1950 Şubat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1950 Şubat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
■K
ilânlar
6 ncı EJEEJ
Sene 32 — No. 11272 — Fiat!: her verde 10 kuruştur.
SALI 28 Şubat 1950
Sahibi:
Seçim hazırlıklarına her tarafta hız verildi
Üç Parti radyodan günde yirmişer dakika istifade edecek
Genel Başkan vekili Hilmi ve İl idare heyeti eıkânı
Uran (sağdan ikincil
Cumhuriyet Halk Partisi
Ankara 27 — Umumî seçimlerin yaklaşmakta olması dola-yıslyle partiler, propaganda işine de hız vermektedirler. Seçim kanunu Icabatından olarak, 20 den fazla seçim mıntakasmda aday gösterecek olan üç büyük parti günde onar dakika müddetle İkişer defa radyoda konuşabllecel Icrdlr.
Gene Seçim kanunu mukteza-"V smdan olarak bu konuşmalar. İntihabattan on gün evvel baş-lıyacak ve recime 3 gün kala da bitecektir. Yalnız, yapılacak konuşmalarda suç unsuru bulunup bulunmadığı savcılıkça tetkik edildikten sonra İcab eden propaganda yapılabilecektir Mamafih bazı milletvekillerinin Büyük Millet Meclisi nezdlnde teşebbüslerde bulunarak, Basın ve Yayın Genel Müdürlüğünün kuruluş ve görevler! hakkındakl
kanunun 23 üncü maddesi İca-batından olaıak bu «savcılıkça tetkik» keyfiyetinin kaldırılması cihetine gitmek İçin çalışacakları söylenmektedir.
Gene seçim propagandası faaliyetinden olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, evvelce ısmarlanmış olan 30 tane Jeep otomobili parti genel merkezince tesellüm edilmiştir. Bunların seçim propagandasında kullanılmak üzere parti müfettişleri emrine verileceği bildirilmektedir
Diğer taraıtan parti tüzüğü muclblnte Cumhuriyet Halk Partisi kurultayının mayıs İçinde toplanması İcab etmekte Lse de kurultay toplantısının umumi seçimlerden sonraya bırakılacağına muhakkkak nazariyle bakılmaktadır.
Hilmi Uranın şehrimizdeki tetkikleri
Bir kaç gündenberi şehrimizde bulunan C. H. Partisi Genel başkan vekili Hilmi Uran, dün, öğleden sonra C. H P. İl merkezine giderek bir müddet meş-
Ticaret serbestîsi
Ticaret yüzde 60 serbestiye tâbi tutulacak
Ankara 28 (Akşam) — «Avrupa İktisadi İşbirliği» ne imza koyan 19 memleket arasında serbes ticaret yapılması için Patiste yapılan toplantıda bir karara varılmıştır. Bu karar gereğince ticaret yüzde (60) serbestiye tâbi tutulacaktır.
Bilindiği gibi daha önce yüzde (50) üzerinde karara varılmış, bu karar gereğince Ticaret Bakanlığı hangi maddelerin serbes rejime tâbi olacağına dair bir Üste çıkarmıştı. Şimdi nispetin yüzde 60 e çıkarılma-siyle yeniden bir liste yapılması icap etmektedir Bakanlık Dış Ticaret dairesi Dir kaç günden-berl bu hususta çalışmaktadır.
Yüzde 60 serbest ticaret rejimine tâbi olacak mallar İçin hazırlanan liste bir iki güne kadar ilân olunacaktır.
Cumhurbaşkanının kabul ettiği heyetler
Ankara 27 — Cumhurbaşkanı İsmet İnönü İstanbul edebiyat ve tap fakülteleri öğrencilerinden mürekkep bir heyeti kabul (Arkası sahile 2; sütun 6 da) 1 etmiştir.
Rum patriğine küstahça tecavüz
Yahya Kemal Beyallı lamamiyle iyileşti
Büyük şair, bir buçuk aydanberi tedavi altında bulunduğu Cerrahpaşa hastanesinden ayrılacak
Büyük şair iuhya Kemal Beyatlı'nın son resmi
Bir buçuk aydanberi Cerrahpaşa hastanesi birinci cerrahî kliniği üst kalında kendisine tahsis edilen dairede istirahat Ve tedavi altında bulundurulan büyük şairimiz Yahya Kemal Beyallı, tamamen iyilenmiş olarak bugün öğleden Semra has-
taneden ayrılacaktır
Dün sabah hastanede kendisini ziyaret eden muharririmiz Cemaleddln Bildik'lrı, üstadla yaptığı konuşmaya vc hastaneden çıkış hazırlıkla'ınn dair yazısını bugün beşinci sahlfede bulacaksınız.
Fener kilisesinde bir Rum, patriğin sakalını kesmeğe teşebbüs etti Fenerde Rum Patrikhanesi kilisesinde müessif bir hâdise olmuş, Rum Patriği çok çirkin bir tecavüze uğramıştır. Pazar günü Ortodoksluk yortusu münasebetiyle yapılan âyine riyaset eden Patrik Athenagoras minberden inerek dairesine gideceği eanoda cemaat arasında bulunan Vasi* Haciyorfcl adında bir Rum, ortaya fırlıya-rak Patriğe karşı küfür ve hakarette bulunmuş ve iki tahtaya telle bağladığı iki jilet tıraş bıçağıyle Patriğin sakalını da kesmeğe teşebbüs etmiştir.
Bu küstahça tecavüzü görenler, saygısız mütecavizi derhal yakalamışlar vc hâdise yerine gelen polislere teslim etmişlerdir.
Vasil, derhal Fener polis merkezine götürülerek sarhoş olup olmadığını anlamak İçin Belediye tabibime muayene ettirilmiş ve bu çirkin hareketinin sebepleri hakkında sorguya çekilmiş. çengelköyündekl evinde de araştırma yapılmıştır. Vasil Haclyorgi 58 yaşında olup Çengelköyiınde Bakırcıba-şında 14 numaralı evde oturmaktadır.
Apoyevınatlnl refikimizin verdiği malûmata göre bu saygısız mütecaviz, bundan 10 sene evvel Köprü üzerinde Zmaro namında bir kadını 300 liralık alacak yüzünden ısırmış, üç sene evvel de İtalyan hastaenslnde sinir tedavisi görmüştür. Bu çirkin tecavüz şehrimizde derin bir teessür uyandırmıştır.
Söylendiğine göre, Galatada Ayanlkola kilisesinin duvarın: tAmlr meselesinden dolayı Vasil ile Patrikhane arasında ihtilâf vardır. Vasil, bu duvan tâmlr için 300 liraya pazarlık ettiği halde, sonra 650 Ura İstemeğe kalkışmıştır.
Patrik Athenagoras. kendisine yapılan tecavüzü soğukkanlılıkla karşılamış ve gülümslye-rek etrafındakilere cOaliba sakalımı taramak istemiştir» demiştir.
Hâdise etrafında bu sabah Patrikhanesen şu malûmat verilmiştir:
— Patrik, bu işe hiç ehemmiyet verment'ş, bir sinir hastası olan Yorgl hakkında dûvacı da olmamıştır.
Patrik Ailıctıagoras
Necmeddln Sadak — Yan işlerini fiilen idare eden C. Bildik — Aksam Matbaası.
Morrison“Yeni seçime hazır olun,, diyor
İşçi Partisinin Meclisteki çoğunluğu yediye indi
Churchill seçimde oy verdikten sonra seçim dairesinden çıkarken bir çocuğu okşuyor
Londra 28 (R.) — Eaşbakan Attlee dün Bakanlarla görüşmüş ve akşam kıral tarafından kabul edilmiştir, Attlee yeni kabinenin üstesini bugün veya yarın kirala bildirecektir Kabinede pek az değişiklik yapılacaktır.
Dün 3 seçim dairesinin neticesi gelmiştir. İşçi partisi bu dairelerde kaybettiğinden ekseriyet yediye inmiştir. Hükümetin bu kadar küçük ekseriyetle devletleştirme gibi mühim bir işe girlşemiyeceği beyan e-dülyor. Fakat demir ve çelik sanayiinin devletleştirilmesi kanun halini almışta-. Bunun tatblkına 1 eklinde başlanacaktır. Mamafih nisanda bütçe mü zakeresl başlayınca bu büyük İhtilâflara ve mücadelelere sebep olacaktır.
Yeni seçim hazırlığı
Londra 28 (R.) — Seçimin neticesi üzerine bir çok endüstri işçileri ücretlerinin arttırılmasını istemiştir. Şimendüfer işçilerine cevap verilmiştir. Cevap gizli tutulmaktadır.
Başbakan, yardımcısı Morrl-
son diin bir isçi toplantısında işçilere yeni seçime hazır olmalarını bildirmiştir. Morrison a-lerri kavgaların partiye zarar vereceğini söylemiş ve muhafazakârlarla. liberallere rey verenleri gelecek seçimde işçiler tarafına çekmek için çalışılmasını tavsiye etmiştir
19 azadan mürekkep liberal parti meclis grupu dön toplan-
Sovyetlerin
Baltık filosu
EU33SE933
Kırk fırın ekmek lâzım!
mıştır. Muhafazakâr 1ar bugün toplanacaklardır.
Seçimin neticeleri
Londra 28 — Partilerin avam •ita onu asında durumları şudor» İşçi partisi 315. Muhafazakârlar 297, Liberaller 9 İrlanda milliyetçileri 2. Bağımsız liberal 1, hiç bir partiye mensup olmıyan başkan 1.
İsveçin donanmasını arttırması isteniyor
Londra 28 (R) — İsveç deniz kuvvetleri komutanı amiral Stronlbak. Sovyet Rusyanın Baltık donanmasının müdafaa ihtiyacından çok fazla olduğun dan bahisle İsveç hükümetinin deniz kuvvetlerini arttırmasını istemiştir.
Büyük bir yangın
Bir ziraat korrıbinesi-nin garajı yandı
Konya 27 ( Akşam) — Saray önündeki zirai kombinaların garajında benzinlerin ateş almasından çıkan yar.gm neticesinde garaj, zirai âletleri, bLr çok kamyon ve benzin yanmıştır. Az malzeme kurtarılmıştır.
Zararın yarım milyonu geçtiği tahmin ediliyor.
AKSAM İN »BÜYÜK, ANKETİ
BİMEflMS BATİMIZA îN( _ TMffllBZOTMMT Ml«?|
Profesör Dr. Siibeyl İİnverin cevabı
Gazetelcrden;
«Londra, 26 (B, B. C.) .. nıcrikan İş Bakanlığı, geçen ay işsizler miktarının dört buçuk milvon olduğunu bildirmiştir. Bu miktar, harb-denberi işsiz miktarının en yüksek yekûnunu teşkil etmektedir.»
Devletçiliğin çok aksaklıktan var, güdümlü iktisattan şu ve bu »ararlar doğuyor ama; serbest iktisatta da hattâ Amerika gibi bir faaliyet memleketinde dcirt buçuk milvon işsiz olduğu düşündürücü bir keyfiyettir.
Üstelik, silâh yarışı son haddine varmış bulunuyor. Yarış tavsarsa işsizliğin hali nice olacak?
Hülâsa: Her güzelin bir
huyu var.
İngiliz seçimlerinin âkibe- . ti de, Amerikan iktisadının, muza dahildir ki bunları da sl-neticeleri de, insanlığın, ce-'yosl ve gayri siyasi olaîak lkl-nıiyet şekilleri mevzuunda ye ayırabiliriz. Ben hayatımda daha bir çok tekâmüller ge- siyasî tesirler üzerinde durma-çirmeğe mecbur bulunduğu- dım. Zira siyasetteki farklı e-nu, ideale ulaşılmadığını is- soslar ne olursa olsun siyaset..,» „» w.
pat ediyor. İslilikleri de her asırda aynidir.! bildikleri zannolunur. Fakat on-
A-
Tıp Tarihi profesörü değerli doktor Süheyı Üuveri Tıp tarihi enstitüsünde bularak nnketiml-ze cevap vermesini rica ettim. Siyasetle meşgul olmadığını, bir memleketin hayatında siyasilerden ziyade ilim ve sanat adamlarının müessir olacağını söyll-yen sayın profesör dedi ki:
— Benim de iki yaşında dahil olduğum şu son 50 senelik zaman zarfında memleketimiz hayatında tesiri olanlar muhakkak kİ pek çoktur. Bu tesir şahsî de olur, umumi de. Şahsi olanlardan münasip Cemiyete pet tesir
bahsetmek burada olmasa gerektir, umumiyetle mûs-ed enler konu-
Prof. Dr. Süheyl Ünvet
Siyaset nedir? Neye yapılır? Onu bu yolda yürüyenlerin İyi
lartn siyasetlerinin hepimizin hâtırasında ve umumi yaşayışımızda bıraktıkları akisler nedir? Bir memleketin Izmlhlâllne sebep olan âmilleri zamanı gelince mukayeseli bir tarih felsefesi ve sosyal İlimler tâyin eder
Biz şahsen yirminci asrın bo ilk yansının sentezinin hemen yapılması aleyhindeytz. Blzler ancak geçmiş asrın sentezi üstünde durmalı veya bu sentezi yapmağa bakmalıyız. Zira bu son 50 yılı geçen asrın bir temadisi olarak görmeğe böylelikle erişebiliriz. Evet geçen asnn ve onun memleketimizin mukadder gidişine karşı durama-yiŞt üzerinde fikir yormamu daha doğrudur. Fakat bu da mevzuumuz dışındadır Bu son 50 senede neler olmuştur, hepimiz biliyoruz. Bu vatan battı ve kurtuldu. Kurtaranları tanıyor ve minnetle anıyoruz. Bu sebep-
(Arkası 7 nci sahifede)
S'hife
Sabife 2
AHŞAM
2Z
1-53
Sabah Gazeteleri Ne Diyor ?
Seçim hazırlıkları
Dayanmak meselesi
Suuflıı kahnea veya sınıfta Iratacağını anlayınca sağa sula başvurup iltimas aramağa çıkan çocuklar vardır. Bizim harb sonrası tüccarları da bunlara döndü. Tuttukları işte kâr ederlerse yüzde yüz, viizde iki yüz demeyip cebe indiriyor ve sefayı hatırla yiyorlar. Zarar bas gösterince feryadı basıp hükümetten iltimas rica etmek üzere kapı kapı dolaşıyorlar.
Pahalı yağ yiyememekten İstanbul halkının kuruduğunu farkeden belediye piyasaya bir ucuz yağ çıkardı. Bu yağ piyasaya çıkar çıkmaz, yağ Hallerinde bir düşme giirüldiu Demek ki yağcılar Trabzon yağlarını. Urfa yağlarını daim ucuza satabilirlermiş amu buna liiıum görmezlermiş. Ucuz belediye yağını haik beğenince yelkenleri mecburen suya indirmişler. Tuhaflığa bakın ki lıaLk belediye yağını tercih ediyor ve yağcılar da kendilerini koruması iç in hükümete başvuruyorlar: «Yandım aman devlet baba, bizi kurtar!»
İki ay fiat kırınca yağcı dayı neden batar? Anlamıyoruz. Onlar barb içinde 8 liradan, on liradan yağ satarken biz dayanmağa çalışıyorduk. Onlar du i'ena günlerde dayanacak hale geliyorlardı- Şimdi neden dayanamıyorlar» dîye merak ettim. Ban yağcılara sordum: «Harb içinde kazandık ama ne kazandıksa yedik. Böyle fiat düşmelerine dayanamayız» cevabını verdiler.
Akıllı tüccar o imiş ki fevkal&de zamanlarda aşın kârlara mâruz kalınca bunun sonrasını düşünür, kazancının yüzde yirmi beşini kârsız ^ünleri'i karşılığı olarak bir kenarda saklarmış. Tüccar sıkışır sıkışmaz hükümete başvurduğuna göre, ihtiyatın elden bırakıldığa anlaşılıyor. Hayatımızı ihtiyatsız tüccarların eline bırakmamasını da biz hükümetten rica edelim. Şevket RADO
Cemal Nadiri
Tekel memur
anma töreni
Düngece Burs a da büyük bîr toplantı yapıldı
Bursa 27 -A.A.) — Bu gece Dağcılık Ku'ı.bünde, büyük sanatkâr karikatürist Cemal Na-dir'in ölüm yıldönümü münasebetiyle Halkevi tarafından 1500 den fazla Bursalının iştirakiyle bir anma töreni yapılmıştır. Ce-mal Nadir‘in refikası ve hemşiresi de toplantıda hazır bulunu-tordu,
Tbplantıvı Halkevi Başkanı açmış, muhtelif hatipler, sanatkârın sanat bayıitını tahlil eden konuşmalar yapmışlardır. Daha sonra n-ojeks İyonla Cemai Nadir'in karikatürleri gösterilmiştir.
İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin Cemai Nadirin mezarını yeniden yaptırmak üzere aldığı karar memnuniyetle karşılanmıştır.
Cemal Nadirin mezarı yaptırılıyor Gazeteciler cemiyeti idare ku ruhi dıinkü toplantısında rahmetli sanatkâr Cemal Nadirin mezarını yaptırmağa karar ver miştlr. Bunun İçin bir komite kurulmuş ve hazırlanan projeler bu komiteye tevdi edilmiştir.
Basın balosunda yenilikler
baremi
Tasarı
Nadir Nadi CUMHURİYETte Basın kanunu Us ansından bahisle diyor ki: :
«Ankaradakl komisyon çalışmalarına bir nebze ben de katıldım. Bursa milletvekili Atıf1 Akgucün başkanlığında Temyiz âzalarının, hâkimlerin bulunduğu komisyon, baştanbaşa oy-dm vatandaşlardan mürekkep. İçlerinden hiç birinin «aman şu gazetelerin ağzına kilit vuralım; basın hür olmasın» gibi bir zihniye t. taşımadığını adetâ göçlerimle gördüm.
