleketimize girmesi kolaylaştırılıyor
Bu mevzuda hazırlanan kanun tasarısı, Bütçe Komisyonunda müzakere edildi
Ankara, 8 (Hususi muhabirimizden) — Yabancı sermayelerin memleketimize gelmesini kolaylaştırmak maksadiyle hazırlanan kanun tasarısı bugünkü bütçe komisyonunda müzakere edilmiştir. Tasarının birinci maddesiyle yurdun kalkınması için fayda mülâhaza edilen endüstri, tarım, ulaştırma ve bayındırlık işleri ve turizmle doğrudan doğruya veya dolayısiyle ilgili tesislerde ve istihsali çoğaltıcı veya ihracatı arttırıcı mahiyette olan işlerde kullanılmak Üzere özel teşebbüsler tarafından yabancı memleketlerden yapılacak u-zun vadeli borçlanmalara azami haddi 300 milyon lirayı geçmemek şar-tiyle Bakanlar Kurulu karariyle teminat mukabilinde kefalet etmeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmaktadır.
Yukardaki maddede yazılı işlerde
Ziraat makinelerinin ömürlerini uzatmak için yeni tamirhaneler
Ankara 8 (Hususi muhabirimizden) — Marshall Yardımı ile memlekete getirtilmekte olan ziraat âlet-ve makinelerinin ömürlerini uzatmak ve emniyetle iş görmelerini sağlamak maksadiyle Zirai Donatım Kurumu ve muhtelif firmalar tarafından kurulan sabit tamirhanelerin sayısı 17 e

ye, seyyar olanların da miktarı 25 çıkmış bulunmaktadır.
Tohum İslah ve deneme istasyonlarının noksanları Ankara, 8 (Hususi muhabirimizden) — Tohum Lslah ve Deneme istasyonlarının modern ziraat âlet ve makineleriyle teçhizine önem veren Tarım Bakanlığı bu müesseselerın bu yıl da eksiklerinin tamamlanması programına devam edecektir. Edirne ve Irmakta kurulan iki deneme tarlasının Edirnede bulunanı Edirne vilâyetinin ıslah edilmiş tohum ihtiyacını karşılamak üzere ekim sahasını genişletmektedir. Bu sene bu mües-sesede 1800 dönüm nadas hazırlanmıştır. Tanın Bakanlığı bu sene zarfında 20 yerde çeşit denemeleri yapmıştır. Bu denemelere 1950 de de devam olunacaktır.
Yeni basılacak pullar
Ankara, 8 (Hususi muhabirimizden) - P.T.T. Genel Müdürlüğü, Türk filozofu Fârabî nin bininci ölüm yıldönümüne rastlıyan 1950 de bir seri hatıra pulu bastırmayı düşünmekte ve hu hususta tetkiklere geçmiş bulunmaktadır.
Genel Müdürlük, bu pullarda İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Talihi Profesörü Dr. Süheyl Ünver’in (Fârabl) için yaptığı bir minyatürü kullanacaktır. Bu pullara, minyatürün bütün renklerini verebilmek için İsviç-rede Helyograf! usuliyle bastırılması zaruri bulunmakladır, yapılan hesaplara göre pul serisi 12 bin İsviçre frangına mal olacaktır. Bu miktar takriben 7680 Türk lirasına tekabül etmektedir.
Kimyevî gübreler
Ankara, 8 (Hususi muhabirimizden) — Orta Aııadoluda kimyevi gübrelerin rentabl olup olmadığım anlamak üzere geçen yıl Ankara Tohum Islah İstasyonunda büyük bir deneme yapılmıştı. Bu denemeler neticesinde bilhassa fosforlu gübrelerin yardımiylc kârlı bir şekilde kurak yıllarda dahi emniyetli bir mahsul kaldırmak imkânının bulunduğu görülmüştür. Bu hususta kati hır karara varmak için bu yıl bu tecrübelerin daha geniş ölçüde ve muhtelif yerlerde tekrarlanması düşünülmektedir.
kullanılmak üzere yabancı memleketlerden döviz veya tesisat olarak getirilen sermaye gelirlerinin veya teşebbüs mevcudunun kısmen veya tamamen harice transferini sağlamka maksadiyle gerekil döviz izninin verileceği hususunda Maliye Bakanlığı bu teşebbüslere karşı taahhüde girebilecektir.
Tasarının gerekçesinde memlekete getirilen yabancı sarmayenin veya gelirinin, memleketten çıkarılması keyfiyetinde Türk parası kıymetini koruma hakkındaki kararnameye ay-kırlık olmadığı zikredilmekte, bilâkis bu kararnamenin 31 İnci maddesinde mevcut olan böyle bir hükmün kanunlaşmasiyle sermaye getireceklere daha kuvvetli bir emniyet telkin edileceği tasrih olunmaktadır.

Ticaret Ofisinin
Ankarada bulunan Umum Müdür Muavini talimat alıyor
Ekonomi ve Ticaret Bakanı Vedat Dicleli. B. M. Meclisinde verdiği izahatta, Ticaret Ofisinin devrini ikmal ettiğini, hazirana kadar tasfiyeye tâbi tutulacağını söylemişti.
Ankarada bulunan Ofis Umum Müdür Muavininin, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından, Ofisin tasfiye şekli hakkında talimat aldığı anlaşılmaktadır. Ofisin elinde mevcut kalay, çuval ve kanaviçe, levha teneke gibi birkaç madde bulunmaktadır.
Bunlardan kalay fiyatlarında tenzilât yapılacağı, diğer maddelerin de zamanla piyasaya devredilerek, tasfiyenin bu şekilde cereyan edeceği tahmin olunmaktadır.
Kalayların muayenesi
Şehrimizde toplanan kalay numuneleri Ankarada tahlil edildi
Bundan tur ay evvel, sağlık ve zabıta memurlarından mürekkep bir heyet, toptan kalay satılan yerlerdeki külçe ve çubuk halindeki kalaylardan numuneler almışlardı Bu kalay nümuntleri Ankarada Refik Saydam Enstitüsünde tahlil edilmiş, terkiplerinde sem teşkil edecek derecede arsenik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu suretle yapılan tahlil neticesinde evvelce satışr menedilen ve mağazalarda mühürlü bulunan kalayların satışına müsaade edilmiştir.
Kahve fiyatları ucuzluyor
Dış memleketlerden piyasamıza 315 ton kahve geldiği için, son bir iki gün içinde toptan kahve fiyatları 820 kuruştan 800 kuruşa kadar düşmüştür. Perakende olarak çekilmiş kahve ise 1050 kuruştan satılmaktadır.
Yeni dağıtılan fidanlar
Ankara, 8 (Hususi muhabirimizden) — Tarım Bakanlığından aldığım malûmata göre, 1949- 1950 kampanyası içerisinde istihsal edilip dağıtılan fidanların miktarı şudur:
571539 meyveli fidan. 206550 meyvesiz fidan, 304010 yerli köklü asma fidanı, 23640 aşılı köklü Amerikan asına fidanı, 3815300 köklü Amerikan asma üdanii 797500 yaprak dut fidanı.



KAMBİYO
İstanbul Borsası
I i ÖterHns 100 Dolar Açılış Kapanış
74)0.50 282— 0.80 61.03— 5.60— 64.12.50 73.68.40 OU,128 0.01.876 9.73.99 7.90.50 282— 0.80 64.03.— 5.60— 54.12.50 73.68.40 0.44.128 0.01.807 9.73.90
100 Fr. Frangı... 100 İsviçre Fr.... 100 Belç. Fr. .. 100 İsveç Kr 100 Florin
100 Liret
100 Drahmi 100 Escoudos
Altınlar
Külçe terli ur. Külçe Dcgussa, Cumhuriyet ... Reşat Bugün Eski kur
Llru Lira
5.95 6.02 40.80 44,46 40.70 39.96 52.40 (5.40 42.50 41.40 »
Hamil «...
Gulden ............
İngiliz
Fransız kok.,.. Napolâon 111.. İsviçre
Ncw-Yurk'ta onsu . 4 35
Gümüş, Platin
Gümüş (ir. Plâtln „ En aşağı En yu kari
10.- 11—
Zürich Borsası (Serbest)
Türk lirası Dolar İsviçre Frangı
En aşağı Er yukarı
0.85 €28 1/2 10 20 1.08 0.95 4.30 10.40 1.11
fîtorllng
Fransız Frangı
ESHAM VE TAHVİLAT
Devlet Tahvilleri

MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
%6
%5
%4
İkramiyen talıvhle» 1033 Ergani
1938 Ikramivcll MIHI Müdafaa 1 1941 1941
1/2
•••••••••
11114
Demiryolu İY ... Demiryolu V 1949 iKraml'/ol»
Diğerleri
Demiryolu Vl.
Kalkınma 1941*
1948
1948
1934
1934
1911
194)
194) Milli
• •
• •
«â

Ku|»unıq
23. İU
21.— 2110 102.50
96.90
Q7.35

C)
23.10
21.—
22.-102.25
98.—
98.-
%6 %6 %6
%6
%7 %7
%7
%7 %7
%7 %7
%7
I. ..
ir ııı. ..
istikrazı 1.
ti.
Si vilh-Erzurum 1. .. U-VI1.
Demiryolu ı.
il.
HL
Müdaraa 1.
il. .. UL
V-
Şirket Tahvilleri

••••••
••••••
d7.-
98.-
08.-07.80 07.85
97.85 20.00 21.-21 — 21 «5 21.30 21.15
21.85 20.50 20.00
97.-
97.75 08.— 07.00 08.— 08.-
30.90 21.
21 —
21.85 zl.60
21.16
21.85 2H.no
20.90
tl ıjbıılmlı
Buğday yumuşak (Tücj
BUgday Vıımuşnk(OfİKİn).. Arpı» Blralıh
Arpa Yemlik (dökmo) . Mısır (Beyaz) çuvalı...
Fasulyn Horoz içüvnlı) Fasulye Çalı «uri (dökme) Kuşyemi ....u..( ........
Mcrchnok Kırmızı (ç çuval .M. f • ıınrlc ı ıl (Yozgat Nohut nntürel ............

îniriı (uhıınıİHrı
Ayçiçeği tohumu ............
Kotentohumu ................
Kcmrlfrtohurnu ............
Sunanı (Bandırma) ..........
Yor fifitıftı kabuklu .....
Hıırı» Meyvuhırı
Fındık (kabuktu sivri) .... Fındık (İç tombul)
Co\ İz (kabuklu) ..........
Covlşr de nntlırnl) ......
Anadolu D.Y Tertip A/B. •• C» I %6U „ Mümen. Senet. 108.50 69— 67.50 107.- 60— 67.50
Şirket Hisse Senetleri
T. C. Merkce Bankası Türkiye lq Bankası Türk Ticaret Bankası ...... Aralan Çimento Şark Değirmencilik Milli Reasürans 130— 25.10 5— 17— 28.26 16.25 130— 26.10 5— 17— 23.50
Ecnebi Tahviller
Mınır Kredi fonftiVc 1903
Dnkııınıı ilıırn Mıı(ldeİ0l*H Tll'tlic (ana mal) ........
Tiftik (NatUrel) ..........
Yapak Anndolu (kırkım
Ilım» deriler:
Sığır sn İn mıı M (ynrp kilosu Keçi tuzlu kuru kilonu .. Koyun hava kurusu kilosu Mezbaha sığır kilosu.
Nohaiı Ynftlıtr.
Zeytinyağı (Ektılra Ekstra.) SuHHmynKKrnfine tctıekrll I Avçlçısğl (Rafine çiplhkT l'ITlO’li • n I
düğün Eski Kapanı:/
31.15 31.20
31.23 31.30

24.05 21—
22.15
30,- 35—
• 38—
13—
35.15
— 58—
22—
36.20 35—
44 — 15—
M» 41—
— 86—
75— 75—
63.—
175— ı 170—
— 42 —
— 160.—
290—
— 330—
100— 210—
141 —
■M 105—
113.—
184—
115.—
Uzürn çekirdvKsu iNu.S İncir A scrlal
B aerlal
Hamuk Akalo
Pamuk Akala
Pnnııık veril II ....
Pamukyağı (rafine) ... Pamuk çekirdeği .....
No. 8...
No. 108
1. w....
11.
bUgÜli
52.50
56—
43— 233— 220— 200,— 150—
16.75
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Pamuk Pamuk Fa muk Pamuk
Akala Akala II.
Yeril I Yeril II Temiz .

