tekaütlük
Küçük ilânlar
SABAH
POSTASI
3ALI 26 Aralık 1950
Sene 33 — No. 11573 — Flatı her yerde 10 kuruştur.
Sahibi: Necmeddln Sadak — Yazı işlerini fiilen idare eden: C. Bildik — Akşam Matbaası
Çin ordularının yığılması devam ediyor
Kuzey Kore’de büyük bir başarı
Mecburî
Hungnam köprübaşı
dün tahliye edildi
Maliye Bakanı nihayet durumu açıkladı

tH DAYANIKLI PİL VE BATAPVADlH

105 bin asker, 100 bin sivil, 17 bin nakil vasıtası,350 bin ton malzeme Güneye nakledildi
Londra 25 (Radyo ı — General Mac Ar.hur'un karargâhından bııgün neşredilen tebliğe göre komünist Çin Kıtaları Seoul'ün kuzeyinde mütemadi surette toplanmakta devam etmektedirler. Esas taarruz daha başlamış değildir. Müttefik kıtalar Hungnam limanından boşaltılmış olan ioö.COü kişilik kuvvetle de mütemadi surette takviye edilmektedirler.
Birleşmiş milletler kuvvetleri bugün bir çok mukabil taarruzlar yapmışlar ve İki cephe arasında Çinlilerin evvelce ilerledikleri kısımları tekrar ele geçirmişlerdir
Hava kuvvetleri dür. ve bugün Kore harvlnln haşından-beri en ağır hııva taarruzlarını yapmışlar ve Seuul kuzeyinde toplanmakta aevam eden Çin kuvvetleriril bombardıman etmişlerdir.
Köprübaşı boşaltıldı
Tokyo 25 tAP» — Bugün Birleşik Amerika donanması, Müttefik savaş birlikleri ile Koreli sivillerin Hungnam köprüba-şından tahliyelerin! tamamlamıştır. 15 gün zarfında Müttefik harb gemileri, Kuzey-Dogu Koredekl bu köprübaşı limanından 105.000 asker. 100.000 den fazla sivil, 17.000 kara ta-
Amerikan deniz kuvvetleri Hungnam’ın tahliyesini sağlamak ilsen karlı meyillerde düşmanın İlerleyişine mâni ölüyorlar
Gelir vergisi memur lara tatbik edilecek
--------- . . ---------------!--------------------->
Bakan: «Vergide adaletsizliğe gitmemek ıçîn imkân arıyoruz ve bunu bulacağımızı umuyoruz» dedi ve bütçe üzerindeki sualleri cevaplandırdı. Başbakan bütçe açığının Amerikan yardımı ile nasıl kapatılacağını anlattı
Bütçe komisyonu müzakerelerinin basına intika ünden şikâyet edildi ve buna Bakan da iştirak etti
Ankara 2a (ANKA) — ButçstBûi komisyonunda bugün rnûzake-1 İzal relere devam edilmiş ve Maliye I H
usı TTtiYB.fi ^jlatkan umûmi vmda UMİ üaitıcnındsu te fid-
ıskatına devam etmiştir. Bugünkü görüşmeler esna-
Sit ve savaş vasıtası ile 350.000 ton askeri maileme tahliye etmiştir.
Tahliye harekâtına kumanda etmiş olan Kontramiral James
Meclisin idari ve kazaî
kararlara müdahalesi
H Doyle, Uzak-Do&u donanması karargâhına gönderdiği radyo mesajında şunları beyan etmiştir: «Her $ey kusursuz,
saat gibi İşlemiştir. Kimse bu sahillerden atıldığımızı iddia edemez. Bu bir ricat değil, en yakın çıkış kapısına yürüyüş idi. Düşman bize el süremedi. Bunu Amerikan deniz, hava ve kara kudreti mümkün kılmıştır.
(Devamı ikinci sahifede)
Mecliste 3 saat süren bir hukukî münakaşa
C. H. P. liler yalnız hukukî durumu teşrih ettiler, şahıs müdafaası mahiyetinde konuşmadılar
detil münakaşalar olmuştur. Bilhassa bütçe komisyonu mû-sa kerelerin İn basına intikal ekmesi Üzerinde Maliye Bakanı ararla durmuş ve şiddetli blı lisanla bu vaziyeti ten İd d etmiştir.
Müzakereler açılınca bir milletvekili. geçen oturumun bütün tafsilâtı İle matbuata İntikal etmesi hususunda komls-(Devamı ikinci sahifede)
Ordinaryüs Profesör Sıddık Sami Onar bu müdahalenin müsavatsızlığa yol açtığını söylüyor
Yarınki
Neticede C. H. P. li iki Bingöl Milletvekilinin mazbataları tasdik edildi
faaliyetini aksatacağını. hem de memlekette müesses hukuk ve idare nizamında bir takım hususi ve imtiyazlı vaziyetler yaratacağını ileri sürmektedirler. (Arkası 4 üncii sahifede)
NÜSHAMIZDA
Demokrasimiz yürüyor!
HATİP TAHİR'in Renkli büyük karikatürü
Ankara 25 'ANKA - Emekli Sandığı kanununun 39 uncu maddesinin D. fıkrası otuz hizmet yılını doldurmuş olan memurların lüzum görüldüğü takdirde. âmirleri tarafından e-mekllye ayrılmakları hakkın-dakl hükmünün tatbiki ihtilâflara yol açmış Ve bı. şekilde emekliye ayrılan ol* çok memurlar DanişbiyB baş vurarak tekrar eski vuzifelerıne dönmüşlerdi.
(Devamı ikinci sahifede)
Antrennr Morris

Amerikalı güreştiler hayret itinde...
Amerikalı antrenör: «Neye uğradığımızı anlayamadık. Güreşçileriniz korkunç bir kuvvete sahip» diyor
Ankara 25 (Akşamı — Büyük Millet Meclisinin bugünkü toplantısında. Bingöl seçimlerine yapılan İtirazlar üç saatten fazla devam eden hususi münakaşalara vesile oldu.
Blngölde baskı yapıldığı İçin Feridun Fikri Düşünsel ve Mustafa Nuri Okçuoglu’nun seçim mazbatalarının reddini lsteyen-
köy
Deha-
Beklenen fil geldi
mıştır. Güreşlerden evvel gayet nikbin görüne 8 n Amerikalılar 18 müsabakadan 15 Uil kaybetmelerini, kendileri bile hayreti* (Devamı ikinci sahifede)
ler, vali Naci Bollasın köy dolaşıp yaptığı baskılan ve ınokrat Parti aleyhindeki reketlerlnl anlattılar. Jandarma
kuvvetlerini aleyhlerinde kullanacağını söyliyerek halkı tehdit ettiğini, şahitlerin Ifade-(Devamı ikinci sahifede)
Serbest güreşte kuvveti! oldukları İleri sürülen Amerikalıların şehrimizde uğradıkları büyük mağlûbiyet halk arasında geniş bir «lâka uyandır-
Ordinaryüs Profesör Sıddık Sami Onar
Ankaradan bildirildiğine göre 22 Mayıs tnrlhfndenberl Büyük Millet Meclisi Arzuhal Encümenine îooo ı mütecaviz müracaatta bulunulmuştur. Müracaatların yüzde 8q i kazaî mercilerin kararlarına karşıdır. Geri kalan müracaatlar ise muhtelif idari kararlann iptali veya tâdili hakkındadır.
Meclise yapılan müracaatların bu derecede yüksek bir yekun tutması gerek hukukçular vj gerek İdareciler tarafından hoş karşılanmamak tadır. Temas ettiğimiz bir çok alâkalılar Meclisin bu gibi hususi işlerle meşgul olmasının hem Meclis

