ak?am 1 AKSAM tesr
Hergiin 8 sahife I tarafından verilecek konser! kaçirmaymız! j
___________________ - ■ J‘
sen, 30 — No 10543 — FI«U h»r yeril» 19 kunulııt. PAZAR 31 Şubat 10M aahlbl: Necmeddln Sadak — îaa blerlnl tUleb İdare eden:C. Bildik — Aksam Matbaaaı
Şehit pilotumuzun cenazesi bu gelen Bakanlar
sabah merasimle kaldırıldı
______________, toplantısı yapacaklar
Çukurova seylâbı
Cumhurbaşkanı Adanaya hareket etti
Cenazeyi çok büyük bir halk kütlesi teessür içinde takibetti
Hâdise memleketin her tarafında büyük infial uyandırdı
Bulgar hükümeti tebliğinde şehidin na'şı ile teğmen Talât’ı ve tayyareleri iade eîmekie hâdiseye kapanmış gözile baktığını bildiriyor
Şehit pilotumuzun tıa'şı ve başında nöbet bekleyen, bir erimi»
Bulgarlar tarafından İki uçağımızın düşürülmesi ve bu esnada, bir pil otumuzun şehit olması memleketin he» tarafında bliyük infial uyandırmıştır. Muhtelif teşekküller, bilhassa gençlik yaptıkları toplantılarda hâdiseyi şiddetle protesto etmişlerdir.
Duyulan İnfial, şehit tayyarecimiz» fcu sabah yapılan cenaze merasimi ile tezahür etmiştir. Merasime çok büyük bir halk kütlesi İştirak etmiştir. Herkesin yüzünde derin teessür İzler! vardı
Şehit üstçavuş Kemal Menderes'in cenazesi bu gece saat 4 te Sarâyburnu askeri hastanesin* getirilmiştir. Askeri bir hasta arabaslle nakledilen cenazeye bir yarbay, blı binbaşı, bir yüzbaşı ve bir de doktor yüzbaşıdan mürekkap dört kişilik bir asker! heyet refakat etmekte İdi. Şanlı Türk bayrağına sarılı tabut hastane salonunun ortasında bir masanın üzerine konmuştur. Tabutun üzerinde etrafı siyah çerçeveli bir levhada «Şehit havacımızın aziz ruhuna — 9 .şubat 1048 — Kuleli köyü» İbaresi yanlı İdi Tabutun üstünde bulunan bu levha vs bir demet çiçekten başka salonun dört duvarı boyunca (3a bir çok çelenb vardı. Bunlardan bir kısmının üstünde muhtelif askeri posta numaralan bu’v-.-jycr, diğerlerinde de sırasıyla T. C. Sofya ataşemfllterllğl, C. H. P., Havsa D. P., Tilrk Hava kurumu, B. T Edirne bölgesi, Semaların aslanı. rn ölmedin . Büyükçekmece, Ba-bae Millerden şehit üstçavuş Kemal Menderese, Belediye, Lüleburgaz, Ke-plrtepe köy enstitüsünün Türk şehitle »İne hürmetlerinin İfadesidir, yazılı alyah şeritler okunuyordu.
Garın İçinde ve dışında bu sabah çok büyük bir kalabalık halk kütlesi toplanmıştı. Top arabası defne dallarlyle süslenmiş; tabut şanlı Türk bayrağına sarılmış bulunuyordu. EdlrnBdeıı gelen çelenklere İstan-buldan da birçok çelenkler katılmış olduğundan. Sirkeci garı geniş bir çiçek tarlUHU andırıyordu, îstanbulda ha:--.rinan çelenkler arasında İstanbul * .-uranlığının, MIU1 Türk Talebe Birliğinin, partilerin vo havacıların Çp‘-:-'i'erl bilhassa nazarı dikkati celbe ı /ordu. Yalnız Vatan İçin partisinin r-!engi (ütündeki kordeled® (în-tlkammı alacağız!» ibaresi okunuyordu,
Sabah B3at 9.30 a kadar cenazenin başında İhtiram nöbetçisi beklemiş, müteakiben oradan alınan cenaze
Sirkeci garının önüne getirilerek top arabasına yerleştirilmiş ve aaat 10 da resmi cenaze merasimi başlamıştır, ünde askeri bando ve kıtaat gidiyor, cenazeyi resmi ve hususi müessese temsilcileri ve büyük bir halk kütleri taklbedlyordu.
Resmi proğrama göre cenaze Ankara caddesini takiben Türbeye çıkarılacak, sonra buradan otomobillerle Edlmekapıdk! Şehitliğe götürüp gömülecektir.
Edirne’de
EdJme 22 (Akşam.) — Bulgar hudut
Nevr-York 22 (Rj — Almanya meselesin! görüşmek üzere İngiltere, Ame-rlka, Fransa arasında bir toplantı ya-yapılması teşebbüsünü Rusya protesto etmiş, bunun Potsdûm anlaşmasına muhalif olduğunu bildirmişti. Amerika, Rus notasını b!r nota ite cc;ap vermiştir. Bunda Rus iddiaları tama-mlle reddedilmektedir.
Amerika notasında Rusları Av.upa-nın kalkınmasına engel olmakla İtham ederek diyor ki: «Potsdam anlaşmasında devletlerin vaziyeti tetkik etmek üzere aralarında görüşmeler yapmalarına mân! olacak hüküm
Şehit tayyareci Kemal Menderes
muhafızları tarafından şehit, edilen tayyarecimiz Kemal Menderes'in nişi dün saat 12 da kara hududumuza getirilmiştir. Cenaze Kapıkule'de askeri birliklerimiz tarafından teslim alınarak memleket hastanesine götürülmüştür. Sokaklar geçllemlyecek derecede kalabalıktı ve herkes teessür İçinde idi.
Sancağa sarılan tabut, tam saat 15 da genç havacılunmızın elleri üstünde hastaneden camie getirilmiş, namazı kılındıktan sonra önde bando ile Sû kadar çelenk olduğu halde, bekle-, yen motörlü blrllkelrln bulunduğu yere kadar götürülmüştür. Cenazenin konduğu otomobil 15.45 te İstanbul» hareket etmiştir.
Bul gari&tan tebliğinde ne diyor ?
Sofya 21 (AA.) — Bulgar ajansı]: bildiriyor: Bulgar Telgraf Ajansı, İki 1 Spitflr» Türk askar! uçğuıın 9 şubat ' günü Sozopol şehri civarında denize ' ve Bulgar topraklarına düşmesi hâdisesi 1le İlgili olarak bu hususta Bulgar makamları tarafından yapılan hususi tahkikat neticesini bildirmeye mezundur.
1 — O erek karaya düşen, gerekse denize düşüp sahile getirilen bu İki uçağın ehkkatle İncelenmesi neticesinde bunların üzerinde bir mermi İzi
CArkası sahife 2; sütun 5 te)
Amerika, Sovyet notasına cevap verdi
Notadaki iddiaları tamamile reddede-• ek mesuliyeti Rusya’ya yüklüyor
yoktur. Sovyetlerln anlaşma vecibelerini baltalamasına Amerika hayret ediyor. Sovyetler, Almanyada iktisadi bir bütünlük tesisi hususunda diğer devletlerle ıTrjtabık fcalamanuştır. Bu hal tekmil Avrupanın kalkınmasına mâni olan bir kararsızlık tevlit etliğinden Amerika diğer devletlerle görüşmeğe lüzum görmüştür.
Sovyetler, diğer devletlerle birlikte hareket etmek İstiyorlarsa Amerikanın evvelce yaptığı tekliflerin hepsi açıktır. Mesuliyet asıl, bunu başka omuzlara yüklemeğe çalışan, Sovüet-1 erdedir.
Maliye Bakanı Hallt Nazml Keşmir il e Çalışma Bakanı Tahsin Bekir Balta bu sabahki ekspresle Ankaradan şehrimize gelmişlerdir. Çalışma Bakam, Haydarpaşad» kendisiyle konuşan bir muharririmize, İstanbul d* bir hafta kadar kalacağım, gazetecileri» bir toplantı yaparak hazırlanın yeni kanunlar ve İşçi durumlan etrafında İzahat vereceğini söylemiştir.
Maliye Bakanı Hail t Nazml Keşmir de şehrimizde bir hafta kadar kalacağım, yapacağı temaslardan sonra, gzste çilerle toplu bir halde görüşeceğini söylemiştir.
Maliye Bahanı Hallt Nazml Kaşmir, Kadıköy vapur iskelesinden çıkarken kendisi İle konuşan bir muharririmi» altın flatlerinde görülen yükselişin tamamlyle ârlzl olduğunu söylemli ve «flatler yakında 37 liraya kadar düşecektir» demiştir.
Amerikan donanması
Donanma mevcudu 75 bin kişi arttırılacak
Nevyork 22 (R) — Dün Vaşlngton-da beyanatta bulunan Amerika Bahriye Bakan muavini, donanma mevcudunun pek yakın bir »amanda 75 bin kişi arttırılacağım bildirmiştir.
Bakan muavin! şöyle demiştir:
«Birleşik Amerikanın kendi emniyetin! suçlaması İçin kuvvetli bulunmamız şarttır. Dünya sulhunun te-
meli bundadır.»
Avrupa’da kış
Londra 22 (R) — Dün Inglltarede seyrüseferi durdurmamak İçin kar makineleri devamlı surette çalışmışlardır. Bütün yollar kar altında kaybolmuş bulunmaktadır. şiddetU bir soğuk bütün înglltareyl kaplamıştır.
Avrupada da şiddetli soğuklar hüküm. sürmektedir. Ytlnu Macaristan-da havalar düzelmiştir. Dün akşam Macar radyosu derecenin sıfır üzerinde sekize kadar yükseldiğini bildirmiştir.
Operatör Orhan Apti vefat etti
Şehrimizin tanınmış doktorlarından profesör operatör Orhan Abdi dün akşam Alman hastanesinde baraağın-da görülen kangren, ameliyatından sonra vefat etmiştir. Cenazesi yarın Alman hastanesinden kaldırılacaktır.
DİK KATLER
69 dan 75 e bir fırlamaca...
edıl-
Unlu maddelere müsaade_______
diği zaman makama mahalle bakkallarında 69 kuruşa satılıyordu. 70 kuruşa satılması ihtikâr sayılıyordu. Pakette makar-italar 71 kuruştu,
Şimdi. 69 luk makarnalar 75 oldu. Apaçık; etiketlerle, bu görülüyor. Halbuki o zaman da, şimdi de, bakkallar, bu makarnaları 64 kuruştan alıyorlardı. Kon-trolsıızluktan tlolayt bu gibi yüzde yüz küsur kâr zamlarına imkân verilmiştir. Refik Halld, Tekel bayilerine az kâr bırakıldığından şikâyetçi idi. Mademki arayan yok. soran yok; onların da niçin 25 Uk sigarayı 30 a. 5 kuruşluk kibriti ıo kuruşa metazori satmayışlanna şaşılır.
Halbuki, böyle kontrolü kolay flütleri gözöniinde tutmak — milr U korunma kalkmış bulunsa dahi — Belediyelerin imkânı dahilindedir. Nakdi ceza kesebilirler, tekerrüründe dükkânı üç giin kapatılabilir.
Bu kontrol vazifesini yapmamak. hayatın bağıra bağıra yüz-3 yükselmedin» sebebohıuor.
Alınacak tedbirleri bir elden sevk ve İdare için Başbakanın başkanlığında bir komisyon kuruluyor
Ceyhan suları bir şeddi daha yıktı, yeniden bir kısım arazi su altında kaldı
Ankara 21 — Cumhurbaşkanı İı-m»t İnönü, bu akşam beraberlerinde Bayan tnönü, Nihat Erim., Demokrat Parti milletvekillerinden Nuri Özsen olduğu halde, Adanaya hareket etmişlerdir. İnönü. Adanadan. sonra Şark İllerine doğru tetkik gezisine devam adecektlr.
İnönü, garda Başbakan, Kabine erkini ve birçok milletvekilleri tarafından uğurlanmışlardır.
. Ankara 21 (AA) — Bakanlar Kurulu bugün saat 11 den 13 e kadar top lanmıştır. Bu toplantıda, sel felaketine uğ riyan Çukurova mın tak asında alınması gereken tedbirler v» bu nuntakanın âcil ihtiyaçları görüşülmüştür.
Bu mevzuda, tekarrür eden tedbirleri bir elden sevk ve İdare etmek üzere Başbakanın başkanlığında İlgili Bakanlardan müteşekkil bir komite kurulması kararlaştırılmıştır.
İzmir 21 — Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün mart sonunda tamire geleceği söylenmektedir.
Ceyhan suları bir şeddi daha yardı
Ceyhan 21 (AA) — Nehrin seviyesi bu »abalı blrM inmişse 4# sular Nev-herl bucağı şeddini yararak yeniden bir kısım araziyi kaplamıştır. DUn Körüklü bucağını da sular kaplamıştır.
Ceyhan 21 — Nehrin suları İnmektedir. Mamafih Yumurtalık bucağında nehir boyundaki bütiln köylerin arazisi su altındadır. Kaldırım köyünde bir kısım evleri su basmıştır. Ayaş'ta 15 ev yıkılmıştır Hayvan telefatı fazladır.
Çekoslovakya'da siyasî huhran devam elliyor
Komünistler istifa eden Bakanların yerine kendilerinin geçmelerini istiyorlar — Başkan Benes koalisyon Kabinesine taraftar
Londra 22 (Ri — Çekoslovak;1 ad a siyasi buhran devam ediyor. Kabineye mensup 12 Bakan istifa etmiştir. Komünist partisi dün assam Cumhurbaşkanı Beneş'e bir mektup göndererek, buhranın amali va Anayasa gereğince biricik hal çaresi istifa e-den 12 Bakanın yerine komünistlerin tâyini olduğunu bildirmiştir.
Komünistler Sosyal demokratlardan, beraber olmalarını istemişlerdir. Sosyal demokrat Bakanlar İstifa etmemekle beraber bu partinin ancak tekmil partilerin temsil edildiği bir hükümette kalmak Lstlycceğl zannediliyor. Komünistlerle müşterek hareket edilmesin! İstlyen hlr liderin İnzibat komitesine verilmesi bunıı te-yld ediyor,
Berıes’in vaziyeti
Londra 22 — Dün Çekoslovakya’nın muhtelif sanayi merkezlerinde toplantılar yapılmış ve komünist bir hükümet teşkili İstenmiştir, Cumhurbaşkanı Beneş ise muhtelif partilerin İştirakiyle bir hükümet* taraftar bulunmaktadır. Beneş, istifa, eden Bakanların isti falarım henüz kabul etmediğinden. Kabine, eski heyetiyle iş başında sayılıyor.
Moskova radyosu, yaptığı yayında Çekoslovakyadakl son hâdiseleri A-mcrlkan tesirine atfetmiştir. Amerika bunu reddederek. Rüs tesirinden bahsetmekte ve ( Çekoslovakya dairi hâdiselere Doğu Avrupa memekelle-lorlndekl hadiselerin gelişmesi arasında büyük benzerlik vardır» demektedir.
Nevyork 22 (R) — Diplomatik mu-
Hatay’da da sj basması
Âsi, Afrin nehirleri yükseldi, ovayı sular kaplıyor
-----B-----
İskenderun 22 (Akşam) — Asi nehri, yatayından 2 metre yükselmiştir. Yagmuır Antakyada bütün şiddetiyle devam etmektedir. Antakya İçinden geçen Âsî nehrinin durmadan yükselmesi endişe uyandırmıştır. Bir kısım evler! su basmış; bazı evlerin duvarları çatlamıştır. Bazı yerlerde de evlerin çöktüğü haber alınmıştır.
Reyhanlı İlçesinde yağmur hayli hasara sebebiyet vermiştir. Air İn nehri de 3 metre yükselmiş, ovayı sular kaplamıştır.
Baytarlı civarındaki köyler de su baskınına uğramıştır. Bu köylerde oturanlar tepelere çekilmek zorunda kalmışlardır
Sular, daha bazı köyleri de ieh-•lld etmektedir. Atmık masında su baskım yittikçe genişlemektedir.
Adana 22 — Sel felâketine uğrıyan köylerle arazideki sular yavaş yavaş çekilmeğe başlamıştır. Kızılay yardımı devam etmekte, evvelki güne ka-
( Arkası sahtfe 2; sütun 5 te)
Çekoslovak Cumhurbaşkanı Benes
harrlrier, Çekoslovakya d» patlak veren siyasi buhranı pek yakından ta-klb etmektedirler. Komünistlerin pen çesinden kısmen kendin.! kurtarmış olan Çekoslovakya; Macaristan, Romanya, Yugoslavya, Bulgarlstanın uğradıkları Akıbete şimdi süratle sürüklenmektedir.
Sovyet Dışişleri Bakan muavini Zorln’ln Prag şehrine geldikten birkaç gün sonra bu buhranın patlak vermiş olması dikkatle üzerinde durulan bir noktadır,
Amerikan hükümet uıa lif Hicri şimdiye kadar Çskoslovnkyada kanunun tatbik edilmiş olduğunu, herkesin istediği gazeteyi. İstediği yerde satın alabildiğini hatırlatmaktadırlar.
Bahife 2
SÖZÜN GELİŞİ ................................—
Hademei hayratın hali böyle iken
Bunca yıldır ağızlarını açıp da dinden diyanetten bahaot-meyen Milletvekilleri aon günlerde gayrete geldiler. Komisyonlar toplanıyor, din meselelerini halletmek üzere, ctnna pazar demeyip sabahlara kadar tartışıyor, kararlar veriyorfar: Okul-lfij-da din dersleri okutmalı; din adamı yetiştirmek üzere orta oku] derecesinde müesseseler kurmalı; Hâhlyat fakültesi açılmalı, Bu mesele ancak bir din adamları ordusu, yetiştirerek halledilebilir.
Bu iyi niyetli vatandaşlara göre en kolay şey adam yetiştirmektir. Aralarından biri çıkıp da «Ey Müslümanlar, din adamlarını yetiştireceksiniz ama onlara bakabilecek misiniz?» diye sorsa acaba ne cevap verirler? «Bakanzl» diyenlere bugün camilerde vazife gören had emel hayratın, imamların, müezzinlerin perişan halini tasvir etmeli. Ben sordum: îstanbulda en fazla maaş alan hademel hayrat birinci sınıf camilerde vazife görenlerin başlarında bulunanlarmış. Baş müezzinlerin eline ayda 03 lira, baş İmamların eline ayda 82 lira geçermiş. Birinci sınıf camiler de topu topu beş tanedir: Sultanahmet, EÜleymanlye, Beyazıt, Fatih, Yenicami. Diğerlerinde çalışanların en kabadayıları 47 lira maaş alır, geri kalanının eline ayda topu topu 39 lira 98 kuruş geçermiş Bunlar da geçen sene zamdan istifade ederek daha yeni 39 liraya çıkmışlar. Çoğunu türlü münasebetlerle görmüşüzdür. Yatacak yerleri yoktur, hayatlarını kazanmak için çeşit çeşit işler tutmak zorundadırlar.
Olanı bakabilmişiz gibi, şimdi daha okumuş yazmış, dalıa aydınlık, mütehassıs din adamları yetiştirmeye karar veriyoruz. Kimya fakültesinden çıkanlara i? bulamadığımız, öğretmenleri refaha kavuşturamadığımız bir devirde din adamlarına nasıl bakacağız? Eğer bunu yapabilirsek şimdiki hademe! hayratı refaha kavuşturalım ki mesleğe heves artsın. Adam yetiştirmemiz tnzfanı vermedikten sonra kap kap koyuver» diyen bektaşfnln adam yaratmasına dönmesin!
Şevket Rado
Dil, Tarih Fırtına
fakültesi hafifledi
22 Şubat 1948
Şehit pilotumuzun cenazesi
L â ğved iiec eğinden bahsediliyor
Ankara 21 — Üniversiteler arası kurul saat 10 da Külli Eğitim Bakanının başkanlığında toplanarak müzakerelerine devam etmiştir. Bu müzakerelerin yarın veya öbür gün biteceği, verilecek kararın bir tebliğ halinde neşrolunacağı bldlrllmektedlr.
Kudret gazetesine göre İstanbul ve Ankara iiniversHlerl profesörleri ara-’sında derin görüş ayrılığı vardır. İs-tanbuldan gelen profesörler, bilhassa profesör Sıddık Sami Onar, çıkarılan profesörler hakkındakl delillerin kfi.fl olmadığını İleri sürüyorlar.
Bir söylentiye göre Dil, Trlht Coğrafya fakültesi lâğvedilip yerine bir Edebiyat fakültesi kurulacaktır.
Ekonomi genel meclisi
Ankara 21 — Ekonomi genel meclisinin kurulması etrafında, Ekonomi Bakanlığınca yapılan çalışmalar ilerlemektedir. Amerika, İngiltere, Fransa ve İsviçre gibi memleketlerin bu husustaki mevzuatlarının incelenmesi bitmiş, 30 sahifellk bir rapor hazırlanmıştır. Bakanlık hâlen bu raporu esas tutarak bir ön tasarı hazırhyacak, gerek resmi ve gerekse husus! sahalarda tanınmış şahsiyetlerin, de mütalâasını alarak Meclisin kış devresinde tasarıya son şeklini verecektir.
Birkaç günd enberi Karadeiılad» devam eden şiddetli yıldız poyran fırtınası dün nispeten hafiflemiş ve bıi fırsattan İstifade eden «Meta», «Suat», «Üsküdar», «Silmer» ve «Tavil», şilepleri günlerdenberl aığındiklari Büyükdere koyundan demir alıp Boğazdan çıkmışlardır. Mamafih hava henüz tamamen dinmiş olmadığından Biiyükderecle hâlâ »0 kadar rao-tör beklemektedir.
Diğer taraftan havanın yumuşaması ile Denizyolları İdaresi haşabma Havzadan kömür yüklemiş olan «Ödemiş» şilebi Boğazdan İçeri girebil mi) ve İdareyi muhtemel bir kömür yokluğundan kurtarmıştır.
Profesör Fahire
Battal gazi vefat etti
Teessürle öğrendiğimize göre, İstanbul üniversitesi Fen fakültesi Jeoloji profesörü Dr. Fahire Battalgazl, Ankarada yapılan bir ameliyattan kurtulamıyarak vefat etmiştir. Fahire Battalgazlye bu ameliyat, bir beyin kanaması neticesi yapılmıştı.
Merhume doktor Fahire Eattalgazl üniversite" ve İlim muhitinde İlmi ça-lışmalan ve eserleri 1le tanınmış ve sevilmiş bir profesördü. Son zamanlardaki, Türkiye tatlı su balıkları hakkındakl tetkikleri bilhassa ehemmiyetlidir.
