AKŞ AM’ın
Küçök İlamları ®m v©ır8mBii @m tuıeıuıa va^ufeaölıır
_____________________
CUMARTESİ 21 Ekim 1950
Boğuktan Korkmaymış
TINA! SOBASININ
Her cim kömürü koku vermeden yaktığını Garanti edlyorua, Bulundukları şehirde T1NAL sobasını bulamıyanlar emirlerini bize bildirirlere® arzularım derhal ifa ederiz.
MERKEZ: Mustafa Tınak Galata Fermeneciler caddesi Kardeşim sokak Eratay Han No. 4 l TELGRAF: 'MİMTINAL İstanbul. .
Bene 33 — No. 11507 — Fiatı her yerde 10 kuruştur.
Sahibi: Necmeddln Sadak — Tazı İslerini fiilen İdare eden C. Bildik — Akgam Matbaası.
Başbakan, nutkunu
AKŞAM
12 S A H i F E
D.P.kongresindeiç politika üzerinde hararetli müzakereler olacak
Dünyanın sonu
(6 ncı sahlfedo) Sahici Karmcn
(8 ncı sahifede) Hem uyumak hem öğrenmek Kulis
Achesona göre: Rusya ile Batılılar arasındakimüzake. reler kuvvet müsavatı olmadıkça verimli olamaz
Yukarıda: Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu Istişari kongreyi açarken. Aşağıda: kongreye iştirak edenler
9
(6 inci sahifede) aralarında bir gece (8 ncı sahifede) Şeyhin İntikamı (Resimli hikâye) (5 İnci sahifede)
Kusursuz olmak için birinci şart (10 uncu sahifede) Briç masasında
(0 ncı sahifede) yeni spor haberleriyle yetkili spor yazıları
tl nel sahifede)
En en
VE
Çok cazip bir sürpriz. 25 lira doğuran 2,5 liralık.
Tafsilâtı 3 cü sahifede
Amerikan
paraşütçüleri
Korede düşmanın gerilerine indirildi
İki çeşil huzur ve sükûn
I Sindirilmiş, susturulmuş bir muhalefet, rahatsız e-dihneyi sevmeyen bir hükümet, memleket için tek
| parti idaresinden çok daha zararlıdır.
L.
Necmeddin SADAK
J
Nevyork 21 (Radyo) — Birleşmiş Milletler Siyasi komisyonu, beş büyiik devletin toplanarak aralarındaki ihtilâfları halletmeleri lüzumu hakkında Irak ve Suriye temsilcileri tarafından İleri sürülen teklifi müzakere ettiği sırada İngiltere, Fransa ve Amerika temsilcileri söz alarak dünya sulhunu tehdit eden meseleleri alâkalı büyük devletlerle müzakereye girişmeğe hazır bulunduklarını söylemişlerdir. M. Acheson demiştir ki:
«— Boş ümitler yaratmak ve güçlükleri küçümsemek tehlikeli bir şeydir. Sovyet Rusya İle Batı devletleri arasındaki müzakereler, silâhlı kuvvetler arasında müsavat olmadıkça verimli olamaz. Amerika, hakikaten müzakereye girişmek İstlyen her devletle görüşmeğe hazırdır. Fakat Sovyet Rusya hattı hareketini değiştirmedikçe fazla bir şey başarılması İmkânsızdır.»
Molotof Prag şehrine vardı
on zamanlarda sık sık kullandığımız ve bilhassa hükümet ricali tarafından halka tekrarlanması sevilen, bir tarafın «Var!.», ö-bür vakanın «Yok!» dediği huzur ve sükun, hakikatte iki tüllüdür.
Huzur ve sükûnun bir çeşidi vardır ki vatandaşlarda sükûn, yâni derin bir sessizlik, hükümet başmdakilerde de huzur, yâni geniş rahatlık demektir.
Memleket tam yirmi iki yıl bu çeşit bir huzur ve sükûn içinde yaşamıştı. Yirmi iki vıl millet konuşmadı, konuşamadı. yâni sükun içinde yaşadı. Yirmi iki yıl hic kinişe hükümetleri rahatsız edemediği için devlet huzur i-çinde çalıştı. İyi mi oldu, kötü ınü? Bahsimiz bu. de-K'k JŞimdl sadece huzur ve sükûnu tarif etmeğe çalışıyoruz, Bu çeşit huzur ve sükunun tadım çıkaranlar, yahi.it zehrini tadanlar arasında. dünkü iktidar ve bugünkü muhalefet adamlarımız okluğu gibi, şef devrinin kuvvetli mürevviçleri ve samım: unsurları arasında bugünkü iktidarın ve dünkü ’• • içtin ileri gelenleri
de vardır.
Huzur ve sükûnun başka türlüsü de görülür: Herkes konuşur, gürültü çoktur, yâni sessizlik yoktur ve hükümet ıahat değildir, fakat gönüller huzur İçindedir, vatandaşın bütün haklan emniyet altındadır. Milletin ic b”nyesi. derinliğine rahat, fakat milli hayatın sathı fır-
binalıdır. Partiler arası ağız kavgası olur,, fakat herkes e-vinde ve sokakta rahat oturup gezer.
Bu huzur ve sükûnun hangisini istiyoruz?
(Arkası 2 nci sahifede)
Nevyork 21 (Radyo) — Birleşmiş Milletler başkomutanı ge neral Mc Arthur Köre harbinin sona ermek üzere bulunduğunu söylemiştir. General, bu beyanatı. Kuzey Kore başkentL Py-ongyang'm 40 kilometre şimalinde 4000 Amerikan paraşütçüsünün, kaçan diişman kuvvetlerinin gerilerine İndirilmesinde hazır bulunduktan sonra vermiştir.
Bu paraşütçü kuvvetlerin indirilmesinden. maksat. Pyong-yang’dan kaçan komünist kuvvetlerin rlcatlnl kesmek ve şimale kaçmalarına mâni olmaktır. Bu İndirme hereketl muvaffakiyetle yapılmıştır. Güney Kore kuvvetleri, şimalde İndirilen Amerikan paraşütçü birlikleriyle İrtibatı tesİ3 etmişlerdir. Komünistler, perişan bir halde şimale kaçıyorlar.
Süper - Avukat
Vergi kaçakçılığı haramdır ama, her mükellefin vergi kanunlarına göre vazıyetini ayarlaması, işlerini ona göre tertiplemesi, yorganına göre ayağını uzanması anasının sütü gibi helaldir.
Tecrübe ediniz. On avukattan dokuzu fikir sormamı, için:
— Gelir vergisi... — diye lâf açmanız üzerine, ellerini, koflarım, kaslarını dudak kenarlarını acizle havaya kaldırıyorlar:
— Vallahi benim aklım ermiyor...
«Biliyoruz!» diye, girişenler ise, mükellefi ekseriya pek bâtıl, pek yanlış yollara sevkedi yurlar.
Subayların kurmay kısmı olduğu gibi, avukatların da daha yüksek bir «Süper avukat» sınıfını ihdas etmeli ki, bu çapraşık, çetrefil, memleket şartlarına uymaz verginin üstesinden gelinsin.
Transatlantik iyidir gerçi ama. Köprüyle Kadıköy arasında işletilemez. Alemin kuilandığı molörlü gemileri de işletemedik. Gelir vergisi de bunlara benzemese...
Ankara 21 (Akşam) — Demokrat Parti Istişari kongresi dün saat 14 te Gar gazinosunun ilst kat salonunda toplanmıştır. Toplantıya 189 delegenin iştirak etmesi lâzım geliyordu. Yapılan yoklama neticesinde 165 inin hazır bulundukları anlaşıldı. Bundan başka genel İdare kurulu üyelerde bazı Bakanlar, şehrimizde bulunan milletvekillerinden 200 ü, toplantıya katılmışlardır.
Diln de bildirdiğim, gibi, gazeteciler toplantıya alınmamışlardır.
Başbakan Adnan Menderes'in rahatsızlığı her ne kadar hafiflemiş İse de doktorlar, bir gün daha evde kalmasını doğru bulmuşlar, bu yüzden kongreyi Demokrat Parti başkanı adına Devlet Bakanı Fevzi Lûtfi Ka-raosmanoğlu açmıştır.
Başbakan Adnan Menderes Seyyar posta memur-bugün kongrede hazır buluna- ] n vo] ödenekleri cak ve beklenen nutkunu söy-| * y «menemen
liyecekllr. Fakat bu nutkun Ankara 21 (Akşamı — Ulaş-kongrenin sabah oturumunda llrma Bakanlı^ seyyar P. T. T. mj yoksa öğleden sonraki cel- mamurlarına veriimrkte olan i yol ödeneklerinin kesilmesine (Arkası 2 nci sahifede) karar vermiştir.
İşte vatandaşı nızın hülâsası
Yazan; HALİDE EDİB
Yarınki AKŞAM'da
Batı Almanyanın silahlandırılmasını latkik edecek olan peyk memleketler konferansına iştirak edecek
Londra 21 (Radyo) — Amerika Dışişleri Bakanı Acheson, .Batı Almanyadakl polisin askeri birlikler olduğuna dair olan Sovyet İddialarını reddederek, Rusyanın Batılı devletlere verdiği notayı henüz almadığını söylemiştir. Batı Almanyadakl polis kuvvetleri âsaylşl muhafaza maksadlyle teşkil edilmiştir.
Batı Almanya Başbakanı A-denauer de, hükümetinin- memleketi askerileştirmek programını yalanlıyarak, böyle bir şeyi asla düşünmediğini açıklamıştır.
Sovyet B-ybakan muavini Molotof. Prag şehrine gelmiştir. Peyk memleketlerde Polonya, Çekoslovakya. Romanya. Bulgaristan, Macaristan. Arnavutluk (Arkası 2 nci sahifede)
Molotof
Meriçteki ada
Bulgarlar Balkan komisyonunun -teklifini Teddettiler
Atina 21 (Radyo) — Bulgurlar. Meriç ırmağında, Ytuıanla-tana ait Alfa adacığını, bir hafta evvel boşalttıktan sonra tekrar İşgal ve tahkime başlamışlar, Balkan komisyonunun hudut ihtilâfının halli hususundaki teklifini de reddetmişlerdir. Bulgarlar. bu adacığın kendilerine ald olduğu noktasında ısrar ediyorlar.
Ziya Gün Trahom araştırma enstitüsü
«I
Cerrah paşada açılacak olan bu enstitü, lüzumlu aşı ve ilâçları da bulmağa çalışacak
ARADA BİR
Her mesele mutlaka ortalıkta konuşulup partiler arası münakaşa mevzuu yapılmaz ya... demokrasi
Yazan; Van Wyck Mason
Çeviren:
Nihal Karamağaıah
Amerikan giril ajanı Binbaşı Hugh North’un casusluk maceraları
CSSUSLAR MERKEZİ İSTANBUL
Kaç gündür hayli yorulduk. Dilerse, bunu hükümete verir, epeyce mürekkep harcadık: Hükümet, doğru bulur. yanlLş-C.H. Partisi lideri İsmet İnönü lir «1er, isterse tclkik etler, işine Cumhurbaşkanı Celâl Bayan' gelirse nazarı itibara alır, ziyaret ederek bir muhtıra sun- gtııı bulmazsa bir tarda muş. Bütün, tahayyül kudreti- yahut nezaket göstermeye mizl toplayarak, türlü ihtimal- ’ zum görürse lıir cevap da vere-
kat biıtun «mümkün, icr, gaze-| talerimizde günlerdir yer tutmaktadır. Hâdiseye büyük ehemmiyet verildiği anlaşılıyor. Kavga etmeden de
İlk günler, bir mülakat, yani olabilir.
karşılıklı konuşma olduğu haberi çıktı ve mülakatın 40-50 dakika devam ettiği yazıldı. Sonradan anlaşıldı ki bu ziyaret ancak beş dakika sürmüş ve İnönü Cumhurbaşkanına yazılı bir kâğıt takdim etmiştir. Bazıları, şahsî hücumlara karşı şikâyetten bahsettiler. İki parti arasındaki bellerin ileri sürüldüğünü yazdı. Dış siyaset konusu, terhis meselesi, Bulgaristan göçmen dâvası... Gitnl kadar meselemiz varsa, İnönü’nün ziyaretine teşkil etti.
C. II. Partisinin releri, beş dakikalık Ceyid etmekle beraber mevzuu açıklamaya kentlilerini saymadılar. Cumhurbaşkanlığı herhangi bir tebliğe lüzum gör-1 metli.
| Nihayet. İnönü’nün ziyaret ve "İr meselede hükümeti Cumhurbaşkanı delâletiyle ««az veya irşat teşebbüsü bir tenkili vesilesi hile oldu.
MÜDERRİS
DrH.ZiYAGÜN 1880-194*
Ziya Giin'iin göz kliniğinin önündeki büstü (Yazısı ' sahifede)
Kimisi, miinasc-
— Söyle bakalım oğlum, büyüyünce ne olacaksın?
— Tetkiklerde bulunan Bakan...
yetkili çev-ziyaretl
istanbulda, Edirnede Bulgaristanda cereyan eden bu Çok he- herhangi blı yecan’ı ve hareketli ikn casusluk tefrikasını bugünden itibaren
| hangi millî bir meselede düşün-
Dördüncü .»hifen.izde takip edebilirsiniz
r Sahife 2
21 Lkhh 1
Hafta SomıNoftarı
.
Anadoluda kıyaiet meselesi
Gecekondular meselesi
Otomobille Ankaradân giiney ve doğu istikametinde 1500 kilometrelik bir yurt seyahatine çıkarken bilhassa bir iddiayı dikkatle tahkik etmettl kafama koymuştum. Giiııty Anadoluda ve doğuda kı.’ifef inkılâbına aykırı hareke '(:«■ görüldüğü İddia ediliyor !ı> Bazı kimselerin fes giMT-Se başlarına sark sarmay, yclter.ciklerl söyleniyordu tantalimi) çıkarıp potur ğlvmeüe kalkanlara (ia raslam^ırtnuş. Kendi kı-.dİme: 'D-cr böyle ise cidden yazık Şapkayı çıkarıp fes giymeğe kalkmak ancak bir keçi Innçh İfade eder; bu kadar yıldır -latamızın İçinde biç bir derişiklik olmadı-ıi m açığa vurur. Bi2 hâlâ böyle şeylerle mj meşgul olacağız? Bütün gayretleı boşuna mı gidiyor?» diyerek ü-zülûyor, yul arkadaşlarım o-Jan gazetecilefi de bilhassa leşli sarıklı adam nramaya teşvik ediyordum Ankara, Şerefli Koç-oısar, Aksaray, Bor. Tarsus. Mersin Adana, İskenderun, Antakya yolu ü-ierlnde böyle bir hâdiseye Taslamadık Yalnız bir dağ eteğinden Mvraş ovasına 1-nerken yanımızdan bir otobüs geçti. İçi tıklım tıklım dolu olân otobüsün arka basamağında ayakla duran bir adamın kafasında kırmızı u-zun bir Arap fesi gördük. Allahın dağında bunu kafa-sıne ne diye geçirmişti? Yolcuları Kendisine güldürmek için mİ? Yoksa memleketimize gelmiş bir Arap mı idi? Anlayamadık Maraşta, Ma-latyada. Eiâz'ğda da fese, sarığa Taslamadık. Bilâkis her geçtiğimiz yerde bit «Kıyafet İnkılâbına dikkat., endişesi göze çarpıyordu Polis dlk-kat.ll it». Pe-r giyeni bile ta-fcibedlyorlarmii,
Bıı memlekette kalasına fes giymek, fesine sarık sarmak istlyen muhata ak k‘. cahil insanlar arasına nifak tohumu saçmayı tasarlıyan bir şüpheli adamdır Onun peşini bırakmamalı!
Bir şapka meselesi varsa da...
Yalnız, bu seyahatte e-dlndlğim bir İntiba şapkayı da. kasketi de giymeyi henüz iâyıkıyla öğrene-
mediğlmlzdlr Her yerde ve her vaziyette vatandaşların ba-§mdan şapka çıkmıyor:
Sokakta gezerken başında fötr şapka.
Güzel.
Kahvede otururken başında fötr şapka!
O kadar güzel değil.
Sedirin üzerine uzanmış yatarken başında yine fötr şapka!
Hiç güzel değil!
Kasket de n.mı şeklide kullanılıyor. Bir kere huşa geçirildi mİ. bir daha çıkarılmıyor. Hattâ Antakyanın Harbiye? inde entari ile değirmene gelmiş iki vatandaş gördük. Başlarında fötr şapka vardı! Böylesl son derece komik Oluyor. Gazeteci arkadaşlarla bu manzarayı seyrettikten sonra vatandaşa fötr şapkanın arada bir baştan çıkarılması münasip olacağını öğretmek lâzım geldiğine kanaat getirdik. Belki de e-vinde vatandaş yatağa iötr şapka İle giriyordu I
Kıyafet inkılabı bu mudur?
Potur bahsi
Potur meselesine gelince, bütün güney Anadolu ve oradan kuzeye doğru vilâyetlerde poturlu vatandaşlar ekseriyet teşkil etmektedir. Fakat bir müşterek hareket halinde panta-lonların çıkarılıp poturların giyildiğini zannetmiyorum. Poturlarda yeni ısmarlanmış bir hal yok- Bu havalinin alışılmış pantalonu budur. Sorduklarımız da manzaranın yeni olmadığını söylediler. Fakat pantalon yerine halkın poturu tercih ettiği de muhakkaktır. Anlaşılan gündelik hayata daha uygun geliyor. Bazı kimselere «Neden pantalon giyîlmediğinl» sordum. »Bu daha kolay geliyor. dediler. P'r poturu terziler 8 liraya dikiyorlar, pantalonu 14 liraya Potur her bakımdan daha pratiktir.»
Her memleketin köylüsü, kasabalısı şehirlisine nazaran farklı giyinir Bunlar büyük politika meseleler! yapılmaya değmez Yapılmayı bekliyen İşlerimiz o kadar çok kİ?
Şevket RADO
Dün Umumi mecliste görüşüldü — Belediye memurları — Şekerli maddeler
Karma komisyonu,
İmar plânına da-
Âbldel hür-
Umumi Meclis dün toplandı; geçen içlimada Bakırköy vo A-dalarda İhale edilmiş olan yollar mukavelesinin feshi hakkında verilmiş olan takririn müzakeresine devam edildi; bu devrede konuşulmak üzere Bayındırlık ve Kavanin Komisyonlarına havale edildi.
Bundan sonra Ferlköyünde Bulgar mezarlığı dışındaki sahayı Belediye Reisliği İstimlâk ederek sur dışında oturan, gecekonduculara tahsisini İstiyor: İmar burası
hll olduğundan, riyet - Karaağaç yolunun cenubuna diişen, yan! Hasköy üzerindeki sahayı teklif ediyordu.
Vali Prof. Fahreddln Kerim Gökay, bu hususta izahat vererek Istanbula gelen ecnebiler İçin göze çirkin görünen sur kenarındaki yerlerin İşgal eden ler tarafından tahliye edilerek bunların bu sahada süratle iskân edileceklerin! söyledi.
Komisyonun mazbata muharriri. kış mevsiminde bu İnsanların İşgal ettikleri yerlerden çıkarılmağa mecbur edilme melerini İstedi. Vali- bu hususta izahat vererek dedi kİ:
Fecî tren kazaları
Biri bu sabah Eren-köyde, diğeri de gece Yedikulede oldu
Erenköyünde bahçıvanlık yapan İlyâs bu sabah hattın üzerinden geçerken banliyö katarının sadmesine uğrayarak bacakları kesilmiştir.
Yedikule cer atölyesinde çalışan işçilerden Mahmut özdemir dün gece tren yolundan evine gitmekte İken banliyö treninin ânî çıkışıyla bulunduğu yerden kaçamamış ve tren altında kalarak başı kes’imek suretiyle ölmüştür.
İki feci ölüm
«— Bu. sosyal bir dâvadır. Biz cuzladığı halde şekerli madde dört milyon lira sarfederek. bu' gecekonduların yerine muhakkak yeni binalar yaptıracağız ve bunları tedricen kaldıracağız. Bu parayı bulmak çln lcab ederse İstikraz yaparız.
Hükümet, gecekondular hakkında bir kanun tasansL hazırlıyor. Yakında Büyük Millet Meclisine verecektir. Bu kanunla hükümet bir İstikraz akdedecek, vatandaşın hakkını verecektir.»
Neticede komisyonun mazbatası kabul eldlldl.
Belediye memur kadrosu
Âzadan avukat Bülent Ege bir takrir verdi. Evvelce belediyenin daha az memurla İdare edileceğine dair bir rapor verildiğini, bu raporun bilâhare ortadan kaldırıldığını, bu rapor yoksa kendirinde suret! bulunan bu raporu Meclise verebileceğini bir takrirle bildirdi. Bu takrir, reislik makamına verildi.
