AKŞAM

POR
\\ o , BUGÜN Q 8 İNCİ SAYFA DA
Sene 32 — No. 11263 — Fiatl: her yerde 10 kuruştur.
PAZAR 19 Şubat 1950
Sahibi: Necmeddin Sadak — Yazı islerini fiilen İdare’eden C. Bildik — Aksam Matbaası.
Seçim hazırlıklarına başlanması bildirildi
Vilâyette Vali muavininin başkanlı ğında dün bir toplantı yapıldı
Meclisin martın ilk haftasında işini bitirerek yeni şefime karar vermesi muhtemeldir
Yeni seçim kanunu hükümleri dahilinde seçim hazırlıklarına başlanması dün vilâyete bildirilmiştir. Bunun üzerine vilâyette vali muavinlerinden Nâzım Arda’nın başkanlığında bir komisyon toplanarak seçim kütükleri ve binaların numara işleri üzerinde görüşmüştür. Komisyon 100 kişilik bir kadro hazırlamıştır. Her ilçede kütük ve karne İşlerinde çalışacakların sayısı arttırılacaktır.
Öğrenildiğine göre, önümüzdeki günlerde seçim kanununun tatbikatı etrafında görüşülmek üzere büyük blr toplantı yapılacaktır.
Yeni kanunda bilhassa adalet mekanizmasına mühim işler verildiğinden, adliyede de bu hususta hazırlıklara şimdiden 'girişilecektir.
İçişleri Bakanlığı kanunun tatbik şekil etrafında geniş blr • izahname hazırianııya başlamıştır. Bu lzahname seçimle ilgiil bütün teşekküllere gönderilecektir.
Seçim masrafları da 1 martta tatbikine ballanacak olan ye rıl 1950 bütçesinden ödenecektir. Seçime alt bütün defter ve evrakın basılmasına hemen başlanacaktır.
Secim tarihi
Ankara 18 — Bütçe görüşmeleri önümüzdeki blr kaç gün İçinde bitecektir. Eur.öan sonra encümenlerdeki kanun tasarıları süratle Meclis umumi heyetine sevk edilecek ve müstaceliyet kararlle müzakereleri yapılacaktır. Toprak ve tapulama kanun tasardan de orman kanunu tasarısı da bu a-rada kanunlaşacaktır.
Bu vaziyete göre Meclisin, martın ilk haftasında işini bitireceği ve onu takip eden günler içinde 1950 seçimlerinin yapılmasına karar vereeeği anlaşılmaktadır .
C umhurb a skanının namzetliği
Ankara 18 — Son günlerde Cumhuriyet Halk Partisi muhtelif il teşkilâtı tarafından An-karaya gönder U en heyetler Cumhurbaşkanımız înönüyü
Geçen seçimde deflerler haxırl anırken
ziyaretle önümüzdeki seçimler- | de İllerinden adaylıklarının konulmasına müsaade etmesi ricasında bulunulmaktadır.
Bu arada dün şehrimize gelen Konya CJî.P. heyeti de Cumhurbaşkanının adaylığının
Konyadan konulmasına ade edilmesi ricasında muştur.
Yeni seçim kanunu,
iki seçim bölgesinden adaylık konabilmesine imkân vermektedir.
müsa-. bulun-
ancak
Hariçten gelecek ecnebi sermayesi
İstanbul milletvekili Ali Rıza An dün Ankaradan şehrimize gelmiş ve kendisiyle görüşen arkadaşımıza yakında Büyük Millet Meclisinde görüşülecek kanun tos&rılan hakkında şuhları söylemiştir:
Adalet, İçişleri ve Sağlık Ba-kantıidan temsilcilerinden mürekkep bir komisyon, beyaz zehir İmal eden, nakleden, satan ve kullanılması İçin yer temin edenlere ait Türk Ceza Kanununun 403 - 404 üncü madde-, terinde yazılı cezalan şiddet-, lendlrmek İçin çalışıyor. Bu komisyonun, hazırladığı kanun tasarısı yakında Mecliste görü.-Şiilecek. Bundan başka İş ve İşçi bulma teşkilâtının Istlnod. ettiği menbalara müteallik tasarının Mecliste birinci müza-
Anıt-Kabir I
ödeme miktarı 24 milyon liraya çıkarıldı
Ankara 19 ıAkşam) — Atatürk ün yapılmakta olan anıt -kabri İçin verilen ödenek salâhiyetinin yıllık ödeme miktarı 4 milyon lirayı geçmemek Çizere 24 milyon liraya çıkarılması hakkmdakl hükümet teklifi, dün Meclis Bütçe komisyonunda kabul edilmiştir. Bundan başka komisyon. Maliye Bakanlığına bu mevzu İçin tahvilât çıkarma salahiyetini vermiştir. Teklif Meclis heyeti umumlye-slnde kabul olunursa anıt - kabir inşaatına hız verilecektir.
Araplar-Israil ihtilâfı
Harbin yeniden başlaması ihtimali var mı?
Nevyork 19 (R) — Amerikan sınai teşebbüsler işçi birliği, Arap devletlerin İsrail? İkinci taarruza hazırlandıklarından bahisle İngH terenin Arapları silâh vermesine mâni olunmasını, bu teşebbüs neticesiz kalırsa Amerika'nın İs rai 1e silâh ve ikinci istikraz vermesini istemiştir.
Amerikan mahfilleri Araplarla Musevller arasında İkinci bir harbe ihtimal vermiyor.
Mareşal Tito’ nun bir nutku
İstikrazın gecikmesinden şikâyet etti
Roma takımı kazandı
[Yazısı İkinci! sahifemlzdel
Ahmet Şenol rakibini tuşa getirmeğe çalışıyor
Rusya sanayi merkezlerini Urallara nakle başlamış
950 senesinin sonuna kadar bu işin tamamlanacağını bildiriyor
keresi bitti. Ayrıca milletlerarası Vaşington anlaşmasının neticesi olan iş ve işçi bulmaya alt anlaşmalar da Meclis tarafından tasdik edilmiş bulunmaktadır. Fikir İşçileri, orman, toprak ve tapulama tasarıları da gündemdedir.
Bundan başka ylııe yakında çok mühim blr kanun tasarısının müzakeresi yapılacaktır. 300 milyon liraya kadar dışarıdan gelecek, ecnebi sermayenin Maliye Bakanlığı tarafından' bazı şartlar dahilinde garanti! edilmesi İçin bu Bakanlığa yetki veren bir kanun tasan-' sın m da Maliye komisyonunda görüşülmesi bitmiş olup bu ta-i san da pek yakında Meclîste görüşülecektir..
Londra 19 (Nafen) — Sovyet Rusyarun sanayi merkezlerini merkezi Asyayaya ve Urallara taşımak hususunda evvelce hazırlamış olduğu plânun şimdi tatbik mevkiinde olduğu bildirilmektedir. Hattâ demir perdeden sızan raporlara göre 8ov yetler bu plânlarını süratle tamamlamak üzeredirler. Son aylar zarfında sanayi merkezlerinin doğuya taşınması işine büs bütün hız verilmiştir. Rusların verilmesini bilhassa çelik ve petroL mer-uzaklara götürmeye
Belgrad 19 (R) — Mareşal Tito dün 50 bin kişinin huzurunda söylediği bir nutukta milletlerarası bankanın Yugos-Havyaya vereceği borç paranın gecikmesinden şikâyet etti. Tito dedi ki:
aBorç paranın geciktiren . merikan mürteci- közlerini teridir. iktisadi yardım için sl- Çalıştıkları anlaşılmaktadır, yası şartlar varsa Yugoslavya. Demir perdeden sızan ve bu-Komlnforma boyun eğmediği raJ*a gelen raporlar, bu Sovyet gibi, Batıya da boyun eğmlye- plânının 1950 senesi sonlarına çektir- Kominfonr.ıın dolara doğru tamamlanacağım blldlr-mukabil kendimizi sattığımız mektedir. Sovyetlerle Baku İddiası yalandır. Biz istikraz Petrol bölgesini de gayet tehli-lstedik. Kominform memleket- keli blr bölgede addetlkleri ve lerl de aynı İstekte bulundu- ona göre tedbirler aldıkları da Har, fakat Polonya hariç para aynı raporlarda ilâve edilmek-
Meclis Millî Eğitim
| •• , • • •• •• | ••
bütçesini goruştu
Bir çok milletvekili söz aldı, Bakan yarın cevap verecek
elde etleraedller.ı
Beşiktaş 4 - Kasımpaşa O
Fener - Galatasaray maçı bugün radyo tarafından yayınlanacak
İstanbul radyosu, bugiin Lkl ezeli rakip Fenerbahçe île Galatasaray arasında yapılacak maçın tafsilâtını İnönü stadından yayınlayacaktır.
Vefa 1 - Istanbulspor O
Beşiktaş - Kasımpaşa maçında Beşiktaşlı Bulcndin blr golü

«Kalite»
tedlr.
Londra 19 (Nafen) — İkinci cihan harbînin patlak vermesinde başlıca rolü oynamış olan Berlin - Moskova mihverinin yeniden kurulmakta olduğu görülmektedir. Berlin’deki muhabirlerin bildirdiklerine göre, bu sefer Almanya yalnız bir peyk, rolünü oynamaya hazırlanmak-tadır.
New-York 19 (R) — Ayan
Dışişleri komisyonu başkanı Coneliy atom kontrolü hakkında Sovyet Rusya He yakında müzakereye girişilebileceğini ü-mit ettiğini söylemiştir.
Ankara 18 — Bugün, RaLf Karadenlzin başkanlığında toplanan Büyük Millet Meclisinde, Millî Eğitim bütçesi görüşüldü. Bir çok milletvekilleri söz alarak tenkld ve temennilerde bulundular. Okullarımızda ahlâk dersleri okutulmasını, İlkokul öğretmenlerinin maaşlarına zam yapılmasını isteyenler oldu. Vakit geç olduğundan Milli Eğitim Bakanının cevap vermesi pazartesi günü yapılacak toplantıya bırakıldı. O gün hem bütçenin maddeleri üzerinde görüşülecek, hem de Millî Eğitim Bakanının cevabı dinlenecektir.
o kullar kurulmasına mâni 0-lunnı om asını istedi .
LYuzw İkinci ^emi^el(Urakki\tmeliyİK
Bundan on sene evvel, tuvalet sabunlarımız sabuna benziyordu. Dışardan gelen emsaline hazan da faikti. Şimdi çoğunu =- hattâ ekseriya yerleşmiş firmalann-jkini lıilc—Henüz yarılamanı za vakit kalmadan, pelteleşmiş buluyorsunuz. Darmadağın eriyor; ziyan oluyor-J lar. Fiatleri ise, Kaf darındadır.
Bu, misallerden bir misal
Yerli sanayi eğer yaşamak istiyorsa, eğer ayılan serbest mek niyetinde ise^ cvvekı Ali Han bacağını kırdı (ticaret ahlâkı) ile kendi!
kendini teciliz etmeli. _o._ ,w__________ou-
IIiç değilse, harbden ev- cası Alî Han İsvlçrede bîr ka-velki «kalite seviyesi» ni bul- yak kazasında bacağını 3 yer-malıyız, o noktadan itibaren den kırmıştır. Ali Han hasta-* [neye kaldırılmıştır.
Attlee’nin bir nutku
1 Londra 19 (R) _ Başbakan Attiee, dün akşam söylediği | nutukta Ingilterenin hidrojen j bombası hakkında Rusya ve di-|ğer devletlerle görüşmeğe ve İş ; birliğine hazır olduğunu, fakat bunun Milletler Cemiyeti çer-çevesl İçinde yapılması lâzım jgeldiğini söylemiştir. Başbakan: (Görüşme müsavi şartlar İçlpde | olmalıdır, tahakkümü kabul e-I demeyiz» dedi.
Okullarda ahlâk dersleri
Salih tnankur da mekteplerde ahlâk derslerinin okutulmasını.
1 dil meselesinin artık blr düzene L sokulmasını ve İlkokul öğret-' menlerinin maaşlarına zara yapılmasını gerekil buldu. İbra-‘ lılm Refik Soyer ise eski eser-' lerin ve anıtların korunmasını ' İsteyerek bu husustaki görüşle-' rini anlattı. Niyazi aksu, tstan-bulda kapatılan yüksek muallim mektebinin yeniden açılması ve Bayezltte Talebe yurdu olan eski binanın yıkılmasını rica etti.
İsmail Hakkı Baltacıoğlu u-zun ve heyecanb blr konuşma yaparak. Bakanlığın çalışmalarım takdir etti. Teknik eğitimde olduğu gibi, eğitimin diğer blok lannda da yaratıcı, yapıcı, yeni *blr padagojl sisteminin tatbik edilmesini lüzumlu gördü, okulların oLr ahlâk yuvası haline gelmesi İçin buna göre, tedbirler alınmasını İstedi Dr. kaçelll azınlık okullarına lan yardımları şükranla detti ve bunun devamınj etti.
Hukuk fakültelerinde tatbikat kürsüsü
Bugün söz alan mJUetvekUle-rlnln tenkld ve temennilerine gelince;
Osman Uçak, doğu illerinin kalkındırıldığı şu günlerde, milli eğitim sahasında da bir hamle gerektiğini İzah ettikten sonra Türkçcnln öğretilmesine dikkat edilmesini, İcabedlyorsa buraları İçin hususi bir program tatbik olunmasını istedi.
Fuat Hulûsl Demircili. Hukuk fakültesi mezunlarına mecburî tutulan stajların hiç de ciddi olmadığını belirterek bu fakültenin son sınıflarına bir de tatbikat kürsüsü konulmasını faydalı bulduğunu söyledi.
Demire İli maaş) an az olan ilkokul öğretmenlerinin, başka yerlere nakledilmelerinde mu-taarnz olduklarına İşaret ederek bulundukları yerlerde terfihlerinin daha İyi olacağını söyledikten sonra, hususi mektepler mevzuuna geçti ve bu mekteplerin Milli Eğitim Bakanlığına yardımcı olduklarını tebarüz ettirerek yeni hususi

, Londra 19 (R) — Ağahan’m [oğlu ve Rlta Hayvorth’un ko-
Fa-yapL-kay-rica
Köylünün okutulması
General Sadık Aldoğan, öğretim sahasında yapılacak hamlelerde köylü vatandaşların e-hemmlyetle nazsın dikkate a-Lınması gereklgınl söyledi.
Aldoğan 70 milyon lira İte a-çılacak sanat mekteplerinden bütün vatandaşların mütesavî-yen faydalanıp faydnlanamıya-caklannı sordu.
Vakit geçmişti. Pazartesi günü toplanılmak, üzere otıınıma son verildi.
Dünkü lig maçlar
duruşması
tarife kanu-
ÖLÜM
Ali Ertekinin
güreşini, Albcrto Greko -İstanbullu
Maktulün eşinin ifadesi okundu
» esaslarına tam uy-toleransla gereken ta-yapılmatma ihtiyaç
İtalyan güreşçiler bu akşam Ankara takımı ile karşılaşacaklar
Amerikan K»1-BonüM^ıni temsilcn Tür-gelen mümessillerle alâ-arasmda Amerikan Kal-Bansasmın Tûridyey*!
Dün geceki güreşleri 5-3 Roma takımı kazandı
İstihsali arttırmak için tedbir alınıyor
Devlet memurlarının alacakları borç para Devlet memurları, bazı İhtiyaçlarını kargılamak İçin en çok üç aylık veya ücret tutarları nispetinde, İki senede ö-demck şartllc hükümetten borç para alabileceklerdir. İhtiyaç içinde bulunan aylıklı veya ücretli memurlardan bir çoğu İstanbul Defterdarlığına müracaata bulunarak borç para talep etmişlerdir. Defterdarlık bu müracaatları toplıyarak Emeldi Sandığının Ankarariakt merkezine yollamıştır. Müracaatlar orada tetkik edilecektir.
alan Bülent bunları gole tahvil etmekle güçlük çekmemiştir, Bu suretle Beşiktaşlılar devreyi 2-0 üstünlükleriyle bitirmişlerdir.
İkinci devrede de hakim o-yunlanna devam eden Beşiktaşlılar 16 ncı dakisada Bülent vasıt asiyle üçüncü, 32 nci dakl-daka Fahreddlnln ayağıyla dördüncü gollerini atmakla güçlük çekmemiş ve oyun Beşiktaşlıların Kasımpaşa fil ar a 4-0 gibi farklı galebesiyle ırana ermiştir. ,
Beşyüzüncü fetih yılı kutlama derneği
İstanbulun beş yüzüncü ve müteakip fetih yıllarım kutlama demeği İdare heyeti dün vilâyette toplanarak aralann-dan birinci ve İkinci reislerle umum! kâtibi, muhasebeciyi ve veznedarı seçmiştir. Yapılan seçim sonunda birinci başkanlığa Müze Müdürü Aziz Oğan. iklnd reisliğe profesör Cemil Topuzlu, umumi kâtipliğe Osman Ergin, muhasebeciliğe Halis Kaynar, veznedarlığa da mimar Vasfl Egeli seçilmişlerdir,
idare Heyeti, seçimleri müteakip çalışmalara, bağlamıştır.
Konservatuvar orkestrasının dünkü konseri
Dün Eminönü Hailtevln.de saat 16 da Konservatuar yaLıh kısmı öğrenci orkestrası tarafından bir konser verilmiştir.
öğretmen Zeki cin tarafından İdare edilen konserde Hay-dn, Glür.k, Corelll, Scbumann, Beethoven ve Mozart’ın eserleri çalınmıştır.
KIrklareli 18 — Muharir Sabah addin Aliyi Bulgarls'ana kaçırırken öldürmekten sanık Ali Ertekln’ln duruşmasına bu-gûıı de KırklareU ağır ceza mah' kemesinde devam edildi.
Duruşmaya, maktul Sabahad-din Alinin eşi Aliye Alinin Ankara ağır ceza mahkemesince istinabe yoliyle alınmış edan I-fade zaptının ok urun asiyle başlandı. .Aliye AH ifadesinde; hâdiseye takaddüm eden günlerde Sabahaddin Ali tarafından gönderilmiş alım 800 Ura parayı aldığını beyan etmekte idi.
Saııık Ali Erte kin, Sabaiıad-din Alinin parası olmadığını, onu parasına tamsan öldürmediğini. başına kalın sopayı vururken milli ve vicdani bir vazife yaptığına kani olduğunu söyledi.
Mütaakıben, ihzaren celbe di!-mlş olan tanık Mehmet Ah dinlendi. Mehmet Ali. Ali Brteklnl süvari alayından tanıdığını. lyJ bir adam ve arkadaş bildiğini >-fade ettL
Rarrinın mütalâası alınıp kısa bir istişareden sonra diğer tanıkların dinlenilmeleri İçin duruşmanın 18 marta tâlikına karar verildi.
Ankara 18
kınına klyeyc Malılar kınına yaptığı yardımlar dışında yem bir kredi anlaşması üzerinde burada mûrakçreler cereyan etmektedir Ml'li Bankaların da idrâkiyle kurulacak yeni bir banka İle Kalkınma Bankası Türkivede iş /apacak hususî şahıslara kredi açacaktır.
VA.şlngton 18 «AA.) — Bugün, MarahaJl plânının merkezinden bildirildiğine göre. Tflr-kiyenln Birleşik Amerika ve Kanada'dan 3,210.000 dolar tutarındaki zirai teçhizatı satın almasına karar verilmiştir.
Traktörler için Ame-rikadan bir heyet gelecek Ankara İS — Marahall yardımından aldığımız yeni traktörlerin kullanma şeklini göstermek üzere 12 kişilik bir ziraat kafilesinin yakında Amerikadan memleketimize gelmesi beklenmektedir.
