Sene 32 — Na 11293 — Flatl: her verde 10 kuruştur.
Türk-Italyan paktı
İşte bütün garb medeniyetinin korunmasını ve yayılmasını istiyenleri, bütün Akdeniz çocuklarını sevindirecek hayırlı bir haberi
Garb Türkleri OsmanlI İmparatorluğu camiası içinde., Romadan sonra Yakın -Şark ve Balkanlarda istikrarı (o zamanın ölçüsüyle) ve ileri bir nizamı temine başladıkları gündenberl Türk - İtalyan münasebeti çeşitli sahneler gösteren bir realite ve zaruret olmuştur. Avrupa hattâ dünya sulhün-de Akdeniz bölgesi küçüm-senmiyecek âmillerden biridir. Akdeniz bölgesi sulhüne ise • zamanla bütün komşu railletleri içine almak için - J>ûk çalışmak şartiyle - Türk, İtalyan ve Yunan milletlerinin dostlukları, beraoer çalışmaları. Akdeniz bölgesinin istikrar ve masuniyeti için hazırlıkları en salâbetll bir temel teşkil edebilir.
Garb medeniyeti köklerini Akdenizden almıştır. Garb medeniyeti sahasına giren milletler bir örnek olamazlar. Bu medeniyetin özü ve başlıca karakteri başkalıklar arasında ahenk ve iş-bir-liği kurmaktır. Yeter ki. bunların herhangisinden biri diğerlerinin tepesine binmek, onlara rejim ve fikir sabasında bir modeli zorla kabul ettirmek sevdasına düşmesin! Böyle bir sevda-«Aİan, böyle bir aksaklıktan doğacak küçük bir çatışma, daima tutuşmak için bahane arayan bir dünya harbini alevlendirebilir. Birinci Dünya Harbinin Balkanlardan ve Balkanlara hükmetmek istlyen rakip kuvvetlerin mücadelesinden doğmuş olduğunu hiçbirimizin unutmaması lâzım gelir. îşte bundan dolayı Türkiye, İtalya ve Yunanistan birbirlerinin ellerini bırakmadıkları, ve birbirlerine çelme vurmağa çalışmadıkları müddetçe böyle bir tehlikenin mühim ve hiç olmazsa mahallî bir kısmı önlenmiş sayılabilir. Yunan, Türk ve İtalyan milletleri arasında Mussolini devri siyasetinin tek kara kedisi Akdenize 1-ta 1 yani arın «Bizim deniz» demek zihniveti de. cok şükür diktatörlükle beraber İ-talyadan kalktığına nazaran böyle bir hayırlı birleşme ve beraber çalışmanın çok kolay olması mümkündür.
İtalyan milleti ile, Türk milletinin mukadderatı arasında garip ve tezadlı bir mukayese yapmak mümkündür. İtalya, modem mânada hürriyetin beşiğidir. Rönesansın her sahada yaydığı hürriyet aşkı ve bu aşktan doğan fikir, ilim ve sanat âbidelerinin hemen hepsinde ttalvanın bir payı vardır. Fakat belki tarihî zaruretlerden ve mahalli mizaç şartlarından, belki de hürri-, yet âvannı tesblt edeme-dlğinden dolayı, İtalyan İs’ tiklâli eski günlerde zaman zaman aksamıştı ve hürriyet ile istiklâli bir arala tam bir âhenk içinde yaşatama-dıklan zamanlar olmuştu Buna mukabil. Türkiye, tek bir gün için bile istiklâlini kaybetmemiş, topraklan baştan basa istilâya mâruz olduğu an her nevi zorluk hattâ imkânsızlık karşısında millet canında harekete geçmiş, istiklâlini kurtarabilmişti.
Fakat... Yüzümüzü Gar-be çevirdiğimiz gündenberl, içtimai sahada daima mevcut olan iç-hürriyetini. modem ve ölçülü bir şekilde |^_Jc-ha”8t’mu’da uzun uzunca ^5*vâdeli bir ömre kavuştura mamışrd'r. Bu da lıic şüp-neşiz mahallî şartlardan aogmus ve hürriyetin herhangi servet r-ibi tcvziinln
hürriyet kıymetimizi âyar-lamak ve ölçü ile yaşatmak zaruretini idrak etmiş daha olgun bir gençlik ve millet olduğumuza İnanmak lâzımdır. Artık ihtilâl yolu ile değil, parlak lâflarla değil, fakat iç-inzibatı ile. tekâmül yolu ile. ara vermeyen şuurlu çalışma sayesin; de istiklâlimiz kadar köklü ve sağlam medenî bir hürriyete ulaşmamızın mümkün olduğuna inanabiliriz.
Bir gün Avrupa, eğer pâ-yidâr olacaksa mutlak U. S. yani Amerikanın müttehit -cumhuriyetler modelinde olmasa dahi, kendi bünyesine göre bir müttehit-devlet-ler yaratmağa mecbur olacaktır. Bu ittihadın kuvvetli kollarından biri hiç şüphesiz İtalya ve Yunanistan-la, inşallah diğer Balkan komşulariyle de, istiklâl ve hürriyetin, insani ve sulh içinde yaşama azminin etrafında birleşen Türkiyenin bir rolü olacaktır.
İtalyaya karşı Türkiyenin hissettiği yakınlık sadece siyasî sebeplerden de gelmez. Garb -medeniyetinin her nevi manevî eserlerini takdir eden Türkler, İtalyan sanatını umumiyetle âşinâ bulurlar. Nitekim Türk kendi musikisi kadar İtalyan bestekârlarının eserlerinden hâz duyar. Gerçe, Alman klâsik musikisini de takdir eden, seven bir münevver zümre yok değildir. Fakat herhangi halktan bir fert bir Zeybek havası kadar aryasından yar. îşte,
Zeybek
«Travyata» mn hâz bütün
SALI 21 Mart 1950
bir du-j___ ____ bun-
lar. mîlletimizi, demokrasiye, İstikbale. İnsanî bir anlayışa doğru İlerlemesinde İtalyayı yanında görmek için memnun edecektir. Ayni şeyleri İtalyanların da hissettiklerine emin olabiliriz. Baki. Türk - İtalyan paktına hayırlı muvaffakiyetler dileriz.
Halide EDtB
Sahibi: Necmecldln Sadak — Yan İsterini ailen İdare eden C. Bildik — Aksam Matbaası.
Greko - Romen şampiyonası
İsveç gazetelerinin spor muharrirleri ne diyorlar?
Stokholm 21 (AP) — Bugün burada çıkan gazeteler, Türkiye, Mısır ve İsveç arasında dünyanın en lyl Greko - Romen güreşçiliği ünvanı için şiddetli mücadeleler olacağını Kaydetmektedirler. Dün gece açılış müsabakaları münasebetiyle spor muharrirleri tenkide şayan bazı cihetleri tebarüz ettirmişlerdir.
«Stocbolm Tlddlngen» gazetesi 57 kilo Mısır güreşçisi Mahmut Haşan'in, gecenin en büyük sukutu hayalini teşkil ettiğini ve bunun Çek güreşçisi Vaclav Dolejsl'yl yenmesine ve galebesinin İttifakla verilmiş olmasına rağmen, bir hakikat olduğunu tebarüz ettirmektedir. Gazete, güreşçinin maç deva-mınca hep aynı oyunu ve tekniği taklb etmesini ve hiçbir değişiklik yapmamasını ten kİ d etmektedir.
Birçok güreş mütehassislan da Mehmet Oktav’ın (62) güreşinde tenkide şayan cihetler görmüşlerdir. Oktav, Flnlândl-yalı Erkkl Taloselâ’yı 2-1 mağ-lûb edebilmek İçin hayli gayret göstermiştir.
Dagens Nyhter gazetesi, Oktay'ın. dünya şampiyonu Unvanım muhafaza edebilmek İçin, bundan daha iyi güreşler çıkarması icab ettiğini belirtmektedir. Svenska Dagbladet gazetesi de, Oktavın durumunun, dür. gece güreşmemiş olan İsveç şampiyonu ile Andenber-gln şansını arttırdığını ileri sürmektedir. Londra Olimpiyat.
HAMİŞ: «Kitaplar arasında» başlığıyla çıkan geçen yazımın sonuna doğru bir yanlışlık olmuş, özhan Toros Türk Hatipleri» adlı eserin müellifi gibi gösterilmiştir. Bu eserin müellifi Taha Torostur. Özür dileyerek düzeltirim. H. E.
Hazırlanan rapor
görüşülecek
larmda Oktav, Andenbergi mağ lûp ederek şampiyon olmuştu.
Svenska Dagbladet, dün baş-lıyan şampiyonada, 52 kilo şam plyonluğuna Ali Yüceli, İkinciliğine İsveçli Jobannson'u ve üçüncülüğüne de Mısırlı Abdül-hamldl namzet görmekte ve 57 kilo İçin ayın sırayı şu kimselere vermektedir: Mahmut Haşan (Mısır). Pletro Lombardı (İtalya), Kurt Pettersen (İsveç >, Halil Kaya (Türkiye). 62 kilo İçin gazetenin tahmini şu merkezdedir: Andenberg (İsveç), Mehmet Oktav (Türkiye), Kandil (Mısır), Antonlo Randl (İtalya).
Sovyetlerîn kararı
Stokholm, 21 (AP.) — Burada yapılan Greko - Romen Avrupa güreş şampiyonasının a-çıhş merasiminde birisi kadın olan Rus delegasyonu da katılmıştır.
1 Dün, Sovyet Büyük elçiliği, ’ İsveç güreş federasyonuna bir ' mektup göndererek, güreş mü-sabakalan ile muvazi olarak ’ yapılacak olan milletlerarası güreş kongresine Rus delegelerinin de iştirak edeceklerini ’ bildirmiştir. Mektup, kongrenin ' açılmasından boy dakika evvel • gelmiştir.
Başbakan yardımcısı şehrimizde
Bir kaç gündenberl Bursada bulunan Başbakan yardımcısı J Nihat Erim dün Akşam şehrimize gelmiştir.
IlaİU Kaya bundan evvelki gürellerden birinde hatmini tuşa etlinize»
Stokholm 21 — Dünya Greko Romen şampiyonluğu miisaba-bakalonaa dün TObah saat yet» bucukta Erlksdall salonunda başlandı. Salon ağzına kadar dolmuştu. İçeride aört binden fazla seyirci vardı. Salona giren İsveçliler, büyük ehemmiyet 1 verdikleri güreşleri radyodan 'takip ediyorlardı. Balonda İs-Ivecln yüksek tabakasına men-
Siyaset adamlarımızın hususî hayatları: 2
Muştan ve Demirci
efeler Ş. Saracoğlunu casus zannediyorlar!
Celal Kayarın lehde şehadeti.,.
Paris 21 (R.) Avrupa birliği konseyi dün Straaburg'da toplandı. Bu devrede birlik daha tesirli hale getirilmesi İçin komisyon tarafından hazırlanan rapor görüşülecektir.
İsviçreden Kuşadasına — 40 kişilik bir çete ile karşı karşıya
— Köşk karargâhında Saracoğluna ilk vazife veriliyor: «Bur-durdaki askerî cephaneliği silâh kuvvetile alıp getireceksin!»
— İkinci Büyük Millet Meclisine mebus— îlk ve son izdivaç...
(İktibas hakkı mahfuıdur)
ödemişte mektebe İlk başlayışından sonra geçİTdlğl tuh Bil safhalarını ve enteresan hâtıralarını dünkü «Akşam» da anlattığım Büyük Millet Meclisi Başkanı Şükrü Saracoğluna soruyorum :
— Sene 1918... tsvlçrede tahsilinizi bitirerek arkadaşınız Mahmut Esûtla Kuşadasına döndünüz ve Harekâtı milllye-yt orada da başlamış buldunuz. Sonra ne oldu?
«— Kuşadasına geldikten biraz sonra İzmir mebusu intihap edilerek İstanbul» gittim. Rıhtıma çıkar çıkmaz, öğemdlm kİ yolarda siyasi partilere verilen Meclis dağılıyor ve mebusları on dakikalık propaganda neşri- da aranıyor... Birkaç arkadaşın yatı hakkını Mıll-t Partisi İlk himayesiyle Istanbuldan yenl-defa Mareşal Fevzi Çakmak'ın 1 (jen Kuşadasına dönmen İmkft-Istanbul radyosunda yapacağı1 nını bulabildim. Arakdaşım konuşma İle istimal edecektir. | Mahmut Esat da mebustu, fa-Mareşal Fevzi Çakmak, on kat 0 benimle Kuşadasına gel-daklkalık konuşmalında seçim- 1 mjyerek Ankaraya geçti...» lerde Millet Partisine niçin oy, Ynlrin 40 kişilik hir verilmesi lâz>m geldiğini İzah 1 o,aa tU KİŞİ l!K DİT
Siyasal bilgiler okulu
Ankara 21 (Aksam) — Siyasal Bilgiler Okulunun «Siyasi vs İktisadi ilimler Fakültesi» a-dıyle Ankara Üniversiteme bağlanması karart aşmıştı- Bu husustaki hükümet tasarısı İlgili komisyonlardan geçerce Meclis gündemine alınmıştır.
Radyodaki konuşmalar Ankara 21 (Akmamı — Rad-
âvarianmncmda gecikme- verilmesi lâzım geldiğini izah *°*da 40 kişilik bir mizden iin-i gelmiştir. Bu edecek ve vatandaşları bu yola çe*e ile karşılaşma gün bu manevî ve hayat!! davet edecektir. | Şükrü Saracoğlunu, tekrar
Yazan
sup şahsiyetler, kordiplomatik, 200 den fazla gazeteci bulunu-yordtir
Salon güreşlere iştirak eden
16 milletin bayraklarlyle donatılmıştı. Güreş takımları alfabe sırasiyle içeriye girdiler. Her takım girdikçe o memleketin milli marşı çalmıyor ve takım alkışlanıyordu. Türk takımı, önde Muharrem Cundaş, Türk .bayrağını taşıdığı halde salona girince büyük şevkle alkışlandi-
' Seyirciler İyi tanıdıkları Türk güreşçileri hakkında büyük tezahüratta bulundular.
15 dakika süren takdim resminden sonra İsveç Kırai ailesinden prens Bertil kısa bir nutuk söyledi. Prens güreşlerin tam bir sprotsmenllk havası İçinde yapılmasını, bu gibi karşılaşmaların dünya milletleri arasında yakınlık temin edeceğini söyledi ve güreşçilere muvaffakiyet temenni etti.
İsveç Güreş federasyonu başkam. StokhoLma gelmiş olan Romanya ve Polonya güreşçilerinin tartmalara gelmediklerinden müsabakalara İştirak ede-miyeceklerlnî bildirdi. Bunu müteakip güreşlere başlandı.
Dün 52. 67. 62 kiloda üç güreş yapıldı. 52 ve 57 kilolara 14, 62 kiloya 6 müsabık İştirak etmiştir. Güreşlere İştirak eden 3 güreşçimizden Lklsl tuşla, biri
sayı ne galip geldi. Neticeler 3 tınlardır:
■ ■UlMTTl
Cemaleddin BİLDİK
Kopyalı hasap pusDagı
Şükrü Saraçoğlu pek meraklısı
Dünyanın bir çok yerlerini gezmiş olan tanınmış bir iş adamımız, gerek İstanbul-daki, gerek Türkiyenin başka yerlerindeki lokantalarda, bilhassa içkili yerlerde kopyalı hesap pusulası usulü tatbik edilirse, pek çok faydalarımız olacağını bize anlattı. Fikrini doğru bulduk.
Çok sefer ya müessese, ya garson, insanı mahcup edecek şekilde bir hesap pusulası dayıyor. Tahmininizden (ve hakikatten) pek yüksek bir rakamla karşılaşıyorsunuz. Fakat, misafirlerinizden sıkılıyorsunuz, yanınızdaki kadınlar hürmetsizlik sayar
olduğu bir maçı seyrederken diye çekiniyorsunuz. Mantık! olmayan bu parayı veriyorsunuz. İçinize dert olu! yor-
' Göz ucuyle bakıp bir yanlış bulsanız, (Pardon, pa-Isam) deyip geçiştiriyorlar. Ayni hesapta belki başka (pardon) lort icap ettirecek,
Kuradasına gitmesinden sonra Harekâtı mllllyeye hararetle katılmış olarak görüyoruz:
«— Harekâtı milliye mevzuunda. diyor, her kaza, nahiye ve köy ayrı ayn çalışıyorlardı Ben bunlun bul uçturup blrlef-
Urmek için elimden gelen gayreti sarfettlm.»
— Demirci Mehmet Efenin karargâhına o sıralarda mı gittiniz?
(Arkası 3 üncü sahifede)
sözüm ona «yanlışlar- da var.
Fenası: Kabarık faturalar dumanlı başlan ekseriya kızdırıyor Tabancalı yahut kamalı müşteriler de miies-seseye karşı haksızlık edebiliyorlar. Ayni adam, belki, ertesi sabah soğukkanlılıkla cebindeki hesap kopyasını gözden geçirse, kabahati garsonda değil, kendi müsrifliğinde bulacak .
Memleketimizin bazı nakil müessese!erinde ve otellerinde kopyalı hesap pusulası usulü vardır. Hele Garbta bu usul çok tamimim etmiştir. Eğer belediyelerimiz, hic değilse, birinci ve ikinci sınıf müesseselerc kopyalı hesap pııslası usulünü mecburi şekilde tatbik ettirseler, iç ve dış turizm noktasından favdalnnınz. Bizzat müesseseler de fayda görürler Zira sîmd'ki durum öyle ki, insan bir «ittiği vere bir daha uyağını basmıyor.
Bor ire 2
Milletvekili o mak isteyenler çoğalırken
Milletvekili olmak istiyenlerin sayısı çoğalıyor diye âdeta şikâyet ediyoruz. Bilmeni hangi vilâyette (100 kişi milletvekili olmak için müracaat etmiş. Halbuki oradan ancak 8 milletvekili çıkacakmış.
Tuhaf şey! Bir yerden 8 milletvekili çıkacaksa ancak 8 kişi mi talip olmalıdır? Milletvekilliği, bilhassa bundan sonra kolay işlerden değildir. Halk kime rey verdiyse onun devlet merkezindeki çalışmalarını dikkatle takip edecek, bulunduğu yerin dertlerini gidermek için çalışıp çalışmadığına bakacak, seçim dairesine her gelişinde vekiline ne yapmakta olduğunu soracaktır. Hattâ şimdiden halkın milletvekillerini âdeta iş takip etmekle vazifeli görmeğe başladığını, seçim dairesinden Ankaraya gelen milletvekillerinin çantalarında bir yığın evrak getirip bakanlık bakanlık dolaşarak seçmenlerinin Merini kovalamakla olduklarını söylüyorlar.
Herhalde milletvekilliği artık «rahat îş» olmaktan çıkmıştır. Millet yolundaki bu zahmetli vazifeyi yüklenmek istiyenlerin çok olmasını sevinçle karşılûmalıyız. Unutmamalıyız ki dertlerini izden bîri de şimdiye kadar milletvekili olmağa heves edenlerin azlığıdır. Memlekete faydası dokunacak bir çok kıymetli şahsiyetler bu mevzuda çekingen davranmışlar, yavaş yavaş «neme lâzım? İşleri düzeltmek bana mı kaldı?» düşüncesi yayılmış, milletvekilliği böylelikle bazı vatandalşarın mesleği haline gelmiştir. Eğer bu seçimlerde vatandaşlaı geniş ölçüde milletvekilliğine alâka gösteriyorlarsa bunu «neme lâzımcılığın azalması» mânasında almalıyız.
Kendini ölçüp biçmeden herkesin milletvekili olmak istemesindeki garabeti anlamıyor değilim. Yatma maaş almak için milletvekili olmağa çalışmak da hazindir. Fakat eğer maksat hizmet ise ve milletvekili olmak İsteyen kalabalık şimdiye kadar türlii sebeplerle siyasete yaklaşmayan kimselerden mürekkep ise bu, memleket namına sevinilecek bir hâdisedir. Şevket RADO
12 adada emlâki olanlar
(Baş tarafı 1 inci sahifeıie)
52 kiloda
Bu slklete 14 müsabık iştirak etli. Neticeler: Mahmut Molla Kasım (Iran), Abdullah Sildani 1 (Lübnan) a itUtekla, Fridtjof Clausen (Norveç) Vukuv (Yugoslav)» 5 dakika 10 saniyede tuşla.