200.—
160 167
150 — 140—
132—
Eskişehir Ticaret Borsası
Buğday yumuşak
Buğday aort ...
33—
t
Son Kapanış
33.10
32—
185—
167.—
150— 132—
52.50
56.—
43— 233— 220— 200— 150.-
16.70
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Dün Eski kur
( BU8CİlV!lt>
Sert Kış mahsulü No. 2 263.- 262. -
Kırmızı .. No. 234.6 233—
i’nnııık MlddUng (JLdbreBİ=Sont) Mart 31.36 30.93
31.35 30.90
Temmuz 30.83 30.53
Ekim 28.94 28.62
ilfflk (Libresi—Sent) TeKsas No. 1. AS-60 58-60
Fındık (Librcfil—Sent) Kabuklu Yerli İri 43.- 23—
.. .. orta !2.5 22.5
Levnnt iç İthal malı 37.- 37—
Ekstra İri iç malı W-40 39-40
Kııru (inim (Libresi —Sent) Thompson çekirdeksiz «eçme 11.6-12 U.5-12
Keton tohumu (Buşell=Dolar) Mlnnenpolls 34KJ-3.VV 3.90-3.99
Kalay (L(brosl=Sent) 75— 77.75-78
Lcvha-teneke (100 libre dolar» 7.30 7,50
Londra Borsası
Keton tohumu (Tonu=Stcrlin 1 ... Bombay d8.- 68.—
Kalktı ta 62— 62—
Yer fıstığı Hindistan 63— 61.6
Bradford Piyasası
Tiftik iyi mal (Ltbreal=rPenl) ... 34—
Sıra malı .. „ — 80—
Yün Anadolu 19.50
Trakya • —
İskenderiye Borsası
250.—
170.-
184
255 — 2211.— 160.— İHI

Pamuk (Kan tan =: Tali an) ..
Anhmounl Kısa oyafb F/G... Karmık Uzun elyaflı F/G...
80.78
101,05
85.50
00—
Gününde Borsada muamelesi tescil edilmemiş tahvilât vo çabamın arz ve taleplere fiöro taayyün eden takribi piyasa değerleri
Sayfa 4
TENİ İSTANBUL
0 Çııhnt 1P50


*

iMaa H | H illin
IlhMül

Amerika, bir anlaşma istiyor, fakat Sovyet tuzağına düşmekten çekiniyor
Paris musahabeleri
Beynelmilel sergi ve fuarlar münasebetiyle
Dekorasyon dâvamız

Fransız kızlan satış mağazalarına memur olarak nasıl yetiştirilir?
men
Washington — Hususi muhabirimiz H.G. Martin den telgrafla).
NVashington resmi mehafüine
gup şahısların hem ahenk konuşma-laşma lüzumunu belirten çok mühim beyanatta bulunuyor. Cumhurbaşkanı Truman ise sükût etmeyi tercih ediyor. Selâhiyet sahibi Amerikalılar arasında müşahede edilen bu ahenksizlik şu şekilde tefsir edilebilir: A-merikalılar bir anlaşmaya varmayı çok arzu etmektedirler, fakat Rusların siyasî bir oyununa düşmekten çekiniyorlar.
Bvvelâ. üniversite mensuplarının Washlngton’da yaptıkları bir toplantıda konuşan MilH Savunma Bakam Louis Johnson. Sovyet Rusyava ihtarda bulunmuştur: “Stalm şunu i-yice bilmelidir ki. eğer sabahın saat dördünde askeri bir harekete tevessül ederse, bir saat sonra Amerika, bütün kuşetleriyle düşmanın üzerine çullanacak tır.”
Saniyen, Senatoya mensub bazı şahısların yaptıkları beyanat tema-miyle başka bir eda taşımaktadır, dıkları muhakkaktır. Millî Savunma Bakanı gayet sert bir lisan kullanıyor. Atom meseleleri - Parlamento Komisyon Başkanı Rusya ite bir an-
Atom Meseleleri Parlamento Komisyonu Başkanı McMahon'un Wa-âhington’daki nfuzu büyüktür. McMahon, hidrojen bombası hakkında mevcut bilgininin kendisini ne ka-
Atom komisyonu başkanı bir süper-MarshalI plânı istiyor
dar telâşa düşürdüğünü saklamı-giden se-mllleti de bahsinde idi», onlar Se-
yor. Daha da ileri natör. (Eğer Amerikan süper-hidrojen bombası benim bildiğimi bilse
da telâşa düşerlerdi) demiştir, natör McMahon’un sözleri küçümsenemez. çünkü süper-bonıba ile â-lâkalı muhtelif meseleler ile kendisi yakından meşgul olmuştur. Mc Mahon. hidrojen bombası ile ilgili mevzuları görüşmek üzere Cumhurbaşkanı. Truman’ı, birçok defalar ziyaret etmiştir Gene aynı mevzu üzerinde gerek âlimler, gerekse askeri liderlerle teması muhafaza etmiştir. Ve nihayet, elde ettiği malûmata da-
1
yanarak, vatandaşlarını ve bütün dünyayı atom silâhlarını kontrol etmek maksadiyle gayret sarfetmoğe davet etmek lüzumunu hissetmiştir. McMahon’un ümitsiz bir eda ile yaptığı bu davet, insanı heyecana getirecek kabiliyettedir.
McMahon, şu tavsiyede bulunmaktadır: Senede 10 milyon dolardan 5 sene üzerine 50 milyon dolarlık yeni bir Marshail plâm. Fikir yeni değildir. Bundan önce, Amerikadaki solcu unsurların lideri ve Ameıikan-Rus anlaşması taraftarı Henry W*l-lace da buna benzer bir teklifte bu-
• Tî> Ui
Bonn Hükümeti
zor durumda...
Parlâmento ekseriyeti, Koalisyon Hükümetinin mesaisini baltalıyor
(Hususi muhabirimiz
kasit kâğıt Üzerinde garantiler olmayıp McMahon’a göre ha-yarışına sartedilmek-
Iıınmuştu. Hattâ, dünyanın refaha erişmesi için Amerikanın sarfetmesi icap eden miktarı Wallace da 50 milyon dolar olarak tahmin etmişti.Bu-
nunla beraber senatör Mc Mahon’un teklifi bazı orijinal vasıfları haizdir. McMahon. Amerikanın ekonomik yanlım programını milletlerarası bir silahsızlanma programına bağlıyor, Bundan kalan meşkûk fiil! teminattır, len silâhlanma
te olan paralar o zaman sÜper-Mar-shall Plânına dovrolunacaktır. Böy-lece, gerek Birleşik Amerikanın, gerekse diğer memleketlerin askeri masrafları üçte iki kısılabilecektir. Plânının tam bir muvaffakiyetsizliğe uğraması ihtimalini kabul eden senatör. teklifin hiç olmazsa Amerikanın sesi radyosu ile neşredilmesini istemiştir.
Sâlisen, bir basın toplantısında konuşan Başkan Truman. Rusya nez-dinde bir teşebbüste bulunmak niyetinde olmadığını bildirmiştir. Senatör McMahon’un heyecanlı beyanatı ile Truhıan’m çekingen ifadesi arasındaki tezadı tahlil edenler bunun sebebini Amerikan liderlerinin Rusların blı* tuzağına düşmekten korkmalarında buluyorlar. Geriye dönme imkânlarını hazırlamak maksadiyle VVnshington mehafili değişik lisan kullanmayı tercih etmektedir.
Fransa - Rusya arasındaki gerginlik ve Hindiçini
Sergilerde her şeyden önce göze çarpan şey, jMivjyon ve stadların umumi ahengi, güzelliği veya çirkinliğidir
KENAN TEMİZAN
GEÇEN gün bir gazetede, 1950 Beynelmilel Fvıarlar listesi gözüme ilişti. Bu ilişme bana bu yazıyı yazdırdı:

Bütün dünyada yapılmakta o-lan sergi ve fuarlarda, en başta gelen meselelerden biri de ‘Dekorasyon,, sanatıdır. Bir fuara iştirak eden memleket, fabrika veya mliessesenin mal satmak kadar esaslı bir düşüncesi de, teşhir e-deceği ınahn. maddenin güzel bir şekilde ortaya konmasıdır. İşte, bu güzel bir şekilde ortaya konma işi, dekorasyon sanatidir. Bu ış. şu veya bu müessesenin. her hangi bir şahsın keyfî görüş ve a alayişiyle ölçülemez. Ve “rast gele., yapılamaz. Yalnız ve yalnız, bütün dünyaca kabul edilmiş dekor .sanatının esaslarına, beynelmilel güzel sanat telâkkisinin kaidelerine uygun bir esas ve bilgi ile ayarlanır ve yapılır. Bunu da ancak dekoratör sanatkâr başa rabilir.
yıllardan beri bir çok yaban-vardır. Kanaa-
Paris Ticaret Odası, bu meslekte insan yetiştirmek üzere hususi bir mektep açmıştır. Tahsil devresi 3 senedir
Bonn, bildiriyor.)
1949 senesinin son aylan Batı Alman 3ra Hükümeti ve parlementosu-nun mesaisi bakımından çok ümit verici idi. Halbuki, yeni yılın ilk avı. Saar meselesi dolay isiyle dış politika ve zirai mahsullerin fiyatları bakımından hükümet içerisinde, mühim ayrılıklarla geçmiştir.
Hükümet teşkil edilirken. Dr. A-denauer. bütiin sağcı partilerin mümessillerini kabinesirie almak suretiyle, ancak ekseriyet teinin edebilmiştir. Halbuki» hükümet işe koyulunca, kabinede temsil edilen bütün partilerin. her hususta aynı kanaatte olmadıkları görüldü.
Saar meselesi dol ay isiyle, hükümetle yüksek koıhıserler arağında, bazı kabine azalarının yaptıkları düşüncesiz beyanat yüzünden hasıl olan gerginlik, Dr. Adenauer’in şahsî tesiriyle ootadan kaldırılabıkiı. Vaşing-ton» Londra ve Pariste birer Başkonsolosluk ihdasına izin verilmesi, belki bu tesirli, neticesidir.
Paris — (Paris hususi büromuz bildiriyor,)
Fransa ile Bao-Dai rejimi arasındaki anlaşmalar. Fransız Mebuslar Meclisi ile Senatosu tarafından tasdik edilmiş ve tasdiknameler (Cumhurbaşkanı Vlncent Auriol tarafından ilân edilmiştir. Moskovanın bildirdiğine göre Çckosiavakya, Saygon, yani Bao-Dai, ve Parise karşı isyan halinde bulunan Hoşi-Mln’i resmen tanımıştır. Bu satırların intişar ettiği sırada ise Birleşik Amerika ile İngllterenın, Bao-Dai rejimini lammış olmaları çok muhtemeldir.
Bu durum karşısında Bao-Dai ile Vietnam halkını, tek saniye kaybetmeksizin takviye ve leşçi etmek lâzımdır. Zaten Fransız umumi efkârı, bu anlaşmaların Fransız Parlamentosu tarafından, hükümetin kusuru olmaksızın, sırf parlamenter usulün ıcabatı olarak, bu kadar, gecikmiş ve tasdik edilmiş bulunmasına bir hayli Üzülmüştür.
alâkadar mehafilin için her-
roket, bütün Batı âlemini etmektedir. SelâhiyetU kanaatına göre, müdafaa hangi askeri hakerete lüzum görü-
lecek olursa, bunun müşterek bir anlaşma dairesinde. Güney Doğu Asya ile alâkalı bütün devletler tarafından yapılması icap edecektir.
İyi haber alan mehafilin kanaatine göre, Moskovanın peyki olan bütün devletler, Çekoslavakyayı takiben. Hoşi-Min’i resmen kabul edeceklerdir. Bu itibarla, Uzakşarkta, istiklâllerini yeni kazanmış olan ve Batı devletlerine mütema^vil bulunan Hindistan, Pakistan, Birmanya, ve Endonezya gibi genç devletlerin, hiç bir rak
• leri
tane bir şekilde tazyikte bulunması lâzımdır.

Sergilerin bir çok çeşitleri ok duğu gibi, fuarlar da değişik karakter arzeder. Bunlar ister milli, ister beynelmilel olsun, umumi. hususi, kültürel, teknik ne türlü olursa olsun; en önce göze çarpan şey, pavıyon ve standlann unıuınl ahengi, güzelliği veya çirkinliğidir. Teşhir edilen madde ancak bundan sonra dikkati çekebilir! Demek ki önce zarf, sonra mazruf gelir. Bu, her yerde ve her zaman böyledır

Güzel teşhir edilmiş demek, yu karıda da bahsettiğimiz gibi, kültürlü bir zevk ile yaratılan, sanat-kârane bir dekor içine yerleştirilmiş olan demektir. Burada sanatkârın ince zevki, tecrübesi, kültür ve kalitesi baş rolü oynar Fakat, güzel işin olduğu gibi, kötüsünün de alacağı “not,, sanatkârın değil, mensup olduğu cemiyetin, milletin, memleketin hesabına geçer’ Bu sebeple, sergi ve fuarlarda, Ut0r istemez, mü him bir dâva ile karşı karşıyr bulunulur: Dekorasyon dâvası'... Bu dâvayı iyi halletmek şarttır Bunun içindir ki bütün medeni milletler: memleketlerinin kültür sanat ve zevk seviyelerinin bn aynası olan bu işlere “ivi not., ka zandırabümek için gayret sarfe. derler. Dekorasyon sanatına bü yük değer verirler.
Bir çok kereler beynelmilel sergilerde hayranlık uyandıran meşherler. bu değerin ölçüsünde bü-
yük sanatkârların, büyük başarı ile yalattıkları güzellikler, işte bu gayretin muvaffak olunmuş neticeleridir.

