A K S A M [AKSAM
8 Sahöff®
PAZARTESİ 16 Ekim 1950
Sahibi: Necmeddin Sadak — Yazı islerini fiilen İdare eden C. Bildik — Aksam Matbaası.
Rusyaya son, ihtar
Truman, Mc Arthur ile anlaşmaya vardı
İngiliz gazeteleri bu anlaşmanın dünya sulhu bakımından önemini belirtiyorlar 7tuman yarın gece radyoda konuşacak
Yunanistandan iltica edenler
On gün içinde 500 kişi geldi
ya dönmektedir.
Başkan Truman bu görüşme-
Millete hakikatısöylemek
-------------------- ------------------------------
Dünyanın gidişi iyiye değil, kötüye doğrudur. Yaruıkl ahval ve şartların daha ağır olması muhtemeldir. Büyük zorluklarla karşılaşacak olan Demokrat Parti iktidarı, millete büyük vaitlerde bulunmakla, kendi hesabına hata etmiştir.
J
Kastmpaşada feci bir kaza
ft /] CHURCHİLL, 1 '
■ V I -hâtıralarının son çıkan kısmında diyor ki: «Parlamentoda yapacağım beyanatta. millete, çok daha fena günler gelebileceğini anlatmak meselesine bilhassa ehemmiyet veriyordum. Bir liderin, halka yanlış ümitler vermesi büyük bir hatadır.»
hakkında. Mo Arthur İle anlaşmaya varmıştır.
îngllterenln üç büyük gazetesi. Truman - Ma Arthur anlaşmasının büyük ehemmiyeti üzerinde durmakta ve Amerikanın tld büyük partisi aracında dış siyaset üzerinde hasıl olan bu mutabakatın Dünya sulhunun teminine çok yarayacağını belirtmektedir.
Başkan Truman yarın gece San Franslsko şehrinde radyoda yapacağı konuşmada wake konferansında görüşülen meseleler ▼» Amerikanın Dünya ve Asya siyaseti hakkında izahat verecektir. Başkan Trumanın Birleşmiş Milletler Genel Ku-
Edirne 13 (Akşam) — Bulgar hududunun kapatılması dolayı-slyle yeni göçmen gelmemekle beraber. Yunanistandan İlticalar devam atmektedlr. İlticalar, Enez, İpsala, Keşan, Uzunköprü mınt&kalarından olmaktadır.
Gelenlerin on gün içinde sayısı beş yüze yaklaşmıştır. Aralarında Yunan çingeneleri de bulunmaktadır. Gelenler araba ve hayvanlarını da beraberlerinde getlrmektedller.
Yunanistandan gelen göçmenler arasında yurdumuzda bir müddet kalıp muamelelerini tamamladıkları halde Türklye-den vaz geçerek dönenler de vardır.
Edirne 19 (Akşam) — Bulgaristan dan evvelce gelmiş olup misafirhaneye yerleştirilenlerden ancak 50 kadarı buradadır. Evvelce gelen 1146 çingene göçmenin vaziyetlerinde ise bir değişiklik olmamştır.
Diğer taraftan hudut kapak olmakla beraber diplomatik pasaportlular gidip gelmektedlr-
Necmeddin SADAK
harbi ağır yüklere katlanırken t —, . —
a çı- Türklyenln gelecek yıl ra- ruiunda da. beyanatta buluna-
hat ve refah içinde yaşıya-cağını, hayatın ucuzlıya-cağını, vergilerin — her yerde olduğu gibi artmıya-rak— bilâkis eksileceğini kim temin edebilir?
(Arkası 2 nel sahifede)
cağı söylenmektedir.
Rusyaya son ihtar
San Franslsko 19 (Nafen) — yarın Başkan Truman'ın burada söyleyeceği nutukta Rusyaya son bir ihtarda bulunacak-(Arkası 2 nci sahifede)
Milletlerarası adlî tıp kongresi
Ankara 16 (Akşam) — 1951 eylülünün 23 - 28 İnci günleri arasında Parlste toplanacak olan Milletlerarası Üçüncü Adli Tıp Kongresine memleketimiz de davet olunmuştur. Kongreye Ankara Tıp Fakültesinden bir profesör gidecektir.
Gece yarısı bir otobüs„ uçuruma yuvarlandı |
Sekiz yolcudan biri öldü, şoförle 7 yolcu yaralandı.'^ Diğer bir otomobil kazasında da beş kişi yaralandı^
(D £
> _Q
■O (D ro 2 o
Eski İngiliz Başbakanının bu sözleri yalnız büyük bir harbin tehlikeli günlerinde mesuliyet yükünü taşıyan bir devlet adamı için değil, memleket idaresini göze almış, iktidarda veya muhalefette, her lider için, her zaman doğrudur.
Dünyanın beş yıldır gidişi harbden çok farklı değildir. Bilinmez ve umulmak hâdiselere gebe olan bu devrin yarınki ahval ve şartlan, bir harbde yapılması mümkün görülebilecek hesaplara bile elverişli değildir. Dünden bugünü kestirmeye, bugünden yarını hesaplamaya imkân bırakmıyan ✓ beklenmedik dâdıselen. devrinde yaşıyoruz. Böyle bir devirde — kendine ve icraatına güvenmekte ne kadar samimi olursa olsun — bir devlet adamının halka, yarın için saadetler vadetmesi kadar ihtiyatsızlık tasavvur edileme'.
A.nerikayı düşünelim: Harbden. sonra, beş yıl içinde, tarihte hiçbir milletin erişemediği zenginlik ve refah seviyesine varmış olan Amerikan milleti, birdenbire en ağır yüklerin altına girmiştir, is bununla da kalmıyor. Bahriye Nazın M. Matthews, evvelki gün söylediği bir nutukta Amerikan milletine daha sıkıntılı günler haber veriyor: 1951 yılı bütçesinde Amerikanın Millî Mndafaa bütçesi 42 milyar doları (bu seneki bütün A-merıka bütçesi yekûnu) bulacak, yen| vergiler konacak. yeni kontrollar tesis o-Jıınacak, Amerikalı vatandasın geçim şartlan şiddetli sarsıntılara uğrayacaktır ..
Gidiş bu gidiştir. Bu ahvalin valniz Amerikaya inhisar etmesi. Avıupanın, bu arada Türkiyenin bu sarsıntı ve sıkıntıların dışında kalması mümkün müdür? , Dün 'anın gittikçe ağırlaşan bu şartları içinde, Amerika ve Avrupa Memleketleri en
Koreye giden birliğimiz için yapılan radyo neşriyatı
Toplantıda subay ve erlerin aileleri de bulundular ve mikrofonda konuştular
davetlilerin subay ve erlerimizin aileleri
Dün gece saat 23 te Kasını-paşadan Hasköye gitmek üzere hareket eden şoför Haşan Tû-mer’in idaresindeki 3060 numaralı Sirkeci - Sütlüce otobüsü 20 metre uçurumdan aşağı yuvarlanmıştır.
Otobüs, Hasköye çıkan Doy-mazdere mezarlığı yokuşunu tırmanmakta İken motörde vu-kubulan ftnl ârıza dolayıslle yokuş aşağı geri geri gitmeğe başlamıştır. Şoför, firen yapmak İstemişse de fİrenler tutmayınca yolculara hitaben:
— Eyvahlar olsun firenler da tutmuyor. Aşağıya atlayın! diye haykırmış. Fakat sözünü bitirmeğe vakit kalmadan otobüs yol kenarındaki kısa duvarı yıkarak 20 metre aşağıda bulu-lunan Bahriye garnizonunun bahçesine yuvarlanmıştır.
Vakayı gören nöbetçi erinin bağırması üzerine bahriyeliler vaka yerine koşmuşlardır. Yaralıları arabadan çıkarırken alftkalı makamları vaziyetten haberdar etmişler ve cankurtaran otomobilini istemişlerdir Yaralılar Beyoğlu hastanesine
(Arkası 2 nci sahifede)
il Genel Meclisi seçimlerinin neticeleri
Tasnif devam ediyor, Kat'î neticeler bugün anlaşılacak
Çatalcada sandık açılarak oylar sayılıyor
Ankara 13 — Ankara radyo-I rilen programın başlamadı mil- I nııştır. sunda Koreyc giden birliğimiz nasebeliyle dün saat 12,15 te Törende Milli Savunma Ba-Için yayınlanmasına karar ve-1Radyoevlnde bir tören yapıl-] (Arkası 2 nci sahifede)
EU33OEa333
Teşhis yerine...
Gelelim tedaviye...
Kanunlarımız, cemiyetin bünyesindeki ihtiyaçları karşıljyamıyor. Türlü vesilelerle, bilhassa cürüm ve cezalar dolayısiyle, bu bahsi birçok seferler biz de muhtelif sütunlarımızda tekrarladık.
Cumhuriyet gazetesi, aynı hedefe bakan bir anket açmıştır. Avukat Mehmet Ali Sebük sehli mıımteni kabilinden şöyle diyor:
— Kanunlarımızla ananelerimiz arasında büyük bir mücadele cereyan ediyor. Belli rakam yok. memlekette muayyen ceza politikası yok, jüri. yok. bünyeye uygun kanun yok. Bunlara karşılık; ıslah müessesest yerine mücrim yetiştiren zindanlar çok.
Esas teşhistir. Konsültasyon sırasında pek çok münevverlerimizin teşhisi bu noktalarda biri eşiyor. Tedavi, böylelikle daha kolaylaşmış oluyor.
Yurdun her tarafında dün İllşite ve Yalova olmak üzere. î* Genel Meclisi seçimleri yapıl- tanbulun beş İlçesinde yapılan mıştır. çatalca, Silivri, Kartal,! (Arkası 2 nci sahifede)
— Eller yukarı... Amerikan sigara»! kokuyorl...
Sahile 2
a K & a ağ
16 Ekim 1Ü5U
Dünkü lig maçları
Kasımpaşa Emniyetle 2 - 2 ye Beşiktaş Vefa ile 1 -1 berabere kaldı
Kasınıpaşanın Emniyete attığı gol
fYazısı İkinci sahlfemizdo]
Tiyatromuz buhran geçiriyor
Gecen gün gazetelerde İstanbul Şehir tiyatrosunun birinci sınıf kadın artistlerinin hemen tamamen istifa ettiklerini bildiren bir haber vardı. Cahide Sunku, Nevin Ak kaya. Nevin Seval, Şevtaye May gibi en kuvvetli kadın sanatkârlarımız Belediye Tiyatrosunu bırakmışlardır. Tiyatro şimdi gazetelere İlân vererek imtihanla kadın sanatkâr aramaktadır. Sanatkâr gökte hazırlanıp yere düşmediğine göre, Şehir Tiyatrosu kadın sanatkâr baliinundan uzun müddet acemi elemanlar elinde sürüklenecek demektir.
İstanbul Şehir Tiyatrosunda! erkek sanatkârlar arasında da idare bakımından, mm bakımından, çalışına şekilleri bakımından hayli karışıklıklar, rahatsızlıklar olduğunu gösteren işaretler nadir değildir. Aynı şekilde İzmir Şelıir Tiyatrosunun da Şehir Meclisi tarafından yeniden kurulmak üzere lâğvedildiğhn gazetelerde okuduk. ı
Aktörlerimiz şimdi dünyaca tanınmış bir eseri en o-rijinal şekilde salınoye koymak, en namlı rolü en şahsiyetli ifadelerle oynamak, Türk sahne sanatını kalitelendirmek ve Tiirk tiyatrosuna da böylelikle dünya tiyatroları arasında bir yer açmak gibi endişelerin dışında bir takım geçimsizlikler, çekememezlikler, sen ben gürültüleri içinde yuvarlanıp gitmektedir.
Bu karışıklığa idari makamlardan Önce bizzat sanatkârların nihayet vermesi beklenir. Aktör seyircinin karşısına sanatını göstermek için çıkar. Bizim tiyatromuz şimdi halka bir buhran manznrası seyrettirmektedir, Şevket RADO
Millete hakikati söylemek
Korede esir adedi
65.000 i buldu
Birleşmiş Milletler kuvvetleri 3 istikametten komünist başkentine yaklaşıyorlar
(Baş tarafı 1 inci sahıfede)
Ne yazık ki Demokrat Parti liderleri, iktidarın başında. daha doğrusu iktidara gelirken bu büyük siyasi hata va düşmüşlerdir.
Geçen yıl, dünya ahval ve şartlan bugünkünden iyi değildi, bilâkis hava, bugünkü kötülüklerin işaretleriyle dolu idi. Hattâ, hatırlıyoruz, burada yazdığımız ilk yazılardan birinde, dünya ahvali bakımından Demokrat Parti iktidarının talihsizliğini belirtmiştik.
Demokrat Parti, iktidar yolunda, hic lüzum yokken, millete cok şeyler vadetti. Hic yanı İmadan ve tekzib e-diîmek tehlikesi olmadan hatırlıya biliriz İd bütçenin azalacağını. Millî Müdafaa masraflarının kısalacağını, vergilerin cok ağır olup ha-fiHîyeceğini. geçimin ucuzlı-yacağını. İktisadî kalkınmanın hızlanacağını söyledi, ve: Biz iktidara geçersek bunlan yapabiliriz, dedi.
Bunların yapılmasına imkân olmadığı görülüyor. Biz, her hangi kötü niyetten u-zak olduğumuzu göstermek İçin, bu imkânsızlığı veya güçlükleri, hükümetin aczine, beceriksizliğine vermiyoruz. Hattâ, daha samimi olmak İçin, hiçbir hükümet veya partinin daha iyi yapa-mıyacağına İnanıyoruz. Yarınki güçlükleri, dünya .şartlarının gitgide ağırlaşmasına * ve bu gib i icraata engel olacağına yoruyoruz, ve memleketin, bu sebeple, geçmişe nispetle daha ağır şartlara katlanmasından endişe ediyoruz. Fakat bu düşünce ve mazereti halkın anlayıp kabul etmesi güçtür. Halk her sıkıntısının mesuliyetini sadece iş başındaki hükümetlere yüklemeye alıştırılmıştır.
Demokrat Parti İdaresi, beklendiği ve umulduğu gibi iyi ve çabuk işler görülmemesinin kabalistini Halk Partisinin geçmişteki hatalarına yüklüyor. Olabilir. Gelin geçmiş hükümetler memleketi öyle bir batağa sokmuş olurlar ki yeni bir iktidar için yıllarca işin i-çînden çıkmak mümkün ol-' maz... Fakat bunu da, Demokrat Parti iktidarı için ö-zür saymak biraz güçtür. Çünkü dört yıl en şiddetli muhalefet vazifesini yapan Demokrat Parti, eski hükümetlerin bütün kötü icraatını iyice biliyor, bütçeleri ve kanunları bütün komisyonlarda inceliyordu. Yapılan ve edilenlerden hiçbiri muhalefetin meçhulü değildi. Şu halde bugün söylediklerini o zaman söylemek, yani. Halk Partisi hükümetlerinin seyyiatı memleketi öy-l le bir duruma sokmuştur ki İş başına geçtiğimiz zaman bunlan ayıklayıp temizlemek. kötüyü iyiye çevirmek hayli vakit ve emek istiyecekttr. demiş bulunmak bugün için da-
Rusyaya son ilrtar
(Baş tarafı 1 inci sahifede) tır. Umumiyetle kabul edilen husus. Birleşik Amerika İle hür milletlerin artık hiç bir cephede gerileme kay detin emtyl kararlaştırmış olmalarıdır. Amerikan gazetelerinin tefsirleri
Londra 16 (R) — Amerikan gazeteleri Wate mülâkatandan sonra Başkan Tnıman'ın beyanatını tefsir ederken bu demecin bir sürpriz uyandırmadığını, demeçte fazla bir şey söylenin ediğini yegâne sürprizi mülâkatm çok fasa sürmüş olması teşkil ettiğini yazmakta ve Truman’ın Mc Arthur İle tam bir mutabakata vardığı hakkındakl sözlerini İyi karşılamaktadır.
Mc Arthur’un beyanatı
Tokyo 15 — Başkan Truman-la Wake adasında yaptığı görüşmeden bugün Japotıyaya gönen general Douglas Mac Arthur, Başkanın Pasifik seyahatinin bütün Uzak Doğuda heyecanla karşılanacağını söylemiştir.
Mac Arüıur- bu seyahatin «Paslfikte sulhun temin edileceği ve Asyamn esir değU, hür olacağı hususundaki azmi temsil ettiği şeklinde tefsir edileceğini» ilâve etmiştir.
Saat 9.02 de Han eda hava a-lanuıa gelen Mac Arthur, verdiği demeçte »Başkanla buluşmadan ve kendisi ve müşavirleriyle Uzak Doğuya, bilhassa Kore. Japonya ve Flllplnler bölgelerine taallûk eden meseleler hakkında görüşmemden büyük memnuniyet duydum» demiştir.
sında yapıldı. Beşiktaşın geçen hafta bozuk bir oyundan sonra 1. Sporla berabere kalmış olması, buna mukabil, Vefanın F. Bahçe karşısında İyi bir o-yun çıkarması, bu maçın ehemmiyetini arttırmıştı. Hakem Muştalanın idaresinde sahaya çıkan takımlar şu şekilde dizildiler:
Beşiktaş: Mehmet - Kemal, Vedii - Eşref. Ali İhsan, Hüse-'yln - Süleyman, Recep, Kâmil, Fahreddin. Cihat.
Vefa: şiıkrü - Mustafa, Salâ-haddln - Gültekln. Melih- Nus-ret - tsfendiyar, Galip, Garbis-ismet. Kâzım.
Oyuna Vefa başladı. Bir iki karşılıklı akından sonra insiya-tlfin Beşik taşa geçtiği görüldü.'
Beşiktaşm golü
Neteklm 5 İnci dakikada sakat olduğu için çoktan ber! oy-namıyan sağaçık Süleyman, Vefalı Salâhaddlnln hatasuıdan İstifade ederek, takımına bir gol kazandırdı.
Sağaçık Süleyman, cidden güzel oynuyor; zaman zaman sağ taraftan bütün Vefalıları geçerek ortaladığı toplar kale ö-nünde heba olup gidiyordu.
Süleyman, 15 İnci dakikada yine ayağındaki aynı ârua do-iayıslyle sakatlandı ve bundan sonra oyunda pasif kaldı. Ve Beşiktaş'tılar Süleymandân istifade edemez haie geldiler.
