1946 Eylül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1946 Eylül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi

İşçi Arkadaşlar
Eitek ve şikayetlerinizi bize bir mektupla bildiriniz.
Sizin derdiniz.
Bizim derdimizdlr.
“Dertlerimiz» sütununda d jrtlerlnizi neşredeceğiz.

Ekonomik ve Sosyal Alanda Kol ve Kafa İşçisinin Davalarını Güder
Sene : 1 Sayı 5
ŞİMDİLİK CUMARTESİ GÜNLERİ ÇIKAR
Fiyatı 10 Kuruştur.
28 Eylül 1946
Emekçiler hakkında besle nen yanlış fikirler
Hükümetin Son İktisadî Kararları Karşı sında Türk İşçisinin Vaziyeti
-- -— — —--------
Sendika hareketine karşı hücumlar devam ediyor. Bunların sebebi Genel olarak kendi menfaatlerini koruyacak bir teşkilât ağı içinde emekçi sınıfının toplanması olduğu sanılmasın, demokrasiye büsbütün aykırı böyle bir yola sapmaktan bugün en mürtecilerine varıncaya kadar herkes çekinmektedirler.
Muarızlarımızı şaşırtan ve kuşkulandıran cihet kurulmakta olan ve ilgili emekçi yığınları tarafından büyük bir rağbet gö ren sendikalarımızın, hakim sınıfın siyasî teşkilâtları ve idare makinesi karşısında tarna-miit müstakil, kendine buyruk ve inkılâpçı bir ruhta gelişmesidir.
Çalışanları ebedî bir vasilik altında, diledikleri istikamette sülrükliyebileeeklerini sananlar için bu vakıa, ne suretle olursa olsun önüne geçilmesi gereken, tahammül edilmez bir küstahlık sayılıyor.
Bu noktadan hareket edilerek bir çok yersiz isnatlarla, uydur ma şayialarla, kısır kalmıya mahkûm teşebbüslerle saf ha vayı bulandırarak, işçilerin gözünü korkutma manevralarına girişildi. Böylece onları kolay ca sendikalardan soğutmak, perde arkasından burjuvazi ajanları tarafından idare edilen, kukla teşekküller vasıtasile uyuşturmak kabil olacağına inanan larin saflığına şaşmamak elden gelmez.
Bu hareket tarzı açıkça gösteriyorki, yirmi küsur yıldanberi milleti diledikleri gibi idare etmeğe alışmış olanlar, bu müddet zarfında emekçi halkın kültür, sınıfî şuur ve İçtimaî bilgi bakımlarından bütün tahditlere ve imkânsızlıkla' ra rağmen ne derecelerde değişmiş ve olgunlaşmış olduğunun farkında bile olmamışlardır. Halbuki bu günkü emekçi 15 - 20 sene evvelkine nisbetle daha çok aydınlık bir tarzda, ne istediğini, bunu hanği yoldan daha kolay elde edebileceğini biliyor. Topluluğun, tesanüdün ve müstakil hareketin ne muazzam bir kuvvet sağladığını anlıyor, hakikî dost ve düşmanını ayırt etmekte güçlük çekmiyor.
Bu durumu görecek kabiliyette olmıyan ve inkâr edenler için memleketimi-
zin içtimai meselelerini doğ ru olarak kavramak imkânsızdır.
Onlar tabiatile işçi kalabalığı içinde bir çok henüz gözü açılmamış, şuursuz zavallı elemanların bulunduğunu görürler bütün sınıfın da bu gibilerden mürekkep olduğuna hüküm ederler; bir yandan da hasis menfaatleri karşılığı arkadaşlarını satmaya ve kendilerine uşaklık etmeğe hazır birkaç soysuzlaşmış açık göz işçiye rastladıkları için çalışanların çokluğunu istedikleri .tarafa çekebileceklerine, demokrasiye aykırı görüşlerine âlet edebileceklerine inatılrlar.
Bırakalım emekçi sınıfı düşmanları bu kükümleri ina-uarilarile beraber çıkmaz yollarda bocalasınlar...
Uzun çalışmaların ve birikmiş yirmi beş senelik tecrübelerin bize öğrettikleri bunlara hiç uymuyor.
Biz biliyoruz ki emekçiler arasına karışmış bulunan ve bu gün bizce sayısı mühim bir yekûn tutan şuurlu, tecrübeli ve azimli işçiler kararsız kütleler arasında feyizli bir maya rolü oynarlar •••
İçtimaî hareketlerin vc sınıf mücadelesinin kızıştığı sıralarda bu mayanın tesiri âdeta mucizeyi andırır bir şiddet kazanır, şuursuz “neme lâzımcı» emekçilerin de beyinlerinde bir şim şek çakaracasına, harekete ka-fDevamı S. 4 Sü. 5 dç)
En Doğrusu
Bir Tezat
Zonguldak — Kokaksu banliyösü, Haydarpaşa - • Tuzla ■ kadar bile olmadığı halde iki banliyönün fij'atlari arasındaki hudutsuz fark her kesin dikkatini çekmektedir.
Haydarpaşa — tuzla banliyösü 3 üncü mevki gidip gelme 45 kuruştur.
Zonguldak — Kokak su arası ise sadece gitme 125 kuruşu aşmaktakdır.
Halbuki bu iki istasyon arasında, uçaklarda çalışan maden kömürü işçisinin ekseriyetinin aileleri oturmaktadır. Mükellef işçiler, bu pahalılık yüzünden tatil zamanlarında bile evlerine gidebilmek imkânını bulamıyorlar.
Bu fiyat neden bu kadar yüksek acaba?l
tren
İşçi
mi,
yı-dul
Hükümetin 7 eylül akşamı yayınlanan kararları zihinleri yormağa devam ediyor. Halk şu sualin cevabını araştırmaktadır: Bu kararlar yüzünden geçinme vaziyetimiz düzelecek yoksa daha da mı kötüleşecek ?
“Halk» deyince, gözümüzün önünden işçi, ğmı fakir köylü, az maaşlı memur (emekli,
ve yetimleriyle) ve istihsali güç halle geçimini karşılayan küçük sanatkâr kitleleri geçiyor. Yani nüfusumuzun yüzde doksan dokuzu menfaat ve âkibetlerimizdeki bağlılık icabı bu sır.ıf ve zümrelerden birbiriyle candan ilgilenmekle beraber, sayfalarımızın imkânlarını da göz önünde tutarak, bu yazımızda daha ziyade kendi vazi-
Bize gönderilen t
Kitaplar
- -
Gazetemize- Z İçmen i R. Attlee’nin (sosyalizm yolu) adile kaleme aldığıLabaur party, işçi partisinin programını Yıı-nancadan dilimize çeviren Ekme) Mola’nın eseri gönderilmiştir. Kitap İngiliz işçi partisinin liberal burjuvazinin de pek işine gelen programı o-kurken kaypak dünya görüşünü ve kapitalizmle olan u-yuşma mücadelesini tamamen açıklamaktadır, iktidarı eiıne alalı beri bu partinin yaptığı işleı i göz önüne getirince in-

san olaylarla Labaur party'in bunlar karşısında takındığı ta-vur ve çizdiği hareket hatları arasındaki tezadları daha iyi kavramaktadır. Kitabın sonuna doğru şöyle denilmektedir:
(İşçi Partisi memleketimiz ahalisinin cetlerinden almış olduğu içtimai mirasın kıymetini idrak etmektedir, istikbalde daha büyük terakkilere doğru ilerlerken bu güne dar kazanılmış kıymetleri hafaza etmek istiyor)
Kitabın adı Sosyalizmin yolu olduğu halde içersinde Emperyalizm ve dünya pazarlarının taksimi gibi ana İktisadî meseleler her nedense pek sudan geçiştirilmekte ve eserde sosyalizm kelimesi inhisar altına alınmış hissini vermektedir.
Kitabı bitirdikten sonra insanın üzerinde şöyle bir değişiklik yapası geliyor. (Sosyalizm yolu) yerine (Labaur party’in yolu).
İşçi Klübü Kuruluyor
İstaııbuida sendikalar Birliği himayesi altında gayri siyasî ve emekçilerin bedeni ve fikrî inkişaflarını temin amacile bir işçi klubu kurulmaktardir Başarılar dileriz. • L
yetimiz -işçi sınıfının vaziyeti- bakımından yuka-kariki suali çevaplandırmağa çalışacağız.
Hükümetin son kararlan kısaca ;
1) Döviz rayiçlerini yükselterek Türk lirasının dış değerini düşürmek,
2) İthalâta «geniş serbestlik» vermek,
3) Serbest piyasa fiyatından ucuza alîm satmak,
4) “Maliyet unsurlarında indirmeler sağlamak suretiyle sanayi mamulleri ile orman mahsulleri fiyatlarında ve eşya nakliyat tarifelerinde mümkün görülen indirmeler yapmak» tan ibarettir. Bunları birer birer ele alalım :
fDevamı S. 4 Sû. 3 de )
Kurtarılacak çocuk
Bu çocuk köprü altlarındaki çocuk mu? - Balolarda nam ve hesabına dans edilen yoksul çocuk mu? - Millî Eğiti* kabarık göğüslü istatistiklerinin okul çocukları mı?
HAYIR
Bu çocuk hem okuyan, hem çalışan veya çalıştığı için okuyamıyan işçi çocuklardır
- Köprü altlarında, dıvar diplerinde, bodurum palaslarda, parkların ağaç kovuklarında ve hapishanelerin sübyan kovuşlarındaki serseri çocuklar mı? jj
Aş ocaklarında çöplenen, Esirgeme Kurumu balolarında nam ve hesabına dans edil p şerefine kadehler kaldırılan, Yardimsc- I verler Cemiyetinin ruznamesinde her zaman büyük puntalarla adı geçen yoksul çocuklar mı?
(Devamı S. 3 de)
İş ihtilâfları için hususi mahkemeler
Bu haftanın işçiyi alâkalandıran en mühim haberlerinden birisi, hükümet iş ihtilâflarını halletmek üzere hususi muhakeme-obüsdür.
Bugün, iş akdinden dolayi işçi ile patron arasında çıkacak bir bore ihtilâfının halli, borçlar kanununun hükümleri dairesinde, sulh mahkemelerinin vazifeleri arasındadır.
Bir işçinin patronundan hak olarak iddia edeceği alacağı bin türlü kanuni formalitelere uyarak sulh mahkemesinde takip edebilmesi imkânsizdır.Bunun için hükümetten bu kararın bir an evvel tatbikine geçilmesini istiyoruz.
iş ihtilâflarının halli davası her şeyden evvel sür’at ve ihtisas meselesi olduğu unutulmamalıdır.
TEZATLA
Sayfa : 2
Sendika Gazetesi
28 Eylül 1946
HİKÂYE
Tanıdığım İnsanlar
-------♦♦♦♦-----
Bu anlatacağım insanlarla bir sene beraberdim. Onları görmek, tanımak, sevmek; sonra da, tanıtmak arzusu beni böyle onların peşine düşürdü. Onların çalıştıkları, oturdukları, yattıkları, dinlendikleri, dolaştıkları yerlere gitmekle başlıyan hikâyem; onlarla konuşmak, dertleşmek, onları dinlemek; nihayet dost, arkadaş, kardeş ve vatandaş olmakla nihayet bulmuş oluyor. Onlar, önce hafızama, sonra da yüreğime kazıldılar. Bu anlatacaklarını onlardan dinlediklerimin, işittiklerimin, gördüklerimin, yaşadıklarımın hayatıdır. Beni aştıkları için yazıyorum. Onların, bir yarım asra yak n, maceralarının, kederlerinin, sefaletlerinin, etten, kemikten yapılmış diri şekillerinin, bize kadar uzandıklarını görür gibi oluyorum. Onlar şimdi küme küme olmuş, uzun sarı binlerce yüzleriyle, bir o kadar eli, ayağı, kolu, kahırlı kindar yürekleri, kanamış ayak tabanları, oyuk göz çukutları, tırnakları düşmüş ince sarı parmakları, yağ, kir, pislik içindeki ipe dönmüş vücutlariyle, gözü mün önüne geliyorlar.
Onları kıraç, kırmızı ve esmer toprağın üstünde, dar vadilerin, kızgın güneş altındaki yolların kenarlarında, ağır ağır ellerinde lambaları ile ya kuyul-ra inerlerken veya kuyulardan çıkarlarken görüyorum. Soğuk ıslak bir toprağa uzanmış veya ayakta yığın yığın olmuşlar, hayvanlar gibi sessiz sedasız duruyorlar. Toprağın altında karıncalar, köstebekler gibi toprağı bir oya gibi işliyerek, ilerliyen yüzlinlur-ce kahırlı insanoğlunun macerasının tıpkı tıpkı olan, aynı boydaki, aynı hayatı, bir sıra yaşamaya hazır durmuşlar, görüyorum. Onların peşin hikâyelerini, maceralarını dinledim, sonra yavaş yavaş hikâyelerinden, hayatlarına doğru uzandım. Elleri ellerimi sıktı; nefeslerimiz birbirine karıştı; sesleri sesime şekil verdi. Peşin günlerce arkaları sıra gittim; önceleri birbirimize bir tek kelime söylemeden yaşadık. Sevindikleri, kızdıkları, küfrettikleri zaman yanlarındaydım. Hasılı elimden geldiği kadar onlarla yaşamaya çalıştım, yapabildiğim kadarını yaptım. Ağır kokulu lokantalarının yemeklerini, dar kapanık kahvelerinin dumanlarını, terlerini kokularını, çalıştıkları yerlerin sıkıntılı, kahredici havasım, iliklerime kadar doldurduğum oldu. Hasılı ne kadar mümkünse o kadar onlarla olmaya çal ştım. Onlara bir şey bırakabildiğimi hiç sanmıyorum, onlardan bana kalanlarsa yığın yığın kederlerdir. Onların kırk binini birer birer, ayrı ayrı, yı ğın yığın gördüm. Daima düşü nen, hiç konuşmayan insanlardı lar. Bir defa türkü söylerlerken görmedim. Dünyada hiç bir insan da onlarda gördüğüm gibi kederi, elli ayaklı bir hayvan gibi canlı, kıpırdar, konuşur bir şekilde görmedim. Onlar bir ta kim insanlardılar. İnsanoğlunun ve benim benzerimdiler. Dünyayı sevmeye, görmeye nihayet yaşamaya geldiklerine biri inanmıyordu. Dünyanın yaşanabilecek ' bir yer olduğunu sanmıyorlardı, işin en tuhafı sade sefalet çekmeye geldiklerine inanmışlardı, gök yüzüne bakıp bakıp düşünenlerini gördüm. Ama gökyüzünün güzel olduğunun, dünyanın büyük ve her yerinde azçok mesut insanların bulunabileceği ne hiç imanları yoktu, onlar bir takım insanlardı.
* * *
Tren zınk deyip durdu mı vagonun penceresinden çıkardım ilk gördüğüm, dizi dizi, yağ, kir, pislik, ve paçavralar içinde, sarı uzun yüzler, buruk boyunlu, iğri büğrü insanlar oldu. Oturmuş veya ayakta ağız ağıza, |
Başı-
Samsundan bildiriliyor;
Bir işçi çocuğunun feci ölümü Samsun: Tekel tütün deposunda istifçilik yapan Zahide-nin beş, altı yaşlarındaki oğlu Kemal Annesinin çalıştığı saatlerde çocuğa bakacak geride hiç kimsesi olmadığından ve kocası da askerde bulunduğundan yavruyu Samsun Tekel Baş müdürlüğü bakım ve işletme şubesinin çocuk bakım evine bırakmakta idi. 11,'9/1945 günü ^akşam saat tbeş'‘ raddelerinde *ve depo henüz paydos olmadan önce küçük Kemal Belediyenin 4 numaralı'otobüsünün tekerlekleri altında çiğnenerek ölmüştür.
Yapılan soruşturmada Kema lin yaraları var diye bakımevine kabul edilmemiş olması ve anasının çocuğunu sokak ortasında bırakarak çalışma mecburiyeti bu feci kazaya sebep olmuştur. Vaziyetten, ana işletme müdürlüğünü haberdar ettiği zaman — Çocuğu bizim içinmi doğurdun neya-palım— şeklinde karşılık almış kadının haklı şikâyetini (Samsun Tütün İşçileri Sendikası) dikkatle ele alarak vaziyeti b i r Avukat vasıtasile Adliyeye ak-settirmiştir. Bilindiği üzre kreşler sadece temameıı salim olan çocukların gündüz bakılacakları ’ yer değil aynı zamanda çocuk • hastabaııesi olmayan yerlerde j ufak tefek rahatsızlığı olan işçi j