73 kilo
Oecenln beşinci müsabakasını, 73 kiloda Romalı Arvcdo Cecchlni İle Istanbuldan Ahmet Şenol, İtalyan Rostonun hakemliğinde yaptılar. Ahmet çok güzel oyunlar tatbik ederek rakibin) İlk beş dakikada oldukça müşkül durumlara ge’lrdl. Hakemler ilk 8 dakikada Ahmedi üstün gördüklerinden, İsteği Çizerine İtalyanı alta aldılar. On İkinci dakikada bir aralık Ahmet, italyanı adamakıllı bastırarak üst üste iki defa köprüye getirdi. Karşılaşma da böylece Ahmet Şennlun üstülüğü ile ve hakemlerin ittifakıyle galip ilin edildi.
şahıs, aile ve müessese hayriyell ile cevap korumak ve süratle k konularllc devlet
Dünya Greko - Romen güreş âleminde trveç İllerle bizden aonra en. iyi güreşçilere malik olan ve kıymetlerini 1948 Londra Ollmply adında üçüncü olmakla ispat eden İtalyan güreşçiler ilk karşılaşmalarını dün gece Spor ve Sergi Sarayında yaptılar.
Saat lam 21 de İstanbul Vali, Belediye ve Beden Terbiyesi Bölge Başkanı Pro. Dr. Fahred-dln Kerim Gûkay'm açış nutkundan sonra evvelâ Roma takımı, sonra İstanbul takımı seyircilere takdim edildi ve gecenin İlk müsabakasına başlan-
.Amerika kalkınma bankası temsilcilerile görüşülüyor
Yeni gümrük tarife t?sarıu hazırlandı
Ankara 18 — Gümrük ve Tekel Bakanlığınca hasırlanmakta olan yeni tarife kanunu üzerindeki çalışmalar sona ermiş bulunmaktadır.
Yeni gümrük VC nuna göre, hazırlanacak listeler Ue hangi cins mallardan ne mik tar gümrük alınacağı ve bir maldan gümrük alınacağı zaman ne gibi esasların nazarı itibara alınacağı tesblt edilmiştir.
62 kiloda Somadan Achille Piz-zarottl İle İslanbuldon Olimpiyat Greko - Romen ûçüncüsü Halil Kaya arasında İtalyan Rostonun hakemliğinde yapıldı İlk 6 dakika içinde hakemlerin İtalyanı üstün gördüklerinden, Romalının İsteği üzerine, güreşe ayakta devam edildi. Son dakikalarda daha üstün güreşen Halil Kaya, hakemlerin 2-1 sayıriyie İtolyana galip geldi.
67 kilo
Gecenin dördüncü 67 kiloda Rooıadan 8ema Ue Olimpiyat Romen şampiyonu * Mehmet Oktav. Alp’in hakemliğinde yaptılar. İlk 8 dakika hakemler tarafından berabere I-lün edildiğinden, alılan kura neticesinde Mehmet alttta. İtalyan üstte lUt 3 dakikayı geçirdiler. ikinci 3 dakikada Mehmet üstte, İtalyan altta; gene netice çıkmayınca, İki rakip son 3 dakikayı ayakta geçirdiler. Neticede İtalyan, güreşi 2 - 1 kazandı.
hakemlerin edildi.
Neden yürümez?
Nadir Nndl CUMHURİYETte bu başlıklı makalede diyor ki:
•Bugünkü şartlar altında, üye hüaûmetlcrln hepsi yarınki Avrupa birliğine mansalar bile şimdilik başka türlü hareket edemlyeceklerdlr. Nasıl etsinler ki. on allı devlet bir bahiste beraberce bir neticeye varabilmek İçin herhangi bir müeyyide şartından mahrumdurlar. Bunlun temsil eden delegelerden bir kısmı, kentli hükümetleri adına bası fedakârlıklara kalkamazlar. Hattâ hükümetlerinin rızaslle de olsa, böyle bir hareket bugünkü mevzuata göre vatana İhanet sayılacaktır.
□örülüyor kİ. akla yakın ve çekici olmakla beraber Avrupa Birliği fikri henüz olgun bir hale gelmekten uzaktır. Bunu günden güne pişirip kıvaınuıa getirmek için daha bir hayli çalışmak gerekiyor. Perrouk ayarındaki bilginlerin devamlı gayreti birlik fikrin* İnananlara kuvvetli bir destektir.!
87 kilo
Gecenin yedinci müsabakasını 87 kiloda Romalı 19*8 Londra Olimplyadı Greko - Romen üçiinçüsü Ercole Gallegattl ile, gene 1948 Londra Oilmplyadı Greko - Romen İkincisi Muhlis Tayfur. İtalyan hakemin İdaresinde yaptılar. İtalyan çok eski bir güreşçi idi. 17 sene evvel İstanbul* gelmiş ve bütün müsabakalarını kazanmıştı.
Güreş çok heyecanlı oluyordu. Bir aralık Muhlis sakatlandı. İki dakika kadar duran güreş tekrar başladığı zaman, iki güreşçinin de birbirlerine amansız bir şekilde saldırdığı görülüyordu,
6 dakika nihayetinde hakemler İtalyanı üstün gördüklerinden. onım l&teğl üzerine İki pehlivan güreşe ayakta devam ettiler. Güreşin sonlan bir itişme ve kakışma şeklinde geçti. Neticede ilk anlaTda yaptığı o-yunlarln Balyan, ittlfakıyle galip 11ün Muhlis antıenmansızdı.
Ağır sıklet
Gecenin sekizinci vc son 1ar-şılaşınasmı ağır sıklette Romalı 1948 Londra OHrnplyadı ûçün-cüsü Guldo Fantan! 11c stnnbul-lu Muharrem Canda?, Türk Refik'in hakemliClnde yaptılar. 6 dakika sonunda hakemler iki güreşçiyi berabere durumda gördüklerinden. kur‘a atıidı- İlk 3 dakikada ’ lal yan altta. Muharrem üstte güreştiler. İkinci 3 dakikada Italyan üstte. Muharrem altta, neticesiz geçtiğinden, son 3 dakikayı İki pehlivan ayakta güreşerek geçirdiler. Neticede Muharrem. 2-1 sayı hesabiyle mağlûb oldu ve bu suretle Roma takımı İstanbul takımım, bu Greko - Romen karşılaşmada 5-3 yendi.
İtalyan güreşçiler, bu akşam, daha kuvvetli olan Ankara ta-tamiyle karşılaşacaklar.
İtalyan güreşçiler, çarşamba günü bir karşılaşma daha yapacaklar
İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin müracaat! üzerine şehrimizde bulunan İtalyan güreşçileri, şehrimizde 3 ncÜ bir müsabaka yapmağı kabul etmişlerdir. Bunun üzerine Gazeteciler Cemiyeti, müsaade almak İçin Güreş Redorasyonuna başvur-
Sabah GazeteleriNe Diyor
nâlâat
Sahlfe 3
AK$AMafo,AKŞAM(z
Bu işsiz münevver hayatım nasıl kazansın ?
Eski muharrirlere, yeni muharrirler misafir gelirler. Benim de pek genç nesil a-rasmda bıyığı henüz terlemiş dostlarım vardır. Kimine, bakar bakmaz:
«— Geç! — diye düşünürüm. — Bu delikanlıdan e-debiyatçı çıkmaz.»
Yanılmadığımdan cmî-nimdir. Çünkü, hececilik devrinden başlayıp 32 senedir devam eden bir Babıâli piyasası staiım var. 1918 yılından itibaren, bu memlekette, şairliğe, muharririme teşebbüs etmiş insanların yüzde doksaniyle şahsen temas ettim. Kalbur üstünde kalanların çoğu arkadasla-nmdı. Kalburdan dökülenlerin ise ne tip olduklarını gördüm. Binaenaleyh, bana uğrayan gençleri de hatırımdaki kalıplara göre tasnife tâbi tutarım:
— Su. J920 deki arkada şımtz şair Emin Recep ekn-lünden... Su, evvelâ İstan-bulda, sonra Hariste uzun uzun konuştuğum nazarî-yeci Hâsim Nahit tipinden... Ilh... Daha büyüyünce, tec-rübelcnince aşağı yukarı onların istihalesini takip e-decekler...
İsminden, cisminden bahsetmek elbette doğru olmaz.. Yirmi ite, yirmi dört yaşlarında, lise mezunu bir sanat âşığı yolda yanıma yaklaşıp benimle ahbablık tesis etti.
İlk önce, fl) numaralı edebî emelinden, sonra (2) numaralı neşriyat sevdasından. derken (3) numaralı mecmuasından bahsetti. Bıinların hiçbiri, öbürüne uymuyordu. Biri maşnka. diğeri mağribe nazır... (3) numaralı teşebbüs için, yirmişer. otuzar lira tedarik etmişler; geceyi gündüze katıyorlar. Elekle su taşıyorlar.
— Zaten biz kazanç ummuyoruz! — dedi.
— Peki evlâdım, çocuğum, mesiekdaşım, genç dostum! Ne umuyorsunuz?
(Vazıh fikri yoktu. Bir çok uymuyor. >
Devam ettim:
— Ya ticaret için neşriyat yapılır: ki. sermaye ister; güç iştir: fıslanın ağzından kısmetini almağa benzer. Yahut da içtimai gaye için yapılır, fikir ve sanat kay-gusiyle yapılır. Fakat bunlar için dahi, sizin, bir geçim dayanağınız olmak lâzım... Neyle geçinirsiniz?
Teessürle anlatmağa başladı: Fakir bir ailenin evlâdı imiş. Ailede hasta olan di-ğerjeri çalışır, kazanırlar, İfj da, — ıstırap duymakla beraber — onlaıdan para a-lirmiş.
Böylece Olimpos dağlarından coppadak İstanbul kaldırımlarına düşmüş olduk.
— Size bîr is?., Hayatuuzı kazanmanız lâzım... Evvelâ bu lazım... Lâkin biliyorsunuz ki, lise mezunu, yarı mütefekkir, yarı sanatkâr, yan nesriyatçı gençler, piyasanın en aramadığı simalardır. Siz de maalesef bunlardan birisiniz. Memurluk bulamazsınız. Serbest piyasada yazıhane kâtipliği vesaire de yoktur... Gözüm kapalı biliyorum Farzı muhal bulsanız dahi verecekleri para 80-100 liradır. Seneden seneye terakki edemezsiniz...
Uzatmıyalım. Hayli dü-Îündükten, bütün bilgi ve ecrü beleri m izi ortaya dök tükten sonra, şuna karar verdik:
İşportacılık yapacak... Yahut da, toptancılardan portatif mallar arayıp apartı man kapılarını dolaş a doluşa satacak,.

Yüksek fikir ve sanat babından açılan muhaveremiz, işte böyle en pratik bir bahiste kapandı. Delikanlı da yeni bir ümit içinde gitti. Bakalım; tekrar ziyaretime gelirse, macerasının mabadını anlatacağım.
Soruyorum:
— Evvelâ kendi hayatını kazanmaktan başka çare var mıdır?
Bu, birinci sual, İkincisi de:
— Ayni tipten on binler-
Turizm haritası
Üç haftaya kadar basılmış olacak
Bayındırlık Bakanlığının hazırlamakta olduğu turizm haritası. üç haftaya kadar basılmış olacaktır. Hâlen, haritanın son eksikleri tamamlanmaktadır.
1.200.000 de 1 mLkyası üzerinden hazırlanan harita, 2.000.000 da 1 mikyası üzerinden basılacaktır. Beş renkli olan harita Devlet ve İl yollarınım, motorlü taşıtlara hangi mevsimlerde geçit verdiğini belirtecek tarzda hazırlanmıştır. Ayrıca, oteller, tarihi eserler, âbideler, tabiat güzellikleri, benzin alım yerleri, 2000 metre yükseklikten fazla olan dağlar ve adları da gösterilmektedir.
İki taraflı olan haritanın öbür yüzünde. 11 merkezleri arasında gidilebilir mesafe, âbide ve harabe cetvelleri, İstanbul. Ankara ve İzmir şehir plânları, muhtelif memleket resimleri, yer bulma cetveli, U ve ilçelerin nüfusları, yolların uğradığı iskeleler, önemli bucak ve köylerin de cetvelleri vardır.
İngilizce ve türkçe basılacak olan harita, katlandığı zaman 19,5-10.5 santimetre ebadında olacaktır.
Hazırlanmasında Amerika eyâletleri yol haritaları esas olarak alınmıştır. Haritadan 1000 adet basılacak ve parasız olarak alâkadar resmî ve hususi müesseeslere dağıtılacaktır.
Amerikalı turistler yarın geliyorlar
Yann şehrimize Amerikan bandıralı Britanlc İsimli vapurla beş yüz kadar turist gelecektir.
Seyyahlara mümkün olan kolaylığın gösterilmesi İçin şehrimizdeki resmi ve gayri resmi müesseseler hararetli hazırlıklar yapmaktadırlar.
Bu arada yolcu salonundaki posta merkezinde gemi şehrimizde kaldığı müddetçe posta memurlarının saat 24 e .kadar vazife görmeleri kararlaştırılmıştır.
Kuzu eti
Bu sene çok bol olacağı anlaşılıyor
Her sene bu mevsimde şehrimize az sayıda kasaplık hayvan gelirken bu sene muhtelif sebeplerle ihtiyacı karşılayacak miktarda hayvan getirilmektedir. Bu müsait vaziyet karşısında et flatle-rlnln artmaması icap ederken Hatlar yavaş yavaş yükselmekte devam ediyor. Umu-m-V-'tle koyun etleri 28ü kuruşa dayanmıştır.
Alâkalıların söylediğine göre bu sene kuzu pek bol olacaktır. Çünkü her sene bu mevsimde koyun az geldiği için et ihtiyacı kuzu ile karşılan- ■ makta idi. Bu şene koyun rauvaredatı ihtiyacı karşıladığından kuzu et! ve bilhassa ufak cüsseli kuzular kesilmemektedir. Kuzular büyümeğe terk edildiklerinden İki ay İçinde şehrimize besili kuzuların pek fazla geleceği, bu bolluğun da Hatlara müessir olacağı tahmin ediliyor.
Kadıköy halkevınde Gökay kupası
Kadıköy Halkevi salonunda dün gece, »Gökay voleybol ve basketbol kupası» maçları bağlam uştırBu maçları vah namına müsabakaları açan vali muavini Fuat Alper, valinin sporcu gençliğine iyi dileklerini bildirmiş ve başarılar dilemiştir
Atçılar cemiyetinin bir müracaatı
Atçılar Cemiyetine mensup bir heyet, şehrimizde tekrar at yarışlarına başlamak üzere vilâyet ve belediyeye müracaat etmiştir. Müracaat belediye hesap İşlerinde tetkik edlimekte-dJr.
ce işsiz münevverimize ve yarı münevverimize nasıl bir çıkar yol tavsiye edersiniz?
(Vâ-NÛ)
Biitün Avrupa Ingiliz seçiminin neticesini bekliyor
Seçimin neticesi Ingilterenin umumî siyaseti üzerinde tesir yapacak
Avrupa memleketleri Bakanlar heyetleri İngiliz seçimlerinin yapılacağı günü parmakla saymaktadırlar. Harici meselelere alt İttihaz edilecek bir çok kararlar, bu tarihi hâdisenin cereyan edeceği 23 şubat gününe ve İngiliz Dışişleri Bakanlığı birinci katındaki köşe odayı kimin İşgal edeceği belli oluncaya kadar talik edilmiştir. Fransız. İtalyan. Amerikan ve Rus politikacıları Ingilterenin büyük devletler oyun masasında nereye oturacağına merakla intizar etmektedirler.
İngiliz işçi partisi hükümeti hakkında daha ziyade dahili icraatına bakılarak hüküm verilmekte ve bir memleketin iç siyaset İdaresinin o memleketin dış politikası üzerine bir tesir yapamıyacağı zatın olunmakta ise de İngiiceredekl işçi partisi misali gösterdi kİ büyük bir devletin dahilî siyaseti bütün Avrupa kıtası üzerine tesir yapmaktan hali kalmamaktadır. Bugün îngilterede ehemmiyeti haiz bir komünist partisi mevcut olmayışı işçi partisinin takibettiği ileri içtimai politikanın İngiliz bolşeviklerl-nin çanına ot tıkamış olmasından değildir. Îngilterede kuvvetti bir beşinci kol faaliyette bulunmuş olup da İngll-terenln kalkınma hareketlerine sistematik sabotaj grevler ile mâni olsaydı Avrupa komünist tazyikinin önüne nasıl durabilirdi?
Muhafazakârların kazanması bir çok sebeplerdeu sayanı arzu olmakla beraber bunun İn-gllteredekl komünist cephenin kuvvetlenmesini intaç edeceği muhakkaktır Solcu bir çok İngiliz sosyalistleri içuı işçi partisinin iktidarda bulunması cemiyette yapılmak İstenilen inkılâbın patırtısız gürültüsüz meydana gelmesi demektir. Muhafazakârlar kazandığı takdirde bu solcu sosyalistler er-geç komünist cepheye kayacaklardır. Islahat ve tekâmül yolu kapanınca bunlar için gidilecek yol ihtilâl yolu olacaktır. Muhafazakârlar da bu durumu takdir ve tehlikeyi İdrak etmektedirler.
İşçi partisi 1945 seçim mücadelesine muhafazakâr partl-ninklnden esaslı farkları olan bir dış politika programı He a-tılmıştı. Fakat Sovyet dış politikasındaki daimi menfilik yüzünden Bevln. bu programı tatbik edemedi. Karikatüristler vücutça biraz geniş yapılı olan Bevinl muhafazakârların Dışişleri Bakanı (fiden’ I gövdesinin İçine almış bir şekilde tasvir edip (Bevln) yerine Sevinin İçLndc bulunan (Eden) in
Hararetli seçim propagandası: Bir köpek sırtında: «Muhafazakârlara rey verin» levhası taşuuyoc
Barbakan Attke bir
kamyon üstünde nutuk söylüyor
konuşmakta olduğunu lâtife mevzuu yaptılar. Her şeyden evvel Britânyanm menfaatlerin! göz önünde tutan Bevln 1948- 1949 Berlin ablukası buhranında kendi partisi İçinde tenkldlere maruz kaldığı halde muhafazakârların takdirine mazhar oldu.
Bundan mâda Hlndlstana serbesti verilmesi gibi işçi partisinin dış politika sahasında kaydettiği tarihî işler de vardır. Muhafazakâr parti iş başında bulunmuş olcaydı başarılması imkânsız olanak bu muvaffakiyet sayesinde bu memleket bugün Britanya câmiası-na dost bir kuvvet olarak katılmış bulunmaktadır, Churchlll de dahi! muhafazakârlar müstemleke imparatorluğu devrinin tarihe karışmış olduğunu henüz kavrayamamış olduklarından bunların Britanya camiasındaki renkli İnsanlara karşı İşçi partisi g!bl geniş ve Liberal bir politika takibedebl-lecekleri ve bu insuniann İhtilâl ve bolşevlzmç kaçmalarını önleyebilecekleri şüpheli İdi. işçi partisi seçimi kazanırsa gene aynı politikaya devam edileceği için bu hal yalnız Britanya İçin oir kazanç olmakla kalmıyacak, bütün Avrupa için de bir garanti olacaktır.