Vefanın mukabil golü
18 inci dakikada ortadan İnkişaf eden bir Vefa akınında Beşiktaş kalesi kanştı. Kalecinin karşıladığı topu solaçık Kâzım Beşiktaş kalesine sokarak Vefalıları beraberliğe ulaştırdı. Ve devre 1-1 berabere kapandı.
Maçın İkinci devreside zikre şayan bir hâdise olmadı. Her 1-ki taraf da gelişigüzel ve tesadüfi bir oyun çıkardığından, neticeyi değiştirecek bir varlık gösteremediler ve maç bu suretle ilk devrede yapılan gollerle 1-1 beraberlikle nihavte-lendl,
ş*ıi TEZCAN
Churchill'in umdesine uyarak ve dünya ahval ve şartlarının gidişini görerek refah ve ucuzluk vaitleri yerine yarınki muhtemel zorlukların acı hakikatini biraz sezdirmek ne kadar yerinde bir siyaset olacakmış, şimdi anlıyoruz. Bu kadarı fazla biı gerçekseverlik sayılsa bile. bugün, Halk Partisi hükümetlerinin seyyiatına dayanan mazeretler o zaman halka anlatılsa idi durum şimdi gene başka olurdu. Halbuki bu mazeret de ancak şimdi, iş başına geçtikten sonra, güçlükler dolayı-sivle ortaya atıldı.
İhtiyar Churchill doğru söylüyor: Bir liderin halka yanlış ümitler vermesi büyük hatadır.
Fakat diyeceksiniz ki Churchill böyle yaptı da ne oldu? Bizdeki ata sözü başkadır: Doğru söylîyeni dokuz köyden kovarlar!
O da doğru.
Necmeddîn SADAK
Diin lig maçlarının 'üçüncü hafta İkinci gün karşılaşmalarına İnönü stadında oldukça kalabalık bir seyirci önüııcle devam edilmiştir.
Emniyet 2 —
Kasımpaşa 2
Günün İlk karşılaşmasını Eşrefin hakemliğinde Emniyet ile Kasımpaşa şu kadrolarla yaptılar:
Emniyet: Orhan - Cahit, Muammer - Mustafa, Büyük Muammer, Vecdi - Sabahad-din, Süreyya, Necdet, İbrahim Necip.
Kasımpaşa: Abdullah - Ali, Cihat - Doğan, Cebbar, Osman - İsmail, Hikmet. Niyazi. Mehmet Ali, Zafer.
Oyuna Emniyetliler rüzgâr lehlerinde olmak üzere başladılar. Karşılıklı hücumlar arasında geçen İlk on dakikadan sonra Emniyetliler rüzgârın da yardımile yavaş yavaş oyunda hâkimiyet tesis ettiler. Neteklm 22 acı dakikada Kasımpaşa on sekizi üzerinden çektiği şülle Süreyya ilk golü Emniyete kazandırarak tatminin hâkim oynamasının semeresini vermiş oldu.
Emniyet baskısının devam ettiği sıralarda ve 39 ncu dakikada İbrahlmden yerinde bir pas alan Necdet ikinci golü de takımına temin etmekte güçlük çekmedi.
İlk devre de boylece Emniyetlilerin Kasımpaşalılara 2-0 üstünlüğü ile bitti.
İkinci devreye Kasımpaşa h-lar rüzgârı leblerine alarak başladılar ve hemen İlk andan İtibaren oyunda hâkimiyet tesis ettiler. Nihayet yirmi ikinci dakikada Kasımpaşa hâkim lye-tl Zaf er in yaptığı golle semeresini vermiş oldu.
Durum 2-1 olunca oyun büsbütün hızlandı. Neteklm 40 nçı dakikada İsmallln Kasımpaşayı berabere duruma getiren golü güzel bir şüile yapmağa muvaffak oldu. Bu maç bu suretle 2-2 beraberlikle nihayetlerdi.
Beşiktaş 1 - Vefa 1
Günün İkinci ve mühim karşılaşması Beşiktaş’a Vefa ara-
Sabah Gazeteleri Ne Diyor?
HELKIS pak er
İle
Y. Mühendis
NECDET S EM K ER
nişanlandılar
14 Ekim 1950
beple. hükümetin fiat yükselmesi hareketlerine büyük bir tziırar olmadıkça başvurmamasını, piyasadaki yükselme meylinin bu yüzden artmaması için ehemmiyetle rica ederiz.
♦
Kuru vaitler
Semih Tiıyakioğlu HÜRRİ-YET*te yazdığı bîr fıkrada kırtasiyecilikle mücadele edileceğine dair resmî bir beyanata temas ederek şunları yazmaktadır:
Vücutta yer edip zamanla alışılan, hattâ onsuz yapılanı t-yan müzmin bir hastalık gibi, seneler boyunca bu haberler bablre tekrarlanu-, fakat beri taraftan yine hava parası mekanizması harıl harıl işler. kışın bir çok sokak çamurdan geçilmez hale gelir;
Pahalılık Devletten başlar
CUMHURİYET'in baş mu ■ kalesinde devletin elindeki pamuklulara yüzde 12 zam yapması İle bîitün pamuklu fîatlerlzıin yükselmiş olduğu belirtildikten sonra şöyle denmektedir:
Ün utmamak lâzımdır ki; İktisadi devlet teşekkülleri «aUeri bu memlekette dalma esas olarak alınmaktadır. Bunlarda yapılacak en ufak değişiklikler, hattâ hiç münasebeti olmıy&n. maddeler üzerinde tesirlerim göstermektedir. İşin acı tarafı şudur ki indirmelerin piyasadaki müs-bet tesirleri çok ağır giderken yükseltmelerin akisleri derhal hissedilmekte ve bu yükselmeler, şartlar düzelse ve Devlet nafieri indirse bile bir hayii müddet kendini muhafaza edebilmektedir. Bu se-
il Genel Meclis
(Baş tarafı 1 inci sahifede) seçimlerin neticesi bugün belli olacaktır. Yurdun diğer yerlerinde olduğu gibi, bu beş kazada ve köylerinde ae seçimler sükûnet içinde cereyan etmiştir. iştirak nispetine gelince, Çatalca. Silivri ve Yalovada yüzde 40 - 45 nispetin dedir. Kartal ve şilede ise iştlrâk nispeti yüzde 50 civarındadır. Silivri kazasında 38 sandıktan 28 1 sayılmıştır. Bu 28 sandığın tadadı neticestade D. P. 3344, C. H. P. işe 2428 oy kazanmıştır.
şile seçimi şu spretie neticelenmiştir: 8403 seçmenden 5381 kişi iştlrâkelmiş ve 2058 reyle Demokrat Faril adayı Selim Er-tekel eSİL üyeliğe, bağımsız aday Ziya Nuri Atmacı 1829 reyle yedek üyeliğe seçilmişlerdir.
Kartalda kati neticeler ancak bu akşam anlaşılacaktır. Köylerden henüz tasnif neticeleri gelmemiştir. Mamafih D. P. 11 adayların seçimi kazandıkları kuvvetle tahmin edilmektedir.
Ankara’da
Ankara 16 — Ankara merkez kazasında 280 sandıktan 190 1-nın oyları sayılmıştır. D P. 8199, C H. P. 53Û1, Miict Partisi 2428 oy kazanmıştır.
Çankaya kazasında 1511 sandıktan 129 u sayılmış. D. P. 5408. C. H. P. 4293. Millet Partisi 1090 oy, Ankaraııın Beypazarı kazasında 63 sandıktan 53 n sayılmış; D. P. 7373. C. H. P. de 761 oy kazanmıştır.
Ankaraya gelen malûmat
İçişleri Bakanlığına gelen malûmata göre. Ur fanın Bozova ilçesinde 76 sandıktan 58 inde Halk Partililer 3855, Demokratlar 3873 oy almışlardır. Nardinin Kızıltepe kasabasında Millet Partisi 1975 oyla başa geçmiştir. Demokratla 1940, Halçı-lar 3765 oy almışlardır.
DP. nın kazandığı yerler
İçişleri Bakanlığına geç vakte kadar gelen resmî malûmata göre, tasnifi biten sandıklardan elde edilen neticeler şunlardır;
Kayseri merkez, Yalova, Devrek, Zonguldak merkez, Denizli merkez, Kütahya merkez. Çanakkale- Yozgat merkez, Tekirdağ merkez, Nizip, Yayladağ. Kula, Alaşehir, Ankara merkez-Çankaya, Eskişehir merkez, Akyazı. Keçiborlu- İskenderun. Balıkesir. Ayvalık. Manyas. Balya, Edremit, Bandırma, Dursunbey. Erdek. Blgadiçte D. Parti kazanmıştır.
D. P. merkezine gelen haberlere göre de Diyarbakır, Çorum, Çankırı. Adapazarı- Niğde, Aksaray. Bor. Nevşehir, Çanöarlı. Düzce, Çanakkale. Aydın- Bilecik, İskilip, Lfipseki, Erzincan Gümüşhane- Kelkit, Adana, Tokat, İzmir, Bursa, Tekirdağ, Söke, Erzurumdakl tasnifte D. P. mühim farklarla ileridedir.
Malatyada vaziyet aşağı yukarı müsavi şekilde devam etmektedir. Ankara merkez kazasında kahir bir farkla D. P. baştadır. Çankaya İlçesinde 151 sandıktan 130 unun neticesi a-lınmıştır, Bu vaziyete göre Demokratlar 5443. Halkçılar 4257-Milletçiler 1100 oy almışlardır.
Bursa ve îzmirde
Bursa 16 (Akşam) — Seçimler şehrimizde tam bir sükûnet İçinde geçmiştir. Merkez İçinde iştirak nispeti yüzde 53. kazalarda yüzde 60 tır. Tasnif neticesi bugün beli olacaktır. Demokrat Partinin seçimleri kazanmış olduğu kuvvetle tahmin edilmektedir.
İzmir 18 (Akşam) — Ö Genel
En son puvan durumu
____________O G B. M A:Y P.
Fenerbahçe 3 3 0 0 9:3 9
Galatasaray 3 2 1 0 5:1 8
Beşiktaş 3 1 2 0 5:~1~7
Vefa________3 1 1 1 3:3 6
Kasımpaşa 3 9 2 1 4.6 5
Emniyet 3 0 2 1 3:7 5
Beykoz______3 0 1 2 2 4 4
İstanbulspor 3 0 1 2 2:8 4
Büyük klüplerin millî maç hakkmdaki itirazları
Beden terbi yeri genel müdürlüğü, Futbol federasyonu tarafından Istanbulda yapılmasına karar verilen Türkiye - Mısır milli maçı hakkında vetosunu kullanarak 28 ekimde oynanacak bu karşılaşmayı Ankaraya aldığı malûmdur
İstanbul un İleri gelen dört kulübü Beden terbiyesinin bu vetosuna itiraz etmektedirler.1 Milli maçlarda elde edilen kâr karşılaşmanın yapıldığı şehrin bölgesine ve d alayişiyle kulüplerine aittir. Dört büyük İstanbul kulübü milli takımın kendi elemanlarından teşekkül edeceğinden milli maçın İstanbul-da oynanarak hasılatının dört kulüp arasında taksim edilmesini İleri sürmested izler
Beden, terbiyesi umum müdürlüğü maçın Ankarada oynanmasında ısrar ettiği takdirde millî takıma oyuncu vermi- | çekleri de alâkadarlar tarafından bilhassa söylenmektedir.
Fenerbahçenin yeni idare heyeti
Dün fevkalâde kongrelerini; yapan Fenerbahçeliler eski 1da-1 re heyetine ademi itimat beyan ederek yeni idare heyetini seçmişlerdir. Fenerbahçenin yeni İdare heyeti hep gençlerden ve İş görecek elemanlardan teşkil edilmiştir.
Rize Milletvekili Osman Kav-rakoğlunun başkanlığında Rüştü Dağlaroğlu, avukat Hayrul-lah Güvenir, Muhtar Sencer, Elem şenal. Cihat Aranın, Kâ-muran Tekil'den mürekkğp idare heyetine başarılar dileriz.
bazı şoförler müşterilerden diş söker gibi fazla para alırlar, nakil vasıtaları tıklım tıklım dolu olarak sefer yaparlar ve. İlk kar yağdı mı, odun - kömür Halleri de yanına varılmaz bir seviyeye çı-kar._
★
Amerikan taklitçiliği
ismet Hulusi İmsel SON POSTA’dakj fıkrasında Amerikan sigarasının yasak edilmesi hakkında şunları yazıyor:
Amerikan sigarası kullanmakla akıllan sıra bir parmak boyu yükselen, kopya insanlar çoğaldı nedense... içtikleri Amerikan sigaralarını burunlarına sokmak caiz o-lan böylelert mahkemeye şevke tmek, kanundaki müeyyi- I deler azsa, bu müeyyideleri daha da arttırıp akıllarını başlarına getirmek yerinde bir hareket olur.
Nevyork 18 (Radyo )— Kuzey Korede Birleşmiş Milletler kuvvetleri, üç İstikametten komünist başkenti Pyonyang’a düşmanın gösterdiği mevzii çetin mukavemete rağmen yaklaşıyorlar.
Güney Kore kuvvetleri, komünist başkendlne 60 kilometre gliney doğusunda kâin, bir şehri zaptet inişlerdir.
Güneyden ilerleyen Amerikan kuvvetlerini muvakkaten durduran komünltler, topçu ve bomba ateşiyle geri atılmıştır.
Britanya tugayı Amerikan kuvvetleriyle birleşmiş tir. Kum-çon şehrinin temJzLenmc.ıino iştirak etmiştir. Komünistlerden alınan esir miktarı 65.U00 i batın uçtur.
Otobüs kazası
(Baş tarafı 1 inci sahifede) kaldırılmışlardır. Yolculardan ağır yaralanan Jirayir Mıgırdıç hastanede ölmüş, şoförün de ayaklan kırılmıştır.
Otobüsün içinde bulunan Behçet Tunçkal, Necati Kamel Kemal ve karısı MelfihaL Nec-ml, Mehmet Ali Say ve Şalim-Çelebi mucize kabilinden pek ağır olmamak üzere mujjielli. yerlerinden' yaralanmışlardır. Bir otomobil kazasında da 5 kişi yaralandı
Taksimde Topçular Haddesinde Karaca apatımern’nda o-turan Re fail isminde biri, babasının arkadaşı Yani Ebeoğlu-na alt 6075 numaralı hususî o-tomobiil alarak dün maaile bir gezinti yapmak üzere Mecdiye köyüne doğru yola çıkmıştır.
Otomobilde, Galâtada Bostan sokağında 26 mmarada ottıran Moşe Kohen ile karısı Aimora çocukları Nabl ve Sami, yine Galatada Şairziya sckağmdn oturan Sami. Eliz isimlerind' iki Musevi he hizmetçiler! 7^’ neb bulunmaktadır.
Otomobil Mecidiye köyü: ■ geldiği bir sırada düreksiyouda bulunan Refail birdenbire önüne çıkan bir adama çarpmamak için direksiyonu şiddetle kırmış ve otomobil patinaj yaparak elektrik direğine çarpmıştır Bu çarpma neticesinde Mose Kohen, karısı Almora Kohen. Sami Kohen ve hizmetçisi Zeynep muhtelif yerlerinden yaralanmışlardır.
Kaza sırasında direk dibinde oturan Mustafa isminde biri de yaralanmıştır. Yaralılar hastaneye kaldırılmıştır Bunlardan Saitlinin sıhhi durumu ağırdır. Bir taksi ile bir karn-
von aP’Rca ra»'r»h
Yine Maslak yolu üzerinde Topçu mektebi arasında 7018 numaralı bir taksi patinaj yaparak ağaca bindirip hasara uğramıştır.
Bundan başka şoför Osmarun İdaresindeki bir kamyon da Asri mezarlık önünde bir ağaca çarpıp hasarzede olmuştur.
Koreye aiden birliğinvz
(Baş tarafı 1 inçi sahifede) kanı Refik Şevket İpçe. Adale’. Bakanı Halil özyörük. Genelkurmay Başkanı Orgmeral Nuri Yamut, mliletvekjÜeri Koreye giden birliğimizdeki askerlerimizin allelerj lyuır bulunmaktaydılar. ‘
Törene istiklâl marşlyle başlanmış. bundan sonra MiUi Savunma Bakanı Refik evŞkst İn-vuıunu Bakanı Refik Şevket ince, Koreye giden birliğimize hltab etmiş, mütaataben Basın. Yayın ve Turizm Genel Müdürü Dr. Halim Alyot bir hitabede bulunmuş tur.
Dr. Halim Alyot’ıın konuşmasını takiben- Koreye giden birliğimiz İçin tertib edilen «Memleketten selâm» programının icrasına geçilmiştir. Bu program gereğince. Cumhurbaşkanlığı armoni muzikası tarafından marşlar çalınmış ve Koreye giden subay, erbaş ve erlerimizin aileleri, mikrofonda konuşmuşlardır. Hemen hemen bütün davetlilerin gözlerini yaşartan bn konuşmalardan sonra, birliğimiz için memleket ve dünya haberleri okunmuş ve bugünkü program böylece sona ermiştir.
lâkasız geçmiştir, îştlrâk nispetinin yüzde 15 I aşmadığı anlaşılmaktadır. Tasnif neticesi ancak bugün belli olacaktır.
Ankara 16 (Akşam) — Malatya da 11 Genel Meclisi seçimle 1 i-
m Ekim 195Û
Küçücük bereye kim bakar?
Bere giymenin lehine bir yazı yazmıştım. Sayın avukat Süleyman Sami de beni âestekliyerek bere giymek yüzünden takibata uğrıyan-ların dâvalarını fahri olarak kabulleneceğini bana telefonla, mektupla bildirmişti.
Fikirler elbet birbirini tutmaz. Bugün de şöyle bir mektup aldım. Kadıköy'de, Moda caddesinde Yenilikli sokağında 15 numarada o-turan bay Nccmeddin Kas-tarlak — her halde biraz da oturduğu sokağın isminden ilham alarak — şöyle yazıyor:
Berenin ekonomik, kullanışlı ve medeni bir serpuş olduğu hususundaki fikrinize itiraz edecek değilim- Yalnız bu evsafından ziyade o-nu. başka niyet ve maksatlarla, bilhassa acayip şekillere sokarak başlarına oturtan bir zümrenin, bir tip vatandaşın mevcudiyeti ve hele son zamanlarda bu gibilerin her fırsattan faydalanarak günden güne üreme istidadı göstermekte olması sizin de meçhulünüz değildir. Devamlı bir okuyucunuz sıfatiyle geri fikirliliğin hâmisi olanuyacağmıza kani bulunduğum gibi, kendisinden adiyle, sanıyle bahsettiğiniz meslektaşınım da böyle geri zihniyet taşıyan bir zümrenin, böyle bir mevcuda müdafii olacağına ihtimal vermek istemem. Beni endişeye düşüren cihet, her gevşemeden kendisine bir pay çıkarmasını bilen irticaın. taassubun bu gibi neşriyattan de cesaret alması keyfiyetidir.
