POKER
PLAY
Kullanımı
AKŞAM
Sene 32 — No. 11283 — Fiati: her çerde 10 kuruttur. CUMARTESİ 11 Mart 1950 Sahibi: Necmeddin Sadak — Yazı İslerini fiilen İdare eden C. Bildik — Akşam Matbaası.
Cumhurbaşkanının .«cylâp mıntakasını ziyaretinden bir kay enstantane: Solda: Eskişehir valisi Ahmet Kınık ile Bayındırlık Bakanı, Cumhurbnkanına Porsuk ve Sanan mecralar hakkında izahat veriyorlar. Ortada; İnönü Tunus Emre okulundan çıkarken; sağda: Devlet Demiryolları İşçi Sendikası Başkanı İnönü'ye şükran ve minnetlerini anediyor
Telil haklarını koruma SÖZ HÜRRiYETiHE DAİR
— Büyük Millet Meclisine —
Cumhuriyet devrinin bilhassa şu son yıllarda, bütün «haklan koruma» mevzuu üzerinde çok yazı yazıldı,, çene yarışma girişildi, ve nihayet Büyük Millet Meclîsinden birkaç hayırlı kanun çıktı. Bunların arasında işçiler sigortası da olduğuna göre, emek denilen kıymetin korunmasına doğru bir âdım atıldı denilebilir. Çünkü, her ne kadar Ortaçağ çeşitli dahi olsa, emek, zena-at ve sanat erbabının geçen zamanlarda e gedikler» gibi zümre teşekkülleri vardı, Garba yüzümüzü çevirdikten sonra bunlar birer birer göçtü gitti.
Hususî veya resmî, bi2de en fazla hangi haklar korunur gibi görülür? Burada korunandan ziyade korun-mıyan haklar üstünde durmak daha faydalı olacaktır.
Haklan korunmıyanlann başında her nen fikir ve sanat mahsulü veren zümreler gelir. Fikir adamlarının «ulemayı rüsum» cinsi, eski zamanlarda padişaha, yeni zamanlarda iklidardakilere yaranan veya sadece onların fikirlerini yayanlar daima günlerini gün ettiler. Serbes kalemlerin, en mütevazun-dan en _eşburuna kadar ya sefalet veya da sefaletten bir derece yüksek bir hayat 1-çinde ömürleri geçti. Hür ve yaratıcı kafaların emeğini koruyan ilk kanun 1910 da çıktı. Çok eksik tarafları olan bu kanun istisna edilirse, en zor yetişen, bir milletin medeniyet seviyesinin miyarı olan zümrenin hakları hiçbir zaman bahis mevzuu olmach.O kadar ki Berne anlaşmasına bile girmedik ve Lozan’da 1945 e kadar telif haklarını korumavı tehir ettik.
O tarihin üstünden hemen hemen beş sene geçti.
Bugün, bir avuç müellifin bin bir müşkülâtla iki seneden beri kurabildiği ve yürütmeğe çabaladığı Telif Hakları Cemiyeti, havli zamandan beri hazırlanmış o-laıı tasarının bu devrede çıkarılması cin müracaat etti, Unesco da bunu tabii olarak destekledi. Bu kanunu bu devrede çıkarmağa çalışacağını, bu cemiyetin âzası ve münevver bir zümrenin ferdi olan Maarif Vekili. Unes-
itirazla geçirdiklerine bakı-iıı^a; bunu şayet reddederler veya tehir ederlerse, kendileri hakkında umumî efkârda hiç unutulmıyacak tarihî, belki hoş olmıyan bir tesir bırakmaları muhtemeldir. Çünkü bu halde kısmen fikir e-meğlnin satıcısı olan ve malıtul öalıTDînrilukir görmı birkaç zengin tabiin ve bir de tercüme işleriyle yaşıyan-lardan bir kısmının tesiri altında kaldıkları kanaati uyanacak ve bu tesir memleketin fikrî istikbalini bir zaman için kapamış olacaktır. Çünkü ’ " '
meyen telâkki tal edilecek, yeni baştan bir tasan yapılmağa gidilecek, yahut da mevcudu kabul edilse dahi bürokrasiye ait sonsuz muameleye maruz kalacak, gelecek Meclis bir sürü işler arasında bununla pek meşgul olmıya-cak, hulâsa bu kanunun geçmesi en az dört sene daha sürecektir. Ve bu serbes müellifler ve sanat erbabı arasında çok bedbin bir zihniyet uyandıracaktır.
Bütün milletvekillerine sunulan Telif Haklarını Koruma Cemiyetinin manifesto-HALİDE EDİB (Arkası sahlfe 2; sütun 1 de)
bu devrede geç-kanun caduçue edilecek, yani ip-yeni '
MECLİSTE BİR SUAL
Sadık Aldoğanın sorusuna Adalet Bakanının verdiği cevap
Ankara 10 — Muhalif partilere mensup vatandaşların siyasi toplantılarda izhar ettikleri siyasi fikir ve kanaatleri® »nulıillf gazeteler başmuharrirleri hakkında yapılan takibata dair, Afyon milletvekili, general Sadık Aldoğanın sözlü sorusu, Meclisin bugünkü oturumunda Adalet Bakanı Fuat Sirmen tarafından cevaplandırıldı.
Adalet Bakanı; gerek Anayasanın, gerek İnsan Hakları Beyannamesinin, bu mevzuda bahşettiği hürriyet sahalarının, cemiyetteki nizam kaidelerini çerçeveleyen kanun hükümle -rile kayıtlanmış olduğunu belirterek: «Bu hürriyetler hudutsuz ve keyfî mahiyette değildir» dedi: «Bir milletvekilinin beyanatım dercettiginden dolayı takibata maruz kalması doğru mudur?» sualine Fuat Sirmen: «Bu, o beyanatın suç teşkil edip etmemesine ve gazetelerde yayınlayan şahsın kanaatine göre mahkemelerce takdir edilecek bir keyfiyettir» cevabını verdi.
Bakandan sonra kürsüye gelen Sadık Aldogan:
«— Birleşmiş Milletler 1945 te bir Anayasa yaptılar. Biz de bu
camlaya dahiliz. Birleşik Milletler, içinde, söz ve İnanma (Arkası satıifc 2; sütun 5 te)
Molotofun bir nutku
Rus Başbakan yardımcısı Batı devletlerine hücum ve sulh arzusundan bahsetti
Londra 11 (Radyo) — Rusya-da yarin Sovyet Yüksek Şûrası üyeleri seçimi yapılacaktır. Bu münasebetle bir nutuk söyleyen Sovyet Başbakan Yardımcısı Molotof, Batı devletlerine hücum etmiş, Rusyanm barış arzusundan bahsetmiş ve «Hidrojen bombası, Sovyet halkım korkutmuyor, demletir.
Vali dün iki çeşme açtı
Vali ve Belediye Başkanı Dikilitaş çeşmesinin kurdelesini kesiyor
Auriol avdet etti
Binlerce halk Auriol’u ve tngriltereyi alkışladı
Londra 11 (Radyo) — Fransız Cumhurbaşkanı M, Auriol Lon-dradan Parise dönmüş. İstasyondan Cumhuriyet sarayına kadar uzanan yollarda toplanan binlerce halk Auriolu ve îngil-tereyl şiddetle alkışlamıştır.
(W) dan sonra (HO
Eskişehir seylâbında kurtarma faaliyeti

Askerî motÖrlü. birliklerin büyük yardımı binlerce vatandaşı tehlikeden kurtardı
Eskişehir 11 fArk d a şamızi vatandaşı evlerinden ayırıp, as-.küşeclk temin eden facia ycrin-Ctmaleddin Bildik bildiri- kert hastane, okul, partiler, den gönderiyorum, yor): Devlet Demiryolları blnalariylc Bugünkü mektubumda fe)&-
Bu mektubumu, 34 bine yakın' vagonlarda kendilerine birer | (Arkası sahife 2 sütun 3 de>
OTBBIMMT M ZA nR
TES11MS 20 TM MflıTl AMD fi ? |
Cevaplara göre 20 Türk şahsiyeti
| Anketi yapan; SAOEDDiN GOKÇEPINAR |

co'dan kendisine müracaat eden küçük heyete vadetti Bu işle en fasla alâkadar olan Adliye Vekâleti, başındaki münevver vekil ve bütün havarin koruyucusu olan âdi. 3 mekanizması bu işi candan tutarağına inanıyoruz, Millet ikillerimize gelince: Son zamanlarda her hangi kanun tasarısını az
Vali ve Belediye başkam Ord. Prof. Dr. Fahreddlıı Kerim Gök ayın geçenlerde Beşlktaşı ziyaretinde halk tarafından istenilen Dikilitaş ve Zinctrllkuyu çeşmeleri, Sular idaresince yapılmış ve dün Vah tarafından törenle açılmıştır. Halk nammşı konuşan hatipler dileklerinin süratle tnhakkuku dolayıslyle duyduklar; şûkran hislerini bil-
dirmişler ve çeşmeye Gökay adı verilmesini teklif etmişlerdir. Vali, yapılan Lşln büyük bir eser olmadığını, fakat halk dileklerine verilen önem bakımından kıymeti bulunduğunu söylemiş vc hakkında gösterilen hissiyata teşekkür ederek cÇeşme, yuvalarınıza feyzi bereket getirsin» diyerek kurdelfiyı kesmiş ve çeşmenin suyundan içmiştir.
(W) li bir isim. Arkasından (W) ti bir parantez daha.
Neymiş? Sözde izahat. Birincisi Fatagonyada bir kasabanın ismi; oburü de, o kasabanın bulunduğu eyalet.
Türk köylüsü, hattâ şehirlisi Anadolu Ajansının telgrafından bunu okuyup mâna çıkarabilir mi? Daha fazla vuzuh: daha fazla . halkın an Uyabileceği gibi» özen istiyoruz.
Dünyanın en ileri devlet merkezlerinde çıkan büyük gazeteler, kendi bakanlarından bahsederken bile, has isimden sonra, iki virgül arasında sıfatı izalı ederler.
Bizde, basın ve yayın teamüllerimizin, halka göre â-yarlannıasını ilgili ınüesse-selerden bekleriz.
1 — Atatürk, 2 — İnönü, I 3 — Ziya Gökalp. 1 — Tev-[ fik Fikret, 5 — Celâl Bayat. ■ 6 — Yahya Kemal, 7 — Melı-met Akif, 8 — Halide Edib. 9 — Ahınet Mithat, 10 — Abdiilhak ITâmid, 11 — Hüseyin Rahmi, 12 — Fevzi Çakmak, 13 — Talât Paşa, 1 ’ —- Enver Faşa, 15 — Prens Sabahaddin, 16 — Hamdullah Suphi, 17 — Şemseddin Sami, 18 — Rauf Orbay, 1» I— Kâzım Karabekir, 20 — I Âkil Muhtar.
EaMfe 2
ı. v - -1
Sabah Gazeteleri Ne Diyor?
Ressamlar beşyüzüncü yıldönümüne hazırlanıyorlar
Bizde, Lâtin harflerinin
Kabulünden sorun her türlü neşriyat yapıldı. G ün-delik, haftalık ve aylıkların, hattâ tiç aylıkların her türlüsü çıkıyor. Yalnız ( Yıllık» »karma hevesi yakın senelerde doğmuştur. Halbuki Kbûzzlya Tevfik bey, zamanında bunların hayli İleri ■rneklerinl vermiştir. Son yıllarda Türkiye Yayınevi hayli dolgun İki yıllık çıkarmıştır. Bu senekl henüz çıkmadı sanıyorum. Neblofclu Yayınevi bu sene bir yıllık ■öğretmiştir. Basın ve Yayın umum müdürlüğü dört beş ■ene evvel bir devlet yıllığı çıkarmış, fakat devam etmemiştir. Yıllıklar, muhakkak M. faydalı neşriyat arasında yer alırlar. Fakat nedense henüz «Yıllık» âdet haline gelmedi.
1950 sanat yıllığı
Bu sene İlk defa ola-
rak memleketimizde bir sanat yıllığı çıkmıştır. Refik Ahmet Sevengîl tarafından hazırlanıp neşredilen bu sanat yıllığında sanat hayatımız hakkında hayli malûmat, sanata ve edebiyata dair de dikkate değer makaleler vardır.
1950 sanat yıllığına ressamların çalışmaları hakkında verdikleri malûmat, bazı ressam la nmıan ••Ot» üncü fetih yıki ön ümiiyle alâkalı mevzuları ele aldıklarını haber vermesi bakımından mühimdir. Ressam Edip Hakkı Koseoğlunun Fatih Sultan Mehınedln Trabzon seferinden bir sahneyi canlandıran bir tabloya çalıştığını, Şeref Akdikin de üniversitemizin başlangıcı sayılan Tophane medresesinin Fatih Sultan Mehmet tarafından açılışını gösteren bir eser hazırlamakta olduğunu öğreniyoruz.
Ressam Sabri Berkti İstanbul isimli bir tabloya çalışmaktadır. Kendisinin söylediğine göre «Bu eser İstanbul şehrinin her hangi bir köşesinin natürâlist bir resmi olmıyacak, bu şehrin en
Telif haklarını koruma
Baş tarafı 1 inci sahifede) eu kısaca bu kanunun çıkması lelıindeki başlıca delilleri ihtiva etiği için üzerinde durmağa lüzum yoktur. Yalnız, şayet çıkmazsa, bu teehhürün dayandığı zihniyetin üstünde durmak icab eder!
Emeğin aşağısı yukarısı yoktur. Çöp toplıyan çöpçü, sokakları süpüren tanzifat işçisi kendi sahasında ve çapında, cemaatine karşı hizmet vazifesini yapmıştır. Başka sahada vazifesini yapan fikir emekçisi, yani en mühim müellif ve sanatkârla (insan olarak) müsavidir. İşin acı olan tarafı, müellifin küçük ve büyük telâkki edilmesi değil, yıldan yıla haklarının tanınmasında gösterilen ihmalin ifade ettiği mânadır.
Bu ihmal, müelliflerin, diğer sahada çalışanların hiçbiri kadar ehemmiyete değmez olduğu zihniyetini biraz ifade ediyor. Bu ihmal, hakiki bir müellifin yetişmesi için lâzım gelen uzun yıllar ve çalışmalarını bir nevi e-nayilik telâkki edildiği hissini veriyor. Ve umumileşen bu telâkki ve zihniyeti ortadan kaldırmak için, İlk müessir çare, bu defa bu tasarının Millet Meclisimizden çıkmasıdır.
Bu kanun çıkar çıkmaz, hiç kimse memlekette derhal dâhiler türeyeceğine i-nanamaz. O kadar ki, kanun çıkar çıkmaz her hangi yazıyı her hangi tabiin alıp basacağına, yazanın meşhur o-lacağına inanan varsa onlar da inkisara düşeceklerdir. Fakat fikir mahsulleri o kadar nâdir, o kadar ince ve u-zun emeğe tâbidir ki, fcoprak-1 arımızı fikir mahsulleri yetiştirmek için hazırlamakta daha fazla gecikirsek, korkarım ki, çocuk doğurmaktan (ister ağrısı, ister yetiştirmek zahme
karakteristik, en güzel, tarihi ve içtimai kısımlarından mürekkep, kompoze, panoramik ve daha ziyade sembolik ve tefsiri bir eser olacaktır. Tarifle bir tabloyu anlamak kolay İşlerden olmadığı için. Sabri BerktTin eserini beklemekten başka çare yoktur.
Çallı İbrahimln üzerinde çalıştığı üç eser de İsUuıbu-la dairdir. Bunlardan biri Fatih Sult-an Mehmedln hı-rlstlyanlara din serbestte! vermesini tasvir eden bLr tablo, bir büyük kompozisyon olacaktır. İkincisi Rc-nan köşkünden îstanbulu gösterecek, üçüncüsü de «Cihangirden Üsküdara bakış» adını taşıyacaktır Bu üçüncü eserin büyük şairimiz Yahya Kemal’in «Hayalşe-hlr* adlı eserinden ilham aldığını duymuştum. Eğer bu, İstanbul sergisinde teşhir e-dıllen tablo değilse üstat mevzua tekrar dönmüş demektir.
1550 sanat yıllığında sanat ve edebiyata dalı daha bir çok malûmat vardır. Edebiyat meraklılarına tavsiye e-derim.
Haşmet Akarın sergisi
Bu hafta salı günü Sanat Dostları cemiyetinin lokalinde genç ressamlardan Haşmet Akal'ın bir resim sergisi açıldı. Eserlerini ilk defa gördüğüm bu ressamın sergisi ilk günün ziyaretçileri üzerinde derin İntibalar bırakmıştır. Küçük natürmortları, portreleri, hayali kompozisyonları şahsiyetlidir. Resim telâkkisi İnsanı şaşırtmıyor. Renkleri, ayrıca dikkati çekiyor Bilhassa yeşilli nü etrafına hayli seyirci topladı.
Sanat Dostları cemiyetinin Beyoğlunda Ses Tiyatrosu pasajındaki lokaline bir fırsat bulup uğrarsanız Haşmet Akal'ın resimlerinde İyi çalışmakta olan bir ressamla karşılaşacaksınız.
Şevket RADO
tinden dolayı) uzun yıllar kaçınan kadınlar gibi, bizim fikir ve sanat yaratabilecek muhit de mutlak bir kısırlığa müncer olacaktır. Ve kendi haklan için olmasa bile, memleketin fikir ve sanat gelişmesi için mücadele eden nesiller, idare mekanizmasından «Çabalama yolcu ben gidemem» sesini işitmekten ürkerek, kötümser bir hava içinde çürüyüp gideceklerdir.
Bugünkü medenî dünyada Telif Haklarını Koruma Kanununu kabul etmemiş olan iki milletten biri Rusya biri biriz. Rusya İçin kendi ideolojisi bakımından, bu, mantıkîdir. Fakat bizler... Yakın mazide totaliter olmı-yan her hangi zihniyeti mürteci telâkki edenlerimiz bile, demokrasi, demokrasi diye âvaz âvaz bağırıyorlar. Acaba demokrasinin İyi veya kötü mihek taşı olan fikir haklarını koruma meselesinde tereddüdün hangi umdeye dayanabildiğim kestirmek mümkün müdür? îşte bütün bunları düşünürken, Büyük Millet Meclisinin bugünlerde bu kanunu çıkaracağına inanıyorum.
________HALİDE EDİK Umumî mecliste
İl genel meclis! dün saat 15 te toplanarak 1950 bütçesinin 51 ve Belediye giderlerinin müzakeresine devam etmiştir.
Meclis bugünkü toplantısında 11 Lşleri giderlerinde sağlık, tarım ve veteriner müdürlükleri bütçelerfle yardımlar faslını ve Belediye Lşleri giderlerinde de İktisat müdürlüğü bütçesini müzakere ve kabul etmiştir.
Kristal gazinosunda yaralama
Dün pere Taksimde Kristal gazinosunda Osman İle kardeşi ZüUikar eski bir hesap meselesinden Dim İtriyi bıçakla yaralamıştır.
Fakire ucuz ev
Nadir Nadl CUMUURİYET'te yazdığı başmakalede diyor ki:
«şehir mimarisinde ihtisası olan vatandaşlarımızın bu husustaki fikirlerini öğrenmek her halde çok fay d ah olacaktır. Fakir halka ucuz ev sağlamak yolunda ciddi çalışmalara başlanırken, Batı milletlerinin daha önce edindikleri tecrübeleri İhmal etmemeli ve hiç bir noktayı unutmamak lâzımdır. Evet, İstanbulini imarı şüphesiz her şeyden önce iyi niyete ve müş-bet gayrete bakar. Fakat unutmayalım ki İyi niyet ve müsbet gayret de. başarı elde edebilmek İçin, ilme ve sanata yüzde yüz uymak zorundadır.»
*
îş etüde kalınca
Selim Ragıb Emeç SON POS-Ta’da yazdığı makalede Eski-çehirîn kırtasiyeciliğe kapılma-
Eskişehir seylabı ( Felâketzede-
(Baş tarafı L İnci sahifede) gamze edildiğinden felâketse- jpvö, 1/3 t* fi I İTİ . delere sıcak yemek tevziatı da ,V,V JCTIVİIİIB
ketzedelerln yerleştirildikleri binalarda ve vagonlara.dk! hayatlarını belirtmeğe çalışacağım.
Vagonlarda
Yardım ekipleri tam bir el birliğiyle faaliyete geçtiklerinden, felâketzedeler süratle evlerinden âlınmışlar. Devlet Demiryolları da boş vagonları hatlardan bir kaçı üstüne sırala inak hususunda faaliyete geçmiştir. Askeri birliklerin mo-töriii vasıtalariyle toplanan kadın, erkek ve çocuk grupları bir taraftan yukarıda bahsettiğim binalara, diğer taraftan da bu vagcnlara yerleştirilmişlerdir. Soğukta su İçinden çıkarılmış felâketzedeleri vagonlara yeı -leştirirken onların ısınmaları I-çln soba tedarikine çalışılmış ve gene el birliğiyle faaliyete geçmenin. semeresi olarak Çek kısa bir samanda 150 - 200 soba temin edilmiştir.
Şimdi bu vagonlara şöyle bir göz atacak olursanız, 40 - 50 vagonluk katarların her vagonunda pencere, kapı aralıklarından çıkarılmış soba borularının tüttüğü görülmektedir. Bu sahneler içinde tüyleri ürperten manzaralar da gözden kaçmıyor: Su baskım telâşı a-rasında kurtanlabilen yalaklar, yorganlar, yastıklar .kilimler, halılar sırılsıklam vaziyette İplere asılmışlar, kurumaları bekleniyor.
Binlerce ölü verilmesi tehlikesi vardı!
tçlnde 1200 vatandaşın yerleştirildiği İlse binasını gezerken burada bir İhtiyar radın-cağızla konuştum. Göz yaşlarly-le bana:
«— Şayet, dedi, asekrı birliklerin o yüksek ve geniş kamyonları sulara dalarak bîzlerl birer birer toplamamış olsaydı, bu su baskınında Esklşehlrin binlerce ölü vermesi muhakkaktı»
Diğer taraftan 800 vatandaşın yerleştirildiği ve bakımlan-
m şeker fabrikasının deruhte ettiği Yunus Emre ilkokulunda, yerleştirilen minimini yavrusunu su baskım esnasında yatağından kucaklıyarak kendisini askerî birliklerin kamyonuna atan bir ana da:
«— Evlâdımı kurtardım ya, kaybettiğim evimi hükümet bana elbette temin edecektir.» diyor.
Hastalar ve loğusalar
Bana anlatıldığına göre su baskını esnasında hastalarla loğusaları ve hâmllelerl kurtarmak hususunda da âzami sürat ve dikkat sarfedllmlştlr. Hâlen hastaneye 90 kadar hasta nakledilmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan loğusalarla hamileler de Kızılay binasında ve Doğumevinde ayrılan yerlere yatırılmışlardır.
Sıhhat Bakanlığı tarafından gönderilen bir sağlık eklpl, Eskişehir vilâyeti tarafından kurulan teşkilâtı takviye etmiş bulunmakta, seylâptan kurtarılan vatandaşlara ihtiyaten tifo, tifüs, çiçek vesaire aşılan yapılmaktadır. Diğer taraftan da Eskişehir? bol miktarda İlâç getirilmiştir. İcap ettikçe bu ilâçlar felâketzedelere dağıtılmakta, hülâsa vatandaşların sağlık durumları Be yakından alâkadar olunmaktadır.
Sıcak yemek verilmesi keyfiyeti de mükemmel surette ar-
dan süratle kalkındırılması lüzumundan bahisle diyor ki:
«tşleri, yeni yeni etüdlcrc bağlamak ve Esklşehlrin zararlarını bunların neticesinden beklemek İcabetti ğl takdirde, bu meselenin de bir İkinci Erzincan vaziyeti doğurmasından şüphe etmemek lâzımdır, çünkü bizim bu gibi meselelerle alâkalı bulunan mevzuatımız, bu hususta bir misal vermek İçin; meselâ, elli liradan yukarı bir malzeme mubayaasının ne gibi formalitelere lüzum gösterdiğini kaydetmemiz lâzımdır.»
4c
Politika mevzuu yapmamalı
' YENİ SABAH başmakalesinde Eskişehir scylâbuıa temasla diyor ki:
«İhmal ve mübalâtsızhk yükünden memleketin başına ge-
len badireler politika mevzuu olmamalıdır. Ama kazara Halk Partisinin hükümeti bir ycrıle, ednâ bir faaliyette bulunsa faraza ufacık bir set yaparak bir köyü suların istilâsından kurlarsa, bu başarı allandırılacak, ballandırılacak, emsalsiz bir kâ-dlse gibi günlerce radyo ve parti gazetelerinde hikâye ve teşhir olunacaktır. O faaliyet politika mevzuu olmalıdır. Partinin hasenat hanesine yazılmalıdır. A-ma, aksi İstikamette bir olay kabil değil politika mevzuu yapılmamalıdır. Yâni felâketler ve sıkıntılar, memleket İçin müşterek ve çeklnilması kabil ol-mıyan keyfiyetlerdir. Fakat bir hizmet kokusu sadece Halk Partisinin lûtfudur. Atıfetidir, Q-zağı gonirlüğüdür.
Bu İç dâvalar ve ihmaller de politika mevzuu değilse politikanın mevzuu ne olacaktı? Yalnız iktidara dua mı?»
delere sıcak yemek tevziatı — yapılmakladır.
Evlerinden çıkamıyanlar
Bir vatandaş, su baskını gecesi faciasından bir sahneyi şöyle anlattı:
*— Müthiş bir gürültü İle uyandım. Evimin ikinci katında yatıyorduk, Derhal pencereyi açtım dışarıya baktım. Etrafım bir denil manzarası halinde... Merdivenlerden alt kata süratle indim. Bir de ne göreyim alt kat su İçinde ve su1 merdivenlerden yukarıya doğ-rıi yükseliyor. Su, yüksele yüksele ikinci kala çıkan merdivenlerin ortasına kadar gelince evin içinde bir telâştır başladı. Ne olacağız? Dışarıya şıksak çıkılmaz! Ya su, temelleri bozar da evi çökertirse... Mu-akdderata boyun eğmekten başka çare kalmadığını anlayarak kan koca ve çocuklar, birbirimizle helâllaşmağa başladık.»
Bu feci manzara gözlerimin önünde canlanırken ne derece heyecan geçirdiğimi takdir e-debiiirsiniz. Muhatabıma sordum:
— Askerî birliklerin kamyonları geçmiyor muydu?
— Evimizin sapa bir yerde olduğu yetişmiyormuş gibi etrafında da başka bina yoktu.»
Bu vatandaş o gecenin heyecanı içinde anlattığı bu feci durumu, şu sözlerde bağladı:
■— Porsuk ve Sarıçay Eskişehir için daimi bir tehlike ar-zettiğine göre bir kauçuk sandal alıp üst katta bir yere, kışlan her an emre hazır vaziyette bulunduracağım.»
Cenin terktin BIDİK
Valimizin riyasetinde da
yapılan toplantı-iane toplanmağa başlandı