Şekerli maddelerin fiatleri
Fahri Kayak, şeker flatl u-
Hallerinin neden acuzlatılma-dığını sordu. Enver Kaya, Bc-yoğlundakl lüks ınalıalleblcllc-rln vaziyetini anlatarak son zamanlarda tesisat ve kira hava parası olduğu halde yüz seksen bln ika sarflyle bu mahallcblcl dükkânlarının açtSığını, bu paraların halkın sırtından çıkarıldığım söyledi. Vali bu hususta lauhat verdi ve mahallebl Hallerini ucuzlatmağa teşebbüs ettiği zaman noter vasıtaslyie mahalieblcllerdcn protesto aldığını söyledi.
Belediye reis muavini Celâl, şeker ucuzladıktan sonra bu ucuzluğun bir fincanda 13 san-; tim gibi bir tesir yaptığı İçin bunun nıaJi akrl olamıyacağım İddia etti. Takrir sahibi, bu mütalâaları müdellel surette reddetti:
Ferzan Aras'ın, Şişil - Beyazıt arasında İşleyen otobüslerin Maçka yoluyla Doleıabahçeyc inmeyerek Akaratler yoluyla Beşiktaşa İnmeleri ve aynı yoldan da geri dönmeleri İcap ettiğine dair takrir! makama havale edildi.
Maclls salı g(inü toplanacaktır.
İddiaya göre boşan dığı karısının evinden
15-20 bin liralık eşya çalmış
Asgarî geçim
Sayın Sağlık Bakanı, veremle mücadele dâvasını ciddiyetle ele almışa benzer. Kendisini tebrik ederiz Bakanlığa geldiği giindenlıeri bu elemli mesele üzerinde durmakla, her gün, her vesile île lehlikevi ıın-laîmağa çalışmaktadır. Bakan, dün de 40 biıı kişinin veremden öldüğünü, bu afet kurbanlarının nvitlıiş sayısına göre hastaneleri çok az bulmakta ve bilhassa bu hastane lüzumu üzerinde durmakladır.
Bakan doktordur, bu işi elbette iyi bilir. Veremliler İçin bol hastane, bol yatak hiç şüphesiz zaruridir. Fakat veremliyi hastaneye yatırmak, bu hastalığı önlemeğe yeter bir çare midir'.' Bıınıın asıl çaresi, v^v-me tutulmayı önlemektir. Bu da, veremin batlım sebebi olan ve doktorların kibarca «Fizyolojik te1» adını verdikleri meşhur açlıkla mücadele etmekle mümkündür. Sefaletle, açlıkla mücadele Dikkat ettik, sayın Bakan bu esaslı noktadan pek bahsetmiyor. Veremi önlemek için memleketle herkesin ;u-:«;ı-ri gıda alması lâzımdır. Batı memleketlerinin boyuna uğraştıkları «Asgarî geçim sevivesi» temini
Verem, içtimai bir hastalıktır. Devasını bilhassa sosyal yollardan aramalı. DeSil mi?
B-şbakan
(Baş tarafı birinci sahifede!
seöe mİ söyleneceği belli değildir.
Adnan Menderes'in nutkundan sonra kongrede, İç politika meselesi üzerinde hararetli müzakereler cereyan edeceği anlaşılmaktadır.
Dünkü toplantının tafsilâtı
Ankara 20 — Fevzi Lûtfi Ka-raosmanoğlunun, toplantının mahiyetini belirten açış nutkundan sonra delegeler Afyondan başlayarak alfabe sırasile söz almağa başlamışlardır. Görüşmelerin bugünkü safahatı etaha ziyade parti teşkilâtım alâkadar eden muhtelif mevzulara inhisar etmiştir. Hatiplerden bir kısmı Genel Kurul âzasından bazılarını hükümette't vazifeleri dolayısile Kurul çp'ışmalarının kifayetsizliğine !-■ eLmişlerse de bu mevzu-dr'i müzakereler gen içi em em iştir Buna mukabil bir çok ha-t 'er bilha'sa birbirini takip «ten seçimlerin başarılı neti-cîterinden dolayı Genel Kurul çz’ışmalarmdan takdirle bahsetmişi erdir.
Söz alanlardan bir kısmı da bilhassa İdare âmirleri arasında hâlâ eski zihniyeti muhafaza eden unsurların mevcudiyetinden Şikâyet etmişlerdir. Görüşmelerin umumiyetle samimi ve ahenkli bir hava içinde cereyan ettffti gazetecilere, top-3:*,,'if!;i bulunanlar tarafından Hafta olunmaktadır.
Göçmen pullan c-J-arılması istendi Ankara 21 (Akşam! ___ De-
mokrat Parti kongresinde gelen göçmenlerin İskânı İçin huzuşi pullar çıkarılmasını ve bu pullar varidatının bu İşe t-ıhsis edilmesini hükümetten talep etmişlerdir. Bu teklif hü-Mniet tarafından çok müsait fcö’şı.'ntınıışlır.
Ziya Gün
On sene kadar evvel vefat eden Tıp Fakülesî göz profesörü Ziya Gün, bir İlim müessesesl kurulması İçin milyonluk servetini Üniversiteye bırakmıştı. Bu servetin idaresine ve vasiyet e-dilen İlim müesseseslnln kurulmasına memur edilen Rektör ve Dekanlarla Ziraat Bankası Müdüründen müteşekkil bir heyet bir Trahom Araştırma Enstitüsü kurmağa karar vermişti.
Kuruluş hazırlıkları tamamlanmış olan. Enstitü, yakında a-çılacaktır. Enstitüde çalışacak 1-llm adamlarının yetiştirilmesi İşine de başlanmıştır. Bu maksatla Mısırda ve Amerikada tetkikler yapmak üzere gönderilen doçent Necdet Sezer de etüdlerinl tamamlıyarak geçen hafta dönmüştür.
Yakın Şark memleketlerine mahsus bir hastalık olan trahom cenup ve şark vilâyetlerimizde salgın halde bulunmaktadır. Bu hastalığın önlenmesi İçin Sağlık Bakanlığının giriştiği mücadele sayesinde trahom hastalığı eskisine nispetle azalmışsa da, tamamiyle yok edilememiştir.
Yakın Şark memleketler! arasında tıpta en İleri vaziyette Türkiye olduğu İçin bu âfetin tamamiyle yok edilmesi işinin de Türk hekimlerine alt bir vazife olduğu yabancı memleketler İlim adamları tarafından sık sık tekrarlanmaktadır.
Yakında faaliyete geçecek o-lan «Ziya Gün Trahom Araştırma Enstitüsü» henüz kati tedavi çareleri bulunamamış olan bu hastalıkla yakından meşgul olacak, lüzumiu aşı ve ilâçları bulmağa çalışacaktır.
Yeni Enstitü. Üniversitenin Cerrahpaşadakl göz kliniği lâ-boratuvarlarında açılacaktır.
Büyükadada I.Cadıycran soka- , ğında oturan Zoyi adında Ihü- . yar bir Rum kadını dün kendisini evinin sarnıçırıa atmak suretiyle intihar etmiştir. Zoyl-nin kocasının da 6 av evvel laynı şekilde intihar ettiği anlaşılmıştır.
Fatihte Fethiye caddesi, 15 numaralı evde oturan Paşe a-dmda bir kadın dün akşam mutfakta yemek yaparken gaz ocağının parlaması ile entarisi- | nl alevlere kaptırmış ve yalnız başına ateşi söndüremedlğln- , den yanarak ölmüştür.
Ankara 21 (Akşam) — İstanbul ve Ankarada mütaahhltllk j yapan Orhan adında bîr şahıs, 15-20 bin lira değerinde eşya ve mücevherat çaldığı İddiasiy-!e dün savcılık tarafından tevkif edilmiştir. Bilhassa Yenişehir muhitinde büyük alâka uyandıran bu tevkif hâdisesi, şöyle cereyan etmiştir:
Orhan. İki buçuk ay evvel-Meliha adında bir kadınla evlenmiş, fakat kısa müddet İçinde arada geçimsizlik çıktığı ld-diaslyle karısı aleyhine boşanma dâvası açmıştır. Melihanın evinde evvelce pansiyon olarak oturan Dışişleri Bakanlığı malzeme şubesi memurlarından Nejat Çakıroğlu. bu evlenme ü-zerlne evden ayrılmış ve arka-
flaşlarından birinin yanına misafir gitmiştir. Nejat çakıroğlu, bu misafirlik dolayıslyle ayrılırken, eşyalarını bir müddet sonra almak üzere evde bırakmıştır.
Kan kocanın boşanmaları hâdisesinden bir gün sonra Nejat Çakıroğlu, zabıtaya müracaat ederek- eşyalarının Orhan, tarafından çalındığını İdda etmiş ve Melihayı şahld olarak göstermiştir. Çalman eşyaların değerinin 15 - 20 bin lira ara-Sİnde olduğunu da bildirmiştir.
Dün sorgusu yapılan Orhan, sanık olarak tevkif edilmiştir.
Molotof
(Baş tarafı 1 inci sahifede)
Hürriyet nizamını benimsemiş bir millet için, öyle sanıyoruz ki, en korkunç hâdise memleketin birdenbire dilsiz olup sessizliğe dalması, konuşmaktan ürkmesi, hükümetin de rahata kavuşup rahatsız edilmeyi sevmemesidir. Demokrasi için bu çeşit huzur ve sükûn ölüm demektir.
Geçen seçimlerden önce dört yıl. İlk verdiğimiz mânada huzur ve sükûn yoktu. Alabildiğine konuşuldu, istendiği kadar söylendi, akla esen yazıldı. Sert bir muhalefet Mecliste, gazetelerde, mitinglerde hükümetlere karşı en şiddetli hücumlara girişti. Zaman oldu ki memlekette bir ayaklanma, bir devrim havası estiğinden ürküldü, «Bunun sonu neye varacak?» diyenler çoğaldı. Halbuki hiçbir kaygıya yer yoktu. O çarpışma ve çatışmalar, o tenkidler ve hücumlar, o gürültü patırdılar memleketin kavuştuğu yeni idare şeklinin kaçınılmaz manzarası İdi. Çok partili hürriyet rejiminde tek parti devrinin huzur ve sükûnunu özlemek, mümkün olmayanı istemek demekti. Sîzdeki parti kavgaları, hürriyet rejimini yüz yıllardır benimsemiş milletlerin hiçbirinden fazla sayılamazdı. Çoğundan eksiktir bile.
İktidara karşı bu amansız hücumlarda memleketin hemen hemen bütün basını ve büyük, bîr halk kitlesi muhalefetle birlikti. Bunlara rağmen huzur ve sükûn,
Dışişleri Bakanı
Ankara 20 — Dışişleri Bakanı Fuat Köprülünün 25 ekimde Romaya giderek İtalyan Dışişleri Bakanı De Gasperl İle görüşeceği söylenmektedir.
- Davet -
Bugün saat 15 te Beyazıt ta Marmara Sineması altındaki MARMARA LOKALİNDE yapılacak fevkalâde ziynet ikramiyeler! keşidesinde hazır bulunmak suretiyle Bankamıza şeref vermelerini sayın müşterilerimizden saygı İle rica ederiz.
Akbank
(Baş tarafı 1 inci sahifede) ve Doğu Almanya Dışişleri Bakanlarının İştirakiyle akdedilecek konferansa İştirak ve riyaset edecektir.
Sovyet radyosu tarafından a-çıklandığına göre. Prag konferansında Batı AJmanyanın silahlandırılması meselesi görüşülecektir.
Doğu Almanyada yapılan Rus manevralarına Doğu Almanya askeri birlikleri de IştLrâk inişlerdir.
Sabah Gazeteleri Ne Diyor ?
Asayiş
CUMHURİYET'in başmakalesinde asayişsizlik sebepleri incelendikten sonra şöyle denmektdeîr:
Bu vazifenin ifası için her şeyden evvel bir koordinasyona İhtiyaç vardır. Yanı dâvanın muhtelif cephelerini mütalâa yetkisini haiz kimselerin veya müessese ve makamların temsilcilerinden mürekkep bir nevi «Cemiyet hastalıklariyle savaş* komitesi kurmak ve onların verecekleri fikirlere göre kanuni, İdari, iktisadi ve terblyevi tedbirleri tatbik sahasına koymaya başlamak gerektir.
Bizce bu lşt yalnız bir kanun dâvasıdır veya sadece bir terbiye meselesidir diye ele almak, muvaffaklyetslzli-ğe uğramayı peşin kabul etmek olur. Ve bu sebepledir kİ hastalığın hem Arazım, hem sebeplerini İzale İçin çok cepheli bir savaşa kati İhtiyaç
vardır.
★
Bütçede tasarruf
YENİ SABAETın başmakalesinde Maliye Bakanlığının bütçede yüzdü 1 tasarruf temini için tedbirler aldığı belirtildikten sonra şöyle deniyor:
Fransız hükümeti, daha bir ay evvel, toptan ve hiç bir dairenin gözünün yaşına bakmadan % 10 tenzilât, tahakkuk ettirivermlş İdi. Bu yüzde on nispet! Fransa İçin zarurî olunca bizim İçLn bu nispetin yüzde ondan aşağı değil. yukarı olması lâzımdır. Tablatlyle bu tenklhat yapılınca bütün hizmetlerden feryat yükselecektir, İşlerin, aksayacağı İddia edilecektir. Fakat bütün bu söylentiler teferruatını incelemeye lüzum kalmadan vahi İddialar olarak vasıriandınlabillr.
Yeni yıl bütçesinde cezri hareket etmek, kesenin ağzı-
m büzmek ve etraftan yükselecek İtirazlara kulakları tıkamak mâliyenin, ve bilhassa Başbakanın en İtinalı vazife] erindendir
★
İktidarın en tehlikeli düşmanı
SON POSTA'da O. K. rumuzu ile yazdan bür başmakalede iltimas meselesi üzerinde durularak şöyle denmektedir:
Zira İltimas iktidarın en tehlikeli düşmanıdır. İktidarı halkın, gözünden düşürür, a-şmdınr ve yıpratır... Çetin mücadeleler neticesinde tarif olunmaz güçlükleri yenmek pahasına iş başına getirdiğimiz genç ve dinç Demokrat Partiyi bu düşmana karşı hep beraber müdafaa etmek ve milletin Düyük ümldler bağladığı Menderes hükümetini hataya düşürecek telkin ve tesirlerden İçtinap eylemek zorundayız.
BORSA
İUanbuI Borau.nın ÎO/W.'1»50 liaıJctl
Ç E K L e B
LM50
Londra
Ncw York
Paris
Stokholnn
Cenevre
Amstcrrtam
Brüksel
; Usbnn ___________
ESHAM VE TAHVİLÂT
% 1 FAİZLİ TAHVtLLEB
I
100 ıoo 100 imi ıoo
11»
100
Sterlin Dolar
tevco K.
İsviçre r Florin Belçika r Cskudca
84.125>ı (MU3 n.BBJI, 5 8?
« /39U
Sivas - Eraırum 1 20.70
Sıva» . Erauruj» W 2İ.2Ö
İMİ Demiryolu 1 2UÖ
1941 Demiryolu 11 S>4I) '
1911 Demiryolu tll a»,55 i
MıU! Müdafaa 1 3ü
| Mili! MUdafaa 11 20.65
Milli Müdafaa LU 21 10
Milli Müdafaa IV sı m
«4 6 FAİZLİ .TAHVİLLER
1!H1 Demiryolu >.W !W
Kalkınma 1 US 30
'Kalkınma U 8630'
■ Kalkınnns ili 37.10
1948 Lslikrazı 1 96 -
JIMO ızukren U 95 40
1919 UUkraS 1 9620
% (.S FAİZLİ TAHVİL
l!HU tahvili 9625
% 5 FAtZLl TAHVİLLE»
1903 Ergani 22 ıa
L9M Ikraırttydl 20.75
Milli Müdafaa 2020
Demiryolu (V 08 —
Demiryolu v 9B05
ANAOOLO DEMtHYOLO CROPU
; Tahviller A. B O. 109.2i
Hisse senetleri % « 23 30
Mümessil seneı SI -
ŞİRKET HİSSELERİ
Merkez Bankası 123 50
Arslno Çimento 6 50
T. Ticaret Bankası R-
t> Bankası 90 -
Sark DcfilrmencUlk 23.23
MIHI Reasürans 1B-
SARRAFLARDA ALTIM
Saimat
Gulden assa
Türk LİriB 3! 50
StaclfD
Külce
37 60.
bozulmadan seçinılet çapıldı ve hiç sarsıntısız iktidar değişikliği oldu.
İktidara geçen parti ve hükümetler için de bu durumu kabuî etmekten başka çare vöktur. İktidara karşı daima muhalefet olacaktır. Hükümetler bovuna ten-kid edileceklerdir Bundan dolayı memlekette huzur ve sükûn bozulmayacak, işler aksamıvacaktır. Türkivede Cumhuriyet devrinde ilk defa tam muhalefet vazifesin: görerek, dört yıl haklı haksız hiçbir tenkidi esircemi-yerek ve nihayet en serbest seçimleri kazanarak iktidara geçmiş olan Demokrat Partinin, kendisi için hak bildiği rolü, bugiin kendi yerine geçmiş olanlara çok görmesi beklenemez.
Hem karşılıklı partiler olsun, hürriyetlere el sürülmesin. hem de hiç ses çıkmasın ve hükümetler rahatsız edilmesin... Ancak tek partili rejimde görülebilen bu usul Türkivede tarihe karışmıştır.
İktidara geçtikten sonra eski devrin hasretini çekenler belki vardır. Bu hasrete-1 çabuk sönecektir. Bir demokrasi için, sindirilmiş ve susturulmuş bir muhalefet yasatmak, apaçık tek parti sisteminden daha zarar’ı»?n
Bugünkü iktidarın herhangi şekilde muha'cfetten hiç endişe etmemesi beklenir-
Daha dün halk eksen verinin en kesin itîmacliyle > başına geçmiştir. D'jn lî:4 darı kaybetmiş halisiz, kötü bir muhalefet, bu şartlar altında, halkın nazarında büsbütün düşer, iktida' i ( huysuz ve hırçın bir mıİBs-lefet karşısında daha ’-ok kazanır. Politikada marifet iktidar olsun, muhalefet ' sun. karşısındakini maz!1" mevkiine sokmamaktır Memleket artık o devre t rl.şmistir ki iş görün hfükı hoşnut eden bir ikl,ida,rîn dört yıl soıirâ da* sertCieri kazanmasına en usta n^ukö-lefet engel olamaz. Fakat hiçbir muhalefet olmasa da. milletin memnun kalmadvn bir Ikfİdarrtı serbest ÂıMiteV-İçri kazanmasına imkân voktur.
Muhalefetten knrkmv’.'i ım ve memleketin huzur ve selâmeti gibi bahanelere bürünmekten kaçınalım D -mokrat Parti, hic ıınutmo-malı ki demokrasi v( riyet bavratı ile is gelmiştir. Onu en düşürecek hâdise,
vesile ile olursa olsun, ilân ettiği yoldan ayrılmak acemiliğidir. Biraz da insaf o-lursa, bugünkü muhalefetin şiddet ve kesafet bakımından dünkü Demokrat Parti muhalefeti yanında solda sıfır kaldığı kabul edilir C. H-Partisi hükümetlerinin, iktidardan düşünceye kadar tahammül ettikleri muhalefetin varışına olsun davami* ması şarttır. Hükümet hasındaki liberal kanaatli, münevver arkadaşların başka türlü düşündüklerine ihtimal vermeyiz. Hem biz öv-le sanıyoruz ve endişe ecri-yoruz kî Demokrat Parti iktidarı, muhalefetten dem1, daha zıvade kendi partisin-den gelen hiivük zorluklarla 'çarpışacaktır.
Necnıeddiıl SADAK
> hiir-basına çabuk han’ti
AKŞAM
Sahlfe 3
AKSAMDAN=
7 - -AKSAMA
Belediye, otomobil parklarını külfete girmeksizin kurabilir
(Vâ-Nû)
Bir okuyucunun mektubundan:
«— Şahıslara ait otomobiller, yalnız kenar yolları değil, umumi meydanları (la öyk-siııe tıka yor ki. insanın hiddetlenerek şöyle diyeceği geliyor:
Enıinöniinü hususi otomobil parkı yapacak yerde, keşke eskisi gibi dükkânlara. seyyar satıcılara tahsis etseydik. Halk, alış verişini yapar, Valde kıraathanesinde randevusunu verir, köşedeki muhallebicide karnını doyururdu. Âmme faydalanmış olurdu.»
Cevabımız:
— Bu kadarı, elbet mugalâtadır. Fakat...
*
... Fakat. Belediyenin, külfete girmeksizin, hususi otomobil parkları tesis etmesi mümkündür. Şöyle ki: Gazeteciler arasında tn* gil tereyi gezerken, resmî makamlar bize resmî otomobiller tahsis etmişlerdi. Baza n. uzu ti zaman, meselâ bir saat, beklemeleri gerekiyordu. Belediyenin kurduğu parklarda mevki alıyorlar, bunun için de. küçük bir’ücret veriyorlardı. Aklımda kaldığına göre, her dört saat için ayrı bilet kesiliyordu.