Fahire Battalgazlnlp nâşı bugün Ankaradan şehrimize getirilecek, yarın Öğleyin Bayezlt camiinde kılınacak cenaze namazından sonra 8Cley-manlyedekl joolojl enstitüsüne götürülerek yapılacak merasimi müteakip Beşfktaşta Yahyaefendl dergâhındaki aile kabristanına dbtnedMeceîrtlr.
Bazı ithal mallarının gümrük resmi indirilecek
Ankara 21 — Bazı ithal mallarının gümrük resimlerini indirmek imkânlarını araştırmak İçin pazartesi gününden İtibaren Gümrük ve Tekel Bakanlığında Bakanlıklar arası bir komisyon toplanacaktır. Komisyon. Maliye, Tarım, Bayındırlık, Ekonomi, Tlca ret, Gümrük ve Tekel Bakanlıklarının mümessillerinden mürekkeptir. çalışmalar mart ayının •onuna kadar sürecek ve hangi maddelerin gümrük tarifelerinde ne miktarda indirmeler yapılabileceği tesblt edilecektir
Celâl Bayar «alı günü İzmir’e gidiyor
Is nir 21 — Adnan Menderes ve iri-.-foslan Nazilllden yann İzmir'e geleceklerdir.' Celâl Bayar, pazartesi günü Ankara dan hareketle sah günü İzmir'e gelecektir, Bayar, son hâdiselerden sonra D, P. İzmir teşkilâtlı© temaslar yapacaktır.
Almanya’da elçilikler
Berlin 21 (AA) — Batı devletleri dün, eğer Sovyet makamları Almanyada Türk, İran, Mı-sır, İsveç. Vatikan ve İsviçre siyasi temsilcilerinin bulunmasına muvafakat ederlerse, Bulgar, Rumen ve Macar siyasi temsilcilerinin de bulunmasına muhalefet etmlveceklerini bildirmişlerdir.
ödemiş, kömür yükile limanımıza geldi
Eyiiple gece yansından sonra islenen cinayet
Afçı Karanfil, Recep ve Şevketle beraber gezip eğlendikten sonra dönüşte savurduğu küfürler yü-sünden bıçakla 18 yerinden vurularak öldürüldü
Dün Eyüpta Sultan Reşat »ûr berinin önlerine doğru ıshüda yari» bir •rkak cesedi bolunmuş v« hayli «-r&rlı bir cinayet olduğu anlaşılan bu vaka, nöbetçi savcı yo Eyüp emniyet ftmirllğlnln nkı çalışmaları «onunda birkaş saat İçinde aydınlanıvermlş-tlr. Bu feci «inayetin ü^rilâti şudur: Sabahın arken saatlnda Eyüp vapur iskelesi clvaruift gelun kayıkçılar, burada deniz kıyısında bir cesedin yatmakta olduğunu görmüşler re emniyet Amirliğine vaziyeti bildirmişlerdir. Emniyet âmiri Fehmi Karabettir bizzat tahkikata el koymuş, diğer taraftan da nöbetçi savcı Şevket Ar-boka malûmat verilmiştir.
Bavcı; yanında adalet doktoru Kâmil t!malan olduğu halde hâdise yerine gelmiş v« ceset «oyulup muayene edilince vücudunda tamam on sekiz bıçak yarası olduğu görülmüştür.
Maktulün hüviyeti
Yaşlı bir adam olan maktulün hüviyetinin tespitine girişilmiş ve kısa bir müddet sonra Sütlücede mezbaha karşısında aşçılık yapan vs dükkânı üzerindeki odada oturup, muhitinde pek sevllnılyen Karanfil Çetin adında bir Ermeni olduğu anlaşılmıştır.
Emniyet Amiri Fehmi Karabekir, lcabeden memurlarla birlikte Karanfil Çetinin dün akşamki vaziyetini tahkik etmiş ve Karanfilin saat on . yediden sonra, mezbahanın pay mahallinde çalışan Şevket Bunar ve Recep Kaçar adlarında iki ahbablyle beraber İçmeğe başladıklarını ve bllû- 1 hare beraberce çıkıp gittiklerini öğrenmiştir. *
Zabıta memurları şevketle Recebi mezbaha pay mahallinde aramış ve bulmuşlar ve «avcı Şevket Arbakın önğne getirmişlerdir, şevketle Recep, ilk zamanlarda, filhakika gece Karanfille muhtelit yerlerde dolaşarak yeyip İçtiklerini, sonra Eyübo döndüklerini, burada Karanfilin Sütlüceye kayıkla dönmek üzere kendilerin den ayrıldıklarını, bundan sonra ne olduğunu bilmediklerini söylemişlerdir.
İki arkadaşın inkârı bu şekilde bir müddet devam etmiş ise de savcı ve emniyet âmirinin bazı dolambaçlı suallerine tam cevap veremlyerek müşkül vaziyete düşmüşlerdir.
Şevket Sunar’m itirafları
Ayrı ayrı birer odada İsticvapları yapılan bu iki arkadaştan Şevket nihayet İşin doğrusunu anlatacağını söylemiş ve cinayeti şöyle anlatmıştır:
— Akşam evvelâ Karanfilin dükkânında şarap İçerek muhabbete başladık. Karanlık basarken dükkândan çıkarak Halıcioğluna gittik. Orada da bir gazinoda oturarak içtik, tekrar Sütlüceye döndük. Karanfil bir aralık evine uğradı. TckTar hep beraber Sütlüce İsketesine geldik ve buradan sandalla Eyübe geçtik. Eyüpte bir taksiye atlryarak Beyoğluna çıktık ve Lala birahanesinde bir müddet oturarak bira İçtik. İçkiye doymak bilmiyorduk. Yaştı olmasına rağmen bîr ta hovardaca olan Karanfil mütema diyen gezmek teklif ediyordu. Lala birahanesinden çıktıktan sonra yine1
Çoruh ve Sivas şiSepSeri geldi
Veteriner fakültesi son sınıf öğrencilerinin İstanbul’da tetkikleri
Ankara Veteriner fakültesi aon sınıf talebelerinden 22 kişilik bir grup tetkiklerde bulunmak özere şehrimize gelmişler ve İstanbulun şayanı temaşa yerieürıl gezmişledir. Pazartesi tetkiklerde bulunmak üzere Balıkesir ve fznatre de gideceklerdir. Öğrenciler burada bulundukları müddetçe Tıp fakültesi öğrencilerinin kendilerine gösterdikleri muhabbet ve alâkadan çok memnun ve müteşekkir kalmışlardır. Dün d» Tın fakültesi öğrencileri, şereflerine samimi bir ziyafet vermişlerdir.
Bu yıl mahsul fazla olacak
Ankara 21 — Haber aldığımıza göre, Amerlkada hava .şartlanılın müsait gitmesi yüzünden buğday ffotlerinde bir düşüklük olmuştur.
Bu arada memleketimizde de bu yıl geçen yıllara nazaran faz-laslle ekim yapılmış ve beklenen yağmur ve karlar da yağmış bulunduğundan ekim durumunun İyi olacağı tahmin edilmektedir.
Devlet Denizyolları İdaresinin Amerikadan satın aldığı. 10 gemiden İkisi olan Çoruh şilebile Sivas tankeri dün limanımıza gelmişlerdir. Çorulıla gelen 9 yolcu arasında Amerikada iki seneden beri bulunan Fuat Zincirkıran ve Denizyolları İdaresi memurlarından Mesut vardır.
Vlctory tipindeki «Çoruh» şilebi 7000 küsur gros ve 10890 ded-veyt tonluktur. Âzami sürati 16,5 mil, normal sürati 15 mildir. Ge-
(Baş tarafı 1 inci lahifede) görülmemiştir. Bağ olan pilot teğmen Talâk Ülkü ve boğularak ölen ve sahile getirilen tedlkll çarut Kemal MoDderee'e ait aftşın tıbtl muayenelerinde de hiç bir mermi yarasına tesadüf edilmem iştir. Teğmen Talât ülkü*nûn İfadesi de buna mutabık olup kendla! benzin kalmaması yüzünden mecburi iniş yapmış olduğunu teyide tmlştlr. Uçağın parçalanma* sı, pilotun yalnız olduğu İçin bataklık bir araziye uçağın gövdesi üzerine bir İniş yapmaya karar vermiş olmasından İleri gelmiştir.
1 — Teğmen Talât Ülkü'nün, gerek kendisinin, gerekse boğulmuş olarak ölen arkadaşı Kemal Menderes’in İstanbul yalanında Yeşilköy hara meydanlarından takriben 200 kilometre uzakta ve Bulgar arazisinin 85 kilometre içeririnde bulunma Un sebepleri hakkında verdiği İzahat hakikate mutabık değildir. Kendilerine modern askerî uçaklar tevdi edilmiş olan re İstanbul clvnnnda uçmakta bulunan bu iki pilotun pusla ve diğer âletleri tamam olduğu halde güney ve güney doğu istikametinde bulunan kendi hava meydanlarına gitmek istedikleri halde tamamen aksi olan kuzey va kuzey batı istikametine düşerek Sozopol Bulgar şehrinin üzerine gelmiş bulunmaları ihtimal dışındadır. Bu itibarla iki Türk askeri uçağının Türk - Bulgar hudutlarının 95 kilometre İçeririnde Bulgar hava sâhaama gelmiş olmaları «sebepleri»
bir taksiye atUyurak K&raköy» geldik ya Kadıköy vapur iskelesi üzerindeki gazinoya da. çıkarak orada da bira içtik. Oece yorumdan sonra E-yüba dönmek üzer a yola koyulduk. Yine bir t «kalda gidiyorduk.
Cinayet nasıl işlendi?
öteden beriden konuşurken Karanfil, bir aralık küfürler savurmağa başladı. Ve bu arada da rahmetli Kânın Karabekirden de bahsetti. Bizim Asabımız bozulmuştu. Fakat sabrettik, çünkü beraber gezmiş, yemiş içmiştik. Bu şekilde Eyllbe geldikten sonra otomobilden İndik. Eyüp İskelesi civarına geldik. Karanfil, tekrar sandalla Sütlüceye evine geçecekti. Fakat hava çok bozuk ve vakit çok geç olduğundan, sandalcılar sandalları karaya çekmişler, kendileri de gitmişlerdi. Sağda solda sandalcı arıyorduk. Bu «irada Karanfil yine ağzına gelen küfürleri savuruyordu. Ben biraz daha fazla sabırlı İdim. Fakat Recep dayanamıyordu. Evvelâ o da küftlrla mukabele etti. Fakat Karanfil daha ağır sözler «öyleyince dayanamadı. Benim cebimde bıçak olduğunu biliyordu ve hemen hemen serin cebime elini sokarak bıçağı aldı ve Karanfilin üzerine atılarak gelişi güzel sokup çıkarmağa başladı. Karanfil denli kenarına yıkılmış, artık sesi çıkmıyordu, Recep de bıçağı denize fırlatıp attı ve kimseler görmeden oradan uzaklaştık, işte İşin doğrusu budurl»
Kaatil Recep Kaçar, Karanfili ben öldürdüm diyor
Savcı İle emniyet âmiri Şevketin bu Itırından sonra; Recebin bulunduğu odaya gitmişler ve ona:
— Bak Recep, biz her hakikati öğrendik. Artık doğrusunu «öyle bakalım! demişlerdir.
Recep, önce savcı ve zabıta memurlarının bu sözlerini bir ağız aramak mahiyetinde telâkki ederek yeniden İnkâra devam etmiş İse de hâdisenin cereyan, şekil kendisine anlatılınca:
— Evet, Şevketin anlattıkları doğrudur. Karanfilin çok ağır sözlerine tahammül edemlyerck onu Şevketin bıçağiyle ben öldürdüm!
Demiştir,
Az evvel esrarlı bir şekilde görünen cinayetin İç yüzü bu şekilde aydınlanınca, savcı lâzım gelen hazırlık tahkikatı evrakını tekemmül ettirmiş ve her İkisi hakkında da kasten adam öldürmek suçundan dolayı lâzım gelen İddianamesini hazırlamıştır.
Receple Şevket, pazartesi sabahı meşhutsuçlar kanunu gereğince derhal ağır ceza mahkemesi huzuruna çıkarılarak yargılanacaklardır, filr Rum olan tansından ayn yaşamakta olan Karanfilin Sütlücede oturduğu oda mühürlenmiştir. — R. T.
____• TAKVİM • —
IHebiül'âhlr 11 — Kasım 197 İmsak- Oü. öğle İkindi Ak. Yatsı
E 11,17 12,57 6.3 5 9.38 12.00 1,31
V. 5,07 6.44 12^8 1548 17.51 19.21
Çukurova seylâbt
(Baş tarafı 1 inci sahifede) dar kayıkla dahi gldllemlyen köylere yiyecek ve giyecek, bu arada da ilâç v« saire gönderilmektedir.
Resmi çevrelerin verdikleri malûmata göre, Çukurovada 700 bin dönümlük ekilmiş arazi İle 115 köy su bBskuuna uğramıştır. Nüfusça saylat hakkında şimdiye kadar toplanan malûmat şudur: Tarsusun özel köyünde 4, Ceyhan bölgesinde 1 kiri boğulmuştur. Çukurovalılartn en büyük endişesi, su basan 700 bJn dönümlük ekilmiş araziden hJç hayır kalmamasıdır. Çifçlkr Başbakan Haşan Sakaya telgraflar çekerek, hükümetten yardım istemişlerdir.
Yüksek tahsil gençliğinin güzel bir teşebbüsü
Yüksek tahsil gençliği derneği Çukurova felâketi karşısında halkı yardıma davet etmektedir. Yüksek tahsil gençliği bu münasebetle diyor ki:
«Çukurovada yıkılan yalnız evler, değildir. Bu sene Çukurova ekim sahası sular altında kalmıştır, Bu şene Çukurova halkı açtır. Bu sena Çukurova pamuksuzdur. Fabrikalar Işllye-memek tehllkeslndedlr.
Çukurovanın İnsanları açlıktan bağırıyorlar. Her şeylerini sel götürdü. Onların lnllyen «adalarına cevap verecek Türk halkına sesleniyoruz: (Çukurovaya yardımlı Bu milli bir paroladır. Fedakâr, vefalı halkımızın bu paorl3ya Iştlrâk edeceğin! ö* mid ediyoruz. Çukurovaya yiyecek, giyecek, para yardımlaı*ı yapılmalıdır.
İstanbul yüksek tahsil gençlik derneği Çukurovaya yardım kampanyasını açmıştır. Derneğimiz Sosyal yardım komisyonu her türlü yardımları kabul ve derhal mustarip Çukurova halkına gönderecektir. Halkımız m lâzım. gelen alâkayı göstereceğini üınld eder; İnkılâpçı gençliği, yarının TtLr-kİyesinde memleketimizin bir köşesinde onu İmarla baş başa görmek arzusunu ilân »deriz.
Altınözü belediye binan altından sular fışkırdı İskenderun 22 (Akşam) — Ha-tayın Altınözü ilçesine bir akar su getirilmesi için teşebbüsler ve araştırmalar yapılmakta İdi. Bu sırada İnşasına devam edilen belediye binasının zemin katında sular fışkırmış, ve yapılan fennî tetkikler neticesinde bu sularm İM gür kaynaktan fışkırdığı an-1 aşılmıştır. Yeni belediyenin bu su kaynaklan üzerinde kurulmuş olması, bkıayı tehlikeli duruma sokmuştur. Temeller atılırken bu su kaynaklarının farkına varılamamış olması tahkikatı mucip görülmektedir. Bina yıkılmak teh ilkesine maruzdur.
Avusturyanın eaki Başbakanının demeci Nevyork 22 (R) — Dün beyanatta bulunan eski Avusturya Başbakanı Dr Şuşning, dünyada en tehlikeli şeylerin komünist Ruslarla faşist Hltler-cller olduğunu kaydetmiş; Bovyet Rusyanın Avrupayı avucu içine almak İçin nasıl gayret sarfettiğlnl ve ne gibi çarelere baş vurduğunu açıkça belirtmiştir.
mi 1945 kasımında yapılmış olup pek az kullanılmıştır. Bütün vinç leri elektriklidir. 12 yolcu için kamaraları vardır.
Küçük bir gemi olan «Sivas» tankerinin inşası ise 1946 başında bitmiş ve gemi hiç kullanılma-mıştır. Dedveyt, yani hamule tonajı. 3640 dır. Boyu 99 metre, eni 14,63 metre, çektiği su 8,83 metredir. Sürati 11 mildir. Yağ tankları 33 bin varil hacmlndedir. Ayrıca 11 bin kadem mikâplık bir de ambarı vardır,
aydınlanmamış kalmakta ve bu hususta muhtelif f»Taziyelerin ileri «11-rülmeri mümkün bulunmaktadır.
Bulgar hükümeti İyi komşuluk hislerinin ve iyi münasebetler arzusunun bir delili olmak üzere teğmen Talât Ülkü’yÛ ve gedikli çavuş kemal Menderes’in nâşını ve bulunmuş oldukları rariyelto her iki uçağı Ttltk makamlarına tevdi etmek suretiyle hâdiseyi kapnmış addetmeğe katar vermiştir. Şehit Kemal Menderes’in babasının mektubu
Buigarlstanda düşürülerek şehit' edilen gedikli pilot Kemal Menderesin babası Hüseyin Menderes oğlunun mensup bulunduğu alay komutanına Aydın'dan. aşağıdaki mektubu göndermiştir:
Bayın komutanım.
Oğlum Kemal Menderes'in anavatanı İçin şehit olduğunu teeisrilrle haber aldım. İkinci oğlum da orduda, vatan için vazifesini görmektedir, teabederse. herhangi bir vatan tehlikesi karşısında memleketim, için ben de «anımı vermeye hazırım.
Şu kadar id, oğlum Kemal Menderes’in şehit vücudunun ana topraklarımıza naklini bütün mevcudiyetimle yalvarırım.
Şu taymetsfz mektubumla Kemal'in mensup olduğu kıtada bulunan arkadaşlarına candan sevgilerimi ve selâmlarımı ulaştırmanızı saygılarımla rica ederim.
Şehit Kemal Menderesin baban Hüseyin Menderes
İmam Yahya
10 milyon lirasını gİ2İi yere gömmek istemiş
Londra 22 — imam Yahya’nın katli hakkında şu şayia vardır: İmam sokağa çıkma yasağı ilân ederek 10 milyon Mısır liralık servetini çölde gizli bir yere göTfi-mek istemiştir. Bu servet 15 esir tarafından nakledilmiştir. îmanı, esirlerin, gömülen yeri bildirmemeleri İçin, öldürülmelerini emretmiştir. Kabileler bu harekete karşı ayaklanmışlar ve bun tın neticesinde îmam öldürülmüştür.
Doğuramıyan bir kadın karnım jifetle yarmış!
Antakya 21 — Kırıkhan llçesint bağlL bir köyde eşine az rsslanan bıi hâdise olmuştur. Hatice Erol İsminde gebe bir kadın şiddetli doğum sancılarına tutulmuş, sancılar saatlerce sürdüğü holde bir türlü doğurama-mıştır. Bunun üzerine bir türlü doğ-mıyan. çocuğunu karnından almayı aklına koymuş ve eline geçirdiği bir jiletle karnını yarmiştir.
Olanca aoğukkanlılığıyle bir hayli uğraştığı halde çocuğu atamamış, bu sefer dışarıya dökülen barsakları ve diğer uzuvlarlyle uğraşmağa başlamıştır. Çocuğu alamıyacağınl, bar-saklannı da yerlL yerine koyamıyaca-ğını görünce, karnını üstünkörü dikerek yola çıkmış ve Kmkhana gitmiştir. Orada durumun vahametini görenler., kadını derhal otobüse bindirerek şehrimize göndermişlerdir. Hatl-ceyş dün gece ameliyat yapılmıştır. Çocuk ölü doğmuştur. Kadın koma halindedir.
[....B- b " R s ' A |
Created bv free version of 2PDF
İstanbul Bor sasının 21/2/1S43 Halleri
ESHAM VB TAHVİLAT
5, T Faldl TahTİJJor
Sivas . Eraurum 1 20.25
Sır»» - Eraurum 2-7 20.40
imi Demiryolu 1 20.40
İMİ Demiryolu H 21.40
1941 Demiryolu U1 21 —
Milli Müdafaa I 20AO
Mili! Müdafaa D 21J5
Milli Müdafaa IH 20.0B
Mini Müdafaa IV 20.28
% fi faizli TahvlUtı
Kalkmma I 9&.60
Kalkmma H 95.60
Kalkmma m S5.8Q
1941 Demlrychı 95.00
« I falıll TahvtUat
1133 Ergani 22A0
İS28 ikramiyen 81.—
Mili! Müdafaa 90.40
Demiryolu r? 05-to
Demiryolu 7 96.—
BARRAFLArlDA ALTIN
6atı|
Gulden 37A0
Türk lirası 39.85
Sterlin 02.78
Külçe 6.72
Reşat 44 —
Çek fiatlerl, Anaodlu Demiryolu
grupu ve şirket hisseleri fiatlerl dûn-
kflniln aynıdır.
 K 9 A M
Sahi fe 3
22 Şubat 1943
Et fiatlerine zam teklifi
Daimî Encümenin zammı kabul etmemesi bekleniyor
Et flütlerine yeniden zam yapılmasa İçin kasapların müracaatını bele-dlya tetkik etmiştir, Neticede belediye zam talebini haldi görerek ficileri arttırmağa karar vermiştir.
Yakında daimi encümene yapılarca k teklife göre İktisat işleri müdürlüğü, dağlıç ve karamanın perakende kilosunun 240, kıvırcığın da 245 e çıkarılmasının doğru olduğunu bildirecektir.
Sığır etlerinde değişiklik yapıl nı t-yacağı söylenmektedir. Bununla beraber kasapların arttırılacak koyun etlerini göz önünde tutarak sığır etini bugünkü resmi flatle satacaktan asta tahmin edileme*.
Belediye, et karaborsasının önüne geçmek lç-nl fiatlerin arttırılmasının lüzumunu İleri sürmekte İsa d# «tin kilosunun 300 kuruşa çıkarılman halinde de kasapların fazla kazanmak hırsının önlenmlyecefii şüphesizdir,
Daimi encümenin, esasen son haddini bulmuş olan geçim sıkıntısını yen! bir zamla büsbütün arttırmamak İçin yapılacak İçi nazarı İtibara alacağı (lmldedllmektedlr.
Seyrüseferin tanzimi için
Kadronun bir mi&lî arttırılmasına lüzum görülüyor
Caddelerde sayılan gittikçe artan motörlü nakil vasıtalarının düzenli v« tehlikesizce seyrüsefer etmeleri üzerinde çalışılmaktadır. Bu maksatla belediyede teşkil edilen İki komisyon faaliyetini İlerletiyor,
Nakil vâsıtâlariyle meşgul olan komisyon, seyrüsefer İğlerini tanzim eden emniyet 6 ncı şube emrine teknik elemanların da verilmesini uygun görmektedir. Bunlardan başka mevcut seyrüsefer kadrosunun da en az bir_ misil arttırılması lüzumlu telâkki edilmektedir.
