ilânlar
________.
„ SL/GUM
8 İMCİ SAYFADA
Sene 32 — No. 11424------Flati: her çerde 10 kuruştur.
PAZAR 30 Temmuz 1950
Sahibi: Necmeddln Sadak — Yazı İslerini fiilen İdare eden C. Bildik — Aksam Matbaası.
Kore'ye asker gönderme meselesi
Kasım Giiîek Adnan Menderes’e_ceva£ verdi Harice asker gönderme yetkisinin yalnız Meclise ait o!duğunda ısrar ve C.H.P.sine yapılan hücum'arı reddetti
Celâl Bayar Yalovada
Halk tarafından sevgi tezahüratile karşılandı
Yalova 29 (AA.) — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar yanında Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan olduğu haldo bugün saat 13,30 da İzmit yolu İle İlçemize gelmiş, yol boyunca ve İskelede biriken kalabalık bir halk kütlesi tarafından sevgi tezahürlerine karşılanmıştır.
Fuat Köprülü, Paris'e ilk seyahatinde Meçhul Asker âbidesine çelenk koyduktan sonra
defteri imzalıyor
Ankara 29 — Cumhuriyet
Halk Partisi Genci Sekreteri Kasım Gölek, bu akşam gazetecilerle konuşarak. Başbakan Adnan Menderes'in beyanatına cevap vermiştir. Kasını Gülek demiştir kİ:
s— Kore harbine yardım e-den hükümetin verdiği kararın etraflı bir tarzda izahını bek-
leyen halk efkârı sayın Başbakanın bu konuşmasiie tatmin olacak mıdır, bilmeyiz, Çüukü sayın Menderes, hükümetçe a-lınan kararlan izahtan zij’ade bu kararı çeşitli bakımlardan tenkid edenleri kötülemeğe e-hemmiyet vermiştir. Başbakanın başlıca muhalefet olan
IArkası salıite 2 sütun ( de)
Korede komünistler bir şehri zaptettiler
H s diselerin son gelişi m i
General Walker, günlük emrinde artık bir karış bile ricat edilmiyeceğini belirtti
Vişi’de ilk karşılaştığım ins. ..ar — su tedavisindeki masajcılardan otel direktörüne kadar eski vazifem dolayısiyle ahvali yakından bilir sayarak, harb olup ol-nuyacağını sordular, Türki-yedon ayrılmış olmamı iyimserliğe yordular. Cenup kıyılarındaki plajlar gibi su şehri Vişi de Kore harbinin başında boşalmış, şimdi hâdiselerle alışkanlık arttıkça yavaş yavaş doluyor.
Yalnız Fransada değil, Tasladığım tanıdıklara göre diğer Batı Avrupa memleketlerinde harb korkusu havli telâş uyandırmıştır. Bu korkuyu biraz komünist propagandası körüklediği gibi karaborsacılar da ateşlemekten çekinmiyorlar. Başbakan M. Pleven’ln sahibi bulunduğu gazete, dün «Serinkanlılık» başlığı altında., hususi maksatla, yayılan telâş verici haberlere karşı halkı sakınmaya davet ererek diyor ki:
«Neşriyatın genişliği emniyet verici bir unsurdur. Aynı rivayetler Yugoslavya, Türkiye ve İran hakkında yayınlanıyor. Maksat, silâh-lı bir tecavüz tehdidini dünyanın dört köşesinde estirerek silâhlı kuvvetleri dağıtmak ve Avrupa memleketlerinin maneviyatı üzerine te-| sir ederek şüpheleri arttırmak ve aynı zamanda iktisadı bir şaşkınlık yaratmak, herkesi eşya stoklan yapmaya ve oara saklamaya, böy-lece fiatleri yükseltmeye sev k°t m ektir, Bu manevralara aldanmak, bu endişelere kapılmak, tuzağa düşmektir. Otellerde tuttukları odaları geri bırakan turistler. birkaç kilo şeker ve bir-
çığa vurmasa bile. Cenubî Koreyi müdafaa etmeye bile yetmiyen Amerikan kuvvetlerini her tarafa dağıtmak ve Amerika efkârım, başkalarını müdafaa görevinden bezdirmek ve İktisadî zorlukları arttırmak hedefini gütmektedir. Her halde, Kore komünistlerine yardım eden Sovyet Rusyamn, A-merikanın muazzam hazırlığı karşısında (gelecek yıl A-merikanın askeri masrafları 40 milyar doları bulacaktır) şimdiden ricat! düşünmediği muhakkaktır. Amerikalı vatandaşın, bir harb olmadıkça, kendisini tehlikede görmedikçe bu fedakârlığa ne kadar zaman tahammül edeceği suale değer bir meseledir. Bunun içindir ki komünist cephesinin tehlike havasını devam ettirmeye ve kargaşalığı arttırmaya, bu suretle — Kari Marks’in kehanetine göre — Amerikada bekledikleri ekonomik çöküntüyü tahrik etmeye çalışacakları tabiîdir. Hâdiselerin bundan sonraki en hafif inkişafı, tehditlerin yer yer çoğalması. sıkıntıların büyümesi olacaktır.
Bu sebepledir ki Amerika — evvelki yazımda belirttiğim gibi — bugün toplanan Londra Konferansında. Atlantik Paktı devletlerinden, millî müdafaa masraflarında ciddî fedakârlık istemektedir.
Fakat Batı Avrupa memleketlerinde. bugünkü durumda bile. İktisadî kalkınmayı millî müdafaaya feda etmemek gayreti hâkimdir. Bu maksatla,, Amerikanın
Necmcddin SADAK (Arkası salıife 2; sütun 1 de»
Nevyork 30 rRadyo) — Kore cephesinden gelen son haberlere göre merkez kesiminde kuzey Koreliler şiddetli bir topçu ateşinden sonra taarruza geçerek bu sabah Amerikan üssii Tusana giden, yol üzerinde bulunan mühim yol kavşağı Kochangı işgal etmişlerdir. Amerikan kuvvetleri biraz geri çekilmişlerdir
Şimdiye kadar Amerikalıların zayiatı C5 ölü, 455 yaralı ve 678 kayıptan ibarettir.
Artık bir karış bile gerilemek yok
Koredeki Amerikan kuvvetleri komutam tümgeneral Waltaıı Walker bugün komutasındaki askerlere hitap ederek oldukları
(Arkası sahife 2: sütun î de>
General Walker
Filomuz istanbulda
Yavuz zırhlısı dört muhriple birlikte dün sabah saat 10,30 da Umanımıza gelmiştir. Harb gemilerimizin gelişi, 31 Temmuz sabahı Umanımızı ziyaret edecek olan Amerikan donanmasını karşılamak İçindir.
Harb gemilerimiz, misafir gemilerin İstanbulda kaldığı müddetçe limanımızda bulunacaktır.
F. Köprülü bugün Paris'e gidiyor
Fransız siyasî mahfilleri, Köprülünün bu seyahatine hususî bir ehemmiyet veriyorlar
Dışişleri Bakanı Profesör Fuat Köprülü Avrupa Konseyi Bakanlar toplantısına İştiran etmek üzere bu sabah İstanbu-La gelmiştir.
Demir fiatlerinde tenzilât yapıldı
Iş'etmeler Bakanının izahatı
İşletmeler Bakam Muhlis Ete
Ankara 29 — İşletmeler Bakanı Profesör Muhlis Ete demir fl-atlerlnde yapılan İndirmeler do-layıslyle şu İzahatı vermiştir:
Geçenlerde tekstil sanayii mamullerinde yaptığımız İndirmeleri bu suretle şimdi de demir fiatierlndekl İnişler takip etmiş oluyor ki. bu durum, hayatı ucuzlatma bakımından tür-lü sahalarda fiat tenzillerine gitmek yolundaki hükümet piren slblnln dolayısiyle yeni bir merhalesini teşkil ettiği gibi, sınai mamullerimizin flütlerini, hariçten gelebilecek emsalinin ithal biatleriyle muvazene halinde bulundurmak isllkametlııde-
(Arkası salıife 2 süiud 3 del
Barış severler deraeğiıı-den tevkil edilenler
On allı kişi sorguya çekildi, dördü tevhit olundn
Fuat Köprülü bugün saab 15,30 da Pan-Amerikan uçağlylü Brüksele hareket ederek pazartesi sabahı Parise varacak va üç gün ..ırada kaldıktan sonra, Strasburga gidecektir.
Paris 29 (A.A.) (Afp> — Türkiye Dışişleri Bakanı Fuat Köprülünün pazartesi Parise gelmesi beklenmektedir. Türklyeyi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinde temsil etmek üzere muhtemel olarak çarşamba günü Pârlsten Strasburga gidecektir.
Yetkili Fransız çevreleri Tür-klyenin yeni Dışişleri Bakanının Fransayı İkinci defa ziyaretine (Arkası salıife 2; sütun 5 tel
kac kutu kibriti bir yana koymayı diisünen ev kadınları düşmanın maksatlarına hizmet ediyorlar ve mevcut Olabilecek tehlikeyi arttırıyorlar. Bu demek değildir ki yum :şak havai yastığı üstünde uykuya dalmalıdır. Ha vır. Fakat esas hâdiseyi unutmamak lâzımdır. Kore harbi Kore hudutlarını aşmamıştır. Birleşmiş Milletlerin ve Amerikanın, emrivaki 1 kabul etmemeleri ve silâh elde tecavüze karşı kovmaları ehemmiyetli olmuştur. Müşterek emniyetin boş bir kelime olmadığını göstermek suretiyle, demokrasilerin azmini denemek istiyenleri düşündür-mi-tür.»
Komünistlerin Patisteki gazete i «Humanit&ı, bir yazısında. Amerikanın, Türkiye, ban, Yugoslavya ve Batı Almanyayı tahrike hazırladığım söylüyordu. Koredeki teca’ iizle birlikte ortaya atılan ve hâlâ devam eden bu haberler, komünist tecavüzünün nereleri gözlediğini a-
Konkur ipikler çok güzel oldu
Dün yapılan konkur Ipilclerdc bir subayımız mânla atlarken [Yazısı ikinci sahlfedej
«Barışseverler Derneği* adı altında kurulan bir fesad şebekesinin neşrettiği beyanname dolayısiyle savcıLıkça takibata geçildiğini dün yazmıştık.
Evvelki gece ve dün Dernek müesslslerlyle diğer bazı âzası-nın evinde zabıtaca arama yapılmış ve bulunan bazı evrak ve vesaik muhafaza altına alınmıştır.
Dün dernek mensuplarından onaltı kişinin savcılıkta İfadeleri alınmış, bunlardan dördü tev. klf isteğiyle birinci sulh ceza hâkimi huzuruna çıkarılmışlardır. Dernek kurucularından ve bt.şkan Belik* Boran, umumi kâtip Adnan Cemgil, avukat Vahdeddin Barut ve matbaacı Cemal Onur adlarındaki bu dört sanık birinci sulh ceza hâ-(Arltası sahife 2 sütun 2 de)
ÜAİİİİLkABJİ’jİ
İnsan, köpekten ziyade şefkate muhtaçtır
Meyvalar, sebzeler, sinekler gibi, hayvanların da bazı mevsim furyası oluyor, bazı mevsim nesilleri kırılıyor.
Bir zaman kedi salgını vardı. Musallatlıklarını kırmak iizerc belediye herekete geçti; halkımız, ifrat halde bir merhamet göstererek, kedilerle değil, belediye ile n.ücadetc etti.
Bu yıl da, başıboş köpekler. insanların başına bela kesilmiştir. Şehirlerde ve köylerde fazla miktarda, kuduz vakalarına raslanıyor. Köpeklerle mücadele lâzım geliyor.
Hiçbir medeni memleketin sokaklarında tasni a sız (sahipsiz) köpek dolaşmaz. Her köpekten de sahibi mesul o-lur.
Biz de, nihayet bu kaideye ■uymağa mecburuz. Serseri köpekleri koruyanlar, kuduzu da korumuş oluyorlar. Halkımızdan, köpeklere karşı değil, insanlara karşı müşfik olmağı dileriz.
Askerî Şûra bitti
Savaş birliğimizin Kore’ye ne zaman ve hangi yoldan gideceği gizli tutulacak
Ankara 29 — Askeri Şûra,İki işleri bitirerek toplantılarına Başbakan Adnan Menderesin de son vermiştir. Toplantılar sıra-tştirakiyle bugün öğleye kadar sında ordumuza verilecek yeni yaptığı toplantıda gündeminde- (Arkası sahife 3, sütun 2 de>
/ •—-* - -—■—*—■--------——
Yenil tgfrikamıg >
Yarın başlıyor
BEYAZLI KADIN!
1 Aşk ve Macera romanı
' W. W. Collins’in yardığı ve (Vâ-Nû) nun tercüme \ ettiği bu romanı okuyunuz. 11
--------
— Kadının biri daha dört çocuk doğurmuş.
— Eh, dört doğuranlara para verildiğini duydular ya, arkası gelir artık.
Bahlfe 3
Sab ah GazM^teri Ne Diyor ?
İlâç yerine mısır
— Ziraat Bakanımız Nihat Eğriboz'a —
Blzhn asıl dertlerimizden biri istihsali arttırmaktır. Fakat istihsali korumak muhakkak ki bun* dan evvel gelir. Dün bir dostum şu acıklı hikâyeyi an-InlU
«Geçen sene Karadeniz sahilleri ndc 80 milyon kilo fındık istihsal edilmiş, bu bölgeye 60 milyon lira girmişti. Bu sene fındık mahsulü 16 milyon kilodan yukarı çıkamamıştır. Sebebi nedir biliyor musunuz? Mevsim başında fındık ağaçlarına hastalık firız oldu. Ziraat teşkilâtlı ziraat fen memurları, ziraat mühendisleri türlü türlü yazılar yazarak, ağaçlara gelen hastalıkla mücadele etmek için merkezden ilâç istediler. Aylar karşılıklı yazışmakla geçti. Her yazıya bir cevap geldi, fakat nıücade-Ic için lâzım olan ilâç bir türlü gelmedi. Bu yüzden a-ğaçlar hastalıktan kurtarılamadı; ancak 16 milyon kilo fındık alınabildi. Bölgeye muhtaç olduğu para girmediği için açlık baş gösterdi. Şimdi hükümet bu mıntakaya tonlarca ekmeklik mısır göndermek mecburiyetindedir. Halbuki vaktinde ilâç gönderilseydi şimdi halkın karnım doyurmak için mısır göndermeğe lüzum kalnuya-çaktı...»
Bu basit hikâye insanının yüreğine hüzün dolduruyor. Ziraat Bakanı Nihat Eğriboz bir haşarat mücadelesi mütehassısıdır. İki sene oluyor, daha müfettişken bir gün bana verdiği lıir beyanatta «Türkiyedeki mahsulün yüzde oluz beşini böcekler yiyor.» demişti. O zaman mücadelenin zamanında yapılmadığından, formalitelerden şikâyetçi idi. Istırabı derinden hissediyordu. Şimdi işin başına geçmiştir. Bu hazin vakaların bîr daha tekrarlanmaması için tertibat alındığını ilnıld etmek isteriz.
Şevket RADO
Esrarengiz sandal
Marmarada ışıklar veren sandalın içinde iki erkek, bir kadınla, 2 benzin varili paketlerle yiyecek bulundu
Dün sabaha karş: Yedlkule açıklarında vakit vakit yanıp «önen bir ışık Sanıatyn znbitabının nazarı dikkatini celbetmiş ve mahalli zabıta memurtan bir mot-örie bu ışığı takip etmişlerdir. Motorlu bir sandal olduğu anlaşılan bu cisim Zeytlnburnu açıklarında polis motörlerl tarafından durdurulmuş ve İçinde Hakkı. Recep isimlerinde iki erkekle Rabla isminde bir katlın bulunan sandalı Samatyaya getirmişlerdir.
Burada sandal muayene edilince İçinde bir yatak, bir tabanca, fotoğraf makinesi, İki benzin varil, ve paket paket ha-
zırlanmış yiyecekler bulunmuştur.
Motördekllere sabaha karşı Marmara açıklarında ne aradıkları sorulmuşsa da müspet bir cevap verememişler, gezmeğe çıktıklarını söylemişlerdir. Fotoğraf makinesi, develope ettirilmek üzere Emniyet Müdürlüğüne gönderilmiştir.
Marmarada hüviyeti meçhul bir tahtelbahirin dolaştığı mev-zuubnhta olan bugünlerde vaziyet şayanı dikkat görüldüğünden bu şahısların hüviyetleri üzerinde durulmakta ve soruşturmaya devam edilmektedir.
Savaş hedefi
Nadir Naili, CUMHURİYET" teki başmakalesinde Başbakanın ynrd içinde komünizm propa-gandasiyle mücadele edileceği hnkkındakl beyanatına temasta diyar kİ:
«Komünizmin, bizde kullandığı riyakârlık metodu, her yerde-kînden daha cesurdur. Komünist burada hiç çekinmeden dinci, milliyetçi, hürriyetçi, hattâ ırkçı görünür. Bir yandan u-yuşturucu bir barış propagandası yaparken, öte yandan Amerikan yardımını reddetmemizi İster. Kuzey Korerün tecavüzü ona güre bir kurtuluş harbidir. Güney Kore kendini savunmakla harb kundakçılığı yapmaktadır, Biz Güvenlik Konseyi karar larına uygun hareket edersek emperyalistlerin oyununa âlet oalcaftızdır. Olduğumuz yerde o-turmalı, hiç bir yerden yardım kabul etmemeli, Boğazları Rus donanmasının himayesine bırak malıyız. Gerçek barışseverlik bunu gerektirmektedir.
Tanrıya şükürler olsun kİ, bu mantık, çocukları bile güldürecek derecede kaba ve sakattır Fakat unutmıyalım ki, komünist metodunun buradaki yürütücüleri inakçıdırlar ve sırtlarında da yumurta küfesi taşımıyorlar. Çıkacak fırsatları kollayarak günü gününe vc snâtl saatine maske değiştirmek onlar İçin çok kolaydır. Nctekfm eski İktidar bunlara karşı bize yüzde yüz güven sağlayıcı bir mücadele sistemi yürütmemlştlr. Azılı a-janlar rahatça çalışırken ikinci üçüncü sınıf biçareler üzerinde durulmuş, bazı kere de komünizm hedef tutuluyor gibi yapı-
Okul kitapları
Bazıları müstesna, Bakanlık tarafından bastırılacak
~W!----------------------
JİI______________________
larak gerçek hürriyet prensipleri zedelenmiştir.»
★ Muhalefette aksilik ve hırçınlık yolu
Ahmet Emin Yalman, VATAN' «Lnkl başmakalesinde C. II. P. nün hükümete karşı son hücumundan bahisle diyor ki;
«Dalma tekrar ettiğimiz gibi, Demokrat Parti, iktidara geldik- , ten sonra memlekette siyasi sulh kuracak bir yol tutmamış, eski i devrin ölçülerine vc zihin İti j; yatlarına bağlı kalarak muhalefete karşı kırıcı ve ezici ha-reekticrde bulunmuştur. Kore meselesinde de muhalefetle ela- , nışmamasj, bir ihmal ve hatadır. Fakat bütün bunlar, Ilalk Partisine dar bir parti ihtirası namuıa. milli cepheyi bozmak, millî ve İnsani ölçüde bir hamleden beklediğimiz İyi tesirleri baltalamak hakkını verme» Böyle çatlak sesler, ancak Mos-kovayı sevindirir vo Türk mil- ( 1 e tinin dünya vaziyetinin İcap laj-ını kavramadığına ve saldı- . rıcıya karşı olan vazifenin şevkine dar ve hasis pazarlıktan . tercih ettiğine dair bir takım ( ecnebi muhitinde boş yere tereddütler uyandırır.»
* 1
Vaziyet berraklaştı
Selini Ragıb Emeç SON POS- | TA'da neşrettiği başmakalesinde i Kore lıarblnc yarılım kararımıza ı r muhalefetin yaptığı lenk İdleri £ yorumlayarak diyor ki: i
«Amerikanın menfaati Bo- t ğazlnn müdafaa etmekte tecelli ( ediyor ,dlye, onun bu mecburi- r yetini düşünerek yan gelirsek yarın; bir başka taraftan bizi t tehdit edebilecek olan tehlike ;
karşısında, Birle şmLş Milletler teşkilâtını da. Birleşik Amerl-kayı da aynı İftiraydı İle halimizi temaşa eder, görebiliriz.
