AKŞAM 1 A
Hergiin 8 salıife
—-----------
Sene 30 — No. 10538 — Hatt Her yerde 10 kuruttur.
PAZAR 15 Şubat 1048
AM
T E G E
KUVVET ŞURUBU
Genel «afiyette nekahet hallerinde, dermansızlık re sinil zafiyetlerinde kullanılan bir kuvvet şurubudur,
T E a E markasına Dikkat
Sahibi: Necmeddln Sadak — Yazı işlerini fiilen idare eden: C. Bildik
Aksam Matbaası
Filistin’de çarpışmalar çok şiddetlendi
Arap Birliği, Yahudilerle çarpışmaya katılmak istiyen yabancı gönüllüleri kabul etmeğe karar verdi
Amiral Conally
Amerikan amirali kurmay heyetila Ankara’ya geliyor
.. ...u- , / -a
Bu yaz, en az 1000 ucuz ev yapılacak
Yafa civarında bir evin damında mezf alan Yahudi gönüllüler
Ankır. l« (AA.) — AUADtU V, doğu Akdeniz bölgesi Amerikan deniz kuvvetleri başkomutanı amiral Rl-cahrd K Oonally’nm mûtat ziyaretlerden birini yapmak üzere yarın saat 11 AO d* Londra’dan Ankara’ya gelmesi balkenmektadlr.
Amirale, kurmay heyeti refakat etmektedir. Kurmay heyeti şu şahular-dan müteşekkildir: Kurmay başkanı Konta, amir*! G. R. Henderson, albay Tuthlll, yarbay Ailen, binbaşı Walkor.
Çırpıcıda yapılacak olan evlerin her biri 3-4 bin liraya mal olacak
Belediye reisi bütçe açığı işinin halledildiğini söylüyor
Londra 15 (R) — Dün Filîstinde Araplar llo Yahudllat arasında şiddetli çarpışmalar olmuştur. Bu çarpışmalarda Yahudlisr havan topları kullanmışlardır. Hagana teşkilâtına mensup çeteler Kudüs Müftüsünün evlerinden birini faaTaya. uçurmoya çalışmışlar, fakat bu hareketlerinde .muvaffak olamamışlardır. Evin ya-i kınlarında bulunan bir kulübe t&h-jrlp edilmiştir. İngiliz polisi buçar-pışnıaya müdahale etmiştir.
Yabancı gönüllüler
Londra 15 (R) — Kahlre'd» topla-
nan Arap Birliği siyasi komitesi, Yahudilerle çarpışmaya katılmak İsteyen ecnebi gönüllüleri kabul etmeğe karar vermiştir.
Komite Blrleşml» Milletler jıezdln-doki temsilciler» gönderilecek matı hazırlamıştır.
Marshall, sorulara cevap verdi
Londra İS (R) — Amerika Dışişleri Bakanı Marshall, Fiilsin meselesi hak kında, sorulan sualler» bir mektupla cevap vermiştir. Bakan, taksim plânının tatbikini temin İçin Amerikanın
tâll-
no yapacağı hakkındftkl soruyu cevapsız bırakmış, bu hususta karar yermek konsey tarafından, kurulan komitenin raporunun tetkikinden sonra kabil olacağını bildirmiştir.
Bdkan. Arap milletlerinin taksim plânına karşı husumetlerinin sulhu tehlikeye koyacağını ümit etmediği kanaatindedir.
İngi'.törenin Arap üremi silâh göndermelerinin sulhu İmkânsız kılıp krimıyacağı sualine cevaben, Arap memleketlerine gönderilen silâhların Flüstlndis kullanılacağını zannetmediğini bildirmektedir.
Amiralin Atinadaki temasları
Atina 14 (AA.) — Atina ajansı bildiriyor; Dflndenberl Atina'da bulunan amiral Conally bugün Başbakan Sofulls'l ziyaret etmiştir.
Bahriye Bakanı amiral Sakalların, dün amiral ConallyTıln şerefine bir öğle ziyafeti vermiştir. Amiralin şerefine kadehin! kaldıran Bahriye Bakanı. Birleşik Amerika tarafından Yıınanls+ana yapılan .yardımdan dolayı minnettarlığını İzhar etmiştir.
Amiral Sakalların’» cevap veren amiral Conally, hatb esnasındaki fa-■alfyellerlle Yunan bahriyelini ön safa geçirmiş olan Yunan subaylarının arasında bulunmaktan dolayı duyduğu sevinci İzhar etmiş ve demiştir ki:
«— Harbin, henüz tarafsız bulunduğumuz İlk senelerinde Yunanlsta-nın, düşmanlarına karşı göstermiş olduğu kahramanca mukavemeti nasıl hayranlıkla karşıladığımızı hepimiz hatırlıyoruz. Harbe müttefik şifa tlle İştirakimizden Bonra da bu mukavemet devam etmiştir. Yunanistan bugün do demokrasi hürriyeti
ı(feette*-flie ’îln J"003*1®1* etmektedir. Bu müca-
deleslnde muzaffer olmasını temenni ediyoruz.»
Dünya sulhu
Birkaç giin evvel Ankaraya gitmiş olan VaLL vc eBledlye Başkanı Dr. Lûtfl Kırdar bu sabahki ekspresle şehrimize dönmüştür. Dr. Lûtfl Kır-dar, kendisiyle görüşen bir muharririmize demiştir kİ:
— Biliyorsunuz kİ bütçe açığını kapatmak İmkânlarını bulmak İçin An karaya gitmiştik. îlk temasları yaptıktan sonra, birlikte giden Şehir Mec İLd âzası arkadaşlar döndüler, ben görüşmelere devam ettim. Açığın kapanması Bakanlar Heyetinde görüşüldü. Bu münasebetle bütün Belediyeleri kalkındırmak İş! şümullü olarak ele alındı,
Belediyelere yeni gelir temin edecek kanun tasarısı ancak nisanda kanun halini alacaktır. Birim bütçemizdeki açLk altı buçuk milyon liradır. Hükümet, yen! gelir kanunundaki varidatı karşılık tutarak, bütçenin tas-dltana karar vermiştir. Henüz çıkmamış bir kanuna göre gelir kabulü Bakanlar Kurulunun salâhiyeti dahilindedir. Şayet tasan çıkmazsa, o zaman hükümet bize yardım edecektir.
Yeni gelir kanunu biz» 11 milyon Hra temin edecektir. Açığımız altı buçuk milyon olduğuna göre, elimizde1 dört buçuk milyon liralık varidat fazlası olacaktır. Bununla beşka işler göreceğiz. Hesap İşleri müdürü B. Nihat muamelâtı taklb etmek tren Ankara da kaldı.
Belediye İle vilâyetin ayrılması henüz etüt halindedir, fç Bakanlığı meseleyi tetkik ediyor. Bu hususta bir teklif yapılmamıştır.
Dr. Lûtfi Kırdar
Ucuz ev inşası meselesin» geline»! bu İş banka İle halledilmiş gibidir. Şimdi evler İçin arsa arıyoruz. Ea münasip yer Çırpıcıda Evkafa alt arsalardır. Bu arsaların kadastrosunu yaptırıyoruz. Bu suretle fertlere alk arsa varsa meydana çıkacaktır. Kadastro bitince faaliyet» geçeceğiz. Bil yaz, binden aşağı olmamak üzere, 2000 kadar ev yapılacaktır. Bunlar t -4 bin lira kıymetinde olacaktır.
An karada münhasıran bütç» İşiyle meşgul olduğumuzdan başka meseleleri tetkik etmedik.
Marshall plânına
Atom enerjisi
Lortlar Kamarası başkanı bir konferans verdi
Yağmur devam ediyor
karşı itirazlar
Bir İngiliz mütehassisi mühim bir konferans verdi
Ayan Meclisinde Taft plândaki rakamların indirilmesini istedi
Nevr-Ycrk 15 (Rı — Ayan Meclisinde Marshall plânına karşı İlk İtiraz, Cumhuriyetçi parti liderlerinden Taft tarafından yapılmıştır, Taft dün söylediği nutukta ilk 12 ay için İstenilen 5 milyar 300 milyon doalnn fazla olduğunu söylemiş ve demiştir kİ: uAlmanyamn beslenmesi İçin (le 800 milyon dolar İsleniyor. Bu sureti® yardım yekûnu 8 milyan geçmektedir. Bu miktar dört be? milyara IdirlI-melldlr.»
Taft’ln teklifi kabul edilirse Mar-Bhall plünı yüzde kırk eksilecekler
Vaşington M (A.A.) — Amerikan Ayan Meclisinin Dışişleri komisyonu, Marshall plânının tatbiki İçin derpiş ©dilen tahsisatı oybirliğiyle kabul etmiştir. Komisyon, yardımın İlk devresi olarak tetiri t edilen 15 ayı bir jnift va fl milyar 80a milyon dolarlık krediyi ft milyar son mUymı dolara indirmek suretfle bu neticeye İniştir.
Türk - Amerikan görüşmesi
Ankara 15 — Marshall plânı kında Türk - Amrlkan hükümetleri arasında miızkere devam etmektedir. Söylendiğine göre plinin IronpTeden geri aTınmasına ve Türkiye lehine târlHAt yapılmasına İmkân görülememiştir. Yine söylendiğine göre. Türk hükümeti tarafından, hibe şeklinde yardım yıpLlması teklifini Amerikalılar Marshall plânı esasları dahl-Jlnd- mümkün görmemişlerdir. Türkiye >!n bir imar ve kalkınma p’ânı hazı Umış olduğunu, Marshall plânı-nuı harbden büyük hasar görmüş memleketleri kalkındırmak İçin ha-Eirfaıınnş olduğunu beyan etmişlerdir.
Memleketimizin
Londra 15 (R) — Atom mütehassıslarından biri Birmingham’ da verdiği konferansta demiştir kİ: «Atom bombası yapmağı, atom İte meşgul sanayii bulunan her memleket eninde sonunda bulabilir. Atom harbine mâni olmak harbe mâni -olmakla eştir. Atom ila bol bol elektrik temin edileceğini, uranivum tablellerl-le otomobillerin yürütülebileceğini zannetmek saçmadır. İstikbalde elektrik santralleri yine bu yolda olacaktır. Yalnız buralarda kömür yerine uranivum kullanılacaktır. İstihsalin cok ucuza malolacağı da doğru değildir.
Londra 15 (R) — Lortlar Kamarası başkanı lort Cowit Patiste Sorbonne’de mühim bir konferans vermiştir. Başkan konferansında milletlerarası meseleleri halletmek için bir kanun hazırlanması lüzumundan bahisle demiştir kİ:
«Öyle bir tarafsız milletler arası mahkeme kurulmalıdır ki âzasında kendi memleketlerinin alâkası yerine insanlığın menafi! hâkim olsun. Bir çok milletler ihtilâfları böyle bir mahkemeye bırakmağa hazırdırlar. Tarih zulüm ve zorbaların yerlerini dalma kanuna bir aktıklarını gösterir. Kuvvet siyasetinin yegâne neticesi dalın kuvvetlinin idaresidir.
Feci bir ölüm
hok-
M. Taft
Amerikalılar bize Truman doktrini esasları dahilinde yardım yapılabileceğini söylemişlerdir.
Mamafih Türklyenln durumu yeniden teHoke tâbi tutulduğundan Ame-
İtalya’da gizli silâhlar
Londra 15 (R) — İtalya’da askerî mahiyette hususi teşkilât yasak edilmiştir. Polis dün silâh araştırmaları yapnuş. muhtelif noktalarda, nıağaza’arda 3 havan topu,_makineli tüfekler, silâhlar ve kurşunlar ele geçirmiştir.
Yatağında sigara içerken yatak tutuştu, dumandan boğuldu
Adana'da sokaklardan çoğu su altında' dır. Mersin’de hayat durmuş gibidir
Adana sokaklarından biri su altında
birleşmiş Milletler Türk Derneği Ankara 15 (Tifonla) — Blr-- I leşmiş Milletler Türk Derneğinin
niolılann Manialı plim «Un da-1 dün Halkevlnde vap"an toplau-MUmle tı-e t.„ h»nSl bir p. dmıd. tısında İdare kurulu «esilmiş, buıunmal.n ihiunaiı ı,,„o2 um.nıcn başkanlığa Meınduh Şevket Esen-kMbolmıu asjıldn. OaOminattl gün dol. as başkalıksa profesör Fazıl lerde »u mesel* ı,ı. ...» . ..... ... ... ....
lerde bu mesele haklttnd kati bir tîceyo varılacağı tahmin ediliyor.
n«-
Romanya Başbakanı Varşova’ya gidiyor Varşova 14 (AA.) — Romanya bnknı Croza’nın refakatinde bir kûmeb heyeti bulunduğu halde
Hakkı, umumi kâtipliğe Abdül-hak Sınası Hisar, saymanlığa Cabir Selek seçilmişlerdir.
da
Bu sabah Üsküdarda feci bir ölüm hâdisesi olmuştur, Tunus bağında Dönmedolap sokağındaki bir kulübede oturan GO yaşında Nazmiye adında bir kadın sabahleyin 7 sularında uyanmış ve yatağında bir sigara İçmiştir. Ateşli sigara elinde olduğu halde yatağından çıkmıyan Nazmye, tekrar uyumuş ve bıı sırada yorganı île yatağının tutuştuğunu farkodememiştir. Kulübeyi duman doldurmuş olduğundan Nazmiye bu duman İçinde boğulmuştur.
Bs, hü-ya-
Memleketimlrin maruz bulunduğu [kıııda Varşova’ya gelmesi bekknnıek-oskr l tehdit ve tehlikeler karşısında |tedlr.
Manin Öldü mü?
Bu sahalı bazı gazeteler, nıanya'da mevkuf bulunan Başbakan Manlu’nun Cezaevinde öldüğünü yazmışlardır. Bu haberi teyidedccek malûmat henüz yoktur.
Ro-esiri
Mahatma Gandhi ve DÜNYA
Yazan:
Halide Edib - ADIVAR
Beşinci malta!e yarınki AKŞAM'da
Yağmur ve fırtına devam ediyor. Dtin bütün gün karla karışık yağmur yağmıştır. Fırtına devam etmekle beraber şiddetini kaybetmiştir. Termometre sıfırdan yukarı 2 derecedir. Trakya'ya ve Anadoluda yüksek yerlere kar yağmıştır.
Adana 15 — Son günlerin şiddetli yağmurlan yüzünden geçilemez lıale gelen Adana caddele-rlle sokaklarından bir çoğu, yağmur devam ettiğinden e'.ân aynı şekildedir. Evlerden bir kısmı ile Kız lisesinin ve Memleket hastanesinin alt katları hâlâ su altındadır.
Bahçeler ve ekili tarlalar ha-rabolmuştur. Mersinde de sokaklar- dere halindedir. Bir çok ev sulara gömülmüştür. İtfaiye bu evlerde oturanları müşkülâtla kurtarabilmiştir. Yağmur fasılasız devam etmektedir. Haber aldığımıza göre Tarsusta da bazı mahalleleri su basmıştjr. Nüfus kaybı yoksa da maddi zarar pek büyüktür. Seyhan nehri 4 metre yükselmiştir. Bu havalide bu kadar devamlı yağmur görülmemiştir.
Mrcsio 15 — Yağmur devam ediyor. Sokaklarda dolaşmak İmkânsız hale gelmiş, şehirde hayat hemen hemen durmuştur,
Di KKATLER:
Hangi duaya âmin diyeceğimizi şaşırdık!
Meşhur hikâyedeki babanın — biri çİJçi, öbürü çömlekçi — iki oğlu varmış. Birincisi: «Yağmur yağsın ki ekin bitsin, dua ei baba!» dermiş; öbürü-, «Yağmu* yağmasın ki testiler kurusun, dtıa et baba!* dermiş.
Yine o ihtiyar mesutmuş ki aile halici yüzde elli bahtiyar, yüzde elli felâketzede oluyor. Ya biz ne diyelim? Güneş açsa kuraklık, yağmur yağsa sel! Hangi duaya âmin diyeceğini şaşıran asıl bl-ziz! Sulama işlerimizi yoluna sokana kadar bu şaşkm'ığrmız böyle sürecek... Ya güneş kavuracak, ya sel götürecek.
AKŞAM
15 Şubat 1948
Sahi f e 3
SÖZÜH GELİŞİ -------------------------------:
Doktor Bay mı, Bay Doktor mu ?
Okuyucularımdan sayın bay Zekât Beşknrt bana bir mektup gönderdi. Son yazılarımdan bilinde «Profesör Bayan...» yemişim. Bazı gazellerde «Dr. Bay...» tertibine yaslanıyormuş. Sayın okuyucumuz «acaba, diyor, doğrusu, Garp dillerinde olduğu gibi «Bayan Profesör...» ve «Bay Dr. „,> şekilleri değil midir? Bunu bilememek okuyucuyu da, yazıcıyı da müşkül dururoa düşürüyor. Bu bahis bir tartışma vesilesi olursa çoğumuz, muhterem bir zata doğru olarak nasıl hitap etmek gerektiğini öğrenmek fırsatını tanınız».
Ne yazık İd, okuyucumuzun’ merale ettiği bahtı etrafında riayeti mecburî bir fetva çıkaracak makam yoktur. Herkes İstediği gibi yazıp söylebiliyor. Acaba doğrusu hangisidir? diye dostum VfiJA Nûreddin İle meseleyi müzakere ettik. Garpta tersine olmakla beraber «Profesör Bayan...», «Dr. Bay...» şekillerinin bizim anlayışımıza daha uygun olduğu neticesine vardık: Çünkü Garplılar. profesör’ü de, doktor’u da İsme yapışık bir unvan olarak kabul ederler. Halbuki bizde «profesör» Üniversite hocası, «doktor» hekim mnasında kullanılıyor; her ikisi de meslek sayılıyor. Hukuk doktoruna, iktisat, doktoruna «doktor» demeye dilimiz pek varma-maktadır. Bunları Garphjar gibi «unvan» değil de «meslek» diye kabul edince «Doktor bay Talisin», «Profesör bayan Hatlce»l «Avukat bay Nceml», «Muharrir bayan Fatma» demek dillmlşo uygun düşer- «Bay doktor Tahsin», «Bayan profesör Hatice» şekli de doğru gibi görünüyorsa da bu unvanları meslek olarak kabul ettiğimUden. diğer meslekleri sıralayarak «Bay avukat Neeml», «Bayan muhanir Fatma», «Bay kunduracı Hüseyin», «Bay kundura boyacısı Ali» dersek tuhaflık kendiliğinden meydana çıkıyor. «Kundura boyacısı bay Ali» şüphesiz bunun doğrusudur.
Halkımız doktorluğu hekim mânasında kullanmayıp da meale ğl ne olursa olsun, doktora İmtihanı vermiş klmselero unvan diye tammış olsaydı, profesörlük ne bir derece sayılsaydı tabii isme yapışık olarak kullanılmaları münasip düşerdi sanıyorum. Dilcilerimiz ne düşünür, onu bilmem doğrusu.
Şevket Raılo
Demokrat Partide
Aylık ve yolluk farklarını partiye verenler ve vermiyenler
Celâl Bayar dün gazetecilere bu hususta izahat verdi
Almanya ile ticaret
İhracat tacirlerinden bir heyet Ankara’da toplandı
Auk.ua. 14 — İngilıa te Amerikan İşgali altındaki Almanya İle yapılacak müzakereler için AJmanyaya gidecek heyetle birlikle (alışacak olan aıeml ektûnı İzin başlıua ihraç malları temsilcilerinden bazı gruplar An baraja gelmiş bulunmaktadır.
P.yasa lie bilhassa ihracat işleriyle mtsgül olanlar, Almanya Ue yapılacak müzakerelerin gecikmesinin sa-rariDJiEû olacağını açıkça söylemektedirler. -
Diğer taraftan haber aldığımıza göre, Ticaret Bakanlığı müşavirlerinden Leml Aksoy. bugünlerde Almanya ya giderek orada Türk - Alman ticaretinin tanzim ve İnkişafı bakımından bir buçuk ay kadar füîecek incelemelerde bulunacaktır,
İtalya İle memleketimin arasındaki mevcut anlaşmayı daha ziyade işler bir hale koymak İçin Roma Büyük elçimizle İtalyan Ticaret Bakanlı»! arasında görüşmelere başlanmıştır.
Bundan başka Türkiye - Avusturya ticaret anlaşması İçin de Anke.rada Ticaret Bakanlığı 11e Avusturya elçiliği arasında temaslara başlanılmış* tır.
Pamuklu tevziatı
Köylünün ucuz pamuklu alabilmesi inceleniyor
Ankara 14 — Memleketin ekonomik şartlarını günün ieaplanna göre ayar lamak üzere kurulmuş olan tâli komisyon çalışmaların* devam etmektedir. Komisyonda halen pamukluların nasıl bir dağıtmaya tâbi tutulması gerektiği meselesi İncelenmektedir. Şimdiye kadar yeril fabrikalarımızın mamulü olan bu mallar ucuz flatlerle satıldığı halde hakiki müstehlike ve bilhassa köylünün eline fahiş fla ilerle geçmekte İdi. Komisyon alacağı yeni tertiplerle bu durumu önleyecektir. Kararın çok geçmeden kesin şeklini alacağı Ümit edilmektedir.
Ziraat bankası ticarî faizi artırıyor
Ankara 14 — Ziraat bankası müdürlerinin İştirakiyle yapılan toplantıdan sonra genel heyet çalışmalarında belirtilen görüşlere uyularak bankanın verdiği faiz miktarının yeniden gözden geçirilmesi hususunda umum! bir karara varılmıştır.
Maamaflh bu karar zirai krediyi 11-gllendirmeylp sadece ticari mevduatı İlgilendirmektedir. Banka şubelere verdiği bir emirle faiz İşinin muhite görç ayarlanmasını İstemiştir.
Ankara 15 — Demokrat Parti Genci başkanı Celâl Bayar, aylık ve yolluk farklarını henüz partiye vermemi? olan D. P. 11 milletvekillerinin latmierlnl dün akşam açıklamıştır.