nırvuTTi
Şahsiyetsizlik

Amerikan zihniyeti ile temasta bulunanlar, en makbul »teyin «şahsiyet» olduğu-nı öğrenmişlerdir: Sanat es erin de şahsiyet, ev tefrişinde şahsiyet... Ticaret mallarında da şahsiyet, ambalajlarda da şahsiyet... Kılıkta şahsiyet, tavırlarda şahsiyet...
Bir de şu bizim Bafra paket lerindeki «tam taklit» i düşünün. Bizim de. Batılının da gözüne, ne kötü mukallitlik görünecek. Üstelik mantıksız, lüzumsuz bir taklit: Amerikan tütünlerinde sun! bir koku vardır. Koku kaçmasın diye o tarzda, hava almayacak bir ambalaja lüzum görülür. Bizim Bafra’ nııı böyle bir hususiyeti yoktur kî paketi tiyle olsun.
İlâçlarımızın ambalajları Abnanlannjkinin tıpatıp taklidi.
Sigaralnrımızmki de — meşhur Türle sigaralarmuı-ki de — Amerikalılarınkinin taklidi olmağa tenezzül ediyor... Üstelik Devlet elindeki bir fabrikasyonken... Bu nt kötü şahsiyetsizliktir.
tüohinl isimli fU ve bakıcısı
(Yazısı üçüncü sahifede)
Sanııe «s
av Atalık lyaü
SÖZÜN GELİŞİ
Çocukların seslerine kulak veren bir başbakan
Bugün İstanbul sokaklarına, belki tarihinde ilk defa olarak Türkiyede yerleşip büyümek üzere bir fil yavrusu çıkıyor. Hindistandan gelen bu fi! 1 ton ağırlı; gındu olmasına rağmen henüz 5 yaşındadır. Adı Mohini (şirin> dir. Yanında, bu yavrunun yaşamak için muhtaç olduğu ihtimamın nelerden ibaret olduğunu gösterecek bir de dadısı vıırdır. Fil tstanbulda biraz, kaldıktan sonra Ankaraya giderek oradaki hayvanat bahçesine yerleşecektir.
Bütün bunlar belki de okuyucunun merak ettiği malûmattır. Fakat daha mühimi var: Bu fil niçin Türki-yeye geldi?
Buğun dıınyada çocukları en çok seven, Devleti idare etnıek mesuliyeti omuzlarına olanca amirliğiyle bastığı halde çocuklarla meşgul olmağa vakit ayırmayı kendisi için hususi bir zevk şayan Başbakanların en önünde, Hindistan Başbakanı Bayın Pandlt Nebru gelmektedir. O daima çocukların, yalnız Hintli çocukların değil, aynı kamanda dünya çocuklarının da sesini dinlemekte, onların bîr arzusunu yerine getirdiği zaman İnsanî haz-lann en derinini tatmaktadır. Bundan bir kaç sene evvel Japon çocuklun kendisinden bir fil İstemişlerdi. Gönderdi. Sonra Amerikan çocukları aynı arzuyu İzhar ettiler. Onlara da kendi memleketinin, koca cüssesine rağmen bu uslu hayvanından hediye etti. Pandlt Nehru’ dan üçüncü olarak fil isteyen çocuklar, Türk çocukları •Idu.
Türk çocuklarının «Doğan Kardeş» çocuk mecmuası delâletiyle Hindistan Başbakanına yaptıkları müracaat cevapsız kalmamış, sayın Devlet adamı ömürlerinde fil görmediklerini söyleyen Türk çocuklarının bu saf arzulanın, Devlet işlerinin bütün ağırlığına rağmen yerine getirmekte hususî bir istical göstermiştir.
Dünya ahvalinin bu kadar karıştığı bir devirde çocukların sesine kulak veren, küçük varlıkları mesut etmekten zevk duyan bu değerli Devlet adamının taşıdığı yüksek ruhu burada tebcil etmeyi bir insanlık vazilesi sayıyoruz. Şevket RADO
Maliye Bakanı dorumu açıkladı
Tehdit ve santajdâvası
Mahkemeye rapor gönderen Celâl Nemlinin bir gece evvel Şehir tiyatrosunda görüldüğü iddia edildi
Nemlizade Celâl ve Aleko adlarında İki tacirden kumar masası başında. tabanca çekmek ve şantaj yapmak suretiyle 2500 liralık senet almaktan sanık, olarak birinci ağır ecza mahkemesinde muhakeme edilmekte olan İkinci şube sabık komiserlerinden Hicri, Haran Âlim ve Burhan İle Seza-ver ismindeki kadının duruşmalarına devam edilmiştir.
Su oturumda şahit olarak çağırılan ve d&vacı mevkiine geçen Aleko dinlenmiş, ve tabanca tehdidi altında kendisinden İki bin liralık senet alındığım, bilâhare de tahsil olunduğunu anlatmıştır.
Diğer d&vacı Celâl Nemli ■yüz felci» ne müptelâ olduğuna dair bir profesörden aldığı raporu göndererek mahkemeye gelmemişti.
Mahkeme, Celâl Nemlinin, adliye doktoru tarafından e-vinde muayene edilmesine, mahkemeye gelemiyccek gibi İse ifadelinin evinde alınmasına karar verdi. Bu sırada sanıklardan Burhan ayağa kalkarak bir gece evvel Celâl Nemliyi Şehir tiyatrosunda gördüğünü söyledi.
Duruşma bu sebepten başka güne bırakılmıştır.
Antebin kurtuluşu Gaziantep 25 (Akşam) Gaziantep bugıin kurtuluşunun 23 uncu yıldönümünü bilyük tezahüratla Kutlamıştır,
Törene saat 10 da kaleden alılan top sesleriyle başlanmış ve ordu birlikleri Maraş yolu İle şehre girerek, kurtuluşu temsil etmişlerdir
Komutan saat 10,30 da hükümet binasına gelerek direğe Türk bayrağını çekmiştir. Müteakiben şehrimizde misafir bulunan Milli Eğitim Bakanı Tev-flk Perl, yanında An tep ve diğer il valileri ( Jduğu halde, resmi geçidin yapılacağı yerdeki tribünde yerlerini almışlardır, Bandonun çalmış olduğu İstiklâl marşı dinlendikten sonra a-zlz şehitlerimiz İçin bir dakika ihtiram duruşu ve müteakiben parlak bir geçit resmi yapılmıştır.
Türk - Yunan askerî birliği
Yunan Başbakanı
Mısırda beyanatta bulundu
Kısa haberler
beyan etmiştir. Bu açığın 948 deki 07 milyonu l!e, 949 dakl 77 milyon liralık miktarının dcnls nakliyatından Heri geldiğini bildirmiştir
Devlet plânı ve ekonomi meclisi
Haşan Polatkan, geçen celsede devlet plânı hakkında sorulan suale de temas etmiş vo şunları söylemiştir:
«Topyekûn devlet plânı, güdümlü ekonomilerde tatbik edilen bir usuldür. Hükümet programında da İktisadi ve malî görüşlerimizi açıkça bildirdiğimiz gibi, biz, devlet müdahalelerini asgari hadde İndirerek hususî teşebbüsü kuvvetlendirmek kararındayız.
Bir milletvekili, devamh bir (Ekonomi meclisli nin ihdasından bahsettiler. Bu meclis zararlı olmayabilir Fakat, böyle bir meclis© biz ümitlerimizi bağlayamayız. Ekonomik görüş, iş başındaki partiye göre değişir. Eğer bizda bir İktisadî meclis kurulmuş oısüydı, bunu bugün, ya kaldırmak, yahut da faaliyetini asgariye İndirmek zaruretinde kalacaktık.»
Bütçe açığı
Sözlerine devam eden Haşan Polatkan, geçen celsede bütçe açıklarının kapatılması hususundaki knynalnarı şüpheli bulduğunu söyleyen Trabzon milletvekili Cemal Reşit Eyüboğ-lu’na (O. H. P.) cevaben de şunları söylemiştir:
«1950 bütçesinin açığına karşılık olarak gösterilen Marşal yardımından şimdiye kadar zorlukla 80 milyon küsur liralık kısmını ilbere edebildik. Ge-1 riye yetmiş milyon kalıyor. Bu-I nun İçin de uğraşıyoruz, 1951 yılına gelince; vaziyet farklıdır. Bu sene Amerikalılarla mutabık kaldık.»
Bunun üzerine komisyon âzasından Mehmet Sadık Eti, (D. P.) Amerikalılarla yapılan anlaşmanın yazılı olup olmadığını sormuştur. Maliye Bakanı, mutabakatın şifahi olduğu cevabım vermiştir. 25 milyon doların karşılığında Tiirk lirası kullanabilmek İçin Avrupa tediye anlatmasına dahil memleketlere TÜrklyenln ticarî muvazenesinin açık göstermesi lcabettlği mütalâasına İştirak eden Bakan sözlerine devamla demiştir kİ:
«Ferit Melen müsterih olsunlar, devletin adî masrafları He adi bütçe açıklarını kapatmak için emisyona gltmlyeceğlz.» Memurlsiv.il yakacak ve mesken zamları
Maliye Bakanı, yakacak zammının. kaldırılmadığını, Ankara’daki mesken zammının kaldırılmasının bugünkü durumun tabiî ve zaruri bir neticesi olduğunu, Ankara'daki mesken kiralan ile diğer vilâyetlerdeki kiralar arasında bir fark kalmadığını, bu tazminatın kaldırılması suretiyle Ankara’ya karşı gösterilen tchacümÜD de kısmen önüne geçileceğini ifade etmiştir.
Gelir vergls) ve memurlar
Müteakiben Bakan, gelir vergisinin memurlara tatbik edilip edilmeyeceği hususundaki sualleri de şöyle cevaplandırmıştır:
«Bu vergiyi bidayette bu seneye münhasır olmak üzere, memurlara tatbik etmemeği düşündük ise de, bunun memur zümresi He diğer mükellef zümre arasında husule getireceği ahenksizliği göz önünde tutarak, verginin memur ve İşçilere de tatbiki imkânlarını araştırmağa başlamış bulunuyoruz. Bütçe zarureti İle vergi adaleti karşı karşıyadır. Biz, vergide adaletsizliğe gitmemek İçin gelir vergisinin memurlara tatbiki hususunda İmkânlar aramaktayız. Ve bu imkânı da bulacağımızı umuyoruz.»
Fiatlcrin artışı ve bütçe
Müteakiben, Ferit Erginin hayat pahalılığı ve fiatlerln artması muvacehesinde 1951 bütçesinin giderler tertibinde bir kifayetsizlik meydana gelip gelmlyeceğl şeklindeki sualini de cevaplandıran Bakan, bütçenin giderler, toplamının yüzde 8a sının sabit bir haJde olduğunu, diğer kısımlar üzerindeki fl-at tesirlerinin ne olabileceğini şimdiden hesaplamanın mümkün olamıyacağını söylemiştir.
İstihsali arttırmak ve iktisadi tedbirler
Eskişehir milletvekili Abldtn Potuoğlu'nun, istihsali arttırmak için ne düşünüldüğü halikındaki sualini de. Tanm Bakanlığına konulan fazla ödeneğe İşaret etmek suretiyle cevaplandıran Bakan, fevkalâde
Londra 24 (Radyo) — Bugün îskenderlyeye varmış bulunan Yunanistan Başbakanı Sofokles Venlzelos verdiği bir beyanatta şunları söylemiştir:
«— Türkiye ile Yunanistan arasındaki münasebetler mükemmeldir. Genelkurmay Başkanlar! arasındaki görüşmeler devam etmektedir. Karşılıklı menfaat esaslarına dayanan bu münasebetlerimizi daha ziyade kuvvetlendirmek İçin müşterek bir müdafaa paktı kurmak kararındayız. Mısırın da Akdeniz topluluğuna İştirak edeceğine eminlz.s
■k Malatya Lisesinden Yetişenler Derneği dün senelik kongresini yapmış ve yeni İdare heyeti şu şekilde teşekkül etmiştir: Muzaffer Eyüboglu (Başkan), Sami Kay ah an, Rlfat Ak-türk, Lûtfl özcan, Ahmet Tutan, Cemil öçal, Sadretttn Kürklü.
* Geçen hafta 10 - 10,5 lira olan çubuk kalay diin 11,5 - 12 liraya satılmıştır,
★ Amerika'nın Sesi radyosu, bugün ve yann saat 10,15 te Birleşmiş Milletlor Kore komisyonundaki Türk delegesi Dr. Kâmil Idil’in, Seoul’da plâğa alınmış bir konuşmasını yayınlayacaktır.
A Büyükderede oturan Ay-ten isminde bir kadın, ölü doğurduğu çocuğunu, gizilce Ça» yırbaşı mezarlığına götürerek gömmüş, fakat az sonra İş anlaşılarak kendisi yakalanmıştır. Tahkikata Büyükdere savcılığı el koymuş, çocuğun cesedi morga kaldırılmıştır.
Kur falı Cemal beraet etti tl Genel Meclisi seçimleri esnasında hükümetin manevi şahsiyetine hakaret ettiği iddiasıyla Sultanahmet ceza evinde üç aydır tutuk bulunan Sl-llvrlnln Kurfah köyünden. Cemal Tunçer'ln duruşması İkinci ağır ceza mahkemesinde sona ermiştir.
Dünkü duruşmada, C. H. p. Eminönü ilçe başkanı avukat Fehmi Atanç İle C, H. P. Kadıköy ikinci başkanı Reşit Ülker sanığın müdafaasını yapmışlar ve hâkimler heyeti suçun sabit olmadığını belirterek Cemal Tunçer’ln beraetine karar vermiştir.
(Baş tarafı birinci sahifede) yonun dikkat nazarını çekliğini bildirmiştir. Maliye Bakanı Haşan. Polatkan, bu mütalâaya iştirak etmiş, hattâ bir gazetenin (Hükümet sorulan sualleri cevaplandırmak İçin mehil istedi) şeklindeki başlıklarla bütçe müzakerelerini aksettirdiğini. halbuki bunun vakaya uymadığını şiddetli bir lisanla ifade etmiştir. Müteakiben, komisyondaki müzakerelerin matbuata İntikal elmesl veya etmemesi üzerinde münakaşalar başlamıştır.
«Müzakereler mahremdir»
Şefik Bakay, bütçe komisyonu müzakerelerinin mahrem olduğunu, hiç bir şekilde matbuata aksetmemesi icabettlğlni, efkârı umumlyenin ancak, komisyon başkanlığı tararından her oturum sonunda çıkarılacak bir tebliğle aydınlatılması gerektiğini söylemiştir.
«Müıakertlcr gazetelere İntikal etmelidir»
Kemal Türkoğlu. bütçe komisyonu müzakerelerinin matbuata intikal ettirilmesi İcabet-tlğlnl söylemiş, esasen her ga-cetenln bu görüşmeleri kendi görüşüne göre naklettiğini tebarüz ettirmiştir. Aynı zamanda, bu İşin esaslı bir şok İ lde görüşülerek bir karara varılmasını İstemiştir.
«Müzakerelerin yazılması bir zarurettir»
Cemal Reşit Eyüboğlu da, bütçe komisyonu görüşmelerinin gizil olmadığını, ancak umumu açık olmadığını; umumî efkârın hassasiyet ve tecessüsle takip ettiği bu görüşmelerin basına olduğu gibi intikal ettirilmesi mevzuunu olr zaruretin ifadesi şeklinde kabul ettiğini söylemiştir.
«Basın, dilediği vasıta llo haber toplayabilir»
Fethi Çellkbaş, dünyanın her tarafında basının kendisi İçin münasip göreceği vasıtalara başvurarak haber topladığını, eğer bu haberler hakikatlere tevafuk etmiyorsa, verilecek hükmün umumi efkâra bırakılması İcabettlğlnl belirterek bu hususta komisyonca herhangi) bir karara varmağa mahal olmadığını beyan etmiş, muhakkak bir karar almak icabedlyor-sa, bütçe müzakerelerini takip için, Türkiyede mevcut ajans muharrirlerinin komisyon oturumlarına girmelerine müsaade Edilmesi şeklinde olması lâzım geldiğini bildirmiştir.
Bakanın yeni lrah3tı
Neticede, usule taallûk eden bu görüşmelerin öğleden sonra yapılacak oturumda görüşülmesi kararlaşmış ve müzakerelere geçilmiştir. Maliye Bakanı ezcümle demiştir kİ:
«Hayvan vergisinin tamamen kaldırılması gayemizdir. Bu yıl bütçe zaruretleri dolayıslyle yüzde yirmi bir İndirmeye gidilmiştir. Doğu kalkınması İçin tahsisat ayrılmadığı yolundaki tenkldlere gelince; bir doğu batı farkı meydana getirmek doğru değildir. Bakanlıkların bütçelerine konmuş olan ödeneklerle doğu bölgesinin haiz olduğu özellikler göz önünde tutularak bu bölge ihtiyaçlarının giderilmesine çalışılması tabiidir. Bu İşlerin başında, su, c-kul, tarım işi gibi belit başlı konular yer almaktadır. Amerikan yardımı suretiyle, bütçe hizmetleri arasına girmesi lâzım gelen bazı hizmetlerin karşılığı olan paralar hakikaten bütçe dışında kalmaktadır. Yüksek Meclisin bu yardımların miktar ve mahiyeti hakkında bir fikir edinmesine medar olmak üzere bundan böyle flç aylık raporları Meclise sunmağı uygun buluyoruz.»
Nüfus başına milli gelir ve vergi yükü üzerinde bir mukayese
Bundan sonra, milli gelir ü-zerlnde geniş İzahlarda bulunan Bakan, 948 de bir nüfusa düşen milli gelirin rakamla ifadesinin 398 Türk lirası olduğunu, »49 da 302, 950 de de 335 lira hesap edildiğini söylemiştir. Ziraî, ticari ve hizmetler erbabı zümreleri itibariyle vasıtasız vergilerden her zümreye İsabet eden vergi yükü özerinde duran Bakan, birinci zümrede % 5,4, İkinci zümrede % 3. üçüncüde de yani hizmet erbabında % 20 olduğunu belirtmiş ve müteakiben ticaret müvazeneeine geçmiştir.
Bakan. 1943 de ticaret açığımızın 342 milyon. 949 da 147 milyon ve 950 de İse. henüz yıl tamamlanmadığı için tahminen 329 milyon oivannda olacağını
'ahval dolayısile alman ve alınacak tedbirler hususundaki «uall İse şöyle cevaplandırmışlar:
«Vaktinde tedbir almamak nasıl bir hata İse, vaktinden evvel tedbir alınması da yine bir hatadır, Geçen harb yıllarında memleketimizde görülen, mali, iktisadi sahnelerin vaktinden evvel alınan tedbirlerin, iktisadi hayat üzerindeki menfi tesirlerinden Heri geldiği muhakkaktır.»
Maliye Bakanının, sualleri cevaplandırmasından sonra, bazı milletvekilleri söz alarak Bakana bazı sualler sormuşlardır,
Mazhar Ener (D. P.l 1951 de hükümetin ek Ödenek İsteyip İstemlyeceğlnl sormuş, maaş tedahül kanununun tekrar gözden geçirilmesi İçin ne düşünüldüğünün İzahını İstemiştir. MU-letveklll, Giresun vilâyetinin 1951 de açlığa maruz kalacağını de belirtmiştir.
Bu esnada söz alan Trabzon milletvekillerinden Süleyman Kalay cıoğlu (D. P.), Cemal Reşit Eyüboğlu ve Rize milletvekili Kemal Balta da kendi seçim nnntakalannuı da açlık tehlikesine maruz bulunduğunu söylemişlerdir.
Emin Kalafat (D. P.), gelir vergisinin mühim bir tasım zaruri kazançları hariç bıraktığını, halbuki JCaradenlzln daı topraklı sahillerindeki fakir işçilere mukabil Ege ve Seyhan bölgelerinde yıllık geliri yüz binlerce liraya baliğ olan büyük çiftliklerin bulunduğunu söylemiş, bunların fakir çiftçiler gl-gl. vergilerin şümulü dışında kaldığını, halbuki gelir vergisi büyük çiftçilere tatbik edilirse, yüz milyonlarca gelir sağlanabileceğini anlatmıştır.
Neticede bütün masraf ve gelir rakamlarına müessir olabilecek esaslı bir tetkik yapılmak üzere, 1951 mail yılının İlk aylarının muvakkat bir bütçe İle geçiştirilmesini ve sonradan 14 Mayu İnkılâbına yaraşır bir bütçenin hazırlanmasını teklif etmiştir.