Binaenaleyh hodgâmlığa lüzum yoktur. Hele; yapılan müracaatlara sudan cevaplar vererek vakft kazanırım gibi eski zaman kurnazlıklarının İse, modası tamamen geçmiştir. Anca beraber, kanca beraberi. Bugünkü yaşama şartlarının yerine getirilmek zaruri görünon bir parolasıdır. Aksi kanaatte bulunanlar: yann başlan sıkıştığı takdirde; Birleşmiş Milletlerden de ayni kaçamaklı hareketlere intizar etmek lâzım gelebileceğini hatırlarından çıkarmamalıdırlar.»
■k
Demokrat Parti milletvekillerine açık mektup
Cemi! Sait Barlas, SON TELGRAF ta D. F. li milletvekillerine hitaben yazdığı açık mektupta diyor kİ:
«Bugün muhalefet Millet Meo llsLnl içtimaa davet edecek a-dette temsil edilmemektedir.
14 mayısta kazandığınız çoğunluk size büyük tarihi mesuliyet yüklemektedir. O da:
Hükümetin verdiği karan parti hâdiselerinin üstünde bir vatan meselesi olarak ele almak. evvelâ Parti Orupunuzu, sonra Büyük Millet Meclisini İçtimaa çağırmak ve hâdiseleri tam bir sükûnetle gözden geçirdikten sonra nihai karara varmak.
Aksi halde yukarıda da dediğimiz gibi tarih e1zi affetmi-yecektlr.» ,
Kasım Gülek Adııan
Menderes’e cevap verdi
bu lenınnuz lüöU
Türkiye - Avusterya atletizm müsabakaları
İlk günde iki yeni rekor yaptık ve 28
puvana karşı 32 puvan kazandık
Viyana 20 (A.A.) Afp) — Türkiye - Avusturya atletizm müsabakalarının ilk gününde Türkiye İki yeni rekor tosla etmiştir.
Birincisi: Ekrem Koçak 800 metreyi 1 dakika 58 saniyede almıştır.
İkincta!: Osman Ooşgül 8000 metre mesafeyi 15 dakika 8 saniyede almıştır.
Bu süratle bugünkü müsabakalarda Türkiye 28 o karşı 32 puvunla galip vaziyetedir.
Viyana 20 A,A.) (Afp) — Türkiye - Avusturya atletizm karşılaşmalarının birinci günü neticeleri:
100 metre engelli:
1. — Fretz (Avusturya) 16 saniye 4/10
2. — Mustafa Batman (Türk) 15 saniye 8/10
3. — Barkay (Tilrk)
4. — Zhnmerman (Avusturya) 200 metre:
1. — Oktay Karakulak (Türk) 22 saniye 6/10
2. —• Doğan Acarbay (Türk) 22 saniye 0/10
13. — Forslner (Avusturya)
4. — Zelnltz (Avusturya)
800 metre:
1. — Ekrem Koçak (Türk) 1 dakika 56 (Yen! Türkiye rekoru)
2. — Cahit Önel (Türkı 1 dakika 56 2/10
3. — Blak (Avusturya)
4. — Scmclder (Avusturya) 5060 metre:
1. — Osman Coşgül (Türk) 15 dakika 0.8 (Yeni Türkiye rekoru)
2. — ftoetzcr (Avusturya)
3, — Pers (Avusturya)
Çekiç atma:
1. — Balcı (Türk) 47 metre 42
2. — Pasler (Avusturya) 44.74
3. — Coufal (Avusturya)
4. — Bozdoğan (Türk) Yüksele atlama:
1. — Pllhatsch (Avusturya) 1 metre 86
2. — strum ı Avusturya) 1 metre 83
3. — Mahir Araş (Türk)
Bu müsabakalar neticesinde Türkiye 28 e karşı 32 puvanla başta gelmektedir.
Yüzme
birincilikleri
Lido yüzme havuzunda yapıldı
Konkur
ipikler
Hadiselerin son gelişimi (Baş tarafı birinci sahifede) yapacağı askerî yardımları Marshall iktisadi yardımiy-le birleştirmek, İki çeşit yardımı aynı teşkilâta bağlamak, her ild sahada muvazene temin etmek gibi fikirler İleri sürülüyor. Bundan maksat, kendisinden en fazla askeri masraf istenecek devlete Marshall yardımından en fazla pay verilmesini temin etmek olsa gerektir!
Müttefikler arasında bu nevi konuşmalar, pazarlıklar, ve hâlâ Batı Almanya-da askerî kuvvet teşkili uygun olup olmıyacağı gibi tartışmalar sürüp giderken, Amerikan kuvvetlerinin tek basına giriştikleri Kore harbi şiddetlenmektedir. Korenin doğusunda Fusan limanı etrafında bir köprübaşı muhafaza edilip edile-miyeceği kestirilemiyor. Kore ve ciddi bir çıkarma hareketinin ancak sonbaharda hattâ gelecek İlkbaharda yapılabileceğini bugünkü gazeteler yazıyor. Harb, askeri bakımdan, böyle giderken diplomatik teşebbüsler de neticesiz kalmıştır. Masko-vadaki İngiliz Büyük elçisinin konuşmalarından bir şey çıkmamıştır. Pandlt Nehru'-nun bol keseden yaptığı ve Stalinin hemen kabul ettiği teklif Amerika d a İyi tesir bırakmadı. Hindistanm siyaseti hakkmdaki şüpheleri arttırdı.
Bugün için mühim olan, bizzat Kore harbi değ'ildir. Bu hâdisenin sebeb olduğu büyük dünya ayaklanmasıdır. Bu hazırlık tamam olmadan tecavüz genişllyecek mİ, yoksa Kereden sonra yeni bir bekleme devresi mi geçirecek? Bu bir sırdır, ö-nümiizdekl toplantıda Birleşmiş Milletlere karşı Sovyet Rusyanm alacağı vaziyet, istikbal için Uk işaret olacaktır,
Necmeddin SADAK
Barış severler
(Baş tarafı 1 İnci sahifede) kimi Muzaffer tarafından kanuni mevzuata göre gizil olarak sorguya çekilmiş ve suçun mahiyetine göre tevkiflerine karar verilerek cezaevine gönderilmişlerdir.
Savcılıkça devam etmekte 0-Jan hazırlık tahkikatını İstanbul cumhuriyet savcısı Nail Özkan 11e baş yardımcı Hlcabl Dinç idare etmektedirler. Tahkikata pazartesi günü devam e-dilec ektir.
Askerî Şûra
(Baş tarafı 1 İnci sahifede) veçhe, tekaüde ayrılacak yüksek rütbeli subaylar, ordumuzun tAİim ve terbiyesi İle Kötc meselesi üzerinde konuşularak kararlara varıldığı anlaşılmaktadır.
Koıeye gidecek askeri kuvvetimizin ne zaman ve hangi yol-flan gideceği gtali tutulacaktır.
Göndereceğimiz birlik takviyeli vc seçme bir alay olacaktır. Mevcut birliklerimiz arasında kur’a çekllccekllr. Alâkalılar münasip görecekleri bir alayı lisan bilen ve Amerikan sisteminde muvaffak olmuş elemanlarla takviye edeceklerdir.
Bu alayımız, ordumuzda kullanılmakta olan Amerikan silâh lartyle teçhiz edilecek ve Birleşmiş Milletlerin askeri karargâhı He hükümet arasında yapılacak anlaşmayı mütaakıp sev kcdilecektlr.
Başbakanla Mil İt Savunma Bakanlığına muhtelif rütbedeki subaylarımız Koreye gidecek birliğimize gönüllü kaydolmak İçin teigrat çekmektedirler. Telgrafla gönüllü kaydolunanlar arasında bir çok yedeksubnylar da vardır.
Koreye gidecek birliğimiz men suiparma bugün, almakta oldukları maaş dışında ayrıca geniş ölçüde tahsisat da verilecektir. Bunun şekli ve miktarı henüz tesblt edilmemiş olmakla beraber bir Amerikalı askerin vc subayın almakta olduğu ücretin dûnunda olmıyaeaktır.
Ankara 29 (AA.) — Milli E-ğlllm Bakanlığından: 1950 - 51 öğretim yılı ihtiyacını karşılamak üzere 5429 sayılı kanun hükümlerine uyularak şerh» basıma bırakılmış bulunan İlk okul tabiat bilgileri ortaokul 1, 2, 3 ılncıi sınıflar tarih, coğrafya kitapları İle 1 İnci sınıf matematik, liselerin 1 ve 2 !n-cL sınıf ders kitapları editörler veya müellifleri tarafından bastırılmaktadır.
Bunların dışında kalan okul ders kitaptan her yıl olduğu gibi bu yıl da Bakanlıkça bastırılarak satışa çıkarılacaktır Bunların bir kısmının baskı İş! tamamlanmış ve yaymevlerine dağıtımı yapılmıştır. Geri kalanlarının da baskı işierl yapılmakladır. Gerek serbes basıma bırakılan ve şahıslar veya editörler tarafından bastırılmakta olan gerekse Bakanlıkça bastırılanlar, yayınlanacak tebliğler dergisinde, ortaokul, İlse ve diğer okulların kitap listeleri İse eylül 1950 başında yayınlanacak tebliğler dergisinde ilân edilecektir.
Demir fiatîeri
(Baş tarafı 1 inci sahlfcde) kİ çalışmalarımızın da ifadesini taşımaktadır.
Bu son tenzilât ile yuvarlak, lama, köşebent ve dört köşe demirler 375 liradan 325 liraya, a-ğır profiller 375 liradan 350 liraya, 0,5 - 0.75 milimetrelik saçlar 500 liradan 500 liraya, 1,5 milimetrelik saçlar 500 liradan 425 liraya indirilmiş bulunmaktadır.
Bu yeni flatler 1 ağustostan itibaren tatbik edilmeğe başlanacaktır.»
Manş denizini geçecek Türk yüzücüsü
Galata 29 (A.A.) (Afp) — Türk yüzücüsü Murat Güler Manş denizin! geçmek İçin çarşambayı perşembeye baglıyan gece denize atılacaktır.
Bu teşbebüsü Chanel yüzme kulübünün Calals'deki delegesi Rason kontrol edecektir.
Ankara Radyosu müdürü
Ankara 29 (Akşam) — Ankara Radyosu müdürlüğüne tâyin edilen Mesut Oemii Tel dün vazifesine başlamıştır.
(Baştarafı 1 İnci sahifede) C H.P. yi kasdederek söylediği "dar parti ve politikacılık gayreti», «politika hastaları», «İktidar müptelâları» gibi sözleri mevzua yakıştıramadığımızı söylemek İsteriz. Hükûmei Boşkanının, muhalefeti bu sözlerle İtham etmesi güzel bir örnek sayılamaz sanırız».
Harb kararı mı, değil mi?
Gülek, bundan sonrn. Başbakanın beyanatında açıklanmaca muhtaç noktalar bulunduğundan bahisle dedi W:
»— Hükümetçe verilen kararın harb kman olmadığını söyleyen sayın Menderes yanılmaktadır. Zira dünyanın bir klişesinde muazzam askeri kıtalarla bozulan sulhu tekrar tesis için girişilen silâhlı çarpışmaya, harbden başka bir ad verilemez. Mesele karşılıklı cepheler halinde çarpışmalar yapılıp yapılmadığıdır. Böyle çarpışmalara, devletler ve ml.Het-terararı uzuvlar, meselâ Birleşmiş Milletler katılınca bunun ndı sadece harbdlr.»
Anayasanın Büyük Millet Meclisine verdiği yetki
Koreye 4500 asker göndermek gibi bir karar alma yetkisini an avaranın yalnız Büyük Millet Meclisine verdiğini söyleyen Kasım OÜJek. Başbakanın «Cumhuriyet HaJk Partisinin Tiırklyenln. karşısında bulunduğu tehlikenin ehemmiyetini ve gönderilen 4500 askerin kuvvetimizi eksiltip ekslltmlyece-ğlnl bilmesi lâzımdır» diyen sayın Menderese cevabımız şudur:
«— Bizim İktidarda bulunduğumuz zamanki tehlike ve emniyet durumu değişmişse, o zaman açıkça söyHyebillrlz ki, Türkiye 4500 kişiyi göndermekle kendi emniyetini azaltmış o-laeaktır.»
Bir emniyetsizlik dünyası İçinde yaşadığımızdan bahseden Kasım Giilek, 1000 askerin blie büyük değeri olduğunu sözlerine İlâve etti:
— Birleşmiş Milletler anaya-rnsında asker göndermeği mecburi kılan bir taahhüt olmadığını, bilâkis 43 üncü maddede İşaret edilen mahsus anlaşmalar henüz yapılmadığı için maddi yardım ve bu meyanda silâhlı kuvvet yardımının her Üye devletin kendi takdirine bırakıldığını vo Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin İlk telgrafına verilen cevabı tasvip etmekle Meclisin 4500 kişi göndermek hususunda hükümete yetki verdiğini kabule hukuk
ve anayasa bakunmdan imkân görmediğini söyledi.
Beraberlik şarttır
Kasım Gülek sözlerine şöyle devam etti:
«— Dış politika meselelerinde İki parti a-rasında beraberlik çok faydalı hattâ zaruridir. Bu gibi hallerde muhalefetle istişare hükümetin vazlfesldrl.
Başbakan m Avrupa Konseyi toplantısına CH.P. Meclis Gru-ptınun iştirak etmeyişinden bahsettiğini ele atan Kasım Gülek: «C.H.P, milletvekilleri ü-zcrlerlnde, tulanaktannı seçim kanununa aykırı olarak tahkike tâbi tutma tehdidi devam ettirilirken böyle bir toplantıda milletvekili sıfatıyla bulunmağa İmkân görememişlerdir.» dedi.
Reddedilen bir iddia
Eski iktidarın mühim mevkilerinde komünistleri, himaye etmiş şahsiyetler bulunduğu İddiasına gelince, C.H.P. genel sekreteri, şu karşılıkta bulundu:
«— Başbakanın bu derece İnsafsız konuşmasını üzüntü 116 karşılıyoruz. Bu isnadı kat'iyet-16 reddederiz.»
OBJ1, genel sekreteri konuşmasına şöyle son verdi: «Biz askerlerimizin mutlaka kendi coğrafi hudutlarımız İçinde vazife göreceğini söylemedik. Hudut dışına asker sevketme kararının Meclise tasdik ettirilmemesini sakat bulduğumuzu söyledik ve bunda ısrar ediyoruz. Sayın Menderesin o beyanlarımızı tam ifadeleriyle almayıp tehdit için vesileler araması İse, demokrasiyi takviye ve geliştirmek İddiasında bulunanların gerçek niyetleri hakkında şüpheler u-y andırmaktadır.»
FT7 4. a» | a»
. Kcprulu
(Baş tarafı birinci sahifede) hususi bir ehemmiyet atfetmektedirler.
Fuat Köprülü konseyin toplantısından faydalanarak milletlerarası bugünkü vaziyet etrafında Konseye İştirak edecek olan Dışişleri Bakanları ve bu arada Schuman, Bevln ve Storsa 11c müdavelel efkârda bulunacaktır.
Türk İyenin Parts büyük elçisi Menemene!oğlu da 2 ağustos çarşamba günü yapılacak olan Bakanlar Komitesi muavinler toplantısında bulunmak üzere [ büyük elçilik mastahatgüzân Nurettin Vergin İle birlikte 1 a- 1 ğustos salı günü fltraaburga gidecektir.
1050-51 mevsimi bölge yüzme birincilikleri bugün Ltdo yüzme havuzunda yapılmıştır. Neticeler:
100 metre serbest:
1. — Nejat Nodaş (M. B.) 1.06.6
2. — Lazo (M. S.) 1.10.5
8. — Kâmil Karaduman CM.8.)
200 metre kurbağalama:
1, — Suat Erler (Y. t.) 8,25.9
2. — tnftl (MJB.) 3.45.2
S. — İsmail Kireççi (Y. î.) 1500 serbest:
1. — Haldun îşman (Y. t)
24.18.1
2. — Aydın Kent (M.S.)
26.32.2
8. — Haldun Oktay (Müsabakayı terketmiştir)
4 X 200 bayrak:
1. — Modaspor takımı 11.33.4
8. — Yüzme İhtisas takımı 1314
Birinci gün puvan tasnifinde Modaspor 68 sayı He başta, Yüzme İhtisas takımı 47 sayı He I-kincl olarak takip ediyor.
BORSA
tal»nbul Bomunın 39/7/1950 llnlloıl
_______ÇEKLE» .
EfipBOH
Londrı» 1 Sterlin ’BfM)
Naw York 10O Dolar Î8Z23
Parts 10OrranraF. Ö.60
atokholm 100 İsveç Kr. M.1250
CsncTT» ıoo Ivvlcre v. s-i.ct
Arocsterdacn 100 riorln 73.0840
BrOkrci 100 Belçlfc» V- »«
Ltsban 100 Eskilde» • 73W
E9HLZM VE TAHVİLAT % 1 rAİZLİ TAHVİLLER
Sivas - Erzuruın. 1 30'10
jlV4» • Erzurum 1-1 »10
İMİ Demtrsolu 1 30.55
İMİ Demtrvohı ü 1050
İMİ Demtrvotu IH »OM
AHU Müdafnn tölö
Mim MUdnto» u 15 5!
mııu MOıiatao Ul »•10
Mlin MOdnfan IV »BO
% • PAtZLl TAHVtLLEB
KalRinızM l M.05
05 "5
iînllcınmn Ul »30
IMS utikmzı I B6-—
Mf IrtUsraö □
İMİ Demiryolu »J»
İM» İstiler«xı L 9S.—
% «J FAİZLİ TAJ’VİLLfiB
ı»n t&nvaı 99«
% S FAİZLİ TAHVİLL£B
ISS3 Ergani 33.—
193 IkraıulyeU E
MIHI MUOaJaa ».50
Demiryolu IV BB.»
□emlrvolu V 05.—
AMADOLO DEMtBTOtO GHOPU
Tahviller 1-3 112W
Sum ıcnellen l oe 32İ-I
MQm«stl «mel 81—
ŞİHKL-T litSSELEHJ ısa-
Merkeı Bank-ö.
Artlaö Çimenle 15»
T. TUarel uankaa i-
t» Banka» 30.-
BAaRAFLAHD* OLTU»
SterlİD 46 «0
Kule» £23
Rcuıl >880
Ayazağa çifliğinde yapılan yarışmalar çok güzel oldu
Ayazağa süvari binicilik o-kulunda iki gün devam edecek otan yaz konkuripiklerine dün saat 17 de başlanmış ve yarışmalar çok güzel olmuştur.
Seçkin bir davetli kalabalığı önünde yapılan müsabakaların neticelerini bildiriyoruz:
1 inci müsabaka 1,20 metre yüksekliğinde 12 mâni ve 15 atlayışla yapümış ve yüzbaşı Ziya Azak, «Güzel» lslnıll atı İle 1 inci, (1 dakika 13 saniye), yüzbaşı Salih Koç İkinci (1 dak. 17 saniye), üsttegnıen Tahsin Engin üçüncü olmuşlardır.
İkinci yarışma İki kategori üzerinde yapılmıştır. Birinci kateguılde mfinta yüksekliği 1,30 metre idi vc 12 mânla 15 atlama vardı. Bu müsabakada binbaşı Eyüp Öncü «Loitau İslini) atı lie birinci, ti dakika 18 saniye), yüzbaşı Ekrem Blr-gören ikinci, yüzbaşı Kemal Öz-çelik 3 üncü olmuşlardır.
Günün son müsabakası. 1.30 mânla yüksekliği. 12 mâni ve 15 atlayışla yapılmıştır. Ancak, bu müsabakalardı), hata puvanlan. müsavi olduğu takdirde,, birinciler arasında mâniler 10 santimetre yükseltilmek şartile 8 mâni üzerinden baraj yapılacaktı.