Bu beyanata gör«, tamlan nefislerin s tahsis etmeyip D. P. ye verenler şunlardır:
Fuat Köprülü. Enis Akaygen. Dr. Celâl Ramazanoğlu; Dr. Ealm Erge-nekon, Ahmet Tahtakıhç; Refik Koral t an; Adnan Menderes; İmin Savak; Ahmet Oğuz; tbsan Şerif Özgen; Kemal özçob&n; Ahmet Vezir-oğlu; Abldln Potoğlu; Dr. İhsan Gür-■oy; Ahmet Çınar; Halil Atalay; Fethi Erlmçağ; Dr. Cemal Tunca; Hasaıı Polatkan; Sal&mon Adato; Kemal Zeytinoğlu; Yusuf Kemal Tenglrşenk. Hakkı Ctodlk; Haşan Dlnc.ir; Nuri öz san; Mehmet Ömer Özbek; Aziz Kök-sal; Hüseyin Bingöl; tamall Hakkı Çevik; Faruk Nafiz Çamlıhel (İstanbul ti İdare kurulu vosıtaaiyle); Fuat Hulûsl Demircili ve Celâl Bayar.
Bu zamları henüz vermlyenlcrln İsimleri de şunlardır:
Afyon milletvekillerinden General Sadık Al doğan, ve Şahin Lftçln; Çanakkale milletvekillerinden Behçet Gökçen; İhsan Karesfoğlu ve Ali Rıza Kırscver; Edirne milletvekillerinden Bahaddln öğütmen ve Mehmet ölt-tem; İçel mllletvekllerlnden Haydar Arılan ve Salih tnankur; İstanbul milletvekillerinden Osman Nuri Kö-nl; Kemal SHlvrlll; Senlht Yürüten; Kayseri pülletvekillerlnden Fikri Apaydın; Kâmil Günde? v« Reşit Turgut; Muğla milletvekillerinden Necati Erdem; Asım Gür su ; Mithat 0a-karoğlu ve Slnap milletvekillerinden 8uphl Batur.
Şu hale göre 54 D. P. milletvekilinden 35 1 ödeneklerindeki farkı partilerine tevdi etmiş; İd n İse vermemiştir. ,
Paralar nq olacak?
Celâl Bayar, 35 milletvekili tarafından partiye tevdi olunan paraların nerelerde harcanacağını soran gazetecilere şunları söylemiştir:
«— Bu paranın, hazîneye mİ İade edilmek veya bir hayır müessesesln* mi verilmek, yahut partinin umumi maksadına mı kullanmak lâzım geldiği hususlarından birisi, parayı verenlerin toplu olarak konuşmasiyle karara bağlanacaktır.
Zamları, mahalli parti teşekküllerine verdikleri, bu teşekküller vutta-»lyle ıttılAımız* vâsıl olan milletvekilleri de şunlardır: HAaım Bozca v* Mehmet Aşkarm Afyon 11 başkanlığına verdikleri, 11 başkanlığının 10.2 948 tarih ve 17 sayılı mektuplarla bUdi-rilmlşMr. Enver Kök de Ziraat Bankası vasıtaslyle Genel merkezin kararma göre, hareket edilmek üzere, Sinop başkanlığını havale ettiğini haber Yermiştir.» •
D. P. ilçe başkan!an toplantısı
Şehrimiz Demokrat Parti tlçe balkanları dün bir toplantı yapmışlardır. ÎL İdare kurulu evvelce parti teşkilâtına gönderdiği bir tâmlmde yeni İdare kurullarının bir faaliyet programı hazırlamaları bildirilmiş ve bu programın bir sureti İstenmişti. Dünkü toplantıda ilçe, bucak ve ocaklardan gelen programlar ve mütalâalar Üzerinde uzun uzun görüşülmüştür. Toplantının gizil tutulması için çok mkı tedbirler alınmıştır.
Toplantıda Mübah Ürazm İfşaatı ve D. F. deki son anlaşmazlıklar hakkında uzun münakaşalar olmuştur. Gene sızan haberlere göre, toplantıda Demokrat Parti teşkilâtında ne gibi faaliyetlerin yer alacağı »örekli münakaşalara yol açmıştır.
LİG MAÇLARI
Beşiktaş forvetleri zayıf Beykoz müdafaasını ancak 4 defa mağliibedebildiler
Et meselesi
Erzurumda 15-20 milyonluk et kombinası kurulacak
Ankara 14 — Erzurum ve çevresin-da bütün tesislerilc birlikte bir et kombinası kurulması yolunda hllkû.-mektçe Ekonomi Bakanlığına verilen görev üzerine girişilen etüd çalışmalarının ilk safhası sona ermiştir.
Et kombinası hususi teşebbüs', erin da geniş ölçüde iştirakini sağlayacak bir anonim şirket olarak ve nakil vartaları hariç İş 16 - 20 milyon liraya çıkacaktır. Kombinanın kurulmasında yabancı unnanlann mütalâalarından istifada edilmesi de düşünülmektedir
J *er traftan Bakanlık et dâvasının >•' nda balıkçılık mevzuunu (ta geri ■: surette ele almış bulunmaktadır.
Radyo idaresi
Ankara. 14 (Telefonla) — Büt-ça müzakereleri sırasında hükümet gerek Basın ve Yayın umum müdürlüğü gerekse Ajans umum müdürlüğünün ıslahı İçin gerekil tedbirlerin an kısa bir zamanda edmazja*ını beyan etmişti.
Bu cümleden olarak radyonun P.T.T. umum müdürlüğüne devredilmesi, turizm işinin de Başba-la.nl)ğa bağlı bir umum müdürlüğe verilmesi hakkında bazı temayüller belirtmiştir. Bu hususta pek yakında bir karara varılacaktır.
Şarbon savaşı
Amerikadan bir mütehassıs getirtilecek
Ankara 14 (A.A.) — Bir kaç günden beri toplantılarına devam eden Yüksek Sıhhat. Şûrası bugünkü son oturumujıda gündeminde bulunan mevzuları İnceleyerek çalışmalarını bitirmiştir, şûra bu arada üzerinde ehemmiyetle durduğu şarbon hastalığına karşı savaş meselesini de yeniden önemle ele almış ve bu konuyu İncelemek üzere Mili! 8avunma, Tarım, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıkları uzmanlarlle İstanbul ve Ankara üalversitlerl profesörlerinden Ye Şûraca seçilen 1ki profesörden teşekkül eden karma’komosyonun. hazırladığı raporu tetkik ederek bu komisyonun lüzum gösterdiği gibi memleketimizde Tarım Bakanlığınca yapılmakta olan şarbon savaşı usullerile kullanılan aşı hakında esaslı İncelemeler yapılmak üzere Amerlkadnn yüksek salâhlyetll bir mütehassısın getirtilin esinin muvafık olacağını karar altına almıştır.
Feci bir kamyon kazası
Bünyan 14 (A.A) — Kayserinin Hacılar bucağı Belediyesine alt buğday yüklü ve on beş yolcu taşıyan bir kamyon dün Pınarba-şindan Kayserlye giderken Bünyan yakınındaki ahşap köprüden dereye yuvarlanmıştır.
Bu kazada yolculardan altısı ölmüş, beş yolcu ağır, dört yolcu dâ hafif yaralanmıştır. Yaralılar Kayseri Devlet hastanesinde tedavi altına alınmışlardır.
Lig maçları son hartasına girmesine rağmen, dünkü karşılaşmalar, heyecan ve mücadele bakımından, bu ciheti belirtmekten uzaktılar.
Beykoz, zayıf kadrosuna rağmen, eski oyuncusu M. Aliyi almakla bir mucize yaratmak İstediyse de, başlarda berabere oyun çıkarmak İstediyse de, Beşiktaş forları kale Önündeki bariz ve atfedilmez hatalarına rağmen, zayıf Beykoza 4 gol atmağa muvaffak olarak Ğarulyah takımın ikinci kümeye düşmekten kurtulma ümitlerini tamamen ortadan kaldırmışlardır. Maçların tafsilâtı:
Beşiktaş 4 - Beykoz 0
Yağan yağmurlarla çamur deryasına dönen Beşiktaş stadında dün 2 takım hakem. Selimi Akalın idaresinde şu kadrolarla yer aldılar:
Beşiktaş: Ethem - Yavuz; Vedil -Haşan: Vahit; Çaçl - Süleyman; Şevket; Süreyya; Hikmet; şükrü.
'Beykoz: Selman - Sami; Nured-dln - Fikri; Ragıp; Neşet - İsmet; M-A1I; tdrls; Enver; Bedri.
Beşiktaş oyuna başladı ve hemen rakip kaleye dayandı ve 4 üncü dakikada şükrü güzel bir sürüşle topu Hikmete geçirdi, Hikmetin şütü rakip beke çarpıp geri geldiyse de Süleyman topu kaparak İsabetli bir vuruşla köşeden Beykoz ağlarına taktı.
Bununla beraber, Bey kozlular yedikleri bu golle oyunlarını bozmadılar ve zaman zaman Beşiktaş müdafaasını zor durumlara sokan hücumlara bile geçtiler. Kazandıkları 2 kornerden do Beykoz forvedl istifade edemedi. 13 üncü dakikada sağdan altığı kornere Bedri güzel bir kafa vurduy-sada top dlrete çarparak avuta gitti.
Büyük bir tehlikeyi böylece atlatan Beşiktaşlılar, dûn İyi* bir oyun çıkaran, Süleyman vasıtasıyla »kınlarına devam ettilerse de Beykoz hakikaten enerjik bir oyunla bu hücumları kırmaya muvaffak oldu. Fakat 37 nCl dakikada Süreyya, bütün rakip müdafaayı geçtikten sonra topu kale direğinin üstünden avuta atması, 1-0 lık vaziyet! değiştirmeden devreyi sona erdirdi.
Oyunun 2 nel yarısında şevketi hücum liderliğine getirerek oyuna başlıyan Beşiktaşlılar daha üçüncü dakikada Şükrünün nefis bir frikiğiyle 2 nel gollerin» kavuştular. Bunun akabinde Beykozdan Enverie îd-rls, Ethemin blok» edemediği topa ıska geçerek takımlarını bir golden ettiler.
Şimdiye kadar oynanan oyun esnasında Beykoz rakibinden aşağı bir oyun çıkarmıyor. 14 üncü dakikada M. Alinin bek Yavpzu yere düşürecek kuvvetli şûtü de kaydedilmeğe değer.
Süreyyanın ayağına yatarak kalesini bir golden kurtaran Selman sakatlanarak sahayı terkedlnce Beşiktaşlılar Selmanın yerini alan bek Nureddinl uzaklardan gol atmak ü-mldlyle denemeye başladılar ve nihayet 24 öncü dakikada kalecinin elinden kaçırdığı top Ştikrüye üçüncü golü kolaylıkla atmak fırsatım verdi. Bu hatalı golü 3i !ncl dakikada Bey-kozlu Enverln kendi kalecisini kontr-plyede bırakan bir vuruşlvle 4 üncü ve bariz hatalı oyunun sonuncu golü taklb etti.
Beşiktaş forvedleriyle Beykoz defansının acemi va kör dövüşü şeklinde geçen oyunu da böylece Slyahbe-yazlıların galebesiyle 4-0 sona erdi
îstanbulspor 0‘
Süleymaniye 1
Dün Karagümrllk stadında oynanan günün ikinci lig maçını Süleyma-niye 1 - 0 kazanmıştır.
«Gecekondu» evleri
Ankara 14 — Büyük şehirlerimizde yaşayan az gelirli vatandaşlarımızın kurdukları Gecekondu evleri hakkında yapılan bir çok müracaatlardan sonra Maliye Bakanlığı bu konuyla İlgilenmek kararını vermiştir. Tahmin edildiğine göre, ya bu evlerin üzerinde kurulduğu Devlet arazisi değeri karşılığı bu vatandaşlara devredilecek veya İmkânlar nispetinde sıhlıî ve ucuz evler yapılarak taksitle ihtiyaç sahiplerine verilecektir.
=GÜNÜN MESELELERİ
Avrupanın kalkınması meselesi
Avrupanın kalkınması için Amerikanın yardımı günün me-•elealdir, Amerikada bu mesele etrafında hararetli münakaşalar yapılıyor. Münakaşalar arasında, Amerika ne kadar geniş ölçüde yardım ederse etsin, Avrtip^ kendi kendine bir gelişme kaydede-medlkçö kalkınma olamıyacağı fikri yayılmağa başlamıştır. Tanınmış Amerikan siyasi yazarlarından Walter Llppman bu hususta yazdığı bir makalede şu noktalara dikkati çekmektedir:
1 — Avrupada bîr boşluk vardır. Bu boşluk Almanya dır. Al-manyanın vaziyetini tâyin etmek, bu memleketin çalışabilmesini sağlamak lâzımdır.
2 — Avrupada İstikrarlı hükümetler yok gibidir. Fransads üçüncü cumhuriyet düştü, fakat dördüncü cumhuriyet esaslı surette teessüs edemedi. îtaJyada 20 sene süren faşist idaresi otoriteyi inhisara almıştı. Bugün ortada bir otorite yoktur.
3 — îhgllterede de kısmi bir boşluk vardır. Bu memleket son harbde kendini ve hür milletleri kurtarmak İçin o kadar büyük kuvvet aarfetti kİ pek yorgun düştü, Avrupanın kalkınması için esaslı bir şey yapamıyor.
Walter Llppman bundan sonra diyor kİ: «Ortada kuvvet olarak yalnız Rusya ve Amerika .kalıyor. Bunların İkisi de Avrupa'n değildir. Dışişleri Bakanı Marshall son nutuklarından bilinde «Sağlam bir Avrupa camiası olgnadıkça devamlı bir sulh, kâğıt üzerinde bile, temin edilemez» dedi. Bundan anladığım şudur: Rusya ve Amerika Avrupanın kalkınması İşini yalnız başlarına halledemezler. Hattâ kâğıt üzerinde anlaşmaya muvaffak olsalar bile. Hakiki bir anlaşma tngütere, Fransa, İtalya ve Polonya kendilerine düşen rolü yapacak kadar kuvvetli oldukları zaman olabilir. Rusya İle anlaşmak İçin Moskovamn politikasını değiştirmesi, emperyalist emellerinden ve komünist ideolojisinden vaz geçmesi İcabetmez. Kuvvet muvazenesi bunu temine kâfidir. Hıı muvazene de Amerika tarafından yalnız başına değil, bütün Avrupa büyük milletleri tarafından temin edilebilir.»
Tanınmış Amerlkarf muharririnin mütalâası kendi fikri olmakla beraber Amerikada bu yoldaki cereyanın kuvvetlenmek’» olduğu anlaşılıyor, Avrupada bir blok teşkili için sarjpdilmcğe başlanan gayretler bununla alâkalıdır.
Din tedrisatı
Gizli vesikalar
Sovyetler Birliği yeni vesikalar neşretti
Moskova 15 — Sovyet haberler bürosu Rusya İle İngiltere ve Fransa arasındaki müzakerelere dair yeni bazı vesikalar neşret-mlştlr. Bunda İngiltere ve Fransa, Sovyetlerle anlaşmaya varmak İstememekle itham ediliyor.
Sovyet hükümeti Almanya ile yapılan antlaşmayı akıllıca ve ileri görüşlü hareket addetmekte, buntuı harbin kazanılmasına yardım ettiğini bildirmektedir.
Cumhurbaşkanı harb malûllerini kabul etti
Ankara 14 — Cumhurbaşkanı îsmet İnönü bugün saat 17 de Harp malûllerinden müteşekkil bir heyeti kabul ederek bir müddet görüşmüşlerdir.
Yarın Mecliste görüşülecek tasarılar Ankara 14 — Meclisin pazartesi günkü gündeminde Seyhan Milletvekili Sinan Tekelloğlunun Devlet memuriyetinde kullanılan altmış yaşından aşağı emekliler hakkında yeni emeklilik tasarısına bir hüküm konulup konulmadığı hakkında Başbakanlıktan sözlü sorusu, kalkınma İstikrazı hakkındaki kanuna ek kamın tasarısı, Ali İhsan Sabis'in affı bakındaki tasarı Atatürkün kız kardeşi Bayan Makbule’ye vatanî hizmet tertibinden aylık bağlanması hakkındaki tasan ve Feridun Fikri, Emin Halim Er-gun tarafından verilen avukat stajyerleri hakkındaki kanun taşanları vardır.
Komisyon ilk toplantısını dün yaptı
Ankara 15 — Okullarda din tedrl-satlle İmanı, hatip ve vâlz yetiştirilmesi hususundaki mevzuatı hazırlamak üzere. Cumhuriyet Halk Partisi Grupu tarafından seçilen komisyon, dün öğleden evvel İlk toplantısını yapmıştır.
Komisyonda, din derslerinin İlkokullarda ne şekilde okutulacağı, kitapların nasıl hazırlanacağı, imam, hatip ve villa yetiştirmek (ürere n.ıçjl mektepler kurulacağı ğorEşGİniîîsttC^
Komisyonda beliren umumi temayül, din derslerinin İlkokulların son İki sınıfına konması şeklindedir. Çocuklar bu dersleıe girmekte muhtar bırakılacaklardır. Derse girenler de not almıyaealtlar ve bu dersten sınıfta kalmıyacaklardır. Dersleri ilkokul hocaları göstereceklerdir. Bu derslerden dolayı öğretmelnere ayn bir ücret verilecek, hariçten ayrıca’din dersi hocası getlrllmlyecekür.
Din adamları yetiştirilmesi İçin Je orta ve yüksek derecede mektepler açılması düşünülmektedir. Komisyon, toplantılarına devam edecek ve bir eses hazırlıyacaktır.
Kâğıt fiatleri değişmiyor
Ankara 14 — Kâğıt fabrikasının saran dolayıslle kâğıt flütlerinin arttırılmasına teşebbüs edilmesi, şikâyetlere yol açmıştı. Öğrendiğimize göre hükümet, bu mesele üzerinde yaptığı tetkikleri İkmal ederek küğıt ii-atlerlnl olduğu gibi bırakmağa karar vermljtlr. Ancak kâğıt sanayiinin çalışma şeklinde . de maliyeti İndirici tedbirler alınması, bu arada tekerrür etmiştir. Fabrika tesislerinin, orman enkazını lşllyecelc lekllde tçdill de derpl? edilmektedir.
Vefalılar toplantısı
Vafa lisesinin 78 neı yıldönümünü dün Vefa lisesi konferans salonunda Vefa muallimleri, mezunlan, Vefa klübü Azalan büyük bir törenle kutladılar.
Bu münasebetle birçok Vefa mezunları hâtıralarını naklederek, geç vakte kadar neşeli bir hava içinde geçen bu toplantıyı neşelendirdiler. Vo bundan böyle her sen» daha feyizli törenler yapmağa karar vererek ayrıldılar.
Polis vazife ve salâhiyet kanunu
Ankara 15 — PolLs vaaife ve salâhiyet kanununun baza maddelerini de ğlştlrecek olan tasarı İçişleri komisyonunda müzakere edihnljllr. Adalet komisyonunun tâdil teklifi bu komisyon tarafından bir hayli değginimi ş tir.
Tasarının son şekline göre, devlet kuvvetleri aleyhine harekette bulunduklarından şüphe edilenler ancak valiler tarafından verilecek emir Üzerine tevkif olunacaklardır. İdari emre İstinat eden bu tevkif 3 günden f.ızla sürmlyecek, suçlu savcılığa teslim edilecektir.
Komisyonun dünkü toplantısından sonra, sözcü Akif İyidoğan. tasarının son. şekil hakkındaki raporunu hasırlamağa. başlamıştır. Tasarının Meclisin cuma günkü toplantısında müstaceliyet kararlı e* görüşülmesi muhtemeldir.
Karabekir’in ailesine maa$ bağlanıyor
Ankara 14 — Bütçe komisyonu bu sabah toplanarak müteveffa Meclis Başkanı Kâzım Karabe kirin eşi îclâl Karabekir’e ve kızları Hayat, Emel ve Timsale vatani hizmet tertibinden aylık bağlanması hakkındaki kanun tasarısını görüşmüştür.
Türk süsleme sanatları sergisi açıldı
Dün, Fındıklıdaki Güzel Sanatlar Akademisinde «Türk süsleme sanallan» sergisi açılmıştır. Yazı, tezhib, ebru, cilt, hâk, minyatür ve lâk e. gibi güzel sanat eserleri serelde teshir edilmektedir.
Bahlfe 3
15 $ubat 1948
AKŞAMDAN AKŞAMA
Her türlü kaçakçılıkla mücadeleyi şiddetlendirmek lâzım
Kaçakçılık mevzuunu tetkik edenler şöyle derler: Cezalar ne kadar büyük olursa, kaçakç-lık gerçi o kadar az, fakat kaçakçının kân o derece büyük olurmuş. Rusyada idam cezası bile koy-tnuşlar; kaçakçılık tamamen önlenememiş; anıma bir liralık malın yiiz liraya satıldığı görülmüş
Bu kaide malûm olmakla beraber, kanun vazıınm dikkatini şimdiki cezaların kifayetsizliği üzerine ctlbetmek istiyorum. Me-ielâ son mevzu: e Amerikan bankalarında Türk tebaasının 154 İalıut 250 milyon lirası vardır!» ddiası... Alâkalı Bakanlar cevap verdi: «Heyır. o kadar olmasa gerek... Gerçi tam rakamı kimse bilemez amma. 8-10 milyon dolar tahmin edilir... Şayet kaçak paraları ve sahiplerini bilen varsa, vesikaları te haber versin... Bunların resmî ve gayrı resmî kanallardan öğrenilmesi mümkün değildir.»
Evvelâ 8 - 10 milyon doların dahi az bir rakam olduğunu kabul edemeyiz. Eunun Türk lirası karşılığı 30 mliyon lira civarındadır. Rica ederim: Hangi Türk vatandaşı Amer ikada hangi teşebbüse girişmiş de bu on milyonları kazanmış? Bunlardan bir kısmının olsun kaçalı şeklinde Anıerikada bulunduğuna karine vardır. Yine müzakerelerden anlaşılıyor: İsviçre, İngiltere ve Kana dada mevduat bulunması mümkün imiş... Hangi ustamız, muhallebici dükkânı açıp bıi milyonları oralarda kazandı?