Şapka Kanunu île istihdaf edilen gaye kafaların dışından ziyade içidir. Bu göze batan, sinire dokunan manzara karşısında ise bu gayenin henüz tam mâııa-siyle tahakkuk etmediğini maalesef kabul etmek mecburiyetindeyiz. Şu halde, mademki bugün için ahval ve şerait icab ettiriyor, bir inkılâp kanunu olan Şapka Kanununun, her inkılâp kanununda olduğu gibi, tefsirinde titizlik, tatbikmda şiddet göstermek zorunda değil miyiz? Ve böyle mühim bir sebep karşısında bere mu-kiplerinin muvakkat bir zaman için olsun, ondan mahrum kalmaları yerinde bir fedakârlık olamaz mı?
Kaldı ki memnuiyet bizatihi bereye karşı olmadığı İçin zaman, mekân ve şahıs gözetilerek bere giyenler a-rasında belki de pek doğru olmıyan bir tefrik de yapıldığı malûmdur. Bununla beraber, şayet bugün, arzet-fiğim sebepler dolayısiyle bu memnuiyet şikâyet mevzuu olacak kadar teşmil ve teş-did edilmiş bulunuyorsa, buna bir müddet için katlanmanın her halde hayırlı olcağı kanaatindeyim. Gevşek davranırsak bunun bir, sonu gelmiyeceğini, gelse nereye varacağını siz de takdir edersiniz.
Prensip noktasından sayın bay Nccmeddin Kastar-lak’la tamamen henıfikirinı. Bununla beraber, kendisine şu hikâyeyi anlatmaktan geri kalamayacağım:
Zengin bir ailenin kıymetli çocuğu hastalanmış. Meşhur bir profesörü konsültasyona çağırmışlar. Profesör. antika meraklısı olduğundan, duvarda asılı duran bir Ortaçağ miğferi ile kosültasyon sırasında ilgilenmiş. Miğferi başına geçirmiş. Meğer miğferin gizli bir tertibi varmış; harekete geçerek profesörün boğazında gittikçe daralmağa ve a-dameağızı boğmağa başlamış.
Doktorlar telâşa düşerek:
—■ Eyvah gidiyor! ,. Aman nasıl kurtaralım? - diye çır-pınırlarken, kapıdan kulak veren ana. baba evlâtlarının sıhhati bahis mevzuu zannetmişler-
Aile doktorunu çağırarak pür heyecan sormuşlar:
— Çocuğumuzu kayıp mı edeceğiz yoksa?
Doktor, cevap vermiş:
— Profesör elden gidiyor,]
Nüfus sayımı
hazırlıkları
Numerotaj işleri tamamlandı, kurslar devam ediyor
22 ekim pazar günü yapılacak nüfus sayımı hazırlıklarly-le meşgul olan, zühtü Çubukçu-oğlunun başkanlığındaki tl Sayım kurulu çalışmalarına devam etmektedir,
tl dahilindeki nûmerotaj İğleri tamamlanmış bulunmaktadır. Sayım günü sokağa çıkma yasağmdan İstisna edilecek kimselerin ,de tesbltlne devam edilmekte, miktarlarının asgari hadde İndirilmesi hususunda çok titiz çalışılmaktadır.
Diğer taraftan sayım memurlarının çalışmalarını kolaylaştırmak İçin açılan kurslar devam etmektedir.
OsmanlI Bankası hakkındaki neşriyat
Maliye Bakam Halil Ayan beyanatta bulundu
Maliye Bakanı Halil Ayan A-nadolu ajansına şu beyanatta bulunmuştur:
Son günlerde bazı gazetelerde Osmanlı Bankası mukavelesinin tecdidi mevzuu ele alınarak bu müessese aleyhinde neşriyat yapılmakta olduğunu görüyorum.
OsmanlI Bankası bir mukavele ile hükümetimize bağlıdır. Bu mukavele 1933 senesinde tarafların nzalariyle akd ve kanunla tasdik edilmiş olup ne mîiessesede. ne de onu bize bağ-lıyan mukavelede yukarıda 1-şaret eylediğini neşriyatta veh-molunan haller ve vasıflar katiyen yoktur.
Ecnebi sermayesine karşı düşmanlık histeriyle meşbu kimselerin kaleminden çıktığı anlaşılan ve muayyen maksatlara matuf olduğu açıkça hls-solıınan bu neşriyat kanaatlerimize tamamen aykırı olduğu gibi memleket menfaatlerine de halel verecek mahiyettedir.
Biz yabancı sermayenin İktisadi sahada faaliyet göstermek üzere yurdumuza gelmesin! ve çalışmasını arzu ediyoruz. Hâlen tatbik mevkiinde olan 13 numaralı Türk parasını koruma kara fiyle 5583 numaralı kanun bu arzuyu tahakkuk ettirmeğe matuf hükümleri İhtiva etmekte ve memnuniyetle müşahede eylediğimize göre fiiliyatta da yer bulmaktadır.»
İnşaat fakültesinde
Bu sabahtan itibaren derslere başlanacak
Üniversitede namzet öğrenci kayıtlarına bu akşam son verilecektir. Bu akşama kadar kayıtlarını yaptırmıyan öğrencilerin bu devrfe lçJn üniversiteye kabul olunmıyaçakları İstanbul Üniversitesinden öğrenilmiştir.
Diğer taraftan Teknik Üniversite İnşaat Fakültesinde bu sabahtan itibaren derslere başlanacaktır.
Son bir haftada gelen ithal malları
Son bir hafta İçinde limanımıza 20 gemi He 1857 ton saç levha, 525 ton demir çubuk. 290 ton cam, 483 metreküp kereste, 292 ton tel, 121 ton deri. 63 ton karpit, 58 ton kauçuk, 30 ton kazma. 584 ton kimyevi madde. 922 ton kâğıt, 1000 ton çimento, 104 ton otomobil lastiği 49 ton boru. 21 ton makine yağı, 80 ton tahta çivi, 48 ton radyo gelmiştir.
çocuğa kim bakar?
Koskoca Atatürk inkılâbının ne umdeleri elden gidiyor. aziz okuyucum, küçücük bereye kim bakar! Hürmetlerimle...
(Vâ - Nû)
AKŞAM
Anadoludan notlar
Issız, ağaçsız ve susuz sahrada yolculuk...
------— » * 4 ■ ----
Bir tepe ardında homurtular duyuyor, sırtı aşınca bir yol makinesini, yağız çehrelî bir Türk işçisinin çalıştırdığını görüyoruz
Şerefll Koçhisarın daracık, yamrı yumru sokaklarından çıkınca şosenin de çehresi değişti. Buradan Niğde vilâyetinin Aksaray kazasına kadar olan 90 kilometrelik yolun inşaatı henüz tamamlanmamış
Tesviye edilmiş toprak yol û-zerinde bir müddet İlerledikten sonra toz bataklarına daldık. Otomobilimizin tekerlekleri dingile kadar toz yığınlarına snp-lanıjor, iki yana çarpılıyoruz.
Muntazam şosede bir müddet rahat seyahatten sonra bu çarpık çurpuk, tozlu topraklı geçide girince yolun ehemmiyetini, kıymetini daha iyi anlıyor insan.
Yine solumuzda boz tepeler, sağımızda göz alabildiğine bağrı yanık ova. Güneş gittikçe kızışıyor. Kapalı pencerelerin ve döşemelerin aralıklarından sızan toz savrııntuları sıcak havaya karışıyor, nefes aldıkça genzimize, lıançeremlze düğümleniyor. Gözlerimi uyuşturarak İleriye bakıyorum. Rüyet sahamın son noktasında toprak yolun üstünde bir su birikintisi ışıldıyor. Yüreğim ferahlanıyor; »oh. diyorum, demek kİ Önümüzde bir dere ve kaynak var. Biraz dinleniriz, yüzümüzü yıkar. serinleriz^ ışıltısı güzlerimi kamaştıran berrak suya bir an evvel kavuşmak için can atıyorum. Fakat toz, kum bataklarının içinde debelenerek yol almağa çalışan otomobil bir türlü Lterliy emiyor kİ...
Tekerlekler arada bir sert toprağa dokunuyor, otomobil birdenbire hızlanıyor. Seviniyorum. Suya kavuşuyoruz. Fakat heyhat!.. Biz ilerledikçe o berrak su birikintisi, fındıkçı bir yosma aşiflellğlk sık sık başım çevirip göz kırparak önümüz sıra koşuyor, koşuyor ve bir tümseğin ardında gözden kayboluyor. Serap...
Issız, susuz, ağaçsız sahrada kâh yolun tozlarını savurarak, kâh bir taş kümesinin yanın-i dan ham toprağS saparak kap-' lutnbağa yüriiyüşLle İlerliyoruz.
Karşıdaki tepeciğin ardından homurtular duyuluyor. Sırtı a-şmca yine kocaman bir makine İle karşılaşıyoruz. «Buldozer» J denilen bıı dev âlet de yağız çehrell bir Türk işçisinin İdaresi alLında çalışıyor, kuraklıktan kayalaşmış araziyi çelik tırnak-larile didikleyip söktüğü kaya parçalarlte beraber deposunu dolduruyor ve tesviye edilmekte olan yola götürüp derin çukurlan İmlâ ediyor.
Tâ İleride, boz kayalardan kavuk giymiş kırçıl tepelerin
Hollywood'un genç ve güzel yıldızlarından Ann Beythe, par t öneri Farley Granger'le beraber yaz tatilinin son günlerini Kaliforniya plajlarında geçirmekledir, Resimde onları gamsız bir tebessümle gülerken görüyorsunuz. Diğer resim tVarner Bros’un çevirdiği «Tea for lwO” filminde oynıyan iki dansözün garip bir şekilde hararet söndürdüğü görülüyor.
Bir taş kırına makinesi faaliyet halinde
'eteğinde beya2 noktalar belirdi. Yol arkadaşımız mühendis Cihat Başak, çoktandır aradığı oyuncağını bulmuş bir çocuk neşeslle haykırdı:
— şantiye...
Kıvnntıh bir meyilden iniyoruz, Kaya kavuklu boz tepelerin eteğine yaklaştıkça beyaz noktalar büyiiyor. şekilleniyor.
Dört tane mahrutî çadır, ü-zerl kutu çalı ve ot demetlerlle örtülmüş küçücük bir çardak. İşte şantiye.
Çadırların önünde biz otomobilden inerken karşıdan koşarak biri geldi. Sırlında İşçi elbisesi, başında koloniyal şapka. elinde mezura ve bükülmüş bir tomar plân kâğıdı, yaşı yirmi beş İle otuz arasında, yüzü güneşten tunçlaşmış — plâjda değil, ıssız sahrada — kaşları, kirpikleri, ince bıyıkları tozlara bulanmış genç Türk mühendisi
f-------------------------------
30 yıl evvelki
Alışanı kulelisi.vunundan;
Ermenistanda idarei örfîye «Bütün intişar eden Ermenice gazetelerin son vukuat hakkımla aldıkları telgraf haberleri şunlardır:
Gürcistan ordusu Ardahan - Artvin haltını tutmuştu, fakat henüz bu hatta muharebe olmamıştır. Türk milliyetperver kıtaatı Arılahana doğru vuritmeğe başlamışlar. IJmum Ermeni standn i (la re i örfiye ilân olunmuştur. 35 yaşına kadar uıııuınî seferberlik İlân edilmiştir.»
16 Teşrinievvel 1920
Yazanı Cemal Refik
bu ıssız, ağaçsız sahrada çarpıştığı zorlukları hiçe sayan samimi bir tebessümle ellerimizi sıktı, «Hoş geldiniz» dedi. Hep beraber tepenin ardındaki ocağa gittik, dev cüsseli, çelik pençeli bir Ekskavatörün taşları, kayaları söküp parça) lyarak kamyonlara dolduruşunu seyrettik.
Tepecikte cinayet
Bekçi, çoban
Mustafa’yı mavzerle öldürdü
Aydın — Bugün Aydına bağlı Tepecik köyünde bir çoban bir bekçi tarafından mavzerle karnından vurularak öldürülmüştür.
Cinayet şöyle cereyan etmlş-
lir; Haşan Kalkan adında bir çoban dün koyunları İle birilikte Tepecik köyü sınırına girmiş, bunun üzerine köy bekçileri AH Ulutaşla Mustafa Demlrkapı koyunları yakalıyarak bir kısmını köye götürmek İstemişlerdir. çoban Haşan Kalkan buna mâni olmak İsteyince, bekçi AH Ülutaş elindeki mavzer tü-feğlle 10 metre mesafeden ateş ederek Haşanı vurmuş ve zavallı çoban derhal ölmüştür.
çoban Haşan Kalkan on gün Önce memleketinden gelmiştir. Bekçi Alı Ululaşa gelince daha önce de böyle bir vaka İslemiş, adam yaralamaktan Aydın asliye ceza mahkemesinde mahkûm olmuş, af kanunundan faydalanarak kurtulmuştu.
Istsnhuiun emniyet teşkilâtı
Şehrin üç ayrı emniyet müdürlüğüne ayrılacağı doğru değil
Şehrimiz Emniyet teşkilâtında idari değişiklik yapılması düşünüldüğü, Beyoğlu, Üsküdar ve İstanbul cihetlerinde üç ayrı Emniyet müdürlüğü teşekkül edeceği hakkında yayınlanan haber dolayısiyle Emniyet müdürü Kemal Aygün şu beyanatta bulunmuştur:
Şehrimizde üç ayrj müdürlüğün teşkil edileceği doğru değildir. Yalnız Ankara altıncı şube müdürü Zeyyad Koval İstanbul emrine verilmiştir. Kendisi Üsküdar, Beykoz ve Kadıköy havalisinin emniyet işleriyle meşgul olacaktır.
Aylıkları yükseltilen öğretmenler
4508 sayılı kanuna göre, ey-Kıl 1950 ayı İçinde üç yıllık kıdem sürelerini doldurdukları ve bu şiire içinde başarı İle çalıştıkları anlaşılarak aylıkları Millî Eğitim Bakanlığından, birer üst dereceye yükseltilen öğretmenlerin adları aşağıdadır:
Hailse Tunç, Ayşe Ünüulu, Meliha Ateş, A. Fethiye Tüzer, Asuman Göksel, Fahrünnlsa Elmalı, Leman Topkaya, Fevzi Ergenekon, Sulhlye çiftçi.
Sahife ;
Kaçak sigaralar
Gümrük ve Tekel Bakanının basın toplantısındaki beyanatını gazetelerde okuduk. Sayın Bakan, Tekeli a-lâkalandıran mevzular üzerinde izahat verirken bayan sigaralarına temasla, bayanlardan birçok şikâyet mektupları alındığını belirterek şöyle diyor:
«— Hâlen bayanlar için bir «Gelincik» sigarası vardır ki bu ihtiyacı karşılamamakta ve tabiî olarak bayanları Amerikan sigarası içmek yoluna sevketmekte-dir.»
Bayanları tatmin etmek üzere yeni tip bir bayan sigarası çıkarılacağını müj-deliyen bav Bakan, bu sigaranın evsafını anlattıktan sonra yabancı memleketlere Türk tütünü satmak, oralarda Türk sigarası imal e-decek fabrikalar açmak icintJL alman ve alınması düşünü-O len tedbirleri de izah edivorû-ve Sözlerini şöyle bitiriyor: CNİ «— Bu arada şunu sövti-*-yeyim ki memlekette Ame- O rikan sigarası kaçakçılığı c artmıştır. Bu hususta şid!- O defte mücadeleye girişeceğiz" (/) ve kim Amerikan sigarası Jsr kullanırsa derhal mahkeme- 8* yı sevkedilecektlr. Kanun-daki müeyyide az ise bunu Jj* daha da ağırlaştıracağız,» 2_ Demek ki memlekette A-*-merikan sigarası istihlâki >» Tekel İdaresini telâşlanchra--O cak derecede artmış. Sayın"O Bakan, bayanları tatmin e- (D decek sigara mevcud olma- çg dığı için onların Amerikan sigarası içmelerini tabiî bir hareket telâkki ettiğine gö-v-* re, beyanatının son kısmında bildirdiği şiddetli mücadele, mahkemeye sevk, kanunî müeyyideleri ağırlaştırmak gibi sert tedbirlerin yalnız erkeklere raci olduğu anlaşılıyor. Havva kızlarına gösterilen müsamaha nezaketini anladık amma Âdem oğullarına karşı bu kadar hiddetin şiddetin sebebi ııe ola?
Kaçakçılıkla mücadele tabiidir. Fakat bu mücadele sadece suç işliyenleri cezalandırmaktan ibaret kalırsa beklenen müspet netice elde edilemez. Suçlu ile beraber suçun sebeplerini de araştırmak lâzım.
Memleketimizde bol ve nefis kaliteli tütün yetişiyor. Fabrikalarımız da var. Yetiştirdiğimiz tütünün bir kırmını dışarıya satıyoruz ve bunlar yabancı piyasalarda beğeniliyor. Bir kısım tütünlerimizi de yurt içinde imal ve istihlâk ediyoruz. Hal böyle iken memleketimizde kaçak Amerikan sigaralarının Tekel İdaresini endişeye düşürecek derecede rağbet görmesinin sebebi nedir? Kaçak meta, ya dahilde mevcudun ihtiyaca kifayetsizliği veyahut kalite üstünlüğü ve fiat ucuzluğu sayesinde rağbet görür. Yurdumuzda tütünün kifayetsizliği bahis mevzuu ola-nııyacağma göre, kaçak sİ* gara İstihlâkinin illetini kalite ve fiat farklarında aramak icab eder.
Kendi memleketimizde kaçakçılığa rekabet edemi-ven mahsul ve mamullerimize yabancı piyasalarda rağbet teminine çalışmak beyhude gayret değil de nedir?
Cemal REFİK
Bingöl milletvekili Feridun Fikri Düşün-sel'in mazbatası
Evvelki giinkü nüshamızda Bingöl Milletvekili Feridun Fikri Düşünsel’ln seçim mazbatası hakkında An karadan gazetemize bildirilen bir haberi neşret-ıniştlk.