Neticede binbaşı Eyüp Öncü ■Siyah», yüzbaşı Sabahacldln Orhan «Akıncı» ve yüzbaşı Mennan Peşinli »Önal» isimli Atları İle baraja kaldılar'. 6
mânili son müsabakalar neticesinde yüzbaşı Sclâhaddln Orhan «.hatasızı' birinci (37 suniye), binbaşı Eyüp öncü ikinci, yüzbaşı Mennan Pnslnll üçün-•cü olmuşlardır. Müsabakalara bugün de devam edilecektir.
Kore harbi
(Buş tarafı 1 inci sahifede) mevzileri muhafaza etmelerini ve tek tek veya toplu halde t.es* llm olmayı afallarından bile geçirmeksizin harb etmelerini, Dunkercpıe'te olduğu gibi kütle halinde bir tahliyeyi ise akıllarına bile getirmemelerini istemiştir.
General sözlerine devamla «Bundan böyle bir karış toprak bile bırakmamamız lâzımdır» demiş ve böylece Keredeki A-merikan köprübaşı m her ne pa-hastna olursa olsun bırakmamak azminde olduğunu belirtmiştir.
Amerikan büyük elçisi şehrimize geldi AJiıertkan büyük elçisi Mr. Warfworth limanımızı ziyaret edecek olan Amerikan dıırıun-masının gelişinde hazır bulunmak üzere dün özel bîr uçaRta An karadan şehrimize gelmiştir.
30 Temmuz 1950
AKSAM
Seyahat Mektup ları:
İngiliz filimetliği
Tekel mamulleri
İnglltereye kadar gitmişken İngiliz fUlmcllIğl hakkında en ufak bir malûmat getirmeksizin dönseydlm, birçok okuyucular noksan iş yaptığım hükmüne varacaklardı. Onun İçin, İngiliz dostlarımızdan. «Beni Londranın Hollivuduna götürünüz!* diye rica ettim; dört büyük stüdyonun bir site teşkil ettiği varoşlara otomobille gittik.
Evvelâ, Londranm merkezinde. toptan filim, satıcı ve yatı yana, yan yana dizilmiş ticarethanelerden mürekkep bir çarşıda durmuştuk. Bizim BabIâli piyasası, yahut Sahaflar tasavvur edilsin, " "
kendine mahsus _______________________,------ -------
kurmuş. Böylece bir filim alış-' dilme.'! prensip itibariyle ka-verlş piyasası teşekkül etmişti. | rariaştınimış ve bu programda İngüterede ehemmiyetli telâk- ~ .—•—
kl edilecek 12 kadar flllmcliik firması varmış ki, ekserisinin merkezleri burada. Üç büyük firmadan birini ziyaret edecektik. Onun neşriyat mümessili a-Tabamıza bindi ve bir saat kadar ötedeki İngiliz Hollivuduna doğru İlerlediğimiz sırada, bize aşağıki malûmatı verdi:
— Üç büyük İngiliz flllmcliik yoruz.
Armasından biri olan Associated , kûmet programına Brltlsh - Pathe Ltd. 21 milyon rak bütün Tekel İngiliz lirası sermayelidir. Şirke- ’ ' ' tin 450 sineması vardır. Sinema âletleri yapan, dekorlarla uğraşan müesseselerl ve bütün bunlar için lokantalar vesair yardımcı müesseselerl hesaba katınız. Binlerce insan çalıştırıyoruz. İngiliz (İlimciliği, kaliteli filim yapmak gayretini güdüyor. Bu sebeple, Amerikaya da filim İhraç ediyor. Amerikada bulunan birçok kıymetli artistleri de İcabına göTe İnglltereye getirir, onlardan İstifade ederiz. Şu anda renkli olarak (Hap-py - go - lovely) filmini çevir- _ _____________ ______
inekteyiz. Stüdyolarımızda Da-jslnde 300 ton buğdayı yanmış vid Nlven'I, Vera - Ellen'I, Cesar olan Bakırkoyıin Anbarlı köyü-Romero’yu göreceksiniz, Bir fi-‘ne giderek durumu yerinde in-güran. günde 1 - 1.5 İngiliz II- celemlş ve köylüye yardım için rası gibi az bir para alırsa da. gerekil tedbirler alınmıştır. Bu en yüksek artistin ayda 2000 meyanda köylülere ekmek İngiliz lirasına kadar kazana-'aş ocaklarından yemek bildiği vâkıdır.
Şu filim stüdyoları!
Haklarında o kadar çok yazıldı day, .. ____
kl. yağlandır» ballandıra bura-' gönderilmiştir. Ticaret Bakanda tekrarlamaktan zevk duy- lığının muyorum ve okuyucularımın da ’ aynı şeyleri okumak lstlyecek-lerlnl sanmıyorum. Şu kadarını hulâsa edeyim: İngiliz Hollivu-du İnsanı şaşırtacak ebatta değildi. Filim çekilişi de. bin bir kere anlatılandan fevkalâde sayılamaz. Ancak, (Bir daha!, .
Bir daha!) diye rejisörün tek- ftlnde bulunan büyük ot ve sa-rarlala tekrarlat», artistleri eld- man deposunda yangın çıkmış-den azaba soktuğunu ben de ,ır ^,000 ton saman, 3286 bal-tasdik ederim. Sinemacılık, o ■e yanmıştır.
bol Lşık, o tahammülfersa sıcak altında cehennem azabı... Heveslenecek yeri, ancak şöhret ve para ve güzel İnsanlar muhitinde yaşamak noktasındandır. Gözüme çarpan bir acayipliği şurada belirtmekten kendimi alamıyorum.
Rejisör:
— Olmadı! Baştan! - dedikçe, biçare Cesar Romero ter dökmekleydi.
Bir memur, bir elinde bir bez, öbür elinde pudra kutusu yaklaşıyor, Cesar Romero'nun sağ yanağını ve burnunun sağ tarafım. halbuki David Nlven'le Vera Ellen in sol yanaklarını ve burunlarının sol taraflarım kurulamakta vc pudralamaklaydı
(Arxa.ii j ncı matinedel
- (Vâ - Nü)
Genel müdür, rakının hususî teşebbüse devri şayiaları için ne diyor?
Son günlerde bazı çevrelerde Tekel maddelerinden rakının hususi teşebbüse bırakılacağı yolunda söylentiler dolaşmaktadır, Bu hususta kendisiyle görüşen arkadaşımıza Tekel Genel Müdürü Hâdl Hüsman şunları söylemiştir:
| (r— Hükümet programında Her firma, esasen Tekel maddelerinin pey-müesseseyi derpey hususî teşekküle devre-
Büyük Millet MecUsl tarafından tasvip ve kabul edilmişti. Şimdi biz bu zihniyete uyarak hazırlanıyoruz. Bakanlık ve hükümetten alacağımız emir ve talimata göre hareket edeceğiz, Yanı biz yalnız rakı üzerinde durup münhasıran bu maddeyi hususi teşebbüse bırakmak şeklinde bir programla çalışmı-Dediğim gibi, bir hü-uymuş olama ddelerlne uğraşıyoruz.»
'şâmil bir görüşle
Anbarlı
yangını
Vali ve Belediye Başkanı Prof. Gökay diin, bir yangın nellce-
veril-meşine başlanılmıştır. Bugün de !acil yardım olarak 4OC kilo buğ-’ 300 kilo arpa ve yulaf
emrlle ayrıca 100 ton buğday yardımı da yapılacaktır.
Y arımburgazda
yangın
Dün gece Büyükçekmece varında Yarımburgazda Resnell Osmana alt olup Agatlı çilli-'
cl-
Burgazda yangın
Diğer taraftan dün, Burgaz adasında Kalpazan mevkiindekl fundalıkta da yangın çıkmış, üç yüze yakın çam yanmıştır.
Yüzbaşı Seyfi Tunç-kaya ailesine hükümetin taziyeti Vali ve Belediye Başkanı Prof. Gökay bugün öğleden sonra Ka-şımpaşada, askeri bir talim esnasında vuku bulan kuza neticesinde vefat eden Yüzbaşı Seyfi Tunçkaya'nın evine giderek Başbakan ve hükümetin teessür ve tazlyetlerlnl bildirmiştir.
Muharririmiz Vâlâ Nûreddin İngiliz Hullivudunda
istanbuiun elektrik
ihtiyacı meselesi
Elektrik idaresinin teklifi güçlükleri bertaraf edecekmidir?
Elektrik Tramvay Umum Müdürü İbrahim Kemal Baybora ne diyor ?
Çataiağzı ve Sarıyer sandallarından İstanbula cereyan verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu işin bir takım güçlükler meydana getireceği ve tarifelere zam yapmak lâzım geleceği hakkında mütehassıslar hemfikirdirler.
Bu hususta mütalâasını sorduğumuz Elektrik ve Tramvay umum müdürü İbrahim Kemal Baybora şu İzahatı vermiştir: Meselenin evveliyatı
— Hariçteki bir santraldan İstanbula cereyan verilmesi, çok defa tekrar edildiği gibi iki sebebe dayanmaktadr. Birisi Sı-lâhtarağa fabrikasının temel ve soğutma suyu vaziyetleri İtibariyle daha fazla tevslye müsait olmaması, İkincisi de Zonguldak kömürünün daha faydalı İşlere hasredilmek suretiyle bu kömürden müstağni kalınarak başka enerji kaynaklarının İ8* tlsmarı mülâhazasıdır.
Bu mesele 15 sene evvel de bahis konusu olmuştu. O zaman bugünkü İdarenin sahibi olan şirketle yapılan muhaberelerde Kütahyanın Tunçbllek linyit ocakları yanında kurulacak termik bir satraldan havai hat vasıtasiyle istanbula enerji verilmesi meselesi görüşülmüştü. Yapılan muhaberelere göre Tunçbllek santralı İstanbula senede 150 milyon kilovat saat (yeji verecek, Silâhtaraga santralı da 50 milyon kilovat saat sağlayacaktı. Fakat şirket, Si-Jâhtarağa santralının bir pu-vant santralı olarak çalışması halinde maliyetin yükseleceğini ileri sürmüş, temel yükünü 81-lâhtarağanın taşıması, puvantı Tunçblleğin karşılamasını İstilzam etmişti. Halbuki temel yükünü taşımıysa bir Anadolu santralı rantabl olamlyacağın-dan bir anlaşmaya varılamamıştı.
Son zamanlarda Çatalağzında kurulan bir termik santraldan ve Sakaryada Sarıyer mevkiinde yapılacak hidrolik santraldan İstanbula cereyan verilmesi uzun tetkiklerden sonra kararlaştırılmıştır. Bu meselede İstanbul şehrini ve İstanbul Elektrik idaresini ilgilendiren noktalar elektriğin İstanbula kaç kuruşa maloiacağı ve senede ne miktar kuvvet verileceği ve Slllâhtarağa santralının nasıl bir rol ^ynıyacağıdır.
Elektrik idaresinin teşebbüsleri
İdaremiz yalnız bu noktalarla alâkalanarak gerek Bayındırlık Bakanlığı, gerekse elektrik etüd idaresiyle yapılan müzakerelerde bu cihetlerin aydınlanmasında ısrar etmiştir. İdaremiz, bugünkü elektrik t la tini yükset-mlyecek bir maliyet İstemiş ve Silâhtaraga santralının bugünkü takatiyle kalması zaruretin! Heri sârerek Sllâhtarağanın âzami İstidadı nispetinde yenilemeler yapılmasını arzu etmiştir. Bazı noktal nazarlar Silâhtar-ağaya artık hiç bir masraf yapılmaması lüzumunu İleri sürmüşler ve maliyetin henüz ve-rilemiyeeeği ve fakat her halde ucuz bir maliyet temin edileceği yolunda mübhem mütalâalar serdetmlşlerdlr. Bu mülâhazalar İdaremizin noktal nazarı cihetinden münakaşalara yol açmıştır.
Son zamanlarda İdaremizin noktal nazarı kabul edilmiştir. Yan! bugünkü maliyetimizi yük seltmiyecek bir maliyet İle e-nerjl verileceği kabul edilmiş ve Silâhtaraga santralnın bir türbin ve iki kazanla takviyesi ve ileride eskiyecek makinelerin de yenilenmesi ve Sllâhtarağanın bugün temsil ettiği takatla dalma zinde ve kurulacak enerji santrallarının bir kısmı olarak mütalâa edilmesi kabul olunmuştur. Bu suretle İdarinizle hariçten eneji getirecek makamlar arasındaki noktal nazar İhtilâfı tamamen bertaraf olmuştur.
Çataiağzı ve Sarıyer santral-
larının ne şekilde yapılacağı, nasıl İşletileceği ve ne netice vereceği hakkında mütalâa ser-dedecek mevkide değilim. Bunu, hükümet ve alâkalı makamlar uzun seneler gerek bizzat, gerekse ecnebi mütehassıselara tetkik ettirerek karar vermişlerdir. Şunu söyleyebilirim kİ Ça-talağzında, mahallinde hiç bir işe yaramıyarak zayi olacak şilem yakarak, Sarıyer santralı da maliyeti sıfır olan su kuvvetinden eneji istihsal edeceklerinden elektriğin İstanbula ucuza maledllmesl lâzım gelir.
Kaldıki bugün İstanbul maliyetini mülâhaza ederken Zonguldak kömürüne devletin bir miktar prim verdiği de hesaba katmalıdır.
Ağaçlı linyitleri
Bunlardan başka bir de Ağaçlı meselesi vardır. Buradaki kömürlerden ne şekilde İstifade edileceği hakkında Etibank ve İdaremiz tetkiklerde bulunmuştur. Etibânkın celbettlği Alman profesörü Şöne. memleketimizde 3 ay kaldıktan sonra verdiği raporunun Ağaçlı linyitleri kısmının hülâsası şudur:
1 — Ağaçlı linyitlerinden blri-ket yapılamaz.
2 — Bu linyitler oradan buraya -nakledilerek yakıt olarak da kullanılamaz. Zira çok ufalır ve o kalan kısımlar yanmaz, zayiatı çok olur.
Bu kömürlerin en iyi İstismar şekil mahallinde değerlendirmektir. Bu da şöyle olacaktır . Kömürün yanında 60 - 100 bin kilovattık bir elektrik santralı kurulur. Kömürün grus denilen küçük ve başkalşeyaramıyan tozları bu santralda yakılır. Geri kalan büyük parçalar tamamen havagazına tahvil edl-hr. İstihsal edilen vaz, ilk tasfiyeden sonra 3800 kalori ile Sll&hdarağaya nakledilir. Böyle Sllâhdarağa fabrikası Zonguldak kömüründen müstağni kalır Geriye kalan Baz ikinci bir tasfiyeden sonra 4000 kalori ile şehre havagazı olarak verilir. Bu tasfiyelerden istihsal edilen katran, benzol gibi maddeler satılır, tasfiyelerden elde edilen mayı gaz da tazyikli şişelerle Adalar ve Boğazın uzak mahalleri gibi, tesislerin uzatılması rantabl olmıyan yerlere nakledilerek havagazı olarak kullaııı lir.
Şönenih i|u mülâhazaları Ağaçlıda 60 milyon tonluk bir kömür rezervinin mevcut olduğuna, kömür İşletmesinin taş ocakları gibi açık işletme yapılacağına ve kömürün her tonunun altı liraya geleceğine naza ran yapılmıştıristlnat edilen bu farazlyeler ve bunlara göre hazırlanan rapor muhteviyatı doğ ru vc İsabetli olduğu takdirde işin ne kadar enteresan ve ne kadar büyük faydalar temin e-dcceği meydandadır. Fakat yapılan tetkikler maatteessüf A-ğaçlıdakl kömür rezervlnlnin miktarı hakkında henüz doğru bir tahmine varılmadığını, işletmenin ancak mahdut miktarda açık işletme İle yapılabileceğini, hülâsa Ağaçlı llnylt-
Bütün dünyada güzeller
Kül NİVEA
Kullanırlar.
lerlnln gerek rezerv gerekse İhraç edilecek kömürün maliyeti ve kömür İşletmesi şartları bakımından henüz tetkike muhtaç olduğunu göstermektedir. Bu hususla profesör Şöne'nin mülâhazaları ancak bu tetkikler sonunda nazara alınabilir.
Elektrik enerjisi İstikbalinin geniş ve zengin olacağından şüp he etmemelidir. Yalnız unutma malıdırki bu enerji rakipsiz değildir ve maliyet mutlaka hesaplanmalıdır.
30 milyon lira
— İstenen 30 milyon Ura nasıl temin edilecek?
— Çatalağzınin ve hidrolik santraliarin İki dayanağı olma sa idi bunların kurulmasına, memleketin de bol enerjiye kavuşmasına imkân olmıyacaktı. Yahut uzun zaman büyük fedakârlıklara katlanmak lâzım gelecekti. Bunlardan birisi tesis masraflarının büyük bir kısmını teşkil eden 100 milyon Hra gibi mühim bir meblâğın Marşa! plânından temin edilmiş olması, İkincisi de bu enerjilerin derhal İstanbul gibi büyük bir istihlâk merkezine enerji verebilmek İmkânlarının bulunuşudur.
Diğer cihetten her suretle İkinci bir santrala ihtiyacı olan İstanbuiun yeni envertlsmanlar için para sarfetmlyerek bu paralar: Çataiağzı ve Sarıyer san-trallanna tahsis etpıesj hem 1-darenln hem de şehrin menfaatine uygun bir harekettir. Yapılan tetkiklerde 1960 senesine kadar gerek şebekede kerek fab rikada gerekse otobüs ve gaz servisinde idarenin muhtaç olduğu 25 milyon Hra tutan tesisler için lüzumlu paralar ayrıldıktan ve ondan sonra eskiyen malzemeyi yenilemek için lüzumlu masraflar çıkarıldıktan ve İdare bilânçosu normal mütalâa edildikten /ani 1955 den İtibaren sekiz sene zarfında İdarenin 75 milyon liralık bir varidat fazlası tahakkuk ettirebileceğini gelen komisyon tetkiklerle tesblt etmiştir. Bıı paradan 30 milyon lira He yeni santraiların 55 milyon tutan İÇ finansmanına İstanbul hissesi olarak iştirak etmesi her suretle muvafık ve mümkün görülebilir.
Emniyet meselesi
— Cereyanın emniyetle verile bilmesi meselesi nasıl temin o- I Junacak?
— Santraldan havayl hatla İstanbula gelecek enerjinin bilhassa kış mevsimlerinde donlardan ve muhtelif sebeplerden hattâ bazı kuşların — kl İstan-buida bile vâki oluyor — çarpmasından havai hatlarda Arızalar olabileceğini ve bunların güçlükle bertaraf edilebileceğini mütahassıslar söylüyorlar. Fakat bu tesisleri yapan makamlar bütün bunları nazara almış bulundukları ve lüzumlu tedbirleri düşünmüş olmaları I-cap eder, idarenin nokta! nazarı kabul ' edilerek Silâh-tarağa santralının körletllmlye-rek bugünkü takati ile çalışmasının kabulü, bu gibi ârızal&rın vukuunda İstanbuiun çere yansız kalmamasını daha fazla emniyete almıştır.
Sadettin GÖKÇEPINAR
BahUe S
Mersinin ihracatı
Altı ay içinde 30 milyon liraya yaklaştı
Şehrimize gelen malûmata göre 1950 yılının ilk altı ayı zarfında Mersin limanından yabancı ülkelere 29 milyon 996 bin lira kıymetinde 28 bin ton mal İhraç edilmiştir. Geçen yılın İlk altı ayı zarfında yapılan İhracata nazaran bu yıl 16 milyon 789 bin lira fazlalık vardır.
Diğer taraftan yine 1950 yılının ilk altı ayında Mersinden 3 milyon 539 bin Hra kıymetinde 17 bin 400 ton mal İthal olunmuştur.
ihraç edilen Türk malları bilhassa Almanya. İtalya, Fransa, İngiltere, Suriye, Lübnan, İsrail, Danimarka ve İsveçe gitmekte ve bunlar arasında pamuk keten tohumu, küspe, bakliyat, kuru yemişler, canlı hayvan ve kereste göze çarpmaktadır. İthal eşyası arasında ise demir, çimento, makine akşamı. kimyevî maddeler, kahve, çuval kanaviçe ve traktör vardır.
Yine 1950 yılının İlk altı ayı içinde Mersin limanına Türk bandıralı 90, yabancı bayraklı İse 152 olmak üzere 242 vapur uğramıştır.