Yazımın başlangıcında arz.etti-ğim kaide cari olmalıdır zorunda vımr Mademki kaçakçıların yakalanması bu derece güçtür; resmi ve gayri resmî tahkikattan dahi hüviyetleri pek anlaşılmaz; bazı kaçak paralar şurada, burada mevcuttur; her giren mal ve her giden seyyah bunların yekûnunu kabartır; öyleyse, mücadele de ona göre artmalıdır: Kaçak paraları yakalananlar, buradaki servetlerinden esaslı surette darbe yemelidirler. Yoksa: Yakalanması güç ve muha taraşız; kaçakçılığı kolay ve millete zararı büyüle?. . Bunu havsala almıyor!
Devletler coğrafya kitabı
Tenkid konusu olan mesele, bir tertip ve tabı hatasından ibarettir
Ulus refikimizde çıkan bir yazıda Galatasaray lisesi müdürü B. Behçet tarafından Milli Eğitim Basımevine!# basılan «Devletler coğrafyası» kitabında bazı ’.-lIiyetlerlnıiztn güya Sovyet Rusyaya alt imişler gibi gösterildiğin d ar. bahisle şiddetli tcnkldlerde bulunuluyor ve yazan İle basılmasına müsaade edenler hakkında takibat •yapüması İsteniyor.
Zannınuza göre meselenin bu şekilde İzam edilmesi ve feci bir şekil yermeğe kalkışılması doğru değildir. Çünkü bahis konusu olan haritada Türkiye ve Rusyaya ait bölge renklerinin birbirinden farklı olduğ-u borla surette görülmektedir. Yalnız bölge Lslmleri klişeleri, tabı esnasında yerlerinden oynayarak kaymış ve birbirine karışmıştır.
Ufak bir tetkik, bu İşte bir tertip vc tabı yanlışı mevzuubahls olduğunu göstermeğe kâfidir. 25 seneûenbe-rl Galatasaray lisesi glb! bir İlim vs irfan müessesemlzln başında bulunan ve tanınmış maarif İdarecilerimizden olan B. Behçct'.en, milli hislerimize ve vatanımızın mukaddes bütünlüğüne aykırı fikirler vo hareketler sadır olacağını zannetmek gülünçtür.
^^lktisad işlertmiz^^
Şeker meselesine bir kuş bakışı
Halkın şeker istihlâki seneden seneye nrtıyor. Mevcut fabrikalarımız kâfi gelmiyor. Vereceğimiz dövizle kamış şekeri fabrikaları kursak acaba kârlı çıkacak mıyız?
Yolcu beraberinde
ZARURİ BtR İLÂN
Büyük Şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nm en son yazdığı (Endülüste Raks! adlı şiirini İlk defa neşretmek hakkı AİLE Dergisi tarafından satın alınmıç olup 1 Nisanda çıkacak olan 5 cl sayısında neşredilecektir.
Bazı dergilerin bu şiiri aynen veya parçalar halinde neşretmeğe hazırlandıklarını öğrendik. Neşir hakkı tamamen AİLE Dergisine alt olan bu şUr AİLE Dergisinde çıkmadan her hangi bir dergide parça halinde dalıl ne^r edildiği takdirde kanuni yollara müracaat etmek torunda kalacağımla İlân ederiz.
Aite Dervişi
Maden kömürü
fiatleri
Cinslerine göre ton başına ne kadar zam yapıldı
Bakanlar Kurulu tarafından kabul
edilen ve bir şubat tarihinden İtibaren yürürlüğe girmesi kararlaştırılan yeni kömür flatlerl ha klandaki Ita-
İSTANBUL HAYATI
Müsaadeli ihtikâr
getirilen eşya
Harb sırasında bir çok bayanlar sandığa kumaş attılar. Şimdi uzun etek modası çıktı;kumaş kâfi gelmiyor; yandılar!.'. Neyse, elbiseleri çocuklarına yapacaklarını farzedellm; onların derdine derman var demektir.
Gelgelelim; geçen mevsimin sonunda Paris modellerde gardrop-larını dolduranlar, uzun etek yüzünden bu sene fena duruma düştüler. «Olmadı, yenisi baştan!» gibi, faaliyete tekrar girişmek iktiza ediyor.
Kumaş fabrikatörlerile, büyük terzilerle moda ressamlarının, el altından anlaşarak, bu harb şanlında zengin sınıfa oynadıkları oyunun yamanlığma diyecek yok... Bari biz bu oyundan hem dahilî ticaret ve sanayiimizi, hem de ailelerimizi koruyalım: «Yolcu beraberinde getirilen eşya» üzerine ehemmiyetli bir baskı koyarsak, bu uzun etek modasından
AmerilPva gidecek güreş takımımız
Ekip seçimi nisan içinde yapılacak
«norma! olmıyan tacirler» herke-
S
zararına istifade etmiyecek-
Öylo bir hal aldı ki: cSlz hangi terziden giyiniyorsunuz hemşire?» kabilinden «siz hangi kaçakçıdan giyiniyorsunuz?»... Bllâmü-balâğa böyle...
Yolcu beraberinde getirilen Avrupa eşyasından gümrük alınsın I diyeceğim geliyor. Her halde, iktisadiyatımızı da, ahlâkımızı da, brta sınıfının aile saadetini de bu tnodacılarm «dâm> ma düşmekten korumalıyı s.
Bütün bu dileklerin heyeti tunumlyasinden şu çıkıyor:
Kaçakçılığa ^arşı yeni yeni baskılar lâzım.
(VA -Hû)
Çoruh ve Yozgat »Hepleri
Denizyolları idaresinin Amerlka-dan yeni aldığı gemilerden «Çoruh» çliobl bir mllddettenbeıî Cenovp. umuruna yaptığı tahliyeyi bugün tltlre-çek v9 Plreya uğradıktan sonra 11-Jnanımızft gelecektir. Gemide dokuz yolcu vardır.
cYozgat* «llebl da Lkbona yuptığı tahliyeyi fl şubat akşamı bl'.lnnlşLIr. Oetnl Amerika İçin yük bulduğundan tekrar oraya dönüp dönmemek hususunda talimat beklşnıekiddlr.
Türk milli serbes güreş takımımızın Amerikaya gideceğini evvelce bildirmiştik.
Güreşçilerimiz için,*olimpiyatlardan evvel, ciddi bir İmtihan mahiyetinde olan bu temas hakkında eldd ettiğimiz aort malûmatı bildiriyoruz. 20 nisan da Birleşik Devletlerin Iowa eyaletindeki Ames şehrinde Amerikan Olemplk güreş finalleri yapılacaktır. Amerikava gidecek güreşçilerimiz, bu finalleri kazanıp millî takım namzetl olacak Amerikalı güreşçilerle karşılaşacaklar dır. Bu teması yapacak olan güreş ekibimizin seçimi nisan içersinde yapılacaktır.
Okullar açası bok^ maçları
Okullar arası boks maçlarına dün saat 14.30 dan İtibaren Eminönü Hal-kevinda dçvanı olunmuştur. Müsabakalara liselerle sanat okulları ve ticaret liseleri öğrencileri İştirak etmektedirler. Dünkü maçlara 53 ile 68 kilo arasındakiler girmişlerdir. On çiftin İştirak ettiği bu maçlar heyecanlı olmuştur.
Müsabakalara İştirak eden gençler arasında boks milli takımımıza glra-cek değerde gençlerin mevcut olduğu söylenmektedir.
Rokfeller müesesesi temsilcilerinin tetkikleri şehrimizde bulunan Rokfeller mü-euseseri temsilcileri dün şehrimiz sağ-Hk ve sosyal yardım müdürü doktor Faik Yargıcı ve diğer alâkalılar olduğu halde muhtelif sağlık müessesele-tinl gezmişlerdir.
Gezilen müesseseler arasında Haydarpaşa Ntimuno hastanesi, Üsküdar doğum evi ve Erenköy sanatoryumu da vardır.
Türklyed* şeker mevzuu ehemmiyetli safhalar arzedlyor Son eriştiğimiz merhaleyi öğrenmek içki umum müdür B, Suphi Argon'a bazı eualler sordum. Beni şu suretle cevaplandırmak nezaketini gösterdi;
Ne kadar şeker yiyoruz?
— Şeker stoklarımızın gitgide tükendiğini İşitiyoruz, doğru mudur?
— Her halde şekersiz kalacak değiliz. Onu merak etmeyin.
— Peld. istihsal ve İstihlâk vaziyetimiz nasıldır?
— Bn sene, İstihlâk rekorunu kırıyoruz. Tttrklyede 150 bin ton şeker yendL
— Geçen seneler?
— 1940 - 1941 Beuelerlnd» 108 bin ton şeker İstihlâk edilmesi rekor teş-, kil ediyordu.
— İstihsalimi?.?
— En yüksek İstihsal, gecen sene İdi: 96,500 ton... Bu sene o rekoru 100 tonfazlaslyle 90.600 olarak kırdık.
— Umumiyetle vasatimiz?
— Alpullu'da, Turhal'da, Eskişehir ve Uşak'taki dört fabrikamızın umum istihsal vasatisi 80 bin tondur. Harbe girdiğimizden bert kuraklık yüzünden ancak bir sene 57 bin ton asgariye düştük.
— çok yiyor, az Istlhr.ır ediyoruz Diğer bir tâbirle, 2 İstihsal edebL'lr-sek s yemeğe başladık: hattâ daha bite fasla...
En ucuz kayvaltıbk
Ve bunun sebebini Irnh ettim;
— En ucuz kahvaltı] ık nedir, biliyor musunuz? Portakal kabuğu reçeli kilosu yarım liraya geliyor: İstihsali (te bedava: Fıkara bir aile, sobasının, yahut mangalının, bllemedînls diğer yemekleri pişirirken veya çamaşır yıkarken ocağının trtr kenarına koyup masraf su kaynatabilir Portakal, eıi ucuz va harcıâlem haline gelmiş bir vitamin kaynağıdır. Kabuğu atılacak yerd^ böylece. — zaten peynire, zeytine, tereyağını, hala nispetle ucuz ol3n şekerin kilosunu — yarı yarıya ucuzlatır. Çoluk çocuğun önüne her öğün koy, dur! [Beslensinler...
Nüfus başına
Sonra nüfus başına, ne kadar şeker [yediğimizi hesapladım. Bu senenin rekoru yarinde durmayıp dalıp artabilir. Türkiye nüfusunun ferd başına ayda bir kilo şeker İstihlâk etmesi işten bile olmadığına göre 200 bin tonu aşabilir. Halbuki, 80 bin ton vasati İstihsalimizle ne yapacağız?
— Eskişehir fabrikasını ve dljer fabrikalarımızı gezdiğimiz zaman, ağız ağıra dolu ambarlarınızdaki İhtiyatları gösteriyor. İftihar ediyorsunuz. Şimdi ambarların doluluğu ile ûğünmüyorsunuz?
Umum müdür. İhtiyatlı konuşuyordu:
— Mayıs nihayetine kadar ihtiyat şekerimiz var. Nisan başından lttoa-ren de Cenubi Amerlkadan ısmarladığımla şekerler gelmeğe bavlıyacak.
— Kaça maloluyor?
— İstanbula teslim 41 kuruşa.
Yeni şeker fabrikası
— Bizim istihsal ettiğimiz şekere nazaran İthalât şekeri pek ucuz. Niçin?
— Şeker kamışı şekeridir de onun İçin ucuz. Bizim de llerlki tasavvurlarımız arasında şeker kamışı fabrikaları kurmak vardır. Köylüyü de şerik edip sermaye bulmamız muhtemeldir diye düşünüyorum. Bizde de şeker kamışı sanayii olsa, şeker evvelâ İhtimal 41 kuruştan biraz daha pahalıya malolnr. Çünkü karşı tarafta eskünlşllgin verdiği faikıyetler vardır; lâkin sonra ucuzlar,
— şimdi pancardan yaptığımız şekeri kaça maledtynmv»
— 54 kuruşa
— Geri kalan kısmı?
— Geri kalan ki3mı vergtdtr.
— Hdrlçten 4! kuruşa şeker getirmek mümkünken, hattâ memleketimizin coğrafî durumu kamıştan.daha ucuza, şeker İmalini mümkün kılmışken, biz acaba nlçltı maliyeti 84 kuruştan pancar şekeri İmal ederiz?
— çünkü pancar sanayii, civardaki köylüyü kalkındırır. Belçika, hariçten ucuz kamtş şekeri getirip İç piyasada pahalıya sattırır. Aradald farkla, i
dahlll pancar sanayiini destekler. Biz, bu İşi. kendi memleketimiz dahilinde yapabiliriz, Bir kısmı ucuz, bir kısmı dûha pahalı olan şekeri karışık satabiliriz.
— Bu gaya İçin, bahsettiğiniz 3 şeker kamışı fabrikası nerede kurulabilir?
— Üçü da Adanada. Zira ancak oran m İklimi kamış zorlatma müsaittir.
— Bunlar için kaç milyon lira lâzım?
— 120 milyon lira.
— şimdiki şeker fabrikalarımız 20 küsur milyona kurulmuştu zannediyorum acaba bunların şLmdlkl rayiçle değerleri nedir?
— Onların değeri de 120 milyon kadar talimin edilir.
Şekere kaç para döviz veriyoruz?
— Tasavvur ettiğiniz şeker kamışı fabrikaları ne kadar randıman vere-
ramame Resmi Gazete İla yayınlanmıştır.
Evvelce de yazmış olduğumuz gibi yeni flatler; hususi meskenlerin ısıtılması İçin kullanılmak üzere satılan kok ve ta »kömüre aksettirilme-m iştir.
Ayrıca linyit flatlerl de gene eskisi gibi bırakılmıştır. Bu flatler kararname hükümlerine goer hiç bir surette mamul satış flatlemlde, yurt İç! nakliye ücretlerine vo tarifelere aksetttrllmlyecektlr. Keza bu zamlar yüzünden elekrtlk ve havagazı flatlerl de ttrttirılmıyacaktir.
Diğer taraftan bu yıl gerek taşkömürü. ışerek kok ve linyit kömüründe mecbur! olarak yüzde beş tasarruf yapılacaktır. Bu suretle asgart 100 bin ton bir fazlalık sağlanabileceği-ümit edllmekterlr. Bu maksatla Kömür Tevzi Mûessesesl »uzmanları İstanbul'da küçük sanayi tesislerini teknik bakımdan İncelemeye başlamışlardır.
Bu suretle bu yerlerde vakit tasarrufunu temin İçin gereken yenilikler yapılacaktır.
Ben öteden beri İstanbul da bazı marazaların vakit vakit yaptıkları tenzilâtlı satışlarda hakikaten ucuz mal satıldığına, halkın bundan istifade ettiğine kani değilim. Gazetelere sürekli ilânlar verilir, mağaza duvarlarına kocaman afişler asılır: «Mevsim sonu münasebetlle ■ büyük tenzilâtlı satışlar.» Vitrinleri dolduran çeşitli mostralıkların üzerlerindeki etiketler değiştirilir. Meselâ etiketin üst kısmına
bileceklerdir
— Senevi 50 - 00 bin ton. Halbuki hariçten gelecek 20 bin ton son 51-pariş şeker İçin 6 milyon liralık döviz veriyoruz. 150 milyon senevi İstihlâkle 8ü - 90 milyon senelik istihsal arasındaki farkı doldurmak üzere hep böyle milyon lorum: gidecek. Senede 25 milyon dövizimiz şekeîe gidiyor. Kamış şekeri fabrikalarımıza tesise bugün başlasak, ilç senede tesisatı tamamlıyacağunıza göre, o zamana kadar dahi 75 milyon liralık dözlvlmiz gidecektir.
— Binaenaleyh1120 milyonu her ne yapıp gözden çıkarırsak kârlı çıkacağımız anlaşılıyor?
— Evet... Bu paralar dahilde kalacak.
Vaktiyle şeker fabrikalarını ziyaret ettiğimiz zaman dahi, sayın Suphi Argon bu fikirde olduğunu gaaeteel-lere söylemişti. O zamandan beri fikri değişmiş olduğuna dair bir emare yoktur Yürük Çelebi
Basketbol serbes atış şampiyonası neticeleri İstanbul basketbol serbes atış şampiyonası üç hafta devam ettikten sonra nihayetlenmiş ve beş kişilik takımlar arasında yapılan atışlar sonunda 218 puanla Bey-oğluspor birinci, 211 puanla Galatasaray ikinci. 202 puanla Kurtuluş üçüncü, 192 şer puanla Moda. ve Fenerbahçe dördüncü olmuşlardır.
Ferdi tasnifte Modadan Zeki Ö2taş 60 üzerinden 52 atışla birinci, Kurtuluştan Samoelidis 50 atışla ikinci. ’ Bevoğluspordan Kosti 49 atışla üçüncü. Galatasa-ravdan Erdal 46 atışla dördüncü. Samlın 45 atışla beşinci gelmişlerdir.
Tüıkive basketbol şampiyonası esnasında yanılacak olan serbes atış sarnoivnnasında İstanbul ıı bu b°ı kiri temsil edeceklerdir.
Kararname hükümlerine göre yurt-
ta kömür satış flatlerl cinslerine gö-
re şöyle olmuştur:
Kömürün cinsi Eski fl. Yeni Cl.
Krlble 24.50 29,20
18/50 22,40 26,70
10/18 20,35 24,20
0/10 19,50 23,20
Kompozisyon ria»! 21.00 25,00
Tuvönan 19,00 22,75
Kok'a yapılan zam ise bu Ilatlere
nazaran beş liradır.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, bu yıl hükümet tarafından dışarıya kömür satışlarının mümkün olabileceği gözönünde tutularak daha şimdiden kömür satın almak için baza talepler olmaktadır. Nitekim Ankara'da bazı temaslar yapmakta olan Pakistan hükümetinin temsilcisi de İlgililerle yaptığı temasta hükümetinin memleketimizden kömür almak İstediğini bildirmiştir.
—
Okuyucu mektupta n
Belediyenin nazarı dikkatine 1
■--
Bundan bir müddet evvel Echr-nckapı Acıçeşm? durağına (kapalı durak' yapılmasına başlandı. Va hemen hemen bitmek üzeredir. Fakat yapılan bu (kapalı durak) orta kısımdan her İki taraf3 doğru açıktır. Bilhassa stada bakan tarafı tapalı olursa bekJlyenlerl poyrazdan ve yağmurdan korumuş olur. St-ndui! bakan tarafı açık kalacak olutşa bekllyenler rahatsız olacaktır. Belediyenin dikkatini çekerim. — Z $■ !
—-----— . —
(1500) rakamı yazılır ve onun üstüne siyah bir çizgi çekilerek gûya iptal edilip altına (900) rakamı yazılır. Müşteri bunu görünce sevinçle İçeriye girer. Öyle ya, 1500 kuruşluk mal 900 kuruşa satılıyor. Arada 6 lira fark var-Bu fırsatı kaçırmamalı. Tenzilâttan faydalanmak için borca girerek alış veriş edenler de pek çoktur. -
Acaba hakikaten flatler indiril-^ iniş midir? Evvelce o malın üze-L-J rindeki etiketin rakamı 1500 mıy-O-dı? Veya, tenzilâtlı satışta fiatl 9*XI liraya indirilen mal. evvelce lfte liraya satılanın aynı mıdır? Ka-litede fark yok mudur? Bunların C içyüzünü mağazanın tezgâh tarla-,2 riie sahiplerinden gayri kimse bil- p mez, alâka gösterip araştıran daQ olmaz. >
Son günlerde gene tenzilâtlı satışlar alcLı yürüdü. Bu sefer bü-0 yük mağazaları küçük dükkân-^ İar da taklidediyor. Tenzilâtlı^ satış müsaadesi almak üzere Ti-p caret Odasına müracaat edenler günden güne çoğalıyor, muame-j? lelerini j-aptırmak üzere sıra bek-^ llyorlarmış. 5
Bu tehalükün sebebi nedir? NajJ; oldu? Dış piyasalarda flatlerinQ yükseldiğinden, dolar bulunamadığı için ithalâtın zorlaştığından şikâyet edilirken birdenbire tenzilâtlı satış yarışına kalkışmanın sebebi ne ola? Âni olarak dış piyasalarda ucuzluk, iç piyasada döviz bolluğu mu başgösterdl?
Anlayamadığım ikinci nokta da. tenzilâtlı satış müsaadesi almak üzere Ticaret Odasına koş-
maktır. Bir tacir dükkânındaki malları başkalarından daha ucuz fiatle satarsa Ticaret Odası mâni
mi olur? Asla...
Kanaatimce bir çok açıkgözler bu müsaadeyi hakikaten ucuz mal satmak için değil, ilân ve afişlerle tenzilâtlı satış yaygarası kopararak göz boyayıp daha fazla kazanç temin etmek maksadl-
Yüksek Denlcdlik Okulu ile Yüksek Ticaret okulunun İstanbul vapıırile Marsilya ve Paris'e g iden öğrendi erinden iki grup
1p alıyorlar.
Netekim resmen tesbit edilen bazı yolsuzluk hâdiseleri de bu İddiamı teyid ediyor. Tenzilâtlı satış müsaadesine karşı gösterilen aşırı rağbet, alâkadarların nazarı dikkatini celbetmlş tetki-kat. tahkikat yapmışlar ve neticede bir kısım muhtekirlerin kötü kasitleri meydana çıkmış. Tenzilâtlı satış yapacağını ilân ettikten sonra o müessesenin, mağazasına dışarıdan mal sokmaması icabederken bunlardan bazılarının kıyıdan köseden çok ucuz fiatle topladıkları düşük kaliteli malları, gûya tenzilâtla satıyor-muş gibi iyi mal flatine sattıkları anlaşılmış. Bu sadece ihtikâr da değil; hilekârlık, sahtekârlık, halkı iğfal ederek soymak.