Bu teklif muvafık, muhalif milletvekillerinin çoğunluğu tarafından alkışlarla karşılanmıştır.
İkinci toplantı
Ankara 25 (ANKA) — Bütçe komisyonu öğleden sonra saat 18 da toplanmış, müzakereler geç vakte kadar devam etmiştir. Muhtelif mületveklllerl söz alarak, Bakana muhtelif sualler sormuşlardır. Bu konuşmalardan sonra Başbakan söz almış, ve Ferit Melen’ln (C. H. P.) bütçe açığı haktandakl sualini şu suretle cevaplandırmıştır:
«Geçen sene bütçe açığını kapamak üzere, Marşol plânından gösterilen karşılık İçin İmzalı bir kâğıt vardır. Amma, bu kâğıdın resmî hiç bir İtibarı olmadığı, 150 mUyon liralık bir meblâğın ancak 80 milyonunun libere edilmiş olması ile kendiliğinden anlaşılır.
Biz açığın kapanması için resmen müsaade aldık ve yetkililerle tamamen mutabık kaldık. Amerikan kongresinin 1951 yardım programını henüz tanzim etmeyişi bizim için tehlike teşkil etmez. Bugünkü münasebetlerimiz çok daha iyidir. Arkadaşlarımın suallerine sırası geldikçe cevap vereceğim.»
Ankara 25 (AA.) — MU11 Savunma Bakanlığından verilen 16 numaralı resmî tebliğ:
1 — Köre Türk kuvvetlerinden 11 Aralık 1950 tarihine kadar Japonyadakl hastanelere nakledhmlş olan yaralılarımıza alt üçüncü listenin devamı aşağıdadır:
Gedikliler:
Mustafa Doblu, Fevzi Demirci, Mustafa özen, Muzaffer Selçuk, Süleyman Kmav, Alı Tek-koç.
Çavuşlar:
Mustafa Koca, şaban Yaylaca, Ahmet Ak, Veli Pınar, Ahmet Telsiz, İhsan Güngör, Ali Taşkın, Cavlt Silkmen.
Onbaşılar:
Cemal Kınat, Ömer Yeter, Mehmet Kartal. Sadettin Boz-kurt, Mehmet Kara, Haşini Gedik, İsmail Gürcan, Nurettin Aydınınlar, Süleyman Esen, Ali Üker.
Erler:
Mustafa Büyükbaş, Şükrü Aksan, İsmail Balal, Bekir Candan, İbrahim Düç, Celâle ttln Karay, Musa Kara, Ali Kıvıl, Ali özdemlr, Rüstem Kaıakurt, Ahmet Yalçın, Mehmet Durmaz, Kâzım Erdoğan, Mustafa Kocabaş, Ali Kartal, Hanefi Sanca, AH Teşbih, Turan Yıldırım, Veli Alıç, İbrahim Altın-ok, Ali Balcı, Hidayet Çiftçi, Ali Çolak, Bayram Dağlı, Bayram Erdoğan, Mehmet Zor, Yusuf Akay, Yusuf Açar, Haşan Başkaya, Abdullah Durgun, Osman Doğan, Süleyman Dönmez, Haşan Dunnaz. Haşan AH Ezer. Ali Efe, Hüseyin Göncü, Mehmet Meşe, Haşan öz-
Amerikalı güreşçiler
(Baş tarafı 1 inci sahifede) karşılamışlardır.
Dün görüştüğümüz Amerikan antrenörü Morris bu neticeler hakkında bize şunları söyledi: «— Neticenin böyle olacağını hiç tahmin etmiyorduk. Vakıa Türk güreşçilerinin kuvvetli olduğuna dair bazı şeyler İşitmiş tik amma, bizim çocuklara da geniş mikyasta İtimâdımız vardı. Neye uğradığımızı anlıya-madık. Güreşçileriniz korkunç bir kuvvete malik bulunuyorlar. Bilhassa İrfan Atan ve Ali Yücel fevkalâde IdUer. En güvendiğimiz güreşçilerden Nel-son İki maçını da tuşla kaybetti. Diğer güreşçUerlmlzln oyunları da Nelsonunklnden daha parlak olmadı. Bu vaziyet karşısında yannkl (bu akşamki) güreşlerin de hiç ümit verici olacağını tahmin etmiyorum.»
Dün görüştüğümüz diğer Amerikan güreşçileri de hayatlarında şimdiye kadar böyle bir mağlûbiyete uğramadıklarını ve bu derece kuvvetli basımlarla karşılaşmadıklarını söylemektedirler.
Mecburi tekaütlük
(Baş tarafı birinci sahifede)
Bunun Üzerine Tekel Bakanı Nuri özsan, Meclisten maddenin tefsirini İstemişti. Danıştay, bozma kararlarında dalma esbabı mucibe gösterilmediğini mesnet olarak almakta İdi, Bu meseleyi tetkik için seçilen tâli komisyon, bugün toplanmış ve bu toplantıya Başbakan ve Yardımcısı, Tekel Bakanı da İştirak etmişlerdir. Her üçü de âmirlere mutlak takdir hakkı tanınması tezini müdafaa etmişler, buna aykırı bir İçtihat sahibi bulunan Danıştayın, bu maddeden doğan dâvalara sa-lâhlyetsiz olarak baktığını ileri sürmüşlerdir.
Bazı milletvekilleri bu şekU-dekl hareketin D, P. tarafından memurlara va’dedllen teminatı sekteye uğratacağını belirtmişlerdir. Muhalif milletvekilleri, Danıştayın her türlü İdari dâvalara bakmağa yetkili okluğunu İleri sürmüşler, neticede meselenin ikinci bir celsede karara bağlanması için oturuma son verilmiştir.
Cin orduları
(Baş tarafı birinci sahifede)
Birleşmiş Milletler savaş birliklerinin Kuzey-Doğu Kore’den geri çekilmeleri ile köprilbaşm-dakl tahliye harekâtını kara topçusu, harb uçakları ve Müttefik donanmanın sürekli ve ezici bombardımanları korumuştur, Bu baraj ateşi o derece isabetli ve ağır olmuştur kİ, Çinli ve Kuzey Koreli kızülar tahliyenin devamı müddetince hiç bir zaman toplanıp taarruza geçememiş ve ancak bir tek sefer bir alayla hücuma yeltenmişlerdir.
Amerikan Genelkurmay Başkanı. General Mc Arthur'ü, bu güç İşi başarmak İçin, emrindeki kuvvetler arasında tam bir İşbirliğini tahakkuk ettirdiğinden dolayı tebrik etmektedir.
Trumanın tnemnnnlyell
Nevyork 25 (Radyo) — Hung-namdakl Amerikan ve îngUlz kıtalarının başarı He tahliye edildikleri, Mlssourlde Noel tatilini geçirmekte olan Başkan Trumana bildirilmiştir.
Başkan Trunıan: «Bun-
dan daha mükemmel bir Noel hediyesi beni memnun edemezdi» demiştir.
Yaralı kahramanların üçüncü resmî listesi
Savunma Bakanlığı Tokyo hastanelerine nakledilen yaralıların isimlerini bildiriyor
yörük, İbrahim Sıtkı, Müstafi Turan, Duran Yaşar, İbrahim Çevik, Kâmil Ercan, Ferhande Eral, Mehmet ileri, Salih Karaca, Mehmet Karakuş, Zeynep Kavrak, Mehmet Taşer, İzzet Topatan, Yakup Akbaş, Kâ2un Ataş, Mehmet özsanoğlu, Fahir Dağlı, Mustafa Dönmez, Mustafa özdemlr, İbrahim Şahin, Mehmet Pınar, Fuat Uyanık, Bayram Yeşil, Haşan Acar, Mehmet Bayram, Mustafa Bayraktar, Mehmet Dinç, İhsan Güngör, Asım Gökcan, Mehmet Yeşllot, Şevket Taşkın, Hüsnü Neşteryıîmaz, Tevflk Gölet, Mustafa Çiçek, Hüseyin Sarhoş, Salâhattln Bal, Haçlk Çelikat-tan, Ömer Damar, Abdullah Deveci. Kadir Ek, Hamza Göncer, Rıfta Gülcendl, Abdullah Harun. Mehmet Kuyucu, Kadir Barlak, tsmail Uzun, Raslm Uçur, Osman Akyol, Halil Bahçeci, Fahri Akcema, Mehmet Erol. AH Özaltan, EşTef Sütçü-oğlu, Ali Uğur, Halil Şimşek. Ahmet Yılmaz, Turhan Özkan, Fahrettin Sevimli, Ramazan Tomaç, Kadir Ali Bayram, Haşan Koyuncu.
2 — Yaralıların çoğu kısa bir zamanda iyileşebilecek durumdadır. Bakımları mükemmeldir. Bir üsteğmenimizin sağ olduğu anlaşıldı
Ankara 25 (AA) — Evvelce Milli Savunma Bakanlığının 14 numaralı resmi tebliğinde şehit düştüğü büdirllen kıdemli üsteğmen Cemalettln Çağların sağ ve birliğinde görev! basında bulunduğu yetkili makamlardan öğrenilmiştir.
Mecliste 3 saat süren bir münakaşa (Baş tarafı birinci sahifede) lerine dayanarak İleri sürdüler.
Halk Partililer Ve bir tasım Demokratlar da basta varld olsa dahi bu propaganda şeklindeki baskının seçim neticelerini değlştlremiyeceğlnl, çünkü kapalı hücre ve gizli oy usulünün her seçmen! vicdanı He baş-başa bırakıp reylerini serbestçe kullanmağa imkân verdiğin! söylediler.
Eğer baskının seçim sandıklarına tecavüz, tasnifte müdahale. oy verildiği sırada seçmenlere cebir şeklinde olduğu sabit olsaydı, o zaman mazbataların reddine sebep teşkil edeceğini ifade ettiler ve his ile hukukî anlayışın birbirinden tecridi lâzım geldiğini ileri sürdüler.
Demokratlar bu İki mütalâaya yan yanya oy verdikleri İçin Halk Partili milletvekillerinin oylan ile netice, İki milletvekilinin mazbatalarının kabulü şeklinde tecelli etti.
Bingöl milletvekili seçimleri de böylece tasdik edilmiş oldu.
Münakaşalarda Halk Partisi milletvekilleri yalnız hukuki durumu teşrih ettiler ve iki milletvekilinin müdafaası mahiyetinde konuşmadılar. Bu tarz münakaşalar Demokrat Partililer tarafından da İyi karşılandığı için şahıs bahls-nıevzuu edilmedi.
İstiklâl harbinde malûl kalan sekiz ere 1500 lira para mükâfatına dair tasan da ikinci defa görüşülerek kabul edildi. Meclis çarşamba günü tekrar toplanacaktır. Ve o gün bir haftalık yılbaşı tatiline karar verileceği anlaşılmaktadır.
Başbakanlığın memurlara bîr tamimi
Ankara 25 (ANKA) — Başbakanlık bütün devlet dairelerine bir tamim yolhyarnk, momur-lann Bulgaristandan gelecek göçmenlere yardım etmelerinin teminini istemiştir.
-----TAK VİM---------------------
BcblOlavva! 1* — Ko»ım « '■
inısalc GU. Öİle İkindi Ak. YaU.ıl E. 13,53 3.37 T.2S 0.4A 13,00 1,39 |
V. B,;iB 1,13 1215 14.M IMO İ8.7'. I, Telefonlarımız Batmuhnrrk 20585 I Vnzı isteri «4SS; idare !»«8i
MUdUr 30497 j
19.30
AKSAM
Sahlfe 3
rAK.'AMDÂN^
AKSAMA
Memurların refahta olmasına elbette taraftarız
Turistik müesseseler
İSTANBUL BUGÜNKÜ
Bay Ahmet Giilcüler I-simli bir memur, memurlar hakkında yazdtğun bir iki yazıdan dolayı gücendiğini bana açık bir mektupla bildiriyor. .Alâkasına teşekkür eder, arada bir anlaşmazlık olduğunu bildiririm.
Ben şahsan memur değilsem de, bir memur ailesinin çocuğuyum. Babanı, büyük babam memurdular. Ailemde diğer memurlar da vardır. Binaenaleyh, memurların aleyhinde bulunmam mümkün değildir. Babamın, ve büyük babamın ruhunu muazzeb ederim. Bilâkis çok defa, devletçilik yoluyla bu mîlletin elde ettiği mazhariyetlerin muhafazasını tavsiye ettim; memurların dar barem çerçevesinde hapse-dilmeyip istidatlariyle, ça-lışmalariyle, gelir ve semereleriyle mütenasip geniş imkânlara sahip kılınmalarını da sağlık verdim. Bunlar hep memurların menfaatlerine idi. Fakat değil memurlara, hattâ âmirlere. hattâ hükümet ba-şındakilere mütemadiyen «Çarşambadır çarşamba!» drye kavuk sallasam, okuyucularını nazarında da, kendi vicdanımın karşısında da küçük düşerim.
Çarşamba günü «çarşamba» demeli, perşembe olunca da — meşhur masaldaki gibi, kanbıırun üstüne kanbur binmek tehdidi olsa bile — medenî cesaretle: «Perşembedir perşembe!» diyebilmeli.
Lâkin şu var: Okuyanda, dinleyende de müsamaha olmalı.
Ben, Türk memurlarının, ancak Türk halkının heyeti umumiyesiyle birlikte mesut ve müreffeh olacağını yazdım. Hâlâ o kanaatteyim. Bir zümreyi ötekine nazaran has evlât, öteki zümreyi üvey evlât saymak oLnıaz.
Âciz, mütemadiyen bu fikirleri yazarak, — içtimai garanti hususunda — leyleğin attığı yavru durumunda bulunan serbest hayat maaşlı ve gündeliklilerlni bir İçtimaî garanti sahibi kılmak için gayret sarf ediyorum.
/lmaıı efendim, hâşâ: Memurlara zarar olsun demiyorum: bilâkis Devlet teşkilâtı dışındaki ücretlilere, fayda olsun diyorum. Memurların lokmasına göz dikmek aklımdan geçmez. Bu memlekette, memurluğun şimdiki şartlarına kıyasla daha parlak, daha emin mes lekler yaratıp mekteplerin mahrecini o taraflara çevirmeli. Serbest meslekler o kadar cazip ve verimli olabilmeli ki, Devlet kadrosu 1-çinde şimdiki derecede münevverimiz mahpus kalama-malı. Umumî saadet böyle olabilir. Memurların da, memur olmayanların da. Devletin de menfaatine uygun olan budur.
Memurları yıkarak değil, serbest meslektekileri kuvvetlendirerek normale doğru gitmeli fikrindeyim; hâlâ da o fikirdeyim.
Perşembedir, perşembe.
(Vâ-Nû)
Ankarada yapılan toplantıda verilen kararlar
KADRO İLE TEMİZLENEMEZ
Ankarada toplanan Turizm Danışma Kuruluna şehrimiz belediyesi namına iştirak eden reis muavinlerinden Suat Ku-tat dün Ankaradan gelmiştir.
Kendisiyle görüştüğümüz reis muavini, Danışma Kurulunda verilen kamlar arasında tstan-bulu alâkadar eden hususları izah ederek demiştir kİ:
— Toplantıda, turistlerin, istifade edeceği otel, lokanta, gazino ve benzeri yerler lüks, birinci, ikinci ve üçüncü sınıf olmak üzere dörde ayrılmıştır. Kalan plaj. kaplıca gibi yerlerin vasıflan, mahalli İdarelerle Sağlık veya Milli Eğitim Bakanlıklarının mütalâası alındıktan sonra Turizm Genel Müdürlüğünce tâylıı edilecektir.
İstanbuldaki lokanta, gazino
ve benzeri yerlerin sınıfları .. „
yeniden tesbit edilecektir. Gc-1 çalışacağını.
nel kurulun tesblt ettiği esaslar Türkiyenln bu en büyük ve beynelmilel esaslardır. dağınık şehri İstanbulda kaç
Mevcut müesseseler turizm çöpçü var, ellerindeki çöp top-gcnel kuruluna müracaatla mü- latna vasıtası nelerden ibarettir esseselerlnin turistik vaziyette biliyor musunuz?
olduklarını lsbat edecek ve ken- Çok emin membalardaıı elde dilerini turistik müesseseler ettiğim rakamlara göre, lstan-olarak tesçil ettirecekler ve bulda temizlik işlerinin kadrosu bundan sonra bazı muafiyet- 1404 kişidir. Fakat bu 1404 kişilerden istifade edeceklerdir. yi elinde süpürge, faraş sokak-Genel kurulda görüşülen lart temizliyor, arabaları veya ikinci mühim mevzu, turizm ( kamyonları ile kapı kapı doia-endüstrisl kanun projesidir. Bu şıp çöp dolu tenekeleri boşaltı-tasarıda, meri olan turizmi leş-i yor vik kanunundan çok daha şii-mullû esaslar kabul edilmiştir, memurdı Turistik müesseseler gümrük reslmlerile bir takını mali külfetlerden muaf tutulmaktadırlar.
Üçüncü mevzu da dilekler İşidir. Bu komisyonda bilhassa İatanbulun beş yüzüncü yılı hazırlıklarının başa alınması diğer belediyelerce de tasvip edilmiştir. Bu hareket İstanbulluları sevlndirmelldir.
Ayrıca turistik müesseselerde yabancı sanatkâr ve İşçilerin uzun bir müddet çalışma imkânları da temin edilecektir. Bunlardan başka turizm endüstrisinin muhtaç olduğu her türlü elemanın yetiştirilmesi İçin Milli Eğitim Bakanlığı Teknik Müsteşarlığının vilâyetlerde okullar açması da kararlaştırılmıştır___________________
Ayda 47 liraya amele!
—-----—-----—----------------------■-------—"M
1404 kişilik temizlik işleri kadrosundan 261 kişi ellerini sü- 1 piirgeye ve faraşa değdirmeyenlerdir — Amele, çavuş ve baş- > çavuş ne diyorlar — İnsan takati üstünde mesaî — Seçimler- I de söylenen nutuklar ve aşırı vaitler...
tstanbulun bin bir derdinden blıl de çöplerin vaktinde evlerden al mamam asıdır. Geçenlerde bu mevzua temas etmiş (•), bir apartıman halkının çöp top-iıyan kamyonu hasretle beklediklerini belirtmeğe çalışmıştım.
Bugün de. tstaıibul halkının bu dertten niçin kurtulamadığını, bu gidişle de kurtulmasına imkân olmadığını belirtmeğe
Belediye kanunu
Hükümet tasarıyı hazırlarken büyük belediyelerin fikrini soracak
Yürürlükte olan belediyeler kanunu bugünkü İhtiyacı karşılayamamaktadır.
Bu sebeple hükümet. yeni bir belediyeler kanunu tasarısı hazırlamaktadır. Tasarının ha-zırlanışuıda İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük vilâyetlerin belediye mensuplarının da mütalâası alınacaktır.
Bu maksatla önümüzdeki ay Ankarada yapılacak toplantıya şehrimiz belediyesinden de bir temsilci davet edilmiştir.
Akademi teşkilâtı
Hazırlanan rapor bugünlerde Ankara-ya gönderilecek
Beklenen fil geldi
İSTANBUL = -= HAYATI
Filin bakıcısı
Muhammet Sultanın verdiği malûmat
Hindistan Başbakanı Pandil Noht’u'nun hediye adında!;! yavru
Lâf ve iş!
Eksik olmasınlar, bizim için cok çene yormuş-çok Etiz nuru döküp to-,nar tomar kâğıtlar karala-Turk çocuklarına, mçlar. Gazeteden öğrendi-eltijl Mohinl • Şirin) ğîmize göre, bclcdivenıiz son fil dün sabah! bîr vl| içinde Telefon İdare-mükâ-
I lor İtalyan vapuru ile şehri- sine yetmiş bin lira [ m!w getirilmiştir. File Muhtrm-1 leme ücreti ödemiş
sanmayın!
1404 kişilik kadrodan 32 si r. 30 kişi köpek İmhasına ayrılmıştır, 74 ü şofördür, 170 I tamirat, terzilik, aşçılık, demircilik, nalbantlık, marangozluk, meydancılık ve yatak toplama işlerinde çalışır, 55 I onbaşı ve çavuştur. Bunların hepsini şöyle bir topla sak 261 ! kişiyi ellerini çöpe ve süpürgeye değdlmılyenler olarak 1404 kişiden düşebiliriz. Şu halde kala kala bu koskocaman şehrin temizliğinde bilfiil süpürge sallamağa ve faraş tutmağa 1143 kişi kalıyor demektir.
Bir de vasıta bakımından rakamları gözden geçirelim: ts-tanbulda çöp işleri motörleştirl-llyor, motörleştlrildl diye az mı söylendi. Motörleştlrildl de ne oldu? Hepsi 30 adet çöp kamyonundan İbaret! 259 da araba var. Bu iki yüz elli dokuz araba İle 38 kamyon, tstanbulun binlerce cadde ve sokaklarını bir gün içinde nasıl dolaşır da çöp toplar artık siz düşünün!...