Memleketimizin katılmakta olduğu cı fuar ve sergiler
timce, bunların bir ikıaı müstesna. diğerleri maalesef beynelmilel çapta yaratılmış eserler sayılamaz! Çünkü; senelerden beri bu fuarlar için kongreler toplanır, uzun boylu İçtimalar yapılır ve yalnız idari işler ve teşhir maddeleri üzerinde durulur. Bu toplantılara hiç bir “sanatkâr,. ın ka-tıldığım.görüş ve fikirlerinden fay-dalanıldığını işitmedim! Hiç bir zarnan bir “Dekorasyon dâvaaı“di-ye hır meseleye değer verildiğini bilmiyorum! Halbuki: sergilerimizin dört başı mâmur birer zevk ve kültür meşheri olması da en başta düşünülmesi icap eden bir meseledir. Bunun için, her şeyden anlarım iddia ve kuruntusundan vazgeçmek, megalomaniyi bir tarafa bırakarak ancak ve ancak dekor sanat ini de bir “ihtisas., işi sayarak el sürmeye özenmemek lâzımdır.
Nasıl ki hasta olunca bir doktora başvuruyor, elbisemizi ancak bir terziye diktiriyor, kunduramızı da ancak kunduracıya yaptın-yorsak; .sanatkârın da ihtisas ve bilgisine inanmak şarttır. Yoksa bıı gibi saııat işleri: koca bir mil letin. memleketin, ister istemez, kültür ve zevk meşheri olacak fuarlar “istidatlı., diye tasavvur ve tavsif ettiğimiz amatör zevata e-manet edilecek olursa, pek büyük bir cesaret ve hata olur! Güzel sanatlarda, dekorasyon sanatindo, yalnız cesaret ve istidadın değil, ancak bilgi ve ihtisasın veri olduğuna inanmak şarttır.
Neticede: cemiyetlerin medeni dünyada mevkilerini, insanlık â-lemine verdikleri kültür ve sanat eserleri tâyin eder! Kültüre) yakınlıklar ve anlaşmalar: insanların birbirine bağlılıklarında, ticari münasebetlerden daha kuvvetli rol oynar! Bu sebepledir ki, memleketimizin zevk seviyesini, kültürel başarılarını, sanat anlayış ve kabiliyetini âlemin gözü önüne koymakta vesile edan fuarlarda titiz, hem de çok titiz davranmak lâzımdır kanan tindeyim Eö’er dekorasyon işleri, yukarıda bahsettiğim gibi, valmz cesaret ile istidatla emanet edilecek olursa, farkına varmadan hep beraber gülünç olunur.
İR mağazada mal satmak çok basit bir iş görünebilir. Orada çalışan memurun fiatları bilmesi kâfi değil midir? Hattâ bilmesine de ne hacet, her malın üzerinde fiatını gösteren bir etiket vardır, o-na bakıp sorana fiati söyliyebiür.
Vazifesini malın fi atîni bildirmekten İbaret sanmak, bu mesleğin asıl hususiyeti olan birçok mühim teferruatı gözdün kaçırmak demektir. Bir “satma., »anati vardır ki, bu aanatin ehemmiyeti idrâk edilerek Fransa d a tahsil müddeti 3 sene süren bir ven-döz mektebi açmak lüzumlu görülmüştür.
Paris Ticaret Odası böyle bir mektebin kurulması için milyonlar tahsis ederek, her sene öğretmen ücreti ve okutma masrafı olarak da yüz binlerce frank harcamaktadır. Talebeler bu mektepte a.*?ağı yukarı meccanen okurlar.
Parisin popüler bir mahallesinde bulunan bu numune mektebini gezdik. Müdürü büyük bir nezaketle bize her türlü izahatı verdi. Müstakbel venduzlere yalnız müşteriyi nezakette karşılamakla, satılan eşyalar hakkında derin bir bilgiye sahip olmaları İçin moda, dikiş, ev işleri, pasta ve şekerlemeye dair malûmat vermekle kalmadıklarını, ayrıca came-kân düzeltme sanatinl de öğrettiklerini anlattı. Çünkü bir satıcı kız, mağazanın camekâmnda ve tezgâhlarında çabuk sürülmesi lâzım gelen malları çekici ve imrendirici bir şekilde düzeltmesini bilmezse. satış hususunda muvaffak olamaz. Zira ticaretten maksat alışverişin çabuk yürümesi, paranın azami hadde kadar işlemesi değil midir. Mektep müdürü bu işi şöyle anlattı:
—“ Vakit kaybetmeksizin mükemmel bir camekân kurabilmek için, evvelâ camekârıın hır maketini veya krokisini yapmak icap eder. Mağaza sahibi veya müdürü bu taslağı arzularına göre değiştirebilir. .Maket ü-zerinde mutabık kalındıktan sonra, bunu tatbik mevkiine sokmak bir çocuk oyuncağıdır. Bu krokileri yapa-

suretle Hoşi-Min'i tanımaya-Bao-Dai hükümetini tasdik etmeye Batının da bu hususta, dos-
Tetev'ivan, evde oturan bir nesil
Saar meselesi, Batı Almanya hükümetine, dış politika ve bilhassa toprak terki meselelerinde söz hakkı tanınması lâzım geldiği hususunda, umumi bir kanaat uyandırmış gibidir. Bu itibarla Bonn, Fıansız-Alman münasebetlerinin yakında düzeleceğini ümit etmektedir.
Moskova ile Paris, noktai nazarlarında ısrar ediy orlar. Fransız kabinesi. Fransanm Moskovadakl büyük elçisi Chataigneau’vu gûya istişare etmek üzere, geri çağırmayı düşünmektedir. Sovyetlerin Paris yükelçisi Bogomolof‘Ult da, sebeble, hükümeti tarafından çağrılması muhtemeldir.
Fransanm alâkalı mehafiiine göre. Hindiçinideki vaziyet, askeri hareketlere nist her Bao
ve kapitalizmin*’ Hindiçini milletinin gözünden düşürmeye uğraşması çok muhtemeldir.
sebebiyet vermiyeccktir. Komi-Çin Hükümetinin, Hoşl-Min’e. türlü yardımda bulunması ve Dai’yi. “mürteci emperyalizm mümessili olarak
meydana getiriyor
Televizyona sahip 404)
tecrübelerden bu
aile arasında yapılan neticeye yarıktı

Büı aynı geri
vazi-
Halbuki iç politikanın bilhassa ekonomi sahasında, hükümet koalisyonu bazı esaslı ihtilaflarla karşılaşmıştır. Malûmdur ki, hükümet koalisyonu, (Christlich Demokratlsche Union- Hıristiyan Demokrat Birliği) atlı altında toplanan bir gruba dayanmaktadır. Bu birlik, normal bir parti programından ziyade “hu*lsti,van-lık’1 gibi ahlâki esaslara dayanmaktadır. Halbuki bu topluluk »gerisinde, iktisadi menfaatleri, birbirinin taban tabana zıddı oları zümreler toplanmıştır. Meselâ, bu birliğin en son meclis grupu toplantısında, ziraatçi ve sanayici cenahlar, tamamen aksi noktai nazarları müdafaa etmişlerdir. Ziraatçılar, Batı Almanyaya bi-lâbedel ithal edilen zirai mahsullerin. hükümetçe teabit edilen dahili satış fiyatlarını şiddetle tenkid etmişler ve yerli ziraat mahsulleri fiyatlarının da bu seviyeye çıkarılmasını taleb etmişlerdir. Ekseriyet grubunun, Sosyal Demokratlara mütemayil sol cenahı ise, büyük şehirlerde toplanmış olan müstehlik kütlenin geçim mü.şkillerini arttıracak olan bu teklifi, şiddetle reddetmiştir.
Öyle anlaşılıyor ki, Fransa, yeti tehlikeye düşürecek hareketlerden çekinecektir. Çünkü, bu dâvada Fransa tek başına değildir. Sovyet-lerin, Uzakşarkta geliştikleri bu ha-

— 11 —
hükümet bile ak-Almanya hükümet
yapmadığını

Hükümeti destekllyeu en kuvvetli grup dahilindeki bu ayrılık, âzasmın resmi beyanatına »etmeye başlamış ve Batı Matbuat Umum Müdürü, sözcülüğünü lâyıkiyle
ve bu vaziyet karşısında yapamıya-cağuu ileri sürerek istifasını vermiştir.
Batı Aİmanya hükümetinin bu durumu, istiklâline aahib olmayan ve bilhassa, muayyen, milli gayeler etrafında mukadderat birliği yapmamış olan topluluklara istinaf! etmeyen hükümetlerin mukadder aKibetini göstermektedir. Bu vaziyet devam ederken, Batı Almanyada: “namus, sadakat, kahramanlık ve ahlâki temizlik gibi Alman milletinin an‘ane-vi hasletlerini dalma inkâr ederek mütemadiyen menfi kabiliyetleri teşvik eden rejime” şiddette hücum etmeye başlayan bir “Rechspartei-Rcleh jıgrtiji” nin teşekkülünü hayretle h karşılamamak lâzımdır.



Birleşik Amerikanın, Forınozadaki milliyetçi Çin hükümetine, askeri bakımdan yardım etmemek kararından vazgeçmesi. Hmdiçinide sil olan yeni vaziyetin müsbet bir ilçesidir. Vaşington bu suretle, vunma Bakanı Louis Johnson
müşterek Genelkurmayın çoktanberi kabul ettiği bir prensibi, politikasına esas kılmaktadır.
hâ-ne-Sa-ile

Vashıngton. b A A. ıReyleri Halkla Temas Şubesi Şefi Charles Aidregfeye göre, televizyon» Birleşik Amerıkadu evde oturan bıı millet meydana getirmektedir. Televizyona sahip 400 aile arasında yapılan tecrübe sonunda:
Evli erkeklerin serbest zamanlarının yüzde 42/8.
Çocukların yüzde 41,3
Evli kadınların yüzde 39,7 evlerinde geçirdikleri,
Ailelerin sinemaya yüzde 72 daha
az gittikleri anlaşılmıştır.
Kitap okumaya hasredilen zaman ıtade 29,7. mecmualara yüzde 22.6. gazetelere yüzde 4,7 kalmıştır.
Çocuklar, çocuk dergilerini yüzde .3,7. mecmuaları yüzde 11, kitapları la yüzde lar.
Gündüz dinlemeye
ma 3.5 saatten 2 saat 5 dakikaya, geceleri de 3 saat 12 dakikadan 24 dakikaya inmiştir.
9.2 daha az okumaktadır-
yapılan radyo yayınlarını hasredilen zaçtan ortala-


meydanına vardığımız zaman, bina önüne toplanmış olduğu-Sanki bir bekledikleri var. Dir-
“ * ıs
Pantheon halkın bilyük nu görüyoruz, seklerimizle yolumuzu açarak ön sıraya varıyoruz. Karşımızdan Pantheon bütün azametile yükseliyor ve cephesinde şu meşhur cümle:
”Büyiik adamlara minnettar vatan tarafından,,
Kapılar kapalı. Ün avluda kimseler yok. Halk ne bekliyor? Yanımda duran birine soruyorum; cevap veriyor:
— Nasıl, haberiniz yok mu? Biraz sonra Pantheon’dakilerı uyandıracaklarmış. Herkes, içeride yatan büyük adamların kalkışını bekliyor.
Demek Parisliler hiç de neşelerinden kaybetmemişler. Birden kanat sesleri düzlüyor. Borulu yedi melek avluya iniyor. Yedisi birden borularını öttürüyor ve hava müthiş bir sesle doluyor; halk kulaklarını tıkıyor. Pan-theon un kapılan, tayfuna tutulmuş gibi sökülüyor ve kanatları yere düşüyor. Borular susuyor, Halk heyecan içinde, bütün gözler açık kapılara dikili. Bu arada içeriden müphem sesler duyuluyor ve halk haykırıyor:
— İşte, geliyorlar... İşte!..
— VH —
Büyük Adamlar — Vİctor HÜgo’nun ulvi İrtlcaU — Boru ve ^osyullzm — Pantheon’un bokaörü — Voltalreün hicvi
Avluya, büyük adamların ilk partisi kıyor. Gözlerini güneşten kırpıştırarak meleklerin bu ân! uyanış hakkındakı izahatını dinliyorlar.
— Sız “ölmezler”, diyorlar, esasen ölmüş değilsiniz. Bu anıt-kabirde muvakkaten yatıyordunuz. Onun içirı acele emedik. En sona bıraktık.
Bu ilk grup arasında, büyük bir heyecan içinde tanıdıklarım şunlardır: Vİctor Hugo, Emile Zola, Vollaire. Uzun boylu, zayıf, beyaz perukalı bir ihtiyar da görüyorum, fakat tanıyamıyorum. Jül Anflör:
— Ben tamdım, diyor, Jean-Jacques Reusseau... Resmim bir lügatte görmüştüm
Yanımızda bulunan Ondördüncü devri asilzadelerinden biri:
-