1 Maurice Mearis (Belçika) Gl-ovannl Cocco (İtalya) ya 9 da-ıkika 20 saniyede tuşla, Johans-dere edilmiş olup, bedelleri sa-!&Ofl viUata (Ftalindl-
hiplerince hiç alınmamış veya' küsmen alınmış bulunan emlâk İçin yeniden takdir edilecek kıymetin, tesblt olunacak tazminatla birlikte tediyesinin temini imkânları hasıl olmuş bu- .
Ilınmaktadır.
Keyfiyetle alâkalı vatandaşla Timızdan elyevm Radosta bulunanların İşlerde Rodos başkon- ( soiosluğumuz meşgul olmaktadır.
Halen. Türkiyede bulunan ve vaktile İtalya hükümeti tarafın dan Onikl adadaki gayrimen-kullerl müsadere edilmiş olup bedellerini hiç almamış veya ancak kısmen almış bulunan
Dışişleri Bakanlığı* nın neşrettiği tebliğ
Ankara (AA.) — Dışişleri
Bakanlığından tebliğ edilmiştir:
İtalya hükümeti tarafından onllki adada bu adaların sulh muahedesi ger eğince Yunanla -tana intikalinden evvel muşa-
ya) ya 5 dakika 19 saniyede kafa kol alarak tuşla galip gelmişlerdir.
sıkletinin favorisi Alı Yücel -Kron o we iter (Çekoslovak) ı bel sarması ılp 1 dakika 40 saniyede tuşia yenmiştir,
Szilagj'i (Macar) Thomson (Danimarka) ya ittifakla. Ab-dülhamıt (Mısır) Edmon Faure (Fransız) a ittifakla galip gelmiştir .
57 kiloda
Bu sıklete de 14 müsabık güreşmekte İdi Neticeler:
Lombardı (İtalyan) Moguljak .uu.c. uuuu.au (Yugoslavya) ya 5 dakika 40
Onlki adalı ^atandaşianmısm saniyede tuşla( Elik Johansson en kısa zamanda. dilekçe ile 'Finlâdlya) Şchap (Lübnan) a D işi çiler Bakanlığına aşağıdaki daküca 23- saniyede tuşla, Me-husualarda en etraflı şekilde bilgi vermeleri rica olunur.
1) Adı, soyadı, medeni hail ve sarih adresi.
2) Türk tabiiyetini ne zaman ve ne şekilde iktlsab ettiği,
3) Müsadere edilmiş gayrl-menkuilerin cinsi, ölçüsü ve mevkilerini,
4) Müsadere tarihini ve mum - . _
künse müsadereye ait emirna-Halil Kaya süratli ve atak Kümenin tarih ve numarası, (ve- rc§* lle hazmına hiç bir fırsat ya örneği), | vermemiştir. Güreşin 3 Üncü
5) Müsadere İçin vnktile tak- dakikasında rakibine bir burgu
dir edilen kıymet [takan Halil hasnunı kolaylıkla
6ı Paranın hiç mi alınmadı- tuşa getirmiştir. Maçtan sonra. ğJ yoksa kısmen m! alındığı,' mhıder Türk gazete foto muhali ismen alınmışsa hangi tarih- birleri tarafından işgal edilmişte, hangi bankaya yatırılmış.tir-
Olduğu. j M. Haşan ıMısu) V. Delejsl
7ı Bu hususta Bakanlığımız (Çe&)e ittifakla galip gelmiştir, n ezdin de bir müracaatlcri ol-1 62 kiloda
muş Ue bu müracaatın tarihli K Llesln (Danimarka) 3
ve Hakanlığımızdan almış ol- KuMai (Macar) a ittifakta galip dukliarı son yazının tarih ve s&- gelmiştir.
Fenerbahçe
Tel - Avivde 1-0 mağlûp oldu
Teiâviv 20 (AP) — İstanbullun Fenerbahçe futbol takımı buğun israilde, Telâriv'ln Hapoel takımına karşı oynadığı son maçı i o kaybetmiştir.
Birinci devre 0-0 bitmiştir. Fenerbahçe, İsrail'de oynadığı 4 maç m ikisini kazanmış ve ikisinde de mağlûp olmuştur.
Uçan daire mi?
Konya'dan bazı gazetelere gelen bir habere göre diin «abalı İstasyon köprüsü elvan orta çoit yüksekten uçan barı şeyler görülmüştür. Bunların uçanda! re olduğunu iddia edenler vardır.
Greko - Romen şampiyonası
'erile (Norveç) Joscph Mewis (Belçika) ya ekseriyle. Kurt Petterson (İsveç) Bence (Ma-carj a ittifakla, Maurice Faure (Fransa) Holger Abro (Danimarka) ya 3 dakika 40 saniyede tuğla galip gelmişlerdir.
Güreşçimiz Halli Kaya İsviçreli Gonton'u 3 dakika 4 saniyede kolaylıkla tuşa getirmiştir.
Güreşçimiz Mehmet Oktav, durgun geçen bir güreşte. teşebbüsü daima elinde bulundura-
rak FinlandiyalI rakibi E. TaJe-selaya ekseriyetle galip gelmiştir. Bu müsabakada FinlandiyalI pasif güreştiği için İki Ihlar almıştır. Buna rağmen İsveçli hakem Talosela'nm lehinde oy vermiş, Fransız ve Norveçli hakemler de Oktavı galip ilin etmişlerdir
Kurz (Çek) R. DJelle (Fransa) ya ittifakla. S. Kandil (Mısır)
R. Randi (İtalyan)a İttifakla,
S. Taiıa (Lübnan) AJ1 Badat (Iranla 3 dakika 15 saniyede tuşla, S. Torma (Yugoatar) D. Hureby (Ncrveç)c ekseriyetle galip gelmişlerdir.
Güreşlere bugün devam edilecektir.
Güreş federasyonu başkanmın demeci âtolüıohn 20 (AA.) — Türkiye Güreş federasyonu başkanı
S ab ah Gaz e tek ri Ne U i y or ?
Küçük çareler
YENİ SABAH bu başlıklı makalesinde Demokrat Partinin yeni seçim kanununa güvenir gibi tavır takınmasına rağmen itimadın tam ve şümullü olmadığından bahisle diyor ki:
Celâl Bayorın izhar ettiği huzur ile Menderesin ihtirazı kayıtlan hakikatte hep ayni düşüncenin İfadesidir. İktidar partisi 194G seçimleri gibi yüklü ve günahlı bir maziye malik olmasa İdî. Bugün muhalefet saflarından vc liderlerinden böyle hiç de hoş olmıyan seslerin yükselmesine şahit olmazdı, Hele ufak hile ve oyunlarla faraza benzin veya kâğıt vermemek veyahut sermen kütüklerinde ciddi tetkiklere meydan bırak-mıyacak kadar el çabukluğu ve acele ile hareket etmek gibi fiiller tahakkuk ederse ve etmekte ise. cidden kendisini büyük bir parti sayan iktidara hiç de yakıştırılacak şey .er değildir.
Kendisini çoğunluk sayan parti, mertçe ve açık alınla Türk efkârının karşısına çıkmağı bilmeli vo müsavi silâh-
Bir Ingiliz harb gemisi geliyor
İngil teren İn Akdeniz filosuna mensup Pelit an adlı 1500 tonluk firkateyn bugün limanımıza gelecek, 25 ma. ta kadar burada kalacaktır. Gem) 18 mil süratinde ve altı adet dört pus-luk top. mayln atma tertibatı ile mücehhezdir. Gemi, albay C. D. Boııham - Carter komutası altında bulunmaktadır.
193? sencsnlde denize indirilen «Pelic&n», son harbde bLr
Kasapların
öğle tatili
Tasarı Millet Meclisi gündemine alındı
Ankara 20 — 1950 nüfus sa-hakkında eskilerine göre, daba esaslı Te' surette yapılacaktır.
| Sual varakaları fertlere göre
ya* (tanzim edilmeyip ailelere göre hazırlanacaktır.
Bu yen! sual varakalarına gö
Kasapların da öğle tatilinden faydalanmaları Seyhan Milletvekili Sinan kelloğlu tarafından Hafta Tatili Kanununda değişiklik pılmasına dair kanun teklifi ilgili komisyonlardan geçerek Meclis gündemine alınmıştır.
Tasarının son şekline göre çok yorucu ve yıpratıcı bir meslek olan ve sabahın erken saatlerinden geç vakitlere kadar çalışan kasaplar da saat 13 den 14 e kadar bir saat tatil' yapacaklardır. Yalnız Ramazan Ve Kurban bayramları arifesine rastlayan paznr günleri tatilden istisna edileceklerdir.
Amerikan büyük elçisi yarın geliyor Bir müddet te nberi memleketinde mezunen bulunan Amerika Birleşik Devletleri Ankara1 büyük elçisi George Wadsworth yarın uçakla İstanbula gelecek ve Ankaraya gidecektir,
Vehbi Emre beyanatta bulunarak demiştir ki:
«Bu akşamki güreşlerin neticelerinden çok memnunuz. Takım tasnifinde iyi bir yer alabileceğimize İnanıyorum.
İsveç, hâlâ birincilik için en şanslı takun addolunmakla beraber. kendisi ile mücadele etmek İçin azamî gayretimizi sar-fedeceğlz. Mamafih güçlük çıkartabilecek olan başka (akımlar da mevcuttur.
Yeni kaidelerin hakemlere çok faydaları dokunmaktadır. Bu kaideler kullanıldığı müddetçe verilen kararların doğruluğundan şiiphe edilemez.
Yeni kaidelerin hararetli taraftarlarından biri de, bu kaidelerin atak güreşçilere daha çok puan kazandıracağını belirten Mıaırh ic&reci Ratlp beydir.»
re. eski yayımlarda elde edilen neticelerden ayrı bütün nüfusumuzun aile topluluğu olarak terekkübü, okuyup yazma bilmekten başka, tahsil derecesi, meslek ve çalışma durumu, bilhassa şehirler itibariyle daha teferruatlı olarak elde edilmesi ve ayrıca sayım sırasında işsiz olanların da ortaya çıkması sağlanmış olacaktır.
Mesken buhranı etrafında komisyonların raporları
İstanbulun mesken buhranur.ı ha) için teşkil edilmiş olan dört komisyondan üçü vazifesini ikmal elmiş ve raporlarını vermişlerdir. Nüfusun artış nlsbetinl, şehrin İktisadi durumunu ve hangi mm takalarda daha kesif olabileceğini tetkik etmekte otan iktisat komisyonu da raporunu ikmal edince genel heyet derhal toplantıya davet edilecektir.
Yerli filim yapanların toplantısı
Yerjj filim yapanlar şirketi dün hükümetin almış olduğu bazı kararları konuşmak için, sendik toplantılarını yapmışlardır.
Acı bir kayıp
Büyük bir »«satirle haber aldığımıza göre orgeneral Ali Sait Akbaylugan uzun bir hastalıktan sonra dün sabah Allahın rahmetine kavuşmuştur.
larla rakiplerine karşı koymalıdır. Halbuki hakikatte silâhlar hiç bir vakit müsavi değildir, çünkü İktidarın elinde bin bir vûat ve hareket imkanı vardır. Bir buçuk milyarlık bütçeyi sar-fedecek mevkide olanak başlı başına bir üstünlüktür.
A
Sporun dertleri
Burhan Felek CUMHURİYET* te bu başlıklı yazısında diyor kİ:
1928 enetdnde ben İstanbul mıntıkası reis) Ikın mıntakada hepsi Cı-mlv“tler kanununa göre teşkil edilmiş 30 kulüp vardı. Bun i t. rın dışında fed ere olmak şârtlarmı ikmal edemediği için teşkilâta girememiş bir o kadar kulüp daha vardı Unutmamalı ki Uılınan İttifakı) adındaki spor teşkilin da 1923 tarihinde kurulmuştu, Beş senede bu teşkilâta otuz kulüp girmişti. Ondan sonra aradan 22 sene geçiyor. Bunun, on senesi de devletin elinde. Senede eskiden bu işe 20 - 30 ve en çok 80 bin lira para verilirken şimdi yalnız İstanbul bir milyondan fazla ve-
riyor. Bütün vilayetlerin ve merkezin yıllık tahsisatı yekûnu üç milyonu buluyor. (On senedir bu işe harcanan para ise 20 milyonu bulur ) Bir kısım kulüplerin de elde ettikleri yüz binlerle lira bütün bunlara rağmen bu yekûnun dışındadır,
istanunlda kulüp sayısı 60 ve 'faal Sporcu nayuı 3-4 bin kişi... İşte ası) dert bodur. Bu bize çocuklai imız'n spor yapmadığını, Türk milletinin bu maksatla göze aldığı fedakârlığa mukabil elde ettiği semerenin nispet ediicmıyccek derecede küçük olduğunu gösteriyor. Ben bununla kimseyi muahaze etmiyorum. Bnının faydası olmadığını gördüm. Boıı sadece müşahede ediyor ve gösteriyorum. İşte spur gelişsin, İlerlesin ve bu milletin cocukl&n bu güzel va medeni, nimetten faydalansın diye aldığımız tedbirlerin, ve omuzladığımız külfetlerin hasılası bu! Ben o taplantıda oluydun, bu dâvayı ortaya atar, onun çarelerini araştırman m sporun yegâne beklediği ilâç olduğunu söylenlim.
çok muharebelere İştirak etmiştir. 1940 senesinde geminin kıç kısmı, Nörveçte vuku bulan bir muharebede tamamen tahrip edtlmlş. ve bu hasar tamir edildikten sonra. Doğu İngiltere sahilleri açıklarında çarptığı bir mayin neticesinde kıç kısmı gene hasara uğratılmıştır.
Müteakiben, bir taç sene zarfında refakat gemisi vazifesini deruhte eden «Polieıuı», en az
bir Alman dcinz'.ltısmı batırmağa muvaffak olmuştur.
Harbin sonundan beri, Pell-can» firkateyni İngiliz Akdeniz filosuna iahll bulunmaktadır. Bu sayede 1948 mayısına kadar Filistin sahillerinin denizden kontrolü vakfesinde önemli bir rol oynamıştır. Gemi geçenlerde, İngiliz bahrlycJsnln muazzam Akdeniz manevralarına iştirak etmiştir.
1950 sayımı
Hazırlanan suallere göre daha derli toplu olacağı anlaşılıyor
Celâl Bayar
Gaziantepte dün bîr nutuk söyledi
Gaziantep 20 — D. P. Başkanı Celâl Bayar, İl kongresinin soba ermesi dolayısiyle bir nutuk söylemiştir. Bayar. bu nutkunda 948 seçimleryle önümüzdeki seçimler arasında Dİr mukayese yaptı. Ve partisinin, bir seçim seferberliği arifesinde olduğunu söyliyerek:
«— Bir ordu bütün kudretin] bir araya getirip, nasıl meydan muharebesinde netice almağa çalışırsa, partiler de kendi muvaffakiyet ve ca ferlerin i seçimlere bağlamak İsterler. Vereceğimiz meydan muharebesi zamanı yaklaşmıştır. Mutlaka kazanacağımıza güveniyorum.» dedi.
Bayar. Geçim Kanununun gayet müsaid olduğunu, ou hava İçinde eğer D. P. kaybederse, bunun sadece iyi çalışılmamış olmanın bir neticesi olarak kabul edileceğinL de sözlerine ilâve etti.
Yeni Seçim Kanuniyle, seçim; lere hiçbir şekilde müdahale yapılmamasının temin edilmiş olduğunu söyliyen Bayar: «Şu veya bu parti ne pahasına olursa olsun, ben iktidarda kalacağım derse, o parti milletin iradesine karşı isyan etmiş demektir. Âsilerin cezasının ne demek olduğunu da millet pekâlâ takdir eder.» dedi.
Bayar, bundan sonra mahalli İhtiyaçlardan bahsetti. Ve bunların temini yoluna gidilmesi İçin çalışılacağını söyledi.
Celâl Bayar, öğleyin Kilis kazasına gitti. Orada da partililerle temas ettikten Sonra Ada-naya geçti. Bayar, yarın (bugün) uçakla Ankaraya dönecektir. ___________
Ordu Halkevi salonunda yangın
Ordu 20 — Ordu Halkevi sinema salonunda yangın çıkmıştır. Kaçmak istlyenlerden seki» kişi yaralanmıştır.
BORSA
İyicil u kı>^J
flf kanuna tasarısının yöriişiilmesine başlandı
Bir çok hatipler söz aldılar, müzakereye bugün devam edilecek
Ankara 20 — Hükümetin teklif elliği A! Kanunu tasarısın m müzakeresine bu akşam saat 18 buçukta başlandı. Oturum, Cevdet Kerim İncedayının başkanlığında idi, İlk sözü Mllet Partisinden Osman Nuri KönJ-aldı. Vc tasarının umumi durumu hakkında mütalâasını söy-llyen Osman Nuri Koni, bu kanun tasarısının bellibaşiı Af Kanunlarına benzemediğini, bir nevi «Himaye! yaran» k?ınunu olabileceğini beyan etti ve seçimde baskı yapanlarla millete karşı suç işlemiş kimselerin kurtarılmakta olduğunu, ve bu tasarının bir nevi «Teşviki ce-raim» kanunu olduğunu söyle-dL
Mütaakıben söz alan D. P 11 Fuat Hulûs! Demircili de aynı noktal nazarı ileri sür di Ve herkesin Sekizinci Büyük Millet Meclisinden âdilâne bLr atıfet beklemekte olduğunu, medeni milletlerde cezanın hedefinin intikam olmayıp mahkûmun halini ıslah, ahlâkını tasfiye olduğunu İzah etti ve:
c— Casusluk yapanlar, memlekete karşı hakikaten canlya-ne suç lşllyenJer affa şayan görüldüğü halde, alelade suçjann faillerinden bu «af» esirgeniyor.»
Dedi ve affın beklendiği gibi Lam ve şamil bir şekilde çıkarılmasını İstedi
Bundan sonra Feridun Fikri Düşünsel kürsüye geldi; affın bütün hukuk âlimlerince cemiyet cihazı İçinde bir «müessese» olarak tanındığını ve zaman zaman bu müesseseyi işletmek Icab ettiğini söyliyerek, daha şa mil bir affın lüzumunu işaret etti. Bunun için tasarının ikinci maddesinin komisyona gönderilerek genişletilmesinin ve âdi suçlara da teşmilinin doğru olacağını izah etti.
Vasfı Geregjr de, hükümetin tasarısındaki gerekçede umumi bir affın lüzumuna işaret edildiği halde, tasarının, bu mahiyeti taşımadığını, binaenaleyh çıkarılacak Af Kanununun u-mumi bir mahiyet taşıması icab edeceği mütalâasında bulundu.
Cihat Baban da, muvafık, muhalif, bu tasarının kimseyi memnun etmediğini, yakalanan faillerin mahkûm edilmesine mukabil, ele geçmiyenlerln affa uğratılmasının hiçbir mantığa dayanmadığını, affın teşmil e-dilmesi gerektiğini, bu haliyle çıkacak bir Af Kanununun
İ»t«nl>ul Bortar-tnın 10/3/1K0 Halleri
ÇEKLEŞ
Londra 1 Statün J8aw
Ne w York 100 Dolar S90-—
Parla lWFrwuaxF, 0»
Stoklıolm T» t«veç *r- * 54.12.SD
Cenevre İOO İsviçre F. (Uta
Amcsterdam 100 Florin 73.0M0
Brillıscl İOO Belçika F, 5 00,
Urban 100 Kskudea_________fl.TS&O
ESHAM VE TAHVİLÂT % t r/JZL» TAHVİLLE»
Sivas - Erzurum I 3) 95
SİVM - Erzurum 3-7 41.09
İtMİ Demiryolu 1 41.15
İMİ Demiryolu II ».«5
JMl Demiryolu IH fı lt
Milli Müdalaa 31.10
MIHI MUdataa ü 23JS
Milli MOdafna m 21.05
MİMİ Mttdnfaa IV 21.18 ı
% & FAİZLİ TAHVİLLER
Kalkınma i MJ4 I
Kalkınma n BB 80
Kalkınma m 8SiO
»41 istikrazı I Sd.M
us istikra» rr m.h2
İSTİ Demiryolu M.25
1S4» İstikran L 07.101
% S rAİZLİ TAHVİLLTR
1913 Britınl 23,K
11138 İkramiyen B1 90
Milli Müdafaa Z1J0
Dftmlryolu IV 97.33
Demiryolu V JK>._
% 13 FAtZLİl TAHVİLLER
HMD tahvili 97.35
ANADOLU DEMİBYOLP GRtTPU
Tnlıvfllcr 1-2 111.—
Hisse senetleri % 60 50.—
MümeMll senet «7 90
ŞİRKET HİSSELER)
Mcrhcz Bankası 130 —
iş Bankası 37 S0
T. Ticaret Bankası 6.—
Aralan Çimento 1TJ5
SARRAFLARDA ALTIN
SaJıjKu
Gulden M.40
Ttlrlc lirası 4005
îlcrlln 5210
(Ulço • —
»ega« 42.30
mcılilcjcette bîr hoşnutsuzluk dcğUse, geniş bir elem tevlld •-dcceğlhl söyledi.