Biz de şu usulü kabul edebiliriz;
1 — İşlek bölgelerin ara sokaklarında da gelişi güzel otomobil bekletilemez. Meselâ Bahçekapıda, Atabeklerin sokağında, yaya kaldırımını tıkayarak. Belediye, muayyen ara sokakları, «Muvakkat otomobil parkı» olarak gösterebilir- Buralarda tiket kestirir.
’enîcamiin etrafındaki boşluklarda da keza, bilet kesilir. Bunlardan toplanacak paralarla, üç beş sene sonra büyük bir arsa istimlâk olunup bir otomobil parkı vücude getirilir.
2 — Otomobil parkları, bir gelir menbaı olacağından, yeni otomobil parkları açılır.
3 — Belediyenin elinde, Evkafın elinde münasip arsalar varsa daha şimdiden ücretli otomobil parkları yapılıp, ücretini ceste ceste toplamak kabildir. Bu paralarla. otomobilin daralttığı yollar, genişletilmiş, hak verini bulmuş olur. Yalnız İn-gilterede değil, dünyanın pek çok memleketlerinde ücretli otomobil parkları mevcut olduğundan, bizde bu usule gidilmesi gayet normaldir.
Yollar, hei- vasıtadan evvel piyadeye göre yapılmıştır. Şimdiki durumda, dağdan gelen bağdakini koğuyor. Piyadenin yürüyeceği yer kalmamıştır.
Seyhanda bir cinayet
Veremli inekler
Çoruh ve İskenderun vapurlarının seferleri
Denizyollarının «Çoruh» şilebi İskenderuna gitmiştir Gemi oradan krom alıp Amerlkaya götürecektir.
"İskenderun# vapuru da bugün Iznıire gidecektir. Gemi bu seterden sonra 28 Ekimde İz-mire bir sefer daha yapacak ve sivil havacıİLk kongresi 'delegelerini de götürecektir.
Mustafa adında biri ablasını 34 yerinden bıçaklayarak öldürdü
sl-çe-ya-öl-
Ceyhan 19 — Malatyanın tsınetpaşa ilçesinde oturan Mustafa Bilici isminde bir şahıs, Ceyhanın Turlûbaş mahallesinde garson Osnıanın karısı bulunan ablası Haticenln uygunsuz hareketlerde bulunduğunu duyarak Ceyhana gelmiş ve ablasını İsmetpaşa ilçesine götürmek istediğini söylemiştir. Fakat Halice buna razı' oinııyarak Ceyhanda kalmak I istediğini kendisine bildirmiş, bunun üzerine fena halde ‘ nirlenen Mustafa bıçağını kerek ablasını 34 yerinden ralamıştır. Hatice derhal mtiş. Mustafa İse yakalanarak karakola sevkedilmlştlr.
Mustafa karakolda ucundan kız kardeşinin kanı damlayan bıçağını komisere uzatarak:
«— Ben kız kardeşimi Öldürdüm. bir namussuzu temizledim, İşte elimde suç âleti olan kanlı bıçağımla adalete teslim oluyorum» demiştir.»
[Millî Eğitim Bak anı I | Ankara 20 (Telefonla» — Mll-111 Eğitim Bakam Tevflk İleri pazartesi günü Ankaradan İs-' tanbula gelecek ve Çapadaki eski kız muallim mektebi binasında yeniden öğretime başlı-yacak olan eğitim enstitüsü İle yüksek ve İlk öğretmen okullarının açılış töreninde ha2ir bulunacaktır.
Hemşirelere diploma
Amerikan hastanesinin has-labakıcıhk kursunu bitiren hemşirelerin diploma töreni bugün sat 15 de Amerikan hastanesinde yapılacaktır.
Tramvay işçileri
Pnina Salzman
idareden haklarını ariyan işçilere, iş verilmemeğe başlanmış
intihalarını anlatıyor
1 iirkçede bildiği kelimeler — Güzel bir genç kız — Aldığı aşk mektupları — Sevdiği dans haraları — Yahudi bestekârlar — Bulgar ıstan göçmenler i için vereceği konser
Tramvay İdaresi işçilerinden bir grup dün matbaamızı ziyaret ederek şu şikâyette bulundular:
4— İdaremizde birisi daimi diğeri de muvakkat olmak üzere iki ayrı grupta işçi çalıştırılmaktadır.
Muvakkat işçiler, umumiyetle idarenin yol tamirlerinde kullandığı kimselerdir ve yekûnu küçümsenmiyecek kadar fazladır, Bunlara muvakkat denilmekten maksat, kendilerinin kısa müddet için tutulmuş kimseler olmasından değildir, zira oramızda 15-20 senedenberi çalışanlar vardır. İdare bunları, çocuk zammı, kıdem ve prim vermemek için muvakkat addeder ve yaka numaralarımızı her sene değiştirir.
Halbuki muvakkat İşçiler, daimi İşçilerden farklı değildir. Onlar da kanunen İşçilerin bütün hak ve salâhiyetlerine sahip oldukları gibi işçi sigorta primlerini de muntazaman öderler. Bu vaziyetteki İşçiler daimi İşçi olmak arzusunu gösterdikleri için İdare, son zamanlarda İş fazlalığı dolayıslle yeni İşçiler almakta, fakat muvakkat kay dile senelerdir çalıştırdıkları eski işçilerini İşe çağırmamakladır. Hakkımızı aradığımız İçin muğber olan idarenin blzlerl işsiz bırakması doğru mudur? Alâkalıların dikkatini çekmenizi rica ederiz.»
Tıp kongresinde îstanbulda mücadele yapılmadığı açıklandı
Türkçeye bayılıyorum. O kadar güzel ve kulağa hoş gelen bir lisanınız var kİ...
, — Bari bu arada öğrendiğimiz Türkçe kelimeler var rr.ı?
— Var ya... Duruıı bakayım, neydi o... Hah, buldum- «Çok güzelsiniz» ve «esmersiniz .
— Anlaşılan bu kelimeleri size çok söylediler de aklınızda kaldı.
Gülerek:
— Bilmem...
Ayaspaşada büyük bir apar-tımanm Boğaziçi ve Marmara» ya bakan geniş pencerali saıu-ntındayız. Karsımda çok güzel bir genç kız, Uzun sival lar. kapkara kaşlar, uzun çehre, bal rengi gözler... laklarında sarı rlüğnıeil gümüş küpeler, üstünde sarı bir bluz ve gri eteklik, kahve rengi a-yakkapları Boy 1,64. Memleketi İsrail. Mesleği piyanistlik Evli değildir. Adı Pnina Sarmandır.
Meselâ sokakta raslıyacak olsanız, kendisinin pek kıymet il ve şöhretli bir piyano virlûo zu olabileceği aklınızdan bil geçmez, Şöyle yan yan bakıp «Allah için güzel kız!» dersiniz.
— Notalarla piyano bir tarafta dursun da söyieyln bana, dedim, şimdiye kadar kaç tane aşk mektubu aldınız?
İnci gibi güzel dişlerini göstererek güldü:
— çok... Sayısını ben de unuttum. Fakat dört gündiir ts-tanbulda olduğum halde hâlâ bir tane bile mektup almadım.
— Vah vah... Peki en çok nerede aldınız?
— tngllizlerin bol olduğu hei yerde adresime yığınla aşk mektubu gelir.
Pnina Salzman İsrallde doğup büyümüş. Telâvlvde oku. muş. Henüz 8 yaşındaymış kİ günün birinde oraya giden meşhur piyanist Alfred Cortot, çocuğun fevkalâde İstidadını görüp onu beraberinde Parise götürmüş. Pnina müzik okulunu orada okuyup milli konservatuara girmiş ve birincilli: mükâfatını alıp çıkmış. Tahsili boyunca Parlste çeşitli konserler veren genç kız 1939 Ja Telâvlve dönmüş. O zamandan beri de beş kıtada konserler vermiş İstanbula Avustral-yadan gelmiş. Yalnız îsrallde 20ö defadan fazla Tllârmonık orkestra refakatinde çalmış.
— Tercih ettiğiniz bestekâr
— ... Yok. Eski veya modern
Ankara 20 (Telefonla) — Millî tıp kongresinde görüşülen bir çok mevzular arasında İs-tanbulun süt meselesi ve sütten dolayı verem salgını ele alınmış, veteriner doktor Turgut Argun Ankarada orman çiftliğinde 1945 yılma kadar yüzde yetmiş veremli hayvan bulunduğunu, fakat yapılan mücadelelerle bu nlsbetin yüzde altıya indirildiğini açıkladıktan sonra îstanbulda hiç bir mücadele yapılmayıp 29 mandırada veremli hayvan nlsbetinin halen yüzde 90 odluğunu söyledi.
îstanbulda sütün kontrol altında bulundurulamaması yüzünden veremin gayet geniş şekilde sirayet imkânını bulduğunu anlatan diğer bir delege de kaynatılmamış sütlerden .
krema makinesiyle tereyağı bütün besteleri çalarım. Güzel' yapılmasının îstanbulda taam-'olan her şeyi severim, mum ettiğine, bu yüzden esasen | — İsrailde kuvvetli besteci*
yüzde 90 veremli olan hayvan- ler var mı? ların sütlerindeki mikropların! " ’ ..............
canlı kaldığı ve geniş şekilde etrafa yayıldığım söyledi.
Krema makinelerinin memlekete ithâl edilmemesini ve mevcut makinelerin de mühürlenerek İstimalinin yasak edil-meşini hükümetten talep etti.
I — Benhayim, Mahler - Kal-kstln ve Lavrl gibi bir çok kıymetli sanatkârlar var. Bunlar dünyaca tanınıp tutulmuşlardır.
— İsrail folklorundun İlham alıyorlar mı bari?
10.15
20,00
20.15
20,30
20.35
— Bir kısmı alıyor, Diğer blı de doğup oraların kültürüyle büyümüş oldukları için İsrail folklorunu birdenbire benimslyc miyorlar, Tabii yetişen yeni ve yüzde yüz İsrailli nesiller ou geçici devreyi kendi elleriyle kapayacaklar.
— Alaturkayı sevdiniz mi?
— Çok sevdim. Çünkü bizim yeril Yahudi müziğiyle onun arasında büyük bir benzerlik var. Sesleri bana hiç yabancı değil.
— Cazı seviyor musunuz?
— Seviyorum, fakat hiç çalmadım.
— Ya dansı?
30 yıl evvelki
Akşam koleksiyonundan:
Kabine listesi
«Sadrâzam: Terfik paşa. Şeyhülislâm: Nuri efendi (ipkaen), Dahiliye Nazırı: İzzet paşa, Haricîye Nazırı: Safa bey, Şûrayı Devlet riyaseti: Mustafa Arif bey. Harbiye: Nafıa Nazırı esbabı Ziya paşa, Maarif: Mustafa Reşit paşa, Bahriye: Salih paşa, Maliye: Raşit hey: Ticaret ve Ziraat: Hüseyin Kâzım bey, Adliye Nazırı: Vekâleten Hüseyin Kâzım bey. Nafıa Nazın: İstanbul valisi Abdullah bey, Evkaf Nazırı: Vekâleten Şeyhülislâm Nuri efendi.»
21 /Teşrin ievvel/1920
_____________________I
A.
— Tabii severim Hele tango ve samba gibi İspanyol ve Güney Amerika havalarına bayılırım.
— İstanbuldan sonra nereye gideceksiniz?
— Pazar akşamı trene binip _______
Ankaraya gideceğim Memleke- 1
tinizde gördüğüm fevkalâde samimi hüsnü kabule teşekkür "
etmek maksadiyle pazartesi akşamı orada Buigaıistandan gelen Türk göçmenleri yararına bir konser vereceğim. Makbule geçerse ne mutlu bana.
Sonra balkona çıktık. Geâlş manzarayı gözleriyle kucakladıktan sonra mırıldandı:
— Bu şehri unutanuyatağım. Hayret edilecek kadar güzel ve sakin, bir yer bu İstanbul. Önümüzdeki yıl muhakkak gelip oir müddet başımı dinleyeceğim burada.
Şahap BALCIOGLt'
Üzüm piyasası
Şehrimize gelen malûmata göre İzmlrde üzüm piyasası eski hararetini kaybetmektedir. Diğer taraftan İngillzlere yapılan son 5000 tonluk satışta hangi firmanın ne kadar mal vereceği henüz belli olmamıştır. İlgililer bu hususta bir şey söylememekte dlr ler.
Yalnız bu satışa şimdilik bir kaç büyük firmanın cevap vermiş olduğu, bunların da istenilen miktarı doldurmadığı belirtilmektedir.
Piyasa hararetlidir, birinci Akala 320-350 arasında satılıyor
Diğer pazarlarda olduğu gibi şehrimizde de pamuk piyasası çok hararetli bir şekilde devam etmektedir. Şimdiye kadar! mahsulün yüzde otuzu dış memleketlere satılmış olup yeril fabrikalarda bir yandan mü-bayaata devam etmektedirler. İlclli çevreler bu yılkl mahsulün yarısının pek yakında tükeneceğini ve gelecek mevsime hiç stoksuz girileceğini bildirmektedirler.
Diğer taraftan bu yıl dünya pamuk istlhsalâtı geçen yıldan yüzde yirmi noksan olduğu halde memleketimizde bunun tam aksine mahsul geçen yılkl 90 bin tondan yüzde yirmi fazlasLIe 110 bin ton olarak tezahür etmiştir Bu senekl alıcıların başında Fransa, Amerika. Finlandiya, İsviçre ve Almanya gelmekle olup birinci Akala cinsi' pamuğun toptan kilosu 320-350 kuruş arasında muamele görmektedir.
Türkiyedeki taşıt vasıtalarının yekûnu
Son senelerde memleketimizdeki nakil vasıtalarının adedi bir hayli artmıştır. Kara yolları genel müdürlüğü tarafından neşredilen bir istatistikte bu yükselisin şu şekilde olduğu görülmektedir:
1940 da Türkiyedeki otomobil adedi 4795, 1949 da 8001. motosiklet 940 da 1870. 949 tia 2281. bisiklet 21820-27811, kamyon 4432-11.470. otobüs 1457-2622. Ümıım'ı yekûn itibariyle bütün nakil vasıtalarının 930 da 30.526 olmasına mukabil bu yekûnun 1949 da 52.185 e yükseldiği görülmektedir.
İSTANBUL RXDYOSU öğle ve ak ".m programı 12.57
13.00
13.15
13 45
16.00
Çalan:
Açılı# ve rr-zgrnmlır.
t>an«,mü-’IJi PL
Küme s.- -ın-ian saz eserleri, oyun havalar!.
Radyo • alon orlceslrast konseri.
Sarkılır Okuyan: Akile Artun. Çocuk kösesi Dan» m-lzlftl Pl.
Türküler, Okuyan ve Bayram Araeı.
Tiııo Bocsl'ûen şarkılar Pl.
10.15 Caz müziği Pl
la.so Sır eserleri.
10.45 >:.ı(ian)n programı.
17.00 K.ırtjık hafi! müzik Pl.
11.15 F ilmlerden müzik Pl
17.50 Şarkılar. Okuyan: Necdet Cici. 1810 htılye saati.
181 • Gençer ve aıltqda«Uıından dans mtlzlğl.
IP 15 Sar ezerleri.
I'I.O» Hallerim-.
13.15 Kim şehir haberleri.
Şarkılar. Okuyan: Mefharet Yıldırım
311.30 Sayım mevzuunda kOçttk bir skeç.
30.15 Radyo Gazetesi,
30.30 Tüıküter ve oy un havalan. Necatı Satara ve arkadaşları.
30.50 Ekonomi *!*nkkın(fa. Konuşan Tskin Erer
21,00 DlnJeyiei «(ekleri .Hatif batı müziHI».
21.45 Necmi Rıza Ahukantıı iştirakiyle hususi şarkılar programı
22.30 Şehirde bu rafta
22.45 Haberler.
23,00 Darı» orkestraları geçidi PL 21,00 Programlar »e kapanıl.
ANKARA RADYOSU
Öffle ve akşam programı
13,28
12.30
Açılı» ve p’-ORram
M. S. ayarı ve orkestra parçaları Pl.
Haberler.
Klâsik saz eserleri.
Öğle Gazetesi.
Şarkılar. Okuyanlar Bedln Yal-lirik. Sevim Tan, Ncelfi Folay. Gthlft Eâeu.
Müzik: Pl,
Fliım melodileri Pl.
Koını#ma: Spor haberleri. , Kayıp mck'uplan, hava raporu, aksım progrnmı ve kapanış. Afin; ve program Çocuk saati.
M. S. ayar! Ve dans S.-ulular. Okuyun
M, S. ayart ve Haberler. Tarihten Bir Yaprak.
Yurttan sesler ıtdare eden: Muzaffer Şans Ötem Radyo İle İngilizce.
Müzik.
Radyo Gzietesi Serbes saat İncesaz «Hüzzam fnslı».
yanlar: Melih at rar». MOıeh-her GUycr, Ekrem GÜycr, Muzaffer Blrtnıı. Nıısrcl EraOz. Müzik: PL Konugma.
Şarkılar. Okuyan; Muzaffer Birtan.
M. S. ayarı ve Haberler. Dana nıtlzljl Pl Program ve kopaıug.
rnüzISl Pl. MelUıai
Oku-
İSTANBUL =
HAYATİ!
Saman alevi
Cemal REFİK
Bazı haberler vardır, gazete sahifelerinde saman alevi gibi parlarlar; aydınlıkları bir müddet beyanat, izahat, tamamlayıcı malûmat şeklinde devam eder; [söyleyenlere de, dinleyenlere de usanç gelir ve günün birinde alev de söner, duman da görünmez olıır.
Îstanbulda ucuz evler inşaatı meselesi ilk günlerde parlak bir meşale alevi halinde gözlerimizi kamaştır-mıştı. Para vardı, arsalar tesbit edilmişti, plân vesaire hazırlıkları kısa zamanda tamamlanacak ve inşaat sür atle yapılıp bitirilecekti. Bu izahat. rığlam teminat şeklînde verilmiş ve birbiri ardınca tamamlayıcı beyanlarla teyit edilmişti.
Fakat hazırlık için ayrılan «kısa zaman» uzadıkça uzadı, inşaat için vadedilen sür f in en küçiik bir hamlesi dahi beliremedi ve nıha-yri bu is bîr komisyon me-s-’ist çerçevesi İçine sıkışıverdi Müsabakalar, münakaşalar. tetkikler, derken inşaat mevsimi geçti, mevzu biı daha ağıza alınmaz oldu.
İlk hamlede dâvanın tara bir hüsnüniyetle ele alındığından eminiz. Fakat bizde bu gibi teşebbüsler tahakkuk sahasına geçerken umulma* dik zamanlarda ve beklenmedik yerlerde bir cok engellerle karşılaşır. Münferit gayret ve iyi niyetler bu zorlukları yenmeğe kâfi gelmez. Zorladıkça pürüzler artar, engeller şebekesi bir örümcek ağı gibi teşebbüsün etrafını sarıverir. Binaena-1 ley bu gibi dâvaları ele alırken evvelâ ileriyi görmek, îistü örtülü zorlukları keşfedip vaktile ortadan kaldırmak ve ondan sonra muvaffakiyet teminatiyle meydana çıkmak gerek. Aksi hal, umumi efkâr üzerinde itimat ve sarsıntı yapar ve. bunun tepkileri müteşebbislerin şevkini kırar, enerjisini za'fa uğratır.
Bos yüzüncü fetih yıldönümü töreni de saman alevinin akıbetine uğradı. Hazırlık vaitleri evvelâ göz kamaştırıcı bir şule halinde parladı; sonra yavaş yavaş ışığını kaybedip sönük dedikodu mecrasına girdi: yıllar geçtik- 2 programlar daraldı ve nihayetbütçe, tahsisat mülâhazaları ileri sürülerek umumî efkâra mütevazı bir tören kanaatkârlığı aşılamak yoluna gidildi.
Buna dn razı olduk. Fakat fethin beş yüzüncü yıldönümüne iki buçuk yıl gibi çok kısa bir zaman kaldı. Bugün fetihle alâkalı bir faaliyet eseri sayabileceğimiz Fatihin türbesinin açılmasından gayri ortada ne var? Mevzuun ciddiyet ve azemetine nisbetle devede kulak mesabesinde bile olmıyan iki buçuk yıl içinde başka ne yapılabilir?... Hiç!
Bir ihtiyar kör, eviyle birlikte yandı ödemiş 19 - Cumhuriyet mahallesinde, oğlunun tek odalı evinde oturan 71 yaşında Ahmet Güler adında kör bir vatandaş, evvelki gece, pencerede yanık bırakılmış lâmbanın düşmesi üzerine alevler İçinde kalmıştır Zavallı İhtiyar kaçmak İstemişse de kapıyı kilitli butmuş ve «İmdat, cankurtaran yok mu?» diye feryat etmeğe başlamıştır.