çı-
• • lx>uıs
MUHARRİRİ : CAMI
KIYAMET GUNU
TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY
l
— Haklısınız, diyor, bu bizim büyük Jean-Jacçueshmızdır. Ben ölümünden iki sene evvel, 1776 da kendisine takdim edilmek şerefine nail olmuştum.
Vİctor Hugo, meleklerin arasından geçerek ilerliyor, merdivenlerin başına gelip halkı selâmlıyor,
Ö)me2 şairi, binlerce insan alkışlıyor. Yanımızdaki asilzade soruyor:
— Bu büyük adam kim?
Meşhur bir şair, Vİctor Hugo!
Bu esnada Hugo, merdivenlerin başında durmuş, gözlerini kapamış, sağ eh dâhi alnında düşünceli bir pozla duruyor, sanki ilham bekliyor. Ve birden, gür sesiyle şu manzumeyi okumaya başlıyor:
Paulhron! Pantheon! Lahitlerltıizdeıı Kalktık burnumuzda toprak kokusu! Ey Gök Askerleri! Nefirlerinizden Çalın zulmetlere ölüm borusu!
Çalın! Çalın! Zafer sürrcnaymı! Kalksın Papa, imparator veya hiç! Zammedin Tarihe Kıyamet babını,
Şefaat yanına konsun Osterliç!
Şeftali! Şefaat! İlöhi vâdi!
Kıra Harla milletler boyun boyum»!
Bırakma, bırakma sefil beşeri
Kaı/brtsiıı Cenneti bvr kere daha!
Şairin bu romantik irticaimden dolayı, halk, gök gürültüsüne benzer bir alkış kopardı. Vİctor Hugo, mahviyctkftr bir edA ile eğilirken etraftan binlerce ses:
— Bıs! Bis!
Diye yükseliyordu.
Şair bu çılgınca alkıştan gayrete gelerek daha fazla bekletmedi ve saçlarını kabartan
hır cûş-u huruş içinde, kollarını gükyüzüm kaldırarak, haykırdı:
Sy Vhı T a ur ı! lhh> al ilikse
Kurtar C-jhenııemdt n ki haykırması*: "Bu Şeytan kalıbı bendi yse eğer
Ruhunu veren Halik yine scn9in!,f
Bu sefer - görülecek şey! - dört köşeden “yaşa!,, lar yükseliyor, fakat meleklerden biri derhal atılıyor ve Vİctor Hugo'yu fena halde paylıyor:
— Çıldırdınız mı? Ne biçim sözler söylüyorsunuz? Sizi Noel Baba halinizle görünce ciddî bir adam sanmıştım. Haydi bakayım işinize, yolları tıkamayınız, burada!
Hugo şaşırıyor ve kekelemeye başlıyor;
— Affedersiniz, biraz mübalâğa etmiş o-lacağım,. Amma, malûm ya, insan şair olursa ve ilham da gelirse...
— Peki, peki,. Haydi, yolları tıkamayı nızl
Vİctor Hugo uzaklaşıyor ve büyük adam* ların arasına karışıyor, içlerinde Carnot, Ber-theolt ve Jaures l tanıyorum. Meşhur sosyalist hatip kaşlarını çatmış, meleklerin ellerinde tuttukları borulara öfkeli öfkeli bakıyor ve birdenbire patlıyor, şaşkına dönen meleklere şöyle hitap ediyor:
“Melek arkadaşlar!
“Gözlerimi ihtilâl gününe, hayır yanlış oldu, kıyamet gününe diyecektim, açar açmaz, ne müthiş şey!.. Karşımda teşkilâtlandınlnıış ve haklarından emin proletaryanın sulh ve insanlık uğruna asırlardır mücadele ettiği büyük gayesine ulaşmış bulacağımı görecek yerde, gözlerimi açar açmaz karşıma militarizmin iğrenç sembolü olan şu horular çıkıyor.
bilmeleri İçin talebelerimize resim öğretiriz. Daha ilk ders yılından itibaren kalem ve fırçayı iyi kullanmayı öğrenirler. Ayrıca umumi bilgilerinin de genişle ütmesine gayret edilir: Fransızca, İngilizce, coğrafya. muhasebe ve ateno-dektllo dersi alırlar. Bir vendözün iyi konuşması ve icabında, çalıştığı firmada başka bir vazife de aJabilecek durumda olması lâzımdır. Tahsillerinin büyük bir kısmı teknik bilgilere ve tatbikata ayrılmıştır. Talebelerimiz, büyük mağazalarda staj görürler. Bundan başka ev işleri, jimnastik ve çocuk bakımı derslerini de görmesi, genç vendözün ileride İyi bir ev kadım ve bir anne olmasını sağlar.
Yukarıda söylediğimiz gibi, talebe vendözler çok müsait şartlarla okurlar, kayıt masrafları 3 ayda 500 frankür ve 65 franka yani takriben 65 kuruşla mektebin kantininde yemek yiyebilirler. Ticaret Odaaı bu parayı bile veremlyecek vaziyette Cilan kızlara buralar vererek parasız okumalarını temin eder.
Mektebe kabul oiunabılmek İçin, ilkokul diplomasını almak veya bir giriş imtihanında muvaffak olmak şarttır. Lise veya orta mektep diploması olan kızlar mektepte yalnız bir sene okuyarak mezun ahırlar.
Mezuniyet imtihanı talebelerimize meslek ehliyetnamesi temin eder. Diploma alanlarımızın yüzde cktksanı derhal iş bulur. Çoğunun yeri, satj gördükleri mağazalarda mezuniyetlerinden bir hay4i zaman evvel, ayrılmıştır.
işsizliğin tekrar hüküm sünmeye haşladığı bir devirde mektep çıkışı ver bulabilmek büyük bir nimettir. Bu yüzden 27 sene evvel kurulmuş olan bu numune mektebinin dalma tıklım tıklım dolu olduğuna şaşmamalı.
Fransaıun taşra şehirlerinde de bu gibi mektepler vardır, N aney ’de, Bordeau ’d a.
hesız ki en çok rağbet tep Paris mektebidir.

Alsac^’da, Fakat ş^p-gören mek-
O. G.
Irak kadınının cemiyet içindeki rolü
1921 den evvel Irak kadınları çok geri bir durumda idi; evden çıkmaz, istediği ile evleuemez, mektebe gidemez ve ıstedlğ * kimselerle görüşemezdi. Erkeklerin çoğu kadını bir ev eşyası gibi telakki ederdi Hükümet ilk defa mektepten kurmaya başlayınca muteassıp erkekler kızlarım o-kuUnamak için ayak dirediler
1920 de Bağdat’ta yalnız bir Use vardı. Bu mektebe devam eden kızlar, İstanbul veya başka yerde tahsil görmüş ailelerin kızlan idi Müteakip seneler büyük bir halk kütlesi şair ve ediplerin tesirinde kalmıştır. çünkü Iran halkının büyük bir kısmı, bu kimselerin likitlerine çok hürmet e-derdı ve onları sırf lngıhalere karşı oldukları için birer Önder telakki e-derdi. Böylece yeni fikirlerin doğru ve verinde olduğunu anhyarak kızlarını mektebe yolla m>y a başladılar
1924 te İrakla Basra. Bağdat ve Musulda olmak Üzere üç lise ve pek çok ilk mektep kuruldu. 1928 de Maarif Vekâleti kız talebeleri Beyrut. İstanbul ve Kalureye yollaınıya başladı. 1932 dc Irak istiklâlini kazanınca. hükümet kızları Amerika ve Av-rupaya göndermeye başladı ve aynı
za-bi-
kı-
*
bodur: Jül Anflör.
ûzasından ziyade
bir ses tasdik edı
O borular ki. sermaye ile burjuazinin elete vererek, kışlalarda, çürümüş, kokmuş bir cemiyetin müdafaası için bütün bir gençliği ze-ıırtemekte...
Fakat hatibin sözleri ağzında kalıyor. Me-ekler onu susturuyorlar.
Pantheon’dan daha bir sürü büyük adam ıkıyor. İçlerinden PoincarA, Clemenceau, Ma-eşal Joffre’ı tanıyoruz. Arkalarından garip ayafetlı başka büyük adamlar çıkıyor. Ne >en, ne Jül bunların kim olduklarını bitemiyoruz Jül:
— Belki de diyor, bizim yaşadığımız inanlardan sonrakilerdir. Hele suratlarına, çinilerine bak!
Hakikaten bu büyük adamların kılık,
yafetleri insana emniyet verecek mahiyette değil. Bir kısmının suratları haydutlarmki gibi burunları yamyassı, boğa gibi boyunları var, vücutleri dev! Bir kısmı ise uzun boylu ve at kafalı. Bir kısmı da gülerek:
— Bunlar akademi Boksöre benziyor:
Diyor. Yanıbaşımızda
yor:
— Evet, bunlar boksörler, rugbi oyuncu lan ve koşucular.,.
Adam izahatını şu şekilde tamamlıyor:
— Panthcon’a, ilk defa olarak 1975 senesinde bir boksör gömüldü. Gayet iyi hatır iıyorum, O tarihte sağdım. İşte şu. en irisi, sol gözü kör olan! Adı Prosper Bunyar. Fransa ve Avrupa ağır sıklet şampiyonu olduktan sonra Amerikalı Mak Mik ile döğüşüp 1968 d( dünya şampiyonu oldu. Onun dönüşünü görseydiniz! Bütün Paris bir hafta bayram yaptı Her taraf donandı. Mütareke günü gibi, het kes sokakta kucaklaşıyordu. Prosper. günün adamı olmuştu. Herkes ondan “bizim Prosper’’ "harika Prosper”, “dâhi Prosper’, “milH Prosper” diye bahsediyordu. Akademi, kahramanımız şerefine hususi bir içtima akdetti ve tam altı saat mütemadiyen onun meziyetlerini sayıp döken nutuklar söylendi "Kırklar”, kendisine akademiye âza olmayı teklif ettiler. Birkaç ay sonra, akademinin daimi genel kâtibi Dekobra onu kabul ediyordu Prosper de şu nutku söyledi:
— Devamı var —