Kalay fırladı
İngilterede iaşe nezaretinin kalay İhracatını tahdit etmesi üzerine şehrimiz piyasasında kalay flatlerl yükselmeye başlamıştır. Dünkü fiatlere göre toptan kalayın kilosu 9 liradan 9 buçuk liraya yükselmiştir.
İSTANBUL HAYATİ
Pusuda bekleyenlere dikkat!
_ Hür milletlerin el ele verip tamamiyle söndürmeğe çalıştıkları harb kıvılcımı Kore'de tekrar parlayıverdi vc bu defa biz de. Birleşmiş I Milletler camiasına dahil , birçok memleketler gibi, bir (miktar askeri kuvvet yardı-İmiyle Amerikanın yanında I yer aldık. Maazallah. Kore-I deki alevin başka taraflara da sirayet ederek Üçüncü Cihan Harbini tutuşturma tehlikesi bütün dünyayı tehdit baskısı altına almış bulunuyor.
Ateşin Korede bastırılmasını yürekten dilerken, bunun tesirlerinin daha şimdiden memleketimizde husule getirdiği sert akisleri gördükçe tirperiyoruz.
İkinci Dünya Harbine fil-len iştirak etmediğimiz hal- — de savaş yılları boyunca çek- O fiğimiz sıkıntıları bir türlü û_
unutamıyoruz. Unutmamıza imkân yok, zira hâlâ o buhranların tazyikından kendimizi kurtaramadık.
Filvaki, o zaman sınırlarımız harb alevleriyle çevrilmişti, dünya çapındaki savaş sarsıntılarının bize de dokunması, bizim de kısmen sıkıntı çekmemiz tabii idi. Buna mukabil, fiilen harbe girmemekten mütevellit fır-
(M
O
O $2 0 >
şatların memlekete birçok >■» istifadeler sağlaması da _Q mümkündü. Fakat biz he- -q «erikli davranamadığımız, Q) memleket iktisadiyatını sa- +2 vaş İcaplarına göre düzenli- S yemediğimiz için eldeki fır- t_ şatlar kaçtığı gibi, girmediğimiz harbin normal sarsın-
Sovyetler, piyasadan tiftik satın aldılar
Sovyet ticaret mümessilliği tarafından piyasamızda bir nıuddettenberl yapılmakta olan temaslar sonunda şehrimiz tiftik İhracatçıları tarafından Sovyctlcre 120 bin kilo tiftik satılmış ve bunların bedelleri Türk lirası olarak dün ödenmiştir. Sovyetler şehrimizden 30 bin kilo daha tiftik alacaklarını fakat ftatlan çok yüksek buldukları için bu mübayaatı daha sonra yapacaklarını, bundan başka palamut ve diğer bazı maddeler daha satın alacaklarını bildirmişlerdir.
Yeni hemşirelere diplomaları tevzi edildi
Dün saat 15 de Haydarpaşa Numune hastanesinde yeril hemşirelerin diploma tevzii töreni yapılmış ve Vali Prof. Gökay da törende hazır bulunmuştur.
RADYO
tıları yurdumuzda şiddetli ve sürekli bir ıstırap halini aldı.
M E V L Ü D
Nefis Pastahane sahibi
ABDULLAH FİDAN’ın aziz ruhuna ithaf edilmek üzere ölümünün dördüncü seneyi devriyes! dolayıslle 1/8/050 salı günü öğle namazını mütaakıp Kadıköy Osm ana ğa camiinde mev-lûd okunacaktır. Akraba ve dostlarlle arzu eden zevatın teşrifleri rica olunur.
Ailesi
Resim sergisi
Güzel Sanatlar Akademisi mensupları ağustosun İlk haftasında Galatasaray lisesinde bir resim sergisi açmağa karar vererek teab eden yerlerden müsaade istemişlerdir.
Gereken müsaade verilmiştir. Sergi bir ay açık kalacaktır.
Doğu Akdeniz sağlık konferansı şehrimizde toplanacak
Doğu Akdeniz bölgesi sağlık konferansı Eylülde Yüdızda Jale köşkünde yapılacaktır.
İSTANBUL RADYOSU
öğle ve akşam programlan
12.57 Açılış ve programlar
13 00 Haberler.
13 İS Sevılmlj piyano eserleri (pl.»
13 30 Dan» müriaı «pl».
13 50 Serbest saat.
11 00 Saz serleri — garkı ve tdrktlfcr. Okuyan: Memul Kâmil Gönenç çalanlar: Asım Dirim, tzzeddin ökte. Vecdi Seyhun.
1115 Knrıjık hafit müzik «pl,*.
İS 00 Konscrto «pl.*.
15-10 Dans müziği «pl.»
16.00 Programlar ve kapanış.
17 57 Açıtı: ve programlar.
19 00 Ak;>m korneri «pl.*.
19 30 Dans müztgl-
19.00 Haberler.
1015 İstanbul haberleri.
19.20 Valsler «pl.».
19 30 Saz eserleri - şarkı ve türküler
20.15 Dans müziği «pl».
20.30 Bir dans meselesi - Radyofonik temsil.
21.00 Haili ara müziği «pl.*.
21.00 Spor hasbıhalleri. Konuşan: Eşref Şefik.
21.20 Fosil heyeti konseri
2200 Dinleyici İstekleri. (Kiasllc batı müziği).
22.13 Haberler.
23.00 Daim müziği rpl.r.
23.30 Hatif geco müzljl «pL», ' 21.00 Program ve kapanış.
Bugün de Uzak Doğudaki çarpışmanın memleketimize kadar sirayet eden akisleri şimdiden iç ve dış piyasalarımızda tesirini göstermeğe, kötü alâmetler belirmeğe başladı. Bir takım spekülatörlerin piyasayı karıştırmağa çalıştıklarını, ticaret ve 2ahire borsasmda süratli fiat yükselişleri baş gösterdiğini, borsa idare heyetinin bunlar üzerinde müessir bir harekette bulunamadığını gazeteler yazıyorlar.
Şüphe yok ki Kore harbi, birçok zorlukları yenmeğe cahşan Demokrat Parti hükümetinin omuzlarındaki yükü kat kat ağırlaştırdı. İ>ış politika üzerinde fikir yürütecek değiliz, fakat iç durumumuzun, bilhassa iktisadi vaziyetin nezaketini işaret etmek isteriz. Pusuda bek liyen fırsat düşkünleri kımıldanmağa başladılar. Hükümetin cok dikkatli davranması, bugünden beliren ufak tefek kımıldanışların üzerinde ehemmiyetle durması lâzımdır. Halkın dermansız omuzlan üstünda tekrar şaha kalkmağa hazırlanan zümre menfaatlerini, karaborsaları önliyecek tedbirlerin vaktinde alınması gerek. Hükümet bir defa sakalı bunların eline verirse bir daha kurtaramaz. Yakın maziden alınan dersler unutulmasın.
Cemal Refik
Çekiliş
31T[MMUZda
Bûuûk ikramiye
300.000
Lira
Yeşilköy meydanındaki gümrükten şikâyetler
Matbaamıza vâki olan muhtelif müracaatlarda belirtildiğine göre Yeşllköyde hava meydanında çalışan gümrük teşkilâtı hayli şikâyeti mucip olmaktadır. Filhakika yaptığımla tahkikatla da anladığımıza göre Yeşllköydekl gümrük İdaresi tam teşkilâtlı olmayıp bu yüzden bir çok formalite ve muamele güçlüğüne sebep olmaktadır. Nitekim meselâ di| memleketlerden gelen posta paketleri içinde kimyevi muayeneye tâbi tutulması İcap edenler olursa Yeşilköy gümrüğünde kimyager ve tahlil âletleri bulunmadığı İçin Is-tanbula kadar yollanıp muayene edilmekte, ve bu yüzden formalite günlerce uzamaktadır, Bu itibarla ya bu gümrük İdaresi tam teşkilâtlı bir hale sokulmalı, veya kaldırılmak su-retLyle gümrük muayenesi doğrudan doğruya şehre intikal ettirilmelidir.
san ne (________________________________ _
Acele halli lâzımgelerı bir mesele Tek hücreli hapishanelerin artık zamanı gelmiştir
AKŞAM
İstanbul sergisi
Affa uğrayan mahkûm ve mevkuflar kaç tiptir? — Ceza evleri yeniden durmadan doluyor — t Koğuş saltanatın devam ettikçe büyük suçların önünü almağa imkân yoktur
Cumhuriyetin onuncu yddönümündeki «af» lan sonra yirmi beşinci yıldönümünde kuvvetli bir İhtimalle beklenen, hattâ bir aralık esasları bile hazırlandığı halde umumi ahval «alayişiyle çüranlamıyan at kanunu, milletin ve bir çok Milletvekilinin. ısrarlı İstekleri karşısında, Halk Partisinin ■nn İktidar hükümetinin. ha-«ıriadıÇı şekilden bambşaka bir tekilde Demokrat Partinin ilk hükümeti tarafından ihzar edilmiş ve evvelâ Meclis adalet komisyonunda, bilâhare do Büyük Millet Meclislnd» geniş tadilâta uğradıktan sonra ayın en bejinde yürürlüğe konmuşta
Bütün yurttaki bapUhane-terden yirmi dört bin İtişi ye yakın İnsanı bir günde ceoaevleri muhitinden eerbes hayata atan bu kanunun tatbikatının daha Ek günlerde ne netice verdiğini ve pek açık gözüken bıı neticeye göre de cezaevleri bina* hnnin ne «ekle .sokulması Icabedeceghd gözden geçirmek lâzımdır
Cezaevlerine hakikaten «vb kaderle düşmüş İnsanlar vardır ki artan İstifade eden bu tip mahkûm w mevkuflar, oerbea kalınca, tekrar eski yaşayışlarına dönmüşlerdir. Bir de ce-■Bçvlerine düşmeyi icabeden muhtelif nevi suçlan kendiletine meslek edinmiş kimseler
mevcuttur kİ bunlar da birer ikişer tekrar çıktıkları yere «lan inektedirler.
Bu iki tipten başka üçüncü haşir neşir
bir sınıf daha vardır ki, bun- da hükmetmeğe alışmış ter cezaevi ortode ıızun müddet kalmış ©İmanın ruhla-nna aşıladığı kabadayılık, haraççılık vb «erbaş insanlar a-
rasmda kimselerinin bulunms.-yrr; rfoiayısfyie yalnızlığa tahammül edemiyen kimselerdir.
Birinci tip. tabii vb insan! hayata döndüğünden ve af kanunu hükümlerine göre, eğer bes sene içinde yeniden ve alta aydan fazla müddetli bir mahkûmiyet aidgı takdirde eski oe-sasmı da beraber çekeceğini bildirinden kendini ona göre Ayarlıyacaktır.
İkır.ci tip İse. doğru dürüst İnsanların dahi hemen iş bulamadığı bir yerde, gene kendi kötü işlerini kullanmak zorunda kalarak yakalanıncaya kadar karınlanın doyurup geçinmekte, yrdculanjnca d* tekrar ce-■ar.lnl beytemaktadiriar.
Üçüncü Buut «kabadayı» lor «haraççı» olarak geçinmek 13-tiyenier de, cezaevlerlnoeld. koğuş sistemini serim hayatta da tatbik etmek istemekte ve wir buna tehditler savurarak para koparmak ve bedava yiyip içmek hevesine kapılın aktadırlar.
Adalet Bakanı
Halil ijzyörilk
Bunlar ban dükkâncılara, gazinoculara ve hattâ bu gibi yerlerde Tasladıkları İfiatett-ayin eşhasa musallat olmaktan çe-önm emektedirler kİ emniyet müdürlüğü ve polis merkezleri bunlarla mücadele halindedir ve af kanunu tatbikatı başladı başlayalı şehirde bu kabil vakalardan bir hayli kaydedilmiş bulunmaktadır.
Bunlar, askl tip hapishanelerde bej on günlük mahkûmiyeti bulunan kimselerle idamlık. otuz senelik, on beş, yirmi senelik mahkûmların bir arada oldukları koğuşlar-kim-
selerdir kİ bunlar da birer ikişer yakalanıp tekrar cezaevlerine iade olunmaktadırlar. Bunların arasında asri cezaevlerinin müsait şartlarından istifade etmiş olanlar da eski haklarını tamamen kaybetmektedirler.
Bu suretle cezaevlerinin kısa zamanda gene dolacağı an-laşıhyor. Bunun için Adalet Bakanlığının şimdi yapacağı bir İş var. Bu da; bir an evvel bütün cezaevlerinde, «ağır hapis» cezalı mahkûmlar için kanunnn kabul etmiş olduğu şeklide «tek hücre» lerl bir an evvel İnşa ettirmek ve «ağır hapis» cezası yemiş kimselerle ufak tefek mahkûmiyetlerle cezaevine düşmüş eşhasın bir arada yaşamalarına mâni olmaktır.
Esasen mahkûm olduğu hapis cezasının altıda birini «tek hücre» de vb ziyaretçi dahi kabul etmeden geceli gündüzlü geçirecek bir mahkûm, «koğuş saltanatı» nın antk sökmediğini anlayınca bir daha suç İşlemek hususunda yedi ceddine tövbe edecektir.
Remzi TCZANOĞLU
SARI DİVAN
Aşk ve macera romanı
Yazan: Valcnttn WlUlams Tercüme eden: Vâ-Nû
— - Tefrika NO.63 -
Muhtelif noktalan yan yana geti tince, veçhe «eğişti. Daha derin düşünmek Borunda kaldım.
Boulot. hikâyesinin tesiri *1-tanda kaldığı İçin alg arasını n-Butmuştu. İhtiyatla »lgarasnu tekrar yaktı ve bir müddet ■ustu,
ATukat George Cranmore, dedi ki:
— öyle anlaşılıyor kİ, Man-derten, bu cûrmü rıwam Qıı-ayre'e yüklemek istemiş. Elde edebildiği delilleri, onu kaatil diye göstermek için kâfi bulmuş.
— Evet. Halbuki bon, bilâkis, res-'anıın msaum olduğu kanaa-Undcylm. Onu İtham edebilmek için daha esaslı deliller elde etmek ieabederd). Cinayet gecesi atölyeye bayan Carmen'ln ht-m firesinden başka birinin daha
geldiğine kani idim. Ncte-klm sanlarım kuvvet buldu, çünkü, araş lira araştır» şu neticeye vardım. kİ, Amerikan biçimli büyilk ayakkabılar giyen biri atölyeys uğramış ve Amerikan sigarası İçmiştir. Fakat aynı zamanda bayan Carmen'ln korsesinde kızıl bir tek saçla merdivende bir fetiş ve keza ayak izleri bulmuştum. Bu dramın diğer artistleri olduğu kanaatine varmıştım.
— Ressam (Juayre'a yazılı bir sual sormuştunuz...
— Bu bir tecrübe balonuydu... Delikanlı, görünüşe nazaran birini hlmay» etmek İstiyordu. Her lıalde bu bir kadın olacaktı. Belki Dolores’l, belki hemşiresini... Cepheden hücum etmek suretiyle onu mevziini terket-meğe mecbur edeceğimi zannet-
Yabani manda sürüsü görününce silâhımı taşıyan uşağım kaçtı ve beni de silâhsız bıraktı
Ziyaretçiler artıyor — İki çeşit dondurma ve pastörize süt — Yağda kızartılmış Cin mısırı — Yaramaz çocukları ıslâh için yeni usul
Oyun pavyonundan bir görünüş
Azgın yabani mandalardan ıııüreltkep bir sürü
Ben, günlük
ayakkabılarımı
İstanbul sergisinin kapanma zamanı yaklaştıkça ziyaretçide- . rin sayısı da artamktadır. Sergiyi görmek İçin civar vilâyet- . lerden gelenler de eksik değildir. Bilhassa İzmltten, Bursa-dan. hattâ Erilmeden gelenler vardır.
Sergi pavlyonları arasında en ziyade müşteri toplayan yerlerden birisi serin köşedir. Bura- ' da ucuz Ilatle mide bastırmak, . hattâ karın doyurmak, bir İki bardak Sodalı şerbet veya bir ' külâh Ayskrlm denilen Ameri- ! kan döndürmesiyle wrinlemek mümkündür.
Burada pek çok rağbet gören bir şey de Penguen adı verilen bir başka çeşit dondurmadır. : Yalnız bunu bulmak biraz şan- ■ sa bağlıdır. Muhakkak almak Lstemeslz yeni bir partinin gelmesini beklemeği göze almalısınız.
Penguen; sıfırın altında nakıs 25 derece soğukta İmal edildiği İçin husus! tertibatlı bir yerde 3 hazırlanıyor. Bu bakımdan , mevcudu tükendikçe imalâthaneden gidip getirmek lâzım geliyor. Bu dondurma tazyıkla düşük sühunette hazırlandığından en sıcak yerlerde bile iki saate yakın bir zaman erimeden muhafaza edilebiliyor.
Serin köşede satılan şeylerden biri de otomatik makinelerle- yağda kızartılmış Cin mısındır. Bilhassa ecnebi ziyaretçilerin pek rağbet ettiği bu mısır, eski zamanların uzun faş gecelerinde kalbur veya elek İçinde veya saçtan yapılmış' kaplarda patlatılan mısırdan' farkı yoktur. Yalnız hususi bir makinede elektrikle ve yağ içinde patlatildığmdan. hem i lezzeti güzel, lıenı de manzarası' iştahavericldtr. Renkli ve te- j m İz koca bir kese kâğıdı dolusu patlamış mısırın flatl 20 ku-1 ruştur. Biz dört arkadaş bir ke-
ı mevziim gayet münasipli. Resim çekmek için ziya ve mesa-
1 te tamamdı. Mandalar daha su başına varmadan bir kaç güzel restm çekebilecektim. Rüzgârın esişi her ne kadar 1 müsait değilse de, sürünün su ' başına gidip geri döneceğini zannediyordum. Bu suretle benim mevziim ve saklandığım mahal mandalar tarafından keşlolunamıyacakti.
24 resmi İhtiva eden bir filim dolusu resim çektikten sonra. yavaşça filmi sarmak İçin eğildim. Bu suretle makineye yeni bir filim takacaktım. Bu ameliye bir dakikalık işti. Bugün ise 30 saniye daha fazla . vakit sarf eltini. Çünkü ayaklan mm altındaki topıak, zelzela oluyormuş gibi devamlı sureti* sallanıyordu.
Yabani manda sürüsü bana yaklaşıyor Bu esnada tepenin bir kenarından etrafı gözetlerken, manda sürüsünün bana yaklaşmakta olduğunu gördüm. Sürünün azgınlık eserleri göstermediğini anlıyordum, Sürünün yürüyüşü doğruca nehre olması lâzım gelirken, daha yana ve bana doğru idi.
Hemen kararımı verdim. Sürü yine nehre doğru yürümeğe solumuzda'sürünün dikkati nazarını üstü- başhyacağı anda, resim çekmeme celbetmlş olurdum. On beş fce bağlıyacaktım. Bu dakika dakika .sonra arlık mevzi almış ve sürünün hareketi başlamadan evvel uzun mesafe fotoğraf makinemi hazırlamıştım. Üstüne bastığım topraklar sallanmağa başlamıştı. Arkamdan korkunç bir ses geldi. Arkama dönüp ne olduğuna bakamı-yorflum. Zira önümdeki sazlık-1 lavın dalgalanmanı beni korkutuyordu. Bu sazlıklar birdenbire varıldı ve önümde hakikaten muazzam bir manda sürüsü. dört nala koşarak belirdi.
Akşam grupunun kızıllığında'baktım. Bu aptal herife lânet' Aylskrtm ve Peguen dondur-
V. Mn -I....!..— . — f‘ ... n > n „ — i(- i.-'. vl —
Ben. günlük ayakkabılarımı - 1 r"111 ■ Çeviren : ...
çıkararak, yürüyüş İçin lüzum- I Hami BE KEM I 1.. n ... I.l." h.ln rı mİ hllp
lu ayakkabıları mı giymeğe bile vakit bulamamış fldetim veçhile yalnız silâhımı omuzuma almıştım. Uşaklarım diğer İşlerle meşgul olduklarından, önüme çıkan cn İyi bir yerliyi seçerek yoia çıktım. Bu adam silâhımı taşıyacaktı. Elimde fotoğraf makinelerim ile serbes kalacaktım..