Eskişehir felâketzedelerine yardım maksadlyle dün Vilâyette bir toplantı yapıldığını yazmıştık. Toplantıda Vali ve Belediye Başkanı Prof. Fahred-din Kerim Gökay’m bir konuşmasından sonra felâketzedelere, yapılacak yardımların tesbltl î-şine başlanmış ve saat 11 e kadar aşağıdaki bağılşar kaydo-lunmuştur:
Lira
500
500
500
1900 . 25000 25000
500
500
500
100
’ Dr. Fahreddin Kerim ‘ı izzet Akasman
Nuri Kozlk
1 Anialay Nakliyat şirketi İstanbul T.iac ret Borsası '-Ttctrrcroffasr
Gabrlel Gabrieloğlu Ali Coşan Sıtkı Bütün Cemal Azmi Soydaner Bağışlar devam etmektedir.
İstanbul vilâyetinin Eskişehir felâketzedelerine yardımı
İstanbul Şehir Meclisi Eskişehir felâketzedelerine 1950 bütçesinden 30.000 lira verilmesini kabul etmiştir.
Seylâpzede emeklilere üç aylık avans Ankara 11 (Akşam) —Emekli Sandığı, aldığı bir kararla Sandıktan emekli, âdi mâlûl, vazife mâlûlü, dul ve yetim ma. aşı alanlardan Esklşehİrdekl su baskınında zarara uğramış bulunanlara aylıklaımın üç mislini geçmemek üzere avans verecektir. Bu durumda olanlar bu-Iunduikan 11 veya ilçe İdare heyetlerince tasdik edileeck belgelerle Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne müracaat ederek avanslarını alabileceklerdir.
Meriç ve Tunca’nın suları çekildi
Edime (Akşam) — Son yağmurlardan taşnıtş olan Meriç ve Tunca nehirlerinin sulan iki gündür yavaş yavaş çekilmeğe başlamış ve nehirler yataklarına girmiştir.
Ceza kanununda tadilât
Basın ve yayın vasıtasile şantaj ve tahkir cezaları şiddetlendiriliyor
Ankara 10 — Türk ceza kanunun 192. 268, 259, 311. 312, 427 ve 486 ncı maddelerinin tâdili için hazırlanan kanun tasarısı Büyük Millet Meclisine verildi.
Muaddel maddelere göre, basın ve yayın vasıtaslylc yapıla-lacak şantaj sanıklarına ait cezalar şlddetlendlrllmekte, adlî, İdari, siyasi veya askeri resmi bir heyet huzurunda veya bir hâkimin duruşma yaptığı sırada bu kabil eşhasın şeref, haysiyet ve vakarına tecavüz edici sözler söyleyenler veyahut bu hareketi yazı İle yapanlara altı aydan üç seneye kadar hapis cezası verilmektedir.
Bundan başka, halen merii bulunan Basın kanunundaki Millet Meclisi, Bakanlar Kurulu, resmi heyetler, devlet memurları hakkında müphem ve suizan m muclb neşriyat suçu da ceza kanununa alınmaktadır.
Bunlardan başka, başkasını suç İşlemeğe tahrike dair olan maddedeki ceza (ı> «UideUen-dlr İlin ektedir.
Piyanist Iturbi
Üç konser vermek üzere Şehrimize gelen kıymetli piyanist J. İturbI dün saat 14,30 da vilâyete gelerek vali ve belediye başkanını ziyaret etmiştir.
Söz hürriyeti
(Baş tarafı 1 inci sahifede) hürriyeti olan bir dünya istiyor. Fakat bizim Anayasamızın 70 İnci maddesindeki düşünce, söz ve yayın hürriyeti, çıkarmış olduğumuz kanunlarla ortadan kaldırılmış, takyit edünılştlr.
Anayasamız. Türklerln kanun önünde müsavi olduğunu, İnsan haklan beyannamesinin yedinci maddesi dc bütün İnsanların kanundan müsavi surette himaye göreceklerini bildirir.
Vatandaş ne konuşacak? Hükümeti tenkid etse, mânevi şahsiyetine hakaret diye lıaydl mahkemeye.» dedL
Sadık Aldoğana cevap veren Adalet Bakanı, hulasaten, Anayasanın temin ettiği hürriyetin, yasanın diğer bir madde-slle diğer vatandaşların hür-riyetlcrile sınırlan dinim ış olduğunu söyledi ve:
■ — Hürriyeti, hürriyet tefekkürünü Aldoğan arkadaşımın,] düşündüğü mânada anlarsak,' camia medeni İnsanlar topluluğu değil, deliller diyarı olur.»]
11 Mart 1B5Q
Türkiyeye Amerikan yardımının gayeleri
Büyük elçi M. Wadsıvorlh’un Amerikan radyosunda bir konuşması
Vaşlngton 11 (RJ — Ekonomik işbLrilgl İdaresi bugün Morshall plânı devletlerine yurdun çln istediği 2,925,000,000 dolarlık tahsisin bu devletler rasında hangi nispetler dahilinde taksim edileceğini bildirmiştir. Bu tahsisattan Türklye-ye 44 milyon dolar ayrılmaktadır.
Amerikan büyük elçisinin radyoda konuş matı
Vaşlngtonda bulunan Amerikanın Ankara Büyük Eçlsi M Wadsworth, Aemrlkanın 8esl radyosunda, Amerikanın Tür-kiyeye yaptığı askeri ve iktisadi yardım hakkında usun bir konuşma yapmış vç ezcümle demiştir U:
«— 1945 te Türkiye ve Yunanistan SovyeUerin, tazyikini uğradı. Yunanistan, düştüğü silâhlı kargaşalıktan, bizim yardımımız olmasaydı, demir perdeye geçebilirdi.
Tiirldyeye İse yalan diplomatik tazyik yapıldı.
1946 da Rusya 20 yıllık Türk-Sovyet dostluk antlaşmasını ye-nllemiyeceğlnl bildirdi ve rad-yollan Boğazlarla Doğu vilâyetten hakkmdakl «hak »taleplerini yayınladı.
Turklyenin orduları İyi olmasına rağmen modem, silâhlarla
Serbes ithalât bu yıl %601 bulacak
6OO aıilgon dolar sermayeli Avrupa tediye birliği kuruluyor
Munis Ozansoy serbes ithalât ve gümrülâ tarifelerinin indirilmesi hakkında izahat verdi
İstanbul Tüccar Derneği aylık toplantısını dün İzzet Ak-osmanın başkanlığında yapmıştır. Toplantıda bulunan Dış Ticaret Dairesi başkanı Munis Faik Ozansoy. serbes ticaret sistemi ve 33 millet arasında eylül ayında yapılacak gümrük görüşmelerinin ana hatları hakkında İzahat verdikten sonra şöyle demiştir:
. «— Bu sisteme biz esasen taraftarız. Biliyorsunuz kİ 18 memleketten bir senede ithal ettiğimiz malların yüzde 50 kıymetini evvelce tesbit etmiştik Şimdi buna yüzde 10 daha İlâve edeceğiz. Böylece serbes İthalât nispeti yüzde 40 ı bulacaktır. Gelecek sene bu, yüzde 75 nispetine çıkabilir. Şunu da tebarüz ettirmeliyim kİ, yüzde 1.00 serbes ticaret bir gaye olduğuna göre, bir gün bunun dıı tahakkuk ettirilmesi İhtimali mevcuttur.»
Dış Tlacret Dairesi Başkam, gümrük resimlerinin İndirilmesini istihdaf edecek olan ve eylül ayında Parlste yapılacak olan toplantı hakkında da şunları söylemiştir t
(— 1949 yılında, aralarında gümrük anlaşması yapan devletlerin sayısı 33 e çık tu Eylül ayında bu devletler kendi aralarında toplanacaklardır. Gaye, gümrük resimlerinde karşılıklı indirmeler yapmaktır. Biz, bu görüşmelere katılmağa karar verdik. Anlaşmaya katılıp ka-tılmıyacağımız bu görüşmelerin neticesinde belli olacaktır. Bu hususta vereceğimiz karar men faatimlze uygun olacaktır. Gümrük anlaşmasına dahil memleketler arasında bizim u-muınl ticaretimizin büyük bir kısmım teşkil eden, memleketler de bulunmaktadır»
Londra 11 (Rdayol — Mar-shall yardım plânı mucibince Avrupa İktisadi işbirliği teşkilâtında 600 milyon dolarlık sermayeli bir Avrupa tediye birliği kurulacaktır. Bu tediye birliğinin gayesi, Avrupa devletleri arasında döviz mübadelesini kolaylaştırmak ve ticarî engelleri kaldırmaktır. Bu teşkilâtın kurulduğu ve faaliyete geçtiği ilk zamanlarda hasıl olacak a-çığı Amerika Birleşik devletleri kapatacaktır.
teçhiz edilmemiştir. Türklerft bu silâhlan vererek kullanmalarını temin ettik.
Amerikan yardımları duşlara karşı tehdit vasıtası değildir. Maksadımız milletlerin kendi rejimlerini bizzat tâyine medar olmaktır. Bu hususa Ruslar da vâkıftır.
Türk!er, millî bütçelerinin yansını millî savunmaya tahsis e-diyorlardt
İktisadî yardım bahsinde A-merikan büyük elçLsl şu cevaplan vermiştir:
(— İktisadi yardım belllbaşh olarak tarım, madencilik, ulaştırma ve elektrik hususlarında toplanmaktadır. Türkiye esas İtibariyle bir tarım memleketidir Modern makineler kullanıldığı takdirde, buğday ve diğer hububat İstihsali arttırılabilir. ( Türklyenin kömür madenleri d* önemlidir.
Türidyede ulaştırma ve elektrik kudreti bakımından eksikler vardır, bunlar tamamlanmadıkça memleketin mallan İhraç edilemez.
Türlclyedekl heyetlerimizle kı bîr İş birliği yaptım.
Gayemiz, hür mHletfere saldıracak kuvvete kaışı Türfcf-yenin bağımsız bir ülke olarak karşı koyabilmesi -hususunda kendisine düşen rolü oynıyabll-mesln! temindir. »

Af kanunu tasarısı
Affın genişletilmesi için 80 imzalı takrir, hazırlandı
Ankara (Akşam) — Af Kanunu tasarısı Adalet Komisyonunda son şeklini aldıktan sonra metin halinde basılmaktadır: pazartesi günü milletvekillerine dağıtılmasına başlanacaktır. Çarşamba günü de müzakerelerin başlaması muhtemeldir.
Meclis muhitinden sızan haberlere göre. Af Kanunu ta asrisinin heyeti umumlyede müzakeresi sırasında milletvekilleri affın şümul çerçevesin! genişletmek için tekliflerde bulunacaklardır. Şimdiden 80 İmzalı bir takrir hazırlanmıştır. Takrire imza koyanlar, tasarıda âdi suçların affedilmesine dair maddeler konulmasını istlye-ceklerdlr. Yalnız affın, cezalarının üçte ikisini çekmiş mahkûmlara teşmili istenecektir.
Cezalarının üçet ikisini çekmiş mahkûmların geri kalan üçte bir cezalarının tecil edilmesi ve ancak yeni bir suç işledikleri takdirde, bu şarta muallâk affa tabi tutulan cezasının eklenmesi derpiş edllecek-tlr-
Halk Partisi Meclis Grupu at etrafında prensip kararı almadığı İçin, bu teklife hükümet taraftar görünmese bile, milletvekilleri tekliflerini müdafaada İstedikleri gibi hareket edebileceklerdir.
Büyük bir fare halkı telâşa düşürdü
Dün saat 16.30 da îsUklâl caddesindeki bir binadan dışarı fırlıyan büyük bir fate, yoladn geçenleri vç bilhassa kadınları telâşa ve korkuya düşürmüş ve halk kaçışmağa başlanıştır.
Çöpçülerden biri, fareyi öldürmüş ve meselenin esasım anhvan halk sükûnet bulmuşmuş! ur.
11 Mart 1050
AKSAM
Sahile 3