Dün akşam gazetemize telefon eden Feridun Fikri Düşünsel bu haber hakkında şu hö3-lerl söylemiştir:
a— Böyle bir rapor Medtee katiyen gelmemiştir. Telefonla Meclisten yaptığım tahkikat bunun böyle olduğunu katiyetle ispat ediyor. Binaenaleyh yazılan fıkra tamamlle hakikate muhaliftir.
Bundan başka yaptığım tahkikattan heyet âzalarının tamamen Ankaraya gelmedikleri ve binaenaleyh böyle bir raporun tanzim edilmediği de tama-mile anlaşılmaktadır.»
65 yaşını bitirmeyen memurlar emekliye ayrılmıyacak
Ankara — Emekli sandığı tarafından alâkalılara gönderilen bir tamimde 1.1.950 yılında yirmi hizmet yılını doldurdukları İçin 65 yaşını İkmal etmeden 60 yaşını bitirenlerin emekliye çıkarılmalarının kanuna aykırı olduğu bildirilerek, hizmet yılı yirmi seneyi tecavüz etea bile memurların 05 yaşına kadar çalışacakları ve daha evvel emekliye sevk edllemiyeçeklerl bildirilmektedir.
Kasım Gülek, İzmit kazalarında tetk’katta
Hereke 16 (Akşam! — Cumhuriyet Halk Partisi genel sekreteri Kasını Gülek dün İzmit’e gelmiştir. Geceyi burada geçiren Kasım. Gülek bugün İl merkezinde partililerle konuştuktan sonra civar kazalarda tetkiklerine devam edecektir.
İSTANBUL HADYOSO Öilo vo nkjam programı 13.00 Haberler.
13.1.1 Hafif üjle mÜzlJtl PL 1345 Şarkılar.
14 29 Serbest saat.
11 M Sarkılır ve tUrkaler PL
1145 Chopln'den valiler Pl.
15.00 Programlar ve kapantı.
IH,00 Fn(»l heyeti konseri rHİCâzkâr.
18.40 Çar saati.
19.00 Haberler.
19.15 Kısa şehir haberleri.
19.20 Kliçüit oıkeslradan melodiler Pl.
19 40 Radyo kldjllc T (irk musikisi blrliRI konseri.
20.15 Radyo gazetesi.
20.30 Kanılısına.
20.10 Karadeniz türküleri.
21.00 Spor haberleri.
21 15 Senfonik mtizik PL
22.00 Dinleyici İşlekleri.
22.40 Haberler
23.00 Dans nüzlgl PL
23.30 Programlar ve kapanı*.
ANKARA RADYOSU
Ö01» v» -.kıını programı
12.30 M. S ayarı ve Şarkılar.
13 00 Haberler.
13.15 İki piyano İle melodiler Pl.
13.30 Öğle gazetesi.
13.45 Dört Htuoller söylüyor PL 14.00 Hava raporu, akyam programı ve kapantı.
18.00 MS. ayarı ve Dans mJUlfl P. 1830 Konujma: Kitap saatL 18.-45 Filim yıldızlarından maiodlleı
Pl.
19.00 M.S ayan ve Haberler,
10.13 Tarihten bir yaprak.
19.20 Şarkılar. Okuyan MUıehhcı GUyer.
19.43 Tarihi TUrlc müziği.
20.13 Radyo gamteaL
20.30 Radyo senfoni orkestrası kon-
21.15 Konulma: Radyo hanen.
31.30 Dans ınUîlgl P|,
22.00 Konuşma: (Tıp kongresi do-
Jayulyle»
23.13 Halk türküleri. Okuyan: Huniler Akg'ln.
22.43 M.S. ayan va Haberler,
23.00 Program ve kapotııj.
Yarın sabahki program
7 30 MS. oyarı.
7.31 Hafif Uvertürler PL
745 Haberler.
8.00 Şarkılar, t (İrktiler Pl.
8 15 Ot» dakika piyano Pl.
825 dinlin programı va Hava ra-
8.110 Çctllll müzik PL
0.00 Kapanı».
Sahile 4
AKŞAM
lfl Ekim 1950
Ylılmı tarihin bir ilim kurbanı:
Hekim Şanizade
Yamn; Dr. Bedi ŞEHSUVAROGLU
fanimde Mehmet Ataullah XIX uncu Mir hayahmıada muhtelif cepheleriyle sanki bir elmas gibi parlayan bir fikir adamıdır. O ş«rt ilimlerde re hukukta bir âlim olduğu kadar modern tababotl en iyi kavramış bir Türk hekimidir. O kadar kİ ederlerinden AvrupalIlar bile iktibaslar yapmıştır. Aynı zamanda kuvvetli bir riyaziyeci ve heyetşlnastır. Çünkü o klasik medrese tahsili İle yetlnml-yerek Süleym an iye Tıp medresesiyle. Halıcıoğlu mühendlsha-nesini dahi bitirmiştir. Arapça, Farsça, İtalyanca ve Fransızça dillerine ve belki de Rumca ve Lâtlnceye aşina olması onun bu ilmi cephesine ayrı bir sal5.be t verir. Fakat onun bu değerleri dışında apayrı bir cephesi bir sanatkâr tarafı da vardır. Zira Şanizade güze! resim yapar, güzel tambur çalar, güzel yazı yazar ve aynı zamanda şairdir de. Bizzat kendi eseri olan şu beyit onun alın yazışım ne güzel de çizmiştir:
Ben bu dehri dentde şâdüman olmam At& Basımdır erbabı İrfana çün bu
asIySb
Riyaziyeye, tababete alt muhtelif enerleri olduğu gibi bir do divanı vardır. Bütün bunlardan sonra 4 ciltlik Şanizade tarihi onun başka bir değerini belirtir.
îşte XIX uncu asırda OsmanlI Türklerinin tefekkür hayatında bir yıldız gibi parlayan bu zekâ bu kabiliyetlerinin bedelini bütün bir ömür süren sıkıntılar ve nihayet vakitsiz gelen bir ölümle ödemiştir.
Filhakika 1839 da Vakanüvls Asım efendi mat’unen vefat e-dlnce, sadaret makamından sunulan esami arasında Sultan Mahmut H bu memuriyete Şa-nizade’yi lâyık görmüştü. Halbuki Şeyhülislâm Halli efendi buraya kendi adamlarından birini getirmek İstiyordu, O sırada Hekimbaşı olan Mustafa Mesut efendi İle onu istlhiâf e-den Mustafa Behçet efendiler de her sahada olduğu gibi hekimlikte de çok kuvvetli Glan ve bir çok eserleri bulunan Şanl-tadeyl kıskanıyorlar ve onu kentlilerine rakip görüyorlardı. Devlet Kethüdası 1*1 Hftlet e-fendl İse o habis «ekAslyle Sultan Mahmudun etrafında bu kadar değerli rlr İnsanın bulunmasını sarar)] buluyordu.
İste bu İlim güneşini kaplayan bu menfaat bulutlan o kıymetli insanın bütün ömrünü zehretmiş ve nihayet ölümüne kadar gitmiştir. Fakat gonizade bütün bu küçüklüklere karşı yalnız daha Irzla çalışmak ve daha fazla eser yazmakla cevap vermiştir.
TürMyede İlk olarak tab'olunan tıbbi eser Şanlzadenlndlr. Zavallı bu eserini bastırıncaya kadar üç sene Matbaal Âmlre-de uğraşmış d-ırmuş ve kendisine bin bir müşkülat gösterilmiştir. Eserinin tab’ı blttnce kitabı Sultan Mahmud'a arze-dllmernerf için gene her türlü
çareye başvurulmuş ve hattâ Ataullah efendinin Vakanuvis-liklen azline bile muvaffak o-lunmuştur.
Nihayet 1626 da Sultan Mahmudun emriyle Yeniçeri ocağı lâğvedildikten sonra onun mânevi mesnedi olan tariki nazenin yanı Bektaşîliğin dc İmhası cihetine gidilmiş, yer yer tekkeler kapatılmış ve sürgünler yapılmıştı.
O tarihlerde Şanizade. Ket-hlidazade Arif efendi ve diğer bir kaç dostu haftada bir gün Arnnvutköyünde eski Londra elçilerinden Ferruh beyin evinde toplanıp ilmi, fenni ve ed-.1-bl mevzularda konuşurlardı. Bu toplantılarda Rumelilıisan bek-taşl şeyhi Mahmut Babanın da bulunması dolayısile cemiyet âzasından her biri b&direde birer tarafa sürüldüler. İşte bu kargaşalıktan bilistifade basımlarının gayretiyle Şanizade de aynı senenin Zilkade ayında arpalığı olan Tireye nefyedlldl.
Aradan iki ay geçmemişti kİ 6ultan Mahmut ettiğine nadim olarak Şanlzadenln af fermanını imzalamışsa da gaddar hasımlan gene bir hile ile Şa-nlzade'nin ölümüne yürümüşler, o zamanki tâbir İle sebilini tahliye eylemişlerdir. Filhakika tsianbulda öğretilen müjdeciler Tireye geldiklerinde Voyvodanın (kaymakamın) kavaslarile birlikte koşuşarak Şanlzade'nin misafir kaldığı Köse Mlhal O-ğullarından Hacı Ahmet Reşit efendinin evine gelmişlerdir. Oda kapısından rüzgâr gibi giren kavas bu gürültüden zaten yüreği oynayan Şanlzade’ye:
— Padişahtan, efendinin it-lâfına ferman getirdim, deyince, akşam yemeğinden sonra! kahvesini İçmekte olan Şaniza-| de bayılmış, kendisi bir yana kahve fincanı bir yana gitmişti. Kavas bu sefer ağız değiştirerek:
— Hayır itlafına değil ltlâ-
kma (affına) ferman getirdim' sına da sigorta ettirmişlerdi, demişse de İş işten geçmiş ve Şanizade bu dertten halâs elamı yarak bir hafta sonra ölmüştür. Bugün Tire müzesinde bulunan mezar taşında şöyle yazar:
Arnavut kraliçesi Geraldi-nin mücevherleri aranıyor
Apenin dağları üzerine düşen uçak içinde bulunan
Son günlerde ttalyanıın baş şehri Roıns civarında bir define aranmaktadır. Bu aşk macerası. 1938 senesinde Arnavutluk Kıralı Ahmet Zogu'nun. genç ve güzel Macar kontesi Geraldin Apponyl He evlenme-slle başlar. Bu güzel Macar kontesinin, Ahmet Zogu He evlenmeğe muvafakati o zamanlar bir hayli dedikoduyu mucip olmuştu.
Apponyl ailesi Macar asilzadeleri arasında çok eski ve tanınmış bir ailedir. Fakat Ge-raldine'ln babası fakirdi ve ekmeğini Budapeştede turist mihmandarlığı yaparak kazanıyordu.
1938 nisanında Tiranda düğün yapılmadan evvel, Kırat Zogu bizzat Paris'e giderek, nişanlısı İçin bir kaç kıymetli mücevherat satın almıştı. Hut-ı tâ o zamanlar Kırai Zogu'nun Arnavutluk hâzinesinin yansını Paris te harcadığı dedikodusu çıkmıştı. Kiralın seçtiği mücevherat Parisln meşhur kuyumcularından Cartier’ln adamları tarafından Tiran’a getirilmiş vc Kıraliçe de bunlardan bir kısmını beğenerek ayırmıştı.
Düğünü mütaakıp kuyumcu Cartier’ln adamı Parlse uçakla dönecek ve bazı mücevheratta, Kıraliçenln arzusuna göre tadilât yapılacaktı.
Cartier’ln adamlarının ceği bu uçakla düğüne davet edilmiş olan bir kısım misafirler de Tirandan ayrılacaklardı. Diplomatlar ve gazetecilerin de bindiği bu uçakta boş yer kalmamıştı. Kuyumcunun adamları mühürlenmiş olan ve mücevheratı ihtiva eden çelik ufak kasayı pilota teslim ettikleri gibi Lloyds sigorta kumpanya-
mücevherlerin hikâyesi
Arnavut Hıralı Ahmcl Zo gu ile Kıraliçe Geraldin
bine-
du. Uçağa gizilce yerleştirilen simdi bomba, uçak Apenin dağları üzerinden geçerken patlamış ve mürettebatile beraber bütün yolcular telef olmuşlardı.
1939 senesinde Mussolinin askerleri müdafaadan aciz olan Arnavutluğu İşgal etmişlerdi. Kıraliçe Geraldin o zamanlarda hâmile idi. Balkan dağları üzerinden yürüyerek ecnebi memleketlere sığındı, Şimdi kocasl-lc beraber Mısırda yaşamaktadır. Fakat hayatında bir değişme olacağı zannedilmektedir. Mussollnlnln sukutundan sonra gizil evrakı ele geçirilince uçak kazasının teferruatı da ortaya çıktı.
Bu gizil vesikalardan anlaşıl-
IMIIIIUUI Illlll■■■■■■■■■■■■■■■■
Bl! AKŞAM ATLAS lnemasında
dığına göre mücevheratı ihtiva eden küçük kasa kazanın vuku bulduğu yerde bulunamamıştır. Bazı emareler de uçak kazasım Arnavutların tertip etmediğin! bundan haberleri olmadığını göstermektedir.
Bu emareler Lloydos sigorta şirketinin hafiye polislerinin bir iki ufak mücevheratı ele geçirmiş olmaları dolayısile de sabittir. Fakat bu milyonlarca serveti Rom ad a kimin araştırdığı daha belli değildir. Parla-teld Cartler firması mı, Lon-dradakl Lloydos sigorta şirketi mi yoksa. Bir sene bile Kırali-çelik etmemiş olan bu güzel Macar kızı mı? Bu muamma İleride anlaşılacaktır.
Şalıane güzelliği... Ve yüksek san'at dehası ile...
İNGRID BERGMAN ve LESLtE HO1VARD
tarafından İbda edilen unutulmaz bir şaheser:
Evvel zaman içinde..
Faik Ali bey
Rahmetli ile ilk defa nasıl tanıştım?
Düğün hazırlığı — Şairlik tarafı ve ruhunun asaleti
Müyesser oldu bana şahadet İlâhi sen nasib eyle saadet Bulam tâki resulünden şefaat Şanizade Mehmet Ataullah efendi bâ emri âli Mamur üzre iken merhum oldu.
Fakat dflntkn bu haksızlığını, bugünün kadir bilirliği telâfiye çalışmıştır ve Tirede geçen sene Şanizade adına bir hastane açıldığı gibi bir de abide dikilmiştir.
[•) Devlet Kethüdalıtı o man Sadrtramliktan sonra len mühim bir makamdır.
gc-
* Eminönü Halkevinden: Evimizde sağlam ev kızı tlştlren ve aile hastabakıcılık kursu için kayıtlar başlamıştır.
Derslere 1 Kasım 1950 çarşamba günü başlanacaktır.
İstlyenler İki fot-ografla büroya müracat edebilirler.
ye-
Üçak ha 'aianmak üzere İken, bava alanına bir şahıs koşarak geldi ve aynı uçakla geri dönmek mecburiyetinde olduğun-' da ısrar ederek, çok yüksek bir ücretle başka bir yolcunun bl-j letlni satın alarak, uçağa bin-1 dİ. Bu yolcu Coiseppe Marcoul namında, Mussolinin bir numa-l ralı casusu idi. Çantasında Ar - ;( navutluk hudut resini ve plân-llarile Roma'ya gidiyordu. Mar-conl, Duçe'nin Arnavutluğa taarruz edeceğini bildiği için acele I ta 1 yay a-dönmek İstiyordu.' Fakat Marconi'nin bilmediği o!r,l şey varsa, o da faşist kontrolü)' altında olmasına rağmen, Ar-I. navutluk milli emniyetinin buj adamın bavulunun içinde bulunan evraktan haberdar olduğu idi. Arnavutluk milli emniyet memurları Kırat Ahmet Zogu-nun Arnavutluk petrol membalarını ttalyaya kiralamış ve Mussollnlnin bir mankeni olduğunu bildiklerinden Marconinin tevkifine imkân göremiyorlar-dı ve casusun yapacağı kötülüğü önlemek için başka bir çareye başvurulması İcap ediyor-
İNTERMEZZO
(ASK RÜYASI)
Bütün kalpleri teshir edecektir. Filme İlâve olarak: Fox Dünya Haberleri. Numaralı biletler erkenden aldırılma hdır.
tsraelln meşhur piyano virhiozu
Biletler gişede satılmaktadır.
(Escape nıe Neverı
IRROL FLYNN — ELENOR PARKER İD A LUPİNO - GfG YOUNG’un Bütün dünyada alkışlanan zaferi
[
Bu akşam, saat 21 de
Bu yılın en muazzam filmi
4 büyük yıldız’ın yarattığı eser
Her bnklcı mahfuzdur
Palk ÂH Beyi (1903) sene-
• sinde İdi sanıyorum; Bursa’da tanıdım. Ağabeyi Süleyman Nazir Bey Bursa mektupçusu: kendisi vilâyet maiyet memuru idi. Babanı da Bursa valLslydl. Bendeniz Âme- , dil hümayun hulefasındandım; fakat sık sık Bursaya gider gelirdim. çok da gençtim. Faik Âli Beyle tanışışım gûya büyük ve uzun bir gurbetten sonra ka-vuşuşum gibi heyecanlı olmuştu. Büyük babamın babaslyle dostlukları bunda methaldar mıdır bilmem? Fakat biliyorum, hemen onu gördüğüm gün sevmiştim. Az bir zaman İçinde çok dost olmuştuk. Beraber gezer, sık sık beraber yemek yer; hasbıhal ederdik. Dertlerini bana açar, şiirlerini İptida bana o-kurdu ve kemali nezakette beni okuturdu. Bazı tekraflann-dan daha o zaman bu mânayı sezmiştim, tki kardeş benimle âdeta meşgul olurlardı. Süleyman Nazif Beyden aldığım ders leri FalkHe müzakere ve ihzar ediyorum kadına girmiştim. Bunun tek sebebi, babam da dahil olduğu halde, mütekabil emniyet ve hürmetten başka bir şey değildi. Salt Paşanın o-ğullariyle Mümtaz Efendinin oğlu ve torunu zaten başka tür- , Ttlsiinü yapa m ly ataklardı... O) zamanın casusları Süleyman Nazif Beyin Avrupaya gidip gelmesi keyfiyetini istismar e-derek, bu İki kardeşi dalma kötüledikleri İçin, bizden evvel Faik Bursadan İstanbuia gidemez hale getirilmişti. Babam bunu da halletti. Faik çiğim! hem İstanbula yolladı, hem de Burhaniye kaymakamlığına tâyin ettirdi ve artık şairi blme-nent vesileler bularak Bursaya gelir gider, ve mutlaka istan-buldan geçer oldu. Biz Bursadan İstanbula geldikten sonra da bu serbesti artık bozulmadı. Ve bu sıralarda idi Faik evlendi. Istanbulda bana bu haberi verdiği zaman o kadar be-şûş idi ki gözlerinin pırıltısı hâlâ gözümün önündedir.