Tahminen bir saatlik otomobil seyahatinden sonra, arabayı bir yolun kenarında bıraktık. Yerliyi tepeden aşağı İnen yoldan takip ediyordum Bu yol gayet kuytu çalılıklardan İbaretti. Yerli, bir parça acele yürümemizi istiyordu. Çünkü sü rüJerin su içmek için nehlrlnj bir kenarına gelmeleri zamanı yaklaşmıştı. .O burasını kendi evi gibi tanıyor, hayvanlar akşamlan buraya su İçmek için gelirler diyordu.
Tahminen on dakika yürüyüşten sonra, vâ'diye inmiştik. Önümüzde kurak bir düzlük vardı. Yarı kararmış, yarı batak bir topraktı. Bu çok güneş-j 11 kurak günlerde faş gibi sert parçalar haline gelmiş olan bu topraklarda yürümek çok teh- ■ üteli İril. Tahminen 4ûü metre. Herimizde Rıtzlzi nehri akıyor-1 du. Tam karşımızda bir kalın doğru değildi örtü gibi bir çayır, da hnnl şeklinde dizilmiş mu-' usanı karınca yuvalan ıreanı-yordu. Yeril. şu tepe en İyi ve sizin için en uygun yerdir, diye mırıldandı. Ben de kendisine nerede kalacağını sordum.
— Beni düşünmeyiniz dedi, ben karşı taraftaynn.
Uşağı arkasında, nehre doğru yürümeğe başladı. Bu civar gayri meskûn ve göze hoş görünmeyen bir mıntaka idi. Bu İşe bir son vererek derhal geri dönmeği düşüyordum. Nerede İse Bukavu yolnnu tutacaktım. Sllâhmı taşıyan uşağım da pek bezgtn ■görünüyor. Ağzından anlayamadığım bir sürü1, lâfları tükürerek söylüyordu. Tek kelimesini anhıynmıadım.| O da benim lisanımdan bir şey (altın sarısı haline getirmişti, anlamıyordu. Nihayet bildiğim Yeril hakikaten haklı imiş,
altı yeril Usanı tecrübeden artık susmasını emrettim. Zannedersem benim ne söylediğimi anlamı? olacak İd, sustu. Fakat, simasında korku tamamen be-ı lirâyordu. Korkak bir yerli He İnsan ne yapabilir? Ona benim de korkak olduğumu mu göstereyim. Bu olamazdı. Nihayet burada kalmaya karar verdim. o da tabii emrime bir şeyler homurdanarak İtaat etti
Yabani manda sürüsü meydana çıktı
Sonradan diğer uşaklarundan : ahladığıma göre, silâhımı taşıyan bu adam, nehrin sığ olan tarafından geçerek, bu tabii arkasından istenildiği kadar yabani manda vurabileceğini bana anlatmak ve aynı zamanda Belçikalının bilerek veya bil-miyerek İkimizi de tehlikeye soktuğunu İma etmek İstemiş.
Benim bildiğime göre boğalar jher dakika ortaya çıkabilirlerdi.
Bu itibarla hemen bu karınca yuvalamam arkasında saklan-: mam zamanı gelmişti. Sürü , ortalıkta olduktan sonra her j hangi bir hareket göstermek Aksi takdirde
şebbls tarafından sessiz sodasız getirtilen küçük Pastörize süt makinesi günde yüz kilo kadar süt Pastörize etmektedir.
Oyun pavyonu
8erglnln müşterisi eksik olmayan diğer bir pavlyonu da Lııneparktakl Amerikan oyun maklnelernlln bulunduğu kısımdır. Bilhassa çocuklarla gençlerin rağbet ettikleri bu paviyonda cidden alâka verici şeyler vardır. Meselâ müteaddit yerlere konulan otomatik pikaplardan kasasına atacağınız on kuruş mukabilinde istediğiniz plâğı dinleyebiliyorsunuz.
Çocukların başından ayrılmadıkları harb oyunları makineleri de görülecek şey. Bunlardan birisi şehre hücum eden tayyarelere dört bataryadan müteşekkil uçaksavar toplariy-le ateş edilmesidir. Topların ağamdan süratle fırlayan saçma büyüklüğündeki mermileri tayyareye İsabet ettirmek oldııçka meharet istiyen bir İş. Diğer bir makineden de gene on kuruş mukabilinde zaman 2aman su üstiine çıkan dcnizaltılara mayinler atılmaktadır.
(Arkası 1 nci sahifede)
Sadcüdin GÖKÇEHNAR
.. %
ECZACI HÜS E VIN
HÜSNÜ ARSAN
İHTİFALİ
dnklka ! İçin silâhımı elde tutmak icap I ediyordu. Uşağımın silâhımı ı vermesi İçin elimi arkaya doğ- | ru uzattım. Bu hareketi en ı aptal bir uşak bile anlardı, jse kâğıdı aldık. Sergiyi dolaş-Gözlerimi yaklaşmakta olan tığımız İki saat müddetle dur-sürüden ayırmak İstemediğim ı gibi, mırıldanmaktan bile kor- ı kuyordum. Bir aralık bekledik- ı ten sonra:
— Hey diye bağırmak meç-burlyetlnde kaldım. Bu İşareti- ıSey kalmıyor, me rağmen silâhımı vermedi- Serin köşenin bir başka hu-ğlndtn bllmecburiye arkama 'suslyetl de burada satılan
madan yediğimiz halde bitiremedik. Tuhafı şu ki yedikçe insanın lştihası azalacağına bilâkis artıyor. Çünkü çlyneylnce, keten helvası gibi ağızda pek
bu hayvan sürüsünün manzarası korkunçtu. Güneşin Inzıl şualarından sürünün göklere doğru yükselen toz bulutlan
tim. İşte bu sebepledir ki. bire Ramon'dan bahsetmesi ürerine, üçüncü bir ziyaretçinin de mev-1 cudlyetlni tesblt etmiş olduk.
«Fakat dördüncü, bir ziyaretçi de vardı. Bu bir kadındı. Belki de bir İtalyan kadınıydı. Ufak tefek, kırmızı saçlı ve ihtimal o da Ramon gibi Amerikanlaşmış... Görünüşe nazaran, eğer Ramon kaatil değilse, kaatil o olmalıydı. Fakat aralarında hiç bir bağ bulamıyorum. O kadının bu cürmü niçin İşlemiş olabileceğini alıyamıyordum. Ranıon’ un dahi anlıyamıyordum.
tçkislnl İçtikten sonra başını ■alladı.
— Nmv-York’a telgraf çektim. Ramon'un aerseriyane mesleği hakkında oradan uzun uzadıya malûmat aldım. Fakat, buna rağmen, cinayet sebebini nnlı-yabümem yine de kaibli olamadı. Her halde bir müselles kar-şuındaydım. Bu üçgenin bir tarafında Carmcn, bir tarafında Ramon, bir tarafında da kırmızı saçlı kadın vardı. Aralarındaki münasebeti katiyetle çire meni ekteydim. Ramon'un, sarı divanı ele geçirmek ürere sarfet-tiğl gayretler ve kırmızı saçlı
okudum. Fakat lânet okumama * malarının pastörize sütle ha-mahel kalmamıştı. Çünkii u- ■ zırlanmaiandır. Şehrimiz bele-şak. arkamda durmuyordu. I diyesi senelerdir Pastörize süt Bu herifin yanımdan ne za- yapmak İçin kurulacak tesis-man kaçtığını, bilemiyordum. O lere sermayedar ve para bul-(Arkası 7 nel sahifede) mağa uğraşırken bir müte-
kadının atölyeye gelişi, benim İçin izah edilememişti.
«Gerçi mağlûp edilememiştim ama, cloğru İz üzerine de düşmemiştim. Bundan dolay Le-vtae’in evindeki hâdise vukua geldi. Ramon'u az daha tevkif edeceğim bu mobllyeil otel malûmunuzdur. Fakat tevkif edemedim, çünkü talihim yar olmadı. San divanın bu işte oynadığı rolü, pek sonradan keşfettim, Ben, meyhanedeki o kırniızı saçlı kadının bu işteld büyük rolünü kavrayamamıştım. Talihsizliğim bunda oldu.
«E. neylersiniz, azizini? — diye Boulot hikâyesine devam etti. — Londra kırmızı saçlı kadınlarla doludur. Bir kahve köşesinde o u turan her hangi bir kırmızı saçtı kadının aradığımız şahıs olabileceği aklımdan geçmemişti. Meğer o anda müsellesin û-çüneü zaviyesi İle karşı karşıya imlşim. Anhyanıamıştim. Tam muammayı çözüyordum ki, peşine düştüğüm erkek de, kadın da gözden silindiler.
— Müsellesin üçüncü zaviyesi dediğiniz mesele hakkında henüz. vazıh fikir edinemedim?
— O meseleyi de bana Ramon anlatmış oldu. İzdivacını hikâye ettiği, karısının, Carmen'l ziyaretinden hasıl olma neticeleri anlattığı anman, bu dram safha safha gözlerimin önünde belirdi. Evet, yine o eski, o klâsik muharrik burada da rolünü oynamış: Kıskançlık! Ah utrim, cürümler. devir geçtikçe muğlaklaşıyor. Fakat salkleri hemen hemen hiç değişmiyor: Kıskançlık, hırs yahut da nefsini korumak.
İhtiyar polis, sigarasını söndürdükten sonra koltuğa İyice abandı.
— Broke atölyeleri cinayeti İşte böylece aydın anmış oluyor. — diye devam etti. — Bu iş polis dosyalarında tasnif edilmiştir. Carmen gibi Ramon Ban-delra da ebedî tnedfenlerinde u-yuyacaklar.
«Fakat celse devam ediyor! Dünjm dönüyor! Ben böyle gevezelik ettiğim sırada iki şalısın saadet plânları yıkılmış bulunmak Ladır. Gitsem de biraderinizle §u ressamın vaziyetlerini anlasam... Siz bu hususta ne düşünürsünüz?
Avukat George, gülümseyerek
cevap verdi: (
— Bence polisler fazla hissiyata kapılmamalı... Garson, hesap getiri Bir de taksi buldur.
Ay ışığına boğulmuş bir bahçede bir kadınla bir erkek geziniyordu. Çocuklar gibi elele tutuşmuşlar, çimler ürerinde yürüyorlardı. Başlan birbirine yaklaşmıştı. Mırıldanır gibi konuşuyorlardı. Arada sırada Carmen'ln budvarının penceresine balon aktaydılar.
Jim’ln yüreğine bir sükûn geimlştL
O derin ıstırabı artık yatışı-yÖr gibiydi İki genci seyretmek suretiyle gündelik hayatın yükünü taşımak kuvvet! ona tekrar geimiştL
Yanına yaklaşan kardeşine dedi kl:
— Şu faza baki Cannen,e benziyor. Kendisine ilk rastladığım zaman Carmen de İşte beyleydi. Vaktiyle bis nasıl bahtiyar İsek onlar da bahtiyar o-lacakiardır. Belki de bunların saadete kavuşmaları İçin vallı karıcığımın ölmesi İcabet ti, işte ona çok acıyorum.
O sırada kapı vuruldu ve ka-
Türkiye Eczacılar cemiyetinden:
Değerli meslekdaşımız Hüs nü Arsan'ın ölüm yıldönümüne rastlayan 31/7/950 pazartesi günü saat 10.45 de Karaca Ahmetteki mezarı başında bir ihtifal ya-pılacaktır. Arzu edenlerin teşriflerini rica eâeriz.Not: (Misafirleri alacak otobüsler Üsküdar İskelesi karşısından saat 10.30 da kalkacaktır.)
Köprünün Üsküdar iskelesinden, vapur tam saat 10 da hareket edecektir.
MEVLİDİ ŞERİF
Merhum eczacı Hüseyin Hüsnü Arsan ın aziz ruhu için 31/7/950 tarihine rastlayan pazartesi günü saat 14.30 da Yenlcamlde okutulacak mevlidi şerife arzu edenlerin de teşriileri rica olunur.
Eczacılar Cemiyeti
nat açıldı. Kocaman bir el elektrik düğmesini çevirmişti. Odanın şalraneüğinden eser kalmadı.
Gelen Manderton’du:.
Bay Boulot ile konuşmak İstiyorum. — dedi.
Meslektaşını bir köşeye çekti; âdeta mahçup bir tavırla dedi di:
— Sizinle anlaşmak arzusundayım. Bu kadını nasıl teşhis ettiniz? Ondan o İtiraflarını nasıl kopardınız? öğrenmek İstiyorum. Çünkü, şayet, hâkim huzuruna çıkacak olursa...
— Ay, bundan şüphe mi ediyorsunuz?
— Kırmızı saçlı kadın iyice verem. Uyuşturucu maddcierln de tesiri altında... Şimdiki halde hastanede bulunuyor. Doktorlar, ancak bir. İki haftalık ömrü olduğunu söylediler. Fakat istintak sırasında sizin şahitliğinize İhtiyacım olacak.
Fransız, bldenblre kızdı:
— şahadetim mİ?... Ne münasebet? Ben bu işlere karışmak istemiyorum. Ben sadece amatör sıla tiyle çalıştım. Asla asla
[Devamı ve sonu 6 ncı sahifede]
\ £
Sosyalistler Leopoldu niçin istemiyorlar ?
Kiralın ordusiyle Almanlara teslim olması ve harp esnasında evlenmesi, iğbirarın başlıca sebepleridir
Kıra! ve ailesi (ortada Kıral v® refikası, prenses Çhsrlette, ayaktakller prenses Alejrandre, Baudoln ve Albert
Belçika Kıralı teopold'un avdetinden dolayı, taraftarlarlle aleyhtarlan arasında başlayan mücadele, şiddetlenmekte ve kanlı müsademeler nıku bulmaktadır.
Sosyalistler ve liberaller Kı-nüm memleketjne dönmesine neden itiraz ediyorlar?-.. Bunların Kiralın şahsı, yahut ailesi erkânı hakkında herhangi menfi bir düşünceleri yoktur. Butun 1 tiranlan Kiralın. 154ü da Almanlarla mütareke yapmasından ve Almanlara teslim olmasından İleri geliyor. Bunların kanaatine göte Kıral. hükümet erkânının büyük bir kısmı gibi İngiltere'ye çekilmeli orada mücadeleye devam etmeli idi. Kiralın teslim olmak karan Fransız - İngiliz cephe-cinde büyük bîr gedik açmış, esasen iyi bir valzyette bulun-mtynn müttefik kuvvetlerini pek cuç bir duruma sokmuştu. Sosyalistler ve liberaller bunu affedemiyorlar; ^Leopold çekilsin. yerine büyük oğlu geçsin» diyorlar.
Kiralın müdafaası
Kirtil, hakkındakl ithamlara karşı kendini korumak için bir kaç rene evvel 170 sahlfellk bir it*, kitap neşrettirdi. Bunda teslim alarak mütareke yapmakla kendisini müşkül vaziyete soktuğunu, fakat memleketi harap olmaktan kurtardığını iddia etti. Bu müdafaayı kabul edenler vardır. Fakat kitaptaki »diaların doğru olmadığı kanaatinde bulunanlar da mevcuttur Bunlar diyorlar ki;
•Kırai kendini müşkül vaziyete soktuğundan bahsediyor. Halbuki tealim olduktan sonra Brüksel yakınındaki taçken
şatosunda yerleşmiş, burada pek iyi bir hayat geçirmiştir. Hattft bu esnada genç ve pek güzel bir kızla da evlenmiştir.
Bu İddia kısmen doğrudur. Filhakika İlk seneler Kır al Lackcn şatosunda nispeten İyi bir hayat geçirmiştir. Fakat Nazllerln Belçikalılara karşı bazı şiddet hareketlerini protesto edince Maziler, Kıralı tazyik etmişler. Adeta yan mahpus bir hale getirmişlerdir. Aradan zaman geçtikten sonra Belçikalıların çoğu Kiralın dürüst hareket ettiğini kabul ediyor.
Leopold’un izdivacı
Kıral aleyhindeki cereyanın bir sebebi de Leopold’un esir vaziyetinde İken genç bir kızla evlenmesidir. Kıral evvelce İsveç prensesi Astrid İle evli İdi. Bir giin Cenevre gölü kenarında otomobille gezerlerken Kiralın kullandığı otomobil bir ağaca çarpmış. Kırallçe Astrlde aldığı yaranın tesir İle ölmüştü. Belçikalılar Kjraliçeyl çok seviyorlardı. Bu sebeple genç kadının ölümü umumi teessür uyandırmıştı.
Aradan bir müddet geçtikten sonra, 1938 de Kıral Ostende at yarışlarında genç ve pek güzel bir kız gördü, kızı çok beğendi. Tahkik edince eski Nazırlardan Baels'ln kızı matmazel Mary Llllan olduğunu öğrendi. Kıral ktzj sevmiş, evlenmek İstemişti. Fakat bu sırada ikinci dünya harbi başladığından bu tasavvur suya düştü. Matmazel Llllan allesile birlikte Fransaya İltica etti. Ancak askeri harekât durduktan sonra Belrikaya dündü. Kıral eski Nazıra müracaat ederek kızı İle
evlenmek istediğini söyledi. Kız ve eski Nazır muvafakat cevabı verdiklerinden evlendi-! ler. Kıral zevcesine prenses Rethy adını syrdL Karı koca sekiz senedenbert evli ve biri-blrlerine çok bağlıdırlar. Kıral şimdi 48, prenses Bethy 33 yaşındadır. Prenses, mütenasip vücutlu, cidden güzeldir. Boyu 1,70. kilosu M dir. Kıral hanedanına mensup olmadığından Kırallçe edim aJamıyacak, prenses Rethy diye hltabedlle-cektlr,
Çindeki zayiat
insanca zayiat
8 milyonu buluyormuş
Ban Franslsko 29 (AP) — Çin komünistleri dün. milliyetçilerin geçen dört sene İçinde 3.200.000 mil kare arazi ve sekiz milyon insan zayi etmiş olduklarım bildirmişlerdir.
Pekin radyosu bir yayınında Formoza İle Tibet eyaleti arasındaki sahanın «hâlâ düşman elinde bulunduğu«nu söylemiştir.
Radyo, 4 586.730 milliyetçinin esir edildiğini, 1.711.110 yaralı olduğunu, 633 910 kişinin teslim olduğunu ve 293.030 kişinin de yeni teşkilâtı kabul ettiğini belirtmiştir.
Askerî yardım Tahsisatın 4 milyar dolara çıkarılması muhtemel
Vaşlngton 28 (AP) — Başkan Truman, Amerika kongresinin Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerinin liderleri Lla Dışişleri Bakanı Dean Acheson ve Savunma Bakam LoulJ Johnston'u, Pazartesi günü, yabancı memleketlere yapılmakta olan askeri yardımın arttırılması mevzuunu münakaşa etmek için Beyaz 8araya davet etmiştir.
İdare, kongrenin komünist düşmanı memleketlere yapılan yardımı arttırmak hususunda vermiş olduğu kararın, daha yüksele bir meblâğa çıkarılma sini arzu etmektedir.
Bir çok çevreler, bu arada Acheson’un müşaviri John Poster Dulies ile görüşmüş olan Cumhuriyetçi parti senatörleri bu yardımın 4 milyar dolara iblâğ edileceğinden bahsetmektedirler.
Birleşik Amerikanın, müttefiklerinin, silâhlanma yükünün bir kısmım paylaşmaları hususunda İsrar edeceği hususu da ileri sürülmektedir.
Bir askeri lider, şayet, gelecek üç sene İçinde Amerika 13 milyar dolar ortaya koyarsa, müttefiklerin de sekiz milyar dolarlık bir kısmı deruhte etmelerinin İcab edeceğini söylemiştir.
Stratejik ham maddeler stoku tahsisatı
Vaşlngton 29 (AP) — Başkan Truman dün kongreden stratejik ehemmiyeti olan iptidai maddeler stoku yapmak için 000.000.000 dolar ve yedek ticaret filosunun tamiri İçin İse 18.000.000 dolar tahsisat ta-leb etmiştir.