Şimdi bütün ümidimiz hükümetin ve daha sonra Meclisin de aym anlayışlı zihniyeti göstermeleridir. Kırk yıldır bir türlü istikrarını bulamayan basın rejiminin yurdumuzda nihayet hür v© sağlam bir temele dayandığını görmek istlyorus.
Basın büyük bir kuvvettir. Her kuvvet gibi onun da şüphesiz zarar verici tarafları olabilir. Bunları bir deıeceye kadar kanun, yolu ile önlemek mümkündür. Fakat unutmıyalun kİ zararım önleyeceğiz derken basma kilid vurmağa kalkarsak, onun faydaJannı da kendi elimizle roketmiş oluruz. Atalıir-kümüzün bundan yirmi beş yıl önce söylediği sözü hatırlayalım. Büyük önder, basın hürri-yetindeQ doğabilecek mahzurların en tesirli bir şekilde gene ancak basın hürriyeti sayesinde giderilebileceğini Deri sürüyordu. Bu sök, haik efkârı dediği-
miz hâkim kuvvetin basından da üstün olduğuna inanmanın bir ifadesidir.
Gerçekten, milletin sağduyusuna başlangıç olarak kabul ettikten sonra, bütün kanunlarımızı demokratik esaslara dayamak artık bir mantık zarureti haline girer Halkın olgunluğuna inanmadıkça da hürriyet bir öeentiden ibaret kalır.»
*
Veba kadar korkulacak şey
YENİ SABAH bu başlıklı makalesinde diyor W:
«İktidar her türlü kanuni ve kanunsuz imkânlarla dişine kadar silâhlı iken, muhalifler arasında görüş farkları, telâkki lefavüUeri yüzünden didişme ve Çekişme olması ne partilerin ne de memleketin menfaatinedir. Halbuki bizzat Halk Partisinin hali en ibret verici örnek değil midir? Üç, dört »atın partiden ayrılması, bir blok halinde yekpare duran yirmi beş yıllık taşı, a* çok paralamağa yaradı ve yarık, çatlaklar peyda oldu. Çeyrek asırlık İktidar ve nüfuza dayanan kitlede bu netice hasıl olursa, daha ÜÇ yıllık o da muhalefette dolaşan gruplarda ihtilâflar ne tesirler yapmaz!!..
Parti ve politika: hislere, şahsi düşüncelere, ferdî tevehhüm-lere en geniş yer ayıran bir faaliyet alanı değildir. Bu hakikati her muhalif zilin ine iyice yerleştirmelidir.»
1950 seçimleri
Etlıem İzzet Benice TELGRAFI» diyor kİ:
«Partilerin kuvvetli aday a-ramaları bahsine gelince, bundan dolayı gerçekten memnunluk duymak gerektir. Demokratik rejimin temel şartlarını ve memleket idaresini tedvirin sorumluluğunu nefsinde ve şahsiyetinde taşıyacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin memleket ölçüsünde şöhret yap mış kuvvetli şahsiyetlerden te-, rekküp etmesi hiç şüphe yo11 kİ hem seçmenleri ve halkı tatmin edecektir, hem de memleketin sevk ve idare mesuliyetini taşıyan en yüksek Metlisi mâ-nen ve maddeten kuvvetli ellerde ve şahsiyetlerde bulunduracaktır. Ancak bu defaki seçimlerde yüzde 70-80 aday gösterilmesi hakkı mahalli parti teşekküllerine ve U merkezlerinde yapılacak denemelere terk edilmiş olduğu İçin bu anlayış ve hususiyet ürerinde yalnız parti merkezlerinin durumu kâfi değildir.
PorU teşkilâtının, ve yoklama kurullarının da Parti genel merkezlerine hâkim olan zihniyet ve tutuma geniş ölçüde iştirak ve müzaheret temin etmeleri, şahsi, hissi ve mahalli zümre tesirlerinden uzak kalarak memleket v? dünya çapında düşünmeleri ve ona göre aday göstermeyi, şart saymaları, birinci plânda hisselerine düşen bir vazifedir.»
SON
Kanunun biran evvel çıkması bekleniyor
Ankara 28 (Akşam) — Tekel memurları derecelerinin diğer devlet memurlar" baremine uydurulması için bir müddet evvel Gümrük ve Tekel Bakanı Dr. Fâzıl Şerefeddln Bürgeye telgrafla müracaat etmişlerdi. Tekel memurlarının bu müracaatları için ne düşündüğünü, dün Gümrük ve Tekel Bakanı Dr. Şerefeddln Bûrge’ye sordum. Bakan şunları söyledi:
(— Tekel memurlarının baremini Ankara Milletvekili Hıfzı Oğuz Bckata’nın iktisadi devlet teşekkülleri baremi hakkında yaptığı kanun teklifiyle birleştirdik- Bu kanun teklifi hâlen Bütçe komisyonundadır. Komisyon müzakerelerine İştirak ederek her gün meşgul oluyorum. Kanunun bir an evvel çıkmasına çalışıyorum. >
Ahmet Oğuzun, Bayar aleyhine açtığı dâva sona erdi
Ankara 27 — Milıet partisin-; den Ahmet Oğuzun Demokrat^ Parti Başkam Celâl Bayar aley hine açtığı dâva bugün nihayet tenmiştlr. Celâl Bayarm vekili, mahkemenin yemin teklifini reddetmiş, bunun üzerine dâ-vacı Ahmet Oğuzu yemin tevcih edilmiştir. Ahmet Oğuz (Dâvâlıdan dâva ettiğim mille t vekilli
Greko - Romen
güreş birincilikleri
Son karşılaşma dün gece yapıldı
_ _ ödeneği olan dört çek tutan
18 mart,'»» cumartesi gunu^ )lra „ kuruŞu t.ivıdı Celâl akşını Taksim Belediye gazino Bftşkanı
sunda verilecek clnn Basın „rm(,VİD h..«h-
Türkiye Greko - Romen güreş birinciliklerinin son karşılaşmaları dün gece saat 20,30 da Sergi Sarayında yapılmış ve a-şağıdakl neticeler alınım ıştır:
57 kilo: Kemal Demlrsüren (ist&nbujı, Abdullah Barış (Eskişehir) e 7 dakikada tuşla galip gelmiştir.
Ağır: Reşat (Kocaeli), İdris Zonguldak) a 11 dakikada tuşla galip gelmiştir.
73 kilo: Kâzım (Çorum), Halim (Eskişehir) e hükmen galip gelmiştir,
Nevzat Sözerl (İstanbul). Ahmet Erol (Kayseri) ye 10 dakika 43 saniyede tuşla galip gelmiştir.
79 kilo: A!l özdemlr (Ankara), Memlş Arslan (Çorum) a 10 dakikada tuşla galip gelmiştir.
79 kilo - Üçüncülük maçı: Mehmet Çokır (Zonguldak), Mefmet Ali Arslan (Eskişehir) e îtifa.kla galip gelmiştir.
87 kilo: - Üçüncülük maçı; Mehmet Güzelce (Kocaeli), Enver Yıldırım (Zonguldak) a 5
Meclisin toplantısı
Yarın 14 sözlü soru, 27 kanun tasarısı görüşülecek
ha üstün bîr muvaffakiyetle balosunun her senevilerden da-geçmesi için çalışan komite hazırlıklarını bitirmek üzeredir. Gerek büyük, gerek küçük salonun dekorlarını Vedat Ar ha-zırhyocaktır. Bu yıl kotyonlar paraşütlerle gazine tavanlarından indirilecek, küçük salonda ki orman kısmına bir bira parkı yapılacak ve buraya kapıdan verilecek kostüm ve maskelerle girilecektir.
Davetiyelerin tevziine 1 mart çarşamba gününden itibaren Gazeteciler Cemiyeti merkezinde başlanılacaktır.
vermeyip, çekin tahsili. bUâha-re tarafımdan tesblt ve tâyin edilmek ürere şahsan ve yediemin sı fa tiyle vermiş olduğuma Allahım ve namusum üzerine yemin ederim) demiştir.
Bunun ükerine mahkeme, bahis mevzuu 2288 Lira 52 kuruşun Celâl Sayardan tahsiline karar vermiştir.
Büyük bir fizik âlimi geliyor
Mar Plnnek (Eski Ralser ffilhelm) cemiyeti reislerinden Nobel mükâfatını haiz büyük firik âlimi profesör Dr. Heteen-bert İstanbul üniversitesi fen fakültesi davetlisi olarak Ku-an ta Teorisi üzerine koleran s-Inr vermek üzere 2 mart 1950 perşembe günü İsveç uçağı İle Istanbula gelecektir.
Aslî maaşa geçecek öğretmenler
Ankara 27 — Haber aldığımıza göre, bugüne kadar 115 lira ücret alan veya buna hak katranmış Olan köy enstitüsü mezunu öğretmenler mart aylık-iunnı 20 lira asli mua? üzerinden alacaklardır. Bu husustaki kadro komisyonlardan geçerek Meclis gündemine alınmıştır. Kanun gereğince, 950 yılı içinde aslî maaşa geçecek öğretmen lerln sayısı 500® i aşmaktadır.
Bursa ipekçiler heyetinin temasları Bursa ipekçilerinden müteşekkil beş kişilik bir heyet. şehrimize gelerek sanayi birliği ile temasa geçmiştir. Bursa İpekçileri. İlgili makamlar netdln-1c teşebbüslerde bulunmak fillere Ankaraya hareket edeceklerdir.
Heyet âzaları aynı «amanda kurulacak olan sanayi bankası na B ursan in da kuvvetli bir şe» kilde İştirak edeceğini sanayi birliğine bJldlmıJglerdir.
»eı ıııum.u . zjoı ıguıuar. > >
J dakika 51 sanytde tuşla galip 1 gelmiştir.
73 kiloda: Kâzım Demir (Ço-. rum). Osman Cr.nbulat (Anku-t ra) ya İttifakla galip gelmiştir.
87 kilo - Final maçı; Mahmut . Çeterez (Ankara), Mehmet Ali . Demirkaya CÇotum) a ekseriyetle galip gelmiştir.
57 kilo - Final maçı: Mehmet Koç (Ankara). Kemal Demirsü-■ ren (İstanbul) a İttifakla galip gelmiştir.
52 kilo - Final maçı: Fehmi BüyükmuUu (İstanbul), Ahmet Döker (Aydın) a ittifakla galip gelmiştir.
62 kilo - Final maçı: Cemal Öztürk (Ankara), Halim Erdoğan (Eskişehir) e 12 dakika 55 saniyede tuşla galip gelmiştir
67 kilo: »inal maçı: Tevllk Yüce (Ankara), Bekir Yolcu (İstanbul) a hükmen galip gelmiştir.
Ağır - Final maçı: Kılıç (İstanbul Üniversitesi), Reşat (Kocaeli) ye 3 dakika 57 saniyede tuşla talip gelmiştir.
73 kilo - Final maçı: Kâz un Demir (Çorum), Nevzat Sözerl (İstanbul ta ittifakla galip gelmiştir.
57 kilo - Final maçı: Mehmet Koç (Ankara), Abdullah Barış (Eskişehir) e 4 dakikada tuşla gaUp gelmiştir.
Dört gün füren Türkiye Greko - Romen îüreç karşılaşmalarının ferdi birincili klerl şeyledir:
52 kilo; 1 — Fehmi Biiyükmut-lu (İstanbul), 2 — Ahmet Kozan (Aydın); 3 — Ahmet Bilek (İzmir).
57 kilo: 1 — Mehmet Koç (Ankara); 2 — Kemal Demirsü-ren (İstanbul); 3 — Abdullah Barış (Eski^phlr).
G2 kilo: 1 = Cemal Öztürk (Ankara); 3 — Göker (Balıkesir); 3 — Ha’lnt Erdoğan ( Eskişehir) •
67 kilo: 1 - Tevflk Yüce (Ankara); 2 — Fazlı (İzmir) 3 — Bekir Yolcu (İstanbul).
73 kilo: I — Kâzım Demir (Çorum); 2 — Osman Canbulat (Ankara); 3 — Nevzat Sözerl (İstanbul).
79 kilo: 1 —ÂU özdemlr (Ankara): 2 — Memlş Arslan (Çorum); 3 — Mehmet Çakır (Zonguldak).
87 kilo: 1 — Mahmut Çeterez (Ankara); 2 — Mehmet Ali De- gedikli erbaşlar hakkındakl ka> rairkaya (Çorum); 3 — Meh- nun tasarısının Meclise ne gamet Güzelce (Kcr-ali). man getirileceği hakkındakl söz
A*.r: 1-B^.tGOlor (Koc- “ s0‘»"1" D1» “™-
.... - ----- i»— 1ar daha ziyade mahalli mesele
lerc aittir.
Gündemde mevcut kanun tasarıları arasında da fikir İşleri, bazı türbelerin açılması, Atatürk Anıt - Kabir İnşaatı, özel teşebbüsler tarafından yabancı memleketlerden yapılacak . krediler. Türkiye Ticaret ve Sa-Terbinyesl Genel Müdürü mü-|nayi odaları. Devlet Çelik ve sabıkları tebrik etmiş ve kazananlara törenle mükâfatlan tevzi etmiştir
çar-
Ankara 27 — Mtcllsln şanıba günkü gündemi şimdiye kadar bütçe müzakereleri dola-yisUe diğer işler konuşul ama-dığından bayii yüklüdür.
Gündemde 14 söeiü soru ve 27 kanun tasarısı vardır. Bunlar arasında Muhitin Baha Parsın Mümtaz Faik Fenikin durumu, Nurettin Unenln Teftiş kanunu tasarısı ve Devlet Basımevterini birleştiren kanun tasarısının Meclise getirilmeme sİ sebebi,İbrahim Ar vasin bn yıl kesilmiş olan kömürler, Hamdl Orhonun liman İşletmelerinin tc-k idare altında birleştirilmesi, Abldin Potofihınun çiftçiye yazlık ekim İçin dağıtılacak tohumluk, Vehbi Kota güneyin
Baş tarafı 1 ine) sahifede) gul olmuş ve bu arada İlçe baş-kaniariyle görüşmüştür. Hilmi Uran, bundan sonra, İstanbul milletvekili Ekrem Amaç ve C. 1 H. P. İl başkanı tlhaml Sanlarla da muhtelif mevzular üzerinde konuşmuştur
Hilmi Uranın bugünlerde gazetecilerle de görüşeceği söylenmektedir. Uran, dün Vali ile de bir müddet görüşmüştür.
Şikâyetler
İzmir 27 — Seçim defterlerinin hazırlanması işinde bazı mahalle mümessillerinin D. P. II müşahitleri kabul etmemekte oldukları hakkında vâki olan şikâyet tetkik edilmektedir.
KocaeLldrn dc bu şeklide şikâyetler gelmesi üzerine D. P. merkezi alâkalılara şikâyette bulunmuştur.
Bursa 27 — Yeni Beçlrn kanunu dolayıriyıe doldurulacak nüfus fişleri işinde mahalle mümessiline yordur eden Çırpan mahallesi halkından ve D. P. müşahitlerinden Mehmet tnelr-oğlu ile Muharrem Kay al. parü merkezine bir şikâyette bulunarak kendilerinin bllâ sebep polis tarafından yakalanıp üç saat alıkonulduklarım bildirmişler, partinin savcılığa müracaatı üzerine sçrbes bırakılmışlardır.
M, Kemalpaşa kazasında da D. P. 11100 kaçtır valandaş polis ve jandarma vasıtasiyle toplattırılarak, nüfus kütüklerinin başka kazalarda olduğu iddlaslyle kütükte kayıtlı bulundukları yerlere sevkedllmişlerdlr. Ayrıca D P. İller, paııl müşahitlerinin muhtarlar tarafından kabul e-dilmediğinden şikâyet etmişlerdir.
İzmirde işçi partisi
İzmir 27 — Yakında burada bir.İşçi Partisi kurulacağı ve bu partinin derhal harekete geçerek önümüzdeki milletvekili seçimlerine işriıâk etmeğe çalışacağı söylenmektedir.
Seçim kurulları her ilde kuruldu
Ankara 28 ı Akşam) — Her ilde seçim kuıullannın teşkil e-dilmiş olduğuna dair İçişleri Bakanlığına malûmat gelmektedir. Seçim kurulları başkan-lanndan milletvekilliği için n-daylıftını koyacağını İleri sürerek itirazda bulunan yargıçların sayısı şimdiye kadar sekizi bulmuş ve yerlerine yenileri tâyin edilmiştir. Bu arada İstanbul Adalar sulh yargıcı İle Kadıköy asliye hukuk yargıcı dR aynı şekilde itiraz etmişlerdir.
Edirne’de
Edirne (Akşam) — Seçimlerin yaklaşmış olması şehrimizdeki siyasi parrileri faaliyete sevketmlştir. C. H. Partisi ii İdare kurulu son günlerde ça-
lısmalarma hız vererek eık sık toplantılar yapmakta, ocak va bucak üyeleri ve parıl mensup-larile istişarelerde bulunmaktadır. Bu cümleden olarak 11 idare kurulu reisi Eczam Fcriü Srdamh’nın başkanlığında Fuat Ozan ve Nejat Gök nardan müteşekkil bir heyet Uzunköprü, Keşan. Meriç ve İpsala ilçelerindeki teşkilât mensuplan He temaslarda bulunmak üzere bugün Edlme-den hareket etmiştir
C. H. Partisi yeni Milletvekili adayları etrafında ilgililer çok kötümser davranmakta İseler de halk arasında başta Mahmut Nedim Gıuıcluzalp olmak üzere il İdarır t korulunda ban emekli valilerden iki zatın teminden bahsofanmoktadır.