JVone mollalık aleyhinde küçük bir
konferans
Meclis Başkanlığına, Başbakanlığa ve Milletvekillerine telgraflar çekildi
Allah insana bir hassayı az verirse, öbürünü çok verirmiş. Bende de göz zâfı var; gözlüklüyüm. Buna kar-Slık dilim ye damağım iyi ıt seçer. Öyle sanırım ki. garblı olsaydım, şarap lezzetlerini ayırt eden mütehassıslar arasına girmek tecrübesinde bulunurdum.
Buna rağmen, — memleketin şartlan budur, diye — cinsi fena gıda maddelerine karşı yüz buruşturmamağı gençliğimdenberi âdet edindim. Zira, fazla nazlılıktan insan kendi zarar görüyor. Ancak «enfes» c alışanlar. «ncf«s» Ic başbaşa kalınca hile. ıstırap çekiyorlar. Sıhhatim yar oldukça, nane mollalık etmemeği prensip biliyorum.
Sadece «yarım kiloluk halk yağı aldım» demek ü-zere bütün bu girizgâhı yapmış değilim. Bu «muhite intibak feslefesi» ni. okuyucularıma samimieytle telkin ediyorum. Gıda cihazınızı, ilerde bedbaht olmamak için daraltmayınız.
Gelelim «halk yağları» -na...
i|İ
330 kuruşluk halk yağlarını tavsiye ederiz
Son günlerde giyim eşyası pek ucuzladı. İşportada «6 liraya gömlek!».. (Halbuki gömleği 6 liraya diktire-mîyorduk...) Hele tabak, bardak, çanak, çömlek furya...
Halk, şöyle bir teessüf ı-çin deydi:
— Gıda pahalılığından baş alamıyoruz ki, giyimle uğraşalım ve harb zamanlarında tamtakırlaşan sandığımızı, dolabımızı tekrar bezendirelim.
Profesör Fahreddin Kerimin imardan ziyade fakır halkın ibaresiyle uğraşan bîr vali olduğunu millet anlamıştır. Gıdanın temeli «yağ» ı bilfiil 330 kuruşa sattırmağı sağladıktan sonra; vali, nefisliğine, sıhhate elverişliliğine bâ-rapor kanaat getirdiğinden, bu yağı radyoda da evsafiyle belirtti.
Şimdi işitiyoruz ki, bir çok tacirler, muhtelif cephelerden «lıalk yağı» nın a-leyhine yürüyorlarmış. Evvelâ: «cinsi fenadır — malı-lûttıır» propagandasına kalkıştılar. Halbuki, hemen hiç bir yağın terkibi garantili olmadığı halde, bununki. nispetleri malûm olarak garantilidir.
İkincisi, tüccarlar:
— Niçin bu kadar ucuza mal satılıyor? Biz mahvolu-, yoruz! — diye gürültü çıkarmışlardır.
Tencerenin doğurup ölmesi hikâyesini bu muhteremlere hatırlatırız. Bir zümre mütemadiyen bol para kazansın diye halkı ille pahalı gıda almağa (bilhassa gıdasını alamayıp vereme yakalanmağa )icbar e-demeyiz.
Vali, bu zevatın ahii ef-ganına kulak tıkadığına i-sabet etmiş. Kendisine çok teşekkür ederiz.
Üçüncüsü de, öteki beriki:
— Bu «halk yağı» bari yalnız muayyen mevsimlerde satılsın. Yazın ortadan kaldırılsın! — diye telkinlerde bulunmak cüretini göstermişler.
Hayır, o da olmiyacaktn. Halk, biraz oh diyecektir.
Geçen gün: «Şu 330 luk yağdan bir tecrübe edeyim!» diyerek yarım kilo aldım. Alefusûl bîr makarna pişirtip tecrübe ettim. Yukarıdaki iddiama dayanarak ben de;
— Münasiptir! — hükmünü veriyorum.
Arkadaşlarım arasındaki çok titizler ve ailelerinin sıhhatine riayet edenler de, «halk yağı« m _ pi^v ve makama müstesna ________ bü-
tün yemeklerde kullandıklarını ve memnun olduklarını söylüyorlar.
Bu' halk yağının müte-
■Telif haklarım koruma cemiyetlimin azalan olan müellifler, 26/1/1950 ve 3/2/1950, tarihlerinde «Gazeteciler Cemiyeti» binasında yaptıkları iki fevkalâde toplantıda, aşağıdaki dilekleri Büyük Mllleb Meclisi Başkanlığına, Başbakanlığa, Müh Eğitim Bakanlığına ve bütün Milletvekillerine ulaştırmağa idare heyetimizi memur etmiştir. Saygı ile arzederiz:
Senelerce evvel hazırlandığı halde bir türlü kanun halinde gelemeyen yeni «Telif Hakları» tasarısının, bu devre sona ermeden Büyük Millet Meclisinden geçmesini İsrarla rica ediyoruz.
Memleket İçinde yapacağı tesirlerin ehemmiyeti dolayısile, böyie bir kanuna şiddetle İhtiyaç vardır. Türkiyede fikir mahsulleri, en değersiz matahlar arasından maalesef henüz çıkarılamamıştır. Vatandaşların her hakkını dikkatle koruyan kanunların kabul edildiği şu günlerde, müelliflerin tabiler karşısında bile haklarını ko- ] ruyacak hükümler mevcut de-1 Sildir. Müellifin hakları koru-j narak fikir mahsulünün değeri takdir edildiği gün, memleketi-1 mizde fikir hayatının yeni bir. seviyeye doğru yükseleceğine inanmaktayız.
Memleket dışında yapacağı tesirlerin ehemmiyeti dolayısiyle de, modem bir «Telif Haklan Kanunu»na şiddetle İhtiyaç vardır. Milletler arasında İşbirliği, sadece siyasi muahedelerle değil, müellifler ve mütefekkirler arasında mütekabil anlaşma ve dostluklarla mümkündür. Dünyada, yabancı muharrirlerin telif hakkını tanımayan İki memleketten biri
Türkiye'dir. Hakları sorgusuz ( ve müsaadesiz olarak ticaret mevzuu haline getirildiği için bu müellifler. memleketimize
kırgındırlar. Vç bu hal. Türki-yenin geri bir memleket olduğu hakkındakl kötü propagandanın devamına vesile teşkil et-mektedri. Diğer taraftan. Lozan muahedesinin hususi madde-1 siyle memleketimize muvakkaten verilen oSerbes tercüme»j müsaadsinin müddeti de çok seneler evvel bitmiş olduğundan, bugiin artık bütün Batı Medeniyeti Dünyası. Türkiyede de milletlerarası Telif Haklarına dair olan «Bern Konvaıısl-yonu»nun fiilen tatbikini istemektedir.
Yeni «Telif Haklan Kanunu»
nün, daha fazla sürüncemede kaimıyarak bu sene içinde Bü-] yük Millet Meclisinden çıkmasını, fikir mahsullerine meni ■ | lekelimizde de ehemmiyet ve-
rildiğinin bütün dünyaya ilân edilmesi manasında anlıyoruz ve bıı bakımdan da zaruri görüyoruz.
Partilerin üstünde bir memleket dâvası saydığımız fikri haklar mevzuunda atılacak her adım, Türk fikir hayatına ve dolayısile memleketimize en büyük hizmeti oracaktır. Bu uzun vadeli hizmetin şimdiki Meclise nasib olmasını biz müellifler, en derin Ümitlerimizi muhafaza ederek, temenni ediyoruz.
«Telif Haklarını Koruma Cemiyeti»
İdare Heyeti namına Reis Prof. Halide EDİB-ADIVAR
Belediye ve özel idare emekli maaşları veriliyor
Belediye ve özel idareden maaş Plan emekli dul ve yetimlere üçer aylıklarının tevziine dün sabahtan itibaren başlanmıştır.
Dün akşama kadar 1 den 500 numaraya kadar olan cüzdan sahiplerine maaşları verilmiştir. Bugün 900 numaraya, pazartesi 1300 numaraya verilecektir. Sah ve çarşamba günleri de kalanlar maaşlarını alacaklardır.
Maaşlar Türbedeki belediye binasının alt salonunda verilmektedir.
şebbislerini tebrik ederiz. İşte «lâfa dayanmayan fiili hizmet» bu iyi muvaffakiyetlerdir.
(Vâ-Nû>
Telif
hakları
İngilterede son seçim
İşçi partisi bu defa neden muvaffak olamadı ?
Dolmuş tarifesi
Tarifeye riayet etmeyenlere ağır cezalar verilecek
Bir çok güçlükler, sterlinin kıymetinden düşürülmesinin fena tesirini hissettirmeğe
başlaması başlıca âmildir
Son seçimde kaşanan işçi Partisinden iki kadın saylav: Solda Braddock, sağda eski Muhafazakâr Bakanlardan Hoare Beiisha'yt raağlûb eden Elain Bur «on
I
ingilterede son seçim işçi par ■ tisinin kazanmasıle neticelendi. Fakat bu kazanç tam değildir, işçiler ancak bir kaç reylik b’r çoğunluk temin etmişlerdir. Bu çoğunluk, iş başında kalan partinin eskiden, olduğu gibi ser setçe hareketine imkân bırakmamaktadır. Bugün, her hangi bir sebeple, bir kaç İşçi saylavın mecliste bulunmaması hükrt metin azınlıkta kalarak düşmesine sebep olabilir. Diğer taraftan başlıca muhalefet partisi o-lan muhafazakârlar da ekseriyeti elde edememişlerdir. Bu se-sepledir kİ sonbaharda tekrar halkın reyine baş vurulacağından bahsediliyor.
1945 seçiminden sonra işçi partisi mecliste 139 oyluk çoğunluğa malikti. Bu defa neden mühim kayıba uğramışdr? Tanınmış İsviçreli siyasî muharrir Rene Payot bu münasebetle yazdığı makalede diyor ki:
«İkinci dünya harbi sona erdikten sonra İngiliz halkı esaslı bir değişiklik İstedi. Ortada mevcut İktisadi ve sosyal meseleleri halletmek için yeni bir İdareye ihtiyaç olduğunu düşün dü. İşçi partisinin bu hususta muhafazakârlardan daha müsait vaziyette bulunduğunu kabul etti, M. Çhurehlll en büyük yapıcısı olduğu parlak bir galebeye rağmen Attleenin karşısında ortadan çekilmeğe mecbur oldu. O zaman bu hususta bir çok şeyler söyleyenler oldu. Bunu söyleyenler her şeyin seçime bağlı olduğunu, milletin bir partiye, yaptığı İçin değil, yapabileceği için bağlandığını unutmuşlardır.
İşçiler beş sene müddet programlarını tatbik ettiler. Bu esnada dürüst hareket ettiklerini, meclise kabul ettirdikleri, fakat tatbikini geri bıraktıkları demir-ve çelik sanayiinin millileştirilmesi müstesna, bütün «aitlerini tuttuklarını kabul etmek, lâzımdır- Millet İşçi partisini iş başında tecrübe etmiştir. Bu tecrübe fena netice vermemiştir Fakat partinin eskisi gibi büyük çoğunluk kazanmaması bu partiye gösterilen itimadın tamamen tahakkuk etmediği kanaatine varıldığını gösteriyor. Parti, münhasıran işçilerin bulundukları dairelerde kazanmak la beraber orta tabakaya mensup bir çok seçmenin, reyini kay betmiş tir.
Muhafazakârlara gelince, bun lar bir çok dairede kazanmışlardır. 1945 de 189 saylavları varken bugün bu mlkdar 80 fazladır. Muhafazakârlar çok daha fazla saylav çıkarabilirlerdi. Liberallerin bu defa çok namzet göstermesi reylerin dağılmasına ve işçilerin kazanmasına sebep olmuştur. İşçiler bir çok dairelerde ancak bir kaç yüz. bazı dairelerde beş on reyle seçimi
kazanmışlardır- İki partinin kaşandığı rey hemen hemen müsavi gibidir.
475 dairede namzet göstererek yeni bir gayret sarfeden Liberallere gelince, bunlar yeni bîr mağlûbiyete uğramışlardır. Eski parlâmentoda 12 saylavları varken bu defa ancak 9 saylavları bulunacaktır. Bu seçim, bir zamanlar büyük bir rol oynamış olan bir partinin matem çanı hükmündedir. Partinin millileştirmeyi durdurmak şartlı e birlikte hareket etmek için işçilere müracaatı mağlubiyetini ağırlaştırmıştır.
Seçimde bütün küçük partiler ortadan kalkmıştır. Geçen mecliste 2 â2ası bulunan komünist partisi bu sefer hiçbir saylav gönderememiştir. İşçi partisinin sol cenahına mensup Pritt, Platt - Mills, Zilliacus gibi müfritler seçilmemişlerdir-İngiliz milleti, rnutad selim dü şünceslle macera düşünen herkesi uzakloştınıııştır. tnglllzler her sahada mutedil hareket is-| tedlklerlnl göstermişler. 1945 teki sola temayülden vazgeçerek işçi partisine hangi hudutlar İçinde hareket etmesi lâzım geldiğini anlatmışlardır.
Seçimden sonra
Seçimden sonra ortada nazik bir vaziyet vardır. Ren6 Payot bu hususta diyor kl:
«Başbakan M. Attleenin durumu güçtür. Kabine nisanda bütçeyi meclise verecektir. Bütçede mühim değişiklik olmıya-caktır. Halbuki İktisadi vaziyet ağırlaşmaktadır. Ingiliz lirasının kıymetini düşürmenin fena
Millî Savunma Bakanı İstanbula geldi
Millî Savunma Bakanı Hüsnü Çakır dün sabahki ekspresle Ankaradan şehrimize gelmiştir.
Tuz îstihsalâtını arttıracak malzeme ısmarlandı
Yapılan tetkiklerden anlaşıldığına göre yurtta tuz Istlhsa-lâtı son yıllarda gitgide artmaktadır. Bu yoldan yurda döviz temin etmek her zaman mümkün olduğu İçin Tekel idaresi bundan İki ay kadar önce Amerlkadan getirttiği bir mütehassısa tuz Istlhsalâtının geniş çapta arttırma İmkânlarını araştırmış, neticede bu İşin yeni ve modern malzemeye bağlı olduğu anlaşılmıştır. Bunun ü-zerine teşebbüse geçen Tekel İdaresi tuzlalar için lüzumlu yeni malzeme ve makineler sipariş etmiştir. Şimdi ou makinelerin gelmesi beklenmektedir.
tesiri kendini hissettirmeğe başlamıştır, fiatler yükseliyor Hayat pahalılığının artması karşısında sendikaların yeni İstekler de bulunması pek muhtemeldir-; Bu güçlüklerin önüne geçmek ve halktan fazla fedakârlık lştc-mek İçin kuvvetli bir ekseriyete dayanan kuvvetli bir hükümet lâzımdır. Halbuki buğünkü
kabinenin durumu zayıftır.
İşte bu sebepledir kl yeni mec İlsin uzun müddet çalışamıya-cağı ve bu sene İçinde yeni seçimler yapılacağı tahmin ediliyor Fakat bu seçimin vaziyette büyük değişiklik vapaca-ğı iimlt edilmiyor. Seçmenler I-kl müsavi kısma ayrılmışlardır. Liberaller seçim dairelerinden dörtte üçünde namzet göstermekle muhafazakârlara 14 say-lavlık kaybettirmişlerdir. Bunların aldıkları reylerin üçte İkisi muhafazakârlara, üçte biri İş çl partisine gidecekti. Bu suretle muhafazakârlar pek küçük bir ekseriyet temin edeceklerdl-Fakat o zaman Churchtll, Att-
lee'nln bugün bulunduğu güç duruma düşecekti.
Yeni bir seçim eskisi gibi netice verirse İngiltere secim kanununu değiştirmeğe ve liberallere daha fazla kazanç şansı vermeğe mecbur olacaktır Filhakika liberaller 2,600.000 oy
kazandıkları halde ancak 9 saylav çıkarmışlardır. Kanunda de ğlşlldlki bir ananenin terki demek olacaktır. Fakat bugün esas Ingilterenin kuvvetle hareket edecek bir hükümete ma-
lik olmasıdır. Milletler arası vaziyet ve iç güçlükler buna şiddetle lüziim gösteriyor.»
Eminönü halk evinde Müdafaai Hukuk günü
Her türlü yokluk içinde. Millî Mücadeleyi hazırlayan asil nıem leket evlâtlarının düşmana karşı yer yer azimli mukavemet hareketlerini birleştiren (Mü-dafaal Hukuk» ta vazife almış aziz kahramanlarımızın hâtıralarını anmak İçin Eminönü Halkevi DU-Edeblyaı Şubesi tarafından ll/Mart/1950 cumar-tesL günü saat 15 te bir tören tertiplenmiştir.
Bu törende Halkevi Başkanı Kemal çilinglroğiunun açış sözünden sonra Öeneral Ali Fu-ad Cebesoy, Hüsrev Gerede, Ce-vat Dursunoğlu ve Prof. Dr. Sadi Irmak birer konuşma yapacaklardır. Bilâhare İstanbul Ü-nlverslteslnden iki genç duyuşlarını anlatacaklardır. Ayrıca Şehir Bandosu tarafından çalınacak tarihi marşlarla toplantıya son verilecektir .
Mütehassıs neylesin?
Belediye işletmelerinin ıslahı için İsviçreden mütehassıslar getirildi. Gezdiler, tesisatı, teşkilâtı "ördüler, incelediler ve raporlarını yazıp mütalâalarını bildirdiler. Neticenin ne olacağı henüz malûm değil. Bakalım bu tavsiyelerden az, çok faydalanmak imkânları aranıp bulunacak mı, yoksa avuçlar dolusu paraya mal olan o raporlar da tozlu raflardaki eşlerinin istifleri arasına mı tıkılacaklar?
İsviçreli mütehassısların tavsiyelerini gazetemiz parça parça bildiriyor, dikkatle takip ediyorum. Elektrik t-daresinin ıslahı hakkında da bir çok mütalâalar ileri sürmüşler. bu arada îstanbulda elektrik sarfiyatının ve randımanının azlığını be]irte-| | rek bunun, ticari bir zihniye yetle hareket edilmediğin-^” den ve netice itibariyle tari-^j felerin yüksekliğinden ileri*'* geldiğini söylemişler.
Görülüyor ki yabancı nıü-tehassıslar da müzmin ya- C raya parmak basmışlar. Ta-.— rifeler yüksektir. Bu vüzden {O vatandaşlar elektrikten lâ- Q yıkiyle istifade edemiyorlar. > Evlerinde mümkün mertebe q küçük ampul yakıyorlar. E-lektrik sobasını bir yana bt-,k-ratalım. ütüyü kullanırken^ bile elleri titriyor. Radyo dinlerken elektrik sarfiyatı-^ nı hatırladıkça yüreklert"O cızlıyor. Buz dolabı alacak Q) kudrettekilerin bile ekserisi ay sonunda gelecek fatura Q) rakamını düşünerek dolabı az işletmeğe çalışıyorlar. v*»
İdarede ticaret zihniyetiyle hareket edilse elbette e-lektrik ucuzlayacak, sarfiyat artacak, hem vatandaş bu medeniyet vasıtasından lâyıkîyle istifade edecek, hem müessese fazla sarfiyattan kazanacak. Fakat bu mümkün olamıyor. Yalnız elektrikte değil, belediye ve devlet elindeki bilûmum işletmelerde vaziyet beyledir. İstihsali ucuza maletmek imkânı bulunamıyor, çünkü girişilen her işte daha teşebbüs esnasında gösteriş, şatafat hevesi gözleri bürüyor. Muhteşem bürolar, geniş teşkilât, yüksek maaşlı âmirler, muavinler, tümen tümen müdürler, odalar dolusu memurlar...
İşler biraz, yürümeğe başlayınca teşkilât alabildiğine genişliyor. En basit işler için masalar konulup yeni bürolar kuruluyor. Buna, dost, ahbap hatırı için adam kayırma payını da ilâve edince kadrolar mütemadiyen şişiyor. Hususi teşebbüslerin e-linde üç kişi île mükemmel surette idare edilen işler için resmi işletmelerde geniş kadrolu teşkilât çalışıyor, fakat yine iş düzene konulup yü-rütülemiyor.
Bir sürü fuzuli masraflar istihsale yüklendiği için maliyet yükseliyor, zararlar baş gösteriyor ve açıkların zam yama siyle kapatılmasına çalışılıyor. Neticede kötü idarenin ceremesi müstehlik halkın omuzlarına yükleniyor.
İşletmecilikte bugünkü zihniyet devam ettikçe yabancı mütehassıslara bağlanan ümitler de. verilen paralar da beyhudedir. Evvelâ zihniyeti değiştirelim, ondan sonra ihtisastan faydalanmağa çalışalım.
Cemal Refik
Seyrüseferi tanzime memur olan 6 ncı şube müdürlüğü, taksi ve dolmuş şoförlerini belediye nizam ve emirleriyle tarifelere riayet ettirmeğe kati surette karar vermiştir.
Geçen hafta belediye dolmuş flütlerini yeniden tesblt ve 1-lân etmişti. Yeni tarife ile dolmuş fiatleri ucuzlatıldığı İçin şoförler bu ucuzluğa riayet etmemektedirler. Altıncı şube müdürlüğü, 1803 sayılı umuru belediyeye müteallik ahkâmı ce_ zalyeye dayanarak tarifelerle emir ve nizamlara riayet eıml-yen şoförlerden 150 liraya kadar para cezası alacağı gibi 15 gün müddetle de meslek ve sanatlarının İcrasından menede-cektlr. Bundan başka üç kere müşteriden fazla para aldığı şikâyetlerle anlaşılan şoförlerin ehliyetnameleri ellerinden alınacak ve bu şehirde bir daha şoförlük etmelerine İmkân bira, kılnıayacaktır.
Ayrıca sarhoş veya uyuşturucu madde kullanmış olarak şoförlük yapanlarla kadın kaçırmağa teşebbüs eden veya arabalarını randevu vasıtası olarak kullanan şoförlerin de ehliyetnameleri İstirdat edilecektir.
Fazla sürat yüzünden kazaya sebep olanların bu halleri iki kere tekrar ettiği takdirde yine ehliyetnameleri geri alınacaktır.
Emniyet 6 ncı şube.müdürlüğü, taksi ve dolmuş şoförlerinin yanlarında muavin bulundurmalarını da yasak etmiştir. Bu yasağa riayet etmeyen şoförlerin haklarında da takibata girişilecektir.
İSTANBUL RADYOSU öğle ve aksam programları 1257 Açılış ve programlar.
13.00 Haberler 1315 Dan» mÛEİÜ (Pl >
13.30 Sinema saati. Konuşan: Sezai Solelli.
13.40 Dans mUrlfft (Pl •
14.00 Yurdun her kodesindin deyişler ve »öylevişler. Tertip ve İdare eden*: Nedim Otyam.
14.30 Haftanın programı.
14.45 Memleket torkoieri. okuyan ve çalan: Fahri Ka>t>an.
15.00 Atom enerjisi hakkında. Konuşan: Ord. Prof. Salih Murat VzdUck.
15.15 Saz eserleri, şarkılar ve türküler. Okuyan: Mustafa Kovaııc;. çalanlar: Necati Tokyay. YorgO BacanoS, Ercüment Batanay
16.00 programlar ve kapanış. 17.57 Açılış ve programlar. 18.00 Caz mlizill (Pl.)
18.20 Serbest saat «konuşma veya müzlkl
18.30 Dans mUzlgi (Pl.» 19.00 Haberler.
19.15 Ara müziği (Pl.)
192» Cat sarkılan. Söyleyen Ruç-han Çamny.
19.45 Şarki ve türküler. Okuyan: Hamiyet Yücese». çalanlar; Hakkı D-rmaıı, Scrlf IçU. ts-mail TeeelIL
3015 Radyo salon orkestrası konseri. 3045 Varvetc müziği ve kabare şarkıları İPİ)
21.İS Şarkı ve türküler -Milli Türk Talebe RLrltgı Üniversite korosu konseri ►
2200 Dans orkestraları geçidi (PL) 2245 Haberler.
23.00 ÇeşlUt hafit müzik (P1.1
2.1.30 Dans müridi İPİ.) 2100 Programlar ve kapanış.
ANKARA RAIJYO9U
Öğle ve akşam programlan
13 28 Açılış ve program. 13.00 M S. ayarı ve Radyo salon orkestra».
13.00 Haberler.
13.15 Saz eserleri.
13 30 ÖJilc gazetesi.
13.45 Şarkılar.
14 00 cumhurbaşkanlığı armoni mu-
zlkası.
14.40 Hafif melodiler (P1.1
1455 Konuşma; (Spor haberleri) 15.00 Kayıp mektupları. Akşam prog-•rarnı. Hava raporu ve kapanış.
16 58 Açılış ve program.
17 00 M S. ayarı vc Çocuk saati. 18.00 Dans müzlfil (Pl)
1030 Şarkılar.
10 00 M. S. ayarı ve Haberler.
10.15 Geçmişte bugün. 1020 Yurttan solar.
19 45 Çeşitli müzik (Pl.»
20 15 Radyo gazetesi.
30 30 Serbest saat 20.35 tnco saz ıSuzInAk faali» 3115 Operet potpurileri (PI.» 2140 Filim melodileri (Pl.) 22.00 Konuşma.
22.15 Şarkılar.
22.15 M. S. ayarı ve Haberler. 23.00 Dans müzltgl (PİJ 2300 Program ve kapanış.
İclâl Ar'uı radyo konseri
Soprano iclâl Ar. 16 mart perşembe günü saat. 19,25 de İstanbul Radyosundan bir şan _ konseri verecektir. Program-' da Schubert, Verdi, Strauss. Brahms'daıı Arya ve lidler vardır.
Vali, Beşiktaş’da iki çeşmenin açılış resmini yaptı
Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahreddin Kerim Gökay, beraberinde Beşiktaş kaymakamı ve şehir meclisi üyelerinden banları olduğu halde bugün saat
11.30 da Beşiktaş ilçesinin Dikilitaş ve ZLnclrllkuyu semtlerine giderek, evvelce Beşiktaş ztya-r*.lnde halk dilekleri arasında bulunan ve Sıılar İdaresince inşa edilen İki çeşmeyi törenle açmıştır.
TUR AL
öksürüğü keser
Satıife 4
AKSAM
11 Mart 1950
Kimleri dinliyoruz: 15
Saime Sinan
Mefharet Atalay
|f - [M U Z b K =
v . - .
Piyanist Jose Iturbi
iki müşahede
Yn/an: ZÜHTİ’ Torİ'N’ER
Saygısızlıkla Savaş Demeği Başkanı
Mefharet Orta okulda müzikten ımıfta kaldıktan sonra musikiye başlamış
İşte iltaneklepte musikiye taşlayan İki sanatkâr daha: Saime Sinan ve Mefharet Ata-Jay
Ankara radyosunun stüdyolarından birimleyiz. Sanatkârlar fasıl provasına hazırlanıyorlar
Birazdan radyolarınızda fasıl heyetini dlnllyecekslnU. Fakat daha yarım saat kadar bir zaman var. Bu esnada bir çok radyo sanatkârı İle tanışıyoruz. Bunların en gençlerinden biri Mefharet Atalay, diğeri de Şaline Sınan.
Raime Sinan, Mefharete nazaran daha yaşlı. 23 yaşında. Sahne Sinan radyoya 19 yaşın- ■ da girmiş. Yani dört senedir t-andişini radyoda, dinliyoruz. Faka! Sahnenin alaturkaya başlaması çok eski. Saime:
«— Tâ küçüklüğûmdenberl okuyucu olmağa hevesim vardı, diyor. Fatihte otururduk. Babamın da gayet güzel sesi vardı. Ben de ilkokulda mûsamerelerc çıkar, şarkı söylerdim- İlki bitirdikten sonra tahsile devam etmedim. 94C da Ankara Radyosunun açtığı müsabakayı ka-«anarak radyoya girdim. Her saman da radyoda çalışmağı tercih ederim.»
Sahne Sinan'a en çok sevdiği makam, bestekâr ve şarkıları ■onıyorum. Şöyle diyor:
«— Acem Aşıran makamına bayılırım. En çok sevdiğim, bestekârların başında da Dede E-fendl, Şevki Bey ve Leml Atlı gelir.
Sevdiğim şarkılara gelince: Şimdi birdenbire aklıma gelmiyor ama sevdiğim belki yüzlerce şarkı vardır. Mamafih bütün bunların İçinden yine en fazla beğendiğim şarkılar şunlardır;
(ilin evla görsem ey sanem senden). Nedir bn haletin ey meh cemâlin), (Ztılfun görenlerin hep bahtı siyah olurmuş
Mefharet Atalay
Mefharet Atalay da İlkokulda şarkı söylemeğe başlamış Fakat tabii nota filân bflmeden. Derken ma bitirmiş, Bursa ortaokuluna geçmiş, yine tabi! nota filân hak getire. Nihayet 8 inci sınıfı bitirirken Mefharet hanım elemelerden İkmale kalmış. İkmalde de müzik öğretmeni Mefhareti nota bilmiyor diye çaktın vermiş Haydi, bunun üzerine Mefharet hanım başlamış müzik derslerine. Hususi müzik hocam tutmuşlar. Tabii bütün bir sene yanmış ama Mefharet de notayı filân öğrenmiş.
Ertesi sene Mefharet Bursa kn lisesine girmiş. Bundan sonrasını da kendisi anlatsın:
(— Babam muhasipti- Benim de avukat olmamı istiyordu. Ama benim de hukuka, mukuka hiç hevesim yoktu. Konservatu. vara girmek istiyordum. Evden buna yanaşmadılar. Derken İstanbul a geldik Selçuk Kız Sanat Enstitüsüne girdim. Enstitüye devam ettiğim sıralarda Ankara radyosu bir müsabaka
Mefharet Atalay
imtihanı açtı. Yüz küsflr namzet nrasında biz de imtihanı ka zan dik re bu suretle radyoya girdik.»
Mefharet AtaJay hâlen 21 yaşındadır re nişanlıdır. Mefharetin kendinden kûçflk üç kız ve bir erkek kardeşi vardır. Mefharet İstikbal hakkında da projeler kurmakta ve şöyle demektedir:
«— İleride 5 sesli bir Atalay heyeti yapmağı çok arzu ediyorum. Bizim küçüklerin nin sesleri birbirinden Hele hâlen S yaşında olan en küçük kardeşimin sesine bayılırım. En büyük gayem bu 5 sesli heyetin bir an evvel teşekkülünü temin etmektir.
ANKARALI
Ziya Gökalp
r
Büyük Âlîmin, İlim, din, ahlâk, felsefe, iktisat, milliyetçilik, halkçılık, sosyoloji bahislerine dair 26 yazısı
150 kuruş
AHMET HALİT KİTABEVt
.. 1
Bu o ün
SARAY’da
New - York Gizli Polisinin
İştirakiyle
DF.NNİS O'KEEF —
MARY MEADE
tarafından yaratılan
ÖLDÜREN PARA
Büyük Macera ve Aşk filmini görünüz.
-
BUGÜN
ATLAS SİNEMASIN t) A I
F.n nefis Müzik.,. Dans... şarkılar... Eğlenceli. ?en bir mevzu...
Eğlenceler Perisi
Renkli — Baş Rollerde: F R E D ASTAİRE
Şöhretli piyanist Joae Harbinin memleketimize gelmesi bir musiki hâdisesi oldu. Haftalarca önce dedikodusu her yanı tuttu: konser biletleri adet* kapışıldı. Gelmesi İki gün gecikti, Bu, zaten gerilmiş olan sinirlere bir kamçı. daha vurdu. Nihayeti 8/Mart/lMO pazartesi akşamı piyanist Josö Iturbi sahnede göründü.
(Sahne) kelimesini kullanırken bir an tereddüt ettik, çünkü piyanistin daha sık göründüğü yer, beyaz perde sahnesidir. Halbuki bu defa karşımızdaki Josö Iturbi'nln tâ kendiydi.
Adı sanı belli olmıyan bir sanatkârın konserine gitmek bizim İçin bir sürpriz olur, onun değeri vaktinde söz söyleyebilmek için ince eleyip sık dokuruz. Şöhreti cihanı tutmuş bir artisti dinlerken kafamızdaki istirhamı çözecek olan yine bu kıylı kırk yaran bitaraf tetkik olmalıdır. Şöhretin, peşin hükümlerin yarattığı tesirden mümkün olduğu kadar uzak kalmasını bilmeliyiz.
Piyanist Jos6 Iturbi’nln programlın gözden geçirirsek birinci kısımda şu eserleri görürüz: Schunıan'dan (Arabes(|ue), Beethoven’den (Ay ışığı sonatı) adıyla şöhret almış olan op. 27, Do diyez minör sonatı, Chopin-den İki numaralı Scherzo ve Impromptu - Fantaisk ve La bemol majör Polonaise.. İkinci kısımda Tschaktlowsky, Albeniz ve Saint-Saens'tan birer küçük parça İle Debussy'den iki parça... Görülüyor ki programın en mühim eseri Beethoven'im sonatıdır. Programı bu şekliyle, dünyaca şöhreti olan piyanist için hafif hattâ çok hafif bulduk.
Do diyez minör, op. 27 sona- | tı çalışı Itibarile yani teknik bakımdan kusursuzdu. Iturbi’ nin saz hakimiyetini övmek gerek.. Yer yer kuvvetli, keskin bir tuşe ve yer yer ahenkli bir akış... Klâvyeyl baştan başa kaleden kudretli hamleler, tuşları sabah rüzgârı gibi okşayıp geçen hafif temaslar.. Fakat bütün bunlar ne Beethoven’im sonatında, ne de Cho-plnln eserlerinde ve diğer küçük parçalarda - Arabesque müstesna - sanatkâr İle dinleyici arasındaki o samimi ruh temasım, o samimi ruh anlaşmasını kuramadı
Sonatı dinlerken çok yakın bir geçmişte bu sahnede dinlediğimiz başka bir piyanisti hatırlamaktan ve İster İstemez mukayeseler yapmaktan kendimizi alamadık. Josö Iturbi'nln çalışını, Beetohven ve Chopin’-/" I
dc daha çok derinliğine nüfuz eden bir anlayış ve ifade ile bezenmiş görmek isterdik. Halbuki teknik bütün İmkânlar e~ serlerin sathını yalayıp geçmekten başka bir şeye yaramadı. Bu mütalâalarımız İlk resitalin bizde bıraktığı tesirin muhassalasıdır Hiç şüphesiz sanatkâr maklna değildir; günü gününe, saati saatine uymayan harlkûlâdc duygulu bir var. lıktır. Josö Iturbi'nln başka konserlerinde bu görüşümüzün değiştiğine şahit olmak bizim İçin doyulmaz bir zevk olacaktır.
Yazımızın başında Josö îturta 1 ‘nin konserlerine haftalarca önce gösterilen alâka ve rağbetten bahsettik. Şehrimizde musikinin en bol dinlendiği salon olat. Saray Sinemam, müzik severlerin uğrağıdır; hemen her konserde müzik severlerin buluştuğu yerdir. Fakat bu resif"
taldc- ekseriyet yabancılarda İdi. Bizim âşinâların yerini beyaz perde hayranlan İşgal etmişti Ve bunun İçindir kİ konser sonunda takke düştü, kel göründü; Josö Iturbi'den ısrarla 'Boo-gl!., Boogl!..) Lstlyenlerin hakiki musiki seviyesi sırıtıyordu. Sanatkârın bu yersl* isteklere verdimi zarif cevap Boogl severlerden ziyade müzik severlerin yüzünü kızarttı; ve değerli piyanist ağırbaşlı konserin hislerini yine Debussy'den, Albenlr’-den ve De Falla’dan verdi.
Fikri ÇİÇEKOĞLU