sırt sırta verip, durmuşlardı. Bazıları toprağın ıslak sırtına dalgın, düşünceli, kıçlarını koymuşlar; dağın, sisin, yağmurun içinden çıkıp gelen tirene, bize bakıyorlardı. Gençleri tirenin dur-masiyle vagonlara doğru hücum ettiler. Diğerleri uzakta, boyunları iplerle bize bakmakta devam ediyorlardı. İnip içlerine karıştım. İlk durup onların arasından bu boyunları buruk insanlara, daha yakından baktım. Son derece korkunç yüzleri halâ hatı-rımdadır. Yanyana, bir sıraya girmişler gibi, ayni sanlık, ayni korkunçluk, ayni göz çukurluğunun, bitkin göz ferinin, dermansızlığı içindeki bu kimsesiz insin-lara, kiminin omzundan kiminin tam karşısından, bazılarının yanlarından tekrar tekrar baktım, korktum. İlk defa bir maden işçisiyle karşılaşıyordum, kendimi zorlıyarak onları yaşıyan, kıpır-dıyan, konuşan insanlarmış gibi düşünmeğe çalıştım
Uzaklara, şehre doğru bakmağa başladım. Peşin kara kömür dağlarını sonra kara bir sis içindeki bazı binaları farkeder gibi oldum. Boynunda kocaman bir urganla adeta bir iskelete benzi-yen bir işçiyle, o önümde, şehre, sisin, dumanın, çamurun içindeki şehre doğru yürümeğe başladım.
Hep ayni insanlar devam ediyordu. Yolların kenarına dinelmişler sessiz sedasız konuşuyorlar, bakınıyorlar yürüyorlardı. Kirli ve yırtık bir kasketin, son-derece eski ve pis bir esvabın içinde, kocaman ayakları, ayni korkunçluktaki bir pabucun içinde, önümde yürüyorlardı. Birikirini görmeğe yetiyordu. Birbirlerinden okadar farksız okadar ayni idiler ; Civata, gresyağı denen insanlar.
İyi şeyler düşünmek için kendimi zorluyorum. Yolumu ilk yirmi otuz vagonlu bir kömür tireni kesiyor. Duruyorum. Tiren boyunca san, çelimsiz, sıska bir yığın yalın ayak çocuk,- ellerinde sepet, teneke ile vagonlardan düşen kömür kırıntılarını topluyorlar. Sağdan, soldan mütemadiyen bir takım insanlar geçiyor, başlan önlerinde, sessiz sedasız, bittakat yürüyorlar. Yere kara ıslak orağa karşı peşin öksürüyorlar, sonra tükürüyorlar. Tükürüğe bakıyorum : Kara bir balgam. Yürüyorum. Nihayet yol değişiyor.
Birdenbire kendimi büyük şehirlerimizin birinin çarşısındayım sanıyorum. Uzun ve büyük bir çarşı, iyi giyinmiş insanlar, kadınlar, çocuklar, büyük mağazalar, zengin vitrinler.
Onların dışındayım. Bir takım insanlar geri kaldılar sanırım değil, onları yine ya vitrinlerin veya yol dönemeçlerinin başında şaşkın şaşkın bakarken görüyorum. Sisin yağmurun altında pekala farkolunuyorlar, önümden giden işçiye yanaşıp:
Adından başlıyarak konuşmağa başlıyorum.
— Mehmet, diyor.
— Hamal mısın diyorum.
— Hayır, mükellefim. Ocakta çalışırım, şimdi vardiyadır, yarın sabaha kadar serbestiz, hamallık ediyorum, diyor. Bu bir çır-pılık lafı ağzından ; güçlükle alıyorum, hep dalıyor.
— Kaç yaşındasın ?
— Yirmi beş senedir ocaktayım
— Kaç para alırsın ?
— Yüz yirmi kuruş. Vesâire, vesaire!..
İlhan BERKİN
çocuklarının barınma ve sağlık yeridir. Sirayete engel olmak için böyleleri bittabi tecrit edilirler.
İşçi Sağiığı
Gündelik azlığı ve zorla çalıştırıl manın işçi dimağındaki aksi tesirlerinden
TEMARUZ
İşveren müesseselerin menfaatlerini temsil ve müdafaa edenler (Temaruz) kelimesini ameleye karşı işledikleri haksızlıkların ört bas edilişinde bir maske gibi kullanmaktadırlar. İşçiler arasında sun’i rekabetler yaratarak esasen düşük olaıf gündelikleri yaşatamı-yacak hadlere indirenler, temaruzun ekonomik ve sosyal bakımlardan zeminini hazırladıklarının hiç farkında değildirler. İşçi arasında görülen temaruz vakalarının artışı içtimai sefaletin yayılıp genişlediğinin en önemli delillerinden biridir. Genel olarak işe zorla sevkolunan amelelerin angariyeden kurtulmak için her şeye baş vuracağı tabiidir. ''4
Son derecede ağır maddi zaruretlerin mengenesinde sıkışan; gıdasızlık uykusuzluk, mesken ve giyim yetersizliğinin doğurduğu umumi beden zaafı işçiyi muvakkat de olsa bir kaçamak noktası aramaya sevketmektedir. Hayat şartlarının gittikçe güçleşmesi ve kötüleşmesi yanında yövmiyelerin yerinde sayması, hatta gerisi geriye gitmesi ameleyi o derece canından bezdi-rirki bir iki gün olsun işten kalmak için vücudunda derin ve bazan tehlikeli yaralar açmaktan; hazım ve tenasül uzuvlarını zedelemekten çekinmez. Bunlar arasında çeşitli uzuvlarını saatlerce boğarak tekarruza kadar işi vardıranlar; kulak, burun,
kaynakçı ustası ağır işçi Türk kadını diyorki:
Ben bütün kadınların sanatkâr işçi olmalarını isterim. Kadın sadece fantazi düşünmemelidir. Her işte yılmadan Çalışarak muvaffak olunur
Bana ondan bahsederken : “memleketimizde ağır işçi bir kadındır,, diyerek iyi bir kaynakçı ustası olduğunu söylemişlerdi. Kendisini iş başında tanımak istedim ;
Bakırköy bez fabrikası demirhanesinde çalışıyordu, fabrikaya gittim. İdare müdürü olan genç bir arkadaş arzumu memnuniyetle yerine getirdi, beni bayan Reyhan Ozam’ın atölyesine götürdü.
Kaynakçı ustası ağır işçi bayan Reyhan erkek işçiler arasında günlük mesaisine dalmıştı, sırtında keten bir gömlek, ayağında mavi pantolon vardı. Iş esnasında gözlerini muhafaza için yine mavi camlı bir gözlük takmıştı. Bizi görünce gözlükleaini alnına doğru kaldırdı, nezaket ve incelikle beni karşılayarak selâmladı.
Elindaki oksijen aletini bir kenara bırakarak, bana yer gösterdi, oturdum. Demirhanenin yanan ocağının alevleri karşısında, demir şakırtıları arasında konuşmağa başladık. Burada dokuma iplik tezgâhlarının bozuk akşamı tamir ediliyor, icabında da imâl olunuyordu. Her nevi kaynak ve tesviye işleri yapılı-
ve boğazlarım tahriş edenler çoktur. Böyle hallerde endüstri hekiminin hangi tarafa hizmet etmesi gerektiği meydandadır.
Halbuki mesele tamamen ters taraftan mütalaa edilmekte ve temaruz yapan ameleye üstelik ağır cezalar verilmekte ve iş şartlan büsbütün sıkılıp tahammül edilmez bir duruma sokulmaktadır.
Temaruz sefil şartlar içinde İ kıvranan işçi şuurunun bunaltıcı I ve kendisi için verim» z fazla işe karşı yaptığı bir boykottur temaruzu kaldırmak için işçide mevcut ekonomik krizi düzeltmek. emekçinin hayat seviyesini yükseltmek, satın alma kabiliye tini artırmak ve iş şartlarını çalışılabilir bir hale koymak gerektir.
Keza iş saatlerinin normalin (Günde 8 saal) üstünde oluşu, geceli gündüzlü aralıksız çalış mada temaruzu arttıran sebeplerdendir. Ancak işi angariye olmaktan kurtarmak, emekçinin hayat standardını dünyanın diğer medeni ülkelerindeki işçiler seviyesine ulaştırmak yuvalarının ve yavrularının istikbalini garanti altına almakladırki temaruz önlenebilir. Bir memlekette işçiler kendi aralarında teşkilâtlanıp sendikalarını kurabilir ve haklarım iş verenler yanında arayıp, şikâyetlerini duyurabilirlerse oradaki temaruz da azalır.
SAĞLIKÇI
yordu. Atölyede iki demirci, iki çekiççi, bir tenekeci, üç kaynakçı çalışmaktadır. Bayan Reyhan fabrikanın beş senelik işçisi idi. Daha evvelleride iş piyasasında muhtelif yerlerde iç anadoluda Eskişehir ve Ankarada çalışmıştır. 14 yıllık işçidir. Onu bilhassa Jcniqe adında bir Alman usta yetiştirmiştir. Bana oksijen kaynağını nasıl yaptığım, k-’ç türlü kaynak yapıldığını, iyi bir kaynakçının nasıl yetiştirileceğini anlattı.
—■* Tesadüfenmi kaynakçı oldunuz, diye sordum.
— Hayır ben bu işe heves etmiştim. İşe başladığım ilk günden bugüne kadar hep bu işi tutuyorum.
Demir âletlerini elinde, evinde yumuşak minderine oturup rahat rahat nakış işleyen bir kadının iğnesini zevkle tutuşu gibi bir tutuşu vardı.
— Geçensene dedi hariçten elektrik motoru getiriilemiyordu. Bunlar yerli malzeme ile de yapılamıyordu. Fakat Enver usta ile beraber uğraşarak bu kapakları yapmağa muvaffak olduk.
Enver usta da yanımızda idi. Kendisi münevver Ingilteredc tetkikler yapmış genç bir işçidir, lâf arasında memlekette bol ve iyi makine mühendisi yetişmediğinden dert yanıyordu Ona bayan Reyhanın nasıl olduğunu sordum
— Evvelâ faal ve çalışkandır, bütün mâdeni kaynaklarda ihtisas sahibi olduğu gibi aynı zamanda iyi bir elektrik oksijen kaynakçısıdır. Cevabını verdi.
Bayan Reyhan evlidir. Aksa-rayda oturuyor. Demirhanede bukadar çalıştıktan mada herhalde akşamları evine yorgun argın giderdi, işlerini de belki anasına kardeşine kaynanasına havale ederdi. Buna nasıl bir hal çaresi bulabildiğini sordum. Gülümsedi: — Benim evimde kocamdan başka kimsem yoktur. İşten dönünce evime koşarım, ev işlerimi tanzim ederim. İşbaşı sabah 7 de başlar, 8 saat çalışıyorum. 4 de çıkıyorum. 11 saat çalıştığımız günlerde oluyor Fakat şimdi bu yapılmıyor.
— Ne gündelik alırsınız
— Saaite 55 kuruş geçer.
Konuşmamız genç işçi kadın dolu süt uzattı:
— Buyurunuz içiniz dedi.
Fabrika kaynak gibi insanı zehirleyici İşlerde çalışan işçilerine günde 500 gram süt tahsis ediyormuş oda kendi payından bana bir miktar ikram etti. Tabii haf f şekerli bir süt idi.
Bayan Reyhan ayrılırken bana şunları söyledi:
— Görüyorsunuz dedi, kadın da erkek gibi her işte her sahada çalışabiliyor ve muvaffakda oluyor. Yalnız yılmadan çalışmak lâzımdır. Ben bütün kadınlarda muniskâr işçi olmalarını isterim. Kadın sadece fantazi düşünmemelidir.
Onun her halinde çalışan hür insanın serbest havası vardı, karşısındakine emniyetle bakıyordu. Kendisini saydırıyor ve sevdiriyordu.
Neriman Hikmet
kuruş, elime 440
sona ermişti, bana bir bardak
28 Eylül 1946
Sendika Gazetesi
Sayfa: 3
Kurtarılacak Çocuk
(Birinci Salıifeden devam)
Millî Eğitimin yegâne tanıdığı kabarık göğüslü istatistiklerin okul çocukları mı?”
Yoksa hem okuyan hem çalışan ve çalıştığı için okuyamiyan daha doğrusu yalnız, yaşamak için çalışmak zorunda olan ço-euklar işçi çocukları mı?-
Birinciler için islâh evleri belki yararlıdır, yoksul çocuklara hayır cemiyetlerinin bayramlık hediyeleri belki kâfidir, okul çocuklarına cazip kitaplar bulmak belki bir meseledir. Fakat çalışan çocuğun bu gün ve yarini ile ilgilenmek her halde ön plânda bir dâvadır.
Bu çocuğu iş kanununun maddeleri arasında ararsanız onu bir kenarda sıkışmış ve bunalmış göreceksiniz. Ou altı yaşını doldurmamıştır. Günde sekiz saat çalışacaktır. İlk mektep mecburiyeti dolayısile iş saatleri mektep saatlerine mani olmıyacaktır. (Medde 48)
Maden ocakları: kablo döşenmesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altı ve su altı işlerinde çalıştırılması yasaktır (Madde 50)
12-18 yaş arasındaki çocuklar işe başladıktan altı ay zarfında müessese doktorunun mua-yenesindeu 'geçecekler ve iş kabiliyetleri tesbit edilecektir. (Madde 59)
Bu çocuğu öğleden evvel okulda aradım mevcutdu. Öğle densonra akşam gazetelerini sattı ve gece iplik fabrikasında mekik attı. İş veren okul saatlerini iş saatleri içine almamanın çeşitli yollarını buldu. Ücreti ona göre ayarladı veya gece çalıştırmak suretile tamamladı. Gece çalışan çocuk okula geç kaldı, azarlandı, çalışmadı hırpalandı. Okuldan kaçtı. Ve bir dahada uğramadı. Zaten yaşı da oıı ikiye gelmişti. Sıhhat cüzdanında adının yanına verem kaydı düşülmüştü. Küçücük ciğerlerinde kopan isyan bir akşam onu evinden de kaçırdı. Evinden kaçan çocuk iş-den de kaçtı.
iki ay sonra sübyan koğuşunda numaralandı. Serseri çocuk
Maca
Harpten evvel Macaristanda ancak büyük şehirlerde sendikaların kurulmasına müsamaha edilir, ziraat amelesinde ve hükümet işlerinde çalışanların sen dika yapmalarına müsaade edilmezdi. Harp esnasında ise bütün sendikalar kapatıldı. Şimdi ise Macaristanda kurulan sendikalar millî hayatta en büyük âmil rolünü oynamaktadırlar-
Macar sendikaları merkezi meclisinde reis Kishazi Eden nin gazetelere verdiği beyanata göre Macaristanda sendikalara âza olan amelenin miktarı bir milyondur. Bu miktarın yarısı sanayi işçileridir. 203 bini ziraat amelesidir. 150 bini meslekî işlerde çalışan ameledir. Şimdi evlerde çalışan hizmetçilerde bir sendika halinde teş kilatlandirilmaktadırlar. Bu yeni kurulan sendikalar âzâ miktarını çoğaltmak için çalışmakta, bilhassa tahsil görmemiş ameleyi aydınlatmak için büyük bir faaliyet göstermektedirler. Bu amelenin, amele an-
oldu. Serseri çocuk şimdi yoksul çocuktur. Okuldan, evinden işinden kaçan çocuk hapishaneden, polisten, insanlardan da alabildiğine kaçmadadır. O bu dünyalardan kaçmak için yalnız tabanlarını değil, yumruğunu; biçağını, maymuncuğunu, şeytanî zekâsını, köşe başı sezişini alabildiğine kullanmaktadır.
Bu çocuğu buradan kurtarmak belki mümhündür. Fakat her tecrübe göstermektedirki o bütün bu kurtarmalara karşt koyabilmenin çeşitli hünerleri ni öğrenmiştir. Ve asla teslim olmıyacaktır.
Bu çocuğu ilk rastladığımız yerde, öğleden evvel okulunda öğleden sonra iş yerinde kurtarmak lâzımdır. Bu çocuğu iş verenin vicdanile değil iş kanununun demir eldivenlerile kucakladığımız, gün, ucuz iş kuvveti avcularının elinden kurtardığımız gün, geniş emekçi ailelerinin geçim durumlarını eyileştirdiğimiz nisbette, fiyatların iniş ve çıkışlarına uygun iş kuvvetini koruma ve ücretleri hareketlendirme kabiliyetini gösterebildiğimiz. taktirde çalışan çocuk davası halledilme yoluna girecektir.
Kanunî müeyyideler İktisadî ve sosyal icapların üstünde ve ya altında kaldıkları nisbetde yürürlüklerini kaybederler.
İş kanununun çalışan 16 yaşından küçük çocuklar hakkın-daki hükümleri zayıf ve kifayetsizdir, Körpe çocuk en kötü iş şartları içinde sömürülürken bu yalnız geniş emekçi yığınlarının zararına değil, ileriki nesillerin ergin iş kuvvetini baltalaması bakımından da ehemmiyetle üzerinde durulmağa lâyık büyük bir dâvadır. Bu dava serseri çocuklar, yoksul çocuklar (Lvası değil, çalışan çocuğun körpe iş kuvvetinin şiddetle himayesi ve emekçi ailelerinin refah derecelerinin tayini meselesidir.
Hâdi MALKOÇ
Lığı kuvvetli mücadele neticesin-
r Sendikaları
»nelerine göre tenvir edilmesi en birinci iş olarak kabul edilmektedir.
1947 Nisanında Macar Parle-mentosu hükümetin nasyonali-zasyon plânını tasdik etti. Bu plâna göre kömür, boksit, ali-minyunı, yağ sanayii 1 Tem muza kadar nasyonalize edilecektir. Sendikalar bu kanunu memnuniyele karşılamış ve kanunun çıkmasında büyük bir âmil olmuştur. Macar sendikaları liderine göre bu kanunun tatbikata geçmesi bir çok müşküllerle karşılanacak. Ve mücadeleyi icab ettirecektir. Fakat sendikalar bu mücadeleye hazırdırlar.
Macaristanda sendikalar na-zilerin hükümet ve Belediye makanizmasından uzaklaştın! masında da büyük bir rol oynamaktadırlar Faşistlerin bu işle meşgul olmak üzere şehirlerde ve şubelerdeki sendikalarda komisyonlar kurulmuştur. Her kom:syonun üç âzası vardır: biri Başvekil tarafından, biri alâkadar olan Vekâlet ta-
— Hindistanda grevler —
24 temmuzda 300,000 amelenin iştirakile yapılan bir günlük grev büyük bir muvaffakiyetle neticelenmiştir. Bu grev posta müvezzilerinin ve memurlarının yaptığı greve karşı bir sempati nümayişinden ibaretti. Günlerdenberi 7.U.C. sendikalar konseyi ve komünistler tarafından organize edilen ve Hindistanm her tarafında birden patlak veren bu grev bütün posta servislerini akamete uğratmıştır. Bombayda başlayan, Madrasa kadar yayılan bu grev, nihayet telgraf işçilerine de sirayet etmiştir. Hindistan hükümetinin grevcilere karşı muamelesi gayet dürüst ölmüştür.
Demiryolları amelesi de vaziyetlerinden memnun olmadıkları için posta ve telgrafçılar grevine iştirak etmişlerdir. Daha bir çok amelenin yeniden grevlere başlamak üzere olduğunu Mancester Guardiyen yazmaktadır. Hind işçileri arasında en mülayim olan banka memurları da bir çok şehirlerde grev ilân etmişlerdir. Bilhassa Delhide grevlerin mikdarı çoğalmaktadır. Bu grevde milyonlarca amele ve orta sınıfa mensup bir çok esnaf iştirak etmektedir. Grevler içinde çalkanan Hindistanın iktisadi vaziyetinde müthiş bir durgunluk vardır.
Fransada ücret mücadelesi
Fransız amelesi istihsalin çoğalması için yaptığı mücadeleyi kazandığı gibi, ücretlerin artırılması için yaptığı mücadeleyi de kazanmıştır. Aşağıdaki liste Fransız amelesinin komünist partisi ve 7 G. G. nin rehperliği altında kazandığı dâvaları göstermektedir:
Ücrel ve aylıkların çoğalması: Bütün amele ücretlerinde vasati yüzde 18 artırma.
Kadın işçiler: Evvelce yüzde • on nisbelinde kesilen ücretlerin eski miktara çıkarılması.
Memur maaşları: Yüzde 25 nisbetindc artırma.
Aşağı ücret alan amele: Bu amelenin ücretlerinde yüzde 35 bir artırma.
Fakir ailelere yapılan yardım: Yüzde elli nisbetinde bir çoğal-
ma.
İçtimai sigortalar: Yüzde 25 artırma.
İhtiyarlık sigortası: Yüzde 39 dan yüzde 46 ya kadar artırılmıştır.
Sendikaların mücadelesi neU cesinde meydana getirilen bu artırmalar, (lalların yükselmesi karşısında ehemmiyetini kaybetmiştir. Şimdi Fransız amelesi fiatların düşürülmesi için mücadeleye geçmiştir. Amelenin yap-
rafından, biri de sendikalar umumî merkezi tarafından seçilmektedir. Merkezi komite re i sine göre işçiler istihsali çoğaltmak, mahsulün keyfiyetini islâh hususunda büyük bir faaliyet^ gösterdikleri gibi, fazla mahsul ^istihsalinde işçi rekabetine girişmişlerdir-
İşçi “beynelmilel sendikalar hareketine gelince: Biz bütün beynenmilel sendikalar kongrelerine iştirak etmekteyiz. Dünya sendikaları federesyonuna dahiliz» demiştir. Biz bütün komşularımızla ve dünya işçileriyle dostluğumuzu kuvvetlendirmeğe çalışıyoruz. Bütün birleşmiş milletler sendikalarında faşizmin imhası hususunda bir leşmeleri Amelenin beynelm lel dostluğunu kuvvetlendirecek en büyük âmildir. Bütün kuvvetimizi bu mücadeleye, ve amele haklarının sağlanmasına vermekteyiz.,, Demiştir.
de fiatların pek yakında düşürüleceği tahmin edilmektedir.
Ücretlere yüzde yirmi beş zam talebile başlayan işçi grevleri yüzde on sekiz olarak kabul edildikten sonra Fransada bütün devlet makinesine şamil bir memurlar grevi başladı Halen polislerin ve gümrükçülerin de katıldığı bu grev gittikçe büyümededir. Grev halinde bulun-mıyan kısımlar da bu grevlere geniş mikyasta müzahirdirler.
Amerikada Grevleri Men eden kanun
Amerika harp biteli beri müthiş grevlerle çalkanmaktadır. Kömür grevi biter bitmez, de-I miryolları grevi başlamış, bunun üzerine Cumhurrcisi Truman kongreye müracaat ederek grevi men eden ve grevcilere karşı hükümetin silâhlı kuvvetler sevketmesini kabul eden bir kanunun kongreden geçirilmesini istemiştir. Kongre öteden-beri ameleye karşı bir mücadele açmış olduğu için bu teklifi kabul etmiştir. Fakat ayan bunu büyük bir ihtiyatla karşıladığı için bir komiteye havale etmiş, komite da bu kanunların şimdilik tehir edilmesine karar vermiştir. Her iki siyasî cephede de - kongre veâyanin-da - bazı liderler seçimlerin arifesinde sendika liderlerile bir mücadeleye girişmeye taraftar değildirler.
Madenciler sendikası lideri John Leuvis, ve demiryolları kardeşlik sendikası liderinin iddialarına rağmen sebepsiz Truman’ın teklifinin kongre ve âyandan çıkacağı mnhakkak değildir. Truman’ın kanun teklifi amele arasında olduğu kadar Amerikan efkârı umumiyesiude de büyük bir hoşnutsuzlukla karşılanmıştır. Eğer bu kanun kabul edilecek olursa amele hareketleri büyük bir iflasa sürükleneceği gibi, Truman da efkârı umu ın iyeyi tamamile kaybedecektir. C.1.0 liderlerine göre bugünkü vaziyet karşısında bütün sendikaları birleşerek hareket etmeleri zaruridir. Fakat sendika liderlerinin ne Mr. Leuvis in ne de maden sendikaları lideri Mr. Greenm n
Avrupada bütün amele birleşiyor
Avrupanın her tarafında amele sınıfının birleşmemesi yüzünden doğan felâketli neticeler, bugün bütün işçiler tarafından anlaşılmıştır. Amele sendikalarının ve amelenin birleşmemesi faşizmin ilerlemesini kolaylaştırmış, dağınık bir halde olan amelenin boynuna faşizm boyunduruğunun takılmasına yardım etmiştir.
İkinci cihan harbinin ateşleri arasında işgal altına giren memleketlerde amele müstevlilere karşı birleşipjnücadeleye geçtiği gibi, harpten sonra da kendi haklarını korumak için birleşmenin ne kadar zaruri olduğunu öğrenmiştir. Sendikaların birleşmesi.
Bu birleşmenin en bariz örneğini sendikaların birleşmesinde görürüz. Avrupanın her tarafında sosyalist ve komünist partileri tarafından desteklenen sendikalar birleştikten sonra büyük bir süratle inkişaf etmiş, seslerini hükümete ve meclise gayet kolaylıkla duyurmağa muvaffak olmuşlardır Fransa, Çekoslovakya, Polonya, İtalya, Yugoslavya ve diğer bir çok memleketlerde kuvvetli, müttehit, merkezileşmiş sendika teşkilâtları kurulmuştur.
Yeni demokrasinin inkişaf etmekte olduğu memleketlerde sendikaların böyle süratle inkişafı, irticaın köklerini kazımak için oynadıkları mühim rol, halk kitleleri için milli hayatın yeniden kurulmasında gördükleri büyük hizmet, amelenin birleşmesinden doğan faydaların en büyük delilidir. Bununla beraber Avrupa-nın ve Amerikanın bazı yerlerinde bu amele birleşmesini bozan sendikalar da vardır. Bunlar amele haklarını ayırmakla amelenin menfaatine aykırı hareket etmektedirler. Amerikadaki A. S. L. Amerikan işçi birliği Amerikada sanayi işçileri de dahil olmak üzere bütün işçilerin birleşmesine mani olduğu gibi, bu sendika Italyada da amelenin birleşmesine mani olmaktadır. Amerikan işçi birliği liderleri beynelmilel dünya işçileri federasyonunda da bu ilgililiği yaratmağa çalışmış, fakat bereket versin buna muvaffak olamamışlardır.
Beynelmilel amele sendikalarının birleşmesi ise, amele haklarının müdafaasında ameleye süratli muvaffakiyetler kazandırmıştır. Amele hareketini ikiye ayıran bazı sendikaların mevcut olmasına rağmen, _ amelenin birleşme hareketi bu muhalif sendikaları zaafa uğratmakta bazı yerlerde tamamile iflâsa sevket-mektedir. Avrupada yakın bir zamanda sendikaların tam bir birlik haline gelmeleri uzak değildir. Amelenin federasyonlar ve konfederasyonlar halinde birleşmesi kendilerini gerek memleketleri gerek diğer memleketlerde ihmal ediiemiyecek büyük bir kuvvet haline getirmektedir. Eğer bu birleşme harpten evvelki devire kıyas edilecek olursa, müthiş bir ilerleme göstermiştir. Sanfransisko konferansında sendikaların oynadığı rol, siyasi sulh konferanslarında amele sendikalarının nüfuzu, ancak amelenin birleşmesinden doğan kuvvettir.
(Amerikan İşçi Birliği Lideri) bu zarureti anladığına dair e-mareler yoktur. C.I.O (Sanayi teşkilâtlar komitesi) bu zarureti müdrik olduğu gibi, diğer sendikaların da Truman ve kongreye karşı birleşmeğe davet etmiştir.
Sayfa : 4
Sendika Gazetesi
28 Eylül 1945
Kocaeli Sellüloz Sanayii İşçileri Sendikası
(ANA NİZAMNAMESİ)
1 — Kocaeli Vilâyeti sınırları içinde Sellüloz Sanayii İşçileri Sendikası adı altında gayri siyasi bir cemiyet kurulmuştur.
2 — Sendikanın adı bu nizamnamede kısaltılmış olarak «S. S.
I. S.» remzi ile gösterilmiştir.
3 — Maksat ve Gayeleri :
a ) Kocaelinde mevcut Sellüloz Sanayii İşçilerini iş verenler ve hükümet makamları nezdinde temsil etmek, işçilerin hak ve menfeatlerini korumak ve içabında mücadele etmek.
b) işçilerin içtimai ve kültürel sahalarda inkişaflarını sağlamak için beden terbiyesi sanat ve ihtisas kursları, okuma odaları açmak, sahne ve temsil, konferans vermek, icabında broşür ve mecmua gibi yayın işleriyle uğraşmak, işsiz kalan Sendika azala-rina iş temin etmek çarelerini aramak ve ilâh...
c) Sendika azasının sıhhi durumlarile alâkadar olmak ve bunun temini için fabrikadan parasız muayene ve tedavi çarelerini temin etmek için teşebbüslerde bulunmak, hastalıane, sanaloryom ve dinlenme yurtları açtırmak, kazalara karşı ve işsizlik neticesi sefalete düşen arkadaşlara idare heyeti kararile maddi yardımlarda bulnnmak.
4 — Giriş ve Çıkış
Sellüloz Sanayiinde çalışan bütün işçiler, müstahdemler ve bu sanayi ile alâkası olup da Sendika kuramıyacak kadar azınlıkta "kalan işçiler din ve milliyet farkı gözetilmeksizin Sendikaya aza olabilirler. Sendika menfaatine aykırı harekette bulunanlar ve işçi sınıfının umum menfaatlerini baltalıyanlar idare heyeti karariyle Sendikadan çıkarılırlar.
5 — Teşkilât :
S. S. 1. S. ın merkez idare heyetini 11 kişilik daimi bir idare meclisi azalan teşkil eder. İdare meclisine seçilen azalar ilk içti-mada kendi aralarından birini sendika mesul kâtipliğine, bir di-’ğerini hesap ve vezne kâtipliğine ve bir üçüncüsünü de teşkilât kâtipliğine seçerler. Bu suretle teşekkül edecek üç kişilik daimi icra komisyonu Sendikanın bütün işlerini tedvir ederler ve idare meclisine karşı mesuldürler.
6 — İdare meclisi lüzum gördüğü takdirde, daimi icra komisyonuna yardımcı olarak mümessiller ihdas eder. Mümessiller daimi surette Sendika mesul kâtibi ile temas eder ve ona karşı mesuldürler.
7 — Sendikanın bilumum muhaberatından mesul kâtip mesuldür.
8 — İdare meclisi azalan her on beş günde bir defa olmak üzere mesul kâtibin başkanlığında içtima eder ve daimi icra komisyonunun vereceği faaliyet raporunu tetkik eder
9 _ Sendikanın idaresi bu ana nizamname ile idare meclisinin vereceği kararlara göredir. Daimi icra komisyonu bunun haricinde hareket edemez.
10 — Sendikaya mukayyet aza her altı ayda bir Umumî içti ma akteder. Bu içtimada işçi sınıfını ilgilendiren umumî meseleler görüşülür, münakâşa edilir ve idare meclisine lüzumlu direktifler verilir.
11 — Sendika azası her sene muntazaman kongre akteder ve bu kongrede idare meclisinin vereceği raporu ve hesabatı tetkik ederek idare meclisinin geçmiş faaliyetinden dolayı ibra eder veya alınması icab eden tedbirleri karar altına alır. Sendikaya kayıt’1 azanın umumî içtimağa kongreye daveti ve bu içtimalarda alınacak kararların azaya bildirimi, ya bir beyanname veyahut gazetelerde neşir edilmek suretile yapılacaktır.
12 — Senelik kongrelerde Sendikada mevcut azanın ekseriyetiyle idare meclisi azalan yeniden seçilir. Bundan başka kongre 5 kişilik bir kontrol komisyonu seçer. Ana nizamnamenin tadili de ancak kongrelerde ekseriyetin vereceği karar ile yapılabilir.
13 — Kontrol komisyonu reisini kendi arasından seçer ve her ay mumtazaman toplanarak Sendikanın hesabını tetkik eder ve azanın nizamnameye aykırı hareketi karşısında disiplin cezaları veya Sendikadan çıktırılma karan verir. Kontrol komisyonunun vereceği kararlara ancak kongrede itiraz olunabilir, Kongre kararları katidir.
Muvakkat hüküm î
ilk kongre toplanmcaya kadar S. S. 1. S. kurucular heyeti ta-tarafından bu ana nizamnameye göre idare olunur. Bu heyet ilk kongreyi Sendikanın resmen teşekkülünden en çok üç ay sonra toplantıya çağırmağa mecburdur.
Gelir Kaynakları :
14 — Sendikanın gelir kaynokları: Girişte bir defaya mahsus olmak üzere bir azadan bir lira yazılma ücreti ve lıer ay azanın vereceği asgari 50 kuruş aidatları ve bundan başka ihtiyari te-berrüler, Sendika faydasına verilecek müsamere, temsil ve her nevi spor gösterilerinin bıraktığı kârlar ve benzerleri.
15 — Kocaelinde bir İşçi Sendikaları Birliği veya bu maksatları güden bir teşekkül vücut bulur bulmaz Sellüloz Sanayii İşçileri Sendikası umumî bir içtima aktederek alınacak karar üzerine bunlara iltihak edecektir.
16 - Sendika faliyetini tatil zorunda kaldığı takdirde tasarrufundaki malları Kocaelindeki mevcut İşçi Sendikaları Birliğine mevcut değilse, İstanbul İşçi Sendikaları Birliğine bu da mevcut değilse istanbulda mevcut azası en çok üç işçi Sendikası arasında taksim edilir.
Kurucular; Ahmet Barın makina işçisi, Salih Üçersaka Sellüloz işçisi, Yunus Ural Pişirme işçisi, Ahmet Efe Odun Sellülozu işçisi, Zahit Boztuna Tesviyeci.
Hükümetin son İktisadî kararları karsısında Türk işçilerinin vaziyeti
ı Emekçiler hak-i kında beslenen
; vanFss fikirler
* J»
Baş makaleden Devam
I
nşmak, ve burjuvazi ajanlarının değil, kendi namuslu rehberlerinin arkası sıra yürümek ihtiyacı uyanır. Biz bunları iyice biliyoruz, ve tam kalb rahatlığı ile sendika kurma faaliyetine devam ediyoruz. Bundan başka çıkar yol olmadığına da kuvvetle iman ediyoruz.
Şuurlu emekçiler takımiie bizimle beraberdir. Müşterek gayretlerimizle önümüze çıkacak tekmil engelleri aşmağa muvaffak olacağımızdan emin olarak saflarımızı ve adımlarımızı siklaştirmalıyız.
Gelecek yazımızda sendika düşmanlarının bu soysuz hareketleri karşısında emekçi kütlelerinin ne yolda hareket etmeleri lâzım geldiğini açıklıya-cağız-
SENDİKACI F. — K.
gö-ser-fay. mal
Bu artışın, ilkin ithalât malları sonra da ham maddelerini dışarıdan tedarik eden sanayii mamulleri maliyetlerinin ve nihayet iç fiyatların yükselmesine sebep olacağ. âşikardır. Bunu karşılamak üzere alınmış olan öbür ka-kararların ne rol oynıyabileceği-ni aşağıda göreceğiz. Fakat şimdiden söyliyebiliriz ki, eğer bütün tedbirler ilân edilmiş olanlardan ibaretse, iç fiyatlar mutlaka yükselecektir. Bu yükselişin zararını ithalâtçı tüccar çekecek değildir. Tersine, geniş serbestlikten vc ihracatla elde edilecek dövizlerden faydalanarak daha çok iş yapıp daha fazla kâr sağlıyacaktır. O halde bu karardan faydalanacak olanlardan birisi de ithalâtçı tüccar zümresidir. Ya fiyat artışlarını kimler yüklenecek? Her zamanki gibi başta işçi sınıfı gelmek üzere halkın kitleleri.
2. işçi sınıfının vaziyetini ta-kab etmek üzere hakiki ücretlerin son on yedi yıllık seyrini gözden geçirirsek “her zamanki gibi„ demekte ne kadar haklı olduğumuz anlaşılır. 1929-1933 buhranının yükünü taşıyan baş ta işçi sınıfı olmuştur. Ücretler duşmuş, yem vergiler binmiştir. 1933 den sonra mal ve hizmet fiyatlarında kaydedilen yükseltmelere karşılık 1937 ye kadar ücretlerde bir değişiklik olmamıştır. Yani kârlar artarken hakiki ücretler düşmeğe devam etmiştir. 1937 ılc 1939 arasında pek hafif yükselmeler olmuş ise de, işçi 1929 daki geçinme seviyesine bile erişememiştir. Sonra harp gelmiş, geçinme endekslerine giren mal ve hizmet fiyatlarındaki yükselmeler 1943 yılında bu endeksleri 1939=100 den 342 ye yükseltmiş, ücret endeksleri ise aynı yılda, bazı işletmelerde ancak 206 yı lutahilmiştir. Yani işçi al m kabiliyetinin %40 mı kaybetmiştir. 1943 den sonra ücretlerde yükselmeler olmuşsa da, bu, hiç bir zaman daha yüksek bir seyir taklb eden fiyat yükselişini karşıbyamamıştır. Bugün memleket vasatisi itibari-le işçi sınıfı 1930 a nazaran alım kabiliyetinin % 15-20 sini kaybetmiş Bulunmaktadır. Bir işçi ailesinin 1939 yılında, aylık ortalama kazancının 25 lira civarında olduğu göz önüne getirilirse bu %40, % 15-20 nin manâları daha iyi anlaşılır. Bugünkü aylık ortalama kazanç 70 lira civarındadır. Yani 1 eriyle 20
Şimdi yeniden fiyaklar yükselecek, İşçi ücretlerinin artacağıma dair ne bir karar, nc de bir belirti vardır. Tersine, yer yer şahit olduğumuz işsizliklerle birlikte ücretler de düşmeğe doğru bir meyil görülüyor. Demek k: son kararın da zararını, başta işçi sınıfı çekecektir. Fakir köylü ile az maaşlı memurun ve geçimini güç halle sağlayan küçük sanatkârın durumları da hemen hemen aynıd.r.
Türk lirasının dış değerini düşürme kararını alkışlayanlar, ö-bür tedbirlerle iç fiyatların yükselmesine engel olunacağını söy lüyorlar. Gelecek hafta da bu tedbirleri inccliycceğiz.
SENDİKACI
İstanbulda Yeni Bir İnşaat işçileri sendikası kuruluyor
İstanbulda yeni bir inşaat işçiler sendikası kurulmuştur. Ku rucuhe yet şunlardan ibarettir ;
Kemal Balyoz, Mustafa Ay-yıldiz, Emin Şaşmaz, Kemal Yaran, Abdulkadir, Haşan Çakmaz, Gavant Arabacı Nejdet Gücüyen, Nuri Tek, Ligor Çatı, Nusaet Külâhçı, Dimitri Papâ-yani, Mustafa Ayyıîdiz, yeni sendikaya başarılar dileriz.
Hastaneye Yatırılmayan bir işçi arkadaş kaldırımlar üzerinde kaldı.
23 Eylül ğünii Cibali Tütün Fabrikasından, Gurcba hastanesine gönderilen 2558 sıra numaralı bir vatandaş muayeneden sonra evine giderken kaldırımlar üzerine düşmüş ve sa-atlarca bitap bir halde kalmıştır.
Bilâhare yanında bulunan karisi ve tesadüfen karşılarına çıkan bir işçi arkadaşı tarafından evine götürülmüştür’
SENDİKA :
Bu gibi vak’alar hergün rastlanacak kadar boldur, çünkü hastanelerimiz bugünkü durumu karşılayamıyor . İşçilerimizin sağ iğim korumak için bir an evvel İşçi hastanelerinin inşasına şiddetle lüzum hasıl olmaktadır.
YIĞIN
Beklenen Fikir mecmuası
1 Ekimde çıkıyor
tiuftarajı Bmncı SaiâJeıİe
1. Birincisi döviz rayiçlerini yükselterek Türk lirasının dış değerini düşürmekti. İthalâttan alınıp ihracata verilen primleri döviz rayiçlerinin içine sokmak gibi bir şekil değişikliği dışında, bu kararda hiç bir yenilik yoktur. Tek değişiklik primli rayiçlerin yeniden °/050 civarında yükseltilmesidir. Burada bizi alâkadar eden de bu yükseliştir. Bunun, dışarda yabancı ithalâtçı vc ihracatçıların, içerde ise, bir yandan yerli ihracatçı ile ihraç malları müstahsilinin, bir yandan da yerli ithalâtçı ile bütün müs tehliklerin ve müstehlik olarak işçi sınıfının vaziyetleri üzerinde farklı ve sınıflar bakımından zıt tesirleri olacaktır.
DIŞ TESİRLERİ :
a ) Yabancı ithalâtçı, verdiği yabancı paraya karşılık yerli ihracatçının eline bu karardan sonra daha fazla Türk lirası geçeceğinden, esasen piyasasına hakim olduğu ihraç mallarımız için daha ucuz fiyat vermek imkânlarını bulacaktır
b) Yabancı ihracatçı ise, gerek bu yolla elde edeceğimiz dövizlerden, gerekse aşağıda receğimiz «ithalâta geniş bestlik verme» kararından dalanarak bize daha fazla satabilecektir.
O halde döviz rayiçlerini yiik-şeltme kararı yabancı tüccarın lehindedir.
İÇ TESİRLERİ :
a) İh racatımız bakımından
1. Yerli ihracatçı, meselâ İngiliz ithalâtçısına yapacağı beher Sterlinglik mal satışına karşılık, Merkez Bankasından eskisinden %55 nisbetinde daha fazla Türk lirası akacaktır (eskiden primiyle 731, şimdi 1135 kuruş). Bu suretle ihracatçının, bir yandan satılamıyan malların satılabilme-siyle alış-veriş imkânları artmış, bir yandan da, hususiyle satıla-bilen mallarda, kâr imkânlanl çoğalmış olmaktadır.
O halde, içerde bu karardan faydalanacaktardan birincisi, ihracatçı tüccar zümresidir.
2. ihraç mallan müstahsili için de bu karar hiç şüphesiz faydalı olacaklır.Ancak, yıllık gelirinin tamamını istihsal ve geçinme masraflarına harcamak zorunda bulunan az topraklı küçük müstahsilin, kararın ters tarafından gelecek masraf artışları yüzünden, bu işde pek de kârlı çıkmı-yacağım söylemek hatalı olmaz. Netekim bundan önce ihracata %48 prim verilmesiyle küçük müstahsilde herhangi bir refah alâmeti görülmüş değildir.
O halde, ihrç malları müstahsili içinde de bu karardan faydalanacak olanlar büyük toprak sahipleridir. Ne ihraç mallan istihsal etmeyen geniş köylü kitleleri, ne de az topraklı ihraç malları müstahsili.
b) İthalâtımız bakımından
1. Yerli ithalâtçı, meselâ Amerikalı ihracatçıdan yapacağı beher Dolar’lık mal mübayaasma karşılık. Merkez Bankasına eskisinden %45 fazla Türk lirası yatıracaktır (eskiden primiyle 193, şimdi 280 kuruş).
Sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden: Adil Yağcı Tertip ve Baskı F - K Basımevi

Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi

r----------------------------”
İşçi Arkadaşlar :
Dilek ve şikâyetlerinizi bize bir mektupla bildiriniz.
Sizin derdiniz.
Bizim derdimizdir.
“Dertlerimiz» sütununda dertleri nizi neşredeceğiz.
V.__-___—_______———-/
Ekonomik ve Sosyal Alanda Kol ve Kafa İşçisinin Davalarını Güder
Sene : 1 Sayı 4
ŞİMDİLİK CUMARTESİ GÜNLERİ ÇIKAR
Fiyatı 10 Kuruştur.
21 Eylül 1946
Sendikaların Gaye ve Ödevleri
Kolunu kaybeden İŞÇİ
Okuyucularımızdan aldığımız mektuplardan ve kendilerile konuşmak fırsatını bulduğumuz işçi arkadaşlarla yaptığımız hasbıhallerden, Sendikaların ne bi-çîm teşkilâtlar olduğu, hangi gayeler için nasıl çalışmaları gerektiği hakkindaki anlayış ve düşünüşlerde el’ân büyük bir vüzuhsuzluk ve karışıklık hüküm sürdüğünü anlıyoruz. Bu bahsi iyice aydınlatmadıkça yüzümüzü güldürecek derecede verimli bir iş göremiyeceğimiz besbellidir.
Bu bahse tekrar dönüşümüzün sebebi de budur. Sendikacı arkadaşlarımızın ve her gün biraz daha kabaran Sendika hareketi dostları Emekçi kütlele rinin bu İsrarımızda bizi haklı bulacaklarından eminiz.
Sendikanın ne olduğunu iyice kavrayabilmek içiıı, evvelâ onun ne olmadığını bilmek gerektir-.
Sendikayı, âzalarının cl birliği ile istihsal, nakil veya sa-ir; bir iktisadi teşebbüse girişerek, sağlanacak kazancın, bir kısmını emekçilerin faydasına ve kalkınmasına tahsis eden, bir müessese sayanlar olduğu gibi, onu siyasî Emekçi partisinin bir başka türlüsü sayanlara da rastlanıyor. Halbuki, Sendika ne kazanç gayesi güden bir iktisadi teşekküldür, ne de bir Sosyalist partisi.
Birinci kategoriye giren müşterek iktisadi teşebbüslere (kooperatif) denilir. Bazı sermayedar guruplarının nufuzu altına düşmemek ve ait öldüğü sanayi şübesi (istihsal, nakil, yapı ve ilâh...) emekçilerinin menfaatlerini ön safta daima göz ö-nünde bulundurmak şartile, e-mekçi kooperatifleri de teşvik edilmeğe ve desteklenmeğe değer.
Fakat buular Sendikalardan bam başka birer İktisadî teşekküllerdir. Sendikalar hem İktisadî hem de içtimai teşekküllerdir. İktisadidirler, çünkü iş saatlerile, işçi ücretlerile ve işletme kârından işçiye ayrılan payı yüksek bir seviyede tutmakla meşgul olurlar. İçtimaî dirler, çünkü istihsalin işçi sağhğma, şeref ve haysiyetine uygun bir tarzda teşkilâtlanmasını ve emekçilerin kültürlü ve şuurlu insanlar gibi yaşamalarını sağlamağa uğraşırlar.
Partilere gelince, bunların büyük çokluğu Burjuvazinin, Sendika hareketine açıktan açığa düşman siyasi teşekkülleridir. Çalışanları ücretli iş esaretinden kurtarmayı üzerine a-lan Sosyalist Emekçi Partisi
Sendikalara yabanel değildir. Fazat o emekçiler sınıfının u-mumı ve müşterek menfaatlerini korur, her günlük siyasî mücadelelerini sevk ve idare eder ve sendika hareketlerini her suretle desteklemek sure-lile, milletin bütünlüğünü istis-marsız bir cemiyete, Sosyalizme kavuştirmaya uğraşır.
Halbuki, Sendikaların asıl ö-devi daha mahdut ve muayyen bir saha ile ilgilidir. Onlar daha ziyade, kapitalist cemiyet içinde emekçilerin durumunu kabil olduğu kadar iyileştirmeğe çalışırlar. İş saatlerini azaltmak, gündelik ücretleri arttırmak, iş şartlarını sağlığa uygun kılmak, koilektif mukavelelerle keyfi işten çıkarmaları önlemek ve ilâh... gibi tedbirlerle her günlük yaşayışlarında e-mekçilerin sefaletlerini hafifletmek gayesini güderler.
Sendika bu Ödevleri başarı ile yerine getirebilmek için, her çalışma yerinde emekçilerin çokluğunu içinde toplamış olmalıdır.
Aksi takdirde, muayyen bir takım metalibi gerçekleştirmek uğrunda mücadeleye atılmak zorunda kaldığı zaman, teşkilâtsız kalabalığın şuursuzluğu ve ilgisizliği patronun mukavemetini kolaylaştırabilir. Hattâ umum çalışanların faydasına girişilen hareketlerin bile neticesiz kalması tehlikesiyle karşılaşılabilir.
Sendikaların ödev ve gayesi yalnız emekçilerin gündelik mrnfeatlerini korumaktan ve haksızlıkları önlemekten ibarettir sanılmasın.
Sendikalar aynı zamanda, kendilerine mensup emekçi tabakalarının kültür seviyesini yükseltecek çareleri arayıp bulmaya, mesken şartlarını iyileştirmeğe, yapılmış veya yapılacak İçtimaî sigortaların ve sair iş gücünü koruma kanunlarının harfi harfine tatbikini kontrol etmeğe ve lüzum hasıl olunca çiğnenmiş hakların korunmasını mahkemelerden istemeğe de mecburdurlar ve nihayet devlete veya hususi şahıslara ve şirketlere ait büyük istihsal, nakil ve sair iktisadi müessese-lerde fiili, kontrol hakkı kazanarak, emekçiler sınıfının ihtilaçlarına ve menfeatlerine en uygun şekillerde bunların işletilmesini sağlamak da Sendikalara düşeu vazifelerdendir.
Sendikaların nüfuzlarını arttırmaları ve faaliyet sahalarını gittikçe genişl^tebilmeleri azalan sayısının teşkilât dışı ka-(Sonu S. 4 Sü. 3 de)
SENDİKACI
ha-bulunduğu saat kaza oldu, nu-
Osman l*ncr
Kocaeli Sellilüz sanayii kâğıt fabrikası 2 inci kısmında mıir makinelerini i
dairede 7 Ağustos günü 2.20 sularında bi k*w.« «j makine temizleyicisi 2057 ’ maralı İzmitin Servetiye köyün-deual335-doğumlu Osman Ta-mer’iu sag kolu makinenin kin dirseğinden ezilip koptu.
çarkları altında kal
kes-arak
(Devamı S. 4 Sü. 3 de )
: -- • : -3—.--sûr-?, -«m
En Doğrusu
Ankara radyosu ve Sendikalar
----------73 ----------
Yurdumuzda 7 ay gibi çok kısa bir zamanda kurulup 20000 işsize iş temin eden iş bulma bürolarımızın bu mühim muvaffakiyetini göz önüne getirecek olursak bu dâvayı da cn kısa zamanda başarabileceğimizden emin olabiliriz.,,
Sendika: önce şu kaydedil-' mek istenilen 20,000 rakkanu hakiki miktarın son derece altında olmakla beraber memleketimizdeki işsiz sayısı hakkında bir fikir vermektedir ikinci olarak.da | yukarıda yapılan açıklamanın [ ekonomi politik adlı müsbet bir ilmin ana prensiplerini hiç nazarı itibara almadan yapıldığını da [ tebarüz ettirmek isteriz. İşçi dâvasının bir kaç kanun çıkarıp bunu latbikla haledilebileceğinden bahsetmek modern iktisadı hiçe baymak demektir. İş kanunu ■1937 denberi yürürlükte- olduğu (Devamı S. 4 Sû, 4 de)
11.9 46 günü akşamı Ankara radyosunda Çalışma Bakanlığı adına bir konuşma yapan Bursa çalışma müdürü bay Şevki Yazman ezcümle demiştir ki: "iş verenlerle işçi arasındaki anlaşmazlıkları işçi lehine hal etmek maksadı ile dünyanın bir çok yerlerinde sosyalizm ve komünizm gibi bazı siyasi doktirinler tatbik olunmaya çalışılmaktadır biz tamamen kendimize has olan görüş ve teşebbüslerimizle bu çok önemli dâvamızı kuruluş ve gelişme halinde bulunan Çalışma Bakanlığı teşkilâtı ile hal edebileceğimize İnanmaktayız. Gayemiz iş verenle işçi arasındaki uygunsuzlukları gidermek, yürürlüğe sokulan kanunlar çerçevesinde münazaaları hal etmek, patronla amele arasında adil bir hakem rolü oynamak ve bu suretle memleketimizde sanayiin aksamadan inkişafını cl birliğile temin etmekten ibarettir.