Aday seçmeğe selâtıiyetll kurullatan henüz toplSnmanuş . ve namzetleri sekmemiş olması “t bütün bunların bir tahminden O ibaret olduğunu göstermekte- û_ alr. Hakiki namzetler ancık CM heyetin partilerle yapacağı te- u-m aslardan, seçim kurullaruıın O toplanıp namzetleri terbi! et- c meşinden sonra anlaşılacak- O tır. ”
Diğer taraftan partide sık sık göze çarpmaktadır. Geçen gün ilçe merkez binasında bucak ve ocak öyelerile yapıten bir toplantıda yeni seçim üzerinde fikir teatisi yapılmış- >s tır. Demokrat partiye hariçten X) yakın alâka gösteren bazı mü-him şahsiyetler olduğunu ve bunlardan bir kısmmın aday ’Jİ listesine alınacağı söyleniyor. 5
Demokrat parti Ediı neden 2, Uzunköprü ve Meriçten 1, Ke- O şan ve Ipsâl^dan hin ve merkezden de 2 kişiyi namzet göstereceği tahmin edilmektdlr. Halk partisi Havsa ve Uzunköprü kongrelerini yapmış ve yeni idare heyetlerini seçmiştir. Şimdi 11 kongresi aktcdJlecektir.
?
J2
o
> (D
£
kanunu M—
Demokrat toplantılar
Demokrat Partide
İl idare kurulunda
4 istifa
eli); 2 — Kılıç Ünal (İstanbul Üniversitesi). 3 — idris (Zonguldak).
Puvan tasnllir.de 18 puvanla Ankara birinci, yedi puvanla Çorum ikinci, yedi puvanla İstanbul üçüncü olmuşlardır.
Müsabakalar sonunda Beden
kimya endüstrisi halkındaki kanun tasarıları bulunmaktadır.
Yedek subaylara dair reddedilen tasarı
Ankara 27 — Yedek stıbayla-
(rın muvasraf olarak geçirdikle sahip ve başmuharriri Mümtaz ri hizmetlerin memıırketlerin-Falk Fenik Ankara ikinci asliye | dc hesaba katılmasın: derpiş e ceza mahkemesi tarafından ve- Lden tasarının ikinci müzake-rlten 3 aylık hapis cezasını çek- B inf,
Mümtaz Faik hapis cezası çekmesi için
İstanbul a getiriliyor
Ankara 27 — Zafer gazetesi
mek üzere bugün tevkil edil-tnlştir.
Mümtoz Faik Fenik, bu akşam mevkuten Islnabuia sevke-dlldl. İstasyonda kendirini u-ğurlay&nlar arasında Celâl Bayar. Nuri özsan, Ahmet İhsan Gürsoy .Hİmld Şevket tnce ve yakın arkadaşları bulunuyordu.
Garson Çelil beraet etti
İki seneye yakın bîr zaman evvel s uzan İsminde bir bar artistini öldürdüğü İddlaslyle ikinci ağır ceza mahekemeslnce 12 sene hapse mahkûm edilen garson Çelil hakkındakl hüküm Yargıuıyca bir cot noktalardan bozulmuş ve dosya tekrar İs-tanbula iade edilmişti. Dün Çelilin duruşması yeniden yapılmış ve Yargılayın bazına karamın uyan mahkeme. Gelilin be-raetîne karar vermiş ve tahliye I olunmuştur.
ca gönderilmişti. Bütçe komisyonu bugün toplanarak yapılması İstenen tâdili uygun görmemiştir. « inci mnede, 939 senesinden önce, silâh altına alın mış olup da 939 eylülünden son ra da silâh oltanda kalmakla devam edenlerin eylülden sonraki müddetlerin! de hesaba kfttmaktadır.YapıIan teklifte bu nun 93« den itlbareh tatbiki istenmişti. Bütçe komisyonu bugün Maliye Bakanlığının temsil cislni de dinledikten sonra, bük mün bu suretle te vs Ihı in diğer bir takım kanunlar hükümlerini de bozacağını dikkate alarak esiri metnini kabulünü zaruri görmüştün______ _____
I. I
Tarsus gemisi
«Taısus »gemisi önümüzdeki hafin İçinde Gölçüktcn tstin-yeye gelerek, tamirine burada devam edilecek ve mart niha-j yetinde de neferlerine başhya-ı caklır. I
BORSA
İMonbul aoMX.ni" 17/IH95O timleri
Ç E E L B S
m»
•tıs
»T 35
Son günlerde Demokrat Parti İstanbul teşkllâtnda baş gösteren ihtüâflı vaziyetin D. P. Genel merkezi tarafından tetkiki kararlaşmış ve Nuri LÛtfi Ka-rnosmanoglu. Refik Şevket İnce ve Ramaranoğlullarmdan mürekkep bir tahkik heyeti dün şehrimize gelmiştir
Bu heyet yaptığı İncelemelerden sonra dün geç vakit D. P. İstanbul h idare kurulu başkanı Esat Çağa de. İdare heyetinden. SalâhaddİD Güven. Kâzım Yurdakul. Zeki Rıza Sporelin istifalarının vaki olduğunu basına bildirmişlerdir.
Adanada bir cinayet
Adana 27 — Adanada Karşı-yakada aıubtor Kemalin evinde yapılan bir düğünde cinayet işlenmiştir. Düğün esnasında o-yun oynıyana para yapıştırmak meselesinden Cunmlı Özkara İsminde biriyle Salâhaddln adında diğer bir şahıs kavga etmişler; Cumalı son derece sarhoş olduğu İçin evine gönderilmiştir.
Cumah ere götürülürken Demokrat Partililere Sövmeğe başlamış: bu şırada karşılaştığı D. P. 11 Zeki Suıgundağ bu sözlerin doğru olmadığını söy 1 emiş tir -
Cumall, ikinin bu müdahalesine kızmış ve birdenbire bıçağını çekerek onun üzerine *-talip muhtelif yerlerinden yara-İjyarak öldüEnıüştür. Cuman yakalanmış ve meşhut suçlar kanununa göre ağır ceza mahkemesinde muhakeme edilerek 20 sene müddetle ağır hapse konulması kararlaşmış tır.
Demiryolu V
% M FAİZLİ TAinrtULEJI
M9 tahvil) 9735
AMADOLO bEMtRYOLO OBUPD
Tahviller M
Mümessil srnci CT.S0
5 İH KET HtSSELEnl
Mertse» flanknsj 111 -
İ5 RankAsı 25»
T. Tlearel Bankon a—
Aralan Çimento n—
SAHHAFLAIIDA ALTIM
Hesap meselesinden kanlı kavga Beşîktaşta İhlamur caddesinde İmrahor sokağında oturan yar sütçü Kemal We Şişlide tir teminde birinin mandırada yatıp kalkan Mehmet ıln odlarında iki arkadaş, ı gete Nişan taşından geç-kteler iken, bu semtte Akman sokağında 35 numarada ıran Yusuf Kirmanlı ile karışmışlardır. Üç şaha arasm-bir hesap mesvleslnden mü-
nakaşa çıkmış, bu sırada bıçağını çeken Ynsuf Kirman. Kemal ile Şahinin ürerlerine atılmış ve ikisini de muhtelif yer-
5 no terinden yArlahıışl:'
«sol , Yusuf yakalannıışiLT. ______
\K ŞAMa^AKŞ AM(z|
Az münevver, uz münevver
«İstanbul Etıbba Odası» Tıp Fakültesine alınacak talebe miktarının bir hadden fazlaya çıkarılmamasını; çünkü memlekette ihtiyacın fevkinde hekim yetiştiğini ileri sürmüş.
Basmakalıp itiraz malûmdur:
— Beyoğhında, yahut Sirkeci ile Cağaloğlunda yerleşip fazla para kazanmağa bakmamak. Anadolu ve Trakyanın kasaba ve köylerini de düşünmeli. Doktor-suzluktan, eczanesizlikten kıvranıyorlar. Yurdumuzda nereye seyahat etseniz, ots halkı, sıhhi yardım noksanından bahseder. Bu baylar ne diyorlar?.. İlh...
★
Fakat unutmamalı ki, her meslek teşekkülü, kendi içine dışardan unsur girmesini tahdit etmeğe meyyaldir. E-line fırsat geçen, bunu muhtelif zamanlarda, muhtelif zeminlerde yapar, durur. Hele eski asırlarda, her sanatın sınırlan sımsıkı kapalıydı. Yeni devirde de, bîr takım diplomalar, stajlar, ihtisaslar, kademe kademe engeller koyup duruyor. Zemin buldukça, engeller, kale duvarları gibi nıuhkenıleştiril-mektedir. Hemen hiçbir orduda muvazzaf olmayanlara, muayyen rütbelerin üstü verilmez. Hııkuk mensupları da, avukat olmanın şartlarını, hâkim olmanın şartlarından daha güc bir hale sokmuşlardır. Halbuki mantı-kan, hâkimlik için daha fazla staj lâzımdır. Hukukçular, avukatlığı, rekabeti müşkül bîr saha yapabilmişlerdir. Ayni gayreti, şimdi de doktorlar gösteriyor demektir.
4
(Biz zavallı muharrirler, tamamiyle zırhsız, kalkansı-zız: Eline kalemi alan raki-bimizdir. Ecnebi muharrir rakibimiz, ortamektep kaçkını rakibimiz. Geçen gün. bir delikanlı, benden iltimas istedi: Şoför muavinliği yapan bir arkadaşı gayet güzel şiirler, romanlar yazarmış. Bunları dercettireyim imiş. Belki yeni bir Maksim Gor-ki vetişiyoıdur, diye, ceffelkalem «olamaz! ı> demedim... Anlamalı mulıarriliğin ne derece tam mânasiyle serbes meslek olduğunu... Her ne ise, biz vine sadede gelelim:)
Herhangi bir meslek erbabının bu kabil tahditler istemesini, sırf menafi-i hasi-sei hususiveye, sırf rekabet kaygusuna yormanı alı. Böyle bir isıındda bulunmağa hakkımız yoktur. Her meslek, kendi içinde »mevcuttan daha ileri unsurlar yetişmesini.» istiyor: göremeyince sinirleniyor:
— Az yetişsin, uz yetişsin! — diyordur
Bunda d;ı haklıdır sanının. Yarı muharrir, yan doktor, yarı avukat: hattâ bunları da olamamışlar: Yarı münevver, çeyrek münevver, tamamiyle ihtisassın münevver.,. Bunlarla ortalığı kalabalık ettirmenin ne lüzumu var? Öyle tahsiller biliyoruz kİ memlekete de, aileye de, şahsa da fayda sağlamıyor
Gençler, c tahsili yapsalar, belki bir sanat öğrenip esnaf, amele, rençper olacaklar. Fakat sırf tahsil ettikleri. hattâ hazan da diploma aldıktan için daha fena şartlarla bir hayat sürüyorlar. İşte o fena...
Zannımca, tahdit lâzımsa, asıl liselerde lâzımdır: Liselerde en istidatlı çocuklarımız okuyabilmeli. Münevver mesleklerin ve umumiyetle miinevverliğin tasfiyesi, liselerde başlamalı. Az, uz münevver yetiştirmeli. Kuvayı külliye, pratik, bilhassa müstahsil mesleklere dökülmeli. Tahsilli sanatkârımız, ustabaşunız çok olmalı. O zaman, doktorların dedikleri de elde edilmiş bulunur.
(Vâ-Nû)
Voleybol maçı
İstanbul Teknik Ünlversltesl-le Altınordu arasıncl? oynanan' voleybol maçım Altınordu 40-30 kazanmıştır.
Tıp Talebe yurtları
Tıp talebeleri bugün bir veda toplantısı yapıyorlar
Talebe yurtlarının devletleştirilmesine dair çıkan kanun ü-zerine şehrin.izdeki üniversitelerin muhtelif fakültelerine alt resmi ve yan resmi talebe yurtlan Milli Eğitim Bakanlığına devrolunmastadır. Bir müddet evvel Teknik Üniversitenin yatılı kısmı lâğvedilerek Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştı.
Bugünden itibaren de sene-lerdenberi faaliyette bulunan ve Sağlık Bakanlığına ait olan Tıp talebe yurtları tarihe karışmakta yanı lâğvedilmiş bulunmaktadır, Bu maksatla yurtta kalan Tıp Fakültesi talebeleri bugün saat 12 de Tıp talebe yurtlarının Çemberiltaşta bulunan merkez binasında bir veda toplantısı yapmağa karar vermişlerdir. Toplantıya, başta Vali ve Belediye Başkanı olmak ü-zere Üniversite Rektörü, Tıp Fakültesi Dekan ve profesörleriyle Sağlık Müdürü ve şehrimizin, tanınmış doktorları, gazeteciler davet edilmiştir. Toplantıda seneierdenberl tıp talebe yurtları müdürlüğünü yapan değerli idareci doktor Enver Barp’a öğrneciler veda edecekler ve kendisine bir buket takdim ederek şimdiye kadar kendilerine gösterilen yakın alâkaya teşekkür edeceklerdir.
Bu vazifeden ayrılan doktoı Enver Sarp, Yalovadakl Sağlık Bakanlığına bağlı Kaplıcalar Müdürlüğüne tâyin edilmiştir.
Yurtların Milli Eğitim Bakanlığına devri münasebetiyle dün Tıp talebe yurtlarında kalan öğrencilerin mümessilleri yurtlaı müdürü Sami Akyüz’ü ziyaret ederek yeni vaziyetleri üzerinde görüşmüşlerdir. Dün öğrencilere yeni vaziyetten memnum olup olmadıklarını sorduk. Öğrenciler dediler kİ:
— Tıp taelbe yurtlarında pek rahattık- Bize her sene elbise de veriliyordu ve çamaşırlarımızın yıkanmasına hattâ banyomuza kadar her tüllü ihtiyacımız mükemmelen temin edilmekteydi. Yeni vaziyete göre yurtlar artın tamamen kalkmakta ve bize ayda 100 liradan İbaret olan burs verilmektedir. Burs almağa başlayan dlğeı fakültelerdeki arkadaşlarımız ayda 100 lira ile İdare edememektedirler. Bu para İle hem bir ay yiyip içeceğiz. bir yer.le barınacağız, hem de fakülte n* esre Harımızı karşılayacağız, Doğrurunu İsterseniz tıp talebe yurtlarında geçlrdlğî-lz rahat ve iyi günleri hasrette aramaktan korkuyoruz Nasıl korknuyshm ki bugün Istan -bulda mevcut 6 tıp talebe yurdunda okuyan 600 öğrenci için, Sağlık Bakanlığı senede 700 bin lira tahsisat veriyordu. Bu para İle her türlü İhtiyacımız karşılanıyordu, Şimdi bütün geçimimiz bize ayda verilecek olan 100 lira ile olacaktır-
ÇaırJıc'inın imarı
Tramvay seferlerinin ıslahı isteniyor
Üsküdarla Kısıklı arasında tramvay İşletilmesi, çamlıcanın tekrar canlanması maksadlyle-dir. ÇamlıcariR oturan bazı kimselere göre tramvayların bugünkü hali bu İşi görmekten uzaktır. Bilhassa son zamanlarda Kısıklı yolundak' dik yokuşlar sebebiyle emniyetle seyahat etmenin de güçleştiği iddia edilmektedir.
Belediye, Anadolu yakasının nakil vasıtası ihtiyacının mühim kısmım karşılayan Üsküdar tramvay ve otobüsler idaresinin gelişmesi ’;!n gayret etmektedir. Bu arada idareye yardım olsun diye belediye bu şirkete alt olan hisse senetlerinden 123 bin liralık senet almıştır.
Çamlıca 7e civarında oturanların tramvıylann fazla yıpranmış olması dolayıslyle bilhassa kalabalık olduğu zamanlarda yokuşları güçlükle çıktığı iddiası üzerine belediye İstanbul tramvaylarından bir kaç mütehassısın Üsküdar tramvaylarını tetkik etmesini muvafık görmüştür. Uzmanlar arabaları göz den geçirecekler ve İcap ettiği takdirde tâmlr ettirCcccklerdlr,
Arabistan çölünde batı Ame rikayı andıran manzaralar
Petrol yüzünden zengin olanların garip hevesleri
Otomobil bolluğu
Beynelmilel ticaret odası
İHAjjBUL HAYATI
Biz duacıyız!
Türkiye millî komitesi dün toplandı
Odası
mil
yol
Basra kortesinden Ak denize uzayan bir petrol borusu
Orta Doğuda tayyara İle dolaşan bir seyyahın en çok hayret edeceği şey Irak petrol kumpanyasının, büyük petrol borularıdır. Kuzey Irakta Musul ve Kerkük'ten denize kadar uzayan, ve yüzlerce
boyundaki bu boru uçsuz bucaksız cöl ortasında en hafif bir kıvrıntı bile göstermeyen bir düz hat gibidir.
Fakat borunun geçtiği bazı yerler, bir çölden ziyade Amerikanın Batı şehirlerine benzemektedir. Çölün ortasında, muazzam kudret Isltnsal merkezleri yükselmektedir. Bu bakımdan petrol İşlerinde çalışanlar Orta Doğuya «Arapların İskân ettiği Texas» ismini vermişlerdir.
Orta Doğunun bu bölgesinde petrol aramak bir mesele teşkil etmez. Çünkü toprağın altı işletilmek için sıra bekleyen engin petrol kaynakları ile doludur.
Her petrol kuyusu (• bölgeye karışan ağanın şahsi malıdır. Tabii kuyuların geliri bu ağalara ait olduğu İçin hepsi milyoner olmuşlardır. Para bolluğu İçinde meselâ ağalardan biri buz dolabına merak sarmış ve sarayının her odasına bir buz dolabı satın almıştır. Yahut ta otomobile merak saran bir ağa, adamlarını öteye beriye koşturarak Anıerikadan gelen son model arabaları toplattırmaktadır.