BUGÜN
Kadıköy OPERA sinemasında
2 Büyük Film birden
1 — HAYDUT AŞKI (Baştan başa renkli)
(The Klssing Bandlt)
Bı» rollerde: Frank Slnaln - Kaihryn Crayeon - HJcarde Mondalban >— EKSPRES CİNAYETİ
ıCrack - Up)
B— rollerde: Pal ClBrlın - Clnlr» T rar ot . Harben M»r»hall ,
| Romatizma, Sinir Ağrılarında müracaat edilecek İlk tedbirdir.;
ECZANELERDE ARAYINIZ.
2.000.000 Tane fitre zarfı alınacak
Türk Hava Kurumu Genel Merkezinden:
1 — Kâğıdı ve diğer bütün malzemesiyle baskısı müteahhide alt olmak, şartname ve Örneğine uygun bulunmak şsr-tiyle iki milyon tane fitre zarfı kapalı sarf usullyle satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli 13.500, muvakkat teminatı 1.012.50 liradır.
3 — İhalesi 20 Mart 950 pazartesi günü saat 15 de Ankara ve İstanbul satmalma komisyonlarında aynı zamanda yapılacaktır.
4 — İsteklilerin, belirtilen gün ve saatte usulüne göre kapatılmış zarllariyle birlikte komsiyonianmıza gelmelidirler.
5 — Kurum ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğinden almakta serbesttir. (2843)
Bugün İPEK Sinemasında
Bütün İstanbul halkının hayretle ve takdirle karşıldığı muazzam Film:
KANUNSUZ SOKAK
Amerikan Gangsterleriyle Cemiyet teşkilâtı çarpışması... Hususi surette yetiştirilen bir gangster avsıcınin akıllara hayret verecek derecede korkunç ve müthiş macerası.
Türkçe sözlü
21 Şubat Salı günü: Amiral Bristol hastanesinde akrabamdan birini ziyarete gitmek İcabetti. Tünelle Beyoğlu tarafına geçtim. Maçka tramvayına binecektim. Tramvay yok. Beklemek üzere sıramı aldım. Önümde iki genç, onların önünde de tahminen 13 yaşında bir küçük erkek çocuğu duruyor. O sırada karşıdan hâl ve tavırlarından maalesef öğrenci olduklarını tahmin ettiğim üç genç belirdi. Yüksek sesle konuşuyorlar, önümdeki gençlere hitaben: beraber yürüyelim gelin diyorlar ve İçlerinden birisi cebinden çıkardığı leblebilerden bir tanesini arkadaşlarına atıyor. İsabet var. Fakat arkadaşlarına değil en öndeki küçüğün gözüne geliyor. Küçük, gözüm diyor ve İki eliyle kapatıyor. Gençler »okuldular. Leblebiyi atan, küçüğe: «Ulan ne ağlıyorsun. Bu kadar kibarsan sokağa çıkma. Hiç zaran yok. Biri çıkarsa diğeri sana yeten ve arkadaşlarına dönerek '(boş ver) haydi yolumuza diyor.
Dikkat ettim. Muhtelif istikametlere gidecek yolcularla bekleme mahalli lebaleb dolu. Bu hadise hiç birinde bir reaksiyon yapmamıştır. Kimse alâkadar değil, önümdeki gençlere sordum.
— Kim bu çocuklar?
— Efendim diyorlar. Okul arkadaşlarımız. Üzüldük bu münasebetsizliklerine.
Hangi liseye devam ediyorlar? Adları nedir? Kaçıncı sınıftadırlar? diye sordum. Bakıştılar nedense arzumu yerine getirmediler. Mensub olduğum derneğin gaye ve vazifeleri bakımından bana düşen vazife yalnız bu kadarcık bir alâka 11c iktifa etmek değildi. Fakat ne yazık kİ kolum hasta ve ağrıyordu. Vazifesini yapmamış bir İnsan olarak teessürlerimi burada İfade etmek İsterim. Ve bu gençler, Beyoğlunun o civcivli saatlerinde adetâ bir sarhoş e d asile sağa, sola yalpa yaparak ve birbirlerine omuz vurarak gidiyorlar.
Bu hâdisenin bana ilham ettiği düşünceler pek çok. Fakat en miihimnıi olarak yarın muhtelif sahalarda bu mübarek yurt için hizmetlerini beklediğimiz bu ve bunlara benzeyen gençlerimize acaba - müsbet vatandaş - diyebilecek miyiz. Zira müsbet vatandaş her şeyden evvel kültürile beraber geniş aniamîle insanlık, meziyet ve vasıflarım kendisinde toplayana denir.
Sinirlerim hiç istirahat etmemişe döndü. Keşke şu hasta ziyaretine gltmeseydlm, diyordum. Bu bir. Fakat buna ne buyurulur:
26 Şubat Pazar: Refikamla yine ayni hastayı ziyarete gidiyoruz, Avdette Kadıköyüne geçeceğiz. 18,55 (Moda) vapuruna yetiştik. Vapur pek kalabalık. İlerlemek çok giıç. Arka merdiveni hatırladık. Oraya doğru gidiyoruz. Maç dönüşü bir çok gençler merdiven basamaklarını İşgal etmişler. Bir kolayını ararken gözüme bir yolcunun şayanı dikkat hareketleri ilişti. Refikama biraz duralım dedim ve hissettirmeden yolcuyu tetkike başladım.
Vapurun bu tarafındaki ışıklar pek sönük. Ampuller buçuk. Bu sebeple dikkat İsleyen bazı şeyleri sezmek zor oluyor. Dikkat edince yolcunun vapurun bu tarafındaki tuvaletin penceresini göz hapsine aldığını anladım. Kanaatimi takviye için o tarafa yürüdüm ve geri döndüm. Manzara şu:
Bu saygısız ve hayasız, tuvaletin tahtadkTı olan pencere kapağına ancak bilenler tarafından farkına varılabilecek bir yerinde beş santimetre kadar m Üstat 11 bir delik açılmış, oradan içerdeklleri gözetliyor. Vapurun bu tarafındaki tuvalet bilindiği gibi bayanlara aittir. Vapur köprüden bir hayli uzaklaşmıştı. Etrafıma bakındım. Portatif sandalyelerde oturan yolcular var. Refikam hareketlerimden hiddetimi sezmiş olmalı ki. beni yukarıya çıkarmak İstiyor. Öyle de oldu. Fakat o adamın önünden geçerken durdum ve sert bir eda ile:
— Burada ne yapıyorsun, diye sordum.
— Hiç.
— Nasıl hiç, Demindenberl mütemadiyen tuvaletin penceresinden gözlerini ayırmıyorsun. Sebep?
— Hiç. Yok hiç.
— Eğer vapurda bir polis bulunsaydı seni derhal ihbar ederdim. Yıkıl buradan dedim. Hiç tahmin etmediği bu muamele kendisini şaşkına döndürdü, kekeledi, sarardı ve hemen uzaklaştı. Refikama oturacak bir yer buldum ve bir an için yanından ayrılarak vapurda mes'ui bir memur aradım. (Moda) vapurunun nazik ve vazifeşinas memuru bay Recebi buldum. Kendimi tanıttım ve müşahedemi anlattım. Pek üzüldü ve: (Efendim dedi, madem ki görseniz tanır missiniz bu yolcuyu. Kadıköyüne varınca iskele polis memuruna teslim ederiz.»
Cevaben, «tanırım fakat başka bir muameleye lüzum görmüyorum, zira ihtar ve müdahalemin onda kâfi derecede müsbet tesir gösterdiğini zannediyorum.» dedim ve ilâve ettim. Sîzden ricanı bu pencerenin derhal tamirini ve mümasil münasebetsizliklere mahal bırakmamak için gemi personelinin nazarı dikkatinin çekilmesini temin etmektir.
Beraberce tuvaletin penceresini gördük. Derhal vapur kaptanını görüp vaziyeti anlataca-
(Arkası 7 oci sabîfede)
tdanbu) Bdadlyr») Şrhte Tlv»lro«n
Bu akşam -
Saat '10.30 da .
DRAM KISMI
KATİL
Yazan: Rıchard Vöss ' Türkçeşl: Cemal Rıfat
KOMEDİ KISMI HANIMLAR TERZİHANESİ
Yazan: Oeorges Feydau
Türkçeşi: Mahmur Yesari
MUAMMER KARACA OFEllKT.
Maksimde
Saat 20.30 da
Osman Bîkes
Matineler: Uutuzr tesl oazar 15 te
Tefrika No: J>9
Birdenbire vücudundan bir titreme geçti; doktora soruyorlar:
— Doktor beyi Bayan Nazlının kocasından boşanır boşanmaz bir piyanist İle evlenmek niyetinde olduğunu haber verdiler Bu hususta malûmatınız var mı?
Osman Ömerli, soğukkanlılıkla:
— Evet. — dedi. (Dostunu gösterdi.) — Vahdetle evlenecekti.
Vahdet, bir sis tabakasının, arkasından, şimdi İM çift tehditle âr gözün üzerine çevrildiğini, kendisini tepeden tırnağa «üzdüğünü farkediyor. Heyecanından bir emare vermemek için, kaskatı; dişlerini sıkarak bu bakışlara mukavemet ediyor
Bu arada doktorun sesini müphem şekilde tekrar işitti:
— Onları Ankara'da ben tanıştırdım. Vahdet dostumdur. Kendisini uzun zamandır tanı-nm... Ailesini de tanırım.
Ve, devam etmenin fay damızlığını anlamış gibi sesi yavaşladı, yavaşladı, söndü.
Bu seferki sükût her seferkinden de uzun sürdü, şimdi havaya kararsızlık hâkimdir. Ezici bir tehlike duygusu, bunaltıcı bir bekleyiş, Vahdeti ve doktoru sos söylemekten, en ufak bir hareket yapmaktan alıkoyuyor.
iki polisse, bakışlarını meçhul noktalara dikmişler; gûya, görünmedik âletlerle, bilinmedik menbalardan emir alıyorlarmış intibaını veriyorlar. Öyle bir heyecanlı teşebbüse girişmek anındalar.
— Acaba, fazla bir külfet mİ yüklemiş oluruz, beyefendi?...
ikisi de aynı zamanda kalktı. Kuşkulandırın bir nezaketle boyun büküp Vahdetin önünde durdular:
— Bizimle merkeze kadar teşrif etseniz— Gerçi, ifadenizi burada da almak mümkündür... Fakat emniyet âmiri beyefendinin zatıâllnizle görüşmek arzusunda olduklarını tahmin ediyoruz.
Doktor ,ikl elini masaya bastırarak sürati^ doğruldu:
— Vahdetin bu mesele ile ilişiği olmadığım ispat simdi mümkündür.
K
ÇERÇEVE DIŞI
.--YAZAN? NİHAL. KÂRAMAİAKAU -—-e-
AŞK VE MACERA ROMANI
Alelacele telefon rehberini karıştırdı, bir numara bulup uzattı.
— Bu kazlno sizin de malûmunuzdur. Lütfen telefon edin. Cemilin, Nazlının evine geldiği saatte, onun kazinoda piyano çaldığını Öğreneceksiniz.
İki polis, gayet hürmetkâr bir eda ile doktoru itiraz etmeden dinledikten sonra, sükûnetle tekrar Vahdete döndüler:
— Şayet bizimle teşrifinizde bir mahzur yoksa, beyefendi...
Vahdet, önüne dikilmiş iki gövde arasından baktı; doktorun kül kesilerek beyhude sayılabilecek bir müdahaleye hazırlandığını gördü. Onu yatıştırmak kaygısıyla sesine âdeta memnun bir ifade vererek:
— Ne mahzur olacak, efendim? — dedi. — Hazırım geli-
rim.
Neredeyse, «Hah İşte! Benim de istediğim buydu.» diyecek.
Doktor, asabiyetle yürüdü, polislerin önünde durdu!
— Peki, tevkif müzekkereniz? Vahdet, güldü:
— Arkadan geledursun, dok-torcuğum, arkadan geiedursunl
— Beyefendiyi tevkif etmiyoruz ki, efendim.
— Elbette tevkif edilmiyorum doktorcuğum, sırf formalite,., ifadem alınacak.
Bütün derdi, iki detektifi yanma alıp Nazlıcığın nefes aldığı bu damın altından bir an evvel tehlikesizce uzaklaştırmaktır. Bu fırsatı ele geçirmişken, tevkif müzekkeresinin hemen şuracıkta yazılıp imzalanmalına razıdır. Hattâ ıcabederse, cemili kendisinin öldürdüğüne dair bir
itiraf name dc tertipler.
Tehalükle sedirden fırladı. Odadan çıkacakları şuada bir fırsatını bulup doktorun kulağına fısıldadı:
— Ne telâş ediyorsun, yahu! Maksut hasıl oldul Nazlı sana emaneti
V
Nazlı, dünya İle ahret arasındaki istasyondu ölüm kampanasının çalmasını tevekülle beklemektedir. Hattâ hor gör-miyecek kadar bayata karşı lâ-kayıtlır. Artık ne polis korkusu, ne mahkeme, ne idam korkusu... Korkmamak rahatlığına erişti. Ümidini tamamiyle kaybetmiş İnsanlara has kayıtsızlık içindedir. Maddi Istıraplarını dahi duymaz oldu. Ekseriya dalgın; zaman zaman kendisine geliyor. Liralına bakınıyor.
Odanın alışık olduğu dekoru, alışık olduğu sessizlik, alışık olduğu simalar... «Ha, daha yaşı-yornıuşum.» diyerek tekrar dalıyor.
Bir seferinde odada alışık olmadığı sesler ve hareketler sezerek gözlerini açtı. Karyolanın uyak ucunda, gayet kısa boylu, gayet çelimsiz, muşmula suratlı bir ihtiyar gördü. Azralle dair işittiği lejaudlan hatırlı yarak:
«— Bil ihtiyar Azrail olsa gerek! — diye aklından geçirdi.— Hiç de sevimsiz değil... Nesi var bunun korkulacak?
Ve merakı uyandı: öteki dünyaya hicretleri nasıl olacak?
Derken, ihtiyarın yanında, İkinci bir şahsiyet daha peyda oluverdi: Gayet uzun boylu, gayet iri yan, gözlüklü bir adam... Sonra, elbise dolabıyla, banyoya açılan kapının arasında şakaklarına kır düşmüş, kara yağız, yakışıklı biri daha dikkatini çekti.
«— Polisler, beni tevkife gelmişler.» düşüncesiyle dirseklerine dayanıp yalakla doğrulmak İstedi.
Bir el, hareketine mâni oldu. Osman Ömerli, üzerine igildi;
kulağına fısıldadı:
— Telâşlanma. doktorlar... Konsültasyona geldiler.
Nazlı, şaşaladı :
— Hani beni saklıyordunuz?
— Bir suçun yok ki seni saklayayım, kızım... Cemili senin öldürmediğin anlaşıldı.
Konsültasyon emrivâkiine 1-çerlediğinden Nazlı, bu habere aldırmadı bile...
— İyi! ■— dedi. Ve başını yastıkta çevirdi.
— Sevinmedin ya, kızım?
— Sevindim.
Tekrar gözlerini yumdu. Radyoda bir dalgadan bir dalgaya geçer gibi, parazitli dakikalar yaşadı. Elden ele tartaklandığını seziyordu.
c— Ne beyhude külfet! — diye düşünüyordu. — Bıraksalar da rahat ölsem! Haydi, huysuzluk yapmıyayım. Sonra doktorun yüreğine dert olmasın Benim yüzümden çok üzüldü blçft-reelk.»
Bu yan baygın, yan aygın halinde bile doktorun ne dere-ee kahrolduğunu anlıyor. Nitekim İşte, muayenelerinin neticesi hakkında meşlekdaşlanndıia \Arknsı varı
>
Koca Reşit paşanın
bazı hususiyetleri
1* asrın Düyük devlet adamı Koca Reşit paşa, Sultar Baye-zlt vakfı ruznnmçecisi Mustafa efendinin oğludur. 13 mart 1800 tarihinde İstanbulda dünyaya geldi.
İlk tahsilini babasından almış ve scnra medreseye devam etmiştir. Fakat kendisi için hakiki mektep eniştesi Ispartah Seyit Ali paşanın maiyeti ol-
Ali paşa Mora seraskerliğinde ve Sadaret mevkiinde bulunduğu sıralarda Reşit bey de yatımda müh urdur lık vazifesi görmüş ve devlet isleri hakkında çok esaslı bilgiler edinmeye başlamıştı.
Eniştesinin azlinden sonra »eş. t bey de İstnabulda Da-vulpaşa civarındaki evinde İkamet etmiş ve bu esnada Mısır r—y divan efendisi İbrahim efen-•'*’ ıun kariyle evlenmişti. Davut-pa-ş atirın Ayaspaşa semtine ve bunu takiben de İbrahim efendinin Fındıklı üstündeki evine taşınmıştı. Reşit beyin bu ilk hanunından birinci oğlu Mehmet Cemil dünyaya geldi.
Filibe'de hasta bulunan Seyit AH paşa tedavi için Istan bıila avdetini istida etmiş ve Maltepe de oturmasına irade çakBHşU.
Mal tepede vefat eden paşanın çariçelerinden birisi Kabataş civarında bir ev klndıya-rai: araya koyduğu adamlarla Reşit beyi birinci zevcesinden boşattirnuş ve kendisiyle evlenmesini teinin etmişti.
Reşit bey, Edimede Ruslarla yapılan sulh müzakereleri n-rasında yazdığı tahriratla ü. Mahmudnn dikkatini çekmiş ve bundan sonra ikbali birdenbire parlamıştı. Birinci defa relsûl-küttap Pertev efendiye ve İkinci defa 1832 de Tophane müşiri damat Halli Rıfat paşayla Mısıra gönderilmişti.
Reşit paşa bu siyasi vazifelerden sonra ottu dört yaşındayken Paris sefirliğine tâyin dunmuş ve bunu Londra sendiği. Hariciye Nazırlığı takl-betmışti.
1838 da Abdûlmeeldfaı tahta çıkmasiyle Istanbala davet otanan genç vezir o yıl İçinde Tanzimat fermanını ilâna muvaffak olmuştu.
Bu suretle Osmanh devleti İçin yeni ve parlak bir çığır açan Koca Reji t paşa, muhte-, w tarihlerde gcfflrtldlğl alta Sadareti esnasında da müstesna siyaseti ile devletin İtibarlın yükseltmiş ve dahilde Tanzimat fermanının hükümlerini dirayetle tatbika muvaffak ol-
Tanzinıat memlekete bîr takım Avrupai usuller getirmişti. Reşit paşa bu devrin kurucusu olarak muarızlan tarafından tenkld ediliyor. ı alafrangacılıkla) hattâ (kâfirlikle) itham olunuyordu.
Reşit paşa hususi hayatında basit ve sadeliği severdi. İçki içmezdi. Akşamlar; Babılâllden geç vakit döner, doğruca harem dairesine giderek elbisesini değiştirip selâmlığa geçerdi Yemeğini selâmlıkta kendisini ziyarete gelenlerle beraber alafranga bir sofrada yerdi.
Reşit paşa işret etmediğinden gelen misafirler, paşa harem dairesinde bulunurken mahdum beylerin yahut kethüda ve mühürdar gibi daire ileri gelenlerinin odalarında oturup lEhtl lflret olanları keyif çakar, obnıyanlar» da hulûs çatar) di.
Reşit paşanın sofrasında yaz, kış hoşaf bulunurdu. Paşa peyniri sevmediğinden devrinde rical ve kibar arasında da peynir sevmemek ve peynirli börek yememek moda hılk m ii ıv girmiş tL
Alafrangacılığı De meşhur o-ian ve Mahşer Midillisi diye amilin Kâmil bey peynir sever ve blihatisa Rokfor peynirini diğerlerine tercih edermiş. Bir gün Reşit paşanın sofrasında yemek yerken muziplerden birisi ( Efendim Kâmil bey bendeniz o kadar peynir sever kİ. peynir yemedikçe sofradan kalkmaz) demiş. Reşit paşa da
Ta zan
I Halûk Y.
Şehsuvarogia I
(Kânıil bey bu dedikleri doğra mu) diye sormuş, pek müşkül vaziyette kalan Kâmil beyin (Aman efendimiz bu giW şeyler bendenize sorulmaz. Ben her ... 1 yerim) cevabını verdiği rivayet edilmektedir. [1]
Reşit paşa yemekten sonra salonda gene ziyaretçileriyle sohbet ederek geç vakte kadar oturur ve ekseriya satranç oynardı. Oyundan sonra yan odasına çekilerek evrak tetkik eder ve sabaha yakın hareme girip yatardı
Sabahlan geç uyanır, giyindikten sonra selâmlığa çıkar, sabah ziyaretçilerini kabul eder ve yemekten sonra Babıâliye giderdi.
O vakitler İş sahipleri, devlet adamlarını evlerinde görüyorlar ve isteklerini anlatıyorlardı. Reşit paşa, bunların geri çevrilmesine dertlerinin dinlenmemesine hiç bir vakit nza göstermezdi.
Hasta olduğu bir gün yatak odasında ilâcını ve ıhlamunma İçerken selâmlıkta ziyaretçilerin beklediğini bildirmişler, giyinecek ve görüşecek hali olmadığı halde (Kim bilir ne dertleri vardır, Sadrâzam* gittim de beni kabul etmedi diye mahzun olurlar) demiş ve ziyaretçilerinin yanın* çıkarak kendilerini dinlemişti.
Abdürrahman Şeref bey diyor İd: (Reşit paşa büyük mikyasta keşayişl zihne mal lir olması hasebiyle bir mesele hakkimi* müteaddit rey ve tedbir bulup söyler ve hangisini tercih edeceğinden heyeti meclisi hazan mütehayyir bırakırdı.
Her tabaka ricalden sabahları konağına giden revan yegân yegân taltif etmenin yolar u bilir ve cümlesini dil nü-variıgına ve nezaket ve fe tane tine- meftun olarak huzurundan çıkardı TM alı yürüyüşünde püskülü rol tanırmış
An 1 tan Abdulmeclt ile bozan saray bahçesinde gezdiklerinde bendeihâs ve mânen At* bey saltanat tavrını takınıp Padişah Ut lâlasiiu hirtnin gahatv*
Briç masasında
Yerine göre taktik
4DTI
VAvıotnı W D 1
1
* 3
ve diğerinin ubodiyetkArane yekdiğerine ettikleri karşılıklı muameleyi görmüş, enderun ricali ballandıra ballandıra hikâye ederlerdL)
Reşit paşa ince bir zattı. Eski devrin taraf e tini, Tanzim atın alafrangalığı ile güzel bir şekilde mezcetmlşti. Sahip Molla bey bir gün Reşit paşanın Entlrgândokl yalısına yaptığı bir ziyareti şöyle anlatmaktadır:
(Yalıya yeni hasır döşenmiş, Sadrâzamın odasına girdiğimde oda san boyanmış, döşemeler san renkte kumaştan mamul, paşa kanarya sarısı Şalakı entari ve üstüne sarı Ştun hırkan giymiş, tahta pap uçlan san ve parmağında san yakut yüzük vardı.
Muarızlan Reşit paşanın ibadeti ihmal ettiğini, namaz kıl-maduğnı ileri sürerlerdi Ab-dülmecit bir cuma selâmlığında, Paris te sefir bulunan vezirinin cıım« namazlarını nasıl İrildiğini payının yıl-ml armrtam Mahir beye sormuştu. Mahir bey de burada iken kılmazdı ki orada kılsın nüktesini yapmıştı.
Reşit paşa, Hocapaşa mevkiinde eski Sadrâzamlardan birine alt bir konağı satın almak İstemişti. Yakınlan konağın uğursuzluğundan bahsedince, paşa tebessümle siyanı yut hanımın üstüne yaptırırız, cevabım vermiştL
Koca Reşit paşa altıncı Sadareti esnasında ve 7 ocak 1854 tarihinde bir kattı krizinden Emlrgândaki yaLsında ve Tat etti. (Mubrübümaynn) o sırada yalıda bulunan Yusuf Kâmil paşa tarafından alınarak saraya raktİLm olundu
Mabeyinciler bu felâketli haberi Padişaha birdenbire bildirmek istememişler ve mührü yazı masasında meşgul bulunduğu Ur sırada yanın* bırakmışlardı.
Mührün çıkardığı hafif nesle başmı kaldıran. Abdülmedt mührü görür görmez Sadrâzama bir hal olmasın diye bağırmış ve elpençe divan duran mabeyinciler (ömrü şaha ne ys) dualar etmişlerdi.
♦ A41 »Di»
> A R B ■
Ş R« S Vasfl .
Vaat! kâğıtları verdi, bir karo dedi. Bir sanzatu demesi daha muvafık olurdu. Garp bir kör. şimal iki trefll dedi. Vasfl çok doğru olarak üç «anzatu De deklârasyonu kapadı.
Garp, kâr dokuzlusu Ue hücuma geçti. Vasfl yedi sağlam levesi bulunduğunu, oyununu çıkarabilmek İçin treflllerden dört ieve yapmak lâzım geldiğini gürdü. Garbın deklârasyonuna hatırlıyarak yerden kör Hiıtıım koydu. Trefll ruası İle eline geçti. Elden trefll oynıya-rak dam empasına kalkıştı, fakat pas geçmedi şark ortağına kör geldi. Muhasım taraf böylece altı leve yapU- Tabii Vasfl İçeri girdi.
Her taraftan müstehzlyane İhtar sesleri yükseldi.
Vasfl:
— Affedersiniz una. dedi, trefll empasnu yapmağa mecburdum.
— Bunun aksini iddia eden kimse yok, dedim. Yalnız mesele şayet em pas geçmlye-eek olura* şark tabLatlyle kör gelecek, ve damına yıkılıp mahvolacak. Onun İçindir U ilk körü almayıp boş vermek, böylece şarkın elindeki körleri tüketmek fcabedcrdL
Biraz sonra Vasflye üç san-
zatu olarak şu ei oynamak
düştü:
* R 3
V R S 4 3
♦ R 8 7
♦ D 10 0 5
4 AV a r— * 8 7
»dti» L’1 filî
fi] Osman Nuri Erkin. Me-reSel umu belediye.
Lübnan mektupları
Bugünkü Arap dünyasının kaba taslak vaziyeti
Arap memleketleri arasında şiddetli ihtilâflar devam ederken İsrail hedefleri
belli bir programla çalışıyor
Lübnan Cumhurbaşkanı Beşare EThari yeni İtalyan elçisini kabul ederken (sağda Lübnan Dişişlerl Bakanı Filip Takla)
İthalât malları
Türk şileplerile getirtmek için bir tarife hazırlanıyor
Memleketimize giren ve çıkan mallına umumiyetle ecnebi şilepler tarafından taşınman yüzünden fuzuli döviz kaybına yol açıldığını bildiren yetkUKer bu işlerde Türk şileplerinin de vazifelendirilmesini istemişlerdi. Mesele Ulaştırma Bakanlığının tetkikine bırakılmıştı.
Bu hususta yapılan İncel em eler sonunda şimdilik hiç değilse Avrupanın muhtelif limanlarty-le Türkiye limanlan arasında muntazam ve devamlı şilep seferleri İhdasının mümkün olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla şimdi Denizyolları idaresi tarafından bir program lıazırlanın ak tadır. Yolunda kuzey ve batı Avrupa limanlarına muntazam şilep seferleri başlı ya-cak ve böylece llhalftt ve İhracatta lüzumlu döviz kaybı önlenecektir.
Üniversitede doçentlik imtihanları açıldı üntveratte rektörlüğü, tıp. hukuk, İktisat, edebiyat ve orman fakülteleriyle dişçi ve eczam mekteplerinde okutulan dersler İçin doçentlik imtihanı açmağa karar vermiştir.
İmtihanlar Nisan ayında yapılacaktır.
Ankara Üniversitesi rektörlüğü de ayal imtihanları açmaktadır
Taksi saatleri
Verilecek parayı yazacak şekilde ıslah edilecek
Taksi otomobülerlndek! saatlerin ıslahına karar verilmiştir. Hâlen çalışmakta olan taksi o-tomobll terin saatleri ne yazarsa müşteriden, onun İki misil alınmak İcap etmektedir. An-karadan çok farklı olarak şehrimizdeki taksi otomobilleriyle ber seyahat sonunda müşteri, ya şoförle kavga etmeğe veya şoförün İstediği parayı vermeğe mecbur kalıyor.
Belediye, fi na şube müdürlüğü ile İşbirliği yaparak evvelâ şoförlerin tarifelere kati surette riayet etmelerin), sonra da taksimetrelerin ıslah edilerek müşterinin ödlyeceğl parayı yazmasını teinine karar vermiştir.
Yapılan tetkiklere göre mevcut taksi saatlerinin İçindeki bir çark değiştirilmek suretiyle doğrudan doğruya müşterinin ödeyeceği parayı yazmasının mümkün olduğu ve bunun için de 20 lira masraf etmek lâzım geldiği anlaşılmıştır.
Taksi şoförleri, bu İşe taraftar görünmemekte İseler de belediye yakında bu hususta bir karar çıkaracak ve taksimetrelerinde İstenilen ıslahatı yapmayan şoförler» seyrüsefer ve müşteri taşımak müsaadesi verilmeyecektir, *
♦ D 10 lGA" 94(VS6532
♦ R♦ L_££J* ’3
A D 6 S V A 6 S
♦ A 4
4 A V 9 8 3 Vasfl
Cenubun açılış deklârasyonuna pik kozunu göstermiş olan gaip pik dokuzlusu He hücuma geçti.
Vasfl:
— Ha! dedi, şimdi anladım!
Birinci pike boş verdi. Garp İkinci elde pik asını çekti, sonra bir ufağını geldi. Vasfl damı Ue aldıktan sonra:
— Her halde dedi, trefll ması müsait bir yerde olsa gerek. Ben ası çekeceğim. Şayet rua şark tarafta İse korku yok. Ortağına dönecek piki kalmadı.
Garp tarafta Nedl oturuyordu, Vasflye:
— Muhakemeniz mükemmel dedi. Fakat maalesef trefll ruası bir yanı Ue beraber bende.
Maalesef oyun bu defa gene çıkmadı. Vasfl içini çekerek:
— Eğer ben kendi fikrimle hareket etseydim ilk plö yerden rua Ue alırdım. Fakat bana şarkın elindeki rengi İzale etmek lâzımdır dediniz. Sözünüze uydum, işte neticesi; Velhasıl bu briç oyununa güven yok vessle&ml...
Ben İtirazla;
— Asıl şevki bun d * d«üm. Fokat unutmayınız kİ sis de pek otomatik bir tarzda oynadım». Bundan evvelki elde ilk köre boş vermek ve tehlikeli elde bulunan körleri izale etmek lüzumu vardı. Trefll em-pasım yalnız bir istikamete ya-pablllrdinla Sizin İçin tehlike, trefll damının, henüz elinde bir kür bulunan şarkta bulunması ihtimali idi. Analdınız mı?
— Evet Ya bu defaM?
— Bu defakl elde en mühim mesele trafll ruasıru elimine etmektir, Deklârasyona nazaran pik naıom garpta bulunduğunu biliyorsunuz, tik piki yerden rua İle almakla ikinci defa bu rengi damıruzl* totablllrsinl^ zira trefll ruası fena bir yerde İse. yani garp tarafta ise korku yoktur. Binaenaleyh ilk elde put dokuzlusunu yerin asiyle aldıktan son* derhal trefll damım oynar ve empaaıru jra-pardmıs. Gerisini söylemeğe hacet yok. Hülâsa bu ildi elde blrblrlnne bemdyen İki vaziyet vardır, re iş, her vaziyetin icabettlrdiğt taktiği bulup 1*4-blk üLmaktedlr
hemen her ağızda »e her gazetede dolaşır ve yazılırken bu hareketli hava birdenbire durakladı ve o duraktık hâlâ devam ediyor. Mevsuk kaynaklardan öğrenildiğine göre Lübnan m kendi başına böyle bir muahedenin altına İmza koyması hem Arap Birliği devletlerinden ayrılmayı ve hem de İngiltere, Fransa ve Rusyaya karşı bugüne kadar takınmakta devam ettiği tarafsız politikayı değiştirmeği t.ufl m m 11 n e-deceglnden tösü geçen muahedenin akdi İşi şimdilik *uya düşmüş oluyor,
Fransız dostluğun* ve politikasına bağlı olan mahfiller de Amerikanın Lübnanla bu dere-
bukl diğer taraftan Şam hükümeti Suriye ile İş yapıp da merkezi İdarelerini (Beyrut) ta kurmuş olan bütü: ecnebi şirketlere idari merkezlerini (Şam) a nakletmeleri lüzumunu bildirmiş bulunmaktadır ve Suriye İthalât firmaları da hariçteki acentelerine mallarını (Ltaıfaye) limanı yoliylr göndermelerini yazmışlardır
(MusulJ yollyle (Ha’ep) e haftalık bir uçak servisi yapmaları İçin Suriye hükümet inden müsaade İsterken diğer taraftan kararlaştınmnş hükümlere riayetsiz! iğinden dolayı (Kahire) den gelen bir yolcu uçağına yolcularım ıBağdat) a çıkarmağı menediyor ve ge-
Beyrut (Husus! muhabirimizden) — Arap eâmiasuun boyu küçük, derdi tükenme» bir naolı kızı mesabesinde olan Lübnan, şubat ayının aon günlerinde kendilerini kavalye olarak pre-zante eden büyük devletlere nezaketle red cevabı verdi ve angaje olmak istemediğini büyüleyici tebessümlerle ifade etti Şöyle id:
IMS yılında L&bnanm Va-şlngton elçisi bir Amerika -T ,ı‘ı iman muahedesi taslağını Amerika hâriciyesiyle müşavere ederek tanzim ve hükümetine takdim etmişti. B« taslak Beyrutta uykuya yatırıldı. 194? de Amerika kongresinde bir hususi komisyon. Güney A----------------------------------------- -
merika devletleriyle ve huşu- , ce ilgilenmesi, Lübnanın ka- , fisin geriye (Kahire) ye yollu-siyle Kolombiya ve Eküvatör ra gözleri İçin olmayıp Lübnan y°r- Mısır Dışişleri Bakanı, Mille mevcut dostluk ve ticaret muahedeleri tipinde bir muahede projesini yapmışlar ve gene Beyrut hükümetine göndermişlerdi. Arayı Filistin *a-vaşı Birdi; Lübnan topraklarından bir kısmı İsrail ordusu tarafından istilâ edUdl; bu şuada yukarıda bahsi geçen elçi akdine çalışılan muahedeye Lübnanı garanti eden askeri bazı maddeler İlâvesi teklifini yaptı. Hükümetin de bu teklif! kabul etmesi üzerine Amerikalılar İM» sonlarında Beyruta yeni bir proje gönderdiler; bu projenin askeri mahiyetteki maddeleri şöyle hulâsa edlle-bUir:
1 — Amerika Birleşik devletleri L&bnanm varlığını ve *e-lömetini garanti eder.
2 — Atici devletlerden birine bir tecavüz vukuunda diğer devlet bütün askeri kuvvetleriyle tecavüze uğrayan devlete yardım eder ve bütün üs, bava meydanları ve topraklarını istifadesine arzeder,
3 — Akld devletlerden her biri böyle bir hal vukuunda toprakları üzerinde yaşayan tebaalarını karşılıklı olarak istihdam ederler. (Amerikalılar aslen Lübnanlı olan tebaalarından silâh altına alınabilecek 200,000 kişilik bir kuvveti talim, teçhiz edip Lflbnana sevk etmeği de teklif ettiler.)
4 — Her ıkl tarat da kendilerini tehdit eden prensiplere karşı mücadelede İşbirliği yaparlar. (Komünisttik).
Lübnan hükümeti bu teklife muvafakat edemiyeceğlnl, çünkü bunan memleket İçinde karışıklıklar doğuracağından maada Lübnanın Arap devletleriyle ve başlıca Suriye Ue olan münasebetlerini İhlâl edeceğini cevaben bildirdi.
Lübnanın bu ltlras üzerine
Ameri kal ilan» son olarak: Bütün ba maddeleri kaldırıp yerine «Hor İH devlet, dış siyaseti İlgilendiren meseleleri istişare yollyle halletmeği taahhüt eylerler.» maddesini İkame vc askeri hükümler İçin de gizil bir ok - muahede akdini teklif ettikleri söyleniyor.
topraklarında mevcut petrol sır uçağının talimata nyc-moız borularını himaye ve Yakm Doğu politikasını destekllyecek atratejlk menfaatler elde etmek gibi sebeplere dayandığı Heri sürülüyor.
Duraklamanın sebebi
Bu son hafta zar finde muahedenin tasdik edileceği haberi