Şehri mİ zdizkl seyrüsefer memurlarının durumu halledilecek bir mesele halindedir. Bunlar polis olduktan için İçişleri Bakanlığınca tâyin olunmaktadır.
Aynı zamanda belediye hizmeti gördükleri İçin de bu hizmete alt lüzumlu vasıtaların ve İşlerin görülmesi lcabedlyoT. Halbuki belediye bütçesinde bu hususta tahsisat mevcut değildir. Bunun da nazara alın-masL İstenmektedir.
Diğer taraftan şehirde mevcut 27 seyrüsefer noktasının da arttırılmasına, lüuznı görülmektedir. Evvelce az sayıda nakil vasıtalarının geçtiği İkinci derecedeki yollar m da bugün her dakika otomobil ve kamyonlarla dolu olduğu İleri sürülüyor.
Komisyon çalışmalarını İkmal edin-ce hazırladığı raporu belediye başkanlığına verecek ve yapılması lüzumlu işlerin teminini Istlyecektfr.
AKŞAMDAN AKŞAMA
Tiirkçenin membaı bozuluyor!
GaJalasarayda okuduğum sırada hocamız Şahabeddin Süleyman bize Türkçe hususunda idealler aşılardı:
_____Şimdiye kadar yazılan kâtibene bir OsmanlIca dır. Halbuki konuşulan Türkçeyi yazı dili haline getirmek lâzım. Bunun İçin de tekmil memleket Lehçe ve şivelerinin muhassai ası olan İstanbul konuşma dilini esas tutmalı. Onu yazı dili haline getirmeli. Fakat İstanbulda ancak muayyen ve mahdut semtlerde bilhassa kadınlar bu ideale zemin teşkil edecek ana dilimizi konuşurlar. O muayyen ve mahdut semtler belki Alcsaray tarafları, Üsküdar, Göztepedlr. Bunun ortalamasını...
Pardon, o zamanlar, ortalama kelimesi mevcut değildi; değiştiriyorum:
— ... Bunun, zübde ve neticesini yazı diU yapmalı,
Şahabeddin Süleyman merhum, bir müellif olarak, edebiyat tarihi mlzde parlamıyorsa da, İlse hocası olarak bir nesil üzerinde pek büyük tesir bırakmıştır. îstanbu-lun bir kaç Sultanisinde birden cTürkçeyi konuşma diline uygun yazmak» idealinde nesiller yetiştirmiştir. Elbette o, bu nazariye-yl bulan değildi; «İkinci el» me-sabesindeydi; fakat mükemmel bir İcra kuvvetiydi.
■ Onun mensup bulunduğu cereyandan sonra, yalnız İstanbul Türkçeslnin kâfi görülmeyip kurultayların doğduğu — hele terimler vâdislnde — kurultaylar cereyanlarının da yazı Türkçesin-de iz bıraktığı malûmdur. O cihet kısmen İyi olmuş, kısmen ifrata varılıp konuşma dilinin sapıtma vaki olmuş; başka mesele... Her halde, bugünkü günde dahi, İstanbul şive ve Lehçesinin yazı Türkçesine temel teşkil ettiği su götürmez.
Cilmle kuruluşu, sığalar, İstanbulini kelime ve hattâ argoları, tekmil meselleri, tâbirleri, hatta tekerlemeleri ile İstanbul Tüık-casl, heyetile yazı Tiırkçesinln tam ortasmdadır. Buna ilâveten, O3inanlı yadigârı kâtibane sözler garinttir teşkil ediyor; kurultay Türkçesile, Anadoludan ve eski kitaplardan devşirilmlş bazı lügat ve tâbirler de bir dereceye kader yer alıyor.
Ancak, şu kadarı var ki, hani Şahabeddin Süleyman merhumun: «Aksarayda, Göztepede, Üsküdardâ* kulağımızı dört açarak dinlememizi ve hafızamıza sindirmemizi tavsiye ettiği o güzel konuşma Türkçesi?...
GÖztepelerde, İ!s kadarlarda, Aksatayla rda irini maalesef şu harb yalları içinde büsbütün kaybettiğimiz canım İstanbul Türkçesinl nerede bulacağız? Dağıldı, gitti o... Mozaik bir tablonun parçacıkları gibi kimi kısmı Ankarada, kimi kısmı Şişlide... Fa kat o muhitlerde nadir ve seçme ailelerin evlâtları bile «bir hoş» Türkçe konuşur oldular. İngiliz spikerleri biçiminde ağızlarını eziyor, büzüyor ve az kelime, az tâbir biliyorlar,
Araplar, bu gibi zor durumlara düşünce, muharrirlerini, âlimlerini çöllere gönderip bedevileri dinletirlermiş; zira ana Arapça Çöllerde yaşar, mukaddes kitaplarda tebellür etmiş, dururmuş. Bizim klâsik yası Türkçemlz kütüphaneler dolusu şaheserler vermediği gibi «yaşayan örnek Türkçe» de tarumar haldedir: Göztepede, Üsküdarda, Aksarayda ara sıra kulak kabartıyorum; İstanbulludan gayri herkes orada.
.Öyle ki. eski İstanbulluya yan gözle bakmadıktan kalıyor:
— Bu dili kobat da kim acaba...
Anılarımızın o emaneti, pek nadir muhitlerde zamanla sönmeğe mahkûm bir mukaddes ateş gibi pır pır ediyor, — Sönmemesi için? Şahabeddin Sülevmanın nesil kadar olsun bu isi ideal sa-yjp 7?rlCÇevl allede 1V’ konuşmak, okulda İyi Öğretmekten başka çare olmasa gerek.
(Vâ - Nû)
Türkiye otomobil yolları haritası
Türkiye, turizm ve otomobil kurumu memleketimizdeki otomobil yollarını gösterir bir harita bastırmak İçin teşebbüse geçerek Bayındırlık Bakanlığından gereken malzemeyi temin etmiştir.
Kıiriim seyyahlara tavsiye oluna--bilecek otellerimiz! de gösterir bir cetvel tanzim ve neşri İçin Basın ve Yayın umum müdürlüğü turizm dairesiyle temasa geçmiştir.
Günün mevzuları
İktisadi bilgimiz ve mektepler
Fabrika ve imalâthaneler kontrol ediliyor
Sağlık ve Sosyal Yardım mltftirlü-ğü. şehrimizdeki fabrika ve imalathaneleri tekrar kontrol» karar vermiştir. Müdürlük, her müessese?* alt durumları teferruatıyla tesblt eden dosyalar tanzim etmiştir. Her kon-troldan alınan neticeler ve müessese-lerde görülen noksanlar bu dosyalara ilâve olunmaktadır.
Müdürlük, fabrika ve atölyeleri kontrol edecek sağlık mensuplarının müauesetarl dosyalarıyla birlikte ziyaret etmeleri esasım kabul etmiştir. Bu tarz fcontrollardan iyi neticeler alınmaktadır.
Taşova bölgesi tütün piyasa*!
Tokat 'Akşam! _ Knradente bölgesine dahil Samsun ve Taşova tütün piyasaları henüz açılmadığı gibi, ne vakit açılacağı da Ticaret Bakanlığınca ilân edilmediğinden tütün müstahsiller! çok güç duruma düşmüşlerdir.
Taşova tütün piyasalarının açıl-ması, Samsun piyasalarının açılmasını takibeder, Samsun satışları henüz başlamamış bulunduğundan ejl BE mart Malarına doğru Taşova piyasalarının açılması tahminleri üzerinde durulmazladır. Bu vaklta kadar Taşova bölgesi tütün müstahsillerinin sıkışık durumlarının daha da artaça-' ğı muhakkaktır.
İktisadi konuların çok büyük bir talihsizliği var... Bunlar hepimizin her gtlnltik hayatımıza temas ettiği İçin umumi bir alâka uyandırır, fakat alâka mutlaka bilgi doğurmaz, ancak çalışmak, öğrenmek İle bilgi elde edilir. Belki vücudumuz, sıhhatimiz bizi hattâ İktisadi mevzulardan fazla alâkalandırır, fakat bunların bir ihtisas, ilim Lşl olduğu eskiden beri kabul edildiğinden, bütün sıhhat, hastalık işleri dpk-torlara bırakılmıştır, bu mütehassısların fikir ve sözlerine karışmak en büyük ukalâlık sayılır.
Cemiyet İşleri içinden en mudilleri olan İktisadî mevzulara karışmak, bunlar hakkında fikir yürütmek, tahminler yapmak, tedbirler göstermek, bunlar ihtisas mevzuu, ayrı v& güç Öğrenilir bir ilim mevzuu değilmiş gibi, hemen herkesin kân oluyor veya sayılıyor.
Hele son senelerde bizde, şu veya bu şekilde para yapmış, zengin olmuş olanların bir çoğu birer İktisat allâmesl kesildiler. Belki devlet otoritesinin büyük veya küçük bir parçasını ellerine geçirenlerde de aynı lddiakârlık kendini göstermektedir.
Bugünkü dünyada para kazanmanın, servet yapmanın mutlaka bilgi, devamlı ve dürüst çalışma, şalisi menfaati umumi menfaatler ile telif mahsulü olmadığı halkın yanılmaz sağduyusu ile anlaşılan basit bir hakikattir. Belki, hakiki devlet adamları, hariç, politika sahasındaki muvaffakiyetlerin, yükselmelerin de, bir çok defalar, hakiki kıymet mahsulü olmadığı müşahede edilmiştir,
Binaenaleyh pratik hayattaki muvaffakiyetlerin, politika ha-yatuıdald sivrilmelerin insana bilgi verdiğin] veya bu muvaffakiyetlerin kahramanlarında mutlaka bilgi olduğunu zannettirmek doğru değildir. Hele İktisadi bilginin mevcudiyetini kabulde ihtiyatlı olmak zaruridir.
Hemen her sahada ilim zihniyetinin baş rüknü sebeple netice münasebetinin kavranmasıdır. Şu sebebin, şu âmilin muhakkak değilse bile, kuvvetli bir ihtimalle bu neteeyi doğuracağını tahmin, ilmi düşünüşün ilk şartıdır, bu, tabiat ilimlerinde de, İçtimai bilgilerde ve hususiyle İktisatta da böyledir. Hattâ daha ileri yeni felsefe telâkkilerine göre sebep ve netice münasebeti yerine «fonctlon», eski tâbiri He tabi mefhumunu da geçirsek, yine hâdiseler arasındaki bağlılık esası bütün düşüncelerimizi aydınlatmalıdır. Son zamanlarda btitün dünyada, tabiî bizde de, felsefi düşünüşün bu temelleri sarsılmış ve hâdiseler arasındaki tabii bağlılıklar, her tedbirin her hatanın bazı neticeler doğurması lâzım geldiği, bunun başka türlü olamıyacağı hakikatleri unutulmuştur.
Havaya fırlatılan ağır bir cismin, fizik kanunları icabı, geri dönmesi, hattâ, hesabı yapılan bir süratle yere düşmesi lâzım geldiği gibi, iktisat sahasında alınan doğru veya yanlış bir tedbirin de muayyen neticeler doğurması beklenmelidir. Hiç bir politika edebiyatı mukadder, tabii, İlmin, ancak İlmin tahmin ettirebildiği neticeleri değiştirmez.
Meşhur 7 eylül kararlan, 5 eylül 1946 da. bu sütunlarda tahmin ettiğimiz bütün menfi neticeleri maalesef doğurdu. Bu neticeleri değiştirmek, maskelemek için en muktedir politika adamlarımız, en yüksek zekâ himmetlerini esirgemediler, fakat bunlar neticeler üzerinde zerre kadar tesir yapmadı. Millete, memlekete talimli edilen bunca fedakârlıklar tamamen boşa gitti, piyasamız bugün de bu meşhur kararlardan evvelki vaziyettedir, belki hattâ bugünkü şartlar dalla kötüdür. Fakat bizce en kötüsü hata ettikleri. dalla doğrusu bu İşleri bilmedikleri yüzde ,vüz sabit olan kimselerin, halalarını itiraf ede-1 cek yerde, el’an yüksekten atmaları. hattâ yüksek mevkilerde kalmak hakkını kendilerinde gör meleridir, Hayatın her sahasında olduğu gib* politika sahasında da sebepler muayyen neticeler, halalar muhakkak inhizamlar
doğurur. Ancak bunlar İçin tarih, vade tâyin etmek mümkün değildir. Memleketine, milletine zararı dokunan İnsan muhakkak düşer, onu lâyık olmadığı mevkide hiç bir kuvvet uzun müddet tutamaz, hele bilgiden mahrum olanın za’fı er geç millet tarafından anlaşılır ve aksülâmel bazan şiddetli olur.
İktisadî işlerimizin bilgi sahiplerinin elinde olmadığı artık halk tarafından anlaşılmış bulunmaktadır. Son kömür zammı karan, hele bu zammın başka fiatlere aksetmlyeceğl iddiaları, İlmî zihniyetin, İktisat ilminin en İptida! esaslarına aykırı olan bu düşünü? tara artık umumî efkârın en son tereddütlerini de İzale etmiş, şüphe, zan en riyazi kanaat mahiyetin! almıştır.
En sathî bir iktisadi kültüre sahip olânlarca bile tahmin edilen neticeler birer birer kendisini göstermeğe başlamış ve blllnml-yen şeyleri bilmek iddiasının insanı ne kadar küçük düşüreceği bir defa daha anlaşılmıştır. Fakat anlamak Istemlyenler belki el’an iddialarında ısrar edecekler, kulaklarını ve gözlerini hakikate kapayan İnsanlar güneşi de inkâr edebileceklerdir,
Bllmiyen bilmediğini bilmez İse cidden büyük bir tehlike teşkil eder. İktisadi bilgi, iş başında olanların bazılarında, zayıf olduğu gibi, maalesef halkta da yok gibidir. Belki bazan halkın şikâyetleri, tenkldleri de haksızdır, bilgisizlik mahsulüdür. Bizce halkımızı iktisadi bilgi ile teçhiz etmek kültür politikamızın gayelerinden biri olmalıdır. Bunun en müessir yolu, mekteplerimizde iktisat öğretimine lâyık olduğu yeri vermektir. Bir zamanki idadi mektepleri programlarına «iktisat» dersi girmiş İdi; halbuki şimdi lise programlarında bu ders yoktur.
Her vatandaş yalnız şahsî, hususî değil, fakat ve bilhassa millî, hattâ milletlerarası ekonomi İle alâkalı olduğuna göre, yetiştirmekte olduğumuz müstakbel vatandaşlara seçecekleri meslek ne olursa olsun, bu mevzuları düşünmek, İlmî bir zaviyeden görmek İmkânını vermek yerinde olur; hattâ belki bazı İstidatlar ilse sıralarında belirir ve ekonomik İşlerimizi İleride kendilerine tereddütsüz tevdi edeceğimiz kıymetli vatandaşlar yetişmesi kolaylaşır.
Fakat, sonradan İntihap edecekleri İhtisas şubesi ne olursa olsun, çocuklarımız için İlse tahsilini üniversiteye hazırlayıcı bir köprü değil. . ekseriyet için bir münteha farzetmek ve kendilerine hayatta iyi düşünen, cemiyet hayatını bilen ve anlıyan insan-îar olmak İmkânını lisede vermek m e cbu tiye tindeyiz.
Bugünkü dünya İktisadî bilginin hiç olmazsa mebâdîslne sahip olmadan anlaşılamaz, bu bilgisiz vatandaşhk vazifeleri de hakkı ile yapılamaz. Hele az çok geniş bir ekonomik kültüre sahip olmadan mesullyetll makamlara geçilemez veya geçilmemek lâzımdır. Lise programlarımızı bu müşahedelere göre değiştirmek, zenginleştirmek bir zarurettir.
Cevat Nizam!
Vazife şehidi polisin cenazesi merasimle kaldırıldı
İki gece evvel, tfekildardş Tophs-ııelloğlu İle Kısıklı arasında metrûk Rauf paşa köşkünün bir enkaz hidln-do bulunan selâmlık dairesinde gizlenen hırsta Siirtli Şükrüyü yakalamak İsterken, onun tarafından atılan İki kurşunla şehit düşen polis memuru Celâl Cingözün cenazesi dün muazzam bir merasimle kaldırılmış v» öğle namazı Bayeıdt camisinde kılındıktan aonra Edlrnokapıdakl şehitliğe nakledilerek orada ebedi lstlrahat-gâhına bırakılmıştır.
Cenaze merasiminde, vilayet, emniyet ve Jandarma erkini ti* büyük bir halk kütlesi ve birçok emniyet mensublnl bulunmuştur.
Akaryakıt gemisi
Denizyolları İdaresinin «Akar» gaz gemisi yakında 3500 ton gaz ve 1800 ton motorin yağı almak üzere Abadan limanına gidecektir.
Yeni şehir hatları vapurları •
Hollandada 6 geminin injaası süratle ilerliyor
Devlet Denizyolları İdaresine galen malûmata göre Hollânda. tezgahlarına Ismarlanmış olon 3 yeni şehir hattı gemisinin İnşaatı ilerlemektedir. Gemiler üş şantiyede birden yapılmakta olup bunlardan İkisinin güverteleri tamamlanmak üzeredir.
Şehir hatlarında büyük bir ihtiyacı kargıyacak olan bu gemiler önümüzdeki yaz ortalarında teslim edilecektir.
Birleşmiş Milletler Ekonomik Konseyi seyrüsefer durumumuzu sordu
Birleşmiş Milletler ekonomik konseyi hükümetimize sönderdlgi bir raporla memleketin aeyrlsefara ve nakliyata en müsait yollarını, bu yollardan her İstikamette âzami istifadeyi temin etmek İçin hilkûmatin aldı# ve düşündüğü tedbirlerin blldlrllrıe-sln! İstemiştir.
Rapor seyrüseferle İlgili makamlara gönderilmiştir.
Cilt ve uyuz hastalıkları
Hamam sileceklerinin teblıirhanede temızletti-rilmesi düşünülüyor
Kış aylarında umumi hamamların müşterileri artmaktadır. Müşteri sayısı arttığı nispette de hamamlarda temizlik ihmal edilmektedir. Son aylarda şehirde cilt hastahklarının ve bilhassa uyuzun yeniden arttığı İddia edilmektedir.
Dalıa ziyade temizlenip yıkanmak için hamama giden kimselerin hamamlarda bu hastalığa yakalandıkları tesblt edilmiştir.
Hamamcıların müşterilerin» temta ve mikropsuz silecek ve peştamal vermeleri İçin belediye, tetkkller yaptırmaktadır.
Mikropların hamam sulariyle yıkanmak suretiyle lıııJu. adUemlyeceğl nazarı itibara alındığından havlu ve peştamalların, resmi yerlerde meselâ hamamların el varında bulunan tebhirhanelerdo temlzlettirllmesl düşünülmektedir.
Yapılan tetkiklere göre tephirhanelerde bir parça sileceğin bir kuruşa temizleneceği anlaşılmaktadır. Bu tarz temizliğe karar verildiği takdirde müşterilere verilecek havlu ve peştamalların, uçlarından memba suları gibi mühürlenmiş olarak verilmesi düşünülmekledir. Tetkikler devam ediyor.
Avusturya ile yapılacak millî maçın hakemi
Avusturya mili! futbol takımı ile 30 mayısta Türklysde maç yapılacağını ve bu hususta tam bir anlaşmaya varıldığım evvelce bildirmiştik. VI-yanadan son Kelen bir mektupta, AvusturyalIlar, mili! takımlarını teşkil edecek oyuncularının resim ve biyografilerini gelecek ay bize yollayacaklarını bildirmekte va bu maçın hakeminin tâyini hususunu tamamen bize terketmelctedlrler. Federasyonu-muzca seçilecek hakemin Çek olacağı tahmin edilmektedir.
19 mayıs programlan
19 mayıs programları hazırlanarak okullara gönderilmiştir. MUM Eğitim müdürlüğü beden terbiyesi kısmı, okullarda bayram hazırlıklarına başlanmadan evvel beden öğretmenlerinin hareketlerin nasıl yapıldığını görmeleri İçin ayrı semtlerde kurs mahiyetinde tatbikat dersleri tertlbet-mlştlr. Bu dersler bitince okullarda çalışmalara başlanacaktır.
Milli Eğitim müdürlüğünün hazırladığı programa göre 19 mayıs gençlik bayramı umumi provalarına nisanda başlanacaktır.
r* Şehvetin Sırrım
Uzun müddet unutamıyacagı-nız şaheser bir roman. Aslı milyonlarca nüsha satılmış olan bu eşsiz eserin tercümesi de kendi kadar enfestir.
Fiyatı karton ciltli 200 kuruş. Tevzi merkezi; Kültür Kitabeyi Cağaloglu Yokuşu No. «
W»..»»-»»*
İSTANBUL HAYATI
Vizon kürklü bayan
Tramvayın ön kapısı açıldı, keskin lâvanta kokulan arasında şişmanca bir bayan girdi. Bütün gözler ona dikildi. Benim de gözüm bayanda, kulağım, önümdeki kanapede oturan liri yolcuda... Konuşuyorlar:
— Âmma da şık giyinmiş ha.
— Ne söylüyorsun, birader? Yalnız bugün süründüğü lavantanın parası bizim evleri on beş gün ferah ferah geçmdJrir.
— Sırtındaki kürk da ağır bir şeye benziyor. Böyleslnl hiç görmemiştim.
— Ağır da Söz mü, beyim? Vizon kürk derler ona. Amerika sansarının postundan yapılıyor. Flatlnl kaç Ura tahmin edersin?
— Bilmem amma her halde iki üç bin liradan aşağı değildir.
— Ne konuşuyorsun, be birader?
— Ne oldu, fazla mı söyledim?
— Çocuk musun, yahu? Üç bin liraya, beş bin liraya o kürkü verirler mİ? Yirmi beş bin lira demeğe ağzın varmıyor galiba.
— Ne dedin? Yirmi be? bin lira mı?
— Ne zannettin ya? Amerika-dan geliyor o kürkler.
— Başımıza bir de Amerika kürkü çıktı desenel Peki anıma bu kadar parayı Amerlkaya nasıl gönderiyorlar? Yasak değil mî?
— Öyle acayip lâf ediyorsun ki duyanlar seni bu memleketin yabancısı sanır. El oğlu, deveye hendek atlatıyor, beyim. Yirmi be? bin liranın lâfı mı olur?
— O da doğru ya. Şimdi aklımın ermediği bir şey kaldı. Yirmi beş bin liralık kürk giyen kadının tramvayda ne İşi var? Otomobile binemez mİ? Hattâ hususî otomobil alamaz mı?