Düğün hazırlığı
Onu hayli işgal etmişti. Koluma girmişti. Beyoğlunda girmediğimiz dükkân kalmadı. Mir, Puter, Beyker terzihanelerini tavaf ettik. Şıklıkta inatçı ve titiz olduğu İçin kararında aceîe etmezdi. Ve tuhafı şu kİ kendisi intihap sıkıntıları çektiği halde beni sıkmazdı (Em-barras du chobı). Esasen o beni hiçbir zaman sıkmamıştı. O devirde. Meşrutiyet devrinde, daha sonraki demlerde, bu son günlerde bir gün onun beni sıkan bir şeyini bilmiyorum. Binaenaleyh düğün hazırlığı hattâ hoşuma giderdi. Kararsızlığını ben teşvik ederdiml Nihayet Beykere siparişler verdiği gün geniş bir nefes almıştı ve ' dünyayı fethetmiş ti.
Semih Muin ta t S.
Şiir tarafı
Onu nasıl yapardı, bir türlü İzah edemlyeceğim. Çok kuvvetliydi. Çünkü bizatihi kendisi şiirdi, ilham almazdı, onu fışkırırdı diyebilirim. Sevmek onda asıl idi, Her şeyi güzel ve iyi görmek şlanndandt çirkinden iğrenlrdl, tıpkı ağabeyi gibi ürkerdi. fakat o kadar. Fenalık elinden gelmezdi Ulttrvö cenabı vardı. Her şeyin, herkesin istediği gibi İyi olmasını ister ve olacağını veya olduğunu zannederdi. Memnun ve müsterih o-lurdu. Aldandığını görse de tevil eder, kendini aldatırdı. Dost 1 annın üzerine titrerdi. Son zamanlarda bana yazdığı her mektubunda Ercüment Ekrem - Mithat Cemal der durur, onlardan haber alamazsa el-hak üzülürdü. Bunun böyle olduğunu o kadar iyi bildiğim 1-çln. ben de ona yazdığını her mektupta bu beylerimden bahseder, afiyette olduklarını tebşir ederdim. Bir derdi de (Nedim) i İdi. Yazdığı vc Maarifin bastırmak va’diyie senelerden beri satın aldığı bu eserin basılmasını bekliye bekliye ne kadar üzülmüştü, biçare dostum. Nihayet tashih ediyorum, uğraşıyorum. basılıyor, demeği: başlamıştı. Ve en nihayet son mektubunda (Nedim) basıldı, bitti, sana da bir tane göndereceğim, haberini veriyordu Ben de ooo-..h Faik bu üzüntüden kurtuldu diye seviniyordum. Sen misin şevLnen!' Aptal... Sen misin sevinen?? O kaçlar elemliyim kİ muhterem karilerim; ne söylediğim! ne söyliyeceğiml biliyorum. Yalnız bir şey biliyorum. O da: Faik'ın kitabı değil (benim doğduğum ve onun üzerine titrediği İstanbula) Faik'ın mektubu geldi. Demek İstiyorum bizim, başımıza onun alnına yazılanı geldi: ve kederi geldi.
Cenabı Hak üfûlünden mütevellit ve muhik acıyı bize ve biz dostlarına unutturmasın; Faik ı da garikı rahmet buyursun. Her mânada iyi bir adamdı (Faik Âli); her mânada necip İdi S- ™ s
tıtnnauı a»l«dl»**l Şohlr nj»ıra«u KONU)' KISMİ Suı V0 3B .1» GELİR TERCİSİ
MEKTEBİ
Ytun: Louıs Vereme»)) v* Ceorge lierr
Türkçrel: Kâtım Veren
Telefon: tt-KH
Gişeler «aat 11 (M »CUır Peıarlei akşamlan Or»m k.tnvnt» Sal, aKjjmiarı Komedi kiMtiintia tcmsU vokiut
YENt SES TİYATROSU
Her akşam 20.45 (te üç GÜVERCİN Operet 4 perde Eser: Szlgligeü,
Müzth: Kalman ve Bralıms
Türkçesl: Esat N. Eretldor Çarşamba tenzilatlı,, cumarieH. Pazar matine 15 de. Tel; 49369
BEYAZLI KADIN
Ajk ve macera romanı
Tasanı W. W. Coüinjs Tercüme eden: (Vâ-Nû)
- Tefrika No. 78 J
•çık bir mukaddes kitap duruyordu. Burada bir de el işi sepeti vardı. Siyahlar giymiş ihtiyar bir kadın, sakla sakla iş işlemekteydi.
Yözü sert, ifadesi kapalıydı. Muzlim gözlerini bana kaldırdı. Adeta meydan okur gibi baktı. Yanakları şişmandı; dudakları kırmızı ve canlıydı.
Bu kadın bayan Catheriç’t!, Bana bir İskemle gösterdikten sonra derhal mevzua girdi:
— Kızandan bahsetmek için mİ buraya geldiniz?
Aynı tonla konuşmaktan, gayri çare olmadığını derhal kestirdim.
— Kızınızın kaybolduğunu biliyor musunuz? — diye sordum.
— Evet biliyorum. Ne var-
mış?
— Kayboluşunun neticesinde ölmüş olduğunu düşünmüyor musunuz?
— Bana bu haberi vermeğe mİ geldiniz? Sizin ne üstünüze vazife?
— Ben, kızınıza hastaneden kaçtığı gece raslanırçtım. Ona elimde^ geldiği kadar yardım ettim.
— Hata etmişsiniz.
Cevap verdim:
— Bir annenin bu şekilde konuşmasından. dolayı azap duyuyorum.
— Anna'nın »nnesl bu seklide konuşuyor İşte . öldüğünü nereden biliyorsunuz?
— Size ounu söylemek hakkını haiz değilim
— Adresimi kimden öğrendiğinizi de söylemek bak kını
haiz değil misiniz?
— Bayan Clement'den,
— Aptalın biridir... Sizi buraya o mu gönderdi?
— Hayır.
— öyleyse nlein geldiniz?
Kelimeleri iyice belirterek bambaşka bir ifade İle konuştum
— Anna. Caıberlcln annesi, kızının akıbetini öğrenmek İstiyor mu, istemiyor mu diye tetkike geldim
— Anlıyorum Sonra?
Ben tereddüt gösterdim. O devam etti:
— Eğer buraya gelişinizde barka .-ebep yoksa bana yapacak bir »ey kalıyor o dx ziyaretinizden dolayı sice teşekkür j etmek ve sizi daha fazla alako-yamayacağımı bildirmek. Güle güle, efendim.
Soğuk hail beni çileden çıkardı.
Kısaca cevap verdim:
— Gelişimin başka bir sebebi daiıa var.
— Ben de zaten bundan îüp-belenmlşUm.
. — Kıtınız bir kalb hastalı-
ğından öldü, Vefatı da benim | İçin çok kıymetli olan bir .şah-
siyet üzerinde iki adamın oyun oynamasına sebebiyet vermiştir. O adamlardan biri Sir Percival Glyde’dır.
Kadının yüzünde hiç bir İfade değişikliği olmadı. Badece:
— Yok canım1 — dedi.
— Elbette aklınızdan geçiyordu r. Kuramon vefatiyle başka bir şalısa nasıl oyun oynanırmış, dlyonunıuEdur.
Bayan Cathe-ick. soğuk bir İfade Lle cevap verdi:
— Hayır, böyle bir şey aklımdan aeçıniyor. Kendi aklınızdan geçenleri bana atfetmeyiniz. Eğer siz benim işlerimle alâka-lanıyorşaıuz, ben slzlnklterje hiç alâkalanmıyorum.
| İsrar etum;
— Bununla beraber, bıı sunileri size niçin sorduğumu düşü-nûyorsunuzriur
— Evet doğru .. Düşünüyorum.
— Şunun İçir: kİ, ben İşlediği habasetlerden dolayı Sir Fcr-cival’dcn tıesar, soracağım Buna kr.rar vermiş bulunuyorum.
— Sizin kararınızla benim ne alâkam var?
— âlâ kar. tz •■or ... Sir Percl-val’in başından baz« hâdiseler
geçmiş. BurJan aydınlatmam İktiza eder. Siz bu hâdiseleri biliyorsunuz. Bana yardım etmenizi İstemek için geldim.
— Ne hâdiseleri imiş onlar?
— Old Welmlngham'da geçen hâdiseler... Kız.nızin doğumundan evvelki... Kocanız zangoçluk ederken...
Hassas bir noktaya dokunduğumu anlamıştım Çünkü gözlerinde şimşekler çaktı. Elleri e-tekliğinl asabiyetle düzeltti.
Birdenbire sordu :
— Nereden biliyorsun bunları?
— Bayan Cfements anlattı.
— Kadın, alay etmeğe başladı:
— Anlıyorum. Sizin Sir Per-cival'a kininiz rar İntikam almanız !çln benim yardımımı istiyorsunuz değil m?? Bildiklerimi size anlatay.nı öyle mi? Yani sizce: Karş-nızda zayıf bir kadın vardır. Onun şahsi işlerine burnunuzu sokacak olursanız. o kadın «fkârı umumiye karşılında teşhir edilmekten korktuğu içip bl tün bildiklerini «l?,e anlatacaktı'- Siz df bundan istifade edeceksiniz. Wa ha. o-yununuzu Bfilu?r.ak da hoşuma
gidiyor.
Kötü bir gülüşle güldü.
Devam etti:
— Anlaşılıyor kİ, «18, benim bu muhitte itibar gören bh 1°’ san olduğumu bilmiyorsunuz, bayım. $lmdl zile basıp sizi dışarı attıracağım. Fakat, benim buraya kötü bir iftiraya uğradıktan sonra tertemiz geldiğimi de öğrenmenizi isterim. Gün geçtikçe masumiyetimi ispat etmiş oldum. İftira savuranları birbiri ardı sıra mağlûp ettim. Şimdi artık benim aleyhimde konuşacak hiç Kimse kalmamıştır. Bu şehirde yüksek mevki sahibiyim. Baş papaz bana selâm veriyor. Hu ha! Böyle bir neticeyi beklemiyordunuz değil mi? Kiliseye gidip tahkik ediniz. Orada bayan Catherick'in kendi namına tutulmuş İki yeri olduğunu öğreneceksiniz. Belediyeye gidip tahkik ediniz. Orada da ahlâkın korunması için kurulan cemiyete para verenler listesinde ismimi göreceksiniz. Şu mukaddes kitaba bakınız! Bunun bir benzeri sizin öz annenizde bile yok
O sırada, pencerenin önünden bir papaa geçti. Bsvan Cat-
herick'i hürmetle selâmladı.
Kadın, bana meydan okuyarak baktı:
— E, söyleyin bakalım ne diyeceksiniz bu vaziyet karşısında? Bana oynamağa hazırlan-dıgınız oyun iflâs elti değil mi?
— Hiç bir şey değişmiş değildir. efendim. Ben sizin bu şehirde kazandığmıs yüksek vaziyeti münakaşa etmek niyetinde değilim. Onu bozmak da asla aklımdan geçmiyor. Buraya gelişimin sebebi şu: Sir Per-clval. nenim ne. kadar düşmanımsa sizin de o kadat düşma-nunzdıi'. Ben ona ue kadar kin besliyorsam, si? de o kadar besliyorsunuz. Varın inkâr edin, varın bana küfürler yağdırın, varın bana dar.lın; takat biliyorum ki, İngiltere’de o herifi ezmek için bana yardım edecek tek kadın varsa o da sîzsiniz.
— Yalnız başınıza ezin, sonra haberini bana verin.
— Bana itimadınız yok mu?
— Hayır.
— Sir Perclvn-.'detı itorkuyor-8UI1U2İ
— Yok canın ?
(Arkası var)
Created by free version of 2 PDF
Milletlerarası sivil
havacılık konferansı
f— DÜNYADA—»
| Neler Oluyor I |
Kilisede caz ve dans/
Dolmabahçe Sarayında
Salı günü Şale köşkünde toplanacak olan konferansın maksat ve gayeleri
Nevyorkta flalnt Marka klişesinin başpapazı, kiliseye gelenlerin gittikçe azaldığına dikkat ederek, halkı kiliseye çekmek İçin bazı tedbirler almıştır. Bunun başında kilisenin orglarının caz havalan çalması geliyor. Cazdan hoşlanan delikanlılar ve genç kızlar caz dinlemek İçin kiliseye koşmağa başlamışlardır.
Başpapaz bunu yeter görmemiş ve duaları kısaltarak tasarruf edilen raman zarfında dans numaralan yaptırmağı kararlaştırmıştır. Bunun üzerine genç kızlardan mürekkep bir dans heyeti teşkil edilmiştir. Genç kızlar her âyinde bir numara yapıyorlar. Bu numarayı seyretmek Istiyenler kiliseyi dolduruyorlar. Başpapaz bu vazifeye tâyin edildiği zaman kilise bomboş iken şimdi âyin saatlerinde yer bulmak kabil olamıyor.
Kilisede caz çalınması, genç kızların bale dansı yapması iptida tenkldlere, dedikodulara sebeb olmuştur. Fakat alınan tedbirlerin müspet neticeleri gö rülünce herkes başpapazı ttlr etmeğe başlamıştır,
tak-
Eskimiş ve yırtılmış döşeme kumaşlarını kim yenilemişti?
Tahta tezgâhı ile büyük bir muvaffakiyet kazanan Türk işçisi Necati özturga merhumun ailesi göz yaşları dökerek hayatlarını anlatıyor
Milletlerarası sivil havacılık konferansı. 17 Ekim salı günü saat 15 de Yıldızda Şale köşkünde toplanacaktır. Konferansa iştirak edecek olan muhtelif milletler temsilcileri şehrimize gelmeğe başlamışlardır.
Milletlerarası sivil havacılık teşkilâtının umumi merkezi Kuradanın Montreal şehrindedlr. Halen bu teşkilâta 55 memleket üye bulunmaktadır. Teşkilâtın kısa ismi t. C. A. O. dır.
Sivil havacılık anlaşması 1954 yılının Kasım ve Aralık aylarında şikagoda toplanmış olan konferansta hazırlanmış ve 26 devlet tarafından tasdik edilince 4 Nisan 1M7 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sivil havacılık teşkilâtının gaycii
Şlkago konferansı tarafından kabul ve lasıllk edilen nihâi takrirde teşkilatın gaye ve hedefleri şu şekilde tasrih ve tespit edilmiştir.
•Milletler arası hava seyrüseferinin prensip ve tekniklerini geliştirmek ve dünyanın her tarafında milletlerarası sivil havacılığın emniyet ve intizam dahilinde inkişafını Bağlıyacak şekilde milletlerarası hava taşıtının plânlaştırılmuı ve gelişmesini himaye etmek; uçuk inşası ve işletmesi endüstrisini barışçı sayeler için cesaretlendirmek, havayolları. hava limanları ve milletlerarası sivil havacılık için hava seyrüsefer! kolaylıklarını cesaretlendirin ek, dünya milletlerinin emin, mun-taıam elverişli hava taşıtma olan İhtiyaçlarım karşılamak, gayri makul rekabetin sebeblyt verdiği iktisadi ziyanı önlemek, âktı devletlerin haklarına ta-mnmlyle hürmet edilmesini vei her âkit devlete milletlerarası hava yolları İşletmek bahsinde adil İmkân verilmesini sağlamak. Akit devletler arasında tefrikten kaçınmak. mlilelJrr-ftrusı hava taşıtında uçuş emniyetin! tesis etmek, umumiyetle milletlerarası sivil havacılığın bütün veçhelerinin gelişmesine ça'ışmak.
sey başkanı teşkilâtın jnaaşh bir memurudur. Konsey, kurul tarafından seçilen ve 3 yıl müddetle vazifeli olan üyelerden müteşekkildir. Bu üyeler 21 âkit devletin temsilcileridir.
Yeni şebeke 25 gemiden İbaret 10 İstasyondan müteşekkil olup, 1946 aniaşmasiyle kurulan 13 açık deniz İstasyonundan müteşekkil şebekenin yerini almıştır.
«İCAO» üye devletler tarafından teşkilâtta çatışmak üzere tâyin edilen İdareci ve memurları yetiştirmek için 6 aylık kurslar tertiplemiştir. Bu personel bir müddet teşkilâtta çalıştıktan sonra kendi hükümetlerinin hizmetine avdet etmekte ve «İCAO» ilo üye hükümetler arasında irtibatı teinin etmektedirler.
YıUardanberi «tCAO» şimdiki halde mllletlearası ticari hava nakliyatı haklarını tesblt vs tanzim eden çok sayıda iki taraflı anlaşmaların yerine çok taraflı bir anlaşma kurmağa uğraşmaktadır. Bu alanda mil-leUtrarası hava İşletmelerine uçak satın almalarında mümkün olan (n büyük yordum sağlamağa matuf ve milletlerarası havacılık haklarının tanınması adlı İlk hukuki mukavele teşkilât tarafından hazırlanıp kabul edilmiştir, Bu anlaşma 24 devlet tarafından İmzalanmış ve Birleşik Amerika tarafından onaylanmıştır. Mukavele İki veya daha fazla devlet tarafından onaylanınca yürürlüğe girecektir.
4CAO»nun bölge bürolarından «Avrupa-AfTİka» bürosu Pariste. Orta-Doğu bürosu Ka-hirede, Uzak-Doğu ve Pasifik bürosu Avustralyada Melburn' da. Kuzey Amerika bürosu Montreal’da ve "Güney Amerika bürosu Lima'dadır.
Avrupa-Ak deniz. Oı ta-Kuzey Pasifik, Güney ve Afrika-Hint denizi
Sahte üçüzler
ispanyada neşredilen İstatistiklere göre bu memlekette üçüz doğuranlar çoğalmıştır. Bu hâdise hükümet mahfillerinde 1 büyilk memnunluk uyandırmış, üçüz doğuranlara verilen beş bin peçe t a mükâfat on bine çıkarılmıştır.