Ağaların bu merakından buralarda milyonlar kazanmak İşten bile değildir. Meselâ bir ağa demiryolu yaptırmağa karar vermiştir. Demiryolu ile taşınacak bir şey olmadığı halde ve çölde demiryolunun ça-I lışması gayet güç olduğu halde milyoner ağayı kararından vazgeçirmek İmkânsız olduğu için buralarda demiryolu zünden milyon kazanmak yet kolaydır.
Kuweit
Orta şarkta en zengin rol kasabalarından biri welt'tlr. Etrafı duvarlarla rllmlş kasabanın bütün evleri Türk ve Arap mimari tarzlle İnşa edilmiştir. Kasaba sakinleri sokaklarda bir hayalet gi-bL sessiz sedasız dolaşırlar. ; Çünkü sokaklar sıcaktan kavrulmuş kuru ve toz gibi kum-1 larla örtülmüştür. Evlerin caddeye bakan tarafları düz bir! duvardan İbarettir. Ara sıra caddelerden siyah çarşaflara bürünmüş iki kadının yine bi-j rer hayalet gibi geç İlkleri gö-' rüliir. Hakikatte belki güzel ve dür Ankara'nın miraflri güler yüzlü olan bu kadınlar İstanbul üniversitesi etrafa yalnız elem ve ıstırap fakültesi öğrencilerinden 67 kl-manzarası arzetmektedlr. | Şİ-Mk bir grup buyun saat 11 de
Yahut yan sokakların birin- Atatürk’ün geçici kabrini ziyaden beyazlara bürünmüş İki ret ederek bir çelenk keymuş-erkek, bindikleri eşekleri dört birdir, nal koşturarak çıkmaz sokak-! Kafile Ziraat ların birinde gözden kaybolur- m*saür olup Ankarmıın lar. Eşeklerin boynundaki çm- eserlerini ve fakülteleri graktan başka bunların da bü- inektedir. tün hareketlerinden çıt çıkmaz. Eşekler Kuwalt.te bisiklet vazifesini gören mahlûklardır, |
Kasabanın ana caddesinde yabancı kıyafette dolaşmak İnsana biraz sıkıntı vermektedir, çünkü etrafta ---
hepsi, ArabistanlI Lawrence kıyafetinde giyinmişlerdir. Bazıları da omuzlarında tüfeklerini eksik etmez.
« ... . . Konarla susıcne
Ingiliz, Amerikalılar|çok mükemmel
Kuwelt'te Araplardan başka yüzlerce İngiliz ve Amerikalı vardır. Fakat hiç kimse ecnebilere aldırış etmez. Sanki birbirlerini senelerder.bcri tanı-yorlarmış gibi, bir Arapta bir hlrlstlyan daima arkadaştır. Yalni2 Kıral bir gün Kumpanyadan şöyle bir ricada bulunmuştur: Amerikan ve İngiliz lady'lert lütfen pazar yerlerinde şortlarla dolaşmasınlar!
Pazar yerleri şarkı ve çalgıdan geçilmez, Londradan yayımlanan hakiki Arap müziği bütün radyolardan dinlenmektedir. Musikiye gark olmuş pazarlar. insana seyahf.t mimlerini hatırlatmaktadır.
yü-ga-
pet-
Ku-
çev-
biller Londra yahut Parisbekl otomobillerden çoktur. Hatâ buradaki otomobiller daha büyük ve lüks cinstendir. Bazan lüks ve muhteşem Eulck marka bir otomobil caddeden süzülerek geçer. Arka koltukta siyah çarşaflar İçinde İki kadim kımıldamadan oturmaktadır. Caddede rtolcşsnlar otomobili görünce milyoner Arabul Ikl karısını bir otomobil gezintisine çıkardığını anlarlar.
Kuvelt’te şöyle bir doluşmakla Arabistan hakkında epeyi malûmat edinmek mümkündür. Her Arabin hangi kabileye mensup olduğu başındaki sarıktan anlaşılmaktadır. Kasaboda dolaşırken ağanın milyoner kuzeni ile arkadaş oldunuz mu işiniz iştiı. ner ve aynı zamanca olan kuzen, sizi Rolis markalı otomobiline beraberce avlanmağa Otomobilin ön tarafında avı yakalamal: İçin bir atmaca hazır vaziyette bel.-'.cmektedir.
Milyo-sparcu Royces alarak, gider, da
Fakat av yerine giden boyunca manzara aynıdır. Ara sıra tesadüf edilen develer, siyah çarşaflar içinde bir kadın, gökyüzünde pralayan kızgın güneş, gecelik elblselerJlc dolaşan erkekler, her şeyin ve her izin kumlarla örlülelığü sokaklar yol boyunca tekrar tekrar tesadüf edilen yegâne manzaralardır.
Arablstruun doğu sahilleri! hayret edilecek kadar düz ve basittir. İnsan bu basit manzarayı bilhassa tayyare İle dolaşırken daha çok frkına varmaktadır; Arazinin bir tarafı masmavi deniz dlğ»5r tarafı İse. sapsan çöl... ve bu İki manzara arasında başka hlc bir şey| yok. Buralarda dolaşırken İn-, san gayri ihtiyari kendi kendine. «Acaba burası dünyanın doğu kutbu mu?» sualini soruyor. Çünkü çöl ve denizden başka her tiirlii arazi şekillerine burada tesadüf etmek imkânsızdır.
Nakleden: A. DEREBEYOĞLU
Beynelmilel Ticaret Türkiye Komitesi dün ticaret ve sanayi odası meclis salonunda toplanmıştır. Kongreyi reis Mithat Nemli kuta bir hitabe ile açmış, bunu mütaakıp komite u-muini kâtibi Yekta Tekse!, heyeti idare raporunu okumuştur Raporda beynelmilel ticaret o-dasınm dünya iktisat camiasındaki rolü hakkında izaha: verilmiş ve milletlerarası iktisadi münasebetlerin işlemesinde odanın faydalı hizmetleri tebarüz ettirildikten sonra bu beynelmilel teşekkülde memleketimizin lâyık olduğu yeri almasının lüzumu Üzerinde durulmuştur.
Bundan sonra 1934 senesinde yapılan ve bugünün İhtiyaçlarına lâyıkı veçhile cevap vermeyen milli komite nizamnamesinin tâdili ve yeni İdare heyetinin dle mu art o el nizamname hükümlerine uyguı- bir şekilde intihabı teklif edilmiş ve nizamname taall&tının izzet Ak-osman. Yekta Tekse!, Fâzıl Özış, I Kemal Türkömer. Cevat Nizami. Lfttfullah, Moiz Teklnalp, Sedat Kantcğlu ve Mahmut Pekinden müteşekkil bir komite tarafından hazırlanmasına karar verilmiştir Bu komite tarafından hazırlanacak yeni nizamname 13 Mart pazartesi günü yeniden toplanacak komite içtim anıda müzakere ve bunu miitaakıp yeni idare heyeti İntihap edllecektlr-
Bir Alman profesörü Şehrimize geliyor
Almanyamn Geşlngen şehrindeki Maks Blank yani eski Kayser Vilhem enstitüsü reislerinden ve Nobel mükâfatım kazananlardan profesör doktor W. Hayzenberg. 2 Mart perşembe günü İstanbul üniversitesi Fen fakültesinin davetlisi olarak şehrimize gelecektir.
Misafir profesör bir kaç gün şehrimizde kalacak ve Puvanta teorisine dair konferans verecektir.
RADYO
İSTANBUL RADYOSU
öğle vc akşam p’cyramlan
Ankaraya giden
Edebiyat fakültesi talebesi
Ankara 27 (AA.) — İki gün-olan Edebiyat
fakültesinde tarihi gez-
:|
gecesi
I (rûzel sanatlar akademisinin \ 68 inci yıldönümü münasebetiyle 3 Mart Cuma akşamı Tak-slm Belediye gazinosunda bir 1 “ balo tertip edilmiştir.
| Profesör ve talebenin hazır-, İndiği en güzel ve orijinal de-I korlarla süslenen be gecenin . T—___________1 ve eğlenceli
olacağı muhakkaktır.
Güzel sanatlar
Almanlar yünlü paçavra ve çorap eskisi istiyorlar
Almanyadnn gelen teklif mek-tulparında Alman firmalarının bizden yünlü paçavra ve çorap eskisi istedikleri yazılmaktadır Halbuki yapılan İncelemeler sonunda hâlen şehirde böyle bir stok bulunmadığı ve istenilen malların yelil fabrikalar tarafından kullanıldığı anlaşılmıştır. Bu suretle yerli fabrikaların ithalât İçin döviz bulamayınca, ve maliyeti de düşürüp yabancı emsalleriyle rekabet edebilmek kayguslyle eski malları kullanmak tedbirlerine tevessül ettikleri belli olmuştur.
14.30
10.00
10.15
10.20
30.00
2O.1S
D. Parti il
Demokrat Parti Mart Cuma günü 3.30 da Kristal toplanacaktır. Üç olan kongrede hazır bulunmak üzere Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Sayar ile parti İleri gelenlerinden bazı şahsiyetler yakında şehrimize geleceklerdir.
kongresi
11 kongresi 3 sabah saat Gazinosunda gün sürecek
Tiftik piyasası durgun
Son günlerde tiftik flütleri duraklama devreslpe girmiştir, şimdiye kadar hayli mal satılmış olup elde kalan tiftiklerin yekûnu pek kabarık değUdlr. Bu arada Fransa. Polonya ve tngll-tereden tiftiklerimize talep varsa da flitlerin biraz daha durulup düşmesi beklenmektedir. Diğer taraftan gelecek mevsim için Batı Atmanyayla yapılacak tiftik anlaşmasına piyasamızda ehemmiyet verilmektedir.
20.50
31.00
21,15
22,00
22.35
23.45
3-1,00
23.30
Açılış ve prvBramlar Haberler.
Şarkı ve türküler «Pl.». Çeşitli hafif müılk «PL».
Şarkı ve türküler Okuyan: Melek Erdik Çalanlar ■ Hakkı Derman, Şerit içil. Solâhaddln Pınar.
Ev kadını - Lckeclîlk -ntıjan: Mcdlha Güveci. Dans müziği (pi ». Programlar ve kapanış. Açılıj ve programlar. Caz miltlfli «Pl ».
Sadi Yaver Ataman memleket havaları seı ve saz birliği konseri.
Haberler.
Hafif ara ınüıiil «PL»,
Radyo senfoni orkestralı konseri. İdare eden1 Cemal Reşit Rey.
Memleket türkülcrL Okuyan: Cemil Cnııkrıt.
Operalardan sahneler ve er-kcatra eserleri «PL».
Scrbea saat.
Şarkı ve tllrklUer «Pl.r. FmiI heyeti konseri «Vesak». Oda müzlfti «Pl »
Dans m liri (1 «Pı.». Haberler.
Çejltll hafif müzik «Pl.». Programlar ve kapanı;.
ANKARA RADYOSU
Ko-
öğle ve akşam programlan
12.28
13.30
Otomobil bolluğu
Büyük caddeler otomobillerle doludur. Şehrin büyüklüğü düşünülürse buradaki tlomo-
Haydarpaşa lisesinden yetişenler cemiyetinin çayı
Haydarpaşa lisesinden yetişenler cemiyeti 4/Mart/1950 Cumartesi günü saat 15 ten 20 ye kadar Parkotel salonlarında bir çay tertlb etmiştir.
Caz yıldızımız Sevinç’in başarıları
Atlnadan son gelen gazeteler iki aydır Selânlk halkını teshir eden Türk caz yıldızı Sevinç’in Atlnaya gelip Mlyami'de çalışmağa başladığını, her gün bu salonun tıklım tikim: dolduğundan bahsederek genç sanatkârımızı hararetle övmekte ve iki ay Atlnada. kaldıktan
Mısıra uğrıyarak Parisc gideceğini bildirmektedirler.
sonra I
.Açılı» ve pronrnm.
M. S. ayan ve Karijik jarta-Ur,
Haberler.
Melodiler «PL».
Öâlc Gazetesi.
Piyano İle w? parçaları «Pl». Aksam propramı. hava raporu vc kapanış.
M. S. ayan vc Şarkılar. Radyo anlan orkestrası.
M. S. ayan ve Haberler.
Geçmişte Bugün.
Yurtlan Sesler.
Bestekar alnınlara «Pl.».
Radyo Gazetesi.
İncesu: (Suzidil faslı). f Tanuil.
Serbes Saat.
Konuşma; (B M. M. saatti. Caz orkestraları geçidi «Pl.». M. S. ayan vc Haberler. Kapanış.
Y ıruı »abalı programa
M. S. ayarı.
Neşeli parçalar «Pl ».
Haberler ve hava raporu. Filim yıldızları »Bj-ltlyor «Pl.». On dakika viyolonsel «Pl.». Günün programı.
Müzik: «PL».
Kapanış.
Geçim Edilesi tamamiyle unutuldu, hiitiin kuvveti seçim dedikodusuna verdik. Sürekli hazırlıklardan, gürültülü çekişmelerden sonra yeni Seçim Kanunu çıktı, şimdi sıra, seçimin tarihine geldi. Gazeteler her gün bundan bahsediyorlar, fakat inanılii kaynaklardan alındığı bildirilen haberler her gün değişiyor, biri öbürünü tutmuyor. Anlaşıldığına göre . inanılır denilen kaynaklar da aldanıyorlar,, esaslı malûmat edinemiyorlar.
Bizim için, yani benim gibiler için bunun büyük bir ehemmiyeti yok. Adamın birinin; «Namazda gözüm yok ki ezanda kulağım olsun* dediği gibi, bizim de seçifr inekte gözümüz, daha doğrusu, ümidimiz yok ki seçimin tarihinde kulağımız olsun! Zaman yaklaşıyor. Er geç bu iş yapılacak, bh de gidip rey pusulalarımızı sandığa atmak suretiyle vazifemizi ifa edeceğiz. Mayısta olmazsa haziranda oluver-sin.
Hani, şu ümitsizlik dolayı-siyle kendimi bir bakıma bahtiyar sayıyorum. İçim-re işkil yok, gönlüm rahat. ıc.Acaba beni seçecekler mi?» diye düşünmüyorum, «Keyif benim değil mi? Beğendiğime rey veririm. Devlet kuşuyum, dilediğim başa konarını.; diyerek övünüyorum. Bu. aç karınla tok tesellisi kabilinden bir övünmedir amma o kadarına da şükür! Bin bir çeşit üzüntü çemberleri içinde kıvranırken hiç değilse şu seçim gailesi arasında üzüntüsüz yaşıyabil-mek de bir nimettir!
Bir de seçimle alâkalı o-lanlann halini düşününüz. Yeni kanıma bakılırsa bu sefer işin şakası yok ha! Hele şimdive kadar üst üste mütaaddit defalar seçilerek buna alışıp mebusluğu bir nevi meslek edinenlerin yürekleri hopur hopur hoplu-yor. Sokakta rasladığım tanıdıklardan bazılarının kalh çarpıntılarını karşıdan duyuyorum. Dervişin fikri nn ise zikri de odur, derler, bu aziz dostlarımın da fikirleriyle zikirleri ayni şey. Gûya bunu belli etmek istemiyorlar. kayıtsız, alâkasız görünmeğe çalışıyorlar, fakat seçim kelimesini duyunca gözleri yuvalarından fırlıyor, yüzleri renkten renge giriyor, nefesleri hançerclerinde düğümleniyor.
Ya yeni heveskârlar! Bu sefer seçilecek milletvekili adedinin eskisinden yirmi bir farla oluşu bunların limitlerini biraz daha kuvvetlendirdi. Yani kalb çarpıntıları içinde bunalan yurttaşlarımızın adedi arttı.
Evvelki gün biriyle karşılaştım, selâm vermeden sordu:
— Beni nasıl buluyorsun?
— Maşallah, dedim, vücutça çok tvi görünüyorsun.
Öfkeli öfkeli baktı:
— Vücuttan bana ne, birader? Vücut iyiliğinin ne e-hemmiyeti var? Mebusluk için nasıl buluyorsun beni?
— Sizin için mebusluk biçilmiş kaftan, ben de dua-ciniz ı m.
Deyip snvuştum.
Cema! Refik
Ürgüp’te kardan kapanan yollar açıldı
Ürgüp (Akşam) — Bir ay-danberi yağan şiddotll kar do-layıslle yolların kapanmış ol-I masından ilçenin gerek 11 ve gerekse civar İlçe ve illerle olan münasebeti kesilmişti. Bu yü»-den yiyecek maddeler! üzerinde hissedilir dcreced zorluklar baş göstr inişti,
Bıı zorluk karşısında kaymakamlıkça gerekil tedbirler alınmış ve temin edilen 700 küsur amele ile bir hafta süren mütemadi çalışmalar serumda bir buçuk metreyi bulan, bazı yerlerde beş metreyi geçen kar temizlenmiş, yollar açılmıştır.
TUR AL
Öksürüğü keser
Kimleri dinliyoruz: 9
Muzaffer ilkar
M. ilkar elliye yakın bestesinden şimdiye kadar 30 lira kazanmış Tam 2i senedir radyoda sesini dinlediğimiz MuzAffer tıkarın sanatkârların en mahcubu, en çekingeni olduğu kimsenin aklına gelmez.
* rautatfer İlkar benimle bile konuşurken ter içinde kalıyor.
*— Çok kötü bir tabiatım vardır, diyor. Dehşetli sıkılırım. Akıablarm düğünleri o-lnr. arkadaşların toplantıları olur, ağzımı açıp ret şarkı okuyamam. Hattâ bıı yüzden bu kabil toplantılara çok defa gitmemeyi tercih ederim. Halle muvacehesinde imkân yok la söyleyemem. Ne yapayım, tabiatım böyle, çekingen yaratılmışım
Şimdiye kadar ancak 3 defa konsere çıktım. Biri Refik Fer-sanın jübilesi idi. Diğer ikisi de arkadaşların ısrarile oldu. Fakat bir daha kolay kolay halk huzuruna çıkabileceğimi hiç tahmin etmiyorum.