— Hususî otomobil değil, isterse hususi tayyare da satın alır. Onun ara sıra tramvaya binmesinin sebebi başka. Yirmi beş bin liralık kürkünü, zenglnliğni âleme göstermek için biniyor tramvaya. Eldivenin üstünden taktığı pırlanta yüzükleri görmüyor musun?
Bu esnada bayan gûya kürkünün üzerindeki yağmur sularını silkeler gibi yakasını açt.ı, göğsünde iri bir yıldız ışıldadı. Kımıldandıkça elmas pırıltıları göz kamaştırıyor.
Önümde oturanlar konuşuyorlar:
— Gördün mü göğsündeki İğneyi?
— Dehşet bir şey. Kadının üzerinde en aşağı yüz bin liralık servet var.
— O kadar da cimridirler ki, Kocasını uzaktan tanırım. Bir defa hayır cemiyeti menfaatine müsamere büeti satmak için evlerine gitmiştik. Çıkarıp en aşağı yüz Hra vereceklerini umarken iki buçuk lirayı zorlukla aldık ellerinden. Hanım öfkelendi: ♦Hayır.cemiyeti dene demekmiş? Dilencilik ayıp değil nü? Alemin kazancına ortak olacaklarına, onlar da çalışıp kazansınlar» diyerek kapıyı yüzümüze çarptı.
Benim ineceğim durağa gelmiştik. konuşmanın gerisini dln-liyemedim. Fakat o günden beri kürklü bayanın hayali gözümün önünden gitmiyor. Önlann kürklerinde, börklerlnde kimsenin gözü yok. İsterse yüz bin liralığını da giyer, biz kanşamayız. Ancak, şu iki çift lâfı söylemeğe hakkımız olsa gerek: Amerika sansarla rina, bilmem nere elmaslarına saçılan yüz binler, milyonlar bu memleket halfanın sırtından kazanılıyor ve bugün yalnız İstanbul da bu memleket balkından 11,396 veremli, hastane kapılarında kan tükürerek yatak sırası bekliyor.
Giyinip kuşanınız, yiyip fçlnz, afiyet olsun. Belli kİ servet efzâ-ylş buldukça sizin vicdan gözleriniz kapanıyor; hiç değilse malınızın zekâtını düşününüz, hayırdan kaçan Vizon kürklü bayanlar!
Cemal Refik
Yaz kampları
Şehrimizdeki İlse ve orta okul|ar-la Sanat ve Ticaret okulları öğrenciler! yazın şehir civarında izci kampları kurmaktadırlar. Bakanlık, kamp masraflarını temin ederken geçen sene kamp kuran okullara ancak yardım edebilmişti. Bakanlık, alâkalı dairelere birer tamim göndererek yas kampları masrafları İçin okullara birer kumbara konulmasını tavsiye etmiş vo burada biriktirilecek paralarla kamp maaranannın kısmen ödenmesini uygun görmüştür.
Okullarda kumbaraların, açılmasına başlanmıştır.
Sahi re 4
A B I A M
22 Şubat P"!
— M U Z I K ==s ;
İstanbul Şehir orkestra ve korosunun üçüncü konseri
17 şubat 1048 «alı akşamı TsJuIju Bek-dlye Garinosunda verilen orkestra ve koro konserini dinledik. Bık mk dinlemek lmklıunı bulduğumuz «rx mııs’kfsfnden sonra Şehir Korosunun konserler! güze! bir değişiklik oluyor. Fakat haik, daha çok alışık olduğu musikiye rağbet ediyor. Bunca İtina İle hazırlanan mükemmel aea musikisi konserleri gereği kadar İlgi uyan diremiyor. Bunun sebebini binde fes musikisi geleneği olmamasında aramalıdır. Hali, vakti yerinde olan aileler çocuklarına musiki terbiyesi ▼ermeği düşünürlerken İlk bakışta piyanoyu hatırlıyorlar. Piyano kadar yayılmamış oimakla beraber 'diğer sazlar da hemen piyanonun arkasından geliyor. Küçük yaştanberl sesle-riylo ailelerinin dikkatini çektikleri halde, ses muslktelno yöneltilen kaç istidat gösterilebilir? Musiki sesine karşı duygulu olan ve bunu pürOısüa •esiyle İspat eden çocuğun musiki terbiyesi yolunda yapılan İlk iş, ona hemen bir piyano veya keman hocası tutmak oluyor. Toplu .'«s müziği bir gelenek halinde devam «dip gelen memleketlerde saz musikisinden, daha çok dinleyici bulan koro mûzlğl-rin bizde rağbet görmemesi, memleketimizde henüz lüzumu kadar yayılmamış olmasındandır. Okul ve Hal-kevlerinden çocuklarımızı, gençlerimizi toplu ses musikisine yöneltecek çalışmalara yer veriliyor. Bu çalışmaların m ey vasim derllyeceğlmlze inanıyoruz.
İstanbul Şehir Orkestra ve Korosu bu konserde şef Muhiddln Badat idaresinde İdi, Programın İlik kısminde .T. Haydn'ın (Mevsimler oratoryo-n) ndan Uç parça dinledik. Büyük bestecinin en tanınmış ve sevilmiş «-•erleri arasında başta gelen oratoryoyu programına koymakla şef Mu-hiddln Sadak, hem zevkinin olgunluğunu, hem başında bulunduğu koroya karşı güvenini ispat etmiş oldu. Bariton, tenor ve soprano'dan yer, yer. küçük küçük, fakat pürüzsüz pasajlar dinledik. Oratoryonun ilk A kısmında Leyli Oençcr. güzel bir crescendo ile dikkati çekti.
Mozart'ın cantate’lnde solist Gü-her Güneydi. Koronun iyi kaynaşmış »es topluluğu arasından sesini ilk defa dinlediğimiz solist, bu konserde en mühim vazifeyi üstüne alandı. Güher Gûncy'ln istidatlı sesi daha gentşle-meğe-muhtaç.. Sesinin eğilip bükülüşü tatlılığı ve yumuşaklığı, tonun kİ-fayetslzliğini yer yer unutturuyordu.
Konserin ikinci kısmında Schu-mann'ın üç koro eseri; koro ve solistlere refakat eden flüt, koro ve nefes sazlarının verdiği çeşitlilikle cazip bir güzellikte idi. Her vakit şikâyet ettiğimiz nefes sazlarının bu kadar güzel uyuşabildiğin! görmek ayrıca bir şevkti. (Veda şarkısı! ında dinlediğimiz soprano'nun ses! (emlsslon) u dikkati çekecek değerde idi. Shu-mann'ın (Çingene hayatı) nda yer alan sesi kuatücrunun, küçük de olsa TEzlfeslnl başariyle sona erdirdiğini kaydetmek gerek... Konserin son parçası olan (Çingene hayatı» ısrarla alkışlandı: ve tekrarlandı.
Koro konserinin dcvanunca dikkatimizi çeken bir nokta üzerinde durmadan geçemlyeceğiz: Şef Muhiddln
Sadak, ııollft olarak ortaya attığı yoal yetişen İstidatlara tahammüllerinden aşın vazife yüklemiyor. Bu dlşûfioe-ıini, konserin her kanuna serpiştirdiği çeşitli «olltsclere verdiği birkaç gündelik sololardan anlıyoruK. Koroyu yetiştirirken bir yandan sivrilen İstidatları bulup çıkarmak, öbür yandan bunların olguniaşmariyl» uğraşmak, ve yöneldikleri yolda herhangi bir hayal sukutundan onları korumak İçin sistemli ve çok temkinli hareket eden şefin düşüncesini çok yerinde buluruz. Böylelikle bugün birkaç mü-ük cümlesiyle ortaya atağı solistlere, yarın mühim bir eserin tamamını güvenle emanet edebilecektir.
Programda J. Haydn'ın re majör flüt konçertosu da vardı. Solist Muzaffer Tema idi. Yaylı »azlar orkestrasının refakatiyle çaldığı konçertoda flütlıt Muzaffer Tema, eseri ba-ş&riyle çalabilecek tekniğe aahlboldu-ğunu İspat etti. Fakat bu güzel eserin devanunca bizde musiki alâka» nyan dır am adı.
Konçerto başından sonuna kadar nüanstan, renkten mahrumdu. Fiüttetin tekniği derecesinde mürika-llteslnin de inkişaf ettiği gün, ele alacağı eserlerin ruhuna daha iyi nüfuz edeceği şüphesizdir. Muzaffer Temanın bu denemesi biri tam m&nariyle tatmin etmemiş olmakla beraber, solistin yolunda daha İleriye gidebileceğini belirtmiştir.
Şehir orkestra ve korosunun üçüncü konseri başarılı bir konser oldu. Her konserde ilerlemeler kaydeden bu teşekküUorin çahşmalarlyl» yakından ilgilenmek ve gfTeken teşviki esirgememek her müzik severin vazifesi olmalıdır.
FlkH Çiçek oğlu
Dışarıya çimento siparişi
'imento yerine fabrika tesisatı ithal etmek lâzım* tır — İptidaî maddemiz boldur — İstersek ihracatçı bile olabiliriz
Hükümet hâriçten OtUı hin ton çimento ithalin# dair 1/97M numar&lı bir karar vermişti. Bon günlerde Bü-msrbaak tngfltereden getirtilecek ait mm bin ton çimento hakkında «nzo-tel «re bir İlân verdi, ilânda da bu çimentoların muayyen yerlerde »a-lı» bedellerini gösterdi.
tik karar verilen otu» bin ton B0-mar bankın altmış bin Umuna dahil midir? Yokta hepsi dokun bin tim mu olacak? Bu cihet tamamen taTaz ruh etmiş değildir. İngllteriKten çimento İthal edildiği takdirde bunun teferruat hesaplan ton başına şöyle-diri
Billna T. L.
Çimento bedeli (fob) tâ 64.13 Havlun W 47.31
Gümrük B.1J
Oktmva 0.01
Asker ailelerine yardım 0.25
Muamele vergisi 8.50
Tahliye masrafı 2.20
On günlük ardiye J.oo
Eantın bâ.lfifîlex-i
Koca için Karının Kefiiliği
Merdivenden düşen iki kadın öldü
Galatada Kuledlbtnde oturan Luna esmlnde bir kadınla Aksa-rayda Çakırağa mahallesinde oturan Nazmiye, evlerinin merdivenlerinden düşmek suretlle başlarından yaralanmışlar ve kaldın İmiş oldukları Beyoğlu ve Haseki hastanelerinde ölmüşlerdir. Savcılık her İki vaka hakkında tahkikat yapmaktadır.
ÖLÜM
Sevgili Annemiz FEEZANE TÜTAY’ın
ölümünün kırkıncı gününe tesadüf eden 24 şubat salı günü öğle namazını müteakip, Aksarayda Valde camiinde mevlüd okunacağından akraba. dost ve arzu edenlerin gelmeleri rica olunur.
Tümay ve Etlngu ailesi
Sara® İSTANBUL RMB5 Filarmori derneği Abonman
SENFONİK KONSER Şef; FERDİ VON STATZER Solist : ÖMER REFİK YALTKAYA 26 Mart- perşembe saat 18.3o da SARA Y Sinemasında Programda: Grleg, Piyano kon-^çertosu. Biletler şatj’maktadır. g
Yekûn...............120.05
Dahilde nakliye ücretlle toptancı re perakendeci kân dahil olmıyan bu fi-ate göre çimentonun torbası elti liraya maloLacak demektir. Perakende satışta İse yedi buçuk lirayı, belki sekizi bulur.
Yalnız harice tediye edilecek para hesap edildiği takdirde döviz olarak ton başına 101.48 Hra tediye edeceğiz demektir. (Gümrük vesatr dahil! ru-sumu hesap etmiyoruz.) Bu hesapla otuz bin tona fio milyon küsûr, altmış ■ bin tona altı milyon küsflr ve doksun' bin tona da dokuz milyon küsür lira harice tediye edilecektir.
Memleketteki çimento İstihsali İh-tiyaçlanmızı tatmin etmemeğe başladığından beri Bulgar ve Yunan çimentosu olarak bir miktar çimento İthal edildi ve bu İthalât başladığından beri her tarafta çimento bulmak İmkânln da hâsıl oldu. Bu çimentoların torbası perakende yedi, yedi bir çeyrek olarak satılmaktadır. Tabii yeril çimento kara borsası da hemen1 o miktara çıkmış bulundu. Aksine İntizar etmek yani bir taraftan Yunan ve Bulgar çimentoları yediye satılırken yeril çimento (ki diğerlerine nazaran daha taze .ve daha az bozulma tehlikesine maruzdur.) normal flat-olan üç Uç buçuğa satılacak ümidine kapılmak beyhudedlr. Nitekim Ingiliz çimentosu gelip de yedi buçuk sekize «atılmağa başladığı vakit yeril çimento kara borsasmın da hemen bu ftata yükseleceğinden ve Bulgar -Yunan mallarının da o dereceye çıkacağından şüphe etmemek lâzımdır
Bulgar - Yunan çimentolan ’ piyasada — yüksek flate de olsa — kâfi bir ferahlık husule getirmiş olduğuna göre bunlardan ne miktar İthalât He memleket afilftuun kapatı-labllmiş olduğunu anlamak İçin tabii gümrük ithalât İstatistiklerinin açıklanmasına İhtiyaç vardır. Ümit ederiz kİ gerek Ekonomi Bakanlığı ve gerekse Sümerbank idaresi bu noktayı iyice tetkik ettikten sonra kararlarını vermiş ve tnrlltereden otuz bin ml doksan bin m! ton İtiınll lâzım geldiği neticesine varmıştır.
Tabii Inelltereden bu kadar çlnıcn-I to İthaline karar verilmesinde orada (donmuş vaziyette bulunan «terltglcr-
den bir kuramın kurtarılması kaygu- j su da otsa gerektir. Ancak fikrimize göro bu İşte biraz acele edilmiş gibidir. Çünkü İngiltere do donmuş olan paraların kur binim ası İşi aman ne ketlide olursa olsun da paramızı ala lım vaziyetinde değildir. îngüterede-kl bu paralarımızın yok olup gideceğine kani değiliz.
FUvakl İngiliz lirasının hârici piyasalarda kıymetinden yüzde yirmi derecesinde kaybetmiş olduğu ve İngiliz ahvali lktlsadiyesînin sevklie bu paranın da Fransız frangı gibi ki metten düşmesi İhtimalleri bulundu- i ğu söylenmektedir. Ancak böyle bir ı vaziyet olsa dahi İngUtereden alma-«ak malların daha ucuza maledllme-sl ihtimali daha pahalıya alınman ihtimalinden fazladır. Çünkü Fran-aada olduğu gibi ora hükümet! do kendi parasını indirmekle beraber yabancı alacakların esiri kıymetini muhafaza edebilmesi İçin — Frar.sa-nın yaptığı gibi — bu alacak yekûnlarını — para İndirilmesi nlşbetlnde — BTftirmak mecburiyetinde kalaea-' ğı Aşikârdır.
Bence İngiltereden çimento alacağımıza oraya bir çimento fabrikası. tesisatı ısmarlamak daha muvafık J idi. Çünkü doksan bin ton çimentoya | verdiğimiz para 11e her sene bize o-1 kadar bin ton çimento yapacak bir fabrika kurmak kabildir.
Filvaki yerli lstihsalâtın açığını da kapamak lâzım. Fakat bir senelik tecrübe gösteriyor ki bunu bizim İn-giltereye satamadığımız reytln taneli, balık vesalr gibi fazla mallarımızla Balkan memleketlerinden temin edebiliyoruz. Buna bir buçuk sene daha böyle devam edebilirdik ve îngil-teredekl ster liglerim İzle de memlekete bir fabrika hediye etmiş olurduk. Çimentonun iptida! maddesi İse mem lekette yüzlerce sene yetişecek derecede mebzüldtlr.
Tabii bu yeni müessesimin tam randnman verebilmesi için bareme ta bl ellerde olmayıp hususi sermaye ta rafından İşletilmesi şarttır.
Diğer taraftan ise yerli fabrikala- , nn haklı zam taleplerinin nihayet intaç edilerek bunlara makul bir men ' fsst temini surettle gentş’etilmoierl-ne imkân verileceği de söylenmektedir. Bu durum hasıl olursa hariçten çimento ithalâtının da Önü alınmış olacaktır.
Çimento Istlhsalâtimız gerek yerli mevcut fabrikalarının genişletilmesi ve gerekse büyükçe bir husus! fabrikanın da İlâvesi suretile geliştirilecek olursa — değil hariçten ithalatta bulunmak — belki Yakın Şark memleketlerine meselfcnln kısalığından bilistifade İhracat yapmak İmkânının da hasıl olabileceği şüphesizdir.
I
Medeni kanunumuzun 16ü uncu maddesinde karı koca arasında her nevi hukuki tasarrufun cate olduğu yaslıdır, yani borç, alıp verebilirler, aralarında mal alıp satabilirler. Kimsenin, bir şey söylemeğe hakkı yoktur. Ancak baza hallerde yargıcın (hâkimin) tasdiki lâzımdır. Bu tasdik olmazsa yapılan muamelenin hiç bir hukuki kıymeti yoktur. Yani muteber sayılmaz.
Bu muteber sayılmayı? kan Jco-ea arasında mal ayrılığı var Isa yani evlenirken mal ortaklığı veya mal birliği hususunda mukaveleler yapılmamış İse cari değildir. Ancak: dediğimiz gibi ortaklık veya birlik mukaveleler! yapıldığı hallerde caridir kİ böyle mukaveleler yapaTak evlenmiş olan çiftler arasındaki hukuki tasarruflardan karının şahsi mallarına dair olanlarla mal ortaklığında ortaklığa ve mal birliğinde birliğe giren karının mallarına dair tasarruflar sulh yargıcı tarafından tasdik olunmadıkça muteber »ayılmaz.
Bundan başka kan koca arısında mallar İçin hangi usul cari olursa olsun koca menfaatine olarak kan tarafından üçüncü şahıslara karşı
iltizam olunan vecibeler yani koca yararına karının kefil olması gibi hallerde de hâkimin tasdiki lâzımdır.
Bundan birkaç zaman evvel Milliye Bakanlığı bir karı koca aleyhine tazminat dâvası açmış idi. Bu dâvanın konusu şu İdi: Koca bir meslek mektebine girmişti, bu mektebin İmtihanlarında muvaffak olamadığı İçin kendisine yapılan masrarinnn tazmini İsteniyordu. Zira, koca mektebe girerken bu masrafları ödeyeceğine dair bir taahhütname vermişti. Kocanın bu taahhüdüne katisı mütcseMen kefalet etmiş olduğu cihetle karı da kefil BifaÜyle dâva olunuyordu. Mahkeme masrafların davalılardan tahsiline karar verdi smm.% yargıtay (temyiz mahkemesi) bu kararı şu şekilde bozdu:
Kocası lehine kefalet eden karının İltizam ettiği kefalet bağılını (aktînü medeni kanunun 163 uncu maddesi gereğince sulh hâkimi tarafından onanmış olduğu tosta edilmedikçe dâvâlılardan karının bu kefaletle İlzam edilemlyeecğl düşûnülmekstzln onun da mahkûmiyetine karar verilmesi yolsuzdur.
Avukat Emen Aâıs
KUMRU1.AR
Aşk va macera romanı
Yazan: ceMAL RBFtK Tefrika No. 30
içinden bir kin sağnağı boşanıyor: ı — Menhus talih!..
VH
Ayın İlk perşembesi. Elenl aylığını almak üzere Adaya gelecek...
Fahriye iskeleye indiği zaman vapur henüz yanaşıyordu. Etrafta tanıdık kimse yoktu. Elenl Do karşıdan karşıya selâmlaştılar, biraz sonra da iskelede kucaklaştılar.
— Nasılsın, Elen!? Seni o kadar göreceğim geldi kİ.
Elenl İstavroz çıkarıyor)
— Ben de ne kadar çok İstiyordum atze görmeye İçin bilirsiniz?
Rum kızı pek heyecanlı. Yutkunuyor, gülümsüyor, bir (eylör «öylemek İstiyor, fakat kelimeler! btr «raya S«-ttrip söyleyemiyor,
Kolkola İskeleden şık arken şan taamı kaldırıp aaHadı.
— Nah, buna görlyorsunuı? Çok bir buyuk sey var İçerde.
i — Ns var? tstanbuld&n bana hediye ml getirdin?
| — Bîr hediye, ma naasln bir bü-
yük hediye, bilirsiniz? Ne zaman göreceksiniz, çok aevtnlyorsunuı,
— Allah&şkına söyle, ElenlI Ne var çantada? Meraktan patlatacak mısın beni?
Köşeye çekildiler. Elenl heyecandan titreyen elierilo çantasını açtı, pembe bir zarf çıkarıp uzattıt
— Bilirsiniz kimden getiriyorum bu mektup?
— Na bileyim? tstanbüldnn bana böyle bir mektup gönderecek kimse yok kİ.
— Açkıla «fendim. Ne zaman altında l&rnlsl okuyacakslnlz, o uman ağnlyorsunuZ’,
Fahriye merakla zarfı Kçtı, parşömen kâğıda güzel bir e) yazıstle yazılmış mektubun altındaki imzaya baktı. «Bizi bütün lulblla seven...
f
Yeni SES Operetinde
HER AKŞAM Saat 20,30 da
FULYA BAR
Matineler: Çarşamba, Cumartesi, Pazar saat 15 te
Biletler bütün hafta için satılmaktadır. Tel: 4P869
»Esj
KEMAN - PİYANO KONSERİ
Yarın saat 18 de SES TİYATROSUNDA
Orhan Borar - Mithat Fenmen
Programda: Bach, Beethoven, Schubert, PonirJdis FÎATLER: 300 — — 120. Talebeye tenzilât
Eu gün ELHAMRA sinemasında
Büyük hissi film. Bir ananın kızı İçin çektiği mihnetler... Hüngür hüngür ağlatan acıklı mevzu
DERTLİ ZEYNEB
Okuyanlar: Safiye AYLÂ — Meflıaret YILDIRIM (TÜRKÇE)
Bu fevkalâde nefls flitni «iz de görünüz.
Seanslar bugün: 11 — 1 — 2,30 — 4,30 — 6.30 — 9
Yarın matinelerden itibaren
SÜMER Sinemasında
ROBERT HİCHENSln meşhur «BELLA DONNA» romanından sinemaya alman ve
MERLE OBERON - GEOROE3 BRENT — CHARLES ÇORVİN taraifndan calibi dikkat bir tarzda yaratılan
ÖLÜM
Hendesehanr müdürü merhum Mehmet Şemsettin bey kızı emekli mimar Hamd! ölçenin baldızı, D.D.. Y. 2. İşletme sıhhat başmüfettişi Dr. Hayati Dinçsoy’un teyzesi Fatma MEVHİBE HANIM
Nihat»
Hayretle Elenlnin yüzüne baktı:
— Tanıyamadım. Kim bu Nihat?