Gazetelerin yazdığına göre, tenzilâtlı satış reklâmı sayesinda yevmiye yirmi otuz bin liralık satış yapan bir müessesenin de bu şekilde hilekârlık yaptığı tesbit edilmiş.
Tesbit edilmiş de ne olmuş?
Cezaya çarptırılmış.
Nasıl bir ceza Ue tedibetmiş-
leri>
Tki yüz Ura para cezası... Peh, pah. peh'. Dağda tavşanlar bile güler
Cemal Reiik
Çccuk Esirereme Kurumu Anneler Birliği balosu çok güzel oldu
çocuk Esirgeme Kurumu Anneler Birliğinin balosu cuma günü akşamı Parkotelde verilmiştir, tslanbuiun tanınmış simaları, bu baloya iştirak etmişler ve sabaha kadar çok neşeli saatler geçirmişlerdir, Balonun tertibini üzerine alan güzide bayanlar, ba hayırlı İşte cidden muvaffak olmuşlar ve büfede çalışmak suretiyle de Anneler Birliğine ayrıca varidat temin etmişlerdir.
Kız lisesi izcilerinin tatbikat gezintisi kaldı Kız liseleri İzcilerinin bugün civarda bir tatbikat gezintisi yapmalarına karar verilmişti. Havaların bozuk gltınoal yüzünden gezinti gelecek haftaya bırakılmıştır.
Stthife 4
AKŞAM
15 Şubat 1943
Günün mevzuları
Marshall plânı münasebetle:
Bmerikan yardımları flvrupayı çıkmazdan kurtarabilir mi?
Amerikanın tanınmış IkUıadl ve malt yazarlarından Henry Hazlltt «Dolarlar dünyayı kurtarmak mı7» isimli bir kitap neşretmlştlr,
Müellif eserinde günün mevzuunu teşkil eden, Avrupaya yapılacak Amerikan yardımları meselesini uzun U-Mdıya tahlil ve bu yardımların bugünkü »ekliyle Avrupayı İçinde bulunduğu çıkmazdan kurtaramıyacağı kanaatini izhar etmekte ve bundan sonra, netice olarak, yardımın hakikaten faydalı olabilmesi İçin lüzumla tartları saymaktadır.
Bilindiği gibi Amerlkada yardımın lehinde konuşanlar kadar aleyhinde bulunanlar da eeımsanmiyacak kadar çoktur. Kitap Amerlkada uzun yıilar-danberi bilhassa ma» işlerde salâhiyet sahibi sayılan bir muharririn yardım plânlarını nasıl karşıladığını İfade ve hepimizi alâkalandiricı ve düşündürücü mütalâalar İhtiva etmesi noktasından çok enteresandır.
Müellif, Amerikanın dünyayı kar-ga»abk ve komünizmden vikaye etmek için, Avrupaya büyük bağı» ve ödünç verme yardımlarında bulunmasının bir vazife olduğu yolunda bizzat Ame-rikada ve Avrupada umumi bir cereyan mevcut olduğuna İşaret ettikten sonra Avrupanın bugün vahim bir harabl İçinde Ve büyük ekonomik ve politik meseleler karşısında bulunduğunu söyiiiyor ve bu krİ2İn harbdcn mİ yoksa harbden beri Avrupa hükümetlerince taklbedilegelen siyasetten mİ Der! geldiğinin sorulması Icabetti-ğlnl de ayrıca kaydettikten sonra. mevEuumıa kriz sebeplerini bulmak değil fakat bunu ortadan kaldırmak İçin ne gibi tedbirler alınması lâzım-gelcllğini araştırmaktır, diyor, ve yardımın İyi neticeler vermesine mftnl sebepleri şu suretle sıralıyor:
1 — Avrupanın kalkınmasına mâni başlıca sebep Avrupa hükümetlerince takibedilmekte olan İktisadî siyasettir.
Avnıpa ekonomisinin mütalâasına Almanya ile başlamak lâzım ılır. Bugün harbden evvelki istihsalâ tının gülünç bir yüzdeslnl İstihsal eden Alman ekonomisi kendisiyle beraber et-kafındakl memleketler iktisadiyatını da sarsıntıya sevketmlştir.
Avrupanın canlanması Amerika İçin ehemdir, diyerek paramızı Av-rupaya dökmemiz lüzumunda ısrar edenlerin. Almanyanın İktisadi bir boşluk İçinde tutulmasında en ziyade ısrar eden aynı kimseler olması pek mflnidardır.
Avrupanın canlanması için birinci çere Mmanyanın İktîsaden kalkınmasıdır. Almanyanın kalkınmasına mâni olan sebep İse. ne derece büyük o'^rsa «-Istın harb tahribatı değil, Al-manyay' müttefik işgal makamları tarafından zorla tatbik ettirilen sosyalist politikadır.
tng’lJz ve Amerikan İşgal mınta-kaiarında tatbik edilen tahdit siyaseti Alman Istlhsal&tını korkulacak derecede azaltmış ve altüst etmiştir. Su siyaset birçok sanayie, harbden evvelki seviyesinin çok aşağısında bir İstihsal müsaadesi vermekte ve hemen hemen her türlü iktisadi faaliyetin hususi müsaadelere tabi tutulmuş bulunması bütün Alman ekonomisini
tam bir kargaşalık ve imkânsızlığa sürüklemiş bulunmaktadır.
-Aşağı yukarı bütün Avrupa memleketlerinde bugün görülen manzara »öyledir:
Bütçeler denk değildir. Milli müdafaaya, İyi netice vermeyen devlet iktisadi işletmelerine, maaşlara, yardımlarına ve diğer sosyal İşler* büyük paralar dökülmüştür. Hükümetler bu masraflardan hiç birisinin kımimıyacagında musırdırlar. Ancak bazı mühim ihtiyaç maddelerinin fl-atleîl sabit tutulmuş, diğer bütün maddeler kerbes bırakılmıştır. Netice olarak fâalleri zorla düşük tutulan mühim İhtiyaç maddeleri İstihsaldi! azalmış, buna mukabil lüks eşya ls-tihsaiatl alıp yürümüş, nahak yere sermaye ve emtk israfı neticesiyle karşılaşılmıştır,
Hariçten mümkün olduğu kadaz ucuza makine ve iptidai madde satın almak arzusunda bulunan hükümetler paraiannın kıymetlerini di» dövizlere nazaran zorla yüksek tutmakta ve bu hal o memleket mahsullerinin dış piyasalar için çok pahalı olması neticesini doğurmaktadır. Zorla tutulan para kıymeti ithalâtı teşvik etmekte İhracatı güçleştirmektedir. İşte bütün bu sebeplerden dolap bir çok Avrupa memleketleri satıcıdan ziyade alıcı vaziyetine gemlşlerdlr Bunlar harbin değil, fakat güdülen kötü ekonomik siyasetlerin neticesidir. Bu hal bizi bugün Avrupada ide-ta moda haline gelen:
2 — Dolar kıtlığı.
Meselesiyle karşı karşıya koymaktadır. Bundan da, Avrupaya ve diğer kıtalara kâfi miktarda dolar yetlştl-remIyen ve onlardan sattığından daha az mal alan biz Amerikalılar mesul tutuluyoruz. Halbuki, sıkıntı dolar sıkıntısı değil, dolarla değ iş tiril e-bilecek mal ve hizmet azlığı sıkıntısıdır. Son iki sene zarfında Amerlka-dan harice çıkan mal ve dolarların tutan 17.000.000.000 dolardır. Bu rakam şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rakamdır. Buna rağmen acaba neden bir dolar yokluğu mevzuu-bahls olmaktadır. Burada en miihlm âmil hemen bütün yabancı para rayiçlerinin dolara nispetle yüksek tutulmuş olmasıdır. Yani bu paralara izafe edilen kıymetler hakiki değerlerine uymamakladır. Bu durum Avrupa memleketleri ithalâtçılarını bizden satın almaya teşvik etmekte, ou-na mukabil bizim onlardan mal alabilmemiz İmkânlarını azaltmaktadır, şayet para rayiçleri serbes bırakılsa İdi milli paralar Amerikan parasına nazaran ucuzlıyarak hakiki değerini bulacak, neticede Amerikan ithal mallarının pahalanmasına mukabil, o memleketlerin İhraç mallan Amerikalılara daha ucuza gelecekti. Bu sayede ithalât güçleşerek ihracat kolaylaşmış olacak, neticede ticaret muvazeneleri düzelecek ve hattâ, belki de Marshall plânı diye bir yardım plânına dahi lüzıım kalmıyacaktı. Fakat Bretton Woods "anlaşması buna mâni bulunmaktadır. Bu anlaşmaya dahil
olan memleketler, kendi paralarının kn karara göre yenl evliler kışı, ya hudutları İçlhde. Tcsml rayiçlerden kn tarfttmin Fatihte, yahut da Alâ- ' (Arkan 7 net s alil fede) ■ eddlnln babasının Beşlktaşta Spor'
Yirmi senedir rastlanmayan bir iddia
Genç bir kadın, kocasını öldürmekle itham ediliyor
Bayan Betül, «Onu ben nasıl öldürürüm, ben onun barısı, anası, hastabakıcısı, ruh doktoru her şeyi idim» diyor
BIm; şu birkaç satLr İçine; on sene maceralarla geçmiş, huzursuz bir hayatın kanlı bir ölümle biten romanını sığdırmağa çalışacağım.
Bu ronıanm ilk satırları bir bankada yazılmağa başlanmış, Erenköy de Fırın sokağında cennet gibi bLr köşkte doldurulan son sahlfeler de bir Brovning tabancasının kurşun mûhriyle mühürlenmiştir.
Yapdan adil takibatın hazırlık kısmında bir defa daha temas ettiğimle bu mevzu bugün büsbütün başka bir mahiyet almış ve bir cemiyet dâvası halinde ağır ceza mahkemesine kadar gelmiş bulunmaktadır.
Yirmi küsur «cnedenbçrl îstanbul-da misline raslanmıyan Ve genç bir kadının derin bir ihtimamla baktığı genç ve hasta kocasını öldürüp öl-dtlremlyecefti mahkemenin takdirine bırakılmış olan böyle b1ı dâvanın en alt tabakadan en yüksek sosyeteye kadar alâkayı çektiği muhakkak olduğundan, şimdiye kadar yapılmış olan incelemelerle tesblt edilen hakikatlere en küçük bir ilâve yapmadan bu feci macerayı hülâsateu ve ayrı ayn. ayrı sahnelerle canlandırmağa çalışacağım.
037 senesi dokuzuncu ayının birinci günü 10 yaşında bulunan Bayan Betül’ün çalştığı bankaya, kendisinden dört yaş büyük bulunan AhUd-din Aytun da memur olarak giriyor. Ve aradan altı ay kadar geçtikten sonra Betül'e evlenme teklifinde bulunuyor. Bayan Betül, İlk zamanlar bu teklifi ciddi telâkki etmediğinden, reddediyor. Fakat giinün birinde Alâ-eddlnln elinde bir tabanca olduğu halde: «Ya benimle evlenirsin, yahut da kendime kıyanın!» demest, Be-tai'ün oha İlk sözü vermesi ve usulen ailesine müracaat etmesi Icab edeceğini söylemesiyle neticeleniyor.
Alâeddln Aytun. bir gün Bayan Betül’iln evine giderek bizzat annesinden onu İstiyor ve kendi annesini de bunu takiben göndererek aynı teklifi tekrar ettiriyor. Alâeddinln ailesinin pek de İstememesine rağmen, ana ve baba evlâtlarının gönlünün kırılmasını da arzu etmediklerinden, münasebetler müspet yolda İlerliyor,
Bu sırada bankada çok orijinal b'.r hâdise oluyor: Karikatür yapmağa biraz eli yatkın bulunan Betiil, b'-r karikatür çiziyor. Bu karikatür, arkadaşlar arasında dolaşarak gülüşmeyi muclb oluyor. Fakat karikatürün, bunların arasında bir tanesinin eline geçmemesi lâzım.. Bunu hisseden Alâeddln Aytun, karikatür bulunan kâğıdı kaptığı gibi ağzına atıp yutuyor.
Bayan Betiil, bunu kendisi için ciddi bir fedak&Tİık telâkki ediyor: onun bu haline hayran oluyor. Bundan sonra evlenme muamelesi tâcll I edilerek nişan ve evlenme işi de bltl-1 rlllyor. İki taraf altesi arasında veri-
Yazan: Remzi TOZANOĞLU caddesindeki evlerinde, yazı da Alâ-e d dinler in Ereııköydekl köşkünde geçireceklerdir.
• •
Aylar, yıllar bir sinema »eridi gibi . süratle dönüp gitmekte, Bu arada da erkek tarafiyle gelin arasında gerginlik, muhtelif sebeplerle kendini göstermektedir.
Bu sırada evlilerin bir de yavruları olmuş, «Edil», aileye yeni bir neşe kaynağı olmakla beraber, kötü hâdiseler de birbirini takibe başlamıştır.
Ana, baba bir gün çocuklarlyle oynaşmaktılar iken, Alâeddln. Betüi'e:
— Beni sevip sevmediğini tecrübe edeceğim... demiş ve tabancasını çekerek, kendine doğru tuttuğu bir lirada, Betül, çığlıklar arasında ona atılıyor; patlıyan tabancadan çıkan kurşun, Alâeddinln pijama ceketinin sol taraf boşluğunu delerek çıkıyor. Alâeddln. bu hareketinden sonra gülüyor ve pijamasındaki deliği göstererek:
— Sana şaka yaptım! diyor.
Müzmin bir cilt hastalığına ve aynı zamanda nevrasteniye tutulan Alâeddln, 841 senesinde Tıp fakültesinin sinir hastalıkları kliniğinde on beş gün İstirahat raporu almış bankadan da ayrılarak Atlan t la Levant şirketine girmiştir.
Gene bir kış mevsimi, Bayan Be-tül’iin annesinin Fatihteki evindeler... Tesadüfen karı kocadan başka rlmse yok... Alâeddln kendi kendine feci bir karar veriyor. Bir kat üzerindeki dairelerinde bulunan bütün kapıları kapıyor. Ve hava gazı musluklarını açıyor.
Belul, Alâeddinln, hem karısı, hem arkadaşı, hem hastabakıcısı, hem de ruh doktorudur. Feci Akıbetlerin! düşünerek, onu yola getirebilmek İçin tek çare buluyor. Ve geniş, açıklık bir sahaya naziT bulunan penceredeki tül perdeyi sıyırarak:
— Bak Alâeddln!,. diyor. Tabiat ne kadar güzel... Yaşamak ne tatlı »ey değil mi?.
İşte Betül’ün bu sözleri, onu iki dakika evvelki kararından caydırmağa kân geliyor. Ve bu hâdise de böylect aavuşt ııruJuyor.
Böylece seneler ve hâdiseler birbirini taklb ediyor. Bir gün, Alâeddinln Betül'e atmış olduğu bir tokatla teşhir ettiği bir tabanca, kadının, onun, aleyhine asliye on ikinci hukuk mahkemesinde bir dâva açtırmasına se-beb oluyor. Fakat bu iş de iki tarafın hüsnüniyetiyle yatışıyor. Aradan geçen az bir müddet sonra Betül, dört kat edilen bir İngiliz sicimiyle Alfted-dln tarafından boğulmak tehlikesini atlatıyor. Bu sırada Alâeddinln amcazadesi , onun bir ciğerinin çatlamış olduğunu Betül'e söyleyince, genç kadın, artık onun kusurlarını büsbütün görmez oluyor. Ve 1918 senesi kışı, Alâeddinln ailesi Erenköydekl köşkten Beşlktaştakl eve taşındıkları halde, kan koca köşkte kalıyorlar ve kl-racılariyle birlikte kışı geçirmeğe So-( Arkası 7 nci sahibede)
Yarın matinelerden itibaren
Elhamra Sinemasında] Dertli Zeyneb
TÜRKÇE SÖZLÜ ve ŞARKİLİ
Okuyanlar:
Safiye Ayla - Mefharet Yıldırım
C"b O Kişilik en güzide sanatkarlardan mürekkeb bir saz heyeti iştirak ile
DEKDLİ ZEYNEB: Bugünkü dünya İçinde namus, »erci ve haysiyetini muhafaza edebilmek İçin bir Şarklı kedinin giriştiği ateşin ve çetin mücadelenin destanıdır.
Matineler: 2,30 — 4.30 - 6.30. Suare: 0 da.
Yerlerinizi evvelden temin ediniz. Tel: 41341 ı
v
İPEK-
Sinemasında
ORMANLAR
KRALI
RENKLİ - TÜRKÇE
CORNEL W1LDE —
ANİTA LOU1SE
3. üncil ve SON haftası devam ediyor.
Seanslar.- Cumartesi 11 — 1 —
2.30 — 4.30 — 8.30 — t
Konservatuar Şehir orkestra ve korosu konseri
Muhiddin Sadak idaresinde
17 Şubat 848 'şalı günil saat 18.30 da Taksim Belediye Gazinosunda verilecek konserin biletleri Konservatuarda satılmaktadır.
■■z
İstanbul Belediyesi şehir Tiyatrosu
Saat 20 de Dram Kısmı
EVİN ÜSTÜNDEKİ BULUT .Komedi Kısmı BÜYÜK CEMAAT
Pazar günleri 15 te matine
MAKSİM'de Muammer Karaca Opereti
KÂTİBİN KARISI Revü operet: Saat 20.30 da Telefon: 42833
Cumartesi, pazar matine 15 ta
C. H. P. Kongreleri
C. H. B. İl İdare Kurulundan;
Bugün ve yann toplanacak ocak kongrelerinin yeri ve saati aşağıdadır:
15/2/1848
Adalar ilçesi (Hurgazada) ocağı saat 15 Ocak binasında.
Bakırköy İlçesi (1 No. Ocak) saat 10 İlçe merkezinde.
Bakırköy ilçesi (Osmaniye) ocağı saat 20 Ocak binası yanındaki kahve.
Beşiktaş İlçesi (Dikilitaş) ocağı saat 10 Ocak binasında.
Beşiktaş ilçesi (Muradiye) ocağı vaat 15 İlçe merklzinde.
Beyoğlu ilçesi (Eskişehir) ocağı saat 10 Yenişehir cad. Ocak binası
Eminönü ilçesi (Kumtaapı - Lân-gâ) ocağı saat 10,30 Kumkpı, Türk-ell caddesi Nişanca camii karşısında Eucak merkezinde.
Eminönü İİeçsl (Tavşantaçı) ocağı saat 15 Kumkapı, Türkell caddesi Nişanca camii karşısında Bucak merkezinde.
Kadıköy ilçesi (Kızıltopral: ocan saat 10 Bucak binasında.
Kadıköy İlçesi (Kizıltoprak) ocağı 15 Göztepe ocak binasında.
Sarıyer ilçesi (Tarabya) ocağı saat 15 Ocak binasında.
Sarıyer ilçesi (Klreçburnu) ocağı saat 18 Ocak binasında.
Üsküdar İlçesi (Doğancılar) ocağı saat 10 İlçe merkezinde
Üsküdar İlçesi (İnkılâp) ocağı saal 14 Bulgurlu Mescit camlL
18/2/1948
Eminönü İlçesi (Beyazıt) ocağı saat 20 Şehzade. Letafet apart. Buc.k merkezinde.
KUMRULAR
Aşk ve macera romanı
Yazan: CEMAL REFİK Tefrika No. 23
L________________ı
blllâ benim sabaha tim yok. Biraz evvel güççük hanım buraya uğradı, çorbanın dadına bak, dedim de gulak vermeden çıkıp gett! Aklım ona mı dafcjldı, ne oldu, agnıyama^.m vesse-lâm.
— Demek Fahriye’ geldi. Yukarıya mı çıktı acaba? El eni olacak yezit de (»tada görünmüyor. O yosma kılıklı kâfirin gidişatını hiç beğenmiyorum.
Merdivenin'»it başından birkaç defa seslendi, cevap alamayınca yukarıya çıktı. Balkonlu odanın kapısı açık duruyordu. Yaklaşınca balkonda İkisini yan yana sokulmuş vaziyette gördü. Sarmaşıkların arasından dışarıya bûkıyoriar, sonra ürkek hareketlerle geri çekiliyorlar. Pek dalmışlar. Başlarını sarmaşıklardan geriye çekince. Fahriye telâşla Eleulnln koluna »anlıyor:
— Gördü mil acaba?
— Raayir efendim. O bize göremiyor, çünklm yapraklar maske yapıyor. Bakiniz efendim, karşlmlzda duruyor.
— Hayır, hayır. Ben yaklaşmıya-yım. Belki görür.
— Korkmayinlz efendim, o bize göremez. Bakiniz ne güzel gözleri varl Sanklm bir deniz. Çok güzel bir çu-cuk. iste böyle bir erkek istiyor İnsan amur yapmaya İçin. Em sevecek, em da aevdlrltlrecck kendisine.
Ulviye hanım bu muhnvereyl dinledikten sonra oradan çekilip yandaki odaya geçti, pencerenin kenarından baktı. Dışarıda bir delikanlı gözlerini köşkün pencerelerine dikmiş, aşağı yukarı dolaşıyordu. Demek Fahriye ile Elenl ona bakıyorlar, ondan bahsediyorlar... Beynine şiddetli bir yumruk indirilmiş gibi zendellye-jrefc koltuğa çöktü. «Fahriye böyle
şeyler yapsın?.. Olur şey değil. Delikanlıya El eninin yılıştığı muhakkak. Fakat Fahriye buna nwı| müsaade e-diyorî Nasıl oluyor da ona uyup kendisi de sokaktaki oğiana bakıyor?»
Ulviye hanımın sinirleri geriliyor, koltuğun kenarlarını koparacakmışçasına sıkıyor, tırnakları marokenlere gömülüyordu. Ayağa kalktı, ikisini de saçlarından yakalayıp yere çarpacak, ayaklarının altında ezecekti. Oda kapısına yaklaşınca bundan vazgeçti Kendi kendine: «Birdenbire ortalığı velveleye boğmak dlğru değil, dedi. Bu işi kökünden halletmek lâzım. Eteni olacak o kahpeyi, o zehirli yılanı erden defetmekten başka çare yok. Bu gidişle Fahrlyey! de zchlrU-yecek.»