Mükâfat miktarı arttırılınca, Bftrselonda üçüzlerin miktan-nın birdenbire şaşılacak derecede arttığı görülmüştlür. Hâdise şüphe uyandırdığından-tahkikata başlanmış, neticede bir sahtekârlık meydana çıkarılmıştır.
Tahkikata göre, Barselon'un doğum evlerinden biri, başkalarının doğurduğu çocukları bir kadın doğurmuş glb! göstererek kadının on bin peçeta mükâfat almasını temin ediyor ve bu paranın yüzde 25 İni alıyormuş. Müessese hakkında derhal takibata başlanmıştır. Üçüzlerin hakikaten üçilz olup olmadıkları hakkında şimdi esaslı tahkikat yapılıyor.
M ir asa konan kediler
sey-
Teşkilâtın faaliyetleri
nİCAOonun mesaisi, hava
rüseferinln teknik safhaları ve bilhassa milletlerarası hava seferlerinin emniyet ve intizamı üzerinde temerküz etmiştir. Bu maksatla, milletlerarası bütün hava yallarında eşit ve yekne-
dartlarm formüllcştirilûlğl 10 zeyil, ana mukaveleye eklenmiştir. Bu zeyiller uçakların sefere elverişliliği, radyo ve telsiz muhaberatı, hava-kara muha-j beratında kullanılan cihazın standartlaştırılması, hava seyrüseferi kaideleri, hava seferlerinde kullanılan harita ve şemalar, hava personeli lisansları, yakıt ihtiyatları ve meteorolojik kodlara dairdir.
Muayyen mıntaka ve hava yollarına mahsus özel hava seyrüsefer meselelerinin halli re mahalli hava seyrüseferi kolaylıklarının milletlerarası emniyete uyun olup olmadığını tâyin ve gerekil Islâhatı tavsiye için dünyanın belli başlı uçuş mıntakalannı ihtiva eden bir bölge toplantılar serisi yapılması kararlaştırılmıştır. Şimdiye kadar Güney Amerika. Kuzey Atlantik, Güney Atlantik, Ka-raib. Doğu. Asya
bölgelerinde toplantılar yapılmıştır. Teşkilâtın son bölge toplantısı 17 Ekimde tstanbulda cereyan" edecektir.
Bu bölgelerdeki hava seyrüseferi kolaylıklarının tesis ve İdamesini sermayelendlnnek İçin teşkilât çerçevesi dahilinde ak-tedllen 4 müşterek yardım anlaşması balen meriyettedir. Bir devletler grupu tarafından temin edilen masraf «İCAO» tarafından idare edilmekte ve teşkilât lüzum görüldüğü takdirde, bölgelere teknik yardım sağlamaktadır.
Eylül 1940 da Lonurada ak-tedllen Kuzey Atlantik bölgesi toplantısında, okyanusta meteoroloji istasyonları vazifesini görecek gemilerden müteşekkil bir şebekenin idamesini sağlayan bir anlaşma akcedilmlştir Bu hava İstasyon gemileri meteorolojik raporlar verdikleri gıtd Kuzey Atlantik hava yollarında sefer eden uçaklar için merhale noktaları vazifesini Bör mjştlr. mekte ve olağanüstü ■-
araştırma ve tahlisiye olarak kullanılmaktadır. Kuzey | B(?nc| parmağından
şikagoda Mary Clay adında ihtiyar bir kadın vefat etmiştir. Kadın kedi meraklısı İdi; evinde 9 kedisi vardı; bunları çok severdi.
Kadının vasiyetnamesi açıldığı zaman kedilerine 75 bin dolar bıraktığı görülmüştür. Bu para İle kedilere her gün taze sığır kıyması ve süt verilecek, bir hizmetçi kedilerin temizliği İle meşgul olacaktır. Bundan başka, salon müstesna, kediler evin birinci katında serbesçe gezebileceklerdir.
Kadım mirasçılarından birini bu vasiyetin yerine getirilmesine memur etmiştir.
Evvelki gün gezdiğim ve bu sütunlarda hâtıralarından bahsettiğim Dolmabahçe sarayından çıkarken, gözleri yaşlı bir bayanla karşılaşmıştım. Bu altmışlık İhtiyar, neye üzüldüğünü, niçin ağladığını sormam üzerine:
«— Ben, dedi. Milli saraylar İdaresi mensucat dokuma mühendisi ve mütehassısı merhum Necati Özturga’nm reflkasıyım. Bu defa halka açılması münasebeti! e sarayı gezerken hâtıralarım canlandı da kendimi zap-tedemlyerek ağladım...»
Kocası Necati Özturga’nm bilhassa Dolmabahçe sarayına çok emeği geçtiğini sözlerine ilâve ederken, onu ben de hatırlamıştım.
Necati Özturga kimdir?
Necati özturga, yalnız Dolnıa-bahçe için değil, diğer saraylar İçin de hayli emek sarfeden, gaz nuru döken, modern mensucat makineleri karşısında tahta dokuma tezgâhına zafer kazandıran bir Türk mühendisi ve eserlerde AvrupalIlara parmak ısırtan mütehassıs bir dokuma ustasıydı.
Senelerce evvel, saraylarda mevcut koltuk, kanape, divan vesair mobilyalar kumaşiarlle nadide dokumalardan olan perdelerin zamanla eskimiş ve bir kısmının tamir kabul etmlye-cek derecede yırtılmış olduğu görülerek bunların aynı desende kumaşlarla tebdiline karar verilmiştir. Fakat yalnız İstaıı-bulda değil, dünyanın her tarafı arandığı halde bu kumaşların benzeri bulunamamıştır! şayet o zaman, Hereke fabrlka-sı bu kabil dokumacılığa bir nihayet vermemiş ve faaliyetini tatil etmemiş olsaydı, evvelce yapmış olduğu kumaşların aynım yine o fabrikaya yaptırmak gayet kolaydı. Lâkin hani o fabrika ve bu kumaştan dokuyacak ustalar? Ne fabrlka-da bu çeşit imalât kalmış, ne de ustalar...
bu . kumaşları yapamaz.» cevabı verilmişti. İstanbul 8a-
Cemaleddin BİLDİK ““f8 “
>Yazan: —■
Teşkilâtın bünyesi
■İCAO» nun idari teşekkülleri kurul ve konsey dir. Kurul teşrii w konsey de ic:al heyettir. Kon-
••“•••■■«»»«.....
..... .V novu. V«V|2. I I ''m* sak işletme şartlan teminine mua 1950 de yürürlüğe girmjş-matuf ve milletlerarası 5tan- Ur,
Kahvehaneye saldıran kuduz çe.kal
İzmir — Aydının Kurtuluş mahallesindeki kahvelerden birine gece bir kuduz çakal gir__________ Ansızın giren çakal hallerde . müşterilerin üzerine hücum et-üsleri | mlç ve A1| ifosan adındaki bir ,________. ..._________ ısırmıştır.
Atlantik hava İstasyonu anlaş- . Bunun »zerine kahve halkı ke-ması Nisan 1948 da londrada serle vurmak suretiyle çokalı yapılan bir toplantıda 11 üye devlet tarafından bazı tâdillerle kabul edilmiş olup. 1 Tem-
öldürnı üçlerdir.
Dokumacılığın ihyası
Ankara 14 (Akşam) — Hükümet küçük sanat kooperatifleri temsilcilerinin iştlrftklylo şehrimizde dokumacılık sanatının İhyası İçin bir toplantı yapılmasına karar vermiştir. Toplantıda dokumacılığın nasıl ihya edilebileceği, ne gibi teşebbüslere geçilmesi lâzım geleceğini ve Ekonomi Hakanlığının bu hususta nasıl bir yardım yapması lâzım geldiği İncelenecektir. 2Q Kasımda yapılacak toplantıda alınacak kararlaman sonra Ekonomi Bakanlığı dokumacılıkla iştigal eden küçük sanat kooperatiflerinin kalkınması İçin gerekli tertipleri alacak ve ica Dettiği halde lüzumlu
Samsunda Alaçamda İnşa edilerek 560.000 liraya mal olan ı.ıw metre karelik tütün deposu ^^'cekUr0*1*"”1 Mfr'he
Modern makineler yerine tahta tezgâhlar
Nihayet milli saraylar idaresi, her biri hususi nefasette olan kumaşların, aynı şekil ve desendeki kumlalarla yenilenmesi İçin sarayın bir köşesine küçücük bir atelye kurmaktan ve o kumaşları bu atelyede dokutmaktan başka çare olmadığına karar vermiş!,. Aramışlar, taramışlar ve o kumaşları yıllarca evvel dokuyan Hereke fabrikasında yetişmiş bir usta bulmuşlardır. işte bu, Necati öz-turgadır; Dolmabahçe sarayının kapısı önünde karşılaştığım gönü yaşlı, bağn yanık ihtiyar kadın da onun refikasıdır.
Üzatmıyayun, Dolmabahçe sı -rayının Musahipler camisinde bir köşeye tezgâh kurulmuş, aranan kumaşlar bu tezgâhlarda. merhum Necati Özturganm İdaresinde dokunarak sarayın koltuk, kanape ve perde ku-
mallarından solmuş, yırtılmış, eskimiş olanları baştan başa yenilenmiştir. O zaman bu, Is-tanbulda dokumacılık sahasında mühim bir hâdise olarak karşılanmıştı. Çünkü modern makinelerde dokunmuş olan kumaştan tahta tezgâhlarda dokumağa imkân o lam ıy a cağını en Heri dokuma ustaları iddia edip dururlarken Necati Özturga, tahta ve İptidaî lezgâ-hında o kumaşların aynını dokumağa muvaffak oluyordu.
Nasıl yetişti?
Necati özturga’nm nasıl yetiştiğini vefatından (*1 İki sene evvel yazmış olduğa bir yazısından öğreniyoruz:
«Şahadetnamem yuk! Avru-patla da tahsil görmedim. Beni memleket yetiştirdi. Fakat makbul olmak için Avrupa damgası yemek icap ediyor. Av-rupada bulundum amma tetki-kat İçin... Ben aslen Hcrckeli-yim. Babam Musa Hilmi Hereke mensucat fabrikasının mütehassısı ve direktörü idi.. Benim de kocamdir. Bu meslek üzerinde Hereke fabrikasında ilânı Meşrutiyete Bundan
bir çok müesseslerde dum.»
Bayan Faika Özturga İle ayak üstü konuşmamızda zevci merhum Necati’nin çalışması hakkında bildiklerini anlatması ricasında bulundum.
«— Saraydaki döşeme kumaşlarının yenilenmesi kararlaştırılınca, dedi bu sonata vâkıf bir usta bulunup bulunmadığı Hereke fabrikasından sorulmuştu. «Kumaşların İlk dokuma mühendisi Musa Hilmi beyin oğlu Necatlden başkası
yeslnl de kocam Necatı tesis ederek memlekete yüzlerce sanatkâr yetiştirmiştir Pek çok yorgunluklara ve yoksuzluklara rağmen Milli Saraylaı İdaresinin mü ra cati karşısında, tevdi edilen işi vatani bir vazife olarak benimsedi ve tezgâhını kendisi yaparak şekilleri ve desenleri kaybolan kumaşları meydana çıkardı. Vazllesl ba jinda da Vefat etti.»
Büvıik Millet Meclisine müracaat
İhtiyar muhatabım- gözlerinden akan yaşlan mendiliyle toplamağa çalışırken sözlerine şöyle devam etti:
«— Koçanım bu hizmetine karşı bir mükâfat mı gördük? Hayır... Başımızı sokacak bir e-vlmiz bile yok... Vatani hizmet tertibinden maaş mı bağlandı? Hayır!... Ev kiramızı bile verecek durumda değiliz. Ev sahibi, evi lehliye etmemiz İçin mahkemeye müracaat etti. Ne yapacağımızı şaşırdık. Hayatının son yıllarını, Türk dokumacılık tarihine hasreden kocamın bu hizmetine mukabil, vatani hizmet tertibinden maaş bağlanması için Büyük Miltet Meclisine müracaat ettim. Bakalım ne olacak?»
Bu ihtiyar bayanla konuştuktan ve ona veda edip ayrıldıktan. sonra düşünüyordum: Bizde değerli bir Türk sanatkârının geride bıraktığı ailesine karşı gösterilen alâkanın derecesini öğrenmek İçin, her halde. Meclise verilen arzuhalin neticesini beklemek lâzım...
Cemaleddin BİLDİK
kadar çalıştım, sonra resmi ve hususi bulun-
[*] Vefatı. 24 şubat 194.1.
Sarayı yapanlar
Arkadaşımız Cemaleddin Bildik, Dolmabahçe sarayı hakkında 12 ekim tarihli Akşam’da çıkan yazısında- sarayı yapan ustalardan da bahsetmişti. Va-he Malkom imzası İle aldığımız bir mektupta bu yazıya temasla şöyle denilmektedir:
«Dolmabahçe sarayım yapanlardan Karabet Serkis bir kişi değil, bunlar «Balyan- soyadı İle maruf Karabet Balyan ve Serkis Balyan olmak üzere iki kardeştir. Bunlar Fransada İkmali tahsil etmiş m imarlardır. Daha doğrusu bugünkü tâbiriyle, Yüksek Mimardırlar. Esasen Balyan ailesi, arasından memlekete birçok mimarlar yetiştirmiştir. Dolmabahçe sarayından başka, Beylerbeyi sarayı, Çırağan sarayı ve Boğazın incisi olan Ortaköy camisi de bu ailenin eserleri meyanında-dır.
Memlekete sanat bakımından büyük hizmetlerde bulunmuş olan bu zevatın aynı zamanda memlekete bağlı, memleket! sever kimseler oldukları da malûmdur. Eskilerin hizmetlerini yeni nesillere tanıtmak da bizim neslin vazifesidir. Hürmetlerimle.»
ı Paris! zijartt eden Fas Sultanı Mubanımed bin Tusuf, meçhul asker âbidesine çelenk kuyııyer
s
13 Ekim 1950
Kan dâvası j
AKŞAM
Sahlfe 7
ı
!
4
il
:■
M
te
r.
Antonlo Parana, Vera Kruz ı şehrinin haşin ve İtaat nedir I bilmeyen halkına hüküm ve ı nüfuzunu kabul ettirmişti. Her- ı kes, hattâ bolgenLn adil makamları bile emirlerine körü ı körüne İtaat ediyorlardı. Fakat ı bir düşmanı vardı. O da meni-lekelin en büyük kahve tarlalarının sahibi olan Sam Adanıl-to İdi. Aralarında eski ve sön- i mez bir kin ve düşmanlık hüküm sürüyordu.
Ailelerinin erkekleri ytilar-danbcrl devam eden insafsız «kan dâvası» yüzünden birer birer öldürülmüşlerdi. Sam. çoktan Antonlo'yu öldürmüş olacaktı. Fakat daha evveli biricik kızı Kramelita'yı evlendirmek istiyordu. Sonra düşmanı Antonlo ile hesabını görecekti.
Bir afcyun Sam, çiflJğine dönerken :
— Merak etme Antonlo! Bir gün hesaplaşacağız diye düşünüyordu.
Fakat birdenbire beygiri kişnemeğe başladı ve şaha kalktı. Sam atının bu hareketine taaccüp edecek yere İndi ve patika-, nın ortasında uzanıp beygirini durdurdu. Siyah cisme bakınca tüyleri ürpererek:
— Bir kadın cesedi I diye
söylendi
O sırada bulutlar arasından sıyrılan ay ışığı sayesinde cesede dikkat edince yaralanmış bir canavar gibi korkunç bir kükreme savurdu. Cesedin üzerinde kızının elbiselerini ve bileğinde de bileziğini tanımıştı. Delirmiş gibi:
— Santa Marial Bu, kızım olamaz. Karmelitamı öldürmeğe kim cesaret etti: diyerek doğünmeğe başladı. Bu sırrı çözmekte gecikmedi. Ölü kadının göğsü üzerine kanla Ven-dctta'nın İşareti olan kırmızı bir haç çizilmişti. Demek Kar-melita, Antonio’nun vahşetine kurban gitmişti. Düşmanı, kendisini yeis ve ıstırabından çıldırtmak İçin kızını öldürmüştü.
Sam birdenbire vahşileşti. Ağzından köpükler saçılıyordu. Dögünûyor, ağlıyor, o güne kadar düşmanım temizlemediği İçin nefsine lânet okuyordu.
Sonra kudurmuş gibi beygirine atlayarak hasmını öldürmek İçin Vera Kruz şehrinin yoluna düzüldü. Antonioya hürmet ve itaat tden bütün şehir halkını kana boğmak arzusile yanıp tutuşuyordu.
Fakat atını dört nala sürerken birdenbire kalbinde şiddetli bir ağrı hissetti, gözleri karardı ve yıldıranla vurulmuş gibi yere yuvarlandı. Sam sekteden ölmüştü.
-■
Ertesi gün Vera Kruz halkı Şam'ın garip Ölümünden bahsediyor. Antonlo'nun dostlan da meyhanelerde gülmeden katılıyorlardı. Anlatıldığına göre Anlonio'nun bir kaç dostu. Sama çirkin bir şaka yapmak için Karnu-lltayı fistanlarından birini ve bileziğini kendilerine vermeğe zorlatnşılar, o gün ölen bir kadına Karraelitanın elbisesini giydirmişler, koluna da bileziğini geçirmişler ve Şam’ı yeis ve ıstırabından çıldırtmak İçin çUliğine dönerken geçeceği yolun ortasına götürüp bırakmışlardı. Anlayamadıkları ye gâne cihet. Sam ın cesetten bir hayli ötede ölii olarak bulunması idi.
mini almak İçin onu öldürmekle tehdit etti. Şam'ın bir an gülümsediğini görünce kırbacını kaldırarak yüzüne şaklattı.
Sam. yerinden kımıldamadığı gibi sesini de çıkarmadı. Karmellta, gözlerini yere indirerek ve kendisine hiddetle bakmıya-rak çıkıp gitti. Bu hal, MeksikalI sergerde üzerinde derin bir tesir yaptı ve zihninde sabit bir fikir yerleştirdi: Kendisini Karmelltaya sevdirmek ve evlenmelerine razı etmek.
Fakat genç kız. babasının İntikamını almağa and İçmlştL Şam'ın maksadını anlayınca, hiç bir hiddet eseri göstermedi. Hattâ oha nazikâne muamele etmeğe ve ümit vermeğe başladı. Sam, anlamadan genç kızın kurmuş olduğu tuzağa Karmelltayı çılgın bir sevmeğe başladı. Bu uğurda her şeyi feda etmeğe hazırdı. Ailevi kinine gelince; onu artık hiç düşünmüyordu. Şimdi zihnini işgal eden yegâne nokta, güzel Karmellta İdi.