Nureddin Üpen de, tasarıyı itenH'd etti ve buna çok geniş bit şekli verÜİnesİ İcao ettiği hususunu müdafaa eyledi ktuhlddln Baha Pars da Af Kanununun, bu şekltde çıkmasının büyük bir adaietakilk olacağını kaydetti vö daha şamil binasını. Istiyerek; hiç affedilmemesi Icab ederi kimselerin affını derpiş eden böyle bir tasan Meclise gelirse, Türk kalbinin harekete geçmemestaln İmkânsız olduğunu söyledi ve 1-kinc! maddenin komisyona gönderilerek çerçevesinin genişletilmesini teklif etti.
Emlneddln Çellköz, bu tasarının umumî efkârın istcdğl bir af tasansı olmadığını, birkaç kişiyi sevindirme pahasına u-munii bir zarar tevlld edeecğinl anlattı. •
İbrahim Arvas, hükümet tasarısının şiddetle aleyhinde bulundu. Hainlerin, komünistlerin affının doğru olamıyacağını, bunlara memleket dahilinde ya yol yaptırtılmasının, yahut ço-lukiariyle çocuklarlyle beraber özledikleri cennote gönderilmelerinin doğru olacağını beyan, etti. (
Seyhan Milletvekili Sinan Tekelloğlu da bu tasarının Af Kanunu mahiyetinde olmadığını izah etti.
Kemal Özçoban da, Hükümetin af tas ansının nevi şahsına münhasır bir kanun olduğunu. Af Kanunundan gayenin bu olmadığını anlattı.
Evvelce söz istemiş olmaları dolayıslyle İsimleri yazılmış bulunan Emin Sazak ve Kimli İdil salonda bulunmadıklarından, Nâzını Poroy’a soz verildi Nâzım Poroy, affın tamamen a-leybinde idi. Affın ancak memleketle hasıl olan bir karışıklıktan mütevellit huzursuzluğu bertaraf etmek İçLı yapılan bir hareket olduğunu söyledi Ve muhalefetin ve bir kısım gazetelerin yarattığı bu «at» havasının, bugün hapishanelerde mevcut 60 bin vatandaşın reyini kazanmak İçin yaratıldığını soyledL
Vakit hayli geciktiğinden, yarın (bugün) saat 15 te müzakereye devam edilmesi karariyle celseye nihayet verildi-
Türk - Ita'yan andlaşması
İmza töreni cuma günü Romada yapılacak
Roma 20 (AA.) — Dışişleri Bakanlığından bildirildiğine gö re, Türk - İtalyan dostluk anlaşması 24 mart cuma günü Romada imzalanacaktır. Türkiye Dışişleri Bakanı Necm e eldin Sadak 23 martta Komaya gelecek ve imsa töreni ertesi günü Dışişleri Bakanlığında ya pıi&caktır.
Anlaşmayı İtalya adına Dışişleri Bakanı Kont Carlo Startsa İmzalıyacaktır,
M. Partisinin Mareşali ziyareti Millet Partisi İstanbul II kongresinde verilen, karar gereğince, partililerden mürekkep 13 kişilik bir heyet dün saat 16 da Mareşal Fevzi akmak'ı Teşvikl-yedeki İkametgâhında ziyaret etmiştir.___________
Demiryolları mensuplan baremi Ankara 20 — Devlet Demiryolları memurları vc işçileri için hazırlanan yeni barem tasarısı Meclis gündemine alınmıştır. Evvelce de bildirdiğim ğibl bu tasan ile demiryolları memurlarının aylıkları bir derece arttırılarak devlet memur-larlle aynı seviyeye çıkarılmak ta. yol, cer gibi aktif işk'de ça Jışan personellerin dereceleri de birer, bazilanntn da ikişer üst. dereceye yükseltilmektedir. İşçi ücretlerine de bir miktar zam yapılmakta, kilonu (re ve tazminat paraları da arttuıl-maktadır.
Siyaset adamlarımızın hususî hayatları: 2
Halin
tanzimi
AK Ş AMflfoAKŞ AM?|
Profesyonel politikacılığın iflâsı
Zeytinyağı ve peynirler
İnsanların idaresi bir zaman kâhinlerin elinde imiş. Bir zaman aşiret reislerinin; bir zaman bülûğa ermemiş kıratların ve aksakallı din adamlarının . Nihayet döne dolaşa bizim devirde siyasi iktidar profesyonel politikacılara intikal etti. Fakat bu da geçer yahu! Çok emareler beliriyor. Bu da geçecektir, evet. Eli kulağında 1
Şu hayatta hiçbir şeyin Ömrü, ilelebet payidar değildir. Biz insanlar nasıl ölüyorsak. şu ağaçlar nasıl kuruyorsa, tabiatın da. cemiyetin de hâsıl ettiği türlü türlü cins ve neviler günün birinde inkıraz buluyor; mamutlara dönüyor. Profesyonel politikacılık da bu kaideye istisna teşkil edemez. O da bir tarihî devre aitti; bizim tarihi devrimize ait. O da gelip geçecek. Son demine ulaşmış bulunuyoruz.
Son demine ulaştığımıza daiı kanaate. İngiliz muhafazakârlarının başkanı Chur-chill dolayısiyle vardım.
Sayın Churchill’e hangimiz yüksek değer vermeyiz? Ona hangimiz medyun ve havran değiliz? Şirin başkanın İkinci Cihan Harbini yedi evliya kuvvetiyle yürüttüğünü biliyoruz, llem de pirifâni yaşında kıtadan kıtaya seğirterek ve «ki parmağı ile resmettiği (V) fıskiyesinden ruhumuza ümitler saçarak...
Akibet muradına da erdi. Öyle umulurdu ki. bu muvaffakiyetinden sonra. | olarak bütün meslek artık kurtulan milletler onu arasında toplantılar tertip başlarına taç edecekler. ] mlştlr. Dünya onun olacak! . .
buki, vaziyet meşhur Türk halatçılarıyla sanayicileri, ikin-şairinin dediği gibi imiş: ...........
Fiatlar düşmeğe başladı, tenezzül devam edecek
Zeytinyağı Astları düşmeğe başlamıştır. Litresi 250 kuruşa satılmakta olan İyi evsaftaki yağlar 230 kuruşa düşmüştür. Ucuzluğun devam edeceği tahmil ediliyor.
Beyaz peynirin toptan Autlarında da düşme başlamıştır. Şimdiye kadar perakende 280 kuruşa satılan yağıl peynirler 250 ye inmiştir. Bu sene süt bol olduğundan peynirin de fO2İa İmâl edileceği anlaşılmaktadır. Henüz piyasaya yeni mahsul peynir gelmemişse de imaline başlanmış olması Hatların düşmesine sebep olmaktadır. önümüzdeki mevsim beyaz peynirlerin flatça şimdikinden hayli düşük olacağı söyleniyor.
serbestisi
Muştan ve Demirci
efeler Ş. Saraçoğlunu casus zannediyorlar!
Yakında İthalâtın geniş çapta serbestleşmesi ve gümrük tarifelerinin de buna göre ayarlanması devresine girileceği için İlgili çevrelerde bu meselelerle alâkalı çalışmalar devam etmektedir. İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası da bu işle ilgili ‘ ‘ gruplan
______________ Bu toplantıların ilki Hal- dün öğleden önce züccaclye it— * haiateılarıvla sanavlclleri. lkln-
(Baş tarafı 1 inci sahlfede)
(— Evet! Demirci Mehmet Efenin karargâhı o saman Köşk nahiyesinde İdi. Karargâhına gitmeği ve kendisiyle konuşarak ı Harekâtı milliye hizmetinde
halatçılarıyla sanayicileri, uun- - ,
lebi d. ojeden sonra madeni, ten(Us“'e Jard.m etmejl ş U-Uya İthalâtçı v8 sanayicileri ?il““
'onumda vamtaıalır. İler mes- «” K“ib* t““M' k“'
Kırk karpuz bir koltukta!
Kabzımalların hâkimiyetine 8on verilmeğe çalışılacak
Harbden sonra yeniden faaliyete geçen Alman fabrikalarının mamulatına satış pazarlan temin etmek üzere çıktığı seyahatte şehrimize de uğrıyan Alman mühendisinin, memleketinin kalkınması hakkında arkadaşımız Sadeddin Gök-çepınar'a verdiği izahatı gazetemizde dikkat ve ibretle okudum. Mühendis, sürekli bombardımanlarla toprak yığını haline gelen şehirlerin ve fabrikalann ihyası I-çin el birliğiyle nasıl çalışıldığını anlatıyor ve ilâve ediyor:
■— Bu işler kısmı kısım yapılıyordu. Temizlenen küçük bir kısım faaliyete geçiriliyor. imalâtın memleket dışına satılmasına uğraşılıyor ve elde edilen paralar çalışanlara dağıtılmadan diğer kısımların ihyasına sar-fedilıyordu.»
Alman mühendisi, bu hummalı faaliyette güdülea gaveyı de şöyle izah ediyor:
«— Bugün bir fabrikanın müdürü ile işçisi aynı tahta sırada yan yana yemek yiyor. Bunların ikametgâhlarında da hiçbir fark yoktur. Herkes gayretini, eski lüksü bulmak için değil, istihsali arttırmağa sarfedi-yor.»
Alâkadarlarımızın kulakları çınlasın! Bir de kendimize bakalım. Milyonlar sarfiyle kurulan sanayi mü-esseselerimizde her meyden evvel lüks hevesi hâkim. İstihsali arttırma gayretinde fabrika çarklarından fa2İa çeneler işliyor, faaliyet sahasında lüksü ön safa alıyoruz. Müdiran için lüks bürolar. mefruş salonlar, duşlu, banyolu, kaloriferli bilmem neli ikametgâhlar. Tenis kortları, voleybol sahaları,..
Olmasın demiyoruz. Hepsi olsun .rahat çalışsınlar, rahat yaşasınlar, Fakat bu rahatlığın rahavetiyle uyuş-mıyalım. O lüks büroların kristal pırıltıları biraz da kafaları aydınlatsın. İstihsali arttırıp maliyeti düşürmeğe, kaliteyi yükseltmeğe çalışalım. Serbes ticaret anlaşması. harbden çıkmış memleketlerin rekabeti karşısında bizi şaşırtmasın. Sırtımızı müstehlik aleyhine himaye desteklerine yasla-mı valim.
İşlerin kısım kısım yapılmasına gelince: Geçenlerde bir Amerikalı da; «Biz Ame-rikada evvelâ ziraat! inkişaf ettirdik. Toprak istihsalini arttırdık, mahsulü dışarıya sattık ve onun getirdiği paralarla bugünkü sanayii kurduk» demişti.
Biz her işe birden yapıştık. bir koltuğa kırk karpuz sıkıştırmağa kalkıştık. Bir yandan gûya riraate sarıldık. fakat hâlâ tarlamızın bir tarafı kuraklıktan kavrulurken Öte tarafını seller basıyor.
Su kuvvetinden faydalanmak zor geldi, kömürümüze güvendik, fakat onun da yeter derecede istihsalini temin etmeden fabrikalar kurduk.
Ticarete el attık, istihsalimiz kendimizi dahi doyura-mıyacak halde iken gıda maddeleri ihracına kalkıştık. ağzımızdaki lokmaları dışarıya sattık.
ProgTamsızlığın, bilgisizliğin seyyiatı, hepsini birden başarmak niyetiyle el attığımız her işi yanda bıraktı. Şimdi bu mukadder akıbetin şaşkınlığı içinde ıslahata çalışıyoruz ve emeklerin çoğu boşa gidiyor.
Cemal Refik
Belediye. hali yeniden tanzime karar vermiştir. Bu maksatla bazı projeler hazırlanmıştır. Bunlara göre evvelâ halin ortasında müstahsillerin bizzat mallarını satmak üzere ayrılan fakat bugün kabzımallar tarafından işgal edilmiş bulunan kısımlar, kabzımallardan alınarak müstahsile verilecektir.
Bu suretle müstahsil, kabzımala İstediği fi at ten malını satamadığı takdirde kendilerine tahsis edilen bu kısımda mallarını istedikleri gibi gerek perakende, gerekse toptan olarak satabileceklerdir
Diğer taraftan ta tan bula
sebze ve meyva gönderen diğer şehirler müstahsilleri, şehrimizdeki flatler hakkında sarih malumat alamadıklarından îstan-bula mal göndermemece başlamışlardır. Kabzımallar namına gönderilen malların da istedikleri flatı bulamadığı anlaşılmıştır. Bu sebeplerle belediye halde yeni bir teşekkül olarak ticaret servisi adiyle bir servis kurmağa karar vermiştir Servis diğer şehirlerdeki müstahsillerin sorduğu hususlara te flat-1 ler hakkında malûmat vereceğ’ I gibi, başka yerlerden gönderilecek mallan da sahipleri hfcsa-I bina satabilecektir. Bu yen! teşkilât ve projeler sayesinde sebze ve meyva fla Herinin yüksekliğini arttıran mutavassıtların ve kabzımalların haldeki hâkimiyetlerine son verilmeğe gayret edilecektir .
ra 4 sene Hariciye Vekilliğinde bulunan Saraçoğlu Başvekil olmuş, 4 sene Başvekil olarak kalmış .sonra parti grup reis vekilliğine, en sonra da Büyük Millet Meclisi başkanlığına getirilmiştir.
ve Terakki Cemiyetinin kâtibi umumisi İdi.»
Kaçırılan cephanelik
Celâl Bayarm sözlerinden sonra Şükrü Saraçoğluna emniyet eden Demirci Meomet fite, ödemişin bu yaramaz ve kavgacı çocuğuna Lite vazifeyi veriyor... Saraçoğlunun anlattığına göre Efe:
— Şükrü! demiş- tik vazifen Burdurdaki askeri cephaneliği silâh kuvveti 11e alıp Köşk nahiyesine getirmektir.
— Saraçoğlu, o günün heyecanı ile anlatıyor:
«—. Burdurdaki askeri cephaneliği silâh kuvveti ile alıp Köşk nahiyesine nakletmek... Kolay bir iş değildi amma kabul ettim ve yaptım... Bu işi yaparken Baladız köylülerinin
Amerikanın Moskova büyük elçisi Bir kaç gündenberi " ‘ mlzde bulunan Birleşik Amerikanın Moskova biıyük elçisi Alan Klrk, dün özel bir uçakla Atinaya gitmiştir.
Çocukları
Şimdi, Büyük Millet Meclisi başkanı Şükrü Saraçoğluna soralım:
— Hayatınızdan bilmediklerimizin bildiklerimizden çok olduğunu görüyoruz. Hattâ o kadar kİ kaç çocuğunuz olduğunu da bilmiyoruz.
«— Söyllyeylm! diyor. İki oğlum, bir kızım var 1925 doğumlu olan oğlum Aydın, hukuku ve askerliğini bitirdi. Üç dört aydanberi Maraşın Andlrin İlçesinde savcıdır. Diğer oğlum Yılmaz 1929 doğumludur. Liseyi bitirdikten sonra onu Amerl-kaya gönderdik, şimdi Ameri-kada mühendislik tahsil ediyor. Kızım Evin 1031 doğumludur ve lisenin onuncu sınıfın-dadır.»
«Evin» ilk defa duyduğum bir İsim idi, mânasını öğrenmek istedim. Saraçoğlunun söyledi-1 ğine göre »Evin» öz mânasına gelirmiş,
«— Meselâ, dedi, evinli buğday derler. Buradaki evin, buğdayın özü manasınadır»
— Ne zaman evlendiniz1?
«— İkinci devre mebusu seçildikten sonra evlendim.»
— Refikanızın İsmini bilmediğimiz gibi, kimin kızı olduğunu da bilmeyiz.
(— Söyllyeylmt Adı Saadettir, Zahit beyin kızıdır. ZühtÛ Paşanın torunu...»
— îik izdivacınız mı?
«— ilk ve son...»
Bundan sonraki konuşmamız, Şükrü Saraçoğlunun bugünkü hayatına İntikal etti. Maç ve güreş meraklısı olan Saraçoğlu, bu mevzularla alâkalı suallerime enteresan cevaplar verdi.
Yine bu sütunlarda, yarın da konuşmamızı bulacaksınız Cemaleddln BİLDİK
şehri-
Gaflet İle görmez kuyuyu arasında yapılmıştır. Her mes-rehgüzeriııde leğln fikirlerinin anlaşılacağı 'bu toplantılar ay sonuna kadar devam edecek ve umumi netice bir raporla Bakanlığa bildirilecektir.
karargâha giderken bir yerde 40 IclşiLlk bir çeteye rastlamıştım. Muştan Efe çetesi idi bu...»
— Nerede rasl tam ıştınız bu çeteye?.
«— Karahayıt’da. Bir taraftar. karargâhına gitmek üzere yola çıktığımı haber alan De-1 mlrcl Mehmet Efe, diğer taraftan da Muştan Efe ve çetesi benden şüpheleniyorlardı. Muştan Efe, beni karşısına aldı, bir çok sualler sordu; cevaplarını verdim. Bu arada kim olduğu- ve Burdurdaki genç bir zabitin mu öğrenince elini dizine vura- yaptığı büyük hizmetleri tak-rak: | d İri e yâd etmeği bir vazife blli-
«— Ülen! Sen bizim Ürûşdü’-Jrim Bu büyük cephaneliği on-‘ ‘ s Köşk’e,
Kardeşim yani Demirci Mehmet Efe'ntn Bu karargâhına naklettim ..» ____________,________________— Demirci Mehmet Efeyi MU-lçln şüpheleri zail olmuştu. He- , II Mücadeleye sokmakta kim ... «öüı ve Demirci rol oynamıştır?
Efenin karargâhına1 •— Bunu tâyin edemlyece-
ğim .Bence Demirci Menmet Efe kıymetli bir adamdır Bir taraftan Ankaranın tazyiki, diğer taraftan Yunanlıların teşviki devam ederken Demirci Mehmet Efe Yunan düşmanı olarak kaldı ve Ankara İle de bozuşmadı.»
, Churchill, burnunun dibinde açılan yeni seçim bâ-di resinde tökezledi, yuvarlandı. Nefes almağa Ameri-kava gittiği sırada da. oradaki dostlan kendisini «yurduna dön. Winny!» diye istihfaf ettiler, sepetlediler.
Yok hayır, estağfurullah! İnsan olarak bir fertte bulunabilecek maddi, mânevi kuvvetleri letafetle nefsinde toplamış olarak muhterem dostumuz Churchill, şimdiki İnsanların ve gelecek nesillerin hayranlığını celbe-dec ektir.
Gelgeldim mensup bulunduğu profesyonel politikacılık iflâs etmiş: Onun kurbanı!
Zira şunu tahlil edelim: Siyasi hüviyetiyle Churchill’ in en büyük jesti nedir? Bir takım müttefikler edinerek kendi devrinin Kartacasını yok etmektir. İkinci Umumî Harhde bu Hartaca, Almanya idi. Churchill de, düşündü. hesapladı; muhafazakâr partinin idaresindeki İngil-tereye müttefik diye bolşe-vikleri yanına aldı. Hess macerası, bunun aksini da hî o zaman yapabileceğine bir tarihi delilıiir. Fakat, muhafazakarların başkanı, navileri değil .komünistleri müttefik olarak seçti. Biz de dünya âlem, kendi kendimize şöyle dedik:
— Mantıken aksi icap e derdi ama. elbette bu tecrübeli muhafazakâr partinin bir bildiği vardır, öyle bir manevra çevirecek ki, neticede bir şeyler olacak. Dur bakalım ne olacak?