Filimden bir sahne: Fatih Sultan Mehmet büyük topların başında
Istanbulun fethi
Çevrilen filme G.Kurmay 2C00 askerle yardım ediyor
Kimya harbi okulunda tatbikat
Amerikan Askeri Yardım Ku-Işeklide genişlemektedir. Yuka-mlunun yardımları ile Türk Sİ- | ndakl resimde, kimya harbi lAhlı Kuvvetlerinin eğilim I olculunda derz esnasında gaz programı hemen hemen her tip maskesi takan öğrencilerle aol harb usullerini İhtiva edecek I g&rlde Okul Komutam Albay
Arif Tekman keri Yardım başı Caslmlr m ekledir.
Amerika hava ordusu
1951 senesinde 834 bin kişiye çıkarılacak
Vaşlngton 29 (AA.) — (Afp) Georgia’mn demokrat temsilcisi ve temsUcller meclisi silâhlı kuvvetler komisyona başkam Cari Vlnson cuma günü verdiği beyanatta, Başkan Truman tarafından 1951 senesi İçin İstenen 10.5 milyar dolarlık munzam krediler sayesinde hava ordusu mevcudunun 240.000 artarak 834.000 kişiye çıkarılacağın ı söylemiştir.
Kara ordusuna tahsis edilen 3,059.154,000 doların yüzde M ü tank, top ve içlerinde Amerikalıların yeni uçaksavar topu olan «Skysnecper» «gök süpürgesinde bulunan diğer malzemenin inşasına hasrolunacak-tır.
Bilindiği gibi kara ordusu 30 Ekimden evvel 100 bin kişiyi silâh altına alacağı gibi, yeni yıla kadar umumi mevcudu 834 000 e yükseltilcbilmek İçin diğer bazı sınıflar da askere çağırılacaktır.
«Istanbulun fethi filme almıyor.» dedikleri zaman evvelâ, bizde o tarihi muazzam sahneleri canlandırabllecek büyüklükte bir stüdyo mevcud ûlu
olmadığını, kaleler ve surlar önünde cereyan eden kanlı ok1 muharebelerini yapacak Türk ve Bizans ordularının ne suretle meydana getirileceğini, daha sonra da Fatih, Bizans İmparatoru, bunların maiyetleri gibi ön plânda rol alacak aktörlerin kimler olduğunu merak ettim.
öğrendiğime göre, Mecldlye-köyünde likör fabrikası karşısında tesis edilen Atlas film stüdyosu, mevzuu eu ufak teferruatına vanncıya kadar bütün heybetiyle canlandırabile-cek büyüklükte İmiş... Genelkurmay Başkanlığı asker d» vermek suretiyle filme her türlü yardımda bulunacakmış... Hulâsa olarak filmin kusursuz v« eksiksiz çevrilebllmesl İçin lâzım gelen bütün tedbirler alınmış...
Istanbulun fethinin 500 üncü dönüm yılını kutlamağa hazırlandığımız şu sırada, yalnız küçüklere değil, büyüklere de tarihten canlı bir sahile açacak ve bilmediklerini öğretecek bu filmin, hiç değilse birkaç sahnesinin çekilişinde bulunmak hususunda beliren alâka ve arzumu. stüdyoyu gezmedikçe, çalışanları görmedikçe, alâkalılar-
Ok atan ve oklarla varolan Bizans askerleri
Bir deli
kaatil
Hastanede 9 çocuk ile 1 kadını öldürdü
Londra 29 (AA) — (Afp): Birdenbire amok delihk nöbetine tutulan Ügandn'h bir yeril hastanede yataklarında yatmakta olan 9 çocukla bir kadın öldürmüş ve diğer 2 çocuğu da yaralamıştır.
Bıçağı İle yatak yatak dolaşarak ölüm dağıtan delinin yürüyüşüne karşı bir şey yapamayan hastabakıcıların donup kalarak seyrettiği bu müthiş facia Uganda bölgesinde Ka-mapala'da bulunan yerlilere alt bir hastanede cereyan etmiştir.
Kanlı faaliyetine son verdikten sonra bir yatağın kenarına oturan kaatil Avrupa)il ardan başka yanma kim yaklaşırsa öldüreceğini ihtar etmiştir.
Lazaro Obwara ismindeki bu
biçare cani Kampala hastanesinde tedavi edilmekte olan . - • ■ • “i küo-
Kuklclka görül- metre katetmlştl. Sah günü mu-hakımesl görülmeğe başlana-' çaktır.
ve Amerikan As-
Kurulundan yuz- oğlunu görmek İçin 600
la konuşmadıkça glderemlyece-ğim gayet tabii idi.
Bir zindancı ile karşı karşıya
Sırtına kırmızı atlastan bir gömlek, ayaklarına da bağlan çaprazvari dizlerine kadar uza-ynn bir sandalet ve pantolon giymiş, elleri ve yüzü karalar 1-çlnde bir delikanlı İle stüdyo kapısında karşılaştım. Ayakta kahve İçiyordu,
— Hayrola! dedim. Bu ne hal?.,.
(— Rol icabı...*
— Ne Tülündesiniz?
Yüzünün muhtelif yerlerine sürülmüş karalar İçinde gözlerinin aklarını belerterek yüzüme bakıyordu. Kahvesinden bir yudum daha çekti ve höpilrtü-yü taklb eden gür sesiyle cevap verdi:
«— Zlndanc iyimi...»
İrkildim âdeta...
— Bugün zindanlardaki işkencelerden sahneler mİ çevrilecek? Bu kıyafetinizden ve hazırlığınızdan öyle anlıyorum. Ne dersiniz?
«— Evet! dedi. Vaktiniz varsa, biraz beklerseniz, Bizans zindanında ayaklarına pranga vurulmuş casusları ve bu arada da bir kadına, suçunu İtiraf ettirmek İçin yapılan işkenceyi görürsünüz...»
Genelkurmay 2000 asker veriyor
önüme düşen zindancı beni bir takım dolambaçlı yollardan geçirdikten, merdiven çıkartıp indirttikten sonra direktörlük odasına getirdi, İtiraf ederim kİ
stüdyodaki dekor içinde, eli yüzü kapkara. Bizans kıyafetli bir zindancı önünde İlerlerken kendimi. zindancıbaşıya teslim e-dllecek bir suçlu rolünde tahayyül ediyor, arka taraftan da tu sahnenin filme alınmakta olduğunu hisseder gibi oluyordum. Mûdlrlyet odasına böylece girdik ve stüdyo direktörü Nazif Duru İle böyle tanıştırıldık.
Konuşmamızda, merak ettiğim noktalar üzerinde durarak İzahat İstedim. Atlas Film stüdyosu, İstanbul'un fetht gibi muazzam bir mevzuu canlnndıra-bllecek büyüklükte imiş ve zaten filmin birçok sahneler) de Rumelihisarı He Anadoluhlsart-nın, o zamanki havayı yaşatabilecek tarzda tanzim edilen kısımlarında çevriliyormuş. Ya o kanlı büyük ok muharebeleri? Bunlar da temin edilen yüzlerce figüranlara ve Genelkurmaydan verilecek askerlere yaptırılacakmış...
Genelkurmaydan kaç askerin bu filme verilebileceğini sordum.
(— İki bin dedi. Bu ltel bin asker de İlâve edeceğimiz figüranlarla canlandırmak İstediğimiz gece hücumları ve ok muharebeler! İçin kâfidir.»
300.000 lira kâfi gelmiyecek
«Istanbulun fethi» filmi masrafına karşılık kaç Hra tahsis edflmiş olduğunu öğrenmek Is-tedlnı. Üç yüz bin lira, tahsis e-d İlmiş. Fakat elbiseler tamamen yeniden yapılmış olduğundan, masraf, İlk tahminler! aşı-
yormuş ve yarım ml'vonu bulmak İstidadını gösteriyormuş ..
— Kaç metrelik bir filim olacak?
«— 3500 metre... Biz bu mevzu üzerinde, salahiyetli tarihçiler de dahil olmak üzere, bir seneden fazla zamanı sadece etütle geçirdik.»
— Filmin ne karlan çevrilip tamamlandı?
(— Henüz dörtte birini tamamlamış vaziyetteyiz, çünkü bu i* hiç de kolay olmuyor. Sahneler, ehemmiyeti bakımından çok vaktimizi alıyor »
— Sizce en ehemmiyetli sahneler hangileridir?
«— O muazzam topların nakil... Top ve mancınıklarla surların tahribi .. Muazzam seyyar kalelerin Bizans surlarına rampa ederek göğüs göğüse oklar ve kılıçlarla yapılan muharebe sahneleri... Kalelerden ateş dökülmesi... Muazzam Türk ordusunun gelişi ve surlara saldırışlü-n... Kadırgaların Hailce indirl-lişl... AyasoSya kilisesinde bir âyin... Uluabadlı Haşanın Bizans surlarına İlk Türk sancağını çekişi... Fatih sultan Mehmedin Edlrnekapısıdan İstanbul» girişindeki ihtişam, llh.. ’
Türkler geliyor, Türkler!..
Stüdyo direktörü filmin ehemmiyetli sahnelerini böyle anlatırken, çekmeceden bir kâğıt çıkararak uzattı:
«— Genelkurmayla yaptığımız muhabereden sonra aldığım ra son cevap'» dedi.
(Arkan 7 nci sâhiltde)
S-hlfe 6
AKSAM
30 Temmuz 191
HER AKŞAM BIR HİKÂYE
Mukadder âkıbeT^
Mahkeme Koridorlarında
kalı-
yaya
baş-
gözle
Için bardan
Edmon her akşam gibi Eden barının dışında Janetl bekliyordu. Gece yarısından sonra saat bire kadar karşıki kahvede oturmuş, sonra beklemekten yorularak sokağa çıkmış, eğlence yerinin ışıklar içinde yüzen kıu-sı önünde bir kaç defa dolaştıktan ve sırmalı elbiseler giymiş olan bar kapıcısı İle bir kaç söz teati ettikten sonra biraz ötede bulunan akasya n-ğacınm altında oturarak helecanla sevgilisini beklemeğe koyulmuştu.
Saatler gayet ağır geçiyordu. Nihayet sabaha karşı saat üçte Janet bardan çıktı. Çiçek sepetini elinde boş tutuyordu. Kapıda bir kaç defa esnedikten sonra gözlerile etrafı yokladı.
Edmon, akasya ağacının altından kalkarak genç kadına doğru yürüdü ve ellerinden tutarak’
— Çok geç kaldın diye sitem elti.
Janet. yine esnedi; gerindi:
— Her gece bana aynı şeyi tekrar edip duruyorsun Edmon! cevabını verdi.
—- çünkü her gece geç yorsun da ondan.
Yavaş yavaş caddenin kaldırırımdan yürümeğe
ladıîar. Adımlarının sesleri, gecenin derin sessizliği arasında kuvvetlice aksediyordu.
Janet. delikanlıya yan bakarak:
- Sana erken gelmek çiçeklerimi salmadan
çıkayım mı? diye sordu.
- Sevgili Janetlm, İsteyerek gecikmediğini biliyorum. Şu bBrda keyif etmiyorsun ki...
O halde’
— Sana nasıl söyliyeylm? Sokakta yapayalnız bekledikçe çiçek satmak İçin yaklaştığın erkeklerin seni benimle paylaştıklarını sanıyorum da...
Jaııet, delikanlının bu sözlerini şakrak bir kahkaha İle karşıladı:
— Sen delisin Edmon! Talih bizi milyoner yaratmadığına göre hayatı olduğu gibi yaşamağa mecburuz.
Delikanlı birdenbire durarak Janetln kolunu acıtacak derecede kuvvetlice sıktı. Genç kız:
— Ne oluyorsun Edmon? Kolumu sıkmasana... diyt sordu.
Delikanlı sözüne devam etti:
— Seni her gece barın kapısı önünde sokakta bekledikçe bin bir t.iırlü işkence içinde yaşıyorum Bardaki zengin müşterilerin sana gözlerile yiyecekmiş gibi baktıklarını görür gibi o-lu yorum,
Janet, omuz silkerek cevap verdi:
- Adam sen de... Bârdaki erkekler, yanlarında bu kadar giızîl ve şık giyinmiş kadınlar bulunduğu halde dönüp bana mı bakacaklar?
— Sen onlardan daha güzelsin Janet!
— Beni sevdiğin İçin böyle zannediyorsun. Hakikat ise bunun aksinedir. Bana surat asacağına gel de karşıki pastaha-neye girelim de sıcak birer çay İçellin.
çekleri satacağına ümitsizlik şevkiyle bahçeli bir gazinoya giderek içmeğe başladı. Bütün dünyayı çifleşmiş sandığı bu ılık 1 mayıs gecesinde yalnızlık kendisini boğuyordu,
Edmon üçüncü kadehi boşaltırken masanın kenarındaki boş İskemleye Janet gelerek oturmuştu. Tatlı bir tebessüm ile delikanlıya hitabetti:
— Bonsuvâr sevgilim? Buna darılmadın. yal
Edmon, bu hitap üzerine birdenbire canlandı. Boş kadehi, şarapla doldurarak Janele uzatırken:
— Bahar bayramın mübarek olsun Janetclğlm sözlerini mırıldandı. Janet. bir İki kadeh içtikten sonra, güzel başını delikanlının omuzuna dayadı. Edmon saçlarını parmaklarile okşayarak genç kıza sordu: |
— Uykun mu Reldl? Kalk öyle ise eve gidelim.
İki âşık, kolkola girerek evle- ; rlnin yolunu tutlular. Yolda giderken sabit bir fikir. Edmo-| nun zihnini tırmalıyordu.
— Janet. bu geceyi benimle ' beraber geçirse, yarın paranın ; cazibesine dayanamıyarak, yİ-! ne beni bırakıp gidecek. I
Sabahleyin evden çıkarken, kendisine hitaben yazıp bıraktığı mektup, bu fikri sabitinin' ne kadar doğru olduğunu gös-, termiyor muydu?
Mamafih belki beraber geçi-! receklerl bu son geceyi, böyle j üzücü ve meiâl verici endişeler- | )e kendisine zehretmekte mâna vardı?
Edmon ne kadar üzülse, kadar aftlasa kendisine fayda sağlayamıyacak bu
düşünceler İle kendisini üzmek-tense, fakirliği yüzünden bugün, olmasa bile yarın gerçekleşmesi mukadder ayrılığa tevekkül ile boyun eğmeği ve sabahki mektubu hakkında Janetten izahat İstememeği, erkeklik şeref ve gururuna daha muvafık buldu. Çünkü pek âlâ anlıyor-' du ki, para ve lüks uğuruna en saf ve temiz aşkı ayaklar altına almağa niyet etmiş olan bir kadın alışkanlık şevkiyle, bir müddet İçin eski münasebetini idame ettirse bile, yine eline geçecek İlk fırsatla kararını tatbik etmeği asla ihmal elml-yecek- Çeviren: A. HİLÂLİ
ne bir acı
Janet ile Edmon, uzun za-mandanberl beraber yaşıyorlardı Delikanlı, her sabalı bahçelere giderek çiçek satın alıyor. Janet de onları ufak buketler yaparak geceleri Eden barında müşterilere satıyordu. Genç ki2, güzel p» cazibeli olduğu için bu işi görmekte zahmet çekmiyordu, Yavaş yavaş kış mevsimi geçti. Eden barı mevsim icabı kapandı. Bir gün akşam üstü delikanlı döndüğü zaman Janetl evde bulamadı. Genç kız, her sözü kalbine hançer gibi saplanan şu kısa, fakat acı mektubu bırakıp gitmişti:
«Azizim Edmon! Seni kederlendireceğim için beni affet. Fakat bu sefalete artık tahammül edemiyorum. Bir kadın İçin dalma kahraman ve fedakâr olmak gıiç bir şeydir. Bugün benim kahramanlığım ve fedakârlığım sona erdi. Kaygusus ve mesut bir hayal sürmek için seni bırakıp gidiyorum. Sakın beni aramağa kalkışma. Uzaktan senin saadetine dua edeceğim. İmza: Janet»
Edmon sönen tatlı hülyalarına. yıkılan saadetine çok ağladı. Sonra küçük sepetini çiçek doldurarak sokağa fırladı. O gece hava ılık ve muattardı. Çünkü milyonlarca çiçek güzel kokularile havayı doldurmuştu. Derken Edmon. ertesi günün 1 mayısa Tasladığını hatırladı. Zavallı delikanlı, sepetteki çi-
Seyahat Mektupları:
(Ka> taralı s umu «alııledel öteki taraflarına karışmıyor! Ztra öbiir taraflar resimleri çekilen kısımlar değil... Varsınlar, diğer taraflarının terleyişini kendileri idare etsinler!... — Sanayiin egoistliği tasavvur e-! dilsin...
Birlikte Hikmet Ferldunvart fotoğraflarımız çekilirken, doğrusu pek esaslı bir şey konuşmadık. Cesar Romero:
— Mûtat sözleri yazabilirsiniz! Hangi yemeği arzu ederseniz sevdiğimi İddia edebilirsiniz! - dedi.
Gayet hoş ve terbiyeli bir İnsan olan Davit Niven de:
— Diş fırçalar gibi objektif karşısında gülmem lâzım gelecektir. Kusuruma bakmayın, (Hop!) der demez hep birlikte sırıtalım. Seyirci öylesini tercih ediyor. (Hop!) dedi.
Bu sıcak, tahamülfersa cen-neıten dışarı zor uğradık. Melekler de çoktu amma, cehennem melekleri... Ne cehennem, ne melek! (Vâ - Nû)
E
!l
fENİ YAYINA
Son günlerde şehrimizde hüküm süren şiddetli sıcaklar yüzünden halk akın akın Florya plajına gitmektedir. Yukarıki klişemiz, sırasiyle halkın trenden inişini, plaja girmek için bilet gişesi önünde sıra bekleyişini, denize girdikten sonra kumlar üzerine uzanarak güneş banyosu yapmasını gösteriyor.
IMAM ŞAMİL IIV. dil)
Eti muamım Rus ordularımı, en , meşhur Rus Kcner.a İlerine Dağlatan ve j çeçeııislanı tam 35 yıl dar getiren I «İmam Şamil* İn Kabarlay ve GUr- [ çınlan nkınlarilc çare t ve ölümünü eserin bu dördüncü cildinde okuyn- , eaksın% Ayrıca dört cildi bir arada , ciltlenerek piyasaya arredllmLyUr. Ta- | ıık Mümtaz Göztepe tarafından yazı- , lan bu fevkalâde tarihi eser. İnkılâp ' Kktabçvl tara tından yayın!»nmi5t'r.
K E Z B A N
Muarıcı Tahaln Borknnd
Hazin bir ttmUr hikayesidir, Bir erkek muvakkat bir zevk uğruna neler yapabiliyor Temiz bir köy kızının hayalını naaıl altüst ediyor? Bir balı» Kenilig İnde İslediği bir hatayı tömlr için nelere katlanıyor Bu roman bajtnn baıa heyecanlarla dolu telif bir eserdin, İnkılâp Kltnbcvl ■□rafından yayınlanmış ve 250 Kş. fl-atic salıya arzcdllmlsllr.
KİTAPLAR DERÇİSt
Memleketimizde ve dünyada ya-yınlnnan kitapları haber veren vo kitap konusunda makaleler, bibliyografyalar, mühim eserlerden örkenlor basan bu güzel derginin altıncı sayısı çıkmıştır. Bu sayıda bütün aydınlarımızın okuması gereken iki makale vt abone seferberliğinde dağıtılan kitaplara dair tuttliat vardır. Birim Koy İçin üçılmıj olan tenkit müsabakası do çok orijinal. Okuyucularımıza tavsiye ederle. P.K. OM -isuubuL
Çocuğu dolaba kilitli-
yecek değilim ya!
Fransız Cumhurbaşkanı A Ur i ol, müteveffa Devlet Başkanı Foinçar^'nln heykelini açıyor.