Hattâ stüdyodn mikrofon basında bile şarkı söylerken yanımda kimsenin bulunmasına lalın mmaj edemem. Yanımda diğer arkadaşlar olsa, beklerim. onlar da zaten vaziyeti anlar, beni mikrofonla başba-şa bırakırlar.
Bu mahcup delikanlı hâlen 38 yaşındadır. Evlidir, hem de iki çocuk babasıdır.
Muzaffer İlkar
Muzaffer İlkar şarkıya haşlamasını «öyle anlatıyor:
«_ ilk musiki derslerini Ka-(tıköyde Şark Musiki Cemiyetinden aldım. Piyanist Fulyanın delâletfle 1929 da, 17 yaşın-
da iken İstanbul radyosunda Sana bin çalışmaya başladım. 938 e kadar merhum kemani Reşat bey. Fulya ve Vecibe Daryalla »Gönlüı birlikte devamlı olarak İstanbul radyosunda çalıştık. ■
938 de Ankara radyosunun' açılısı bize çok cazip geldi. Benim o tarihlerde İstanbulda bir kıı rukah vccı dükkânım vardı. Fakat radyodan da İyi para veriyorlardı. Dükkânı kapatıp Ankaraya naklettik. İşte 12 senedenbert de Ankara radyosunda çalışıyoruz, şimdi eli-. mi» geçen para da 938 de aldığımızdan pek farklı değil. Güç belâ geçinip gidiyoruz.
Gözlerinde gözlerim başka âleme daldı Sorma bana hiç bir şey. söylenmedik m Elindeki m um bin tutun
tek daldı Göllerinde gözlerim başka âlime daldı.»!
Bundan başka beğendiğim u bir iki şarkım daha vardır. Bunların da güftesi bana alt- , tir:
«Sensiz her gecenin sabahı olmayacak sanırım Kararan gönlüme güneş de doğmayacak sanırım Mehtaba yalvarır seni adan geleceksin sanırını can ile bağlıyım, seni canur* sanırını.-Bir diğeri de şudur;
şarkısını gözlerinde okurum Sevgimin neşesini sinlerinde I, bulurum ( Seni bir an görmezsem kederimden ölürüm Göreyim şen yüzünü kaçma benden sevgilim Sevgimin neşesini ‘örterinde bulurum.» Bu da beğendiğim türkülerimden biri:
-Aşkımızda düğüm var, çözemez onu eller Ahdi miada ölüm var. bozamaz onu eller Ge) bu yerden gidelim,
kıskanır bizi eller
Gizli düğün edelim, görmesin bizi eller.»
Bu da en son şariom, güftesi Şaheste hanımın. Fakat daha radyoda hiç okumadım: ■Kalbime koy başını doktor, nabzımı bırak Gülen gözüme değil, ağlayan gönİDBK bak * Muzaffer tlkann daha bir yığın meşhur besteleri var. Fakat onlardan bahsetmek iste-
50 beste
— Peki bestelerinizden bir menfaat elde edemiyor musunuz?
— Maalesef, 50 ye yakın bestem var. Şimdiye kadar ancak bunların iki tanesi plâğa alındı Bunlardan biri; «Hayatı-mm neşesini hep yanında bulurum. adlı bir şarta, diğeri de •Zümrüttendir ovası* adlı bir türküydü. Bunların ikisi için 30-35 lira kadar bir para aldım. Hem de eski fiatier üzerinden değil, bu para daha
geçen sene elime geçti. İşte miyor. Zaten ter içinde kaldı, bestelerimden elde ettiğim bü- Kendisini daha fazla sıkmıyo-tün kazanç bu,
— Bestelerinizin içinden en
NEVRİSAL PERTEV , Romatizma ve soğuk algınlıklarına ka
GÜNDE 1—2 TABLET
Tefrika No- .
— Yoksa, benim delirdiğimi mi zannediyorsunuz?... Merak etmeyin, bir aralık delirdim galiba ama, şimdi «İklim başımda.
Doktorda bir tereddüt... Bu sakin ve emin ses; bu şuuru ispat etmek İstercesine zekâ ile pırıldayan gözler ve «Cemili öldürdüm» iddiası birbirini tutmuyor.
— Hayır, öyle bir zanna ak-pdmadur, . Fakat bazım hayah insana oyun oynar... Ve...
Ne diyeceğini bilmediği için sostu
Nazlı, hep o heyecansız sesi Uc tekrar konuştu:
— Buraya bu gece niçin gelmiş olabilirim, düşünsenize!... Onun ölüsü ile aynı dam altında sabahlayamazdım tabii... Korktum, Kaçtım, evden... Daha doğrusu önce kaçtığımı bilmeden kaçtım...
Osman Omerli umumlyelte az ton usan İnsan olduğu için sar-fediien Vr kelimeye fazlasiyle değer verir. Kanuşmafc zahmetine katlanan insanın emeği heba olsun istemez Bundan do-
Ho $i Minh
Beyoğlu Birinci Noteılığiııe
Çin Hindistanının istiklâlini isteyen komünist liderin hayatı 31 ocak 1950 günü Sovyet Rusya tarafından tanındığı İlân edilen Vlet Nam hükümetinin başındaki Ho - Şi — Minh oldukça enteresan bir şahsiyettir. Armanı köyleri pirinç tarlalarında çalışan bir rençberin oğlu olarak 1892 de c'ünyaya gelen Hindi çininin «Mao Tse Tung» u on dört yaşına gelince köyünden ayrılarak muhtelif dünya denizlerinde gemileri dolaşan bir kumpanyaya gemici yazılmıştı, Dört sene gemilerde çalışan bu genç on dokuz yaşına geldiği zaman Çince, Japonca, Fransızca, İngilizce, İspanyol-cayı mükemmelen öğrenmişti.
1911 senesinde çalıştığı gemiden ayrılarak Marsilyada bir işe girdi. Az sonra buradan Parise geçti. Bu senelerde «Vatan muhibbi» mânasına gelen Njueng Aykuok adım taşıyordu. Birinci dünya savaşı sona erdiği ı zaman Njueng Aykuok'un vu-son prensiplerini ileri sürerek Partate toplanan murahhas he-1 yetlerine protestolar yağdlrdığı-|nı ve Hındiçini için de Lsllklâl r 'cal ’ lalebinde bulunmakta olduğunu ıduğum görürüz. Murahhaslardan hiç t ,ı«ı(«, jjjuen Aykuok'un protestolarına ehemmiyet vermemişti. , Njueng Aykuok biraz sonra jio-Si-Minh 1 üçüncü enternasyonal ile işbir- Fransız M3 vardır. Jjıgj yaparak (Renkli milletler '
" enternasyonali) m tesis etti ve açlık çekerken
Parlste CLe Partal adlı bir mec-Imua çıkarmağa başladı. Mecmu ad a. Fransaııuı müstemleke 1 politikası şiddetle u-nkid ediliyordu. Le Parlanın üçüncü nu-1 marasının intişarından sonra hudut haricine çıkarıldı Mosko-vaya gelen Njueng Aykuok ihti-ı lâlin İcra işlerinde vazife olacak elemanların yetiştirildiği (Le-|nln yüksek okulu) na devama başladı. Moskovad? ismini de-'Şiştirerek «Muradına erecek a-idam» mânasına gelen Nlugen I Tattan adını ildi ?e iLenln) in .sakalına benzeyen bir de sakal 'bıraktı. Alman VValler Ulrtcht de aynı şeyi yapmıştı. Lenin mektebinde yetişen Njugen Tattan 1941 senesinde Hûıdiçiniye dönerek memleketi İstilâ eden Japonlara karşı mücadeleye atıldı. Bu tarihle (nur ve ziya getiren adam) demek olan Ho Şi Minh İsmini almıştı. Japonların teslimiyet göstermesi üzerine HlndJçinlnin mühim bir tasmıda iktidarı ele geçiren Ho Chl Mîrh bir cumhuriyet kurarak bu yeni cumhuriyete (Cenubun saadeti) ma nasına gelen Vlet Hain adını verdi. Japonların çekilmesi üzerine Hindiçinî ye ge’en Fransız-lar karşılarında Ho Chl Minh'ı gördüler.
Hindiçinide yaptıkları müzakerelerde bir netice alamayan Fransızlar kendisini Parise davet ettiler. 1948 senesinde Parise gelen Ho Şl Minh bir hükümdar gibi karşılandı. Şerefine resmi kabuller ve gala müsamereler tertip olundu. Parlak üniformalı. fraklı Fransız devlet ricali
Sahipleri bulunduğumuz KAD1KOYÜND1 MÂl.lı ve CSKÜDAR'da SUNAR Sinemalarında 1 MAKT ÇARŞAMBA günü matineisrder. İtibaren REKS FİLM Şirketinin yedi Filmini Beş Haftada göste recep i m i?ı ve bu ilimlerin devamı muddetince Beyoğiun'da YILDIZ, İstanbul'da MARMARA ve Ç'ENBERLİTAŞ Sinema 1 arında yapıldığı ğlpi PARASIZ BİR PİYANGO tertip ettiğimizi artederiz. Şöyle ki;
1 Mart Çarşamba gününden itibaren alnenutiarımıza geleceklere biletle beraber bir kupon verilecektir, 1 der. 5 nu- . maraya kadar teselsül edecek kuponları getirenlere plyar.- ; goya lştirâk hakkıtn veren bir numaralı kuponla değişUrl- ı lecektir. Bu piyangonun nezaret ve koııuolunüz altında , yapılmasını İstiyoruz.
Çekiliş tarihi ile ikramiye kazanan numaraları gösteren ve huzurunuzda tesblt edilecek resmi listeyi de sayın halkımıza ilân edeceğimizi arz ederiz.
Yukarıda tafsilâtını verdiğimiz bu teşebbüsümüzü gazetelerle Uânmı rica ederiz.
Kalıköy HÂLE Üsküdar SUNfiR
SİNEMASI SİNEMASI
Sahibi Y. ANAS Sahibi Mahmut Saraç
Bu nüsha ilân toümek Üzere dilek veçhile AKŞAM gazetesine gönderildi. Beyoğlu Birinci Noteri.
Önümüzdeki perşembe akşamından İtibaren
S A R A V Sinemasının
Göstermeğe başlayacağı ve MODERN GENÇ KIZLARIN en sevimlisi, en neşelini ve en fazla sarışını MİCKEY'ln şayanı hayret romanını
TATLI BELALAR
RENKLİ ve GÜZEL FİLMİNDE görecek ve herkes bundan bahsedecektir.
İM Baş Rollerde: LOİS BUTLER vc BELL OODWYN p-d
arasında rengi atm>s hâki elbisesi ile yer alan Ho Şi Minh hazırlanan mükellef ziyafetlerde kendisine ikram olunan içki ve yiyecekleri «vatandaşlarım
layı her söyleneni İtina ile dinler, Dalga geçip bir cümleyi anlama yarak tekrarlattığı nadiren vakidtr Şimdi sade kulak kesilerek Nazlının sözlerini dinlediği halde, itirafı doğru işittiğine emin olamadı. Onun dudaklarından dökülen kelimelerin aksini beyninde tarttı bir daha tarttı.
şüpheli bir tavırla:
— Cemil ne zaman geldi? — dedi.
Nazlı, itirafının yaratacağı mutlak hiddet, şiddet ve tehditleri bekleyerek yeniden zıvanadan çıkmak emareleri gösterirken, doktorun İsa tevekkülü ve değişmeyen munis sesi ile ılık bir banyonun rehaveti! koçağında dinteniyornMişçasına azacık rahatladı; emniyetle cevap verdi:
— Vahdet gittikten sonra, doktorcuğıım... Çok şükür ki Vahdet gittikten sonra geldi. Karşılamalardı mutlaka boğuşurlardı.
Soluk soluğa sustu.
Osman Ömerli, vaziyetin dehşetini ancak kavrayarak benıd kul kesilmiş; beyni allak bullak
benim bunları yemekliğim doğrtı olmaz» diyerek reddetti ve şekersiz çay. bir miktar da pirinçten yapılmış bir yemek ile nefsini körl etti.
Parlste yapılan müzakerelerde Fransulara karşı hiç bir müsaadekâriık gösterıniyen Ho Şl Minh tekrar memleketine döndü O sıralarda Hinciiçinlde yaptığı bir seyahatten avdet eden Fransm Müstrmlekât Bakanı Moutet askeri harekât yapılmaksızın Ho Şi Minhnin yola getirilmesi mümkün olmadığını söylediğinden Paris hükümeti, esasını lejyon etranje efradının teşkil ettiği on bin kişilik bir kuvvetle harekâta girişti. Yunan âsi generali Mar-kos'un Gram m o; dağlarına çekilmesi gibi teşkil ettiği çeteci kuvvetlerle ornıan ve dağlara çekilen Ho Şi Minh üç sene müddetle Fransulara karşı koy-
du. Yalnız 1949 senesi içinde bu harekât İçin (811 milyar sarfolunmuş olduğu düşünülürse Hlndlçlnide uzayıp giden savaşların Fransa ya neye mal olduğu anlaşılır.
Ho Şl Mlh’ln mukavemeti Fransada dahilî cepheyi sarstı. Parlste çıkan Aurore gazetesinin 15 aralık 1949 tarihli nüshasında intişar eden bir makalede Hindiçinî vaziyeti uzun uzun İncelendikten sonra: «Hln-dlçlniyi terketmeUylz. Oradan koğuluncaya kadar beklemiye-lim.» deniliyordu.
Bugün komünist dünya İle irtibat tesis etmeğe muvaffak olan Ho Şl Mlb'in kendi anladığı mânada Hindiç'niye nur ve ziya getirmeğe çalışacağı ve üçüncü defa olarak adlığı ismi ebedileştireceği muhtemeldir.
Bir İsviçre dergisinden çeviren: B. AB S EL
göstermeye hazırla-yor.
Bir çok seDL'lerden-beri hasretini çektiğiniz büyük bir hayat romanı
AR Yüıe büyük bir şaheser
RAHİBELER
(Two Mrs Caraolls»
Amerikanın en tanınmış 3 büyük artisti:
nt'MPHREY BOĞARI — BARBARA STANWYCK — ALEYS SMİTS Perşembe akşamı AR’da
YARIN AKŞAM
MELEK
SİNEMASINDA
Zevkine... Güzelliğine... Heyecanlı ve nefis mevzu vne doya-Tnıyacağmız harikulade bir Film.
LULU BELLE
DUBARA
Telif Operet 3 perde
Suvareler her akşam 20.45 de - Matineler
Çarşamba - Cumartesi - Pazar saat iâ de
Telefon: 4536-' g
> 8u akşam SOMER sinemasında «
Süper lininlerinin serisini takiben, bu sene Amenkada ve bütün dünyada edebiyat ve tiyatro âleminde büyük muvaffakiyet kazanan LİLİAN HELİMOITnn meşhur piyesinden sinemaya alınan
ŞEYTAN RUHLU ADAM
Büyük bir aşk ve şeytani bir ihtiras faciası takdim edilecektir. Baş rollerde: ANN B1.YTH — DAN DVRYEA —
6 FREDERİCn MARCH
İnsanın en büyük heyecanlanma canlandırılması. g
BERtEVEDISI
—YAZAN? MHAL YYAPAfAAMIfALI ---
AÇK VE MACERA ROMANI
olmuş, yalakta yavaşça doğruldu, yere İndi. Ve senedlercesine bir kaç adım atıp kendini koltuğa bıraktı. Başını avuçları a-rasma aldı. Gerçi, akla gelmeyen ve akla gelebilen her felâketi Nazlının çıldırmasına nazaran ehven görüyordu ama, tepeden Lnme yediği bu darbe pek ağırdı; ük acıyı hazma uğraşıyordu.
Nazlı .onun hareketlerini ta-Idbederken bu barınağın da kendisi için emin bir yer olmadığını, dışarda esen fırtınadan beter bir fırtınaya asıl burada maruz kalacağım, büyük bir korku ile idrak ediverdi. Ağla-yabllse ağlayacak. Belki de doktoru yumuşatacak, bu gece-cJk burada kalmasını temin edecek. Fakat ağlayamıyor.
Biçare beynini çaresizlik için-
de zorlayarak sokağa atıldığı anda nereye sığınabileceğini düşünürken birdenbire bir ilham vaki oldu. Kendisinin çıldırmasından doktorun pek korktuğunu a Itincı hissiyle sezmişti. Bir kedi yavrusu gibi ensesniden yakalanıp cehennemi geceye fırlatılmamak kay-gıslyle canım dişine takti, kendi de yataktan indi. Sargılar içindeki ayaklarının üstuııc basar basmaz Istirabunı haykırmamak için dişlerini biraz daha sıktı. Gözlerini alabildiğine { açmış; bntaşları sabit... Yüzünün adaleleri gergin; ifadesi korkunç... Bakmıyor ama, doktorun başını avuçlarından kaldırdığını. dikkat kesilerek bekle-iliğini larkediyor. Bir sairifilme-nam yürüyüşüyle sobaya yaklaştı; oracığa, kurumağa bira-,
kılmış robdöşambnnı alıp sırtına geçirdi. Ve kapıya doğru gitti. Can havliyte rolünü mükemmel oynuyordu.
Tokmağı çevireceği sırada, doktorun koltuktan fırladığını ümit İçinde jüreği çarparak gördü.
Osman ömtrll, genç kadını maksadını kavramamış; yine onun buhranı nüksetti korkusuyla bir adımda yaklaştı, kapının açılmasına mâni olmak için ellerini kanada dayadı:
— Nereye, kızım*
Sesi merhametliydi.