Dünya bekledi ve şunu gördü;
Manzarayı son ajanslar şöyle canlandırıyor;
Londra 19 (B.B.C.) — İngiliz işçi milletvekillerinden Crossman’ın rGoebbe’B cehennemde kimnflfr ne kadar gülüyor» başlıklı bir yazısı çıkmıştır, tşçi mebus, bu makalesinde Batı Almanya-nın silâhlandırılmasın! teklif eden Churchill’e şiddetle hücum etmekte ve şöyle demektedir:
— Almanyaıun yıkılmasından bir kac gün evvel Derlinde konuşan Gobbels demişti ki: «Bir gün gelecek. Churchill. Rusyava kar-yı Almanyamn yardımını istiyecektir.» Şimdi Chur-chill'in teklifi. Gobbelsln haklı olduğunu göstermeğe
/
Çocuk Esirgeme Kuru m unun balosu
Kordiplomatik tararından Ankara Çocuk Esirgeme Kurumu balosunda tertip edilen pl-( yangoya çok kıymetli hediyeler gönderilmiş ve balonun gû-| zel olması içip sefir ve sefirler bizzat meşgul olmuşlardır Ç. E. K. ve Bayan Sadak bu hayırlı yardımlarından dolayı kendilerine gazetemiz vasıtasi-le teşekkür etmektedirler. ; «u^luuuh .mı,... ou
t«Unbura»n da ba» hayu--,>uretle Zakmdan tamdijı | sever müesseseler 4—1 leln şüpheleri zail olmuştu. He-I değerli hediyeler Aşağıda isimleri yazılı olan bu ticarethanelere Ç. E. K. ve Bayan Sadak teşekkürlerini gazetemiz vasıtasile bildirmektedirler.
Burla Biraderler: 1 Frlgidal-re. Ottaş otomobil ticareti Türk Anonim şirketi: 1 bisiklet, Dekorasyon mağazası: 14 parça kıymetli biblo, C. K. M.: İngiliz kumaşı kadın mantoluğu. Frangull mücevherci: Çok zarif bir gümüş mücevher kutusu. Okazyon: Büyük bir gümüş çerçeve. Saran mücevherci: Güzel bir gümüş şeker kutusu. İtimat: Gümüş çerçeve, Dem-gls züccaclye; Büyük bir kristal vazo ve daha bir çok ticarethaneler tuvalet takımı, biblo, pudriyer, çanta ve saLre gibi zarif eşyalar göndermişlerdir.
yaramaktadır. Almanyamn silahlandırılmasını istiyen Churchill, bizim bildiğimiz Churchill değil, fakat Nevi! Chamberlain’in gölgesidir.'-
Demek ki şahıs ne kadar kudretli olursa olsun, profesyonel siyasilik öyle mantık inkırazları gösteriyor ki. insan, aka kara, karaya ak diyebiliyor.
Bizim bilmediğimiz bir bildiği var zannediyorduk. Yokmuş.
Yine bir Türk şairi şöyle der:
Pekmezinin dibi tortuymuş
meğer
Uçan turna dedin, martıymış meğer Yarın bayram dedin, yortuymuş meğer Böyle çingenece fal oJur mu ya?
(— uıeıı: oeıı uızuıı ınujuu - . r-tpuaı
nün gardaşısın öyle ml?» dedi ’ lann da yardımı »e Meğer Muştan Efe, L_._‘
t Rüştünün arkadaşı imiş...
E, böyle de siyaset olur mu ya?
tarafından, • -------------
verilmiştir. men yanına aldı
Mehmet gitmek üzere Köşk nahiyesine doğru yola çıktık...»
Bu bir casus mu?
Demirci Mehmet ve Muştan Efelerin Şükrü Saraçoğlundan niçin şüphelendiğini öğrenmek istedim.
«— Bu bir casus mu diye şüpheleniyordu. Demirci Mehmet Efenin karargâhına gidip de efe İle karşılaşınca, bakışlarında bu şüphenin izlerini rarludl-yordum. Efe o gün Nazllllye ci Mehmet Efeye yardımı sıra-glüneğe hazırlanıyor, yerine de sında tekrar Kuşadasına giden Muştan Efenin kardeşi Ali Efeyi vekil bırakıyordu- Karargâhtan ayrılırken AH Efeye benim İçin «bunu kaçırma!» demiş... Anlaşılıyordu İd Demirci Mehmet Efe benden adamakıllı sonra burada Yunanlılara mağ-şüphelenlyordu. Efenin bu ten-1 lûp olduk. Ben oradan Milâsa. blhatına rağmen Ali Efe beni karargâhtan kaçırmak için çok uğraştı. Fakat ben. Mehmet E-fenln NaziUiden dönmesini bekledim. O sırada Demirci Nazii-lide Celâl Beyle (Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Ba-yar) buluşmuş. Celâl Bayar'a benden bahsetmiş. Bayar da lehimde şehadette bulunmuş... Fakat Demirci Mehmet Efe bir türlü şüphesini giderememiş! Bilâhare Celâl Sayardan öğrendiğime göre Bayar Mehmet Efeye: «Rahmetli Çakırcalı büyük efe öldüğü zaman bu çocuk mektepte ağlamıştı» deyince lehimdeki bütün şehadete rağmen tatmin olanlıyan Demirci, bu cümle karşısında teslim olarak: «Desene Celâl Bey. bu çocuk bizim taraftarımız bir çocuktur.» demiş.
— Celâl Bayar, mektepte 1-ken sizin çakırcalı İçin ağladığınızı nereden biliyordu?
«— Benim mektep hayatımı da bilen Celâl Bayar, ben l±mlr-de maiyet memuru iken İttihat 1
ödemiş Belediye reisliğinden sonra Milli Mücadelenin ve Demlr-
Şükrü Saraçoğlu, ödemişte belediye reisliğine seçilmesi zamanına kadar olan hâtıralarını şöyle hülâsa ediyor:
c— Kuşadasına gelmemden
(Vâ-Nû)
Mllâstan da Rodosa gittim. Artık arkadaşlar da tamamiyle dağılmışlardı. Rodosa gitmemin sebebi de, orada bize yardım eden anasırla münasebet peyda edilmiş olması idi. Bu sırada da zafer kazanıldı ve memleketim olan ödemişe dönerek belediye reisliğine intihap olundum. Belediye reisliğim devresinde de mebus seçilerek etkinci Büyük Millet Meclisi) Anka raya geldim.»
Mebusluktan sonraki hayatını gözden geçirdiğimiz zaman Şükrü Saraçoğlunu aırasiyle Maarif Vekili. Muhtelit Mübadele Komisyonunda Türk Heyeti Reisi. 3,5 sene müddetle Maliye Vekili olarak görüyoruz, Maliye Vekili İken ağır bir has. talik geçiren Şükrü Saraçoğlu biraz İyileşince Pariste borçlar meselesini müzakere, hal ve intaç eden heyetin başında bulunmuş. 1933 de bu mukavelenin imzasını mütaakıp Adliye Vekili olmuştur. 5.5 sene devam eden Adliye Vekilliğinden *on-
bu
BÎR TASntH
Dünkü yazıda Saraçoğlunun doğum tarihi 1877 yazılmıştır. Doğrusu 1887 dlr. Tasnlh eder, özür dileriz -
RADYO
İSTANBUL RAPTO8Ü
öflr ve aksam prvrramları
1157
13.00
13.15
I3JO
13.50
14J0
ı*.«o
15.00
İİJ7
18,00
IBr»
19.00
19.1 S
19,20
20,00
90,18
20.45
13J0 1X45
14.00
21.45
22.00
22.15
22.45
33,00
İstanbul limanının bir haftalık ithalâtı
Son bir hafta zarfında limanımıza gelen ecnebi şilepleri 873 ton demir ve çelik. 405 ton demir ve demir levha, 1267 ton boru. 455 ton tel, 081 ton kimyevi madde, 56 ton asit, 22 ton radyo. 83 ton bidon. 212 ton kâğıt, 90 ton oto lâstiği. 62 ton çivi, 275 ton tebeşir tozu 30 ton radyatör. 95 ton kurşun tel. 12 ton tuğla, 132 ton karton, 4o ton aküm&lâtör 74 ton karpit, 40 ton zincir, 22 ton tabanca fişeği ve 21 ton hur-j nıa getirmişlerdir.
1.x
1.31
7,45
8,1»
«55 «30
9.00
Acılı* ve pro(r*ml*r.
Haberler
Şarkı ve türküler «Pl». Büvuk orkcatra »erleri «PL». Şarkı ve türküler.
Ev kadını,
Dana mürlgl «Pl.».
Programlar ve knpantj. Acılı* ve proKtamlar. Caz mdzlji «Pl».
Sadi Yaver Ataman memleket havaları Sea ve Saz Birliği kon-
Habcrllr.
Hafif arı müs>8- «Pl».
Radyo »enfot.i orkestran kon-»eri.
Memleket türküleri Operalardan sahneler ve orkestra eserleri «Pl.»
Anadolu köy havalarından İzahlı Senekler.
Fasıl heyeti Kor.eeri.
Oda müziği «Pl ».
Müzik «PL».
Daıu mazin «PL».
Haberler.
Çeıttli hafit müzik «Pl». Proıramlar ve kapanı*.
ANKARA RADYOSU
Acılı* ve pro^rfcm.
M. S. aynrı ve Şarkılar.
Salon orkcvtra'anrıdan melodiler
ÖJie CAreteal Müxlk «Pl».
Akaam programı, hava raporu ve kapanı*.
M 9. ayan ve Şarkılar.
Radyo salon orkeatnuı.
M. S. ayan vo Haberler. Gecmljte Büzün.
Yortun Seller
Filim yıldızları »öylCyor «Pl.». Radyo GazeteaL incesaz (Acem Kürdi faili) Temıll (Bahçıvan’m k'XU Hatır lıy an: Servet StLneL Şerire» Saat.
Konu$ma,
Cax orkeatraları {alıyor «Pl_». M. S, ayan ve Haberler.
Kapanı#.
«PL».
★ Oazetenlzin ;a/3Z1950 gün ve 11290 «ayılı nüshasının ikinci sahile birinci bendinde (İstanbul Umum Berberlerinin) yıllık kongresi 2i martta yapılacağı yazılmış be de derneğimizin bu hususta cır malumatı olmadığından bu yazının tashihini rica ederim.
TURALI
öksürüğü keser I
Süleymaniye . Nebatat Enstitüsünde neler gördüm
Kalbde ameliyat
Yeni terakkiler kaydedildi
Otlardaki koku — Toprak yerine su — Talebelerdeki resim istidadı — Cüce Simon ile Uzun Ömer
Şlhrlmtein Süleymaniye sttft-U ötcdenberi tahlili bir bolcedir. Kvviâ Süleymaniye camii gibi dünya ölçüsünde muazzam bir âbideye maliktir. Etrafına dizilmiş medreseleriyle burası vaktiyle şarkin, en aüyvk İlim m«r-koalcrlnden biri olmuştur, tle-ftn yıl açılan Süleymaniye doğumevinde bazı günler ikizleri ve üçüzleriyle birlikte 50 yc yakın çocuk diinyeya geliyor.
Osmaıılı İmparatorluğunun hayatında zaman zaman pek mühim tesirleri görülen meşhur Şeyhülislâm kapısı da camiin hemen arkasında İdil. Bugün onun bahçesinde bir kısmı üzerinde yükselen Nebatat Enstitüsü. sade bu semtin değil, belki de Istenbulun en görumıeğe değer merak verici yerlerinden biridir. Bu enstitünün serlerinde ve lâboratuvarlarında ömrümüzde Rörmed’ğım'z. hattâ isimlerini bile işitin ediğim İT nice garip nebatlar var ki insan bunların karşısında hayretten hayrete düşüyor.
Nebatlardaki koku ne iş görür?
Yedi binden taz.n çeşl'/ı nebata sahip olan ensUt'iDİin kurucusu değerli ılım adam. ordinaryüs profe-sör Hehbronn'u çalışma odasında zlyoret sdlyo-ruz. Nebatlara fcaıç: gösterdiğimiz alâkayı biyoloji ilminin kazancı telâkki eden snyın profesör yemeğini bırakarak bl-aimle meşgul olnv.k nezaketini gösteriyor te İçkide bir meraklı âlemin saklı olduğu kısımları gezdirerek İzahat veriyor.
Nebatat enstitümü 12 sene evvel kurulmuştur. Profest: diyor kİ:
«— Biz buraya geldiğimiz zaman enstitü bir k ıç küçük odadan ibaretti ve 6 0- 70 çeşit nebat vardı. Her gecen yıl gittikçe gelişen enstitümüz 12 sene içinde Üniversitenin en İyi müesseslerinden biri oldu. Burada lüks yok. Fakat kızım olan her şey var. Enstitümüzde Tıp talebeleri için nebat biyolojisi dersleri veriliyor. Her ne kadar zamanımız tababet inde nebatların eski ehemmiyet kalmamışsa da tamanıiyle ihmal edilecek dereceye de gelmemiştir. Bu sebeple burada Tıp talebelerine biyolojinin temelleri öğretiliyor.»
Profesörün çalışma odasının yanında hususi bir lâboratuvan var. Halen Anadutunun bozkırlarında yetişen kekik, lâvantin ve benzeri kokulu nebatlar üzerinde araştırmalar yapılmaktadır.
Profesör şu izahatı verdi: «— Çiçeklerin neden kokulu olduğu malûmdur. Anadolu steplerinde yetişen çiçeksiz kokulu nebatlarda kokunun ne vazife gördüğünü araştırdık. Vardığımız netice enteresandır. Malûmudur kİ step nebatları su bakımından çok ekonomik hareket etmeğe meccurdur. Onlar yaşamak için elde ettikleri suların tcbahhuralına mâni olmak İçin kokulu esanslar çıkarırlar ve yağ şeklinde uzviyetlerine sürünürler. Hu suretle te-bahhurat azalıyor.»
Ziraat için toprağa lüzum yoktur Enstitünün muhtelif serlerinden birine giriyoruz. Burası hepimizin tanıdığı tiraate ait nebatlarla muhtelif sebze lidan-ianmn yetiştirildiği bir yer. Ilık bir bahar havası yüzümüzü okşuyor. Nebatların da canlılar sınıfına dahil olduğunu hatLâ teneffüs atiklerini hissediyor gibiyiz. Ne de çok yeşil renk varmış. Açığından koyusuna kadar belki yüz. belki beş yüz ayrı yeşili, bütün tabiiliği ve tatlılığı Ue seyrediyoruz. İstanbul un bulanıir havaij soğuk mart günlerinde böyle bir yere l girmek tatlı rüya görmeğe benziyor. Buradaki nebatlar toprakta değil su İçinde yetişmiş.1 Evet, bildiğimiz mısırlar, fasul-! yeler, salatalıklar buğday ve arpalar, domatesler suların içinde büyümüş, seı pilmiş.
— Saksdarındun çıkarıp suya mı koydunuz?
«— Hayır, Bunlar su içinde yetiştiler. Biliyor,unuz ki lop-
Silifkedc yetişen kökü insan vücuduna benzeyen Mandragora nebatı
rak nebatın büyümesi için lüzumlu madeni f dalan ihtiva eden bir vasıtadan başka bir şey değildir. Nebatin cinsine göre, lüzumlu madeni maddeleri suya ilâve etmekle istediğimiz nebatı yetiştirebiliriz. Bu suretle geniş ölçüde ziraat yapmak da mümkündür. Keleklin Fllisllnde toprak elverişsiz olduğundun domates su kültürlerinde yetiştiriliyor.»
Bu serin başka kısmında kasten eksik gıda vermek suretiyle yetiştirilen çeşitli nebatların acıklı manzaralarını da gördük. Kimi sararmış ve solmuş, kimi mavileşmiş, bir kısmı d» kararmış. Hepsi cılız, hepsi hastalıklı Nebatların da veremlisi, kemik hastalıklısı oluyor. Bu mahvolmağa yüz tutmuş boysuz san otlan, tedavi mi etmek İstiyorsunuz? Potasyumunu, yahut kaisyümünü arttinn. Göreceksiniz ki kısa zamanda şifa bulacaklardır. Profesörün anlattığına göre her cins nebat için ayn evsafta toprak lâzımdır
Bir nevi sütllğen olduğunu söyledikleri dikenli ve garip görünüşlü bir nebatin önünde duruyoruz. Hazretl tsa çarınığa götürülürken başına konulan dikenli taç bu nebattan yapılmış.
Kütüphaneleri ve lâboratu-varlan dolaşıyoruz. Bir camekânın önünde durduk. Bu. doçent MehparCnln halk İlâçlarına esas olan çeşitli nebatlardan yaptığı koleksiyondur. Mısır çarşısı bozulmadan oradan toplanmış. Belki 200 çeşit nebat ve kök var. Kocakarı İlâcı diye gülüp geçtiğimiz bazı eski zaman ilâçlarının da dertlere deva olduklarını öğreniyoruz.
Türk talebelerindeki
resim istidadı
Enstitüde yedi bin ayrı cins nebat varmış. Fakat yer yüzündeki nebat sayısı yüz binleri buluyormuş. Mevcut olmıyanlar talebeye resimlerinden öğretiliyor. Girdiğimiz müteaddit salonlarda on
binlerce nebat levhası var. Bunların hepsi kitaplardaki örneklerinden, yahut nebatlardan asistanlar tarafından hazırlanmış, Kekler ve çlzfller o kadar
mcharetle İşlenmiş gi... Bunları tetkik ederken profesör hayretimi anladı ve:
«— Türk talebelerinin, Avrupa taiobelerlndcnn üstün taraflarından biri de mükemmel resim yapmalarıdır. Türk çocuklarındaki resme istidat Alman gençlerinden «ok fazladır. Halbuki dinin menetmesi yüzünden Türklyede asi'Iaca resim yapılamamıştır. Çâcuklardakl bu İstidat neredeh geliyor? Anlayamıyorum. Cemal Nadir nasıl yetişti? Doğrusu bu da şaşı-şılacak bir şeydir!»
Cüce Simon ile Üzün Ömer
Normal boydaki İnsanların a-rasında cücelerin ve devlerin eksik olmadığını biliyoruz. Bunun sebepleri hormonların faaliyetiyle İzah ediliyor.
Eğrelti otlariylc dolu bir başka sere giriyoruz. Bu eğreltilerin bLr kısmı Uzun Ömer manzarasında, enine boyuna gelişmiş, âdeta ağaç gibi serpilip boy atmışlar. Aynı nebatın tabii cesametinde olanlarının yanında cücelerini de seyrediyoruz.
Profesör merakımızı gideriyor:
(— taşanlarda ve hayvanlarda olduğu gibi nebatlarda da uzunlar, kısalar, zayıflar ve şişmanlar vardır. BU eğrctll otlarında bıı hususta enteresan tecrübeler yapıyoruz. Muhtelif şualar ve kimyevî maddelerle bu nebatların höcre çekirdeklerini değiştirmek sureliyle cüsselerini büyültüyor, yahut küçültüyoruz. Bu İş ziraat sahasında çok ehemmiyetli neticeler vermektedir.»
Diğer serleri ve enstitünün meşhur bahçesini dolaşıyoruz. 1 Gördüklerimi nşs:l anlatayım? Kuş gibi yuva yapıp tohumunu ağaç dallan üzerinde filizlendiren nebatlar, tohumları dakikalarca kaynatılmadan yeşermeyen otlar, yapraklarında havuzlar meydana gelen hattıüs-j tüva nebattan, et yemekle geçinen böcek kapanlar, yapraklan jve kökleri olmayan Brezilyadan getirtilmiş telgraf telleri üzerinde yaşayan acayip sarmaşıklar, yetiştiği muhite uymak İçin I renk değiştirdiğinden bukala-muna benzeyen nln bîr çeşit lltopslar. Kökleri İnsan vücuduna benzeyen Mandragoralar...
Ordinaryüs profesör Hcll.-bronn yedi bin çeşit nebatın bir enstitü için kafi gelmediğini söyledi ve:
(— Burada iyi bir .serimiz yok. Lüzumlu tesisleriyle birlikte burada bir sere ihtiyacımız var.
Londra 20 (Nafcnl ameliyatlarında yeni kaydedildiği Londralı bir operatör içindeki ameliyat yapmaya olmuştur. Belirtildiğine kalp supnpı kanı gayet yavaş ve gayri muntazam bir şeklide deveran etmektedir. Bu da bu hastaları ölüme doğru sürüklemektedir. Son ameliyatta hastanın «suni bir kalple» yaşaması sağlanmış ve kalp içindeki supap tamir edilmiştir.
İlgili çevrelerde belirtildiğine göre, şimdiye kadar tedavbl imkânsız görülen bir çok kalp hastalıkları bundan sonra kolaylıkla tedavi edilebilecektir.
Kalp terakki bildirilmektedir, kalbin ııüpap üzerinde bir muvaffak göre, hasta olanların ve
Yeşil gözlük
Kavgaya mani oluyormuş !
Milletlerin Garip Adetler i
Hindistanda 2378 muhtelif mezhep vardır
Kuzey Hindistan halkı terkedilmiş bazı eski âdetler
tamamen giyinmiş bir şekildedirler, TC umumiyetle birer de don giyerler.