hareket etmiş olmasına rağmen Arap dostluk ve kardeşliği bakımından (Bağdat) m bu kararma misliyle mukabele ediyor ve (Bağdat) uçağı yolcularını Mısıra çıkartmıyor
Bütün Arap devletleri altın hâzinesi telâkki ettikleri Suudi Arabistan dan mali medet umarlarken bu dıvlet. âmeri-kadan ahiren bore olarak alacağı 15 milyon dalan Surlyeye devretmek niyetinde olduğunu İfade ederek böylece (Edip $lşekll - Ekrem Buran! ı red-mlııl dolayısiyle desteSleın.K İstiyor.
Mısırın durumu
Suudi Arabistandan sonra Arap devletleri arasında ikinci olarak iktisadi durumu sağlam addedilen Mısırda. Nahas paşa hükümeti Mısır topraklan üzerinde bir tek ekmek lokmasına ve hükümet eliyle acele lkdar edilmeğe muhtaç bir milyon ailenin mevcut olduğunu Hân ediyor ve bir iç mesel» telâkki ettiği (Sudun) daki bn-frunsıziık tarafı ar «iriyle mücadelede devam ediyor
Mısır kıralı İse Arap politikasında omuzdaşlık elliği kıra! Abdülâzlze Imtisalen merhum. Hüsnü Znim'in bir çok cürümlerle töhmetlendirîldlkU’n sone beraet kararı alan bacanağı ve hususi kâtibi Nezir Fansa’ya siyasi bir gazete neşretmek kasdiyle en az 10 000 Mısır lirası değerinde modem bir matbaa hediye e-dlyor ve Hüsnü Zalm devrinin mümtaz vasfı mahiyetindeki Mısır dostluğuna rimssupla sarılma politikasını alenen desteklemekte bir mahzur görmüyor.
(Yemen) de kıra!, tahtını kapmak istlyen kardeşini yakalayıp sürgüne gönderirken öbür taraftan mali durr-munun mü-saadeslzllğl hasebiyle Arap Birliği merkez teşkilâtına vermekte olduğu yıllık hissenin yarıya indirilmesi İçin müracaatta bulunuyor.
İsrail in teşebbüsleri
Arap âlemi Kur’amkvrinule Alarabu eşeddu kufren te nifaka ve ccderu âyetinde işaret edilen böyle bir nifak ve hakikati görememek derdiyle
- Amerikan filosunun ziyareti
I
I İşte tam bu sırada Ame-I rlkanrn altıncı Akdeniz fDo-I su kumandanı amiral John. J.
■ BallentlneTn forsunu taşıyan ı Nevport News ağır kruvazörü ı Elllson ve Ware muhripleriyle l (34 şubat) Beyrut Umanına bir • ziyaret yaptı. Karşılıklı mutat •elâm toplan atıldı; ziyaretler . yapıldı; maçlar tertlbedUdl ve . Yankeeler bu günlerde lâtif bir ilkbahar havası yaşıyan Bey-( rut sokaklarında gezip tozdu. 1ar; eğlendiler. Falcı karılara fal baktırdılar ve çingene kız-
. l&nna göbek attırdılar.
i Bütün Arap Birliği devletleri . ve bu arada Lübnan bir birlik buhranı geçirmektedir. Lübnan . Suriyenln müstakil siyasi bir , iktisat sislenil yapmak tstemc-si sebebiyle rahatsızdır; (Lâ-, skiye) halkı Alevi başkenti addedilen şehirlerine liman ln-şaa kararını müjdelemek için . giden Suriye Başbakanı Ha’ LLd - El - Azem’in Özerine dam. lordan, pencere ve balkonlardan ra şahane himayeciyle gül ve çiçek sulan serperler- ‘ ‘ “
ken (Trablus) lalar heyetler
, teşkil ederek (Beynıt) a gönderiyorlar ve hükümete Amerika ite muahede akdetmesini, ne yapıp yapıp. Suriye İle mevcut müşterek İktisat politikasının korunmasını, aksi takdirde yaşayabilmek İçin Surlyejr İlhak edllmek’rtnl Istiyecekle-rtnl bildiriyorlar.
Gene bu arada (Amman) hükümeti (Beyrut) un Leııper-ver bir hayata meclûp ticari mahfil! erinin telâşını arttıran bir karar veriyor: (Akabe) 11-manmın İnşası...
Beyrut, Lâzıkıye ,e Akabe limanlarını (Hayfa) dan sonra ortaya çıkan ve canına kıymak lstiyen 1*3 mühim iktisadi düşman gibi görüyor: Lübnanlılar Suriyelilere; «Bizi mecbur öderseniz biz başka bir devletle uyuşuruz; o vakit siz de arkadan o ecnebi deılet tarafından kuşatılmış olacaksınız. Ge Un şu Işl tatlıya bağlıyalım teklifinde bulunuyorlar; hal-|
(Arkası 6 neı snlıiferte»
Şakır ÇEÇEN