Yavaşça aşağıya İndi. Zihni perişan, vücudu bitkin bir haldeydi. Odadan odaya dolaşıyor, bahçeçye çıkıyro, sinirleri bir türlü yatışmıyor...
Biraz sonra Fahriye İle Elenl de indiler. Avluda karşılaşınca Ulviye hanım hiddetli bakışlarla ikisini de tepeden tırnağa kadar süzdü ve bir »ey söylemeden arkasını dönüp mutfağa doğru yürüdü. Fahriye bu bakışların mânasını »e?cr gibi o'ımıştu. Şimdiye kadar annesinin nazarları bu
kadar sert, bu kadar küskün bir ifade İle kendine dlklimemiştl. Korkudan benzi sarardı. Bu esnada Elenl kulağına eğildi:
— Ben çok korktum efendim. Ağ-’niyorum ki buyuk hanum kızmls çok çok. Ma ne için acaba? Yoksam bize gördü sokakta?
— Bilmem ki. Her halde biz farkına varmadan bir şeyler olmuş. Annemin vaziyeti beni de korkuttu Bakalım sonunda ne çıkacak?
Ulviye kanım akşama kadar mutfaktan çıkmadı. Fahriye de ondan uzak kalmağa çalışıyordu.
Yemek esnasında kayın validesinin küskün tavırları Ralf beyin nazarı dikkatini celbettl. merakla sordu:
— BU akşam pek yorgun, üzüntülü görünüyorsunuz, valide hanimi Rahatsız mısınız yoksa?
Fahrlyenln elleri titrem-?e haşindi Annesi neler anlatarak acaba? Lokmalar boğazına düğümleniyor, titrlyen parmakları arasından çatalı bırakıp ağzını silmek bahanesiyle mütemadiyen babını eğiyor.
Ulviye hnnım boğuk bir seste:
— Merak edecek bir »ey yok. dedi Ak . m üzer! hnüf bir baş ağrısı gel, di. Uyuyunca geçer inşallah.
Sonra aşçıbaşının çorba kazasını anlattı. Ralf bey kahkahalarla gülüyordu. Halil ağayı çağırdı. Lâpa rarılı bacaklar!yle topallayarak karşılarına dikilip kandilli bir'temenna çaktı:
-----Buyurun, beğlml
— Aşçıbaşı! Bu akşstn biz! çorba-si2 bıraktın. Döktüğün çorbanın parasını aylığından keseceğim.
Halil ağa yerlere kadar eğilerek bir temenna daha çaktı:
— Senin canın sağ olsun, beğlml Bana gücenme de istersen gafamı kes. Paranın ne gıymatı var? Bana siz lâzımsınız.
_ Nasıl devrildi tencere, Halil ağa? Şeytan mı karıştı?
_ Vatla orasını ben ağnıyamadım. beğefendl! Çorbayı Barıştırırken bir aralık gafam da garıştı. Dalmışım İşte.
— Doğru söyle, aşçıbaşı! Neye daldın? Yoksa evlenmeğe ml niyet ediyorsun?
Halli ağa başını önüne eğmiş, susuyor.
— Haa. Şimdi anlaşıldı. Sükftt LkTardan gelir. Demek niyeti bordun sen. şöyle bakalım, göz koyduğun kız fstanbulda mı. Adadk mı?
— İlâhi, beğeRndl! Neler söylıyon
Alîasen? Köyde bir tene gaşık düşmanı var. Onun derdi etvermlyo da bir daha mı alacağım? Ben Jcidm, İstanbul gizi almak kJ«n? Onlar bize varırlar mı?
— Niçin öyle söylüyorsun Halı! ağa? Çözüne birini kestirdlnse haber ver, işi biz hallederiz. .
— Yok, beğiml Ziyade olsun, ts-tanbulun gularıynan başa çıkabihr miyim ben? Köydeki gaşık düşmanı elverir bana. Yaşım eLliye varmı?. Bundan sonra evlenmek benim neme gerek?
Ralf bey bir kahkaha daha attı. Kırdığı potun farkına varan Halil ağa ensesin! kaşıyarak şavuştu.
*»•
Ertesi gün Ulviye hanım kızının kolundan tutup kendi odasına götürdü. kapıyı İçeriden kilitledi. Dudakları titriyordu. Sert bir göz İşaret e sandalyeyi gösterdi. Kendisi do karşısına oturup yüzüne bakmadan konuşmağa başladı:
— Evlendin, sen de üç senelik cv kadını oldun Bundan sonra sana benden ziyade kocan karışır. Senin iyiliğin de, fenalığın da ondan sorulur. Fakat ben de annenim Yaşadl-
(Ar kası var)
L
HAFTA KOIMUŞMA^II
»una da şükür
Üç türlü cevap — Sulha rağmen hiç bir İS yapmamak, harbe rağmen bir şeyler olsun yapmak — Yıldı» parkı ve Üç koru — Meydanlar ve yollar — AugiaYın ahırları — Ense ardından kulak gösterme — Eğer beklesey-dik hangi güçlüklerle karşılaşırdık?
Son dokuz sene İçinde imar yahut güzelleştirme ve yenileştirme bakımından İstanbul bir şeyler gördü mü? Böyle bir sualo üç türlü cevap verenler oluyor:
1 — Adam sen de... Esası bırakıp teferrUat ve malftyaniyât İle vakit kaybedildi; boşuna para ha. candı]
2 — Plânlı hareket edilmedi; bir oradan, bir buradan, çeşmi-çerezlik edildi.
3 — Her şeye rağmen epeyce güzel, lüzumlu işler yapıldı; kaybetmedik, kazandık
Ben üçüncü şekilde düşünenlerdenim; suale ikinci şekilde cevap verenleri tamamile haksız bulmamakla beraberi
Evet, keşke zaman ve tahsisat müsait olsa, Devlet yahut bir sermayedar grupu fedakârlığı göze alsaydı da İstanbul — Önce kanalizasyonu, bol su ve bol elektriği, ana caddeleri temin edilmek şartile — daha radikal bir şehirl eştirme yüzü görseydi... Bunu kim istemezdi? Körün istediği bir göz, iki olursa ne söz?
Yine keşke bir taraftan o birinci derecede İmar hamleleri başarılıyken Belediyenin bu şube dışında mükellef olduğu diğer ehemmiyetli İşler, Belediye zabıtası muamelâtı da tekemmül etse. gıda ve havayicl zaruriye kontrolları da medenî bir esasa bağlanmak yoluna girseydi... Hepimiz bunu İsterdik: istenecek, istemekle tükenmiyecek daha bir çok İşler vardı.
Öyle olmakla beraber yeni rejimin kuruluşundan 1939 yılma kadar yapıldığı gibi bir de elini hiç bîr şeye sürmeyip bütün tahsisat harcandığı halde uzaktan seyirci durmak vardı.
Sanki o imara elverişli, sulh ve sükûn ile geçen ucuzluk devrinde bahçe, merdiven, süs yapılmadı da su bolluğu, ışık, cadde, kanalizasyon, sağlık ve gıda kontrolü, meselâ süt ve ekmek meselesi mi sağlandı?
Ne onlara ne bunlara yanaşıldı. En İyi yapılan ve ön plâna alınan Belediye işi garlarda yolcu karşılamak, yolcu uğurlamaktan İbaret kaldı!
emin «bahçe, merdiven, süs» kelimelerini kullanmıştım. Acaba 1939 dan sonra İmar hareketi sadece bunlara mı inhisar etmiştir? Ortada bir Nişantaşı çocuk bahçesi, bir Dolmabahçe merdiveni ve bir kaç bina cephesi badalanması mı göze çarpıyor? Fikrimce yalnız Yıldız parkının Belediyeye malediilp halka açılışı bile şehir tarihi için kıymetli hizmettir. Hâlâ kapılan örtük, İçerisi ıssız, Belçika kongosundaki yabani ormanlar gibi içine insan ayağı basmaz halde kalabilirdi. Filvaki bugün o parktan henüz lüzumu kadar faydalanamıyoruz. Fakat yarın? Yıldız parkının yarını parlaktır.
Şehir sadece Yıldız parkını değil Emlrgândakl Hidlv İsmail paşa. Çubukludaki HMlv Abbas Halim paşa, Çamhcada Suphi paşa korularını da kazanmıştır. Bunlar da yarının yıldızlarıdır.
Emjrgân korusu düşününüz ki yüksek duvarlarla çevrili, içinde akar sulan, havuzlan, gölleri, kaskatlan, müteaddit köşkler^ ahırlan, bekçi binaları, meyva bahçeleri ve bağlarile 323 bin metre karelik bir malikânedir. Bir zamanlar — dediğim yolcu karşılama ve uğurlama d evindeydi, galiba! — 27,500 liraya «atüığa çıkanlmışlı ve »atılmıştı da.,.
Hem müzayedeye iştirak eden Belediye memurunun önünde bağıra bağıra elden kaçırılmıştı. Neden mi? Memurun ve asıl baştaki âmirin neye hamledeceğimizi bilemediğimiz Idareszllği yüzünden: Memura gûya tezyit salâhiyeti verilmemişti ve bir zen-Ry1 beş, on Hra arttırınca mal onun üzerinde kalmış. Belediye memuru ağzını açmamıştı.
Gitti gider, daahi gideri
Bereket 1939 dan sonra »Mı başına gelen Belediye, büyük koruların arsa haline »okulup par-
D Ina yapmak veya harabeye *■* dönmüş binaları yenilemek hususundaki gayreti bilhassa kaydetmek lâzım: İşte Mısırçar-şişı; İşte Beyazıt, Süieymanlye ve Gazanferağa medreseleri; işte Haseki darüşşifasıl Çebsefahatun camisi İle bir kapı olsun kazanan Ycrebatanı da bir tarafa kaydediniz.
Yeni binalardan Taksim ve Florya gazinoları, Kadıköy ve Eminönü Halkevleri, Açıkhava Tiyatrosu, İnönü stadydmu, Tenis kulübü, bir kaç ilkokul yine son dokuz senenin eserleridir. Listeye bir kaç hastane ve sanatoryum ilâvesini unutmuyorum.
Fikrimce (Aşlyan) müzesi bile bir himmet mahsulüdür: köşk bir ecnebiye satılıp gidecekti, iyi mİ olurdu? Bugün hamdolsun boş durmakla beraber yoksul münevverler için bir (Dinlenme yurdu) bulunmasını kabahat mı eayaca-ğj»?
Haydarpaşa - Kadıköy rıhtımı-
ça parça satılarak mahvedllmesl-ni Önllyen bir kanunla o malikâneyi eski müzayede* Batinin dört misline, yani yine bedava denilecek bir flate satın alıyor, şehrimize kazandırıyor.
Yaptırdığı merdivenleri bir suç saysak bile şu himmeti üzerine Yazan ; ■ ■
l Refik Ralül KARAT
J
Belediyeyi o «uçundan tebriye etmek insafını göstermeliyiz!
•••
Dıkuz yıl İçinde büyüklü küçüklü kaç meydan genişletilmiş veya açılmıştır? Epeyce.,. Meselâ Eminönü, Taksim. Kabataş. Sirkeci, Bayezit, Üsküdar, Unkapam, Şişhane, Galatasaray köşesi, Aksaray, Tepebaşı etrafı, Beşiktaş, Şişli, Kadıköy, Dolmabahçe meydanları. Daha vardır, belîd...
Kaç cadde açılmış, düzenlenmiş veya genişletilmiştir? Bîr çok.. Meselâ Atatürk bulvarı, Refik Saydam, Yerebatan, Top-kapı,- Londra yolu, Kasımpaşa -Feriköy, Evliya Çelebi, Meyit yokuşu, Şişli - Taksim. Boğaziçi,, Anadolu yakasında Üsküdar -Beykoz, meşhur Bayıldım, Kâğıthane, Kadıköy - Haydarpaşa rıhtım yolu, Ayaspaşa-Dolmabahçe, Tarlabaşı. Aklıma gelenler bunlar, fazlası da olacak, zannederim...
1925 - 1938 yıllarında Boğazl-çiıae kıyı boyu gidebiliyor mıydık? Beyoğlunda İkinci muntazam bir geçit, Şişhane - Tozkopa ran - Tarlabaşı caddesi var mıydı? Açılmasaydı şimdi halimiz nice olurdu?
Yapılanlar, o yollar elbette pek geniş, dönemeçsiz, bir ucundan bakınca gemici dürbünü gibi öte başı görünen düriükte değildir; lâldn hiç yoktan, hele eskisinden İyidir. Uyuşukluk devrinde bir Galatasaray karakolunu yıkmak, YüksekkaJdırımı az çok tehlikesizce tırmanılır hale sokmak, önce kıyametleri koparıp sonra İçinde çalıp oynadığımız bir Taksim Gazinosu kurmak bile mümkün olamamıştı!
Ya Kurbağalıderenln temizlenmesi?
istibdat zamanından beri bahsi geçip ha bugün, ha yarın başlanacağı söylenen o ufacık iş kâğıt üstünde ve gazete havadisi şeklinde kalıp gidiyordu. Sanki Süveyş veya Panama, kanalının açılması gibi «mu'zamat-ı-umur> dan ve yeni bir «acaibl-seb’a-l-âlem» dendi; Manş denizi altından tünel kazılması yahut meşhur Herkül efsanesindeki Augias ahırlarının temizlenmesi kabilinden bir harika ve bir masaldı. Uzun sulh devrinde onun hakkından bile gelememiştik.
Bunlar yapılmıyordu da asri fırınlan mı kuruluyor, süthaneler mİ açılıyor, Elmalı bendi genişletilip Terkos gölünün ana boruları mı değiştiriliyordu? Ne küçük, ne büyük tek faaliyet [ gösterilmiyordu.
Ha, unutmıyalım: Galata köprüsü arasıra boyanıyordu!
nın hali ne idi? Çöp araba larile sütçü beygirleri geçmekte zorluk çekiyordu; şimdi tramvay işliyor. O tramvay kİ köprils üzlük yüzünden — ellili başının arkasından dolaştırarak kulağını gösterirce-: sine — Kadıköye döne kıvrıla, ga-> cırdaya gucurdıya akıl ermez kavisler çizerek güç belâ varabil 1-I yordu.
I Serkldoryan blokunun satuı alın i ması da mühim başarılardan bl-, ridlr. Düşünmeli M bu blokun İçinde Melek, ipek ve Sümer gibi üç sinema, bir çok dükkân var. En az 10 milyon lira değerinde bir blok! İstanbul Belediyesi, Belediye olalı Öyle bir mülke sahip olamamıştır. Keşke sözümüzü din
■ leylp Ragıppaşa köşkünü de elde etseydi...
Sürpagop mezarlığını, İngiliz hastanesini ve salreyl saymıya-' Iım mı?
Bütün bunlar hakkında ten-kidlerde bulunmak mümkündür; netekim yeri geldikçe ben de itirazlara girişmemiş değilim. Belediyeden de, başka herhangi resmî ve yan resmî müesseseden de bir çıkanm ve beklediğim yok. Fakat muhakkak olan şudur ki i 1939 dan beri harb vaziyetine rağmen yapılanlar — daha evvel sulh zamanında yıllarca yapıl-mıvanlar düşünülünce — âdeta şaşırtıcı denilecek kadar çok ve ehemmiyetlidir.
Amma İstanbul bir gayya kuyusudur; öyle beş, on, yirmi münferit imar eserile ne tamamile yenileşebilir, ne de güzelleşmiş olur; verileni yutar, göstermez.
Farzedelim kİ son 9 senede Belediye Başkanı şöyle dü-şünseydl: — Dünyanın lıarb ve karmakarışık yalancı sulh felâketi sırasında İmarla meşgul olmak, şehre biraz çeki düzen, vermek İmkânsızdır. Hakiki sulh yıllarında bile yapılmayanı şimdi yapmağa kalkışmak muhakkak başarısızlıkla neticelenir, iyisi gerçek barışı beklemektir. Biri, çıkar da «nedir bu uyuşukluk, hareketsizlik?» derse' mazeret meydanda, cevap hazır: «inşallah sulh ile beraber İşe başlayacağız. Hele biraz ucuzluğa, biraz feraha, gönül rahatına kavuşalım. Benden harb şartları içinde, sulhta yapriamıyanlan İstemek insafsızlık olmaz nu?»
Hepimiz tasdik ederdik, «doğrudur. Bekllyelim!» derdik.
Beklerdik. Bekleyince de Eminönü meydanının açılması yanda kalırdı; Mısırçarşısı yer yer çökerdi; Süleymaniye Tıp medrese-sile Haseki dariişşifasmda yine serseriler yatar kalkar, Gazanfer-ağa medresesinin tunç sütun başlıkları ve parmaklıkları çalınıp kırılmakta devam ederdi.
Beklerdik. Atatürk Bulvarı açılmaz, Refik Saydam yolu toz koparan halinde kalır. Tarlabaşı ?eçit vermezdi. Şimdi de aıtık stanbul - Beyoğlu arasında sadece tek caddeden gider gelir,, seyrüsefer tamamile durur, her taraf tıkanırdı.
Beklerdik. Hem bir gelir kaynağı, hem lüzumlu bir şehir tesisi olan Açıkhava Tiyatrosu bîr havai gibi düşünülür. Spor sarayı akıldan bile geçmezdi. Taksim gazinosu kurulmamış olacağından akın eden resmi misafirlerimizi ağırlayacak münasip bir dam altı bulamazdık; Boğazlçlne sadece Maslak yolundan gider, İstlnye - Rumelihisarı arasındaki halli aşamazdık; bu yoldan vızır vızır otobüsler İşlediğini göremezdik.
Beklerdik, Kabataş iskelesi önünde araba sığacak yer kalmazdı; Yıldız parkına adım atı-lamazdı; bahsi geçen büyük korular harb zenginlerinin eline geçerdi; Serkldoryan blokuna da yine onlardan bir blok meraklısı otururdu.
Beklerdik. Fakat artık saymı-yalım; isteyen daha epeyce »ayabilir ve bu zat insaf ehli ise aradaki farkı görür, hayran kalmasa da şöyle der:
— Hiç biri vapılmayaMlirdL.. Yine bir şevler kazandıkI Buna da şükür1
Rcjik Halid KARAY
Bir toplantı
Hayli uzun süren konuşmamız esnasında, bende nice erkek müdür veya şefleri gölgede bırakacak derecede İdareci olduğu hakkında bir İntiba uyandıran, Enstitü Müdiresi bayan Nezahat Gönene,
(— Baktım kİ, diyor, olacak gibi değil... Enstitüde defile harici kalabalık bir aile toplantım yaparak ve talebenin burada ne gibi kumaşlarla dikiş ygpUklâç-
Müdire ile bir konuşıra
Yazan: Cemaleddin Bildik
Alışveriş için çarşıya çıkan kadınlarımızın davete gider gibi süslü giyinmen lerinde enstitü talebelerinin rolleri var mıdır? — Menfî propagandalara | cevap — 260 kuruş masrafla elde edilen bluzlar — Bir imtihan korkusu | — Bu sene dikişe başlıyan öğrenciler t
bir arada
Öğrenciler. 260 kuruşa malalan blûzlarile
girdi. Dikiş hocalarından baıan Nebahat Gegin. Üstünde lâcivert yünle el örmesi bir blûz, altında da yiînlü kumaştan bir ataklık...
(— Müdire hanım, dedi, talebe hazırdır. Gelsinler mi?»
(— Gelsinler kızını!»
Bu bluzun kumaşı ne?
Hepsi aynı biçimde beyaz bluzlar giymiş 30 - 4ü öğrenci ikişer ikişer girerek karşımızda yer aldılar. Safi dikkat kesilerek bluzların kumaşlarım uzaktan anlamağa çalışıyorum. Sadakor desc-m değil... Çig Bursa ipeklisi desem o da değil... Öyleyse keten... Fakat ketene de benzemiyor. İmtihanda sıfır numara alacağımdan ödüm kopuyordu. Bayan Nezahat bir çok dikiş hocasının ve 30 - 40 talebenin karşısında görüvermesin mi?
«— Söyleyin bakalım! Bu bluzların kumaşı nedir?»
Bir türlü karara bağlavamadı-ğım cinsleri birer birer sayarak:
— O değil, bu değil! dedim. Bunlar olsa olsa Amerikandır. Çünkü tahmin ettiklerim içinde ondan başkası kalmadı...
(— Evet! dedi. Amerikandır. Hem de metresi 110 kuruşluk amerikan... Bir buçuk metresinden bir blûz çıkıyor ki kumaşı 165, düğmeleri 50. ipliği ve sa i resi de 50 diyelim 265 kuruş... İki lira 65 kuruşa şimdi ne alabilirsiniz. En âdi bir çorap bile alınmıyor. Fakat bir bluz yapılabiliyor .»
İlâçla beyazlatıldıktan, üstünün siyah noktacıkları fırçalandıktan sonra bir keten bluzdan farksız kaldığı hakkında verilen izahatı müteakip:
(— işte, deniyor, bizim burada amerikandan yaptırdığımız blûz, dışarda bir çoklarının* ağzında Hint kumaşı dive çalkanır ve böylelikle de talebenin en ağır kumaşlarla dikiş öğrendiği iddia olunur...»
Ders atelyelerıni gezerken
Bu sene derse başladıkları halde giyebilecekleri bluzları kendi kendilerine biçip, prova eden ve diken bu öğrencilerin kısa zamanda dikişe el alıştırmış oldukları da bir hakikat olarak göze çarpmaktadır. Fakat ben daha ziyade kullanılan kumaş ve malzeme üzerinde durduğum İçin ders atelyelerini gezerek öğrencilere ânl bir iş başı baskını vermek fırsatını da kaçırmak İstemedim. 116 sı yatılı 1400 kadar öğrencisi bulunan bu daracık ahşap binayı yatakhanelerine varıncaya kadar gezdim. Atelyelerde talebeyi na işlerle meşgul bulduğumu, Enstitü hakkındakl bazı müşahede ve intihalarımı, çarşıya alış verişe çıkan kadınlarımızın davete gider gibi süslü ve pahalı elbiseler giymelerinin sebeplerini de yarın yazarım.