zamanda kızJarm üniversiteye girmelerim kabul etli.
1936 dan ben bir çok üniversite mezunu kız, meslek sahasında çalışmaya başlamıştır Hocalık ve doktorluk kadıulann en tercih ettikten mesleklerdi. Pek çok kadın cemiyeti bu devirde kurulmuştur. Hilâüahmer. Yetimler Cemiyeti, halkevleri, Kadın Birliği bu mevandadır. Bu cemiyetler işveleri olan kadınlan tur çok kome-ransiara yollamıştır. Kahıı-ede toplanan Arap Kadınlar Cemiyetine Lub-nanua yapılar, bir kongreye, Filistin meselesinin halli ıçm Amerıkada kurulan UışekltuUeıv... Pır çokları wx-kaklvr yazrı aya. mecmualar çıkarmaya başladı Bu -şvUade» erkeklerle müsavi haklat elde vtnuk için mücadeleye gınşmış bulunuyorlardı Fakat bugüne kadar hiçbir “kadın tar ivketiıu * siyasi olarak vasıflandı ramayız. Bu halkmnıalar terbiyevi ve sosyal mahiyettedir. Milli kalkınmada kadınların politika ile meşgul olduğunu ve hep beraber milli partiyi tuttuğunu görebiliriz. Kadınlar daima o-kudukian gazete ve mecmuaların, gördükleri tahsilin ve seyrettikten filmlerin tesiri altındadır. Yabancı kadınlarla evlenenler cemiyet hayatına başka bir çeşni vermektedirler. Ekseri erkekler tahsil etmiş oldukları yabancı memleket kadınlan ile evlenmeyi tercih ediyorlar.
Bugün, bilhassa büyük harpten sonra. okuyan kadınların sayısı artmış ve büyük tır yekûn tutan hususi kLZ mektepleri açılmıştır. Aynı zamanda hariçte okuyaul&nn adedi de çoğalmıştır. Kanun karşısında tahsil bakımından kadın ve erkek aynı haklara sahiptir. Üniversiteler bu surette kapılarım lis€ mezunu kızlara açmıştır. Bu sene ilk defa olarak üç mühendis kız fakülteyi bitirmiştir Devlet hizmetinde çalışmak istenıiyenler. yüksek ticaret, tıp, kimya, yüksek muallim mektebine devam eder. Kızlar hariciye mesleğine intisap edebilir, hâlen New-Yorkla bir kadın diplomat vardı ı.
Bugün Beyrut, İngiltere ve Ameri-kada tahsil eden bir hayli kız taleb vardır. Böyiece Irak kadını şark taassup peçesini günden güne yırtarak önünde açılmış olan garp medeniyet ufuklarına doğru ilerlemektedir.
GüfcereM GÖNENÇ
Venedikte çalınan mühim tarihî vesika
Roma — DUny&nın en kıymetli arşivlerinden biri Marco Cumhuriyetinin,, gizli vesika ve raporunu ihtiva eden, muazzam Venedik arşivi çalınmıştır. Kıymetli vesikalar içinde Venedigın 9 uncu asırdan 20 inci asra kuöaı Bizans ve Osmanh İmparatorluğum içine alan kıymelti tarihi evrakı va dır. Bu evrakın mühim bir kısmı türkçe olduğundan neşredilmeleri için mütehassısların 101x01110 etmesi bekleniyordu.
Harbin sonunda çalınan bu arşivin hacmi bilinmiyor. Vesikaların her türlü paket ambalajında kullanılmak üzere yüzlerce' veya binlerce kilo halinde satıldığı tahmin edilmektedir. Zira mütehassıslar şurada burada rastladıkları kâğıtların kaybolan büyük arşive ait olduklarını tespit etmişlerdir.
( • •
> 4

biiyük ve olan, “San 14 milyon
Sayfa S
HİKÂYE
Annemin yakutu
Yazan: J. KİNKEAD
Gördüğümüz filmler:
Oıamap dokuz yalında idim» Saklılardan va »özlerden büyüklerin tahmin edomlyecok-leri kadar çok »ey anlıyacak bir yaşta.
Annemin, bu küçük kasabadaki kadınların çoğundan genç ve güzel olduğunu biliyordum. Sabam, büyük bir şehırdo yaşıyacak kadar para kazanamıyacagını anlayınca çiftçilik yapmağa karar vererek bu küçük çiftliği satın almıştı. Annem. bir doktor kızı idi. Refah içinde büyümüştü. Vaktiyle kıymetli ve güzel şeyleri vardı. Bana bunları soyliyen olmadı amma ben annemin sarıp rengi, uzun «tekli, ipek bir »Ibiee II» yakut yüzüğünden başka her şeyi sattığını biliyordum. Onun paresiyle bu çiftliği satın almışlardı. Babam her zaman
Yüzük iri, kırmızı bir tastı, üzerine güne» vurduğu zaman alev gibi tutuşur yanardı. Annemin bu yüzüğü hiç bir zaman satmıyaca-ğını biliyordum. Çünkü onu bir tılsım gibi saklıyor ve onun sayesinde istikbale emniyetle bakabiliyordu. Dusünc»lorini açığa vurmayı sevmediği halde bir gün o-nun:
— Maazallah basımıza bir »ey gelecek olursa bu yüzük bizi kurtaracak. dediğini i»itmi»tım. Ve onun bu sözü beni bir hayli düşündürmüştü. Öazan yatağımda yatarken: — Acaba annem ne düfünorek bunu söyledi? diye kendi kondime sorardım. Basımıza ne gibi bir felâket gelebilirdi? Belki bu evin yanmasından. yahut benim veya küçük kardeşimin ağır bir hastalığa tutulmamızdan korkuyordu. Bir an. kendimi ateşler içinde yanar ve sayıklarken görürdüm. Annemin yüzüğü babamın avucuna sıkıştırarak, — Çabuk doktoru getir; bu ıssız yere gelmesi için ne kadar para isterse düşünmeden ver! do-diğini İşitir gibi olurdum.
Belki de babamın basına birçey gelmesinden korkuyordu. Babam çehre İnip geç kaldığı zamanlar o-nun sinirli sinirli odada dolaştığını kaç kere görmüştüm .
Bir gün öğlo vakti, kanapede u-zanmı» gene bunları düşünürken bir ıslık sesi duydum, bu, babamın ıslığı değildi. Hemen yerimden fırladım. Uzun zamandan beri yabancı bîr çehre görmemiştim. Annem kapıyı açtı, İri yarı bir adam Şapkasını çıkararak selâm verdi. Sonra onun, çalılar arasında açan bir gül görmüş gibi anneme hayret ve hayranlıkla baktığını gördüm.
— Çiftlik islerine yardım edecek birine ihtiyacınız var mı. diye sormak istiyordum, diyo mırıldandı. Annemin gözlerinden korktuğunu anlamıştım. Babam evde olmadığı için korkuyordu. Adamın gözleri annemin parmağındaki yüzüğe takıldı. Ona da, biraz evvel anneme baktığı gibi uzun, uzun baktı. Sonra gözlerini yere eğerek:
— Açım, biraz yemek mukabilinde istediğiniz içi yaparım. Diye devam etti.
Annemin kapıyı yüzüne kapamasını beklerken bilâkis geri çekilerek onu içeri aldığını hayretle gördüm. Mutfakta, annem ona yemek vorırkon yüzüne dikkatle baktım. İri yarı olmasına rağmen çok gençti. Ancak 20-21 yaşında görünüyordu. Babam gelince isminin Red olduğunu söyledi. Çiftlik isinden hiç anlamıyordu, inekleri sağmasını bile bilmiyordu. O gece annemin babama »öyle söylediğini ifittım.
— Yarın sabah onu buradan göndermenin çaresine bak. Aç olduğunu soyliyen bir adamın yüzüne kapıyı kapayamazdım fakat burada kalması doğru değil. Nereden geldiği malûm olmıyan bir a-dam aae Babamı
— Zavallı çocuğun belli ki gidecek bir yeri yok, dedi. Bizim de «dama ihtiyacımız var. Para verip birini tutamıyoruz. Varsın kalsın. Yiyeceği bir lokma ekmekten ne çıkar?
Rod geldikten sonra sanki islerimiz daha aksi gitti. Ekinler kuraklıktan yandı. İneğin »Ütü kesildi. Annem yüzüğünü kaybetti. Bir sabah benim yatağımı yaparken e-Ünden düşürmü». Yatağı altüst ettik. Her tarafı aradık. Yüzüğü bulamadık. Artık arıyacak yor kalmayınca annemin üstüne müthiş bir yeis çöktü. Rengi o kadar sarardı ki bayılacak diye korktum.
Ondan sonraki haftalarda Red’e ı-sınmağa başladım. Çiftlikte yapılacak I» kalmadığından bütün gün beni gezdiriyor ve bana silâh atmasını Öğretiyordu. Fazla bir boğazın bize ağır geldiğini hisseder de buradan giderse diye ödüm patlıyordu. Red. tabancasına çok iyi bakardı. Her aksam onu temizler, yağlar ve parlatırdı.
Bir aksam üstü gene kapının e-»İğine oturmuş onun tüfeğini temizlemesini seyrediyordum. Küçük kardeşim biraz ötede bir kilim üstüne oturmuş oynuyordu. Birden kardeşimin acaip sesler çıkardığını işiterek o tarafa baktım. Oturduğu yerden kalkmı», ayakta duruyor, Öne arkaya doğru sallanıyor ve tuhaf sesler çıkarıyordu. İlk defa ayakta durduğunu hisseden bir çocuğun sevinç nâmları, diyo düşündüm ve gelip görmesi İçin anneme seslendim. Fakat »esim boğazıma tıkandı. Çocuk, ayaklarının dibinde çöreklenmiş bir şeye bakıp gülüyordu. Yılanın yassı kafasının hafifçe sallandığını gördüm. Annem kapıda, âdeta tas kesilmiş gibi donup kalmıştı. Kulağımın dibinde patlıyan bir tabanca sesiyle yerimden fırladım. Başımı çevirince Red'in elindeki tabancayı atarak kardeşime doğru koştuğunu gördüm. Kardeşim korkudan bağırmağa başlamıştı. Red, bir eliyle onu kavradı. Yılanın yerde kıvranan vücudunu bir tekmo ile çalılıkların içine fırlattı. Sonra çocuğu anneme uzattı. Annemin kardeşimi bağrına bastırdığını sonra kapının eşiğine oturduğunu gördüm. Omuzlarının sarsılmasından ağlamakta olduğunu anladım.
Red, ertesi sabah kahvaltıdan sonra evden çjktı ve bir daha dönmedi. Sanki bir gün evvel yaptığı hareketle bize karşı olan borcunu ödediğini anlıyarak çıkıp gitmişti. Bir hafta sonra bir atlının geldiğini görünce kapıya fırladım. Gelen komiserdi. Şapkasını çıkararak selâm verdi ve yeleğinin cebinden bir »ey çıkararak annemin avucuna bıraktı. Annem, güneşin altında alev gibi yanan taşa hayretlo bakıyordu. Komiser:
— Kızıl saçlı delikanlıyı yakaladık. Doğuya giden bir tren biletine mukabil bunu değiştirmeğe çalışıyordu, dedi. Hemen herifi hapse tıktık. Kasabada sizden başka kimsede böyle bir taş bulunmadığını herkes bilir.
Red'in hapiste olduğunu işitince içim fena oldu .Fakat yüzüğü çalmış olması da çok fenama gitmişti. Annemin ince parmaklarının taşı okşar gibi üzerine kapandığını gördüm. Sonra gözleri yerde oynı-‘ yan kardeşime çevrildi. Sarı bukleli başını ince bir yılan kılıfının üstüne eğmişti.
Yüzüğü komisere uzatarak:
— Buraya kadar zahmet ettiğinize çok üzüldüm, dedi. Bu yüzüğü ben ona vermiştim. Size söylemeğe unutmuştum, dedi.
Komiser, şaşkın şaşkın anneme baktı. Birşeyler söylemek istedi. Yutkundu. Sonra atına doğru ilerledi. Annem arkasından giderek:
— Onu serbest bırakacaksınız değil mi? diye »ordu. Memleketine dönsün ve hayatını yeni baştan kurmak fırsatını bulsun...
O gün annemin o hareketinin mânasını anlıyamamutım. Paraya o kadar ihtiyacı varken yüzüğü nasıl feda etmişti?
Fakat bugün anlıyorum ki, başka bir kimseye karşı olan mânavi bir borç onun nazarında paradan çok daha kıymetli idi.
Çeviren : Nuriye Mltataklmoğlu

Uçuruma Doğru
Eksik olan tarafımız, filmciliğe başladığımız tarihten beri devam edegelmekte olan zevk
ve sanat taraf imizdir.
Kt saat üzüntü, iki saat inilti, | iki saat hafakan ve sonsuz bir acımak hissi.
İşte “Uçuruma Doğru,, ismi altında dAvetlller huzurunda gösterilen cif son Türk filminin bilânçosu.
Acımak hiasl film için sarfediicn emeklere, bütün aktörlerin, teknik unsurların gösterdikleri gayretlere aittir. Çünkü film güzel bir film, aktörler. umumiyetle vasatın üstünde. O halde? diyeceksiniz, o haldesı şu ki. filmin mevzuu, TÜrkiycde sinema olan en küçük kasabada dahi, senelerden beri gösterilmiş herkesi, yani kendini melodrama kaptırtarak müteessir olan herkesi ağlatmış “Arabacının Kızı,, isimli filmden alınmıştır. Öyle kı. daha ilk sahneleri görür görmez, sonunun ne olacağını biliyoruz, böylece her hangi bir eserde esas unsurlardan biri olan sürprize yer kalmıyor. Hoş, “Arabacının Kızı,, nı görmemiş nâdir seyirciler dahi, daha başlangıçtaki mükâlemclerden, Talât ezberlenmiş sakalı

acemice Art emerin İle ezberinmiş jestlerinden işin neye varacağını der-
hal tahmin ediyor. Nitekim, sonda, Talât Artemel’in mezara kapanarak, en bayağı melodramlarda dahi artık kullanılmaz olmuş “Uyuyor...... u ya-
pıştırdığını görüyoruz. Burada, rejisörü tebrik etmemizi icap ettiren bir nokta var. Bir başkası olsa, mezar sahnesinde, Talât Artemel’e “Dizlerine Kapansam., şarkınım “Mezarına Kapansam,, diye tanzlr eder ve. filmin en muvaffak olan bıı sahnesinde kederdldc pedere sövletirdl. Rejisör bunu yapmamıştır. Belki de