İngiliz İşçi hükümetinin Av
rupa devletlerinin birleşmesi tasavvuruna karşı fazla alâka göstermemekte olduğu malûm bulunduğundan Orta ve Batı AvrupalIlara, Avrupa birliğinin tahakkuku bakımından seçimlerde muhafazakârların ve Churchllli'n kazanmasını İstemektedirler. Çünkü birlik taraftarları Sevin ve arkadaşlarının yerine geçecek bir muhafazakâr hükümetin bu dâvayı daha başka bir şekilde ele alacağını ümit etmektedirler. Fakat muhafazakâr parti beyannamesindeki: «İmparatorluğun vahdet, kuvvet ve terakkisini temin etmek İngiliz devletinin en mühim vazifesidir ve vazifesi olacaktır.» şek İL* deki satırlar muhafazakâr parti İçin en mühim meselenin ne olduğunu göstermektedir. Gerek işçi, gerek muhafazakâr parti İçin Avrupa birliği meseıesi prensip dâvaları arasında yer almıştır, işçi hükümeti de pek fazla olmamakla beraber Avrupa birliği çalışmaları ile alâkadar olmuştur.
Kremlin İle işbirliği yapma meselesine gelince; son dört senenin tecrübeleri gösterdi kİ Ruslar ister muhafazakâr olsun, İster işçi oLsun kendi arzularına miıtavaat göstcrml-yen bir İngiliz hükümeti İle işbirliği yapmağa yanaşma-maktadırlar. Biz AvrupalIlar şundan emin olmalıyız kİ İngiliz hükümetinin İşçisi de. muhafazakârı gibi Ruslara kölelik yapacak karakterde değildir. Bir İsviçre dergisinden çeviren:
B. AK SEL
Spor ve Sergi Sarayı satılmadı
Dün bazı gazeteler Sergi Sarayının Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğüne satıldığından bahsetmekledirler. Belediyeden öğrendiğimize göre Sergi ve Spor Sarayı satılmadığı gibi bu hususta hiçbir muamele de cereyan etmemiştir. Yalnız geçenlerde Umumi Meclis âzasından bir zat, Sergi ve Spor Sarayının satılmasını sekili etmişti.
Şemsipaşada kömür deposu açılması reddedildi
Kömür Tevzi Mtiessesesl, Üs-küdann Şemsi Paşa semtinde bir kömür deposu vücuda getirmek için belediyeden müsaade İstemiştir.
Vali ve belediye balkanının yıllardan beri ihmal edilen bu semti ihya etmek İçin teşebbüse geçtiği bir sırada yapılan tekili uygun görfllmlyerek reddolun-muştur. Bu vnha tanzim adlİR-cektir.
Telefon santralları
8 Senede 112 milyon lira sarfile genişletilecek
P. T. T. idaresi sekiz senelik bir program hazırlamıştır. I 112.ÜCO.OOO liraya tahakkuk edecek olan bu programla yılda ortalama olarak 15.000.009 lira harcanacaktır. Bıı parayla şe-ranportörler ve teferruatı ku-ramportörler ve teferruatı kurulacak, İstanbul ve diğer dokuz şehrimizdeki telefon sant-ralları genişletilecek: İstanbul banliyö santralleri otomatiğe çevrilecek. 75 şehir ve kasabamıza telefon şebeke ve santral-lan kurulacaktır. Ayrıca bu 75 şehir ve kasabaya birer P. T. T. binası İnşa edilecektir. Muhtelif yerlerde de telsiz istasyonları kurulacaktır, p. T- T. fabrikası genişletilecektir.
Bütün yurtta 263.165 radyo makinesi var
P. T. T. İdaresi memleketimizdeki 1949 yılı Nisan ayı radyo sayımını neticelendirmiştir. Bu sayıma göre radyo mevcudu 263.165 adettir. En fazla radyosu olan ilimiz İstanbul olup 98.770 dür, en as radyoya sahip olan ilimiz de Hakkari Olup 49 radyoya sahiptir.
Yemek sergisi
Şehrimizde mevcut türlü dernekler arasında bir de yemek pişirenler cemiyeti vardır. Bu demek mensuplan, dün vali ve belediye baştanını ziyaret ederek yakında Marmara lokalinde bir sergi vücuda getireceklerini bildirmişler ve demeğin fahri başkanlığını kabul etmesini rica etmişlerdir. Vali ve belediye başkanı bu teklifi kabul etmşİtLr-
Kömür fiatı düşüyor
Havaların İyi gitmesinden faydalanan belediye ve tüccarlar, kışın nzun sürmesL İhtimalini gozönünde tutarak şehre külliyetli miktarda odun ve mangal kömürü getirmişlerdi
Son günlerde havaların düzelmesi üzerine bu bolluk karşısında fiatler düşmeğe başlamıştır. Belediyenin mangal kömürü narhı 21 kuruş İken iskelelerde perakende kilosu 16 kuruşa düşmüştür. Odun fiatler! de düşmektedir.
RADYO
İstanbul radyosu öğle Ve akşam programlan
12.57 Açılts ve programlar
13.00 Haberler.
13.15 Hafit ara müziği «Fi.».
13.20 Radyo tango orkestrası konseri.
13.45 Rozırlo Bourdotı orkestrasından sevilmiş orrtestra eserleri (Pli.
14,00 Saz eserleri - Şnrk» ve tQrka-1er. Okuyan: Safiye Ayi*. Çalanlar: Necati Tokyay. Ercüment Batanay. Yorga Bacano*.
14.45 Bu topraklar bUj-ük adamlar Yetiştirir. Konuşan: Şevket Rado.
14.55 Şarkı ve türküler (P1X
15.10 ItıÖhU stadından öûklea Fenerbahçe - Galatasaray maçının yayını. Maçın bitişinde programlar vc kapanış
17.57 Açılış vo programlar.
18.00 Halkevlerinin yıldSnttmü münasebetiyle Özel program.
18.45 Çift mandolin kuarteti kanseri. 15.00 Haberler.
10.15 Xavler Cuxat orkestramdan dıuu mtalgt (P11
19.25 Saz eserleri - Sarin ve türküler. Okuyan: Mustafa Cajlar. Çalanlar. Sadi Işuay, Ercüment Batanay, Yorga Baeanoa,
20.15 Dana müziği (Fİ >
30.45 Oyun havalan fPİ..
13.00 Spor vc Sergi sarayından naklen Türk - İtalyan güreşçileri arasındaki müsabakaların yayını. Müsabakaların hitamında normal programın devamı.
•54,00 Programlar ve kapanı*.
ANKARA RADYOSU
17.58 Açılış vc program.
18.00 M. S. ayarı ve İnMMs (Nlha-vead fasLıl.
19.00 M. S. ayan ve Haberler.
19.15 Gcçmljta Bugün
18.20 Yarım saat dazu (PLİ.
19.50 Akşamın Itarma tnlUifl (Fl.J.
20.15 Radyo Gazetesi
20.30 Sanat heveslileri matı.
20.45 Genç müzlkçlnln «rot.
31,05 Müzikle ged (PJ.1.
22.00 Konujnu: Spor saati (Günün haberler»,
33J5 Dana müziği CPİ.)
22.45 M. S. ayarı ve Haberleri.
23,00 Program ve kapanış
Yann sabahki program
7.30 M. S. ayan.
7.31 vals. Polka ve Paso Doblo'ler (Fİ).
7.45 Haberler vo hava raporu.
8.00 Hafit sololar CPİ.»
8.15 Tangolar (PLİ
8.25 GOntln programı.
8J0 Schubert • St Bemol Majör 5 inci Senfoni (PLİ.
9.00 Kapımı*.
İSTANBUL HAYATI
Köyde nidem?
Anadoluda kardan kapanan köy yollarının açılmağa başlaması İstanbulda tesirini gösteriyor, bazı cemilerde sokaklar günden güne kalabalıklaşıyor.
Eskiden bu kalabalığı. İstanbulda satmak üzere yiyecek maddeleri getiren ve buradan mal alıp götürmek üzere gelen H-ıret erbabı teşkil ediyordu. Fakat uzunca zamandanberi piyasayı sarsmakta olan umumi kriz, ticarî seyahatleri sekteye ıığrattr, alış veriş için gelenler pek azaldı.
Bugünlerde İstanbulun bilhassa Sirkeci. Eminönü, Tahtakale. Kücükpazar. Top hane. Beşiktaş taraflarında pejmürde kıyafetli vatandaşlar göze çokça çarpıyor. Muayyen semtlerde gruplar halinde bir kac gün âvâre, dolaşarak ceplerindeki üej-beş kuruşu tükettikten sonM ra şehre dağılıyorlar. Û_
Geçen giin tenhaca bi$N zamanda bizim yokuştan te nerken yine bunlardan birP ile karşılaştım. Çekingen baC kışlarla bir müddet süzdiik-O ten sonra vürüyiis istika me(0 tinde küçük bir kavis çfae-lg rek beni doğruladı, ürkek a-SJj, dindarla kl astı. önüme*! dikildi. Van kanalı gözler® yerde, boynu hafifçe bükül-S" müs, derin derin soluyarak” yutkunmasından belli ki bis>“* şey söylemek istiyor, faka4^ sıkılıyor, çekiniyor. "O
Kısa bir nefis mücadelesi]) neticesinde midesinden fış'çg kıran isvan. iradesini ke^j) mentleyen hicap duvgusun*-galcbe çaldı, kulağkJ
ma vaklastırdı, fısıltı halinde bir °csle kesik kesik mırıldandı:
— Efendi... Gamım aç. Bana bir... Ekmek parası himmet et.
Oracıkta biraz hasbıhal ettik.
— Ne zaman geldin İstanbul»?
— Bir hafta oluyor. Çalışayım da ekmek narası kazanayım diyerekten geldim emme hâlâ is bulamadım.
— Ne iş vanRrsm sen?
— Eh. az çok işe elim yatkındır. Ne verseler yaparım.
— Senin köyünde Yapabileceğin is vok muydu?
— Köyle nidem. efendi? Çift yok. çubuk vok. Orada bizim vapahileceğimiz şey rençberlik. ‘Bunun için de toprak lâzım, öküz lâzım, sapan lâvım, istanbulda pavîi-kalarda is vardır, dediler de ona güvenerek kalkıp geldim.
Toprak istihsalini arttırmak. kövlüyü kalkındırmak Icin evvelâ kövlünün kafasından bu zihniyeti silip o-nu tonrağa bağlamak gerek. istanbulda issiz münevverler kahve köselerinde pinekliyorlar, piyasayı felce uğratan kriz, sanayi sahasında ihtisas sahibi işçinin bile geçim kanılarım müte-madi-ven daraltıyor. Fabrikalarda çalışmak hevesiyle köylerden akın edenlerin de inzimamı şehirde sefalet ıstırabını kat kat arttırıyor. Alâkalı makamlar hic değilse bı»-'" »-i—«*>nin çarelerini aramalıdırlar. Zaman geçtikçe imkânlar büsbütün azalır.
Cemal Refik
Şişli Çocuk Esirgeme Kurumu kongresi
Şişil Çocuk Esirgeme Kurumu yıllık kongresi bu sabah saat 10 da toplanmıştır. Kurum, kendi çevresinde bulunan lld bin kadar yoksul çocuğa bu sene a-yakkabı, elbise, süt ve muhtelif yiyecek yardımı yapmıştır.
İstanbul yüksek okullar talebe birliği şehrimizde «İstanbul yüksek okullar talebe birliği» adinde bir cemiyet kurulmuştur. Birliğin üyeleri İstanbulda bulunan bütün yüksek okullardır. Kurucul&n da Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu talebe demeği ile Yıldız teknik okul talebe derneğidir.
Tural i
ÖKSÜRÜĞÜ KESER]
Sflhife 4
A K R A M
AKŞAM
19 Şubat 1950
Kimleri dinliyoruz: 2
Yönetken
Milletlerin Garip Adetler i
Saldıran sarhoşları kanun himaye etmez
zorunda-aleyhindeki kaçınmalıyız,»
«Yeni bir Türk müziği kurmak
yız.
Bab müzik Mateminin hareketlerden
Ankara radyosunda an fazla konuşmalarını dinlediğimiz sanatkârlardan bin de Halil Bedi Yönetken'dir.
Halil Bedi 1834 de, radyo daha Ankara Palasın atı katında bulunduğu sıralarda müzik konuşmalarına başlamış t* o tarihtcnbcri mikrolon animde bine yatın konulma yapmıştır İHA danberi radyoda Tonmay-slerlikle vazlIelendLrllmlş bulunan Halü Bedi ilk olarak nıiı-riğr 1812 de Bursa Sultanimde talebeyken flütle başlamış, bir İki «cne sonra da mekteb bandosunda al bemol kiâmet çalmakla ciddi olarak müzikle iştigale başlamıştır
Bursa Sultanisinden sonra İstanbul Muallim Mektebinden mezun olan Halil Bcdl 9211 e kadar Bursa ve İs tnu bulda nıiı-alk oûrctnıenllil yapmış ve bu tarihte de Prag Devlet Koruer-vatu varında pedagoji tahsil etmek üzere Çckoslovakynya gönderilmiştir. 1933 de bu müesse-seden mezun olan Halil Bcdl aynı zamanda Alois Baha'nın çeyrek ses şubesinden de serU-tifika almış, bundan sonra da Berlin ve Paristc müzik konu-iarlyle meşgul olmuştur.
Halil Bcdl halen Gazi Kgi-tlm Enstitüsünde müzik nıeto-dika&ı. Devlet Konservatuvann-da kulak eğilimi ve kon öğretmenliği yapmaktadır. Muhtelif müzik konularında W dan fazla eser vermiş. 1M7 Prag milletlerarası müzik festivalinde de «Türk müziği» mevzulu pekçe bir konuşma yapmıştır.
Yeni Türk müziği
Zencin bir müzik kültürüne malik olan sanatkâra Türk müziğinin inkişafı hakkında neler düşündüğünü soruyorum. Şo cevabı veriyor:
( BilLndlği gibi TürkJer ea-k| ve zengin bir müzik kültürüne maliktirler. Büyük bir halk ve sanat müziğimiz var. Fakat yalnız bu eski zenginliklerle yetineni 1 yeceğimiz aşikârdır. Yeni bir medeniyette yeni bir Türk müziği kurmak ihtiyacındayız. Yeni bestecilerimiz bu sahada güzel eserler vermektedirler. Besteciler millî kaynak-larunıza dayanarak orijinal sanat eserleri yarattık lan nls-bette yeni Türk ' muzJğt var olacak ve gelişecektir.
Bir taraftan da yeni nesilleri yeni müziği ve muti ıh olarak dünya müziğini anlayacak bir ■eviyeye getirmek lâzımdır. Bunun için de okulda müzik öğretim ve eğitimine gereği gibi
Japon diyarı vp burada
yaşayan insanlar
İki muhtelif insan grupu Japonların kıyafetleri
—- Sayın Milletvekilimiz Enver Kök; —
Halli Bedi Yönetken
önem vermek zorunda bulunuyoruz.
Yeni Türk müziği konusu aynı zamanda bir eğitini konusudur. Bundan başka hayat çevrelerinde geniş ölçüde bir sanat propagandasını sağlamak, çok mürikçi. çok besteci, hattâ amatör olarak çok müzik anlayan insanlar yetiştirmek mecburiye tindeyiz.
Pullfonlk müzik eserleri yazan yeni Türk bestecilerinin bütün eserlerini bastırmak, plâğa almak ve onlan bol bol dinletmek bugün yapmakla mükellef bulunduğumur işlerdendir.
Bab müziğine hürmet
Diğer taraftan oktavın 12 yarım sesten başka kısımlara bölünmesi esası üzerine kurularak tamamen ilmi ve akademik çalışmalar ve denemeler de yapılmasının mümkün olabileceğine İnanıyorum Foka t bu çalışma ve denemelerin hiç bir Bari müzik medeniyetinin dayandığı temel ve sistemin aleyhine bfr tezahür verileri olmamalıdır. Batı müzik sistemini küçülten, onun aleyhine olacak en ufak hareketlerden kaçınmalıyız. Bundan memleket büyük zararlar görür. Aksine, -batı müziğinin büyük İfade kudretini geniş tabakalara tanıtmak, mutlak olarak halkımıza gerçek bir müzik ve sanat eğitimi vermek esas vazifelerimizden biri olmalıdır. ANKARALI
Unutmayınız ki
Sevimli olmak biraz da cildinizin İnceliği ile kabildir KREM PERTEV
§ o ME R su.™».
Mükemmel ve güzel bir Fraısız filmi takdim edecektir. JFAN EftANCOUX romanından alınan ve:
KATE de NAGY JEAN SERVAİS Ve ROGER KARİ
1 tarafından yaratılan
İSÎİRAP YILLARI
Melez bir kadının aşk ve isUrap romanı,,.
Herkes tarafından takdir edilecek bir film.
Kuzeyde Korll adalarından, güneyde Formaca adasının güney burnuna kadar uzayan a-dalarn Japon diyarı denilir; bu adaları telklk edersek, muhtelif iklim, hayvanat ve nebatat ile burada yaşıyan insanların hayat «artlarının dahi pek değişik olduğunu görürüz.
Bu adaların kuzeyinde Ainu* lar ve güneyde ise Çinlilerle M al ayalı lar yaşamaktadır. Eski Japonyanın asıl adalarında Ue Japonlar yaşamaktadırlar. Japonlar karışık millettirler Bunlar bütün diyar üzerinde yaşıyım Alhu’lar ve Japonların ilk ırkları olan Kore - Pokguru -lardan doğmuşlardır. Buna ilaveten bu ırka kuzeyden gelen Moğollar dahi müessir olmuşlardır; Endonazya ve Flllplnle-rln dahi bu Japon kanında paylan vardır.
Bu kadar karışıklığa rağmen. Taponlan temiz bir ırk olarak karşımızda görürüz, Bunları iki muhtelif inaan grupu diye ayırabiliriz: Bir İnsan Upl gayet ince ve bir de İnsan Upi tamamen battal... Farklar bazan o kadar barizdir M İnsan bu İki Japon tlpLnl de İki grup insanın da ayrı ırktan olduklarmı zanneder, tnce tip 1nstfh|ar kİ bunlar yüksek sınıflar mensu-blnldlr ve bunlar da Mançu -Kore tipi İnsanlarıdır: bu gibi İnsanlar kendi tip ve ayarlarında kadınlarla evlendiklerinden, evlâtları dahi İnce, uzun boyla ve endamlı İnsanlardır. Bu tip Jüponlara «Şosku tipi», buna mukabil battal tipteki Jüponlara İse «Satsuma» denilir. Battal tipteki Japonlar kısa boylu, kaba vücutlu, yuvarlak ve kaba almalı insanlardır. Japonların giyinişleri dahi oldukça basittir; bir pantolon ve bir ceketten İbarettir; köylü halkta ketenden ve şehirlilerde ise pamuktan mamul kumaşlar kullanılır. Buna mukabil varlıklı İnsanlar İpekli kumaşlardan mamul kisveler giyerler. Tabii olarak bu diyarda da Avrupa ve Amerika müessir olmuş ve halk kültürlü insanların giyinişine kendisini aiıştınnıştır.
Kimonolar
Japonlar evlerinde. asker, memur, ilim veyahut İş adamı, yani her tabaka ve sınıfta, kimono denilen bir nevi sabahlık bir cübbeyi giymeğe alışmıştır Bilhassa, kadınlarda bu kim O nolar gayet güzel ve sanatkâra-ncdlr. Kimonolar bir parçadan dikilir. Boyu her insanın boyuna göre boğazdan ayaklara kadar olup geniş kollu ve guMİ bfr kumaş nuşakla bele bağlanır, Kimonolar erkek ve kadın- j da aynıdır.