Yoldan geçenler kapıyı kırıp içeriye girinceye kadar ateş bütün çatıyı sarmış ve ev. bir kaç dakika zarfında etraftan yardım istiyen İhtiyar Ahmette birlikte kül haline gelmiştir.
HARİKA
Harika kadın herhalde (KA. ME. FA.) nın zarif kumaşlarly-‘le giyinir. Son defa piyasaya çıkarılan mevsimlik yünlüleri birer şaheserdir.
Sahile 4
AKSAM
MahkemM(oririoritnjnc^
gu r'jj'
Ak w
Orta boylu, tıknaz, güler yüzlü bir adam. Davacı imiş. •Kaşlarım, gözlerini oynatıp gülümsiyerek anlatıyor:
i — İnsan her İşte tedbirli olmalıdır. Ben her sabah evden çıkarken tedbirlerimi a-linffl. En evvel düşünülecek şey paradır. Malûm ya, İstanbullun yankesicileri gözden sürmeyi çekerler. Bunun için cüzdan meselesine dikkat etmek lâzımdır.
— Cüzdanını nereye saklıyorsun. amca bey?
— Ceketimin iç cebine koyarım
— Oradan çalamazlar mı? Cebinden eski bir cüzdan çıkardı, açtı:
— İşte benim cüzdanım. İçindekileri de görüyorsun-ya, kâğıt parçalan dolu.
— Para yerine kâğıt parçası mı taşıyorsun?
— Bu benim büyük tedbirlerimden biridir. Eski cüz dantn içine kâğıt parçalarım doldurup cebime sokarım. Yankesici bunu para cüzdanı zanneder. Çalsa da ben zarar etmeni. Paralarımı pantolonumun cebinde saklarım. Yankesiciler cebimdeki eüzdana aldanır, pantolon cebindeki paranın farkına varmazlar.
— Akimla bin yaşa, amca bey. Demek ki yankesicileri aldatacak tedbirler alıyorsun.
Dudaklarındaki tebessüm kayboldu, kaşlan çatıldı:
— «Neyleyim tedbire tak-dır uymuyor.» diye bir şarkı vardır, biliyor musun? Her zaman tedbirin faydası olmuyor, del ikanla. Yankesiciye çarpılmam diye kendime güveniyordum amma bu s°fer tam açıkgöze çattım. Tramvayda bir arkadaşla konuşuyordum. Yankesicilikten bahis açıldı. Bir kaç gün evvel saatini, gözlüğünü aşırmışlar. Tedbirli olmak lâzım geldiğini söyledim, benim nasıl hareket ettiğimi unlattım. O sırada tramvay birdenbire sarsıldı, avakta birbirimize çarptık. O kargaşalık arasında bacağımın gıdıklandığım hissettim. Bir d- elimi soktum ki pantolonumun cebinden paralar gitmiş. Etrafa bakındım, arkamda duran adamdan şüphelendim. O dia vaziyeti anlayınca savuşmak istedi. ♦Cebimden paramı çaldılar. F iis çağıracağım» diyerek 7’H çekip tramvayı durdurdum. Bu defa arkadaki a-r - m: ( Herkese iftira etmeğe n? hakkın var? Ceple-ini iyice ara. Biz hırsız değiliz.» diye ağız dolusu konuşmağa başladı. Pantolon ceplerimi bir daha yokladım. Sonra ce-ketemin göğsünü açıp yeleğimin ceplerini de araştırdım. Bir aralık geriden çekerimin çekildiğini hissettim, elimi atar atmaz herifin bileğini yakalayıverdim. Vay kerata vay! Pantolonumun cebinden viiz elli lirayı aşırmış. polis çağırıp kendisini
■ yakalatacağımı anlayınca, siyaseti değiştirmiş, parayı tekrar avucunun içine alıp yavaşça ceketimin cebine sokmuş. Bileğini yakalayın-
■ ca eli cebimde kaldı. Bu de-fa; «Bileğimi ne diye diye
: tutuyorsun? Ben hırsız mıyım? diye gürültüye başladı. «Hırsız değilsin de senin elin benim cebimde ne arıyor? 5 diye sordum. Onun da Sarsılınca düşmemek için etrafa tutunmak isterken kazara eli benim cebim? girmiş. «Mademki paran cebinde duruyor, benden ne istiyorsun? Bırak yakamı» di-. yerek savuşmağa kalktı. Bırakır mıyım vahasını? Tı am vayı durdurduk, polis çağırdık, beraberce karakola gittik. Meğerse sabıkalının biri imiş. Fakat herif sucu bir türlü kabul etmiyor. Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır, derler. Açık gözlülüğün bu derecesini görmedim. Karakolda beni suçlu çıkarıyor herif. Bileğini bükmüşüm de İncinmiş, benden şikâyetçi imiş. Tazminat istiyormuş. Keşke yakalamasaydım, diyeceği geliyor İnsanın.
Maznunun ne mal olduğu gözlerinden belli. Bizi müstehzi bir tebessümle karşıladı, eski bir âşinâ gibi hatırımızı sordu, sonra boynunu büküp dert yandı:
— Görüyorsunuz ya başıma gelenleri. İşi gücü bıraktım, mahkeme kapılarında dolaşıyorum.
i — Geçmiş olsun. Bileğin
I incinmiş.
Yüzünü ekşitti:
— Ya, bey kardeşim, İnsafsız herif öyle büktü kü, kemiklerim kınlıyor sandım. ,
— Ne diye büktü senin bi- , . leğini?
— Hiç efendim. Elimi ce- ' ' bine soktum diye kızıyor. '
— Elini onun cebine niçin . : soktun?
j — Lâtife, efendim. Tram-
, vayda yanındaki adama na-j, sihat veriyordu. Lâf arasın-1 da parasını pantolonunun cebinde sakladığını söyledi-
, Ben de. şuna bir şaka yapa-: yun, ders alsın dedim. Ya-vaşça pantolonunun cebinden parasım aldım, sonra
’ ceketinin cebine bıraktım. Bunda bir fenalık yok ki.
— Sen o adamı evvelden tanıyor muydun?
— Hayır, tanımıyorum amma kendisine bir ders ’ vermek için yaptım bu ş&-! kayı.
— Senin cep karıştırmak ’ hünerin de var demek?
ı
i — Estağfurullah, beyabi.
- Öyle şeylerim yoktur benim. ı
— t —
ARKADAŞ PEŞİNDE ..
Haliç vapurunun kir pas-Iç İndeki ve soğan kokulu on kısmında, binbaşı Thcodore Stoddard, parlak ve mavi £OL-leriyk-, îstanbulun birbiri ardından kırpışarak beliren ışık-. larına dalmıştı
Arkadaşı bayan Jing'es Law-son. rüzgârlara havalara veren muzip şapkasını yakalamak İsteyince, binbaşı İrkildi.
Rüzgâr, birdenbire çıkın^tı. . Gün doğusundan esiyor; Ifart-çin pis sularını ürpertiyor; ve sahil boyunca karşılıklı demir-
. lemiş irili ufaklı gemilerin kurura içindeki bacalarından ka-, lın kordelâlar ı alinde dumanları savurtuyordu.
Ankaradaki Amerikan sefa-. retinde askeri ataşe Ditıbaş* Stoddard, tren,-kotıın un kemerini sıkarak bumurdandı:
— Eğer Hugh'û, Vasll'ın meyhanesinde de bulamazsak, yine sırra kadem bastığını kubul eL memlz lâzım gelecek Onun s-bi felâh bulmaz ayyaşı ele geçir mek kolaydır sanırsın ama bence, mürekkep hokkasında kömür tozunu keşfetmek daha kolaydır?
Genç kız. başını salladı, yavaşça içini çekti-
— Keşke bünyesi bu kadar içmeğe mütehammil olmasaydı.
Ve dolgun dudakları titreyerek ilâve etti:
— Şu kısa /amanlık fak?.« hayli parlak ■--azeicâlik has ı tim da boyuna kafayı tütsüleyen nice insana rastlamışlardır, ama, gel gelelim şu bizim ıliiŞh gibi kırbaya rastlamadım Midesi çinko kaplı mübareğin! Ataklığına da ulak!
Sustu.
Zira Eyüp vapuru. ?eı acı düdük çalarak. Yunan bandıra ı bir şilebin vük*> k kıçını 'ıjıiır-jcasına bir manevra var.li: soı-
ra. bir Mısır tenkeri’ne yaslanacak oldu. Karadeniz! n ve A.:-denlzln türlü Umanlarına mukayyet yerli ve ecnebi mulıtc-llf teknelerin arasmdnn doJçışa sapa yoluna devam etil
Stoddard, daha riya de kehât kendine konuşurcazına:
— Hu&h'ün no sebeple boyla değiştiğini ölr türlü anlayamıyorum! — decı.
Ve eldivenli parmaklat ly.c. piyano çalar eibi. ar-aoî asabi pis küpeşteye vurdu
Jingles. muıabbaımsı esmer yüzünü genç idama çevirerek cevap verdi:
— Ben, galiba meseleyi kav-VJ.^ ..........j-_____ ________ıradım. Hug ün babalığına «va-
Velâkin ahuma bir sabıkalı’him bir inkisar, havai., teş,,.ri damgası vurulftıuş, ne yap-1 koya biliriz^ unutmamalı kİ. ub sam kabahat oluyor. * (h
ıhayet’bu oğlan iki barütle (kıyasıya doğuştu Ve iki harb Mübaşir çağırdı, zabıta arasında, Allah bilir ne yaman memurunun yanı sıra mâ- ]ş|er görmüştür Bütün meşak-sum bir eda ile boynunu bü- ]tatıerı sineye çekti, kerek salona girdi. zira...
Ce. Re. Binbaşı sordu:
Zira...
BEYAZLI KADIN
Aşk ve macera romanı
îaıan: IV. W. Collins Tercüme eden: cVâ-Nû»
l Tefrika No. m J
Bunları yalnız başına söndürmek istemiş: muvaffak olamayınca. açmak üzere kapıya koşmuştu. Eski kilitte anahtar iyi dönmediği İçin, dumandan boğulmuştu.
Muhakeme, ertesi güne bira-baldı. Esrarlı yangının sırrım kimse çözemiyordu. Londradan bir avukat celbedlldl.
Otele dönüp; zihnim ve vü-eadunı perişan, odama kapandım. Laura İle Halcombe’u düşünüyordum. Cereyan eden faciayı gözlerimle görmek üzere Old Vclmingham'a döndüm.
Burada beni ne kadar apayrı bir manzara bekllyormuşl Mezarlığı, itfaiyenin sıktığı sular basmıştı. Hazînenin kapısına koca kalaslar mıhlamışlar-dt Köy çocukları, İçerisini gözetlemek için budaklar, aralık-
lar aramaktaydılar.
Benim feryatları duyduğum noktada, köyün tavukları, lakayt. otlayıp, yem arayıp duruyorlardı.
Laura’nın hüviyetini İspat için girLştiğlnı mücadelede, dolambaçlı İspat imkânını da bu şekilde kaybetmiş olarak, yangın yerinden ayrıldım.
Bayan Catherickin evi önünden geçerken, İçeriye girmeli fikrine kapıldım. Fakat gazetelerde havadisi okuduğunu düşünüp bundan vazgeçtim, otele döndüm.
Bir kaç saat sonra yemek o-dasında oturduğum sırada garson bana bir mektup getirdi Meçhul bir kadın, bu mektubu bırakmış.
Zarfı yırttım. Tarih yok. İmza yok. Hat değlçUrlimiş,
---------------------------------x
Casuslar Merkezi] İSTANBUL I ______________________________—y
Amerikan gizli ajanı Binbaşı Hugh North’un casusluk maceraları
Yazaıı: Van Wycfc Mason
Çeviren: Nihal Karamağaralı
21 Ekim 1950
— E?... Zira"'...
— Zira, kendine hâs zekâsı ve Bevtmll şahsiyeti ile nefsini bir gayeye bağlamr11: Bu günahkâr ihtiyar dünyayı yaşamağa daha elverişli edebil bir seyyare haline getirmek İçin var kuvvetiyle çabalıyordu.
— Böyle bir gayesi olduğunu nereden biliyordun?
Genç kız, hatifçe kızararak Çözlerini çevirdi:
— Lâf arasında kendi söylemişti.
Büıbaşı mırıldandı:
— Ve artık kanıksadı, bıktı, usandı... öyle mİ?...
— Evet... S*!» görüşmemizde, bana: «Dünyanın şu şimdiki menhus durumuna bak!» demişti.
İstihbarat subayı Stoddard. başını salladı:
— Kısacası: Dellfişelttir!
Kasım ayinin rüzgârı, esip duruyor; Hallçi şiddetle kamçılıyordu.
— Haklısın, Sloddard! Hugh' ün sapıtması çek feci oldu. Allah şahittir ya. bu derece perişanlığa uğramış bir kul görmemiştim. Böylesüıe. van! aklen, ahlâkan bu d a ece bozulmuşuna ne bizim Trans World gaze-sincie. ne de sendikalarımızda rastladım.
Subay, açık havayla kavrul- , mus zaviyeli yüzünü genç kıza çevirdi.
— Gerçi üstüme vazife olmadığını biliyorum ama; acaba Hugh'le aranızda bir mesele mİ geçti? Yoksa bu benim hayalimin mahsulü ■rüdür?
Rüzgâr, ger.ç kızn kumral saçlarını çıkıkta elmacık kemiklerine doğru savurdu. Kl£ bu müşkül suale hirdenblıe ce vap vermek isfcdiv.'e de söyleyecek söz bulamadı Kekeledi ve belli belirsiz gülümsedi:
— Eğer sen Hugh ün hayatında pek eski bit dostu olmasaydın kani olurdum ki ..
Devam edemedi...
Zarif ve iradeli eliyle sıranın kenarına vıırd ı Ziııet altınlarıyla süslü bileziği her darbede hoş sesler çıkardı.
Siîed eldiveninin lekelendiğini görünce, kız kaşlarını çattı.
Stoddard’sa, Halicin bulanıl' sularına gözlerini dikmişti.
— Bu yerebn'.ası mesele, beni katmerli şekilde bedbaht et ti. Vallahi Jingles! Her ne bahasına olursa olsun şu sika-daşı çekip çevirmeğe, doğıu yola getirmeğe mecburuz.
Coşkunlukla ilâve etti:
— Esasen ben şahsan buna mecburum da...
— Haklısın... Hugh, mutlaka ikna edilmeli. Ona, kendini toparlamak gayreti aşılanmalı ... — diye genç kız yol arkadaşının fikrini tasdik etti" İri mavi gözleri, ansızın Stoddard ıh mavi gözleriyle çatıştı
— Hey Allahmı! Şu Hugh de aslını ararsan kendisinden vu? geçilemez harikulade bir insandır. Hatır alırıdır, kıymetlidir. Hoş bunun böyle olduğunu sen de biliyorsun ya ...
— Bilmez miyim?
I — Haberin ”*r mı fc' Hugb'ÛO kendine hâs .-ekâsı yabancı milletlerin faaliyetlerini kavrayıcı bir zekâ tipidir, Bu bakım dan Hugh'e I aha biçilmez,.. Hele şu anda...
Gülümsedi; eskimeğe yoz tutmuş trençkotlum iyice sarıldı?
— Beni sorarsan ben ben bu orduda hürmet etmediğim bir komutanın omJyecix.de hiç çalışmadım Ama bütün â-tnLrlc-rim arasında H^gb sadur kıymetli bulduğum *pefc azma rastladım.
Bir iskelede yolculardan ulı grııp, iki arkadaşın aulunduğu tarafa doğru salınacaktan geldi. İçlerinde papak giymiş nlr İranlI da vardı; İki asker: ve kalın bacaklı, kalın kaşlı iki Ermeni kızı dikkati çehlyorlaidı. Sıska bir hamal oğlan araya karışmıştı.
Hamel, iskeledeki ışıklara, endişe ile baktı öksürdü, öksürdü, tükürdü. Esen rüzgârın iliklerine işlediği belliydi.
Alaca karanlıkta, sahilde bekleyen bir avuç yolcu da üşümüş. sabırsız ve aç İnsanlar intibaını veriyorlardı
Askerlerden Ve iki Amerikalıdan gayri yolcular, hayli sefil bir manzara arzetmenteydllcr.
Şimdi vardıkları Dalat ve civarı sahil, Hallçin yalnız Türkçe değil, başka dillerde konuşulan berbat, sefil bir semtiydi. Bura halkı arasında Karadenl-zln, Marmarnnın, Akdenürin, Ege denizinin bir çok yerlerinden gelmiş ve toplanmış kimseler de vardı.
Jingles yumuşak ve kırmızı dudaklarını yaladı:
Hugh’ün sapıtma alâmetlerini ilk önce ne zaman farkettin?
Binbaşı, bir an düşündü:
— İstanbula dönüşünün hemen akabinde tarkettlm. Şayet kendisini bu derece kapıp ko-yuvermeseydi. eminim mesuliyet hissi, yardımcısı olacaktı. Onu için için kemiren dert, nedir. biliyor musun?
Genç kızı kuşkulandıracak şeklide, yan gözle süzerek, şu fikri ortaya atıverdi:
— Bir kız meselesi, bir sevgili meselesi olmasın?
Bileziğin altınları yine çıngırdadı: cevap âni geldi:
— Hayır!... Olmadığına eminim... Hugh,. kadın kısmına metelik vermez..; Tahkikime göre zateıı hayatında mahsulün en iyisinden dermiş: Havva kızlarına kanıksamış
— Züğürt tesellisi galiba...
Stoddard, genç kızın mütenasip endamına, güzel sırtına, belli etmeksizin, bakmakta devam ederek;
— Meselâ... —dedi— Hughü tanıdım tanıyalı kumarbazlığını görmedim. 'Şunu demek istiyorum: Para karşılığı kumar!) Şimdiyse, bütün geliriyle ahmakçasına har vuruyor, harman savuruyor Kılık kıyafet cihetinden de babayanileşti. Gelsin günde beş vakit içki!
(Arkası var)
KERVANSARAY
İORGULESKU tarafından idare edilecektir.
Dekorasyonlar:
Yük. Mimar KADRİ EROÛAN tarafından hazır-(anmaktadır.
B D G ü N ■■■■■»■■■■■D
Kadıköy OPERA Sinemasında
a Büyük film birden
1 — KANUN KARŞISINDA
(Scenn of t.he Crlme)
Baş rollerde: VAN JOHNSON — ARLENE DAliL
2 — Cisco KİD SEVİMLİ HAYDUT
Baş rollerde: GİLBERT ROL AND — RAAISAY AMES
V
Yeni SES Tiyatrosu
öç güvercin
Operet 4 perde Son hafta Pazartesi akşamı 60 lnd temsil vesIİesJJe BOYÖK SALA Fiyatlarda zam yoktur. Yerlerinizi evvelden ayırtınız. Telefon: 4Ö369
inci
Temsil
tl
Gençliğin vazife, İdeal uğrunda girdikleri • büyük savaş'ın filmi
Bugün LÂLE’de •Tü'kçe»
Zafferelen Ostün
ALAN LADD - DONNA REED
Param un t Jurnalda Türk savaş birliğimiz ve Amerika güzellik Kraliçeleri ■^kbbhksh
şahane bir filmin son 2 gününden İstifade edin
MADAME BOVflRY
JENNIFER JÖNE S — VAN HEFLIN
N 71 C7 I L. Sinemasında pazartesi son ma-
•VI ■l \ tinerine kadar gösterilecektir,
iaJanhul BaladİTMİ Ş*bh Tlr*lfO«u
DRAM KJSAÜ
DON JUAN
Yazan: Molltr* rtlrkçeri- 1. Galip Arean Tdefvn: «15T
KOMEDİ KISMİ
GELİR VERGİSİ MEKTEBİ
Yazan: Lcula VemeUll ve Georî* Ben TUrkçesl; ULmll Yener Telefon: *«M
SES TİYATROSU
YENt
Her akşam 20.45 de
ÜÇ GÜVERCİN
Operet 4 perde Eser: Szlgllgetl, Müzik: Kalman ve Brahms
Türkçeri: Esat N. Erendor çarşamba tenzilâtlı, Cumartesi, Pazar matine 15 de. Tel: 49369
Bir kaç satır okumuştum ki bıınun bayan Catherîck tarafından yazıldığına kanaat getirdim.
şöyle yazılıydı;
Efendim,
Önceden haber verdiğinizin hilâfına, bana gelmediniz: zararı yok.
Haberi aldım Geçen gün evimden çıktığınız nrada size ne şekilde baktığımı hatırlıyor musunuz? Acaba o adamın son saati gelip çattı tnı diye, kendi kendime düşünüyorum Ve a-caba siz onu mağlûp etmek ü-•zere yaratılmış bir alet misiniz diye meraktaydım
Onu kurtarmak İçin gayret raptedecek derecede zaaf göstermişsiniz; bunu öğrendim. Şayet bu teşebbüsünüzıle muvaffak olmasaydınız, sizi düşmanım sayacaktım. Fakat muvaffak olduğunuza göre destumsu-nuz. Elinizde olmaksızın İntikamımı aldınız. Yirmi üç seneden beri çektiklerimin acısını çıkardınız. Size teşekkür ederim.