Güzel Sanatlar Akademisi profesörler kurulu tarafından | hazırlanan yen! teşkilât talimatnamesi geçenlerde Bakanlık talim terbiye heyetine gönderilmişti.
Talim terbiye heyeti Akademi müdürlüğüne bir yazı göndererek, talimatname etrafında mufassal malûmat istemiştir.
Akademi profesörler meclisi; talimatname etrafında mufassal bir rapor hazırlamıştır. Rapor hafta sonuna kadar gönderilecek, bu arada icabetlerse An- 1 karaya bir de heyet gidecektir. ,
Akademi yeni teşkilât talimatnamesinde, muhtelif şubelerin birbirine uymayan ahkâm va tedrisat usulleri tevhit edilmekte, tâli bazı şubeler de birleştirilmek tcdlr.
Garp süsleme. Türk süsleme şubeleri de Dekoratl' sanatlar» İsmi altında birieştlrllmektedlr.

İş bankasının Beyoğlu şubesi
İŞ Bankasının yeni tesis ettiği Taksim şubesi, dün saat 10,30 da Taksim Tarlabaşındakl merkezinde açılmıştır.
Bu münasebetle Beyoğlu kaymakamı Ahmet Akbil ve Beyoğlu şubesi müdürü Mithat özdeş birer konuşma yapmışlardır.
Millî Eğitim müdürü
Şehrimiz Milli Eğitim Müdürü Muhittin Akdlk, bu hafta sonunda Ankaraya gidecektir.
Muhittin Akdlk Ankarada bir hafta kadar kalacak ve bu müddet zarfında Bakanlıkta şehrimize alt gerek okullar, gerekse müdürlük teşkilâtı hakkında görüşüp lcabeden kararlan alacaktır.
Çöp alma ve sokak süpürme işinde çalışan dar bir kadro ve vasıta kıtlığı karşısında ne oluyor biliyor musunuz? Temizlik İşleri kadrosunda memur ve kontrolör olarak vazife almış bulunanlar, zavallı yükleniyorlar. Sabah karanlığında iş başı edilen çöpçüler.
İnsan takatinin üstünde çalış- 96 Hra olduğunu söylüyor, maya sevkedlliyor. Hattâ o de- 1 recede ki bunlar için kanuni mesai saati mcvzuubahls değildir 10 - 12 saat çalıştırıldıklarını çöpçülerin ta kendilerinden dinledim. Bu mesaileri mukabilinde tatmin edici para alıyorlar mı? Asla...
İşte bir amele... Kendisine
soralım:
— Ne maaş alıyorsun delikanlı?
— Maaşı mı. elime geçen parayı mı soruyon?
— tklslnl de söyle.
— Maaş dersen adı büyük! 60 lira... Elime geçen para ise 47 lira... Bu İşe can dayanmaz amma ne çare... İstanbulda iş bulur, memleketteki çoluk çocuğa biraz para yollarım diye düşünmüştüm. Fakat boş çıktı Bula bula çöpçülük buldum. Al-d iğim paradan ayda 10 lirayı çocuklara zor gönderebiliyorum.
— Memleketin neresi?
— Boyabat.
— Kaç çocuğun var?
— Biri 8. öteki 5 yaşında iki çocuğum, bir de anaları var.
— Eşin bir iş yapıyor mu?
_ Tarlalarda, bahçelerde İş tutuyor amma geçinemiyorlar. Benim aldığım da devede kulak, işi bırakıp gitmeğe niyetleniyorum.
Demokrat Partili Şehir Meclisi âzalarının, propaganda nutukları sırasında cŞehlrde pislikten geçilmiyor, çöpçüler haftada bir evlerin çöplerini almıyorlar. kokuşan çöpler genizleri tıkıyor!» dedikleri hâlâ kulaklarımda çınlamaktadır. O vakit öyle İdi de şimdi sokaklar pıni pırıl temiz, çöpçüler her gün evlere uğrayıp tenekeleri mi boşaltıyorlar? Hayır! İstanbul İçin pek zayii olan bu temizlik kadrosu böyle kaldıkça, ayda 47 liraya çöpçü çalıştırıldıkça Istan-bulun çöp ve temizlik derdinin halledilcmiyeceğl meydandadır. Şehir Meclisi üyelerinden gay-re. ve sokakların temizleneceği, çöplerin muntazaman evlerden alınacağı yolundaki vaitlerinin tahakkukunu bekliyoruz.
met Sultan adında bir bakıcı refakat etmektedir. Muhammet Sultan dün gemide kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
■ _ Hlndlstandan bir ay evvel ayrıldık. Mohinl gemide hiç rahatsız olmadı. Kendisini ot ve şeker kamışı ite besledik Burada Mohinlye bir müddet ben bakacağım File nasıl bakılacağını öğrettikten sonra Hindlstana döneceğim, henüz 5 yasındadır ve dişidir. Bir fil normal olarak 50-81) «ene yaşar. Binaenaleyh iyi bakıldığı takdirde Mohinl uzun seneler Türk çocuklarım eğlendireblle-cektir.»
Mohinl dün gemiden alınarak tnönü stadında kendisine tahsis edilen bir daireye nakledilmiştir Filin gelişi münasebetiyle bugün saat 14 tc Dolma-bahçe meydanında bir merasim yapılacaktır. Törende Hindistan büyük elçisi ve elcilik erkanı, Vali ve Belediye Reisi, Milli Eğitim Bakanlığı temsil-) elleri. Doğan Kardeş dergisi idarecileri ve öğrenciler hazır bulunacaklardır. Törende Ne!ı-runun Türk çocuklarına yolladığı bir mesaj da okunacaktır.
Mohinl bir müddet Spor ve Sergi Sarayının karşısındaki Sümerbank pavlyonunda göçmenler menfaatine lıalke gösterilecek ve mütaakıben Ankaraya gönderilecektir.
tekrar Mohinl
ameleye
(•) 13 aralık 1950 laribii Ak-şam*da çıkmıştır.
Ayda 47 liraya, şu zamanda ve bahsettiğim mesai şartlarında çöpçü tutmanın güçlüğü anlaşılıyor.
Bir de onbaşılarına soralım:
— Sen ne alıyorsun?
— Ayda 77 lira.
Çavuşa soruyorum, maaşının
Bu yazımı buraya kadar yazdığım sırada öğrendim kİ 320 bin liralık yeni bir İhale yapılmış. 20 çöp kamyonu ile 3 arozöz alınacak ve 4 de karoseri yaptırılacakmış. Yirmi, yirmi beş güne kadar teslim alınacak bu yeni vasıtalarla kamyon adedi 32 den 52 ye çıkacak demektir. Kamyon sayısı 52 de olsa. 152 de olsa, temizlik İşinde eli süpürge ve faraş tutanlar sayısı arttırılmadıkça, İstanbu-lun temizlenmesine, vadedlldlğl veçhile sokakların ve caddelerin pıni pırıl olmasına İmkân yoktur.
Şehremininde inşa edilen talebe yurdu acildi
Afyonkarahisar Yardım Derneği, bir talebe yurdu tir.
Yurt dün saat renle açılmıştır.
Vali ve Belediye Başkam, üniversite ve yüksek okullara devam etmek üzere diğer vilâyetlerden gelen öğrencilerin yurt bulmak hususunda çektikleri sıkıntıları belirtmiş ve kurulacak Üniversite Sitesi İle bu sıkıntının giderileceğini söyledikten sonra. «Hayırlı olsun» temennisiyle yeni yurdu açmıştır.
ve
Okutma şehrem ininde İnşa ettirmiş-
14,30 da tö-
Bsyoğlunda seyrüsefer
Cemaledılln BİLDİK
Bir hırsızın karısı aklını oynattı
Çorlu 25 (Akşam) — Hırsızlık suçundan müteaddit vakalar yaparak mahkûm olan Mustafa Karasu, bu defa tekrar aynı suçtan mahkûm olunca karısı Hamide Karasu aklını oynat-1 mıştır.
Mahkûmiyetten mahkûmiyete sürüklenmek yüzünden evine bakamlyan Mustafanın bu defa yine tevkif olunarak cezaevine sevk!, karısını dellrtmtştlr. Hamide. Bakırköy akı! hastanesine gönderilmiştir,
KAN
Mustafa Kemal ve Babıâli ile itilâf İngiliz Başvekili misler I.oid Corç Avam Kamarasında Anadolunun asayişi hakkında beyanatta bulunarak demiştir ki:
Mustafa Kemal Babıâli İle itilâf etmeden evvel birim kendisllr müzakereye girişmemiz mümkün değildir.»
26 'Kânunuevvel /1920
C.H.P. încesu bucağı kongresi
Ankara 25 (Akşam) — Cumhuriyet Halk Partisi Çankaya ilçesi İncesu ocağı yıllık kongresi dün sabah saat onda yapılmıştır. Kongrede Parti Oenel Sekreter yardımcısı Zihni Betti de hazır bulun-muşlur. Oenel Sekreter yardımcısı. partinin azimli çalış-ınaları hakknıda İzahatta bulunmuş, «mürakabe vazifemizi emniyetli seçimlerle asli milletimizin yüce oylan İle iktidara gelinceye kadar aynı şekilde İfa edeceğiz» demiştir.
DAMLASI
NEDİR ACABA DİYE MERAK ETMEĞE HİÇ TE LÜZUM YOK
Bu, harikulade lıir romanın ismidir. Hele kahramanının, eski ve yakın bir dost gibi herkes tarafından gevilen Sherlock Holmcs olduğunu söylersek okuyucularımız khnbilir ne kadar sevinecek?..
En esrarengiz maceraları sahifelerinde toplayan
DAMLASI
Otomobillerin Taksimden Tarlabaşı yoluyla aşağıya inmeleri inceleniyor
Hâlen otomobiller Beyoğlu caddesinden sadece Tünel istikametinde aşağı inmektedirler. Taksim istikametine çıkı? da yine sadece Tarlabaşından olmaktadır. Bu usulün değiştiril mest için tetkiklere başlanmıştır.
Altıncı şube müdürlüğü, birbirine paralel olan bu iki caddedeki seyrüseferin sağdan gitmek prensibine muhalif olduktan başka İstanbul İstikametine inenlerin sayısı da Taksime çıkanlara nazaran daha fazla olduğu için istiklâl caddesinin daimi bir otomobil kalabalığı İçinde olduğunu tesblt etmiştir.
Bunlardan başka belediye, muhtelif semtlerden Taksime çıkan yollan tâmir ettirmekte olduğundan bu yollarla Taksime veya Galatasaraya çıkan arabaların şimdiki vaziyette yukarı istikametlere ilerlemelerine İmkân da yoktur. Boğazkesen yolunun tamamlanması. Defterdar yolu İle Lüleçibendek ve Çukurcuma yollarının yakında tamamlanacağı gözönilnde tutularak seyrüsefer nizamlarında yeni bir değişikliğe lüzum görülmektedir. Bu değişikte İstiklâl caddesinden şimdikinin aksine olarak otomobillerin Taksime çıkmaları, Tarlabaşı-nın da sadece İnişe hasredilmesi kararlaştırılacaktır.
Şerlock Holmes serisinin en kuvvetli, en heyecanlı romanlarından biridir, önümüzdeki cumartesiye başlıyoruz.
TURAL
öksürüğü keser
Resmî daireler tenzilâtlı tarifeye tabi olmakla beraber, biz tam tarifeye göre beher mükâlemeyi on kuruştan hesab edelim, yetmiş bin lira, yedi yüz bin miikâ-ieme bedelidir. Yedi yüz bini bir senenin 365 gününe taksim edersek, tatiller de dahil olmak üzere beher güne vasati olarak 1918 mükâle-me isabet eder. Telefonu açınca birbirlerine yalnız bir merhaba deyip kapatmror-la. va. Karşılıklı konuşuyorlar tabü. Her mükâlemede a..garî yirmi kelime söylense, bir günde telefonla kırk bin kelimeye yakın lâf ediliyor demektir. Peh, peh, peh!.. Buna çene mi dayanır, nefes mî yetişir?
Durunuz bakalım, yalnız telefonla is bitmiyor. Bir de yazı tarafı var. Belediyenin Hukuk İşleri Müdürlüğü, bir yıl içinde muhtelif ebatta yüz küsur bin adet yazı kağıdı sarfetmiş. Fakat bu sarfiyata mukabil aynı müdürlükten çıkan evrakın sıra numarası henüz bin bes yüze bile varmamış.
Evrak numarasının ehemmiyeti yok. Kâğıtların geri kalanını kullanmadan sepete atmıyorlar ya. Elbet onları da yazı yazıldı, üzerlerinde muamele yürütüldü. Bir tek müdürlüğün istihlâk ettiği yazı kâğıdı adedi vüı binleri bulduğuna göre, belediyenin diğer dairelerindeki kâğıt sarfiyatını da he-sah edersek vekûn rakamı n.ilvonları aşar.
Görüyorsunuz va. belediyecilerimiz bizim için ne ağır külfetlere katlanıyorlar. Sağolsunlar, Cenabı Hak dillerine, ellerine kuvvet ih’ san eylesin, bir yandan ee-. neleri işliyor, bîr yandan kalemleri çıtırdıyor!
. Bu kadar konuşma ve ya, zı arasında şehrin işlerini , yapmağa nasıt vakit buluyorlar? diyeceksiniz. Hakkınız var, aynı şeyi ben de derin derin düşündüm. Biraz sonra evden çıkınca etrafıma bakındım ve kendi kendime sordum: «Yapılan işler nerede?»
Ekmeği hamur çıkaran fırınlar harıl harıl işliyor. Muhtekir, hilekâr esnaf istediği gibi hareket ediyor. Yaya kaldırımlarını işgal eden seyyar satıcılar avaz a-1 vaz haykırıyorlar. Kaldırmışız sokaklarda vazın toz vı« ğınları. kışın çamur batak’a-’ n içinde yüzüyoruz. Dertle-j rin hepsini sıralamağa kal. karsak sütunlar değil, sahi. feler de kâfi eelmez.
, Bu işler bövlece vüz üstü , vatadursun. belediye daire-I İerinde telefon çıngırakları . durmadan ötüyor, mürekkep hokkaları dolup bo^all-. yor, kâğıt tomarları raflara . istif oluyor.
■ Ne yapsmla? Konusmak-• tan ve yazmaktan vakit bıı-
lup şehrin işleriyle uğrasa-
1 iniyorlar, mazur görelim!
Cemal REFİK
I ..""..........
Üsküdar - Çengelköy dolmuş tarifesi yok mu?
Çengetkövde oturan bir oku-1 yucumıızdan aldığımız bir mek-
■ tupta $öyle denmekledir:
«Belediye Üsküdar - Çengel, köy, Beylerbeyi Kuzguncuk ' dolmuş tarifelerini tesblt etmiş midir, bilmiyorum. Fakat t)s-’ küdardan, Kuzguncuğa da, Bey. lerbeyine de. C-engelköyüne d* , giden yolculardan 50 kuruş a’ lmmaktadır.
ı Bu yüzden geceler. Üsküdar-
■ dan Çengelköyüne dolmuş bul-
■ mak İmkânı çok defa mevcut olmuyor, şoförler Kuzguncuk yolcularını tercih ederek Çengelköy yolcularını otomobile almamaktadırlar. Bu hususun nazara alınarak alâkadarların gereken tedbirleri ittihaz etmeklerini rica ederiz.»



Bahire ♦
M alıkpffîe Koridorlarında
Maunun ince, uzun boylu bir delikanlı. 'âabıla memurunun i anında şaşkın şaşkın bakır,matından belli ki buraların acemisi. Yanına gittik.
_ - ? haber, delikanlı?
— Sağlığınız, bey abicim.
— Sen de sağoi amma .. Sözü kesti:
— Yooook. bey abi. Kel ot lanın masalını bilmez misin sen? Hani, Kel oğlanı padişah huzuruna çağırmış; «Dile benden ne dilersin?» d-miş. Kel oğlan da; «Dileğim sağlığın padişahım» dive cevap vermiş. Biz de büyüklerimizin ılığına dua ederiz. Bu dünyada İşlen Yürütmek için üi şey lâzım. Biri para, biri dua. Kiminin parası, kiminin duası. Benim paranı olmadığı için duadun gayrısına gücümüz yetmiyor. Büyüklerimiz sağ olsunlar ki onların sayesinde biz de rahat edelim.
— Peki, gene duanı ede-dur amma biraz da bşka şeylerden konuşalım.
— Emret, bev ahicim. Ne istersen konusalım.
— Mahkemeye niçin geldin?
Goz uciyle polis memuı ıı-na baktı, yavaş sesle mırıldandı;
— Ne söyliveyim, bilmi; yorum ki. Her şeyi polis abi biliyor,
— Ne yaptığını sen kendin bilmiyor sun demek?
— Şey... Asamızda maraza çıktı da karakolluk olduk, sonunda da mahkeme kapısına düştük.
— Maraza neden çıktı?
— Hiç... Hava cıvadan bir İs. Serseri mızıklandı. benim de kafam kızdı. Paranın şakası olur mu. bev abi? Demincek de söyledim ya. bu dünyada iki şev lâzım. Biri para, biri de dua. Ben zengin bîr adam değilim ki paraya bos vereyim.
— İşlerini dua İle yürütemiyor musun?
— Övle sev olma?, bev a-bi. Benim duam kendime fai’da vermez. Haşa bu meclisten dışarı, itin duası kafa.ı| olsa gökten ekmek yarar. dive bir söz vardır, bilmez misin? İşlerimi duaya t "larsam ağzımı havaya a-canm. Her işte paranın hükmü geçer.
— Para için kavga ettin ö'.le mi?
— Serserinin mızıkçılığına öfkelendim. Karşımda (' &ru dürüst lâf etse, eyvallah derim. Ben para canlısı d pilim, arkadaş cenfasıyım. Ahbplar için canımı veririm. İnanmazsan git de birim arkadaşlara; «Neeatinin arkadaşlığı nasıldır?» diye sor. Cebimde beş kuruşum olsa, sen gelsen de; «Necati, şunun yüz parasını bana ver» desen, çıkarıp vermezsem namussuzum. Amma velâkin, katakulliye gelemem. insanın ağzından söz bir defa çıkar. Vereceğim, deyince vermeli. Söyleyip de sonradan dönmek erkekliğe
yakışmaz. Erkek dedirin, erkekliğini bilmelidir. Bu dünyada herkesin az çok bir namusu vardır, öyle değil mi bey abi?
— Uzun uzun konuşuyorsun amma ben bir şev anlı-yanııvorum. Nedir bu para meselesi? Alacağın vardı da vermediler mi?
— Vermedi, bey abi. Mızıkçılık etti.
— Mızıldanan kim?
_ Kim olacak, serseri İsmail. Evvelâ konuştuk, Parayı vereceğim» dedi. Ben iki bucuk kâğıdı gösterdim; «Sen de çıkar, göreyim» dedim .Cebimde beş papel var, Yalan sövliivorsam namussuzum. Senin hakkını yemem» diyerek bir sürü yeminler çekti. Sen olsan inanmaz mısın? Aslına bakarsan gene kabahat bendedir. îsmailin ne mal oldu-duğunu bilirim. Her zaman tükürdüğü tükürüğü yalar. Onun lâfına inanılır mı hiç? Kahvede bir cay için bile mızıkçılık eder, maraza çıkarır.
— İki bucuk lirayı senden bore mu almıştı?
— Yok be yahu. Oyunda taktı.
— Kumar mı oynadınız?
— Yolda giderken karsıma çıktı; «Necatlciğim, bir çift yeni zar aldım. Gel bir talih deneyelim» diye asıldı. «İşim var, aksama buluşalım» dedimse de vkamı bırakmadı. Kaldırımın köşesine oturduk. «Kazanırsam papelleri alınm ha? dedim. «Vermiyen namussuzdur. İki buçuk papeline atalım. Düşes benim, dübeş senin» dedi. Kabul ettim. Zarları kendisi kasketinin içine koyup salladıktan sonra attı, dübeş düştü. »Ver bakayım paraları» dedim. «Dur, bunu savmam. Zarlar veni olduğu İrin usulünü alamadım divprek- tekrar attı, gene dübeş. 'Bunu kazandın. Bir daha Rfahm. gene kazanırsan b"s kâğıt alırsın, kazananı «»"an ödeşiriz» dive mızıkçılığa başladı. Sonunda marazava tutuştuk, Bursa bıçağı île sağ omuzuna iki zımba vurdum.
Mahkeme açıldı, mübaşire şaşkın şaşkın bakarak kalktı.
Aradan bir saatlik bir zaman geçtikten sonra Hugh sanki ye- ' niden hayat bulmuş gibi canlandı. Zira, bu müddet zarfında mükemmelen karnını doyur- ’ muş; ve en ınülena Ren şaraplarından içmişti.
Jingles ise, Huglı’dcn aklığı gizli işaret üzerine kıyafet değiştirmek işini şimdilik bir tarafa bırakmış: yalnız saçlarını taramış; elindeki, yüzündeki kirleri temizlemiş yine göz alıcı güzelliğine ka vuşmuştu. Du-d aklarını boyadı; kaşlarım kalemle düzelterek çehresine eski hatlarını ve rengini iade etti.
Cebinden ıızun bir havana sigarası çıkararak Eric Brecon ansızın dedi ki'
— Öyle sanırım ki Walewskl‘ nln elimize seçtiğini bütün garp dünyası duymuştur
Hugh. masumane sordu:
Haber nasıl
ARSAM
Casuslar Merkezi
İSTANBUL
Amerikan gizli ajanı North’un casusluk
Binbaşı Hugh maceraları


fazan: Van IVyck Mason
Çeviren: Nihal Karumağaralı
— Ne demeğe bunu hana daha evvel haber vermedin?... Eğer İşkence neticesinde herif konuşamadım ölürse başına gelecekleri var sen düşün gayri, öteki dünyayı ûoyiarsm
Bu tehditlere maruz kalan adam sapsan kesildi:
— Fakat, yoldaş- • Fakat bilemedik kİ... Bir netice alırız sandık... Maalesef âsi kerata göründüğü kadar kuvvetli değilmiş...
Hugh araya virdi:
— Eğer bana fırsat verirseniz, başka usuller kullanarak belki onu söyletebilirim. Anıma bilmiyorum. Lâfımı anlayabilecek kadar kendine malik mi?
XXX WAIEWSKİ şarap tüccarının 1 kabir çok bağımlardan teşkilatı merkezi elverişli bir
Meclis’ıi İdarî ve kazaî kararlara müJ l ialesi
I (Bas tarafı birinci sah'leJ ■) I llm.noame .e hat .. , .un hü-
Diın Ord. Prof. Hıddık Sami kümlerini itilâ! etmişlerdir. Bu Oı.ar’a müracaat ederek bu me- hareketler mili! hâkimiyete ve-sele hakkında ne düşündüğünü riien yanlış bir mânanın netl-şoiduk. Değerli idare profesörü bize şunları söyledi:
(— Fertlerin hususi meseleler hakkında Meclise müracaat etmeleri anormal bir durum ar-zetmektedir. Arzuhal Encümeninin bu gibi meseleler hakkında verdiği kararlar bir bültende neşredilmekte ve milletvekillerinden İtiraz eden çıkmadığı takdirde katiyet kastetmek-tedlr. Bu vaziyette bir takım zıt kararların çıktığı ve Meclise müracaat etmeyenler aleyhine ı bir müsavatsızlık yaratıldığı gö- ! rPImektedlr. Meclisin İdari ve ı kazaî kararlara müdahalesi ta- l mamen anormaldir.
Son arzuhal encümenleri fer- I di müracaatlar üzerine verdik- i lerl kararlarla nizamname ta- ı
ceeldk. Meclis hâkimiyeti ancak hukuk kaidelerinin ve nizamının çerçevesi İçinde kullanılır, Arzuhal Encümeni İse kendini hukuk kaideleriyle bağ-Iı görmeyerek mevcut hukuki nizamı İhlâl etmiş ve Mecll e müracaat eden ve lehinde karar alan fertlerle müracaat etmeyen veya ettiği halde lehle karar alamıyan fertler arasında bir müsavatsızlığa meydan vermiş ve idarenin salâhiyetine tecavüz ederek idare hayatında İstikrarsızlığa ve fertler arasında müsavatsızlığa sebep olmuştur.
Meclisin her şeyden evvel hukuk nizamına saygı hususunda iyi bir nümune olmasını İstiyoruz.»
TÎVATROLRR
Çıkan tefrikaların hülâsası
Antaly.Kla eczacı olan üvey babası Lutfl beyin tecavüzlerine uğrayan Aysel, annesi niu e vinden İstanbula kaç-mişltr. Terzilikte çalışarak hayatını kazanıyor. Adnan isimli iyi bir adamın karısı olan iki çocuk annesi Feri-deyi abla gibi seviyor.
(alışıyordum. Çocuğa da bakıyordum Doğrusu, bu ağır yüklerin hiç birini angarya saymıyordum. haya'imiz, şimdilik normale yakın cereyan ediyordu. Kardeşimi «evlyoıdum. annemi seviyordum, üvey babama hürmette kusar etmiyordum. Arada sıra da, (Ben bu evde takın tufeyli bir haJdr bulunmayayım. Üvey babamın ekmeğini yiyorum!» diyB düşünüp ağlıyordum. Fakat bunlar, gelip geçici buhranlardı Vakte ki daha büyüdüm..
Tekrar bir sükût olaı
VEFAT
Zevcim, Babamız, Büyükbabamız, emekli deniz subayların-aıı.
MEHMET MAHİR ERTEM
25/12/11)50 pazartesi gecesi, Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi bugün (26/12/1950 sah günü'. Emlrgân Boyacı-köy, Fıstıklı, Necip paşa sokak. No. 16 datl evimlzaen saat 11 de kaldırılarak, cenaze namazı. öğleyi müteakip, Kasımpaşa Camlı Kebirinde kılınıp. Kulaksızdaki aile kabristanına defnedilecektir.
Refikası: Bellice Ertem: Kızı: Muzaffer Emel: Damadan: Abdullah Necati Giilsan (keresteci): Tevfik Emel (D. H. Y. Yeşilköy M. Telsiz Baş Me.); Muzaffer Tayfun (Kd. Dr, Yr.h.l; Torunları : Nail Giilsan, Necla Tayfun
Çelenk gönderilmemesi rica un tır.
Cahil Irgat