Paris Sergisine kimlerin; hangi eserleri gönderildi?
Pariste milletîearası bir resim sergisi açıldı. Bu sergiyi Birleşik milletler teşkilâtı Unrra menfaatine ve sulh konferansına bir medhal olmak üzere tertip etti. Vc üye milletlerin _ ressamların-dan eserler istedi. Ve bir de şartı vardı: sanatkar eserinde 1939 harp yıllarında yaşıyan milletinin halet ruhiyesini asks ettirecekti.
Bu sergiye bizim ressamiar-mızda davet1 edildiler ve 40 tablo-lu biı heyetle Parise gönderildi. Sergi so nunda bu eserleri bizde göreceğiz. Fakat bu gün biz kimlefm hangi eserleri Parise gitti bilmiyoruz. Harp yıllan içinde memleketimizde ileri realist resim sanatı cereyanları görüldü. Amma bu cereyan hoş karşılanmamıştı. Açılan sergilerde bu genç ressamların eserleri sansüre tâbi tutulmuş, halka gösterilmesine müsaade edilmemişti.
Peki amma şimdi Paris Sergisine hangi eserlerimizle iştirak ettik. Mümtazların «fırın» tablo-larile mi?, «insanlar birleşiniz» eserile mi ? Kemallerin rehinelerde, Nuriierin «yolculuk var» la-rile, haşmetlerin «düğünlerde» mi? Yoksa "D» grupunun natür mortları, Peyyizajları, müstakillerin yoksa güzel kadın Nü’leri manulyalarile mi ?
i9çi


İyi Şoförlerin günahı :
Bir taksi şoförüne sordum : günde kaç para kazanırsın? dört liradan sekiz liraya kadar dedi. Bir araba sahibine sordum : Yirmi ile otuz arası dedi; şoför iyi oiursa daha da artar.
İyi şoförün ne olması lâzım-geldiğini seksen sene düşünseniz bulamazsınız. Arabasına iyi bakan mı ? Hayır, belediye nizamlarına riayet mi ? Hayır, vicdanını taksi saatiyle ayarlayan mı? Hayır.1
İyi şoför müşterilerle sık sık kavga edecektir. Saat 80 kuruş

aima-
Sendikalist şoförler harı! harıl çalışıyorlar.
yazdığı zaman 160 kuruş
sini bilecektir. Bu yüzden sık sık altıncı şubeye karnesini kaptıracak, ceza yiyecektir de patronuna ağzını açıp gık deneyecektir.
İyi şoför on saat direksiyonda dört saat arabanın altında çalı-, şacaktır. İyi şoför ne bahasına olursa olsun her akşam patronuna otuz, lirayı eriştirecektir.
İyi şoför harbin doğurduğu, karaborsanın besleyip büyüttüğü ve haris bir patronun ağında avlanmış bir garibedir. İyi şofo-( Devamı S. 4 Sü. 4 de)
TEZ ATLAR
Sendika Gazetesi
Sayfa : 2
21 Eylül 1946
Başka memI e k e 11 e r d e
neler oluyor?
-----~ r~ _ 1 fTT"— -
Fransada Son Sendika Hareketleri
Fiatlar ve Ücretler
Fransa'da işçilerin fiatların yükselmesine ve ücretlerin arttırılmasına karşı yaptığı mücadele halâ keskin bir şekilde devam etmektedir.
Fransız sendika hareketi fiyatların yükselmesine karşı amele ücretlerinde yüzde 25 bir artırma istemektedir. Geçen sene 1945 mayıs ile 1946 arasındaki istihsal nisbeti (1938 100 itibar edilirse) yüzde 35 den yüzde 70 nisbetinde artmıştır. Bu müddet zarfında bir çok zaruri ihtiyaç maddelerinin fiatı ise yüzde 60 dan yüzde 70 e kadar bir artırma göstermiştir. Fakat fiatların bu yükselmesine karşı amele ücretlerinde hiç bir yükselme olmamıştır. İstihsal maddelerinin fiatı artınca, amelenin alım kabiliyeti şüphesiz ki azalmıştır.
Bunun sebebi de sanayicilerin, vasıtaların kâr hadlerinin yükselmesi, bunlar istihsal maddelerinde fiatlann yükselmesinden büyük servetler biriktirdikleri halde, amele ücretlerinin sabit kalmasıdır. Bugün Fransada harpten evvelsine nisbetle 200,000 fazla vasıta vardır. Bu vasıtalar şehir işçileri için gıda Hatlarını müthiş surette artırmakta, köylüler için de istihsal vasıtalarının fiatlarını yükseltmektedirler. Bir köylünün 7000 franka sattığı bir inek şehir kasabında halka 20,000 franka satılmaktadır.
4 temmuzda Fransız hükümeti tarafından içtimaa dâvet edilen milli iktisat konferansında bu vaziyet gözden geçirilmiştir. Konferans sendikalar hareketinden (C . G. T) 13 mümessili,Hıristiyan sendikalarının 3 mümessili, umumi ziraat Konfederasyonunun 10 mümessili, 12 patron, bir kaç küçük müstahsil ve hükümet mümessilinin iştirakile toplanmıştır. .
Patronlar muhalif kalmak şar-tiyle bütün mümessiller, amele sendikalar hareketinin (C- G* T ) teklif ettiği amele ücretlerinde | yüzde 25 tezayüdü kabul etmiş- ı tir. Konferans bu teklifi faaliyetine esas olarak kabul etmiş, hayat seviyesinde bir pahalılığa meydan vermeden bu teklifin hayata geçirilmesi çarelerini aramıştır.
İktisat konferansı gaye olarak amele ücretlerinde alım kabiliyetini artırmağı, fiatların istikrar bulmasını, fiat kontrolünü hudut altına alınmasını, zirai istihsal hatlarının tesbitini, istihsal ile istihlâk arasındaki uçurumu dolduracak çarelerin bulunmasını, fiatların yükselmesine mani ol mağı gaye olarak kabul etmiştir. (M. R. P.) ve patronların amele ücretlerinde tezayüt yapılmamasında İsrar etmelerine rağmen konferans ücretlerde yüzde 15 artırma yapılmasını kabul etmiştir. (C. G. T.) sendikalar hareketi bu tezayüdün yüzde 25 olması için mücadelesine devam etmektedir.
Fransa harptenberi ilk defa birçok gıda maddelerinde nisbi bir bolluğa kavuşmuştur. Yağmurlu başlayan baharın geçen kapları, mensucat, elbise*
Hasköy kalafat yeri işçileri Üç ayda 18-20 yövmiye ile çalışan işçiler - patronların angaryaları - kışın kalafat yazın rençberlik - bir senede yol parasını bile çıkaramıyorlar"
seneye nisbetle sebze istihsalinde yüzde 180 bir tezayüt göstereceği tahmin edilmektedir. Mütahassısların tahminine göre yakın bir istikbalde «Fransa yiyebileceğinden fazla et istihsal edecektir.» Fakat bu işçiler için ucuz gıdaların bir bolluğu mânasını ifade etmez. Et halâ bir çok şehirlerde nadiren bulunmakta, şehirlerde büyükler halâ I süt içememekte, az şarap içebil-mektedirler. Gıda fiatları hala yüksektir. Bu vaziyet karşısında sendikalar hareketinin, fiatlan gözden geçirmek fiat yüksekliği nisbetini ve karaborsacılığı hükümete bildirmek üzere bir halk komitesinin kurulması hakkında yaptığı teklif hükümet tarafından kabul edilmiştir. Fransanın muhtelif yerlerinde halktan ve işçilerden müteşekkil «Fiat kontrolü komiteleri» kurulmuş, bir çok defalarda fiatların mühim bir şekilde düşürülmesinde âmil olmuşlardır.
İngilterede fiatlar yükseliyor.
Ingilterede mühim bir derecede fiatların yükseldiği görülmektedir. Bu yükselme yalnız karaborsada değil hükümetin kontrolü altında olan maddelerde de mevcuttur. Bir çok istihlâk maddelerinin fiatı yükselmiş, kira fiatlan artmış, hükümet elinde olan trenlerin ücretleri yükseldiği gibi, yine hükümet elinde olan kömür ve diğer maddelerin de fiatları yükselmektedir.
Ingilterede bu fiat yükselme siyaseti sendikalar tarafından çok tehlikeli görülmektedir. Çünkü I hükümet halâ amele ücretlerinin artırılmasına, bilhassa kadınlara müsavi ücret verilmesine halâ muhaliftir.
Belçikada fiatlar düşüyor.
Belçika hükümeti, hazirandan itibaren istihlâk maddelerinin Hatlarında yüzde on nispetinde fiatların düşürülmesine karar ver iniştir. Belçika sendikaları bu fiat düşürülmesinin meydana getirdiği neticeleri, bu fiat düşkünlüğünün hangi maddelere şamil olduğunu, bilhassa bu fiat düşkünlüğünden istifade ederek yarın için bir çok maddeleri karaborsaya kaçıran manifaturacılar için bir tetkikat açılmasını islemektedirler. k jf Sendikaların bu İsrarı üzerine Başvekil bir «Milli amele konferansının» toplanmasını (Sendikaları hükümet ve patronların iştirakile) kabul etmiştir. Bu meseleler bu konferansta tetkik edilecektir.
Başvekil amele ücretlerinin düşük olduğu bir çok sahalarda sendikaların tasvibi karşısında amele ücretlerinin yükseltilmesini de kabul etmiştir.
Sovyet Rusyada da fiatlar düşüyor.
Sovyet hükümeti istihlâk maddelerinin Hatlarını düşürmek hususunda kat’i adımlar atmaktadır. 2 temmuzdan itibaren ayak-
- ~Çorap,
Hasköy kalafat yeri, karaya çekili piyasa motorlariyle dolmuş, bir o kadar motor da sahilde demir atmış, tamir için sıra bekliyor. Kızana çekili motorların arasında bir labirentte gezer gibi dolaşıyorum. Bazı motorların güverte tamiratı yapılıyor, bazılarının ise makineleri onartılıyor, tamiratı bitmiş teknelerin zehir boyası çekiliyor.
Kalafatçılar ellerinde tokmakları, konuşmadan çalışıyorlar. Hepsinin üzerlerinde, kirden artık eski renklerini tamamen kaybetmiş iş tulumları var. İşçilerin ekseriyetini gençler teşkil ediyor.
Saat oniki oldu, tokmak sesleri ağır ağrır kesildi. İşçiler sekiz, on kişilik gruplar halinde civardaki aşçılara gitmeye başladılar.
Beni Hasköye çağıran makinist arkadaşla, bizde onlara katıldık. Girdiğimiz aşçı dükkânında, bütün masaları kalafatçılar işgal etmiş. Çoğu birer kap sulu bir yemek yiyip iştahlarını ekmekle bastırdıktan sonra, birer sigara yakıp kalafat yerinin karşısındaki onbaşının kahvesine, bir kısmı da deniz kenarındaki kahveye gittiler.
Onlarla konuşmanın tam manı. 1___
Arkadaşımla beraber, deniz kenarındaki kahvede, genç lerin toplu bir halde oturdul bir köşeye yerleştik.
Arkadaşım Hasköylü olduğu için bu işçilerle ahbaplığı olduğundan, kolaylıkla tanıştık.
— Nerelisin ? Diye söze I ladım.
Soluk yüzlü, gözleri ve I alnı ışıl ışıl parlayan bir işçi
— Ben Ciddiyim, arkadaşların hepsi de Karadenizlidir! Diye cevap verdi.
Bir başka işçi tatlı Karadeniz şivesiyle biraz da öğünerek:
— Zaten, Karadenizden başka yerden kalafat işçisi çıkmaz. Diye ilâve etti.
— İşler nasıl, her zaman iş bulabilirmisiniz ?
Bu sualin, şu öğle paydosunun verdiği yarım yamalak keyfi galiba kaçırmış olacak, gözleri kederle dolarak birbirlerine baktılar, sonra birisi anlatmaya başladı : ’
— Kalafat yerinde, iş pek belli olnıaz. Zaten kış aylarında hemen de iş yoktur. En fazla iş zamanı şimdi olduğu halde yine de bir sürü işsiz var. Ben oniki aydır buradayım 85 yövmiye yaptım. İşle, öteki arkadaşlarda söylesin, bunca zamandır buradalar, kaç yövmiye yapmışlar.
Yanımda oturan Cideii işçi; arkadaşının sualine çevap veriyor :
— Memleketten geleli dört ay sabun ve diğer bir çok zaruri maddelerde yüzde kırktan eksik olmamak şartile fiatların düşürülmesine karar verilmiştir.
Sovyet Rusyada malların karaborsaya kaçırılmasına imkân olmadığı için işçiler bu fiat düşürülmesinden derhal faydalanacaklardır.
Amele hem fiat düşürülmesinden hem dc istihsal edilen maddelerin bolluğundan istifade edeceklerdir. ’ ı
za-
i»Çİ-klan
baş-
terli
oluyor, daha 25 yövmiye yapıtım. Yarından sonra bizim motorda iş bitiyor, yine işsizlik başlıyacak.
Bir başka işçi sigarasını derin derin çekip atıktan sonra :
— İş nerede arkadaş!. Diyor. Bak ben işsizim. Üç ay içinde topu topu 18—20 yövmiye alabildim.
Artık öteki işçilerin söylemesine lüzum yok. Burada işsizlik korkunç bir ölçüde.
— Bari, ne yövmiye alırsınız? Diye suali değiştiriyorum.
— Ne kadar olacak ki? Di-diyorlar, üç, dört lira birşey verirler. En çok alanımız yedi lira alır. Çırakların hali bizden de kötü. Fıkaralar yüz elli kuruş yövmiye ile sabahtan akşama kadar didinip dururlar.
On iki ayda 85 gün çalışanlar orada burada sürünür durur.
Kalafat işçilerinin söylenecek sözleri ; ek çok. Fakat saat bire geliyor, ister istemez konuşmamızı kestik. Bir işçi sandalyesinden kalkarken :
— Eh, bize müsaade!. Dedikten sonra, sabaha kadar konuşsak yine de hepsini anlatmış olmayız. Diye ilâve etti.
Biraz sonra kalafat işçilerinin tokmakları tekrar işlemeye başlamıştı.
kalafatçıya bakıyorum. Bu işçi 7 lira yövmiye alsa bile, bu p>ara 365 güne bölününce, gün başına iki liradan da az düşüyor.
— Boşta olduğunuz günler ne ile geçinirsiniz ?
İşçilerden birisi, alnına düşen kirden tarazlanmış saçlarını bir el hareketiyle arkaya attıktan sonra :
— Dur, ben sana bizim işi iyiçe anlatayım. Diye başlıyor. Bizim yövmiyeleri motor sahipleri verir. Onlar ustabaşile hesap görürler. Ustabaşı da bizim defterleri tutar, çalıştığımız gün-
Ankara İşçi ve Sendika haberleri!
İstanbul dan Ankaraya gelen bazı sendika düşmanları ve yardakçıları burada . tayyare fabrikası, D. D. yolları atölye-* teri, beraber ve unlu mamulle işçileri guruplarile te mas ederek sendikaların siyaî ceryan ve hareketlere âlet oldukları ileri sürülerek cesaret kırıcı propagandalar yapmaktadırlar. İşçiler arasında sendika tâbiri yerine birlik tabirinin kullanılması zira sendikaların yabancılar hesabına milli menfaatlere aykırı olarak çalıştık lan yıyılmaktadır.
■ *
Ana nizamnamesi hazırlanarak müracaat halindeki (unlu , mamuller işçileri sendikası) menfi zihniyet taşıyan propaganda sonunda değiştirmeler yapılarak birlik şekline sokulmuştur.
» * t>
Berber işçileri sendikasının kurulması için seçilen kuruculara birlikcilerlerce ileri sürülen baltalayıcı ve geri fikirlerle kandırarak sendika yerine birlik tâbirinin kullanılması kabul edilmiştir.
» *
Birlikçiler etrafına topladıkları işçi guruplarına sendika