— Tanlyacakstnlz efendim. Em da çok eyi tanıyorsunuz ona. Ne zaman, blir ğün biz İskelede duruyorduk, mo-1 törden çlkan çucuk unuttunuz?
— Ne? Motörden çıkan çocuk mu dedin? O mu bu? İsmi Nihat mıymış?
— Evet efendim, mektup aitlnda tenılsl görmlyorsunuz?
Fahriye mektubu çantasına yerleştirip Elenlnin koluna girdi. Maden tarafına doğru yürürken sevinçten ayakları yerden kesilir tibl oluyordu. Çamlıkta kuytu bir köşeye oturdular.
— Doğru söyle, Elenll Mektubu o çocuk mu gönderdi?
Elenl mâğrurane gillüms'yerck tekrar çantasını açtı, bir fotoğraf çıkardı,
— tneniyorsunuz sindik?
Fahriye fotoğrafı alırken tltriyM-du. Evet.. Motörd-ın çıkan delikanlı İşte, yine İskelede kendisine baktığı gibi bakıyor. FotöŞrafta bile o sihirli bakışlar samimi bir nşk, sbedl btr la-adei vadedlyor. Fotoğrafı daha İyi görmek için gözîerir.e doğru yaklaştırırken kulaklarında bir ses uğuldadı: «Nefret ediyorum... iğreniyorum
İHANET
Emsalsiz İllim başlıyor. Mısırın büyük lüks otellerinin yakıcı muhitinde geçen müthiş bir dram... Meş'um bir kadın. . Sinsi Ur macera nraraı perets.
İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu
.. Saat 20 de
!' Dram Kısmı
EVİN ÜSTÜNDEKİ BULÜT
Komedi Kısmı f
BÜYÜK CEMAAT
12 şubat 948 tarihinde Ankarada fa i etmiştir.
Merhumeye Tanrıdan rahmet, deril ailesine baş sağlığı diteriz.
MAKSIM’de Muammer Karaca Opereti KÂTİBİN KARISI Revü operet: Saat 20,30 da Telefon: 42633
Pazar günleri 15 te matine
Cumartesi, pazar matine 15 te
senden!» Fotoğrafın karşısında »eri bir tedai İle hafızasının derinliklerinden akseden annesinin boğuk sesi, elektrik cereyanı şiddetlim beyninden vücuduna yayıldı, İhtilâç İçinde kolları dizlerinin üzerine dilştü parmaklarının arasında incecik karton hı-şıldıynrak kıvrıldı. Hışıltı değil, inilti.»
Diîlnln üstüne yüzüstü kapanan kartonun arka tarafına gözü kaydı. Mektuptaki el yazım: «Kalbini »İze veren, saadeti sizden bekllyen... Nihat»
Annesinin hıçkıran sesin! daha yakından duyar gibi oluyor: «Sana evlât demeğe ağzım varmıyor!..»
Bir kartal pençesi hıncı İle kıvrılan parmaklan kartonu tekrar kavradı Hışıldıyor... Fakat bu sesler kar tonun hışıltısı değil, NOiau’ın inllttei. DeltkMÜ» ötelerine kapandı lnllyerek or.ı aşkını itiraf ediyor. Ya. annesinin sesi?..
Bir sürü sualler, cevaplar ritmini altüst ediyor: «Balkondan Nıhada bakmamı annem, rezalet diye tavsif etmişti. Öyle ml? Benim hareketim I rezalet mi?.. Fakat neden öyle olsun?, Hayatta benim de aşktan nasibim yok mu? Sevmek, sevilmek nenim de |
hakkım değil mİ? Sadi, Muallânın aşkını ölünelye kadar kalbinde saklıyor da, ben niçin sevmek hakkından mahrum oluyorum? Arabada gezerken Naylon; (sevmeden, sevilmeden evlenmek bir genç kadın için bedbahtlık, fakat bu zararı telfftl etmek için fırsatlardan İstifade etmemek de en büyük aptallık) dememiş miydi? Demek bu vaziyette olan bütün kadınlar böyle düşünüyor. Ben de sevmeden, hattâ ne yaptığımın farkına varmadan evlenmedim ml? Annem tamamile haksız değtl. Hayatını babamla beraber basit bir aile muhitinin dar çerçevesi içinde geçirmiş. Bunun içindir ki basit telâkkilerden kendin! kurtaramıyor. Onların blri-birterlnl severek, âşık olarak evlenmedikleri ne malûm? Ben de aşkı n rıyorum.»
Parmaklarının arasında kıvrılan u ıırtonu düzeltip tekrar fotoğrafa bKkta «işte, aradığım a?r karşımda. Kalbini bana veren, saadeti benden bekllyen Nihat..»
— Agnlyonun efendim, çok etnoa-yone oldunuz,
Itritilerek Eeniye döndü:
— Nedir o emosyone?
’ — Yanlyaklm efendim, ne zaman
fotoğraf gördünüz, »izin yürek içerde çok çok şeyler oluyor.
_ Evet, heyecanLandun,
— Fakat- mektup kl verdim size, okvnıayacakslnlz.7
— .Haa... Sahi, onu unuttum ben. ‘ Çantasından mektubu çıkarıp açtı Elenlnin de duyablleceğ! sesle oka-mağa başladı:
«Bayan Fahriye; bu mektubumun minimini ellerinize temas edeceğini, bana iik aşkı tattıran sihirli gözlerl-nirin şu satırları okşıyacağıru, kâğıt üzerindeki samimi İtiraflarımın o masum dudaklarınızda tekrarlanacağını düşünürken ne kadar heyecanlanıyorum, bllsenlzl Kalbimden taşan duyguları yû2i İle de, sözlerle de anlatmağa İmkân yok. Beni Adada şirinle karşılaştıran talihin minnet t liriyim. 81z! gördüğüm anda anladım kl, o samana kadar geçirdiğim ömür bir hiçten İbaretmiş. Hayatımın ilk aşkını tatirmak suretiyle bana bağış- . indiğiniz saadete kurri şükranlarımı ifadeden Actelm. Fahriye buıöım; o günden sonra, kiri tekrar görmek ft-mîdlyle birkaç defa Adaya geldim. • Fakat ne yazık kl, her defasında dn yüzünüzü görmek emeline nail olamamanın ıstırapları içinde dön : - n.
(Arkası var.
HAFTA KONUŞMACI
Yine içki üzerine sözler
Kafayı tütsülemek, çekmek ve tutmak — Farsça sarhoşluk tâbirleri — Divan Edebiyatında içkiyi ifade eden sSzler — Şampanyayı hangi tarikte «grendik? (Kûlkûl» ne demektir? — İçki kaplarının isimleri — Kocaman bir meyhane lügati — Kadeh duası!
henüz başlanmamış şarap mânalarına «bikri pûşîderûy» gibi bazı terkipler de vardır) — blntül lneb — büze (boza) — dem (bu kelime halk Lisanına geçmiştir ve «demlenmek» şekline de girmiştir) — dllrd ve lây (tortu).
Başkaları: eri|e— hamr — ısm — kandid (şeker kamışı şarabı) — kümeyt (siyah çalan kırmızı attan kinaye bu renkteki
Bir kaç hafta evvel bu sütunda sarhoşluk derecelerini bildiren kelimeler hakkında hem lisan hem fldct baiunlann-dar. bildiklerim! yazmıştım. Aldığım mektuplardan çunu anladım kİ hata sayılacak bir şey söylememişim. Okuyucularım fikirlerime iştirak ediyorlar.
Bu arada muhterem bir zat eski Karagöz oyunlarında «Matiz» diye bir tip mevcut olduğunu hatırlatıyor. Ellvakl ben de Öyle bir İsimden bahsedildiğini işit-' m iştim; fakat nenin nesidir, malûmatım yok Belki de okuyucumun tahmini gibi Dell Bekliden ayn bir Rum sarhoşuna verilmiş, lisanımıza da bu suretle girmiş bir isimdir; zira aslı Rum çadır.
Yine o mulı terem okuyucum aynı mevzu üzerinde iki noktaya’ temas ediyor: 1 — Sarhoşluk halini ve İçki içmeyi tarif eden mürekkep fiillerden yapılmış sözler; 2 — Aslı tıpkı «sarhoş» gibi Farsça olan ve lisanımızda yerleşmiş bulunan başka kelimeler.
Çok doğrul Bahsi tamamlamak istersek hu iki noktaya da temas lâzımdır. Meselâ «kalayı tütsüledi — çekmiş kafayı geldi» gibi sözlerimiz yok mudur? Aca-' ba o sözleri her ikisi arasında azıcık olsun bir fark gözeterek mi kullanırız?
Bir de «kafayı tutmak» vardır ki «kafa tutmak» la karıştırmayız, elbettel «Kafayı tutmak», içki içmek, hem de epeyce fazla kaçırmak mânasınadır; «kafavı tütsülemek» ten daha kuvvetli bir İçkili hale delâlet eder. «Tüteli» zaten «bulut» 11e «duman» m da hafifidir.
O üç sözü derecelendirmek iktiza ederse kafanın tutulması İle çekilmesini biriblrinden. pek farklı sayamayız. Fikrimce gerek kafayı çekmek, gerek kafayı tutmak tâbirleri, İçme'İşinde az çok bir «kasd - maksadı mahsus» anlatır. Yani bir adam efkârlanmış, aklına bir şey sokmuş, bir şey yapmağı tasarlamış da şişenin başına geçmişse o zaman kendisi hakkında şöyle deriz:
— Kafayı tuttu; çekmiş kafayı, erin kapısına dayandıl
Bir çok cinayetlerin ve korkunç zabıta vakalarının başlangıcı kafayı tutmakla başlar. Bu, kötü niyetle İçkiye sarılmak demesine-dlr. îşte, daha ziyade bu taamın Od İle içiş bir «kafayı çekme -kafayı tutma» halidir, öylesi cinayete kadar varabilir.
Yine bir kastı mahsusla kafayı tütsülemiş olan ise nihayet dayak, dalaşma ve yaralamadan ötesine pek gidemez. Benim sezdiğim farklar bunlardır.
P eki, Farscadan aldığımız
• ve bilhassa Divan Edebiyatında bol bol yer verdiğimiz sözler için bir derece tâyini mümkün müdür?
Meselâ: «mest — sermesi — bedmest — sergerm — slyeh-mest — serşar — sergiran — mest! lâya'kl!» gibi nice kelimeler var. Vaktim ne hepsini bir araya toplamağa, ne de her birini ayn ayrı incelemeğe müsait! Divan Edebiyatı zaten — İster dosdoğru manasına, ister tasavvuf niyetine alınız -- bir içki âlemi ve haleti edebiyatı olduğundan kolayca İçinden çıkılamaz.
Sadece «içki» yi ifade eden sözlerden btr ufak lügat kitabı vücuda gelebilir. Allah himmetini eksik İtmesin, üstat Agâh Strn Lever.d bunlan maruf ve makbul eserinde — Avnl'nln şu beytini de alarak — mükemmelen rraJı-yor:
Şerâbın bin kadar ismi bulundu Ki! âbı Hüye'de lizkdr olundu
Bir göz afalını M vüsati halikında bir fikir hasıl edelim: Abı eiRur, arak, as’r (urârv) — bide (bunlar aynca gfijgûn, gtll-iauı, gflircnk, nâb, sadstile, sü-hejhavâs n- şm VKaIre çe. fitli sıfatlar alır) — begmaz (pekmez) blkr (henüz küpünün ağzj açılmamış ve içllmeğe
şarap) — mey — m (İdame — mül
— müselles (üçte biri kahncıva kadar kaynatılmış şarap) neblt
— rah. Buna Galip Dededen misal:
Fühâl götürdüler adbûhu Mercitti o mah r&ha ruhu
***
Pjjaha bitmemiştir: ruh —
* rahîk (çeşitli çiçeklerden çekilen rakı) — sabuh — sahbâ (mahmurluğu gidermek için sabahleyin içilen şarap). Bunun hakkında Ruhi şöyle der:
Peymane-l- hurştd Üe her subh ederiz ayş
İsa ile peym&nekeş-i- bezmi sabûhur
Arkasında kısaca «şarap» kelimesi gelir ki bir takım sıfatlar alrak koca bir cetvel tutar. Faraşa «şerabı nâb» gibi ki halis şarap demeslnedlr. Nar renginde şaraba «rumnıâni», malûm çiçek rengindekine «ergavâril» derlermiş. Daha neler de neler...
«Ateşi seyyale — dıiht-ert rez — dldei horoa (horoz gözü), huni kebuter (güvercin kam) da renklerine işaretle hep içki, rakı ve şarap mânasına kullanılmaz mıydı?
Üstat Levend'ln (Divan Edebiyatı) nda şöyle bir kayda da ras-! lıyoruz: Garpla münasebet başladıktan sonra şairler Frenk içkilerinin isimlerini de Öğrenmişlerdir. IH. 3ellm zamanı şairlerinden Avnl bunları nazmına sokmuştur:
Komandartyye şampanya vii bordo Koyup câma içer ol çeşm-i câdü
Nazımda «rom» un adı geçiyor: Müselles dnberlyyc rom-ft. tişnâb tder ruhsdre-1- cânânt pttrtab
Hem İçerler, hem içirirlermiş, o safa düşkünü ayyaş adamlar! Av-nl bir de «arpa suyu» ndan bahsediyor İd her halde biradır ve hâlâ biraya arpa suyu denilir. Şampanyanın memleketimizde tanıldığı tarih demek kİ 1770 -1800 senelerine Taslamaktadır.
Şarap ve her türlü içki İle alâkalı öbür kelimeler de büyük bLr yekûn tutar: habab -cur’a (kadehteki içkinin üzerinde hasıl olan hava kabarcığı) — hamyâze (içkiden sonraki gevşeklik) — humar (içki sersemliği) — humeyyâ (şarabın en neşeli tesiri) — kûlkûl (sürahiden kadehe İçki boşaltıldığı sırada çıkan ses).
Hakkını söylemek lâzım gelirse bu şairler ve o zamanki ayyaşlar cidden zevk ve keyif sahibi İmişler. Neler de bulmuşlar, ne tatlı, ne renkli kelimeler İcat etmişler veya tran Edebiyatından ne zarif sözler benimsemişler! £u «kûlkûl» ün fevkalâde lâtif, kuş sesi kadar nağmeli bir telâffuzu var. Hele Nedim kuljnnırjten:
Hoştur tekerrürün dile ey lehee-i- Nçdlm. Bilmem çelû-yi şişede kûlkûl müsün nesin
5u beytlle şair kendi lehçesini içki şişenin kadehe boşanırken boynandan çıkardığı berrak ve neşeli sese benzetiyor kİ elhak ycrlndedlr.
Eskiler meyhane peykesin* «mıstaba», alkoliğe «nûdmîn», gizli İşrete «şürbl Yehud> derlerdi. Meze «nukl» İdi. Şair Avnt manzum olarak mezelerin envai-nı da saymıştır.
«Selâse-î- gassâle» neye denirdi? İçilen ilk üç kadehe kİ üç yıkayıcı mânasınadır; kadehler üçlenmedikçe meclise revnak gel-mlyeceği tabiidir.
Bizim şimdi sadece kadeh, bardak dediğimiz içki kablannjn isim leri Aratın deve hakkmdakl lû-gatçesl kadar zengindir. Kitapta bunlar da tarifleri ve misallerde sayılıyor. Gerçekten himmet görmüş bir eser...
Başta «câm» ve bununla yapılmış terkipler geliyor. Meselâ «câml zerrin — cami Cem» nev'in den bir çok kelime! Ne «mina» sı eksik, ne «musaffâ» sı! Sonra «piyâJe - peymâne — ritl sâgar — sebu — sıfal» gibi çoğu hoş âhenkll sözler. Arada «tulum — tas — çanak — deve tabanı.' (ayaklı büyük kadeh) — At kulağı (yine büyük kadeh) — bat (kaz şeklinde İçki kabı) — eyağ ve ayağ» 1ar, «hum» 1ar, küpler, fıçı vesaireler de yok değil. Hepsini nazma sığdırmışlar.
öyle tuhaflıklar da yapmışlardır M... Meselâ İçkiden henüz sersemlememiş, aksine kabadayılaşmış adam mânasına «şLrgîr» terkibini kullanmışlar. Yani öylesini aslan tutacak kadar kendinde cesaret bulan kimseye benzetmişler!
**•
W aldığımız netice şu olu-’ yor: Divan Edebiyatını az çok kavramak için kocaman bir meyhane Sözlüğünü öğrenmemiz lâzım. Şâirlerin bin bir hünerli mey ve mahbup lisanına vukufumuz tam değilse o edebiyatı an-lıyamayız. Meselâ:
Sun cânı-ı ukkarı
D el eyle hum&n
Mısralarını okurken şayet «ukar» kelimesinin kırmızı şarap mânasına geldiğini bilmezsek şaşırır kalırız. Yalnız şarap üzerine yüz kadar yeni kelime ezberlememiz şarttır. Hattâ «bülbül» sözünün malûm kuştan başka hem şarap, hem de küçük şarap kadehi demesine kullanıldığını da öğrenmeliyiz.
Ağır lş| Onun İçindir kİ Divan Edebiyatını İyice sökmek her yi-ğltin kârı değildir. Deminden beri ancak bir kısmını saydığımız kelimelere şunlar gibisini de ilâve mecburiyetinde olduğumuzu da unutmıyalım; hepsi yine İşret meclîslle alâkalıdır: «Sâkl — pi-r-l- mugan — mutrib — muğbe-çe...» Muğbeçe de nedir? İçki veren Mecust çocuğudur: kısacası meyhane miçosudur:
Yetişmiş tüzeler muğbeçeler
pir-i- mugan olmuş
«Mug* da yine ateşperest, Me-cusi demesinedlr; çok eskiden daha ziyade Mecûstler meyhanecilik ederlermiş de cemi şekille «mugan» meyhaneci ve «pîr-i-mugan» da meyha.net! başı, yani bir nevi Barba Sotlrl mânasını almış.
Bir zamanlar acaba (sakal duası) gibi ilk defa İçkiye el uzatan bir genç için (kadeh duası) merasimi de yapılmış mıydı? Belki.., Zira Rlyazi'ln tir beyti öyle bir âdet olduğuna delâlet eder gibi görünüyor:
öp başa ko câm-t pilrsaftlsın Başında götilr kadeh duasın
İçkinin edebiyattaki saltanat devri bütün zenginliğini, zarifli-1 ğlnl, sanat kudretnl kaybederek İne küçüle nihayet şimdi modern şiirin şu nusraına dertop edilip sığdınlmıştın
Aafcı şişesinde balık olsam!
Ne gülünç sukut!
Refik Hal id KARAY
İstanbul Telefon başmüdürlüğü tarafından şehirdeki telefon şebekelerini takviye İle abone sayısını iki misline çıkarmak yolunda girişilen faaliyet devam etmektedir, şimdi beşer bin aboneyle çalışan Beyoğlu ve İstanbul santrallin, yeniden beşer bin ilâve ile onar binlik santral olacaklar, yine beş bin aboneyle çalışan Şişil santralı da üç bin İlâvesiyle sekiz binlik santra! haline getirilecektir.
Öğrendiğimize göre şişil santralında 300 abone ilâvesi İçin gerekil makinelerin montajına başlanmıştır. Tesisat bir tşveç firması tarafından yapılmaktadır.
Beyoğlu ve İstanbul santrallannın takviyesi de bu sene sonuna kadar bitirilecektir.___________
Hindistan Ktzılh acına gönderilen yiyecekler Geçen pazartesi limanımızdan kalkan Samos vapuru İle Kızılay Demeği tarafından Hindistan Kızılhaçma 20 ton zeylin. 2 ton süttozu ve 30 ton kuru üzüm gönderilmiştir.
Akşehirde grip salgını
Akşehir — Akşehir kazasında grip salgın bir hal almıştır.
Okul talebelerinin yüzde 28 i bosta olduğundan okulların 10 gün müddetle tatili karar altına alınmış ve gerekil tedbirler alınmıştır.
İsviçrede Salnt Moritz'de yapılan kış ollmplyadı münasebOtlle bir Olimpiyat Güzellik Kırallçesl seçilmiştir. Seçimde Amerikalı Mis Gine Sinclair birinciliği kazanmış, kendisine bir kupa verilmiştir. Yukarıda genç kırallçeyl görüyorsunuz.
Bir tavzih
İstanbul Teknik Üniversite Taleb» Birliğinden:
Gazetenizin 17 şubat 1048 tarihli ve 10533 sayılı nüshasının beşinci «a-hlfMİndo (Y tiksek Tahsil Cemiyetleri) başlıklı yazının Talebe Birliğimize alt kum m a karşılık olan «şHİhdııkl taklibimizin Matbuat kanununun mab-•ua maddesi mucibince aynı «ahlfe w sütunda aynı puntolarla neşrini rica ederim.
Derneğimiz komünizmle mücadele etmemek hususunda bir kurar almamış ve İdare heyetinden B âza bu yüzden İrtifa etmemiştir.
Manhattan kısmında kar ve kar altında kalan otomobiller
Amerika'da kış: Neuniork'un
Telefon şebekesi
Şişlide 3 bin abonelik makinalarm montajına başlandı
Paris mektupları
Son malî tedbirler, 5800 franklıkların değiştirilmesi
Alınan tedbirlerin memlekette mühim tir faaliyet yaratacağı ümidediliyor
Aı> olimpiyatları kraliçesi
Parla (Hususi muhabirimizden) — Geçen mektubumda Fransız hükümetinin frangın kıymetini yüzde 80 indirdiğinden bahsetmiş, dövizler hak kında aldığı kararları da bildirmiştim. Hükümet »erbes döviz piyasasıyla birlikte serbes altın piyasasını İhdas etmiştir. Hükümet bu karan kasalarda saklı duran paralan tadavill ettirmek maksadlyle almıştır. Fran-aızlar, muazzam miktarda Napolyon-lar toplamışlardır. Hariçten gelebilecek paralar ve meydana çıkacak altınlarla Fransada büyük bîr faaliyet bavlıyacak fazla Istihsal&t ve fazla İhracat yapılacaktır. Binaenaleyh bu İki tedbir, yekdiğerini tamamlamaktadır. Dövizlere ve altına verilen bu •erbeallğbı neticeleri beynelmilel bakımdan pek ehemmiyetli olacaktır. Paris, Avrupacın birinci mail piyasası vaziyetine girecek, ecnebi sermayeler Parlse akacaktır. Bilhassa tsvlçre-nln vaziyeti dikkati çekecektir. Ticarete ve mail muamelelere en büyük ■erbestlyi vermekle tanınmış olan ts-vlçrede birkaç aydanberi altın üze-rnlde muameleler yasak edilmiştir. Fransayı. Surııtulşundanberl altınla besllyen tsviçredlr. Acaba şimdi ts-Tlçreyl altınla besllyecek Fransa mı olacaktır?