diye akimdan geçirdi.
Eric Brecon İzahat Veriyor:
— Alexe! hiç hlr şeyde muvaffak olamae’ıy-a bur.da muvaffak oldu. Burada mükemmel bir koleksiyon vücuda getirdi.
İhtiyar bir adanı kibar yüzünde büyük hlr ıstırap ifadesiyle demir pat'uaklUU] kapıya yanaştı; purcınkhklaruı arasından tırnakları sökülmüş korkunç ellerini u ratarak bir şeyler istedi: yalvardı zindancı ise ihtiyarın suratına doğru tükürdü.
Hugh, sordu:
— Kimdir bu adam?
Erle:
— ihtiyar mı? .. Bu binanı eski sahibi. — cRdl.
Ve, saman yığınlarının üstüne sırtüstü uz ’nmış but gözlerle tavana bakan bir bedbahytı İşaret etti:
— Bu adam bir (faktördür. — dedi. — Bir kaç mil ötede tayyaresi dilşen bir Amerikalı pilotu tedaviye kalkışmak gibi bir sersemlik yaptı.. Sersemlik yaptı diyorum, zira, nasıl olsa pilotun ölmesi mukadder olduğunu biliyordu.
Hugh. m'ihatabmin güzel yüzünü, biçimli v ıcuduuu tetkik ederken bu gencin, kendi vatandaşlarının felâketinden böyle İnsafsızca bahsetmesine şaşıyor.
Mahzende en aşağı on bölme vardı. Ve mı bölmelerden kerih kokular duyuluyor; uzup zaman yıkanmamış vücutları!1 ter kokuları; ve anlaşılmaz diğer kokular...
Mahzenin nihayetimle, önünde bir Moğol askerinin nöbet tuttuğu diğer bir demir kapı dikkati çekmekteydi. Askerin tabanca kemerine İlâveten bir de kamçı sok ,nm uştu.
Alesel'nin küçük Mı grupla yaklaştığını görünce sigarasını yere atıp ezdi; kız’l yıldızı pırıldayan şapkasını düzeltip hazır ol vaziyeti aldı. Şişman ve İfadesiz çehresi -şığın altında büsbütün sarı görünüyordu.
Aiexermn bir İşareti üzerine selâm vererek önünde beklediği biiyiik kunt kapının sürgüsünü çekti.
Bu mahzen diğerine nazaran pek küçüktü: ve pek havasızdı İçi de iki bölmeye ayrılmıştı.
Alışkın bir hareketle Alexei soluna rastlayan kapıyı itiverdi. Burası Rus gizil teşkilâtı Kavaklı merkebinin İşkence odasıydı. Konuşmamağa ahdetmiş nice dudaklardan, nice sır-
( Ark ası var)
Sabık met-gâhı, Rus gizli mağa son den bina idi. Hugh bunu anlamakta gecikmedi.
Kış güneşi ufukta kaybolup da çıplak ampullerin keskin ışığı ortalığı aydınlatmağa başlayınca. Hugh, zlhlniiıde tasarladığı plânı ıp.tbl) mevkiine 'koymak tizere harekete geçti.
Erle Brecon. Alemi ve kendisi bir maiyet zabitinin peşinde yüksek taş merdiven'erden aşağı indiler. Merdivenle son basamasında, öncü cebinden bir anahtar çıkararak tsm karşılarına gelen demir kapıyı açlı Ne gizlediği bilinemeyen karanlıklardan mahiyet! anlaşılmayan öyle pis bir koku yüzlerine çarptı kİ, Hugh'un kısa kesilmiş saçları dlm dik oldu.
Jlngles'l yııkanda Jstirahate bıraktığına içinden şükürler ediyor. Genç kız. hakikaten de dinlenmeği huk etmişti. Son kırk sekla saattir, ikisi de ancak bir, iki saat katar uyuynbilmiş-lerdi Hugh da bitap bir haldeydi, İçlerine kum dolmuş gibi konuşmuyor. En usta adamları- g₺z vaniyOrdu.
mız kendisini istintak ediyor: | Maiycr subayuu ulüp ederek herifi söyletemiyorlar Hiç bir »,|r ta8 merdivenden In-
?ey lttiraf etmiyor. dfler Bu merd5ven kjal âfetin
Jingles trkllrıls gibt başını öte istilâsından önce muazzam şayana çevirdi. rap mahzenine inmek için kul-
Hugh. ılık bir su cereyaniyle janılıyonntış.
donmuş bir nehlrin buzlan eri- | Kemerler ve tavanları kub-yiyormuşçasma yüreğinde bir bell küçük bölmeler Iroyu sarı ferahlama duydu .. Walewskl taşlardandı. Bu bölmeler, za-hiç bir itirafta bulunmamış. 'man;nda şar sn nevilerini bir-Fakat acaba d&hıı ne kadar za- birinden ayırmak Içlıs yapılmış, man işkenceler? mukavemet e- şlDldl lse nShuş mûR.sadıara debilir? İnadında ne kadar z&- pek müsait bir dekor teşkil e-man daha ısrar edebilir? diyordu
| Bu sıra sıra bölmelerin kapıları, çıplak ampullerle aydm-ö- lanmaktaydı Ve hu kapıların ardında, insanın hayaline sığmayacak tartar korkunç facialar gizleniyordu. Kadın ve erkek mahpuslar saman yataklarının üstünde cansız gibi kıvrılmışlar bazaıı zayıf bir hıçkırık duyuluyor; koridordaki erkekleri görünce bölmelerin uzak köşelerine geri geri çekilip siniyorlar: birbirlerine sokulup beklemiyorlar.
| Bu manzara karşısında Hugh'
— Nasıl olur'’., yayılmış olabilir?
— Biz Rus gizil teşkilâtında çalışanlar kendi kendimizi aldatmayız, Amerikan ve Türk polisinin uyumadığını biliriz. Zannedildiğinden tarif anlayışlıdırlar. Tabii oizlm kadar değil...
Koltuğuna iyice yerleşerek Erle Brecon ayaklarını karşısındaki iskemleye uza 11-; ve devam etti:
— Yann bütün radyolar Sov-yetlerln garp devletlerine ültimatom verdiğinden bahsedeceklerdir. Tabii yelkenleri suya indirecekler. Binaenaleyh Wa-levski'nin elimize geçtiğini bilmeleri lâzım «eliyor.
Alezel lâfa karıştı:
— öyle... Lâkin, Wûlewskl
P Parlse dair bir dram... Paris dekorları arasuıda bir film... Parlsln en büyük sırrı...
Grorşes Simenon’un meşhur romanından sinemaya alınan Eyfel Kulesinin Esrarı Renkli, feci ve hissi bir film
Baş Rollerde: CHARLES LAUGHTON — PATKtCİA ROC — FRANCHOT TONE
Bütün kabareleri, barları, bulvarları, lüks, eğlenceli ve maceralı hayatı Ue bütün Paris...
Bu akşamdan itibaren
SÜMER ve TAN Sinemalarında orijinal renkli, kopyası FERAH sinemasında Türkçe kopyası. ÖZEN FİLM
■■■■ ŞAHESERLER HALÎKİ ■■■■H
ALAN L A D D ’ ın
EN SON ve EN MÜSTESNA FİLMİ PERŞEMBE AKŞAMI
Ce. Re.
I! M inTJ’ıa aj ■! Mifeil pjMMnTOTuiAIMla
ir Kabalaş lisesi mezunlar derneği kongresi Sİ aralık pazar saat 10,30 da liBe konferans salonunda yapılacaktır.
/ '—A
S A R A Y * da
23 Aralık Perşembe saat 18,30 da
ÜNLÜ VİYOLONSELİST CASSADO’nun Büyük başarısı dolayıslle umumi istek üzerine tamamen yeni programla. Bir veda resitali verilecektir.

Alexel, çatalla dillerini karıştır» karışlıra devam etti:
— Çok güç hlr mesele!... liim tehlikesi oaş gösterinceye kadar istintak ileri götürüldü; yine de bir netice alınamadı. | öfkeden yiiziı mojıııoı keslkl-veren Erle Bren m gürledi: 1 — Ahmak herif! ölüm tehlikesi mi dedin'.1 Nasıl olur da bu derece İleri ultr.ıelerlne müsaade edersin? 1 Alexel kekelemeğe başladı: I — Fakat, vuidaş.. Fakat, ben... Sandım ki... _____________ ____________
Erle Brecon İsmi alımda ya-1 Un tüyleri diken ’ diken oldu, şayan Amerikalı vatan hani işte Rus gizil teşkilâtının ha-Ben Gramont haykırdı: şişhanelerinden bir mimune!
YÜZBAŞI (Capt-ain Carey)
ALAN LADD — VANDA HENDRİS’Lll
i Bin Bir neyec&n dünyası olan Filmleri |

Metro - Goldwyn, FiTAS ve MELEK sinemalarının H
Sayın İstanbul halkına 1951 YILBAŞI HEDİYESİ HOLİVUTTA 1950 YILINDA YAPILAN EN GÜZEL FİLM
AŞK MÜCADELESİ
Renkli (That Forsyte Woman) Renkli
«■(
(That Forsyte Woman) Baş Rollerde:
EROL FLYN — GREER GARSON — WAI.TER PİDGEON Yarın akşam büyük müsamere olarak MELEK Sinemasında
Biletler bugünden satılmaktadır
Genç kız. kısa tereddütten sonra, maceı asını anlatmağa karar verdi:
— On altı yaşını geçtim .. Sonra ->n yedi, on sekiz... Üvey babanım bana karşı tavırları değişti.
Saf katimcağız gözlerini açtı:
— Nasıl yani...
Bu safiyet- karşısında, Aysel, itiraf edeceklerini birdenbire aöyleyemcyrip yine dolambaçlı yollara saptı:
— Kardeşim, annemin etrafında, yine bir genç kadın havası yaratmakta devam ediyordu. Fakat ben?... Ben bu havayı bozuyordum. Kabahatimi nasıl tamir edeyim diye düşünmeğe koyuldum.
— Sen başka bir şej anlatmak istiyorsun Fakat cesaret edemiyorsun, Aysel...
— Müsaade et. Şimdi ona da geleceğim... Civarda bazı erkekler, benimle atfikslanmaga başlamışlardı Eskiden annem meşhur güzellerden sayılırken, artık ona değil, bana bakıyorlardı. Bu da. annemi şaşırtıyordu. Bana âdeta cinsi pir kin beslemeğe başlaaı. Beni, baba-

AŞK ve MACERA ROMANI — Nakleden: Ali MARMARA
mm arkadaşlarından biriyle evlendirmeğe kalktı
— Demir beyin mi"
— Evet... Kendisinden büyük, kendi kocasından haydi haydi büyük biriyle Bu şekilde, evlerinde oturaır.ıyacal'., başka tarafa gidecektim. İhtiyar kocamın havasına uyup tubfatlyle ben de babayanı'leşccektun... Düşüncesini anlıyorsun ya...
Peride, sıçradı:
— Bu sebeple mi evden kaçtın?
— Hayır... Zaten annem de kasten değil, farkında olmayarak bu plânları bana hazırlıyordu. Eınln ol: Annem beni pek sever, saadetimi İster... Fakat kadınlığının hislerine mağlûp oluyordu. Gençliğimi kıskandığından böyle hareket ediyordu.
— Vah Leman hanımefendi
vah... Anlıyorum, Aysel... Senin de annene fen® not veımeyk-şlndekl inceliği anlıyof ve seni takdir ediyorum.
— Sonradan düşündüm ki, belki de kabahat bendedir: Kısmetimi ceduetmemeli, kısmet kısmettir. Belki sonra asla ev-lenemem. Bu evden, rengin, müreffeh bir kocanın kolunda ayrılmış olacaktım Sonra dn an nemi Esma teyzemin mirasına sahip edecektim Beliren diğer tehlikeleri önliyecektım. O sıralarda sana bîı mektup yazmıştım. Hayalındaki bu safhanın bazı teferruatını sen de hatırlayacaksın.
• — Kendinden pek t-ıiyük biri ile evlenmen fikrine, yalnız ben değil, kocam da itiraz etmişti. İkimiz de ne derece isyan ettiğimizi 'ima bildirmiştik. Annenin aleyhinde 1tccam>n ne şe-
kilde düşündüğünü tasavvur edemezsin. Böyle bir tezada bir turlu razı olamıyordu: Kendi genç bir kocaya varsın da seni ihtiyar bir Kocaya versin... Elli küsur yaşında bir adama... Sanki kendi hakkını sana vermiş gibi... Olur şey dığll—
— Fakat mesele: O ellilik adam beni alıyorou. .. Ren de evleniyordum... Mesele bundan ibaretti. Bu kadar basitti.
— Peltl ama, bu İzdivaca böyle alelacele niçin İhtiyaç vardı?
— Teyzemin vasiyetnamesini biliyorsun.
— Bilmiyorum Neymiş o vasiyetnamenin şartları (
— İlk bakışta, bu vasiyetnamenin şartlan, garip görünür... BUhassa, annemin karakterini bilmeyenlere... Halbuki. Esma teyzem, herkesin saadetini istediği İçin bu vasiyetnameyi böy-
le hazırlamıştır. Annemin, benim üzerimde baskı yaparak, evde ahretlik gibi alıkoyacağını, beni katiyen evlendirmeyeceğini tahmin etmişti. Zürrl-yetslz, saad etsiz, Istiklâlsls ihtiyarlayıp gitmemem İçin çare aramıştır. Onun İçin, 6ervct değil ama, epey gelir teşkil eden varlığını, şartlar dahilinde miras bıraktı.
— Meselâ?
— Birinci şart: Evlendiğim gün, o varlık benim olacak. Fakat gelirinden annemin hayatında faydalaumıyac:ığım. Hayattayken gelirinden annem faydalanacak... Teyzemin kanaatinse, ben, böylelikle, gelişi güzel bir adamla evlendlriie-nıem. Zayıf karakterli bir insan olan annem de, mirası eline geçirip çarçur edemez... Annemin, benim evlenmemden İstifadesi olmuş bulunuyor... Otomatik şekilde, büyük Anneliğe razı olacak...
— Çok etrafh düşünen teyzen varmış.
— Allah rahmet eylesin.
Derin derin içini çekti.
_ Fakat işte... Babam yaşın-
da bir İnsanla evlenmek meşe* leşi de hayli meseleydi... Bu servet vâ'dine rağmen... Annemin arzusuna rağmen...
— Eh, doğru...
— Fakat, ablacığım, şimdi maziye doğru bakıyorum da, en mükemmel çare yine izdivaçmış diye düşünüyorum. Bütün başıma gelenler, o izdivaç sayesinde gelmeyecekti. Hayatım daha e-mln, daha sağlam olacaktı.
Feride, gülmeğe başladı:
— Bereket versin, öyle bir kötü izdivaç, alnının kora yazısı değilmiş. Kolaylıkla yakayı sıyırdın.
Genç kız, hafifçe başını salladı. Sonra, gözlerini, hayli ıstıraplı düşünceleri üzerine kapayarak. İçini çekti;
— Buna rağmen âlnmun yazısı pek parlak diye de iddia 0-lunamaz. O İhtiyar kocayı reddettiğim günden itibaren geçen günlerim, hayatımın belki de en kötü günleridir.
— Vah vah... Ne güç durum., Bi. erkeğe karşı duyul» n aşk İle anne şefkati arasındaki lezad-. Ötedenberl bir çok insanları perişan eden klâsik bir fâcla...
«Arkası var)
1
Resimli hikâye
İhtiyar lak, elini masaya vurarak:
— Söylediğin erkek, delinin biridir diye hiddetle haykırdı.
Keti, babasının, bu sözüne şiddetle itiraz etti;
— Baba, Lakl dediğin gibi değildir. Onu yanlış anladınız. Üstelik o. beni seviyor, ben de onu seviyorum, evleneceğiz dedi.
İhtiyar Jak yerinden kalktı, elleri titriyor, gözlerinden hiddet kıvılcımları fışkırıyordu. Boğuk bir sesle:
— 'Eğer sözümü dinlemeyip de onunla evlenirsen seni evlâtlıktan reddederim. Sözümden dönmediğimi de pek Alil bilirsin tehdidini savurdu.
Ketinin bir kenarda durarak bu feci sahneyi yaşlı gözlerle lakl be den annesi madam Olga bir şeyler söylemek isledi. Fakat kocası, sözünü kesti:
— Sen söze karışma! Çünkü senin müsamahan yüzünden tazım, bu rezil herif tarafından ayartılacak vaziyete düştü.
Madam Olga:
— Keti, benim de kızımdır, mukabelesinde bulundu.
— Evet kızındır amma benim soyadımı taşıyor, ben soyumu, sopumu kepaze etmek niyetinde değilim. Son sözümü söyledim.
Madam Olga kızma dönerek nasihat etmek İstedi.
— Kızım, niçin babanın sözünü dinlemiyorsun. O, senin İyiliğini istiyor.
Keti küstah bir eda ile mukabele etil:
— Yirmisine başlım, hayatımı İstediğim gibi tanzimde serbestim.
Keli, sözünü bitirirken babası, kendisine şiddetli bir şamar aşketti. Genç kız, hiç ağlamadı, doğruca kapıya yürüdü:
— Sevdiğim erkeği alacağını diye çıkıp gitti.
Babası Jak. bir koltuğa bitkin, perişan vaziyette çökerken karısı Olga da hüngür hüngür ağlıyordu. İhtiyar soluyarak:
— İnatçı kız, dediğini yaptı diye mırıldandı.
Madam Olga:
— İnatçılıkta sana çekti. Şimdi evimiz ıssız kaldı, diye inledi.
— Kızını besle, onu namuslu bir delikanlı ile evlendirmeğe hazırlanırken kötü yollara sapsın. Buna can mı dayanır? Artık bu kizin adını ağzına almı-yasrn. Benim artık kızım yoktur. Bunu iyice bil.
Madam Olga, kocasının bıı arzusuna boyun eğdi.
Ne ihtiyar Jak. ne de kızı Keti haksızdılar. Jak baba sıfat,iyle. kızı da âşık sıfatiyle görüşlerinde haklı idiler. Genç kız, bir toplantıda Laklyl gör- r» »/•.«*..».. > ı
muş ve derhal sevmişti. Taun- i Famult tıatlerı yükselince çuvala yalnız ben otuz yaşında çok sempatik, \ insanlar değil, beser onar kiloluk demir da tıkılmaktadır! rüberiz ve saf bir kız olan Ke-1 Elâzığ 25 (Akşam) — Pamuk tl. bu kurdu görünce, onun alım ve satımında şimdiye ka-klbuTİığma, zerafetine. tatlı dar eşine rastlanmayan entere-sözlerine kapıldı, hâkinin mu- san bir hâdise İle karşılaşılmış-ayyen bir iş! yoklu. Ayak tlca- t,ır. reli yaptığını, ailesinin de biraz i gelir! olduğunu söylerdi.
İhtiyar Jak, k-----
sevdiğini haber alınca ( m_,____
hakkımla tahkikat yaptı. Ku-!£^â»’di’p’imlk nmrlMıKla KKlnen tiplerden- raüesaBC!re estin»! di. Metreslerini de sömürür kadın düşkünü erkekleri avlamak veya sosyete salonlarına girmek için vasıta olarak kullanırdı. İhtiyar Jak, bu malumatı top- . ladıktan sonra hepsini oturup kızma anlattı. Gene taz, babasının anlattıklarını İtimatsızlıkla dinledi, o da sevgilisi Lâkiye anlattı. Delikanlı: (
— Bana İftira ediyorlar meledim Herkes gibi ben de biraz kâğıt oynarım. İçtimai münasebetlerim bunu İcabetti rir. Sen babanın sözlerine İnandın mı? diye sordu.
Delikanlı, o kadar kandırıcı bir lisanla konuştu kİ kendisini çıldırasıya seven genç kız, sözlerine inandı, Bir kaç gün sonra Keli İle babası arasındaki dramatik sahne cereyan etil ve genç kız evini terkederek {.çıtanı ta tabetti.
Sümerbank pamuk alım sa-, tim. miıesseseslne pamuk satan kızının Lâklyl köylülerden, biri, oğlunu pamuk alınca derhal çuvallarından birine koymuş, .1 Wn_ .. .ç doldurarak
, müesseseye getirmiştir. Kantarcı, köylünün bu hilesinin farkına varamamıştır. Çuval tartıldıktan sonra anbara götürülmüştür. Köylü dayı, anbar memurun ve hamail zahmetinden kurtarmak İçin çuvalını kendisi boşaltmak arzusunu izhar etmiş ve onlar da: (Hay hay, boşalt» demişlerdir.
içinde oğlu bulunan çuvalı
köylü, sırtında anbara sokmuş, yığınlardan birinin kenarına boşaltırken köylülerden bir kaçı İşin farkına varmışlarsa da seslerini çıkarmamışlardır. Bu suretle oğlunu pamuk çuvalı 1-çlnde tartıya vurdurup pamuk yerine parasını alan köylü, oğlu ve arkadaşlarlyle köy yolunu tuttukları zaman gülmekten kırılmışlardır.
Hâdise Sûmernank Pamuk a-iım Ve satım miiesseseslnc do aksetmiş, fakat arkadaşlarının ketûmlyetl suçlunun İsmini tes-bit etmek İmkânını vermemiştir.
Pamuk flatlerlnln yükselmelinden sonra çuvallar İçinde beşer ve onar kiloluk taş ve demir parçalarına da raştlan-mak tadır.
Burdurda AKŞAM
hk haftalar mesut geçti. Delikanlı. genç kıza garşı kibar ve şefkatli davranıyordu. Evleneceklerini kendisine önceden vâdetmişll. şimdi evlenmeyi geri bırakıyor. Heri sürdüğü se-‘ bepler de mâkul görünüyordu.^
Lâkl, sevgilisi evlenme meşe- -----------------------------
leşini kurcaladıkça: simde Burdur bâyiimizin, Akşam - Sabah Postasının afişleriyle
— Seni herkese nişanlım dİ- süs,ü ,,ükkinı ,,e muhabirimiz Halil Bayrakçı, seyyar muha-ye prezante »tmlyor muyum? bir Ak,n ve 8aze‘cm'ri Burdur'da okuyucularına süratle yetiş-Esas mesele budur. Evlenme-) tirea müvezziler görülmektedir.
- Sabah Postası yurdun her yerine günü gününe sevkediinıckte ve alâka lie karşılan maktadır. kukandaki rc-
Ketinin mı Hntnsı^
mite, bLzl resmen de birleştirecek bir formaliteden başka bir şey değil. Bu da bir gün olacak cevabını veriyordu.
Keti, sevgilisinin «abalılara kadar kumar oynayan, zil zurna sarhoş olan şüpheli arka-duşları ve yanlarındaki boyalı kadınlarla tanıştı ve yavaş yavaş şüphelenmeğe, ilk hayal inkisarlarına uğramağa başladı.
Blrleşell altı ay olmuştu, şimdi Lâki'nln parası yoktu. Karakteri değişmiş, sert ve haşin bir adam olmuştu. Bir akşam Lâkl. metresini bir kenara çekti:
— Sevgili Keti, söateriml İyi dinle. Yarın sayfiyeye giderek gayet zengin bir erkekle tanışacağız. Ben seni onunla yalnız bırakacağım. Sen or.unia sıkı iıkı münasebet kurmağa çalış.