- İnceler, kalınlar -Yemekleri, evleri
Her bir mevsim için hususi bir kisve lAartndn: ve fevkalâde olaylarda dahi meralsin elbiseleri giyilir. Çinde olduğu gibi, Japor.yada da gösterişe pek e-hemmlyet verilir. Kış mevsiminde kimonoların içi pamukludur; hattâ bazı İnsanlar, birbiri üst tine oirkaç kimono giyerek kendilerini soğuktan korumak İsterler. Japonyada evlerin abşab olması ve binalar içindeki bölmeler kâğıttan olman dolayulyle, serin havafkrda evler İçinde havn oldukça soğuktur. Erkeklerin ve kadınların kimonolar üzerinde taşıdıkları kuşaklara Obi denilir: bu Obl denilen kuşak erkeklerde merasimlerde İpekli veyahut lime kumaştan mamuldür; ev İçinde İse beyaz krep veyahut beyaz İpekli kumaştan olan bir kuşak, kimono üzerine bele bağlanır
Kadınların bellerine bağladıkları kuşan giydikleri kimonoların en kıymetli tarafını teşkil eder; kadınların kuşak-

ku-
lan gayet tüzel alim lânıe maştan olup, tahminen 30 santim genişliğinde ve dört 114 dört buçuk Metre uzunluğundadır. Bu kuşak dahi bele bağlandıktan sonra uçlan omuzlardan arkaya doğru şarlatılır ve bu uçlarla sırtta bir flyango yapılır. Bu kuşaklar oldukça kalın olduğundan, bu uçlar sırtta dik durur. Bu kuşak kadınlarda ön tarafta kıymetli mücevheratı İhtira eden iğnelerle rapto-lunur. Genç kızlarda İse, bu kuşağın uçlan önden omuzlara doğru yukan kalkıktır; yani uçlar belden yukan İki ok gibi çıkar. Japon kadınlarının giydikleri fistanlar, çalışmaya müsait değildir ve hattâ bu fistanlarla kolayca yürümek dahi kabil değildir.
Erkek elbiseleri
Erkekler elbiseleri üzerine çok defa bir palto dahi giyerler, bu paltolar yalnız diz kapaklanna kadardır. Meralsin kisvelerinde sırtta. kollarda ve göğsün ısğ ve solunda beyaz işlenmiş aile tea-yinatı vardır. İşçiler, dülgerler, ve rikşa sürücüleri Happı denilen bir ceket giyerler ve bu ceketlerin üzerinde hangi esnaf cemiyetine bağlı okluklarını gösteren kırmızı veyahut beyaz renkte büyük işaretler vardır. Hususi rikşa sürücüleri, sahiplerinin armasını, çekellerinin sırtlarında taşırlar. Ayakkabı olarak, Japonlar ya yalın ayak veyahut da beyaz keten Tabi denilen çorap giyerler ve bu çoraplarda başparmak açıktadır; zira ayakta taşman sandaletlerin kemeri buraya bağlanır. Baş (Arkası 6 ncı aahifede )
MUAMMER KARACA OPERR k Maksimde
Saat 20.30 da
si)
siz Dm sokak.
Matineler: Cumat tesl oazar 15 te Pazartesi Akşamı Kadıköy Opcra'da
Bugün malİD'-icrdru itibaren ATLAS Sinemacında I
Şanghaylı Kadın
Büyük bir Aşkın • Büyük bir maceranın Romanı Başlıca yaratıcıları.
RiTHA HAYWORTH
ORSON VELLES
Numaralı biletler bu sabahtan İtibaren satılmaktadır.

İstanbul vilâyeti tarafından saldıran sarhoşlara tatbik edilen muameleler hakkında, Adalet Bakanına sorduğunuz sual, bir İstanbul hemşerisi sıfatlyle bende bazı endişeler uyandırdı Bizi hiç tanımamakla beraber, Milletvekili bulunmanız hasebiyle, bir mückkilln vekiline dertlerini dökmesi tarzında, maruzatta bulunmağa karar verdim.
Sözlerime, üç ay önce vaki bir konuşmanın, umumi batla-nıu çizmek Le başlıya Çiğim Vali Gokayın tayininden bir kaç gün (inceydi. Arkadaşlarla oturmuş. şehirde türeyen eşkıyalardan bah.M-dkyorduk. Hâkim-İlk mesleğinde çalışan bir arkadaş bize şunları söyledi:
— tkl tabanca alacağım; biri büyük çapta olacak. Bunu hırsızların taarruzundan korunmak İçin ya-ilığımın altında, ' diğerini de, yolda aile Ue gl-derken saldıran sarnoşlara karşı kullanmak azmiyle cebimde saklıyacağım. Bu sözlere hepl-' mis iştirak ettik, hak verdik ve tasvlb ettik.
UUnbulda, bilhassa geceleri çoluk çocuğunuza yanınıza alarak geziyor muydunuz?... Boy-le bir gezinti yapmadığınıza ’ talimin ediyorum... Sizi temin L ederim kİ, şerefli bir İnsan İçin, [ arlık teşebbüs edilecek iki şey ( kalmıştı, ya; evinizde kendLnl-’ ri hapsederek, geceleri bir yere gitmemeği tercih; yahut da bu ’ şımarmış, cürckâr ve küstah ’ saldırıcı sarhoşlardan bir kaçının, ibret için kafalarını kır-C mak yolunda hareket.
1 Herkes biliyor kİ, vatandaş 1 vergiyi verirken, İlk talep etü-' ğt şey. can. mal ve namus em' niyetidir. Bu emniyet sarsıl-1 mıştı. şehirde, saldıran sar’ hoşlar hastalığı türemişti. Za-" titanın bütün kuvvetleriyle sc-1 ferber olması icaoetmez mly-
■ dl?...
■ Eğer hakikati söylemek gere-
■ kirse, vali Gökayın valiliğinin I ilk gününden itibaren bu güruha karşı açtığı mücadele ve
’ savaşlar, but;ün az da olsa, ■emerelerini vermeğe başlamış bulunmaktadır. Kati güvenliğe eriştiğimizi söylemek doğru olmaz; ancak bu azim devam ederse, ümit ederim ki kısa zamanda bu şehirde, sarhoş şakilerin belâsı önlenebilecektir.
Adalet Bakanına valinin bu sarhoşlan akıl hastanesine göndererek İğne yaptırıp yaptırmadığını soruyorsunuz?...
Sayın Enver Kök;
Siz bu suali sorarken — saldıran sarhoşların İğnelenmesini ve akü hastanesinde tedavi altına alınmasını hoş gör-mlyen — bir merhamet hissinin tesiri altında kaldığınız düşüncesi uyanmaktadır. Temenni ederim ki bu diiçüneem tahakkuk etmesin, İçimde uyanan bfr vehim gtW kalsın.
Çünkü. Minet Meclisi gibi, milletin Kâberi saydığımız bir yerde, milletin bin türlü dert ve ıstıraplarına çare aramak dururken, bir Milletvekilinin saldıran sarhoşlara acıma gibi
marazi bir duyguya kendini kaptırmasını düşünmek acıdır, hüzün vericidir Bu saldıran sarhoşlar hürriyetimizi gntbe-dlyorlar Eq tabiî hakkımız olan çoluk çocuğumuzla dolaşma!: İsteğimizi zincirliyorlar. Anayasanın, vatandaşlara verdiği haklan kötüye kullanarak sokak ortasında, namuslu kadın vatandaşlara saldırıyorlar, bizi yaşamak hakkından mahrum ediyorlar.
İşte dert budur Eğer vali Gökay. bun!an akı) hastanesine gönderiyor ve İğne yaptı-nyorsa. bu mücadelede büyük bir azim gösteriyorsa bizden beklenen şey teşvik ve destek olmaktır.
Siz, bu sorduğunuz sualle, sarhoş güruhunun cıiret ve cesaretini arttırmak gibi bir zararın doğacağma ihtimal verir miydiniz?... -
Teessürle ■öyliyeblllrim kİ. bu mikropların tünedikleri kahvelerde. vali Gökaym sigaya çekileceği söylenmekte ve bugünkü hayırlı ve azimkar mücadelenin duracağından bahsedilmekledir.
Siz, sarhoşların da birer vatandaş olduğunu ve nihayet onlara da kanunun emirleri dışında muamele yapılmaması gerektiğini düşünerek bu suali sordunuz. Vatandaş haklar mm korunmasında hassasiyet göstermenizi takdir ederiz. Fakat bu soruyu Mecliste değil, vali Gökaya bizzat gidip «orsaydınız. Gerekirse bu saldırıcı sarhoşların kulağına gitmeden vç onlara cüret vermeden bu ikazı yapsaydınız, memleket hesabına daha hayırlı olmaz mıydı?.,.
Sayın Milletvekilimiz;
Bir tarafta, saldıran sarhoşların keyifleri, diğer tarafla da namuslu vatandaşların bu sarhoşlardan gördüğü zulnm var. İstanbultın namuslu, dürüst, ahn teriyle geçinen zümresinin bu sarhoşlardan çektiği çile artık taşacak bfr ha!e gelmiş bulunmaktadır.
Her hangi bir sebeple vilâyet bu sarhoşlarla yaptığı kati ve azimkar mücadeleyi durdurur, yahut gevşetirse tunlara biz vatandaşların hak ettikleri dersi vermekten başka çıkar yol yoktur. Ne yapalım; bu uğurda çoluk çocuğumuz sefalete gider ve istikbalimiz de perişan olur ama, hiç olmazsa namuslu İnsanlar bu belâdan kurtulmuş olurlar.
Sorduğunuz sorunur, bende bıraktığı intibalarla size nâçzs düşüncelerimi arzetmlş oluyorum. Saygılarımı sunarım.
Ke«ad KAYNAR
O Û_ (M
o
O
2 0 >
0
■o 0 ra S? u
TEŞEKKÜR
Ve faliyle aramızdan ayrılan sevgili büyüğümüz
EMİNE NAZLI VAROL'un
cenaze merasimine bizzat gelerek, çelenk göndererek veya sair vasıtalarla acımızı paylaşmak suretiyle yardımlarını esirgenıi-yeo akraba »e dostlara şükran ve minnetlerimizi alenen bildiri rla-
VAROL AİLE9İ
Tefrika No: 49
ZavaJlıîaştı. zavaJlılaştı... Yer yardsa da utancım Gayya kuyusuna gizleae... Başım önüne iğerek cevap verdi:
— Hamileyim, doktorcugum
Osman ömrrll bu kelimenin ne mânaya geldiğin! galiba pek güçlükle kavrıyor Hışımına hedef arar gibi, sahnedeki rolüne fntlzaren vesveseli bir süküt Hinde lumıldamakakztn kendilerini seyreden Vahdete baktı Sonra, Nasimin durumundan onun mesul olanııyarağını kavramlı; olmalıydı kİ, gözlerinin çelik hançerini yine genç kadına sapladı:
— Kaç aylık?
— Altı.
— Cemilin karısı oimıyacagı-na yemin rtmıştin de ...
Nazlı, gücünün fevkinde kuvvet sortiyle iUdaUai bulmağa çalışarak cevap verdi:
— Yemin elliğim tarihten iUbaren olmadım, doktorcu-ğum
— O halde bana yalan yere yrmln eltin?
Nerede kaldı tekâmülünün moaamahatı?... Nerede kaldı
peygamberine sükûnu?. . Nerede kaldı ahlâk hocalığı şeyhliğinin tevekkülü’... Nerede kaldı soğukkanlılığı şiar edinmiş Osman Omerli?
Sağ eli bir şimşek süratiyle havaya kalktı ve yıldırım gibi Nazlının sol yanağuıa İndi.
Nazlı, şaşırdı. Gülecek gibi oldu, gülemedi. Ağlayacak şibt oldu, ağiayamadı. Bir şeyler diyecek gibi oldu, diyemedi. Ve, ne yaptığını bilmeden, kendini, yere, onun önünde diz çökmüş buldu Doktorun bacaklarına sar iliverdi.
Yalnız ona iştUreoklecek bir sesle:
— Çok teşekkür ederim, dûk-torcugum. — dedi.
Teşekkür ediyor. Çünkü, altıncı hissiyle sezdi; yediği tokat bir ahlâk hocasının, bir haminin tokadı değildir Yediği tokat, seven bir erkeğin İnkisara uğrayan hayallerinin tokadıdır. Gocunan erkeklik duygusunun, feveran edlveren kıskançlığının, dizginlenmesi muhal olu veren hırsının tokadıdır Demek doktor seviyor? Demek kİ onun da kalbi çarpıyor Derıek kİ takındığı soğuk tavırlar hep sahte?..
[ÇERÇEVE DI5I.
"--YA7A/IİS HİMAL tAPAfAACA^AL/ ---1
AŞK VE MACERA ROMANI
Ona hodbin vafsırı vermekte nc haklıymış. Hodbin ama, ne hodbin!-. Kendi yaptığı puta lapan İptidai İnsanlar gibi, kendine yarattığı dar çerçevelerin içinde mahpus kalmış bir zavallı... Sevildiğini anlama-mariıktan gelen, sevdiğini nefsine karşı bile inkâr eden bir mücrim... Mütekabil aşkın kuyruklu yılda gibi naul ender beliren bir saadet olduğunu İdrakten âciz bir gafil «Bahtiyarlık kapıları» önünde alabildiğine açlmışken sırf ukalâ şahsiyetine söz getirir vehmiyle, sevdiği kadını başklarma kaptırmak bahasına da o kapıdan girmeyen bir ruh hastası...
Onun bir m ima karada kendinden bahzclllğtnl hâtır-ladı:
«— öyle mezheplerin silikleri
vardır kİ, ruhlarını musaffa bir hale getirebilmek için nefislerini türlü işkencelere maruz bırakırlar. — diyordu. — Dikenli urbalar giyerler. kendilerini zincire vurdurup çıplak vücutlarını kırbaçlatırlar Aç kalırlar, susuz kalırlar Bense, maddi işkencelere maruz bırakmadan ancak hislerimi yonta yonta, arzularımı törpuieye lörpiılrye o mertebeye ulaşmak, ruhumu musaffa bir hale getirmek istiyorum.»
Demek, yonttuğu hisleri aşki imiş? Törpülediği arzuları da...
Ankaroda, otelde ona dudaklarım uzattığı sahne aklına geldi:
«— Ne adam* — diye içini çıktı. - Tabini iiMiı bir mahlûk... Mucizenin ta kendisi!*
Vo, unun hakkınua verdiği
hükümlere rağmen, yine de yüzünde hayranlığı ışıldayarak başını kaldırdı; yalvardı:
— Bern affedin, doktorcu-ğum !
Ve, ağlamağa başladı.
Vahdet, tokadı İndirdiği anda doktora doğru yaylanmışçxıına sıçramışken Nazlının, onan ö-□ünde dize geldiğini görünce havsalasına suıdıramadığı bu sahne ile büyülenmiş gibi olduğu yerde kalmıştı. Vaziyeti bir türlü kavrayamıyor Kulaklarına çalınan muhaverelerden, doktorun şiddetinden. Nazlının tazallümünden bu iki insan arasında müthiş bir nrnn gizlendiğini ilk defa farketti. Bu sır, ve, hakikati idraki haysiyetine pek dokundu. Demek, ki. Nazlı, hâlâ elleri gibi, göavri gibi, aklı gibi kendinin değil— Nazlı, el-
dlvenell bir el, kara göalüklû güt. çapraşık ve mubatar.T-lı bir okıi...
Olsun...
Aşkı, öfkesine galip geldi.
Kadım koltuklarından şefkatle kavradı kucakladı; kanepeye oturttu.
Üçti de susuyor. Dışarda esen fırtınadan daha baskın bir fırtınanın birbirlerinin yüreğinde koptuğunu farketmiyoriar. üçü de kendi içine dalmış...
Konuşma kuvvetine evvelâ doktor sahip oldu. Büsbütün soluklaşnn? intibamj veren gözlerini Nazlıya revirdi:
— Bana niçin yalan söylemek lüzumunu duydun? — dedi .
Nazlmın yerine. Vahdet cevap verdi;
— Çocuğunu aldırtmağa mecbur edersiniz diye korkmuş.
Naalı, onu ukzibedecck, haykıracak:
«— Bayır, doğru değil! Cemilin kansı olduğumu öğrenirseniz benimle evlenmezsiniz diye korkmuştum.. Şayet bent Iş-teseydiniz. çocuğumu size feda edecektim.’
Yerinde jöylc bir tamudandı.
Dudakları aralandı Fakat, gu-Dfiijsız Vahdeti hesaba katta. Bu itirafı ona yıkım olur. Kelimelerini yutkundu. Gerçi, doktoru kazanmak ümidi olsa, onu hesaba kalmayabilirdi. Ama, doktoru kazanması muhal... Muhal olduğunu da, onun fırtınayı takibeden sükûnu, o cesaret kinci duvar sükûnu gösteriyor. Sesi, bir sorgu hâkiminin sesi kadar yeknasak, soğuk, sadece vazifeşinas... Hattâ itham perdesinden bile mahrum.
— Ne mecnunane bir karar seninkisl! — diyor. — Cemil şimdi bu çocuğu benlmseecye-blilr. Mesele çıknnr. İsimsiz bir çocuksa lekedir, şlndir, yüz ka-rasjdtr.
Ve, tabladan purosunu aLıyor; dudaklarına götürüyor; kıbriU çakan elleri titremiyor.
Vahdet, yanına oturup himaye edici bir tavırla elini dizine koymuştu. m
— Derdin buysa, doktorcu-ğum. — dedi. — Çocuğun babası ben olurum. Benim İsmimi alır. Zaten kararınu vermiştim.
(Arkası var)
İstanbul kanalizasyon isi ne haldedir ?
Peyk memleketler mültecileri
Komünist Çin lideri
Teşbih kolleksiyonu
— 2 —
3 Şubat 950 tarlhindeldl blrto-d makalemde, Mecari şubesinin, bir mfiteiıassıs direktifi altında imarla birlikte çalışarak (VSld) İn proleterini tâdil ve salah etmesi, bu tâdil «masında yapılmış olan sektördeki tamal-tardan mümkün mertebe İstifade çareleri araması, ve ikinci sektör İnşaatı için hanrlık yaparak münakaşa Uta etmesi husustan hakkında nazarı dikkati cr-lbetm iştim.
Kanalizasyon işinin ne kadar mühim ve İstanbul için ne kadar hayati ehemmiyette olduğunu belediye reisi sayın doktor Fahreddln Kerim Gökaya teah etmeğe kalkışmak abestir. Kanalizasyon İdleri cad del et açmak parklar, rıhtımlar yaptırmak gTbl şerefli ve göze parlak görünen İşlerden değildir; fakat İsLanbulun kanalizasyon şebekesini yaptıran ve şehirde kâfi suya malik olarak bu şebekeye muayyen zamanlarda su StT-klyle işleten bir Belediye Reisinin de İstanbul un en güzel yerinde heykelini diktirmekte te-reddûd etmemelidir.
İstanbul cihetinin umum kanalizasyon şebekesi İnşaatı O-peratör Emin Bey tarafından Vay s und Fraytag şirketine 923 senesinde ihale edilerek bir de mukavele akdedilmişti. İstanbul un imar plânlan henüz ba-nrlanmd aıftmdan, kanalizasyon işine başlarken imar plânlarına da aynı marufa» başlanmaması bir hata olmakla beraber. o kadar mühim olan kanalizasyon İşine hm vermek İçin İmar projelerinin hazırlanma-smın ikinci plâna alınması mazur görülebilir re imâr plânlarını kanalizasyon projelerine gö rt tertiplemek tercih edilmiş o-labllir. Her halde Operatör E-mln Bey. belediyenin en esaslı vazifesi plan bu işe büyük e-hemmiyet vererek sarılmıştı.