Bu kararın diğer btr neticesi, ecnebilerin Frnnsnya akını olacaktır, Şlm dlyo kadar ecnebiler için Patiste İstedikleri kadar kalmak çok zordu. Zira evvelft. bu İkamet eski döviz flatlyle çok pahalıya maloluyor; saniyen ecnebiler kendi dövizlerini kara bor-sada gizilce satmakla cezai takibata uğramak tehlikesine maruz bulunuyorlardı. Şimdi Frnasa, ecnebilerin ziyaret memleketi olacak, büyük bir buhran geçirmekte olan Fransız otel-clllğt gelişecek, Paris mamullfitl 1yi şartlarla satılacak ve eğlence yerleri bol müşteriler bulacaktır.
Fakat bilhassa ecnebiler korkusuzca beyan edecekleri sermayelerle geniş bir ölçüde muamelelere İştirak e-deblleceklerdir. Çünkü dövizlerini değiştirmek mukabilinde elde etmiş olduktan franklar, kaçak olarak telâkki edilin lyecektlr.
5000 franklık banknotların tedavülden kaldırılması
Mayer plânı, bu tedbirlerden başka hükümete memleketin masraflarını denklestlrebllecek bir meblâğı, Fransız teşebbüslerinden çekmek İmkânını vermiştir. Bu, ciddi blı- istikraz değildir. Fakat bu meblâğı, istikraza lştl-rAk etmek suretiyle ödemek Istiyen-Jer, İstikrara kaydedilebilirler. Bu ted btr. mükellefler tarafından ister Fran •ada, tater hariçte kazanılmış olup doğru surette beyan edilmemek surc-tlyle ketmedllmlş olan proraları, devlet kasalarına getirmeğe matuftur.
Hükümet tarafından gizil bir su-r*t*e ve beklenmedik tarzda atınmış olan tedbirlerden biri 6000 franklık banknotların 8 şubata kadar tevdi e-dflmerinl’ ve tedavülden kaldırılmış olduğunu Amir olanıdır. Bu tedbir, memlekette dorfn bir tesir uyandiTmı» tır. çünkü servetlerini büyCık banknotlara yatırmış olanlarla aylıklarını
beş bin franklık banknotlarla almış olanlar bunîan sürmek İmkânsızlığıyla karşılaşmışlardır. Muamelât birdenbire durmuş ve borçları . ödemek İmkânsızlığı karşısında kalınmıştır. Fakat bu tedbir geçici bir mahiyeti haizdir. Çünkü küçük meblâğlar İçin hükümet kısa bir zamanda bunları değiştirecektir. Büyük meblâğlara gelince, hükümet bunların nasıl Kazanıldığını araştıracaktır.
Bu ameliye, kurtuluştan sonra Fransız banknotlarının değiştirilmesi İşine benzemektedir. Hükümet, o zaman gibi şinâh de büyük meblâğlar kazanabilecektir, çünkü bazıları, hükümetin servetlerinin mcmbaım öğrenmemesi İçin ellerindeki paranın miktarını bildirmek lstemlyeceklerdlr. Şimdiden 5000 franklık banknotiaT İçin tenzilâtlı bir piyasa organize e-dllmlşllr. 5000 franklık banknotlara 2,500 frank teklif edilmektedir. Bu tedbirin hariçte hiçbir tesiri olmıya-caktır. Frasanm haricinde bulunan 6000 franklık banknotlar, bu defa de-ğlştlrllmlyecelctlr. Zira Fronsadan harice 4000 franktan Cazla bir paranın çıkarılmasına müsaade edilmiyordu. Bundan, bu tedbirin uzun z&mandan-berl tasarlandığı anlaşılmaktadır.
Yeni tedbirlerin neticeleri
Fransanın İleride alabileceği tedbirler hariç, şimdi aldığı tedbirlerin neticeleri memleketin refahım iade bakımından İyi olacağı ümlcJ ediliyor. Bu tedbirlerin alınması kâh bunun4 kâh şunun tarafından uzun zamsn-danberl düşünülüyordu Fakat çok büyük değişikliğe sebcb olması, şimdiye kadar neşir ve llâıı edilmelerine İmkân bırakmıyordu. Bu tedbirler, pratik bakımdan Fransaya faydalı o-Iacaktır. Önümüzdeki haftalar zarfında bu mcmelketln İş. faaliyet ve refah havasına kavuşması beklenebilir.
’ Jos6 H'Orient
Amerlkada çocuk felcine karşı yeni bir mücadele başlamıştır Yukarıdaki resimde Amerika cumhurbaşkanı Tıuman, çocuk felcine uğranuş 3 yaşında bir ço-cuğTi kucaklarken görülüyor.
fialılfe 0
AKSAM
22 Şubat 1948
=| H n KAY e|=^
İhtiyarlamanın azabı
Cellle hanımefendi, muklyajmı bl-tlnnlştl. Tuvalet masasının önündeki tabureden kalktı Zevki* döşenmiş yatak odasının muhtcşom v» ağır başlı dekoru isinde, ölçülü adımlarla gide gel* v* hareketlerini hesaplıya hesaplıya o günlük dı» kabuğunu meydana getirecek n* varsa, gardo-b un d un. dolaplarından seçti; İtina il* giyinmeğe koyuldu.
Altı aylık Avrupa seyahatinden ancak bir hafta evvel dönmüştü. Dostlarından birinin kokteyline davetliydi. Kırk sekli yadında bir kadının kokteyle gitmeği göze alması öyle küçümsenecek İs değildir. Kaldı kİ, ts-tanbulun yüksek sosyetesi, yani Celi!* hanımefendinin sabık rakibe v* sabık peresttşkirlan bu kokteylde bulunacaktı. Bundan dolayı, bugün, her zamankinden fazla kendisine İtinaya mecburdu. Seyahate çıkmadan evvel son intiba olarak hâtıralarda bıraktığı, o yorgun, o yıpranmış, orta yanlılığın son kademesindeki o sönük Celi! cnin hayalini, artık unutturmalı... «Cami yıkılmışsa da mihrabı yerinde duruyor.» dedirtmemen... Hayırf. «Cami de yerinde duruyor, mihrabı da...»
Dekoltesi hayli açık, ipek kadifeden, uzun, siyah elbisesini giydi. Göğsünün sol tarafına, ortasında iri bir zümrüdü bulunan elmaslı İğnesini iliştirdi. Salıntılı zümrüt küpelerini taktı. Gözleri de rengini zümrütten aldığı İçin bu küpeleri kendisine pek. yapıştırırdı. Kızılımsı rengi, berberlerinin hüneri olan gür saçlarını, son moda üzere tepesinde topladı.
Maklyajını tamamladıktan sonra perdeleri yarı yarıya kapatmıştı. Oda şimdi, loş denecek kadar gölgeler İçindeydi. Kendini zaten tanımıyor mu? Gözlerinin kenarlarında, alnında. kaç çizgisi olduğunu bilmiyor mu? Aynaya niçin o kadar sokulmalı? Şahane hayalini üç metre Öteden de seyredebilir.
Aynadan üç metre uzakta durdu. Hayaliyi* karşılaştı. Aşktan yorulmuş hissini veren kalın, kızıl dudaklarında tatmin edilişin lâtif tebessümü belirdi. Saçlarına baktı, kırışıkları haykırını yan geni» alnına baktı; burnunun iki yanından çenesine doğru ha-loe uzanan derin hatlara baktı; siyah çerçevesi İçinde, vaktiyle göz kamaştırıcı olması lcab edesiymiş, yahut e-degelmişmLş. (Her ne halse... Daha az açabilirdi.) Etil dekoltesine baktı; sonra vücudunun, şişmanlıktan husule galen kusurlarını meharetle örtbas taraflısı elbisesine baleti; harb-den çıkma sıska Frensizin önüne yığdığı frankları bir kere daha helâl etti; elbise de, etblseydi hani!.. Nihayet, aynadaki hayalinin muzaffer, yeşil gözlerine baktı. İşte bunda hata eyledi. Zira, ne de olsa göz bu... Ruhun aynası bu... Ruhsa, makfyaj kabul etmiyor. Ne kadar İnad etsek, kırk sekiz yaş yaşadığını İnkâr edemiyor. cGayn aşktan fımldim kalmadı. Nafile yere bana kamçıyı çalma, a kadın, bundan böyle dolu dizgin gidemem» diyor. Hakikaten pişirmiş, mağlûbiyetini kabullenmiş, ne yapsın, İyiden İyiye yorulmuş...
Hülâsa. Celile hanım, gözlerini beğenemedi. Ümidi kırıldı. Nerede bakışlarındaki o eski günlerin sihri? Nerede o canlılık?.. Adam; hayat İşte... Doğduk, kaderde İhtiyarlamak varsa ihtlyarlıyacağız, ve elbette öleceğiz... İhtiyarlık ve ölüm fikri, kokteyle hazırlanan bir kadının aklına gelsin? Münasebetsizlik!.. Lâkin, Cs-lile hanımefendinin * geldi, Keyfini
Nihal
Yazan: ~'l
Karamağarali I
kaçırdı; mânevlyatıni takviye İçin maziden medet umdu.
«— Aradan tam 15 yıl geçmiş. — diye düşündü. — Sırtımda beyaı gelin elbiseleri vardı. Gen» böyle aynanın karşıtındaydım. O da arkamda duruyordu... Başını omupzum* dayamıştı...
Allah rahmet eylesin, İlk kocası şair ruhlu adamdı. Henüı kolları aracına almadığı karışının, incecik, zarif hayalini, ataşl! gözlerinde hayranlık ifadesiyle aynadan seyrediyor; onun, kulağının dibinde mırıldanıyordu:
Temaşa ey tepip âylna tçra aksi ruhsann
Ktyat ettim peridir slhr (l* minapt glrmlgtlr
şimdi, nerede böyle mısraları söyle llyobllecekier? Mânasını anhyanlar pek kalmadı... Kaldıysa da. her halde ona söyllyecekler nerede?
Bu derece bedbin İnsan kokteyle gitmemeli... Şapkasını hele bLr giysin, alnının çizgileri görünmez olacak. Sonra, kenarından sarkan açıldı koyulu yeşil tüyler, yüzün* hafif bir gölge düşürecek: gözlerinin hüznünü perdeölyecek...
Derunl bir hamle İle; mânen biraz toparlandı; yeis bulutları hatifçe sıyrılır gibi oldu. Derken, artık odasında fazla oyalanmasının, yeni üzüntülere yol açacağını hesaphyarak, mütevazı bir ev bedeliyle elde -ettiği azametli kap'ını omuzlarına aldı. Aynanın karşısında yürüdü. Salona giriş provasını yaptık. Fazla geclkmeme-llydi. Başlar dumanlanmadan, misafirler birblrlyle pek kaynaşmadan, kapıdan girenlerin henüz mütecess!» nazarlarla süzilldtiğü e mühim anda, eşikte belirmeliydl. Kalabalıklar gruplaşmadan, fiskoslar başlamadan, her kadının teker teker, güzellik ve şıklık mlhekkine vurulduğu o mühtm anda salona girmeliydi, zira, uü motele girişteydi, Celile hanımefendi, bunu, senelere dayanan tecrübeleriyle bilirdi. Başı dik tutarak; elleri, münasip bir vaziyetle lüzumsuz olmaktan kurtararak. ne mağrur, ne mütevazı; u* süratli, ne yavaş; n* somurtkan, ne fazla mütebesslnı bir giriş muvaffakiyetin sırlarından biridir.
tşte, Celile hanımefendi, 20 yıl müddetle, «.Ulah İçin güzel kadın.» şöhretini, zlraa da, kalabalıklara girerken o ahenkli yürüyüşüne medyundur.
Yüreğinde yeni ümitler belirmiş; hazan gerçi hazindir amma, bu hüznün de kendine »öre cazibesi yok mudur? İlkbahar sevdalıysa, sonbahar hülyalıdır. Lâkin, bir merhale sonra kış... Aman, kış basmadan...
Celile hanımefendi, vücudunda nahoş bir ürperme, kendini, odasının gamlı havasından nihayet kurtarabildi. Hole çıktı. Hizmetçisiyle karşılaştı, Ve. hizmetçisinin bakışlarındaki hayran İfadeye İri bir «mim» yapıştırdı. Bu İfade, birkaç dakika sonra başkalarının gözlerinde gururla seyredeceği İfadenin başlangıcıydı.
Nikbinlik gradosu atabildiğine yükselmiş, kapının önünde bekllyen otomobiline bindi. Aradan İki saat geçmeden, bedbinlik gradosu alabildiğine yükselmiş, kapışının önünde otomobilden İndi. Omuzları düşüktü. Takatsizdi. İsteksizdi. Ağır ağır odasına yürüdü. Olranbaha kabuklarından
birer birer soyunup her birini bir tarafa fırlattı. Siyah, boya* yollu, yünlü robdöşombn «itin» geçirerek salon» İndi. Bir koltuğa gömüldü. Hizmetçinin getirip taburenin llstlln* bıraktığı mektubu aldı. Gözlüğünü takmadan da pulun üstündeki «îzmlr» dam gasını okuyabilirdi. Fakat gözlüğünü taktı. Zarfı ışığa yaklaştırdı, Kardeşinin el yazısını tanıdı. Derin bir i; çekişi* mektubu dizlerLnin üstüne bıraktı. Bir müddet düşünceye daldı. Şahane yeşil gözlerindeki o gizi! hll-ziln İfadesi, âdeta maddi bir ıstırap halinde, artık İrade baskısını dinlenil yerek ayan oluyordu. Geniş alnını, sol kaşının üstünden ikiye bölen çizgi derinleşmişti. Bir şeyler kuruyordu. Hor hald* keyifli şeyler değil. Belki de, İnkisarının azameti altında ne kadar ezildiğini düşünüyordu: Kulağına sesler geliyordu. Rengârenk bir kadın kalabalığı, ışıklı ve kristalli bir salonda kaynaşıyor, cıvıldaşıyordu. Küstah tavırlı, donuk erkeklerin huzursuzluğu, bu salona hâkimdi. Amma, nedense bunu, Çelil* hanımefendiden başka İtimse farketml-yor, yahut farketmemlş görünüyordu. Kadınlara tepeden bakıyorlardı. Onları İstihfaf ediyorlardı. Edaları mağrurdu. Sual sorarken bile hep mantıksızlığa kaçıyorlardı. Bir kadın» nasıl hltab edileceğini, bir kadınla ne gibi mevzular konuşulacağını bilmiyorlardı. Avrupanın açlığı, ihtiyaçları, Amerikan yardımı, grevler, şehirlerin durumu ve saire ve saire... Celile hanımefendi, kuru cevaplar vermekten yorulmuştu.
Yalnız bir defasında, «gamzesinin muradını» anlıyan, o genç, güzel adam, başkaca bir mevzudan dem vurdu. Kadehindeki son yudum içkisini Cellle hanımın gözlerine bakarak İçtikten sonra, mütebessim ve vaitkâr ona yaklaşmıştı; kendini tanıtmıştı;
— ismim siz* hiçbir şey hatırlatmıyor mu, hanımefendi?.. Yüzüme dikkati* bakın... Çok değiştim, hakkınız var, tanıyamazsınız, Saçlarım dökülmeğe başladı. Çoluk çocuk sahibi oldum... On beş sene evvel Büyiik-ada'da... Ben, Kenan.,. Komşununduk... Annemle pek İyi görüşürdünüz... Bir sefer, beraber bindiğiniz kayık, Yorgoll önünde devrilmişti.. Slzle-rl ben kurtarmıştım...
Dizlerine bıraktığı mektubu açıp okumalı... Kokteyllerin eski zevki kalmadı... Yoruyor. İnsan yorulduğunu anlamalı. Dinlenmeğe bakmalı... Dinlenmek İyi şey. güzel şey, Son ve uzun dinlenişe gönül rahatlığıyla hazır olmalı. İşte böyle rahat koltuğunda, neşeli çıtırtılarla yanan çini sobanın karşısında... Kardeşinin mektubunu açıp okumalı... Mutlaka gene onu tzmirdekl evlerine davet ediyorlar. «Muhit değiştirmiş olursun, abla, gel!.. Ne bulursun şu İstanbuîda? Bütün aile burada toplandık, aramızda yalnız sen eksiksin.» diyorlardır.
Gitmeli ya!... Artık mazlya karış-mı» bulunan şöhretinin kırıntılarını ha toplıyacağnn dly* didinmeğe değer mİ? Yıkılan caminin, yıkılmağa müheyya mihrabını olsun, kem gözlerden eslrgemell!.. Güzelliğinin posasını teşhire hacet yok!.. Acınmış olmak insana eza verir. Kendini tanı-mıyan bir muhite gitmeli, Aile rabıtalarını tazelemeli. Kardeş, yeğen, çoluk çocuk.. Aralarına karışmalı... Yorgunluğu çıkarmalı, dinlenmeli, dinlenmeli...
Nihal Karamağaralt
Serbes Sütun:
İstanbul adliye veznesinin kifayetsizliği
Devlet müessEselerlnde vaki yangınların, blzoe en meşumu adliye yangınıdır. On be» yıl geçmesin* rağmen mahkemeler göç hayatından kur tulamadılar Bu sefer’d*. Yanlposta-nodekl ticaret malı kemeleri, Gümrük blnsına v* hukuk İşin* bakan ka «leşlerinin yanına misafir oldular.
Dileğimi» şudur kî. bu göç, İnşası mukarrer adalet sarayına azimet yolunda son merhale olsun... Evden eve taşma uların halini mazur görürüz. Tertiplenmek, yerleşmek elbette kİ zaman meselesidir.-eu 4-••da bir takım üzücü haller de zuhur edebilir. Hep bunları hoş gdril He kar şılamak gerektir. -
Ancak son göçten sonra bir vaziyet meydana gelmiştir M, hor geçen günde, İnsanın dayanma kudretini zaafa uğratmaktadır. Şekvamızın sebebi adliye veznesinin bugünkü manzarasıdır. Göçten önce, hukuk mahkcmelarLnln işini gören bir vezneden başka, ticaret mahkemeler! muamelâtını temin İçin de ayrı bir vezne vardı. Bunlar devarrh ve dakika fevtetmeıcslzln çüıştıklan halde, bazan tehacüm o kadar fazlalaşır, lıelo yaz günlerinde öyle bunaltıcı bir durum arşedendi ki, üçüncü bir veznenin eklenmesini d* temenni ettiğimiz günler olurdu... Meğer, önümüzdeki nimetin değerini ’drftk edememişiz.
Zaman zaman bekleyen vatandaş toplantılarını görerek azımsadığımız iki vezne, bugün on »İh mahkemenin tek veznesi haline kalbedlldl. Akşam saatlerinden sonra Karaköy tünel kapısının kalabalığını göz önüne getiriniz... Aynı durum, adliye veznesinin bugünkü tabii vo mütat manzarasıdır. Adeta, sinemada bilet almak İçin görülen kuyruklanmak hâdisesi adliye veznesinde do moda halini almak üzeredir. On altı mahkemenin müracaatçısını tek vezne, iki memur karşılayamaz...
Vatandaşın İşlerini süratle yürütmek İstediği müesseselerden birisi de mahkemelerdir. Taş üzerinde bir saatten fazla bekleyen vatandaşın İç âlemindeki sızlan ve bunların İfadesin! tahmin edebllirslnıa. İstanbul savcısı her makûl teklifi tetkik eden müspet v* realist hukukçularmuzdandır. Hukuk mahkemelerinin lâğvedilen veznesini tekrar kurarak bu hazin durumu değiştireceğini ümldedlyor ve bekliyoruz...
Avukat Rejat Kaynar [radyo]
ANKARA RADYOSU
Bu akşamki program
13 M. S. ayan ve Radyo salon orkestrası, 18.45 Şarkılar, 19 M. S. ayarı i» Haberler, 19.15 Çeçmlşt* bugün,
19.20 Karıcık şarkılar, 19.40 Radyo dans orkestrası, 20.15 Pazar gazetesi,
20.30 Tarihi Türk müziği, 21.15 Müzik (Pl.), 21.40 Dans müziği (P!.), 23 Konuşma: B. T. G. direktörlüğü.
22.20 Dans müziği (Pl.), 22.45 M. S. ayan, Haberler ve program.
Yarın ralrah vs Oğla programı
7.30 M. 3. ayan ve Hafif parçalar (Pl.), 7 45 Haberler, 8 Müzik: (Pl.), 8.25 Hafif müzik (Pl.l. 8.45 Şarkılar.
12.30 M. S. ayan v» Müzik (Pl.), 13 Haberler, 13.15 Müzik: (PL), 13.40 Müzik: Opera parçalan (Pl.)
MAHKEME KORİDOR/,ARINDA:
Karımın yatağının başında ahdeffiml
Yüzünün derileri gerilmiş, elmacık kemikleri fıriamifl. Çengelli burnu hindi İbiği gibi çenesine saikmış. Koridorda Jandarmanın yanında kızıl halkalı gözlerini belerterek etrafa bakınıyor, arada bîr zurna çalar gibi avurtlarını şişirip puflaya puflaya nasırlı ellerini uyuşturuyor. Biz yaklaşırken, sudan çıkmifl ördek gibi boynunu uzatıp kısaltarak bir kaç defa geğirdi, etrafa keskin bir ispirto kokusu yayıldı. Meyhanede kadeh, şişe kırmak, mey- — haneciyl yaralamak suçlarından yemin çıtı bir defa, mahkemeye getirilmiş “
— Geçmiş olsun, ahbap! Fazla kaçırdın galiba.
— Çocuk musun sen? Benim gibi adam rakıvı fazla kaçırabilir mi? Kilosu beş kâğıt meredln. Hele meyhanede içersen on liraya geliyor. Para mı yetişir buna?
— öyle amma sen dtln gece meyhanede sarhoş olmuşsun, vaka...
Lâkırdıyı kesti:
— Hâşâ, estağfurullah. Öyle şey yok bizde. Bir kişi çıkar da; «Ben filânca ye"dc kopuk Alinin sarhoş olduğunu gördüm» derse alnını karışlarım. Sayende rakı İçmesini biliriz. Okkalarla içsem vız gelir. Gece bir düğünde içip İçip de küfe Ue eve gittiğimi bilirim. Azizlik olsun diye arkadaşlar küfmın İçine koymuşlar beni. Gene de sarhoş olmadım ha.
— Küfe ile eve gitmek sarhoşluk sayılmaz mı?
— Ne münasebet? Sarhoş dediğin sulanır, sağa sola çatar, maraza çıkarır. Ben ne kadar İçsem ağzımı aç:p da kimsenin köpeğine hoşt, tavuğuna kışt demem, anladın mı? Çok çok, olduğum yerde sızar kalırım. Uzun söziin kısası, sarhoş lâfına dayanamam, öfkelenirim ha.