akşam
11 Mart 1950
HER AKSAM
BİR HİKÂVE
Malvina T Eskişehir sel felâketi
Mahkeme Koridorlarında
Evleneli İki ay olmuştu. Samuel. karısı Krlstelln yanında ■akln bir hayat sürüyor ve kendisini mesut addediyordu.
Niçin mesut olmasın? Karısı Krlstel, güzel ve şefkatli bir ev kadını idi. Üstelik kendisini de seviyordu. Bir akşam yanyanâ otururken karısını kendine doğru çekti:
— Krlstel. hiç bir kadın senin gibi güzel değildir dedi. Fakat birdenbire sesi kesildi ve eilorile karısını İtti.
Genç kadın derinden bir ah çekti, kocasının bu beklenmedik hareketine ses çıkarmadı. Az sonra karyolasına yatarak uyudu. O zaman Samuel kendi kendine söylendi:
— Kanma yaptığım iltifat, Kalitedir. Zaten şimdiye kadar ona hep söylediklerim yalandır ya. çünkü pek âlâ biliyorum İd hiç bir kadın Malvina kadar güzel ve cazibeli olamaz.
Şimdi düşünüyorum ki Mal-vlna ya karşı sevgim de geçici bir kapristen ibaretti. Fakat ne de olsa, onu hiç unutamıyorum. Hattâ biraz evvel Malvinayl karım İle arama girmiş sanmıştım. Aman yarabbl. ne kadar da güzeldi.
Samuel ayağa kalktı, dimağı harıl harıl İşliyordu. Biraz düşündükten sonra:
— Bütün bunlar boş ve mânâsız sözler! Kafam içtiğim viskiden ve fazla sıcaktan dönmüş olacak Malvina İle aşkım benim için bir maceradan ibaretti. Fakat İnsafla söylemeliyim ki hayatımda tanıdığım kadınların en güzeli o idi. şimdi evliyim, onu düşünmek düpedüz aptallıktır.
Hiç şüphe yok kİ Malvina beni çoktan unutmuştur. Hattâ belki İsmimi bile artık hatırla-iniyor. Aman Allahını, beni u-1 nutm'uş olabileceğini düşün-] dükçe, niçin üzülüyorum? Ken-dine gel Samuel! Sen hâlâ ço-, cukluğu üzerinden atamadım. Kristelin meşru zevcem oldu-1 ğunu, sevgini ve şefkatine j muhtaç ve hakkı bulunduğunu, unutuyorum diye s sonra lı___________ „______,_____
karısını öpmek İstedi.
Fakat tam o esnada pencere açıldı, odaya dolan rüzgâr, masanın üzerinde bulunan u-fak telek şeyleri yerlere düşürdü.
Samuel, rüzgârın savurduğu
geçti. O sırada telefon çalmağa başladı. Samuel yorgun bir adam tavrile ahzeyi eline aldı. Doğumevinin doktoru Cakson, kendisini arıyordu:
— Gecenin bu geç saatinde sizi rahatsız ettiğim İçin beni mazur görünüz. Fakat mühim bir hâdise cereyan etti. Size derhal bildirmeği vazife addettim. Bil gece hastanemize Malvina namında bir kadın getirdiler. Zavallı karim, doğurur-! ken öldü. Ölen kadının ismini i mî soruyorsunuz? Evet ismi Malvina idi. İsminde hiç yanılmıyorum. Zavallıyı kurtaramadım. Fakat çocuğu sağdır. Malvina'nm vasiyeti mucibince çocuğa Samuel adını verdik. Kadın ölürken İçinde fotoğrafınız bulunan bir madalyonu sımsıkı avucu içinde tutuyordu. Mösyö Samuel ne dediğimi işitiyor musunuz. Mösyö Samuel cevap versenize...
Fakat doktor Cakson, hiç bir cevap alamadı. Çünkü Samuel bayılmıştı. Kendine geldiği zaman ortalık ağarıyordu. Oğlu-] nu almak, hayatının en tatlı macerasını kendlslle beraber geçirmiş olduğu ve ölürken sivri tırnaklarım etlerine batırarak kolunu kanattığı talihsiz ve bedbaht Malvina’nm naaşım görmek için bir taksiye atlayarak hastaneye koştu.
Çeviren: A. HİLÂLİ
Lübnan
(Baş tarafı 5 nel sahifede)
malûl iken İsrail teknik, mo-Idern, hedefleri belli bir prog-' ram altında çalışıyor. Ve me-Iselâ son olarak Lût gölü (La I lyler Morte) sularım ecnebi ser-Imayesinin da yardımiyie Kızıi-I denize akıtarak göldeki pek zengin magnezyum madenle-_İrinden faydalanmak İçin uz-zrum diye söylendljmanlara incelemeler yaptırıyor karyolasına yaklaşarak've böylece senede 28.000.000 dö-
lâr safi bir kâr sağlanacağını umuyor.
Sur iyede bir mebus mecliste kalkıp şöyle bağırıyor: «114 mebus ayda (140.000) Hra — Türk parasiyle 175.00 11-oaumvı, lüzumu, QatUıuvB“ r8, — tahsisat alıyor. Bu mec-eşyayı toplamak İçin eğilirken, 1 ııs dört ay açık kalırsa 600.000 ayağı kayarak sol kolunun ü- lira eritecek; bugüne kadar ne zerine düştü. EU, burkulduğu yapıldı? Dört beş yeni anaya-lçin şiddetle sancıyordu. Düşer- [sa maddesi! Yazıktır; günah-ipn hiioiHnria derince tw. gu ciddiyetsiz İş metodu-
na son verelim; realist ve pratik olalım.»
Ve gene bu paş döndürücü ilmi gelişmeler devrinde Surl-yeye nizam vermek dâvasını güden Kurucular Meclisindeki dört ümmi mebus okuma, yazma, (cem’ ve tarh) toplama ve indirmeden İmtihan veremediklerinden seçim mazbataları İptal ediliyor.
Komünistler de bu arada boş durmuyorlar ve meselâ Tartus kasabasında partileri adına tertip vg tab’ettikleri piyango biletlerini salmağa cüret edecek derecede faaliyet gösteriyorlar.
İşte size bugünkü Arap dün-
ken bileğinde açılan c_________
yaradan kan akıyordu. Bu yara, sanki etlerine sivri kadın tırnaklarının girmesinden hasıl olmuş gibi görünüyordu. Samuel yaranın şekline bakınca hayretler içinde;
— Malvina’nm tırnakları diye mırıldandı ve içini ağır bir yükün tazyik ettiğini hissetti, nefsini avutmak için gülümsemek istedi:
— Ne boş ve manasız düşünceler bunlar. Malvina’nm sivri tırnaklan burada ne arar? Hakikat şu kİ, yere yuvarlanırken bileğimi demir karyolanın kenarına çarptırdım, diye mırıldandı.
Samuel, uyumak İçin yatağına girdL Fakat uyuyamadı.
Aj.»..ğa kalktı. Karısını uyan- yasının halini kabataslak tas-dırmamak için ayaklarının u- vlr eden çok elemli bir röpor-cuna basa basa yazı odasına taj.
Fe Iâket sahası vc harap olan b ınalar
Boğazım torba değil ki büzü vereyim!
»j. y. Kk' - i