iere göre paramızı verir. Bazan da bu parayı tam vermez, içsiz kaldığımız günlerde alacalımızdan bize harçlık verir. Dükkân sahibiyle (kalafat yerinin sahibi) paraca bir alış verişimiz yöktur. Yalnız boşta olduğumuz günler, dükkân sahibi bizi çalıştırır. Para falan almayız, angaryaya çalışırız. Kızağa motor çekeriz, yahut denize indiririz. Zaten, dükkân sahibi de dünya kadar parayı bu işten kazanır. Onun bütün kazancı bundandır. Motor sahiplerilc tekneyi kızağa çekme işini pazarlık eder. Sonra işsiz kalafatçıları çağırır. Çekmeyin diyeceksin! Ne yaparsın ki mecbursun. Sonra bir daha buralarda çalışamazsın ki!..
Daha fazla konuşmadı, kalafat yerine doğru düşünceli düşünceli baktıktan sonra sustu.
Yeni bir sual sordum :
— Nerelerde yatıp kalkarsınız ?
Terle sıvanmış kirin bir kat daha koyulaştırdığı esmer yüzlü bu işçi anlatmaya başladı :
— Civarda bekâr odalar var. İçimizde evli olan yok. Üçer, dörder kişi bir oda tutarız. Kimimiz bunu da bulamaz. Açıkta, kayıklarda yatar. Zaten kış aylarında burada durmayız. Memlekete gider rençberlik ederiz. Hani memlekete bir kuruş götü-rcbilsck. Ancak yol parası bulabiliriz. Onu da göze alamıyan-lar orada burada sürünür durur.
Kalafat işçilerinin söylenecek sözleri pek çok. Fakat saat bire geliyor. İster istemez konuşmamızı kestik. Bir işçi sandalyesinden kalkarken :
— Eh, bize müsade 1 Dedikten sonra, sabaha kadar konuşsak yine de hepsini anlatmış olmayız. Diye ilâve etti.
Biraz sonra kalafat işçilerinin tokmaklan tekrar işlemeye başlamıştı.
Safa M. YURDANUR
Ankara toplantısının neticesi alındı
Bölge Çalışma müdürlerini» Ankarada yaptıkları toplantıda alınan kararlar şunlardır!
İş kanununun bütün iş yerlerine teşmili, hastalık, asker, maluliyet ile iş yerinden ayri-lanlarııı müktesep haklanma korunması için yeni hükümlerin iş kanununa konulması, geceleri kadın ve çocukların çalış-tırılmamaları; temsilci işçi seçiminin büyük ■ iş yerlerinde yapılması işçinin sebepsiz işten çıkarılmaması; kanunundaki ceza müeyyedelerinin çoğaltılması; iş mahkemelerinin kurulması; işçilerin karne usulüne bağlanması kalifiye işçi yetiştirilmesi; sağlık ve emniyet tüzüğünün tatbikat neticelerine göre gözden geçirilmesi; işçi toplama merkezleri kurulması, sağ lık durum'arııun kontrolü, deniz, tarım işçileri kanunu tasarısının çabuk yapılması, iş teftişlerine yardımcılarına tekâmül kurslarının açılmasıdır.
Sendikacı : Bu hususta verilecek cevabımızı muhafaza et-
j mekteyiz.
kurarlarsa işlerinden çıkarılacaklarını birliklerini destekledikleri taktirde işlerinde kalmaları Sağlanacağı vadedilmekte-dir.
Ilhan Sarpkaya
21 Eylöl İM
Sendika Gazetesi
Sayfa: 3
İşçi Sağlığı
Tütün işçilerinin sağlık durumları
Tütün, içinde bir çok zehirli maddeleri ihtiva eden ve zehirli tesirini içenlerden ziyade onu işliyen emekçiler üzerinde gösteren keyif verici bir nebattır. Tütünün ihtiva ettiği zehirler arasında işçilere en çok zarar veren ( nikotin ) dir. Nikotinin bu tesiri taze tütünde görülmez; yani tütün ekimi ve toplaması ile uğraşanlar böyle bir zehirlenme tehlikesine maruz değillerdir. Tütün zehirinin meslek bakımından vücude giriş yollarından en mühimi teneffüs ve cilt yollarıdır. Havaya karışan tütün tozları ve mayalanma esnasında çıkan buharlar teneffüs yolu va-sıtasile, ellere bulaşan üsareler de cilt yolundan zehirlenmelere sebep olurlar. Bu zehirlenmeler iki şekilde kendini gösterir. Birisi yeni işe başlıyan bilhassa genç şahıslarda ilk altı ay zarfında görülen had zehirlenmedir. Diğeri ise uzun seneler tütünde çalışanlarda yavaş yavaş meydana çıkan müzmin zehirlenmedir. Her ikisinde de baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantıları, asabiyet halleri, uykusuzluk, iştahsızlık, kansızlık, mide bağırsak iltihapları, soğuk ter, gözlerde yanma ve yaşarma gibi şikâyetler mevcuttur. Bundan başka kadınlarda âdet bozuklukları, doğumdan sonra kanamalar da sık görülür. Nikotinin vücutten çıkış yolları idrar, ter ve süt olduğundan nikotin anne sütü vasıtasile çocuklara da geçer ve bilhassa yeni doğanlarda zararlı tesir yapar. Anne ve çocuğun sağlığı bakımından gebe kadınların doğumdan bir ay evvel işi bırakmaları ve 4-6 hafta sonra işe başlamaları lâzımdır. İhtimam gören anne ve çocuk için hiç bir tehlike mevcut değildir.
Tütün yaprakları ile çalışanlarda ve bilhassa yaprak damarlarını ayıklıyanlarda görülen mühim bir arıza da ellerde der-matitler ve tırnaklarda ağrılı kalınlaşma ve tırnak dökülmesidir. Tırnak düştükten sonra yenis gelirse de bir iki hafta sonra ağrı ve dökülme yeniden başlar. Bu vaziyette yapılacak en iyi şey iş şeklini değiştirmektir.
Bundan başka tütün işçilerinde diş eti iltihapları ve nikotinin göz sinirine dokunması ile göz bozuklukları da fazla görülür.
Müzmin zehirlenmeye uğrayanların halk arasında salgınlar yapan bulaşıcı hastalıklara karşı mukavemetleri azalır. Tütün işçileri arasına bilhassa dizanteri kolay yayılır. Tütün işçilerinin vereme fazla yakalanmaları da daima münakâşa mevzuu olmuş
İki İşçi Yaralandı
Sürat mensucat fabrikası işçilerinden Ahmet makineleri temizlerken ağzında tuttuğu irice bir vidayi yutmuştur. Şişli hastahanesiue kaldırılmış ise* de sıhhî vaziyeti ağırdır.
*
* *
Yine Haydarpaşa gannda manevra yapan iki vagonun arasında kalarak Aziz adında bir işçi ağır surette yaralanmıştır.
Bir çok tetkikler veremden olduğunu
mühim bir meseledir, memleketlerde yapılan tütün işçileri arasında ölümün çok yüksek göstermiştir. Fakat hakikatte ve
remin asıl sebebini tülün tozlarının akciğerler üzerine yaptığı tahriş tesirinden ziyade tütün işçilerinin bizde olduğu kadar başka yerlerde dc patronlar e-ünde en aşağı bir hayat seviyesinde en az bir karşılıkla cn fena iş şeraitinde çalıştırılmalarında aramalıdır. Tütünü işleten_ patronların gayesi işliyenlerin sağlık ve varlıklarını düzene koymak değil, en az bir masrafla en çok kâr elde etmek olduğuna göre bir taraftan da en u-cuza çalışabilecek işçiler (kadın ve çocuklar) bulmaya matuftur. İşçilerin daima tâbi tutulması lâzım gelen sistemli tıbbî muayene ise hiç bir zaman yapılmamaktadır. Çünkü, bilhassa hususi, hiç bir fabrikada işçinin menfaatlerine çalışan ve işçi sağlığı ile iş hıfzısıhhasını esas tutan bir endüstri hekimi hemen yok gibidir. Bu sebepten henüz başlangıç devresinde bulunan veremliler kendisi için bir taraftan çok kötü olan bu şartlarda sırf günlük nafakasını çıkarabilmek için gücünün tükeneceği güne kadar çalışır ve sağlam arkadaşları için de daimi bir tehlike menbaı teşkil eder. Böy-lece iş hıfzısıhhasının ve kâfi gıdanın henüz girmediği bu atölye, fabrika ve işçi evlerinde verem elini kolunu sallıya sallıya işçiden işçiye, işçiden çocuğuna ve nesilden nesile gezer dolaşır. Gıdasızlık, fena mesken şartları, hastalarla bir arada bulunma gibi sebepler veremin husulünde tütünden daha mühim bir rol oynar. Tamamile sıhhi yapılmış atölye ve fabrikalarda tütüne elle mümkün mertebe az temas ederek çalışan, tam kalorili gıda alan, iyi bir mesken serâiti bulunan ve sık sık tıbbi muayenelerle sağlığı kontrol edilen î$çi-lerin tütünü işlemesinde hiç bir mahzur yok gibidir. Bu arada işçiye verilecek mesleki öğütler de çok önemlidir. Şahsi temizlik için lavabolar hatta duş mahalleri yapılmalı, ayrı iş elbiseleri temin edilmeli, işçiler de yemek yerken ve helaya giderken ellerini iyice temizlemelidirler. Anneler için her imalathanenin yanında kreşler ve süt verme mahalleri bulunmalı ve buralarda anne ve çocuklara gereken sıhhi ihtimam gösterilmelidir.
cak bu güzel şartlar altında tün, tütün işçileri için zararlı madde olmaktan çıkar.
SAĞLIKÇI
An-tü-bir
i
Ayakkabı işçileri toplanıyor.
Öğrendiğimize göre, İstanbul ayakkabı işçileri sendikası bu ayın sonunda olağanüstü toplantısını yapmağa karar vermiştir.
Faaliyete geçtiğinden itibaren üç ayını tamamlamakta olan bu sendikaya devam ı başarılar dileriz.
SENDİKALARIMIZ TEŞKİLÂT
SİSTEMİ
Şemada: (1. S. B.) I İstanbul (I. S. B.) II İzmir (1. S. B.) II Samsun (I. S. B) IV Ankara işçi sendikaları birliği.
♦♦♦♦♦♦
(I. S F.) 1 Türkiye mensucat I. S. F.) 2 Türkiye kösele deri ve ayakkabı (I. S. F.) 3 Türkiye tütün (I. S. F.) 4 Türkiye nakliye işçileri sendikaları federasyonu olarak gösterilmiştir. (1. S. B.)lere bağlı olan (l.S.)ler de işçi sendikalarıdır. Bunların hem 1. S. B. ve hem de meslek veya sanayi şubesi bakımından Türkiye işçi sendikaları federasyonlarına bağlanmaları gösterilmektedir. T. (I. S. K.) Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonudur.
(İ. S. B.) ye bağlı olan I. S. 1 dokuma I. S. 2 trikotaj 1. S. 3 ayakkabı I. S. 4 tütün 1. S. 5 debbağ (1. S. B.) II ye bağlı olan t. S. 1 mensucat 1. S. 2 ayakkabı (1. S.) 3 tütün.
III (I. S. B.) ye bağlı olan t. S. 1 tütün I. S. 2 nakliye.
IV (i. S. B.) ye bağlı olan I. S. 1 şoför ve otomobil tamiratı işçileri sendikalarıdır.
Ş. şube M. de mümessilliklerdir.
♦♦♦♦♦♦
i. S. B. 1er
(İşçi Sendikaları Birliği) Nerelerde kurulmalıdır.
1 — İstanbul
2 — Trakya
3 — Kocaili
4 — Bursa
5 — İzmir (Eğe bölgesi)
6 — Zonguldak ve havalisi
7 — Eskişehir
8 -— Ankara
9 — Kayseri
10 — Sivas
11 — Malatya
12 — Diyarbakır
13 — Samsun
— Tırabzon
115 — Çukurova (Adana ve valisi)
— Aydın (ve havalisi)
14
ha-
16
1 — Maden
2 — Maden sanayii
3 - Kömür
4 — Kereste ve orman sanayii
5 — Nakliye
6 — Şimendifer
7 - Elektrik
8 —
9 —
10 —
li —

Muhabere
İnşaat Ziraat
_ Mensucat
12 —"Tütün
13 — Ayakkabı deri ve kösele
14 — Liman (Tahmil ve tahliye)
(Dok)
15 — Basın ve Yayın
16 — Deniz
Şemada görüldüğü ve izahtan da anlaşılacağı veçhile yurdumuzda muhtelif şekillerde sendika kurulacaktır. Memleketimizin sanayi ve kültür bakımından geriliği buna sebep olmaktadır.
Sendikalar tercihan işletme vc ya istihsal şubelerinde kurulmalıdır. Her hangi bir fabrikada iki ilâ üç yüz tutarında bir işçi topluluğu varsa derhal o fabrika ve işletmede bir sendika kurulmalıdır.
Geçen yazılarımızda da bildirmiştik aynı şehir ve ya bölgede aynı sanayi şubesinden bir iki üç ve hatta dört ayrı sendika kurmak bunları bir arada kurmaktan daha doğrudur. Gerek mücadele ve gerekse taktik ba-
M M M
sissisek kal-
kımindan bu suretle hareket etmek zarureti vardır.
Başka memleketleri aynen kop-ye etmek mecburiyetinde değiliz bizim memleketimizin kendine mahsus hususiyetleri vardır. Bunları daima göz önünde tutacağız.
Bu şekil sendika kuruluş temi Diyalektik sendikalizm temidir ki bunun faydası büyüktür. Her cihetten geri
mış memleketimizde bu şekil kuruluş sistemi pek çabuk ve kısa bir zamanda Türkiye emekçi kitlelerini refaha götürebilecek en esaslı ve sağlam bir teşkilât sistemidir.
Hali hazırda gerek sendikalar ve gerekse sendikalar birliği nizamnamelerinde sendikalizmin esas ödevlerinden biri olan kol-lektif mukaveleler akti ve emekçi kitlelerinin işsizlik anlarında geçimlerinin garanti altına alınması hakkında maddeler eksik-
Ankara işçilerini ayartmağa çalışıyorlar.
Ankaradan haber verildiğine göre:
Burada 7-9-946 da Şaban Dc-ınirekler, Sabit Yardaç, Ekrem Şen ocak gibi gayretli işçiler tarafından kurulan (un ve unlu maddeler imalâtı işçileri sendikası) tam faaliyete geçeceği bir sırada İstanbuldan Ankara-ya giden Sendika düşmanları burjuva partilerinin yardakçıları ve emekçi kitlelerini yanlış yola sevketmek istiyenler bol ke-seden vaitler edip hatsız hesapsız paralar harcıyarak teşkilât iş-lcrinde henüz tecrübesiz olan bir çok işçiyi ayartmışlar (işçi dernekleri birliği) adı ile tepeden inme nizamnamelerde tamamen iş verenleri iltizam e-den, değişmez kurucular meclisi olan ve idarecileri tamamen kendilerinden ibaret bulunan bir totaliter statü meydana getirmişlerdir. Keza Ankara berberleri tam sendikalarım meydana getirecekleri bir sırada aynı tuzağa düşürülmüşlerdir. Ankarada kuruluş halinde bulunan bağımsız işçi sen-
tir. Bu da maddi imkânsızlıklar dolayısiledir. Kısa bir 'zamanda diğer medeni memleketlerde olduğu gibi bizde de sendikalar kanununun kabulünü müteakip emekçi kitlelerinin refah ve saadetlerinin temini maksadile nizamnamelerimize lüzumlu maddeler ilâve edilecektir. Şimdilik bunu yardım sandıkları ihdasile telâfi etmeğe uğraşmaktayız.
İşçi arkadaşlarımızdan ricamız avanturistlere, satın alınmış de-magoklara ve bozgunculara yüz vermeyip senelerdenberi hayatlarını bu uğurda harcamış tecrübeli, inkılâpçı sendikalist arkadaşlarına itimat ederek yalnız sendikalar etrafında toplanmalarıdır.
Haydi arkadaşlarl..
İlk pilân önümüzde her şuurlu arkadaş diğer arkadaşını tenvir edecek; pilânı gerçekleştirecektir. Hedefimiz budur.
SENDİKACI
dikalarinın samimi teşebbüslerine sed çekmek ve bunun yerine emekçilerin inisiyatifini bilvasıta yollardan iş verenlerin ellerine alabilmeleri için baş vurulmadık çare namuslu işçi arkadaşlara yapılan hatıra gelmedik iftira ve tehdit kalmamıştır.
Zonguldak Sendikacılarının teşebbüsleri
Maden kömür havzası işçileri Sendikası, Maden işçilerine bir Verem hastahanesi inşa edilmesi için Ereğli kömürleri işletmesi Umum Müdürlüğü nezdinde teşebbüse geçmiş, Ekonomi, Çalışma ve Sağlık Bakanlıklarına da müracaatta bulunarak bu davada sendikayı desdekleme-lcrini istemiştir.
Müracaat, Zonguldak kömür havzası işçileri arasında memnunlukla karşılanmıştır.
Sendika genel sekreteri İbrahim Çaydamarla görüştüm. Bir sualime karşılık:
«— İşçinin derdleri, bizim dertlerimizdir; Sendikamız bu ve buna benzer davaları titizlikle takin edecektir* * cevabını vermiştir.
Armağan Kerimol
Sayfa î 4
Sendika Gazetesi
21 Eylül 1946
Kocaeli işçi Sendikaları Birliği
(Geçen Sayıdan Devam) düşen varidatı toplamak, sair birlik gelirlerini teslim alıp hesabını tutmak, gelir kaynaklarım daimi surette teftiş etmek, yeni gelir kaynaklar bulmaya çalışmak, mutad masrafların icap ettirdiği te-diyatta bulunmak ve fazla varidatı bankaya yatırmak ödevlerile mükelleftir. Birliğin Banka hesabı reis ve umumi kâtibin müşterek imzalan altında işler, hesap ve vezne amiri 25 lirayı geçen olağanüstü sarfiyatta bulunmak için umumi kâtibin reyini almak mecburiyetindedir.
23 — Kontrol komisyonu reisini kendisi seçer ve onun başkanlığında her ay bir defa toplanır. Kendisine havale edilen ihtilaflı meseleleri ve doğrudan doğruya yapılan şikâyetleri, ilgilileri dinlemek suretile incelemek ve bir karara bağlamak kontrol komisyonunun başlıca ödevidir. İJS.B. nin kasasını ve hesaplarını teftiş etmek dc kontrol komisyonuna aittir. O bu teftiş işini 6 ayda biı olmak üzere, senede iki defa yapar, komisyon reisi yapılmış olan işlerin bilançosunu, bir rapor şeklinde kongreye taktim etmek mecburiyetindedir.
24 — Müstesna hallerde idare meclisinin kararile İ.S.B. reisi olağanüstü bir kongreyi toplantıya çağırabilir. Bir evvelki kongreyi toplantıya çağırabilir. Bir evvelki kongre mürahhaslarından üçte biri tarafından istenmesi üzerine de böyle bir kongrenin toplanması gerektir. Bu taktirde de daveti yine birlik reisi yapar; olağanüstü kongreler çağlatmalarını icab ettiren meseleden başka hiç bir işle meşgul olamazlar ve seçim yapamazlar.
25 — İ.S.B. yi resmi makamlar vc müesseseler nezdinde, törenlerde ve sair temsil edilmesi gereken her yerde temsil etmek, idare meclisi ve daimi icra komisyonu toplantılarına başkanlık etmek ve I.S.B. adına taahhütlere girişmek birlik reisinin ödevle-rindendir. Kendisi bulunmadığı veya mazereti olduğu zamanlarda, umumi kâtip veya tevkil edeceği diğer bir meclis azası bu yetkileri kullanır.
26 — Propaganda ve Neşriyat
İ.S.B. şimdilik aydınlanması gereken önemli iş ve ekonomik meseleler hakkında bir broşür ve risaleler neşreder; propaganda yazıları yayınlar. Bunların yazılmasını ve basılmasını tanzim etmek propaganda ve yayın şubesine aittir. Şube mes’ul katibi bu maksatla Mütehassıslarından ve bilginlerinden icabeden yazılar tedarik eder ve açık yazı yazmakta kabiliyeti olan yazıcıların daimi yardımını sağlar.
27 — İ.S.B. yayınların ucuz bir fiyatla kütleler arasında sath-rılır. Sendika idare hey’etleri, kendi azalan ve yakınları tarafından bunların okunmasını sağlamaya mecburdurlar. Daimi icra komisyonu birlik yayınlarını; teşkilâta bir yük değil, bilâkis bir gelir kaynağı olmasına çalışacaktır. Y-J
28 — Programda vc yayın şubesinin diğer bir ödevi de gece dershaneleri açmak, faydalı konferanslar ve müsamercler tertip' etmek ve mahalli cemiyetlerin kültür ve spor faaliyetlerini desteklemektir.
29 — Ana nizamnamenin değiştirilmesi
Bu ana nizıamname, en az üç sendikanın istemesile, senelik kongralarında rey sahibi murahhaslar sayısının yarısından fazlasının tasvibile değiştirilebilir. İdare meclisi de değiştirme teklifinde bulunabilir. Yalınız bu tekliflerin kongra toplanmazdan en az bir ay evvel idare meclisine bildirilmesi ve Birlikçe yaymlanılması şarttır. '
30 — Birlik dağılacak olursa, mallarının tutarı kendisine bağlı işletme cemiyetlerinden en çok azası olan üç cemiyet arasında paylaşılır.
31 — Birlik merkezi. İzmıttedir (istidada yazılıdır)
32 — Kurucular:
Adı vc soy adı
Baş makaleden Devam
Sendikaların Gaye ve Ödevleri
lanlar nisbetine doğrudan doğruya bağlıdır. Bunun için her Sendika din, itikat,~ siyasi kanaat, milliyet ve saire farkı gözetmeksizin her namuslu e-mekçiyi içine almayı gaye edinmelidir.
- Bir sendika bihakkın ilğili^ emekçilerin mümessili muamelesi görebilmek için, onların -hiç değilse- yarısından fazlasını etrafına toplamış olmalıdır. Bu takdirde sözünü dinletebi-leceğindeıı ve öğünülecek başarılar elde edeceğinden zerre kadar şüphe edilemez.
SENDİKACI
Not: Geçen sayımızda neşrini vadeitiğimiz şemayı ve. lüzumlu izahatı d üncü sahifede bulacaksınız.
İyi şoförlerin günahı
(Birinci Stıhifeden devam) rün saatini kilometreler işletmez patronun insafı muştalar.
Şoförler harpten evvel ondalıkla çalışırdı. Günlük hasılatın yalnız % 20 sini alırdı. Harp patladı, lâstik karaborsaya, benzin karaborsaya düştü. Patron onu çağırdı : Bana kilometre başına 40 kuruş getirmezsen, kara borsadan 20 liraya aldığın benzini bana 15 liraya mal ettirmezsen, iş yok dedi. Şoför dü şündü;' belediye tarifesinde kilometre 28 kuruştu. Hor kilometrede 12 kuruş fazla ödeyecekti. 50 kilometrede altı lira, yarım teneke benzinin farkı da 2 lira de-mekki her giin saaj farkı patrona en az sekiz lira haraç verecekti. O lıer gün açıktan bu sekiz lirayı bulup patronuna getirdi.
Taksicilikte iş olduğunu gören harp zengini patronlar türerken İstanbul şoföleri de iyi şoför olmakta devam eltiler.
Şimdi lâstik ! 500 değil 200 dür, benzin tenekasi 630 kuruştur ve halâ patron, şoförden kilometre de 40 kuruş almaktadır.
İstanbulda bir de şoförler cemiyeti var. Bu cemiyette 600 kadar patronla 1000 e yakın şoför diz dize mukadderat birliği etmişlerdir. Kurulduğundanberi şo-
İdris Erdinç
Tabiiyeti T. C.
Şoför ve
Tesviyeci
Mehmet Ayla
n
Yaşar Yel
99
Ali Kırsever