Sinema haberleri
22 İmanlı film:
Bu yakınlarda Hallywood, lngrid Bergman’a çevirttiği ‘‘Hamel (koç) burcunun tepiri altında” adlı bir filmle. sinema âleminde bir rekor kırmıştır. Zira bu filmin 22 lisandan kop-yam vardır.
Itlgrid Bergman ile De Nlra Rejisör. korda ile film çevirecekler.
Ingiliz filmlerinin meşhur rejisörü Alex(ınder Korda, İtalyan rejisör Rosselini ile İki film İçin kontrat yaptığını ilân etmiştir. Filmler bu aenc İçerisinde çevrilecektir. Rosse-11nin bu filminde lngrid Bergman baş rolü oynayacaktır. Korda öteki filmleri İçin hâlen Amerlkada bulunan iki meşhur rejisör, Davld Selz-nlck ile İtalyan Vlttorio de Slca ile
NEMA
tırına gelmemiştir.
Bütün bunlara rağmen, başlarken Söylediğimiz gibi, film teknik bakımdan güzeldir, hattâ, şimdiye kadar yapılanların en başta gelenlerinden-dir. Demek bizde seyredilebilir filmler yapılabiliyor. Eksik olan tarafımız, filmciliğe başladığımız tarihten beri devam ede gelmekte olan zevk ve sanat tarafımızdır. Film prodüktörleri her nedense bu cihete bir türlü yanaşmıyorlar. İçlerinden bir kaçının, tanınmış muharrirlerimizden eserler aldıklarını gördük. Lâkin bunların gerek senaryo haline getirilişinde, gerek icrasında ve gerek film bittikten sonra supervlzyonu yapıldığı esnada zevk ve sanatın rol oynamasına henüz mâm oluyorlar. Sebebi de, içinde mezarlık, goz yaşı, iz'an, bayrak, çocuğunu kaybeden a-na baha, alaturka şarkı, alfranga dansı hulunmıyan filmlerin para ge-tlrmiyeceği endişesidir. Hoş, bu düşüncenin bugün, radyoya, tiyatroya, hattâ Şehir Tiyatrosuna bile hâkim okluğunu görünce, hususi sermaye sahiplerini endişelerinde mazur tutmalıdır. Bu umumi zehabı kırmaya cesaret edecek bir prodüktör ortaya çıkınca yerli filmlerimiz derhal kendilerine bir seviye yapabileceklerdir. Ve şayet “Uçuruma Doğru,, mevzuunu. Türkiyenin 300 muhtelif yerinde gösterilmiş olan bir melodramdan almasaydı, bu seviyenin belki de ilk filmi olabilirdi. Zira, filmde Talât ArtemeHn kolay oyunıı müstesna, bütün öteki artistler, ölçülü oynuyorlar ve bundan dolayı tebrike lâyıktırlar. — la.
işbirliği yapabileceğini kuvvetle tahmin etmektedir. Alexandre Korda, İngiliz filmciliğinin bu günlerde geçirmekte olduğu krizi böylece önll-yebileceğini zannetmektedir.
Ronıa'nın en modern sinema binası:
“Ebedi şehir” diye anılan Romanın 121 inci alnema binası “Palazzo Sistl-na” İçine 1800 seyirci almaktadır. Sadece büyük olmayıp Romanın bütün büyük tiyatro binalarından daha zengin ve zevkli bir şekilde tanzim edilmiştir, Ocak ayı boyunca, bu muazzam binanın sahnesinde Italyanm en meşhur komiği Toto, Fransızların tanınmış şarkıcısı Maurice Cheva-licr, Catherlne Dunham’mki gibi dansöz grupları, çeşitli roller yapmışlardır.


' ~" r
Olivia de Havilland
baş artist seçildi
Yıldız, son çevirdiği filmde büyük bir başarı gösterdi
sadece müessir bir trajedi ol-kalmamış sinema lleminin verdiği filmler arasına katıl-
Amerikanın sinema münekkldleri MThe Helresa" (Vâris) filminde gösterdiği muvaffakiyetten dolayı OHVla de Havllland’ı senenin baş kadın artisti olarak seçmişlerdin
Paramount şirketinin muvaffakiyetle filme aldığı ‘ Helroas’ün mevzuu, cemiyet hayatından hoşlanmı-yan, sadece el işleriyle meşgul, kendi halinde bir kızın hayatıdır. Bu zengin kıza hoş bir serseri olan ı Mont-gomery Cllft.) kur yapmaya başlar. Kızın babası (R&lph Richardson) o-nu mirasından mahrum ederek kızının hayatından, evlenmek için yegâne şansı olan servet avcısını, uzaklaştırır. Henrj James’in yazdığı bir eser olan “The Heiress"! Olivia de Havilland'ın cazip utangaçlığı ve sıcaklığı ile ihtiyar kız rolünü hakikate çok yakın bir şekilde canlandırdığı için maki a kıymet m ıştır.
Ralph Richardson hayatın acı darbeleri karşısında için için gülümsiyen zeki, idealist bir egoist ahlâkçı rolünü mahlrâne şekilde canlandırmıştır.
HoUywood, Laurence Olivicr’ln V İnci Henry’slnden sonra insan sesile bir filme mana ve ruh verebilme kabiliyetini yalnız bu filmde gördü. Zira her hece yavaş yavaş telaffuz edildiği glb., artistler filmin havasına uygun ağır ve tok bir tonla konuşuyorlar. Rejisör William Wyler bütün’ filmlerinde olduğu gibi Hei-ress de de gene şapkalara, kapı tokmaklarına, ocak başlarına müthiş e-hemmiyet ve esrar vermiştir; ilâveten artistlere yukardan ışık tutarak resimlerini almak da en dikkat ettiği şeylerden biri olduğu için bir çok sahneler tepeden filme alınmıştır. Bir İngiliz münekkidi bu filmden lıahsederken “sanki İnsanları pahalı eşya satan bir mobilya mağazasına hapsetmişler” demiştir.
Erol riynn, bir roman yazdı
Ne w-York — Amerikalı meşhur sinema artisti Errol Flynn, geçen ayın içinde “Korsanlar’* adlı bir kitap yazmıştır. Mevzu Antil denizinin 19 uncu asırdaki korsanları arasında geçer. Tabiatiyle roman filme alınacaktır. İhtiva ettiği maceralar bakımından, Errol Flynn’in meşhur “yedi denizin hâkimi” adlı filmini geride bırakacaktır.
Errol Flynn’ln miiii resimlerinden biri.
Tekmeli ve kırıcı oyunla mücadele etmeliyiz
Bugün artık itirafı acı da olsa, İnkâra hacet yoktur ki, milletlerarası futbol sahasında takımımııa verilen not, hiç de yüzümüzü ağartacak mahiyette değildir
Yasan : Hadi KARSAN
ALDIĞIMIZ haberlere göre Fransada şart ve kırıcı oyuna karşı şiddetli bir mücadele a* çılmMina karar verilmiştir. Bu maksatla Futbol Teknik Komitesi Reisi, Merkez Hakem Komitesi ve Ce2a Heyeti Başkanlaıı, Federasyon Murahhası ve kulüplerin seçtikleri bir temsilciden mürekkep bir komisyon teşkil edilerek lâzım gelen tedbirlerin en kısa bir zamanda alınıp tatbik mevkiine konulması İçin derhal faaliyete geçilmiştir. Şimdiye kadar ceza heyetlerinin müsamahakâr hareketlerinin oyuncuları şımartmaları, tekmeli ve kırıcı bir oyun sistemi tatbik edon oyunculara karşı verilecek cezalarda hafifletici sebepler a-ranılarak bunların şiddetle tecziyesinden kaçınılmış olması böyle bir karar alınması mecburiyetini doğurmuştur. Bundan sonra yalnız taşkın hareketleri görülen oyuncular mesul tutulmayacak, bu oyuncuların antrenörlerinin ve mensup oldukları kulüplerin de sorumluluğu aranarak icap ederse onlara da gereken cezalar verilecektir. Komisyon ilk iş o-larak bir ceza baremi tesbit etmiş ve cazaları bu bareme göre ayarlamıştır. Yapılan hareketin mahiyetine, tekerrür etmiş olup olmadığına, kasten veya bir an İçin tehevvüren yapılıp yapılmadığına göre, baremde ağır, hafif veya tecilli cezalar derpiş olunmaktadır.
Bu haberi aldıktan sonra bizde de gittikçe fazlalaşmak istidadını gösteren tekmeli ve kinci oyuna mâni olmak makaadiyle neden bir an evvel gerekli tedbirlerin alınması için harekete geçilmediğini düşünerek doğrusu üzülüyorum.
Bu sahada gevşek davranmakta olmamızın bizi beynelmilel temaslarda ne müşkül durumlarda bıraktığını hepimiz biliyoruz. Müsamahakâr hareket etmemizin şimdi cezasını çekiyor ve müteessir bulunuyoruz.
Çünkü bugün artık itirafı acı da olsa inkâra hacet yoktur kİ milletlerarası futbol sahasında takımımıza verilen not hiç de yüzümüzü ağartacak mahiyette değildir. Oyun bakımından eskisine nazaran ilerlemiş olduğumuza şüphe edilmemekle beraber bazı oyuncularımızın yaptıkla-
Genç takımlar arağında
Türkiye - İtalya millî maçı ne zaman yapılacak ?
Ankara, 8 (A.A.) — Genç talcımlar arasında yupılacak Doğu Akdeniz Kupası maçlarına katılan milli takımımız, ilk maçını İtalya genç milli takımı ile İtalyada nisan ayı başında yapacaktı. Son zamanlarda, İtalyan-lar bu maçın mart başında yapılmasını teklif etmişlerdir. Futbol Federasyonu bu teklifi, memleketimizde kışın şiddetli geçmesinden dolayı İlk maçlarını bile tehir etmekte olduğumuzu ve bu sene faaliyet programının yüklü bulunduğunu ileri sürerek reddetmiş ve maçın nisan veya mayıs avları içinde herhangi bir tarihte yapılmasını İstemiştir, ttalyanlar, bu isteğe henüz bir cevap vermemişler
rı sporculukla kabili telif olmıyan hareketlerin futbolumuz hakkında hariçte İyi bir intiha bırakmadığı cümlece malûmdur. Şimdi bütün gayretimizle bu fena intibaı sildirmeye çalışmalıyız. Bunun için de tıpkı Fransanın yaptığı gibi biz de derhal harekete geçerek gerekli tedbirleri almaya tevessül etmeliyiz. Eğer ö-nümüzdeki yaz Dünya Futbol Kupası maçlarına katılmaya kati olarak karar vermiş bulunuyorsak vaktin darlığım gözönünde tutup hemen bugünlerde teşebbüse geçmemiz lâzımdır. Aksi takdirde bir daha aynı vaziyetin tekerrür etmlyecoğine inanmak fazla iyimserliğe kapılmak ve kendi kendimiz! aldatmak olur. İtiyatların zamanla tabiatı saniye halin6 geldiğini akıldan çıkarmamalıyız. Fena misaller teşkil eden kötü itiyatların süratle yayılma istidadını ilk fırsatta önlemeli ve hastalığı zamanında tedavi etmeliyiz.
Her şeyden evvel kulüp İdarecileri tıpkı bir babanın evlâdına yapması lâzım geldiği gibi, fena hareketleri görülen oyuncularına, teşkilâtın harekete geçmesini beklemeden bizzat kendileri lâyık olduğu cezayı vermelidirler. İlgili makamlar da hiç bir tesir altında kalmadan, oyuncunun şöhretine, mensup olduğu kulübün mevki ve itibarına bakmıyarak, her ne kanaldan gelirse gelsin vâki olacak bütün teşebbüs ve müracaatlara kulak asmıyarak bu kabil oyuncuları gerektiği gibi cezalandırmalıdır. Fenaları iyilerden ayıklamalıdır kİ zaman ile hastalık diğerlerine de sirayet etmesin. Böyle şiddetli bir hareket belki bidayette o kulübü ufak bir sarsıntıya maruz bırakabilir ama. Atinin emniyet ve selâmeti bakımından bu fedakârlığın hayırlı neticeler vereceğine şüphe etmemelidir.
Tekmeli oyuna karşı mücadelede propagandanın da önemini unutmamalı, gazetelerle, afişlerle statlarda hoparlörlerle aynca telkinlerde bulunmanın faydalan görüleceğine ina-nümalıdır.
Velhasıl spor idarecilerinde, efkân umıımiyesinde sert ve kinci oyunu tasfiye eden bir hava yaratmalı ve sert oyunun yerine temiz oyunun ikamesini başlıca hedef tutmalıyız.
dir. Federasyon İtalyanların cevabına göre İranla yapacağımız milli maçın aynı günde yapılması ve bu suretle iç faaliyet programımıza sekte verilmemesi düşünülmektedir.
Ankara, İstanbul ve İzmir genç takınılan arasında bir turnuva tertip c-dilip edilmediği konusunda Futbol Federasyonundan salahiyetli bir zat, bu meselenin federasyonca tetkik edilmekte olduğunu söylemiştir. Zannedildiğine göre, şehirlerarası bir turnuva yerine iki muhtelit takım arasında bir maç yapılması düşünülmektedir. Genç milli takım için bir kamp yapılmasına ihtiyaç görülmemektedir.
Hicri 1950 Rumi
a. Ahir ŞUBAT K. san1
21 9 27
1369 Perşembe 1365
Valdi Vasat) Ezani
Güne» 7.02 1.28
Ogl. 12 28 653
İkindi 15.17 9 42
Akşam 17.36 12,00
Yatsı 19 08 1.33
îmsâk 5.23 11.49
Atatürk inkılap Müre»l : Perşembeden maada her gün 10-12 va 14-17.
Topkapı Harayı: Pazarte»l-Çar-»aınba - Cumartesi. Saat 13.30-17 TelL (21090).
Ayaaofya: Pazartesi - Salı - Çarşamba - Pcrşembo - Cuma • Pazar. Saat 10 - 16. Telf. (21760).
Arkeoloji: Çnrşamba -Cuma -Pnrnr günleri 13 ten 16 yu kadar.
E»kl Şark Ederleri Bubetl: Çarşamba - Cuma - Pazar 10 dan 12 ye kadar, Trif. (21682).
Türk te İtilâm Enerlrrit Balı — r*erfjrmb(! - Pazar. Saat 13.30-16.30
J>oln»nl>nhçc Deniz MÜİomIj Cu-
ma rical saat 13-17. Trlf (81284). Pazar 9-18,
Belediye M üzesi: Atatürk Bul-
varı. Perşembeden gün 10-12 vc 14-17. maaaa her
TrrfLk Fikret Aşlyan MÜzrsi : Bobek. Perşembeden maada her gün 10-12 ve 14-17.
İzmir:
Arkeoloji MUaeal (3324) Her gün 0-12, 13.30-17. Cumnrtee): 14-17 a-çıkt.ır
Ituanbul Beyoğlu 44998
Anadolu yakazı 60636
Ankara 01
İzmir 2261
Bpyogiu 44644 Kadıköy 60873 j
îrj^.n^ul 24222 Ü»Uüd-r
Ankars. 00. İrmtr Ma. K. yakı. 1M6Ö1
SEHİK Til'ATHOLABIı
SARAY
Saat 20.30 da.
»RAM KISMI (42167) Tebe#lr Da^ İresi.
KOMEDİ KISMI (40400) Hanımlar Terzihaneni.
MUAMMER KARACA OPERETİ: 8.30 dn 8lzln Sokak.
YENİ SEM OPERETİ: 8.45 do Dubara.
TAKSİM BELEDİYE PAVYONU: (Tel: 82904) Parisli Şantöz Rone Avrih
ANKARA TİYATROLARI; 8aat 20 de.
OPERA: Köylü Namuaıı (1 perde). Palyaço (2 perde). Çarşamba. Cuma ve Pazar 2 opera birden.
BÜYÜKTE (10370-40) Bir Komi-«er Geldi.
KÜÇÜKTE (111691 Amigon vo Scapin'ln Dolapları.
İZMİR
bEHİR TÎYATROSL (2364) Katil.