— Aman, buralarda öfkelenme sakın. Demek dün akşam meyhanede sarhoş olmadın?
— Kabul etmem oyla şeyleri.
— Kadehleri, şişeleri niçin kırdın ya?
— Sarhoşluk başka, o iş başka. Kadehleri sarhoş olup da kırmadım ya.
— Kasten kırdın öyle mi?
— Bizde kötü niyet yok, beya-bl. tşln İçinde yemin meselesi var. Ben erkek adamım. Tükürdüğümü yalamam. Ağsımdan bir lâf çıktı mı, onu yerine getiririm.
— Kadehleri kırmak için mîn mi etmiştin?
— Eyvallah. Namusumun rine söz verdim bir defa.
— Kime verdin sözü.?
— Bizim köroğlunun yatağının baş ucunda ahdettim.
— Kadehi kırıp bîr daha rakı içmemek için mİ ahdfettln?
— Enayi gibi konuşma beyahu. Rakının ne günahı var? Ne yaptıysa bizim karının hastalığı yaptı. Canıma okudu ölüsü kandilli. Kafayı bir vurdu, tamam üç ay yatakta yattı. Can mı dayanır buna? Geçmişi tenekeJİ İlâçlar da öyle pahalı ki, para pul dayanmıyor. Elde avuçta ne varsa eczanelere döktüm. Dünyanın ilâcını yutturuyorum, sülâlesi kınalı karı ne geberip gidiyor, ne İyileşip kalkıyor.
— Demek karının ölmesini istiyordun?
— Ben istemedim, bey kardeşim. Orası Allahın bileceği iş.
— Peki, sonra ne oldu?
ye-
iize-
— Ne olacak? Bir gece sıkıntıdan canım burnuma geldi, Yatağın baş ucuna oturdum; «Ulan kan! Bende metelik kalmadı artık. On b-ş güne kadar geberip gidersen veyahut da kefeni yırtıp kalkarsan ah tim olsun ki Barbanın meyhanesinde ûsttlste beş duble mezesiz, susuz rain İQ-tikten sonra kadehi yere vurup par. alıyacagım, parasım Ödlye-ceğlm, Bu sözümü yerine getirmezsem namussuzum» dedim. Görüyorsun, ya, ağzımdan büyük
— Eeey, sonra?
— Ondan sonra efendime söy-1 iyeyim, on beş güne varmadan karı a7ağa kalkmaz mı? Dün akşam evin kapısından girip de bizim köroğlunu ayak üstü görünce hemen geriye dönüp meyhaneye koştum. Tezgâh başındı beş dubleyi çeldp kadehi yere çarptığım gibi tuzla buz oldu. Darba kafa tutmağa kalktı, ^Sus ulan. Bunu yapmak için ahdetmişim ben. Erkek dediğin ağzından çıkan lâfı yerine getirir. Bizim köroğlu ayağa kalktı, onun şerefine bu gece kadeh kıracağım. Merak etme, beş on gün sonra kadehin narasını ödlyeceğlm» dedim. Herif mırın kırın edince kafam kızdı, öfke İle tezgâhın üstünden bir de şişe alıp yere vurdum. Ondan sonra ne olduğunu bilmiyorum. Rakı beynime vurmuş her halde. Kendimi karakolda buldum.
— Hani, sen sarhoş olmazdın yat
Kopuk Ali mahkeme salonuna doğru giderken başını salladı:
— Sarhoşluk değil bu, efendi abl, öfkeden oldu.
Ce. Re.
O. H. P. KON ÖRSLERİ
C. H. P. İl İdare Kurulundan:
Bugün toplanacak ocak kongrelerinin yer İve saati aşağıdadır;
22/2/1946
Bakırköy ilçesi (Yeşilköy) ocağı saat 1q Bucak binasın d»
Bakırkö ilçesi (Şenlik) ocağı saat
14.30 Ocak binasında
Beşiktaş İlçesi (Arnavutköy) ocağı «at lo Bucak binasında
Beşiktaş ilçesi (Beşiktaş) ocağı saat 18 İlçe merkezinde
Beykoz ilçesi (A. Hlh»«) ocağı) uat
10.30 Ocak binasında
Beykoz İlçesi (Kanlıca) ocağı mat 15 Ocak binasında
Beyoğlu İlçesi (Evliyaçelebi) ocağı saat 10 İstiklâl cad. 115/1 Bucak binasında (Ege kıraathanesi üstü)
Eyüp İlçesi (Rami) ocağı saat 14 Bucak binasında
Sarıyer ilçesi (Büyüfcderet ocağı saat 14 Ocak binasında
Sarıyer İlçesi (Sarıyer) ocağı saat 17 Ocak binasında
Üsküdar Uçesl (Çengelköy) ocağı «sat 10 Ocak binasında
Üsküdar İlçesi (Kısıklı) ocağı saat 14 Ocak binasında.
Mahkeme, tapu, icra ue noter ilânları
Bedelleri hüsnü şahıslar tarafından ödenen mahkeme İcra, tapu ve noter İlân lan zibJ resmi İlânlar eskiden olduğu gibi doğrudan doğruya «AKŞAM- idaresi tarafından kabul ed lmektedir
VİRAN KULE
. Aşk ve macera romanı
Yazan: John D. Carr
— Tefrika
— İhtimal haklısını?
Morton, İş önlüğünü giymişti. Kıvrak v» enerjlktt; siyah saçlarını Sylco (trçalamıştı. Kitap yığınlarına »öyle bir göı »tıp burun kırdı. Katiyet ifade eden bir hareketle, Fay'ın lâmbasını durduğu yerden alıp genç kıza uzattı:
— Bana verdiğiniz kıymetli hediyeye çok teşekkür ederim. Buna karşılık ben de size bir şey vereceğim. Odama, sizin İçin bir kutu bıraktım. Gidin de ne olduğuna balan. Birazdan ben de yanınıza gelirim. Yolu biliyorsunuz, değil mİ?
Fay, genç arkadaşına gülümsedi;
— Evet, Bu evin İçinde yolumu kaybedecek değilim. Bana karşı çok lütûtkâr davranıyorsunuz.
— Aman, büyütme, azizim! Haydi çabuk git bak!
— Allah rahatlık versin bay Ham-nıor.d!
Milas'a son bir defa baktıktan son-
için elinden gelen gayreti sarf e dly örsün. N* yapalım, bunun İçin de kavga edecek değiliz, a... Böyle bir mevzua başladığım için bil* müteessirim.
Mil**, hiddetin* hükmetmeğe çabaladı. 8öaltrlnln daha tesirli olması için tan* tan* konuttu:
— Beni mazur gör, Marlon!... Ben. Fay SatonTa. alâkadar oluyorum. Ama bu alâkam, onun kadınlığına karşı değildir. Mahut macerada, oynadığı rolü merak »diyorum. Bu I» fevkalâde fikrimi kurcalıyor. Birini bir kulenin tepesi nd» öldürmüş lor. Halbuki o adama ht» kimse yaklaşmamış.
— Bv*t, Mil »el Fakat, yatmadan evvel kapılan, pencereleri kapatmayı unutma! Haydi Allah rahatlık versin.
Marlon, »essiz aadas». kapıya doğru yürüdü.
MUee, arkadan »estendi:
— Marlon I
— N* var?
— Darılmadın değil mİ. güzelim? Kız, neşeli neşellı
— Yok canım, sana niçin danlaoa-fim, kot» »ersemi — dedi. — katta Üstelik itiraf ederim M, Fay Beton, bir balama benim bil» hoyuma gidiyor. Ama derlera* ki. bas kuttll»
Sen, Fay Seton'dan hoşlanmadan, bu hareketlerinle fikrini İfade ediyorsun.
— Yok, efendim, aldanıyorsun. Pek hoşlandım. Fakat...
— E, devam et, bakalım,
— Gen* kızacaksın, biliyorum. — dly*, Marlon, »ezin! göstermek ls-tlyen bir hareketi* avuçlarını açtı. — Bend*. sentnklnden kat kat faal» pratik kabiliyet varcfcr. Böyleysem, kabahat benim değil.
— Benim d* seni t*nkldett!ğim yok...
— Senin iyiliğin İçin, Mllesl... Hattâ Bteve de... Bteve’i sevip sevmediğimi...
— Bana öyle geliyor ki, Bteve. senin aklın» geldiğinden, bil* fazla pratik kabiliyetler «ahtbtdir. Allahtan daha na İstiyorsun?
— Yok, öyle aöylems, Mllesl Stev*. bıyıklarına ve ciddî tavırlarına rağmen romantik bir insan... O hususta sentten farkı yok. Belki d* bütün erkekler şirin gibidir. Orasını bilmiyorum. Ama, Stev*. «enden daha fada yumuşak başlı.
— Allahtan... B, şimdi benden ne istiyorsun? San» itaat etmemi mİ?
— İtaat etmeni değil ama nasfhat-1 erimi dinlemeni... Beni dinlememek
Tercüme eden: Vâ * Nû No. 23 11 1
ra, Fay. çıkıp kapıyı kapadı. Odanın içinde bir tek lâmba kaldığından ve Marlon loşlukta bulunduğundan yüzündeki ifadeyi kestirmek güçtü. Fakat, şurada yabancı biri bulunsaydı bile, havanın elektrikle dolu olduğunu kestirmekte güçlük çekmezdi.
Marlon, tatlılıkla söb» başladı:
— Mile*, güzelim...
— Ne varını»?
— Pek büyütmüşler, canimi
— Neymiş o büyüttükleri?
— Ne demek istediğimi pekâlâ anlıyorsun.
— Bilâkis, Marlon! Ne demek İstediğini katiyen anlıyanuyorum. — diyerek delikanlı hiddetini belli ettL — Lâkin, kapı arkalarından biri dlal*-dinse o başka...
— Mlles, bu derece çocuklaşmal
— Bu saygısız sözünün ne mânaya geldiğini bana anlatabilir mirin?,.. Hoş, meseleyi de anlamıyor değilim.
oturdu. Evin yirmi metre kadar ötesinden, derin v* karanlık orman on» doğru soluyor. Delikanlı, bir sıçrayışta dışarı çıktı. Terası geçti. Çayıra vardı. şimdi bulunduğu mevkiden, zemin kaıtndakl kütüphane odası, yemek odası, salon ve hol görünüyordu- Yukarı kattaki Marlon'un odası da görünüyor; bu oda. kütüphanenin üzerinde. Perdeleri çekilmişti; karanlık; lâkin, diğer bir cephesindeki üçüncü pencor* açık olacak. Mile», bu pencereyi Küremiyorsa da, ağaçlara vuran sarımsı ışığını İyiden İyiye farkell-yor. Bundan, hemşiresinin henüs uyumadjftını anladı. Elinde lâmba 11®, odada bir kaç sefer dolaştığını kestirdi. Odada gidip gelen Marlon mu; yoksa, sözleşmlşlerdl. Fay 8cton yukarı mı çıktı?
Böceklerin vızıltısı, yaprakların hışırtısı gecenin sükûnu içinde duyuluyor. Ayın belireceği kısımda gök, yavaş yavaş ağarıyor. Mllcs, kendine, bir sinirlilik ve halecan geldiğini hissetti. Köprünün tahta ve şairane parmaklığına dayanıp alt yanından ga-çen suyun şırıltısını dinledi. İhtimal aradan yirmi dakika k»d&r bir zaman geçmişti kİ, kulağına bir motör seri çalındı. Ana yoldan doğru geliyor.
(Arkası uar)
varmış, havada yüzerlermlş, cinayeti İşledikten sonra da gen* balıklama havanın İçine dalarlarmış... İşte bende böyle şeylere İnanacak göz yok. Öyle kaatll kimse çıksın bakayım karşıma...
— Hayatında böy'® bir acayiplikle karşılaşırsan ne yaparsın?
— Vallahi bilmem. Öyl» bir caniyi karşımda göraem. vücuduna tabanoa 11* bir delik delmek arzusun* kapılırım. Fakat, gen* da s»n, Mile», kapılan kapatmayı unutmaI... Bahçe kapısını açık bırakıp ormanda gezinmeğe kalkma! çünkü, bilirim huyundur. Allah rahatlık varrinl
MUes, yalnıs kalınca, âsi fikirler dimağında uğuldadı durdu. Sonra, devirdiği kitapları mihaniki şekilde topladı, yerlerin* koydu.
Acaba kadınlar Fay Seton’dan’ niçin nefret ediyor? Dün gece, Barbara Morel, onu. Fa/a karşı tedbirli olmaya sevketmemlş miydi? Barbara tarafından oynanan rolün "mahiyetini lyt kavrıyansıyordu. Fay, onda Barbara’yı tanımıyor gibi görünüyor. Halbuki aynı soyadını ta-şıyan bir erkekten bahsediyor. Neydi adı o erkeğin» A, evet, Jlm... Jim Morell.
MU es. dönüp pencerenin kenarın»
22 Şubat 1948
A K S A M
Sahlfe 7
Yeni paralar, Birleşik
Amerikada nasıl basılır?
Banknotlar için hususî bir mürekkeple hususî bir . kâğıt imal edilmekte, kire, yağa ve aşınmaya dayanmak için de hususî bir amçliyeye tâbi tutulmaktadır
Oyuncak şehir
Tottenham’da kurulan oyuncak şehirde çocuklar hem eğleniyor, hem de seyrüsefer kazalarından nasıl sakınacaklarını öğreniyorlar
Dvl
Birleşik Amerikada yapılan para basınlarında artistlerin ve çelik hakkâklannm kombine bir mesaisine İhtiyaç vardır. Birleşik Amerikanın Hâkkelme ve Baskı Bürosu, Amerika için para basmakla muazzam bir İş başarmaktadır. Fakat, bu İşten başta diğer memleketler İçin de para basmaktadır.
Para, oldukça muğlâk bir usulle basılmaktadır. Lâkin bu !?, hiç bîr kimsenin taklldetmesîne İmkân bırakmıyacak kadar iyi başarılmaktadır.
Yeni bir banknot basılacağı vakit. Hâkketme Dairesinden bir artist, bir model vücuda getirir. Para baskısı İle İlgili diğer makamlar modeli tetkik ettikten sonra nihaî tasvip İçin Hazine Nezaretine sunarlar.
Evvelâ model, hakkâkjar tarafından hafif çelik üzerine hazırlanır. Resim, hurufat ve damga pbl banknotun ayn ayn tasımları muhtelif artistler tarafından basılmaktadır. Her sanatkâr, kud retli bir pertavsız yardımile ve çelik bir aletle çalışmakladır. Levha üzerindeki iş bttlrillnce, bir nakil baskısının yatağma yerleştirilmektedir. Bundan sonra, ınımuşak bir çelik silindir bu levhanın üzerinden geçmektedir. Bu is de bittikten sonra, silindirdeki oyuklar katılaştırılarak, yumuşak bir çelik levha üzerine nakledilmektedir. Nihayet, bu lev hadaki oyuklar katılaştırılıp temizlendikten sonra baskıya elverişli bir durum arzetmektedir.
Baskı İşinde kullanılacak olan mürekkep, hususî olarak büro tarafından imal edilmektedir. İstimal edilen kâğıt da, husuşt bir formüle İstinaden hazırlanmak-tadır. Kâğıt evvelâ nemlendirme humma nakledilmektedir. Burada nemlendirildikten sonra kâğıtlar saj'Umaktadır. Nemlendirme işinde husus! maklnalar kullanılmaktadır.
Kâğıt bu şekilde bir kaç hafta hususi bir ameliyeden sonra bilhassa hazırlanmış olan mürekkebi İstimal eden baskıdan geçirilmektedir. Kâğıt, levhanın üze-ı bastırılınca, banknotun en-
tegral bir kısmını teşkil edecek surette massetmektedir.
Nemli kâğıda 12 banknotun arka tarafı basılmaktadır. Banknotun yüz kısmını basmak İçin de aynı usule başvurulmaktadır. Banknotun lld tarafı da basıldıktan sonra kâğıt kire, yağa ve aşınmağa karşı korumak İçin hususî bir amellyeye tâbi tutulmaktadır. Böylece, kâğıt da daha kuvvetli bir duruma girmektedir. Mühürlerin ve rakamlram baskısı, nihaî baskı amel İyesini teşkil etmektedir. Banknotların tadadı, doğrudan doğruya makin a İle yapılmaktadır. Diğer taraftan, kâğıt tabakalarından makine İle teker teker kesilen banknotlar, vlne aynı tertibatla yüzlük paket haline konulmaktadır. Sahte para meseleleri hakkında araştırma yapan Birleşik Amerika İstihbarat Servisi, 1937 yılında mücadeleye girişerek, sahte paralardan korunmak İçin halkın ne şekilde hareket etmesi lâzım geldiğine dair malûmat sağlamıştır. İstihbarat Servisinin verdiği malûmat basitti, lâkin sahte parayı kolayca ayırdettfreblllyordu. Her şeyden evvel bütün teferruat hakkında tam bir bilgi edinebilmek için banknotun İyice tetkik edilmesi lâzım geliyordu. Sahte bir banknotu hakikisinden tefrik edebilmek için aşağıdaki hususa-tı bilhassa gözönttnde tutmak lâzımdır: bulanık, lekeli veya gayri tabiî bîr şekilde beyaz olarak portrelf veya resimli, fena basta, mesafe hataları, banknotun sahte olduğuna delâlet eder. Parçalı hatlar ve lekeli bir görilş de, paranın sahte olduğunu belirten belit başlı emarelerdir.
Talebenin yaptığı tetkikler arasında duba ile seyahatler de var
DOKTOR MKUB
Fethi Erden
LÂBORATUVARI
Kan, idrar, Dalgam, mevaddı gaita tallllerl ve (idrar vasıta-rile gebeliğin ilk günlerindeki kafi teşAtsf) yapılır.
Beyoğlu. Taksime giderken Meşelik sokağı Ferah Apartı-manı. TeL 4G534
Kuzey Londralım Tottenharu kazasında oturan 1200 çocuk, kazaları önlemek İçin, model seyrüsefer şehirlerinin kurulduğu çocuk parkında her gün hem oynamakta hem de dersler görmektedirler. Tottenham, Londranın kalabalık sanayi mıntakasıdır. Bu nnntakada seyrüsefer çok kesif olduğundan kaza adedi de çok fazladır. Bu yüzden, çocukların çok dikkatli davranmaları gerekmektedir.
Bu modern syrüsefer oyuncak şehri 4 buçuk dönümlük bir arazî kaplamakta ve bu mıntakada her biri dokuz kadem genişliğinde iki başlıca yol ağzı ve bir kaç dar sokak bulunmaktadır. Bütün kaldırımlar, dört kadem genişliktedir.
Yol ağızlarına konulan ağaçlar, tehlikeli mıntakaiarı göstermektedir. İki başlıca yolun birleştiği noktada seyrüseferi gösteren elektrikli işaret aletleri bulunmaktadır. Bu nuntakadakl bütün yollar ve işaretler tam nispette hazırlanmış bulunmaktadır.
Oyuncak şehirde, yalnız bir cihette yürünmesi gereken yollar da mevcut bulunmakta ve İn-gllterenln her şehrinde bulunan seyrüsefer İşaretleri vardır.
Çocukların kiralayabilecekleri.
bisikletler de mevcut bulunduğundan, bu küçük minyatür şehir açıldığından beri 25.000 çocuk bu bisikletleri kullanmıştır, ikinci Dünya Harbinden evvel, kiralık çocuk otomobilleri de vardı. Tabiatiyle, eğer kendilerinin varsa, çocuklara kendi otomobil ve bisikletlerini de kullanmalarına müsaade edilmektedir.
Yolların nasıl geçilmesi meselesi de unutulmuş değildir. Model şehrin kendine tâyin ettiği şiarlardan biri «Geçit noktalarım kullanınız» dır.
Mahalli mektepler bu model şehre ziyaretçi partiler göndermekte ve bu ziyaretlerde polis memurları çocukları yetiştirmektedir. Bu mmtakanın bulunduğu kaza. Londranın en kesif bİT mmtakası olduğundan, bu model şehir İçin sarf edilen para ziyan edilmiş addedilmemektedir. Bu sa yede çocuklar hem vakit geçirmekte hem de hakikî ı ollarda nasıl hareket edileceğini öğren-ektedirler.
Çocuk hekimi- Doktor
Ahmet Akkoyunlu
• Taksim - Tallinhane Palas
Telefon: 82827
^, — ■1.1 III ■■II
4 Ev, 4 Arsa
Fırın işlettirilecek
Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları
Mües&esesi Müdürlüğünden:
Müessesemiz fırınının bir sene müddetle İşletilme içi açık ı tailtme suretile ihale* edilecektir.
Eksiltme 28 Şubat 1948 Cumartesi günü, saat 11 de Kara-hük’te Müessesemiz Satınalma komisyonunda yapılacaktır.
Şartnamesi İstanbul'da Sümerbank satınalma Müdürlüğünde Ankara ve Zonguldak İrtibat Memurluklarımızda Karabük'te Müessesemiz Ticaret Şefliğinde görülebilir.
Taliplerin belirli gün ve saatte Müessesemiz Satınalma komisyonuna 5000 liralık temlnatlarlle birlikte müracaatları ilân olunur.
Müessesemiz İhaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğini yapmağa serbesttir ve Artıma ve eksiltme kanuna tabi değildir,
İstanbul Bayındırlık Müdürlüğünden:
ıpen oir yuvaya sahip olmak isterseniz, TÜRKİYE IŞ BAN-KASI'ndakl tasarruf hesabınızı en az YÜZ liraya yükseltiniz. Hesabınız yoksa derhal bir hesap açtırınız.
Kosmik şualar hakkında yeni bir keşif
Ma neh ester Üniversitesi kosmik şualar profesörü Dr. □. D. Rochester ve Dr. O. O. Bufler, yeni bir meson keşfedildiğini yayınlamışlardır Bilindiği üzere mesonlar. deniz «eviyesinde kosmik şuaların toplandığı elek-trlkl bir cevherdir. Profesör P. M. 8. Blackett bu keşfi «hakikaten önemli bir icat» kelimeleri ile vaaıflandar-mıştır.