Uzun sürecek olan bu inşaatın fiatinl evvelden tahmin kani! olmadığından, bittabi müte-havvil Hat esası kabul edilmişti. Vays und Fraytag şirketi, kıymetli başmühendisi Vild'in dlrckiifl altında, bir fen heyetiyle bu İşe sarılarak iyi bir teşkilât yaptı, çimento boru imal şantiyeleri kurdu, her türlü metine ve âlât ve edevat c el betti-İnşaat. İlerindik çe İyi ustalar yetişmeğe, şirketle birlikte çalışan mühendislerimiz İhtisas peyda etmeğe başladılar İd bunlar şebekenin ikmal edibnesi ve işletilmesinde kıymetli unsurlar olacaktı.
Eski Şehremini sayın Muhid-din Üstün dağın Cumhuriyet gazetesinde çıkan Mr yazısından öğreniyoruz kİ: Operatörden sonra İş başına geldiği raman Vays und Fraytag şirketi. Eyüp tesisi tiyle Sirkeci ve civan büyük kolektörlerinin yapılmasına başlamış vaziyette bulunuyordu. Bu İnşaatın tim um masrafını tesbit ettirmiş ve 40 milyon lira olacağın; görünce, Belediyenin malî vaziyetini göz ö-nüne alarak, başlanıp tezgâhlanan işi, hatlı olarak kısıp yedi buçuk milyon liraya İndirmek İçin gayret sadetmiş ve buna' muvaffak olmuştur. Halbuki o zamanki fen âmirleri, yalnız bir sektörden bir hayır gelmtycce-ğini ve İstanoul cihetinin umum kanalizasyon şebekesinin yapılarak ev İrtibatlarının da ibrmn.ti halinde ancak faydalı bir eser olabileceğini kendirine anlatmış olsalardı, belki esas mukaveleyi küçültmek cihetine gitmezdi.
Beş milyonluk Belediye bütçesinin bu işe büyük tahrirat a-yırmak imkânsızlığı hususunda Belediye Meclisi, hükümet ve matbuatın tenltidltrl üzerine karşılık bulunamamak yükünden. işin toparlanıp ufak bir parçaya hasredilmesi pek yazık oldu. Şehir Meclisi, Belediyenin taahhüt ve imza ettiği bu işten dolayı hücuma geçince, Muhld-din Bey, hese.ph yürümeğe mecbur olmuş ve beş milyonluk şehir bütçesinden dört milyonunu kanalizasyona vcremlyeceğfnl düşünerek on serede ceman 8.5 milyon liralık ameliyat yapıp İşi tatil ve tasfiye etmek ürere Vayg und Fraytağ şirketiyle an-la-şmıştiT.
Fikrimce Belediye, vannı yoğunu. başlanmış olan bu mühim İşe hasretmen jdı
Meclisi de b»r
ymtı ikmal edecek bir hal şekil bulmalı idi. Mesela inşaat müddeti on seneden yirmi seneye çıkarılır ve her sene bir milyon lira kn.na.ilzasyop inşaatına tahriş edilebilirdi- İnşaatın devamı esnasında bu tahsisat arttırılır, Belediyeler Bankasından istikran ve hükümetten yardım ta-leb edilebilirdi.
Hâlen yapılmakta olan Ankara kanalizasyon ameliyatı da İptida Hoh Tlf nam Alman şirketine İhale edilmiş ve ikinci Cihan. Harbinde bu şirketin ay-nlmaa ûaerlne Türk mühendis ve müteahhitleriyle inşaata devam edilmekte bulunmuştur. Bu İşe alt milyonlarca tahrirat hep Ankara şehri namına hükümet tarafından öoerunekte ve inşaatın idare ve konforlu Bayındırlık Bakanlığınca yapılmakta olup A ti İram Belediyesine hiçbir yiıtr tahmil e dilmemektedlr.
Para olunca bir Belediye Meclisinin 1« yaptırması kolaydır ve bir hüner değildir. Asıl hüner, karşılık Icad etmek ve baştanmış bu muazzam ve mükemmel iş! mebdelnde kısnuyarak, küçültülen işe »arfedilen paraların da heder olmağına meydan vermemektir.
İstanbul Belediyesi bir ecnebi ■şirketle hayırlı ve elzem bir İş otan kanalizasyon için parası olmadan büyük taahhüde girmiş ise bunun mesuliyeti mukaveleyi İmza edene aittir. Belediye MecUstöin, Belediyenin taahhüdünü yerine getirmesinin kanuni ve ahi âk! bir borç olduğunu düşünerek İşi bonaak değil, bilâkis yürütmesi lâzımdı Mecliste avukat Azalanın İçinde mukaveleyi hükmen tozmak ü-aere hizmet a «edenlerin bulunması gariptir. Yani işi yürütmek İçin çareler aranacağm», şehir için bu kadar faydalı ve elzem olan tür işin önüne geçmek üzere gayret sartedildh
Halicin sağ sahilinde birçok küçük evler ve baraka denecek meskenler verdir re bunlar yapılan sektöre bağlanmış değildir. Bu sektöre gelen sular yağmur zamanlarında çatılar ve sokaklardan gelen sulardır. Binaenaleyh, îstar.bulda tifo, veba ve koleranın buladık ocağı ve sönmez yuvası olan mahallerin tehlike ve tehdidinin büyük mikyasta bertaraf edildiği mütalâası varit değildir ve yapılan İş de bakımsızlık yüzünden her gün biraz daha harab olmaktadır.
Sayın Lûtfl Kır dar. Emin Beyin cesaretini gösteremeyerek yeni baştan bn iş İçin büyük taahhütlere giremedi ve elindeki imkânlan nazara hoş görünen daha alâyişli İşlere şarfetti.
Dr. Fahreddln Kerim Gök-ay'ın kanalizasyon işini ele alarak verimli faaliyet göstereceğine kani ou) ıtn m aktayım.
(Vild) tarafından hazırlanan projelerin tekrar gözden geçirilerek tâdil edilmesi lüzumundan bahsetmiştim. Bu tâdile muhakkak İhtiyaç vardır ve vakit kaybetmeden hemen İşe başlamak lâzımdır. Bu projeler bîr kısım, kolektörlerln Hailce döküleceği hesabiyle tanzim e-dllmlştl. Gerçi mansıp noktalarında tasfiye İstasyonları tesis edilerek Halice akacak mayii kimyevi maddelerle karıştırıp mikropsuz olarak dökmek tasavvur edLmlşse de biraz daha masraflı olsa bile şehrin hayat ve sıhhati bakım m dan Halicin sağ ve sr-J sahil kolektörie-rtain Mârraaraya dökülmesi ve projelerin buna göre tertiplen -meri daha muvafıktır kanaatindeyim Kolektör rakımmrfan daha müntıat noktaların kanalizasyonu bir noktada toplanıp tulumba ne terfi edilerek ko-lektöre verilir.
Halicin bir sahilinden diğerine geçecek kötek tör boruları, vapurların seyrüseferinde müşkülât olmamak İçin su seviyesinden on beş metre kadar derin-İlkte ve sahih olarak yapılmalıdır. *,
İstanbul kanalizasyon işi. O-peratör Emin Beyin himmetiyle harekete gelmiş İken ba ha-l reket durdurulmuş ve şehrin hayatı için pek saram olmuştur’ Hanrlık yaparak ikinci sektörün münakaşasını bir an evvel İlân etmelidir. Belediyenin bu hayatî İşe, iSyık olduğu e-
Yabancı memleketlere kaçmamaları için sıkı tedbirler alınıyor
Moskovadan ayrılırken Sovyetleri örnek ittihaz ettiğini söyledi
Londra 1« CNaferû — Times TTinhahirinin Viyanadan bildirdiğine göre Macaristan, Çekoslovakya ve Ramanyadan siyasi mültecilerin kaçmaması için yeni sert tedbirler almmakta-ta.
Bu yeni tedbirler arasında Çekoslovakyoda hudut bölgelerine yakın mınt&kalarda oturan ecnebiler bulımdnklan yerlerde geceyi geçirmek mecburiyetinde olurlarsa muhakkak polise haber vermek zorundadırlar.
Macaristanda İse polis hudut bölgelerinde askeri mrnta-fca addedileli yeril bir takım çevrelere girmeyi men etmiştir.
Bu mmtakalara ancak elinde polisin vermiş olduğu hususi bir müsaade bulunanlar girebilir.
Bükreşle İse husuri müsaadesi olmayan hiç bir kimse Tuna nehri üzerindeki gemilere binemez. Rumen polisine Tuna üzerindeki Umanlarda bulunan herhangi bir gemiyi aramak üzere müsaade verilmiştir.
Canlı hayvan ihracatı yasak
Kontenjanı alınıp ihraç edi-lemiyen canlı hayvanların İhraç müddetinin uzatrim asına, dair yapılan müracaatı Ticaret Bakanlığı reddetmiştir.
Bakanlık, ihraç müddetinin evvelce tesblt edildiği gibi 15 Şubatta sona erdiğini bildirmiştir.
Moskova 18 (AP) — Başkan Mao Tsc Tung, Moskovadan ayrılırken. Çin konıimJatlerlnta Çinin kalkın dinim ası hususunda. «Basyayı örnek İttihaz ettiklerini» bildirmiştir.
Mao Tsc Tung, ayni zamanda. İtti mİ anmış olan M sentlik dostluk ve mütekabil yar dunlaşma ve diğer anal.’jm alarm. Çin ve Rus milletlerini uzun zaman için kuvvetli ve samimi bağlarla bağladığım ilâve etmiştir.
Mao Başbakanı ve Dış İşleri Bakanı olan Chou En-Lal Ue beraber dün trenle Moskovadan ayni irken, mikrofonda konuşarak Yarosbavi İstasyonunda kendilerini uğurlamak için toplanmış olan Rus ve Çin ileri gelen şahsiyetlerine hltab etmiştir.
Başkan, kendisin İp. ve Başbakanının, Rusyada bulundukları müddet zarfında bir çok Sovyet fabrikasını gezdiklerini ve bunlarda daima. «İhtilâl alevinin ateşlediği Rus halkının kalkınma hamlesini ve bu iki unsura menşeden Kus komünist partisi idaresinin ve Statin yoldaşın kiyasetini mü-şahade fırsatını bulduklarını» belirtmiştir.
Mao. »Mareşal S talin, Sovyet hükümeti ve Sovyet halkına büyük minnetlerimizi sunarız» demiştir.
İşçi hastanesi
Şehrimizde inşa ea ilmesi kararlaştırılan 500 yataklı İşçi hastanesi için arsa aranmakta idi. Yapılan tetkikler sonunda Atatürk bulvarında bulunan bir arsa uygun görülmüş ve bu hususta vali ve belediye başkanı profesör Fahreddln Kerim Gökay İle de görüşülmüştür.
Yeni hastane, 1 m m. ur! a yürürlüğe girecek olan İşçi sağlık sigortalan kanunu gereğince faaliyeUe bulunacaktır.
Yeni hasla ne önümüzdeki a-ym başında İnşa edilmeğe başlanacak ve bu senenin sonun-
Yazın elde serin, kışın da sıcak duran teşbihler
Sarı ve beyaz mercanlar!
) Ahmet Ata Kö&eoğhmun söylediğine göre en sanatkârane ( teşbihler Türkiyede işlenmekte, Hicazda, Medînede ve 1 Mekkede bile eşleri bulunamamaktadır. Ne yazık ki yenileri yetişmediğinden Turlayede tesbihcilik sanatı ölüyor!
V. Li.ıjuj Yazan : Cemaleddin Bildik
Mısır ordusu başkumandanı Kahire İS fNafen — Kral Faruk Mısır ordusunun başkumandanlığına General Moham-med Halda paşayı tayin etmiştir. Mohammcd Balda pa$a 1947 senesinden geçen Eylül ayma kadar Mısır hükümetinde Millî Müdafaa Vekili vazifesini görmekte İdi.
«(ictjtTihııiria Şişiidf bir cami yaptırma ve yaşatma cemiyeti» idare heyeti ve müessis â-zalajmdan otan Yaşar Ahmet Ata Krâeoğittnıuı, teşbih knl-Icksuyonu yapmağa, son terece merak sardırmasımn bir sebebini de dindar olrnnsmfla buluyor, hattâ Hacca gitmeği bile İhmal |ğin 1^ teşbih
aramı» merakının bu seyahatte büyük bir rolü olduğunu da konuşmalarımız arasında öğreniyorum.
Hâlen elinde mevcut 15,0W lira değerindeki teşbih kollek-riynnıınn £*] önüme sererek dirileri birer birer kanşılınrken yalnız kendisinin değil, bütün Türklerln göğsünü iftiharla kabartan bir hakikatten bahsedeceğini söylüyor ve diyor kİ:
«— Mekkede, Medinedc, Şam da, Beyrutta, Halep te ve daha bir çok yerlerde kıymetli ■teşbihler buldum. Diyebilirim kİ bunlar, Türtüyede Türk sanatkârlarının elinden çıkan teşbihler yanında hiçtirler. Sizde yapılan teşbihler hakikaten üstün sonat eserleridir. Ne yazık id seneden seneye bu sa* nat şubemiz kaybolmağa doğru yol almak tadır j
— Sizce bizde sanatkârane
tö.nbnl BoİKttyaaı Şthlı
Bu akşam Sanı 20.30 da
DRAM K1S5U TEBEŞİR DAİRESİ
Yazan.-. Klabund
Türk çeri: M. Barir
KOMEDİ KISMI
HANIMLAR. TEK2İUİNESİ
Yazarı; Georges Feyd&u Türkçesl: Mahmul Yesâri Cumkrtflri ve çarşamba cünieri 14J» da Çocuk Tiyatron
Sab «tejamlan Kamca EamnUı
Cemal) yoktur
Bugün nöbetçi Eczanesi
TAKSİM ECZANESİ
Açıktır,
Hindistan’da Yoga denilen bir tarikat vardır Bu tarikat mensuplan beden hareketleri yaparlar. Bunlara göre, bilhassa fikri yorgunhıktar için sn dinlendirici hareket yukarıdaki «ekil tariş ı
teşbih yapanlar kimlerdir?
«— Sahaflar çarşısında, A-totürk'ün de takdirlerine maz-hâr olan bir Halil üste vardı. 5-6 sene evvel vrfat etti. Şûndi Türkiyenin eu taymetll teşbih sanatkârı Tophanede ismet ustadır j
Masa üstüne serdiği teşbihleri kanştırdk İsmet ustanm elinden çıkmış ik itesbttı buldu. Yalnız tanelerinin bir boyda İmal edilmiş olmasından değil, küçücük tanelere uygun düşürdüğü İmamedeki s&rafet harikulade... O minimini imameyi işlerken arada küçücük bir halka bırataraş olması, sanat üstünlüğünün en bariz bir delili olarak kabul ediliyor,
Kollekslyon sahibi Atâ Köse oğlu teessürünü Lzlıar ederek:
«— ismet oata. da gözlerini kaparsa tesbihçilik sanatı n-dlıe usta-
nımla beraber gidecek müteessirim. Çünkü bu larm yerini dolduracak sanatkâr yetişmiyor»
Soğuk teşbih
Masa üstünde bir teşbih görüyorum. İri taneleri pırlanta gibi pırıl pınl ışıldıyor.
— Neee^ bu mu?
«— Evet! diyor. Fakat onun fevkalâdeliği nedir biliyor mıı-sunuz? Elde dalma serin durur ve ısınmaz.»
Teşbihi avucuma alıyorum. Diğer tesbiider odanın ncak-lığını aldıktan halde ba nece! teşbih, buz gibi - Onu avucumda hLr müddet tutuyorum, ısınmıyor ve aynı serinliğini muhafaza ediyor,
Koseoglu İlâve ediyor:
«= Bıınl&rnı Avrnpndan gelenleri de var amma, hiç biri Türltiyede yapılanlara benzemezler. Binde yapılanlar onlarınkinden katbekftt güzeldir, aanatkârane lşlenmşllerdlr. Bir de tamamen bunun aksi, yani elde sıcak duran anber vardır. Aynı zamanda tlıı mis gibi kokar. Hülâsa, necel yaz. anber kış teşbihidir.»
Bu arada görtertm, vitrin içinde İki odun parçasına takılıyor. Sobaya atılacak şekilde kesilmiş boyda olan bu o-dtm parçalarının vitrinde muhafaza edilmesi tr-^nn j» >_ tayip görünüyor.
*(ö«»oğhı, merakımı anlaya-
Ahmet Ati Köscoğlu teşbih koTİrksiyonu başında
rak İzahat veriyor;
«— Bunların biri ödağacı-diğerl de sandal ağacıdır. San- j dal ağacı lIincLiftanda çakar ve : gayet güzel teşbih yapılır.»
ödağacı Ue sanda! ağacından , yapılmış teşbihleri gösteriyor., Hakikaten güzel şeyler. Öd3-ğaoından yapılmış teşbih, a- , vuçta mis gibi bir koku laıra-, kıyor.
Diğer teşbihlerden |
bazılarının menşeleri) g— Kehrlbralor siyah ve sa-Mnhatabım, diğer teşbihlerin n diye iki : nge ayrılırlar Bir menşeleri ve kıymetleri hak- ue bunlann «Ateşlr leri var-J.r. kında da İzahat veriyor: j Siyah kehribar mebzuldür.
*— Kuka’lar... Bunlarm sır- Malum ya kehribar, tıpkı çam malı ve düzleri vardır. Bir de ağacından sızan reçhıa gibi a-beyaz olur iti bulunması çok' sordur ve parlaklığım hiç bir zaman kaybetmez»
Fakat o, bu nadide teşbihi de bulduğunu söyliyereK diyor kİ:
kahnUğmdadır. Bu dişlerin minesinden yapılanlara =Na-irn», mine altındaki tabakadan yapılanma da «şirmani- denir, Tabii en kıymetlisi mineden yapılan. «Naka» lardır.»
Hakikaten pek guael. Tertemiz bir insan dişinin minesinden daha parlak !_
Teşbihlerin kıymeti üzerinde konuşurken Atâ Köseoğlu, . kehribar mevzuuna dikkatimi
'kar. İşte bu sarı kehribarın a-kışı sırasında arada bir sinek, bir giive, btr arı veya başka bir böcek kallvcrlrse o parçanın kıymeti son derece artar. Parça işlenirken bahsettiğim bu böcekler, teşbih tanesinin içinde altkonur. Bakıldığı zaman, meselâ o bir sinek veya arı ise. tanenin İçinde tıpkı bîr cam mahfaza içinde duruyormuş gibi görünür Sinekll. gü-veH ve anlı kehribar teşbih tanerl gördüm. Fakat ele geçiremedim. Harb içinde Tokat-lıyan salonunda açılan kehri-de yetişen bir meyvanın. çekir-. j,ar sergisinde, İçi sinekll tes-değinden İmal edilir.»
Güzel bir teşbih daha gösteriyor:
(— Zebercedi Htodû... Bütün araştırmalanmn rağmen bundan yalnız bir tane bulabildim.»
şah Maksutların Afganls-tanda. Kandlhar'da yapıldığını söylerken kaplumbağa kabuğundan yapılmış teşbih demetine el atıyor:
«— Merhum Halil ustadan öğrendiğime göre bunlar, İtalyan denizlerinde bulunan 70 -80 kiloluk deniz kmnlumbağa-larının, kabuklarından işlenerek meydana getirilirmiş.