Bana böyle büyük bir İyilik yapan adama karşı kendimi borçlu hissediyorum Eğer eski-
si gibi 'genç ve güzel olsaydım, size derdim kİ:
— Geliniz! Beni öpünüz. Şayet isterseniz, hay hay Bunu siz de İsterdiniz
Fakat artık ben, ihtiyar bir kadınım. Sizi tatmin etmek için bari merakınıza hizmet edeyim. Bira, çok zeki çok nâfiz nazarlı bir zat olmanıza rağmen benim bildiğim hakikatlerin künhüne henüz ulaşmış değilsiniz ve o-lamazsinız.
Şükranım dolayıriyle. bildiklerimi size anlatacağım, delikanlım.
Benim Ol Welmîngnam da o-turduğum seneler, siz henüz bir oğlan çocuktunuz zannederim, dostum. Pek güzel bir genç kadındım. Kocam da aptal bir İhtiyardı.
Genç ve kibar bir zatla tanıştım ki, isminin ne olduğunu söylememe hacet yok. Zira, nasıl olsa biliyorsunuz. Bütün kadınları cezbedecek evsafı vardı. Beni türlü hediyelerle de şımarttı. Böyle bir vaziyete hemen hiç bir kadın mukavemet edemez, değil mi? Fakat bu lütuf ve iltifatlarına karşı, benden bir şey istiyordu. Nazarım-
da. bunun ehemmiyeti yoktu.
Güzel delikanlı, benden, kilise hâzinesinin anahtarını istiyordu. Dolabınklnl de İstemekte İdi. Bir gün, kocam yokken, bunlan usulca aşırarak kendisine vermeli Irnlşlm.
Hediyelerini pek beğeniyordum. Bunların arkası kesilmesin diye düşünüyordum. Bu sebeple. teklifini tabu! ettim.
Çaktırmaksam, neler yaptığını gözetledim. Sahte bir İzdivacı deftere kaydettiğin! gördüm. Babaslyle annesini evlenmiş gibi gösteriyordu.
Bu kabil işlere kaTşı pek o kadar hassas değildim. Kaygım va saygım yoktu Esasen bunlar doğrudan doğruya bana da taallûk etmezdi.
Yapılanın pek de dürüst bir muamele olmadığını anlıyordum ama, buna karşılık mükemmel altın bir saatle bir altın zincir almıştım ya: ben ona bakardım. Eğer ettrmün vahametini, kanunun da bu ciirmil ne şekilde cezalandırdığını bilseydim. elbet beyle hafiflik etmezdim.
Fakat, o s ra «arda cahildim, mücevherleri de Çök seviyor-
dum. Koştuğum biricik şart, muamelelerinden beni haberdar etmesini istemek oldu.
Bu şartımı kabul etti; lâkin sözünü tutmadı Ne tarzda hareket ettiğin! başka bir yoldan öğrendim.
Annesinin vefatından evvel, ana babasının durumunu bilmemekte İmiş. Ancak o tarihten sonra, babası ona vaziyeti anlatmış. Elinden geleni de yapacağını ona vndetmiş Ancak, vasiyetnamesin! hazırlamaksızia ölmüş. Bunun Üzerine, oğul, kendi teşebbüsJyle hareket, etmek zorunda kalmış. İngiHere-ye gelince, babasının emlâkini ele almış.
Biricik kanuni varis uzakta ve seyahatte bulunduğu için, kendisinden hak arayan kimse zuhur etmemiş.
Böylece, Lordluk Unvanını da, malikâneyi de, diğer emlâki de ele geçirmiş. Fakat ipoteğe vazetmek için usulü dairesinde doğum kâğıdına İhtiyacı varmış. Binaenaleyh, anaslyle babasının evli olduklarını göstermesi icabedlyormuş.
Asıl kendine lüzumlu olan evrakı edinmek üzere Old Wel-
mingham'a gelmiş
Slr Fellz, köyün bira2 ötesinde. bir köşkte oturuyordu. O civarda biriyle hayatını birleştirmiş olmamasında şaşılacak bir şey yoktu. O davirde va2ife gören papaz öldüğünden sahtekârlığı yapmak kolaydı.
Bana elim hikâye Etol anlatınca, kendisine acıdığıma pek aptallık etmişim Baoaslyle annesinin hatasından dolayı onu mesul saymıyordum îşte böylece .annesinin, namuslu, evli bir kadın haline sokulmasına göz yumdum.
Bu gevşekliğim üzerine rezaletin nasıl patlak verdiğini ve benim nasıl dillere destan edildiğimi uzun uzun anlatmağa hacet yok sanırım,. Ancak mü-taakıb safhalarda ne şekilde hareket ettiğimi anlatayım. Uydurma Lord beni İftiralara karşı müdafaa edebilirken, etmedi. Çünkü hakikatin meydana çıkmasından korkuyordu.
Fena halde içerliyordum. Bir çare bulmasını İstiyordum. O da .bana soğukkanlılıkla diyordu kİ:
LAkImuu tul
I
fi
i«
I
»
(
r
F
!
r
♦ r
* r
*
hikâye
*
Şairin dediği gibi «Dudaklarını her an okşamak ve öpmek için okuduğun şarkıların güfteleri arasında bulunmayı ne kadar isterdim. Ben şair kadar geniş hayal sahibi değilim. Yalnız kara gözlertntn sehhar derinliklerine dalmak, omuzlarına dökülen saçlarının tatlı rayihasını koklaya koklaya içime »İndirmek İstiyorum. Bana merhamet et Hayat, ve mematun «İlerinin arasında bulunuyor.»
Nefise, İhtiyar dadısı Hâni-
nin getirip verdiği bu kısa mektubu bir daha okudu. Rânâ a-yaklannın dibinde diz çökmüş, emrini bekliyordu. Nefise- yavaş ve tatlı bir sesle:
— Bu mektubu kim verdi Rânâ?
İhtiyar dadı:
— Kalbine sor kızım, cevabını verdi.
Nelfse derinden ah çekerek:
— Bu ecnebi güzel değil mİ? diye sordu.
— Şimdiye kadar gördüğüm frehklerin en güzelidir, kızım.
— Ona nerede ve ne zaman rastladın dadıcığım?
— Bu sabah çarşıdan dönerken...
— Bu mektubu benim için sana o mu verdi?
— Bana bir şey söylemedi. Yalnız mektubu verip uzaklaştı. Eğer bu mektup senin 1-çln değilse benim İçin olacak kızım.
Nefise, heyecandan kızaran çehresinde beliren bir endişe İle «ordu:
— Sizi gören oldu mu acaba?
— ihtiyar dadına ltlmad et kızım. Frenk mektubu bana verirken kimse görmedi.
Nefise. Şeyh Ali Berberinin karısı idt. Kocası Neflseye Rabat şehrindeki konaklarının çimento döşeli düz damına akşamları çıkıp serinlemesine müsaade ediyordu. Btr akşam etrafı seyrederken gözleri karşıld damda keman çalan Fransız teğmenine Uiştl. etrafa yayılan tatlı nağmelerden kalbi, bugüne kadar hissetmedi® tatlı r&-şelerle ürperdL
Bu uzaktan temas- artık her akşam tekerrür ediyordu. Artık Neflsenln yakışıklı Fransız subayının. kemanı kendisi için çaldığına şüphesi kalmamıştı.
Arkadaştan Oran'dan Rabat şehrindeki alaya nakl ediklerin i öğrendikleri zaman teğmen Herveye:
— Şunu unutma: Arap kadınlan senin İçin değildir. Rabat, Orana benzemez. Oradaki yerliler, kanlarına el uzatanları affetmezler. Ne karanlığa, ne de sokakların ıssızlık ve sessizliğine güvenme. Duvarla nu, a-ğaçlann, çalı çırpılırın arkasından dalma gözetleyen bir göz, dinleyen btr kulak, vurmağa hazır bir kol saklıdır. Rahatta öldürülen bir adamın katli hâdisesi. dalma kaldırıl anuyan bir esrar perdesiyle örtülüdür, diye
ran kendiline açıkladı. Mektup N erkeden geliyordu. Genç kadın, kendisine karşı besledi® sonsuz muhabbeti- bulu şamama!; tan duyduğu derin ve yakıcı hasreti, kocasının blrgün münasebetlerini haber almasından hissettiği büyük endişe ve korkulara rağmen her türlü tehlikeyi göze alarak aşkından vaz geçmemek azim ve karamda öldüğünü tekrarladıktan sonra şöyle yazıyordu:
«iki gözümün nuru sevgilimi
nasihat etmişlerdi.
Fakat genç teğmen Neflseye karşı bir meyil hissetmeğe başladı® andan itibaren bu tavsiyeleri unutmuş ve genç kadının dadısını sokakta be kİ lyerek hanımına hitaben yazdığı o mektubu vermiş tL
Nefise dadısına sordu:
— Ona cevap vermeli miyim?
— Kızım, bunu bana değil, kalbine sor.
Genç kadın, dadısı Rânântn bu cevabı üzerine oturup Herveye hitaben şu satırkın yazdı: «Kalbimin sesine uyarak, titrek bir elle bu satırları yazıyorum. Kalbim sana kurbandır. Sakın beni unutayım demel Kahrımdan ölürüm.»
Kocam evde yokken hiçbir erkek eve ayak basamaz. Memleketin âdet ve an’aneieri bunu şiddetle meneder. Kocası yokken evine misafir erkek kabul eden kadına verilen ceza çok şiddetlidir, ölümdür.
Fakat misafir, kadın olursa böyle bir memnulyet yoktur. Artık hasretine dayanamadtğım ve müşterek arzumuzu gerçekleştirmek lştiyaklyle yanıp tutuştuğum için seni tanınmayacak ve kadın kıyafetine sokacak eşyaları, sadakat ve ketumiyetinden emin olduğum ihtiyar1 dadımla gönderiyorum.
Sevgilim; bu çarşafı ve iç ça-I maşırlan giyin yüzünü de
Nefise İle Hervenin muaşakası , peçe İle örterek‘kadın kıyafetine bu şekilde başladt. İki âşık u- glrdU£ten SOİlra yann sabah ça_ zaktan hayran hayran bakış- fajç sökerken bize geL Bahçe maktan ve ateşli aşk mektupla- gapım]zın arkasında seni lhtl-n teati etmekten başka bir şey yar dadun bekliyecek. Kapıya
- ------------- —>— yar naaffll oeKiıyeceu. Kapıya
yapamıyorlardı. ıhaflfçe üç dffa vurcaksm.
Teğmen Herve bir an yakın-, Parola budur. ihtiyar dadım dan görüşmek İçin boş yere sev-1 bu vuruşları işitince geldiğini glllslne yalvarıyordu. Nefise de- j anlayacak ve seni içeri alarak likanlının ümitstz dâvet rica- f yanıma getirecektir. Bu mesut lanna bütiin gayretlerine rağmen arzusunu yerine getirmek ' çaresini bulamadığı cevabını veriyordu. ı
Bir gün Şeyh Alî Berberi. Rahattan Fas şehrine hareket etti. Aynı günün akşamı Neflse-nin dadısı Rânâ genç teğmen 1 Hervenln kapısını çalıyordu.
Teğmen kapıyı açınca İhtiyar • kadının eşikte bir paket bırakarak kaçtığını gördü, paket! a- ! çınca hayretler İçinde kaldı, t- 1 çinde bir kndm çarşafıyla yiiz peçt,l. hte entKM IS {amB. | !'r,™ ™ J " 1“’1- » «irdikten »nr» erte.ü «ünü. tetir, tebdil etmek ve temrene-
mek içte ne Itanvte hep» rner-1 rln|n erttd Banlan» mine», n(',dl>
m illâ katım izin daha şimdiden .tatlı heyecanı İçindeyim. Beni bekletme. Cenabı Hak yardım-|cimiz olsun. İmza: Seni ebediyen seven Nefise.»
Herıre bu mektubu okuyup kadın eşyasının kendisine ne maksatla gönderildiğini anlayınca çok sevindi. Nihayet muradına ermişti. Sevdi® ve aynı hararetle sevildiğinden emin bulunduğu güzel Arap kadınına kavuşacaktı.
Genç teğmen, bidayette bunların mânasını an Uyamadı,
Fakat eşyaları karıştırırken aralarından yere düşen bir mektup, paketteki eşyanın sır-
Birleşik Amerika okullarında modem teçhizattan İstifade •dilmektedir. Resimde, bir öğrencinin okulundaki modern bir masanın ne kadar eşya alabileceğini inceledi® görülmektedir.
ler gibi görünen İhtiyar dadı R&nft kapıya hafifçe üç defa vurulduğunu duyar duymaı genç teğmeni İçeri aldı ve doğruca hanımının odasına götürdü,
Hervo bir kaç sfcnlye Neflse-nln karşısında, şaşkın şaşkın durdu. Sanki sırtına giymiş olduğu kadın elbiseleri, erkeklik cesaretini kırmıştı
Fakat Neflsenln blllûrt kahkahası şaşkınlığını giderdi. Her ve* oturduğa divana yaklaşarak güzel Arap kadınını kollan arasına aldı ve:
donakaldlıar. Çünkü Şeyh ‘Ali Berberi tehdittir bit eda ile karşılarında duruyordu.
Şeyhin Fas şehrine gideceğini söylemesi, iki işi® suçüstün-de yakalamak İçin bir hlyl« İdt Çünkü Şeyh AH, tamamın Fran sız teğmeni İle münasebetini öğrenmiş ve bu fırsatı kaçırmayarak buluşmak İ3tlyecekle-rlnl bildi® İçin Fas şehrine gideceğini söylemişti. Şeyh AH sâ-kln. fakat metin bir sesle Herveye hitap etti:
— Duyduğun saadetin bir dakikasını Ödemek İçin hayatın kâfi gelmez. Daha fazla bir şey vermen lâzım. Bunu da vermeğe hazır mısın? diye sordu.
Herve, bu suale cevap vermedi. Şeyh sözüne devamla:
— Şimdi buradan git. Konu-şaea®mız bitli- dedi.
Fransız teğmeni başını örterek kapıya doğru yürüdü. Başka ne yapabilirdi kİ?
Az sonra kârgir yüksek duvarlı, ıssız sokaklar arasında yürümeğe başladı. Daha üç dört yüz metre yurum emişti kİ karşıdan dolu dizgin üzerine doğru gelen bir süvari göründü. Süvari. Herveye çarparak yere devirdi v« bir kaç defa ata çiğnettikten sonra ıssız sokaklar arasında kaybolup gitti.
Bu sütart Şeyh Ali mİ. yoksa adamlarından biri miydi? Bir türlü anlaşılamadı. Şeyh, teğmen Hervenin yalnız canını değil, şerefini de almıştı. Az sonra Rabat şehri halkı kadın kıyafetinde bir Fransa teğmeninin meçhul bir süvari tarafından çiğnenip göğsünün ve karsaklarının hurdahaş olduğunu biliyordu.
Nefise, kocasının konağında ölen sevgilisi 1çln kanlı gözyaşları döküyor. İhtiyar dadı Rânâ dilsizdir. Çünkü Şeyhin adamları ihtiyar dadının uyurken dilini ısırıp kopardı®nı işae etmişlerdir. Bu korkunç aşk fâcl-asının esran çözülemedi ve failleri de yakalanamadı.
Çeviren: A, HİLÂLİ
— Nefi5eci®ml Bugünkü saadetimin bir dakikasını, bayatımla ödemeğe haziran, «özlerini mırıldanırken arkasından gelen gür ve kuvvetli bir sesi
— Çok doğru söyledin Hami cevabını verdi.
Nefis* Ue teğmen birbirlerinin kollarından sıyrılarak arkalarına baktıiu vb korkularından
Adanada pamuk satışları canlandı
Adana — Ticaret ve Ekonomi Bakanlığının pamuk satışlarının tamamen serbest cereyan edeceğini açıklamış olması Adana piyasasını tekrar canlandırmıştır. Son günlerde çeşitli söylentiler karşııuıda. Bakanlığın bu açıklamasına lüzum hisseden A-dMia piyatası bugün yanldan aanlannnt olmakla beraber fâallerde d* ilerlomelar olmuştur. leoekUr.
Çırağanın meşhur kadın simaları
r
Karan
Halûk y. Şehsavaroğlu
tanı bulmuş, niçin bıraktırıl! diye sormuş. O da ustacığun saat geldi diye odasındaki saati göstermişti.
Usta şaşırmış hemen saatleri kontrola başlamış, o daire-d ekil erin hep aynı olduğuna görmüş, fakat diğer daireye gidince aldatılmak İstendiğini anlamıştı.
Dürninâp hocanın ban bos- 11 teleri de vardı Başra Sultan Murada olmak üzere marşlar Jr* yazmış, bir takım polkalar vü- “ c uda getirmişti.
Çırağanda bestekârlı®yle meşhur Arabi ve Farisi dillerine derin bir vuuufu olan diğer ta- C nınmış sima da Tarzınevin hocaydı. Çırağımda sultanlara, şehzadelere Arabi ve Farisi dersleri vermiş ve mahpuslyeUa geçen uzun yıllarda olr çok besteler vücuda getirmişti Marşları, valslerl. mazurkaları Çl-rağanın büyük salonlarında, tenha dairelerinde sultanlar, kızlar tarafından çalınır ve bu piyano, keman sesleri âdeta Çl- "O rağanın iştiramın dile getirirdi. 0 1 Tarzınevin hocayı Çlrağamn (Q ıdan birisi de elemli hayatı ve bilhassa Sul- Q) Gevheriz hanımda. V. Muradın tan Murada karşı duyduğu, fa- * gözdelerinden olan bu hanım kat karşılıksız kalmış derin aş-Fransccaya tamamen vâkıftı, kı muktedir bir bestekâr yap-Eskl hükümdar veliahtlığında nişti.
ço- | Çıcağandakllerl bin bir türlü
Üç aylık bir saltanat devresinden sonra tahtından İndirilen V. Murat kalabalık bir maiyet halkıyla beraber Çirağan sarayına kapatılmıştı.
Osmanlı sarayının devrine ve muhitine göre münevver, biraz lisan bilir. Meşrutiyet hareket-lerlne taraftar şehzadesinin ' kendisinden beklenen kanunu- ' esasiyi İlân edemeden ve ıslahat hareketlerine gir işemeden I makamdan uzaklaşması, başta ■ Jön Tiirkler olmak üzere geniş bir zümreyi üzüntüye ve ümit- ‘ sizliğe düşürmüştü.
Uğradığı rahatsızlığın bir 1 müddet sonra tamamen geçmiş ■ bulunması ve bu haberin meni- 1 lekele yayılması da Yıldızın 1 vehmini, tarassut tedbirlerini ' arttırmıştı. I
93 harbinin kötü neticeleri ve sonraları da memlekette İstlb- I dat İdaresinin bunaltıcı havası zaman zaman V. Muradı tek- 1 rar tahta geçilmek arzularını I ateşlemiş bir çok hürriyet se- 1 verler, İdealistler hayatlarını : tehlikeye atarak bu korkulu te- rında anlatmaktadır, şebbüse girişmişlerdi. ' “ ’
V. Murat akim ka!»n bu teşebbüslerden sonra ölümüne kadar geçen yiıml sekiz sene içinde Çirağan sarayının yüksek duvarları orasında kadınlarla beraber münvpzl bir ha-.dairesinden bazı müstalt _ yat yaşamış, başta kendi olmak taklarla beraber Gevheriz ha- mahrumiyet içinde âdeta yalnız üzere . maiyetindekiler musiki, nunj da Frarsız mektebLne musiki yaşatıyordu. Küçük sul-reslm, dikiş gibi bir takım meş- göndermişti. .tanlar, şehzadelerde hocaları
galelerle vakitlerini geçirmiş- Fransız mektebinin muvaffak gibi besteter yapıyorlaı hürrl-lerdL 1 talebelerinden olan Gevheriz yet şarkıları. 313 Yunan har-
V. Murat biraderi n Abdül- hanım Fransız lisanına İyice bindeki kahramanlıklarımıza hamide nispetle çocuklarına, *âtaf olduktan sonra Sultan dair marşlar tertlbedlvurlardı. sarayındaki kadmlara daha iyi Mur®dın dairesinde kızlara,1 Çiraganda hissi vatani temhir tahsil verdirmiş, onların u- s«ıra Çırağında sultanlara, sfller de verilir, bvnlarm marş-muml kültürlerinin, sanat zevk- şehzadelere Fransızca dersleri lan, hattâ oyunda giyilecek ■ kostümler hep Tarzm(retn hoca
hafinden bir israfından hazırlan:rnı
V. Muradın hazinedar ustası Aynıfer ustaydı. Diğer hazine- : darlar Ispandlyar, Rengtaaa, , Elâdil ve Dilberengizdl.
Elâdll, V. Muradın çok. yakın-larmdandı. Kendisi esmer ve zayıf bir kadındı. Taı/an da hırçındı. H. Abdülhamlt. şeh-sadeliğinde tanıdı® Elâdll'j büyük biraderi vefat edince Yıldıza aldırmış, fakat V. Muradın hazinedarı (Efendimi hapiste ı öldürdü» diye her gün Padlşa-ha beddua etmeye haşinmiş ve ı Yıldızda oturamıyarak Bursaya gitmişti.