Hüseyin Yahnkaya
Osman Esen

99
Fethi Çeti
99
Adresi Mesleği İmzası
Pac mahallesi Sokak hisar No 13
Kozluk ma- Tesviyeci hailesi. Ma - İşçisi nastır Sokak No. 5 Kozluk aynalı Tütün iş-Kavak Hane çişi No.
Akçakoca ma- Terzi hailesi gümüş- . lü Sokak No. 12 İstiklal caddesi No. 7 Kozluk muhabere meydanı İstanbul caddesi No. 13 Karabaş mahallesi alıcı cami sokak No. 15
Singer ma- . kine tamircisi Elektrikçi
Tesviyeci
SON
■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■a ■■■
PEK YAKINDA ÇIKACAK OLAN VI^IN MECMUASINI OKUYUNUZ ■
■ ■
■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■
t i
:
İ
F t
Sahibi ve umumî neşriyatı idare eden Adil Yağcı Müracaat yeri: Çenberlitaş Kürkçüler Pazar Sokak No.* 14
Abone Şartlan
Öç aylık 125 Kuruş -
Altı aylık 250 Kuruş: Senelik 500 Kuruş
Kolunu kaybeden işçi
(Baştarafı 1 inci sayfada)
Kendisi evliydi, beş aylık bir çocuğu vardı ve üç senedir de bu fabrikada çalışıyordu, evle nince köyünde rençberlikle yaşıyamıyacağını anlamış ve fabrikaya gelmişti, günde 272 kuruş alıyordu.
Kolu yarım saat makine çarkları altında kaldıktan sonra onu arkadaşları büsbütün parçalanıp ölmekten güç kurtardılar. Tam 26 gün hastahanede yattı. Tekrar ayağa kalkıp fabrikaya gelince ona çalışmış olduğu o meşum günde yarım yövuıiyesi olan 131 kuruşu ve-
. rertk:
? — sen işe yaramazsın dediler, ve onu kapı dışarı ettiler.
Peki o şimdi ne yapacaktı? sağ kolu, iş . kolu, asıl çalışan üç çanı besliyen kolu koptu. Kimsesiz, arkasız çoluk çocu-ğile perişan kalmıştı.
Fakat sonra aklına geldi ki o bir kaç aydanberı işçi sigortaları kanunu mucibince sigortalı bulunuyordu. Fabrika idaresine müracaat etti Tahkikat evrakının tamamlandığını sigor taya gönderildiğini söylediler. Yine hiç bir maddî yardımda bulunmadan onu boş elle çevirdiler.
Osman Tamer’in tahkikat ev rakında bu. kozanın işçinin kendi dikkatsizliği yüzünden meydana geldiği şeklînde rapor işçi ahcak kendisi teşkilâtlanıp edilmiştir. Halbuki makine stop edilince ustası İsmail henüz çarklar durmadan :
— Gir içeri temizle emrini vermiştir. Oda girmiştir. Fakat insan hali bu mm da. ayağı ayağı kayınca kapmış...
Peki amma rika yarım saat işten kaybetmesin diye stoptan sonra birden bire durmıyan ve İçmekte olan makiııey İçmesine neden miştir? bu işte ziyade r «U.k „ Hesabı, tahkikatı ona göre yapmak lâz.ımdir.
Ötedenberi biliriz, ki, bu fabrika idaresi daima bu gibi kazalara ehemmiyet vermemektedir. Bu nevi kazaları ört bas ederek menfaati için işçiye dikkatsizdir. Damgasını vurdurur. Memnun ettiği ustalara da bunu ayrıca tastik ettirir.
Kocaeli sellüloz sanayi kâğıt fabrikası amelesinden yüzde 50 kadarının hep bu sebeplerle parmaklan kopuk ezik ve sıyrıktır. Hepsi de fazla iş alınmasını gözeten bu sebepler
förle patron arasındaki keskinleşen ihtilâfa bir defa olsun el atmamıştır. Attığı zamanlar da daima 600 zün tarafım tutmuştur.
Şoförlere sordum. Cemiyetten ne gibi faydalar gördünüz ? Bir kaza işlediğiniz zaman sizinle alâkalandı mı? Hayır, İşsiz günlerinizde yardım? Hayır, patronlarla münasebetlerinizde hiç değilse uyuşturucu bir yol tuttu mu? Hayır, peki ne yapar bu mübarek? Sıhhî muayene cüzdanlarını hazırlar, muntazaman aidat toplar, başka? Patronların lâstik ve benzin işlerini belediye nezdinde takip ederler..
Bu Cemiyet nizamnamesi de garip, idare heyetine ancak C. H. Partisinin umdelerine sadık olanlar girebiliyor ve cemiyet feshedildiği takdirde de parası ve malları C. H. Partisine geçiyor^
İşçi şoförler bir sendika kurmuşlar, galiba patronlarda bir sendika kuruyorlarmış. Şu halde bugünkü cemiyet kimin cemiyeti olacak ? Belki de dağılacak. Peki mallan ve paraları ne olacak?
Sendikalist şoförler Mehmetleri, Fikrileri ve Nurileriyle harıl harıl aza topluyorlar. Şimdiden yüzleri geçmiştir. Cemiyette de ekseriyet bizdedir diyorlar.
Hâdİ MALKOÇ
klrk yıllı C ada-kayar. Onunda çarklar kolunu
ustası Ismil fab
“ tehlike
halâ iş-i temiz-müsaadc et-o “vakit„ den mevcuttur.
Ankara Radyosu
Baştarafı Birinci Sahifede ve bu kanunun ilk metnindeki iş verenlere yüklediği mükellefiyetlerin de haddi asgaride bu lunduğu halde son yıla gelinceye kadar bu kanun mevzuatının dahi pratikte gerçekleştirilmediği dikkate alınırsa bu ulu orta ileri sürülen iddianın ne dereceye kadar hakikate tcvafık ettiği kolayca anlaşılır. (İş Kanunu), (İşçi sigortalan kanunu), (İş kazaları ve analık hakları kanunu) gibi kanunlar bütün ileri demokrat memleketlerde senelerce evvel yürürlüğe konulmuştur Fakat hükümetlerin bu kanunlar çerçevesinde aldığı bu tedbirler hiç bir zaman işçi ile iş veren-kr arasındaki ana içtimai dâvayı hal etmrğe yetmemiştir.
t
Şehir Tiyatrosu artistleri İş Kanununa tâbi olmayı redediyorlar
Çalışma Bakanlığının hazırladığı iş kanununun şehir tiyatrosu sanatkârlarına da tatbik edilecek şayiası üzerine tiyatronun artistleri bunu re dede* rek bu kanunun himayesini kabul etmemişlerdir.
Bunun üzerine çalışma müdürlüğü iş kanununun şehir tiyatrosu artistlerini değil, burada çalışan işçi vasfını haiz olanları himaye ettiğini bildirmiştir. [1]
/// Sendika; hayret.'., kültür ve şuurlarlle. ileri bir safta bulunan tiyatro sanatkârları iş kanunu hükümlerine tâbi olmak istemiyorlar. Demek ki bu kanunda kendilerine bir faide ’taormeme i fedîrZer...
meslek ve çalışma veri sendikalarını kurarak kanunların kendisine verdiği hakları aramak sayesinde bu durumdan kurtulabilmiştir. Bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi bizde dc bunun .böyle olacağı, bir taraftan hükümet kanunları ve teşkilâtı ile çalışırken öte yandan amelenin de bizzat kendi haklarını aramak için sendikalar etrafında birleşeceği tabiidir. Yoksa Çalışma bakanlığımın sözcüsü gibi bütüritffei buna yükleyip yalnız ona bel bağlamak hatalıdır ve bu günün de demokratik şiarlarına uygun değildir.
yüzünden hasıl olmuştur. Ve daima işçiye “Dikkatsiz^, d^m-, gası vurulmuştur.
Bu defa biz sağ kolu can kolu asıl çalışan kolu kopan Osman Tamer’in hakkının tam olarak tanınmasını isteyoruz. İşçi sigortaları kanununun tatbikinde görülecek olan bu nevi aksaklıklara daima işaret edeceğiz.
Neriman Hikmet
Fecî bir ölüm
D. D. Yolları İdaresi bu kazada sorumlu görünüyor
Geçen Cumartesi günü Haydarpaşa Devlet Demir yolları birinci işletme müdürlüğüne ait depoda çalışan 969 sicil numaralı ve 1339 doğumlu Müslim oğlu Fahrettin Selen depoda bulunan kanalda 15 ton çekerinde ve 500 kilo ağırlığında bir krikoyu diğer beş işçi arkadaşile birlikte kanalın sağından soluna geçirirken Fahrettin kanala düşerek krikoda onunla beraber kanala yuvarlanmıştır. Ve genç işçiyi ezerek öldürmüştür.
Vaka yerinde tahkikat yapan savcılık bu kazada devlet demir yolları idaresini sorumlu bulmuştur. Bu kadar ağır bir işte masraftan kaçınarak iptidai çalışma tarzını kullandıklarından tahkikatı genişlete-cekt r.
Sahip ve Neşriyat Müdürü: Adil Yağcı Tertip ve Baskı F - K Basımevi

Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi

işçi Arkadaşlar:
Dilek ve şikâyetlerinizi bize bir mektupla bildiriniz. Gelecek sayıdan itibaren sizin için ayıracağımız “Dertlerimiz,, sütununda dertlerinizi neşredeceğiz.
I—,---------------------------
Ekonomik ve Sosyal Alanda Kol ve Kafa İşçisinin Davalarını Güder
ŞİMDİLİK CUMARTESİ GÖNLERİ ÇIKAR
Fiyatı 10 Kuruştur.
14 Eylül 1946
Senkika hareketleri düşmanlarına ilk ve son cevap.
Yurdumuzda Emekçi kitlelerinin Sendikalara olan alâkaları günden güne artmaktadır.
Yirmi senedenberi her türlü haktan mahrum olan işçi arkadaşlarımızın sendikalara candan bağlılıkları bizi cidden memnun bırakmakta ve ümidin fevkinde cesaret vermektedir.
Bunun böyle olacağı gayet tabii idi, Uzun yıllar süren tek parti hakimiyetinin etrafa saldığı korku ve yasaklara rağmen ekilmiş olan işçi hareketi tohumları bugünkü demokrasi kaynaşmaları içinde elbette fi-lizlenecekti ve işte yüzümüzü güldürecek bir tarzda filizleniyor.
İşçi sınıfı bugün artık İçtimaî heyetin en şuurlu bir sınıfı olarak ortaya çıkmış bulunuyor.
Kurtuluş savaşını başaran ve bugünkü varlığımızı yaratmış olan emekçi kütleleri yurdumuzu korumak için garbin emperyalist sürülerine nasıl göksünü siper ettiyse bugün yurdun yükselmesi ve İkinci Cihan harbinin keskinleştirdiği istihsal anarşisi, pilânsiz. iktisadiyatı ve insafsızca istismarı bertaraf etmek ve cemiyetimizi vurgunculardan ve bulanık suda halâ balık avlamak istiyen faşist arlıklarından da temizlemek için bütün azmile savaşacaktır.
Şunu iyice bilmelidir ki, içinde yaşadığımız bugünkü makine medeniyetinin ayrılmaz önemli bir parçası olan Sendi-kalizm yurdumuzda da emekçi kütleleri tarafından esaslı ve. açık olarak anlaşılmış bulunuyor.
Bunun aksini iddia edenler memleketimizin sinsi düşmanları ve şahsî menfaatlerini umumun zararında ariyan tufeyli-lerdirki, bunlara verilecek cevap şudur : Sendika hareketlerine karşı yapılacak her müdahale ve her baltalama demokrasiye indirilmiş bir darbe ve milli menfaatlere ihanetten başka bir manâ ifade edemez.
Türkiycnin emekçi kütleleri artık sabırsızlıkla normale dönüşü beklemektedir. Biz Sen-dikalistler emekçilerin teşkilât meselelerini ve memleket davalarını gayet açık olarak konuşmayı ve gerekli teşebbüslere çekinmeden girişmeyi adet edin miş cemiyetin namuslu ve şerefli insanlarıyız. Fakat çok teessüf olunurki bizim bu samimî uğraşma ve didinmemiz kar-(Devamı S. 4 Sû. 3 de )
SENDİKACI
Milletlerarası iş konferan sında Türk işçisini yine kim ler temsile yeltenecek?
- ■
Türk işçilerini temsil etmek şere fini gerçek sendikaların gerçek bir temsilcisine bırakmak lâzımdır
iştirak ct-hazırlıklar ve hay-T ü r k

Milletler arası iş konferansının 29 uncu toplantısı bu ayın 19 unda, Kanadada, Montreal şehrinde, milletler arası iş bürosunun geçici merkezinde açılacaktır. Bu toplantıya mek üzere bizde de yapıldığını öğrendik öğrendik ki,
işçisi hakiki temsilcisini bu konferansa da yollamak imkânnın-daıı mahrum bırakılmak üzeredir.
Milletler arası iş teşkilâtı ana yasasının 3 üncü madde 1 inci fıkrası gereğince, konferans toplantısına, her memleketten iki hükümet deleğesi ile, bir iş veren ve bir de işçi temsilcisi iş-
i 0 ♦♦♦«♦♦♦♦♦♦ (►♦♦♦♦♦♦♦ ♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦
I " — ----- -- ~
tirak eder. Ikinçiffıkra hükmüne göre ise her temsilci konferans gündemindeki h;;r bir madde için iki teknik müşavir seçip götürmek hakkım haizdir. Ve nihayet âza devletler, aynı maddenin üçüncü maddesiyle (iş veren ve işçi temsilcileri ile bunların teknik müşavirlerini, işçilerin ve iş verenlerin en ziyade temsil kabiliyeti olan teşkilâtlarının rızalarile) tesbit etmek taahhüdüne girmişlerdi;. Bu şekilde seçilmiş işçi temsil fisi olmayan heyetlerdeki iş veren temsilcilerinin reye katılmaya hakları kalmaz.
Hatırlardakirki giren yıl, Pa-( Devamı S. 3 Sû. 4 de )*
Dünya Sendika
Federasyonu
-----«w-----
Yazan : Safa M. YURDANUR
8 Ekim 1945 tarihinde sona Sendika Federasyonu yarattı.
i
Kocaili sellüloz sanayii ; ve nakliye işçileri ara- | t
sında bir iki saat
»■■a

İzmit sellüloz .sanayiinde çalışan işçi arkadaşlar ve nakliye işçileri sur’atle uyanma ve teşkilâtlanma yoluna girmişlerdir. Şimdi iş kanununun tatbikatını olduğu kadar insanlık haklarını da elde etmeğe çalışıyorlar ve sendikalarını kuruyorlar.
İstanbul Sendikalar birliğinin neşrettiği broşürü işçiler arasında sattığı ve dağıttığı için işinden çıkarılan 1166ü nuınaıaiı İdris Er dinç gibi hakikaten fedakâr ve şuıırhı işçi arkadaşlar her gün artmada ve şuurianmadadırlar
Bu işçi arkadaşların iş kanununu ve insanlık haklarını istemeğe başlıyan gür ve hakb sesini sellüloz fabrikasının idarecileri (Eski alışkanlıklarla olacak) garip tepkilerle karşılıyorlar Fabrika idaresi hileli ve gayrı meşru yollarla işçi üzerinde tazyika geçiyor. İlk olarak fabrikanın on senedir kırık bulunan camlarım (250 lira tutarında) ücretleri en az bulunan işçilere ödetiyor. İşçilere hemen de umumen kötü ve hoyratçi muamelelere girişiyor. -
İşçilerden Hakkı Duman akşam vardiyasından çıkıyor, yorgunluk almak ve bir arkadaşını görmek için deniz kıyısındaki tenis kurduna (Her halde bu tenis kordu işçilerin istirahat zamanlarında eğlensinler diye yapılmış olmalı!.) Gidiyor bir kenarda oturup sigarasını yakıyor. Fabrikanm personel şefi bay Halis: Buralar sizin için yasaktır, kalk diyor. Hakkı duman sebebini sormak istiyorsa da bay Halis hiddetle onu çekiştirmeğe başlıyor ve bu arada mühendis Abdülkadir de: Siz büyüklere hürmeti bilmiyorsunuz, sizi
(Devamı S. 3 de)
ELEFTEROS
I
r
Gazetesinin baş yazarı Dimit ri Parnaras’ın gazetemize bir demeci
eren Paris Kongresi bir Dünya Bu hadise bütan mernle rin işçi sınıfı bayatında b derecede bir ehemmiyet taşımaktadır. Başka başka milliyetlere mensup ve başka başka siyası, dini kanaatler taşıyan milyonlarca işçi, haklarını müdafaa etmek, irade ve isteklerini gerçekleştirebilmek için,
En Doğrusu umumin—m
10 Paralık işçiye
10 kuruşluk kuvvet şurubu!
Bakırköy SümerbanO>e^Tab-ir doktoru vardır.
Hürdür. Kıymetli ve bir hekim®. Kendisi, işçisini, iyic; muayene
Ekıem tevazi gelen
nadan reçetesine yaza
kıskanrı
Hap] aspirin, atabi giliz'tuzıı, hint yağ rubu ne icap eden •zu mikdarınca verir.
Bu böyle ancak dokuz ay devam edebilmiştir. Günün birinde Sümerbank merkez idare heyeti fabrikanın sıhhat cetvellerini tet kik ederken görmüşki, bu fabrikada boyuna 10 paralık işçi için 10 kuruşluk kuvvet şurubu diğer aspirinlere haplara nazaran, da ha fazla bir rakamla gösterilmiştir. Ve derhal bir emirle Ekrem Hür işinden çıkarılarak yerine bir münasibi tayin edilmiştir.
Tedavisine ihtimam edılmiye-cek olduktan sonra acaba bu fabrikada işçiyi muayeneye, doktora lüzum var mı ?
lȍi
ı, kının
Adı sadece kendi memleketleri için-ınii- de birleşmenin kâfi gelmediği-isine i.i, dünya çapında bir teşekkül halinde birleşmenin bir mecburiyet olduğunu anlamışlar ve bunu hayata geçirmeğe karar u bakımdan Pa-ünya sendika ha-ihinde bir dönüm
vt ri
yılları ve acı artmış halinde
noktası teşkil etmektedir.
Dünya işçilerinde tabii olan yaklaşma temayülü, işçi sınıfının ve şeflerinin harp içinde aldıkları sert derslerle bir kat daha ve kuvvetli bir birlik
toplanmak kaçınılmaz bir zaruret- olmuştu. İkinci dünya harbinin bütün yükü, gözyaşları ve felâketlerile işçi sınıfının ve ona rn yakın çalışkan tabakaların sırtına yüklnenıişti. Faşizm, irtica ve harp, dünyanın herhangi bir köşesini değil, fakat bütün memleketlerin işçi
(Sonu S. 4 Sû. 4 de)
Yu-reisi
Memleketimizi ziyaret için «İstanbul gazeteciler cemiyeti» ııan gazetecilerini davet etti Onlar da Yunan Basın Birliği bay Kranyatakis’ın riyasetinde geçen hatla şehrimize geldiler.
Pazartesi günü gazeteciler cemiyetinde şereflerine verilen Kokteylde bir arkadaşımız sosyalist ELEFTEROS gazetesinin baş muharriri bay Dimitri Parnaras ile gazetemiz için bir konuşma yapmıştır.
Bay Parnarat Mart seçimlerine kadar Basın Birliği reisi idi. . Kari ’ Markisi t eseri vardır, cilt halinde «Dünya sosyalist tarihi* eserinde Türkiyedeki Sosyalist ve bahsetmiştir.
adaşımızın sorularına memnuniyet ve . Yunanislanda bu günkü sendikaların dair olan sualimize karşı demiştir ki:
Sol tarafın çok tanınmış kıymetli bir muharriridir. Yutıancaya ilk defa o tercüme etti. 10-20 sosyalist Aynı zamanda sun alarak i adında bir, eser yal Sendikalist hareketi
Kıymetli misal.ri nezaketle cevap \ ne vaziyette bııkınduğ
— Bu gün Yunanisfânda sendikacılık çok tekâmül etmiş bulun maktadır. Halen sendikalara bağlı olan amelenin adedi 200 bini geçmektedir. Esasen sendikalar santral bir sendikaya bağlı, bir Konfederasyon halindedir. Bıı Konfederasyon da Fransız Konfederasyonunun bir modelidir.
— Ne kadar zamaııdanberi oöyledir?
— Evvelce işçi sendikaları General Metaksas’ın birer aleti vaziyette idiler. Ve Çalışma Bakanlığına bağlanmaları isteniyordu. 1944 de dünya sendikalar birliği »izimle alâkadar oldular, Rus Fransız ve İngiliz azalarmdan müteşekkil bir delege göndererek, Yunanistandaki işçi vaziyetini tadkîk ettirdiler, sendikaları hükümetin baskısından kurtararak serbest rahat bugünkü sendikalar haline kodular.
— Son günlerdeki hâdiseler üzerine sendikalar ne vaziyettedirler.
— Eskisinin yanı başında bir Konfederasyon daha teşk’I edilerek başına Kralcı hükümetin tayin ettiği bin getirildi Fakat dünya sendikaları birliği yine eskisini tanıyor ve onu destekliyor.
Sayfa : 2
Sendika Gazetesi
14 Eylül 1946
Amerika Birleşik Devletlerinde İşçi Sendikaları
,mih ı n mı mwı mııımtı» aag—mem mıwı !■■■ 1
İşçi Sağlığı
Sendikanın İşçiye Sağladığı Haklar
-------
Yazan
I
t e
İşçi Sağlığı Meselelerinde Sendikaların rolü
Herbert Harris ve Victor Reisel
Herbert Harris ve Victor Riesel
Not: Aşağıdaki makalenin muharrirleri Amerika Bir leşik Devleti işçi sendikaları hakkında konuşabilecek en salahiyetli kimselerdir. Herbert Harris Birleşik Devletler araştırma enstitüsüne mensup olup her günki işçi hareketinin temayüllerini ve bunların iş dünyasındaki akislerini tahlil New-York Post gazetesinde sisidir.
işçi
eder. Victor Riesel meseleleri mütehas-
( Evvelki Sağıdan Devam ) çalışma esası üzerinedir. İşın cinsi, işçinin derecesi mühim değildir. Böylece C. I. O nuıı programı iyi yetişmiş >ŞÇ‘ ile böyle olmayan C. İ. O takdir etmektedir ki, modern istihsal rejimi esası fabrika, iş yeri olan bir sendikalaşma, meslek teşekkülleri ananesinden daha yerindedir. A. F. t. den ayrılan birliklerin C. 1. O-yu ilk teşkil ettiği günlerde iki tarafın zıddiyet ve kini son dereceyi bulmuştu. Harp günlerinde bu zıddiyetin hemen hiç kalmadığı görüldü.
Amerika sendikalarının üçün cü kolunu teşkil eden Demiryolcular Kardeşliği teşkilâtına gelince bu meslek esası üzerine kurulmuştur. İlk önce bir karşılıklı yardım birliği şeklinde idi, adeta bir emniyet sigorta şirketi manzarası arzcdı-diyordu. Programları yavaş yavaş değişerek bugünkü halini almıştır.
Mahiyetleri gerek meslek gerekse indüstriel mahiyette olsun bu sendikaların çoğu âza-sına bir çok maddî ve manevî faydalar sağlamağa çalışır. A F L. ye mensup sendika âzalari son ondört sene zarfında hastalıkların önlenmesi, kaza, işsizlik, ihtiyarlık, ölüm gibi hallerin karşılığı olarak 450 milyon dolar aidat vermiştir. A.F.L ve C. İ- O. sendikalarının programlarında âzalarının mesleki ve kültürel terbiyesine matuf şiarlar vardır.
Sendika şeflerinden birisinin ifadesine göre • “Teşkilâtlı iş, bütün işçilerin en hakiki ma-nâsiyU istifadesini muciptir ve teşkilâtlı gündelikçilere yaradığı gibi teşkilâtsız gündelikçiler de dolayısile bundan istifade etmektedir» diyor, işte göze çarpan bir misali: On se ne önce vasati iş haftası 63 saat idi; uzun sendika mücadeleleri neticesinde 54 saate in di ve 1941 de Amerika harbe girerken ış haftası yalnız 39 saat tutuyordu.
Şimdi teşkilâtlı işçilerin bir-buçuk asırda elde ettikleri hususi haklara gelelim :
1) İşçi münasebetleri hakkın-daki federal kanun bütün işçi lere memurun, hükümetin iş arkadaşlarının müdahalesi olmadan istediği sendikaya girme hakkını vermektedir Bu hak işçilere icabında gündelik ve çalışma saatleri hakkında konuşması icab eden sendikayı gizli reyle seçebilmesi selâ-hiyetini vermektedir.
2) Bir işçi yerini kaybederse İçtimaî emniyet federal kanunundan himaye görür. Bu ka nun sayesinde yeni bir iş araması için geçebilecek 16 hafta kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir inik
/
! tar para alabilmek hakkını haizdir.
3) İşçi 65 yaşına geldiği ve çalışmak için çok ihtiyar sayıldığı zaman aynı kanun sayesin de ömrünün sonuna kadar geçimi temin edilmiştir.
4) İş esnasında yaralanırsa işkazaları hakkındaki kanun sayesinde sadece hastane mas rafları ödenme/., bu halinden dolayı ona bir mün?sip tazminat da verilir.
5) Bir diğer kanun işçi için makul bir iş zamanı ile makul bir gündeliği garanti eder.
6) Sulh zamanında olduğu gibi harp zamanında da Ame rikaıı işçisi az yövmiye ve faz la iş gününe karşı grev yapmak hakkına maliktir. Bu harpte Japon taarruzundan 24 saat sonra Amerikanın büyük işçi teşkilâtı mümessilleri harp olduğu nüddetçe grev hareketlerine ^irişmiyeceklerini âzalari adına beyan ettiler. Bu söz yüzde 99 a yakın bir nisbetle tutulmuştur.
7) Sulh zamanında 16 yaşma karar, harp zamanında 14 yaşına kadar çoçııklarin iş görmeleri yasaktır. Okullardaki mes lekî terbiye vaziyetleri tabii bu kanunun haricindedir.
Bu gün, hastahane ve kilise mensupları ve hizmetçiler teşkilâtsız bulunuyorlar, bunların herhangi bir sendika kurup kurmayacaklarını istikbal gösterecektir.
Faşist memleketlerde bazı gruplara (azdırlar) denerek şefleri ve azalan öldürülmüşler, akla gelmedik işkenceler görmüşler, sürülmüşlerdir. Bir demokrasi her şeyden önce memleket meselelerinin serbest münâkaşasını icab ettirir. İşte yukarda saydığımı/ Laklar böyle serbest münakaşalar sayesinde elde edilmiştir. Bugün Ameri-kada bir çok partiler ve teşekküller varsa da bunlar netice itibarile iki partide |-msil edil | mektedir.
ziyade.demokratlar bu gün ge-geliri fa/la olanların partisidir. Bazı sendika şefleri Cumlıuril yetçileri tuttuğu halde bazılar! demokratları tutmaktadır. Bun lar esasen pek sabit bir karakter arzctıneınekte, bu alâka lar zamanla değişmektedir.
Sendika faaliyeti politika hayatında büyük rol oynamaktadır. Bu arada C. İ* O. nun politika faaliyeti komisyonu az bir zaman evvel bir programla ortaya çıktı. Böyle bir hareket Amerika Birleşik Devletlerinde ilk defa görülmektedir. Hal kın ekseriyetinin arzularını aksettiren Amerikan işçi sendikaları son seneler zarfında yeni bir olgunluk kazanmış, beynelmilel sahada da sesini dıı yurmak imkânım bulmuştur. Yirmi sene evvelki ile bu günkü durum arasında dağlar ka
Cumhuriyetçilerden