1 *_ JL



rF Ei
M I »t1 W-- I

Kadıköy Halkevınde
1. Galip Arcan’m konferansı
Şehlı Tiyatrosu sanatkârlarından t. Galip Arcan 13 Mart pazartesi günü saat 18,30 da KadLköy Halkevir.de tiyatro mevzulu bir konferans vereçek-tlr.
-------T A K V I M-------------------
Csmaılyol'ovvol 12 — Kaıım 11»
İmsak GO ö«le İkindi Ak Vs1
E. 1029 12,00 0.13 9.31 12.90 130
V. 4.10 6.19 12.24 İS42 10.11 19.41
Te-lotonlnrımu Başmuharrir: 205«s
Vazı işleri 20705 — idare 20681 Müdür: 2u497
Karaburun feneri
Kıyı emniyet teşkilâtı tarafından görülen lüzum Üzerine Edremit Körfezinin Karaburun mevkiine konluan bir dont2 feneri 15 Marttan İtibaren çalışmağa bağlıyacaktır. Fenerin ı-şığı 18 milden görülebilecektir.
Şişman, ablak yüklü, pelte gerdanlı, omuzu atkılı hanım teyze koridorda pencerenin önüne dikilmiş, el işaretlerle söyleniyor ;
— Hop hop hop. Hoppala paşam, Malkara, Keşan.
— Hayır ola, teyze hanım, Şair mi ildun?
— O da ne demekmiş?
— Ne bileyim? Yeal şairler gibi lâf ediyorsun da.
— Yenisini de, eskisini de bilmem ben. Bildiğimi söylüyorum işte. Hoppala paşam, Malkara, Keşaaan...
— Gerisi yok mu, hanım teyze?
— Hım m... Git de gerisini orada gör. İnsan oğlunun başına neler geliyormuş, an larsın. Şu karnımı görüyorsun ya.
— Görüyorum. Kırk bir buçuk ma$alalh,
— Ağzına sağlık. Amma velâkin. el oğlu maşallah filân dinlemiyor. Başımdan neler geçti,, bilsen. Şu karnım yerinden koptu da ağzıma geldi.
— Geçmiş olsun. Ameliyat mı oldun?
_— Deliler gibi lâf etme, oğlum'"’ Amelikatlık neyim varmış benim? Şükürler olsun, turup gibiyim, maşallah. Benim görünüşüme bakıp da aldanma sakın. Vücudumun afiyeti de, kuvveti de yerindedir. beri benzer gene kızlan sıkar da suyunu çıkarırım.
— Karnına ne oldu, hanım teyze?
— Hop hop, diyorum ya.
— Kusura bakma, kuş dilinden anlamıyorum, ben.
— Senin anlayışın kıtlaşmış, efendi oğlum. Kitap gi bi lâf ediyorum da hâlâ kar şunda abdal abdal bakıyorsun. İstanbula yeni mı geldin yoksa?
— Doğma büyüme İstanbulluyum, hanım tevzeci-ğim.
— îstanbullsun da hopla-malan. zıplamaları nasıl bil miyorsun? Benim gibi sen de bir defa arka tarafta o-turursan akün başına eelir, hepsini öğrenirsin. Tnsanm ne karnı kalıyor, ne baısa-ğı. Yüzünüze güller, az kaL-dı oturduğum yerde şey ediyordum. Kendimi tutayım diyerekten yutkuna yutku-na bademciklerim şişti, boğaz ağrılarına uğTadam Gel gelelim, kendini ne kadar sıksan fayda vermivor. Ben de bosuna uğraştım, en nihayet olanlar oldu. Bunda benim ne günahım var"’ Karnım ağzıma geldikten sonra nasıl tutayım? Fakat gel de sen bunu anlat karıya. Desturun, kalçasına çuvaldız saplanmış gibi cıyak cıyak bağırıyor.
— Nere de oldu, ne oldu"* Hic bir şey anlamıyorum kİ.
— Dur, acele etme de lâkırdımı dinle. Annenin karnında dokuz ay nasıl durdun? Sabırlı, o! da zihnimi karıştırma, anlatayım. Ho-pur lıopur hoplarken midem kaynamaya başlayınca anladım ki işin sonu fena-
ya varacak. Hemen seslendim; «Şoferci efendi oğlum, bu kadar çalkalanmağa tahammül edemi yeceğim, şuracıkta dur da ben inivere-yîm» diye barbar bağırdım amma onların kulaklarına lâf girmiyor kİ Ben söyledikçe o inadına hızlanıyor.
— Otobüse mi bindin yoksa, hanım teyze?
— Ne zennettin ya? Oto-posa binmek yaska rrn? El âlem biniyor da ben neden binmiyecekmlşim? Evvel Allahın iznile, koymanda param olduktan sonra gönlüm isterse tahtırevana da binerim. Benim kafam mı kel? Amma velâkin, bundan sonra tövbeler tövbesi olsun. Bir daha o maskara şeylere otopos diye ayağımı atar mıyım? Benden sana nasihat olsun, gözünü ağ her önüne gelen şeye otopos diyerek binme sakın. Hem paranı alırlar, hem kepaze e-derler. Benim gibi olursun ha. Bak hele, bu yaştan sonra hâkim kapılarına da düştüm.
— Otobüsçü ile kavga mı ettin voksa?
— Yok, evlâdım. Otopos-çu neredeee, ben nerede? O tâââ ileride oturuyor, ben arka taraftayım. Oturduğu yerde çarkları çevirmekten vakit bulamıyor ki beni görsün. Bilat satan oğlanın sözüne aldandım da içerive girmiş bulundum. «Hanım i 7ze şuraya otur da raha tına bak» diyerek arka tarat ta oturttu beni. Makineler gürleyip de araba verinden kalkınca başladık çalkalanmağa. Aman Allahım, nasıl çalkalandığımızı görmeliydin. Bir bakıyorsun, vedi kat göklere çıkıyoruz, bir de bakıyorsun yedi kat verin dibine inmişiz. Hop hon da. hop hop. Kalkıp kalkıp o-turdukça kalçalarımın sızt-Sl beynime vuruyor, barsak-lanm kopup ağzıma geliyor. Bir aralık nasıl oldu bilmiyorum, hooop dîye yerimden fırlamamla beraber karşıya çarpıldım, altımda kızılca kıyamet koptu. Meğerse şu uğursuz karının üzerine yıkılmışım. Kanda bir yaygara. bir yaygara. «Sus. hanım. Kazara oldu bu iş» demeğe kalmadı, bir daha sıçradım. İşte o zaman kendimi tutamadım, yüzünüze güller, boşanıverdim. Kan bu sefer tepesinden aşağı berbat oldu amma kabalı at benim değil. Boğazım torba mı ki bağını çekip de büzii-vereyim. Oldu bir iş. ne yapalım? Kan edebsizliği ele aldı, ağzına geleni söylediği gibi saçımı başımı da yolma ğa başladı. Hımm. .. Öyle maymun karıların altında kalır mıyım? Kenara tutunarak ayağa kalkmamla beraber ben de onun üzerine saldırdım. B»r defa gözüm karardı mı, bunu da Allah yaratmış, demem hal...
Mahkeme açıldı, öbür hanımla konuşamadık.
Ce. Re.

--------------------------------
Sfenks Uykuda
Aşk ve Macera Romanı
Yazan: J. D. Carr Tercüme eden; (Vâ - Nû)
L Tefrika No. 41
— öyle olsun.. — dedi, — Fakat şimdi'de sizin fena haberler alacağınızdan korkuyorum.
— Söyleyin. Nedir o fena haberler?
Doktor, cebinden Holden îu. önceden taşıdığı bir meşin mair faza çıkardı. Şövalye yüzüğünü' avucunda döndürdü.
— Uykudaki Sfenks... — dedi, — Crawford'un iddiasına göre, bu resim, «uyuyan bir kadının» alt kısmını temsil ediyormuş. Hafi İlimlerde, bu, öh-hö, öhhö, bizi alâkadar eden işle pek bağlı görünüyor. Evet... Dikkate almalı...
— Evet, doktor Fell, evet... Kötü haberiniz neymiş bakalım?
— Bu sabah polisten rapor aldığımı söylemiştim. Lâhdden aldığımız şişeyi tahlil ettirdim.
Polis, Dahiliye nezaretinden Margot Marsh’m cesedini çıkarıp otopsi yaptırmak iznini almış,
— Â1&... Bu işin Cella ile alâkası ne?
— şişenin üzerinde Cella’nın parmak izleri bulunmuş. Başkasının izlact yokmuş.
Kısa bir sükûttan sonra ilâve etti;
— Bence de zerre kadar şüpheye mahal yoktur ki, lahdin içine, biz bulalım diye, zehir gişesini o atmış...
XV
Holden, sâkln kalmağa gayret ederek:
— Yoksa, Celia .kapalı lahdin içine girmek usulünü de mİ keşfetmiş? Yoksa, ağır tabutları da mı, iz bırakmaksızın o oynatmış?
Fell:
— Hayır! — dedi. — Tabutların yerlerinden oynayışında Czlia'nm hiç bir rolü yok. Fakat neticenin böyle olacağını hesaba katıyordu. Oyununu o-na göre oynamıştı.
— Peki, şişeyi lahdin içine ne zaman koymuş?
— Benimle beraberken. Lâhdi mühürlediğimiz sırada. Kapısını açtığımız zaman, o bölüğün bomboş olduğuna dair yemin e-deblllrim. Şişeyi oraya bırakıtı-ğını görmedim bittabi. Zira, böyle bir İhtimali aklımdan geçirmiyordum. Lâkin Cella, bana farketmeksizin bu marifeti bir kaç defa kıvırmak İmkânına sahip olmuştur.
Holden, yutkunarak:
— Peki, siz lâhdi mühürledikten Bonra tabutları a şekilde kim raksettirdi?
Doktor Fell, cevap vermedi.
— Demek, tabi atin fevkinde bazı hâdiseler olmuş? öyle düşünüyorsunuz?
— Bittabi, hayır.
— Peki, öyleyse? Sizce, mühürlü makbereye kimse giremediğine göre...
Doktor, dalgın:
— Ha, şu mesele... — dedi. —
basit bir iş... Farkedlnce hiç şaşırmadım. Sadece tasavvur ettim.
Holden, muhatabına hayretle baktı. Doktor Fell, bü «küçük teferrüat» yüzünden, her hangi bir İnsanın nokt-ai nazar değiştirebileceğine dahi şaşırmış görünüyordu.
Devam etti:
— Bununla beraber, Crawford ve şürekâsı, çok şükür kı. ne şekilde hareket edeceklerini Dilemediler. Zira, bu işin içine ervahllerln karıştığını Kabulden gayri çareleri kalmamıştır. Maalesef, çok geçmeden, (pek âdi bir sebep olan) sebebi keşfedecekler; ervahın hu İşte rolü olmadığını anlayacaklar. Sanırım, bir ild gün İçinde maksadlanna nail olur, sebebi keşfederler, tşte o gün, sevgiliniz Celia, ablasını, kısmen moı-‘ ftnli olan bir halita ile zehirlemiş ve öldürmüş olmakla itham ve tevkif edilecektir.
— Morfin mi ?
— Evet... Istırap vermeyen bir zehir... Celia .intihar hissi vermek üzere, bütün tertipleri almış denecektir. Onca, en mühimi, bir rezalet çıkmasını sağ-
lamaktı, Neticede de Thorley karısına azap edip onu intihara sevkettiği İçin şöhret bulacak, böylelikle en müthiş eczaya çarpılacaktı.
— Bu gayeye de varıldı demek?
— Varılamadı: zira, aile doktoru, ölümün tabii şartlarla vukua geldiğini iddia etti. Cella. çok gürültü etti; ablasını öldürmüş olmakla eniştesini töh-metll saydı. Iş. bastırıldı.
«Ve... (Unutmayın kİ, hep polisin, görüşünü izah ediyorum:) Celia. Büyük Galeri hikâyesini de uydurmuştur, ölüler: «Onu koğun! Onu koğıın!» diye bağırmışlar Yani, Hirlstl-yaıı dinine göre, İntihar eden müminler arasından koğulacağı için, ablasının kendini öldürdüğü z&nnını Cella kuvvetlendirmek İstemiştir, ölüler de, İntihara gûya şehadet etmiş o-luyorlar.
«Tablatiyle, hiç kimse bu efsaneye inanmak istememiştir, maksadına ulaşmak isteyen Cella son ve kati darbeyi de vurmak arzusuna kapılmıştır. Muğ lâk ruhunun tesirlerine kapılarak, zehir şişesini makberenln
gözüne bırakmıştır. Israr edip de makbereyi açtırınca, bu delil dikkati çekecekti. Cella’nın zannınca, ölülerin bu İşe müdahale ettikleri fikri kuvvetlenecekti. Onlar, sahiden de. mezarlarından çıkıp Margot Marsh’ in üzerine yürümüş sayılacaklardı,
«Hakikaten de: Margofu kim öldürmüş olabilirdi? Polisler, düşünüyorlar, düşünüyorlar; bu İşi ancak hemşiresinin, şeref ve merhamet duygularının teaLri altında yapabileceğini tasavvur ediyorlar. Zehir şişesinin etiketi de, oyun odasındaki matbaada basılmış. Bunu da kim yapar? Zehir şişesi üzerinde Cella’nın parmak İzleri bulunmasını ne şekilde İzah etmeli ?
Fell. hiddetle:
— Az kalsın, ben bile bu iddialara kani olacaktım I — diye köpürdü.
Uzun bir sükût hüküm sürdü.
Holden, iskemlesini itti ve odada dolaşmağa başladı. Fell konuşup izahatını verdiği sırada, zavallı yedek binbaşı, aklını kaybedecek gibi oluyordu Celia'
nın anlattıklariyle. polisin İnan dıkl&rı, bir çok noktalardan, ne yaak ki. birbirini tutuyordu.
Fell:
— Polisin hu nazariyesl hakkında ne düşündüğünüzü size sormuyorum. — dedi. — Ancak sorduğum şudur: Bu ithamı önlemek üzere ne gibi tedbirler alacağ.ız?
— Kendi sualinize kendiniz cevap verebilir misiniz?
Doktor, parmağuuiakı şövalye yüzüğe göz atıp düşünerez:
— Evet... — dedi. — Bu da. hakikati gözlerine sokmakla kabildir. Bu İş benim lçLn kfr-1 aydır. Zira, dün gece Celia’yı İtiraf ettirdim.
— Demek onun İçin bu derece perişan hali var?
— Evet. Dün gece siz gitmiştiniz. Polis müfettişi Crawford da. sigara tabakası vasıtaslle Cella’nın. parmak izlerini almış, şişede kilerle mukayese etmişti. Artık vaziyeti Celia’ya anlatıp etrafındaki tehlike üzerine dikkatini çekmekten gayri çara kalmamıştı.
— No söyledi?
(Arkası var)
11 Mart 1950
AKSAM
Sahlfe 7
Hürriyeti seçen
bir Rus âlimi
iki müşahede (Baş tarafı 4 üncü sahlfede) gını re dönüşte seyir imlinde İken dahi tamirin yapılacağını beyan ve teşekkür etti
Bu anlayışlı re saygılı memura benim de teşekkür borcum var, onu buruda eda ediyorum.
Acaba diyorum. Bu iki
şahede tesadüfen benim gözüme İlişen yegâne iki hadise midir? yoksa görmediğimle ve etmediğimiz blnbh- türlüsü ile bu cemiyet karşı karşıya mıdır? Bu fena çıgn önlemek lçltı ne tedbirler düşünüyorum Saygıdeğer İstanbul lıemşerllcri-mlzl, bu dâvada mütevazı çalışmalar yapan (Saygısızlıkla savaş demeğine) yardıma çağırırsak, bizden yardım esirgerler mİ?
mü-
Grıgor Gamof
ferans vermek üzere Mtşlgan üniversitesi tarafından AmerL-kaya davet olunmuştu. Bu seyahatten sonra hürriyeti seçerek bir daha Rusyaya dönme-
atom -di ve Amerikan atom âlimlerinin yurdu olan (Jorj Vaşiııg-ton) üniversitesinde vazife aidi. İkinci dûnva savaşı seııelc-, rinde Aracrikau bahrlyesi fen müesseselerinde çalışarak dünyanın mevcudiyetinden son zamanlarda haber aldığı müteaddit atom projeleri hazır 1 âdı. Bikini'de yapılan atom tecrüce-sinc Amerikan bahriyesl namına İştirak ettiği zaman «Yıldızlarda bu hâdise daha sessiz ve daha basit bir şekilde vaki oluyor* diyerek güneş de dahil olmak üzere bütün ecramı se-maviyenln teşekkül, yaşayış ve ölüşünü, yeni yeni atomların teşekkül ve ayrılması suretiyle izah ediyordu.
Âlime göre su. demir ve taş gibi alelâde maddelerden atom enerjisini kurtarmak bizim İçin mümkün olmadığı halde derunlarmda kâfi derecede yüksek hararet bulunan yıldızlarda bu iş kolaylıkla vuku bulmaktadır. Güneş nazarlycsi bir çok lirik âlimleri tarlamdan kabul edilmekte olan (Gamof) un «Güneşin doğum ve ölümü» ve «Dünyanın biyografisi* adlı iki de eseri vardır. Bu eserlerinde güneş için on milyar sene hayat kabul etmekte olan (Gamof) güneş ziyasının asırlar geçtikçe daha parlak ve daha yakıcı o-lacağmı da İzah etmektedir. «Mister Topkins mucize diyarında» ve «Misler Topkins atom arıyor» adlı kitapları Amerikan ve İngiliz mekteplerinin bir çoğunda ders kitabı gibi okutulan (Gamof) un Amerikan -Rus silâhlanma yarışında A-merlkaya yapmış olduğu yardım çok kıymetlidir.
Hidrojen bombasının babası olan. Gamof hiç de bedbin değildir. Aynı zamanda tehlikeli olan ateşin İnsan için faydalı bir şey olması kabilinden yeni atom icatlarının da mühilk olmakla beraber beşeriyetin nef'ine kullanılacağını söylemektedir.
Bir İsviçre dergisinden, çeviren: n. AS SEL
Hidrojen bombası imali fikri âlimin kafasından doğdu Geçen yaz Amerikanın atam şehri Los Alamoa'ta bulunmakta iken bana kılavuzluk eden Amerikalı evinin küçük bahçesini sulamakta olan iri cüsseli, sarışın bir zatı İşaret ederek: «Bu bay 1932 senesine kadar (Leningrad) da profesör İdi. Şimdi bizim, çok mühim askeri atom projemiz üzerinde çalışmaktadır.» demişti. Bugün bütün dünya bu çok mühim askeri projenin ne olduğunu öğrenmiş bulunmaktadır. Grigor Gamof ve 1933 senesinde Al-manyadan Amerika ya gelmiş olan fizikçi Hans Bethe hidrojen. bombası üzerindeki çalışmalarda en fazla salâhiyet sahibi iki fen adamıdırlar. Bütün dünya ağır uranhımdan bahsedip dururken Grigor Gamof yazdığı kitap ve makalelerde hidrojen - helyum cüzlerinin ayrılmasına muvaffakiyet hasıl olduğu takdirde asıl
devrinin hulul edeceğini bellr-
*” tirdi. Selence Illustrated dergisinin temmuz 1947 sayısında çıkan bir makalesinde şu satır] ar bulunuyordu:
«Atom madde! ihtlratayesinl cn kolaylıkla iştial ettirecek madde Deuteriıını denilen ağır hidrojendir. Fakat bunu yapabilmek için en az bir milyon derecelik bir hararete lüzum vardır. Fakat hâlen ağır hidrojeni iştial ettirecek bir usul bilememekte olduğumuz gibi bu iş için bir atonr fınnr yapacak bîr maddede elimizde mevcut bolumu anlaktadır. Malumumuz olan bütün maddeler istediğimiz sıcaklık derecesini bulmadan eriyip buhara münka-hp olmaktadır.». Eu makalede zikrolunan zorlukların geçen yTûınıarı zarfında izalesine muvaffakiyet hasıl olmuş olduğu mlaşılnı akladır.
1905 senesinde (Odesa) da dünyaya gelen (Gamof) Leningrad ünlversietsiru bitirdikten Bonra Alman profesörlerinden Borııün yanında çalışmak üzere Götüneen üniversitesine gönderilmişti, Göttingcn'den sonra atom âlimlerinden Niels Bohr'm Köpenhaç'dakJ araştırma enstitüsünde bir sene çalışan (Gamof) Danimark-alı profesörün tavsiyesi üzerine Sovyet hükümetince sir E. Rut-ehrford'un Kembriç’teki atom lâboratuvarına izam edilmişti. 1931 senesinde henüz 26 yaşında bulunmakta olan (Gamol) dünyanın maruf atom fizikçileri arasında sayılmakta icö. Fen adamlarının kendilerine itimat göstermiyen zevat ve i makama t emrine verilmesi, hazırlanan fenni eserlerin sansürden geçirilmesi gibi haller Sovyet Fen akademisinde yüksek bir vazife verilmiş olan (Gamof) un fena halde sinirine dokunduğundan (Gamof) o zamanlar Rus Hini adamlarından bir çoklarının yapmağa cesraet edemedikleri bir harekete karar verdi.
1933 senesinde bir kaç kon-
SAf
Bugün "SAS İIE UÇMAK., artık "YATAKLI VA -GONLA SEYAHAT ETMEK,, demeklir.L*
TÜCCftRLflRIN OIKKAT NAZARıNA
İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasından: 4355 sayılı kanunun 33 üncü maddesi Odalarda kayıtlı azanın senelik aidatını üç ay zarfında ödemelerini, aksi halde bn aidatın üç misil tahakkuk ve tahsil olunacağı hükmünü tazammum etmektedir.
1950 aidatını henüz ödememiş bulunan azalanınızın üç misli tediyeye mahal kalmamak için aldatın son mehlini teşkil eden 31.3.1950 akşamına kadar - Tahsildar göndermek imkânı bulunamadığından - Odamız muhasebe şubesine müracaatla işbu aidatlarını ödemeleri lüzumu arz ? rica olunur. (3623)

İstanbul Matbaacılık Türk Anonim
ORTAKLIĞINDAN :
Ortaklığımızın alelâde hissedarlar Genel Kurulu aşağıdaki gündemde yazılı hususlar hakkında görüşmek ve karar vermek üzere 31 Mart 1950 tarihine rastüyan Cuma günü san t
14.30 da İstanbulda Nuruosmanlye Türbedar sokak 14 numaradaki ortaklık merkezinde toplanacaktır,
Ortaklarımızın veya kendilerini usûlen temsil edecek olanların davetiye varakalarını veya bu husustaki salâhiyetlerini hamilen tâyin «dilen gün ve saatte toplantıda hâzır bulunmaları rica olunur.
GÜNDEM :
1 — 1949 hesap yılı muamele ve hesaplarına alt Yönetim. Kurulu ve denelri raporlarının tetkik ve tasdiki.
v 2 — 1943 yılı bilanço ve kâr ve zarar hesaplarının, tetkik ve tasdikiyle bilânoç neticeai hakkında karar itâsı ve Yönelim Kurulu üyeleriyle denetçinin ibrası.
3 — Müddeti biten Yönetim Kurulu üyelerinin İntihabı, ^"'cac®t Kanununun 323 üncü madedsine tevfikan Yönetim Kurutu üyelerinin gerek kendi namtanna ve gerekse başka ortaklıkları, temsllen ortaklığımızla iş yapabilmelerine ve yine mezkûr kanunun 324 üncü maddesine tevfikan ortaklığımı* mevzuu İştigaline giren muamelâtı kendi namlarına ve başka ortaklıkları temsllen ifa edebilmelerine müsaade verilmesi.
Ne villâ, ne gecekondu. Amerikanın hârika bir radyosu
110 ve 220 cereyanla çalışan, 5 lâmbalı Amerikan radyo.su. Radyom yokLur diye üzülmeyiniz. 15 lira peşin. 15 Ura taksitle siz de bu radyoya sahib olabilirsiniz. Mevcudu bitmek üzeredir. Acele ediniz.
Şoltanbamam Havuzlu Dan Numara 1
* Eminönü Halkevinden — 27/3,-950 tarihinde faaliyete sccmclc üıcrc E-vimlzde gelir vergili ve muhasebe kursu açılacaktır. Bu küretin batarı ile bitirenlere bir belge verilecektir.
Kurs ücreti öğrenci bn;ınn ayda (3) lira olup kınalar baltada İki dela olup kaydını yaptıranların durumuna göre kursların derece ve saatleri brLAhare tıiyin ve teabit edilecektir
İsteklilerin her tftln saat (!4> den (10 a kadar birer fotoğrafla Hulke-vtmlı. BUrojıuna müracaatları.
U3S Liraya LÜKS VİLLÂ MI, GECEKONDU MU?