Dilberengfz de V. Murada da- : İma hizmet edenlerdendi, n. Abdülhamlt büyük biraderi Sultan Muradı cülûsunda tebrike ; gittiği vakit kendisine Dilber-eııgizin hizmet ettiğini ve sık . sık konyak getirdiğini hâ tır ala- .
1 Çlrağanın pek akıllı ve ma- 1 itimatlı kadınlarını
o $2 o > o P
o
terinin üstün olmasına çalış- ^Tmlştl.
misti. | V. Muradın ----------------------------
Yıldız tlyaomsunde Beyoğlu- müddet sonra su yoHnnndan I Çirağanm calgıcı ve oyuncu na gelen yabancı operetlerin. Çwağana alınan bir Fransız he- sanatkâr kadınlan arasında
operaların oynamasma mukabil kime de Gevheriz hanım ter- Lebriz. Tirandîl ralfalar da var-çirağanda çal®cı ve oyuncu cümanlık etmişti [*| .di.
kızların temsilleri seyredilirdi, I Vaüde Sultanın hazinedarla-
Çlrağanda genç kız'arın tah- J‘“ ~
s illerine, terbiyelerine pek İtina olunurdu. Saravın musikideki üs tatİlki arlyle Tü rk ed eb! yatın a, Arabi ve Farisi’ye vııkufJarlyle tanınmış meşhur kadın simaları vardı.
Çırağanın en e......(->-_____
dmlan, Valide Sultanın malve- mnca Nakşifend de Yunanlsta-linde bulunan Sultan Meclt sa- na f,rar etontşti rayından kalma eski kalfalardı.! V. Murada 'lemşlrest Refla Valide Sultanın hazinedar us- Sultanın takdim ettiği Dürtü-1 tası Sercemal usta çırağanın nâp kalfa Çtraöanın baş sa-en büyük ve yaşlı kadın sima- zendesiydl Bütün Sul'.anlann siydi Kendisi Valide Sultan öl- .P'yano hocasiydi Gayet titiz ve dükten sonrada baş kadınla aksi tablatllvd! Sultânlar ken- ı beraber büyük Çıraganda otu- fisinden pek korkarlardı. Buna rurdu. ; rağmen zaman zaman hocayı
V. Muradın vefatını nıütaakıp kızdıracak bazı nitelere baş vur-dlğer bazı hazinedarlarla be- maktan da çekinmezlerdi, raber Sercemal usta da Yıldıza1 V. Muindin 'kinci kıt: Fehlme alınmış ve kendisine beşinci Sultan bir defasında hocanın kâtipUk verilmişti.
Bir zamanlar Çırağımda V. Murada ve validesine hizmet etmiş olan Sercemal usta hal'lne kadar Yıldızda II. Abdülhaml-de hizmet etmişti. Padişah da babasından kalına bu emektar ustaya hürmet ve Hibaı gösteriyordu.
V. Muradın da seyret»!® temsiller. danslar pek muvaffak olur, piyanoda »İr ar'lst olan eski hükümdar temsil »erenlere takdirlerini ve tc-ekKÜTİerl-ni billdrirdi
rından Nakşifend usta Çlrağa-nın siyasî simalarından birlsiy-dl. Hastayım diye tımara çıkan Nakşifend. şehirde V Muradı tekrar tahta çıkarmak için mühim bir teşebbüse girişmiş. Çİrüğanda v*.rml sekti seneni ensup olduğu glzl| cemiyetin * ' " '
eski ve yaşlı ka- âzalarmdaıı bir kısmı vakala-
nln büyıık ıstırabı musikiyle, edeblyatln, ve ıvnl o’ltdler öğrenmekle gidenımey «ılışılmış ve burada hakikatin İçil ve kuvvetli sanatkârlar «erişmişti
I l + | Bir hııcnK ■wni‘ evvel ölen Gevheriz hanımı zS-rvâs vr kendisiyle knnuşmiKrvm Sh-dölâztein. V. M^rart-n eülâzitna ve o günlere uL baa» lusa hâtıralarını nol rtnılstinı «unları bir ayrt vzznla okuyucularının bildireceğim.
j verdiği uzun meşklerden yonıl-muş ve bilhassa bu meşkleri tâyin edilen iki saat müddet çalmaktan usanmıstı. Aklına saatleri Heri olmak gelmiş ve bulunduğu dairedeki bütün saat-lerl Heri alarak piyanoyu bırakmıştı. Meşkin durduğunu duyan hoca derhal küçük Sul-
Askerî yardim malzemesi
Amerikan bandıralı şilebi yardım programı Since memleketimize askeri malzeme ite yüklü c'a-
rak dün sabah Hmanııtuza gelmiş ra yükünü 3a ray burnunda boşaltmağa başlamıştır.
Ext«>n
gere-vtrllen
Eatı Avrupa hûva kuvvetleri geçen hafta îngilterenin hava müdafaasını denemek İçin ge niş ölçüde hava manevraları yapmışlardır. Yukankl kllşeds bu maceralara lştlrâk eden seri yeni uçaklardan bir kaçı görünüyor.
M "
Sahife 8
AKSAM
21 Ekim 1950
Dttny«mn tezatlar dünyası • olduğunu hiç değilse Os- ■ car Wild katlar kabul etmek zo- ’ randayız. Napolyon lügatlerden • imkânsız» kelimesini silmeğe t kalkışmıştı. İmkânsızlık için- ■’ de öldü. Bitler Almanyasının çe- i ilk hamlelerle dünyayı paylaş- -mak azmine mukabil, dünya sa- ■ birli bir İntizardan sonra Bitler Almanyasını paylaşıverdi Kore macerasının nasıl başladığını. nasıl devam ettiğini biliyoruz, Nasıl biteceğini tahmin etmek hiç de zor değil artık. Tezatların birbirine çarpmasından çıkan kıvılcımlar, karanlık ufukları aydınlatacak makul fikirlerin alevini yakıyor. En müs tesna sulan ile dünya çapında şöhret yapan zavallı İstanbu-tuı. çöle dönmesi de zıtlar kavununun mücessem bir timsalidir.
Kadının yaşı, erkeğin maaşı sorulmaz, derler. Halbuki şu kadının yaşı ile bu erkeğin maaşını belki de herkes kendilerinden daha İyi biliyordur. Ne yaparsınız? Tezatların hınzırlığı.
Bir tiyatronun kulis arkası, bir aile ocağının yatak odası İle yemek dolabı kadar mahremdir muhakkak. Öyle amma mah remlyetln bir numaralı düşmanı tecessüs ne güne duruyor? Evet tecessüsle mahremiyet, tkl L.
t'ç Güvercin operetinin en kalabalık ve en hareketli sahnelerinden birisi
| Sahneyi kulis arasından sev- ; 111 k'" retmenin zevki bambaşka. In-mcs" san kendini adetâ oyunun İçin-Jâllet de zannederek alkışlardan his-u ce- se. kahkahalardan da pay cı-, çeke- karmafta kalkışıyor. Seyrettlğl-dlyo_ miz operetin İsmi lüç Güvercin» dİ. Cana yakın ve sürükleyici bir eser İstanbulda İlk defa böyle tulu&tsız, olğun ve Avrupa kokan bir oyun seyrettiğimiz İçin sevindik Tenorlarla sopranonun muvaffakiyetlerine diyecek yok. Vahdl Ersinle Aziz Basmacıyı methetmek a-be:. Onlar kendilerine verilen her rolü çiğnemeden yutukları zaman bile derhal hazmetmesini biliyorlar. Kenan Büke İle Mürüvvet Sim çiftine hayran olduk. Çingene dansları yapan genç dansözü de pekâlâ tebrik edebiliriz., Roslne Phillpp’ln oyunu da kıvrak ve ölçülü...
Tiyatro idaresinin bize böyle özlü... Özlü derken aklımıza özkuJ geldi... Münir Özkul. Yelli Ses operetinin sahnesinde unun eksikliğini bizim kadar bütün tiyatro meraklılarının duyduğuna da şüphe yok...
Gecenin en başarılı artistlerinden Mürüvvetle Kenan Büke
Âlimler kadar din adanılan da günün birinde şu ihtiyar dünyanın yok olup gideceği mevzuunda ittifak ediyor. Fakat dünya nasıl, ne vakit ve ne gibi şartlarla yok olacak. Yazımız neş’eli bir zaviyeden bunu inceliyor.
IX orkacak bir şey yok. Mesele I \ şimdilik sadece tahmin ve tasavvurdan ibaret. Binlerce a-sırdarıtnri insanları sinesinde barındıran bu ihtiyar küre daha ne vakile kadar dayanabilecek? Şimdilik meçhul. Fakat her başlangıcın bir bitişi olduğuna göre. günün birinde dünyanın da öbür dünyaya gideceğine şüphe yok. Yüzlerce âlini
bu konuyu incelemekle meşgul.
İhtimallerden biri ayın, arz küresine lüzumundan fazla yaklaşması noktasında temerküz ediyor. Bu rivayete göre, ay daha dünyaya çarpmadan parçalanacaktır. Parçalardan bir kısmı dünyaya çarpacak, diğer kısmı da muazzam bir halka gibi, arzın etrafında dönmeğe başlayacaktır.
Ayın cazibesi, aynı zamanda
söniik yanardağların faaliyete geçmesine sebep olacağı İçin, müthiş zelzeleler yüzünden dağlar devrilecek- muazzam toprak yığınları denize kayacak, korkunç tufanlar dünyayı kaplıya-caktır.
Bundan başka, güneşin de gittikçe hararetini kaybetmekte olduğu ileri sürülüyor. Böyle giderse bir kaç milyon sene sonra insanlar Temmuzda çizme, Ağustosta da kürk giymek zorunda kalacak. Göller, okyanuslar baştanbaşa donacağı için gemilere bir de buz kırma tertibatı ilâve edilecek. Evler, ısınması kolay olsun diye yeraltına yapılacak, nebatlar da kü-çüle küçüle şimdikilere nispetle pek minimini katacak. Ortalığı büsbütün soğutmamaları için mizah gazeteleriyle komik filmlerin kanunen takibata uğrayacağı pekâlâ tahmin edilebilir. Frijider fabrikatörleriyle dondurmacıların da iflâs edeceğine şüphe yok.
Bir an için bunun tamamiyle aksini de düşünebiliriz. Güneş* her sene hararetini kaybetmekten vazgeçer de, büsbütün kızmağa başlarsa, İnsanlar İster işemez İncir yaprağına başvurmak zorunda kalacaklardır. Frijider fabrikatörleriyle, dondurmacılar milyarder olacak. Plajlar kâfi gelmlyeceği için denizler parsellenerek arzu edenlere satılacak. Soğuk bir gazozun değerine de paha biçmek mümkün olmıyacaklır herhalde. Bele susuzluktan İstanbulun hah ne yürekler acısı olacaktır kimbi-lir?
Bütün bu İhtimaller karşısında korkmağa, şaşırmağa hiç de lüzum yok. İnsanlar, Allahın kendilerine verdiği müstesna zekâ sayesinde şu ihtiyar dünyanın eceliyle göçüp gitmesini beklemeden onu nasıl olsa kâinattan yoketnıe çaresini bulacaklardır. A. T.
=z
ÂiüciKniMfN
Şimdiye kadar tam on altı defa çevrilen Karmen filminin on yedincisini de Rrta Hayworth çevirmiş bulunuyor. Karmen rolündeki yıldızlardan hiç birinin hakikî Karmeni canlandırmadığını söyliyen-lere mukabil bir Fransız gazetecisi hakiki Karineni keşfettiğini ileri sürüyor.
Nüfus kütüğü ile hüviyet cüzdanına fi Öre ismi Antla Kodriguez’dir. Fakat asıl adı Karmen... Asıl adının Karmen olduğunu söylemese bile bunu anlamak gayet kolay. «Cildinde. sütü çok. kahvesi az cinsinden harikulâde bir renk var.
Gözleri hem iri hem de mehtapsız geceler gibi simsiyah. Budakları, herkesi yutkunmaktan boğaz hastası yapacak kadar etli ve kırmızı. Dişleri, kabuğundan yeni sıyrılmış muz gibi bembeyaz. Yanaklarında gamzeleşen şuh tebessümlerle kalçalarını oynata oy nata İlerliyordu. Vahşi ve müstesna bir güzellikti bu. Ayni zamanda hem istek hem de tereddüt İfade eden gözleri görülecek şeydi doğrusu.» ,
İşte 1550 Karineni. Henüz 15 yaşında.
Onu bulabilmek gayesiyle yüz yirmi sene evvel tıpkı Prosper Merimee'nin yaptıklarını aynen tekrarladığım halde bütün emeklerim boşa çıktı. Tütüncü kızlar arasında belki ona ras-gelirlm düşüncesiyle fabrika civarında dolaşırken müessese müdürü ile burun buruna geldim. Maksadımı öğrenince güldü:
(Devamı 9 uncu sabifede)
21 Ekim 1950
AKSAM
a.ınifp 7
A K Ş A M/POP «MCTlfllI
AYVALD
MAÇLA
Galatasaray - Güneş rekabeti... Bilmem hntırlaynbl-iecckmislnlz. Gençlerin hatırlayacağım pek zannetmiyorum. Çünkü çok eski bir tar'hi vardır. 15 sene evvel ıs MhMindfl olduğu gibi spor sahasında dn büvûk bir otorite olan Yusuf Ziya Öniı. Gll-ncş kulübünü tesis etmiş ve bilgisi Gayelinde çok kısa bir ramanda futbol, atletizm. denizcilik ve güreş şubelerinde s»mply onluğa ulaştırmıştı. Futbol tak>wnda oynayan barı elemanlar Cnlnlasaray kulübünden peklikler! İçin Gala-tasarayla G(ıne$ arasında milthls rekabet bulunuyv» ve bu İki kulübün karşılaşmaları Galatasaray ■ Fenerbahçe rekabetini fersah fersah Geçiyordu. Bu kulüplerin bir maçı spor muhlimde vc garriclerimlzde farla körüklendiği için ç(m hırçın olmuş ve taraftarlar sahaya ayvalar atarak maçın çirkin bir tekil almasına sebep Ölmujisv Ve btı kar’ilajrna spor tarihimize «Avali
Itern arkadadır «haya ve oyunculara nyvp atıldığını görünce maçı
il
■■
W
ö
*
*
tatil yoluna gltmt'ldlr tl«ı İki tedbirde de maçın zevkinden mahrum kalacağını dU^İIncn ayvanlar helki
maç» diye geçerek btr kaç kfglnln tecziyesine sebep olmuştu...
San zamanlarda yine bu Adetin hartiamaga başladığını esefle görüyoruz. Spor terbiyemize hiç de yakıştıramadığımız bu hareku tart bir sekti almadan önlemek lâzımdır. Çünkü bil Ridblc futbolcuların • ve hakemlerin r.ormal blı maç çıkarmalarına İmkân karmıyacagl gibi gerek masum spoı zevklerini tatmin için stadyumu dolduran vata uda şiarı m ı» ve gerekse Ttırkl-y«W bir futbol maçı göreyim diye stdaüa gelen ecnebilere karşı çok hem de pek çok ayıp oluyor ve bu
Bu balcımdan bu çirkin harekete bir çare düşünmek zoruııdayır. Ha-tırımıra gelen İlk tedbir çınlardır; Emniyet müdürlüğü sırt hu kabil vli memurlardan bir kaç ekip sonlundan tutarak ılıfarı cıkat malıdır Yahut ua maçları laarc eden ha-
bu sakim huylarından vazgeçerler oe biz de .•■bal ve sakin maç seyrelmek inilelim ıs kavururuz Zkcl lakdırrie su ularımız sebze ve meyva Hâline oCinmekten kurtulamaz ..
Nurkul 1EZCAN
Bugünkü mühim maç
Fenerbahçe ile kupası için
Beşiktaş gazel/ çiler karşılaşıyorlar
SAZİ TEZCAN ■ ■ ■
arın genel sayım olduğu İçin bu hafta yapılması icabeden lig maçları tehir edilmiş ve haftanın boş geçmemesini temin bakımından da «İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Kupası» namı altında Fenerbahçe İle Beşik insin hususi bir karşılaşma yapması takarrür etmiş Ur.
Genel sayım dolayısile maçların yalnız pazar gününe tesadüf edenlerinin tehiri ve cumartesi maçlarının oynanması düşünülmüş ise de futbol tertip komitesi mevsim başında her hangi bir mücbir sebeple- maçlardan birisinin geri bırakılması İcap ettiği takdirde o haftaki bütün maçların tehir ulunacağı yolunda bir karar almış bulunduğundan bilmecbıırlye bütün maçlar tehire uğramıştır. Topyekûn tehir keyfiyetinin, maçlardan bir Kısmı tehir edilip bir kısmı oynandığı takdirde liglerin sonunda tehir maçını yapacak klüplerin rakiplerinin puvan durumunu gözöniinde tutarak İslediği gibi hareket etmesinin önüne geçmek için alınan bir tedbir olarak İleri’Sürülmektedir ki bundan evvel bu yolda anlaşmalı maçlar gördüğümüz İçin futbol tertip komitesinin bu kararını tasvip etmemek elden gelml-
maçla-yerine müsavi Fener-defaya
maçların devamına İmkân görülememiştir. Çünkü klüplerin hususî organizasyonları, millî maçlar vesair sebepler yüzünden futbol sezonu içinde seri halindeki maçlara zaman kalmamaktadır. Bu baıkmdan alâkadarlar Basın Kupası rının kaldırılmasına ve evvelce bu maçlarda puvanla başta bulunan bahçe ile Beşiktaşı bir
mahsus olmak üzere karşılaştırmaya karar vermişlerdir. Bu maçın hasılatı klüplerin masrafı çıktıktan sonra İstanbul Gazeteciler Cemiyetine terke-dllecektir. Maçın galibi Gazeteciler Cemiyet! tarafından ortaya konan kupayı alacağı gibi 1948 yılı lig birinciliği kupasını da kazanacaktır ki bu. karşılaşmanın ehemmiyetini arttıran bir olaydır.
ortasındaki İki as kulübün hususî bir karşılaşma yapması büyük bir alâka toplıyacak mahiyettedir. Bahusus sporumuzun İnkişafı İçin elinden gelen her türlü fedakârlığı eslrgemiyen biz gazetecilere karşı yapılan bu kadirşinaslık her türlü takdirin fevkindedir. Bu cihetle her iki kulübün İdarecilerini tebrik etmek lâzımdır, Her İki takımın liglerde bugüne kadar aldıkları neticeye bakarsak Fenerbahçe-nin Beşlktaşa nazaran daha iyi olduğu kendiliğinden meydana çıkar. Ancak zor oyunu bozar tekerlemesini gözönünde tutarak Fenerbahçenln diğer takımlar önünde elde ettiği başarıyı Beşiktaş karşısında da tekrar edip edemiyeceğin! düşünmek lâzımdır. Ayni zamanda ve ötedenberi büyük kulüplerin birblrlerlyle yaptıktan maçlarda hiç ümit edilmedik netl-1 çeler alındığını da hesaba ka-
açların hep birden geri bırakılması hususunda lâzım gelen izahatı verdikten sonra şimdi de (Gazeteciler Cemiyeti Kupası ı maçından bahsedelim. Maltım olduğu iı-sere evvelce 'Basın Kupası> namı altında tertiplenen ve beş sene müddetle devam edecek cilan bütün klüplerin katıldığı
Ayni zamanda lig maçlarının
Beşiktaşlı Rrr(*p
Fenerbahçeli Kâmil
tarsak Fenerbahçenln üstün- , lüğüne gözü kapalı karar vermemek lâzımdır. Kanaatimizce' ■ Beşîktaşm uzun paslı, Fenerin 11 kısa paslı ve deplasmanlı oyunu ‘ bugün yekdiğerlle çarpışacak . ve hangi sistem tutunursa o taraf kazanacaktır. Ancak San- , Lâcivert,illerin bugüne kadar '
olan başarılan yüzünden avantajlı görünmekt-* olduklarihı da tebarüz ettirmek lâzımdır. ■
Amatör futbole rağbet!
Dünyanın en İyi futbolcularını yetiştirmekle şöhret kazanan Brezilyalılar son zamanlarda amatör futbole ehemmiyet vermeğe başlamışlardır.
1952 ollmplyadına Brezilya tarafından, kuvvetli bir amatör takım gönderilmesi kararlaştırılmıştır.