Hintli kadınlar, zlueti çok severler, ve varlıklı olan insanlarda kıymetli mücevherat dalma çoktur ve zengindir. Çıplak olan kollara, bileklere, gerdana. ayak bileklerine ve hattâ ayak parmaklarına kuçLr mücevherat takılır, bazılarında kulak ve burunlar dahi halkalar. tokalar, zincirler İle süslenirlerdi.
TTlndlştanın kuzeyine doğru gider isek, bu mıntıkalarda yaşayan Hintlilerin dalıa saf Kan olduklarını görürüz. Çünkü. bunlar İki bin sene Avrupadan İran yollyle buralara gelen Aİalannm 1 kanını muhafaza etmekte duklan gibi buralardan dlslan ülkesine yayılmışlardır. Güneye doğru olarak da yayılan bu İnsanlar, buralarda ya-ı şayan yerlilerle karışmış gü-' neyde melez blr halk tabakası I türemiştir. Kuzeyde yaşayan Hintlilerin dış görünüşleri oldukça cazip ve bilhassa kadınları arasında çok güzeller vardır.
Hindistanlılar umumiyetle orta boylu, İnce ve narin vücutludurlar. Vücut âzaları oldukça uzun, kadife gibi yumuşak, parlak ve açık benizlidirler ve bu İnsanlar bu suretle güney Avrupa ırkına benzemektedirler. Bol, parlak siyah saçları uzun dalgalı veyahut
evvel
temle
İ Dİ*
Hln-
Nevyork 20 (Nafen) — Amerikan tavuk uzmanlan »yeşil gözlükler» kullanarak tavuk-' Jar arasında ve bunlarla horozlar arasında devamlı kavgalara bir son vermeye muvaffak olmuşlardır.
Bildirildiğine göre, bu uzmanlar tavuklarla uzun müddet meşgul olmuşlar ve tetkikleri neticesinde şu sonuçu elde etmişlerdir: »Kırmızı İbikler bu hayvanlan kavgaya sevket-mekte ve hattâ tahrik etmektedir. Demek oluyor kİ bu kırınızı İbikleri ortadan kaldır-maya muvaffak olduğumuz kıvırcıkfar ve bol -blh sakalla_ takdirde kümes içinde tam bir r| vardır. Başları uzun ve in-1 sulh huvuı yaratılma olarak- „,,!r U„,p !İmah j5ksrt tlr’ Halıdırlar. Bu suretle gayet e-
Bıı prensibi esas tutan ue- temlz blr ,rt
manlar taraklar ve boratlar haM(tler Avrapadan buralara için hususi surette yapılmış »e- l!r,: cdc„ bu 11Blnl„u, cn u. Ilı sürtükler kullanmaya bsî- mb|„|n|. Brahmanlar Maaı» laımslardır. Bu sSalûklere a)l-iw K,sralr lle Rsepotanlarda şan tavuklar ve horozlar kar-1 görmekteyiz sılannda kırmızı İbik yerine Hintlilerin sosyal nlramları-yeşi) ibik görmüşler ve bu da gön tabakaıhln . ad.
onları tahrik elmedlğlnd.n kü-,do,una„ ,n„„kırl„ to„ s„. mesler sulha kavujabilmlstlr. mlnm „„gl !,oy„dur Buray, Butun tavtalarm tarakların ve ,dl.„ „ ,rkına memap horozların .kırmız!, eörmels- ol,„ tosanları .rklarmm lemla tinden ileri geldiği tespit edil-
1 iniştir. ______________
I
r“" Çerircn: 1
Hami BEKEM j
usul hâlen dc kısmen caridir. Brahman sınıfından olan insanlar boyunlarına patnuktan örülmüş bir şerit, Kışatriyalar ise ketenden bir şerit, Balşya-lar ise yünlü bir şerit takarlardı. Hiç bir mezhebe tâbi olmıyanlar ve sınıflardan kovulmuş olanlara Parla denir.
Hintlilerin aşağı suullardakl kisveleri umumiyetle bele sarılan bir kuşaktan ibarettir. Buna mukabil yüksek sınıflarda bol bir kısa pantalon ve bir gömlekten İbarettir. Bazdan da bir pelerin gibi vücuda sarılan bîr bezle, bir sanktan İbarettir, Brahmanlar tamamen beyaz elbise giymek mecburiyetindedirler.
Hintli kadınlar ise bir kaç metre eninde olan bir muslin -şal veyahut renkli İpekli ile vücutlamrun başı, belden yukarı ve bir parça da belden aşağısını sararlar ve göğüslerini örten dar bir ceket giyerler. Bu daha ziyade bir sütiyen vazifesini görür. Göğüsten aşağı bele kadar vücut açık ve belden aşağıya da ipekten veya pamukludan mamûl bol bir eteklik giyerler. Müslumanlar
Evler
Hindistandaki evlerin yapılışı, muhitin verdi® inşaat mıüze meşine göredir. Yüksek sınıftan olan Hintliler, tuğladan veyahut ahşap evlerde otururlar, basit İnsanlar ise kulübelerde yaşarlar, kulübeler bambu ile çamurdan yapılmıştır, bu kulübeler hasır ve hurma yapraklan ile örtülmüştür. Hindi! bilhassa nazar değmesinden çok kaçınır. Yıldızların tesirinden ve zararından kaçmak İçin, muayyen eşyalar sadaka olarak verilir. Bir çocuğun doğumile alâkalı bir çok adetler vardır ve bu adetler mmlakalara göre muhteliftir. Bu adetler loğusalığın devamı müddettncc yani Hintlilerdeki adet gereğince doğuran kadın on dördüncü gününde yıkandıktan TC tamamen temizleneceği giıne kadar devam eder.
I^HÜMPHREY BOGART — EDWARD G. ROBİNSON LAVRFN BACALL — LİONEI. BARKI MOR'en en büyük eserleri
OLUM GEMİSİ
sHey Largo» Amerikanın en büyük Gangster Krallarının hayati ve maceraları Perşembe akşamı
L, A L E* de
tutulmasını teıninen. aralarında birlikler kurarak aynı şerait tahtında yaşamakta ve yalnız aralarında kız alıp vermektedirler. Bu birlikler haricinde kalanlar, daima yabancı olarak kabul edilir. Bu yaban-ı: cı İle her türlü İçtimai birlik Derneğimizin sentlik kongresi sona erer ve bu birlikler dahi-24/3/1950 saat 17 de Galata(ja(ünde evlenemezler. Bu zaruret-Llman lokantasında yapılaca- ten bir çok cemiyetler doğmuş x ı ve mcs51ıep]e,r türemiştir. Bu
mezheplere «Warna» denilir ve 1905 senesinde yapılan bir sayımda bu mezheplerin 2378 adet olduğu tesblt olmuştur. | Çünkii bu mezhepler kendi lç-1 ilerinde tâli mezheplere ayrılırlar. Meselâ Brahmanlar bu I Islım altında bütün Hindistana I yayılmışlardır. Fakat aslında l bıı mezhep de bir çok tâli sınıflara ayrılmaktadır. Hattâ kuzeyde —469 — tâli mezhebe bölünmektedir. Bunlar yaşayışları bakımından blribirlerinden çok ayrıdırlar. An ırkının en temiz tipini temsil eden bir Keşmir» Brahman ile aynı mezhepten olan bir Madraall Brahman hiç bir zaman müsavi addedilmezler, aynı çekilide Bombayh bir Brahmanla
Bengalli bir Brahman müsavi addedilmez.
Hindistanda bütün mezheplilerin biriblrlerile temasları hakkında gnyet sıkı kaideler vardır. B:u kaidelere aksi hareket edenler, veyahut aşağı tabakalardan bitisile temas eden insanlar, temiz sayılmazlar ve aşağı tabakadan bir insanın daha yüksek bir sınıfa geçmesi dahi kabil değildir. Buna karşı bazı İnsanların yukan sınıflardan aşağı sınıflara atılmaları çok defa vakidir. Buı sosyal teşkilât icabı her bir sınıfın kendisini bir mesleğe vakfetmesini mecbur kılmıştır. Bu itibarla mezheplerle meslekler Hindistanda blribirlerlne bağlıdırlar.
Çocuk dostları derneğinin kongresi
Çocuk dostları derneğinden:
ğından üye arkadaşların riiieri rica olunur.
I
| Bunun da 300 bin liraya çıkacağını hesapladık. Tedrisatımızın noksansız olmames, için bunu kurmağa mecburuz. İşte o zaman burası hakikaten meraklı bir filem olacaktır »
Sade eldin GÖHÇEPİNAR
İHtanb’il ftnlvc İçtimaiyat
EniltUlŞÜ tarafındı: Igçi haya-1
tunızı nydınlatmnk maltSAdlylc hn- | zırlanan konteıaonlni'in tklccivi bu-K(in »at Ib.SU da Err;nöpU Ha Haşvim de Ord, Prof. Dr. Alfrrd tsanc tara-. Ondan »İŞeftlılt ve İssizliğe karsı1 mücadele» mevzuu üzerinde verilecektir. Su konferansı lıerkcı gelebi-, Ur.
Sümerbank Hereke Yiinlii Halı Dokuma
malzeme 27/3.950 pazarlık suretiyle
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığından
1 — Keşif bedeli 195303 Ura 89 kuruşluk Haseki Hastanesi Doğum Kliniği ikinci kısım inşaatının kapalı zarf usuliyle eksiltmesi. 22/3/950 çarşamba gûnil saat 15 de Fakülte Dekanlığında toplanacak A. E. P Komisyonunda yapılacaktır, Şartname, plân ve projeler fakülte kaleminde görülebilir.
2 — İsteklilerin, eksiltmeye girebilmesi İçin 14617 lira 80 kuruşluk geçici teminat yatırması ve bu değerde bir işin yapıldığını veya denetlendiğini tebat eder mahiyetteki evrakla birlikte. İhale gününden en aı üç gün önce Dekanlığa müracaatla bu işe ait yeterlik belgelerini almaları.
3 — İsteklilerin, kanunun tarifi dairesinde hazırlıyacakla-n teklif mektuplarını, 22 Mart 050 çarşamba günü saat 14 de kadar komisyon başkanlığına vermeleri lâzımdır.
Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. (2837)
İstanbul Sular idaresinden
Terkos fabrikamızın İhtiyacı olan takriben 2QWıO ton maden kömürünün Kamburunda vapurlardan alınıp motor ve mavnalarla Karaya çıkarılması, dekovil vagonlarına doldurulması ve Terkos fabrikası parklarına boşaltılıp IstJl edilmesi İşleri kapalı mektupla eksiltmeye konmuştur
Bu işe alt şartnameler idare veznesinden bedeli mukabilinde temin edilebilir.
İsteklilerin kapalı teklif mektuplarını % 7,5 ğu nisbetin-de geçici teminat makbuzları He birlikte 29/3/950 çarşamba günü saat 11 e kadar idare muamelât dairesine vermiş olmaları lâzımdır.
Bu saatten sonra getirilecek teklifler katiyen kabul edilmez. (323()ı
talanbui Beledi» wı Ş«nir rivanon
Ru akşam Saat 20.30 oa »*£
DRAM KISMI
HATIL
Tasan: Rıcharc Voss ’ Sj
Tûrkçesl: Cemal Rıfat
Patancsl «Kjamıım Oroır Kemine» Salı akaamlon Kotne» Kutaında ■emin »Wl»
HlrKlye fccncnı
Telefonlarım» Bajınuluımr MS0S
Yarı İğleri 307IIS — Idar» SO«B1 Müdür: KHgİ
Comajlyrlnbır 2 — KtiBim 134
Imıah Gtt ÖOI» İkindi An Valsı,
E. 10,OJ 11.41 S,00 Ç.20 |2.ffll 1.31'
- 4 31 6,02 1?2.' 15,47 IŞ.ZS 19,53
Iflarrlıann barnair cıvan
Jeıuı Nanıt «eıraftı No 15
dahi
Sanayii Müessesesinden Hurda Malzeme Satışı Aşağıda cins ve miktarı yazılı hurda pazartesi günü saat 16 da mûessesemlzdo satılacaktır.
İsteklilerin bu tarihe kadar müessesenüzde malı, İstanbul da Sümerbank alım ve satım m üesse sesinde malzeme listelerini görebilirler.
Teminat her malzemenin muhammen bedelinin % 7,5 dur. MSessesemiz satışı yapıp yapmamakta serbesttir. (3335) Boş Damacana Adet
Hurda Pik Boru Kg.
Muhtelif varil vç fıçı Adet Hurda demir Kg.
Çember Bant 15-20 m/m Kg.
> pulları Adet
35 4000 340 5000 2727 4940
Sümerbank Alım ve Satım Müessesesi Müdürlüğünden
Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları Müesscsemlz ihtiyacı bulunan Süperfosfat kaymak için her türlü malzemesi firmaya ait olmak üzere 167.000 adet kanavlçe torba teklifi alınacaktır.
Bu hususta İzahat müessesimizi VII. grubundan istenilir. Teklif zarflarının en geç 21.3.950 günü akşamına kadar verilmesi ve bu işe iştirak edecek firmaların veznemize 1500 lira teminat yatırması rica olunur. (3198)
4 sınıf
Hindistanda dört muhtelif sınıf vardı, Brahmanlar yahut rahipler, muharipler Kışatriyalnr. kİ hâkim bunlardan türemiştir, erbabı ve zürra veyahut Baiş-ya. dördüncü sınıf da .11 işçileri esnaf tabakası yani Sudrolar. Son sınıf tamamen esas yerlilerden müteşekkildir. Bu sınıflar kisveleri İle de bMbMerin-* den ayırtl edilebilirlerdi. Bu
yahut sınıf ticaret
İstanbul Sular idaresinden
İdare İhtiyacı İçin 10 tem katranlı halat satın alınacaktır. Şartnamesi bedeli mukabilinde idareden temin edilebilir. İste kltlerin teklif bedellerinin % 7.5 ğu nisbetinde yatıracakları teminata mukabil alacakları makbuzlarile şartnamesi dairesinde hazırlayacakları kapalı teklif mektuplarını 273.950 Pazartesi günü saat 11 c kadar İdare muamelât dairesine vermeleri. _____ (3103)
Borsa ve OsmanlI Bankası komiserliğinden:
Her gün neşredilmekte olan kambiyo - Nûkud, Esham ve tahvilât Hatlarını havı cetvelin senelik tabı İhaleye konacaktır, istekli matbaaların gereken şeraiti öğrenme» üzere en geç 5/4/1950 gününe kadar Bahçekapı, Taşhan, d ncı katta Mutemetliğe ınurucaatiarı.
Gazeteler, Gazeteciler
Musahhih Mithat
DÜN yapa;:"
Dünya tütün istihsalâh
Amerika Birleşik Devletleri Tanın Bakanlığı 30 Haziran
Sağlığa sayğı
Yazan; Ziihtü TÖRÜNER
S*yeıxuJlkle Sava, Drnıefı Başkanı
Kaçakçıların cenneti: Tanca limanı
Almanya imparatorunun Herekeyi ziyaretinde Mithatın başına gelenler
1949 yılında nihayet bulan seneye alt dünya tütün istihsali tını 3285.000.000 kil» olarak tahmin etmektedir. Bu rakam 1935-39 vasatisine nazaran 2.968 650.000 kilo fazladır Ame-
Mithat Herekeden dönerken kendisini İmparator zannetmiş, Almanca nutuk söylemeğe kalkışmış!
rika Tarım Bakanlığı 1949-50 dünya tütün istlhsalâtıru şimdilik 3.195.000.000 kilo olarak tahmin etmektedir.
1949-50 mahsul yılı sarfında Birleşik Amerikada ve diğer
Almanya İmparatoru Wil-helm. 1314 (1898) senesi ekim ayında İstanbulu ziyaret etmişti. imparator, görülecek yerleri gezdikten sonra. Abdülham um tavsiyesi üzerine. He re Ye frbrl-kasmı da ziyaret etmeğe İdrar verdi. Tertlb edilen program mucibince. Herekeye husus trenle gidecekti. İmparator ve imparatoriçe seyahat ğünü ertenden kalktılar Maiyetleri erkânı ve mihmanriarlarivle birlikte rıhtıma İnerek Dolmnbah-çe rıhtımında kendilerini bekll-yen vapura bindiler Haydarpaşa ya geçtiler.
q 2? m anlar İstanbuldada üç gazele çıkıyordu: Tercümanı Hakikat, Sabah, İkdam... Tercümanı Hakikat parlar devrini geçirmiş, mütekaitler gazetesi halini almıştı. Vakayle, istihbarata pek ehemmiyet vermez, sû'.unlannı uzun makalelerle doldururdu. Asıi rekabet İkdam ve Sabah gazeteleri arasında idi. Bu iki gazete birbirini atlatmak için gece gündüz çalışırdı
Almanya İmparatorunun İstanbul» ziyareti o zaman için fevkalâde mühim bir hâdise 1-dl İki gazete .İmparatorun ziyaretlerini takip etmek üfcert en İyi muhbirlerini memur etmişlerdi Hercke seyahatini Sabah gazetesi namına Mithat ta-kib edecekti. Mithat, hususi trenin önünde giden kılavuz trenine bindi ve daha hareket etmezden evvel not defterini doldurmağa başladı. .
Herekede
Hereke seyahati pek lâtif oldu. İstasyonlarda toplanan halk misafirleri alkışlıyor, çocuklar çiçekler veriyorlardı. İmparator ve ini para toriçe bu tezahürlere neşeli bir tavırla mukabele ediyorlardı.
Herekeye muvasalat edilince, evvelâ fabrika gezildi, sonra ziyafet sofrasına oturuldu. Mütenevvi birçok yemekler yenildi, şampanyalar İçildi. Yemekten sonra hiç kimsede yerinden kalkacak bal kalmamıştı Fabrikanın bahçesinde sigaralar, kahveler İçildi; geniş, rahat koltuklarda istirahat edildi.
Avdet hazırlığı
İkindi vakti, fabrikanın henüz gezilmemiş bazı kısımları da ziyaret edildikten sonra avdet hazırlığı başladı, imparatorun deniz yoliyle dönmeği arzu etmesi ihtimaline karşı Herekeye birkaç vapur gönderilmiş. Istan bul d 3 da rıhtımda tertibat alınmıştı. Fakat imparator gene trenle dönmeği tercih etti.
Bnu haber alan Mithat, Istan bula daha çabuk avdet etmek İçin, teşrifat memurlarından birinin tavaasutiyle vapurlardan birine bindi, bir kenara çekilerek notlarını tebyiz etmeğe başladı. Fakat aradan henüz bir çeyrek geçmeden teşrifat memuru yanına geldi:
— Mithat Bey. şimdi yaz. yazmanın sırası mı ya?_ Bujiık salonda mükellef bir büfe var. En nefis yiyeceklerin, en güzel şampanyaların haddi hesabı yok... Hiç kimse buraya yanaşmıyor. Haydarpaşa? a zl dinciye kadar bu yiyecekleri bitirmeliyiz Haydi bakalım biraz yardıma gel... dedi
Mithat obur değildi. Sigara filân da içemezdi. Fakat evvelce de yazdığımız gibi, ispirtolu meşrubata karşı büyük za n vardı. Bu davet üzerine cûğıtla-nm lopUyarak cebine attı derhal büyük salona geçti.
Buradaki büfe, hakikaten emsalsizdi yiyecek ve İçecekler hem nefis, hem bolda, imparator ve maiyeti İçin hazırlanmış olan bu sofra, vapurda bulunan beş on kişiyi değil, yüzlerce insanı doyurabilirdi . Mithat yiyecekleri bir tarafa bırakarak şampanyalara saldırdı. Tatlı tatlı konuşarak mütemadiyen I-çiyordu Vapur limana yaklaştığı zaman, maruf tabiriyle, olmuştu'
Rıhtımda
Nihayet vapur limana glrdL Mithat ilk muşa atlıyarak karaya çıktı. Rıht-unda asker, muzl-ka yer almıştı. Mithat, herkesten evvel, fesi elinde karaya atladı. Derhal alkış başladı- Rıhtım da biriken lıalk imparatorun çıkmakta olduğunu aannet. mlşti!
Mithat, bunların arasından geçerek bir arabaya bindi, matbaaya geldi. Fakat asıl güçlük bundan sonra başladı. Çünkü matbaanın merdivenlerini güçlükle çıkarak muharrirlerin odasına girebilmiş, burada bir iskemleye çökerek başını masaya dayadıktan sonra uykuya dalmıştı!...