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığından
1 — Keşif bedeli 195303 lira 89 kuruşluk Haseki Hastanesi Doğum Kliniği İkinci kısım İnşaatının kapalı zarf usullyle eksiltmesi, 22/3/950 çarşamba günü saat 15 de Fakülte Dekanlığında toplanacak A. E, P Komisyonunda yapılacaktır. Şartname, plân ve projeler fakülte kaleminde görülebilir.
2 — İsteklilerin, eksiltmeye girebilmesi İçin 9785 lira 20 kuruşluk geçici teminat yatırması ve bu değerde bir İşin yapıldığım veya denetlendiğini Isbat eder mahiyetteki evrakla birlikte, İhale gününden en az üç gün önce Dekanlığa müracaatla bu İşe alt yeterlik belgelerini almaları.
3 —• isteklilerin, kanunim tarifi dairesinde haznlıyacakla-n teklif mektuplarını, 22 Mart 950 çarşamba günü saat 14 de kadar komisyon başkanlığına vermeleri lâzımdır.
Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. (2837)
Yakın Doğu Acente Anonim Şirketi
Yönetim Kurulundan :
Şirketimiz Ortakları Genel Kurulu, aşağıda yazdı gündemdeki İşleri görüşmek ve karara bağlamak üzere âdi surette 29 Mart 1950 çarşamba günü saat 11 de şirket Merkezinin bulunduğu, Karaköy Necati Bey caddesi 41 - 43 numaralı De-nılrbağ Han'ının 3 üncü katında toplanacaktır.
Ortakların sahip oldukları hisse senetlerini veya bunu müsblt vesaiki toplantı tarihinden bir hafta önee şirkete tevdi ederek giriş kâğıdı almaları ve belli gün ve saatte asaleten veya vekâleten toplantıda hazır bulunmaları rica Ve Esas mukavelename hükümlerine göre (10) on hisseye malik ortakların oya iştirak edebilecekleri ve hisse adedi ber ne olursa olsun (10) ondan ziyade oyu olamayacağı İlân olunur.
Gündem:
1 — 1949 yılı muamele ve hesaplarına alt Yönetim Kumlu ve Denetçiler raporları, Bilânço, Kâr w zarar hesaplanma tetkik ve tasdiki ile Yönetim Kurulu ve Denetçilerin İbrası,
2 — 194!) yılı Büânçosuna göre elde edilen kâna suret ve zamanı tevzii hakkında karar İttihazı,
3 — 1949 senesi İçin yeniden Denetçiler seçilmesi ve üc-
1 retlerinln tâyini,
4—Boşalan Yönetim Kurulu üyeliklerine seleflerinin müddetlerini lkmalen mvuakkaten seçilenlerin vazifelerinin tasdiki,
5 — Esas mukavelenamenin 24 üncü maddesi gereğince Yönetim Kurulu Üyelerinden İkisinin, kur’a tle çkarılması ve yeni üyelerin seçimi,
G — Yönetim Kurulu üyelerinin huzur haklarının tâyini;
7 — Yönetim Kuruluna Esas mukavelenamenin 4 üncü maddesnlde me2kûr şirket namına gayri menkûl alım ve satanı hususunda yetki verilmesi,
8 — Yönetim Kurulu üyelerine Esas mukavelenamenin
3G ncı maddesindeki müsaadenin verilmesi.____________
İstanbul Emniyet Sandığından
49 — 2293
Emniyet Sandığına borçla ölü Aliye Erillken (İsmail kno) varislerine ilân yolile tebliğ;
Bayan Aliye ETÜlken sağlığında: Salih Sırrı Lşm He müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatile mutasarrıf oldukları -Beyoğlu Es. Kurtçelebl yeni Camlikeblr mahallesi Mutbah kapısı caddesi eski 12, 12 rfı. 12, M. yeni 18, 20, 22 No. lı ahşap üç evin 35/60 hissesini Sandığımıza birinci derecede ipotek göstererek 28/11/940 tarihinde II. 3217 hesap numaraslle Sandığımızdan aldığı 530 lira borcu 23/11/949 tarihine kadar ödemediğinden faiz, ve masarifi Ue beraber borç 343 lira 94 kuruştur. Bu sebeple 3202 numaralı kamın mucibince hakkında icra takibi başlamak üzere tanzim olunan ihbarname borçlunun mukavelenamede gösterdiği İkametgâhına gönderilmiş İse de borçlu Aliye Erulken'in öldüğü anlaşılmış ve tebliğ yapılamamıştır. Mezkur kanunun 45 inci maddesi vefat halinde tebligatın Uân suretile yapılmasını âmirdir. Borçlu Aliye Erulken’in mirasçıları İşbu ilân tarihinden İtibaren bir buçuk ay içinde Sandığımıza müracaatla murislerinin borcunu ödemeleri veya kanunen kabule şayan bir itirazları varsa bildirmeleri lâzımdır. Mirasçılar ipoteği kurtarmazlar ve yahut başlıyan takibi usul dairesinde durdurmazlarsa ipotekli gayri menkul mezkûr kanuna göre Sandıkça satılacaktır'. Bu cihetler alakadarlarca bilinip ona göre hareket edilmek ve her birine ayrı ayrı İhbarname tebliği makamına kaim olmak üzere kyetlyet ilân olunur. (2993)
Türk Motor Anonim Şirketi Yönetim Kurulundan
25/2/1950 tarihinde davet edilip kanuni nisap hâsıl olmadığından yapılamıyan şirketimiz ortaklan genel Kurulu senelik fevkalâde oturumu bu kere aşağıda yazık gündemdeki işleri görüşmek ve karara bağlamak Çizere 27. Mart. 1950 pazartesi günü saat 11 de şirket merkezinin bulunduğu Beoyğlu, istiklâl Cad. 392/394 No. lu mahalde toplanacaktır.
Ortakların sahip oldukları hisse senetleri veya bunu müsbit evrakı toplantı günnden bir hafta önce şirket merkezine tevdi ederek giriş kâğıdı almaları, belli giin ve saatte asaleten veya vekâleten toplantı yerinde hazır bulunmaları rica ve Ana Sözleşmemizin 61 inci maddesine göre 10 hisseye sahip ortakların oya iştirak edecekleri ve hisse adedi her ne olursa olsun 10 dan ziyade oy olnuyacağı ilân olunur.
GÜNDEM :
1. — 1949 yılı muamelât ve hesaplarına ait Yönetim Kurulu ve Denetçiler raporlarının okunması.
2. —- 1949 yılı bilânço ve kâr ve zarar hesaplarının tetkik ve tasdikiyle Yönetim Kurulu ve Denetçilerin ibrası.
3. — 1949 yılı bilançosuna göre kârın sureti tevzii hakkında karar alınması.
4. — 1950 yılı için yeniden denetçilerin seçilmesi ve ücretlerinin tesbiti.
5. — Yönetim Kurulu üyelerine Ana Sözleşmenin 46 ncı maddesinde yazılı mezuinvetln verilmesi.
İSTANBUL MANİFATURACILAR TÜRR ANONİM ŞİRKETİNDEN :
Sayın Hissedarlara
1949 Hesap Yılının sona ermesi dolayısüe toplanması mukannen bulunan. Hissedarlar Umumi Hey’etl âtlı içtimainin 28 Mart 1950 salı günü saat 10 da akdi kararlaştırılmış bulunduğundan mezkûr gü nve saatte Çakmakçılar Yokuşunda 78 numaralı Mağazaya teşriileri rica olunur.
MÜZAKERE RUZNAMESİ:
1 — 1949 senesine alt İdare Meclisi ve murakıplar raporu İle Bilânço kâr ve 2arar hesaplarının tetkiki ve idare Meclisi Azalarlle murakıpların ibrası,
2 — şirket esas mukavelesinin 26 ncı maddesi gereğince kura İle çıkarılacak bir âznıun yerine yeniden İntihap yapılması,
3 — 1950 senesi için murokıP intihabı ve ücretlerinin tesbiti
MÜHİM BİR TEŞEBBÜS HBIMB
Senelerden berL Belçikada önemli ziraat İşleri ve zirai sanayile uğraşan tecrübeli bir Türk mütehassısı ve zLraal mühendisi, yüksek randımanla ayçiçeği, soya fasulyesi. Amerikan tütünleri ve saire yetiştirmek ve modern nişasta fabrikası, ihracat için her nev’i konserve vc bilhassa domates salçası konserve tesisatı ve saire gibi kârlı zirai sanayii kıınnâk İçin sermayedar blrlslle anlaşmak arzusundadır,
İsteklilerin şartlarım Öğrenmek için Kadıköy Moda caddesi - Fırıldak sokak No, 19 da Nazını Kurdoğluna (Telefon: 80508) müracaatları, teknik malumat için de Bel-çlkada (Mühendis Ahmot Gülbak, Agronom, 32 Rue. Ham-bursln - Gemblouz, Belglque) adreslle muhabere etmeleri.
1950 İzmir Enternasyonal Fuarı Afiş müsabakası açıldı
1950 İzmir Enternasyonal Fuarı için afiş müsabakasının müddeti 1 Nisan 1950 tarihinde sona erecektir.
Müsabakaya ressam, dekoratör, kendilerini hususî surette yetiştiren sanatkârlar girebilirler. Müsabakaya girecekler Ankara’da Belediye İktisat müdürlüğünden. Yüksek mimarlar birliğinden, İstanbul'da Güzel sanatlar akademisinden, Belediye iktisat müdürlüğü İle Ticaret ve sanayi odasından, Tüccar birllğlndeD, İzmir’de Fuar ve Turizm Müdürlüğünden ve İstanbul'da Yüksek Mimarlar birliğinden müsabaka şartnamelerini alabilirler.
Birinciliği kazanacak eseri hazırlayana 1000, İkinciye 500 lira mükâfat verilecektir.
Sanatkârlarımızın eserlerini hazırlayıp 1 Nisan tarihine kadar i amir Belediye Başkanlığına göndermeleri rica olunur. (2797)
Devlet Denizyolları ve Limanlan işletme Genel Müdürlüğü İlânları
İstanbul Liman İşletme tarifesinin 05 İnci maddesinin yükleme, boşaltma vasıtalarının atarya müddetine alt olan 3 üncü fıkrası İş sahipleri lehine tadil edilmiştir. Fazla tafsilât için İlgili liman servislerine müracaat olunması rica olunur.
(29201 J

Kömür yükleme ve boşaltma işi yaptırılacak
Devlet Demiryolları 1 inci işletme Satmalına konisi?onun-
1951 Yılı Şubat ayı sonuna kadar BUcclk deposuna gele -cek olan (20000) Yirmi bin ton maden kömürünün mevcut şartname ve mukaveLe projesi hükümleri dahilinde yükleme ve boşaltma İşi kapalı zarfla eksiltmeye konmuştur.
Mecmu muhammen bedeli (13000) On üç bin Ura olup muvakkat teminatı (975) Dokuz yüz yetmiş beş liradır.
Eksiltme 27/3/950 tarihine rastlayın pazartesi günü saat
15,30 da Baydarpaşada birnld işletme komisyonunda yapıla-«dttır-
İsteklllerin kanun gereFince hazırlayacakları kapalı zraf-lnrıru eksiltmeden bir saat evveline kadar makbuz karşılığı komisyona vermeleri ve yahut muayyen zamanda komisyonda bulunmak üzere iadeli taahhütlü posta İle göndermeleri lâzımdır.
Postadaki gecikmeler kabul edilmez. Şartnamesi komisyon. kaleminde ve Bilecik deposu şefliğinde görülebilir._(2972)
Türk Motor Anonim Şirketi Yönetim Kurulundan
Şirketimiz çıtakları Genel Kurulu 27.3.1950 pazartesi günü saat 10 da aşağıda yasıiı gündemdeki işleri görüşmek ve karara bağlamak üzere şirket merkezinin bulunduğu Beyoğlu İstiklâl Cad. 392/394 No. da fevkalâde surette toplanacaktır.
Sayın ortakların sahip oldukları hisse senetlerini veya bunu müsbit evrakı toplantı gününden bir halt-a önce şirket merkezine tevdi ederek giriş kâğıdı almaları, belli gün ve saatte asaleten veya vekâleten toplantı yerinde hazır bulunmaları rica ve ilân olunur.
GÜNDEM :
1. — Ana sözleşmenin 26 eı maddesi hükmüne istinaden şirketimizin tamamen ödenmiş sermayesinin 500.000 — lira tezyidi suretiyle 1.000.000 liraya İblâğı,
2. — Bu husus karara iktiran ettiği takdirde:
a) Şirket Ana Sözleşmesinin 7 cl maddesinin aşağıda yazılı şekilde tâdili,
b) Teni çıkarılacak hisse senetlerinin ihraç şartlarının tesbiti,
c) Eski ortakların yeni çıkarılacak hisse senetlerini tamamen taahhüt etmek hususunda haiz oldukları rüçhan hakkının kullanılması.
d) Sermaye tezyidine müteferriğ muamelât ve merasimin şirket Ana Sözleşmesinin 7 ci maddesi gözönün-de tutulmak suretiyle usul ve kanun dairesinde tatbik ve ikmali hususunda Yönetim Kuruluna yetki verilmesi.
Gündemin 2 el maddesinin A bendinde yazılı Ana Sözleşmenin tâdili hakkındaki teklif
Şimdiki metin-
Madde: 7. — Şirketin sermayesi beheri 1000 (Bin) Türk lirası kıymetinde hâmiline muharrer 500 (Beş yüz) hisseye münkasem 500.000 (Beş yüz bin) Türk lirasından ibarettir.
Bu hisseler mecmuunun mevaddı âtiyede münderiç şekil dahilinde hissedar sı-fatiyle iştirak edecekler tarafından İştirasının taahhüt ve imza ve bedellerinin tesviyesi meşruttur.
Muaddel metin
Madde: 7. — Şirketin sermayesi beheri 1000 (Bin) Türk lirası kıymetinde 1000 (Bin) hisseye münkasem 1.000.000 (Bir milyon) Türk lirasından ibarettir .
İşbu hisse senetleri iki gruba ayrılmıştır. (A) grubu hisse senetleri tamamen taahhüt ve bedelleri tamamen tediye edîhııîş hâmiline muharrer 500 (beş yüz) hisseden ibarettir. (B) gurubu hisse senetleri tamamen taahhüt ve bedellerinin yansı ihraçları esansında tediye edilmiş hama muharrer 500 (Beş yüz) hisseden ibarettir.
(B gurubu hisse çenetleri bakiye bedellerinin n kısmen veva tamamen talep edilebilmesi veva hisse senetlerinin hâmiline muharrer şekle ifrağ olunabilmesi Ana Söz-lesm^nin 62 inci maddesi hükümlerine uygun bîr Genel Kurul krnarma bağlıdır.
Sahife 8
AKSAM
11 Mart 1950
Türkiyede en çok beğenilen kolonya
PHILCO
RABYOLARI
Toptan Satış Deposu :
Marpuççular Barnatan Han No. 37-18 Telefon: 21571. Telgraf; NATESK
İST AN BULDA: Eminönü - Beyoğlu - Kara köy - Kadıköy HAŞAN DEPOLARI İle Büyük Itriyat Mağazaları ve meşhur Eczanelerde bulunur. ANKARADA : Atatürk caddesinde YENİŞEHİR eczanesi Bankalar caddesinde GÜlhane Eczanesi Anafartalar caddesinde Feridun KILIÇLI. ADANADA MUSTAFA RİFAT GÖLEK ECZANESİ ÎZMtRDE : Anafartalar caddesinde Ehram ve Mermin
12 Mart Pazardan itibaren
ULUS
yeni makinesinde basılıyor f=» Zengin hediyeli BÜYÜK MÜSABAKA
(ULUS) Gazetesi 12 Mart Pazar gününden itibaren YENİ BÜYÜK ROTATİF MAKİNESİNDE basılacak ve bir çok yeniliklerle çıkacaktır. Bu münasebetle (ULUS) gazetesi ZENGİN HEDİYELİ bir müsabaka tertip etmiştir. Bu müsabakanın başlıca hediyeleri arasında şunlar vardır;
ton model bir otomobil — Batı Akdeniz seyahati — Çoğu Akdeniz seyahati — E uz dolabı — Dikiş makinesi Yüz ellişer, yüzer, kırkar ve onar liralık banka hesapları, bisikletler — Elektrik ütüleri
ayrıca yüzlerce okuyucuya çeşitli hediyeler
L/çan Gölgeler Çocuk fotoğrafı
Yazan: Server Bedi YENİ BİR MÜSABAKA
ULUS Gazetesi 12 Mart Pazar gününden itibaren Server Bedi’in çok güzel bir romanını tefrikaya başlıyacaktır, UÇAN GÖLCLLER sevişen iki insan kalbinin geçirebileceği en büyük imtihandır.
Yankee Paşa
Yazan: Edison. Nakşall
Gene Pazar gününden itibaren ULUS bu büyük Macera romanını da tefrikaya başlıyacaktır. Yan kee Paşa Amerikadan kalkarak güzel ROSANA’yı Salen Limanından. Tatar Haremlerine kadar takip eden adamın fevkalâde sürükleyici hikâyesidir.
ULUS, 12 yasına kadar o-lan yavrularımızın katılabileceği İKİNCİ BİR MÜSABAKA daha tertip etmiştir. Bu müsabakaya iştirak eden çocuklar m resimleri ULUS gazetesinde neşredilecek ve kazananlara güzel hediyeler verilecektir. Mü-saakanın hedefi en Fotoje-nibk ve sevimli yavruyu seçmektir.
Diğer yenilikler
Pazardan itibaren
ULUS Gazetesi, Pazar gününden itibaren, Avrupa-nın en yeni ve en modem baskı makinesinde basılmağa başlanacağından, hususiyetlerinden faydalanarak okuyucuları için bazı Yenilikler daha hazırlamıştır. 12 Marttan itibaren bu yenilikler peyderpey okuyuculara sunulacaktır .
PAZAR GÜNÜMDEN İTİBAREM
i. E. T. T. Iş'etmeleri Umum MüdiirSüğünden:
Avrupa iabrlkalarmda İmal ettirilecek olan 500 metre 500 mm İlk kuturda havagazı dökme boruları ve parçalan teklif verme suretlle mubayaa edilecektir.
Bu konuya alt şartname Metro han 4 üncü katta levazım harici satıalma servisinde tedarik edilecektir
Teklifler 1/4/950 tarihine kadar kabul edilir. (2716)
BA$.DİŞ. NEZLE.ADALE SİNİR ROMATİZMA ve bütün ağrılara karşı __«saat ara İle günde 3 kase alinabIlIr ■
'flocma/ gıda ! kuvveti, kuvvette neşe ve ’&rry huzuru sağlar.
^apamarkaJ

Çay Meraklılarına Müjde:
Telefon 29135 den isteyiniz.
Kadı köylülere Müjde
S II R P R iT"|
Marka Gömlekler yalnız, KADIKÖY d® I
KEGAM MAĞAZASINDA
Satılır. |
Kadıköy Aitıyol
M’ei'Vilal .
ÇARPINTI, BAYGINLIK, SIKINTI HALLERİNE ________KARŞI
Zevkini ve sıhhatini sevenler dünyanın en meşhur çaylarından olan
LiPTON
çayını kullanır.
Lezzet, rayiha, renk LİPTON çayındadıt.
San teneke kutular içersinde her bayide bulunur.
.MA Z ON.
Meyve Tuzu K A B IZLI K, HAZIMSIZLIK, MİDE bulantısı. pişkinlik va bozukluğunda, BARSAK tenbclliğinde, mide ekşilik ve yanmalarında emniyetle kullanılır. Mülayim ve müshildir.
HOROZ markasına dikkat
TABLET «e ŞURUP
REQSİL
©
BRONŞİT». ÖKSÜRÜĞÜ KESER
HTI> tlZTMBl BLLUNIII
w?ırr nnıim>t
J
Kimyager aranıyor
İngilizceyi İyi bilmesi lâzımdır. Taliplerin evrakı müsblte-leriııln asıl veya surctlerlle Ankara’da Petrol Ofisin Selanik caddesi 60 numaradaki merkezine, İstanbulda Kozluca handaki şubesine şahsen veya yazı İle müracatiarı rica. (2435)
— Sayın Doktorlara —■
Peııicllline G, Trocainc .Abbott 300.000 U. Ştnngalt
3,000.000 U. şişelerde eczanemize geldiğini ve eczanemizin I yarınki Pazar günü nöbetçi olduğunu saygılarımızla arz I ederiz. |
RI.BUL ECZANESİ: KEMAL MÜDERRİSOĞLU
Beyoğlu — Ağa camii yanında Tel: 40354.

Comments (0)