Nazlı, bu suali İşitmemiş olmağı rolüne daha uygun buldu. Boş gözlerini onun yüzüne kaldırdı ve sustu.
Osman Ömerli, sualini tekrarladı:
— Kereye gidiyorsun, çocu-
Amerika hayatını ve müzikhollerin esrarını gösteren nefis bir aşk ve macera
Baş Rollerde :
30R0THYLAM0U.i-GE0'5GE MONTGOMERY
Aynca: FOS DünyaRavadisieri.
■"
Amerika... Ingiltere... Avrupa ve Bütün dünyada şimdiye kadar yapılan jaheserierin en muazzamı olarak Hân edilen... Dünya Tiyatrolarında seneler-denberî 10 000 lerce defa oynanan... = SHAKESPEARE'ln Ölmez eseri «LAGRENCE OLd-VTER'nin Hârikası...
HAMLET
Aylardan deri büyük bir itina
ite Türkçeye çevrilen bu mucize 10 misli daha kuvvetlenmiştir. PERŞEMBE AKŞAMI Bfiyıık Miisamere olarak Türkçesi Orijinali
LÂLE EL HAMAK A'da
ğum?
Sesi daha dokunaklıydı.
Nazlı, sıkılmış dişleri arasından:
— Gidiyorum, — dedi. — Artık iyileştim... Zaten sizin de başınızı belâya sokmak niyetinde değilim... Gidiyorum.
Kapıyı açmak İçin hafifçe zorladı.
— Seni bu halinle gitmeğe bırakmak İçin benim de çıldırmış olmam lâzım gelir.
Kollan. Nazlının omuzlarına dolandı.
Nazlı, huşunette onu İtti:
— Gideceğim. — diye tekrarladı. — Kayığım sahilde...
— Kayığın mı dedin?... Kayıkla mı geldin buraya?
Rüzgâra kulak kabarttı ve titredi t
— Söyleyecek söz bulamıyorum... Bu havada kayıkla gelmek nereden esti aklına?
Nazlı, sükûnette omuz silkti:
— Başka ne şekilde gelebilirdim?... Caddeye çıkmağa korktum. Patisler beni yakalarlardı. Halbuki yakalanmak istemiyorum. doktorcuğuru... çocuğumu ha pis an e kösesinde dünyaya gcLknuekleuse vlmege razıyım .
(Arkası var)
TEŞEKKÜR
Ölümüyle bizieri derin acılara garkeden aile reisimiz eski İstannul Birinci Noteri
EŞREF AKJH-tN'uı
Cenaze merasimine iştirak eden çelenk gönderen, telgraf, telefonla. vc mektupla, vc bizzat gelerek acımızı paylaşmak Is-tiyen akraba ve dostlara sonsuz teşekkürlerimizin iblâğına gazetenizin tavassutann rica ederiz.
Eşi ve kızlan
İstanbul Filarmoni Derneği Senfonik Konserleri abonelerine
İTURBTnln solist olarak iştirak ı'aeceği 9/3/950 perşembe günü verilecek konser İçin ve yalnız bu defaya mahsus olmak üzere teknik sebepler dolayısiyle sayın abonelerin 3 Mart Cuma ekşanuna kadar biletlerini almaları rica olu-
nur-
1
Gazeteler, Gazeteciler
Divanıharbde Kitabeti Resmiye münakaşası
Miralay - Mütemayiz rütbesi için bey mi denir, beyefendi mi ?
Bulgar Baş komutanlığı
Mareşal Koniev yakında işe başlıyor
1620 senesi temmuzunda. Vakit gazetesinde çıkan bir klişeden dolayı gazetenin bllâ müddet kapatıldığını ve Mustafa (paşa) din avın harbi tarafından takibata başlandığını yazmıştım. Divanı harb o zamanlar «Bekirağa bölüğü» nde toplanıyordu. Bekirağa bölüğü, şimdi Tıp Fakültesi teşrihhanesinin bulunduğu yerde, eski bir binada idi Sorguya çekilmek üzere gündüzden getirilenler bir odada saatlerce aç, susuz beklerler, gece yansına doğru heyetin huzuruna çağırılırlardı.
Divanı harb heyeti bomboş büyük bir koğuşta toplanırdı. Koğuşun yalnız ortasında uzun bir masa varlı. Heyet masanın arkasındaki koltuklarda otururdu. Masanın önünde, sorguya çekilecekler için birkaç iskemle bulunurdu.
İşin garln tarafı şu idi: Koğuşta elektrik tenviratı yoktu... Masanın üstünde büyükçe bir petrol libası yanar, lâmba koca koğuşun ancak bir kısmını aydınlatırdı. Masadan uzak yerler, köşeler Adeta karanlıklı
İstanbulun her tarafında hattâ Harbiye Nezaretinin bahçesinde elektrik tenviratı varken bu koğuşta neden yoktu?. . O zaman duyduklarımıza bakılırsa elektrik cereyanı hususi bir maksatla alınmamış Bu maksat gündüzün Bekirağa bölüğüne getirilen, »ekiz on saat aç susuz bırakılan kimselerin yan karanlık bir odada şaşırıp sersemleşme*! imi#!...
«San bürü karıştırmayın! >
Dünkü yazıda kaydettiğim gibi, isticvap sırası bana geldiği zaman rei&ln sualine:
— Ben buraya galiba yanlışlıkla getirildVn Çünkü kanun kimlerin mesul olduğunu tasrih etmiştir. Bunların a razın d a yası İşleri müdürü yoktur...
Cevabını verince Mustafa (paşa) hiddetler
— Biz kanun m onun bilmeyiz, sir sorduklarımıza cevap verin!.. dedikten sonra sormuştu:
— Bu klişeyi nereden buldunuz?
■— Fransızca Bosphore gazetesinden aldık.
— Bosphore gözetesi nereden bulmuş?
— Bilmiyorum.
— Klişenin altında «Anadolu hareketini idare edenler» yazılıdır. Bu ne demektir?
— Bu cümle Bosphore gazetesinden aynen tercüme edilmiştir. Sansör o gazetede neşrine müsaade ettiği gibi (Vakit) te dc neşrine müsaade etmiştir.
— Sansürü karıştırmayın, sorduklarımıza cevap verin... Biz. hükümet tarafından, bu üç satın rütbelerinin refedildiğin-den haberdar değil mLsinlz?
— Haberdarım.
— O halde nasıl oluyor da bunlardan rütbeleriyle bahsediyorsunuz?
Kitabeti resmiye münakaşası
İşte bu sun! üzerine bir kitabeti resmiye münakaşası başladı. 'Anadolu hareketini idare edenkrv yazısından sonra Mustafa Kemal Paşa, Fevzi paşa., İsmet Bey demiştik 8ansör İki paşa kelimesini çizmiş, bey kelimesin! birazmış... Provalar gece geç vakit sansürden gelince başmürettip çizilen seUnıeleri çıkarmış, bu sebeple klişenin altındaki yazı gazetede «Anadolu hareketini İdare edenler- Mustafa Kemal. Fevzi. İsmet Bey* diye çıkmıştı.
Reise hemen cevap verdim:
- Biz bu üç ?.att3n rütbeleriyle bahsetmedik.
— ismet Bey demişsiniz ya. .
— Bey, o zatın rütbesinin mukabili değildir
— Anlıyamadım, ne demek?
— İsmet Hey miralaydır. Miralay mütemayiz rütbesi mukabilidir Bu rütbenin sahiplerine «beyefendi» denir Binaenaleyh rütbesine göre hltab etmiş Olmak için «beyefendi» demek lâzımdır.
Gizli bir istişare!
Mustafa Pışa İlk defa olarak
durakladı. Mahkemenin başkâtibini yanına çağırarak onunla gizil bir istişarede bulundu. Hiç şüphesiz: «Bu aoamın söylediği doğru mudur?» diye sormuştu Başkâtip kafaslyle tasdik işareti yaptı ve bir şeyler söyledi Mustafa (paşa) bize karşı kullanmak üzere yakaladığını zannettiği silâhın işe yaramadığını görünce, hiddetle:
____Tahkikatın tevsii için muhakemeyi talik ediyorum.
Dedi. Mesul müdür Ramlz özyerle birlikte dışarıya çıktık İki süngülünün arasında Sul-tanahnıetteki hapishaneye gönderildik.
Umumî hapishanenin kadınlar kısmı boşaltıiarak siyasi mevkuflara tahsis edilmişti. Bu mevkufların arasında İstiklâl mücadelesin* taraftar olanlar, eski İttihatçılar, gazeteci olarak da Falih Rıfkı Atay vardı. FaUb Rıfkı Atay (Akşam) da çıkan çok kuvvetli fıkralarından dolayı tevkif edilmişti; uzun müddetten beri burada mevkuf bulunuyordu. Fakat kendisine hiç kimse bir şey sormamıştı.
Bizi merdiven başında karşıladı. Yanında Hudeyde Mebusu Haşan Rıza Paşa vardı. Her şeyden evveı AnadoludaU vaziyeti sordular. Fakat ağzımızı a-emca onların dışarıda olup biteni dakikasında haber aldıklarını gördükı
Falih Rıfkı Atay bize şunları söyledi:
— Burası gayya kuyusudur Bu kuyuya düşeni kimse arayıp sormaz. Binaenaleyh siz de uzun müddet misafirliğe hazırla-n«n Yann evlerinizden yatak yorgan getirtin ve her şeyden evvel tahta kurusu tosu İsteyin.. Burada bir »w bardağı İçine akşamdan sabaha kadar bir parmak tahta kurusu düşer. O kadar küçük sahaya bu kadar çok tahta kurusu düştüğüne göre ortadaki bolluğu tahmin edebilirsiniz!
Bir göç!
tik geceyi ayakta geçirdik Ertesi günü Falih Rıfkı Atay'ın tavsiyesini yerine getirmeğe hazırlanırken gelen bir emir üzerine bütün mevkuflar, inşası henüz biten ve bugün umumi ceza evi olarak kullanılan tevkifhaneye göç ettik Bunun yepyeni bir bina İdi. Duvarlarda, tavanlarda tahta kurusu yoktu!,..
Göç kararına sebep, son günler zarfında fazla tevkifler yapılması idi. Umumi hapishanenin kadınlar kısmı mevkuflan alamadığından, daha geniş bir yer aranmış ve tevkifhanenin siyasi mahbuslara tahsis edilmesine karar verilmişti.
Yeni binadaki koğuşlarda yerleşmeğe çalışırken gelen bir emir üzerine, arkadaşım Rami?. Özyerle birlikte tekrar divanı harb huzuruna gönderildik- Aynı sualler soıuldu. aynı cevaplar verildi Bunaan sonra divanı harb reisi şu karan tebliğ etti:
— Sizin kanuni mesuliyetiniz olmadığı anlaşıldı; bu sebeple serbes bırakılmanıza karar verildi. Mesul müdür Ramlı özyer bir ay hapse mahkûm edildi: gazete de bir hafta müddetle kapatıldı.
Fransızların bir teşebbüsü
Karar tahmin ettiğimizden çok hafifti. Bizi gündüzün çağırmaları, bir gün evvel «Biz kanun, manun bilmeyiz» diyen Mustafa (paşa) nın bu defa kanuna riayetkftr görünmesi bazı mühim hâdiseler olduğunu anlatıyordu. Bu sebeple serbes bırakılır bırakılmaz matbaaya koştum, vaziyeti soruşturdum. Meğer Fransıziar tarafından bir teşebbüs vâki olmuş... Fransız fevkalâde komiserliği Bosphore gazetesi hakkında da takibat yapılmasından endişe ederek hükümete sert bir nota vermiş, sansürün neşrine müsaade ettiği resim ve yazılardan dolayı divanı harbin takibat yapmağa hakkı olmadığını bildirmiş... Bu nota üzerine hükümetin etekleri tutuşmuş, divanı harb acele j
Mareşal Koniev
Londra 27 (AA.) — Londra-da bulunan yüksek bir Yugoslav şahsiyetinin bildirdiği üzere harbi mütaakıp Kızılordu-nun başkomutanı olan Sovyet mareşali ivon Konjcv'ln yakında Bulgar askeri kuvvetlerinin idaresini ele alması muhtemeldir.
Bir kaç gün evvel Belgrad-dan Londraya dönen bu şahsiyetin bildirdiği gibi Sofyadan Belgrada gelen haberlerden, Konievln çok yakın biç gelecekte Bulgarlslanda vazifesi başına geçeceği anlaşılmaktadır.
Roko5ovskrnin geçen sene Poionyada Savunma Bakanı olmasını mütaakıp diğer Avrupa başkentlerinden alınan haberler, bahis mevzuu Yugoslav şahsiyetinin verdiği habere benzemektedir.
Bulgar ordusunda isyan çıktığı yolundaki haberler hakkında malûmat sahibi olmadığını söyleyen Yugoslav şahsiyet,, Bulgr halkı arasında derin bir memnuniyetsizlik mevcut olduğunu ilâve etmiştir.
Diğer taraftan İngiliz kontrolü altında çıkan Alman «Die Welt» gazetesi de Konıevin Bulgar Savunma Bakanı Donıl-anog'un yerine geçeceğini bildirmektedir. Gazetenin ilâve ettiğine göre geçen yaz Uerl gelen ordu mensublaruım Bulgar rejimini devirmeğe teşebbüs etmelerini mütaakıp Sovyellerin bu memlektte işbaşına getirilmesi Bulgar ordu mensubların-da hoşnutsuzluk yaratmıştır.
Mevsimler
değişecek mî?
Bir Amerikalı atom âliminin demeci
Nevyork 27 (AA.) — Bir çok atom bombasının ayni zamanda patlaması, arzın hareketine tesir ederek mevsimlerin ahengini değiştirebilir, günlerin sayısını arttırabilir
ElUott’un nnzariyesl, güneşin her saniye toprağa verdiği enerjinin iki kilo hidrojenin paitaması neticesinde elde edilen enerjiye eşit olması keyfiyetine dayanmaktadır.
Elllott'a göre böyîece muayyen kudrette bir hidrojen bombasının infilâkı arzın hareketinde değişiklik yapabilecektir.
Bundan başka Boston'da konuşan Hanvard üniversitesi profesörlerinden ve Amerikan fen terakki demeği başkanı Kirtley Mather, hldrcjen bombasının şimdilik ancak nazariye halinde mevcut bulunduğunu ve bu bombanın imalinin nc zaman gerçekleştirilebileceği hakkında hiç bir şey söylenil e-miyeceğlnl bildirmiştir.
Frangada grevler
Paris 27 (AA.) — Pransadakl grevler Marsilya, Llon ve Lüle şehirlerinden başka Dunkergue gibi baza şehirlere dc sirayet etmiştir. Paris civarındaki Renault fabrikalarında 30.000 işçiden 20.000 I grev karan aldıktan sonra bunlar da greve başlamışlardır.
Yine uçan daire
Venedik 27 (AA.) — Pazar günü Venedik civarındaki Chl-oggia göklerinde, kuzey doğudan giıney batıya doğru süratle kayan bir uçan daire görülmüştür. Daire kayarken pir çok kişinin dikkatini çekmiştir.
Ürgüp’te ete narh kondu
Ürgüp (Akşam) — Kış mevsimi ve bilhassa Ankara ve İstanbul piyasalarında et hatlarının artması münasebetti e kasaplar narlı İstemişler ve yapılan tetkikler sonunda koyun etinin 160. keçi etinin 110, sığır etinin 1)0, öküz etinin de 90 kuruş üzerinden ve kesilen hayvanların olgunluğu göz önünde bulundurularak İcabında yirmi kuruş noksan satılması Belediyece uygun görülmüş ve encümence bu yolda bir karar ittihaz edilmiştir.
Meşhur soprano Eieonora Steber, orkestra şeflerinin bagetlerini toplamak merakındadır. Elinde tuttuğu bagetler, faymatll kolleksiyonunun bir kısmıdır. Bunların arasında Toscanlnl'nin de bageti vardır.
toplanarak hafif bir karar vermeğe mecbur olmuş.;.
Fransızların teşebbüsü olmasaydı biz, Falih Rıfkı Atay'ın dediği gibi, günlerce, haftalarca, belki de aylarca mevkuf kalacaktık, gazete de çıkmıyacakta...
şurası şayanı dikkatir ki gazetenin bir ay hapse mahkûm edilen mesul müdürü Ranıiz Özyer bir daha tevkifhaneye gönderilmedi. Harbiye Nezareti bahçesindeki zabıtana mahsus barakalardan birinde taiısıs e-dUen bir odaya nakledildi ve Merkez kumandanlığı tarafından kendisine şu talimat verildi:
IIIHIIIIIHirilUIIIHUmmUUIIIIIVJINNUnUllıııııiHiııı
— Gündüzleri banyo, yemek için istediğiniz zaman dışarıya çıkabilirsiniz. Yalnız akşamlan burada ispatı vücud edeceksiniz. Geç kalırsanız büyük kapıdan İçeriye girebilmeniz İçin evvel-cedcn parolayı öğrenmeyi ihmal etmeyin!
Ranıiz Özyer «misafir edildiği» bir ay zarfında yalnız bir akşam geç kalmış ve parolayı vererek İçeriye girebilmiştir. Bu parola da «Millet» ti. Milletle hiçbir alâkası ohnıyan o zamanki İdare, galiba hiç kimsenin aklına gelmiyeeeği için, bu kelimeyi parola olarak seçmişti!...