Konya - Silfike şosesi
Oğlunu çuvalda satan bir köylü!...
maksadımız onu kumar masasına çekmek, soymaktır.
— fiıkı münasebet kurmak sözünden maksadın nedir?
— O. kadın düşkünü bir erkektir, Sen de ona biraz müsamahakar davranırsan dünya yıkılacak değil a.
Genç kız, bu sözleri işitince, uçuruma yuvarlandığını anladı, Demek sevdiği erkek kendisine böyle iğrenç bir rol oynatmak İstiyordu. Şimdi acı hakikat birdenbire gözlerinin önünde parlamıştı. Sert ve kati bir lisanla âşıkına:
— Ben bu işi yapamam cevabını verdi.
— Yapamam da ne demek? Nasıl yaşayacağız? Paraya İhtiyacım var,
— Açlıktan ölürüm de namussuzluk edemem.
Lâkj hırsla kolundan yakalayarak haykırdı.
— Dediğimi yapacaksın.
— Asla!..,
Ahlaksız herif, bu cevab ü-zerine genç kıza şiddeti! bir tokat indirdi.
Hayal kırıklığına uğramış, bedbaht olmuş, gözleri yaşla dolmuş zavallı Keti baba evinin yolunu tuttu, Meğer babası haklı İmiş. Şimdi babasına giderek ayaklarına kapanacak ve kendisini affetmesi İçin yalvaracaktı. Hatasını, şefkatli babası muhakkak affedecektir.
Kapının sdllnl çaldı. Annesi kapıyı açar açmaz kollarının arasına atıldı. Aynı anda babası da eşikte göründü ve sert bir nazarla Ketlyt olduğu yerde mıhladı.
Genç kız hıçkırıklar İçinde:
— Babacığım diyerek ihtiyar Jak'a yaklaşmak istedi.
Fakat babası:
— Burada ne arıyorsun? Ben seni tanımıyorum diye haykırdı.
— Babacığım kıyma bana!
— Ben baban değilim. Benim artık kızım yoktur. Kızım ölmüştür. Defol karşımdan l
ihtiyar baba, bu sert cevabı verirken parma ğUe de sokak kapısını gösteriyordu. Annesi hıçkırıyordu.
Keti, babasına rica ve istirhamla dolu son bir nazar atfederek:
■ — Babacığım, merhamet et banal diye bir defa daha yalvardı. Bu acıklı hitap üzerine ihtiyar babanın kalbi sızladı. Başını önüne eğerek bir kaç saniye düşündü. Belli kİ içinde bir mücadele oluyordu. Başını yukarı kaldırdığı zaman gözleri yaşlarla dolmuştu. Bedbaht kızını şefkatle süzerek kollarını açtı.
— Babacığım beni affediyor musun? diye sordu.
İhtiyar baba:
— Seni bütün kalbimle affediyorum cevabını verirken Keti vl de şefkatte göğsüne bastırıyordu.
Baba şefkati galip gelmişti.
Çeviren. A HİLÂLİ


170 amele, 1500 e çıkarılarak, inşaata hız verildi
İçeriye evveıâ Yusuf İbnl Haccac girdi. Arkasından, ellerinde içi ateş dulu bir kap olduğu halde asık suratlı, çatık kaşlı, canavar bakışlı iri yarı bir adam geldi Kabın İçindeki ateşte, dışarıdaki uclanna ağaç geçirilmiş İki mil vardı.
Yusuf »bini Haccac. ellerini arkasına alarak göbeğin! ileri doğru çıkararak ve ağzını yayvanlaştırarak:
— Hanım, banım, dedi. Senin için iki ceza kararlaştırdım: ikisi dc ağır. . Birinden birini kabul etmeğe mecbursun, ölmeni mİ istersin yoksa gözlerine mU çektirip ömrünün sonuna kadar kör uaimnnı mı?
Kelime, geniş bir nefes aldı. Gözlerine mil çekilmesine razı olduğu takdirdi: hem kocasını ele vermiyecek Jıem de oğlunu anasız ve babasız bırakmıya-eaktı.
— Gözlerimi kör edin! diye bağırdı. Gözlerimi kör edin, zalim haydutlar!
Mahzene üç kişi gelmişlerdi. Üçü de birbirinden canavardı. Yusuf, iki canavar arkadaşına emir verdi:
— Evvelâ sırtüstü yatırın. Sonra biriniz başını tutun, biriniz de karnına oturun, ki bize zorluk çektirmesin.
İki zıpır heri! verilen emri derhal yerine gelirdiler. Kelime, kımıldamak şöyle dursun, kolaylıkla nefes alıp verecek halde bile değildi. Aym zamanda, üç aydanberi hâmile İdi. Bu sefer de karnındaki çocuğunu düşünmeğe başladı. Y? bu İşkenceden sonra, kocasının son emanetine bir hal oluverirse?., işte büyük ve lahe.ınmûı edilemez bir felâket daha...
Yusuf Ibinl Haccac ateşteki millerden birisini aldı. Yavaş yavaş, kadının sağ gözüne doğru götürdü ve birdenbire bastı, bastırdı:
— C12ZZZ...
Mahzen, yanık bir et kokusu He doldu ve yürekler parçalayıcı bir feryat ile sarsıldı:
— Aaaah. yandım!..
Yusuf, biraz fasıladan sonra, ateşten öteki mili de çıkardı. Odayı yine yanık bir et kokusu ve daha acı bir çığlık doldurup sarstı. Arkasında,-, da üç vahşi kahkaha yükseldi.
Kelime, son mili yedikten sonra kopardığı çığlığın ardı sıra kendinden geçmişti. Şimdi yerde ölü gibi yatıyordu.
Yusuf ibnl Haccac. yanında-talere:
— Bunu buruda bırakamayız. Bir çvala koyup evine götürmemiz lâzım. Bıı işi de ancak siz yapabilirsiniz.
Zavallı kadının ellerini, ayaklarını çözdüler, Baygın vücudunu da büyük ve sağlam bir çuvala soktular. Bir tanesi çuvalı sırtına aldı. Hep beraber mahzenden çıktılar. Kelimemi evine götürüp bıraktılar
Zulüm, bundan İbaret değildi. Merv’dc adam asılmadık gün yoktu. Emevl saltanatım yıkılmaktan kurtarmak için. çok şiddetli davranan Nasr İbnl Seyyar ile kendisi gibi zalim adamları, en küçük bahanelerle mütemadiyen canlara kıyıyorlardı.
Kcllme’nln gözlerine mil çekildikten sonra makamında yalnız oturan Nasr ibini Seyyar’ in huzuruna saçı sakalı birbirine karışmış avurtları çökmüş, gözleri gür kirpik)’ kaşlarının altına gizlenmiş, ayaklar yalın, üstü başı perişan biri girdi.' Acele acele soluyarak ve yarım kcllmlcrle:
— Esed'i yakaladık! diye bağırdı. Vallahi de yakladık, bil-l&hi de yakaladık Arkadaşlarım getiriyorlar onıı!... Ben, müjdelemeğe geldim. En geç iki saat sonra onu karşınızda bulacak ve cehenneme yollayacaksınız.
Nnsr ibini aeyyar'ın yüzüne kan geldi, gözleri parindı:
— Yaşayın be aslanlar, yaşayın, yaşayabildiğiniz kadar yaşayın! Nasıl tuttunuz keratayı?...
— Çoktanbert izi uzrerinde yürüyorduk. Nihayet ele geçir-
Mersin 25 (Akşam) — Orta Anadolu He Cenup Anadolu arasında Gülek geçidinden sonra İkinci geçidi teşkil edecek olan Konya - Silifke şosesinin bir an evvel bitirilmesi için çalışmalara hız verilmiştir. Amerikan usulünce yapılan bu yolun Silifke - Mut arasındaki kısmı bitirilmek üzeredir. Aynı zamanda stratejik ehemmiyeti iıalz bulunan şose dokuz metre genişlikte olup Konyaya kadar 235 kilometredir.
Yolun inşasına hız verilmek maksadlyle hâlen çalışmakta olan 170 amele bir ksç aya kadar 1500 e çıkarılacak tu-.
İskenderun belediyesinin sağlık işlerinde faaliyeti
İskenderun 25 (Akşam) — Belediyenin sağlık teşkilâtı kifayetsiz kadrosuna rağmen ciddiyetle çalışmaktadır. 1050 yılının İlk ayından bugüne kadar (1801) hasta muayene edilmiş ve (825) fakir hastanın reçeteleri belediye hesabına yaptırılmıştır. Aynı yıl içkide belediye ebesi tarafından (209) doğum yapılmıştır. (463) esnaf, hıfzısıhha kanunu He sıhhi 2abıta talimatnamesine aykırı hareketlerinden dolayı cezalandırılmışlardır.
Çukurova bez fabrikasına 100 tezgâh kondu
Mersin 25 (Akşam) — Geçen sene temeli atılan «Çukurova bez fabrikası» şimdi faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Fabrika, dünyanın en İyi dokuma makineleri imâl eden İsviçre mamû-İfttı Ruf i tezgâhlarından 100 *ane oelbetmlştlr.
BÜYÜK TARİHİ ROMAN
ZAFERDEN
Horasanlı Ebu Müslim
ZAFEREI
Kahramanlık ve Aşk Destanı
Yazan: Muharrem Zeki KORGUNAL
Haccaç, Kelimeyi sırtüstü yatırdı, kızgın lâ sağ, sonra sol gözüne bastırdı ve yürekler feryat yükseldi: — Allah yandım.
------------------------------
Çıkan tefrikaların hülâsası
Mcrv şehrinde Kelime namında fakir bir kadın, beş yaşındaki oğlu Abdurrahman He beraber yaşamaktadır. Kocası Esed, E-nıevt saltanatının zulmüne karşı isyan ettiği için şiddetle aranmaktadır.
Esed'i bir türlü yakalamağa muvaffak olamıyan Yusuf bin Haccac, saklandığı yeri öğrenmek için E-sed'in karısını tevkif ediyor ve kocasının bulunduğu yeri söyletmek için sıkıştırıyor. Fakat Kelime bütün tehdit ve tazyiklere rağmen müspet bir cevap vermeyince, Yusuf bin Haccac ona müthiş bir ceza tertibine karar veriyor ve ellerini, kollarını bağlıyarak karanlık bir zindana alıyor.
dik. Fakat yakalarken çok zorluk çektik. Çok yamar bir herif... Bizden üç kişi öldürdü.
— Üç kişi mi öldürdü?
— Evet, üç kişi öldürdü, hem de yumrukla...
— Vay melun, vay!
— Beş arkadaşımızı da ağır surette yaraladı.
— Vay haydut va!
— Bu kadarla kalsa bir §ey değil... Bir arkadaşımızın da kulağını ısırıp kopardı. Az daha benim de hakkımdan geliyordu. Bereket versin açık göz davrandım, salladığı yumruğu boşa gidcrettlm.
Nasr İbnl Seyyar, karşısındakinin daha fazla söylemesine 'meydan vermedi:
| — Kâfi, kâfi! dedi.
I İki saat sonra Nasr İbnl Sey-, yar'un. huzuruna döğe döğe ağzı burunu al kon içinde bırakılmış: elleri, yüzü yaradan bakı-lamıyacak hale sokulmuş bitkin ve perişan bir baba yiğit getirdiler. öyle bir baba yiğit kİ. bu halde Lken bile, gözleri şimşek çakar gibi parlıyordu. Elleri de arkadan bağlı idi.
Nasr İblnL Seyyar, sormağa başladı:
— Adın ne?
— Esed!
— Kaç yaşındasın?
— Otuz beşi
— Nc İş görürsün?
— Zalimlerin zulümlerine son vermek içip ne İş lâzım gelirse, o işi görürüm I
Nasr Ibinl Seyyar, yüksek bir kahkaha salıverdi:
— Kendine en yakın olan karını bile zulümde^ kurtara-mıyacak kadar beceriksiz bir mücahldsln seni
Esed, bu manidar söz üzerine gök gürültüsü gibi korkunç bir sesle haykırdı:
— Kanma ne yaptınız, alçaklar?
Nasr Ibinl Seyyar, hJç kızmadan cevap verdi:
— Merak etme fazla bir şey yapmadık, sadece dünyayı görmekten mahrum ediverdik. Bu İşi de Yusuf ibini Haccac kıvırdı. Aferin ona'
| — Suçsuz bir kadını öldürür-[kep Allah korkusu duymadınız mı?
— Yanlış anlama! Bir İnsan yalnız ölmek suretiyle dünyayı görmekten mahrum olmaz. Yusuf ıbn! Haccac, merhametli bir adamdır. Onu öldürmeğe kıyamamış da gözlerine birer mit çeklvermlş.
— Şimdi karım kör, hn?...
— Sağ kaldığına şükret!
— Allah belânızı versin!
— Şimdilik belâ sizin başnız-dachr.
Eğer o sırada Esed serbest olsaydı, oranın altını üstüne getirir. hepsini de birer yumrukta cehennemin dibine ulaştırırdı. Ne yazık kİ serbest değildi.
Ertesi gün Merv'in öliim meydanında yüksek bir haykırma duyuldu:
— Yavrum Abdurrahman 1 Büyüdüğün zaman bıı alçaklardan öcümü almayı unutma!
| Bu. Nasr ibini Seyyar tarafından asılmağa mahkûm edilen kahraman Esed'lu son sözü.
millerden birini evve-parçalayıct bir t'
son isyan ve intikam haykırışı idi.
Nasr İbini Seyyar, dişlerinin arasından mırıltı halinde dökülen kelimelerle şöyle cevap verdi:
— şimdi daha küçük... On bef sene sonra onu da yanında bulursun...
Bundan sonrası malûm: Boynundan ipe takılı bir kafa, açık kalan bir çift göz ve sallanan bir vücut..
Allah, Esed'e gani gani rahmet eylesin.
BAŞ TARAFIN DEVAMI
İşte, Yahudi Samoel Cühud tarafından nerşeylerl biı dilenciye verilen ve evden sokağa fırlatılan kör kadın, bu kahraman Esed'in karısı: henüz beş yaşındaki Aodurrahman da yavrusu idi.
Ana ile oğul, evlerine dönünce, bir köşeye yanyana oturup dertleşmeğe başladılar:
— Anne, şimdi ne yapacağız? Emine ablam artık gelemez. Ne yiyip içeceğiz?
ı — Merak etme oğlum. Allah, herkesin kısmetini gönderir. O koca Yahudinln yaptığı yanına kâr kalsın.
— Anne!
— Söyle yavrum
— Biraz daha büyürsem, o Yahudlyi ensesinden keseceğim.
— İnşallah, yavrum Sen büyü de istediğini yap.
— Benim babamı aslılar mı. anne?
— Hayır çocuğum
— Ya o Yahudi niçin kocan) astılar dedi sana?
— Senin baban için söyleme-. (31.
— Ya kimin onbaşı İçin söyledi?
— Hanı, geçen senp bir kız kardeşin dünyaya gelmişti de bir hafta sonra ölmüştü, işte onun babtısı için söyledi.
— Onun bahası ayrı mıydı?
— Evet.
— Anne, onu niçin astılar?
Kelime, oğlunun açtığı bu baba bahsini kapatmak için lâfı değiştirdi:
— Bilmiyorum, şimdi söyle bakayım, büyüyünce ı.e olacaksın?
— Ben mi?
— Elbette sen.
— Süvari olacağım anne, süvari! Elime bir kılıç, altıma bir at alacağım.
— Bunları ne yapacaksın?
— Hain adamları öldüreceğim.
Kelime, oğlunu birdenbire kucaklayıp bağrına bastı. Neresi rast gelirse, öpmeğe başladı:
— Ne yazık kİ o günleri ben göremlyeceğlm,
Abdurrahman annesinin kapatmak istediği buba bahsin! yine açtı:
— Anne, babam kuvvetli m.' İdi?
— Bilmiyorum, yavrum.
— Doğüşürkcn Wç görmedin mİ?
— Döğilşmezdi ki...
— Ya ne yapardı.
— Memleket memleket gezer
dİ.
Abdurrahman, başka sual sormadı. Kadın, derin bir düşünceye daldı. Artık Merv'de barınamazlardı.
Ya küçük, takat astı vatanları olan Maiıan köyüne dönmek. yahut iç Horasan'ın her hangi bir şehrine gidip hayır sahiplerinin himayesine sığınmak lâzımdı. Çünkü Merv. tamamen zalimlerin elinde bulunuyordu Onlııra hiç Hinse yardım edemezdi. Herkes başından
korkuyordu.
Kelime oğlunu tekraı kucaklayıp bağrına bastı ve hülyaya daldı. Onu. Mahan'da nasıl doğurduğunu, yavrusu henüz üç aylık bebek İken kocalının arzu ve ısrarı üzerine Metv'e nasıl geldiğini hayalinde cııniandır-dı. Sonra, ne patıusıva olursa olsun. Ma han'a dönmeğe karar verdi:
— Yavrum, vatanımıza gidelim mİ?
Çocuk .vatan sözünü İlk defa duyuyordu. Haklı olarak sordu:
— Vatan nedir, ar.ne?
(Arkası var>
S'’!’Up 6
AKŞAM
26
I5(