Muharrirlerin telâşı
Gelecek yazıya münasip bir mukaddeme ve başlık yapmak üzere muharrirlerin çoğu o gece matbaada kalmıştı. Mithat'ın 1-çeriye girer girmez uyuduğunu görünce, ceplerini aradılar Istan buldan ne suretle hareket edildiğine dair birkaç satırlık havadisle notlardan başka bir şey bulamadılar. Bunlardan mâna çıkarmak için bir müddet uğ. raştılar İmkân olmadığını görünce Mı Iha 11 uyandırmak çarelerini aramağa başladılar. N1-hayet Mahmul Sadık ve Abdullah Zühtü Beyler bu çareyi bu.dular. Mithat, uzun heyeti tahririye masası üzerine yatırıldı.' Bir kova soğuk su ve bir leğen getirildi. Mithatın başına münasip fasılalarla soğuk su dökülüyor, saçları, şakakları ovuşturuluyordu. Bu usul birkaç defa tatbik edl'.dlkten sonra Mithat gözlerini açta. Doğruldu, notlan hakkında izahat vecdi ve bir arabaya bindirilerek etine gönderildi.
O gece diğer muharrirler bir parça fazla yoruldular. Fakat Havadis pek bol olduğu gibi. Mlthalı da sevdiklerinden bu zahmete memnunlukla katlandılar. Ertesi gün gazete, o zamana göre pek iyi bir şekilde çıktı.
Kendini İmparator sanmış!
Ne zaman bu hâdiseden bnh-sedilse, Mithat, tatlı tatlı güler ve anlatırdı:
— Büyük varta utlatrnışun. Bereket, teşrifat memuru İşi ört bas etmiş... Rıhtıma sırtımda bonjur, fesimi şapka gibi elimde tutarak herkesten evvel çıktığım zaman birçoklan beni imparator zannetmiş! Asıl garibi ben de kendimi İmparator zannetmişimi... Herkese İmparator gibi İltifatlı selâmlar verdikten başka Almanca konuşmağa kalkışmışım! Tuhafa bakın kİ Almanca da (Ya, ya... Şon, gut» tan başka bir şey bilmem. Halbuki Almanca k'sa bir nutuk bile İra d ettiğimi hatırlıyorum!...
Enis Tahsin TiL
memleketlerde elde edilen istihsal artışları, Çin, Japonya^ Bulgaristan ve Brezilya da dahil olmak üzere bir çok memleketlerde kaydedilen istihsal azalmalarını tevazün ettirecektir.
1948-49 mahsul mevsimi zarfında Birleşik Amerika 891 milyon 765 bin kilo tütün İstihsal etmiştir. Kanadımın tütün İs-tihsalâtı 56.970.000, Kûbıının İstihsali de 27.585.000 kilodur.
Italyanın tütün istıhsalâlı 64.485.000 kilodur. Fransa 47.970.0C0 ve Yunanistan da 36270.000 kilo tütün istihsal etmiştir.
çinin tütün IstUısalâtı 716 milyon 850 bin. Japonya 97 200.000, Türklyenln de 79280 000 kilodur.
Cenubi Amerikada en çok tütün yetiştiren memleket 26 milyon 775 bin kilo ile Arjantln-dlr. Kolombiya 20.835 000 kilo, Paraguay da 11250.000 kilo tütün istihsal etmiştir.
Afrikada en çok tütün yetiştiren memleket Cenubi Rodezya olmuştur, Rodezya 38170000 kilo. Cezayir 19306.000. Cenubi Afrika Birliği de 18.63C.000 kilo tütün istihsal etmiştir.
Okyanus da en çok tütün istihsal eden memleket Yeni Zelanda olmuştur. Bu memleket 2.529,000. Avustralya da i milyon 827 bin kilo butun yetiştirmiştir.
Tramvay müzesi
Londra (Nofen) — Lond-rada tramvaylar İçin bir müze tesis edilmesine teşebbüse geçilmiştir.
şimdiden Sbeffleid şehrinde beygir ile yürüyen eski bir tramvay ile Cardlff şehrine ait 1905 senesinde İşllyen diğer bir tramvay arabası müze için temin edilmiştir. Halk arasında eski tramvay arabaları satın olmak ve müze İçLn bir yer temin maksadlyle İane toplanmasına başlanmıştır.
Bıı suretle Ingiiterede tramvayların İlk işlemeye başladığı günden bugüne kadar geçirmiş olduğu tehavviilfiti gösteren bütün çeşitlerin temin edileceği ümit edilmektedir.
Ağızla resim yapan ressam
Stokhohn 20 (Nafen) — Tanınmış İsveçli ressam Ülberg’ln şimdi resimlerini ağzı He yapmakta olduğu bildirilmektedir. Bu ressam geçenlerde hastalanmış ve bu hastalıktan sonra da yalnız kafası, boynu ve omuzları hareket edebilmiş, fakat diğer bütün uzuvlarına felç isabet etmiştir. Ressam şimdi resimlerini ağzında tuttuğu fırçası He yapmaktadır. Üzün çalışmalardan sonra ağzı ile fırçasını normal bir şekilde kullanmaya başlayan reusamın bu sayede yaptığı resimler iyi satılmakta ve kendisini geçindirmektedir.
(1111111111101
katiyyen temas etmez, halk imparator şöyle dursun, saraya bile bakomazdı Şimdi iş değişmiştir. İmparator halk arasına karıştığı gibi çocukları da liftik ile dalma temas halindedir. Yukarıda imparatorun oğlu prens Akihlta bir kış sporu merkezin d e kayakla kaymağa giderken guiuluyur.
Yazımın başlığına bakarak, sakın doktorluğa alt bir konuşma yapacağım akla gelmesin. İhtisasıma girmeyen mevzuların uğraşmağı saygısızlık sayarım.
Bizde saygı deyince, büyüğe ve kadına hürmet ve nezaket, bir mecliste yaşa göre her lafa Vnn;mamak. başkasının sırasına ve hakkına tecavüz etmemek. kapalı yerde sigara İçmemek. sinema ve tiyatroda gürültü çıkaran şeylerden İçtinab filim veya piyesi yüksek sesle tenkld veya methetmemek, yere tükürmemek, lüzumsuz kâğıtları yalnız çöp kutusuna atmak ve dalın umumi lfadesüe, idab ve muaşeret kaideleri dışına çıkmamak ve cemiyetin ayıb saydığı hareketlerden sakınmak anlaşılır ve doğrudur da: Saygıyı tarifte muhakkak kİ sayılacak daha bir çok hususlar vardır. Fakat bir anda akla gelen bunlar.
Beri yandan bir çoğumuzun b Herek veya bllmiyerek ihmâl ettiğimi» çok mühim bir saygı dalıa vardır. Sağlık saygısı Bazı hastalıklar vardır kİ basit bir tedavi İle çabuk veya geç İyi olur. Lâkin sari değildir. Bir başkası İçin tehlike teşkil etmez ve sakınmağa mahal yoktur. Bunun yanıbaşında ve meselâ küçük çocuklar içm basan büyük tehlikeler tevlld eden hastalıklar vardır kİ, bir başkasına sirayet etmemek İçin behemehal hastayı muayyen bir müddet için tecrid etmek veya hiç olmazsa hastalığın bulaşıcı olduğunu ve hastanın yakınına sokulmaması ailesi efradı tarafından söylenmek lâzımdır.
Bu vecibeye riayet edenler yok değil, Fakat bu gibiler ekn-liyette kalırlar. Maalesef emsalde vakıdlr ki bir çok aileler, hastalığın nevine göre, temiz muhitlerle temas etmemesi icabeden çocuklarını büâ fütur vc endişe, öğrenci İseler okula gönderirler. Henüz o çağda değilse, sokağa salıverirler. Böyle bir hareketin ne kadar zararlı olduğu ve vatandaş sağlığı bakımından ne gibi tehlikeleri davet ettiği izahtan varestedir. Vatandaş sıhhatine ehemmiyet vermemek demek olan bu hareketin adına: Sağlığa Saygısızlık, demek yerinde ol mas mı? v
12 Mart Pazar günü, saat 19 40 vapurUe Kadıköyünden Köprüye geçiyoruz, iki oğlumla beraber Sergi ve Spor Sarayına güreş müsabakalarına gidiyoruz Vapurun kapalı salonları, boğucu bir hava İçinde. Bu kısa deniz yolculuğunu açık havada geçirmek Lstenik vc güvertede münaslb bir yerde oturduk. Biraz sonra Sayın bir Bayın elinden tuttuğu sevimli çocuğu İle kapalı yerden bizim bulunduğumuz tarafa geçti ve içerde tadanlara:
—Hava çok ılık, hem de hiç rüzgâr yok. Ne olur ste de gelin. sonra biliyorsun ki çocuklarımızın temiz havaya ihtiyaçları vardır. Haydi gelin, diyor.
Bu davete icabet ediliyor, Bir erkek, küçük bir kız çocuğu İle evvelkilerin yanına gelip oturuyorlar.
Temiz ve İtinalı giyinişleri bütün elvar ve bareketlerile hürmet telkin eden bu muhterem aileye takdirle bakıyorum. Çocuklarını çok iyi terbiye etmişler. Öyle bir oturuş ve annelerinin suallerine öyle saygılı bir cevap verişleri var ki...
Bu esnada bLr baba küçük çocuğu İle gelip bu ailenin yanındaki boş yere oturdu, Fakat henüz olurmuş İdi ki Bayın bayan hemen yerinden kalktı ve yeni gelen yolcuya:
— Affedersiniz beyefendi, çocuklarım boğmaca geçiriyorlar. 81zln de yavrunuz var. Eğer bu hastalığı geçlrraediyse, bulaşır yazık olur. Biraz uzaklaşsanız efendim.
Baba teşekkür ediyor ve yav-rıuıUc beraber oradan uzaklaşıyor. Bu manzaraya şahit olan çocuklarım, bu hassasiyete hayran. »Gördünüz mü bu güzel hareketi babacığım* diyorlar,
Zaten mevzuun en can alıcı tarafı işte muhterem okuyucular bu üç, beş satırlık müşahe-dediı. Ulvi bir anne şefkati, münevver ve saygılı bir vatanda» tipi.
Bu azil jest kargışınıf hay-
Tanca halkının büyük bir kısmı kaçakçılıkla geçiniyor
Tanca limanından bir görünüş
Bugünkü Tanca, türlü kisvelere bürünmüş her cins hırsızların barındığı bir sığınak haline girmiştir. Memleketin her tarafında cinayet, dolandırıcılık ve sahtekârlık eksik olmaz. Tancada yalnız kumara müsaade edilmez. Polis bütün kumarbazlan sıkı surette takip etmektedir. Fakat her yıl en az bir düzüne cinayet eksik olmaz. Poliste bu cinayetlerin failini bulmnk İçin hiç bir gayret sar-fetmez. İnsanlar mahalli tabiriyle blrdenbLre »ortadan kaybolurlar». Meselâ Orta Doğunun esrarlı kadını ismi ile tanınan kontes Magda d’Anduroln Güney Afrlkadan Fransa ra altın tozu kaçırırken, koskoca yatında ortadan kaybolmuştur.
Büyük bir liman
Afrikanın kuzey batısında bulunan Tanca. İspanyadan 20 mil mesafededir. Şehir bugün bile Fasın diplomatik merkezidir. Tancada 80.000 mûslûman ve 20.000 yahudl olmak üzere lOO.Oöû Paslı yaşamaktadır. Ayrıca şehlrdo 17.000 İspanyol. 3500 Fransız. 1500 İngiliz te 150 Ameri kah vardır. Şehirde İntişar eden gazeteler İspanyolca. Fransızca ve İngiltocedtr.
Tancalıtann ekserisi fakir, fakat zenginleri de son derece varlık sahibi kimselerdir. Kazancı umumiyetle gayri meşru yollardan aramak, Tancada âdet olmuştur.
Kaçakçılık
Tanca serbes limanı kaçakçılığı başta giden bir meslek haline sokmuştur. Para mübadelesi 11c kâr temin etmekte ikinci bir meslek haline gelmiştir. Bu müsait şartlar altında he-
men hemen bütün Tan adıl ar, kaçakçılıkla geçinmektedir. Af-rikadon Avrupaya kaçırılan sigara, altın, elmas türlü mücevherler, banknotlar, ipek, İlâç ve hattâ buz dolapları, otomobil ve her cins makine Tanca limanından geçmektedir.
Dışardan Tancaya girmek için yahut şehri terketmek için resmi bir vizeye lüzum yoktur. Bu sebeple bütün Tanca, kaatll, cani gibi mücrimlerle ve aşağı yukarı her milletten asker kaçaklan ile dolmuştur.
Tancanın pek ufak bir kısmı modernleştirilmiştir. Kahve ve lokantaların büyük bir kısmı Fransız ve İspanyoltar tarafından işletilmektedir. Tanca-nın en lüks oteli sayılan Mivzah oteli, bütün şehri ve limanı hattâ daha ilerde İspanya dağlarını gören yüksek bir yerde İnşa edilmiştir. MLnzah otelinin altında, hayvanlara karşı sevgisi olan bir İngiliz tarafından bir hayvan lstirahatgâhı inşa edilmiştir. Burada ihtiyar ve hasta eşekler âhir ömürlerini oldukça gürültülü bir hava içinde geçirirler. Şehrin İngiliz kolonisinde hayvan dostu bir kadın evinde 30 Siyam kedisi, diğer bir kafeste 40 köpek beslemektedir.
Eski Tanca
Tancamn Medina denen kısmı eskiden, müslümanlar tarafından kurulmuştur. Burası Tancanın en eski kısmıdır. Medlnanın sokakları o kadar dardır kİ, buralardan herhangi bir nakil vasıtasının geçmesine İmkân yoktur. Hattâ tabutlar bile insanlar tarafından güçlükle geçirilebilmektedir.
Tancada bir yere mektup
göndermek İçin, üç muhtelit postaneden birini seçmek mecburiyeti vardır. Çünkü burada postaneler İspanyol. İngiliz ve Fransız olmak üzere üçe ayrılmıştır. Her caddede her üç postaneye ait posta kutuları bulunmaktadır. Postanelerin çeşitlerinden başka, Tancada peseta, frank ve diğer çeşit paralar tedavül halindedir Gümrük olmadığı İçin Tancada para günden güne artmaktadır.
Giyiniş tarzı
Hakiki Tancalılann giyiniş tarzı da epeyi acalptir Erkekler bornuza benzeyen kukuletalı cübbelerin üzerine, fevkalâde kocaman bir hasır şapka giyer. Kadınlar İse peçe kullanmaktadır. Tancalılar giyiniş itibariyle biraz da MMUücoTu-lan hatırlatmaktadır. Tancada milli içki çaydır. Onun için her tarafı fıkır fıkır kaynayan semaverlerle doludur. Boran semaverlerde kaynayan su. çaydan daha faydalı işlerde kuila-nılmaktadır. Meselâ kasaplar aylak olduktan vakit müşterilerinin başlarını semaverlerden boşalttıkları su İle tıra ederleri-
Adalet sistemi
Tancada tatbik edilen adalet sistemi de dört kısma ayrılır. Müslümanlar şeriat usullerine göre, yah udiler hahambaşı arının mahkemesinde. Amerikalılardan başka ecnebiler karışık mahkemede yargılanırlar. Bu üçünden başka bir de Fransız kanunlarının değiştirilmiş şekli kullanılmaktadır, .
Tanca epeyi eski bir maziye sahiptir. Fakat bugüı.ku Tanca yeni baştan inşa eamıiek (çm dışardan yardım
En güzel el müsabakası
Muhtelif güzellik müsabakalarından sonra Paris'te *en güzel eller» müsabakam yapılmış ve müsabaka çok rağbet görmüştür. Müsabakaya girenler çehre güzelliği İle tesir yapmamaları için, başlarına iki göa yeri açık bir torba geçirmişler, yalnız ellerini meydanda bırakmışlardır,
Jüri heyeti, ayrı ayrı tetkikten sonra ûınlmazcl Colette Georgesl Parisln en güzel elli kadım olarak Hân etmiştir. Matmazel Colette bir müesae-sede memurdur.
Yukarıda müsabakaya girenler ellerini Jüri heyetine arze-derken ve birinci gelen matmazel Coltte Georges 11c eUeri görünüyor.
ranlık ve takdir duymamak kabil midir? Bu hareket sağlığa ve cemiyete karşı büyük bir saygı değil midir?
Bence saygıların an kıymetle
Sshıfe ü
21 Mart 1950
z
(7
• •
En güzel bacaklar
oc
oo
ı
oMo
MI ALINDI, YAKINDA MSMİIRS!
OPERETİ
Başta Mıtzi Gerber geliyor
Hollywood'da «En güzel bacaklar» adlı bir filim hazırlanıyor. Bu filimde bacaklarının güzelliği İle şöhret kazanmış bütün artistler görülecektir.
Şimdiye kadar Betty Grab-le’ln bacakları rekabet kabul etmez derecede mükemmel addediliyordu. Şimdi kendisine kuvvetli bir rakip çıkmıştır.
Bu, 18 yaşında Mltzl Gerber! lâzım geldiği kadar hararetli adında bir balerindir. Genç kı-' olması lcabeder. Aksi takdirde zuı bacaklarından başka kol-| seyredenler üzerinde hiç tesir lan da fevkalâde güzeldir. Bü-. yapmaz. Diğer taraftan öpüştün rejisörler: «Mis Gerber'ln me lüzumundan fazla hararet-bacaklan ve kolları şimdiye İli olmamalıdır. Bu defa da kadar görülen en güzel bacak beklenilenin aksi tesiri yapar, ve kollardır# diyorlar.
Filimde bacaklar görünecek, seyirciler nln en güzel olduğu I fikir edineceklerdir .
6retoıWRII(Mokı JİIBERF
••
••
IEN SONRA EH GUMUJENttP
Sinemalarda öpüşme sahne -İleri çok naziktir. Bu sahnelerin ' lâzım geldiği kadar hararetli
I
I
yanyana1 hangisi-, hakkında
Mikrofon başında
Artistlerin cesaret bulmak için baş vurdukları çareler
Slnenıanın İlk zamanlarında öpüşecek erkek ve kadınlar mahcup bir tavır takınırlardı. Bu iyi bir tesir bırakmazdı. Sonraları bu sahneler daha heyecanlı olmağa başladı.
Filmin baş yıldızı Sezer Sezin ve Sezer Seıin’le Settar Hazım Körmükçü filimden iki sahnede
-Yerli filim çeviren müessese- Lüküs Hayat bilindiği gibi her ler son seneler zarfında çoğal- ] bakımdan sevimli, zevkle sey-mıştır. Fakat, bunların çıkar-, redllen bir operettir, dıkları flllmlerln mevzuu, her ■ nedense, dalma koyu dramdır. I Bir parça neşelL filim hemen ı hemen yapılmamıştır. I
Bu ananenin şimdi bir tarafa bırakıldığım ve ilk defa ola- I rak neşeli bir filim yapıldığını : memnunlukla haber aldık. Bu : filim Ekrem ve Cemal Reşit kardeşlerin sahnede, radyoda- ! ki temsillerde çok rağbet gö- nünde seyrettiğimiz Sezer Seren »Lüküs Hayat» operetidir, zln de Şadiye rolünü yapmak-
. oasınıuatı avvuım, «evtıe sey-voırl II Htr MUZlğİ
tatlı ve cana yakındır. İçinde neşeli sahneler çoktur. Eser güzel bir filim mevzuu olmağa her bakımdan müsaittir.
Yeni filimde Şettar Hazım Körmükçü, babası merhum Hâzım'ın rolünü, Halide Pişkin sahnedeki eski rolünü aynu-yor. Geçen sene sayın Halide Edib’ln «Vurun Kahpeye» fil-
tadır.
Bir kaç ay evvel Taksim gazinosunda, sonra Ankarada hayli muvaffakiyet kazanmış olan Vlyanalı artistlerden mürekkep Starrgmis revüsü artistleri de filmin bir çok sahnelerine İştirak etmişlerdir. Karlo Kapoçelli müzik aranjmanını hazırlamıştır.
Melodramdan vazgeçerek neşeli bir operete geçmek bakımından bu ilk adımı memnunlukla karşılarız. Filim yalanda gösterilecektir.
irene Dunne
Kıraliçe rolü yapmak üzere Avrupa’ya geliyor
En güzel Fransız
jönprömiyesi
İrene
Beyaz perde yıldızı
Dunne, Kırallçe Elizabeth filminde baş rolü yapmak üzere Queen Elizabeth Transatlantiği ile 30 martta İngiltereye hareket edecektir.