Aaaah üzerime iyilik sağ-, da sıcaktan yanıp kavrula-lık. Hanım para vermiş, din- yjm mı? II____ ________
lenecekmiş. Lâkırdıya bak patlarım ayol. Nesibe biraz hele. Sanki ondan başka I hoşnutsuzluk gösterir gibi kimsede para yokmuş. Her (oldu amma gimin umurun-kes para veriyor, ayol. Para- da? Vaktile onlar benim fisiz ev olur mu? Bugünün ey- vimde az nu yiyip içtiler? yamında yazlığa çıkmak ko- Karının nevri de dönse, ml-İay mı? Üç dört aylığına ikl'desi de bulansa aldırış et-gözlü bir dam altı tutmağa m em. Bir hafta oturup din-kalksan insanı soyup soğa- lenmeyi aklıma koydum bir na çeviriyorlar, defa. Sizden iyi • olmasın,
— Hayır ola, teyze ha- Ntsibeciğim çok iyi kadın-
nım. Bu sene yazlığa mı çık- dır. Bir ay da otursam; tınız? |-=Kalk, git'> demez. Gel gele-
— Durulmuyor, evlâdım.' lim, şu karıyı görüyorsun
Sıcaklar bastırınca İstanbu- ■ ya. inan değil. Allahın bir lun içinde oturulmuyor ves- ...............
selâm. Hele bizim gecegündüz katran gibi kaynıyor. Oturmak ne] mümkün! Benim yaza ’da, kışa da hiç yüzüm yoktur. Nefesim tıkanır gibi oluyor, az kalıyor ki boğulayım. Sıcak bastırınca açıklığa çıkmak, püfür püfür rüzgâra karşı oturmak, biraz deniz deı-ya görmek lâzım,
— Doğru amma, böyle şey ler paraya bağlı.
— Yaaa. efendi oğlum. Bir sürü kira, üstelik bir de taşınmak masrafı var. Malûm ya; tiki göç bir yangına bedeldir» derler. Kaik, bura dan oraya git, yerleş: soma | tekrar toplan, geriye dön, I Ne eşyada hayır kalır, ne in-' sanda takat bırakır. Her sene yazlığa çıkanlara Allah yardım eylesin.
— Siz hangi tarafa gittiniz. teyze hanım?, ı — Sus, gitmez olaydım. Başıma gelenleri sormuyorsun ki.
— Deminden beri onu soruyorum ya, teyze hanım.
—Dur, acele etme de zih-, nimi toparlıyayım. Yandım, yandım, vandım. Nefes aldıkça zannedersin ki sıcak suya batırılmış havluları bo gazımdan içeriye tıkıyorlar. Ya çocukların halini görsen! O yavrucaklar da bu nalı-yorlar, pestil gibi yerlere se-[riliyorlar. Bizim gelin de za-I yır düştüğü için sıcağa tahammül edemiyor, ağzı bur-, nu uçukluyor. Dört çocuk | anası olmak kolay mı? Üç kız, bir oğlan. En büyükleri I Sevim dokuzunun içinde. Oğlan ondan iki vaş küciik.1 Dur hele, onun adı ne idi?
— Torununun adını unut tun mu. teyze hanım?
— Amaaan, efendi oğlum. Yeni moda isimlere dilim de dönmüyor, aklımda da tutamıyorum. Kurtlu, ayılı bir isim.
— BozkUrt olmasın. ,
— Babana rahmet. Başı bozkuı t amma hepsi o kadar değil, sonunda Mete'si de var. Bozkur Mete. Nereden de buldular bu karmakarışık lâkırdıyı? insan ismine benzer tarafı yok ki. Doğru dürüst Ahmet, Mehmet koysalardı. oğlanın bir tarafı eğri mi olurdu sanki? Gel gelelim, zamane gençlerine lâkırdı anlatmak kabil değil, Zaten hic bir işlerine karışmıyorum ki. Oğlandan sonraki kızın adı Güler, en küçük da Seval. Tövbeler ol-ı sun yârabbi. Ne biçim isimdir bunlar. Bir türlü ezberimde tutamıyorum vesselam.
— Yazlıkta ne yaptınız, hanım teyze?
— Haaa. onu anlatıyordum. Sıcaktan bunalınca oğluma: «Biz gidiyoruz» dedim, gelini önüme kattım, çocukları peşime taktım, bismillah diyip yola çıktık. Uzak mı, uzak. Vapurdan sonra bir sürü yol var. Adres almıştım amma çıkarken evde unutmuşum. Oraların yabancısı olduğum için
Hava almazsam
uıı. ısıı ay ua ui.uif.aiii; l'rKalk. git . demez. Gel gele-, lim, şu karıyı görüyorsun
, gazabı. Nah. köşede kafası taraflar bezlerle sarılı olan kan. kazanı ( — q kadın kim?
ı — Ne bileyim ben? Nesl-benin oturduğu evin alt katında kiracı imiş. Amma ve-lâkin. karı kendini dev aynasında görüyor. Zannedersin ki yazlığa çıkmış da Mısıra Sultan olmuş. Çalımından geçilmiyor, bu m undan kıl aldırmıyor. Gittiğimizin erteli günü Nesibctve şikâyet geçmiş. Bizim oğlan gürültü edesiymiş de hanım a-şağıda rahatsız olasıymış. Nesibeve: «Kulak asma, köpek gibi havlasın dursun. .Çocuk biraz açılsın diye getirdik buraya. Yavrucağın (elini kolunu bağlayıp dolaba kilitlivecek değiliz ya. Erkek çocuktur, elbette sofada koşup oynıvacakv dedim. Eövlece bir gün daha geçti. Karının çenesi durmuyor, aşağıda bağırıp çağırıyor. Bazen Nesibe de ondan tarafa çıkar gibi oluyor amma ben öyle şeylere aldırış etmem ki. Derken efendim, üçüncü gün öğle vakti bizim I oğlan feryatlar, figanlar e-derek yukarıya geldi. îki gözü iki çeşme. Kapının önünde oynarken kâfir kahbe çıkıp yavrucağı yakalamış, bir güzel döğmüş. Hımmmm .. Yaptığını yanına bırakır mıyım ben onun? Hemen aşağıya indim, karıyı duvarın dibine sıkıştırdım, elime geçen odun parçasını kafasına I vurduğum eribi kan revan 1-cinde bıraktım.
| Yaralı kadınla konuşma-Iğa vakit bulamadık, mahkemeye girdiler.
Ce. Re,
Sarı divan
(Baş tarafı 4 üncü sahifcde)
şahadet etmem,
— Fakat buluşlarınız?-. Fakat keşifleriniz?
— Ben. sizinle müşterek olarak çalıştım. Eğer muvaffakiyeti varsa, bu muvaffakiyetten mesul sîzsiniz, şerefini dc ister İstemez yükleneceksiniz, Esasen ben yarın Paris’e gidiyorum.
Üç muhatap birden sordu:
— Bu kadar erken mİ?
— İlk trenle, öbürgün uzun meslek hayatmın en güzel günü olacaktır, zannederim.
Manderlon:
— Yoksa, polis müdüriyetin» nü giriyorsunuz? — diye sordu.
— Aklınıza gelen şeye bakini Elbette hayır! Gelecek perşemba günü dünya Dorothee Boulot İla tanışacaktır.
— Yoksa evleniyor musunuz?
— Allah vermesin! Dorothöa benim evlâdım. İhtiyarlığımın neşesi. Tatlı, nazik, nazenin...
Manderlon, kaşlarını çattı:
— Ay sakın, İzdivaç dışı edinilmiş bir evlâd mı?
İhtiyar Fransız bir kahkaha attı: .
— Aşağı yukarı öyle. Ben gül merakİLSiyım. Dorothee Boulot da aşılama sureliyle keşfettiğim evi buluncaya kadar kan teri bir yeni güldür. Ona anneciği-İçinde kaldık. Hey gidi Ne-'mln ismini verdim. Perşembe sibe hanım hey! Kırk yıl ettik, yediğimiz, ayrı gitmezdi. İn-nasıl da değişiyorlar?
Bizi görünce kadının nevri döndü.
— Nesibe hanım kim, hanım teyze?
— Misafir gittiğimiz evin sahibi.
— Haaaa, siz misafirliğe gittiniz öyle mi?
— Ne yapacaktım ya? îs-
I
giinü gül müsabakası var da» birinciliği kazanır diye umuyorum. şimdi. memleketime dönmekte niçin acele ettiğimi anlatabildim mİ?
Manderlon, hayretle sordu:
— Demek kararınız kati? Bu mevzuun şerefini üzerinize almak İstemiyorsunuz?
İhtiyar başını salladı:
— Hayır, çiçeklerim bana yetişir. Zater çelenkleri sizin ol-_____J.,v. sun. tanbulun içinde oturayım j
10 Temmuz 1950
İstanbul sergisi
(Baş tarafı 4 flnoö aahifede)
Bu paviyonda küçük büyük herkesi eğlendirmek İçin daha bir çok otomatik makine var. Meselâ hem İnsanın boyunu ölçüp kilosunu tartan, ben de falına bakan bir baskül var kİ «Olduğunuz cimle aldığınız galip cevaplar «izi gül dürebiliyor.
Burada önünde müşterisi «kalk olmayan bir makine de plâk doldurma stüdyosudur. Platinin oldukça yüksekliğine rağmen meraklı! an kuyruk olmuşlardı. Burası umumi yerlerdeki telefon kulübelerin! andıran bir yer. îçeri girip kapısını kapadıktan sonra kasasına gümüş bir lira atmanız lâzım. Para atılınca bir takım ışıklı yazılarla evvelâ hatır olmağa davet ediliyorsunuz. Bun, dan sonra şarkı mı okuyacak-■mızî Yoksa bir dostunuza •özlü mektup mu göndereceksiniz, Her ne ize ağzınızı alıcı cihaza yaklaştırarak söze veya şarkıya başlamanız lâzım. Burada 68 «niye müddetle sesinizi plâğa veriyorsunuz. Plâğın dolmasına on saniye kala gene ışıklı yanlarla size gereken İhtar yapılıyor.
Doldurulmasından sonra plâk, gene otomatik bir pikap ile size dinletildikten sonra itina il« hazırlanmış sağlam sarf şeklinde kâğıt bir kılıfa konularak veriliyor. Yani bir lira mukabilinde sesiniz plâğa alınıyor ve plâk size teslim ediliyor.
Biz de sesimizi plâğa vermek m(rakına düştük, Sıramızı beklemek için kuyruğun arkasına geçtik, önftnmde yaşlı başlı ve ___oldukça mütevazı giyinmiş bir zat vardL Mütemadiyen hareket ediyor, başını sağa sola çeviriyordu. Bu hareketleriyle sabırsızlandığı Aşikârdı.
Nihayet sırası geldi, içine girerek çat! diye kapadı. Donuk camdan ketlerin! görmeğe çalışıyor ve acaba şarkı mı söyllyecek diye merakla bekliyordum. Aletin kapısı mühkem olduğundan sesler dışarıya pek sızmıyordu. Fakat o kadar meraka düşmüş olacağım ki kulaklarım hassas bir alıcı cihaz gibi İçerde söylenenleri etrafın gürültüsünden ayırmağa başladı. Allah Allah!. Duyduğum şeyler merakımı büsbütün arttırmasın mı? Yoksa yanlış mı işitiyordum? Adamcağız karşısında, yaraz-malık yaparken suç üstü yakalamış olduğu çocuğu varmış gibi onu hiddetle azarlıyor ve:
— Ben bugün İşime gitmedim. Neden gitmdim? Sizin kabahatlerinizi göreyim diye! Bakalım bundan sonra göz açabilecek misinizi Artık ne sokak, ne oyun net....
Zavallı adam! Her halde akil muvazenesi yerinde değil. Birdenbire kapı açıldı. Elinde plâğı ile çıktı. Kendisini gözetlerken beni yakaladığı için mah-çup olmuştum. Yüzüne bakarak kızıp kızmadığını anlamak istedim. Onun da mohçup bir hail vardı:
— Ne yaparsın birader, dedi. Allah kimin varsa bağışlasın. Bizde en büyüğü 12 yaşmd« beş tane afacan var. Anaları başa çıkamıyor. Böyle bir makinenin geldiğini duymuş. Bana yalvardı. Çocuklar benden çekindikleri İçin doldurduğum plâğa onların uslu durmaları için lüzumlu şeyleri «Öyledlm,
Sahlfe T'
VÂPÜRLARÖ
Vahşî Afrika
Aletin 1 kapıyı hare-
(Baş tarafı I inci aahifede)
Ben bu resmi tezkereyi okurken direktör Nazif Duru İlâve •* diyordu:
«— Bütün bu askerlerin buraya getirilmeleri, bir yerden bir yere naklileri, İaşe ▼» İbate, leri İçin yapılacak masraf stüdyomuza aittir.»
Tam bu sırada odaya «arif bir bayün girmişti Kapının aralan-maslyle ali katı İşgal eden stüdyodan olr sesin yükseldiği duyu. İliyordu:
— Türkler geliyor, Türklarl... Nazif Duru'ya, (Bu da ne?» mânasında dikkatle baktım:
(— Zindanda işkence sahneleri filme alınıyor! dedi. Gidip görebiliriz.»
Alt kata inerken as evvel odaya giren zarif bayanın kim olduğunu sordum. Şimdiye kadar sahneye çıkmamış, filim artisti olmak merakında bir bayanmış,
«— Fatma rolündedlrl dedi Birkaç gün sonra da bu bayanın rol alacağı sahneleri çevireceğiz.»
Yarın da stüdyoda bası hey», canlı sahnelerin filme alınışında gördüklerimi anlatırım.
Cemaleddln BİLDİK
Tavzih ilânı
İstanbul 3 üncü İcra memurluğundan: 942/2190
Dairemizin 042/2190 sayılı dos yaslle satışa çıkarılan ve Akşam gazetesinin 38/8/950 tarih ve 11392 sayılı nüshasında ilân e-dllen Avrupa adlı motorun İkin ol arttırması 8/8/950 cuma saat 18-17 ye kadar gösterilmiş İse de bu tarihin 4/9/950 olduğu ve satışın yine îstlnye caddesinde 87 noda yapılacağı tavrihen nün olunur. (11448)
Onlar yaramazlığı azıttıkları saman hanım gramofona koyup çalacak. Belki bir müddet faydan dokunur.
Bsdeddln OÖKÇEPfNAR
İstanbul Devlet Kâğıt deposu amirliğinden:
Geçici teminat Ura
190
M
2000 adet milimetre
600 şişe 90 gramlık ________________„
Beşlktaşta bulunan İstanbul devi »t kâğıt depoeu Ihttyam İçin yukarıda yacüı malzeme açık »kslltme ila satın alına, çaktır. Nüm un e ve şartnameleri depoda mevcuttur, isteklilerin geçici teminat ve kendi nümuneleriie birlikte > Ağustos 1950 perşembe günü saat 10 da meşkûr depoda hamr bulunmaları. (PM7)
İstanbul Hukuk Fakültesi Dekanlığından:
1 — Fakültemizde münhal bulunan 28 lira aıll maşalı mahalle bir memur alınacaktır.
2 — Taliplerin askerlikle Ugüd olıuıyacaktır.
3 — Alınacak memur bilhassa talebe v« imtihan işlertl* vazlfelendlrUeccğlnden. ehliyet ve müsabaka imtihanına tabi
* tutulacaktır. İmtihanda başarı gösterenlerden daktilo bilenler tercih edilecektir.
4 — İsteklilerden memurlar kanununun 4. oü maddesindeki şartlar aranacaktır.
8 — Yukarıda belirtilen şartlan haiz olan taliplerin Dekanlığa 7.8.950 pazartesi günü akşamına kadar bir dilekçe ile müracaat etmeleri lâzımdır
8 — Ehliyet ve müsabaka İmtihanı 9 8.950 çarşamba günü saat 10 »la Hukuk fakültesinde yapılacakıtr. (10284)
M.S.B. Kara Kuvvetleri Komutanlığından
1 — 1950 - 1951 öğrenim yılı için aşağıda isimleri w bulundukları yerler yazılı olan As. Okullara öğro noi alınmasına 15 Mayıs 950 den itibaren başlanacaktır. Bu müracaatlara Ao. Liselerle Muzlka, Meslek ve Od. Erbaş Hzl. Orta okulları İçin 18 EylûTde, ve Musiki Gd. Erbaş Hzl. orta okulu için da M Ağustos 950 de son verilecektir.
1 — Okulların muhtelif sınıflarını (Musiki Od. Erbaş Hzl. orta okulunun yalnı 1 ol sınıfına) Milli Eğitim Bakanlığı Lise ve Orta okullarına denk sınıflardan diplomalı veya tastik-namell öğrenci alınacaktır,
1 — Alınacakların Türk vatandaşı olmaları yapılacak muayenede sağlam çıkmaları ve kayıt kabul şartlarını taşımaları ■ lâzımdır.
4 — öğrenimini bırakanlar, bulunduktan sınıfların imtihanlarında boşan göstertmlyenler okullara alınmayacaklardır, (Gd. Hzl. orta okullarına 2 yıl Öğrenimi bırakanlar alınabilirler) yaşlarını tashih ettirenlerin tashihten evvelki yaşlan esas tutulur. Bütünlemeye kalanlar kendi okullarında bu tmtlhanlan boşan U« verdikleri takdirde alınabilirler.
8 — Bu şartlan taşıyan İstekliler bulunduklan yerlerin As. Ş. lerine ve ayni samanda girecekleri okulların müdürlüklerine birer dilekçe İle baş vuracaklar vs okula gönderecekleri nüfus kâğıdı örneklerile 3 adet vesika fotoğrafı ekllyeoeklerdlr
Okulların bulunduklan yerlerde İstekliler doğnıoa okul müdürlüklerine müracaat ederler, (9314 — 88M)
Okullar:
istanbulda: Kuleli As. Lisesi.
Borsada: Bursa As. Lisesi.
Ankarada: Muzlka meslek ve musiki Gd. Erb. Hzl. orta okulu.
Merzlfonda: 1. ve H. Gd. Erb. Hzl. Orta okulu.
M. S. B. İst. Sa. AL Ko. Bşk. 1. Numaralı Komisyon ilânları
1 — Kapalı zarfla 210.000 adet yumurta satın alınacaktır. Tahmin edilen bedeli 15750 Ura geçle! teminatı 1182 liradır.
2 — İhalesi 9/Ağustos Û50 günü saat 11 da Harbiye M. 8. B. tst. 1 No. Sat. Al. Kom. da yapılacaktır. İstekliler teklif mektuplarını İhale saatinden bir saat evvel komisyona vermeleri Şartnamesi her gün komisyondu görülür. (3070 — 9600)
★
t — Kapalı «art ile 8840 kilo vişne reçeli ve 8340 kilo kayısı reçeli satın alınacaktır. Tahmin edilen bedeli 19152 lira geçici teminatı 1437 Uradır.
2 — İhalesi 9/Ağustos/B50 günü saat 15 de Harbiye M.SB. İsi. 1 No. Bat, Al. Kom. da yapılacaktır, istekliler teklif mektuplarını İhale saatinden bir saat evvel komisyona vermeleri. Şartnamesi her gün komisyonda görülür. (3090 — 9812)
★
1 — Pazarlıkla müteahhit nam ve hesabına 8 ton yeşil mercimek satın alınacaktır. Tahmin edilen bedeli 3800 lira, kesin teminatı 640 liradır.
2 — Pazarlığı 4 Ağustos »50 günü saat 11 de Harbiye M. yapılacaktır. Şartnamesi
(3234 — 10034)
*. B. İst. 1. No. 8at. Al. Kom, da her gün komisyonda görülür.
Devlet Orman işletmesi Dursunbey
1 — İşletmemizin orman dışı fabrika istif yerinde mevcut (®) partide (402-379) M3, normal çam kereste İle Çamlık Migeal orman İçi Latif yerinde mevcut (I) partide (138.603) M3. çam kalası 11/7/1950 talihinden İtibaren 10 gün müddetle açık arttırma suretiyle satışa konmuştur.
3 — Arttırma 8/8/1950 sah günü saat 18 da İşletme müdürlüğü binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır
Kerestelerin beher metre küpünün muhammen bedeli (100) liradır. Kolasın beher metre küpünün muhammen bedeli (110) liradır. Her parti İçin % 7,5 hesablle geçici teminat alınır.
1 — Bu işe alt şartname Ankarada orman genel müdürlüğünde, İzmir, İstanbul, Balıkesir, Bursa. Bandırma, Eskişehir, Adana işletme müdürlükleri ile Konya orman bölge şefliğinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsblt evrak ve ilk temlnatluUe komisyona müracaatları. (9735)
HILINİC LİIII LtMİTED
İNGİLTERE - ALMANYA ve «OLANDA arasında muntazam postalar
VORİOS HELLAS
Vapuru 1 Ağustos'da Limanımızda beklenmekte
V* 8 Ağustos'da
LONDRA
ROTERDAM ve ANVERS'e
Hareket edecektir.