Geçenlerde şehrimize gelen Beynelmilel Kadınlar Cemiyeti Başkanı Amerikalı bayan Am-brose Dehe, son modalar Sadeliği esas tuttuğu halde Türk kadınlarının çok lüks giyindiklerini söylemiş ve:
(— Çarşıda alı? veriş yapan Türk kadınlan gördüm ki davete gider gibi giyinmişlerdi.» demişti.
Kadınlarımızın AvrupalIlardan, hattâ Amerikalılardan daha süslü elbiselerle sokağa çıkmak meraklısı oldukları, onlardan daha ziyade boyanıp, mücevher takıp takıştırdıkları bir hakikattir.
Geçenlerde bir aile toplantısında aynı konu üzerinde konuşulurken Kız Sanat Enstitülerinden veya Akşam Kız Sanat okullarından yetişenlerin, kadınlarımızın kendilerini bu derece süse kaptırmalarında büyük rolleri olduğu ileri sürülmüş, en iyi kumaştan yapılmış süslü elbiselerle sokağa, alış verişe çıkmağı bu talebelerin ortalığa yaydıkları iddia olunmuştu.
Doğru mu bu iddia?
iddianın doğru olup olmadığını öğrenmek İçin Kız Sanat Enstitüleri ile Akşam Kız Sanat okullarını yakından tetkik edip öğrencilerin neler öğrendiklerini tesbit etmekten başka çare yoktu. İlk aklıma gelen yer, Kadıköy Kız Sanat Enstitüsü oldu. Enstitü Müdiresi bayan Nezahat Gc-nenç’e, sebebi ziyaretimi kısaca anlattıktan sonra soruyorum:
— Doğru mu İddia? diyorum. Alış verişe çıkan kadınlarımızın davete gider gibi süslü elbiseler giymelerinde. Enstitü talebelerinin bir rolleri bulunduğuna kani misiniz?
Bayan Nezahat Gönenç, bu sualime vereceği cevapla bir çoklarının zihinlerinde kıvrılıp kalmış istifhamı da ortadan kaldırabiie- , ceğinl kaydederek diyor M:
*— Gerek Enstitülerin, gerekse Akşam Kız Sanat okullarının gayesi, maalesef, dışarda bir çokları arasında böyle bir hava ya- ■ ratıyor. Gûya buraya devam eden öğrenciye biz, en ağır kumaşlar- ■ dan elbiseler yaptırıyor, en pahalı malzeme He işlemeler öğretiyor- ; muşuz... Son zamanlarda bizim ; de duyduğumuz bu gibi sözlerin ■ menfi bir propagandadan başka bir şey olamıyacağı gayet tabi- ( ldlr.» (
ı m birer birer göstererek dışaıda i duyduklarının ne maksada me!«-- nl olduğu belirsiz menfi propa-ı gandadan ibaret bulunduğunu
■ izahatımla da bilfiil ispat ettim.»
— Su halde kadınlarımızın pek süslü ve pek pahalı kumaşlardan ı yapılmış elbiselerle sokağa çık-: malarında talebenin bir rolü ol-. duğunu veya olabileceğini kabul . etmiyorsunuz?
*— Tabiî kabul edemem... Biz.
■ burada talebeye, elbisesini, çama-ı şirini dilemeği, çiçek yapmasını, ı yemek pişirmesini, pasta yapmasını. hattâ ev idaresini ve çocuk bakımını, hulâsa bir kadına lâzım olan işleri öğretiyoruz. Fakat hiç
. bir gün «çarşıya pazara da davete gider gibi en İyi ve en süslü elbisenizi giyersiniz» demiyoruz.»
Ne çeşit kumaş ve malzeme kullanılıyor?
Bayan Nezahat Gönenç İzahatına devam ederek şu nokta üzerinde bilhassa duruyor:
(— Öğrencilerden en pahalı kumaş ve malzeme İstediğimiz de külliyen yalandır, İftiradır.., Enstitü atelyelerl, talebenin pahalı kumaş ve malzeme kullandığım veya kullanmağa mecbur tutulduklarını İddia edenlere her zaman açıktır, gelip görebilirler. Gerek kumaşın ve gerekse malzemenin en ucuzunu-almaları İçin kendilerine sık sık tenbihatta bulunduğumuz gibi kurduğumuz bir kooperatif vasıtasile de onlara plyasadaldnden çok ucuza kumaş ve malzeme teminine çalışmaktan geri kalmıyoruz.»
Artık sırası gelmişken fırsatı kaçırmak İstemedim:
— Farzedlnlz ki, dedim, pahalı kumaşla elbise dikildiği ve pahalı malzeme kullanıldığını iddia edenlerden biri de benim. Talebeyi Is başında görebilir miyim? Ne çeşit kumaşlar üzerinde dikiş öğrendiklerini gösterebilir misiniz?
İmtihan korkusu!
Ensttü Müdiresi, masasının sağ tarafına doğru kolunu uzatarak bir zile dokundu, gelen hademeye:
(— Dikiş kısmına çık, öğretmenlerine söyle, bu senenin öğrencileri yeni diktikleri blûzlannı giyerek gelsinler...» dedi.
Hademe lıaber vermek üzere odadan çıkarken bayan Nezahat Gönenç İlâve ediyordu:
«— Şimdi gelecek öğrencilerin arkalarındaki blûzlara uzaktan bakıp, ne kumaşı olduklarını söyleyin bakalım...»
Kendi kendime «eyvah, dedim, ben mülâkata, yahut da bir röportaj mevzuu çıkarmağa değil İmtihana gelmişimi..» bereket versin ki biraz kumaştan anlar, el işleri yapar ve dikiş de dikerim... Bu sahadaki pratik bilgime güvenerek İmtihandan yüzümün akile çıkacağıma güvenim vardı...
41 «büJB İffiliy* bir öğretme)
Cemaleddiıı BILD1H
Sabite S
1 K 9 K M
Lâf anlıyan köpek
t | Nihal
kır gözlerinin, gözlerimle çatışmak is tedlğlnl »adim, uzun uzun yüzüme baktı;
— Allah bir hakkı için sözümde hilaf yoktur hani. — diye devem etti. — Yaz, kı» demeden bir yıl müddetle Yaşar reisle ben köpeğe komik taşıdık. Köpek do kurt kırması bir şeydi. Bahçe kapısının yanındaki kulübesin de, gündüzleri zincire bağlı dururdu. Beni, uzaktan uKgı kokumdan »lir. kulübesine yaklaşssıya, zinciri şakırdatarak İleri uzanır, havlar; türlü sesler çıkarffdı. Kemiklerini önüne boşaltırdım. Bir solukta öğütürdu...
Geçen kıştı, beyim. BLr tipi, »manın sorma! öylesini anca, bizim meni lekette gördümdü İşletti gene Yaşar ..... ------ .. .. . reis motörü... İnan olsun motörün 1-
de, oldukça nikbin bir akşamımı.1 çLnde bile titre ha, titre,.. Yanaştık ----- u._ jiskeleye... Aldım kemikle dolu kfûe .kâğıdını... Karlara dala çıka tuttur-■ dum köşkün yolunu... Soğuk, değdiği yerimi kor düşmüş gibi yaka yaka... Anamdan emdiğim süt, burnumdan gele gele... Benim kurt karmasının kulübesine vardım. Attım rızkını ö-nttne Koyuldu zlflenmeğe... Gayri dyanamadım, ben de çöktüm oracığa... O. yedi yedi; sonradan, sanki: o Ha, karşımda ne lokmalarımı sayarsın?» gibisine yüzüme baktı.
«— Bre, sen ne insafsız köpeksin! dedim. Komikten gayri şey yesen ol-maa mı dedim. Bra, sen bunları yl-ylp tavlanıyon, beri yandan ben, aa-n» kunları İleteceğim diyene, muni misali erlyoıri, dedim, lîlen. sen bunları değil, benim kemiklerimdeki ilik İtri sömürüyon, sanki, dedim. Üler.. yetlenctlğl belliydi- Lâfını ağzına tı-.İnsan emeği bu. sana şu kemikleri lle-kayıp gönlünü klima yayını, dedim, tesiye katlandığım eziyetle taş taşı-Hava kararıyordu. Sigaramı yaktım,[sam, bir öğünlük rızkım çıkar be. de-gittlkçe koyulaşan denizin renk oyun [dim. Bu havada kurt, kuş inine çe-1 arına daldım. İkildi. Gayri gece bastı... Gerisin geri-
— Bilirsin, geçen yaz, şu kayığı alıp,ye motörde pata küta, dedim. Çalka-barada kayıkçılığa başlamadan, (...) lan denirin ortasında... Şu kemikler fabrikasında amele idim. Fab-rlka yanında, bir göz odada, bir kaç bekâr hemşerlmlo birlikte oturuyordum,.. Bizim bir müdürümüz vardı. Ama ne miidür!... Haııl Almnnyada Okumuşmuş. İdareyi orada öğrenmiş. Tutumlu mu, tutumlu. Ziyankârlığa hiç yüzü yok. Söz temsili, slnekLen yağ çıkarır mı, çıkarır, Neyse orası bize lâzırri değil...
Fabrikada, öğleyin ameleye yemek verirler, malûmunuzdur, bejim, tçl-ne de az buçuk et koyarlar. Lezzeti çıksın diye... İşte bu etlerin kemikleri riyan olsun? Müdürümüzün gönlü razı olamazdı. Kemiklerde ille bir hayvanın kursağına gltsinralş. miği hangi hayvan yer? şa huzurunuzdan, köpek Bizim müdürün I
— Kopek deyip geçme, beyim. Köpekler de insanlar» benziyor. Soylusu far, soysuzu var.
Masanın altında birikmiş irili ufaklı kedilere doğradığım meze artıklarını, bir saldırışla yutan ve kedicikleri darmadağın eden kflbi okura, bir tekme daha savurup kayıkçı Hilmi efendiye cevap verdim:
— Aman, ben soylusuna hiç rasla-madım.
— Ben râsladım, beytim.
Mevsim sonuydu. Artık kapanmak üzere bulunan sahil gazinosunun bizden başka müşterisi yoktu. Denize en yakın noktada, bir demir masanın başında Hilmi efendi İle karşılıklı oturuyorduk. İnsan yalnızlığını, bilhassa İçki mamasında ıuyar. İlk kadehi ne kadar keyifle yuvarlarsa yuvarlasın, İkinci kadehi takiben, yüreğinde hüzün tortulanmaya başlar. Derken, kendini ye'se kaptınverlr. Ben ( bodbinaııe bir fasılla sona «rdLrme-[ mek için, kumsalda kayığını tamir •den Hllnıl efendiyi masama davet etmiştim.
— Bırak Allahını seversen I — dedim. — Bir defa köpek beslemeye nl-yotlendlydlm, kudurdu. Uğramadığım belâ kalmadı. Elimde olsa köpek cinsini dünyadan kaldırırını... Görmüyor muyum, tüylerim diken diken...
Hiİınl efendi, huşunutle verdiğim cevaba. tMşslz ağayla gülerek:
• — İnan kİ ben de köpek milletini hiç sevmezdim. — dedi. — Ama gayri Ytkrlm değişti. Neden değişti anlatayım da şaş... Hani derler a, bin nasihatimi bir kötek yeğmiş. O, insanisi a göre... Beıüm bildiğim köpeğe bir na ■Iha t yetti.
Hikâyesini, bana ille dinletmeğe ol
Yazan:
Karamagaralı
senin kursağına giriyor da riyan oluyor mu, olmuyor mu, orasını bilmem. Lâkin ara yerde biz riyan oluyoruz, bre, dedim.»
«Köpek, sarı gözlerini yüzüm» dikmişti. Bel bel bakıyordu. Dilimden »n lıyacak değildi ya. beyim? Ama vallah blllâh anladı. Lâfım bitince davrandım, o dh davrandı; kıçın kıçın kulübesine girdi.
Afilini efendi, gene sustu. Heyecanlandığını hızla soluyuşundan anlıyordum. Kadehinin dibinde son kalan yudumunu da âdeti sömürdü. Yumruğuyla ağzını sildi. Uzattığım sigarayı yaktı. Sigaranın mini mini ışığında, kır düşmüş kumral bıyıklarını gördüm. Seğiriyordu.
— Devresi akşam kulübenin önüne vardığımda, benimkisi, haviıyaraktan gene üzerime doğru sıçrayı sıçrayıverdi. Attım kemiklerini. İğildl, şöyle bir kokladı, burnunu kıvırdı, çekildi inine... Zahir hayvana bir hal oldu, dedim. Baklava börek bile her gün yenmezmiş derler, dedim. Devrisi akşam gene vardığımda, baktım bir gün evvelsi attığım kemikler karların arasında durup duruyor. Belki de hayvan hastalandı, diye düşün-
. Ke-
■ Ha-degil mi ?... Bizim müdürün kaynatasının da bir köpeği vardı. Lâkin Iraynsta, fabrikadaki evde, damadıyla birlikte oturmazdı. Variyetli adam dır. Evi bu yandadır. Hattın öbür boyundaki bostanlann ardında koruluk gözükür. Koruluğun içindeki beyaz köşk onun dur.
Müdür, bana emir verdiydi, Akşam oldu da, fabrikadaki paydos zili çaldı mıydı, ben. mutfağa gider, ahçı-run biriktirdiği kemikleri, bir kese'düm. Lâkin hastaya da bcnzeml'yor-kâğıdına doldurur, yüklenirdim. Ya- du. Üzerim» sıçrayıverlyor, kuynığu-jar Teis, ’----- -- —•— 1 -
dik. Nah. şu iskelenin burnuna yana-; Birdik. Ben, kemfklerl gene yüklenir-] dim, köşke götürür köpeğe verirdim. Sonra motöre dönerdim. Basar giderdik.
Bir atı sustu. Alaca kat anlıkta ça- mlkten usandığını, başka şöyle yedl-
:r
" ■■■ ■■ ■ ' —(
Kanun bilgileri
icra daireleri
Her aslıya mahkemesinin kaza dairesinde lüzumu kadar İcra dal-itisl bulunacağını İcra ve İflâs kanununun birinci maddesi yazmış olmakla beraber İşlerin azlığı veya maddi imkânsızlık sebepleriyle icra vazifesi bazen mahkeme başkâtiplerine de tevdi edilebilir. Bunun gibi Adalet Bakanlığı da münasip göreceği sulh mahkemelerine bu mahkemelerin yetkili oldukları işlerde icra' salâhiyeti verebilir. Bu halde İcra vazifesi mahkeme kâtibi tarafından görülür.
İcra vazifesi nedir? icra daireleri ne yaparlar? Bu daireler ad* üye teşkilâtı içine alınmış olmakla beraber faaliyetleri idaridir. Fakat ferdin sübjektif haklarını temine memur olmaları İtibariyle adliye daireleri olduklarından faaliyetleri idare hukuku prensiplerine tabi tutulmamıştır. Meselâ, bu dairelerin karartan va muamela-lerl aleyhine Danıştay*» (Devlet Şûrasına) müracaat edilemez.
ter» dairelerinin vazifeleri, varlığı İhtilâfa mahal vermeyen bir hakkı yerine getirmek, hattâ cebren yerin» getirmektir. Faraza elinizde bir ilâm var. Yani, bir mahkeme taraflar arasında İhtilaflı olan bir meseleyi incelemiş, netleedo kanunlarımız» gör» bir hüküm vermlştLr. Bu İlâm bir menkulün teslimine, bir gayrimenkulun veya geminin tahliyesine, bir işin yapılmasına veya yapılmamasına mütedair olur; veya para veya teminat verilmesi hak-
kuıda olabilir. İşte İcra daireleri bu İlâma göre yapılacak işleri İcra emri denilen bir yazı ile borçluya yani işi yapmağa mecbur olana bildirirler, vo kanunda yazılı müddet zarfında, kİ ekseriya 7 gündür, bu İşin yapılmasını İsterler. Borçlu bu müddet zarfında kendiliğinden İşi yapmazsa icra dairesi memurları ona zorla yaptırırlar. îcabeder-se zabıta kuvvetler! kendilerine yardım eder. -
İcra dairelerinin üzerinde yargıç sıfat ve salâhiyetini de taşıyan tetkik mercileri vardır. Bu makamlar icra dairelerinin muanıe-lerlne kacşı yapılan şikâyetlerle İtirazları İnceler. Tetkik mercilerinin bir kısım kararları temyiz edilebilir, yani Yargıtay İcra ve İflâs dairesince tetkiki istenip neticede tasdik veya tekrar bakılmak üzere karar bozulur.
İcra dairesinin memurları için devlet âdi kefil vazlyetindedlr. İcra memur, katip, mübaşir ve müstahdemlerinin kusurlarından ileri gelen zarar ve ziyanlar için bu şahıslar aleyhine açılan dâvalar sonunda hükmedilen paraları memurlar ödeyemezlerse devlet öder. Ancak bu gibi dâvalar bir sen*llk süre aşımına tabidir. Fakat memurun hareketi ceza kanununda yazılı bir suç mahiyetini taşırsa o zaman bu bir senelik zarar-zt-yan süre aşımı yerine suç sayılan o hareket İçin kanunda yazılı süre aşımı caridir.
Avukat: A'rncet Ağış
v>
BULMACA
Soldan sığa ve yukarıdan aşağıya: t — Bir yaz sebzesi.
2 — Modern - Arzu.
3 — Seyircilere mahsus b!r mahal -Almanyadakl bir kömür havzası,
4 — Serbes rejim akideıl.
5 — Çoğalan.
8 — Canilik - Ve saire.
7 — Güzel sanat - Lâtlfiik.
8 — Nazik - Gök yüzü boşluğu,
9 — Miktar - Esme.
10 — Sarhoş gibi.
GEÇEN BULMACANIN "HALLİ
Saldan sağa ve yukarıdan aşağıya:
1 — Enflisiyon; j — Nuranlslma; 3 — Frigorifik; 4 — Lagarat; Kİ; 5 — Anoravas; 8 — Sirav; Elm; 7 — tsltaetlup; 8 — Ylf; Silici; 9 — Omlk; Mucut; îo — Nakit; Pire.
motörü hazırlardı. Biner- mu sallayıvertyordu. İki akşam, beş »u İskelenin burnuna yana- ! akşam... İlettiğim kemikler, hep kulübenin önünde yığıldı kaldı. Kurt forması, gayri kemik yemez olmuştu Haberi bizim müdüre de ulaştırmışlar. Müdür beni çağırdı. Köpeğin k«-
VİRAM KULE
Aşk ve macera romanı
Yazan: John D. Carr Tercüme eden: Vâ - Nû
" ' 1 Tefrika No. 16 ■ ■"
ye Steve İle garda buluşacağız. Ben daha evvel gider, onları beklerim.-
Yakında New Focest'tekl küçük evindi bulunmak ihtimali onu pek jnemnun ediyor, nıâneviyatıni kuvvetlendiriyordu. Bu fikir, yaz gecelerinde yapılan duş kadar hcş geliyordu.
Viran Kule cinayeti aılık dimağını İşgal etmez olmuştu. Fay Seton'un esrarengiz hüviyeti de akimdan silinmiş gibiydi.
Yarın bu saatte evinde olacak. E..ilçesindeki derenin kıyısına inecek, »uya ekmek kırıntılarını atarak balıklan cclbedecek. Ve. yarın...
Taksi, Bcrke'.ey otelinin önünde durdu. Mlics, şoförün parasını verdi. Otelin holü pek kalabalık göründüğü için, bir daire çizdi; Berkeley sakatına açılau kapıdan girdi; böylece, yalnızlığa daha çabuk Kavuşmuş oldu.
Kaplıdan anahtarını aldı. Yatma-
18 ŞnKalIMl
»si*W: ■ ı ı»«==M^afic——n- ■
MAHKEME KORİDORLARINDA:
Davetli gece misafiri
Faruk bey gece ziyafete davetli imiş. Bir ahbap evinde içmişler, eğlenmişler. Geç vakit eva dönünce şaşırıp kalmış. Koridorda kendisi şöyle anlatıyor:
— çakır keyiftim. Eğlentiden kulağımda kalan bir şarkıyı mırıldanarak kapıyı açıp içeriye girdim. Yatak odamız İkinci kattadır. Geç vakit hanımı uyandırmayayım diye merdiven başında yavaşça iskarpinlerimi çıkardım. Bu sırada karşıdaki sandık odasından tıkırtılar duyuldu. «Hanım! Sen hâlâ yatmadın mı? Bu saatte sandık odasında ne yapıyorsun?» diye seslendim. Hanım cevap vermedi, tıkırtı da birdenbire kesildi. Yavaş yavaş yaklaştım, oda kapısını açmak Is-tedlm. İtiyorum, kapı açılmıyor. Anladım ki içeride biri var, Omuzlyl* kapıya dayanıyor.
— Eve davetsiz misafir gelmiş desene.
— Davetsiz değil, davetli misafirmiş. Herif hâlâ bu İddiada ısrar ediyor. İçeride adam olduğunu anlayınca: «kapının arkasından çekli, ellerini kaldır, Elimde tabanca var. Kımıldanırsan ateş ederim» diye seslendim. ■
RADYO s
.. ...J
ANKARA RADYOSU
Bu akşamki program
17,58 Açılış ve Program; 18 M. S. ayarı vo Radyo dans orkestrası; 18,45 Gitar soloları (PL); 19 M. S. ayan ve Haberler; 10,15 Geçmişte Bugiin; 19.20 Yurttan sesler; 19,45 Radyo Alton orkestrası; 20,15 Pazar Gatezesi; 20.30 Müzik: İncesaz; 21.15 Çeşitli sololar. (Pl.); 21,40 Konuşma: B.T.G. Direktörlüğü: 2i Varyete müzikler! (Pl.): 22,20 Dans müziği (Pl.); 22,45 M. 3. ayan ve Haberler: 23 Program re kapanış. s
Yarın sabah ve öğle programı
7.29 Açılış *ve program: 7.30 M. S. ayan ve Hafif mü21k (Pl.); 7.45 Haberler; 8 Çeşitli hafif müzik (Fİ.); 8.40 Dans parçalan (PL): 9 Kapanış. 12,29 Açılış ve program: 12,30 M. S. lyarı ve Müzik: (Pl); 13 Haberler: 13.15 Karışık şarkılar; 14 Kapan.şı
ğlnl, bundan boyla kemik götürmememle! tembihledi... Doğru Yaşar reise vardım:
«— Bir kötek bin naslhattan yeğ' dir, derler a? Bizim kurt kırmasına bir nasihat yetti, dedim. Dansı cümle başına, dedim.