dar
fark var. O zaman sendikalar sadece iş zamanı, gündelik meseleleri gibi mahdut ve mahalli şeylerle uğraşıyorlardı.
Bu gün sendikacı şefler sulh konferansında söz sahibi olacak bir dereceye yükselmişler, işçiler ve geniş emekçi kütleleri için emniyet plânları tek lif etmektedirler. Gerek A.F.L gerek C. İ O. harp sonu için programlar hazırlamışlardır.
C. İ. O kongresinde söz alan başkan M. Philip Mürray : “İşçi ve emekçi kitleler harp gidişi üzerinde müessir oldukları kadar harpten sonraki nizamın tesisinde de rol almak azmin-dedirler. Zira maliye vc ticaret unsurlarının istifadesini temin edecek bir vaziyet Hitlerlerin çıkabileceği şartların yeniden tesisi demektir» demiştir.
Amerika sendikaları Patron ve hükümet teşekküllerde mü savi kaklara malik olmak iste inektedir, sulh konferansında rol oynamak arzusundadır. Başlangıçta Amerika, Avrupalı iş teşekküllerinden çok şeyler öğrendi. Öyle görünüyor ki bu gün de Avrupa ondan bir çok şeyler öğrenebilecektir. İşçi teşekkülleri tam hürriyetlerini kazanmadan ne demokrasi ne sulh mümkün olacaktır.
Çeviren : ARSLAN
SON
Kibrit fabrikasında çıkan yangın
tif dairesinde kibritler istif edilirken paketlerin bir kısmı ateş alarak kuvvetli alevler galinde yanmağa başlamışlardır. Bu es-nâda paketleri taşımakta olan Ali Uncu ile Behçet İşler kaçamadıklarından muhtelif yerlerinden ağır bir surette yanmışlar ■dır. ■pıaviM
Bu gün memleketimizde mev ; cut şekle göre işçi sağlığı iş veren müessesenin emrindeki | kimler tarafından kontrol | | idare edilmektedir. Ekseriya vaki olduğu üzere müessese menfaatlerini alakadar eden sağlık işlerinde hekim aylık aldığı tarafı tutmakta veya o tarzda harekete mecbur tutulmakladır. Bu yüzden istirahat, rapor, maddi yardım gibi meselelerde rast gele konulmuş bir takım keyfi kuyudat bulunduğundan Tabibi kendi inisyatifini kullanamamak-! tadır. Bu sakat yoldan yıllar-] danberi yürüne yürüne öyle kö tü bir alışıklık meydana gelmiş | tır ki çok dua hekim böyle ha yati mevzular için vereceği kararlarda ilim ve mantığına aykırı da olsa o kara kaplı, gelene-1 ğe uymak zorunda kalır. Binaenaleyh sureta ış kanunumuz mevcut bulunduğu halde hakikatte işlerimizi tanzimde istismarın yarattığı karakuşî hükümler yürürlükte bulunmaktadır. Hâlâ Ortaçağ Derebeyliğin nizamını el altından destekleyenler, şunu iyi bilmelidirler ki bütün dünyada iş şartları ve endüstirinin işçi sağlığı üzerine tesirleri ufak tefek farklarla yekdiğ.erlerinın aynıdırlar. Binaenaleyh işçi sağlığını kalkındırma dâvasında bü tün dünyada malûm plânların nazarı itibara alınması zaruridir. Bilindiği üzere bu teşkilâtların başında ve amelelerin bizzat kendilerinin meydana getirdiği sendikalar gelir, işçi sağlığının da bu sendikalar vasıtasile kontrol ve idare edilmesi şarttır. Bu olmadıkça 7-7 45 gün ve 4772 sayı ile yayınlanan (İş kazaları ile meslek hastalıkları ve analık sigortaları kanunu) nun vaktile iş kanununun uğradığı akıbete mahkûm olacağına şüphe yoktur. Her ne kadar işçinin memleketimizde hiç bir zaman tahakkuk etmemiş bulunan hakikimi müdafaa ve tahakkuk ettirmek gibi yüksek bir gaye ile — Çalışma Bakanlığı yeni faaliyete geçmiş görülüyor, 16 Temmuz 1945 de yayınlanan (İşçi Sigortclan kanunu) ile beraber önce bahsettiğimiz iş kazaları kanununun 1 Ocak 1946 tarihinde 4792 sayı ile yürürlü-ğe gireceğini vc asıl taznfrat
he-
ve

Dr. M. Hulusi DOSDOĞRU
ve yardım hükümlerinin ise bundan 6 ay sonra tatbikına başlanacağını vaadediyor ise de Sendika teşkilâtı mevcut olmadıkça sadece yukarıdan inme kanun ve kararlarla bu muazzam dâva hal edileceğe benzememektedir. Ingilterede de bizdeki Çalışma Bakanlığının karşılığı olan iş nezareti vardır Ama bundan ön ce İngiliz işçisinin haklarını icabında hükümete ve devlete karşı koruyan Sendikaları mevcuttur. İlk olarak İngiliz amelesi sendikalarını kurmuş ve bilâhare bunlar iş veren makamları zor-laya zorlaya hükümetin bu günki teşkilâtı meydana getirmesini sağlamıştır. Görülüyor ki burada da teşkilâtlanma yukarıdan aşağıya doğru değil, aşağıdan yukarıya doğrudur. Bizde Sendikalar teşekkül etmeden kurulmuş bulunan Çalışma Bakanlığının hükümetin bir kolu olmak dolayısile her şeyden önce onun görüşlerini müdafaa vc tatbik edeceği tabiidir. Halbuki endüstrimizin hemen ekseri kollarında hükümet iş verir vaziyettedir ve bu makanizma daima değişebilir yani ne zihniyette bir hükümet kurulursa Çalışma bakanlığının da faaliyet ve inkişafı o şekilde olacaktır. Sendika teşkilâtı yapmak hususunda en geride kalmış milletlerden biri de şüphe yok ki memleketimizdir. Nazariyatta ve kitap üzerinde bugün şaşaalı cümlelerle hükümetin teklif edip kabul ettirdiği plânlar tahakkuk ettiği takdirde sağlık ve sosyal cepheden onların en selâhiyetli kontrolörü şüphesiz işçinin kendi bağrından seçerek ayırdığı ve onu her manada temsil eden sendikaları olacaktır. Meselâ Sir William Bevcridge'nin hayat sigortaları ve yardım servislerinin teşkilâtlanmasına dair Çörçil hükümetine teklif ettiği muazzam plânın işçi hükümetince tatbikına geçildiği takdirde Ingilterede onun kontrolünü şüphesiz İngiliz işçi sendikaları yapacaktır. Hulâsa işçi sağlığı d vasinin memleketimizde esaslı şe-. kilde halli için önce onun kendi sendika teşkilâtını kurması zaruridir. Esasen işçimizi alâkadar eden bütün sağlık sosyal vc kültürel meselelerimizin düzelmesi buna bağlıdır.
İnşaat İşçilerinin duru
m-
eleniyor.
da topb na bölge mü(! belerinden "alinaıı
n Ça- i lürle nîîtn ne-
şckiîde ı
lışı rin ticeleri henüz esaslı bir öğrenemedik.
Haber aldığımıza göre bu toplantıda birçok işçi meseleleriyle beraber inşaat işçilerinin İş Kanunundaki durumlarıda tetkik edilmiştir.
İnşaatların senenin muayyen mevsiminde yapılması, işçilerinin işin bünyesine göre toprakçı, kalıpçı, demirci, betoncu, vesair kalifiye işçiler., olması ve inşaat müddetinde muayyen fasılalarla bir aydan kısa zamanlarda ça-lışm ıları dolayısile bina işlerinin iş kanunu mevzuatına girip gi-remiyecel.leri gözden geçirilmiş tır.
i
Şeker Fabrikaları işçileri
Mecburi sigortaya son verilmesini ve pirimlerîn indirilmesini istediler
Eskişehirden haber verildiğine göre, şeker fabrikası işçileri, kendilerine scnclcrdenberi tatbik edilmekte olan mecburi sigortadan dolayı ilgili makamlara müracaatlarda bulunmuşlardır.
Memleketimizdeki bütün şeker fabrikalarının ameleleri, şeker şirketi tarafından mecburi olarak sigorta edilmektedir. Bu sigortanın bir hususiyeti, bunun her işçi için mecburi tutulması ve buna razı olmıyan işçinin koğulması veya hiç işe alınmaması, ikinci hususiyeti ise, sigorta edilen işçilerin aylık kazançlarından yüzde on beşe kadar pek fazla pirim alınmasıdır.
Memleketimizde işçi sigortaları mevzuu henüz pek yeni olduğu halde, şeker fabrikaları işçileri senelerdenberi idare muvaffakiyetle ve yukarıda yazdığımız şekilde ve adeta bir mükellefiyet halinde sigorta mecburiyeti altında tutulmaktadırlar.
Alâkalı işçi arkadaşlar, yaptıkları müracaatta :
1 ) Sigortanın ihtiyarî olması,
2 ) Dünyanın hiç bir yerinde görülcmiyecek olan bugünkü pirim- nisbetlerinin indirilmesi taleplerinde bulunmuşlardır.
Öğrendiğimize göre, bugüne kadar bu müracaata İmiiüz bir cevâp verilmemiştir.
14 Eylül 194
Sendika Gazetesi
Sayfa: 3
Belediyeler ticaret mîiessesesi değil de hizmet mîiessesesi ol-duğuna göre
Mesele, kadro meselesi değil idrak meselesidir.
----—---------
:: :: :: :: :: :: il ::
Küçük esnafın, fakir halkın ve çalışan işçinin alın teri mükellefiyetlerle Yıldızda cennet parklar kurulursa, Ayaspaşalar iç içe asma bahçelerle süslenirse, mantarlı krokodillerin ve rugan iskarpinlerin altına taksimlerden boğazlara uzanıp giden pırıl pırıl asfaltlar döşenirse, bu Belediyeye bir halk belediyesi denilemez.
Belediyeler hizmet bakımından birinci derecede halka bağlı tam demokrat müesseseler olmadıkça hemşerilerinin temsil hakkını kaybetmiş sayılmaları tabiidir.
Bir hizmet anlayışı ki bir tarafta asfaltçıdır, beri de kaldırımcı.. Bir tarafta şehir kulüpleri, gazinolar ve kârvansaraylara miras yedi cömcrtliğile milyonlar döker, beri de hayrat çeşmelerinin su yollarını senede bir defa olsun temizletmeyi külfet sayar, sokaklarda çirkeflerin, lâğımların taşdığını görmemezlikten gelir.
Bir hizmet anlayışı ki tam bir işçi muhiti olan Yedikulclcre, Topkapılara, Edirnekapılsra 495 sene evvel bugün zaptedilmiş kalelerdir der geçer; 50-60 bin işçi ve küçük esnafın barındığı Eyüp Belediye olarak yalnız Mezarlıklar müdürlüğünün sık sık alâkasını çeker.
Bir hizmet anlayışı ki hinlerle tütün işçisinin iş yeri ve işçi mahalleleri olan Ortaköyde yalnız zarif minareli sahil camiinin giizelliğile övünür.
Bir hizmet anlayışı ki Şehircnıininde Tatar güzeli Zebranın akibeti kadar sokak aralan, pazar yerleri, susuzluk ve evsizlikle ilgili değildir. Samatyalar, Kocamustafapaşalar ve Kazhçeşmeler batmakta oLn öyle bir g. midir ki bu geniş işçi yataklarının boyuna imdat isteyen sesi boğulur boğulur da ufukta bir tahlisiye sandalı bili gözükmez.
Fatih ve Karagüınrükkr Florya yolu üzerinde sadece birer güzergâhtır. Hiç bir zaman iki yakası bir araya gelemeyen Haliç neredeyse müzelik olacaktır- ve halâ 30 bin işçi nüfusile Kasımpaşa 500 sene evvel Fatih.n kadırgalarını indirdiği yerdir.
Beykozun, Oskûdarın kenar mahalleleri, Kurtuluşun arka sokakları, Sirkecinin tren boyları, Küçükpazarlar, Unkapanları, Ye m’şler ve Sülcymaniyeler yani halkın, iş yerlerinin, işçi semtlerinin bulunduğu her yer beleciiyesizdir.
İstanbulini beş kazasından ikisinde belediye vardır, üçünde de yalnız ismi..
Eski İstanbul yangınla file meşhurdur yeni İstanbul yıkıcı be-lediyesile. Öyle bir yıkıcılık ki bunu yaparken dc imar imar diye bağırır. Bu yüzden binlerle fakir aile gittikçe şehirin merkezinden kenarlarına sürülür, bir çatı altına sığınabilmenin saadclile yanıp tutuşur.
Maruken koltuklu san otobüsler ve yüzlerle tramvay şehirin muayyen kısımlarında, sabah, akşam kaynaşıp dururken, sabahın alaca karanlığında yolhra dökülerek iş yerlerine akıp gidecek taze iş kuvveti boşuna bekler, salkım saçak bir tramvaya ilişebilir-se de az ötede cezacı belediyenin eli yakasına yapışır.
İşçi semtlerde iş yerle.ı arasında ucuz ve bol nakliye imkânları sağlanmadıkça, fakir halkın ve işçinin toplu bulunduğu yerlerde ucuz ve sıkı kontrollü daimi pazarlar kurulmadıkça, ilâçsızlık, susuzluk, evsizlik, yolsuzluk yüzünden yüzlerle emeğin ve binlerle emekçi ailesinin sefaletle (ıvranmasını önliyecek tedbirler düşünülüp bulunmadıkça bu belediye bir hslkJzCİed.iyesi olamaz
İstanbul Belediyesinin bütün hizmet müesseselerine dikkat edin! Kenarlarda tama mile* durgun, merkezde hareketi*, Ayaspa?*»-larda fevkalâde başarılıdır.
Halbu ki halkçı belediyelere giden iıcr yol Ayaspaşalardan bir defa, Kasımpaşa, Ortaköy, Haliç ve Yedikulclerden-min defa geçer.
Su meselesi, yol mesefai, sil meselesi merdiven, bulvar', park her şeyden evvel halk meselesi.
Belediyeler ticaret raüe essesesi olduğuna göre n yol, park meselesi değil id
Amerikada büyük grev hareketleri
Nv.vyoık rıhtımları boylu boyuna vapur kordonlariylc çev-çevrilmiştir. Amerikan iş federasyonuna dahil bulunan gemiciler 5 X) bini bulmuştur. Meksika, Atlantik ve Pasifik körfezlerinde halc.ı 2534 gemi hareketsiz haldedir.
Bağdatta grev
Gazete işçileriyle mürettipler grevi yüzünden gecen cumartesi günü sahalı ve akşam gazeteleri çıkmamıştır. Buna sebep hükümet tar.ıLndan iki gazetenin kapatılmasıdır.
milletlerarası iş konferan sında Türk işçisini yine kim ler temsile yeltenecek?
Üuflarııfı. Birinci Sahibede riste 27 inci yıl toplantısını yapan iş konferansına Türkiye de iştirak etmişti. Fakat, o sırada, memleketimizde hür ve bağımsız meslek teşkilatlar yoktu. Bu yüzden, konferansa hükümet delegesi olarak Paris büyük elçisi Numan Menemeııcioğlu ile çalışma Bakanlığı araştırma ve danışma kurulu azası İbrahim Hakkı Yeniay, iş veren temsilcisi o-larak da Ekonomi Bakanlığı Sanayi tetkik âzası ve başkan-yardımcısı Nüzhet Tükül, işçi temsilcisi olarak da Sümer Bank isıanbul Defterdar fabrikası dokuma ustalarından Emin İnal tayin edilerek yollanmışlardı.
Konferansa katılan 43 devlet içinde bizim gibi gerçek temsilcilerle gelmeyen devletler, Kos-tarika, Ekuvator, Hayiti gibi 12 devletten ibaretti. Bunlar, konferansta cıı hafif tabirile lıiç de iyi karşılanmadılar. Fransız işçi temsilcisi ve Fransa Genel İş ^Konfederasyonu kâtibi Leon jou-I hau ’nun konferansta herkesin tasvibi ile karşılanan sözlerini burada bir misal olarak verelim :
(Hususiyetlerini üçlü temsil -Hükümet, işçi, Patron- esasından alan bir konferansta işçi ve iş veren temsilcileri olmayan ve bu suretle de anlaşmaları cılk ede a ve konferansa bir teşevvüş unsuru katan hükümet delegelerinin ümit kırıcı manzarasına bundan sonra şdhit olmamalıyız. Hatta, bazılarının izzeti nefsini kırmak bahasına da olsa, bunu söylemekten çekinmeyorum, Böyle bir heyetin milletler arası iş konferansına bu kadar noksan bir şekilde iştiraki karşısında, bu heyeti kapı dışarı etmemekle beraber, onu: Sen sadece bir müşahit olacaksın, faal bir unsur değil, demek lâzım geldiği
kûmetleri vecibeleri üzerinde düşünmeğe ve bu vecibeleri tamamca yerine getirmeğe mecbur