.i S. TOPERreŞr.
R O D O P 1 Vapuru 3 Ağustos’cla Limanımızda beklenmekte ve 4 Ağustos'da
HAMBURG ROTERDAM ve ANVERS'e Hareket edecektir.
Galata Veli Alemdar Han Telefon: 41920
Katran alacaklara
I. E. T. T. İşletmelerinden
14.7.950 tarihinden itibaren Yedlkule gazhanesi katranının tonu 70,— liradan, Kurbağalıdere gazhanesi katranının da 55 liradan satılacağı sayın alıcılar» İlân olunur. (10058)
Troleybüs teklif verme müddetinin uzatılması ANKARA ELEKTRİK, HAVAGAZI ve OTOBÜS İŞLETME MÜESSES ESİNDEN
■lparlşl düşünülen Troleybüs tesisat ve arabaları İçin verilecek tekUflerln müeseeseye tevdi tarih! olarak evvelce tesbit •dilmiş bulunan 7/9/950 tarihinin 18/9/950 tarihine kadar uzatıldığı İlip olunur.
Ankara Devlet Konservatuarı Müdürlüğünden
1 — 1950 - 1951 Ders yılında Ankara Devlet Konservatuva-nna girmek latlyenler İçin kabul şartlan, 25 Temmuz 1949 tarih ve 548 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı tebliğler dergisinde yayınlanmıştır. Tebliğler dergisi hemen her okul ve Milli Eğitim Müdürlüğü İle Milli Eğitim Memurluklarında bulunabilir Ayrıca kabul şartlan Ankara Devlet Konservatuvan müdürlüğünden de istenebilir.
S — Müracaatlar Ağustos sonuna kadar yapılmış olmalıdır.
3 — Kabul sınavları tzmlrds îzmlr kız lisesinde saat 9,30 da, tstanbulda Galatasaray lisesinde saat 9.30 da ve Ankarada Devlet Konservatuvarında
saat 9,30 da yapılacaktır.
Sınav Glinleri
tamirde:
4/1X71960
S »
O >
7 >
tatanbulda:
li/IX.'1959
>
12
13
14
>
Ankarada:
1B/IX/195O 19
30
31
>
Pazrtesl Balı Çarşamba Perşembe
Pazartesi Sah Çarşamba Perşembe
Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe
Sa&t
»
»
»
10.00 Yaylı sazlar. nefesli sazlar 9;30 Kompozisyon - Piyano 9,30 Opera ve şan
9,30 Tiyatro
9,30 Yaylı sazlar, nefesli sazlar
9,30 Kompozisyon - Piyano
9,30 Opera ve şan
9,30 Tiyatro
9,30 Yaylı sazlar, nefesli sazlar
9,30 Kompozisyon - Piyano
9,30 Opera ve şan
9,30 Tiyatro
(Baş tarafı 4 üncü sahifede) nehrin kenarına kadar yaklaşmış ve çoktan kaçmıştı. Üzakten boyu pek ufak görünüyordu.
Boğalar bu herifi görecekler ve istikametlerini değiştirecekler diye düşünüyordum.
Tahminim doğru çıkarsa, ben ne yapabilirim? Sürü şimdiki istikametinde yürüyüşe devam edecek ise, saklandığım tepecikten geçecek fotoğraf re filim makinelerim İle beraber beni de mahvedecekti.
Uşağım nehrin kenarına varmıştı Eliyle bana İşaret ederek, «ilâhımı orada yere bıraktığını bildiriyordu ve bu işareti müteakip nehre atladı. Bu suretle o tehlikeyi atlatmış oldu.
Boğakr yavaş yavaş ban-.ı yaklaşıyorlardı, Fakat gayet keyfili bir yürüyüşleri vardı. Bundan dolayı endişe etmiyordum. Koşan bir insanı görmekle ürkmezler diye düşünüyordum. Bu suretle benim İçin do bir ümit vardı. Arkasında saklandığım tepecikle silâhım bulunduğu nehir arasındaki mesafeyi ben de çabuk alabilirdim.
Var kuvvetimle koşuyordum
Sürüye bir göz daha attım re koşmaya başladım. Korkak uşağıma İftnet okuyarak var kuvvetimle koşuyordum. Bu anda dostumu düşünüyordum. Evvel emirde o. bu vaziyete karşı ne diyecekti. Bunu düş il-nür ve koşarken, birbiri arkasına üç el silâh atıldı. Dostum demek harekete geçmişti ve bana yardım etmek İstiyordu. Boğaların dikkat nazarını başka tarafa çekmek İstiyordu. Bu düşünce İle ben daha şu yordum. Fakat bir topuğumda bir ağrı ve yere yuvarlandım.
Fotoğraf makinem ^arlanırken parçalandı vc parçalan göğsüme Saplandı. Kan kaşlarımdan aşağıya sızıyordu. Derhal ayağa kalktım, yürümek istedim. Şimdi, başımdan ne geçtiğini anlamıştım. Ayağım İlk anda zannettiğim gibi kurşunla yarnlannuunıştı. Ben bilâkis ayağımı bir toprak yarığına sokmuştum, ayağım bükülmüş, pek muhtemel de ayak bileğim kırılmıştı.
(Arkası var)
acele ko-an sol hissettim
vere yu-
Çankırı Bayındırlık Müdürlüğünden
1 — Eksiltmeye konulan İş: Şabanösü İlçe merkealndc yapılacak sağlık merkezi blnasıntıın birinci kısım inşaatı.
2 — Keşif bedeli 40087 lira 98 kuruştur.
3 — Eksiltme 14.8 950 pazartesi günü saat 15 de Çankırı Bayındırlık müdürlüğünde yapılacaktır.
4 — Eksiltme kapalı zarf usulü ila yapılacaktır.
5 — Bu İşe alt keşif evrakını bayındırlık müdürlüğünde ve Ankara yapı vo İmâr İşleri reisliğinde görebilirler.
8 — Eksiltmeye girebilmeleri İçin isteklilerin 1950 yılına alt ticaret odasından almış olduğu vesika ve usulü dairseinde vereceği 3007 liralık geçici teminat He inşaatı yapabileceklerine dair yeterlik belgesinin İhaleden üç gün evvel il makamına müracaatla alınması lâzımdır.
7 — isteklilerin ekslILmo şartnamesinin 34 cü maddesicı-dekL izahat çevresinde hnzırlıyacakları teklif mektuplarını 3 cıı maddede yazılı saatten bir sant evveline kadar komisyon başkanlığına verilmesi lâzımdır. Postada vaki utacak gecik meler kabul edilmez. ((10311)
Abone bedeli
aar(; temini pul eonaenımeiınıt (le »öre» «-»Çişi
tnun!( ı.n Osm İkindi *K
E. 7J2 S,23 4..VI R,« 1200
V. 3 51 5 5J 13*6 17,iti Zft.J» S2.ia
Sahile 8
AKSAM
30 Temmuz 1950
AKŞAM [spor]
Haftanın dedikodusu
Galatasarayîn yangını — Beşiktaşlılar arasındaki ihtilâf — Yine geç kalmıyalım
Bu haftanın dedikodusu şüphesiz ki iki büyük klübümüzün başının, dertte oluşudur.
Galatasarayîn yangını
Geçen, hatta Galatasaray kliıbünün Parmakkapida kendi malı olan lokalinin yandığı malûmdur. Bütün Sankırmızı-lıların bu spor yuvalarının yanmasından duydukları acı sonsuzdur. Maddi ve manevi bakımdan büyük bir kıymet taşıyan klüplerinin ateşe kurban gitmesinden bütün GalatasaraylIlar büyük bir üzüntü duymalarına rağmen kısa bir zamanda daha iyisine ve daha güzeline doğru büyük bir hamle yapmak üzere hasırlanmaktadırlar.
Beşiktaşlılar arasındaki ihtilâf
Beşiktaşlılar arasında, ikilik doğurabilecek münakaşa alıp yürümekte olduğunu büyük bir teessür İçinde ve tamamen bitaraf bir gözle görüyoruz.
Dört, beş ay evvel umumi kongrelerini 121 mevcutla yapan Beşiktaşlılar bu sefer 140 imzalı bir takrirle idare heyetine müracaat ederek umumi kongrenin toplanmasını istemişler. Bu husustaki müracaat Beşiktaş İdare heyetince uygun görül ıuly erek reddedilmiş. 140 İmzadan biri bana gönderdiği bir mektupta şunları yazmaktadır:
(.Beşiktaş klübünün muhtelif şubelerinde bilfiil çalışmış eski ve yeni Beşiktaşlılar. 140 İmzalı bir mazbata İle Beşiktaş klübü İdare heyetine müracaat ederek umumi heyetin fevkalâde toplantıya davet edilmesini istemişlerdir, kanun ve cemiyet nizamnamesine uygun müracaatın yersiz bir mütalâa Ue reddedilmesi üzerine imza sahipleri mahkemeye başvurarak İdare heyetinin azlini istemişler. Umumi heyetin mahkeme tarafından fevkalâde olarak toplantıya davetine kendi İddialarına göre kanuna muhalif olarak re d kararı veren idare heyeti (Hakkı Yeten hariç) ftzaları aleyhine maddi, mânevi tazminat dâvası açmışlardır.»
Bana göre bir kardeş anlaşmazlığı hududunu aşmayan bu görüş farkının mahkeme yoliyle değil de uzlaşma yollyle halline gitmelerini Beşiktaşlı dostlarımdan bilhassa Türk sporu namına rica ederim. Ü-nutnıamalı kİ birlikten, dalma kuvvet doğar.
Yine geç kalmıyalım
Dört sene müddetle yapılacağı ilân edilen «Milletlerarası İstabnul basketbol turnuvası» nın birincisi geç kalmamız yüzünden ancak Lübnan, Suriye ve Türk milli takımlarının işti-raklle dört ay evvel yapılmıştı. Milletlerarası hakemlerimizden Turgut Atakola milletlerarası basketbol federasyonu (F. İ. B. A.) umumî kâtibi R. WUliam Jonesten gelen bir mektupta:
«İstanbul milletlerarası basketbol turnuvasının 1951, 1952 ve 1953 yıllarında yapılacağına göre ekim ayında yapılacak Dünya basketbol şampioynası mi':nasebetile Buenos Aireste toplanacak F. i. B. A. nın umumi kongresinde resmi programa alınarak Dünya şampiyonasına iştirak eden milletlerle diğer Avrupa milletlerine bildirilmesi muvafık olacağı, 1951 Avrupa şampiyonasının mayısta Fransada yapılacağına göre İstanbul turnuvasının resmen F. t. B, A, nln programına mart ayı İçinde alınması gerektiği» bildirilmektedir.
Geçen şene geç kaldık. Bu «ene geç kalmıyarak hemen faaliyete geçmemizi ve bu turnuvanın martta yapılacağını F. 1. R. A, ya bildirmemiz ve bütlnı Avrupa milletlerine iştirakleri için derhal mektuplar yazmamız lâzımdır.
Halûk SAN
Transfer faaliyeti sönük geçti
Futbolcu alışverişi
bu gün sona eriyor
Beşiktaşlı Bülent Adalete, Vefalı Galip G. Saraya İsfendiyar Vefaya, Suphi Fenerbahçeye geçtiler
Suphi isfendiyar Biilend
Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünün evvelki sene kabul ettiği talimatname gereğince, yürürlüğe giren klüplerdeki sporcuların transfer muamelesi bu sene de ay başından beri devam etmektedir. Fakat geçen mevsime nazaran, nispeten sönük geçmektedir. Buna sebep büyük klüplerin mevcut oyuncularını bile geçindirmekten â-ctz bir vaziyette bulunmaları ve kiilbe yeniden oyuncu olarak başlarını gaileye sokmak istememeleridir.
Halbuki transferin İlk senelerinde oyuncu alışverişi bilhassa futbolde ümidin fevkinde hararetli geçmiş ve bazı kıymetli futbolcular büyük mikyasta para ve cazip İş teklifleri karşısında klüplerini terketmek mecburiyetinde kalmışlardı. Bu mevsimin piyasası nispeten sönük geçmiştir. Çünkü oyuncuların aylıklan ve klüplerin diğer masrafları o kadar kabarmıştır kİ İdareciler, klüplerini yaşatmak İçin bin bir çareye baş vurmak zorunda kalırken, bir de yent oyuncu alarak masraf kapısını genişletmeye ya-naşmamaktadırlar.
Böyle olmakla beraber, tanınmış oyunculardan bazıları yine klüp değiştirmişlerdir. Bunların içinde en mühim olarak Vefalı Galibin Galatasaraya Beşiktaşlı Bülendln Adalete, GalatasaraylI îsfendlyann Vefaya geçmeleri gösterilebilir.
Bir aydan beri devam eden ve yarın bitecek olan transfer-
Yazan: ŞazI TEZCAN
Galip
de bu sene daha fazla küçük klüpler oyuncu almışlardır. Fakat bunlar öyle büyük para mukabili filân değil de daha fazla ahbaplık, semt yakınlığı ve bl-raz da kuvvetli klüplerde oynamak hevesL yüzünden yapılan değişikliklerdir.
Bu arada Kasıınpaşadan Burhan. Vefaya: Fenerbahçeden Nusret, Vefaya; Vefadan Salâ-
Dünkü konkur Ipiklerden İki estantaııe
huddln, Fenerbahçeye; Kasım-paşadan Hüsnü, Fenerbahçeye; Vefadan Suphi, eski klübü olan Fenerbahçeye: Beyoğiuspordan Şalapl, Fenerbahçeye; Fenerbahçeden Refet, tstanbulspora: İstanbulspordan Şaban. Kasım-paşaya; İstanbulspordan Turan, Beykoza; Süleymanlyedeıı Hicri, Kasımpaşaya kayıtlarını yaptıranlar arasındadır. Bu meyanda İzmir, Ankara ve A-nadoluııun muhtelif şehirlerinden getirtilen oyuncular “Varsa da, bunlar henüz şöhret yapmamış futbolcular olduğundan. İsimlerini kaydetmeden geçiyoruz.
Bunlardan ayrı olarak evvelce Vefadan ayrılarak ecnebi maçlarında Galat »sarayda yer alan solaçık Bülendln de bu mevsim Galatasarayda oynıya-cağı tahakkuk etmiştir.
Vefalı Melih de klübünden istifa etmişse de henüz hangi klii-be gireceği belli olmamıştır. Hâlen Fenerbahçe ve Galatasaray klübil İdarecileriyle temas halinde olduğu söylenmektedir. Kati kararını yarın akşama kadar vereceği muhakkaktır.
Bu arada geçen sene Anka-raya giden Süleymanlyell İsmet İle Zekeriyanın Fenerbahçeye girdikleri de ileri sürülmüş ise de henüz İstanbul bölgesine bu yolda bir müracaat olmamıştır, Transferin son günü olduğundan, bölgenin bugün sabahtan akşama.kadar dolup boşalacağı tahmin edilmekledir.
Haftanın notları
Rio maçları bütün tahminleri sıfıra indirdi
Uruguvayın dur ya şampiyonu olnra-sı sürpriz değil normal neticedir
Fransada bisiklet turu
Müsabakaya giren bisikletçiler dağlık bir mıntakadnn geçiyorlar
Fransada. her sene yapılması anane haline girmiş olan Fransa bisiklet turu müsabakaları başlamıştır. Muhtelif milletlere mensup bir çok bisikletçiler, bu sone de müsabakalara iştirak etmektedir. Müsabakalar merhaleler halinde yapılmakta, sonra her sporcunun bu muhtelif merhaleleri kaç saatte katettlği hesaplanarak birinci, İkinci ve üçüncü gelen bisikletçiler tes-blt edilmektedir.
Rlo’daki dünya kupası maçlarında Üruguvaylılar Brezilya takımını (2-1) yenerek dünya şampiyonu oldular. Bu neticeyi kimse beklememişti. Maçtan evvel bütün dünya kendi sahasında oynıyan Brezilyanın yüzde doksan dokuz buçuk kazanacağım beklemekle İdi Üruguva-ym lehine bahse girmeğe kimse cesaret edemiyordu. 1924 ve 1928 olimpiyatlarında ve 1930 dünya kupası maçlarında olduğu gibi Üruguvaylılar 1950 de de yine bütün tahminleri sıfıra indirerek dördüncü defa dünya şampiyonu oldular. İşin garip tarafı İki defa olimpiyat şampiyonu. bir defa dünya şampiyonu olan Üruguvay gibi bir takımın Brezilyayı mağlup etmesini hepimiz bir sürpriz gibi karşıladık. Fakat mâkul düşünecek olursak bu maçın neticesini pekala normal olarak kabul edebiliriz. Uruguvayın 1924 o lınply adında kazanması hakiki bir sürpriz olmuştu. Ayni takımın 1928 olimpiyadmda tekrar şampiyon olması büyük hayret, uyandırmadı. Nitekim 1930 da yine Cenubi Amerika-da oynanan dünya kupasını kazanması da tabii karşılandı.
Rio’da bu defakl dünya kupasında Üruguvayın kazanacağını tahmin edenlerin sayısı pek azdı. Buna rağmen Üruguvay dünya şampiyonu oldu. Bütün bu neticeleri göz önünde tutarak şöyle bir mütalâada bulunmak yerinde olmaz mı? Herhangi bir maçta peşin yapılan tahminlerin artık hiç bir kıymeti kalmamıştır. Rlo’daki İngiltere - Amerika, İngiltere -İspanya. Amerika - Şill, isveç-îtalya. Brezilya - İsveç, Brezilya - İspanya, Brezilya - İsviçre maçlarının neticeleri hep peşin tahminlerin aksine çıkmıştır.
Bütün bu mülâhazalardan sonra yazımıza şu cümle İle son vermek İstiyoruz:
— Uruguvayın dünya şampiyonu olması bir sürpriz değil, normal bir neticedir.
Üruguvay - Brezilya maçını tahlil ederken bir nokta üzerine parmak basmak yerinde olur.
Brezilya lakımı bu maça muhakkak kazanmak hırsıyla çıktı, İspanya ve İsveç! altışar gol
farkla mağlup eden Brezilya futbolcuları, Uruguvayı behemehal yeneceklerine kat’i İmanları vardı. Maçları takip eden yüz elli binden çok fazla Brezilyalı akla ve hayale sığmaz tezahürlerle oyuncularını şı-martmışlardı,. Yerinde bir tâbirle Brezilya takıntı bu maça yüzü havada çıktı. Buna mukabil sade, mütevazı ve sportmen Üruguvaylılar bu mümtaz karakterlerinden faydalanarak sessizce dördüncü defa şampiyon olmasını tekrar becerdiler. Brezilya takımının rakibini küçümsemesi yüzünden uğradığı akıbet bütün dünya sporcularına bir ders olmalıdır. Brezilya takımı Üruguvay kadar sade ve mütevazı olmasını becerebilmiş olsaydı belki dünya şampiyonluğunu kaybetmezdi.
Atletizm takımımız
Viyanadan sonra Belçikaya da giderek müsabakalar yapacak
Bugün ve yarın Viyanada Avusturya millî takım İle yapılacak müsabakalardan sonra atletlerimizden bir kısmı Avrupa şampiyonasında yer almak üzere BeiçLkayn geçeceklerdir.
İki senede bir yapılan Avrupa şampiyonası son defa 1948 de Osloda tertiplenmişti. 1948 Avrupa şampiyonasında elde edilen bazı dereceleri kaydell-yoruz:
100 m. Me Corquodle İngiliz
10.6
20t m. Me Curquodalc İngiliz
215
400 m. Reardos İrlanda 18.3
800 m. Hansenne Fransız
1.49.8
1500 m. Erikssûn İsveç 3.49.8
5000 m. Reiff Belçika 14.17.6 10000 m. Zapotek çek 29.59.6 Maraton Richard İngiliz
saat 2.35.7
Bir AvusturyalI, karada ve denizde seyreden bir bisiklet İcat etmiştir, Mucit, Tuna nehri üzerinde İlk gösterisini yaparken görülüyor.
Comments (0)