Enis Tahsin TIL
Şair Yahya Kemal Beyatlı ile hastanede bir konuşma
-------■--——--
Büyük şair, vahim kansızlığının tamamen iyileştiğini söylüyor
i Doktorlar ve hemşireler hem sevinçli hem müteessir — HasI taneden çıkışa hazırlık —- Halsizlikten ve nefes darlığından eser kalmadı — Yahya Kemal jübilesinin hatırası — Üstadın şiirleri — Doktor Fethi Erdence göre büyük şairin 400 şiiri var — Hastaneden dün çıkılacaktı, niçin bugüne kaldı?
i İtaatkâr hasta...
Üstad Yahya Kemal Iteyatu nınhastanede alınmış
~| Yazan : Cemaleddin Bildik
Tamamen iyileştiğini ve bugünlerde hastaneden ayrılacağını öğrendiğim büyük şair Yahya Kemal Beyariı'nın hastaneden çıkışında bulunmağı çok arzu ediyor ve bunun lçb>-Cerrûhpaşa hastanesi ile sıkı temas halinde bulunuyorum. Cumartesi günü öğleden sonra hastaneye uğradım*
«— Röntgenci Tarık Temel bey. büyük şairi otomobili İle Emlrgâna götürdü» dediler ve akşam üzeri yine hastaneye getireceğini söylediler,
Pazar günü tekrar hastaneye gittim, üstad yine yok:
«— Otomobille çıktılar. Biraz dolaşıp hava alacaklar ve akşama yine hastaneye dönecekler » diye izahat verdiler.
Bu arada hastabakıcı hemşirelerden biri De karşılaştım:
— Üstad ne gün hastaneden çıkacak?
Mesleki tâbirle cevap verdi: •— Pazartesi günü taburcu ed ilecekler efe ndim.»
Memnuniyet ve teessür
Pazartesi, yani dün gittiğim Cerrahpaşa hastanesinde üstadın hastaneden çıkacağını ve kendisinin odada eşyalarını toplamakta olduğunu öğrendim.
— Hangi kısımda batabileceğim üstadı?
Bir hastabakıcı tarif etti:
•— Doğru gidin, sola dönün, cerrahi birinci kliniğine girin ve orada sorun, göcterlrlet.»
Tarifi üzere yürüyerek üstadın dairesine çeldim. Kapıyı açan kısa boylu, esmer bir hemşire, mütee ssirar.e:
«— Şairimiz, dedi, bugün gidiyor.» I
— Müteessir mlshita? I u_,
«— Hem de öyle müteessiriz karıştırırken: kİ sormayın... Yalnız biz hemşireler değil, doktorlar da 5y-. le. . Kendisine ne kadar da alışmıştık...»
— Üstad iyileşerek hastaneden ayrıldığına göre memnun olmanız lâzım.
«— Evetı O cihetten sevincimiz hudutsuzdur. Fakat pek sevdiğimiz ve son derece alıştığımız bir şalisi tekrar görmemiz tesadüfe kaldığından dolayı da müteessiriz.»
Vahim bir kartsızlık
Sonra karşı karşıya oturuyor ve konuşuyoruz:
— Rahatsızlığınızın kansızlık olduğunu duymuştuk. Bunun 1 derecesi ne idi?
«— Bir tek kelime ile ifade
1 edeyim! diyor: Vahim... Öyle
1 bir kansız kalmışım kİ artık ‘ bunun daha ilerisi yok...»
Bu sırada, hastabakıcıya sesleniyor:
— Servi !..
Az evvel kapıda kendisi ile ■ konuştuğum esmer, kısa boylu, 1 güler yüzlü hastabakıcı İçeriye giriyor:
’ — Nereye kaldırdın resimleri
1 kızım'7
' — Takdim edeyim efendim!
diyor ve çantadan bir sarı zarf çıkararak uzatıyor.
| Bu san zarfta üs t acın 40 ka-'dar fotoğrafı var -. Resimleri
I «— Ne yapayım! diyor ve izahat veriyor: Hastaneden çı-1 kıyorıım diye sevinmem lâzım gelir amma cidden mahzunum. Çünkü bana burada çok iyi 1 baktılar. Doktorları ve hemşirelere imzalı birer fotoğrafımı hediye ediyorum.»
: Altlarını yasarak imzaladığı
■ fotoğrafları doktorlar ve lıcm-• şireler birer birer gelerek alırı iar ve teşekkürle büyük şairin elini öpüp ayrılırken, üstad yine kansızlık mevzuna dönerek diyor kİ:
*— Meğer benden saklamışlarmış, şimdi öğreniyorum. Kanın küreyvatı bakımından hastalığım son derece mühim imiş... Normal bir Inrunda kii-reyvat 4-4,5 milyon arasındu 'oimah İmiş, Halbuki benimki I i milyon 60o bine kadar düşmüş... Şimdi hem kiıreyvat 4
Fethi Er-
bir kitap
dbrt beş
Çıkış hazırlığı
Açılan kapıdan üstadın yattığı odayı gözden geçiriyorum: Karyolanın üstünde sarılmış, bükülmüş ve kayışla bağlanmış bir battaniye... Onun yanında bir el çantası .. Beri ta-, rafta kapatılmış ve kayışlan sıkı sıkı bit valiz, duvar yanın- j dakl divan üstünde de paket »---------------*— -
■milyonu buldu, hem de Emog-lobin yüzde 62 ye kadar çıktı. Çıktı ama bu da 22 ye kadar düşmüştü.»
— Hastalığınız esnasında çok mu halsizdiniz?
«— Çok halsizdim »e yav.ış yavaş hissetmeğe mıştım. İlk zamanıardn dan otelin dış kapısına Zor gidiyordum. Sonra kapısına kadar sor " dini Daha sonra ise yatağımdan kalkar kalkmaz hâlsizliğimi hissettim. Bu halsizlikte beraber nefes darlığı da başlıyordu.»
— Şimdi nasılsınız?
•— Şimdi hastanede-n Beya-zıta kadar da yürüyebilirim. O nefes darlığından da eser kalmadı. Uykum anormal bir hal almıştı. Bu (ta intizama girdi. Hamdolsun tamamiyle İyileşmiş vaziyetteyim Bugün hastaneden çıkıyorum ama. iki öç günde bir yine turaya ağrıyarak kanımı saydıracağım '
edilmek üzere konmuş İlâç kutuları, kolonya şişeleri ve gazeteler...
Hemşireye soruyorum:
— Yahya Kemal bey nerede’
İçerdeki l&vaboda yüzünü yıkadığını söylüyor ve ilâve ediyor:
■— Hastaneden çıkıyor de-mşitlm ya... işte balcın bütün eşyalarını topladım.»
— Büyük şaire, tirada kaldığı müddetçe siz mi hizmet ettiniz?
«— Evetı*
Bu sırada üstad odaya giriyor. Selâmlaşıyoruz. Gazetedeki arkadaşlarımın da selâm ve hürmetlerine tercüman olurken:
— Sizi, diyorum, pek iyi buldum, Maşallah renginiz tamimiyle yerine gelmiş...
•— Evet! diyor. Her. de kendimi iyi hisse diyor tun O geldiğim zamanki I ğimden eser kalmadı...»
ı bunu başla-ı odam-kadar odamın yürüyeb»-
Yahya Kemal jübilesi
Bu konuşmamız esnasında kapı açılıyor ve içeriye Bakteriyolog doktor Fethi Erden giriyor. Hastalık mevzuu üzerinde bir müddet konuştuktan sonra doktor, üstadın 65 İns i yıldönümü münasebetiyle yapılan jübileden bahsediyor ve büyük şaire:
«— Üstadım! diyor. Türk ocağına hitaben yazılmış İmzalı bir resimlerini rlcr. ediyorum.»
■— Ne olacak bu resim?»
■— Jübilede okunun şiirlerle o günkü nutukları bir arada bastırıyoruz. O broşürün baş tarafına imzalı resminizi koymak İstiyoruz.»
Yahya Kemal Beyatlı bu resmi imzalarken ben den'e soruyorum:
— Kaç formalık olacak bu?
«— Aşağı yukarı formalık olacak , o
— Bunu Türk »cağı mı bastırıyor?
— Evet. Tiikr ocağı bastırıyor. Çünkü üstadın o gün fevkalâde bir gün yaşamamıza vesile olan jübilesindeki kıymetli nutuklarla o pek kıymetli şiirleri bir arada toplamlının faydalı olacağı muhakkaktır.^
Büyük şair, Türk ocağının bu teşebbüsünü İyi bulmakla beraber. kendisinin de tütün şiirlerini bir arada toplayan bir kitap bastırmak üzere harekete geçeceğini ve hastar.cdcn çıktıktan sonra bu lşîe meşgul olacağını söylüyor.»
Şimdiye kadar kaç şiir yazmış olduğunu öğrenmek istiyorsam da, büyük şair, söylemek istemiyor Fethi Erden;
•— Dört yüzden fazladır!» cevabını veriyor
Bugün çıkılacak
Doktorlardan ve hemşirelerden dörder beşer kişili* gruplar, konuştuğumuz e(nada odaya girerek üstadın hürmetle elini öpüyor ve daimi sıhhat temennileri İle yanından ayrılıyorlardı. Odada da butun hazırlık tamamdı. Üstada sordum: -
(Arkası 7 nci «ahifedr)
lUtMU s*l«(uy*«l ŞohU Tlvatrotu Bu akşam
Sa.it 20,30 da
DRAM KISMI KATİL
Yazan: Rlchard Voss Türkçesi: Cemal Rıfat
ar tık... haLstall-
MUAMMER KARACA OPERET.
Maaşıma* Saat 20.30 da Osman Bıkes. Maımvier Vutnat tesi pazar IS te
L*.
MAypteE7HEVAL|E|?
Betty Grable
At merakından sonra ninni besteliyor
* âwi ifâgs
Tanınmış Fransız sahne ve filim artisti Maurlce Chevaller bir müddettenberl hatıratım yazmakla meşguldür. Hâtıratın birinci cildi tamamlandığından basıldı ve geçen hafta satışa çıkarıldı. Artist bu münasebetle bir oasın konfeıansı tertip ederek. gazetecilerin bütün suallerine güler yüzle cevap verdi.
Fransız gazetelerinin söylediklerine bakılırsa artist Maurice Chevalier şimdi akademi âzası olmak lsuyormuş... Sahnede şarkı söylemekle buraya seçliemlyeceğini anladığı için muharrirliğe heves etmiş. Hâ-tıratmda yüksekten atıp tutuyor. Hükümdarlarla olan dostluğunu, halkın her tarafta kendisini nasıl sevdiğini anlatıyormuş.. Meselâ bir gün Belçika Kıral naibi prens Charles üe görüşürken demiş ki:
— Size her zaman Monseg-neur diye hltabetmck lâzım. Bozan dalgınlığıma geliyor, soyliyemiyorum. Mazur görmenizi rica ederim.
Prens gülerek şu cevabı vermiş:
— Aramızda teklif tekellüf yok. Bana daha sade surette de hiLabedebliîrslniz. Hattâ isterseniz, sizinle senli benli konuşabiliriz!...
Bir gün de Londrada Kıral sarayının önünde nöbetçilerin değiştirilmesini seyrederken toplanan halk kendisini tanımış ve etrafında toplanarak alkışlamış. İngiliz Kıral hanedanı ile sıkı fıkı ahbap olmuş.
Hatıratında bu gibi vakalar sık sık anlatılıyor. Artist şimdi giyiniş tarzını da hayl: değiştirmiştir. Kâmil bir L-ısan gibi, akademi azalığı namzedi gibi giylnlyormuş. Meşhur hasır şapkası yerine silindir şapkayı tercih ediyormuş.
Maurice şimdi filim çevirmeği düşünmemektedir. Fakat, yine Fransız gazetelerinin yazdıklarına bakılırsa, parayı fazla seven artist, bir illim çevir-
Maurice Shevalier’nin Sön resimlerinden biri
Tanınmış yıldız Betty Grable at meraklısıdır, 22 atı vardır. ArtLst bilhassa beyaz ve doru atlara meraklıdır. Atları arasında 8 kısrak. 5 tay, kızları için iki küçük tay vardır. ArtLst kocası Harry James’le birlikte atçılığa çalışıyor. Atları Santa An İta yarışlarında iyi dereceler almıştır.
Betty Grable son zamanda bir ninni bestelemiştir. Çocukları Victoria ve Jessica’ya (biri beş, diğeri 3 yaşında ithaf ettiği ninniyi «Benim mavi semam» filminde çocuğunu uyuturken söyllyeceklir.
Yeniler ■ Eskiler!
Beyaz perdenin yeni artlst-lerile eskiler arasında benzer-Jikler yapılmaktadır. Bu hususta hazırlanmış olan bir listede yeni isimler karşısında şu eski isimler görülmektedir:
Gregory Peck: Gary Cooper. Rosallnd Russel: Myrne Loy. June Allyson: Jeannette Macdonald.
Cernel Wilde: Tyrone Povver.
Victore Mature: Rudolphe Valentino,
Rlchard Conte: John Ger-field.
Rlchard Wldmark; Humph-rey Bogart.
Betty Grable: Alice Fay e.
Yeınii bir
yoOdi)^
Shirley Temple dinleniyor
mesi İçin kendisine yapılan I müddet mukavemet edemlye-çok cazip bir teklife uzun1 çekmiş!
Kıs te>öır„ arara® îlki 2
Orson Welles’in
yeni filmi
Hollywood mahkemesinde iki kadın saçsaça kavgaya tutuşmuşlar ve bunlar güçlükle ayrılabilmiştir. Anlaşıldığına göre, kavganın sebebi dokuz yaşındaki film artisti Lora Lee-nin bu iki kadından hangisine ait olduğudur.
Kadınlardan biri Lena Brus-
ton kızın hakiki annesidir, ikinci kadın Lorrainp Michel ise kızın üvey annesidir. Herl-klsi de kızın kendilerine alt olduğunu iddia elmişler fakat mahkeme üvey anneyi kendine alt olmayan _ kızı kaçırmakla itham etmiş Ve Lora Lee asıl ' annesine bırakümıştır.
Sevimli artist Slıirley Temple kocasından ayrıldıktan son-a dinlenmek üzere Havai adalarına gitmiştir »Dünya Cenneti* adı verilen bu adaların başşehri Honolulu'da kızı Susan ile birlikte sakin bir hayat geçiriyor. Yukarıda ana kız bir arada iki pozda görünüyor
berimin
tan
İsveç, biiyük çapta sinema artisti yetiştiren memlekettir. Son 25 sene zarfında Greta Garbo, Ingrld Bergman, Vive-ca Lindfors, Marta Tören gibi büyük artistler yetiştiren İsveç bu artistlerin birer birer elinden alınmasından müteessir değildir. Hollywoad‘da çekilen artistin yerine derhal yenisini buluyor.
İsveç’te parlayan son yıldız Maj Britt NllSSOn'dUl. Stok-holm stüdyolarında «Sokak» adlı bir filim çeviren bir artistin gösterdiği muvaffakiyet herkesi hayrette bırakmıştır. Sinema münekkldieri kendisinin Ingrld Bergmun’dan çok yüksek olduğunda İttifak ediyorlar,
Britt Nllsson İsveç tiyatro akademisinden mezundur. Burada tahsil çok ciddidir, diploma almak içiıı çok çalışmak lâzımdır. Britt akademiyi bitirdikten sonra Stoklıolm Kıralı tiyatrosuna geriniştir. Aynı zamanda filim de çevirmektedir. Şimdiye kadar üç filim çevirmiştir.
aSokak» filminin mevzuu basittir. Bir ticarethanede satıcı olan genç bir kız (Britt) bir delikanlı ile tanışıyor ve sevişiyor. Genç kız, ticarethanede çalışan diğer bir kaç arkadaşı İle bir odada oturuyor. Kazancı azdır. Tanıdığı gencin İyi bir adam olmadığını görüyor, namuslu ve çalışkan bir işçi ile evleniyor.
Görülüyor ki mevzu pek sadedir. Fakat filim çok canlıdır. Burada Stokholnı sokakla-
rı, bu sokaklardaki hayat can- İsveçli yeui bir yıldız: Maj Britt Nilsson
landırıldığı gibi güzel tablolar da vardır.
reated by free version of 2PDF
Bacak müsabakası
Hollywood’da Glngcr Rogers, Eleanor Fovel'den sonra yeni bir dans yıldızı parlamıştır. Bu Nita Bleber’dir. Genç yıldız fevkalâde mükemmel dans etmektedir. Yukarıda artist dansederken görülüyor.
Tanınmış artist Orson Wel-les Komada çevirmekte olduğu Othello filmini tamamlamıştır. Şimdi Fas’ta yeni bir filme bağlıyacaktır. Filim ilkbaharda tamamlanacak ve haziranda gösterilecektir.
Orson, evvelce de haber verildiği gibi, Homörc’in Ulysse eserindi filme almak emelindedir. Bunun dış sahneleri Fas'ta ve Mısır’da çevrilecektir.
Geçen hafta Hollyvood'da kadın - erkek muhtelit bir en
[sinema Haberleri |
* Mecheline Presıe stüdyoda çalışırken etrafında bulunanların Fransızca konuşması yasak edilmiştir. Arkadaşlar^ kendisini yabancı yerde hissetmemesi için, mütemadiyen Fransızca konuşuyorlardı. Bu İngilizcesini ilerletmesine mâni oluyor. Rejisör bu sebeple yasağı koymuştur.’ Micheline haftada bir kaç defa İngilizce dersi alıyor ve her sahneden evvel ekzersiz yapıyor.
-* Tanınmış yıldızlardan Jennifer Jones j tilki- adlı bir İllim çevirecek-' Ur.
yakında »Dişi çüzcl bacak müsabakası yapılmıştır. Müsabakada birinciliği Hm cevirpcpk-1kad,nlardan Glorla de Haven, erkeklerden Van Johnson ka-
zanmıştır. Yukarıda iki artist yanyana görünüyor.