Balık dişinden tesbihleı-
Konuşmamız arasında kıymetsiz teşbihlerin sedef bililer olduğunu öğreniyorum. Fakat Atâ Köseoğlu, şık bir mahfaza İçinden çıkardığı kıymetli bir teşbih demeti hakkında dn İzahat veriyor;
«— Bakın! diyor, İşte en fay-, metillerden bir kaç teşbih da-
«— Sırmalı ve düzlerden en kıynıetilal sırmalısıdır. Htııdis-tandan memleketimize gelir.»
Masa üstündeki yığın içinden bir teşbih daha alıyor:
»— Bu, Maverd denilen teşbihtir kİ ödağacram çıralıan- • dan yapılır ve makbuldür.»
Bir tanesini daho uzatıyor:
«— Bu da Neblk’tlr. Medine-
en tes-
---- -— .«ıvvuıeraen Dir aaç teiDuı aa- ,
M/2/19W tarihli gaMtdc pk- ha... Naka denilen hb balığın l(Uşind«® yapılır. Dtçler bilek)
|hih tanesi vardı. BJzim Topl:a-pı müzesinde de anlısı vardır. Meselâ, sanatkârane işlenmiş bir kehribar teşbih 200 lira e-derse sinekli veya anlısı 500 -800 hra eder. Eder amma, onu eline geçiren satmaz İd...»
«Âteşi» ve «Buzlu» ismi verilen kehribar teşbihleri de gördüm. Harikulade cazip şeyler...
Hicazda çıkan ve siyah kehribara benzeyen bir madenden de teşbih yapılmakta ve «Yüzsün» ismi verilmektedir. Üstleri ince noktalar halinde gümüşle işlenmiştir. 33 lükleri ve 99 lukiarı vardır. 500 lükleri tarihe karışmıştır
Delinmesi zor teşbihler
San kehribardan tıpkı mısır tanesi şeklinde İşlenmiş bihleri de gördükten Aiâ Köscoğlu. dennden bir tç çekti;
«— Ah! dedi. Şii Yeşim’i de bir bulabilsem... Zümrüde benzer bir iptidai maddedir bu . Fakat bir türlü bulamadım »
«Arkası fi ncı sabite ile)
tes-sonra
HER AKŞAM BtR HİKÂYE
Gayri meşru evlât
Müdafaa vekili sanığın deli olduğuna İddia etnlştl. çünkü bu korkunç cinayetin sebebini başka türlü izah edemezdi. Bir sabah Seine ırmağının kıyılarındaki sazlıklarda tir kadın 11e bir erkek cesedi bulmuşlardL Maktuller, Paris'in en yüksek içtimai tabakasına mensuptular. Pek genç olmadıkları halde ancak bir yıl evvel evelnmlşler-dl. Kadın. İki nal İzdivacından bir kaç ay evvel ölen başka bir erkekle evli İdi.
Düşmanları yoktu. kaalU de üzerlerinden hiç bir şey almamıştı. Binaenaleyh cinayetin sebebi hırsızlık olamazdı. İkizini de bıçakla vurduktan sonra ırmağa altığı belli idi. ırmağın civarında bulunanlardan hiç biri, kavga ve gürültü duymamıştı. Tahkikat evrakı, faili meçhul kalmış cinayetler dosyasında hıfzedilecek! sırada civardaki köylerden birinde oturan JorJ Lal namında bir mobilyacı sorgu hftzlmlne baş vurarak bu cinayetin faili olduğunu itiraf etmiş Te sorulan suallere:
— Erkeği İki yıldan, kadını da altı yadanberl tanıyordum. Sık sık beni dükkânımda ziyaret ederler ve sanatımda usta olduğum İçin bana eski mobilyalarını tamir ettirirlerdi. İkisini de isteyerek öldürdüm, cevabını vermişti.
Sorgu hâkiminin bütün ısrarlarına rağmen fazla bir süz söylememişti. Bu şortlar altında avukatı, bu cinayeti iıah etmek için delilikten başka bir sebep gösteremedi. Mahkeme başkanı savcının İddianamesinden ve »eklinin müdafaasından sonra sanığa dönerek soyllyetck başka bir sozu olup olmadığını sordu. O zaman sanık JorJ Lul ayağa kalktı ve zayıf bir sesle:
— Tımarhaneye gönderllraek-ten.se giyotin altında can vermeği tercih ederim Onun için bütün hakikati soyliycceğim: Öldürdüğüm kadın ile erkek, annem ve babamdı. Şimdi söyleyeceklerimi dinleyiniz »e ona göre hüküm veriniz Ben de nasıl büyüdüğümü bilmiyorum. Beni doğuran kadın, klmbillr ne sebebe mebnl doğumumu gizli tutmak İstiyordu. Ben bir piçtim. An e m bakmak için beni bir kadına tevdi etmişti. Bakımım ve İaşem için ona arasıca muayyen bir para veriyordu. Fakat zamanla ben! unuttu ve üçüncü seneden sonra bana bakan kadına bir santim büe göndermedi ve beni açlıktan ölmeğe mahkum etti.
Bununla beraber yaşadım. Nasıl? Halime acımış olan a-nahğımın. sayesinde yaşayıp büyüdüm. Sanat öğrendim ve zamanla küçük bir dükkân da açlım.
İki yıl evvel gayet İyi giyinmiş bir erkek mağazama gell. Sonradan öğrendiğime göre mahalle papazından, hakkımda da bazı malûmat aldı. Bana iki mobllye ısmarladıktan sonra çıkıp gitti. O adam, dükkânıma bir kaç defa daha uğradı. Her defasında bir sipariş veriyor ve pazarlık etmeden istediğim parayı veriyordu, Zamanla bu adamın babam olduğunu öğrendim Sonra bu senenin başlarına doğru karısını da beraber dükkânıma getirdi. Bu kadın da annemdi. Dükkânıma girdiği
zaman o kadar titriyordu ki bayılacağından korktum. Kan koca, bir kaç hafta sonra yine dükkânıma geldiler Kıldın bu defa daha sakindi. Bir aralık benden anne ve babamın kimler olduğunu sordu. Kendisine:
— Ebeveynim .beni terk eden iki sefildir, cevabını verince düşüp bayıldı.
Yaptığım tahkikat, her şeyi bana öğretti. Ben, gençlikte işlenen bir günahın mahsulü idim. Annem, evleumezden evvel beni dünyaya getirmişti. Fakat ailesi, sevdiği erkekle kendisini evlendirmeğe razı olmamışlar ve başka bir erkeğe vermişlerdi. O erkekle yirmi yıl beraber yaşadı. Bir gün kocası ölünce gençliğinin İlk sevgilisi He evlendi Anneni ile babam, geç de olsa birleşmişlerdi.
Evlâdlan olduğuma bildikleri için sık sık beai ziyaret ediyorlardı. Onlar, mevki sahibi oldukları halde ben alelâde bir mobilyacı idim.
O zaman bunları düşünemiyordum. Hattâ kalbimde ebeveynim olduklarını bildiğim için onlara karşı sevgi ve şefkat besliyordum. Bir gün kendimi tutamadım ve gözlerim yaşlarla dolu olarak kadının ellerine sarılarak:
— Annemsiniz değil mi? diye sordum.
O zaman o, bir koç adım geriledi. Babam da sert bir sesle:
— Sen delisin dostum. Bu hayal. zihnine nereden geldi? diyerek beni tersledi:
— Ebeveynim olduğunu biliyorum. Benden niçin saklıyorsunuz? Sizi teşhir etmekten mİ korkuyorsunuz? Yemin ederim kİ sırrınız» kimseye söylemlye-ceğtm, cevabını verdim.
O zaman babam bana ağır sözlerle küfür etmeğe başladı:
— Seni köpek senli Maksadını anlıyorum: Para koparmak İçin bana şantaj yapmak İstiyorsun,, dedikten sonra karışım kolundan çekerek acele acele çıkıp gittiler.
O raman kalbimin parçalandığını hissettim. Babam beni köpek diye tavsif etmişti. Demek beni şantajcı addedecek kadar iyi niyetlerimi sultefslr etmişti. Annem ile babamın kaçtıkları tarafa ben de koşmağa başladım. Seine nehri boyunca yürüdüklerini gördüm. Onlara yetişmekte gecikmedim. O sırada karalık basmıştı. Bir taraftan karanlık, obur taraftan ırmak boyunca dikili ağaçlar yüzünden beni göremediler. Bahamın, anneme:
— Kabahat sende. Niçin onu görmek istedin. İçtimai mevkilinizde bulunan adamlar, ev-lenmezden evvel dünyaya getirdikleri bir çocuğu tanıyamazlar. En doğru hareket, arasıra ona bLraz para göndermekti. Fakat oğlumuz olduğunu kendisine hissettirmemen idin, dediğini Işttlm.
Bir atlayşta yanlarına vardım. Onlara:
— Gördünüz mü ne kadar haklı olduğumu? Ök defa beni reddettiniz. Bu defa da reddedecek misiniz, diye sordum.
O zaman babam, cebinden bir tabanca çıkararak:
— 8efilf Bu sözlerine pişman olacaksın, diye bağırarak üzerime ateş etmeğe hazırlandı.
Cebimdeki bıçağımı çektim ve
Teşbih kolleksiyoııu
(Baş tarafı 6 ncl sahIfede)
Sonra Akik ve Mercan teşbihler destelerini «kararak izahat verdi:
•— Akik de Mercan gibi delinmesi çok zordur ve Yemenden gelir. Sultanahmet camisinde mihrap yanında bir taş vardır. O da has Akiktir. İşlenmesi güç olduğundan tam yuvarlığını çıkararak teşbih yapmak üstün bir sanat eseridir. Bu itibarla muntazam işlenmiş akik teşbihlere çok az tesadüf edilir.»
Mercan deyince okla kırmızı renk gelir. Fakat Mercanın sarısı ve beyazı olduğunu da Aiâ Köseoğlunun İzahatından öğreniyorum.
Muhakkak kİ, koleksiyonculuk İyi bir meşgale... İhtiyar zatı, odasında, teşbihleri taşında bırakarak ayrılırken bu işin paraya mütevakkıf olduğunu da kabul ediyorum.
Ocmaleddin BİLDİK
Savaştepe nahiyesi
Ankara 18 (Akşam) — Savaş-tepeden bir heyet şehrimize gelerek İlgililerle temas etmekte ve nahiyenin üçe olmasını temine çalışmaktadırlar.
BULMACA
118 8 0 8 18

I 1 1 t
1 ı ■ 1 1
1 1 1 ■
«r i ■~r 1 1
• '■ 1 ■I ■
I 1 l ■
1 1 ■
H ( 1
1 ■ 1
Zol(Uo **4* 1 — Müfteri. 1 —
Bahtiyarlığım. 3 — Tertl mesleklerdir, t — Tcrtl -»rtaCa «temektir. 1 — Tertl bir calgıeuıın mükemmelidir. 6 — Malul - Ultu. 7 — Teni bir çocuk haatallıtı. a — Tertl hendektir - Nida, 9 — Batına «C» «vUree bir «Un olur - Bir bayan, 10 — Büyük anne - lUcl «İma .
Yukarıdan 1 — Cenup li-
manlarımızdan biri. 1 — Bir kadın teni - Bir arkek adı. 3 — EktcrıU icra «den. 4 — VöneUnı mahklll, 5 — Tertl Mtıfı aktık »(JU«I kertik. « — Bir renk - Nida. 1 — Bir eaki harf - Nida - Arkadaş. 19 — Ter d bir noru eki - Kaillilik.
ÇEÇEN BULMACANIN HALLİ
Baldan L — Tekirdağ 1 —
Ezeli. 3 — Bulmalar 4 — Ent«r*«.
5 — Akcber. « - Dünarel, V — Üret. Co». S — La. Atina » — Amanak. 10 — Ten. Sina
Yukarıdan a*a(hraı l — TcbcddCl-I4t. 1 — Eratı. üreme. 3 — Keatane, An. 4 — İlme kalan. S - fUarrs Ta».
6 — LabKikl, 7 — Aseton. 8 — Girer. Şaka.
onu cansız olarak yere seçilinceye kadar saplamağa başladım.
Annem:
— İmdat, imdat! Kaatlll tutunuz. diye bağırıyordu.
O zaman, ona da bıçağımı saplamağa başladım. Az sonra o da cansız yere serildi. İki cesedi ayaklarından çekerek ırmağa attım. Hakikat budur. şimdi hakkımda isteğiniz hükmü veriniz.
Ana baba kaatili müebbed küreğe mahkum oldu.
Çeviren: A. HİLÂLİ
Milletlerin garip âdetleri (Bnştarafı 4 üncü «ıhifcde!
örtüleri muhteliftir; kadınlar saçlarını gayet ssnatkâranc ördüklerinden, başlarını yastığa koymazlar, vo ense bir yastığa dayanır.
Yağmurdan korunmak için halk tabakası, saman saplarından mamul bir nevi palto taşırlar. Araba sürücüleri ve hamallar gibi aşağı tabakadan sayılan İnsanlarda vücuda dövme yapılması pek makbuldür, bu İnsanlar ağır İşler gördüklerinden, fazla bir şey giyemlyecek-leri dolayıslyle, dövmelerle vücut örtülü gibi görünür addedilerek dövnıo yapılmasını pek severler. Dövmeler kuşlar, ejderha, çiçek veyahut güzel kadınlan gösterir ve bu dövmeler sırt, göğüs, kalçalar ve omuzlara yapılır. Kadınlar yüzlerini beyaz bir kzema ile boyarlar, kaşlarını yolarlar, dudaklarına ruj sürerler ve hatta bazı mın-takalarda dişleri karartırlar. Japon evleri çok alçak, âzami bir ilâ İki kat olan ahşap evlerdir; bu evlerin ne yer mahzenleri ve ne de çatı katları vardır: pencereleri Lse yanlara doğru açılan sürme kapılarla telâfi olunur. Yerlere hasırlar «erilir ve teshin İçin de pirinçten mamul mangallar kullanılır.
Jüponlar yerlere serilen döşeklerde yatarlar ve üstlerine bir battaniye örterler. Evlerin mobllyesi gayet basittir.
Yemekler
Japonlar tercihan pirinç yemekleri, gayet az et yemekleri yerler ve içki olarak pirinç ten mamul pirinç şarabı veyahut çay içerler; erkek ve kadın tütün ve sigara İçerler: zlraatleri bahçıvanlık cerecesindedir. Ja-ponlar Çin den ithal ettikleri ve imalini öğrendikleri bazı eşyaları inceltme ve güzelleştirme dolayıslyle sanatkâr İnsanlar olarak tanınmaktadırlar. Meselâ ipekli kumaşlar, brom eşyalar. kıymetli silâhlar, porselen ve emaye mutfak eşyasiyle yemek takını ’aruun İmalâtında fevkâlâde meharet göstermektedirler. Bur a ilâveten l&ke kutular, ressamlık, hâtırat İçin ufak fil dişi, odun veyahut boynuzdan mamul eşyalar dahi büyük revaç görmektedir. Jüponlar hiçbir zaman yenilik yaratmış insanlar değildirler; dalma konservatlf ve dışarıdan gördüklerini kopye ve taklld e-derlcr; fakat yaptıkları İşleri de muntazam ve esaslıdır; kendilerinin sanatkârlıkları »e kabiliyetleri bu eşyaların imalinde belirmektedir.
Japon kadınlan bilhassa çiçeklerle buket veyahut çelenk tertibinde fevkalâde bir meha-ret gösterir ve zevki selim sahibi olduklarım ispat ederler. Çiçek demetlerinin tertibi için, hattâ Japon kadınlarına hususi dersler verilir; bu çiçek demetlerinin tertibinde, hattâ hangi çiçeklerin hangi saksılara konulacağı ve saksıların rengiy-le, saksılara konan çiçeklerin renginin birbirine İmtizacı dahi derslerde bahis konusudur-
Neşeli insanlar
Japonlar dalma neşeli İnsanlardır; bilhassa birçok bayram günlerinde ve bilhassa danse-derlerken ou neşeleri boldur Bayramlarının en mühimleri Kiraz çiçeği bayramı ve Krizantem bayramıdır. Kiraz ağaçları
Mahkeme Koridorlarında
Kendi de güze! amma sesinemeftunumkarının
Maznun delikanlı güler yüzle bize İltifat etti:
— Merhaba, bey abiler. Hoş geldiniz, safa geldiniz. Nasılsınız takalım.
— Hoş bulduk, safa bulduk. Biz iyiyiz, sen nasılsın?
Bakışları küskünleşti, bileklerindeki kelepçeyi şıkırdatarak göz kırptı:
— Ben mi? Iç güveyisin-den halliceyim. Görüyorsunuz ya, demir bileziklerin I-çinde hâkim beyin emrini bekliyorum. Buradan çıkıp kodese tıkılacağım tabiî. Öyle yerlere de hiç alışık değilim ha. Kapalı yerde oturmağa dayanamam, bey kardeşim. Girip çıkan arkadaşlar var, kodesin çok sıkıntılı old uğunu söylüyorlar. Orada yatmayı düşündükçe yüreğime ateşler doluyor. Hâkim beyin insaflı bir tarafına rastlasak da beraat ettirse ne iyi olur! Bir daha da böyle İşlere tövbe ederim. Doğrusunu istersen bu işin aslında benim sucum yok. Kabahatin büvüğü o kahpededir. Benim lâflarıma kulak verseydi buralara düşmezdim.
— Kahpe dediğin kim? Ne yaptı sana?
— Haa, mademki sordun, oqu da aniatayım, bey abi Amma velâkin, meşhur bir söz var, bilirsin ya. Lâf lâfı açarmış, lâf da tabakayı a-çamuş, Varsa bir cıgara ver de evvelâ şu kafamı yerine getireyim.
— Sigara içmediğin zaman kafan yerinde durmuyor mu?
— Hasbi geç, bey abi. Benim kafamdan ne olacak? Karşıdan bakınca koskoca bir kafa görünür amma kulak asma, tçinde kuş kadar akıl var. Arasıra bir cıgara tüttürmezsim o da kayboluyor. Merede bir defa alışmı-
çlçek açtıkları zaman ou güzel çiçeklerin güzelliğini görmek üzere binlerce İnsan, kiraz ağaçlan fidanlıklarına giderler, eğlenirler ve herkes o gün şairdir; ufak pusulalar üzerinde yazılmış olan şiirler ağaçların dallarına asılır ve bayram bu suretle tesid olunur.
Krizantem bayramında ise bu çiçeklerden güzel «ergiler yapılır; bu çiçeğin bakım ve yetişmesine Japonlar fevkalâde e-bemmlyet verirler. Saksı çiçeklerinden İnsan boyunca şekiller yapılır ve mahlrane bir şekilde sıralanır. Köylüler 13e hasat zamanında ve hasat tamamlandıktan sonra, hasat bayramı olarak, Saman sapı bayramını tesid ederler Köylüler davul ve zurna çalarak bu samandan mamul bebeklerin etrafında danseder ve eğlenirler- Köylüler bu saman bebeği bayramında başlarına gayet tuhaf bir maske takarlar ki bu maske bir ekin demetini andırır. Japonların Onot dansları da kayda değer bir eğlencedir; bu danslar dramatik temsiller mahiyetinde ve eski oamar.lan andırırlar. Bu oyunlarda edebi sözler söylenir ve fevkalâde muhteşem giyinirler.
şım, bırakamıyorum ki.
Kasketli delikanlının verdiği sigarayı derin derin çekti:
— Oooh, işte bu değdi. Simdi geldim lâfımıza. Söyle bakayım, sen bu dünyada ne için yaşıyorsun, beyefendi kardeşim?