Sık sık genç kıza:
— Karım olmanı istiyorum dedikçe Karmellta:
— Hayır Antonlo! Babamın ölüsü bl2l ayınyor cevabını veriyordu. Bu suretle Antonlo her defa genç kızın evinden meyus ve perişan geri dönüyordu. Ondan uzak bulundukça bir an bile rahat edemiyordu. Istırabını unutmak İçin kendini İçkiye verdi, çîflîgini İhmal etti, servetini sefahat âlemlerinde tüketti ve sonunda fakir düştü.
Antonlo'nun çektiği azap ve İşkence dayanılacak neviden değildi. O eski mağrur ve her şeye kaadlr seregrde, İskelete dönmüştü.
Bir gün Karmelitanın ayaklarına kapanarak kendisine merhamet temesi İçin yalvarmağa başladı. Genç kız. artık sırrını açığa vurmanın zamanı gelmiş olduğunu anlayarak:
— Antonlo, sen vaktlle buranın en zengin ve en kuvvetli adamıydın. Mert bir erkek olsaydın babamın karşısına çıkmalı ve onu kahbece öldürme-meilydln. Bu hareketinden dolayı senden intikam almağı düşündüm. Kendimi sana sevdirdim, Halbuki ben senden ölesi-[sin. ye nefret ediyorum. Vücudunla ’—• kirlettiğin ç İtliğim d en çabuk defol git. Derhal gitmezsen uşaklarıma seni kırbaçlamalarını emredeceğim.
Antonlo ağlamağa başladı ve kırbaçlanarak koğuldu. Ertesi sabah şehre giden köylüler, An-tonto'yu bir ağaca asılmış buldular. O. aşkın verdiği ümitsizlikle intihar etmişti.
Çeviren: A. HİLÂLİ
F Şam'ın ölümünden bir ay son-l ra An tonla, son derece güzel
4 genç hir kadını kabul edlyor-
| du. Genç kadın, yanına girer
girmez:
— Ben Karmelitayım, yani | kafasını kestiğin kadın I Babam
| ve benimle alay etmekten vaz-
L geçmeni hatırlatmağa geldim.
Babam Sam ölmüş amma bu f cinayetini sana çok pahalı öde’ teeek biri vardır dedi.
Genç km. bu tehdldkâr söc-ı terden sonra Şam’ın çlfllğlnden
• çıktı, atına atladı ve şimşek gl-
h b* uçup gitti, Antonlo ilk defa
böyle bir tehdit karşısında kızıl madı. bilâkis Karmellta İle ta' nıçmaktan memnun
Dostlarlle konuşurken:
| — Karmellta çok güzel bir
’ kıs! Ona hayranım. Melek gibi
ı ğüzel olduğu halde çlfflğinde
I uşakları, bir erkek gibi İdare edlyoı diyordu.
Karmellta bir kaç gün sonra yine Şam'ın çlfllğlne bu defa 1 daha kızgın gitti. Yeis ve hiddetiyle alay etmesinin tntlka-
I'
■;
kaldı.
Mersin mektubu
ye-
İklim, portakal ve benzerleri mahsulü tiştirmeğe müsait olmaktan çıktığı için Mersinliler zeytinciliğe hız verdiler
BULMACA
Mersin 8 (Hususi muhabirimizden) — Bugün memlekette hangi şehir vardır ki. hükümetten bir istek veya dileği olmasın? Bazısının yolu yoktur, bir kısmı susuzluktan dertlidir, bazısı mektebe kavuşmak için baş şehlre neyetler gönderir. Fakat öyle zannediyorum ki. hiç bir şehir halkı. Mersinliler gibi müşterek derdi kendilerine en büyük dert yapmamış ve arzularına kavuşmak için bu kadar çok didLnlp çırpınmamıştır. Mektep sıralarındaki çocuklardan tutun, civar köylerdeki yetmişlik ninelere kadar herkesin bilip halledilmesini istediği bu dert, liman İhtiyacıdır. Her Başbakan, her alâkalı Bakan her fırsatta bu mübrem İhtiyacı tekrarlamış, liman yapılacağını vâdetmlş, fakat yıllar valdlerle geçmiş ve hiç bir şey yapılmamıştır.
Halen cenubun bu güzel şehrinde ticaret tamamen felce uğramış durumdadır İskenderun Umanının inşasına kadar Mer-, memleketimizin en belli başlı ticaret merkezlerinden biri idi. Buradaki tacirlerin bir çoğunun istanbuida şube veya merkezleri, bazılarının da dış memleketlerde ajanları vardı. I İskenderun limanı yapıldıktan [■sonra bütün bu tüccarların lşl sekteye uğramış, ekseriyeti şehri terketmek zorunda kalmıştır.
şimdi ticari ve iktisadi kalkınma arzusu İçinde bulunan Mersinliler, inşa edilecek bir limanın kendilerini eski günlere kavuşturacağı kanaatindedirler ve bu iş İçin önlerine gelen hükümet adamının yardımlarını
kulübünde yapılan bir toplantıdan sonra Mersin Umanının inşası mevzuu etrafında şu beyanatta bulunmuştur:
«— Mersinlilerin ulaştırma İşleri üzerindeki İhtiyaçlarını dinledim. Bunlardan bir kısmı acele İhtiyaçlar, bir kısmı ise esaslı ve asıl olanlardır. Acele ihtiyaçları karşılamak için mümkün olan her tedbirin hemen alınması ve yükleme, boşaltma servislerini takviye için küçük yardımlar yapılacaktır. Asıl ve esaslı İhtiyaç olan liman meselesi üzerinde evvelce dahi etüdler yapmıştım. Mersin'in Uman ihtiyacı Aşikârdır. Bu liman yalnız İktisadi bakımdan değiL milli savunma bakımından da ayrıca mühimdir. Fakat yalnız liman yapmak değil, liman idarelerinin de verimli bir surette organize edilmesi lca-beder.
Memleketimizdeki Umanlar türlü idarelere bağlıdır. Bütün bunları yeniden organize edeceğiz. Ve yen! teşkilâtımızda hususî teşebbbüsü desteklemeğe çok ehemmiyet vereceğiz.
Ülaştırma hizmetlerinde hususi ulaştırma faaliyeti. İte derlet ulaştırma faaUyetinL milli ulaştırma olarak bir bütün telâkki ediyoruz. Bunlar arasında tam bir dayanışma ve koordinasyon bulunması lâzımdır.
Ispanya elçiliği
Bir tebliğ ile iki haberi tekzip ediyor
Türklyedeki İspanya Elçiliği resmi tebliği:
Yabancı bir basın. New-York' tâki yüksek binaların hayali bombardımanına dair İspanya Devlet Reisine uygunsuz sözler atfetmiş olduğundan Türklye-dek! İspanya Elçiliği, hakikate tamamon aykırı olan bu haberi kesin olarak yalanlamak üzere hükümet tarafından hususi surette vazifelendlrllmiştlr.
Bundan başka İspanya Elçiliği, Almanyanın Ispanya harbine 200 milyon dolarlık bir yardımla İştirak etmiş olduğu hakkındaki yanlış rivayeti de tekzip eder. Almanya, dahili harb esnasında İspanya tarafından bu memlekette yapılan mübayaat bedelinin şu şekilde ödenmesini istemiştir: % 50 al döviz olarak siparişler verilirken ve mütebakisi ticari mübadeleler kadrosu dahilinde emtia takası usulü ile.
Yukarıda zikri geçen şartlara aykırı olan her vesika sahte ve ya yalancı addedllmelldir.
Yapışık ikiz kızlar
Dünyaya gelir gelmez derhal ölmüşler
Antalya — Balkan nahiyesi tüccarlarından Yusuf namında birinin karısı Hatice, bir kaç gün evvel birbirine yapışık iki kız dünyaya getirmiştir.
Yüzyuze ve çapraşık olarak yapışık olan çocuklum boyun-larlle belleri arasındaki kısım yekpare olup, vücutlarının diğer kısımları normaldir. Ço-ouklardan birinin sol ve diğerinin sağ elleri İse. İç İçe olmak üzere yapışıktır.
Ebelik vazifesini gören doktorun büyük bir maharetle yaptığı doğum sonunda anne güçlükle kurtanlablhnlş. ikizler İse dünyaya gelir gelmez ölmüşlerdir.
Bu ailenin hâlen hayatta dört erkek evlâdı vardır.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, Hallcenln bir kız kardeşi de bundan bir müddet önce bir h Lika t garibesi dünyaya getirmişti.
Mahkeme Koridorlarında
Hoca efendi yddıza bakınca her şey meydana çıktı!
ı 2 s t o q t
1 1 1 1 1 II B r ı ı ■
1 ■ 1 1 ■ 1 1 I- ' 1 1 ■ ■ r —
ı İlil
1 İlil
1 İlil
Soldan ısfio: 1 — SUhulet. 3 — Vadctme - Nota. 3 — Bir kıj sc-b-«sİ, 4 — MUstaccl - Sü, -s — Tahrip et - Sinir, G — Kavga gOrUltU, 1 — BlrlJ - Rüzgâr. 3 - Çiftlik. 0 — Fitilin alelMesi, 10 — Hisar altı.
Yukarıdan aja8ı,va: 1 — Kalaycının yaptığı Iji yapmak, « — Daire hndemezi • Se». 3 — Ek - Frjınnuda bir tehir. 4 — Kinciler - Bir kadın W”ll. S — Yancının yansı - Su -Teral «arptır, e - Bir erkek adı.
7 — Sahip - Tanı İki kere bj yllt kist, 8 — icar parası.
GEÇEN BULMACANIN HALLİ
Soldan ufa: I - Bstbakan. 2 -OfOrmclı. 3 — Lalair, * — Ur. Vreal. 5 — Clroeden. ■ — in» La. 7 — ieekel. S — Tl. Artna. 8 — Arabi, il. 10 — Nizamiye,
Yukarıdan aja^ya I — »(UûelsUn. 2 — Aferin. İri. 3 — Süt. Rai, Az. * — Bravo. Caba. 8 — Amlrelerlm. « — Keledeki, 7 — Al. Se. EnJy.
8 — Niçin. Lâle.
Maröhall plânı yazı müsabakası
Ankara 14 (Akaşm) — îktt-sadî İşbirliği teşkilâtı Türkiye misyonu ortaokul, ilse ve üniversite talebelerinin iştirak edecekleri bir yazı müsabakası tertip etmiştir. Müsabakanın mevzuu «Marshal! plânı bana ne ifade eder» dlr
Telefon ihtiyacı hakkındaki dilekler de haklıdır. Şehirlerarası telefon muhaberelerinin daha kolay ve emniyetli bir ha-,1e getirilmesine çalışıyor uz. Ö-®Ugü?e k\dai [nümüzdeki yıl İçinde bu hususta hayli ferahlık duyulacaktır. Mersin'in yeni bir demrlyolu İstasyonuna da İhtiyacı muhakkaktır. Bunu yeni tesisler programına İthal edeceğiz.»
Ankaraya gönderilen ricacı heyetlerin yekûnu hakikaten mühimdir Diğer taraftan sırf liman mevzuu ile alâkalı olarak Mersine gelen heyetler İçin ne kadar masraf yapıldığını araştırdım. Elime geçen rakam 47.420 lira olmuştur' Her ne kadar bu para ile bir liman vücuda getirilemezdi amma zannedersem tesisin küçük bir kısmı İnşa edilebilirdi.
1950 seçimlerine gelinceye kadar D.P. Heri gelenleri İçel'in «Demokraslniu kalesi» olduğunu Eöyllyerek limanın kendileri tarafından yapılacağı va'dlnl kati bir lisanla tekralayıp durmuşlardı. Geçenlerde limanlar hakkında hükümetin aldığı kararda Mersinin İsminin geç-tneyjşl şehir halkını yeniden telâşa düşürümiiştür.
Bahçecilik, portakal ve benzerleri mahsulünün yetiştirilmesinde hayli inkişaf gösteren Mersin, son senelerde İklim de-şlkllkleri dolayıslyle artık narenciyeye müsait olmaktan çıkmış gibidir. Bu vaziyet karşısında mıntakada zeytinciliğe fazla önem verildiği görülmektedir. On binlerce hektar ıslaha muhtaç zeytinliklere yeni yeni talipler çıkmakladır Eski devirlerde îçelde zeytinciliğin cok inkişaf etmiş olduğunu gösteren deliller, müteşebbisleri gayrete Şevketin ektedir
Sadi KURTULUŞ Ülaştırma Bakanı ile Meclis Bakanının beyanatı
Amman’da kabine değişti
Yeni Kahine bugünden itibaren vazifeye başlıyacak
Meclis Başkanı Refik Koral -lan da şunları söylemiştir:
»— Mersinlilerin Uman meselesinin halli artık zaruri bir hal almıştır. Bu mesele gerek tçel milletvekillerinin gerek Demokrat Parti İktidarının birinci de; r ecede vazifeleri arasındadır. Binaenaleyh bu mühim dâvayı mutlaka halledeceğiz.»
Necati eğitim enstitüsü lâğvedildi
Balıkesir — Necati eğilim enstitüsünün lftğvedİldiği dün vilâyete telgrafla bildirilmiştir.'
Öğrendiğimize göre, lâğvedilen enstitü öğrencileri tstanbula gönderilecek ve yerine de şehrimizde bir öğretmen okulu açılacaktır.
Kuyudan su çekerken hançerle öldürüldü
Havza — İlçemize bağlı Çiftlik köyünde ikamet eden Ha 111 kızı ve Bedri karısı 18 yaşlarındaki Hatize Aslan, köyün pınarından su alırken, meçhul bir şahıs tarafından sırtından hançerlenerek öldıırûimüçtür. Yapılan tahkikatta Hafta yi daha _ 1 evvel evlenmek için istlyen ba-
Mersin 15 — Ülaştırma Ba- Zı şahısların öldürdükleri kuv-jkanıSeyfi Kurtbek tüccar, velle tahmin edilmektedir.
Amman 14 (A.A.) — (Reuter) Amman kabinesinde yapılan değişiklik bir resmi tebliğ He bildirilmiştir.
Yeni kabinenin aşağıda yazdı surette teşeklrûl ettiği aynı tebliğde bildirilmiştir.
Başbakan: Sald paşa Müftü. Dışişleri Bakanı: Ruhi paşa Abdülhadi, içişleri Bakanı Ab-durrahman paşa Halita, Adalet Bakanı: Muhammet paşa Şarl-kİ, Eğitim Bakanı: Ahmet bey Turan. Tarım, Ticaret ve Sanayi Bakanı: Ahmet Taravanah, imar Bakanı: Anastar Hanania, Ulaştırma Bakanı: Haşim Yay-guşi, Savunma Bakanı: Fevzi paşa Melek!, Maliye Bakanı: Süleyman paşa Sukhar, Baş Savcı: Şeyh Abdullah Gözem, Saray Bakanı: Müslim Şerla.
Kıral Abdullah, Sald paşa Müftü kabinesinin istifasını 12 ekimde kabu’ etmişti.
Yeni kabine yarın vazifeye başlayacaktır.
Turist gemileri
İzmir _ öğrendiğimize göre, önümüzdeki haftalarda birbirini takiben limanımıza İki Amerikan seyyah gemisi gelecektir.
Turistler lzmlrde İki üç gün kalacaklar, şehri ve bu arada Bergama ve Efesi de ziyaret edeceklerdir.
— Yavrucağımı görseniz yürekleriniz parçalanır. Nerede o pembe yanaklı, etli canlı Süheylâ? Adım attıkça bastığı yerler titrerdi. Şimdi tüy gibi oldu. Üflesen uçacak.
— Kızın hastalandı mı, teyze hanım?
— Benim kızım değil, torunum. Güzel mİ, güzel. Dilber mi, dilber. Yüzüne bakmağa kıyamazsın. Ya o marifetleri!...
— Hastalığı ne İmiş?
— Orasını ne sen sor, ne de ben söyliyeyim. Günden güne hail fenalaşıyor. Güller gibi sararıp mumlar Eİbi eriyor evlâdım. Onu gördükçe benim de yüreğim cazır cazır yanıyor, kendi kendimi yeyip tüketiyorum.
— Doktora göstermediniz mİ?
— Göstermez olur muyum, efendi oğlum? Ne doktorlar kaldı, ne baytarlar. Hiçbiri çaresini bulamadı. Sinir hastalığı diyorlar. Bu da son zamanlarda moda oldu. Hekimlerin ağızlarında hep sinir lfi.fi dolaşıyor. «Sinir, mlnir, her ne ise şunun çaresini bulunuz diyorum, bir sürü lâflar söylüyorlar. Adamcağız da üzüm üzüm üzülüyor.
— Babası mı?
— Yok canım. Babası olacak alçak herifin adı batsın. Gül gibi kızımı genç yaşında çocuğıyle beraber bıraktı da aşiftelerle düşüp kalkıyor. Kızım da hâkime baş vurdu, boşandt o hain heriften. Süheylâcığı başımızın üstünde büyüttük, melekler gibi yetiştirdik. İki senedir arkasında bir sürü talipler dolaşıyor. Velâkin, hiçbirini benim gözüm tutmuyor. En nihayet. Salih bey adında bir adamcağız da görücü gönderdi, Allahın emriyle Süheylâyı istedi. Adam zengin mi zengin. Yaşı biraz geçkince imiş amma neme lâzım benim. Bugünün eyyamında her işin başı paradır. 50 yaşındaki adam yaşlı sayılmaz ki. Parası var mı, sen ona bak. Yası İsterse altmış olsun.
— Süheylâ hanım da o adamla evlenmeğe razı oldu mu bari?