BEYOĞLU CİHETİ
AKIN (80713) 1 — Tarzan Ormanlar Prensi, 2 — Canavar Adam.
ALRAZAR 142562) 1 — Ormanlar Perisi. 2 — Cehennem Yanşı.
AK (44394> Yanlış Numara.
ATLAS (40835) Kara Ok. (Orijinal).
ÇİÇEK: 1 — Gizil Emir, 2 — Km-knnç K’idınC renkli).
ELUAMKA (43595) Bu Evde Ne Var?
ÎNCt 1 — Ümltfll» Acık.
2 — Ormanlar Anlam
İPEK (44280) Kara Ok (Türkçe). LALE (43596) Bu Evde Ne var? 8VATPARK (83143) 1 — Kalbıma
Doğmuştu. 2 — Ya Zafer Ya ölüm. tTDrkçe) .
rCMER (42851) Ebedi Dönüş. 8ARK I4O3RO) Kanunaıır Rehlr.
SIK (13726» i — Kara Korsan.
2 w Korkueuz Şövalye.
Esrarengiz A t
RENKLİ
Artistler: .IA( K OAKİE
JOAN TENLİ E
JAMES GRAİG
Tel: (1656
TAKSİM (13191) Uçuruma Doğru. TAN (80740) 1 — Varyete Gütol-iorl, 2 - Güzellik îlAhesl.
ÜNAL (49306) 1 — Merhamet. 2 — Kahraman Kılavuz tTürkço).
YENİ (84137) 1 — Aşk Buhranları. 2 — Gönüller Kıraliçeal.
YILDIZ (42847) Tanca (Casuelar Yuvam),
İST AN DLL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Harrov
Kumarbazı. 2 — Cani Kaçıvpr
A İSI : (21917) I — Kılıçların GÖI-geninde. 2 — Adalet (Türkçe).
AZAK (23542) 1 — Ormanlar Ab-lanı 2 — ölüm Danm.
(EMlBERLtTAğ (22513) Tanca (( nHUMİar Yuvası).
FERAH: 1 — Kartal. 2 — Bayrağa Can Feda.
HALK (21994) 1 — Boka Kıralı. 2 — Çöl ŞarkiBi,
İKTANBl L (22367) 1 — Hazret!
Süle.ymnnın Yüzüğü. 2 — Vahşi İntikam.
KISMET (21904) 1 •— Tnroa Çocuğu. 2 — Kahveci Güzeli.
MARMARA (23860) Tanca (Camialar Yuva»:).
MİLLİ (22962) 1 - Harrov Ku-
marbazı 2 — Cani Kaçıyor.
Tl RAN (22127) 1 — Ormanlar
HAklml. 2 — Ölüm Dansı.
TENİ (Bakırköy 16-126). 1 —
Monte Krlstontın Miram. 2 — Gökler Senfonisi.
KADIKÖY CİHETİ
KALE (60112) Kılıçların GÖlge-alnac.
OPERA (60821) 1 — Büyük Vale, 2 — Ağır Ceza.
SÜREYYA (60682) l — Krlatof Kolomb. 2 — Nevyork Esrarı.
ÜSKÜDAR CİHETİ hale (60062) 1 — Seller Kasır-
gafli. 2 — Leylânın Kaderi (Türkçe).