Raman Novarro ve Hayal Sukutu
AMON Novarro geçenlerde üçüncü defa ota-1 rak ilalyayı ziyaret etmiş, ı Fakat bu ziyaretin 1825 ile 11939 da yapılanlara mukabil tanıamiyle gürültüsü», patır» tısız karşılandığı söyleniyor. Raınon, lalettayin bir adanı gibi hava kararmak üzereyken şelılrc inip, bindiği otomobille merkezdeki otellerden, birine gitmiş. Ne bir fotoğrafçı ne de muhbir.
Yakın mazinin en çok sevilen sinema yıldızı Ramon şimdi tam elli yaşındadır. Yüzii buruşmuş, saçları da bembeyaz. Halbuki bir vakitler ona Roılolf Valeııtlno'ııun varisi gözü ile bakılıyordu.
O, gençliğinde de münzevi 1 bir adamdı zaten. Kendinden ve çevirdiği filmlerden bir türlü memnun olamıyordu. Yegâne muvaffakiyetinin «Ben Hür» olduğunu itiraftan hiç bir zaman çekinmemiştir:
— Diğer filmlerim de güzeldir amma aBen Hür- de rulı ve san'at var...
1940 senesinde çevirdiği son filmden sonra, Ramon stüdyolarla İlişiğini tamamiyle ' kesmiştir. Şimdi, Şimali i Holvwoed*da satın aldığı bir
i
Ramon Novarro dünyayı kendine hayran günlerde
çiftliğe yerleşmiş, hem hay- rak işleriyle meşgul oluyor, van yetiştiriyor, henı de top- Ayni zamanda:
— Senelerden beri hasretini çekliğini sükunete nihayet kavuşabildiğim için hakikaten bahtiyarını, diyor-Dl UÇ.
Falmt onun bu der» İtalyaya bambaşka maksatlarla gittiğini söyliyeııler var. Dağların arasına sıkışmış, ihsanlardan uzak, Allaha yakın manastırlardan birinde rahip olmak niyetindeymiş. Kız kardeşi bundan on sene evvel Mad-rit manastırlarından birine kapanarak ayni şeyi yapmıştı.
Komadaki hayatı, kiliseden kiliseye mekik dokumakla geçiyormuş. Oturduğu otelde onu bir sürii kadının telefonla araması, yapılan davetler vesaire, tamamiyle neticesiz kalıyormuş.
Novarro'nuıı
lara verdiği cevap, eski darbı meseleden ibaret: nııbtn içinde ölmemek günahtan uzak bulunmak lâzımdır.-*
Yıldızlığı boyunca, tanı otuz bin tane aşk mektubu aldığı söyle il ly 01*. Amerikalı bir milyoner İm mektupları satın alınak için büyük bir yekûn teklif etmiş, Netice henüz belli değil.
Dolores Del Rio, Ramon Novarro ve Conchfta Montenegro bir arada
Ramon Nuvarro’nun bupiinltü hail
Douglas Fairbanks Jr. Rit ı
Douglas'ın
Rogers’le beraber romantik bir sahnesi
Hayrcortlı ile çevh iliği
filmlerden birinde
li


Danielle Darieux Hollywood
da film çeviriyor amma ia . • ’ı :___
Paris’te giyiniyor
antetle Darleuk de nihayet Hollywood'a gitti. Haber, hiç te yabana atılmayacak kadar mühim. Fakat genç kadın ayni fikirde olmasa gerek. Zira, hareketinden evvel kendisin! sorguya çekmeğe kalkışan gazetecilere baştan savma cevaplar vererek, gürültüye patırtıya lüzum, olmadığını söylemiş:
Danielle Darîeus de bundan bîr müddet evvel sessiz sedasız Hollyvood'a gidip yerleşti. Şimdi orada film çeviriyor. Hayatından da memnunmuş. Fakat Amerikalı terzilerle anlaşamadığı için elbiselerini Paris'ten getirtiyor
EVİRDİĞİ her filmle yeni muvaffakiyetler kazanan Douglas Fairbanks Jr. son günlerde çok güzel ve enteresan, bir filme daha başlamıştır. Dış .sahnelerin çoğu İtalyamn muhtelif yerlerinde çevrilmektedir. Filmi İngiliz rejisörlerinden âidney Gllliat İdare ediyor.
Dış sahneler arasında bilhassa Alp dağlarında çekilenlerin manzara İtibariyle şaheser denecek kadar güzel olduğu daha şimdiden söyleniyor.
Bu parçaların aksamadın filme alınabilmesini temin İçin artistler çalışmalara başlamadan evvel aylarca dağ aporu yapmak zorunda kalmış.
İki bin metre yükseklikteki dağlık arazide makine kurmak, ışıklan ayarlamak ve rejisörün arzularını yerine getirmek, zannedildiği kadar kolay olmasa gerek. Çalışmalar boyunca, Doneîas da dahil olmak üzere, blitûn artistlerin çok tehlikeli durumlara düştüğünü İlâveye lıizum yok arlık.
Filin, birbirine zincirlenen sürekli maceraların temeli üstüne
kurulduğu İçin başlan başa heyecan ve merakla dolu. Re-JLsörü, daha evvel çevirdiği bu tip filmlerle şöhret yapmış bir adamdır zaten,
Devlet sırrının mevzuu kısaca
«John Marlotv ismindeki İngiliz cerrahı, bütün doktorlar tarafından İmkânsa addedilen bir ameliyatı başarı Ue neticelendirdiği İçin. Vosnie hükümeti kendisine altın bir madalya vermeyi kararlaştırır. Doktor,
D-tıelas Fairbanks Jr. kendisine çok vakışau bir muharip rolünde
— Küçük bir seyahata çıkıyorum. Bu arada Kalifornlyaya da uğrayacağım.
Kocası Georges Mitzikiades ile beraber Beverly Hılls’te meşhur sahne vazıı Robert Slod-mak’ın harikulade villâsını kiralamışlar. Danielle Darleux bu konuda şöyle diyormuş:
— Hollywood’da kaldığım müddetçe bu villâda oturacağız. Otellerle, möbleli pansiyonlara kafiyen tahammülüm yok. Bıı evin en çok hoşuma giden tarafı büyük ve adetâ yarı vahşi bahçesi oldu. Ağaçların ve çalılıkların arasında dolaştığım zaman, kendimi şehirden uzaklaşmış. bakir ormanların arasında kaybolmuş gibi hissediyorum.
Sevimli yıldız, yaradılıştan münzevi ruhludur zaten. Ame-rlkaya gittiğinden beri yalnız bir defa şerefine verilen ziyafette bulunmuş. Bunun dışında hiç bir gece lokalinde bir kere-1 cik olsun görüldüğü vaki değil.
Yılbaşından bir kaç gün sonra ..Riche, Jenne et jolieJ (zengin, genç ve yakışıklı) I
sesli Jean Powel’l seyredecağla. Film teknikolordur.
Bu arada güler yüzlü yıldı* dans ve şan dersleri almakta, berdevam. Gerçi bu konularda, onun ders almağa pek İhtiyacı yok artık. Fakat o:
— İnsan mükemmele ve kusursuzluğa dalma daha fazla yaklaşabilmek için mütema-llyen çalışmak ve meşgul olmak ■ıtcburiyetlndedlr. diyor.
On üç seneden sonra tekrar -Hollyttood’a dönen Darleux. orada biıyük bir değişiklik bulamamış:
— Televizyondan başka yenilik yok. Emekliye ayrılan eski yıldızların yerinde şimdi yenileri parlıyor... Televizyonu keşfedenden Allah razı olaua. Programlan muntazaman taklh edebilmek için gece uykularından pekâlâ vazgeçebilirim.
İsimli bir film çevirmeğe bağlıyacaktır. Bu filmde DârieuX ilk defa anne rolünü oynuyor. İKızı rolünde de genç vç güzeli
Darleux, şimdilik Hollywood’a İyice yerleşmişe benziyor. Rahatına ve neş'esine de diyecek yok. Yegâne derdi. Amerikan terzilerinin kendisini memnun, edememesi noktasında toplanıyor. Fakat genç kadın bunun da çaresini bulmuş. Parisin en meşhur terzilerinde vücut ölçüleri var. Beğendiği modelleri pusta İle onlara gönderip siparişlerini bildiriyormuş. On beş. yirmi gün sonra ısmarladığı elbise yina i posta İle kendisine gönderiliyor,
Holiyrcood’da oturarak Pa-riste giyinmek. İnsan yıldız olduktan sonra, canı isterse şimal | kutbunda da giyinebilir...

mükâfatını almak için gittiği şehirde diğer bir hastaya çağırılır. Ameliyat esnasında da tesadüfen, hükümet reisinin öldürüleceğini öğrenir. Etrafındakiler canının kıymetini biliyorsa. susması lâzım geldiğini söylerler. Doktor, istemlyerek karıştığı bu suikast meselesinden yakasını sıyırabilmek İçin Vosnie (muhayyel bir ülke! hudutlarından gizlice kaçıp kendi memleketine dönmek gayesiyle faaliyete geçer. Müzikhol artistliği yapan genç ve güzel bir kaduı bu hususta kendisine yardım etmektedir. Hudut boyunca bir sürü tehlikeye maruz kaldıktan sonra, nihayet diktatörün hakikaten öldürülmesiyle durum düzeliyor, yakalanmış bulunan doktorla genç kadın da serbest bırakılıyor.
«Devlet sirn» filminde doktor Marlov rolünü Douglaa Fairbanks, müzikhol artisti rolünü de Olynls Johns oynamaktadır. Bilhassa Douglas'ın bu filmde şimdiye kadar olduğundan çok daha büyük bir muvaffakiyet kapanacağı söylenmektedir.
Sahile 7
26 Aralık 1950
Eski Zamanın
MERAKLI
VAKALARI
inıııı.ıııııııııınnııiH
Kant©(euı Pof tusun öağa teMmrıılhşii Yaştan^Smned^lııhtar^LUŞ
Çizen: Salih ERtMEZ
ÜÇ GÜNLÜK HÜLÂSA
KANTOCU Peruz, devrinin en gözde sahne artistlerinden birldi r. Çok güzel ve kıvrak bir gene kadın oldu&u için bir sürü de tutkunu var. Hepsi de etrafında pervane. Fakat Peruz gayet kurnaz. Ancak parası bol kimselerle beğendiği, hoşlandığı delikanlılara yüz veriyor. Bunlardan bilhassa bir saray tüfekçisi ile Şevki isminde bir delikanlı ön plânda gelmektedir. Beri tarafta kantocudan ters muamele gören dört tane Tersaneli fena halde kızdıkları için bir gece yansı onu evine dönerken yaka paça edip a-tabayla Kâğıthane sırtlarına kaçırıyorlar.
Peruz'u arabadan siırükliycrelc indiren deli âşıklar, savallı kantocuyu ağaçlıkların altına götürüyorlar, dördü birden üstüne saldırıyor, o çırpınıp mukavemeti' çalınıyor, Bağırıyor, ağımı tıkıyorlar. .
Azılı Tersanelilerden biri yüzünü kan içinde bırakan Peruzun elini bir türlü yerinden oynatamıyor... Böylccc, ıssız Kâğıthane kırlarında isteklerini kabul et m iy erek feryadı koparan Perur’un budundan bir parça keserek dört belâlı germin kaıanlıklarında kayboluyorlar.
Kan revan içinde baygın yatan Peruz sabaha karşı kendine gelir gibi oluyor, ve tesadüfen bulunduğu yerden geçen bir çoban İnim inim InUyen kadını görünce Demen Şişli karakoluna haber yeriyor.-.
Süratle yetişen polisler yaralıyı bir teskereye koyup 8 ncı Bairı-i Belcujye hastanesine götürüyorlar.
(Arkası var)
Gayri menkul satışı
İstanbul Birinci İcra Memur» lüğünean 950/ltî ,
(Cihangirde Firuzağada dee nize tamamen nazır Füruzan al par tm anının satış ilânı)
Şııyuun İzalesi için satılması takarrür eden Beyoğlu Kılıç Ali mahallesi, Coşkun sokağında en eski 2 mü. a mü. 2,18 eski 4 ilâ 8, 18. yeni 2 taj 8, 10. 17 kapı, 53 ada. 12 parsel No. İn 930 metre murabbaı arsa dahilinde ve 350 metre murabbaı saha üzerinde. duvarları kârglr, I döşemeleri beton olarak inşa e-I dilmiş bodrum katı ile birlikte
8 kattan ibaret ve her katın İkişer daireyi ihtiva ettiği ve bütün apartmanın birisi bodrum katında olmak üzere 111 > daireden ibarettir. Tek ve çift dairelerin tertibatı ve taksimatı İtibariyle yekdiğerinin aynıdır.
Bunlardan (8) numaralı dairenin evsafı:
I Kapıdan girildikte 2.20 X 5:10 ■ ölçüsünde bir hol üzerinde sağda 3.30 X 4 ölçüsünde bir oda ile bunun yanında 4 X 4.15 ölçüsünde bir diğer oda, karşısuı-, da zemini çini döşeli mutfak ve , bunun yanında alafranga helâ he banyo, sol tarafta müşterek bir salon halinde denize karşı 1 bulunan 3.10 X 4 ve 3.70 X 3.70 !ölçüsünde iki oda;
ı 9 No. lu daire: Zemini çini döşeli bir koridor üzerinde sağda ayrıca harice servis kapısı bulunan geniş bir mutfak ile bunun yanında Coşkun sokağına balkonu olan 3.10 X 3,80 ölçüsünde bir ve 3.20 X 4.50 ölçüsünde diğer bir oda, solda alafranga helâ ve bu koridordan bir kapı İle ayrılan 4 X 4.50 ölçüsünde bir hol üzerinde sağda 4 X 4.50 ölçüsünde bir oda ve | birbirine geçme 3.50 X 8.50 öl-ı çüsünde bir salon, solda 4 X -1 50 ölçüsünde diğer btr uda İle ancak bu odadan geçilen banyodan müteşekkil bulunduğu ve binanın deniz cephesinde 1.30 metre genişliğinde bir balkon 1-le çevrilmiştir.
Bodrum kat: tkl odası mezkûr apartmanın dahilinde diğeri bunlarla irtibatı olmak üzere bahçe üzerinde inşa edilmiş, üç odalı ayrıca bir daire, kapıcı, ahçı odaları, çamaşırlığı ve müteaddit kömürlüğü İhtiva etmekte olduğu, buradan demir bir kapı ile çıkıldıkta, beton ve üzeri çimento şap yollarla ayrılmış ve tanzim edilmiş fıskiye tertibatını havi bir havuz ile muhtelif profilli demir çubuklardan İnşa edilmiş müteaddit kameriyeleri bulunan denize karşı ve manzarası fevkalâde, bahçesi olup; bütün dairelerin kalorifer ve havagazı ve elektrik ve terkos tesisatı vardır.
Hududu: Kadastro tesbltl gibidir.
Kıymeti: 455000 dört yilz elli beş bin liradır.
Yukarda evsafı yazıh gayri menkulün arttırma şartnamesi,12.950 tarihinden İtibaren herkesin görebilmesi için dairemizde açık bulundurulacaktır. Birinci açık arttırması 16/Ocak/185i tarihli sah günü saat 14 ten 16 ya kadar İstanbul birinci İcra dairesinde yapılarak satılacaktır. Teklif edilen en yüksek bedel muhammen kıymetinin %75 İni bulduğu takdirde en çok arttırana 1-hale edilecektir. O gün böyle bir bedel elde edilemezse arttırma on gün uzatılarak . 28/Ocak/951 tarihli cuma günü , aynı mahal ve saatte yapılacak. 2. cl arttırmada en çok arttırana ihale edilecektir.
Arttırma bedeli hemen veya verilen müddet İçinde ödenmezse İcra K. nun 133 üncü maddesi tatbik olunur. Arttırmaya iştirak edeceklerin %7,5 nöbetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu İbraz etmeleri lâzımdır.
İpotek sahibi alacaklılarla diğer alâkadarların ve İrtifak hakkı sahiplerinin gayrimenkul üzerindeki hakiannı hususiyle faiz ve masrafa dair olnn İddialarını İlân tarihinden itibaren 15 gün içinde evrakı mils-bltelerlyle dairemize bildirmeleri, aksi halde hakları tapuda kayıtlı olmayanlar paranın pay-laştırılmasındun hariç kalacaklardır. Gayrimenkul vakıf ise tâviz bedeli, tellftllye ve İhale karar pulları alıcıya aittir. Arttırmaya iştirak edenlerin şartnameyi okumuş ve mündcreca-tını tamamen kabul elmiş ve müzayedeyi terkedenierin keyfiyet etmiş addolunacakları ve fazla malûmat almak isteyenlerin 950/103 dosyaya ve şartnameye müracaatları İlân olunur. 17082 |
jlSTANBUL BELEDİYESİ İLANLARlj
Yol yaptırılacak
İlk Şartname
Keşif bedeli teminatı bedeli
Ll. Kr. Ll. Kr. Ll. Kr,
368050 29 19072 01 0 95 İstanbul Beyoğlu ilçesi dahilinde adlan şarinnmasinde yazılı muhtelif yol vc kanalların yeniden İnşa veya esaslı tamirleri.
300134 20 18755 37 7 Mi İstanbul Üsküdar İlçesi dahilinde adları şartnamesinde yazıh muhtelif yol ve kanalların yeniden inşa veya esaslı tamirleri.
235089 10 13953 B7 e 38 İstanbul Eyüp ilçesinde adlan şartnamesinde yazıh muhtelif yol ve kanalların yeniden inşa veya esaslı tamirleri.
122864 50 7390 22 3 tff İstanbul Sarıyer ilçesi dahilinde adları şartnamesinde yazılı muhtelif yol ve kanalların yeniden inşa veya esaslı tamirleri.
Keşif bedeUerile ilk teminattan yukarıda yazalı yol ve kanalların şartnamesinde yazılı fenni ve mali şartlarla ayn ayrı inşaları kapalı zarf usulü İle eksiltmeye konulmuştur.
Şartnameleri İstanbul Divanyolıında Belediye merkez binasındaki Zabıt ve Muamelât Müdürlüğünde görülecektir, isteyenler bu şartnameleri hizalarında yazılı bedellerle İstanbul Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğünden satın alabilirler.
İhale 4/Ocak/J951 Perşembe günü saat 15 te İstanbul Belediyesi merkez binasında mütşekkil Daimi Komisyonda yapılacaktır.
İsteklilerin İlk teminat makbuz veya mektubu. 1550 yılı ticaret odası vesikası ve ayrıca en az birinci kalemdeki iş İçin bir kalemde 300.000, İkinci kalemdeki iş İçin 200.000, üçüncü kalemdeki iş için 150.000 ve dördüncü kalemdeki İş için de 80.000 liralık bu veya benzeri bir işi iyi bir surette başardığını İşba ta yarar vesaik ibrası suretiyle eksiltmeden üç gün evveline kadar İstanbul Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğünden alınmış fenni ehliyet kâğıdını havi olarak hazırlayacakları kapalı zarflarım ihale günü saat 14 e kadar Daimi Komisyona vermeleri lâzımdır. (17205)
Kütahya Belediye Başkanlığından:
1 — İngiliz itfaiye tipi veya buna benzer tlpde yeni şoför mahallinden başka kapalı efrat taşıma mahalli ve su deposunu tamamen örten ve bu suretle şiddetli soğuklardan dona karşı muhafazalı ve tamamen kapalı karuserili son sistem üç veya dört Lanluk su depolu ve 100 beygir takatında tam teşkilâtlı bir yang'p arazceü pazarlıkla satın alınacaktır
2 — İstenilen evsafda siparişe meydan bırakmadan derhal teslim edilecek arozözü bulunanlar tercih edilecek ve teslim alındığında yapılacak mukavele ve şartlar dahilinde bedeli 6-donecektlr. ,
3 — Kendileri gelmiyecck olanların arazömn evsafım gösterir katalog ve malzeme listelerini tekili mektubu ile bir-Hkde belediyeye 8/1'951 tarihine kadar bildirmeleri lâzımdır.
4 — Teklif mektuplarına göre ynpılacak pazarlık üzerindeki tercih hakkinin belediyeye alt olduğundan tekliflerin etraflıca bildirilmesi Uân olunur. (176531
Deniz motörü satılacak
Devlet Havayolları Yeşilköy meydan müdürlüğünden
1 — Tekne, makine, şaft, pervane ve teferruatı oahll bir adet deniz motörü açık arttırma suretlle satılacaktır.
2 — Muhammen bedeli 2500 ura olup mvvakkat teminatı 1«7 lira 50 kuruştur
3 — ArttiTL.a 3 Ocak 951 çarşamba günü saat 14 de Yeşilköy hava meydanında müteşekkil komisyonda icıa edilecektir.
4 — Buna dair şartname Yeşilköy hava meydancıda görülebilir . (17341)
Av malzemesi satan tekel bayilerine
7.05 Çapındaki tabancalarımızdan mağaralarında bulundurmak isteyen Tekel bâyilerlnln alacakları mikdan bildirerek satış şartlarını öğrenmek üzere Ankarada Makine ve Kimya Endüstrisi kurumu Genel müdürlüğüne yazı ile müracaatları rica olunur. 07884)
İstanbul Tekel başmüdürlüğünden:
1 — Her nevi mamul tütün ve sigaralnrla çay ve kibritin aldlye veya fabrikalarımızdan alınarak bö'gelerl dahilinde | tesis edecekleri satış depolarında İstanbul şehri Belediye hudutları çevresi İçerisindeki bayilerle Yeni köy, Rami, Bakırköy, Beykoz, Kartal, ve Üsküdar depolarımızdan mamulât alan köy bayilerine tevzii ı3) yıl müddetle taahhüde bağlanacaktır.
2 — Yukarıda sayılan sahalar (Beyoğltı. İstanbul. Anadolu» olmak üzere (3> bölgeye ayrılmış olup her biri ayrı ayrı taahhüde bağlanacaktır.
3 — Taahhüt esaslarını İhtiva eden sözleşme projesi baş müdürlüğümüzde mevcut olup İstek halinde İlgililere bedelsiz olarak verilecektir.
4 — Arzu edenler sözleşme konusu ile ilgili her türlü İzahatı ve malûmatı baş müdürlüğümüzde alabilirler.
5 — İlgililerin yazılı tekliflerini en geç 11.1.951 perşembe günü akşamına kadaı baş müdürlüğümüze vermeleri lâzımdır.
0 — Teklif sahipleri, haklarında nerelerden referans tste-nlleblleceğini teklif mektuplarına kaydetmelidirler.
7 — İdaremiz tekliflerde en müsait telâkki ettiğini seçmekte serbesttir. ( 17810)
YENİ YAYINA
YEDİTEFE ÇIKTI
On boj alinde bir istanbulda yayımlanan Ycdltepo sonat ve edebiyat gazetesinin 14 (İncil Myuı da doldun bir şekilde çıkmıştır. Bu rayıda Nu-rullah Derk. Cahit Külebl, Suat Tnjer. Nalın Tindi. HOsnmetlUi Boz-ok'uıı yazıları, Ctmond vo Dagot'-daa realmlrr, A. Arad‘ln desenleri vardır. Bu olcun uınat fuelealnl okuyucularımıza tnvnlye ederiz Pasla kuivsu No. 77 lrtaubui'cUB tedarik odebillralnU.
Zayi — Yenlköy nüfus memurluğundan aldığım ve içinde askerlik durumum kayıtlı kimlik cüzdanımı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. 1928 doğumlu
Mustafa oğlu Hilmi Güç
Zayi — Istnablu emniyet altıncı şubeden almış olduğum 31/40695 sayılı İkamet tezkeremi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Arnavut tebaasından
Mehdi oğlu Şefik Durmaz
I tiftik
1 2 3 4 5 6 7 8
-rn
o
n