Brezilya İdarecileri İki sene İçinde yetiştirecekleri amatör futbolcularla olimpiyat şampiyonluğunu kazanacaklarını iddia etmektedirler.
Dünyanın ve Avrupanıtı en İyi mızrak atan atletleri Flnlandiaylı sporculardır.
Son on sene İçinde 7u metreden fazla atış yapan FinlandiyalI atletler şunlardır:
Nikkanen 78.70 M, Jarwinen 77.23 M.. Autonen 76.36 M„ Mık-kola 75.81 M , Hautava 75.47 M„ Hyatlna 74.55 M.. Vahit 72.30 M.. Sippala 72.16 M., Torvcnt 71.31 M., Vestesl 7Û.71 M, Pentlla 70.64 M., Rane 70.13 M.
Türkiye rekoru 65.43 metredir.
loınm 3[ı nsoıpınf ân nauas
Eski Güneş kİ iı bun un dört oyuncusu: Necdet, Kelli i
İbrahim, Selâhaddta, Yusuf Ziya önîs bir rek:ıiil!er
maçında
Spor İdaremize bugünlerde yeni bir İstikamet verilecektir. Çünkü ouflü yapmak artık bir zaruret haline gelmiştir. 1923 senesinden-beri 27 senedir spor İşlerimizi bir düzene koymak için çpba-lamaktayız. Çeyrek aşıra yakın bu devrede muhtelif idare tarzlarını tecrübe etmiş bulunuyoruz. ___
SPOR HABERLERİ
Haftanın Notlarr:
Türk sporunun mukadderatı eiü kişilik lop antıya bağlı
Yazan: Adil GIR**
Amerika olimpiyat komitesi
Başkan Truman yeni bir kararname imzalamıştır. Bu kararnameye göre badema Amerika olimpiyat komitesi memleketin hayırlı müesseseler! meyanında yer alacaktır, Amerlkada (Kı2ilhaç) teşkilâtının istifade ettiği bütün haklar ve İmtiyazlardan olimpiyat komitesinin de faydalanması usulü kabul edilmiştir. Komite olimpiyatlarda Amerikanın ga-’ yet kuvveti! bir kadro İle temsUf edilmesi İçin esaslı bir çalışına programı hazırlayacaktır.
1960 Olimpiyadı Moskovada olacakmış!
inen Olimpiyat oyunları
luvfc Ftnlandiyada yapılacaktır. 1956 olimpiyat oyunlarının Avustralyada yapılması büyük bir İhtimal dahilindedir. Rus İdarecileri yavaş, yavaş milletlerarası kongre ve müsabakalara rağbet göstermeğe başlamışlardır.
Bir habere bakılırsa yakında Ruslar milletlerarası federasyona 1960 ollmplyadının Moskovada yapılmasını teklif edecek-leınüş!..
Not — Bir Avrupah yazar bu habere «çok sevinmeliyiz» diyor/ Çünkü 1960 dan evvel Rusların
Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakı, Türk Spor kurumu, Beden Terbiyesi umum müdürlüğü
Bıı üç teşekkül bugüne Kadar Türk sporculuğunun mukadderatım idareye uğraştılar.
Bu teşekküller kendi mesai devrelerinde elde bulunan imkânlarla Türk sporuna faydalı olmağa çalışmışlardır.
Bu 27 senelik spor tarihimizin kısa bir tarihçesini hülâsa edeerk olursak şu neticeye varırız :
tik ve resmi bir teşekkül olarak tanıdığımız Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı tam mâna-slle müstakil ve sporcuların serbes olarak seçtikleri bir İdare idi. Türk spor kuruntuna gelince bu İdare İle spor işleri yarı bir Devlet mürakabesl altına girdiğini müşahede ediyoruz Beden Terbiyesi umum müdürlüğü faaliyete geçince spor İşlerinde tam bir Devlet himaye ve mürakabesl hâkim oldu. Senelerce devanı eden bu son idare zamanında spor İşlerinin aldığı geniş İnkişaf ve gelişme karşısında yeni tedbirler almak zarureti İle karşılaşmış bulunmaktayız.
Beden Terbiyesi umum müdürlüğü bugünkü çalışma sistemi ile tam mânaslle vazifesini yapmak hususunda büyük zorluklar çekmektedir Bu yüzden spor işlerinde aksaklıklar günden güne artmaktadır
Son senelerde yurt içinde spora olan alâka ve rağbet çok artmıştır. Bu sebeple spor İşlerinde yeni yen! olaylarla karşılaşmaktayız. Bugüne kadar giinliık tedbirlerle işleri idareye savaşan Beden Terbiyesi teşkilatı dalma tazelenen nâdl-seler karşısında otoritesi sarsılmış vaziyettedir.
Beden Terbiyesi karım ve mevzuatı dn bugünün ihtiyacını ve çetin dâ.alarmı, unrşıla-yacak bir kifayette değildir. İşte bu sebenledir ki memleket spor işleri yeniden bi: revizyona tâbi tutulmuştur Yakın bir gelecekte spot işlerini bit •'izama koymak üzere elli spor İdarecisi bir toplantıya çağırılacakmış.
Bu elli mütehassıs spui İdarecisi, memleket sporculuğunun bugünkü durumunu göz önılnde tutarak işlerin bir düzene girmesini sağlayacak yeni bir »iare mekanizması tasarısı hazırlayabilirse ne mutlu bize...
yeni bir dünya harbi çıkacağına henüz İnançları yok... Rus-lara 1934 senesini teklif edelim. Böylece sulh senelerini uzatmış oluruz, sözlerini İlâve etmektedir.
4 A R • *>»»>
mcrlteauın şimali Kinlini üniversitesinde yapıl-ın bir seri tecrübeden sonra, uyuyan bir insana hiç bilemediği şeyleri öğretmenin mümkün olduğu İspatı edilmiştir.
İlk tecrübeler gayet basit: Öykusu ağır talebelerden bir kae tanesinin başı ucuna habersizce gramofon yerleştirerek, gelişi güzel cümleleri İhtiva, e-dea bir takım plâklar çalınmış Ertesi gün aynı cümleleri uyanıkken ezberleyenlerle, uykuda ezberlemiş bulunanlar arasında mukayese yapılınca, uyuyante ezberi iyen lerin. eümiSlori ç-ık dalla, iyi hatırladığı görülmüş.
Böylece yepyeni b!r çiğit a-cdmiş bulunuyor. Bundan sonra İnsan ömrünün, dörtte biri* uyuyarak vakit gaybetmeklc geçmlyacek.
Zaten uzun zamandır piilktı-loglnr, vücut uyuduğu halde insan beyninin kısmen uyanık kaldığım İddia ediyorlardı. Hakikaten de böyle olması lâzım
Uyurken yatağımızda defalarca döndüğümüz halde, karyoladan düşmüyoruz. Kış. gecelerinde üstümüz açıldığı zaman uyuduğumuz halde pekâla, örtünüyoruz; Şu veya, bu gürültüye rağmıin rahat rahat uyuyan bir ana. çocuğunun, en ufak ihaykırmasına derhal uyanıyor Şu halde beynin, daima uyanık
MAŞASINDA
San'âtu
Fena düşmüş kozlar
□
£ D10 i) T V 7 »
4 ıo s » .fcltDVlO
*AZVtl
V * 4
4 O VI 1
Vnsfl kâğıtları dağıttı vt bir pik ile müzayedeyi açtı.
Ortağı nazik bir vaziyete düştü. Gerçi elinde iki buçuk onor levesl var, fakat üç boş pikle Vasfinin kozunu tutmasını tehlikeli gördii. Diğer tat al lan bîr sanzatu ile mukabele edeoek kadar eli kuvvetli İdi. MZIM-ivassıt bir deklâras-ih ederek iki karo dek. Bu cevaplan ziya siyle memnun olan Vasfi, pike sıçradı. Bunun ii»erine karşılıklı deklarasyo rakkası gibi certya
i
Içekıerl vazoya cazip ve hop bir şekilde yerleştirmek, en tabii bir sanattır. Kısaca çiçek aranjımanı ismi verilen bu sanat, Japonyada pek makbul, tosyal bir sanat «-larak. telâkki, edilmektedir; Halta Japonyada bu sanatı öğretmek için hususi mekteple kurulmuştur.
Bu seride okuyacağınız yazıları, meşhur bir Japon, mütehassısının Amerikada bastırdığı İngilizce bir Kitaptan iktibas ediyoruz.
i çek aranjmanını ciddî bir surette etüd edebilmek İçin başlanacak yer. kirilledir. Ormanlarda, parklarda, varsa; bahçenizde dolaşarak &-açları, fidanları, çalıları. çiçekleri dikkatle tetkik ediniz. Buralarda aranjmanı yapan tabiattır. Bahçıvanın yuplığı iş, yalnız renk kombinezonlarıdır. Göreceksiniz kİ çiçeklerin büyüğü fidanın aşağı taraftarın-dadır. Daha üstte açılmak üzere bulunan- çiçekler ve yeni teşekkül .-tmiş goncalar bulunur. Çiçekleri vazoya yerleştirirken en ziyade nazar t dikkate alınacak olan nokta, ‘illa ra, tabiattaki vaziyetlerini ve şekillerini vermek olmalıdır. Bahçelerde tabii halde biten çiçek kompozisyonu size, evinizde çiçek aranjmanı için birer II- Bu aranjman tabiidir. Dxl' t ham kaynağıdır. Bu ilhamı İle- dilck-ıl’e kcii'mîj vu İkvç'İ ride göreceğimiz misallerle, şe- umu mü esine tabiattaki killerle zenginleştirmek eliniz- verilmiştir. Zeeaftfa va m i uz-.ue dedir. ıce çar-pmakladrı
kalan bir noktası var. Buna da tâbir caizse alarm noktası demek lâzım.
Yukarıda İzahı yapılan basit taûrübelerdan sonra, şimdi A-merikada yepyeni bir de âlet İmal edilmiş. Gramofona benzer bir şey. Muayyen fasılalarla çalışan bu yeni âlöt. uyuyarak I öğreneni uyandırmamak için I g'iyc-t sessiz Işdyormuş. ,
Âletin kâşifi Max Sherovei İsminde bir adammış. İlk temi-' beyi ilse talebesi bulunan oğ- ma geçil. Vasff as ile aldı ve lunw derslerini uyurken öğret®- kozun asım çekti.
rek yapmış. Netice gayet başa- ' Kozda iki levesinden emin o-niı. Bundan sonra hiç İtalyan- lan Necla: ca bilmeyen bir ses artistine — Nasıl, sürkonh-n etmek ko-aynı usulle- Caıımen Operasını ley mı İmiş? diye alay etti, ücretmişler.
Çocuklarımıza zahmetsiz- va düştüğünü, sıkıntısız tahşil imkânlarını sağlam as t ümidiyle bu keşfi alkışlayabiliriz.
1 — Afukanın en kalakaldı şehrî hangisidir? (Kahire
Preloria - İskenderiye)
4 — Yeryüzünde
Çingene vardır? (İki milyon beş milyon - yirmi milyon»
cevabını' bulabil lo-'
— Morina bu lığının dişisi bir mevsimde ne kadar jmkiiue-ta döker? (Tahminen. jflUO ->3,0110 - 50.000»
9 — I'razıül’» ariyada. r aşa y an hallurı en ('(ığjı hangi mi it” ti e ıı-dir? (Bulgoc - Rumen - Macar)
8 — Halen en büyük piyannd kimdir? (Lmnıwd BernsOcİn -Walter Gieselıing . Arltiur Itu-bins teini
2 — Dinar hangi memlcl.etin parasıdır? (Bulgaristan caristan - Yugoslavya)
3 — Çin halk GumlıuriycUum merkezi neresidir? ıNankin -pekin - Şanghay)
I
5- — Avcıı; »uda kilometre ıııu-rabbaı başına vasati ne kadni Dufut vardrr? (Ot - 61 - 83) |
G — Çimle okuyup yazması olmi’anlann yüzde nispeti nedir? t % 2 - % 45 - % 90)
lıi — En fazln at hangi millette bulunur? (Sovyet - (üne-rik-j - Arjantin), |W~ Bu soruların, yarınki nüshamızda->Uılz.
V47AM04IV £l/U£L Aleti AVMUYtt
Sn
MJ CtÜNOÜZ^ kontrol tâtvoG.
| Dışarıda olan- kolların tak ele gören Vasfide oyuna devanı cesaıeti kaiınfuLı, kâğıtları elinden attı.
Kastiye hitaben:
— Hicnpnver bir mutavaatla bulundun, dedim. Bu şilem pek âlâ yapılabilirdi;
Necla:
— Nasıl lu pikimi ayrı ayrı leve yapmaktan nasıl menedebilirsiniz?
—.Halep orada İse arşın burada. Tecrübe edelim. Pik asını çektikten sonra katcı ite yere geçi Biz ve bir t tefti kesiniz. Bu ■uneliyeyl İki defa tekraılaymız. Kör asını oynayınız arkadan iki defa karo galiniz Elinde üç kozu kalan Neelâ kesmeğe ve (Devamı fl nncıı sahıfede)
Bu bir aranjman değildir Bu resimde çiçekler va«oya> {elişi güzel yerleştirilmiştir.
Şimdi de aynı çiçeklerin vazoya tabii bir şc-kilde yeri eştiril mite olduğunu görüyorsunuz. Dikta'* ı ediniz, çiçeklere topraktaki
Nâzım DEBSAN vaziyetleri verilmiştir
Bu. aranjman da gayrî tabiîdir. Dallar hep tııpr.-ak sevlyrslııdhn yükselmiş gibi görünüyor
— Hanımcığım, bu giinden itibaren sisi terketmrk zorundayım. Kendime başka bir ış buldum.
— la öyle mi? Banserrü-in olmadan sana nasıl iş verdiler böyle?
— Yeni hanımım, uç aydır-sizin yanınızda olduğumu söylediğim zaman hayretler içinde kaldı ve ne dedi biliyor musunuz?
— Hayır... Ne dedi?
— O cadınm yanında üç ay kaldığına göre sen bir meleksin kızım, hemen gel, dedi.
| _I ece seç vakit kocası ere sarhoş geldiği İçin karısı kapıyı açmamağa kar ur vermiş U,
Adamcağıa peltek ifadesiyle uzun boylu yalvarıp yakardı anıma, naille:
— Kaıtutğıın yutumda -sekil şişe bira ile bir şişe şarap var. Beni değilse hiç olmazsa onları al.
Bunu. işiten kadın hemen kapıyı açar:
— Huni şişeler?
Adam kendini içeri alarak enik cıvık güler:
— Şişeler mi?- Burada— Miğılennle.-
21 Ekim 1950
Sahife n
AKÜM
Türkiyede iktisadi demokrasinin inkişalını belirlen iki lezalıiir
İtalya ve Fransayı ziyaret eden murahhaslarımız ve İş adamlarımız büyük bir hüsnü kabul gördüler
Briç masasında
(Baş tarafı S İnci sahlfede) pikteki furşete gelmeğe mecburdur. İşte bidayette sağlam görünen İki Icve bire inmiş olur. Oynanan şu elde olduğu gibi kozlar fena düşmüş olarsa, oyun iyi oynanmazsa lüzumsuz yere iki leve kaybedilir. Buna benzer vaziyetlerde yapılacak iş, eldeki koz miktarım kısaltmak, sağ kâğıtları tahakkuk ettirmek ve soldaki oyuncuyu on birinci leveyi almağa İcbar etmekten İbarettir.
Birinci sırada soldan İtibaren Tekinalp, İzmir tütüncüler temsilcisi Münir, Dışişleri ve Ticaret Bakanlıklar, temsilcileri Scttar re I.cmi, İstanbul ticaret odası reisi Mithat Nemli. Tekel temsilcisi Kenan, ikinci sırada Bursa tütüncüler temsilcisi Fazıl, Ticaret Hakanlığından Şeyda Türkiye tütüncüler birliğ-inden Cemal, Hakkı Nezihi, Akif I uat, İstanbul milletvekili Bedri Nedim
Son zamanlarda iş adamlarımız hükümet adamlarına katılarak heyetler halinde ecnebi diyarı dolaşmışlar, memleket İşlerinde kendilerine terettüp eden vazifeleri ifa etmişlerdir.
Bu heyetlere ben de dahil olduğum için bu husustaki müşahedelerimi kaydetmek İsterim.
ltalyada. ilk nıerhalemte. Roma olmuştur. Avrupa tütün kongresinde Tûrkiyeyi t.vısll etmek üzere gitmiştik. Bu kongrenin gayeleri, ve bu kongrede tütün ziraat, ticareti ve sanayii hakkında verilen kararlar miinasebetile vaktü zamanile gazetelerde kâfi derecede malûmat verilmiş bulunduğu İçin bu cihetler üzerinde fazla durmağa lüzum görmüyorum. Burada bu kongrenin cereyanı sırasında kalbime, ve bittabi bütün arkadaşlarımın kalblerl-ne İnşirah veren bir cihet üzerinde durmaktan kendimi ala-mıyacağun. Kongrede Avrupa-nın muhtelif memleketlerinden gelen yüzlerce murahhaslar mey anında Türk murahhas heyeti gerek keyfiyet ve gerek kemiyet itibarile mümtaz bir mevki işgal ediyordı. Murahhas heyeti tam on İki kişiden mürekkepti. Bu heyete muhtelif vekâletlerin resmî murahhasları bulunduğu gibi serbes ticareti ve bütün Türk İstihsal ve ticaret mın takalarını temsil eden sekiz murahhas mevcuttu. Serbes ticaret murahhasları Dışişleri Bakanlığı tarafından verilmiş olan hizmet pasaportları hâmil bulunuyorlar. Serbes ticaret erbabına verilmiş olan hizmet pasaportları mesul makamlarla serbes iktisat erbabı arasındaki işbirliği İçin birer sembol teşkil etmez mİ?
Etrafıma- bakıyorum. İtalyan murahhas heyetinden sarfınazar, diğer memleketlerden gelen murahhas heyetleri mey anında Türk murahhas heyeti kadar kuvvetli başka bir heyet yoktur.
Bu vaziyeti, memleketimizde ancak bir kaç senedenberi başlamış olan İktisadi demokrasi zaviyesinden muhakeme ediyorum. Bundan evvelki mümasil beynelmilel toplantılarda Tür-kiyemlz ya hiç temsil edilmemiş veyahut resmi murahhaslar tarafından ancak sembolik bir şekilde temsil edilmiştir. Bu itibarla bu defakl tezahür, Kemalist rejimine yakışan bir inkılâp hamlesinin başlangıcı mahiyetinde telâkki olunamaz mı? İnşallah bu görüşüm, arzuları hakikat mahiyetinde gösteren zihniyetin bir tezahüründen ibaret knlmıyacaktır.
Mesul makamlarla serbes iktisat erbabı arasında İşbirliğini, memleketimizde iktisadi demokratik inkişafını belirten ikinci milletlerarası tezahürü Fransada kendini göstermiştir. Bu tezahür dahi kelbimize inşirah verecek mahiyette cereyan etmiştir.
Cumhur Riyasetine mahsus • Eiizc. sarayının İttisalinde Pa-rlsin en maruf klüplerinden biri olan mültefiklerarası kiübiin-de müzakeren bir ziyafette hasır bulunduk. Bu müzakere» zl-
yarle. Fransız ihracatçı sanayi-1 Hürmetler.»
Yazan: TEKİNALP
eller» birliği tarafından bir Frank o Türk tezahürü olarak Türk sefirinin riyaseti altında tertip olunmuştu. Ziyafette Fransız Hariciye ve Ticaret Nezaretleri mümessilleri, Fransız tüccarı ve sınai ve İktisadi teşekküllerini temsil eden yüzlerce Fransız ticaret ve iktisat erbabı yanında Türk sefareti erkânı, Türk ticaret mümessili, Avrupa iktisadi işbirliği teşkilâtındaki Türk murahhaslığı erkânı, ve sureti mahsusada davet olunan serbes ticaret erbabı hazır bulunuyordu. Resmî mümessiller tarafından İrat olunan mutat nutuklardan sonra müzakerelere geçilmiştir. Ben burada yalnız bu tezahürün e-hemmlyetl üzerinde biraz durmağa lüzum gördüm.
Türkiyenin ticaret ve ekonomistle ilgili olan ve konferansta murahhas olarak hazır bulunan Fransızlar tarafından Türk murahhaslarına irat olunan suallerden anlaşılmıştır kİ Fransız İş «damlan Türkiyede son senelerde ve son zamanlarda hasıl olan gelişmelerden lâyıklle malûma t-tar değillerdi. Türk şirketlerinde ecnebi sermayesinin gerek sermaye ve gerek idare bakımından kayıtsız, şartsız olarak lştlfak edebileceğini bilmiyorlardı Hattâ bazı sözcüler bu husustaki mevzuatın tadili lüzumundan bahsetmişlerdir. Murahhaslarımız pek
Komik Şarlo’nun saat macerası
Meşhur artist Şarlo’ya ait pek çok hikâyeler vardır. Bunlardan bir tanesi bilhassa son günlerde büyük alâka uyandırmıştır. Şario bu vakayı şöyle anlatıyor.