ANKARA
ANKARA (23432) Zamane Kızı.
BÜYÜK (16031) Istırap Çocuğu. CEBECİ: Korsanlar,
PARK (11131) Kadın Severse.
SÜMER (14072) Dolambaçlı Yollar. 2 — OatÜn IJçarknle.
I l.TS (22294) Güzeller Resmlgoçl-dİ.
SI s (11071) Kadın Severse.
YENİ (14040) Haydut Aşkı.
GAR GAZİNOSU! Solera De Es-pana Revüsü.
İZMİR
ELIIAMRA: Haydut Aşkı.
LÂLE: 1 VnylA Kaplam. 2 — Yaban Gülıı.
TAN; 1 Y.'I.VİA Kaplanı. 2 — ) .ıhan Gülü.
TAYYARE: Leylâklar Açarken.
YENİ: 1 — Mont ckrlstonıın Ml-raaı. 2 — Kadınların Sevgilisi,
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK: 1 — Kanlı Bilse. 2 — Göriinmlycıı Adamın İntikamı.
SÜMER ı Aşlc Kurbanı
Tl RK M( Zh.l:
Suat: 8.00 Ankara: Zeybekler (F’I.J. — I2..10 Ankara: Şaricı-)Mr. 13.I5 İstanbul: Şarkılar vr îürkhkr (FI ). II.00 la-tnnhıil: Şarkı ve türküler. O-kuyıın: MıınlIA Mukadder, —
18 00 Ankara; lıua sar (Hüseyni fosil). — 18.45 IslanbıU: Sar. eserleri. Dürrü Turan (tambur) Mustafa Sunar (komanı. — 19.20 Ankara: Yıırtan sesler. —
19 15 İstanbul şarkılar ve türküler. Olcuvnn: Akile Artun, Çalanlar: Sadi Işduy, U/.eddln Okte. Flkr*l KutlUg. — 20.36
••YENİ ISTA N IH L., un bürün için tavsiye ettiği programlar :
DAHİLDE:
Saat: is.oo Ankara: İnce «az (Hüseyni faslıI. — 19.30 İstanbul: Darvna kaman konseri.—
19.15 Ankara: Senfonik eserler (PL). — 21.15 İstanbul: Fasıl heyeti konseri,
HARİÇ İ Et
22.15 Londra: Constunt Lamban idaresinde •’PhlIarmonia., orkestrası konseri.
Ankara; Şarkılar. — 21.16 tn-tanbui: Fasıl heyeti (Nişaburek,,,
KLASİK BATI MÜZİĞİ!
Saat: 11.30 Londra: ‘'BBS Northern orkestrası,, konseri. —
13.30 İstanbul: Büyük (»rkestrn eserleri (PL). — Kaval, Rimaki-Korankof 19.15 Ankara; Senfonik eserler ÎPI.I. — 22.15 Londra: Conetant Lamban idarecinde “Phllarmonla., orkestrası.
HAFİF BATI MÜZİĞİ:
Saat: 7.31 Ankara,: Hafif müzik (Fİ.). — 9.15 Ankara; Hafif melodiler (PI >. — 8.39 Ankara ; Bale müzikleri (Pl ). — 11.69 Londra: Geraldo k«»nscr orkoatrnaındnn parçalar. — 12.30 Londra: Ralph Elınan w orkestrası. — 13.15 Ankara: Radyo salon oıkestraHi kmo«crl. —
15.15 Londra: Htıflr rnllslk, —
18.30 hranbul: Hatır müzik (PL). — ih. 13 Ankara; 2 piyano ile melodiler (Pl ) — 16/15 İAtanhul: Hafif orkestra enerleri (Pl ). — ıo..’in İstanbul: Komanla hafif mekanlar. Darva» (kemanı, Wagnor t piyano). — 22.00 İstanbul: Küçük nrkentra-(lnn rrıolodltar. - 22.20 İstanbul Çeşitli hafU müzik (P,| »
23.15 İstanbul: Hafif gaco müziği (Pl.).
DANS MÜZİĞİ;
Suat; İL 10 İstanbul; Dans mü
ziği (PL). — 17.15 Londra: Ray Martin ve orkcatrast. — 18.00 İstanbul: Dans müziği (PL). —
21.15 Ankara: Dana müziği(PL) 23.00 İstanbul: Dans müziği (PL). — 23.15 Londra: Tom Jo-nos ve triosu.
HL'Nl Sî PROGRAMLAR:
Konuenut:
Saat: 13.50 İstanbul: Ev Kadın : Süt çocuğu hastalıkları. Konuşan: MrlAhat Akkoyunlu. — 21.00 Ankara: UNESCO gazetesi. — 21.45 Ankara: Sağlık saati.
Temsil:
20JŞ İstanbul: Tarihi radyofonik temsil,
9.30. 23.00 Londra: Dinleyici İstekleri. — 18.15 Londra; Yeni plâkları takdim ediyoruz. — 22.00 Ankara: Müzikseverin ana-ti.
TÜRKÇE HABERLER;
Ankara İslimimi Radvolnrı:
Suat: 7.451 13.00: 10.00! 22.45.
13.30 Ankara; öğle Gazetesi.
20.15 Ankara: Radyo Gazetesi,
Amer ikanın Şasi,,: Saat 10 15 (13. 16 vo 10 metro).
Lotıtlrn Radyosu: Saat 7.15;
( 18.45 ve 23 0(i (10.01, 24.02; 31.32 vn 40 19 metre).
GELECEK OLAN lÇARLAR
9 50 D.H.Y. (Türk) Anknradnn. 12.60 D.1I.Y, (Türk) Anka radon.
13.30 B E.A ( Ingiliz) Londra, Nhı. Roma, A t İnadım.
14.— D.H.Y. (Türk) İzmit den.
14.46 S.A.s. (İskandinav) Kopenhag, Arnatoiklnm, Münih, Rorıuıda n.
16.— 8.R (tsvıçro) Zurlh, Ce-
nevre. Atına, Ankaradnn.
16.20 D R Y ıTÜrk) İskenderun, Artana. D. Bakır, Mnlutya, Ankaradan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
9.— D.H.Y, (Türk) Ankaraya.
10.10 D.H.Y. (Türk) Ankara,
Kıbrıs, Bevruta.
14.30 B.E. A. (İngiliz) Atina, Ro-
ma Niş, Londraya.
14.30 D H.Y. Ankarnyıı.
16.50 S.A.S. (İskandinav) Roma,
Münih, Amaterdaın, Kopcn-
hııg’a.
GELECEK OLAN VAPURLAR
20.30 SUS (Mudanyadan).
GİDECEK OLAN YAPIKLAR
5.— KADEŞ (Karadenlze.)
ü.— S VS (Mudanynyn).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 âomplon (Avrupa).
7.10 Doğu.
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
9.— Toro».
18.10 Ankara.
21.30 Semplon (Avrupa).
Jfinıhıbnd:
Cemil, B«jyazu
İntnnbul. Eminönü.
H Hulûai, Kuçükpnzar.
Abdülkadlr, Alemdar.
| (I ı.
Erli paııl tan.
Brslktn»:
Nail Hnllt, KÖyiçl. Beyoğlu:
Mal kov İç. Istiktal O. 402.
İstiklâl. IstlkiAl C. 241.
Ertugrul, Firusağa 27.
I«mot. Cumhuriyet C. ISO.
Kara köy, Kara köy C. 5.
M (çka. Maçka C» 67.
! • rtk'iy, Ergcnekon C. 76.
Hnaköy, Hasköy,
Merkez, KnsımpaQa.
ı ıtih
i HıtllL Şohzadebası.
S. Gürgen. Aksaray.
Emin Rıdvan. Sn ma tya.
Hoseki. Şehremini.
Ulupınnr, Karagiimrük.
Hayirn Berk. Fener. (Aklldur :
Çnmhyurt.
— Hece - Bulmaca —
A. — A — AY — BA — BA — BE — BERG — DE — EŞ — ORAM — HA — I — I — KA — Ki — KÖR — Ll — NIA — MAS
— Mİ — MOR — Nt)RN — RA
— RA — RA — RE — RIS — RO
— SAN — SI — ŞÎL — §IL — TAK — Tl — V — VA — YA — YA — YE — Yi — ZAN — ZVN.
1. Ortaçağ asilzadesi. — 2. Bir Akkoyunlu hükümdarı. — 3. Mirasçı. — 4. Anadoluda bir şehir.
— 5. Eski avlardan biri. — 6. Hararet. — 7. Alınanyada bir şehir.
— S. Soyguncular. — 9 Bir ağırlık ölçüsü. — 10. Bir kurumumuz. — İl. Pırıltı. — 12. Bir kuş. — 13. Bir nakil vasıtası. — 14. Deniz vasıtası.
Yukarıdaki hecelerden teşkil edilecek kelimelerin İlk ve son harfleri yukardan aşağıya okununca bir «tn sözü çıkacaktır.
Dünkü Bilmecenin Halli:
1. Ur — 2. Mur — 3. Amur — 4. Nnınur — 5. Anamur — 6. Ru-manya — 7. Mançurya.
Sanı: Slnvınuaındu Saat 18,30 da Ida Heandel resitali. Progfamda Brahma - Tchafkowakl.
Kadıköy:
Yeldcğlrmonl.
Kızıltoprak.
Göztepe.
Bostancı.
II ey bel lada:
H. Ada.
BUytl krula:
Merkez.
ANKARA
Ankara (11103), Y’ontşchir (218Û3).
Sebat (11099).
İZMİR
Tarlan, Alsancak. Millet, Komcrnltı. Kara taş. Yalılar .
Y. İzmir, Basmahane. Egrcfpaça, Eırefpaşa,
FRANKFURT/MAtN • A/LTE MAINZER @ASSE 57
Tarafından teçhiz edilmiş, modern ve kifayetli klişe atelyemizde hazırlanmıştır
A'kd^nil Hdtll İstanbul-Pire Nıpoli • Mınilvt Cenovı
Her ay bir keşide
SPEZIALFABRIK UND GROSSHANDLUNG FUR REPRODUKTIONSBEDARF
1
Kümsen - Horıka
Doğu Güney Akdeniz Hâili l«ı«nbul-İTfnlr Pir.-Ifmatoi A«ytui Mınllyt>Ctnova-bheHdflrlye-NApob mNitrooiA’ atuvüi
SIYASI İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
müstakil günlük gazete
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu »ayıda yazı İğlerini fiilen İdare eden : SACİT ÖGET
Basıldığı yer: yeni İstanbul matbaacelik LIMITED StRKETl MATBAASI
îkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki İktisadî, dördüncü sayfamızdaki kültürel başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamen yazarlarına aittir.
DEVLET DENİZYOLLARI AKDENİZ'Dİ TÜRK GEMİLERİYLE
SEYAHAT EDİMİZ
İstanbul Sıhhî Kurumlar Artırma ve Eksiltme Komisyonundan:
Bulaşıcı hastalıklar savaşı için 10 ton kolloidal D.D-.T. kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
1 — Eksiltme. 17 şubat 1950 cuma günü saat 15 te Cağaloğ-lundaki Sağlık ve S.Y, Md.lüğü binasında toplanan Sıhhi Kurumlar Satın Alma Komisyonunca yapılacaktır.
2 — Muhammen bedeli: Beher kilosu 340 kuruştan olmak üzere tutarı 34.000 lira olup, ilk teminatı: 2550 liradır.
3 — İstekliler bu işe ait şartnameyi çalışma günlerinde komisyonda görebilirler.
4 — İsteklilerin câri seneye ait Ticaret Odası vesikası ile 2490 sayılı kanunda yazılı belgeler ve bu işe yeter İlk teminat makbuz veya banka mektubu olduğu halde teklifi havi kapalı zarflarını eksiltme saatinden bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde komisyona vermeleri.
5 — Postada vaki gecikmeler şayanı kabul değildir. (1103)

Gazetemizde neşrolunan bütün
resimlerin klişeleri
i
Birinci sınıf genel hirurg dir. Muayenehanesini henüz açtı.
Kabul saati : 3 • 6. Çarşamba günleri müstesna. No. 258/3. İstiklâl Caddesi. Elhamra Sineması Pasajı Üstü.
M. D., D. OB„ D. CH., M. CH., P. F. R. C. S. Eng. Berlin, Zürich, Basel ve Londrada tahsil ve ihtisasını yaptı.
Dr. HAFIZ CEMAL
LOKMAN HEKİM
Dahiliye Mütehassıs» Pazardan başka her gün saat 14 ten 17 ye kadar İstanbul Divanyolu No. 104-
GÖZ HEKİMİ
Dr Al ura d Ram»
Aydın
Beyoğlu Parmakkapı, imam
sokağı No. 2, Tel: H553

Ö L L M
İstanbul Milletvekili Profesör Fuat Köprülünün yeğeni, merhum Cemal Eray ve Saime lmer in kızı
SELMA ERAY
müptelâ olduğu hastalıktan
kurtulamıyarak, genç yaşında vefat etmiştir. Cenazesi, bugün Göztepe, Yenivol tramvay durağı 254 4 numaralı Dr. Mahir Beyin apartmanından 14,30 da kaldırılarak, Erenköy camiinde ikindi namazını müteakip Sah-rayıcedit mezarlığına defnolu-nacaktır. Allah rahmet eylesin.
KEKEMELERE; Kekemeük hu-3usl bir metotla ıslah olunur Fazla tafsilât İçin: Bayan A. Narter, Şişil, posta kutusu No. 32 ye mektupla müracaat
LILUI •
4
tCLantttimıi!»ımHinuiLTim«mtt^wıırt!t4HaiiKraiiWiMi«!tmıt!airatnanm2n!!iitniiMtm::raın::mdm!raıncittuııwtiMKaıu^ mmtMatıracntnıutmK:
ŞUBAT Keşidesinde
arasında değişen
25 Lira
Her (100) liraya ayrı bir kur’a numarası verilir
l
CITROEN
İLANI
TASFİYE
inci maddesine tevfikan ilân o-lunur.
f
TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A. 0
1950 İkramiye Plânı
100.000 LÎR
200.000 Lira değerindeki Büyük GARANTİ
APARTIMANIN 3 DAİRESİ
2
3
3
4
1.000
Liralık
Ayrıca 100 lira ile
33 adet muhtelif para ikramiyeleri
YILIN İKİNCİ KEŞİDESİ 27 ŞUBAT 1950
YOMTOV B/YHAR LIMITED Ortaklığımızın 28/12/949 tarihli ortaklar karariyle feshine karar verilmiş bulunmakla şirketten alacaklı bulunanların işbu İlân tarihinden itibaren (1) sene müddet zarfında bilmüracaa hukuklarını ispat etmeleri lüzumu Ticaret Kanununun 445
Halı tasfiyede Yomtov Bahar Limited Ortaklığı Tasfiye memuru
Ovadia. Taksim
Çeşme, Feridiye
No. 82/2
Hayim
Valide
sokak
25 yıldan beri muvaffakiyetle imal edilmekte olan
f


F
f^tRlOSC^
Alman TOTAL Mamuiâtı
Hususiyet ve evsafı itibarile tamamen ayrı bir mevki sah?bi Fransız arabası
“Önden
bir parti. Istanbula müteveccihen yola çıkmıştır.
Çekişli” CITROEN arabalarından mahdut
Fiyat tenzilâtından istifade ederek, kendi arabalarını şimdiden ayırtmak üzere Sayın Müşterilerimizin Bürolarımızı teşrif etmeleri rica olunur.
•Sergi veri ve yedek parça deposu
FRANS OTO Lt.MtTEl)
ŞİRKETİ
Tepebaşı Caddesi feı. 4W8i
CITROEN
Türkiye Mümessilleri
FRANS OTO LIMITED
ŞİRKETİ
UaJata. Kuto Han. Tel 44747
CITROEN SERVİS İSTASYONU
Nişantaşı. Vali kona# Caddesi Tel 84242
20 DAMLASI DERHAL FERAHLANDIRIP. EVLERİNİZDE MUTLÂKA BULUNDURUNUZ
Çok sağlam, işletme ekonomisine çok uygun, ağırlık itibariyle hafif ve teçhizat bakımından da mükemmeldir.

İ
I







Muhtelif tip ve kapasitedeki portatif ve sâblt, kuru, tozlu, sulu CO 2 gazlı, köpüklü söndürme vasıtalarıyla
Adi ve parlayıcı maddeler
yangınlarına karşı
EMNİYETİNİZİ SAĞLAR
T
»rtık kar ve tipiden ve her türlü
korkmavin?z
soğukalgınlıklarmdan hiç
Resimde görülen otobüs, 33 oturma ve 17 ayakla durma yeri olan ve Krupp şasisi üzerine kurulmuş çelik bir
a
hrr(F>( Ut M

UERDINGER
karoserini göstermektedir

Lürkiye Umumi Vekil)
STANDARD
Sndi H
t?
4'
L*ıxF
ır*
*



Müessese ndrs.. Galata, Bankalar Cad. Banka sokak Roman oan l’elefon (0784
İŞ LTD. Şr.
Dilek Sr
Mafcuztı adresi. Takdim, Garaj Tramvay duraçtı ERK Ap. altında
Telefon

* •



i

Mektup adresi: P.K. 2Ub Beyoğlu
lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Düsseldorf ve Uerdingen’deki fabrikalarımızda :
Dizel ve benzin otobüsleri
(her türlü şasiler için)
Henschel şasilerine mahsus otobüsler, her nevi otobüs ve remork imal edilmektedir.
HAGGONFABRIK UERDINGEN A. G
Hudson 1947
KREFELD
UERDINGEN
ile beraber çalışmaktadır
TÜRKİYE MÜMESSİLİ:
Taylan - Eftker, İstanbul - Galata, Tabir Han 31 z33
Radyolu kalorlteıll az kullanılmış iyi vaziyette lüks taksi müsait fiyatla acele satılıktır. tş saatlerinde 29266 ya telefon
s


• a J
* i
he*'**'.
NEOKALMÎNA kaşeleri
Her eczalmncde bol miktarda bulunmaktadır.
BAŞ. DİŞ
ROMATİZMA AĞRILARINA _GRIP. NEZLE
NEVRALJİYE
KARSI
»
GRİP-BAŞ-DİŞ vC ROMATİZMA,
AĞRILARINA KARŞI
re I «I
i
Taklitlerinden sakinimi. Her yerde pullu kukıkiN tercNVa

Comments (0)