J 3
RADYO
İSTANBUL RADYOSU Öğle ve akşam programları
1 i
ı

21.10
Açılış vt programlar
Haberler.
Öile korneri PJ.
Şarttılar.
Konu; ma.
Şarkı ve türküler Pl
Programlar Ve dans müziği Pl. Kapanış.
Açılış ve prosramiar .
Dans ınlhdtl Fİ.
Türküler geçidi.
Haberler.
Kaa frbır haberJerL
Caz «aaJ.
Sarkıln-
Bodyo Gnsabesl.
Müzik dünyacından çeşitli Be nekler Pl.
Radyo RRUStt TOrtt miulklsl birliği konseri.
Konulma
Saz eserleri. Piyano sololan. Haberler,
Programlar ve dana müziği Pl
itlim
10.30 Radyo salon orkestran.
19.00 U. S. ayarı »e Haberler.
19.15 Tarihten Bir Yaprak
19.20 Yurttan sesler. İdare eden: Muzaffer Sacaüten.
19,46 Radyo He Insıllrcc
30,00 Gitar soloları Fİ.
».15 Radyo Camlat
20.30 incer-ır rSullaniyegAh talik. Olnıyaftlar: McUhat Pars, MU rehber Güyer.
XI .00 temsil.
21.16 Scrbcs saat.
22,00 Kamuma.
22.15 Müzik.
22,:» Caz müziği Pl.
22.45 M, S. ayan ve Haberler.
27.00 Promm ve kapanış.
Yana sabahki program
7,28 Açdış ve program
7.30 M. S. ayarı.
7.31 Müzik: Pl.
7,45 Haberler ve hava raporu.
0.00 Horu melodiler PL
6.25 Günün programı.
8,30 Müzik Pl
9.00 Kapanı-;
Çatalca İcra Memurluğundan: 944/332
Hacizli ve 813 Ura 95 kuruş muhammen kıymetli 200 lira değerli 2 yaşında doru renkte bir at ile zabıtta yazıh toz ve kesme şeker, lokum, sigara, tereyağı ve sair emvalin açık arttırma suretiyle paraya çevrilmesine karar verilmiştir, tik arttırma 8/1/951 pazartesi günü saat 12 - J3 e kadar. tklncl arttırma 13/1/951 cuma günü ayni saatte yapılacağından talip olanların muayyen gün ve saatte satış mahalli olan Yassıviren köyünde Cablr Özdene alt dükkânda hazır bulunacak olan satış memurumuza müracaatları satışın peşin para İle olacağı İlân olunur, (17882)
Zayi — Her hususta kullanmakta olduğum musaddak tatbik mührümü 23/12/950 cumartesi günü kaybettim. Kimseye borçlu olmadığımı ve yenisini, yaptıracağımdan eskisinin hükümsüzlüğünü ilân ederim.
Semaverci Mehmed Dçarkuş Kapalıçarşı Zenneciler 15/17 Ne, da
İstanbul Asliye 9 uncu Hukuk Yargıçlığından 950/849
Takuhl Soffer tarafından Kurtuluş Büyük Akarca Direk-çlbaşı No. 72 de mukim karısı Cozef Soffer aleyhine açılan boşanma dâvasının yapılan yargılamasında: Davalıya gönderilen dâva dilekçesi ve dâvetlye kendisinin ikametgâhı belli olmadığından bahisle bllâtebllğ İade edilmiş olup dâva dilekçesi ve dâvetlyenln otuz giin süre İle llftnen tebliğine ve bir nüshasının divanhaneye tâllklne karar ■•erilmiş olmakla yargılama İçin tâyin edilen 29/1/951 saat 10 da mahkemeye gelmediği veya kanuni bir vekil göndermediği takdirde gıyabında yargılamaya devam edileceğine karar verildiğinden dâva dilekçesi ve dâvetlye makamına kaim olmak üzere İlân olunur.
BORSAİ
îatanbul BorMUır.ın 25/12/îM Hail»!
K apanıs
Londra 1 Storun
Nırw Vock 1 Dolar 28Ö..10
Paris 100 FrfcDSU V. 0.1B
Milano 100 Liret 0.4412a
Cenevre 100 İsviçre T. IH 03
Amstcrdam İM» Florin 73.0840
Brüksel 100 Belçika r 5IM
Stnkholm 100 İsveç K 54.1250
Atina löö Drahmi 0 01874
Varşova 100 Zlotl J0-
Moskovg îoo Ruble TO —
Lizbon 11» Eskilde» 5.7390
ESHAM VE TAHVİLAT
% T FAİZLİ TAHVİLLER
Sivas • Erzurum ı 21.05
Sivas - EftUrUm 3-1 39,75
İMİ Demiryolu l 19.70
İMİ Demiryolu LL 2OÜ5
İtMl Demiryolu IU 20.30
Milli Müdafaa 1 1985
Milli Mütfafan □ »a,-.
Milli MUdalaa LD 11İ0
Milli Müdafaa IV SOAİ
% 1 FAİZLİ TAHVİLLER
11H1 Demiryolu 9? .İM
Kalkınma 1 95 10
Kalkınma 11 »5 15
iCalkınms İÜ 07 10
1!Hfl UUkrau 1 97,75
ISM8 UUkrazı □ 05.40
ıtMO Uükrozı 1 96İÜ
% 5 FAİZLİ TAHVİLLER
Ergani 22.70
İkramivell 1038 20 —
İkramiyen M. Müdafaa
» İtMl Dcmujrolu IV 100 00
* 1041 - V 9510
■% «5 FAİZLİ TAHVİLLER
11M« tahvili 91i 03
ANADOLU D EMİR V OLU GRUPU
Tahviller ABC 110.40
Hisse .«•netleri ■*, 30 112.50
MilmcssU senet W.-
ŞİRKET HİSSELERİ
Merkez Bankası 122-
1* Bank tuı 31.70
T. Tlearet Bankası S.—
Aralan Çimento 7 2S
SARRAFLARDA ALTIN
Gatılta-
Türk ıirar M.«l>
Gulden 29.30
Sterlin 4270
Reşat 38.—
Külçe a.?2
PARİS BOHSA3I ALTIN F1ATI
(IIKllo altuı SIÖCOOFı
(l)Dolar :185 Fr.
SERBEST PLYASADA DÖVİZLER
Sterlin tuo
Dolar Î59
İsviçre Fr. H4 —
KALIN 9EŞLİILH
Cumhuriyet IB50O
Reşat 315 OU
Rami» 243 nü
AZ11 2İü 00
Saat lfl da teablt edildi
Altın fiatleri
Noel dolayıSlyle Avrupa borsııluA kapalıdır. Piyasamızda do ou telgraflara Intlzaren muomrl- vapılınnı>u» ur. Sarraflarda Bej»' Sl( ı» 30 Ura-[dan muamele görmek tviu.

Banlfp R.
AKSAM
26 Atalık 1950



FEVKALADE KIYMETLİ VE ÇOK CAZİP ZİYNET İKRAMİYELERİ
SEVGİLİ YAVRULARINIZ İÇİN TERTİPLENEN HUSUSİ KEŞİDEDE GALATASARAY LİSESİ TAKSİTİ VEYA 1OOO LİRA AYRICA ÇEŞİTLİ PARA İKRAMİYELERİ
BUNLARDAN BAŞKA
3 ARSA
3 MÜŞTERİYE 300 ALTIN VE NİHAYET
19S-I YILININ EN TALİHLİ MÜŞTERİSİNE
1000 ADET TÜRK ALTI»
FAZLA TAFSİLAT İÇİN GİŞELERİMİZE MÜRACAAT BUYURULMA8I VE HESAP AÇTIRMAKTA ACELE EDİLMESİ TAVSİYE OLUNUR.
Mükemmel bir hediyede aranılan bütün vasıfları haiz olan SHEAFFER’S, şık ve zarif hatlaril» sahibinin kalbini daha ilk görüşte fetheder. Bu hârika kalemle birkaç tahr yazdıktan sonra ise, bu hoşlanma büyük bîr hayranlık ve bağlılığa inkılap I eder. Size en değerli ve en
makbul hediyeyi vermiş olmanın r zevkini tattıran SHEAFFERS,
hediye ettiğiniz kimsenin d» sizi her an hatırlamasını ve fükranla anmasını sağlar.
■MO HİNDİSTAN CEVİZİNDEN ÇIKARILMIŞ ZAMMA
Hakikî VEJETALİN Yağı
Pilâv. Kızartma, Tatlı ve her nevi yemeklerde kullanılan bu saf yafi, mide ve karaciğer rahatsızlıklarını önler. Bakkallardan ısrarla İsteyiniz.
S I B I R
Nebati Yağlar Fabrikası Ltd. Şii. Telefon: 2C281I
Cildinizin nnglne
Tasfiye halinde Sabri Kılıçoğlu ve Ortakları Eskişehir Türk Limiteti Şirketi Tasfiye Memurluğundan:
(Sahri Kıhçoğlu ve Ortakları Eskişehir Türk Limited Şlrkcll) unvanını haiz şirketin 6 Kasım 1950 tarihli Ortaklar Genel kurulu toplantısında fesih ve tasfiyesine karar verilmiş vp Şirketin ana sözleşmesi hükümlerine uyularak
Sabri Kılıçuglun. Emin Haskok ve Semih Kansızdan İbaret olan Üç ₺rtak müştereken hareket etnı«.k üzere tasfiye memurluğuna tayin olunmuştur, Bu suretle tasfiye lıaline girmiş olan Şirketin bütün mevcudat ve matlübatı İle borçlu ve sair hak ve vecibeleri tasfiye memurları tarafından ortaklardan Sabri KJıçoğlu uhdesine devredilmiş, mumaileyh « üçüncü şahıslara karşı olan her türlü mesuliyeti kabul ve deruhte etmiştir. Mefsuh şirkette a-iacağı olanların bir sene zarfında Beşiktaş'ta Çbp iskelesinde kapalı mahal sokağında 3 No. 1ı Şirki Merkezinde Tasfiye memuru Fabrikatör SABRİ KnJÇOOLU'na müra-
CdQt eylemeleri İlân olunur, maib^m
A TIRNAK CİLASININ rengin rank koleksyo-mından seçeceğini? cönklerle muvaffak olacaksınız.
Bir CU TEK «IfMl omselinln 4 «nesine bedeldir, çünkü «isli dayanır. CUTEK
CUTEK 2 .
miktar itibari is 2 misil tarladır. Naticeda CUTEK bil tün emsalin den ucurılu*-
Sayın meslektaşlarımızın
Nazarı dikkatini celbeder ve yeni çeşitlerimize ilâveten İS Watt
25 Watt GELOZO Amplifikatörleri
75 Watt
Ve oh beş watt çanta komple mevcuttur.
Radyo Mekanik Ticaret Evi
Muhsin oğlu han No. 9/1 SİRKECİ
1. E. T. T. işletmelerinden:
Kurbogılıdere gazhanesinde tesU edilecek 0000 M3 liik gazometre İçin teklif verme tarihi 1.2.851 e kadar uzatılmıştır.
Şartnameler 10 Ura mukabilinde Metro Han İkinci kat vezneden tedarik edilebilir. 17580
15 günde bir muntazam posta TOLcer ve eşyaYi ticarîye. Türkiye için umumi acenteleri
EMMA BAKKE
Vapuru limanımızda olup bu akşam NAPOLT - NEW-YORK - BOSTON - BALTİMOURE - FLLADEFİYA'ya
hareket edecektir
N Y H A U G
Vapuru 29 AraiUî'ta l i m a n ı m ı z d a beklenmekte ve 2 Ocak'ta PİRE - NAPOLİ - CENOVA - NE W* YORK - Fİ-LÂDELFİYA - BALTÎM0R ve BOSTON'a hareket edecektir Bu vapurlar yolcu ve eşyayı ticariye kabul edecekierdLr.
Türkiye İçin umumi acenteleri:
Antalya Umumî Nakliyat T. A. Ş.
Vapur acenteliği servisi - Sirkeci- İstanbul Tel: 24220


Comments (0)