etmendir.»
.Arjantin heyetinin vaziyetini de ayrı bir misal olabilir; Arjantin hükümeti konferansa, işçi teşekküllerinin rızası olmaksızın,
keyfi bir şekilde seçtiği - sö/.de-
Kocaili Sellüloz sanayii ve nakliye arasında bir iki saat -----------------—---------f /
sesi değil de hizmet ele, kadro meselesi meselesidir.
Hadi MALKOÇ
ve
kârva'nsaray meselesi;
mu-
, su,
Neıvyork şehri açlık tehlikesi karşısında
Denizciler grevi ile kamyon şö-ferleri grevi aynı zamana rastladığından Nevvyork şehri açlık tehlikesine maruz, kalmıştır Son gelen habarlere göre grev devam etmektedir, iki sendka lideri tevkif edilmişse de bilâhare serbest bırakılmışlardır.
Grevci liderlerinden biri, eğer hükümet bu muazzam grev hareketlerine karşı asker kullanmak suretiyle gemil ri işletmeye teşebbüs ederse bitiğin bütün milleti greve davet ed.c(ğini bildirmiştir.
fen Devam;
I hakaret ediyor büsbütün çilede .n ederek doktor
çürüyor..Vö yine fabrikanın makine mühendislerinden bay Nurettin’in Hakkı Duman lehine müda nalesile hâdise kapanıyor. İyi kalpli makine mühendisi bay Nuretti-ne işçiler teşekkür ederler.
Fabrikadaki iş kazaları da güme gitmededir. 20 gün evvel bir kaza neticesi kolu kopan Osman günlerce sürünüyor ve nihayet ustaların lek taraflı raporlarile dikkatsizlik! deniyor. Ve Osınan sefaletinin gayyasına doğru kayıp gidiyor. Gelecek sayıda Osman’ın resmini ve hikâyesini neşredeceğiz.
Sellüloz fabrikasının bu keyfi ve lâibali hareketleri arasına nakliye işçilerinin feci durumları da ilâve edilirse ki bunlar 350 ■ 500 mevsimlik ve 250-300 daimi işçidirler İzmit işçilerinin haklı şikâyetleri oldukça kabarıktır.
Kocaili Sendikalar Birliği kurulmuş ve diğer sendikaların da kurulabilmesine ön ayak olmuştur. Bütün işçi arkadaşla» bu meşru mücadele vasıtasına candan bağlıdırlar. Kurucu heyetler yığın yığın ve günlük işler karşısında adeta şaşırmış gibidirler. Kocaili işçileri bu gün sıkıntıdadırlar fakat yarınlarını hazırlıyorlar.
işçi temsilcisi ile iştirak etmişti. Ayrıca gelen hakiki işçi temsilcisinin ve Arjantin işçi teşekküllerinin konferansda bu vaziyeti protesto etmeleri üzerine mesele yetkileri inceleme komis-yonu’nea tetkik edilmiş ve iddia yerinde görülerek Arjantin sözde - işçi mümessilinin teknik müşavirinin konferansa kabul edilmeleri genel heyet tarafından kararlaştırılmıştır. Müzakereler sonunda, otoriter usullerle işçi teşekküllerine hükmetmenin yeni bir misalini veren Arjantin hükümeti çok ağır ithamlara uğramış ve faşistlikle vesıflandırılmış tır.
Bu vaziyetler karşısında Türk heyetinin başkam Numan Mene-menci oğlu konferansa şu temi nalı vermek zorunda kaldı:
«Milletler arası çalışma konferansına noksan bir heyetle sonuncu defa olarak geldiğimizi temin ederim». - Çalışma dergisi: 5ayı 2 -
Buradan işçi ve işveren mümessilleri diye harekat etmiş delegelerimiz, orada hükümet delegemizin teknik müşavirleri olu vermişler ve konferansı ancak bu sıfatla takip edebilmişlerdir.
Son zamanlarda cemiyetler kanununda yapılan değişiklik bizde de, garpdeki eşitleri gibi, devlet müdahalesi dışında, hür ve bağımsız işçi sendikaları kurulmasına imkân vermiş ve bu imkândan faydalanan işçi kitleleri kendi aralarından, kendi iradelerde seçtikleri idareciler tarafından idare edilen hür ve bağımsız, gerçek Türk sendikalarım kurmuşlardır.
Bu gelişme, Türk işçisine, pek haklı olarak, milletler arası 29 uncu iş konferansına hak ki temsilcilerde katılabileceği ünıi dini vermişken yeniden işi el çabukluğuna getirmek teşebbıi-sile karşılaşmış bulunuyoruz.
Haber aldığımıza göre Montreal’e gidecek heyete hükümet adına eski millet dergisi sahibi; çalışma bakanlığı müsteşarı Hüseyin Avın Göktürk ile £Bir iti timale göre de bizzat çalışma Sakanı doktor Sadi Irmak);
Duına-bu ze-âyenesine
işverenler namına Karamürsel fabrikası hissedarlarından ve C. H. P. üyesi Hilmi Naili Bar-lo, ve işçi delegesi olarakta, cemiyetler kanunundaki tadilattan evvel C. H. P. nin teşebbü-sile ve.bu partiye bağlı olarak kurulmuş olan statüsünde C. 11. P. nin himayesinde olduğu yazılı bulunan gerçek bir sendika sayılamıyacağı gibi Türk işçisini temsile hiç bir suretle ehil ve yetkili olmayan İzmir amele birliğinden Hüsnü Merey tayin edilmişlerdir.
Milletler arası itibarımıza ağır bir darbe indirecek olan böyle sakat ve totaliter bir teşebbüs-den kaçmak için vakit azdır. Türk işçilerini temsil etmek şerefinin gerçek sendikaların gerçek bir temsilcisine bırakılması lâzımdır. Milletler arası iş konferansının yetkileri inceleme komisyonu karşısında faşistlik itha-mile karşılaşmak istemiyorsak, Türk sendikalarının mevcudiyeti ve kendi temsilcilerini seçme hakları filiyatta tanınmalıdır.
Montreal’e kadar gidip «Sen ancak bir müşahit olacaksın, faal bir unsur değil» sözünün daha ağır bir cümle ile tekrarlandığını duymaktansa şimdiden icap eden değişiklikleri yapmak evlâdır.
Artık müstahsil kitlemizi memleketin içinde ve dışında tanımanın ve tanıtmanın sırasıdır. Hiç bir memleket bu tarihi gelişmeden kaçınacak durumda değildir. Şu halde tutulan yanlış yoldan vazgeçilmesi ve Türk sendika muhitlerinde olduğu kadar milletler arası sendika muhitlerinde de pek fena karşılanacak sözde temsil usullerinden vazgeçip “en ziyade temsil kabiliyetini haiz teşkilâtlar,, tarafından Mont-[ reale gitmesini sağlamak gerektir.
Milletler arası andiaşmaların ve memleketimizin itibar ve menfaatlarının icabı da budur.
SENDİKACI
Amerikada kadın doktorlar
1940 da Amerikada 165.000 pratisyen hekimden 7600 ün kadın olduğu tesbit olunmuştur. 1941 de %5 mütehassıs kadın doktor ve %8 mütehassıs erkek hekim olduğu anlaşılmıştır. Diğer memleketlerle mukayese edildiği takdirde Amerikada hekimlikte ve diğer bir çok meslek sahalarında yetişen ve çalışan kadın adedinin mahdut olduğu görülür. Buna s(?bep kızların çok küçük yaşlarda evlendirilmeleridir. Bu itibarla Amerikan kadınlığı bir çok bakımlardan dünya kadınlık sosyetesinde oldukça geri bir yer işgal etmektedir. (B. M J.)
Milletlerarası faaliyet tehdit altında
Amerikan iş federasyonuna mensup 100 bin deniz işçisi greve başladı. Grev nöbetçilerinin yerleştirilmesini müteakip yarım milyon işçinin greve iştiraki beklenmektedir. Bu yüzden milletler arası deniz faaliyetlerinin duracağı tahmin ediliyor.
Sayfa : 4
Sendika Gazetesi
14 Eylül 1946
-
rgaHaanBBBBsaBBBBEBBBBaBaaB&aıaBBaBiıaHBHHBBH M B
; PEK YAKINDA ÇIKACAK OLAN VI^IN ■
MECMUASINI OKUYUNUZ 1 IVi,ri ■
■ ■
B3BBBBSBBBaSiaBBBBafiiBBBaBeBQa3aQBHBBBaB3aBB
*♦♦«♦♦♦♦♦♦♦♦ ♦♦♦♦♦♦«>(♦♦>♦♦♦«>♦♦♦♦♦♦♦■>♦ ♦♦♦♦♦♦
* Sahibi ve umumî neşriyatı idare eden Adil Yağcı
• Müracaat veri:
■ 4 ımııv * c.gv.1
:*Çenberlitaş Kürkçüler Pazar ♦ Sokak No? 14
î î
Abone Şartları Üç ay'ık 125 Kuruş
Altı aylık 250 Kuruş: Senelik 500 Kuruş

Kocaili İşçi Sendikaları Birliği
' Sendika hareketleri düşmanlarına ilk ve son cevap.
Dünya sendika . Federasyonu
(Geçen Sayıdan Devam)
9 — l.S.8. usul ve teferriiata ait anlaşmazlıkları ve taktik ihtilaflarını mahalli teşekküllerle iş birliği yapmakta devama mani saymaz. Yalnız ana prensiplerden yüz çeviren, ırkçılık miinaferelleri-ne, irticaa ve faşizme, alet olan cemiyetleri Birlik hemen saflan dışına atar.
10 — Gelir Kaynakları
l.S.B. nin başlıca gelir kaynaklan aza sendikaların iştirakleri, mecmua, risale ve kitap satışı tutarları, musarnere, koı.ftrans v.s. kapalı toplantı duhuliyeleri, teberrüler, bağışlamalar ve I.S I?. nin nıüessis ve merkez azalarının verecekleri asgari beş lira aylık aidatları ve ilah. dır.
11 — l.S.B. umum gelir tutarının dörtte birini amele sınıfının haklarının korunması masraflarına karşılık ihtiyat akçesi olarak, bir bankada biriktirir. Geriye kalan 'da, ıııutad idare masraflarına, kültür ve propaganda faaliyetlerine ve Kocaili işçik.mm müşterek umumi hareketlerinin mucip olacağı fevkal’ade masraflara kapatılır.
12 — Teşkilât:
l.S.B. nin en yüksek idareci organı Birlik kongresidir. Kongre senede bir defa Birlik idare meclisi tarafından toplantıya çağırılır iki kongre arasındaki devrede Birlik faaliyetleri bu ana nizamnameye ve kongre kararlarına göre.jdare olunur.
(Muvakkat hüküm: ilk kongre toplanıncaya kadar f.S.B. kurucular hey’eti tarafından idare olunur. Bu hey'et ilk kongreyi Birliğin resmen teşekkülünden en çok bir sene sonra toplantıya çağırması mecburidir.)
13 — Kongreler l.S B. azası olan sendikaların, meslek birliklerinin göndereceği mürahhaslardan terekküp eder. Daimi icra komisyonu azaları ve sendikaların mes’ul kâtipleri rey hakkı ile kongreye iştirak ederler.
14 — Her sendika mukayyet azasının nisbetindc, her 50 azaya bir mürahhas hesabile; kongrede temsil olunur: Eıı az 25 azası olan sendika ve cemiyetler de birer müşahit mürahhas göndermek hakkına maliktirler.
15 — İ S.B. kongrenin toplanma tarihinden en az bir ay evvel gündemini ilân ve başlıca karar tasarılarını neşretmek mecburiyetindedir.
16 Senelik kongreleri İ.S.B reisi kısa bir nutukla açar. Kongre hemen kendine bir reis ve lüzumu kadar reis vekili ve kâtip seçer. Bu suretle teşekkül eden büronun idaresi altında mü zakerclere girişilir. İlk iş olarak gündeme kati şekil verilir ve müzakerelerin kaç gün süreceği tssbıt olunur. Gündeme mutad faaliyet ve hesap raporlarından maada işçi sımfının o sıradaki durumu ve önünde duran en mühim meseleleri aydınlatan etraflı bir raporla memleketin iktisadi gelişmesinin çabşnıa Şartlan üzerindeki tesirleri hakkında bir tetkik konulması şarttır. Bu noktalar münakaşa edilip karara bağlandıktnn sonra kongre ?5 kiş’l k bir idare meclisi, bir reis, bir umumi kâtipe ayrıca 7 kişiiık bir kontrol komisyonu seçer ve dağılır.
17 — Kongre kararları toplantıyı takip eden dört hafta zarfında bir risale şeklinde bastırılır ve birlik şubeleri azalanna küçük bir bedel karşılığı tevzi olunur.
18 — İdare meclisi ayda bir defa toplanarak işçi hareketlerini ilgilendiren meseleleri inceler ve iki toplantı arasında yapılacak işleri kararlaştırır, bu faaliyetleri gerçekleştiren ve İ.S.B. nin günü gününe sevk ve idaresi idare meclisinin ilk toplantısında seçeceği beş aza ile reis ve umumt kâtibden teşekkül eden bir icra komisyonuna aittir.
19 — İdare meclisi lüzum görürse belli başlı işletme sendikaları mes’ul kâtiplerinin iştirakile olağanüstü toplantılar da yapılabilir.
20 — Daimi icra komisyonu, Birlik reisinin başkanlığı altında ve umumi kâtip ile daimi temas altında Birlik faaliyetinin muhtelif şubelerini ahenkli bir tarzda sevk ve idare eder, bu şubeler:
1 — Umumi idare ve koordinasyon şubusi.
2 — Teşkilat şubesi
3 — Propaganda ve neşriyat şubesi
4 — Hesap ve vezne şubesi
5 — İşçi sınıfının haklarının korunması şubesi
6 — Kadın ve genç işçilerin haklarının korunması şubesi
21 — Bu şubelerden her birinin mes’ul kâtipliğini daimi icra komisyonu azalarından biri üzerine alır. Umumi kâtip birinci şubeyi bilfiil idare etmekle beraber, diğerleri arasında da nazımlık eder. Birliğin muhaberatından da umumi kâtip mes’uldür. Sendikaların kuvvetlerine dair kayıtlar tutmak bunların artış veya azalışlarını gösterir istatistikler tanzim etmek teşkilat şubesine aittir.
22 - Hesap ve vezne şubesi, sendikalardan Birlik hissesine
( Devamı var)
Baş makaleden Devam şısında bazı kötü niyetliler akla ve hayale gelmedi!( dedikodular icat etmekte bizi şu veya bu ceryanlara alet olmakla itham etmektedirler.
Daha Birinci sayımızdan itibaren bu çeşit isnatlara ve provokasyonlara maruz kaldık. Münasebetsizliğin bu derecesi dünyanın hiç bir yerinde görülmemiştir.
Babıâli caddesinden her gün tonlarca kitap, gazete, risale ve mecmua sel gibi akıp gitmektedir.
Biz emekçi kitlelerinin biricik neşir vasıtası ve biricik sınıf teşkilâtı için bu yersiz yaygaralara ne lüzum var. Bizde kendimize göre hiç olmazsa bu caddenin bir köşesinden sürülüp geçemez miyiz ?
Fa (at biliyoruz, hemde çok iyi biliyoruz. Bu sinsi maksat (re gaye açıktır. Bizi kışkırtmak cevap vermeğe zorlamak ve bu suretle de biricik teşkilâtımızı ve biricik neşir vasıtamın kapattırmak için vesileler hazırlamaktır.
Yağma yok cicndii-. r l Biz Sendikalistler bir çeyrek asra yakın mazisi olan şuurlu bir hareketin temiz evlâtlarıyız.
Biz öyle ipekli perdeler arkasında marnken koltuklarla ve dürbünün tersiyle inkılâbı seyredenlerden değiliz. Ne Yeniçeri hareketleri ve ne de zor balık bizi memleket davasında müsbet çalışmaktan alıkoyamaz.
Biz öyle kolay kolay fasit daireler içine düşürülerek işi şahsiyata döküp esas çalışma kuvvetimizi başka menfi s( lara Larcıyacak kadar değiliz. Memlekette bi anun var ve bir de bunu vatandaşlar arasında fark gözetmeksizin tevzi edecek J>ir adalet cihazı var. Biz kanunsuz bir harekette-bulunacak ^olursak bizi hesap vermeğe çağırabilirler. Telâşınıza lüzum yok 18 milyon vatandaşın vicdani lâzımgeien hükmü verir. Düşmanlarımıza ilk ve son cevabımız bııdur. (*)
SENDİKACI
—=» «i»»*—
*) İşçi arkadaşlar biz asıl vazifemize gelelim. Geçen sayımız da Sendika hareketlerinin teş kilât sistemi hakkında bir şema neşir edeceğimizi vadetmiştik. Kilisesi hazırlanamadığmdaıı ö zür dileriz. Gelecek sayımızda hem bu şemayı neşredecek ve hem de sendika hareketlerinin maksat vc gayesini izaha çalı şaeağiz.
i
heyetile 1945 se 8 ekime
Baştaraft Birinci Sahifedtc sınıfını aynı zamanda tehdit etmiş, işgal altına giren memleketlerde işçi sınıfının en hayati menfaatleri, en mütevazı hakları ayaklar altında çiğnenmişti.
İşçi sınıfını, insanlığı vc demokrasiyi tehdit eden kara tahakküm, dünya işçilerinin müşterek gayreti ve fedakârlığı ile yere serildi. Harp yılları- işçi sınıfına, kuvvetlerin teksifi ve saflarda birliğin zaruretini bir kere daha kesin ve en aydınlık bir şekilde öğretti, işçilerin demokratik hakları, ekonomik ve sosyal davaları ve hayati menfaatleri uğrunda, faşizme karşı mücadele içinde bu günkü birliğin temelleri atıldı.
Harp biter bitmez, Paris kongresi açıldı Bu kongreye 56 memleketin 66.759 348 işçisini içinde toplayan 65 sendika teşkilâtı birer murahhas iştirak ettiler. Kongre nesinde 25 eylülden kadar fasılasız çalıştı.
Kongreye münavebe ile, Fransız muralıbası Leon Jouhaux, İngiliz murahhası Walter Cit-rine, Sovyet murahhası V.Kouz-netsou, Amerikan murahhası Sidney Hillmaıı, Çin murahhası Chu,. Meksika murahhası Tole-daııo, İsveç murahhası Lindberg başkanlık ettiler.
Kongre sekreterliğine, Dün ya sendika birliğini gerçekleştirmek uğrundaki enerjik gay-retile büyük işçi merkezlerin de tanınmış Fransız murahhası Louis Saillant getirildi.
Paris Kongresinin toplandığı ChuiHot sarayı, DÜnj'a sendika federasyonunu hazırlayan heyecanlı ve keskin münakâşalara sahne oldu. Bununla beraber, daha ilk oturumlardan itibaren toplantıya hâkim olan tesanüt havası, bütün murahhaslarda kat’i bir neticeye varacaklarına dair kuvvetli bir kanaat yaratmıştı. Kongrede dünyanın en büyük sendika merkezlerini temsil eden, Fransız, Sovyet, İngiliz ve Amerika murahhaslarının en geniş bir hüsnüniyet ve anlayış içinde bu toplantıda muvaffakiyetli bir nazım rol oynamaları kongrenin muvaffakiyetinde başlıca âmillerden biri oldu. Müşterek ve ahenkli bir çalışma sonunda, 3 ekim 1945 tarihinde Dünj'a sendika federasyonunun statüleri oybirliği ile kabul ve tasdik edildi.
Teknik arıza dolayısile Tezatlar kılişemiz hazırlanamadığından özür dileriz.
Sahip ve Neşriyat Müdürü: Adil Yağcı Tertip ve Baskı F - K Basımevi
i
3 ekim sabahı yapılan toplantı her zaman yadedilecektir. 67 milyon teşkilâtlı işişçiniıı mümessilleri bu hadiseuin tarihi ehemmiyeti, ve kendilerine yüklediği mesuliyeti tamamen anlamışlardı.
Dünya Federasyonunun idare organları şu şekilde kurulmuştur : En yüksek organ, iki senede bir toplanacak olan kongredir; Kongre federasyona bağlı bütün sendikaların aza sayıları nisbetindc temsil edil-diğ umumî meclisi seçer. Umumî meclis senede bir defa toplanır. Bu meclis, Dünya federasyonunun bütün faaliyetini tanzim ve idare edecek olan İcra komitesini seçer. İcra komitesi bir reis ve genel sekreterle bir'ikte icra bürosunu teşkil eden yedi reis vekilini seçer. İcra komitesi ve bürosu umumî meclisine kongrenin aldığı kararları pratik sahada gerçekleştirmek vazifesi verilmiştir.
Dünya sendika federasyonunun statüleri geniş fakat hudutları belirli bir temele istinat etmektedir. Bu statüler yeni teşkilâta en faydalı bir şekilde çalışan bütün imkânları vermektedir Federasyonun faaliyet mihverini, beynelmilel ve milli bir plân gereğince muhtelif memleketlerin işçi sınıfının siyasi, iktisadi ve içtimai sahalardaki başlıca hak vc isteklerini hayata geçirmek için mücadele teşkil edecektir. Bu mücadele zor ve kesin olacak vc fakat muvaffakiyetle neticelenecektir. Çünkü, bu yeni beynelmilel teşkilât, muasır cemiyetin en ileri, en geniş, en kalabalık ve en müstahsil sınıfını temsil etmektedir.
Paris kongresine iştirak eden işçi murahhasları, yeni teşkilâtın muvaffak olacağına inanarak dağıldılar.
“Dünya sendika federasyonu kurulmuştur. Fakat bu bir başlangıçtır,,. Bütün murahhaslar birbirlerinden ayrılırken vc Chaillot sarayının yeraltı salonunun merdivenlerini son defa olarak ağır ağır çıkarlarken böyle söylüyorlardı. “Bu federasyon çalışmalıdır; kuruluşu sırasındaki kadar güç şartlar altında muvaffakiyetle çalışmalıdır.,, Çünkü dünya işçilerinin tesanüdü insan haklarının eıı büyük garantisidir.
Safa M. YURDANUR