Eşi Dr. Francis Grltfith ile birlikle seyahat edecek olan sanatkâr aynı zamanda Fransa, İsviçre ve İtalya’n da ziyaret edecektir.
Pauıeıte Goddard Avrupa’ya geliyor Hollyvoodün tarımmış yıldızlarından Paulette Goddard tablo ve elmas meraklısıdır. Kazancının büyük bir kısmını tanınmış ressamların tablolarını ve kıymetli elmaslar satın olmak İçin sarfeder.
Artist yakında Viyanaya gelecek ve burada bir filim çevirecektir. Bundan istifade ederek yeni tablolar ve elmaslar satın atacaktır.
Geç kalmış bal ayı seyahati
Hollywoodün tanınmış artistle ri Dan Daily, evlendikten yedi yıl sonra bal ayı seyahatine çıkmağa hazırlanıyor. Artist evlendiği zaman askerdi. Terhis edildikten sonra da filim çevirmekle meşgul olduğundan seyahate çıkmağa imkân bulamamıştır.
Dan Daily şimdi, Betty Grab-le ile birlikte «Benim mavi semam» adlı bir filim çevirmektedir. Bu filim nisanın ortasına doğru bitecektir. Karısı Ell-zabeth Hofert'tir. Kocasına her doğum yılında bir müzik aleti hediye etmektedir.
gözde jönprömlyesl şu sırada Henrı vı* daldır. Çevirdiği mimlerde büyük muvaffakiyet kazanan bu artist îtalyada da filim çevirmiştir. Kendisine Hollywood‘a gitmek üzere teklifte bulunulmuşsa da bu teklifi kabul etmemiştir.
Sinema artistleri bile mikrofonun karşısına çıkarken heyecanlanmakta ve çekingenlik göstermektedirler. Bu şekilde asabileşen artistler, sükunet bulmak maksadlyle muhtelif çarelere baş vuruyorlar. Meselâ Dlck Powell ve Jimmy Stewart uzun tecrübelerden sonra bir müddet çiklet çiğnemeyi faydalı bulmuşlardır. Mickey Rooney zihnini meşgul etmek için, mikrofonun başına geçmeden önce piyano veya davul çalmaktadır.
Barbara Staasvyck, Joan Crawford, Claudette Colbert mikrofonda konuşacakları zaman sinirli hareketlerle ellerini Oğuştururlar. Joan. Cratfford farkında olmadan iskarpinlerini çıkarır. Barbara Stanvyck de bir taraftan konuşurken, diğer taraftan mihaniki bir tarzda durmadan iskarpinlerini çıkarıp giyer.
Paul Mimi, mikrofonda konuşacağı saate kadar keman çalar. Bette Davla ve Gary Cooper mütemadiyen sigara içerler. William Powell ve Don Ameche de sükûnet bulmak maksadlyle süt İçerler.
James Mason ve Ann Blyth başkalarının provalarında hazır bulunuyorlar ve bundan cesaret alırlar.
Münekkidier, en güzel öpüşme sahnelerine. Greta Garbo ile John Jilbert'in çevirdikleri fllimlerde taslandığını söylüyorlar. O zamandan beri bu derece mükemmel öpüşme sahnesi kaydedilmemiştir. Şimdi öpüşme sahnelerini en iyi canlandıran Robert Cummlngs, kadınlardan Margaret ■Sulli-van’dır.
Dunkergue filmi
ikinci dünya harbinin iptidalarında en şiddetli muharebeler Dunkerque civarında cereyan etmiş, İngiliz ordusu bütün silâhlarını bırakarak bu limandan İngiltereye çekilmişti.
Şimdi bu macerayı canlandıracak bir filim çevrilmesine karar verilmiştir. Filmin çok canlı olacağı tahmin ediliyor.
Sinema Haberleri
ir Bing Crosby, dün, kendisini yedi seneden beri rahatsız etmekte olan apandisitinin çıkarılması için bLr ameliyat geçirmiştir. Sıhhi durumunun «çok tatminkâr» olduğu bildirilmektedir. '
★ Hollywood'un artistlerinden Louls «Kaptan Bulad'ın adlı bir filim çeviriyor. Bu filim bitince İngiltereye gidecek ve orada bir filim çevirecek, sonra tekrar Amerika’ya dönecektir.
★ Amerlkada Kolombiya akademisi senenin en çok muvaffak olmuş artisti olarak Brodrick Cravvford'u seçmiştir. Artist bir kaç sene evvel hiç
| rey almamıştı.
tanınmış
Hayword hâzineleri»
Greta Garbo ve John Jilbert bir Öpüşme sahn
Margaret SuUivan, James Stewart ile birlikte çevirdiği bLr filimde öpüşme sahnesinde
[ans rekoru
Tanınmış artist Tyrone Power, Ceclle Aubry İle birlikte aSiyah gül» adında bir fiilin çevirmişti. Bâzı sahneleri Faşta geçen filim Fransada gösterilmeğe başlanmış ve çok beğenil-| mlştir. Yukarıda filmin başlıca İki artisti görülüyor.
Bîr artist dört saat durmadan valsetti
Hollyvood.un tanınmış artistlerinden Howard Keel «An-nl tüfeğini al» filminde dana rekorunu kırmıştır. Bu filimde eski tarzda valsetmek lâzımdı. Artist dört saat durmadan valse imiş tir.
Artist sekiz sene evvel bir müsabakada da rekor kırmış ve birinci gelmişti. Bu müsabaka bir hayvan sergisinin açılması münasebetiie tertip edildiğinden artist bundan bahsetmesini pek sevmez. Birinci geldikten sonra kendisine verilen altın madalyada bir öküz kafası resmi vardır.
Mıckey Rooney’in filmi
Tanınmış filim artisti Mic-key Rooney «Büyük fredl» adli bir filim çevirecektir. Filim komedidir. Mlcky bir sihirbaz rolü yapacaktır. Bu sihirbazlıklar bundan bir çok güçlüklerle karşılaşacaktır.
"S >
21 Mart 1950
AKSAM
SaMfe 7
Kahve lekesi J
HER AKŞAM ■ BİR HİKÂYE
Doktor Moris sevgili nişanlısı Hlldayı kaybettiği günden-berl hayata karşı hiç bir alâka göstermiyordu, şehirden uzak blT köşke çekilmişti. Yalnız cerrahi kliniğin! İdare etliği Lovcrn hastanesine gitmek için evinden çıkıyordu. O gece evinde matemile baş başa kalmak istediği halde profesör Harterllngln suaresine gitmek hususundaki davetini reddedemedi.
saat yedide neşesiz bir eda ile frakını giydikten sonra profesörün evine gitmek için otomobiline bindi. Miramar bulvarının köşerihde otomobiller yolu tıkadıkları cihetle, Morls seyrüsefer memurunun geçmek için vereceği işarete intlzaren arabasını durdurmuş iki yaya
Mahkeme Koridorlarında
mecburum dedi.
Moris, heyecanla sordu :
— Hiç olmazsa bana İsminizi söyleyiniz.
Genç kadın, boğuk bir seste:
— İsmim, Hildadır. cevabını verdikten sonra kürk mantosunu bırakmış olduğu vestiyere süratle yürüdü.
Moris afalladı. Az sonra holde kadına tasladı. Beraber merdivenleri indiler. Otomobile bindiler. Doktor yolda genç kadına:
— Bir bura girip bir kahve İçebilir miyiz? diye sordu. Genç kadın teklifi reddetmedi. Bir masada yanyana oturdular. Moris heyecan ve hararetle konuşuyor ve genç kadına doğru gittikçe eğiliyordu. Genç kadın, kendisini doktorun kucaklamasından korumağa çalışırken kahvesi beyaz suare elbisesinin üzerine döküldü ve koyu renkte bir leke yaptı. Morls telâşla:
— Rica ederim beni affediniz. Güzel elbisenizi dikkat-Sh!-Morls, otomobilinin pencere- yüzünden berbat ettim,
sinden başını uzattı ve genç ook yazık oldu, diye af diledi, kadına* I — Zararı yok mösyö!
— Madam size bir hizmette Bir müddet sonra yine oto-bulunabilir miyim? diye sordu, moblle bindiler. Araba Mlrar
Genç kadın bu suali tuhaf raar caddesinin köşesine geldl-bir tebessümle karşılayarak: .6* raman genç kadın Morlse
— Belki - cevabını verdi. döndü:
Moris sözüne devamla: | — Buruda arabayı durduru-
— Profesör Hastertlngin sua- nuz- Vakit çok geç. Bana cvl-resine gidiyorum. Geç kalırsam mc kadar refakat edemezsiniz hiç ehemmiyeti yok. Söyleyiniz dedikten sonra otomobil kapısını açarak yaya kaldırımına atladı. Moris arkasından yal-varıcı bir sesle:
Sizi tekrar görebilecek miyim? diye zordu.
Genç kadın:
— Evet! Adresimi hafızanıza hâkedlnlz: Gregori meydanı No. 356. Beni bulmakta hiç zorluk çckmiycc eksin İz. dedikten sonra gecenin karanlığı arasında kayboldu.
Dilin kemiği yok, her tarafa döner!
madam, nereye gitmek istiyorsunuz?
Genç kadın:
— Ben de bir baloya gidecektim amma... Derken Morls sözünü kesti:
— Fakat kavalyeniz gecikti. Acaba sizi benimle beraber gelmeğe davet edebilir miyim? ( diye sordu. Meçhul kadın; otomobile binerken-
— Davetinizi kabul ediyo- 1 rum. Fakat önceden size haber vereyim kİ gece yansından evvel evimde bulunmağa mecburum. dedi.
Moris:
Doktor MorLs, ertesi genç kadının verdiği koştu. Bu yer, şehir mezarlığı-
günü adrese
Yaşı 25 ten fazla göstermiyor. Orta boylu, balık etinde, kara kaşlı, kara gözlü bir esmer güzeli. Zabıta memurunun yanında süklüm püklüm duruyor. Üzgün, küskün bir hali var. Biz yaklaşırken baş örtüsünü diizeltiyormuş gibi yaparak elleriyle yüzünü örttü. Kasketli delikanlı sordu:
— Kazaya mı uğradın, hanım abla?
Dik dik baktı, cevap vermedi. Bizimki biraz daha so kuldu:
— Geçmiş olsun, hanım abla.
Öfkeli öfkeli homurdandı:
— Geçmiş olacak ne varmış? Kazaya uğradığımı nereden çıkardın? Bir yerim mi kırılmış?
— Hayır, öyle kaza demiyorum. Seni buraya getirmelerini merak ettim de
— Sana ne oluyor sanki? Âlemin kâhyası mısın?
— Gücenme, hanım abla. Ben çok merakJıyımdır. Buraya gelenlere acırım da; «Acaba niçin getirmişler?» di ve meraktan çatlarını.
— Deliye bak. İster çatla, ister patla.
— Kıyma bana, harunı atla. Şurada iki satır lâf edelim diye geldik, azarlıyorsun insanı.
— Sen doktora git de aklını bir muayeneden geçirsinler. Ben kimse ile lâf etmem, anladın mı? Zaten canımın sıkıntısından patır patır patlıyorum, bir de sana lâf mı yetiştireceğim. Ne kadar merak içinde olduğumu biliyor musun?
— Halinden anlıyorum, hanım abla. Senin merakım gördükçe ben de meraklanıyorum ya.
hapishaneye?
— Hiiiç, ne yapacağım? Bir iftiraya kurban gittim. Evvelce çalıştığım evin hanımı terbiyesizin biriydi. Elmas yüzüğünü kaybetti, benim üzerime iftira atı. Dilin kemiği yok, ne tarafa isterse döner. Kan ne yaptı yaptı, mahpushanelere kadar sürükledi beni. Bu fenalığı yaptı da ne oldu sanki? Cezamı bitirdim, gene çıktım.
— Bu defa neden geldin? Gene mi üzerine iftira attı lar?
Omuzunu oynatarak dudak büktü:
— Bu seferki cahillik. İyice düşünemedim, yanlış bir iş yaptım. İşin aslında bir şey yok ha.
— Nasıl iş. anlat bakalım.
— Randevu meselesinden çıktı bunlar.
— Birine randevun mu vardı?
— Ben insan değil miyim, ayol? Necati ile buluşup ' biraz konuşacaktım.
— Kimdir o Necat i?
— Şey.. Tanıdığım
Gebze As. Hukuk mahkemesi Esas No. M9/141
Gebze'nin Mustalnpaşa mahallelinden Mehmet kızı Hatice Bezöiçen tarafından dâvâlı Erzincan Toparlak köyü 45 hanesinde kayıtlı Fazıl oğlu Nusret Bezölçen aleyhine- açılmış bulunan boşanma dâvasının gıyaben yapılan yargılaması sonunda:
Tarafların boşanmalarına ve müşterek çocukla»! bulunan Mehmet'in veiâyet hakkının davacı anasına tanınmasına ve karonu kesinleştikten sonra dâvâlının bir sene evlenmekten memnulyetlne 300 kuruş harçla 1148 kuruş mahkeme giderde 40 lira vekil ücretinin dâvâlıdan alınmasına 5/12, 949 günü karar verilmiş ve bu kararın ll&nen tebliğine karar verilmiş olduğundan ilân tarihinden İtibaren on beş gün İçinde temyiz olunmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği ilânen tebliğ olunur.
Belediye
1 — Ankarada Kâzım öttıln caddesinde Cebeciye ildea yol üzerinde aşağıda metre kareleri, fiatı. tutan tn-dellerl İle teminatları gösterilen 20 adet nr-n (satış bedelinin % 10 rnikdarı peşinen ve r.akden. rhütebaklal de ihale tarihine! n itibaren 11 ay zarfında ve İl eşit taksitle olmak Üzere tediye edilecek ve taksitler nıuayyen samanda tediye takdirde bakiye taksitler rnua&lfrat kesbetmeÛe ayrıta kanuni faizler de alıcı -tkmftnrlnn ödenmek ayrı ayrı satılmak üzere 15 gün (üre ile ve 2 ve 9 parseller Icap&lı zarf, diğerleri açık arttırma İle ihaleye konulmuştur.
2 — İhalesi 3/4/1950 Pazartesi günü saat 10 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
3 — Şartnameleri her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kaleminde görülebilir.
4 — Teminatlar. Belediye veznesine jatırdacakta-
5 — Kapalı zarflar 2490 sayılı kanunun 32 nel maddesi gereğince belli İhale gününde saat 15 e kadar makbuz karşılığında komisyon başkanlığına verilmesi lâzımdır.
6 — isteklilerin belli giin ve saatte belediye komisyonun» başvurmaları.
tdUmediği beraber şartih) numaralı
nın yaq kapısı idi, Nişanlısı _ Hafice İİrpcrerck göğüs Hlldanın metan da bu kapıdan geçirdi:
hlr knr m^lrı» ritmfo Mı rtr>1r_ ..i. V,.';
— Arzunuzu yerine getirece-r -
ğim diyerek otomobili sürdü..b,r >“9 metre ötede ldl- Dok-Profesör Hosterllngln evi da-,lor- bunu görünce tüyleri diken vellilerle dolu İdi. Doktor Mo-_.oldu « hâdiseyi derhal ris elektrik ampullerinin _ - — -
kuvvetli ışıklan altında meç-1 hul kadının çehresini baktı. [ Rengi çok soluk, fakat teni şeffaf gibi idi. Çehresinin hat-J lan çuk güzel ve muntazam , idi ye aicn HLLtiar.ınkiierİne çak i benziyordu. Esrarlı bir cazibe,- - __ -------
doktoru meçhul kadına doğru ’ces‘ görünüyordu.
çekiyordu. O gece genç kadı-| Do,t^or Moris. bunlan görün* bile ayni-müthİJ? bir feryat kopardı,
fasıla du’ûp bayüdl. Zavallı genç aklım oynatmıştı.
Çeviren: A. HİLÂLİ
çok profesöre anlatmağa koştu.
I Bir kaç gün sonra Hlldanın , mezarını açtılar. Cesedi, sanki 1 bir kaç saat evvel ölmüş gibi hiç bozulmamış duruyordu. Ö. Jü kızın sırtında bembeyaz ipekli bir elbise vardı. Üzerindi koyu renkte bir kahve le-
nın yanından bir an madı. Danslara verilen esnasında gene kadını bomboş küçük .salona «çötürdü, Orada öteden beriden konuşurlarken doktor birdenbire kadına sordu,
— Hoşuma gittiğinizi anladınız mı?
Kadın gülümslyerek:
— Belki... Bu meyliniz, geçici bir hevesten başka bir şey değil cevabını verdi.
— Hayır, geçici bir heves değil madam! Bana sizi sene-Jerdenberl tanıdığım, ve dalma yanınızda bulunduğum gibi geliyor.
Doktor, bunlan söyledikten sonra onu kucaklamak İçin eğildi. Fakat kadın geri çekilerek :
— Geç oldu. Eve dönmeğe
TABLET w ŞURUP
REOSİL
«m rrzmur
BRONŞİT», □KSURUĞÜ KESER
- - - bir
çocuk. Fabrikada çalışıyor. : Ben evden izinli çıktığım zamanlar buluşup Konuşuyoruz. lEvlenelimn diyor ı amma ben cesaret edemiyo- ı rum. Şimdilik iyi adam gibi görünüyor atnma evlendik- ı ten sonra fena çıkarsa naa- 1 parun? Huyunu, ahlâkını i- ( yice öğereneyim, diyorum. I — Peki, randevuya gittin ı mİ?
— Elbette gittim. O giin Öğleden sonra izinli idim. : Hanını da aparftmanın üst katındaki alı babına çıkmış-ti. Evde yalnız kalınca düşündüm; «Bir kat robum ; var. Necatinin yanma hep onunla gidiyorum. Hanımın. I dolabında bir sürü elbise ; dolu. Onun ipek roplarından bir tanesini giyin!vere- ı yîm. Yukarıdan inince hemen dolabı açıp bakacak de- ı ğil ya. Akşam dönünce de kendisine göstermeden oda- ı ma girip değişirim, bir ara- ( lık gene dolaba asarım» dedim.
| — Necati Beye süslenip -
de gidiyorsun öyle mi?
— Ne varmış bunda? Bir-I kaç saat giymekle rop eski-j yccek değil ya. Giydim, vü-. cuduma tamam geldi. On-[ dan sonra baktım ki gard-robun çekmeli dolabının a' nahtarı üzerinde c_____J____
l Onu açtım, çekmenin içinde .hanımın göğüs iğnesj/le sokağa çıkarken taktığı yü-' züğünü buldum. «Oldu olacak. şunları da takı vereyim bari. Bugün hanım sokağa cıkmıyacak ki elmaslarını arasın. Akşam döndüğüm zaman kendisine göstermeden yerlerine bırakırım., dedim, iğne ile yüzüğü de taktım.
— Eeyyy?... Hanım farkına vardı, seni polise verdi öyle mi?
— Hayır, o gün farkına . . . ____ varmamıştır amma sonra-
yada insan oğlunun başına dan öğrendi tabii. Necati her şev gelir. * zorladı, sinemaya gittik. O-
— Ne yaptın da soktular radan geç çıkmıştık. Son-
— Benim derdim çok bû yük. Düşündükçe aklım oynuyor.
— Vah vah! Nedir o büyük derdin?
— Daha ne olsun? Baksana mahkeme kapılarında bekliyorum. Biraz sonra içeriye gireceğiz tabiî.
— Mahkemeden korkıi-yorsun demek?
— Nasıl korkmam, ayol? I Mahkemenin şakası olur mu? Mahpushaneye sokaı-larsa naapanm ben? O-aya girmenin ne demek olduğunu biliyor musun?
— Bilmiyorum, hanım abla. Çok şükür, hiç girmedim.
— Bilmiyorsan sesini kes, ileri geri l&kırdıiar söyleyip da canımı büsbütün sıkma. Mahpushanenin içerisi gözümün önüne geldikçe aklım yerinden oynuyor.
— Mahpushanenin içerisini biliyorsun demek?
— Tabiî bilirim. Girdiği yeri bilmez mi insan?
— Vayyy... Mahpushaneye girdin, öyle mi?
— Ne oluyorsun, ayol? Ne diye bu kadar şaştın? Dün-
1----------------------
Sfenks Uykuda
Aşk ve Macera Romanı
Tazan: J. D. Carr
»^^^^Tcfrika kadar ancak bir satte gelebildik. Kuzum ,bu zaman zarfında burada neler oldu?
Holdsn,onları vaziyetten haberdar etti.