— Bilmem ki. Nasıl olsa bir defa gelmişiz dünyaya Yaşamış olmak için yaşıyoruz.
Kaşlarını kaldırdı:
— Yook. işte bu lâfını beğenmedim, efendi abi. Dünya dediğin bir misafirhanedir, İnsan dediğin orada biraz oturur, ondan sonra öbür dünyaya cızlamı çeker. Şu üç günlük misafirliği rahat geçirmek lâzım. Dünyanın zevkini çıkarmazsan yaşamanın ne hükmü olur?
— Sen hayatın zevkini çıkarıyorsun demek?
— Eh, sayenizde bu işlerin tadından az çok anlarız. Yasamanın tadı saz ile sözdür.
— Saz meraklısısın öyle mi?
— Yalnız sazla olmaz, bey abi. Zevki tamamlamak için söz de lâzım. Ben küçük yaştanberi bağlama çalarım îyi çalarım ha. Tellere dokunup inim inim inlettiğim zaman ağaçlardaki kuşlar bile kulaklarını açıp dinlerler, İnşallah şu işlerden kurtulup kodesten çıkınca sana bir bağlama dinletmek boynumun borcu olsun, Bağlamayı bir defa elime aldım mı. bülbül gibi konuştururum. Gel gelelim, söz olmayınca sazın tadı çıkmıyor. Çalarken okumak da lâzım. Velâkin, Cenabı Allah bana çalma zenaatını vermiş de okumayı esirgemiş, öyle kötü bir sesim var ki dinlesen dana boğazlıyorlar zannedersin. Bazan evde bağlamayı tıngırdatırken coşuyorum bir de şarkı tutturuyorum amma beceremiyorum. Sesimden tiksiniyorum, kendi kendime: «Sus ulan! Eşşek gibi zırlayıp da bağlamanın zevkini bari bozma., diyerek susuyorum.
— Peki, şu kahpe meselesi nasıl oldu? Onu da anlat bakalım.
— Ben de lâfı oraya getiriyorum, beyefendi abi. Sese meraklıyım dedim ya, nerede güzel sesli okuyucu varsa oraya koşarım. Emine olacak kahpe de bir çalgılı meyhanede okuyor. Ne yalan söyliyeyim, kendisi de güzel amma o tarafını bırak, sesine meftunum karının. Ağzını açıp da okumağa başladı mı. benim iliklerim gevşiyor, kendimi kaybeder gibi oluyorum. Onun yüzünden bir kaç defa da masa başında sızdım, küfelik oldum, O zamanlar şimdiki vali bey olsaydı hapı yuttuğum gündü. Zaten serçe kadar aklım var, onu da Bakırköy'ünde kaçırırdım. Ne ise efendim, başınızı ağrıtmıya-yım, Eminenin sesi yakıyor beni. Dün gece yine gazinoya gittim, tam sahnenin karşısına masayı kurduru-
Ana^addeer
Tıkanmaya mani olacak tedbir almıyor
Günün muayyen saatlerinde nakil vasıtalarının çokluğu yüzünden tıkanan ana caddelerde tetkikler yapılmakladır. Bu tetkikler sonunda bazı caddelerdeki seyrüsefer yollarının değiştiril meal kararlaştırılmıştır.
En ziyade tıkanan Bankalar caddesiyle Karaköy mıntaka-larında ve bilhassa Bankalarda otomobillerin durmaması temin edildiği takdirde bLr ferahlık olacaktır ş ncı şube müdürlüğünün son günlerde yaptığı tecriibcier müspet netice vermiş ve bu caddedeki izdiham yüzde on nispetinde a-zaimış, dolayıslyle Karaköyde de tıkanıklık kısmen zail olmuştur Tecrübelere devam edilmektedir.
Diğer taraftan emniyet fi na . şube müdürlüğü şehrin baa “ semtlerinde hususi otomobiller LJ İçin yeni durak yerleri ihdas û_
C\l
Bunlardan birincisi Eminönü M— ve caminin önüne tesadüf e- O den kısımda, yani satlerln altındadır. Diğeri Sirkecide is- O tasyonuu karşısında dır. Yolcu ‘ğj salonunun karşısındaki otomo- L-bil parkında da yp.pılan deği- 0 şlklik üzerine parkın daha fazla otomabl! alması temin edil- 0 mişlır. Şimdiye kadar 60 0 araba alan bu park sun deği-dikliklerden sonra 94 araba almağa başlamıştır _Q
rum. Ben şişeyi yanladığım "O sırada sazcılar dinlenmek için ara verdiler. O zaman (0 Emineyi masama davet et- 0 tim. bira ısmarladım. Karşı z \ karsıya bir kaç kadeh içtik- '*■' ten sonra; «Emine hanım, dedim. Bu gece ben coşkunum. Sabaha kadar eğlenmek istiyorum Biliyorsun ki senin sesinin meftunuyum. Bu gazino saat on ikide kapanıyor. Ondan sonra seninle kalkıp bizim eve gidelim. masayı kuralım, ben bağlamamı tıngırdatayım, ' sen de yanık yanık oku. gün doğuncaya kadar bir âlem yapalım.n Kan surat etti; «Ben senin bildiğin kadınlardan değilim Kimsenin evine gitmem» diyerek ayak diredi. «Eh, öyle ise şuracıkta bana bir gazel okuyuver, nefesini koklıvarak sesini dinliyeyim» dedim. «Haydi ulan, serseri! Beni çingene karısı mı zannettin? Sahneden inip de masa başında gazel okur muyum? Aklını başına al» diverek küfretmeğe başladı. İşte buna içerledim; «Benim lâfıma kulak aşmazsın öyle mi? Ben de seni zorla götürmesini bilirim» diverek av ağa kalktım, karının kolundan tuttum. Dinine yandığımın kahpesi bira şişesini kapıp da kafama savurmaz mı? Bereket versin ki basımı vana eğdim de şişe duvara gitti. Kan bu sefer de rakı şişesini kapmak isterken sustalıya el attım, omuz başına saplayıverdim. Bunda benim günahım ,-r mı, bey abi?
— Orasını hâkim bey bilir.
Mahkeme açıldı, karsıdan salonu gözetliyerek kalktı.
Ce. Re.
1
Sfenks Uykuda
Aşk ve Macera Romanı
Yazan: J. D. Carr Tercüme eden: (Vâ - Nû)
L _ /TAfrilrn NO. 21
Fakat kız, eve doğru koşmağa ı başlamıştı bile... Holden, bir-don bire, bir hummaya yakalan- | dığını hissetti: fevkalâde bazı vaziyetler olacağım, daha şimdiden kestiriyordu. Genç kızın dediklerinden bazı İpuçları elde etmişti.
Dunald, gözlerini sola çevirdi. CaswaH'in hâtıraları ile dolu olan bir mezarlık, ağaçlı yolun ortasında dikkati çekiyordu. Kü çük de bir kilisesi vardı; mahzen serinliğiyle, ne güzel bir kiliseydi bu; tepenin kenarına yapışmıştı.
Bir mil kadar ötede de, Chlp-panham yolu üzerinde, komşu Wtdestalre malikânesi (hani şu cinayet oyunu oynadıkları malikâne) mevcuttu.
Derken, Holden, gözlerini, Caswall şatosun çevirdi. Cenup üslubu Üzerineydi; büyük cep-
cidden bahsetti mİ?»
Fakat Cella deli değil kİ... Doktor Shepton'un ısrarlarına rağmen, Holden, sevgilisinin tam akıllı olduğundan emindir, şimdi bu Büyük Galerl'ye girse?... Acaba Lntlba'arı nasıl olacak?
Holden, gürültü çıkarmaksı-zın yürüdü; basamaklardan çıkmağa başladı.
Büyük Galeri, gayet uzun olduğundan. dar gömüyor; cenuptan şimale uzanıyordu Yere kahve rengi basit bir yol halısı serilmişti ve öbür taraf tald merdivenlere kadar devam e-dlyordu. O noktadan da, bir kemer altından Mavi Saion'a geçilmekte idi, Büyük Galeri, şark tarafından, renkli camlan olan üç büyük pencereyle aydınlanın akta idi. Meşin modem koltuklar, küçük nvısalar ve bir kütüphane mobiiyeyl teşkil e-dlyordu. Fakat, bu Büyük Galerinin asd hususiyetini teşkil eden; garp tarafındaki duvara asılmış resimlerdi. Onlar bu duvardayken, başka tarafa ba-kılamıyor; galeri boşmuş intibaını veriyordu.
Blrdenbre, genç adam, oldu-
Holden, maziyi düşündü. Antrenin kapısını kapattığı sırada (ki bu kapı, demir parmaklıklı İdl ve arkadan her gece sürülürdü) Casvoll şatosunun çok eski olmakla beraber, ölü bir bina haline gelmediğini, hâlâ yaşamakta bulunduğunu aklından geçirdi. Bina, y.ışıyor; gûya mütemadi rüya görüyordu.
Rüya... Rüya... Celia'nın rüyası!
Kagir büyük holde, manzaranın haşinliğini gidermek mak-sadlyle bazı modem eşyalar du ruyordu. Zemini kaplayan dört köşe taşlara halılar serilmişti, şarabi renkle koca bir kanape, eb'adın âzametl İçinde kaybolmuştu; bir tarafa atılmış küçük bir oyuncağa dönmüştü.
Holden, sağa dönerek, «yağlı boya salon* a doğru yürüdü. Buranın talıta kısımları yeşile boyanmıştı; teferruat halindeki süs boyalar, gün batarken, far-kedilemlyordu.
Buradan, bir kaç basamakla Büyük Galeri denen muazzam salona geçiliyordu,
«— Cella. bu Büyük Galeride hortlaklar yahut heyaletler do-llaş tığını gördü gündeu acaba
helerden fil bacağı gibi sütunlar su dolu hendeklere basıyordu. Ancak medhalier köprülü idi. Köprülerden birinin yanında da eskiden ahırken şimdi garaj haline getirilmiş bina vardı.
Holden, eve doğru tekrar yürümeğe başladı.
«— Demek kİ bazı esrar var; bu küçük bayan biliyor ve ortaya vuracak?»
Ve işte, sevgilisi Cella'nm söylediklerini tasdik etmişti.
Birinci köprünün ötesinde, şato medhallerl başlıyordu İki kapıdan geçildikten sonra üstü kubbeli bir antreye giriliyordu. Bu yarı mahzen bo§ kısımda, eskiden, rahibelerin baş maiyetiyle birlikte otururmuş; üstünde Lse, Caswal'ın şimdiki sakinleri yaşıyorlardı.
Merdivenleri çıktığı sırada.
ğu yerde durakaldı. Hıçkırıklar duymuştu. Meçhul biri oradaydı. Kendini yalnız zannederek bağıra bağıra ağlıyordu. Belki de daha hafif sesle Feleğe dert yanıyordu ama. Büyük Galeri' nin boşluğu içinde ses mübalâğalı şekilde aksediyordu.
İnilti şöyieydl:
— Ah! Aman Allahım! Allahım. Allahım! Bana yardım et! Allahım! Ne ölürsün, bana yardım et.
Bu sesde. bir masumluk İfadesi vardı,
Donald, dikkatle baktı. Koltuklardan birine, bir delikanlının gömülü olduğunu gördü. İğUdi, dikkat etti. Fakat delikanlı, yüzünü elleriyle örtmüştü.
VHI
Holden, ayaklaruın ucuna basaraktan, yağlı boya salona döndü. Bir insan bu derece elemli olup da kendi kendine ağlar. inler, bağırırsa, ona görün-meınelk; daha iyidir,
Donald, biraz bekledi Sonra, öksürdü; âzami derecede gürültü etmiş oldu.
Ağlayan delikanlı, başını kaldırdı. Elini gözlerinin üzerine
siper edip bu tarafa baktı. Yirmi yaşlarında kadar tahmin e-dllebllirdl. O derece gençti.
Holden, onun hizasında durarak:
— Merhaba — dedi.
— A... Merhaba efendim...
Oğlan, İnsiyaki şekilde ayağa kalkmıştı. Hocası tarafından yakalanmış bir talebeye benziyordu. Holden gülümsedi. Oturması için bir İşarette bulundu.
— İsmim Holden'dlr... Zannederim, siz de resram Ronald Merrick olacaksınz’
Genç, yedek binL aşıya baktı. Kederine rağmen gülümsedi:
— Evet. Nereden biliyorsunuz?
— Sadece tahmir. ettim... Bir sigara buyurmaz mısınız?
— Şey... Mersi.,
Holden, kendine bir müttefik bulduğuna kanaat getirdi. Her halde, yakında, bu delikanlıya İçLni döküverecekti
Genç ressam, kibrit çakarak:
— Bay Holden! Siz, harbden ew«i Lupton'du hocamıydınız?
— Evet efendim.
— Tom Calverlng'in sizden bahsettiğini hatırlaorum. Celin da galiba sizin Intelllgence Ser-
vlce'e girdiğini söylemişti?
— öyle
Ronal Merrick'in saçları siyahtı; hali, tavrı İngiliz şairi Byron'unklne benziyordu. Holden ona bakıyor: Delikanlı, sırtına eski bir spet kostümü giymiş. Omuz kısımları dar g®“ llyor. Merrick'in yüzünde elle-mide bir artistlik vardı. İfadesi çok mahzundu: çenesi İse a-zlmkârdı; Holden, ou delikanlının endamını beğendi.
Kısa bir sükut olcu Bu müd-de tzarfında. ressamın hayalinde bir casus filimi oynadığı. Hol den'e de başrolü verdiği muhakkaktı.
Sonra, ressam, oturduğu koltuğun kenarına bir yumruk indirerek dedi kİ:
— Ah, Yarabbi... Bu hayat niçin böyle?... NlçLn?
— Hayat gayri insani— Değil mi?
— Evet... Tam tâbiri buldunuz... Ben de onu söyliyecek-lim. — diyerek, genç ressam, hafif bir şaşkınlık geçirdi.
Holden, omuz silkti. Sonra, niçin böyle kötü şeyler düşündüğünü delikanlıya sordu.
(Arkası var)
19 gubat 1950
AKSAM
Sahife 1
A PORTATİF + SARFİYATI AZ
* PRATİK
I DEVLET DEMİRYOLLARI
___________İLÂNLARI_______
Katranlı Kenevir alınacak
Devlet Demiryolları Haydarpaşa Satmalına Komisyonundan:
1 — 4000 kilo katranlı kenevir (kalafat üstüpüsü) açık eksiltme ile salın alınacaktır.
2 — Muhammen bedelL 11400 lira olup muvakkat teminatı 855 liradır.
3 — Buna alt şartname komisyondan parasız olarak dağı-tılmalftadır.
4 — Eksiltme 6-maxt3950 pazartesi günü saat 10,30 da Haydarpaşa Dar binası dahilindeki Haydarpaşa Satmalına komisyonunda yapılacağından arzu edenlerin vaktinde komisyonda hazır bulunmaları. (2003)
Türkiy e kredi bankası A.O.
Yeni Fostahane karşısında Ta-samıf hesaplan ikramiyesi 14 Nisan 1959 de çekilecektir.
Bu çekilişten İstifade İçin
1 MART 1950
Gününe kadar hesap açtırılabilir.
Fethiye şirketi madeniyesi Türk Anonim şirketi
W Marl 1958 tarihinde ADİ surette Genel toplantıya davet
Ticaret kanununun 361 ve şirket İç tüzüğünün 47 inci maddeleri gereğince Fethiye Şirketi Madeniyesi T. A. Şirketinin hissedarları aşağıda yazılı maddeleri görüşmek üzere • 30 Mart 1950 tarihli Perşembe günü saat 11 de Şirketin «Salatada, eski şarap iskelesi sokak, Muradiye hanının 5 İnci katındaki merkezine acflren yapılacak genel toplantıya davet olunurlar.
t — Yönetim kurulu ve denetçi raporlarının dinlenmesi,
2 — 1949 senesi hcsaplannın ve bir devreye alt yönetim kurulu tekliflerinin onaylanması ve 194$ senesi hrraplariyl(» işlerinden dolayı yönetim kurulunun ibrası,
3 — -Yönetim kurulunun yenilenmesi,
4 _ Yönetim kururuna verilecek ücretlerin tespiti,
5 — 1950 senesi İçin bir denetçi seçilmesi ve ücretinin teshili,
6 — şirketin umum işlerini tedvir Ue mükellef yönetim kurulu üyeleri He müdüre verilecek ücretlerin tesbiti hususunda yönetim kuruluna yetki verilmesi.
7 — Gerek şahsen kendi namları ve gerekse başka şirketlerin yönetim kurulu üye veya müdürü afatlyle şirketle muamele yapabilmeleri hususunda yönetim kurulu üyelerine ve müdüre yetki verilmesi.
Bu toplantıda bulunmak tetiyen ortaklar. Ticaret Kanununun 371 inci maddesi gereğince hisse senetlerini toplanma gününden en az bir hafta evvel şirketin Galatadakl merkezine yatırmaları Jâzmdır. r
Her hissedar, toplantıya giren diğer bir hissedarı tevkil edebilir.
Hisse senetlerinin yatırıldığına dair mali müesseseler tarafından verilen vesikalar hisse senedi gibi kabul olunur.
İstanbul 14 Şubat 1950 Yönetim Kqjulu

GRİP-BAŞ-DİŞ ve ROMATİZMA
- AĞRILARINA KARŞI
İLAN
" ZEVCİM
GÖZLERİNE İNANAMIYOR!'’
Ve 10 yaş daha genç göründüğümü sflyliyor
I
Zevcimin ağzın- BAKINIZ ZEVCİM) dan dökülen -bu M* |ll MEFTUN cidden bir han k*- BIRAKMIŞTIN jm »özleri oldu. Ancak iki ay kadar oluyor. Alnında ve ağır ve gfilenmm etralında çizgi ve bu-■ uıuklukUnm vardı. Bunu, yajı-mm ilerleyişine hamlediyordum Buğun ise, bütün arkada, I arım >d gıpta naran ile baktığı ter ve taze bir c>lt ve bir genç kuuıki gibi beyaz ve yumuşak brr tenim vardır.
Bu şayanı hayret tebeddülü, ter kıbinde; Viyana Üniversitesi pro-lesoru Dr. Stejskal'ın sayanı hayret keşfi olan ve cildi ihya eden kıymetli «Bıocel. cevheri bulunan Tokalon kremine borçluyum Gündüzler için beyaz ve geceler için Pembe renkteki Tokalon kre-nini konanmış
Müfettiş Namzedi Alınacak Türkiye Kızılay Derneği Başkanlığından: Genel merkezimiz kadrosunda açık: bulunan 345 lira maaşlı müfettişliğe, altı aylık staj devresinde demeğimiz teftiş özelliklerini kavramış olanlar, asil kadroya alınmak üzere. Siyasal Bilgiler Okula, Hukuk ve İktisat Fakülteleri ve Yüksek Ticaret mektebi mezunlarından aşağıdaki şartlan haiz bulunanlar müsabaka ile aday olarak alınacaktır.
I — Türk olmak.
3 — Yabancı ile evli olmamak,
3 — FU11 askerlik ödevini yapmış bulunmak,
4 — Vücutça sağlam ve tef tişçİlik yolculuklarına dayanıklı olduğu tam teşekküllü bir hastane sağlık kurulunca muayene neticesinde sâblt olmak.