Nihal Karamağrtralı
dan evvel bir viski içip İçmemeyl düşünüyordu kİ, yazıhaneden, küçük bir memur çıktı; elinde bir kâğıt var.
— Bay Hammoudl — diye seslendi.
— Ne İstiyorsunuz?
Memur, elindeki puslaya dikkati» bakarak karalanmış satırları okudu.
—'Sizin İçin bir haber bırakmışlar, efendim. İş bulma acentasıııdan, kütüphanenizin kataloglarını tanzim İçin birini göndermelerini istemişsiniz.
Mü es:
— Evet, öyle. — dedi. — Hattâ bu akşam birini göndermeği vadatmlş-lerdl. Çıkmadan evvel bekledim, gelmedi. Gecikmeme de sebep oldu. Sokakta işim vardı.
— Beklediğiniz kadın geldi, efendim. Geç kaldığından dolayı özür dJledl. Yarın sabah gelmesi mümkün olup olmıyacağını sordurdu. FraniO-d»n buraya naklettiği İçin evrakında
| Halkevleri - Kurumlar
ir Moda 3por ve Kültür Kulübü BoşkanJığJndan: Kulübümüzün yıllık kongresi 22 şubat 946 pazar günü saat 10,30 da lokalimizde yapılacaktır. Üyelerimizin belli gün ve saatte kulüp binasında hatır bulunmalarını rica ederi?.
Gün dewt:
1 —İdare Heyeti raporunun okunması.
S — MüraArfp raporunun okunman. 8 — İdare Heyetinin İbrası.
4 — Yeni İdare Heyeti se İmi.
5 — Dilekler.
— Sahiden tabancanız var mıydı?
— Yok canım. Tabanca ne gezer? Sigara tabakasını çıkarıp tabanca gibi avucumun içine aldım. Tekrar İtince kapı açıldı, avlunun aydınlığı içeri vurdu. Bir de baktım kİ odanın ortasında bir adam ellerini kaldırmış ayakta duruyor. «Sen kimsin? Burada ne arıyorsun? Eve nasıl girdin?» dedim. Herif yüzüme karşı yılışarak; «öfkelenme, beyefendi. Ben buruya kendi kendime girmedim. Fena bir niyetim de yok. Davet edildiğim için geldim» demez mi? Hayretler içinde kaldım. «Yahu, ben bu evin sahibiyim. Sen! de tanımıyorum; Kim davet etti de geldin?» Herif o kadar pişkin ki... Kırk yıllık ahbapmışız gl-bi lâf ediyor: «Telâş etme, beyefendi. Ben kimseye fenalık etmek istemem amma oldu bir defa. Cahilliğime bağışla. Kadın sözüne aldandım. Evin erkeği olduğunu bilseydim gelir miydim hiç?» O konuştukça benim tüylerim dJkenlenlyor. «Doğru konuş bakalım, dedim. Hangi kadının sözüne aldandın da benim evime girdin?». Ben sesimi yükselttikçe o aşağıdan alıyor: '«Sinirlenme, beyefendi. Bu gece ben bu evin hanımının misafiriyim. O davet etti, ben de geldim.» Kan beynime hücum etti; «ulan, sen bu evin hanımını tanıyor musun? dedim.. Kendisiyle nerede konuştun da davet etti? Madem kİ seni davet etmiş, hanlya, hanım nerede?» Herif yavaş yavaş kapıya doğru İlerlemeğe başladı. «Bu dünyada her şey olur, beyefendi. Hanımı tanımasâm buraya gelir miyim? Kendisiyle dün sokakta konuştum, yarın gece saat onda eve gel. Kapıyı yavaşça tıkırdatırsan ben acarım, dedi. Ben de onun dediği gibi yaptım. Hanım kapıyı açıp beni içeriye aldı, sen şu odada biraz otur, ben kahve pişireyim de karşı karşıya İçelim» diyerek yukarıya çıkh. Burada beklemekten usandım. Can sıkıntıslle odada dolaşırken sen geldin. Her halde senin sesini duyduğu İçin hanım bir daha aşağıya inmedi. Bunda benim ne günnahım var. Karı lâfına uyup da bir kabahat ettimse kusura bakma. Ben geldiğim gibi gitmesini de bilirim. Sen hanımın terbiyesini ver, bir daha böyle şeyler yapmasın, şimdilik Allah» ısmarladık» diyerek kapıy» doğru yürüyünce yakasına yapıştım. «Dur bakalım. Madem kİ hanımın davetiyle geldin, kendisine Al-
iaha ısmarladık, demeden nereye gidiyorsun? Hanımı çağırayım d» konuş» dedim. «Bırak Allahını seversen. Kadıncağızı benim yanımda paylama. Ben çıkıp gideyim da sonra sen n« İstersen yap» diy» savuşmak isterken bileklerinden yakaladım, sürükllye-rek merdiven başına götürdüm, oradan hanıma seslendim. Kadıncağız uykudan uyandı; «ne oluyor, Faruk bey? Rahatsız misin?» diyerek telâşla koştu. «Merak etme, hanım. Ben rahatsız değilim amma burada senin misafirin rahatsız olmuş, beklemekten canı sıkılmış. Davet ettiğin misafiri niçin yalnız bıraktın? Geceliği giyin de aşağıya gel» dedim. Netle* malûm tabii. Herifi avluda güzele* ıslattıktan sonra hanım pencereden »eslendi, bekçilerle polisler geldiler, teslim ettim kâratayı. Sabıkalının biri imiş. Cebinden bir sürü anahtarlar, maymuncuklar da çıktı. Ben eve girdiğim sırada herif sandık odasında eşya toplamakla meşgulmüş. Sikişine* alçak herifin uydurduğu yalana n* dersiniz? Herif tam mftnasiyl*, kılıfını evvelden uyduran mİ nar* hırsızı İmiş.
Maznun Sabrl Jandarmanın yanma Çömelmlş, başını önüne eğmiş, düşünüyor. •
— Geçmiş olsun, ahbap. Kadın »#* nl davet etti, sonra kocasına döğdür-dft öyle mİ?
— Beni bu İşte mantara bastırdılar, beyabt.
— O kadını evvelden tanıyor muydun?
— Bu meselede bir yanlışlık oldu, efendi kardeşim. Beni davet eden o kadın değildi. Kocası çağırıp da yüzünü görünce yanlışlığın farkına vardım. Beni çağıran başka bir kadındı. Tarifini de iyice anlıyamamışun, yanlışlıkla başka bir ev* girmişim.
— Yanlışlıkla girdiğin evin kapısını kim açtı san»?
— Şey oldu, canım. Kapıyı birkaç defa çaldım, ses çıkmadı. Belki kadın uykuya dalmıştır, hele bir tecrübe edeyim, dedim. Kendi erimin anahtarını cebimden çıkarıp söküne* kilit açıliverdi.
Mahkeme açıldı, Sabrl hakikaten yanlışlıkta gadre uğramış bir masum edasiyle başını sallıyarak yürüdü.
Ce. Re.
AKŞAM S
Abone bedeli
Türkiye
Ecnebi
2800 kuruş 5400 kuruş 1500
800
300 tebdili İçin
>
2900 »
1800 •
Senelik 0 ayhk 3 aylık 1 ayhk Adres
pul gönderilmelidir, de adres değiştirilmez.
elli kuruşluk Aksi takdir
Telefonlarımız: Başmuharrir 20585 Yazı işleri 20765 - İdare 206âı Müdür; 20497'
Reblül'Ahır 4 — Kasım 100
İmsak GÜ. öğle İkindi Ak Yatsı E. 11,35 1.15 6,48 9,39 12,00 1,32 V. 5,17 8.57 12,28 15.22 17,42 19,13
İdarehane: BabIâli civan Cemal Nadir sokağı No. 13
müşkülât çıkmış. O sebepten dolayı gecikmiş.
— Fransadan mı?
— Evet, efendim.
Kapının üzerindeki saatin akreple yelkovanı, on biri yirmi beş geçtiğini gösteriyordu.
Miles. Hammond, eltnd* tuttuğu anahtarla artık oynamaz oldu.
— Gelen kadın ismin! söyledi mİ?
— Evet, efendim. Bayan Fay Beton.
VI
Ertesi gün, 3 haziran cumartesiydi. Öğleden sonra dörtte MUe», W*ıerloo garın» gitti- Kalabalığın yükü azalmıştı. çünkü, Londralıları hafta sonu tatiline götüren trenlerden bir çoğu, hareket etmiş bulunuyordu. Bun» rağmen, gişelerin önünde hâlâ kuyruklar devam ediyor. Mikrofondan cebbar bir kadın sesi haykırıyor, nerelerden hangi trenlere blnüeceğtni, biletlerin hangi gişelerden alınacağını haykırıyor. Maalesef, her seferinde bir düdük sesi, kadının konuşmasını sekteye uğratıyor, ne dediği pek anlaşılamıyor. Bütün tedbirlere rağmen gene bir çok hatalar oluyor. Yanlışlıklar yapanlar acı acı hıykınşıyor.
Bu sahnelerle Mllee oyalendi- Delikanlı, bavulunu yere bırakmış, as-
faltsızca nöbetini bekliyor, gözü dal-1 gın...
Niçin böyle saçma sapan işler yap- | ti? Kız kardeşi Martonla müstakbel eniştesi Steve bu İşe ne diyecekler?
Şu dünyada Kartonla Steve kadar muvazene temin etmiş aı çift vardır.
BLr müddet sonra, MÜesln, onlann lldslnl yan yanat gelirlerken görünce endişeleri dağıldı.
Marlon Hammond, ağabeyslndon altı, yedi yaş küçüktü. Esmer, kuvvetli va sıhhatM bir tadı. Allah, ağebi-y-slnden esirgediği pratik kablllyelteri on* vermişti. Marlon, biricik kardeşine bayılırdı. Sabır ve sükünl* ona fevkalâde hlnnet ederdi; öyle ki, en yumuşak anneler, çımank çocuklarına bu derec* İtin* göstermerler. Kı»-eağınn fikrin* göre, Mlics. ç cukluk-tan asi* kurtulamamıştı. B(y'e bir genç âlimin kardeşi olduğu için İftihar duyduğunu mektuplarında belirtmiyordu *mma hakikaten lft*h*r duyuyordu.
Haltruki yüzün* karşı, MUTİon, ağabeysin*, bütün bu ilmi çalışmaların pratik hayatta hiç bir faydası olm*-dığtnı söylerdi. Ağabeysl de, kıs kardeşini h*kh bulmaktan geri kalınM* ÖL
Kız, sesini işittlrebilecek bir noktaya geldiği vakit:
— Olur şey değilsin, Mılesl — dedi. — Bizi bu saatte buraya çağırmanın ne mânası var? Saat daha dö'de beş var.
— Biliyorum.
— Halbuki bizim tren beş buçukta kalkıyor... İyi yer bulmak İsteyince biran erken gelmek lâzımdır, bunu biliyorum ama senlnklsl de ifrat. Hareketten bir buçuk saat evvel gelinir mİ? f Ağabeysin İn yüzüne dikkatle baktı.) Miles, neyin var, hasta mısın
_ Yok, efendim, niçin
— Peki öyleyse ne var?
— 8enlrıle ve Steve’le bir şey konuşmak istiyorum. Benimle beraber gelin. .
Stev* Curtls, piposunu ağzından çekti v* şaşırmış göründü.
Otu» yaşlarında kadaT bir adaırdt Saçlarının dökülmüş olmasına çok ehemmiyet veriyordu. Bu kusuru bir tarafa bırakılırsa, epey yakışıklı bir gençti. Ağır başlı bir hal! vardı. Sarı bıyıklariJe Kıraliyet hava kuvvetlerinin bir pilotuna benziyordu. Hakikatte iw, İstihbarat Nezaretinde çalışıyordu, iki sen* evvel Marlonla
oradâ tanışmıştı.
Miles, kardeşiyle nişanlısını, binecekleri trenin karşısındaki lokantaya götürdü. Bir pencerenin yanına yerleştiler. Miles, itinalı bir çay ısmarla-di-
— Bir Fay Seton meselesi var. — dededi. — Bundan altı sene evvel Fransada.bir cinayet işinde rol oynamış. Fakat vaziyeti İyice tesblt edilememiş. O sıralarda, bu hikâye, civarda biiyük bir gürültü hasıl etmiş. Bu kadını angn ] a ettim, kütüphaneyi tertipleyecek.
Uzun bir sükût sürdü. Marion'l* Steve, hiç bir şey söylemeden ona bıkıyorlardı. Nihayet/ Steve. piposunu ağamdan çıkarıp.sordu:
— NlçLn?
Miles, omuz silkerek:
— Bilmiyorum. — diye cevap verdi. — Bu İşe karışma maya karar vermiştim, Yerin tutulduğunu kendisine söyllyecekttm. Fakat, bütün gece, cazibesinin tesirinde kaldım.
L Bütün gece mİ?... Kendisini n* zaman gördün .
— Bu sabah.
Steve, piposunu, büyük bir ihtiyat-kârlıkla masanın üzerlna bıraktı:
(Arkd«l Mr)
15 Şubat 1948
Ingiltere’de hususî parlâmentolar var
Bunlardan Hampsteâd parlâmentosunda hakikî parlâmento gibi heyecanlı müzakereler olur
İki ttç defa noktal nazarım t# par-tizini değiştirir, İşçi kabin eğinin düş-meşine ve liberallerin İktidara geçmesine de karar verilebilir.
Hampstead parlâmentosu, her çarşamba günü belediye binasında top-
Londradan yanlıyor:
• 5075'61 Rusya Diçlşleri Bakanı ile Amerika Dişlileri .Bakam arasında »on zamanlarda göze çarpan görüş ayrılıkları Hakkında, Dışişleri Bakanımızın bizi aydınla iması yerinde
lantı salonunda içtima eder. Kürsüde, meclis reisi oturur, karşısında, hazine namına reisin önüne bir madeni kasa koyan bütçe raportörü oturur. Sözcünün sağında Bakanlar ve taraftarları yerleşir, solunda ise muhalefet üyeleri yer alır.
Avam kamarasında müzakerelere «sükût, sükût» sesleriyle başlanır, tö bu ihtarla ayağa kalkan mebuslar meclis reisinin, arkasında topuz olduğu halde, salona girişini taklbedsrler. Gürzü taşıyan, İktidarın timsali olan bu cismi, hazine masasının üzerine koyar.
Kayde değer önemli noktalardan biri bu »özde parlâmento üyelerinden bir çoklan, kendilerini hakiri parlâmentoya «eçtlrmfşlerdlr. Halen, Avam kamarasında. Hampstead parlâmentosundan yetişme 10 üye mevcut bulunmaktadır. Bu mebuslar, siyasi meseleler* vâkıf olmaları keyfiyetini, eski parlâmentolarına borçlu bulunmaktadırlar.
Hampstead parlâmentosunun eski üyeleri arasında, Ramsey Macdonald, Asqulth, Lord Readlng ve bugünkü tortland Dük’ünün bulunduğunu söylemek, bu parlamentonun önemini izaha kâfidir. Bundan başka, bakiri parlâmentoya girmeye muvaffak ola-mıyan birçok namzetler, Hampstead'e girerek teselli bulabilmişlerdir.
Yüksek sınıfın müzakereleri
Hampstead parlâmentosunda, ıkl çeşit sorgu vardır. 1) Evvelden bildirilen suallerin cevaplandırılması. 2) Hükümet tarafından, veya muvafakat İle muhalefet tarafından, hattâ her hangi bir mebus tarafından İleri sürülen bir gündemin müzakeresi. Her Bakan, kendisine gerek tahriri olarak, gerekse şifahi sorulacak suallere cevap yerecek derecede günlük meselelerden haberdar olmalıdır. Spiker, 20 dakika müddetle söz alarak, bahis mevzuu meseleler hakkında İzahatta bulunabilir. Tıpkı Avam kamarasında olduğu gibi, söz lstlycn herhangi bir mebus, evvelâ spikerden izin almak mecburiyetindedir. Rey toplama şırasında. mebuslar ayrılır, bazıları muvafakat kapımdan diğerleri de diğer kapıdan sıra İle dışarı çıkmaya, başlarlar. Müzakerelerin havası, tamamen nizami olup, üyeler hislerine mağlûp oldukları anlarda bile herhangi bir hâdiseye meydan verilmemektedir.
Hulûsa, Hampstead parlâmentosu ile Westminster parlâmentosu ararında, büyük bir fark görülmemektedir. Yegâne fark. Hampstead parlâmentosu üyelerinin senede 21 şlllnllk bir aldat vermelerini mukabil Avam kamarası üyelerinin halka yaptıkları hlz met' mukabili bir ücret almalannda-dır, Netfco olarak şunu Büyüyebiliriz kİ, Hampstead parlâmentosu Avam kamarasına girmek istlyenîer için İhzari bir mekteptir.
olur.»
Kendisine bu «oru sorulan gürbüs re uzun boylu adam yerinden sıçrıya-rak, muhatabını kendisinden ayıran masanın üzerine İki eliyle abanarak şu cevabı verdi:
ı Sayın mebusa ayın «elsizinde verdiyim beyanata bir göz atmasını tavsiye edeceğim. O beyanatıma ilâve edecek başka bir sözüm yoktur. Ancak şunu tekrar edebilirim ki, memleketimiz bahis mevzuu iki memleket hakkında ananevi dostluk hisleri beslemektedir.!
Sözlerini bitirdikten sonra yerine oturup İki elini pantolonunun ceble-rlne soktu. Soru sahibi kendini tatmin edilmiş saymadı ve tekrar söz1 alarak şunları söyledi:
«Sayın Dışişleri Bakanı, bizi tatmin edici sayamıyacağlmik son derece kaçamaklı bir cevap verdi. Biz kendisine çok minnettar olabllİTİz, an j şart kİ...» •
Demokrasi yüksek mektebi
Bu sözler, size Mr. Bevlnte Mr. ChurchUl'ln Avam kamarasındaki müzakerelerini hatırlatmıyor mu? Maalesef yanılıyorsunuz, çünkü yukarıda okuduğunuz bu «alırlar. West-mlnstcr parlâmentosunun minyatürden bir taklidi olan Hampstead parlâmentosu zabıtlarından alınmıştır. Yukarıda sözlerini dinlediğiniz hatiplerden biri muhalefet başkanı, diğeri İse sözde parlâmentonun Dışişleri Bakanı idi. Tıpkı hakiki parlâmentoda olduğu gibi bunlardan birincisi muhafazakâr, diğeri İse işçi partisine maosup bulunmaktadır.
Bahis mevzuu minyatür parlâmento BO senelik bir maziye maliktir. Harb içinde Içtlmalarını durduran parlâmento, bugün 50 nel celsesini yapmış ve bu vesileyle jübilesini kutlarsak tadır.
Londrsnın bu şirin mahallesinde yaşıyan bu parlâmentonun kurucuları, zamanlarında alelâde vatandaşların da siyasi meselelerle ilgilenmeleri icabettlğl kanaatini beslemektedir. Bu fikirlerini tatbik sahasına koymak lstlycn zevat. 1381 senesinde bu yüksek demokrasi okulunu kurdular. Her ne kadar. 200 üj'eye malik bulunan Hampstead parlâmentosuyla rekabet edemerlerse de, İngilterenln birçok şehir ve köylerinde bu nevi parlâmentolar kuruldu.
Şimdi mebusların nasıl seçildiklerini ve bunlardan Bakanların nasıl tâyin edildiklerini İncelilelim, Her üye yeni namzet İleri sürmek hakkını haiz bulunmaktadır. Bu yeni namzetten, siyasi fikirlerini ve temsil etmek İstedikleri bölgeyi bir kâğıda yazması istenir. Eğer namzedin ileri sürdüğü bölgenin bir temsilcisi yoksa, ve kendisine parlâmentoca ltlraî edilmezse, yeni namzede yerhıl almasına müsaade edilir, Kendisi fikirlerine göre, ya muhalefet yahut da muvafakat saflarında yer aiır.
Parlâmentoda ekseriyeti temsil eden parti, kendi üyelerinden mürekkep bir kabine kurar. Mamafih, bu küçük parlâmentoda parlâmento me-' selelerinde daha fazla liyakat kesbe- ■ dilebilmesi İçin, her kanun Westmlns-ter parlâmentosuna nazaran blra2 daha elâstik! bir şekilde tatbik edilir. Meselâ aynı celre sırasında, hükümet
Doktor
Yunan iç harbine ait iki ı-eslm: Solda Kırallçe, Konlçeda çarpışan askerlere hediye paketleri da/ıiukcn, sağda bu askerlerden yaralananları zâyaret ederken, görünüyor.
AKŞAM
Bı Mehmetoğlu I italildarı Mütehassısı aada her gün saat. yene.
cad. No. 31 Beyazıt
Günün mevzuları
(Baş tarafı 4 üncü tahifede) daha aşağısına tedavülünü menetmeyi kabul etmişlerdir. Işto bu esasta değişiklik yapılmadıkça dünya harici ticareti muvazenesizlik ten kurtulamayacak ve dış paralar üzerinden ser be» dünya piyasalarının teşekkülüne müsaade edilmedikçe, dolar yokluğu daima mevzuu bahis olacaktır.