Geçen hafta Dr. Rochester bu keşif hakkında şu İzahatı vçrmlşllr: Kosmik şualar deniz seviyesinde me-son denilen, bir nevi yeni cevhere çevrilmektedir; ve bu cevberd, bilhassa maden kitleleri üzerinde fevkalâde nüfuz kudretine maliktir. Deniz seviyesindeki bu mesonlann enerji mlktan 3.000.000.000 volt kadardır, ve bir metre kalınlığındaki bir kurşun kitlesine kolaylıkla nüfuz edebilmektedir. Deniz seviyesindeki mesonlamı kitlesi, tahminen bir elektron kitlesinin 200 misil kadardır. Ve esas çekirdeği teşkil eden elektron, proton ve votronlar arasında bir yasat teşkil etmektedir. Mesonlar radyo - aktif atomları gibi «erbes bir halde bulunamadaklarından, saniyenin milyonda biri kadar bir zamanda parçalanmaktadır
Dr. Rochester bu mesonlardan başka, bir elektrondan bin .defa daha fazla kitlede mesonlann olduğunu da ilâve ettikten sonra, demiştr kİ: •Alelftde kosmik mesonlan 1935 te Japonyada keşfedilmiştir ve o zamandan beri mesonlar üzerinde büyük gelişmeler olmuştur.
Mesonlann atom araştırmalarında büyük önemi vardır.
Paris güzellik kıraliçesinin seyahati
1947 senesi Paris güzellik kırallçe-sl matmazel Kay Trevll. şu sırada bir seyahat yapmaktadır. Kırallçe Amerikalı zenginlerden Mack Co-lombus’la nişanlanmıştır. Amerika’ya evlenmek için gitmiştir. Fakat evlenmemden evvel Amerika şehirlerini gezerek Fransız inceliğini ve şıklığını göstrmekte ve aldığı parayı has, tanelere tahsis etmektedir, şimdiye I kadar toplanan para 100 bin doları . bulmuştur.
îtalyada doğumlar
İtalya’da yapılan bir İstatistiğe göre 24 doğumda biri İkiz oluyor, tklz doğurmak bazı mıntakalara ve bazı atlelere mahsus gibidir. İkiz doğanların yüzde otuz ikisi erkek, yüzde otuz İkisi kız. yüzde otuz altısı bir erkek ve bir kızdır.
Üçüzler tabii azdır, sekiz binde bir nlspetlndedir. Dördüzler elli binde birdir. Beşizler birkaç milyonda birdir.
İtalya’da Sicilya adasında bir kaldın hepsi İkiz olmak üzere 44 çocuk I doğurmuştur.
Prenses Ann de Bourbon Parm
Eski Romanya kıralı Mtchel’in nişanlısı prenses Anne de Bourbon Parm dünyanın en sade kızlarından biridir. Bir Fransız gazetesinin yazdığına göre uzun müddet Nevyorkta Beşinci Avenüdekl mağazalardan birinde satıcılık yapmıştır.
Mlchel kendisini ilk defa olarak Londra’da gördüğü saman üzerinde basma entari ve Nevyork’ta kız talebenin giydiği tarzda ucuz bir manto vardı, Genç kız'bu kıyafeti ve sadeliği İle kıralı teshir etmiştir.
Amerikada zahire fiatleri
Amerika’dan gelen haberlere göre zahire fiatleri devamlı surette düşmektedir. Buna sebep fazla ekim yapılmam, havaların müsait gitmesi yüzünden çok İyi mahsul beklenmesi ve Avrupa mahsulü durumunun geçen seneye nispetle çok müsait ol. masıdır
. Hububat flütlerinin düşmesi diğer maddelere de tesir etmeğe başlamıştır. Amerika'da yakında büyük ucuz-
■ luk bekleniyor..
1=
BULMACA
Soldan sağa ve yukarıdan aşağıya:
1 — Açık olmıyan küçük sandık.
2 — İştah İlâcı al.
3 — Beyoğlunda» bir otel.
4 — Vasıta Bir erkek adı.
5 — Tersi elektrik bataryası - Fi-yonganın başı.
6 — Tersi bir cins yarış beygiridir.
7 — Buğday ölçeğini elde eden.
8 — Küçük - Başına «Ao gelirse gir yedir.
9 — Keder - İsim.
1 — Tersi bir sıfat ekidir - DikkatlL
GEÇEN BULMACANIN HALLİ
Soldan sağa ve yukarıdan aşağıya:
1 — Dışsiyaset; 2 — II; Ala; Aşı; — Avizeler: 4 — Sav aşılama; 6 —
3
İlişik; Mlş: 8 — Yazıkoiur; 7 — El;
Lorlt; 8 — Salamura: 0 — Eşemtri; Ot; 10 — Tıraş; Tito.
Marangoz ve tenekeci ustası alınacak
Sümerbank İplik ve Dokuma Fabrikaları Mües-sesesi Hereke Fabrikası Müdürlüğünden:
Fabrikamız atelyesinde münhal bulunan saat ücretli kadrolara ûç marangoz ve bir tenekeci ustası alınacaktır. Gösterecekleri ehliyet ve başarıya göre ücret takdir edilecektir.
Taliplerin fabrikamız müdürlüsüne baş vurmaları rica olunur. (2202)
1 _ Haydarpaşa sağlık memurları okulu ononmj acık eksiltin ey* konulmuştur.
Keşif bedeli (79081 lira (10) Kr.
Eksiltme 10. 3. 1948 tarihinde çarşamba günü saat (İS) de İstanbul bayındırlık müdürlüğünde toplanacak komisyon tarafından yapılacaktır.
2 — Bu işe alt evrak şunlardır; Mukavele, eksiltme; bayındırlık işleri genel, hususî ve fenni şartnameleri, proje, keşif hulâsaslyl* buna müte-fcrrl diğer evrak dairesinde görül ec ektir.
3 - Eksiltmeye İştirak etmek İçin taliplerin (15901 Hra (88) kuruşluk mukavvat teminat yatırdığına dair matbua ibrsı etmesi ve (948) yılında ticaret odasında kaydı bulunduğuna dair belgeyi hamli olması, eksiltme gününden tatil günleri hariç (3) gün evvel îı makamına müracaat ederek eksiltme şartnamesinde yarılı kayda göre ehliyet vesikası alman T« yukarıda 2 nel maddede yazılan evrakı görüp kabul ettiğine dair tasaiamftr «ı şarttır.* (2200)
TÜRKİYE İŞ BANKASI 1948 PLANI
200.000 Liralık ikramiye
Yılda dört çekiliş: her çekilişte 1 EV. 1 ARSA ve dolgun para İkramiyeleri...
Millî Eğitim Basımevi Müdürlüğünden:
Cinsi Miktarı Bir kg. talimini
bedeli
% 7,5 muvakkat P. akçesi
Sümerbank deri 70 kundura sanayii müessesesi müdürlüğünden:
1 — Aşağıda dökümü yanlı maddeler pazarlıkla mûbayta edlle-ıcktlr.
A) kromat
B)
C)
D) _____
2 — Bu husustaki şartnameler Köprülü handa I Ne. da toptan
S Büromuzdan bedelsiz olarak temin edilebilir. ■
I 3 — Tekliflerin 10/3/948 günün» kadar Müesscsemlse mektupla M gönderilmesi şarttır.
M____4 ~ MÜfrttiese hı> mallan alıp almamakta serbesttir. (1824)
20/25 ton Krom hüiâsaat veyahut 12/15 ton kadar Bi-dösut veya Potas.
1000 kilo Asit Form İle
50000 kilo Moellon Degraa.
10000 » Solvey Soda.
Birinci çekiliş: 1 MART
Hesaplarında altı yüz liradan fazla parası bulunanlar heı beş yüz llralan içLn çekilişlerde ayn bir kura numarası alacaklardır.
Ayrıca, 21 Nisan 1948 de ÇOCUK HESAPLARI için rengin ikramiye!! çekiliş...
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Satınalma Komisyonundan:
1 — Teşkilâtımız ihtiyacı için «200» Adet Amerikan modeli, çelik •omyell. çift tip karyola satın alınacaktır.
2 — Eksiltme ve ihale 12. 3, 948 cuma günü saat .15 de müdürlüğümü» binasındaki hesap ve levazım İşleri amirliği odasında toplanacak satın alma komisyonunda kapalı sarf usuUyle yapılacaktır.
I — Karyolaların beher çifti 94 lira üzerinden muhammen bedeli •18800» Uradır.
4 — Muvakkat teminat «1,410» liradır.
5 — Vasıf ve şartları ise her gün müdürlüğümüz hesap ve levazım İşleri Amirliğinde karyola n (İm un esile birlikte görülebilir.
• — İsteklilerin muayyen gün ve saatte teminat ve diğer vesikaları 11 birlikte hazırlayacakları teklif mektuplarını mezkûr pfln saat 14 de kadar komisyon başkanlığına vermeleri İlân olunur. 12151)
Kırpıntı kâğıdı 160000 kg. 0.07 kr. 787 Ura 60 tor.
12. 2. 948 perşembe günü açık arttırması yapılan kırpıntı kâğıdına isteklileri tarafından teklif edilen bedel, lâyık hadde görülmediğinden şartnamesinin vasıfları dairesinde bahis mevzuu kâğıtların açık arttırmam 23. 2. 948 pazartesi günü saat 11 de yapılacağından isteklilerin yanlı gün ve saatte pey akçeleriyle Basımevinin Ayasofyadakl merkezinde komisyona başvurmaları.
Şartname bedelsiz olarak müdürlükten tedarik edilebilir. (1908ı
Motopomp alınacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürliiğündenı
Altı tane tekerlekli Motopomp satın alınacaktır.
Buna alt şartlaşmalar Ankarada Genel Müdürlük malzeme müdürlüğünden, İstanbulda bölge müdürlüğümüzden bej lira bedel karşılığında temin olunabilir.
Teklif verecek firmaların tekliflerini en geç 15. 3. 1046 tarihine kadar Genel Müdürlükte bulunacak şekilde postalamaları veya makbuz karşılığında nı .-.İrime müdürlüğüne vermeleri Hân olunur. (2230) Amonyaklı ozalit muşamba alınacaktır
İller Bankasından:
Bankamız ihtiyaçları İçin 10 metre uzunluğundu ve bir metre genişliğinde iki top ve 10 metre uzunluk. 0,76 metre genişlikte elli top olmak üzere cem’an elli iki top siyah veya kahverengi kopye veren cinsten amonyaklı ozalit muşamba alınacaktır.
Cins, Hal ve teslim milddeileriyle diğer şartları gösterir yazılı tekllf-lelm 3 Mart çârrnmba günü ; kşa ■ ı.ıa kadar Bankaya veri eri lüzumu ve postada vaki gecikmelerin nazarı dikkate aiınamıyaeağı t ( • Tunur.
ur/tt)
Saiıife S
AKŞAM
22 Şubat 1948
RADYOLARI
LİOS ELEKTRİK ve MAKİNA T A Ş.
•zarM Cad de »I No. 124-128 Galata. İstanbul
Tglafonr 44010 • PK 1400
ntiT h1utft>’75ra«K ifl sorr Od. .BlfideJL yörüp tecrübe/
213 Moda»
10 lamba »azlloalnl tören göl ayarlı* O lambalı ve'lsıaıyon lafmlart yazılı renkli büyük kadrantı
dar kabul edilecektir. Bu büyük müsabakanın gazetelerle İlin edilen şartlan gözöııtin-den kaçta lse( bunları her hangi bir elektrikçi mağazasına müracaat edip mecca» nen elde edebilirsiniz. Kazanacağımı radyo, General Elektrlc’ln yeni ve müstesna modellerinden biridir.
Dr. Zekâi Muammer TUNÇMAN Bakttrlyulojl Labnratnan Kan ve idrar muayenemle gabiliğin erttD teşhisi Wasaermenn teamülü. tan gruplan. Uio. sıtma balgam İdrar, Kazurat muayeneleri kanda üre »eter vesalr biyolojik tahliller ultra ve fluorescencemikrosKopı ve taze aşılar yapılı».
Dlvanyolu Ihsan Samı Lâoora-cuvan No. 113. Tel aü»81
Zayi — Bayburt nüfus memurluğundan aldığım ve İçinde askerlik muamelelerim kayıtlı kimlik cüzdanımı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
1329 doğumlu Mevlâ t oğlu
Miirsel Kumru
« Satılık Yalı »
Eyupte Bostan İskelesi yanında ve deniz kenarında nhtımlı büyük bir yalı fabrikaya elverişli olup acele satılıktır.
Adres; Sirkeci. Bitlis Ambarı, Telefon: 21550
Doktor
Medine Mehmetoğlu I
Çocuk hastalıkları Mütehassısı pazardan maada her gün saat I 15 - 19 Muayene.
Mithat Paşa cad. No. 31 Beyazıt j
- BULUNMUŞ KÜPE TEKİ —
3. 2. 948 tarihinde Fatih tramvay durağında bir küpe teki bulunmuştur. Diğer tek sahibinin mektupla po3ta kutusu Galata 1734 — N Y. rumuzuna müracaatı.
MÜM■ MAÇKADA n»w»g» çocuk Hast. Miltch.
Dr. Niyazi Ali
Teşvikiye Aliye a. Yuva Apar t. 3
rnmnıTp1~ 81198
LOKMAN HEKİM
J CDr. HAFIZ CEMAL)
Dahiliye müteha&ısı Divanyolu 104
Muayene saatleri Pazar hariç her gün 2 5 - 5 Te): 23388
Tekel Genel Müdürlüğü ilânları
Malzeme Alım Şubesinden
İhale tarihi
Cinsi Miktarı Muhammen bedeli Güvenme paıas ı şekil Günü SaaM
Pülvarizatör 63 adet — 750 Lira Pazarlık 18/3/948 9.30
Telefon santralı 3 » 11,250 Lira 843.73 ■ A. Eksiltme 12/3/948 0 40
Domuz kılı 52 kilo — 585. > Pazarlık 5/3/948 10
Tuz küfesi 4000 adet — 500. » > > 10.15
Mühür kurşunu 3000 kilo — 300. » » > 11.15
1 — Yukarda cins ve miktarı yazılı malzeme hizalarında gösterilen şekilde satın alınacaktır.
2 — İhale hizalarında gösterilen gün ve saatlerde Kabalaştı genel Müdürlük Malzeme alım komisyonunda yapılacaktır.
3 — Şartname ve numuneler her gün sözü seçen şubede görülebilir.
4 — İsteklilerin belirli gün ve saatte hizalarında gösterilen güvenme paralarıyla birlikte mezkûr komls-
’ yona müracaatları İlân olunur. .
İdare kısmen veya tamamen veya kısım kısım İhalede serbesttir. (2330)
ÇAĞRI
Büyük Klüp’ten
Klübümüz üyelerinin âdi ve olağanüstü toplantısı 29 şubat 943 pazar günü saat 13 da Büyük Klüp binasında yapılacaktır. Sayın üyelerimizin teşrifleri rica olunur.
İdare Heyeti Alelade Ruzname:
1 — İdare heyeti ve murakıplar raporunun okunması,
2 — 1947 bilânçosunun tetkik ve tasdiki, idare heyeti azalarlyla murakıpların zimmetlerinin ibrası, .
3 — 1W8 yılı muhammen bütçesinin tetkik ve kabulü.
4 — İdare heyeti İçin bir başkan, bir başkan vekil! ve yedi âza, intihap heyeti için dokuz âza ve murakıp seçmek.
Fevkalâde Ruzname:
1 — Nizamnamenin bazı maddelerinin tadili.
Müdürü Mesul
Bayan veya Bay Diş Tabibi ve yahut Dişçi aranıyor. Aylık 300 Uradır. Ortak da olur. İhsan Dernek Ulucaml karşısı, Diyarbakır.
Çatalca Asliye Hukuk yargıçlığından: 948/81 Asliye
çatalcanın Muratbey köy öğretmeni şakır Pehlivanın adresi meçhul bulunan karısı Lütflye açtığı boşanma davasının yargılaması sonunda:
Toplanan delillerden edinen kanaate göre davalının yuvasını terk etmesini mucip bir sebebe istinat etmediğinden T.K.M. 132 nel maddesinin son fıkrası mucibince bir aylık ihtar müddeti de sona ermiş ve kesinleşmiş olması İtibariyle tarafların aile birliğinin devamında bir falde melhuz olmadığından 138 İnci madde mucibince boşanmalarına ve 142 nel maddeye tevfikan dâvâlının bir sene evlenmemesine 3. 2. 948 tarlhlnd* karar verilmiş ve kanun yollarına müracaat edilmediği takdirde hükmün kesinleşeceği ilân olunur. (95438)
Cefer Fahri Dikmenin
eğerlerinden FCr,
Y(nl arıcılık 50
Av ve salon köpekleri 50
Savaş ve polis köpeği Tavukçulukla muvaffakı- 60
yetin sırrı 25 •
NasiJ tavukçuluk yapmalı? Tavukçulukta nasıl 25
kazanılır? 26
Tavukları yumurtlatmak
İçin ne yedirmelidir? 25 E
Tavuk hastalıkları 36
Kanarya 150
Kitapçılardan arayınız.
■Katnae'nBSi İngHlz ve Amerikan
Eczacılık tezniğine göre yeni baştan tanzim ve tebdil edilen
TAKSİM Eczanesi
Yakın Şark ve Balkanların en büyük ve en modem eczanesidir. Avrupa ve Amerika Fabrikaları İlâç ve sıhhi malzemesinin zengin çeşitleri...
TAKSİM Eczanesinde
Emrinize Amadedir.
l'faillllH ıMBI II İllim, dil ■■ W !—MI'B H
Çocuk Doktoru ve Ebe Alınacak
îstanbüla yakın büyük bir Fabrikanın memur ve İşçi çocukları için çocuk doktoruna ve hastahanenln de bir ebeye ihtiyacı vardır. İsteklilerin fotoğraflariyle birlikte hal tercümelerini ve ihtisas vesikası suretlerini posta kutusu 84 de göndermeleri-(2352)
İŞÇİ KIZLAR ARAMIYOR Ambalaj işlerinde çalışmak üzere işçi kızlar aranmaktadır. İstlyenlerln her gün Yenlpostahane caddesi Att Atabek yanında Temel han 9 No. ya müracaatları.
1.500.000 tane Fitre zarfı alınacak
Türk Hava Kurumu Genel Merkez Başkanlığından:
Kâğıdı ve diğer bütün malzemesi müteahhide alt olmak ve komisyondan alınacak şartname ve örneğe uygun bulunmak şar-tile 1,500.000 tane fitre zarfı satın alınacaktır.
Muhammen bedeli 15,000 muvakkat teminatı 1,125 Uradır. ı İhalesi 2 Mart 948 tarihine rastlayan salı günü saat 15 de Ankara ve İstanbul satmalına komisyonlarında aynı gün ve saatte yapılacaktır.
İstekliler belli gün ve saatte usulüne göre kapatılmış zarfla-ı-ile birlikte komisyonlarımıza gelmelidirler. (2213)
Buldog köpeği aranıyor
Halis kan bir buldog köpeği aranıyor. Yavru tercih edilir. Satmak İsteyenler (Buldog) rümuzu ile İst. 316 Posta kutusu adresine yazılması rica olıınıır.
Eski iç vedış lâstik satılacak
î. E. T. T. işletmelerinden;
1 — Aşağıda cins ve miktarları yazılı eski lâstikler hizalarında göi-terilen muhammen bedel üzerinden pazarlık suretiyle satılacaktır.
Eski dış lâstik 450 ad. 9000 L. 1. 3. 948 10 da
Eski iç lâstik 500 Kg. J75 L. 1. 3. 948 10.15 de
Eski bezil lâstik 1300 Kg. 455 L. 1. 3- 948 10.30 da
2 — Bu be alt şartnameler levazımdan palasız tedarik edilebilir.
12233)
Sülfat dalümin alınacak
İstanbul Sular İdaresinden:
İdare İhtiyacı İçin 100 ton sülfat dalilmln sacın alınacaktır.
şartnamesi her gün İdare levazım dairesinden alınabilir. İstekliler tekJU bedellerinin % 7,5 ğu nispetinde bir teminat makbuzları ile beraber kapalı tekliflerini 14 nisan 1948 çarşamba günü saat 12 ye kadar Beyoğlu İstiklâl caddesi Ma yer binası arkası idare merkezinde muamelât dairesi şefliğine vermeleri. *2019)
İstanbul liseler alım, Salını korniş yo n u başka nlığt nda n
Cinsi
Beher kilo tahmin fiyatı Kuruş
Miktarı tik teminat»
kilo Lira
Tavuk eti Hindi eti 260 210 4000 3700 1393.75
Elma (Amasya) 100 5300
Elma (Gümiişhaneı 65 2700 781.50
Elma (İnebolu) 55 1600
Ayva 35 7100
80 İlk M.Yafa portakalı 11 iadedi) 22000 264
81) İlk dörtyol portakalı 11 fadedtî 10000
Galatasaray, Haydarpaşa, Kabataş liselerinin İhtiyaçları olan yutandı müfredatları yasılj yiyeceklerlri. 10. II. 943 gününde kapalı zarf usullla yapılan eksil tinerinde teklif olmadığından bir ay pazarlığa bırakılmış ve 26. IL 948 perşembe günü, saat 15 de pazarlıkla yapılacak eksiltmesinde uygun fiyat verenlere İhalesi İcra edilecektir.
İsteklilerin yeni yıl ticaret odası vesikası ve teminat makbuzlarıyla birlikte sözü geçen gün ve saatle komisyonda bulunmaları. Şartnameler Galatasaray llseslndcdlr. Aldat makbuzları belge yerine kabul edilmez.
(2118)
■“ Kunduracı Ustası Alınacak "“1
İstanbulda bir fabrikada Kirim Şefi olarak çalıştırılmak üzere I tahsil görmüş tecrübeli bir kunduracı ustası alınacaktır.
Tahsil derecesi; askerlik vaziyeti, çalıştığı yerler, yaşı, aile vazl» I yeti ve oturduğu yer hakkında İzahatı havi bir mektupla İstanbul I Posta kutusu No. 684, adresine
Defne yaprağı satışı
Devlet Orman İşletmesi Muğla Müdürlüğünden:
Yapılasak İş : Defne yaprağı satışı
Mahal ve mevkii: Marmaris bölgesinin Marmaris istif yerinde
Parti % 75 hesabiyle geçişi temlnatt
No. Kental Lira k^nış
Miktarı : 1 360 613 00
2 Toptan 358 . 510 15
718 1023 18
Muhammen bedeli: 19 liradır.
Müddeti : 15 gündür.
İhale şekil : Açık arttırma hale tarihi : l/Mart/1948 paza'tesl günü saat 15 te İhale yeri t Devlet Orman işletmesi Marmaris ilçesi Orman Bölge şe'llğl binasında
1 — Yukarıda cinsi ve mittin yazüı defne yaprağı açık arttırma su-retlle satışa çıkarılmıştır.
2 — Buna alt şartname Orman genel müdürlüğünde, İstanbul: İzmir Orman başmühendlliğlnde, Muğla, Köyceğiz, Fethiye, Aydın, Denizli, Antalya, Mersin ve Ankara Merkez İşletme Müdürlüğü 11e Marmaris Orman Bölge şefliğinde görülebilir.
3 — Taliplerin İhale gününde evrakı müsblte ve İlk temlnatlârlle komisyona müracatları. 1798
Comments (0)