Celia, haykırdı:
— Thorleyl
Fakat, Holden elinin bir hareketiyle onu bitişik odaya koşmaktan menetti.
Doktor Fcll, tek kelime söyle-Biekalzln genç adamın hikâyesini dinledi. Çehre» bütün ciddiyetini muhafaza etmekle beraber yüreğinin fevkalâde ferahladığı anlaşılıyordu. Nihayet:
— Pekâlâ öyleyse. — dedi. — Şimdi burada bir an durur musunuz? İkiniz de durun... Ama daha iyisi antre kapısını açık bırakmaktır. Çünkü, sıhhi im-datçıJardan başka, doktor Bhepton'un da gelmesini beklt-
Tercüme eden: (Vâ - Nû} No. «1 ■
yorum.
Holden .Fcll’e hayretle bakarak:
— Doktor Shepton mu? — diye sordu,
— Eevt, Onu âdeta kaçırırcasına Londra'ya getirttim. Şu anda bitişik dükkândan sigara a-iıyor,
Fell, daha fazla izahat vermeksizin öteki tarafa geçti. îti sevgin karşı karşıya kaldılar.
Celia, kısa bir tereddütten sonra:
Donald, senin elindeki mektup Margot'tiu yazısı Şunu okuyabilir miyim?
— Ah. Jelia, okumamanı tercih ederdim.
Genç kızın dudaklarında bir tebessüm belirdi. Ve bu tebessüm, gözlerinin lâtif şeffaflığına kadar sirayet etil:
— Benim bilmemekliğimin
daha İyi netice vereceğini mi umarsın? Zaten doktor Fell. bana bir çok cihetten bu işi haber vermiş bulunuyor. Hem sonra. Morgot'un kardeşi olduğumu unutmamalısın. O delicesine âşık olmasını bilen bir insanmış. Aynı şeyi Mn de tıpkı onun gibi biliyorum DonaJd.
— Pekâlâ, öyleyse oku!
Celia, pencereye yakşlaştı, perdesini açtı; bitişik odada doktor Feli'ln bit fi! ağırlığı He hareket ettiği, kapılan açtığı, her tarafı kanştırdığı farkolu-nuyordu .
Celia .birdenbire haykırdı:
— Hayır, olamaz olamaz!... Buna İmkân yok! Bu isim olamaz!
Holden, sıçradı:
— Hangi isim? , Kimin İsmi?
— Şeyin Lsmi... Margot’ıın âşığının . (Şeşinde bir hayret iradesi vardı. Bir tiksinti de Vardı, i
«Senin İsmini mütemadiyen tekrarlayıp duruyorum vc cezbeye kapılıyorum. Kendi kendime diyorum kİ...» Ablam, sevgilisinin ismini alt», kere tekrar- , lıyor. Ve işte bütün mesele ken-
İstanbul Asliye mahkemesi İkinci Ticaret mahkemesinden: 950/131 Buçel Türk Anonim şirketinin alacaklı! ar He yaptığı konkordatoya alt dosya İstanbul İcra yargıçlığından mahkememize tevdi ve duruşma Wn 29/3/950 çarşamba saat 15,30 tayin e-dllmlş olmakla alacaklıların bu hususta bir İtirazları bulunduğu takdirde haklarım müdafaa İçin duruşmada hazır bulunmaları İcra İflâs kanununun 296 ncı maddesi hükmüne tevfikan İlân olunur.
Ada Parsel Beher metre M2 karesi Hra Tutan Hra Teminatı lira
2929 1 510 23 J1730 879,75
* 2 600 30 18000 1350 K. zari
» 3 475 25 11875 890.65
4 475 25 11875 8Û0A5
5 550 25 13750 103U5
> 6 550 25 13750 1031,25
» 7 475 25 11875 890.65
> 8 475 25 11875 890.65
9 600 30 18000 1350 K. zarf
10 510 23 11730 879.75
11 360 13 6480 486
» 12 360 18 6480 486
» 13 «5 17 7905 592,90
* 14 465 17 7905 592,90
15 360 18 6+80 488
16 360 18 6480 486
17 465 17 7905 592,90
18 465 17 7906 592.90
> 19 360 18 6430 486
> 20 360 18 6480 486
Kuru Ot veya saman alınacak
Ereğli kömürleri işletmesi Genel Müdürlüğünden
Beyoğlu beşinci stılh hukuk yargıçlığından: «50/82
Melâncholis Aıgıde teşhisti' hâlen Bakırköyde Emrazı akliye ve asabiye iidslahoneslııüt.’ tedavi edilmek*.*! olan Zührc «Ülker'in hacreddeıek vesayet altına alınmasına ve kendisine Beşik taşta Dclnı abahçede Havagazı şirketinde ustabaşı olup şirketin evlerinde oturan oğlu Zeki «Ülker'in kendisine vasi tayin edilmesine 1473,1950 tarihinde karar verildiği ilân olunur. 188801
radan bir yerde de oturup bira içtik, büsbütün geciktim, bu saatte eve dönersem kızaıiaı, diye korktum. Kapıdan Rİrdigim zaman ha-
1UUIU1 a- .__■*
duruvor. I nım £°recek- kendi
. . . . ' alriıîrıvm Hn nniıvnrak A rrp-
dinginden izah edüjverdi. Donald. sen bu mektubu okumadın mı?
— Mektupların bazılarım o-kuraagıı başlamış' ım, hepsini tamamlayamadım Doktor Fell' le beraber geliverdiniz. Kim mlş bakayım?
Sahanlıkta yeniden gürült'j duyuldu. Yanında iki sıhhiye memurunun taşıdığı sedye He genç bir doktor kapıda belirmişti. Ardına kadar açık kapıyı vuruyordu.
Holden, onları karşılamak üzere koştu. Hep birlikte yaralının yattığı odaya girdiler. Donald, kapıyı kapattı.
Tam o aralık, doktor Shepton da meşhur Panama şapkası elinde ve oeyaz saçlarının çelcn-gı dazlak karasında sökün etti. Kapı açık kalmıştı.
Doktor, hftlâ Margot'un mektubunu okumakla meşgul bulunan CeHn’nın yanına gitti.
Şimdiye katlar asla göstermediği bir mûhçııblyet edasıyla:
—t Celia, evlâdım! — diye söze başladı.
Kız, ilk önce, ona dikkat bile etmemişti. Okuduğu mektupla I alakadardı.
Kapalı zarfh 200 tan kuru ol veya saman alınacaktır. Şartname ;
Zonguldakta : Ereğli Kömürleri İşletmesi Tiearet grup müdürlüğünden.
Ankarada: Etlbank Genel Müdürlüğünden.
İstanbul da: Etlbank İstanbul Şubesi Müdürlüğünden alınabilir.
Eksiltme 5.4.1950 Çarşamba günü saat 16 da yapılacağından teklif ve teminatları havi zarfların en geç İhale günü saat 15 şe kadar işletmemiz boş kâtipliğine verilmiş olmam lâzımdır.
Eksiltmeye gireceklerin İsteyecekleri bedelin % 7,5 u nlsbetlnde teminat akçesi vermeleri şarttır.
100 tana kadar yapılan teklifler kabul edilir.
Postada vuku bulacak gecikmeler nazarı İtibara alınmaz.
İşletme İdaresi İhaleyi dilediğine karnen veya tamamen yapıp yapmamakta serbesttir, (3243 ı
aldiğımı da anhyacak. O gece teyzemin yanında kaldım. Ertesi gün korkum daha fazla arttı. Beni karakola teslim ederler, diye ödüm koptu. İki gün sonra d₺ polisler yakaladılar. İpek robu sapasağlam teslim ettim, iğne ile yüzüğü sattığım yeri de gösterdim, geriye a’cblar.
— Hanımın mücevherlerini sattın demek?
— Cahillik, dedim ya. «Elin malını saklamıyayım. üzerimde bulurlarsa töh-metli çıkarım» diye düşünmüştüm.
Mahkeme açıldı, baş örtüsünü düzelterek Ritti.
Ce. Re.
Doktor Shepton. öyle Ur yalvarır eda ile hitabın' tekrarladı M, genç kız, ister istemez başını kaldırdı.
— Benim güzel evlâdım)... Bütün yol boyunca,benimle konuşmadın. Fakat, ben de, mebus Hurst Göre gibi bir yabancının yanında küçük düşmek istem edim. Şunu unutma kİ,ben basit bir köy doktoruyum. Celi»! Hayatımda elbette bir çok balalar İşledim Fakat, sizin vakanızda başım» öyle bir hal geldi ki...
Celia, cevap verdi:
— Aman, doktor Shepton, size kızdığımı m» zannediyorsunuz?
SheptOp ,fevkalâde şaşırmıştı. Bunun üzerine, Celia ,şu izahatı verdi:
— Kabahatin asıl büyüğü bende... Çünkü ben yolan söyledim. Bu sebeple sizi ynniltmiş oldum, öyle zannediyortnn, gelip beni tevkif edecekler. Ben de bu cezayı hakkettim. Peki ama, doktorcuğiCTi siz de bütün bildiklerinizi bana niçin söylemediniz?
Moyüs bir hali vardı.
Doktor, dedi kİ:
Türkiye Kızılay Derneği
Genel Merkezinden :
Kapalı zarf usullylc çeşitli cins ve ambalftjda 10359 kilo kinin emlâhı satın alınacaktır. Geçici teminatı kırk bin Uradır. Şartnamesi ile «özleşme tasarısı Genel Merkezde Monopol servisinden ve tstanbulda Kızılay hanında Kızılay Deposundan parasız verilir.
Tekliflerin 20 Nisan akşamina kadar Genel Merkezde bulundurulması lâzımdır.
[ Kadıköy Vakıflar Başmüdürlüğü ilânları |
Semti ve cinai ■
Alemdarında Sultan Çiftliği köyü önündeki çayırın otu. Çavuşbaşı Çiftliği dahilindeki çayır otu.
Muhammen bedeli İlk teminatı
Lira Kr. Lira Kr
250.—
100 —
W.—
7.50
açık arttırma ile sat-ılaca-
Yukarıda yazılı çayırların otu _______ _____
ğındnn İhaleleri 29/3/950 çarşamaba günü saat 15 dedir, isteklilerin idaremize müracaatları. (3233)
— Polis ne düşünürse düşünsün. bu tarzda hareket etmemin sebepleri vardı. • '
Ara kapı açıldı Holden, genç doktorla birlikte göründü. Yaralı. iki sıhhiye memurunun nezareti altında, sedyedeydi. Çenesine kadar beyaz bir örtü İle örtmüşler, hâlâ baygın vaziyette: fakat yanaklarından yaş süzülmüş.
Genç doktor, ciddi bir eda ile geriye döndü vc içer kİ odada bulunan doktor Fell'e dedi ki:
— Vaziyetin ağırlığı karjji-aında zabıtayı haberdar etmek mecburiyetindeyiz. Bunu kabul ediyorsunuz, değil mi?
— Ben de o fiküdcyim. Zabıtayı bizzat kendim haberdar edebilirim. Yar&lunn durumu pek mi vahim?
— Evet, epeyce... Onda bir ihtimalle hayatını kurtarabiliriz.
Thorley'in gda yaşları karşısında, Holden, fevkalâde mustarip olmuştu. Kimbllir, Thor-ley’in lzürabı ne kadar fazla ki, bu baygınlık halinde bile İçin. İçin hıçkırıyor.
Merdivende, biri duvara doğru çekildi, sedyeyi götürenlere
yal verdi ve gidenleri bakışlarıyla lak i be 11,1 Bu. Slr Danvers Locke’du.
Sonra, doktor Fell, bekleme Odasına girdi ve burayı muazzam cüssesinin ve muazzam mâuevlyetinln büyüklüğü İle doldurmuş oldu. Telefonu bastonu ile gösterip:
— Bu mel'un âlet emirlerime inkiyat etmiyor. — dedi. — Bir türlü cevap alamıyorum, ötedcnberl talihsizimi! İr. Kuzum, Holden, benim yerime Whlttchall 1212 yi arar mısınız?
Hepsi birden ürperdller. Çünkü bu numara, Scotiaııd Yard’ m meşhur telefon numarasaydi.
Halden, istenen numarayı çevirdikten. ve karşı tarafta ses duyduktan sonra, ahizeyi doktor Fell'e uzattı.
Doktor, gözlerini tavana dikip sordu:
— Alo! Orası merkezi polis mİ?... Ben doktor Gedeon Fell. Başmüfettiş Hadley ile görüşmek istiyorum.
İçinde bulundukları odaıuh havası, dayanılmaz şekilde e-lektriklenmlştl. Celia, yanında bulunduğu pencereyi açtı; hepsi birden havayı bol bol teneffüs ettiler. (Arkası var)
Sahtfe S
AKŞAM
21 Mart 1950
Felci
PEKİŞTİRİNİZ
Tipini Bekleyiniz
“LOADSTAR” “AUSTİN" 2ve 5 Tonluk Kamyonların 1950 modelidir.
radyolarınınbİrine sahip olunuz!
Mûessesemize teşrif ederek
KREM PERTEV her mevsimin kremidir.
Amele temini işi
İ. ₺’. 7. T. işletmelerinden:
1 — İdaremizir şebeke İşlerinde kullanılmak üzere yevmiyelerinin tutar. 132.090,— lira olan 35.700.— amelenin bir müteahhitten, temini işi pazarlık suretiyle İhale edilecektir.
2 — Bu İşe alt şartnameler Metrohan veznesinden 0,60 kuruş bedel mukabilinde tedarik edilebilir.
3 — İsteklilerin 7850.— liralık geçici teminatiariyle birlikte 28/3/960 sap günü saat 10,30 da Metrohac 4 üncü katta toplanacak arttırma eksiltme komisyonunda hazır bulunmaları.
4 — Pazarlığa İştirak edeceklerin asgari 25 000.— liralık bu nevi bir İşi yaptıklarına dair bir vesikayı komisyona İbraz etmeleri şarttır. (3115)
SofÖr Mahalli : Geniş ve rahat. modern tipte — 3 ki|i rahatça oiurablllr. (Şoför yeri İsteğe güre oycrlanabılir) Kapı kapanınca görünmeyen basamaklar — Gürültüye karşı tecrit edilmiş kilitli kapılar -Toza ve ceroyano korşı muhafazalı — Arka şoför pencereleri ARZUYA GÖRE ı Kaloriler ve buğuya karşı tertibat — Radyo, hava lerlibah — tavan ve arko levhaların soğuk ve »ıcağo karşı tecrit tertibatı — Kapı camlan için menıeşell havalandırma camı — Müteharrik erka şoför camı. Şasi ve Motor I 6 silindir, 68 Fren beygir kuvvetinde - 4 ileri ve bir geri vitesli — uzun şasi — 4 tekerlek üzerine idrolik fren fer-ferfibatı — ayrıca yardımcı SERVO tipi hava freni — istenildiği takdirde çift diferanıyelli ve dizel motörlü olarak ta teslim edilir.
İzahat olmak için t TEKTAŞ TEKNİK VASITALAR TİCARET T. A- Ş. - İSTANBUL Beyoğlu, İstiklâl caddesi No. 103
Telefon: 4106$ Telgraf t VASITALAR
AUSTİN * e güvenebilirsiniz.
THt nU»TiW MOTOR EZPORT CORPORATION LTO BIRMINOHAM ENOLANO
BAŞ,DİŞ. NEZLE.ADALE .SİNİR
ROMATİZMA ve bütün ağrılara karşı
__ G0NOC 3 XAŞC ALINABİLİP. ■ -
DEVLET DENİZYOLLARI İLÂNLARI
Tasarlan- Geçici
Arttırması yapılacak olan mışdeğeri güvenmesi ARTTIRMANIN
İşin mahiyet ve cinsi Lira Kr. LlraKr. Şekil Tarihi O Ünü Saati
İst in ye koyundaki Çamurluk volisi kiraya verili çektir. Arttırma 23/3/1950 Perşembe 15
(Senelik kirası...)... 240 00 36 OU
İstlnye fabrikası sahası İçinde bulunan 10 metre derinUğnlde-ki saha, balık ağı çekmek İçin kiraya verilecektir (Senelik kirası) 240 00 36 00 Arttırma 23/3/1950 Perşembe 15
1 — Yukarıda yazılı işlerin arttırması hizalarında gösterilen tarihlerde Tophanede Oe-
nel Müdürlük Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
2 — İsteklilerin, arttırmadan önce komlsyonoan alacakları bir yazı İle güvenme paralarını İdare veznesine yatırmaları, ticaret veya Esnaf odaları vesikası veya ikametgâhlarını gösterir belge ve n.akbuzlarlle birlikte belirli tarihlerde Komisyonumuzda bulunmaları.
3 — Şartnameleri her gün Komisyonda görülebilir. 13076)
BHMOKRAT PARTİ
f 'ANGOSV 1 tUMİSTA ÇEKİUVOK
AZİMET DO LAYI SİYLE SATILIK APARTIMAN Fatih, Hoca tlveyz mahallesi şemseddln Sami sokak 10 No. lı geniş bahçeli İki katlı kârgir apartıman 5 sene müddetle 4 bin liraya İpotekli olarak İkinci katı boş teslim acele satılıktır. Mutavassıt kabul e-dllmez, 2 sel kata müracaat.
MAZON
M e y v a Tutu KABIZLIK. HAZIMSIZLIK, MİDE EKŞİLİK ve yanmalarına karşı fazla veya içkili bir yemekten sonra hissedilen ağrılara ve şişkinliklere karşı zar ur su vo faydalıdır.
HOROS markalına dikkat.
İzmir Asliye Mahkemesi 4. cü Hukuk Yargıçlığı Kalem Şefliğinden
Lazari Meletiyadls İle İstanbulda Beyoglunda Hamamabaşı Kılınçarşlan sokak letlyadls aTalannda ben yapılan ce sâblt müşterek ( vali anaya tevdiine ve çocuklar için takdir edilen 50 lira aylık iştirak nafakasının davacıdan al mm as m a ve bütün yargılama giderlerinin dâvacına yilkletllmestne temyizi kabil olmak üzere mahkemeden çıkan 10/3/950 tarih. ?c 950/9 esas ve 150 karar sayılı ilâmla hükmedilmiş olmakla H. U. M. K. nun 407 nci maddesi uyarınca çıkarılan İşbu başkâtiplik İhbarnamesi mesiren ve İkametgâhı meçhul kalan dâvâlıya ilâmın tebliği yerine geçmek üzere İlân olunur. (3292)
numara vâki ı yargılaması görüldüğünden tarafların çocuklarına alt velâyet
11 de
boşanma sonunda:
Despina Me-dâ vasinin gıya-dâva mahkeme-boşanmalarına ve hakkının dâ-
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanlığından
Fakültemiz Coğrafya Bölümü İçin bir asistan alınacaktır. Yabancı dil İmtihanı 10/4/960 pazartesi günü saat 10 da Fındıklıda Fakülte binasında yapılacaktır.
İsteklilerin hangi yabancı dili bildiklerini de açıklıyan bir dilekçe ile en geç fl/4/950 ye kadar aşağıda yazılı belgelerle Dekanlığa müracaatları lâzımdır,
1 — Memurlar kanununun 4 cü maddesinin A. B. C. H. V. Z. fıkrasında yazılı şartlan haiz olduğunu gösterir belgeler.
2 — Görev alacağı bilim da 11 İle ilgili bir yüksek öğretim
diploması. (3261)
Hakkiyle kazanılmış bir şöhret
Ali Muhiddin
ECZACI ARANIYOR H I Aydın vilâyeti kazalarından birindeki eczanede kalfalık etmek veya eczanenin nısıf hissesine İştirak etmek arzusunda bulunan diplomalı veya diplomasız bir arkadaşa ihtiyaç vardır. Taliplerin ÖzLş
Ecza Deposundan malûmat
■ almaları rica olunur. ■■
Ankara Belediye Başkanlığından:
1 _ Temizlik İşleri İçin alınacak İki adet vldanj otomobili kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur.
2 — Muhammen bedeli (60.000) liradır.
3 — Teminatı (4500) Uradır.
4 — Teminat belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Şartnaçıesf her gün Belediye Tutanak ve Muamelât Müdürlüğü kaleminde görülebilir.
6 — ihalesi 5/4/1950 Çarşamba giinü saat 18 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
7 — İsteklilerin 2450 sayılı kanununun 32 nci maddesi
gereğince hazırlıyacakları teklif mektuplarını beUi günde saat 15 e kadar makbuz karşılığında komisyon başkanlığına vermeleri ve ihalede hazır bulunmaları 1 Atımdır. (3132)
ECZANEDE BULUNUR
Comments (0)