8 — DUnya yiyecek ihtiyacının ancak % 12 sini İstihsal eden Birleşik Amerika bütün cHlnyayı do-yuramaz.
Asıl çare İstihsali ıslah etmektir. Bugün Avrupada buna mâni olan sebepler Rus yağmacılığı, Almanynda taklbedllen müttefik riyaseti, komünizm ve sosyalizm, halkı yerinden yurdundan eden «zirai reform» politikaları, ithalât ta İhracat maniaları, döviz kontrollün, yiyecek maddelerinin İstihsal, nakil ve «atışına mâni olan «âzami satış flütleri» gibi sebeplerdir. Biz dünya İhtiyacına nazaran pek küçük olan yiyecek Jstlhsa-lâtımm göz önünde tutmayarak cihan ihtiyacını gidermeye daha ziyade çalışacak olursak kendi İç rintlerimizin yükselmesine sebebiyet vermiş oluruz.
4 — Harici yardım en eheajıml-yetslz İhtiyaca da sr.rfedilebüir. Faydalanan memleket müdahale siyasetinde devam ettikçe Amerikan yardımının hiç bir kıymeti olmıyacaktır.
Yardımın muayyen bir ihtiyacı karşılamakta kullanılmasında ısrar etmek lâzımdır. Yardım gören bir memleket bunu mili! müdafaa İhtiyaçlarında, sosyal yardımlar İçin, memur maaşlarını arttırmakta, hattâ antlkapltaJlst propagandada, velhasıl arzu ettiği herhangi bir gayenin tahakkuku için kullanabilir.
Yardımlarınızın nerelere «atfedildiğin! tamamen kontrol etmedikçe, yardım ummanda bir katre gibi kaybolmaya mahkûmdur. Bir banker kendisine ödünç verilen paraları nasıl önüne gelen teşebbüse koyamazsa, milletler de gözleri kapalı borç para veremezler. İstihsali bnltfthyan riyasetlerin devamını Bağlıyacak bir yardım j-apmaktansa, parayı sokoğa atmak daha faydalıdır. Yapacağımız mail yardımlar istifade eden, memleketlerde ekonomik rc-fûrml,at yapılmasına vesile olmadıkça hiç bir işe varanuyacaktır. Bu reformdan ben en az şunlar anlıyorum:
T. — Denk bir bütçe: Denk bütçe olmadıkça, yani gelirler masrafları karşılıyamadıkça enflâsyon devarit edecek ve blnnetlce paranın istikran temin ediiemtyecektlr. •
Bu İsteğimize hemen hemen bütün hükümetler bütçelerin! denkleştirecek durumda bulunmadıklarını, fakir olduklarını ileri süreceklerdir. Biz de o zaman onlara ekseriya harbilen evvelkinden fâzla olan masraflarını, gelişen asker! milessCselerln!, ayni yardımlarını, devletleştirilmiş İktisadi işletmelerin gittikçe büyüyen açıklarını kapatmak İçin yapılar: masrafları, büyük devlet binaları İnşaatını ve daha birçok şeyleri gösterecek ve: Bütçenizi denk getire miy eceli derecede fakirseniz bütün bu masrafları nasıl karşılıyorsunuz diye soracağız.
II. — Döviz kontrolü kaldırılmalıdır. Normal ve serbes bir dış ticaret İçin kâğıt para rayicini serbes bırakmak elzemdir.
nr. — Gerek memleket mahsulleri gerekse İthal mallan üzerinden her illrlil ftat kontrolünü, ticaret ve İstihsal üzerindeki bütün murakabe tedbirlerin! kaldırmak lâzımdır.
IV. — Harici ticaret Üzerindeki her türlü mânla kaldırılmalı- veya hafif-eltiimclldlr.
V. — Amerlkadan bağış veya ödünç
alınan paralar nasıl olsa doğrudan doğruya veya dolayıslyle asker! İhtiyaçlara da snrfedileccğine göre aşın askeri mücssesclere müsaade etmemelidir. »Devamı vflrl
Sahile 7
Doğu Fransada nehirler taşınış, bir çok yerler su aUmda kalmıştır. Yukarıda Nancy civarında stı altmda kalan yerler görünüyor,
VEN't YAYIN
IKI GÜZEL ÇOCUK KİTABİ
Çocuklarımızda kitap sevgisini uyandırmak İçin büyük gayretler sarfeden Doğan Kardeş Yayınevi, Eflâtun Cem Güney’ln yazdığı «Altın Heybe, Kül Kedisi, Felek Sillesi» adlı üç Keloğlan masalını ve meşhur PolonyalI yazar Sinkfevlç’ln «Fener Bekçisi» adil hikâyesini İki güzel kitap halinde yayınlamıştır. ‘ 3 renkli bir karton kapak içinde resimli olarak basılmış olan bu' kitapların birincisi 65, İkincisi 50 kuruştur. Bütiln Çocuklu ailelere tavsiye ederiz.
BÜTÜN DÜNYA
Neşir sahasına değerli eserler kazandıran Nebiöğlu Yayınevi «Bütün Dünya» adiyle çok kıymetli bir mecmua çıkarmaya başlamıştır. Memlekette büyük akisler uyandıracak olan bu mecmua ilkin Amerikada başlayıp sonra bütün dünyayı saran bir mecmua tipidir ve içinde dünya basınından seçme yazılar bulunmaktadır. Türkiye nasıl yükselir (Thomburg*un raporunun tamamı) Türkiye İle harb halindeki Cumhuriyet. Amerikan -Rus harbi nasıl olacak, Amerikalı bir kızın Rüsyada gördükleri, bir buruna ihtiyacım var, Rusyada atom bombası v'armı, Cronln nasıl romancı oldu. Yahudi Menuhlnln sihirli y3yı, Hlt-lerl aldatan casus, bu sene neler olacak, evlenmeden önce neler düşünmeli, vj. Bu değerli mecmuayı bütün okuyucularımıza tavsiye ederiz.
BUKET
Yazı ailesinde en tanınmış muharrirleri bulacaksınız. E. Ekrem Ta-lû, Refik Halîd, Bdrhan Felek, Vâ -
Yirmi senedir ras-lanmayan bir iddia (Baş tarafı 4 üncü sabifede) yuhıyorlar... Ve böylece 46 senesi bitiyor, 47 ye giriliyor.
•
4 0
Şubatın 12 nci günü akşamı, Alft-eddln, köşke geldiği zaman, beş yaşındaki yavrusu Edil'le karşılaşıyor; Betül'ü soruyor. Çocuk, daha oyun kıyafetinden temizlenmemiş olduğu I İçim, kiril ellerini uzatarak:
— Mutfakla yemek yapıyor 1 diyor.
Fazla asabi görünen Alâeddln, a-yakkabılarını temizlediği fııça ile çocuğu dövdükten sonra bir tarafa çekilip oturuyor. Betül onu gene yatıştırıyor.
Yemeklerini yiyorlar: kahvelerini İçiyorlar. Her akşam karisiyle bir parti bezik oynamayı âdet edinmiş o-laıt Alâeddln, o akşam oynıyamıyaca-ğını ve erken yatacağını söylüyor. 9 buçukta hep beraber yatak odasına çekiliyorlar. Gece yarısından bir buçuk saat sonra babasının yanında yatmakta olan Edil, duyduğu bir ses Üzerine, birden uyanarak annesine sesleniyor; o da kalkınca, karyolanın arka tarafına doğru yaslanmış bir halde bulunan Alâeddlnİn yüzünde kan lekeleri görünce, kiracıları Bayan Şükriyeye koşuyor. Kadın yukarı geliyor, erkek kardeşi polise malûmat vermek üzere gidiyor; ve az sonra Nilmune hastanesine kaldırılan Alâeddln, orada hayata gözlerini kapıyor.
Hâdiseyi lncellyen Kadıköy savcılığı, bütün İhtimalleri gözden geçirdikten sonra, vaka hakkında «ademi takip» kararı veriyor; fakat Alâeddinln babaslyle annesi, Alfteddlnl. karısı Betül'ün öldürmüş olması ihtimalini ileri sürerek, Kocaeli ağır ceza mahkemesine hitaben; savcılığın adem! takip kararma itiraz ediyorlar. Kocaeli mahkemesi de hâdisenin bir defa sorgu tahkikatından ger herek karar verimeslnl muvafık buluyor ve İş bu şekilde mahkemeye kadar İntikal ediyor.
Köşkte kanlı vakaya sahne olan odada, Kadıköy savcısı Bürhaneddiu, yargıç Yusuf, Üsküdar ve Kadıköy adalet doktoru Salih Haşlm Sönmez, İstanbul adalet doktorlarından İzzet îşean ve iki taraf vekilinin huzıı-riyle, karyolada tatbilfat yapılıyor ve kabeden rapor tanzim ediliyor.
Muhtelif doktorların raporlarını bir arada İnççliyen Adli tıp meclisi: • Bu tip ruh hastalarının daim! bir kararsızlık İçinde yüzdükleri ve ânl kararlarla her şeyi yapabileceklerini» bildiriyor.
*»•
Mahkemenin hükmü ne şekilde tecelli edecek olursa olsun, ağır bir itham altında yakında mahkeme huzuruna çıkacak olan Betül; bu mevzu açılınca, acı bir gülümseme He:
(— Her şey aklıma gelir, fakat o-nun İtaatti 1 olarak itham edileceğim! bir an bile düşünemem, çünkü ben onun, hem karısı, hem anası, hem hastabakıcısı, hem de ruh doktoru idim. Adaletin er Eeç tecelli edeceğine kaniim...» diyor.
Remzi TOZAHOÖLV
I—• SATILIK EV «b»
Üskiidarda İyi semtte 5000 11- E raya dört odalı kârgir ve bahçeli B Ev. Beyoğlu Aynalı Çeşme cad. ■ 16 No. Iı Bakkal dükkânına ak- g sam saat 8 dan o aka dar tn(l-Q, g racaat. Tel1;*l kabul ^olunmaz, gj
Dr. Zekâi Muammer rUNÇMAN
Bakteriyoloji Laioratoarı
Kan ve idrar muayenene gebeliğin erken teşhisi Wassermann teamülü, kan gruplan. tifo, sıtma balgam İdrar, kazurat muayeneleri kanda üre şeker vesalr biyolojik tahliller ultra ve fluorescencemlkroskopi ye taze aşılar yapık».
DİvanyoJu Ihsan Samı Lftbora* tuvan No. 113. Tel 3OW1
Londra da yapılacak 14 uncu Olimplyad oyunlarına ald duhuliye. ikamet ve seyahat Ücretlerini gösteren broşürümüzü isteyiniz.
ISTUR
Turizm ve Seyahat Bürosu İstiklâl Caddesi (Konak Oteli» Tel: 4477 a BOnS!
Nû, Cemal Refik, Refll Cevat Uluna:.-; Celâlettln Esine, İhsan Beran, Semih Mümtaz, ve daha- birçok tanınmış muharrirlerin yazılarını Buket mecmuasında teklbedebUlrslnlz, 20 sıy-fa 30 kuruş.
İstanbul sular idaresinden
idare İhtiyacı için 500 kilo elektrolitik bakır satın alınacaktır, isteklilerin teklif bedellerinin % 7.5 nispetinde bir teminatla beraber tekliflerini 18 şubat 048 çarşamba günü saat 12 ye kadar Beyoğlu İstiklâl caddesi Mayer binası arkasında İdare muamelât dairesine vermeleri. 2020
4 Ev, 4 Arsa
şen D!r yuvaya sahip olmak isterseniz, TÜRKİYE IŞ BAN-KASI'ndakl tasarruf hesabınızı en az YÜZ liraya yükseltiniz. Hesabınız yoksa derhal bir hesap açtırınız.
TÜRKİYE İŞBANKASI
1948 PLÂNI
200.000 Liralık ikramiye
Yılda dört çekiliş: her çekilişte 1 EV, 1 ARSA ve dolgun para ikramiyeleri...
Elrinci çekiliş : 1 M ART
Hesaplarında altı yüz liradan fazla parası bulunanlar her beş yüz liraları için çekilişlerde ayn bir kura numarası alacaklardır.
Aynca. 21 Nisan 1948 de ÇOCUK HESAPLARI İçin çengin İkramiyen çekiliş...
Sahile 8
TAKSİM Eczanesi
Askerlik işleri
Imperial Chemical Industries Limited, S. W. I Türkiye Umumi Vekili;
Imperlal talka! Indtıstrls (Turtcj) LU, İŞ Bankası Hant, Galata İSTANBUL
ÖluüAük w dibujnbiia lavımı
Fatih askerlik şubesinden:
Şuocmlzde kayıtlı harp malûlü, subay, ar ve şehit yetimlerine /Uı tütün ikramiyesi aşağıda yazılı günlerde öğleden sonra asker İlk şubesinde toplanacak komisyon tarafından verilecektir. Müracaat edecekler aşağıdaki vesikalarla birlikte gele-çeklerdir.
A) Subay ve erlerin resmî senetleri muayene raporları İkramiye cüzdanları ve dört adet vesikalık fotoğrafları.
B' Şehit yetimlerinin İkramiye ve nüfue cüzdanları dört adet vesikalık fotoğrafları.
Gününde müracaat etmlyenlerln ikramiyeleri tevziat aouunda verilecektir.
20 şubat 948 Cuma
24 şubat 948 Salı
28 şubat 948 Perşembe (Malûl subaylara)______________________________
2 mart 948 Sah
4 mart 948 Perşembe
8 mart 948 Pazartesi (Malûl erlere)
10 mart 948 Çarşamba
12 mart 948 Cuma ___________'___________________________
16 mart $48 Balı
18 mart 948 Perşembe
22 mart 948 Pazartesi
24 mart 948 Çarşamba
26 mart 948 Cuma
80 mart 948 S3İı (Şehit yetimleri)
2 nisan 948 Cuma
8 nisan 948 Sah
8 nisan 948 Perşembe
12 nisan 948 Pazartesi
14 nisan 048 Çarşamba
16 nisan 948 Cuma
20 nisan 048 Salı
Kovan ticarefTürk anonim şirketinden
Şirketimiz hissedarlar genel kurulu 3 Mart 1948 çarşamba günü saat L4 te toplanacağından hissedarların o gün. o saatte Galata Tünel cad-VmI 15/1 numaradaki Şirket merteğinde hasır bulunmaları rica olunur.
GÜNDEM: .
1 — İdare Meclisi ve mûrakfp raporlarının okunması.
2 — 1947 yılı bllânço, kir «e ısrar hesaplarının tedklk va tasdiki. Oe ldara meclisi üyeleri ve mûnıklplerln ibram,
3 — İdare meclisine seçilen Azanın intihabının tasdiki.
4 — 1948 yılı İçin müraklbln seçilmesi.
İstanbul Sıhhî Kurumlar Arttırma ve Eksiltme
Komisyonundan:
Haydarpaşa Nümune hastehanesinin azı: 800 ve çoğu: 1000 ton rna-ten kömürünün nakil tahmil ve tahliyesi ijl açık eksiltmeye konulmuştur
1 — Eksiltme 27/2/048 Cuma günü saat 15 de Cağaloğhındakl Sağlık re 8. Y. M. lüğü binasında otplanan sıhhi kurumlar komisyonunca yapılacaktır.
2 — Muhammen bedeli: Beher ton kömürün nakil tahmil va tıfıl iyesi MI 875 kuruş olup, tutarı; 87J0 liradır.
3 — tik teminatı: 507 Hradır.
4 — İstekliler bu işe ait ilk teminat makbuz veya banka mektubu Be belit gün ve .saatte komisyona müracaat etmelidirler.
5 — Bu işe alt şartname çalışma günlevnide komisyonda görülebilir.
(1348)
1. O. L, bütün dünyada bu ilk harften ile tanınmış olan Imperial Chemical Indostriea Şirketinin rumüfudor, c. I-’yalna Britanya «dalannda”yetmij üç fabrS» tası olan va 1^0.000 işçi kullanan,'ağır kimya maddeleri e demirden gayri mamul madenler istihsal edan flOnvi ıdeascselerinin belki de en büyüğüdür. Anilin Doyulan -e uzvi kimya maddeleri istihsali sahasında ise en büyük iç dünya firmalarından biridir.
Kömür nakil ve istifi yaptırılacak
SÜMERBANK
İplik ve Dokuma Fabrikaları Müessesesi Hereke Fabrikası Müdürlüğünden:
İşin mahiyeti: 1948 - 1949 senelerinde fabrikamıza gelecek tahminen 8G00 ton maden kömürünün kara veya deniz vesaitinden tahliye, fabrikaya nakli ve istifi içi açık eksiltme İle ihale edilecektir.
1 — Muhammen bedel ton başına 2.50 Hradır.
2 — Açık eksiltme 3 mart 1948 çarşamba günü saat 15 de Herekede fabrika müdüriyet binasında yapılacaktır,
3 — Bu işe ait şartname her gün İstanbulda Sümer bank satın alma v* nakliyat müdürlüsü llo Hereke fabrika ticaret servisinde görülebilir.
4 — Açık eksiltmeye gireceklerin:
a — Bu gibi İşlerle meşgul olduklarını tevsik edecek vesika ibraz etmeleri,
b — İlk teminat olarak % 7,5 hesabiyle 1500 livayı eksiltmeden evvel fabrika veznesine yatırmaları lazımdır.
5 — Fabrika müdürlüsü ihaleyi yapmakta serbesttir. (1794)
İstanbul Belediyesinde
1580 sayılı belediye kanununun 15 inci maddesinin 3 üncü fkirasında yazılı umumun yiyip İçmesine, taranıp temizlenmesine, imlenmesine mahsus yerlere bir detaya mahsus olmak üzere verilen açıp İşletme ruhsatiyesi mukabilinde yine mezkûr kanunun 70 İnd maddesinin 8 İnci ve 110 uncu maddesinin 2 nel fıkralarına istinaden alınan harçlara, genel meclisin 11/11/1047 gün, 299 sayılı kararı ve İçişleri Bakanlığının 27/1/048 gün ve 822 - 416/1852 sayılı tasvlbile asa Sı da gösterildiği şekilde 1 Ocak 948 den muteber olmak üzere bir misli zam yapılmıştır.
Keyfiyet savın halka İlân olunur.
Alınacak harç Lira.
{Cıraathane, çayhane, kahvehaneler :
1
Şekerlemeciler ve pastacılar
3
4
1
Mahalleblcller, şerbetçiler su, ayran va emsali satanV'r
Berberler
İkamete mahsus hnntar
Hamamlar
Birahane, gazino ve meyhaneler
Lokanta ve ahçılar
Sütçü, kebapçı, köfteci, piyazcı. İşkembeci, ciğerci, helvacı, tatlıcı, kurabiyeci, poğaçacı, açık bira satan bakkal dükkânları
Nişin endaht ve panorama mahallerinden t
Haftanın yalnız muayyen günlerinde muzlka ve saz bulundurmak su-retile mütezayit tarife tatbik eden mahallerden tarifenin tatbiki esnasında ya tarifelerin! hiç bir suretle tezyit etmlyeceklerlne dair bir taahhütname alınacak veya müle-zaylt tarifesini tasdik ettirirken bir defaya mahsus olarak
Sınıfı
10
İngiliz ve Amerikan
Eczacılık tekniğine göre yeni baştan tanzim ve tebdl] edilen
Yakın Şark ve Balkanların en büyük ve en modern eczanesidir. Avrupa ve Amerika Fabrikaları İlâç ve sıhhi malzemesinin zengin çeşitleri...
TAKSİM Eczanesinde
Emrinize amadedir. d»iie»bçsmss
IURDL
• . - ■' ••
Sayın Doktor ve Eczacılara;
Nefes darlığı. İhtifali ve nefes tıkanıklarına karşı
F E DR i NAL
Tablet
Piyasaya arzedilmlşUr.
Putrel alınaack
Millî Eğitim Bakanlığından:
— Ankara Teknik öğretmen Okulu döküm atelyesl vinç tesisata iç!» lüzumlu, 13 adet (207) metre boyunda putrel kapalı zarf usuüyle satın alınacaktır.
2 — Beher kilosu 125 kuruştan muhammen bedeli 23 960 Ura olup geçici teminat 1797 liradır.
3 — thale, 18 şubat 1948 perşembe günü saat 15 te Büyük Evkaf apartmanı dördüncü katta Ticaret öğretim müdürlüğü odasında toplanacak komisyonca yapılacaktır.
4 _ İstekliler 2490 sayılı kanunun 32 nel maddesi mucibince hazır-
iıyacaklan teklif mektuplarını ihale satlnden 1 saat ewel Komisyon başkanlığına vermeleri.
5 _ Postada vuku bulacak gecikmeler kabul edilmez.
(1350)
70 liradan 8720 llra-
içişleri Bakanlığından
1 — Bakanlığımızca 1948 yılının Şubat. Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim va Aralık aylarının sonlarında yapılacak olan ldara dergUlnln baakiM eksiltmeye konulmuştur.
ı — Eksiltme kapalı sarfladır.
3 — Tahmin edilen baskı bedeli beher yorması dır. Kâğıdı Bakanlığa aittir.
4 — Geçici teminat 504 Uradır.
5 — Eksiltme 28/2/948 perşembe giintl saat 15 Rinde Gereç Müdürlüğünde yapılacaktır.
8 — İstekliler bu İşe alt şartnameyi Ankara
Ba kanlık binası
de
Bakanlık Gereç Müdürlüğünde. istanbulda vilâyet daire müdürlüğünde görebilirler,
7 — İstekliler teklif mektuplarını kanunen gerekil belgelerle eksiltmenin yapılacağı gün eksiltmeden bir Miat evveline kadar komisyona vermeleri gerektir. (1791)
İstanbul Telefon Başmüdürlüğünden:
Telefon malzemesi konulmak üzere İstanbul ve Beyoğlu cihetlerinde 1000 metre murabbaı mesahasında bir veya ayn İki da-tıe ardiye kiralanacaktır. Böyle ardiyesi olanların malûmat alınmak üzere Başmüdürlüğüne müracaatları ilân olunur
Comments (0)