5 — Müracaat tarihinde yaşı kırktan yu kan bulunmamak. Yukanda yazılı şartlan hala bulunanların en geç 24/2/950
cuma günü saat 18 e kadar dilekçelerine oağljyacaklan nüfus cüzdanı aslı veya sureti, askerlik terhis belgesi, yüksek okul veya fakülte diploması asıl veya tasdikli sureti, 4,5 X 0 ebadında altı adet vesikalık fotoğraf!an ve haklarında malûmat almacak beş zatın açık adreslerin! bildirmek suretiyle genel merkezimize müracaatleri.
Kmlay teftişçiliği İçin gerekil vasıflan nata ve referansları İyi olan taliplere müsabaka günü ve yeri adreslerine bildirileceği İlin olunur.
AMERİKAN _
WfliTE’S|
Diş macunu I
EC2AIMler(îe ve Itriyat I marazalarında arayınız. ■ W ru hiye Eczacıları Depuıu ]

Fatih İkinci Sulh Dökük Yargıçlığından:
49/687 Davaa Maliye Hâzinesi vekili avukat Hüseyin Balkancı tarafından Fatih Halıcılar caddesi Öksüzler sokak 31 No. da mukim davalı Bahaettln Kireç aleyhine İkame edilen alacak , davasında: Davalmın ikametgâhı meçhul olduğundan davetiyenin llûnen tebliğine mahkemece karar verildiğinden duruşma günü olan 20 3.950 Pazartesi saat 11 de duruşmada bizzat veya bilvekâle hazır bulunulmadığı takdirde duruşmaya gıyaben devam edileceği Uâncn tebliğ olunur. (2232)
Beyoğlu As. Şubesi Başkanlığından:
Şubemizde kayıtlı malûl 8b. Er ve Şehit yetimlerinin M9 •enezi tütün İkramiyeleri 20 Şubat 1950 tarihinden İtibaren aşağıda gösterilen günlerde şubemizde dağıtılacağından jl-gül Olanların nüfus cüzdanları, tütün ikramiye cüzdanları, 4 adet fotoğrafları İle müracaat etmeleri ilân olunur. (20181 Pazartesi günleri öğleye kadar: Şehit yetimlerine. Çarşamba günleri öğleye kadar: Malûl Subaylara. Cnma günleri öğleye kadar: Malûl Erlere.
Kadıköy Askerlik Şubesi Başkanlığından:
949 yılına alt tülün Ikramlyes? tevziine tevzi cüzdanındaki numaralara göre 17 Şubat 950 Cnma günü saat 14 den itibaren Kadıköy Kaymakamlığındaki tevzi komisyonunda başlanacaktır. Tevzi günleri aşağıya çıkarılmıştır. Gününde gelmlycnierin parası tevziin sonunda Ödenecektir. J7-?ubatl950 Cuma Malûl Subaylar .2:65» Dahil No ya kadar 21 Şubat.950 Sah Malûl Subaylar «89:109» Dahil No.ya kadar Malûl Erler Hepsi
24 ŞubaLOöO Cuma şehit yetimleri «1:49» Dahil No ya kadar 3 Mart 950 Cuma şehit yetimleri »50 135» Dahi) No ya kadar 7.Mart.95O Sah şehit yetimleri «138-161» Dahil No ya kadar 1’cvzJ cuzdznlnriyle birlikte 4 adet fotoğrafın getirilmesi.
Eminönü As. Şubesinden:
Şubemizde kayıtlı harp malûlü Sb. Er ve şehit yetimlerine 949 yılı tütün ikramiyesi aşağıda yazılı günlerde Veznecilerdeki Eminönü As. Şubesi binasında komisyon muvacehesinde verilecektir.
A — Malûl subay ve erler: Resmi senet, muayene raporu, ikramiye cüzdanı, 2 adet fotoğraf ve pul.
B — Şehit yetimleri: İkramiye ve nüfus cüzdanlariyle ikişer fotoğraf, 25 kuruşluk damga pulu.
C — Belirli günlerde- gefanlyenler tevziat sonuna kalır.
Malul Subaylar
2ö/Şubat/95O Pazartesi
21 » » Salı
23 » > Perşembe
Malûl Erler.
27/Şuba!/95O Pazrrtesi
28 * > Salı
2ZMart/950 Perşembe
Şehit Yetimleri
6zMart/95fl Pazartesi
7 > > Salı
9 » > Perşembe
732 - 2043
Türkiye kötniir satış ve tevzi müessesesinden
Sayın Üsküdar halkının dikkat nazarına
Üsküdar Paşalimani caddesi 51 54 numarada bulunan müessesemlze ait kömür deposu Şemsi Paşada Belediye od tın deposu yanında yeni İhdas olunan depoya nakledilmiştir.
20 Şubat 1950 Pazartesi gününden itibaren alâkalıların bu depoya müracaatları rica olunur. (2262)
Tasfiye halinde Balya karaydın madenlerini kiralama ve işletme T. A. şirketi
29 Mart 1958 tarihinde ADİ genel toplantıya davet
Ticaret kanununun 361 ve şirket İç ttoüftnnten 4? ve ioorafcl maddeleri gereğince, Tasfiye Halinde Balya Karayelin Madenlerini Kiralama ve İşletme Tiirk Anonim Şirketinin ortakları, aşağıdaki maddeleri görüşmek üzere 29 Mart 950 tarihli Çarşamba günü saat 11 de şirketin, Galatada, eski şarap İskelesi sokağında, Muradiye hanının 5 İnci katındaki merkezinde âdiyen yapılacak genel toplantıya düvel olunurlar.
1 — Tasfiye memurları ve denetçi raporlarının (önlenmesi
2 — 31 Aralık 1949 tarihinde kapatılan bfTûnço ve tasfiye hesaplarının onaylanması,
3 — Tasfiye halinde şirketin 1,1.94» (ian 31J2JM9 tarihine kadar tasfiye işleri ve hesapları için tasfiye memurlarının ibrası,
4 — 1350 Benesî için bir denetçi seçilmesi ve ücretinin. tcsbltL
Bu toplantıda bulunmak Lsteycn ortakların, en az 25 hisse senedini asaleten veya vekaleten hamil bulunmaları ve bunları Ticaret Kanununun 371 inci madderi gereğince toplanma gününden en az bir hafta evvel Şirketin Galetadaki merkezine yatırmjş olmaları lâzımdır. Hisse sepetlerini yatırılmış olduğuna dair mali mûe’tereler tarafından verilen vesikalar hisse senedi gibi kabul olunur, tsianhnl 14 Şubat
Tasfiye Memurları l
Birleşmiş Milletler Türk Derneğinden
Birleşmiş Milletler Türk Derneği geçen toplantıda çoğunluk sağlanamıyan genel kurul toplan tısını bu defa 25 Şubat 1950 cumartesi günü saat 16 da An-karada ANADOLU KULÜBÜ salonunda yapacaktır. Üyelerin teşrifleri rica olunur.
TOPLANTI GÜNDEMİ :
ı — Toplantı başkanı, başkan rekili ve kâtibinin seçimi,
2 — idare Heyeti raporunun okunması ve müzakeresi,
3 — Ana Tüzükte değişiklik yapılması.
4 _ Yeni İdare Heyetinin seçimi.
YENİ YAYINA
BİZİM KÖY
Koj cnaUiltefl mezunu olup hâlen Ana dolunun tur kCjeaJndi- egrcCmen-Uk yapan Mahmut Makal. çevre) İnde E*rdi)fti olayları. raanzjraLa.-ı M»-tıln çıplaklıklarıyla ve bir fototraf objektiflen sadakatiyle kısa notlar halinde > azmıştır. Anaoolunun hakiki »Özünü okuyucuya tanıtan bu nefi» notlar YÛıel btr kitapla ton-lanrrüftır. Varlık Yayınevinin ISO kumstuk cep kitapları serisi aralında piyasaya çıkarılan »Btrtrn KŞy» ti bütün okuyucular.mrza hararetle tavsiye ederis.
BAYBVBTLU ZIHKt
Bayburt Kültür Cemiyeti neşriyatından olan ve prafudr rmdıkotlu taralından kaleme alınan ı BAYBURTLU ZİHNİ) adlı kitap. Bay. burt'un kurtulurunun yıldönümü iB#M«e₺eiıy,'e nerredümlçüT. Tavztye
OSMANLI BANKASI
Türk Anonim Şirketi, Tesis tarihi: 1863
Sermayesi:
I049Ü.0O0. İngiliz lirası
■--------B-------
Merkezi idaresi:
Istan hu) — Galata
Islan bulda: Yenle anıl. Beyoğlu, Kadıköy ve Şişlide ve Tûrldyealn başlıca şehir terile...
Parts. Marsilya, Londra, Mançester. Mısır. Kıbrıs, Irak, Filistin ve Maverayı ördünde.
şuoelerı:
Suriye ve Lübnanda PUyallert vardır.
ZAYİ — Kamyonetimin 3279 numaralı ön plükasmı zayi etlim. Yenisini çıkaracağımdan eskisinin hükmü olmadığı ilân olunur.
Hâseyin Heri a cıoğlu
ZAYİ — Rize nüfus dairesinden aldığım ve içinde askerlik muamelelerim yazılı kimlik cüzdanımı kaybettim. Yenisini a-laeaguudan eskisinin hükmü yoktur.
332 dnğamlu Ali Osman oğlu Davut Demirci
Çocuk Hekimi doktor
Ahmet Akkoyunlu
Taksim * Talimhane Palas. Telefon: 8262?
Her türlü banka muameleleri yapar
Çok müsait faiz $artlari!e tasarruf ve mevduat hesaplan açılır
Tasarruf hesaplan için Qç ayda Mr İkramiye keşideler) yapılır.
Daha fazla malûmat almak için Osmanh Bankası Gişelerine müracaaL edilmelidir.
Zayi Ehliyetname
28/3/936 tarihinde seyrüsefer merkezinden aldığım otomobil ve motosiklet ehliyetnamemi zayi etlim. Yenisini çıkaracağımdan hükmü olmadığını ilân ederim.

Eczacı Celâl ERGUN
FETHIERDEN
LABORATUVAHI
(Bakteriyolojik. Blyuluııa ve kimyevi tahliller yapım Beyoğlu Taksime giderken Meşeli sokağı Penin Apartımanp Tel
Sahile 8
AKSAM
19 Şubat 1950
İki ezelî rakip
F. Bahçe ile G. Saray buğun karşılaşıyorlar —.—.—----------——■--------
fenerliler bugün Galatasaraydan iistiindiir. Fakat Galatasaray hücum hattının fener müdafaa ını yaıamıyacağmı da kimse iddia edemez
----——MM - t -
Sinir'erine hâkim taraf maçı kazanacak
Bülend
Yazan: §AZt TBZÇAN
Haftanın dedikodusu Şükrü,Bülend meselesi
Son haftanın cn mühim olayı şüphesiz kİ Şitkrü ve Büfende Merkez Ceza Heyeti tarafından verilen boykot kararıdır. İlk defa gazetemiz tarafından Terilen, bu havadisin dedikoducu perşembe günündenborl bütün spor umumi efkârını kaplamış bulunu yor. Kime rsslgelsem bana bu havadisin doğru olup olmadığını soruyor. Beden Terbiyesi Genel Müdürü Vlldan Âşir Savaşır bu haberin sıhhatini soran gazeteci arkadaşlara gayet diplomatça cevaplar vererek işi alayından alıyor. Velhasıl bu cezanın {yani Şükrüye üç «ene, Sillende bir nene olarak verilen boykotun* hakikaten verilip verilmediğini ancak Merkez Ceza Heyetini teşkil fiden Servet Zengin. Salım Söyınoner, Atletizm Federasyonu Başkanı Naili Morun ve Beden Terbiyesi Zat tşicrl Müdürü Süreyya bilmektedirler.
Meşhur bir atasözü vardır hani, cîyi İş altı ayda çıkar’» derler. İşte ou cezanın 5 ağustos 1948 perşembe günü Londra Oilmplyadlar.nda oynanan Türkiye - Yugoslavya maçında Fransız hakem tarafından rapor edilmeleri üzerine Bülentle şü.k-rüye verildiği bildirilmektedir Bir de sürat asrırda olduğumuzu ilân edip dururuz- Haklkater doğru. Maçtan tam bir sene 8 ay, 10 gün sonra ceza vermek yalnız bizim spor teşkilatımıza hâs bir olaydır. Hem de ne ecza, vur dedik, onlar öldürdüler Yani Bülend ve Şükrü gibi Türk futbolünde bir daha eşlerine raatlınmaaına İmkân olmayan bu iki futbolcuya bir daha futbol sahalarında hakkı hayat vermemek cezası, yani bir nevi müeboeo boykot gibi bir şey. Şaka bertaraf, bu ceza vaktinde verilseydi belki bir İbret misali olabilirdi. Fakat bir buçuk yıl sonra verilince artık kıymeti kaln-amıştır. Ben kendi hesabıma gerek Bölendi ve gerek Şükrüyii bazı hâdiselerde kabahatli gördüm ve yazılarımda da bu noktalan işaret ettim ama çocukların kabahatleri hiçbir zaman bu kadar şiddetli cezalan İntaç edecek dereceyi bulduğuna inanmadım, ve inan-mıyacağım. Spor İşlerini de artık keyfimize kurban etmlyeUm. Hakiki vc lam mânaslyle sportmen olalım. Halûk SAN
Dünkü spor hareketlerine ait esntantaneler
Halil Kaya rakibini zorluyor
J w

Nasuh Akar’m gürtşiuden bir enstantane
hafta
Fenerliler bugün için Ga-ı latasaraydan üstündür. Bil-
Lig maçlarının 12 nel karşılaşmalarına bugün İnönü Stadında devaıp edilecek. Bey-. hassa hücum hattında Leftcr kozla Emniyet, Fenerbahçe İle yg Erolun deplasmanlı oyunu Galatasaray takımları karşıla-] Galatasaray müdafaasını her şacaktır. ikinci devre maçları s bu haftadan itibaren en mü- 1 him safhasına girmektedir. 1 Başlangıçtan beri küçük ku- ] tüplerle karşılaşan ve başta gl- j den kulüplerimiz, ou haftadan ( itibaren bağlıyacaklardır kİ bu ( müsabakaların Lig şampiyon- , luğu üzerinde rol oynaması bakımından ehemmiyeti büyük- 1 tür. Nitekim bu hafta Fener- ı bahçe ile karşılaşan Galatasaray. gelecek hafta Beşütaşa karşı oynıyacak ve öbür haftada Lig'ln kör düğümünü çözerek şampiyonu meydana çıkaracak olan Fcnerbançe - Beşiktaş maçı yapılacaktır.
Günün mühim karşılaşması olan Fenerbahçe - Galatasaray maçının tahminline başlarken İlk akla gelen düşünce daha geçen hafta Vefaya mağlûp olan Galalasarayın son zamanlarda güzel oyunlar çıkaran Fenerbahçe karşısında da dayana-mıyacağl şeklinde ise de bu kulüplerin oenelerdenberl yaptıkları maçlarda yürütülen tahminleri alt üst eden neticeler aldıkları görüldüğünden doğrudan doğruya böyle bir hüküm vermek doğru olmaz. Çünkü Tiırk sporunun alemdarı olan bu iki kulüpten birinin diğerine tefevvuku ancak maç günü sahada belli olmuştur. Vefa karşuında bocalayan san kır-mızılılarin bugün Fenerbahçe karşısında aralan kesilmlyece-glnl kimse şimdiden tayin edenize. Bu itibarla bugünkü maçın neticesi ancak sahada asabına hâkim olan taraf lehine tezahür eder. I
Haftanın notlan

an bocalatacak durumdadır. Fakat buna mukabil Gündüzün İdare ettiği Galatasaray hücum hattının da İyi bir gününde Fener müdafaasını yaramıya-çağuu kimse iddia edemez. Bu cihetle son sözü Fenerbahçe-nln hücum hattı İle Galatasaray müdafaasının mücadelesine bırakmak en C_w. ___________
kettir.
Günün diğer maçının da kendisine göre bir ehemmiyeti vardır. Beykozlular sonunculuk tan kurtulmak için bütün ümitlerini geride kalaıı son üç maça bağlamışlardır. Nitekim bunlardan birisini kazanırlarsa vaziyetlerini İzah edeceklerini zannederiz. Bu bakımdan bugün Emniyetle olan karşılaşmalarında bütün varlıklarını ortaya dökmek mecburiyetindedirler. Diğer taraftan Emniyet de geçen haftaki 1. spor galebesinden sonra beîlrcn dördüncülük ümidinin peşindedir, îkt takımın bu İddiaları yüzünden bu karşılaşmama da Fener - Galatasaray gibi mücade-leli geçeceği şüphesizdir.
Gaflet yoluna sapan şampiyonla rımızla meşgul olmalıyız...
Yazan; Adil GİRAY
Son zamanlarda. As ve şam-| hakiki bir şereftir. Fakat asıl
ı ıııuvuucıvoı- ------------------------ - ■--- |-------- --- t----- - ------ ----
doğru hare- Ply°n olmuş bir kısım sporcu-, hüner de bu meziyet ve şeref
lanmızın hususi hayatlarında-1 ki haşarılıkları tevali edip1 gitmektedir.
Alelâde bir insana bile yaraş-t ıramadığımız bazı uygunsuz hadiselerin müsebbibi olarak bir sporcumuzun ismi geçtiği zaman duyduğumuz ıstırap ne kadar büyüktür. Asıl büyük acı, sporcu ve şampiyon olduğunu unutmak gafletinde bulunan bu gibilere karşı gösterilen umumi müsamaha ve lâ-kaydldlr.
payelerinin İcap ettirdiği yüksek moral ve karakter vasıflarını dalma muhafaza etmesini becerebiimektlr.
Şampiyon olduktan, sonra kendilerini gaflet yollarına kaptıranlara karşı merhametli görünmek onların ölçüsüz hareketlerine göz yummak memleket sporunun zarannadır.
Böylelerlne karşı gevşek davranmakla sporun gayesinden uzaklaşmış olmuyor ır.uyuz?
Sporun gayesi yalnız kazanmak ve şampiyon olmaktan İbaret değildir.
Yer yüzünde tek bir din gibi yüz milyonlarca insanı birbirine ısındıran spor davasında her hareket asil, dürüst ve temiz kalmalıdır. Sporun en bü-jük kuvveti de buradadır.
Şampiyon olmak belki o kadar guç- değildir. Fakat sporcu olmasını bilmek ve öğrenmek çok zordur.
fiugunk'û sna^lı
İNORV STADfNDAı
Ern-
Saat 1315 Beykoz — niyet Hakemi: Müsameddin Büke
Saat 15.15 Fenerbahçe — Galatasaray
Hakemi: Kulhl Garan
Medeni milletler sporu genç neslin moral ve efendilik sahasında tekâmül ve olgunlaşmasını sağhyan bir vasıta olarak kabul etmişler ve ona dört el ile sarılmışlardır.
Maç saatleri ileri alındı
Bu düstura riayet etmez ve spor kanunlarına aykırı düşen laubaliliklere göz yumarsak spor bizim İçin zararlı olmağa başlar. Sporcu vasfını taşımak büyük bir meziyettir. Hele şampiyonluk. tacını giymek
Hafta arasında toplanan Futbol Tertip Komitesi günlerin u-zadığını gözönünde tutarak maç saatleri üzerinde yenldeu değişiklik yapmıştır. Verilen karara göre startlarda birinci maç 13.15 de ikinci maç 15.15 dc bağlıyacaktır Keyfiyet alâkadarlara tebliğ edilmiştir.
Beşiktaş - Kasımpaşa maçında Şükrünün bir jütünü Kasımpaşa kalecisi tutuyor
Vefa - İstanbıilspor maçında tslanbulsporiularuı bLr hücumu

Comments (0)