«— Bundan bir kaç sene önce, Nevyorkta gece evime dönüyordum. Yolda bir hayli yürüdükten sonra eve geldim. Elimi cebime soktum. Bir de baktım kİ cebimde bir altın saat duruyor. Bu saatin naSıl olup da cebime girdiğini bir türlü hatılnyama-dım. Bunun üzerine kâtibimi çağırdım ve saati polise gönderdim. Ertesi gün postacı bir mektup getirdi. Mektupta aynen şöyle deniyordu:
«Bay Şarlo. Bu mektup size meşhur bir yankesici tarafından gönderilmiştir. Dün bir altın saat çaldım. O sırada sizi gördüm. Sanatınızın hayranı olduğum için çaldığım saati cebinize soktum. Bunu lütfen benim bir hediyem olarak kabul edin,» Aradan bir sene geçti. Polis ne saatin sahibini ne de yankesiciyi yakalıyablldi Böylece saati tekrar bana İade ettiler. Vakayı gazeteler yazdılar. Aradan gene bir kaç gün geçti. Bir gün şöyle bir mektup aldım-
■Sayın bay şarlo. Bir sene kadar önce caddede dolaşırken altın saatimi kaybettim. Çalındığını anladım. Gazetelerden bir yankesicinin bu saati size hediye ettiğini öğrenmiş bulunuyorum. Lütfen bunu benim hediyem olarak kabul buyurunuz. Saati çalan yankesiciden daha ziyade takdlrkâruuz olduğumdan cebimde kaJan altın zinciri de size gönderiyorum.
tabiî olarak bahis mevzuu olan kuyut ve şeraitin çoktan ortadan kaldırılmış bulunduğundan artık tadilden bahsetmek yersiz olduğunu belirtmişler, Fransiz-lar bu malumatı memnuniyetle kaydetmekten geri kalmamışlardır.
Meleketln sınaî ve iktisadı kalkınması için celbedllen ecnebi sermayenin emniyetini ve kânn transferini sağlayan yeni kanunlardan dahi kimsenin haberi yoktu. Sanki bu kanunlar kaçak olarak mevzuatımıza girmiş, ve bilgi edinmeleri gereken ecnebi mahafllln ıttılaına isal olunmamıştır. Murahhasları tarafından bu hususta verilen malûmat hayretle değil hayranlıkla karşılanmıştır.
Kıssadan hisse:
Ötedenberi her vesile İle muhtelif İfade şekillerinde elem ve meraretle tekrar ettiğimiz bir nakarat vardır. «Dünya memleketimizi tanımıyor, memleketimizi harice tanıtmak için hiç bir şey yapmıyoruz, hükümet bu hususla hiç bir gayret serfetmlyor vesaire vesaire.»
Yazdıklarımızdan pek âlâ anlaşılıyor ki memleketimizi tanıtmak hükümetin işi değil milletin, daha doğrusu alâkadarların İşidir. Memleketin menfaatini müdrik her serbes fert veya her serbes teşekkül kendi faaliyet sahası dahilinde vazifesini yaparsa kendimizi ha kiki simamızla tanıtmak mümkün olur. Bu yazıda bahis mevzuu olan iki tezahür bu hususta memleketimizde hası! olan hayır» gelişmeler hakkında birer delil olduğu gibi atideki inkişaflar İçin ümit verici olaylar mahiyetindedir.
Sahici Karinen
(Baştarafı 6 ncı sahifede)
— O güzel günler bir daha geri gelmemek üzere gitti mösyö. Şimdi burada el tezgâhlan yerine makineler var. Genç kızların yerine de altmışlık kocakarılar çalışıyor.
— Ya genç kızlar?...
— Onları eğlence yerlerinde bulabilirsiniz.
Adam haklıymış. Dolaştığım eğlence yerlerinin nihayet ye-dincisinde onu bulabildim. Gazinonun ortasındaki boşlukla hastanyetierinl birbirine çarparak kıvrak hareketlerle oynuyordu, Tanışmamız güç olmadı. 1050 Karmeni kendi güzelliği İle şuhluğunun farkına varmıya-cak kadar mütevazl. Şehrin arka sokaklarından birinde o-
türüyor. Şimdilik çeşitli eğlence yerlerinde dansederek hayatını kazanıyormuş. Maamafih, Amerikalıların İspanyaya gelip onu keşfetmesi gün, saat meselesidir... Pek yakında 1950 Knrmcninl sahnede görürseniz sakın şaşırmayın. Buna mukabil unun harikuladeliği karşısında ben lüzumundan fazla şaşırdığımı itiraf ederim. Hele 1870 tipi bir leğende yaptığı banyoyu lesbit etmek için resmini çekerken az kalsın düşüp bayılıyordum.
Bir arabacının çirkin tecavüzü
14 yaşındaki yolcusunu kirlettikten sonra 9 erkeğe satmış
Adana — Adllycye İntikal eden bir iğfal hâdisesi şehirde biıyük bir nefret uyandırmıştır 14 yaşında bir kızın çirkin bir şekilde kirletilmesinden İbaret olan hâdise yu şekilde cereyan etmiştir:
İstanbullu olup akbaralarınırı yanına misafirden gelmiş olan 14 yaşında Hayriye İstanbul trenine gitmek üzere arabacı Ali Dağın İdaresindeki arabaya binmiştir. Arabacı Ali, Hayrl-yeyl istasyona götürecek yerde doğruca bağlar istikametine götürmüş ve Yayla yolundaki bağlar arasında zorla kirletmiştir. Arabacı Ali bununla da kalmamış, menfaat temini mukabilinde Hayrlyeyl, Ahmet, Cafer, Bedri, diğer Ahmet, Rahim, Mehmet, Mahmut ve Arif adlarındaki kimselere de peşkeş çekmiştir.
Zavallı Hayriye bu klmselor tarafından bir hafta kadar alıkonulduktan sonra izi kaybedilmek üzere Tarsus ve Mersine de götürülmüştür.
Tarsus jandarması Hayrlyeyl sanıklardan bir kısmiie birlikte yakalamış ve sanıklan savcılığa sevketmlştlr.
Sivil havacılık kongresi pulları
Şehrimizde devam eden «ivil havacılık kongresi münasebetiyle P. T. T. İdaresi tarafından liç değerden mürekkep bir seri hâtıra pulu satışa çıkarılmış -tır. Pullar 20, 40 ve 60 kuruşluktur. Bu seri 31 ocak akşamına kadar tedavülde kalacaktır.
İstanbul Belediyesinden:
Beyazıt Camii etrafının açılması için istimlâke tabi tutulmuş olan yerlerden Beyazıt mahallesinin Hakkâkiar sokağında kadastronun 613 cü adasında 73 parsel 27 kapı ve 10.00 M2 sahalı ahşap dükkânın tamamına mukadder 2600 lira kıymetin mülkün tapudan alman kaydında gözüken 4/24 hisse sahibi Salt kızı Hatice, 4/24 bUse sahibi Salt kızı Tumana, 6/24 hisse sahibi Salih oğlu Mehmet, 8/24 hisse sahibi Yunus kızı Teiaz, 3/24 hisse sahibi Yunus kızı Selmuneye tebliğ için tanzim kılınan 16/9.'950 tarih ve 466 No. lu tebllğname Beyoğlu 6 cı noterliğine tebliğ olunmuştur.
Mezkûr noterliğin 13387 No. suna kaydolunan İşbu tebliğ -name arkasına verilen meşruhatın tetkikinden bu şahısların gösterilen adreste bulunamadığı ve yeni adreslerinin de bilinemediği için tebliği mümkün olamadığı anlaşılmıştır.
Bu durum karşısında 3710 No. lu kanunun 10 cu maddesi tarifatına uyularak istimlâk belgeleri mülkün üzerine mahalline ve ilgili dairesinin muayyen yerine 20 şer gün müddetle talik olunmuştur.
Sahip veya alâkalıların 20 gün zarfında belediyemize müracaatla ferağ vermedikleri veya tezyidi bedel dâvası açmadıkları takdride mezkûr kanunun 18 cl maddesi hükmünün tatbik edileceği tebliğ yerine kaim olmak Özere ilân olunur.
(14886) *
İstanbul Vali ve Belediye Reisi N.
- Emlâk ve Kamulaştırma Müdürü
Kânın Kuyaş
tşbu İhtarname talep veçhile muhatabı olan Akşam gazetesine tebliğ olunur.
Beyoğlu beşinci noter vekili Cevat Tibet
SAYIN DOKTOR ve ECZACILARA
Gedeon - Rlchter S. A. Budapeşt Fabrlkasuun aşağıdaki müstahzarları piyasaya bol miktarda arzedllmiştlr.
Ambeslde Ampul
Bellaflt Tablet ve Ampul
Bitesi! ne Ampul
Cortlgen Tablet ve Ampul
Fercupar Draje 100 lük
Ergani . Ampul ve Mayi
Iodocalco - Theobromine Tablet
Myofort Ampul ve Mayi
Perhepar Ampul 2 ve 5 c.c.
Perhepar Drajâ
Rltosept Tablet
irkiye mümessili: Arif Neş’et Usman
ve Ort. Ankara caddesi No. 88. İstanbul
İstanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu Müdürlüğünden:
Okula namzet yazılan öğrencilerin, asit kayıtlarını yaptırmak üzere aşağıda namzet numaralan yanında gösterilen gün
ve saatlerde müdürlüğe bizzat müracaat etmeleri lâzımdır.
Asil kayıtlarını zamanında yaptrnnıyanların namzetlik
haklarım kaybedecekleri ilân olunur. (14306)
Namıct No, Tarihi Saati
1—100 33.10.1050 9—13
101—200 84,10,1960 9—13
SOI—300 95 10.1960 9—13
801—400 M.10.19ÖO 0—13
401—600 17.10.1950 9—13
801—600 88.10.1960 9—13
Çimento İlânı
ANADOLU ÇİMENTOLARI T. A.Ş. KARTAL YUNUS Çimento Fabrikaları
Evvelki ilânlarımız nazarı İtibara alınmamak şartUe BİL-
ÛMÜM TESLİMATIN 23-10-1950 tarihinden ItlbarcıJ ay evvel
yapılacağını müşterilerine arzeder.
Satış ilânı
Istaubul Defterdarlığından:
Muamele ve istihlâk vergi dairesi müdürlüğüne muamele vergisinden borçlu Yahya ve Can ÇiçekligUin Tahtakale mahalleri Rıza paşa »okak Şark Han 17 No. h imalâthanesinde ha ota «dilen (bir adet arka dikiş 41200 No. lı Amerikan sistemi makinesiyle bir adet dikiş burun 100141 No. h Kcntlye lâstik makinesi) 20,10.060 tarihine tesadüf eden çarşamba günü saat 11 de Tahsili Emval Kanunu hükümleri dairesinde mahallînde açık arttırma ile satılacaktır.
İsteklilerin belirli gün ve saatte satış mahallinde hazır bulunmaları İlân olunur. 14267
İstanbul Belediyesinden:
Beyazıt camii etrafının açılması İçin istimlâke tâbi tutulmuş olan yerlerden Beyazıt mahallesinin Hakkâklar sokağında kadastronun 616 ınoı adasında 2 parsel 20 kapı No. lu 3.70 M2 sahalı kftrgir dükkâna Mukadder (040) lira) kıymetin mülkün tapudan alınan kaydında gözüken 1/8 hisse sahibi Vahit kuu Fatma Ferd&ne 1/8 hisse sahibi Mustafa Yümnü oğlu İsmail Arif, 4/8 hisse sahibi Abdullah 8amihe tebliği için tanzim kılınan tebliğname Beyoğlu S tnol Noterliğine tevdi olunmuştur.
Mezkûr noterliğin 13188 No. suna kaydolunan İşbu tebllğname arkasına verilen meşruhatın tetkikinden «muhatapların evvelce vefat ettikleri öğrenilmiş ve ölülerin varislerinin sıfatı verasetleri müspet vesika ibraz edememeleri hasebiyle tebliği mtlmkün olamadığı» anlaşılmıştır.
Bu durum karşısında 3710 No. lu kanunun 10 uncu maddesi tarifatına uyularak İstimlâk belgeleri mülkün üzerine mahalline ve İlgili dairesinin muayyen yerine 20 şer gün müddetle lâ-»k edilmiştir.
Sahip veya alâkalılarının 20 gün zarfında Belediyemize müracaatla ferağ vermedikleri veya tezyidi bedel dâvası açmadıkları takdirde mezkûr kanunun 18 inci maddesi hükmünün tatbik edileceği tebliğ verine keLm olmak üzere İlân olunur.
14388
İst. Vali ve Belediye Reisi N. Emlâk ve Kamulaştırma Müdürü -
Kâzım Kuyaş
İşbu ihtarname talebi veçhile muhatab Akşam gazetesine tebliğ olunur.
Beyoğlu Besinci Noter Vekili Cevat Tibet
Sahife 10
AKJAM
21_EMm_195Ö I
Burada lynn Cyltell'i Mekslkah kıyafetiyle görüyorsunuz. O aynı kolaylıkla Çinli de olabilir.
afyon tiryakilerim
Bu resimde Lynn
kendini esrar ve benzetmiş.
Lynn Clytell, korse, sütyen ve buna benzer bütün eşyalara! karşı harb İlân etmiş bulunuyor. Karşı tarafın çok kuvvetli olduğunu bildiği halde zerre kadar korkmadığı muhakkak. Sırası geldikçe, dağların arasına sıkışan göller gibi yeşil gözlerini, mermerden dökülmüş-cesine muntazam bacaklarını, sırtındaki ipekli blûzu yatacakmışçasına İleri doğru çıkıntı yapan göğsünü işaret ederek:
Lynn Clytell bir Fransız kadınına benzemek için bu kıyafete girmiştir. Hakikaten de benziyor.
«Merak edecek bir şey yok... Silâhlarım gayet kuvvetlidir" diyormuş.
Bu müstesna genç kadını Hollywoot'da tanımayan yok. Onu. herkes güzel olduğu nls-bette neşeli, cana yakın, samimi ve hoş sohbet buluyormuş.
(ihind M
Şimdilik vaziyet bu merkezde. Netice ne olacak bakalım?
— Vücuduma işkence tesiri yapacak saçma sapan korseleri, sutyenleri, askıları, kemerleri kat'iyen kullanmadığım için güzelleşiyorum. îşte bıı kadar.
Cine ait bir elbise mi giydi?.. Onu Çinliden ayırdetmek .. Mekslkaya alt bir diğerini ini
AKŞAM
Son derece güzel olmasına rağmen Lynn Clytell yıldız değildir. Rejisörlerin diktatörlüğü ile prodüktörlerin cilvesine tahammül edemlyeceglnl bildiği için yıldızlığa yanaşmıyormuş.
ek yakında muhterem okuyucuları için en kuvvetli muharrirlerin en kıymetli eserlerinden seçtiği dört tefrikaya birden başlıyacak-tır. 1 — Yürek çarpıntıları ile çerçevelenmiş cazip bir aşk t_______________________________
Buna mukabil Holyvvoot'da tertip edilen bütün partilerle bütün balolara mutlaka çağrılıyor. Hele gardrobu görülecek şeymiş, Her millete ait çeşit çeşit elbiseler, mahalli kıyafetler, tuvaletler vesaire vesaire. İşin en meraklı tarafı da. genç kadının giydiği her türlü elbiseyi kendine kolaylıkla yakıştırmasıymış.
romanı. 2 — Akla lıayate gelmeyecek entrikaları sahnelerinde toplayan bir polis romanı. 3 — Film canlılığı ile mazinin kahramanlıklarını
Satışların süratle düştüğünü gören bu müesseselerden biri, neşriyattan vazgeçmesi için genç kadına okkalı bir çek göndermiş. Çakat beriki çekin klişesini gazeteye koyduktan sonra bunu tekrar sahibine iade etmiş. Bu skandalden sonra, satışların yüzde yetmiş beş nls-betinde bir diı iklük kaydetmeğe başladığı bildiriliyor.
—---------------------\
gözlerinizin Önünde yaşatacak kadar hareketli bir tarihî roman. 4 — Afrika Kongo’sunun vahşî ormanlarında geçen korkunç ve heyecanlı maceraları anlatan bir seyahat romanı. Pek yakında AKŞAM sahifelerinde.
Burada da Venedikli hlı kız olmuş
Kaktüslerden: Melocactus
Communis
Cim sürahiler içinde yapılan soğanlı çiçekler kültürü, apar limanlarda rr. fazla tatbik olunan bir kültürdür. Bu maksatla muhtelif şekilde çok zarif vazolar düşünülmüştür Aşağıdaki modeller bu hususta bir fikir verebilir.
Bu kültür çok basittir. Sürahilerin içi, soğanların kaideleri tema*; eılccek kadar Su doldurulur. Su tebelılıur ettikçe .ırada hasıl o)nn bokluğa taze su ilâve olunur ve böylece köklerin daima su içinde bulunması temin olunur.
Su, uzun müddet sürahi
Kaktüslerden: Ariocarpus
disciformls
Vlş. 6J.
— Selâmünalevküm, sayei şahanede bugün ibtidareylediğimiz tahrir! nüfus münasebetile hanenizde mevcut ve mukim ziikûr ve inas bilcümle nüfusu Osmanl-yeyi tahrir ve tesbit edeceğiz..
— Vealeyküm selâm, buyurunuz, misafirimsiniz, kahveleriniz şekerli mİ. yoksa sade nıi olsun? Amma velâkin bir hane derununda mevcut nüfusun tâdaL ve terkimi ol hane için uğur sayılmaz, şöyle bir çarei halline tevessül ediveıiniz!..
— Nasıl olur efendim, Tadadı ifa ve esamiyi tahrire mecburuz, İktiza! kanunda böyledır.
— Vallahi billahi söyliyemem, hem efendim namahrem nikâhlı bir hatun kişinin ismini ifşa ve deftere kaydettirmek günahı kebairden addolunduğu gibi şer'i şerif de bos düşer.- Kerimem carivenizin de kısmetine mânidir, mahdumlarım ise Deraliyell olup askerlikten muaftırlar, evlâtlıklarım bâ hüscet hanemize hasrı nefsetmislerdir.. Meselemiz böyle iken şer’i şerife karşı durulur mu, eğer vergi tarhı içinse bu fakir haneyi geçiverlnız. Maslahatı bîr kitabına uydu-ruveriniz â mirim efendim!.
Sürahi içinde siinbiil yetiştirmek
İçinde kalacak olursa bozulur; pis pis kokmağa başlar. Bıı gibi ahvalde suyu değiştirmek için kökleri sürahinin içinden çıkarmak lüzumu basıl olu.r Buna lüzum kalmamak için, tegayyüre mâni olmak malısadiyıe evvelden suyun içine bir miktar tuz veya odun kömürü parçalan atılma lıdır.
.Suyun her aman temiz ve saf olması lâzım olduğundan lüzum hasıl oldukça, köklere zarar vermeden suyu yenilemek icabeder.
Soğanlar sürahinin üzerine yerleştirildikten sonra kök salıp sürmesi İçin karanlık bir yere konur. Fakat uzun müddet karanlıkta bırakılmamalıdır. Çünkü lüzumundan fazla kalarak olursa çiçeğin zararına olarak yapraklar fazla büyür ve çikeler bozulur.
Tarihten çizgiler * (İlci türlü hakkı mahfuzdur)
bir tahriri nüfusta mutaassıp aile reis
Soğanlarda taze kökler teşekkül edince sürahileri, az ısıtılmış bir yere nakletmek muvafık olur. Orada hararet, vasattan biraz aşağı (12 derece) olmalıdır, tâ kİ sürme muntazam olsan. Kökler sürahinin içini tamamen sardıktan ve çiçek saplan görünmeğe başladıktan sonradır kİ apartımanların yüksek hararetli salonlanna alınarak oraları süsletilir.
Sürahilerde yetiştirilmiş sümbüller, kuvvetlerinden mühim bir miktarını kaybetmiş olacaklarından bunlar gelecek sene tercihan ya toprağa veya saksıya dikilmelidir.
Eski sürahilerde suyun yenilenmesi ve devamlı temiz bulundurulması oldukça güç İdi. Fakat bu mahzur M. J. C. Schmidt isminde bir Almanın icadettiği sürahilerle izale edilmiştir Aşağıdaki re-
Kaklüsterden: Escobaria tuberculosa
sim bu sürahiyi göstermektedir.
Soğanı ve koku İhtiva eden a tüpü, fidana dokunmak ihtiyacı hasıl olmadan kaideyi teşkil eden b kısmından çıkarılabilir, b işaretli vazo kalayltkln temizlenir ve taze su ile doldurulur.
Sümbül için olduğu gibi bir çok soğanlı çiçeklere bu usul tatbik olunabilir.
Comments (0)