— işin o tarafı çok karı-şık.Süheylâya sorduk, evvelâ hık mık etti, ağlayıp sızlandı. fakat sonradan ben zihnini yumuşattım. «Acele edip üzerime varmayınız, hele biraz düşüneyim» dedi. Ondan sonra da hastalıklar bastı evlâdıma. Hekimlerden hayır çıkmayınca şaşırıp kaldık. En nihayet, eski ahbaplardan biri: «Filânca yerde bir hoca vardır, yıldızlara bakarak her şeyi bilir. Kızı ona götür de bir defa yıldızına baktır» dedi. Sü-heylâva söylesem dünyalarda gitmez. Çocuk değil ki kolundan tutııp zorla götüreyim. Kalkıp kendim gittim. hoca efendiyi buldum, olup bitenleri birer birer naklettim. Adamcağız kitabı açtı, araya taraya Sü-heylânın yıldızını buldu; «Hemşire hanını, sizin işin 1-çine uzun boylu, sansın bir kadın karışmış, büyü yapmış, kızın gönlüne başka birini sokmuş. Şimdi kız sizin beğendiğiniz adamla evlenmek istemiyor, bir delikanlıyı seviyor, onun ateşiyle kavrulup eriyor. Biraz ağzını yoklarsanız kendisi de bunları söyler size» dedi. Bunu duyunca tepemden aşağı bir kazan dolusu kaynar su döküldü sandım. Eve dönünce kızı bir kenara çektim, gönlünü okşıyarak ağzını aradım, nihayet o da lâfın doğrusunu söyledi. «Üzerime varmayınız. Ne kadar zorlasanız boşunadır. O ilıtîv'rtr adamla dünyada evlenmem. Ben başka birini seviyorum, onunla evleneceğim. Siz razı olmazsanız kaçar giderim» demez mi! Gider mi. gider. Zamane kızlan her şeyi yaparlar. Allah muhafaza buyursun, insan bir defa büyünün de pençesine düştü mü, dünyayı gözü görmez, Gece sabahlara kadar düşündüm, büyü
meselesinin de iç yüzünü keşfettim. Hocanın dediği uzun boylu, sarışın kadın bizim Cevriye’dir. Eskiden bizim mahallede otururlardı, sonra başka tarafa taşındılar. Onun da yetişkin kızı vardır. Amma velâkin, kız Çirkin mi, çirkin. Yüzüne bakılacak hali yok. Otuz yaşına yaklaştı, hâlâ koca bulamadı. Sühevlâcığım daha on sekizine hasmadan talipler çıkmağa başlayınca Çevriye kıskançlıktan çatır çatır çatladı. Salih beyin de Süheylâyı istediğini duymuş; «Bizde talih yok. Onlar zenginleri de kendilerine çekiyorlar» diyerek dedikodular yapmış. Bu lâflar da benim kulağıma kadar gelmişti: «Adaaara sen de. Varsın istediğini söylesin. Onun lâflarından bize ne zarar gelecek? İt ürür, -kervan yürür» deyip geçmiştim. Ve-lâkin, bu sefer hoca efendi yıldıza bakıp da büyü meselesini söyleyince iyiden iyiye anladım kİ bu işi vapstn Çevriyedir. Bizim Sühevlâ-run gönlünü başkasına bağlatıp Salih beye kendi kızım verecek. Hemen başımı örttüm, Çevri yenin evine kendimi attım. Karı hinoğlu hinin biridir. Güler yüzle beni kapılardan karşıladı, odada baş köşeye oturttu, kahveler, cigaralar ikram etti. Dereden tepeden biraz konuştuktan sonra lâfı ben açtım; «Çevriye hanım bu işte darılmaca yok. Bugün ben senin evine şu is için geldim» diyerek Süheylânın başına gelenleri de, hocanın söylediklerini de birer birer naklettim. Söyledim ya, karı bu işlerde çok ustadır. «Vah vah! Bu hıyanetliği kim yaptı acaba?» elemez mi! Sen ol da çatır çatır çatlama bakalım. «Gösterişleri bırak da açık konuşalım, Çevriye hanım. Bu işlerin hepsi senin başının altından çıkıyor. Eğer sen müslüman bir kadınsan yaptığın büyüyü boz. Sü-heylânın yüreğindeki bağı kopar. Yoksa bu dünyayı senin başına yıkarım» dedim. Vay. sen misin sövii-yen? Küplere bindi karı. Ağzına geleni söylüyor bana- Bir aralık da kolumdan tuttu: «Defol benim evimden, bunak karı!» diyerek beni kovmağa kalktı. O zaman ben de edepsizliği ele aldım, karının üzerine çullanıverdim.
Mahkeme açıldı. Çevriye hanımla konuşamadık.
Ce. Re.
Bu seneki yağ rekoltesi
Alâkalıların tesbit ettiği miktar ne kadar?
tnnlr — Bu seneki zeytin ve nebati yag rekoltelerinin şu şekilde olduğu anlaşılmaktadır:
Zeytin 225.000 ton, aeytlnyağ 45.000 ton, pirina 90.000 ton, pirina yağı 7000 ton, pamuk çekirdeği 90.000 ton (Bu miktar bu sene İçinde en büyük İstihsal yekûnudur), pamuk yağı 12.500 ton (beş sene İçinde en yüksek miktar), ay çiçeği 50.000 ton, ay çiçeği yağı 11 OOO ton, sair nebati yağlar 3000 ton.
Yine bu sene İçine sabunlukta kullanılan yağlar: zeytinyağı 12.000 ton, pirina yağı 4.000 ton. sair nebati yağlar 1.000 ton. İstihsal olunan sabun 25.000 ton,
Bunların dışında tuvalet sabunları için de iç yağı, defne yağı ve az miktarda kako yağı kullanılmıştır.
Almanlara tütün satışı îimlr — Haber aldığımıza göre. Alnın'i miimeaslll Ue Yeril Ürünler mümessilleri arasında cereyan eden görüşmeler sonunda 250 bin kilo işlenmiş tütün satışı üzerinde mutabakata varı İmi; tır.
AKSAM
16 Ekim 1950
1:
t
t«E8 ŞAPKACI NİNA®*A
En son modelleri İle Parls-
b?n avdet etmiştir. Bu modelleri
12 Ekim Tarihinden İtibaren
Sayın müşterilerinin emirlerine âmade tuttuğunu müjdelemekle şeref duyar, tslilcl&l Cad. Hrlstûkl
Pasaj
IlAn
Üç ayılır miiesşesemde çalışan lakırköy Bahçeli evler No. 23 de turan Cemal Demirok ismlnde-I zatın müesscsemle hiç bir 111-i*l kalmadığını ve namıma veri nvrcssesem namına bu tarlh-nı ttibaren yapacağı her iıan-I Iştvıı ve tahsilattan İlgim ol-nayaca’ını gördüğüm lüzum zerine sayın müşterilerime ar-
BİR LİRALIK BİLET İLE
i
Parise 2 kişilik gidip gelme ve 10 günlük ikamet
OTOMOBİL BM2 Dolabı R A O V O BİSİKLET HAVAGAZI FIRINI Ç/MAŞIR MAKİNESİ
FAKIR VE YETİM ÇOCUKLARA YARDIM EŞYA PİYANGOSU
ELEKTRİKLE İŞLEYEN DİKİŞ MAKİNESİ
FOTOĞRAF
M AK İN ESI
VE BİH'OEH FAZLA İkramiye
BALİNA
Cagaloğlu Nuruosmanlye Cad.
10. 9 Kredili yapı İnşaat müos-esesl sahibi Fahri Baraç.
4 saat ara ile günde 3 kaşe alınabilir.
Baş, diş, adale, sinir, romatizma, ağrılarına karşı
daima
IlHtıiliye Mütehassısı R
Cr Ihsan Karlıktı
Kadıköy Süreyya Sineması yanında Nevzemln sokak 2'1 Saat 15 - 20. Tel: 69i44
Memleketimizin en modern fabrikasında yapılan sağlam, sıcak tutar, zarif BALİNA çizmelerini ısrarla isteyiniz! *
muvaffakiyetle kullanılmaktadır. Grip, nezle gibi hastalıkların
OSMANLI BANKASI
1 ürk Anonim Şirketi, lesis tarihi: 1863
sermayesi: LU.UOO.O0U. Ingiliz lirası
-----a-------
Merkezi idaresi:
İstanbul — Galata Istan bulu a: Yenlcamı Beyoğlu. Kadıköy ve Ş1ŞU-de »e rürklyenln başlıca şetıirierlle...
Paris. Marsilya, Londra, Mançester. Mısur, Kıbrıs, Lrun Filistin ve Maverayı (Jrdünde
çuneıerı:
Suriye ve Lübnan da
Fllyalleri vardır.
inşaat Yaptırılacak
Devlet Demiryolları Merkez 1 satın alma Komisyonundan
1 — Devlet Demiryolları İdaresi Ankara Hastanesinde çamaşır yıkama binası inşası İşi kapalı zart usuUle ve fiyat brl-mt esası üzerinden eksiltmeye konmuştur.
2 — Bu işin muhammen bedeli 120,000 lira ve muvakkat teminatı 7250 liradır.
3 — Bu İşe alt şartname vesalr evrak 8 Ura mukabilinde Devlet Demiryolları İdaresinin Ankara merkez veznesinde ve Haydarpaşada İşletme veznesinde satılır.
4 _ Eksiltme 26/10/950 tarihinde perşembe günü saat 13 da Ankarada D. D. Yollan yol dairesinde merkez 1 komisyonunca yapılacağından teklif mektuplarının 20 gün saat 15 e kadar komisyona verilmesi veyahut tâyin edilen zamandan evvel ele geçecek şekilde iadeli teahhütlü olarak posta İle gönderilmesi.
5 — İsteklilerin kanunun tâyin ettiği mutat vesikalardan başka Devlet Demiryolları genel müdürlüğünden alınmış ehliyet vesikasını ve vezneden aldıkları eksiltme evrakını her parçasına 50 şer kuruşluk pul yapıştırıp imza ettikten sonra teklif zatflarUe birlikte komisyona tevdi etmeleri lâzımdır.
Ehliyet vesikası almak için isteklilerin İhale tarihinden en az 3 gün evvel eksiltme şartnamesinde yazılı belgeleri bir İstidaya rapten D. D. Yollan genel müdürlüğüne müracaatları.
(13665)
BOL KÖPÜKLÜ - NEFİS KOKULU
başlangıcında
birçok fenalıklarınönünegeçer
GRİ PİM
FRANSIZ PRNFESYONEL BOKS MAÇLARI
TEROİP KOMİTESİNDEN:
18 Ekim çarşamba gecesi Spor ve Sergi Sarayında saat 21 de yapılacak İkinci karşılaşmanın biletleri, bugün saat 10- dan itibaren satışa çıkarılmıştır. Sayın halka İlân olunur. Satış yerleri: Beyoğlu ve Galata Vagonll gişelerinde. Ankara caddesinde Türkiye eczanesinde. Osmanbeyde O. Güzel mağazasında. Bilet kaldığı takdirde maç günü Spor Sarayı gişelerinde.
Betonarme köprü yapımı
Karayolları genel Müdürlüğünden
Her türlü banka muameleleri yapar —-■---------------
Çuk müsait talz şartlarlle tasarrut ve mevduat tıe-suDlıın açılır
nuarrui ne-sapiarı için tic ayda bit ikramiye keşideleri yapım
Oalıa (azla malûmat almak için Usmanlı Banka-sı Gişelerine müracaat edilmelidir
CAFER FAHRİ DİKMEN’in
Eserlerinden
Krş
Yeni arıcılık 60
Av ve salon kopekleri 50
Savaş ve polis köpeği 50
Tavukçulukla muvaf fakı yetin sırrı 25
Nasıl tavukçuluk yapmalı? 25
Tavukçulukta nasıl kazanılır? 25
Tavukları yumurtlatmak için ne yedirmeli (lir? 25
Tavuk haşlat ıklan 25
Kanarya 150
«Hancılardan arayınız
GÖZ HEKİMİ
Dr. ŞÜKRÜ ERTAN
Sobılt HosoEd na»ınno«l göz m-uiehaııısı Coflnloglunrta Bnbıau caddesi No, 64 -Eminönü Halkevi Jcarşısındaı-Tclcfoıı 22666. Hergfln saat 10 - 16
CuoiftrtOSl günleri yoluullua parasızdır.
Çay Belediyesinden
ModeLL Muhammen bedeli
Cinsi Markası Lira
Yolcu otobüsü Ford 942 2500
> » Fargo 946 3000
1 —Belediyemize alt yukarıda cins ve evsafı yazılı iki adet yolcu otobüsü açık urttırma yollu satılacaktır.
2 — İhalesi 23/10/950 tarihine müsadif pazartesi güntl belediye encümenliğlnde İcra edilecektir.
3 — İstekli’erln yü2de yedi buçuk teminat akçesini beledi-
ye veznesine yatırmaları ve teminat akçesini yatırmıyanlarm ihaleye Lştlrak edemlycceklerl İlân olunur. (13781)
İstanbul Sıtma Savaşı B. Başkanlığından:
1 — Sürfe savaşı işlerinde kullanılmak üzere 20 ton motorin açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — Şartname çalışma saatleri İçLnde başkanlık kaleminde görülebilir.
3 Tahmin olunan bedeli 4830 lira olup geçici teminatı 362 LLra 25 kuruştur.
4 — İşbu maddeye alt kanuni vergiler nakliye masraf ve kablar alıcı daireye aittir,
5 — İsteklilerin teminat makbuzları ve kanuni veslkala-
rlyle birlikte 27.10.950 cuma günü saat 11 de Kadıköy Haydarpaşa Rıhtım caddesi 134/130 numaradaki Sıtma Savaşı Bölge Başkanlığı binasında toplanacak olan Satın alma komisyonuna müracaatları. (13929)
Konya Valiliğinden
Konya merkezinde yaptırılacak 71154 Ura 20 kuruş keşif bedelli beş sınıflı İlkokul Lnşantı 10/10/950 tarihinden 6/11/950 tarihine kadar 26 gün müddetle kapalı zarf usullyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
Eksiltme ve ihale 8/11/950 Pazartesi günü saat on beşte il daimî komisyonunda yapılacaktır.
Geçici teminat 4917 liradır.
istekliler bu gibi İnşaatı yapmış ve yaptırmış olduklarına dair belge İbraz edeceklerdir.
Teklif mektupları 6/11/950 günü saat 14 de kadar tl daimi komisyonuna verilmiş olacaktır.
Plân, ve şartnameler her gün Mitil Eğitim Müdürlüğünde görülebilir. (14085)
t 87 adet Kullanılmamış
meşe travers satılacaK
ÜSKÜDAR - KADIKÖY ve HAVALİSİ Halk Trmavayları T. A. Şirketinden t
İdaremizin Bağlarbaşı deposunda mevcut kullanılmamış 587 adet meşe travers 19/10/950 Perşembe günü saat 14 te açık arttırma suretile satılacaktır. Travesleri ve satış şartnamesini görmek Lstiyenlerln Levazım Müdürlüğüne müracaatları.
1 — Eksiltmeye konulan İş: İskenderun - Erzurum Devlet yolu üzerinde Elâzığ - Erzurum arasındaki Mutu. Sansa ve Kültür köprülerinin betonarme olarak yapınılan olup keşif bedeUerl tutan (1,115,340.76) bir milyon yüz on beş bin üç yüz kırk Ura yetmiş altı kuruştur.
2 — Eksiltme günü: 27/10/1950 tarihine rastlayan cuma günü saat 16 da Ankara'da Bayındırlık Bakanlığı binasında KarayoUarı Genel Müdürlüğünde Karayolları eksiltme komisyonunca kapalı zarf usulü İle yapılacaktır.
3 — EksUtme evrakı: Vezneye yatırılacak (50) elli Ura bedele alt makbuz karşılığında KarayoUarı Genel Müdürlüğü Teknik Hesaplar Şubesinden alınabilir.
4 — EksUtmeye girebilmek İçin:
a) tsteklllerln 1950 yılına ait Tlcraet Odası belgesi İle usulü dairesinde (47.210.22) kırk yedi bin İki yüz on lira yirmi İki kuruşluk geçici teminat vermeleri,
b) İsteklilerin bu iş gibi teknik önemi haiz asgarî 50 metre açıklıklı bir betonarme kemer köprü İnşaatını veya kenar ayaklar arası 100 metre olan kirişli köprü İnşaatını İyi surette başardığını veya idare ve denetlediğini Isbata yarar belgelerini, Karayolları Genel Müdürlüğünden alacakları tanıtma beyannamelerine (Müteahhit ehliyet beyannamesi, müteahhit plân v₺ teçhizat beyannamesi! bağlamaları ve bu beyannamelerin içindeki sorular-cevaplandırılarak yeterlik belgesi İsteme dilekçeleriyle birlikte eksiltme gününden en az üç gün önce (tatil günleri hariç) yazj He Bayındırlık Bakanlığına müracaat ederek bu İş İçin yeterlik belgesi almaları,
5 — İsteklilerin eksiltme şartlaşmasının 34 üncü maddesinde verilen İzahat çerçevesinde (eksiltme evrakının her parçasına ellişer kuruşluk pul yapıştırarak bunları İmzalayıp zarflarına koymaları) hazırlayacakları yükleme mektuplarını eksiltme günü saat on beşe kadar makbuz karşılığında komisyon Reisliğine vermeleri lâzımdır.
Postada olacak gecikmeler kabul edilmez.
Keyfiyet İlân olunur. (13751)
Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğünden
1 — Ocak 951 sonuna kadar matbaamıza İşler bir halde teslim şartiyle bir adet tel dikiş makinesi 2490 sayılı kanunun hükümleri dairesLnde satın alınacaktır.
2 — TekUf olunacak tel dikiş makinelerinin kataloglan ve bildirilecek evsafı üzerinde yapılacak tetklkat neticesinde komisyonumuzun İntihap ve tercih hakkı olacak ve İhale tasdik kararının gelmesinden sonra tebliğ olunacaktır.
3 — Tekliflerin kabulü İçin en son tâyin olunan günden İtibaren en çok on beş gün İçlh taliplerin teklifleri muteber olacak ve bu müddetin hitamından sonra teminatları İade edilecektir.
4 — Teklif mektupları bedelin % 15 l nispetinde teminat-
larllc birlikte 25/10/950 tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 15 e kadar İdaremizce kabul edilecektir. (14032)
Herkesin evinde ve seyahate çıkacak o-lamarda ner şeyden evvel blı şişe
MAZON
Meyva tuzu bul tınma 1ı dır.
Güç
HAZIMLARI kolay l astırır
KABIZLIĞI defeder, mide
SULFADERME 3
YAPA MERHEMİ
VARA YANIK ÇATLAK «t ÇIBANA KARŞI
DENTOL
AĞZINIZA GÜZEL BİR RAVİHA BIRAKIR
işçi kızı aranıyor
AmbalâJ İşlerinde çalışmak üzere İşçi kızlar alınacaktır İstekliler İstanbul Yeni Postane caddesi Atabek yanında Temelli han 0 No. ya müracaat
ŞİŞKİNLİK
ve yanmalarım giderir, ağızdaki tatsızlık ve fena
Kokuyu izale eder BO
ROS markasına dikkat
Comments (0)