* şarlonun oğulları büyümüş, birer delikanl. olmuşlardır. Bunlardan Sidney filim artisti olacaktır. Genç. Şarlo yakında ilk filmini çevirecektir. Filmin adı «Soytarı» dır.
■k Hollywod’da yakında spora alt büyük bir filim çevrilecektir. Bu filimde bir çok şampiyonlar. bir de spot muharriri rol alacaktır. Bu muharrir Amerika’da çok sevilen Chicago Tribüne gazetesinin spor yazıcısı olacaktır.
Gösterilmesi geç kalan bir filim
Tanınmış Fransız piyes muharriri Marlus Pagnol'un piyesi 15 sene evvel filme çekilmişti. İngiliz sansürü 15 sene tereddütten sonra bu filinin gösterilmesine nihayet İ2İn vermiştir.
Bir İsviçre gazetesi tsvlçre-nin bazı kantonlarında bu fll-mlu gösterilmesine hâlâ izin verilmediğini yazıyor.
28 Şubat 195(1
AKSAM
Sahlfe 7
Bula genç vc güze) bir kadındı. Kendirinden epeyce yaş-h olan şarap taciri kocası Ed-monu çok «evlyordu. O kadar mesuttu ki bir yaızhanede daktiloluk ettiği esnada başından geçen acıklı olayı unutmuştu. Bir yazıhanede çalışırken sevdiği ve bir kaç ay zarfında hayatını mahveden Lul.vi tanımıştı. O zaman sefaletin, hakaretin bütün acılarını tatmıştı. Bu talihsiz aşktan dünyaya gelen oğlunu öoğurunca-ya kadar çekmedik ıstırap kalmadı. Yavrusundan ayrılmak İstemediği İçin onu bûyütûnce-yc kadar her sefalete katlanmağa karar verdi.
Hnyatının o karanlık günlerinde kaderi kendisine yar olmuş ve onu kurtararak erkeği karşısına çıkarmıştı. Bdmon hem genç kadına hem de yavrusuna müreffeh bir hayat te-1 min etti, şimdi Sula, mesut ve bahtiyardı.
Mahkeme Koridorlarında
benziyor. Yavrucak babasız çok sefil ve bedbaht oalcak. Allah aşkına yanının gel. Ben! ve yavrumuzu bırakma.»
Sula yumruklarını sıkarak herifin üzerine atılacaktı. Lul, muzafferiyetinden emin, mektubu katlıyarak cebine koyarken:
— Görüyorsun ya çocuğun benden olduğuna dair elimde vesika var. Halbuki sen kocana yavrumuzun ölen kızkarde-şlııln çocuğu uı İştin. İster gidip kocana sordu.
— Alçak rezil! Bu denaeti de mi yapacaksın? Söyle utl maksadın nedir T
— Bu yalanını kocana söylememek senin elindedir. Mantıki davranır ve İstediğim parayı verirsen mesele biter.
| — Seni şantajcı seni! Demek
buraya evlâdına olan muhabbetin şevkiyle değil, teh benden para koparmak geldin.
— Görüyorum: zekî bir dinsin
— Kaç para istiyorsun? buk söyle.
— Yabancı memlekete gideceğim için yüz sterline ihtiyacım var.
Sulu, bir koltuğa çöktü. Lul süetine devam etti:
— Hazır bu kadar paran yoksa mücevheratın var ya.
Sefil şantajcı, daha fazla söylemeğe vakit bulamadı. Çünkü kapı ansızın açıldı ve Edmon yanında iki polisle beraber, odaya dalarak Lulnln yakasına yapıştı:
— Şantajcı herif! Ver bakayım o mektubu! diye haykırdı, __________________________ Lul. bu baskından şaşırarak getirdiğin felâketler j cebindeki mektubu verdi, Po-__________r2?_ilsler, aerhal bileklerine kelp-' — Elbet senden Mr şey isti- î^k-ri takarak alıp götürdüler, yorum H geldim.___| Sula, bu sahneden şaşkına
> — Nem var ise hepsini, gü-, döndü, kocasına ne diyeceğini
■elliğimi. gençliğimi, saf ve bilmiyordu. Edmon, karuırun masum kalbimi sana vermiş-.bu Perişan haline acıdı:
Um. Bütün bunları ayaklar) — Sulacığun üzülme. Ben Iz-■ilına aldın ve kalbimde za-, manla unutmağa çalıştığım ■önmez bir kin bıraktın.
— Bütün söylediklerin doğrudur. hepsini hatırlıyorum Bula! Fakat şimdi dört yaşında olan bir çocuğumu da rana bı-taktığımı unutmadım, şimdi oğlumu almak istiyorum. I Korkma böyle., niçin geldiğimi anlaflın mı şimdi?
Bedbaht kadın:
— Sefil herif! Seni sevdiğim zamanlar terkettlğin ve yüzünü görmek istemediğin yavrumu ne yüzle istemeğe geliyorsun? diye kekeledi.
— Bütün bunlar geçmişe . aittir, şimdi fikrimi değiştirdim. Sözün kısası, eğlumu istiyorum.
Sula, hıçkırıklar arasında:
— Çocuk benimdir. Hangi hakka ve hangi delile dayanarak çocuğu İstiyorsun diye haykırdı;
Lul. vahşlyane bir tebessüm
De:
— Görüyorum kl, elimdeki şu vesikayı unutuyorsun diyerek cebinden bir mektup çıkardı ve. Bulaya uzattı.
Genç kadın görür görmez
Bir sabah kocası bürosunda Dren evinin kapısı çalındı. Genç kadın kapıyı açar açmaz karşısında birdenbire bir canavar görmüş gibi, dehşetten donakaldı. bağırmak, haykırmak İstedi. Fakat boğazından boğuk bir hırıltıdan başka bir ses çıkmadı. Kapının eşiğinde hayalını mahvetmiş dan Lui duruyor. istihfafla sırıtıyor, kendisine tuhaf tuhaf bakıyordu.
Lııl; evin holüne doğru yürüyerek:
— Beni beklemiyordun değil ml şekerim? diye homurdandı.
Sula düşmemek İçin duvara dayanarak: Titrek bir sesle
•ordu:
— Benden ne istiyorsun?: Başıma •
yetmedi mİ?
olduğunu söylemisin bunu da söyllyeylm? diye
kR-
Ç»-
, davacımızdan evvel çocuğun
I hakkında anlatacağın masala inanmamış, tahkikat yaparak
| hakikati öğrenmiştim. Fakat [hem seni seviyor, hem de ace-
II mllik ve safdilliğin yüzünden ’ 1 işlediğin hatadan hiç bir mesu-
llyetl ûlmıyan yavruna acıyor-.dum. Müsterih ol. Bn hâdise sana ve çocuğuna olan muhabbetimi katiyen ekslltmedL Edmonun şefkatli sesi. Sulanın sinir buhranını yatıştırdı. Gözlerinden sıcak yaşlar akıyordu. Elini kaldırarak kocası-nm ağarmış saçlarını okşadı, minnet ve şükranla:
— Ne iyi kalbUsin kocacığım sözlerini mırıldandı, az sonra yeniden korkuya kopüdi:
— Ya serseri herif tekrar buraya gelir ve bir rezalet çıkarırsa...
— Kçrkma sevgilim! Lul, bir daha gelmiyecek. Bir kaç ay , evvel işlediği cinayet yüzürv-den, kendirini arayan adaletin eline düşmüştür. Artık yak ası -m kurtaramaz. Bereket versin, 1 bazı evrakımı unuttum da on-lan almnk için eve döndüm. Onu kapıyı çalarak İçeri glrer-I ken gördüm. Derhal civardaki _______________ ₺W4,.,^ karakoldan iki polis atarak kökendi yazasım Ye" ^tne₺Luiye -’up ecldim- Artlk kalbin müs-göndermiş olduğu şn mektubu Terih o,sun- Maaü1l-’i kâbusun-batu-ladı:____i dan ebediyen kurtuldun.
•Lul! Oğlumuz, tıpkı meleğe Çeviren: A. HİLÂLİ^
Sfenks Uykuda
Aşk ve Macera Romanı
Yoan: J. D. Garr Tercüme eden: (Vâ - Nü)
Tofrllr» No. 30 J
l
Doktor:
— Hay kör şeytan! Randevum olduğunu Umuniye unutmuştum! - dedi. - Aririm Holden! Çlşmanlğım VC bacaklarımın rahatsızlığı yüzünden IğUetnl-yorum. Lütfen bastonlarımı Perden alır, şapkamı da verir misiniz? Galiba şapka, masadan düşmüş. Meret... Randevumuz olduğunu size hatıriatabi-kr miyim?
/ Bir Danures Locke sordu:
— istintak ve tahkikat faslı bitti ml?
Pek de bilmiş sanılmaz — diye Fell, başını salladı. — Fakat zanmmcu, bütün vaziyet aydınlanmıştır, Epey aydınlanmıştır!
— Aydınlandı demek, ha? Bir dereceye kadar belki Dostumuz Marsh,
Benim gibi adamdan öyle evlât çıkar mı?
Çıplak kafasını enseden
• kulak arkaııuına kadar hah kalıyan beyaz saç telleri sayılabilecek kadar seyrekleşmiş. Kalın kıllı kırçıl saçla-ları, sarkık bıyıklan, buruşuk yüzüne sonradan yapıştırılmış gibi duruyor. Gerdan derileri keçi küpesi gibi sarkıyor. Uzun boylu, İri yapılı, beli hafifçe kamburlaşmış bir adam.
Dâvacı imiş. Konuştuk:
— Mahkemede işin ne, efendi baba'*
Bebekleri puslu gözlerini kırpıştırarak biraz düşündü:
— Karmakarışık bir şeyler. Bu yaştan sonra başıma böyle işlerin geleceğini aklımdan bile geçiremezdim
— Allah uzun ömürler versin, yaş kaç, efendi baba?
— Eh, yaş epeyce ilerledi. Altı ay evvel yetmiş biri doldurdum, yetmiş ikiye girdim.
—• Çok yaşa, efendi baba. Maşallah, hic de o kadar göstermiyorsun. Seni gören elli beşten fazla demez.
— Yaşıma bakma sen. Çok şükür vücudum sağlamdır. Kırk yaşındakileri kırk defa suya götüriır de susuz getiririm. Vaktiyle kendime iyi baktım. İçkiye, sigaraya heves etmedim. Bol bol yeyip içip sefa sürdüm.
— Allah ziyade etsin, bey baba. Dünyalığın da yerinde idi demek?
— Şükürler olsun, sıkıntı çekmedim.
Bu yaştan sonra başına gelenler nedir, babalık?
— Onu sorma. Farkına varmadan yılanı bağrıma başmışım. Baksana şu serseriye. Hayduttan farkı yok. Hapishaneye de girse aklı başına gelmez ki. Böyleleri-ni ipe çekip dünya yüzünden temizlemeli. Hâkim beye de söyllyeceğim, öyle bir ceza versin ki bir daha İnsan içine karışmasın o haydut. Jandarmanın yanında oturuşunu görüyorsunuz ya.] insanı parçalayıp yutacakmış gibi duruyor.
— Ne yaptı sana?
— Dalıa ne yapacak? Mahvetti beni. Az kaldı ki kan beynime hücum etsin de son nefesimi vereyim. Gûya evlât diye bağrıma bastım.
— O adam senin oğlun mu?
— Suuııs .. Allah göstermesin. Benîm gibi adamdan öyle evlât çıkar mı? Öz çocuğum değil, üvey oğlum.
— Yaaa, demek ki dünya evine iki defa girdin, üvey evlât sahibi de oldun?
— Şeytana uydum, üç ay evvel bir halt etlim.
— Üç av evvel mi? Yeni evlendin demek?
— Ne yaparsın, efendi oğlum? Dünyada yalnızlık çe
fazla dayanamadım, üzerime sıkıntılar basmağa başladı. Baktım ki bu iş böyle gitmiyecek, arkadaşsız ya-pamıyacağım. Kendime denk, eli ayağı düzgün, ırz ehli bir şey bulayım da ni-kâhhyayım bari, dedim. Şunun şurasında kaç günlük ömrüm kaldı ki? Yaşadığım kadar dalıa yaşıyacak değilim ya. İnsan bu yaştan sonra bakılmak ister. Ahırı eyyamımı rahat geçirmek İçin evde candan biı adam lâzım. Araştırdık, soruşturduk, nihayet kısmetime bir eksik etek çıktı.
— Genç mi bari? Kaşlarını kaldırıp dik dik baktı:
— O nasıl lâkırdı? Deli mi sanıyorsun beni?
— Estağfurullah. Hani, yeniden d’lnya evine girdiğine göre, şöyle gönlünü çelecek bir eksik etek mi buldun, demek istedim.
— Deli gibi konuşma. Genç kadını idare etmek kolay mı? Bu zamanda gençlerden vefa bekleme. Onlar insanın parasına tamah ederek evlenirler. Bile bile öyle çürük tahtaya basmam ben. Kendim yetmişi geçtim. aldığım kadın da altmış beşi doldurmuş.
— Allah mesud etsin, bir yastıkta kaçayınız, efendi baba. Hizmetçi bulabildiniz mi bari?
— O da ’.e demekmiş? Bir de hizmetçi derdi mi' çekeceğim'*
— Hakikaten o da bir derttir amma yenge hanımla sana bakmak için bîr hizmetçi lâzım değil mi? Ne ise, orasını siz bilirsiniz tabiî. Gelelim asıl konuşmamıza. Üvey oğlun ne yaptı?
— Gemilerde çalışıyormuş serseri. Biz evlendikten iki ay sonra eve geldi, işlerinin zorluğundan dert yandı. Anası da şefaat edince daya-• namadım; «Burada otursun da benim emlâk işlerime baksın» dedim. Bir müddet 1 ağır uslu oturdu, verdiğini işleri yaptı. Derken efendim. [ üç gün evvel sabahleyin kalktık, hanım kahve pişirmeğe gitti, ben de yüzümü yıkamak için çıktım. Tekrar yatak odasına döndüm, yastığı kaldırınca bir de ne göreyim. benim torba vok.
— Ne torbası, bey baba?
— Hımnım... Torbasız yapamam ben. İpekten bir tor-ı bam vardır, elimdeki beş on kuruşu onun içine kovup boynuma asarım, elbisemi onun üzerine giyinirim. Tot-bayı geceleri yastığın altına soktuğumu nereden de öğrenmiş?
— Beş on kuruşun gitti, desene!
Gözleri kıvılcımlanarak homurdandı:
— Beş on kuruşun ne ol-luııır vUlı«aw yauu.nA w duğunu biliyor musun? T&-kilmiyor. İnsana bir can mam dokez bin lira vardı şenliği lâzım. Bizim hanım torbada.
öldükten sonra bir dçha ev-1 — Vayyyy...
lenmeğe niyetli değildim — Ne zannettin va? Tor-amma yalnızlığa İki seneden bayı bulamayınca az kaldı I
Şair Yahya Kemal
(Baş tarafı beşinci sahifede)
— Hastaneden ayrılmak için bir beklediğiniz mi var?
«__ Evet! dedi. Beni tedavisi
altına alan Profesör Muzaffer Esat Güçhan’ı bekliyorum.-»
— Sebep?
«_ O, ben gelip bir kere daha göremeden sizi bırakmam demişti de onun İçle-..»
Kapı açılıyor. İçeriye giren röntgen mütehassısı doktor Tarık Temel:
«— Üstadım! diyor. Muzaffer Esat bey haber göndermiş, pek acele bir İşi çıktığından bugün gelemlyormuş. Bu gece de hastanemizin misafiri olmanızı rica etti.»
Büyük şair, toplanan eşyasını gözden geçirerek;
(— Hay hay! diyor. Bu gece de misafiriniz olayım...»
Ve sonra bana doğru dönerek İlâve ediyor:
— Bu derece İtaatli bir hastayı ömrünüzde gördünüz mü?
Şayet Muzaffer Esat Güçhan-dan bir haber gelmemiş olsaydı büyük şair Yahya K*jroal dün hastaneden ayrılmış olacaktı. Profesör, bugün üstadı bir kere daha görecek ve büyük şair ancak bugün öğleden sonra hastaneden ayrılacaktır.
Cem&lcddin BİLDİK
Profesör Dr. Süheyl Ünverin cevabı
çardak
Ali Birci
Zayi — 1550 yılında Tophane erkek sanat okulundan aldığım tasdiknamemi zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskJslnln hükmü yoklar.
S, UT. D. den No. 2068 Mustafa Akgök
Zayi — Samatya nüfus memurluğundan aldığım vc İçinde askerlik muamelelerim kayıttı kimlik cüodanımı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin nükmü yoktur.
134U doğumlu Mehmet oğlu Kadri Öztenll
ZAYİ — Düzce nüfus memurluğundan aldığım ve içinde askerlik muameleleri yazılı kimlik cüzdanımı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
9T6 Dcfcumlu Sadık oğlu Ahmet Erer
Zayi ■- 940 - 941 senesinde Haydarpaşa Lisesinden almış olduğum diplomalarımı kaybettim. Yenisini çıkaracağımdan eskisinin hükmü yoktur.
661 Kemale ilin Tülün
ki yatağın üzerine düşiip can vereyim. Mal. canın yongasıdır. Kahveyi filân bıraktım, hemen giyinip karakola koştun). Nihayet dün yakaladılar serseriyi. Velâ-kin, paranın dört bin Utası meydana çıkmadı. «Onları harcadım * diyor. İki günde dört bin Hra harcanır mı?
Mahkeme açıldı, efendi baba yumruklarını sıkıp maznuna tehdit işaretleri yaparak salona girdi.
Ce. Re.
»ırada suçüstü yakalandı... Mesele de bitti... Şimdi ne yapacaksınız ?
— Nemi yapacağım? Hiç... Zira bu adam masumdur.
Holden, yeniden çıldırma raddelerine geldi.
Löoke:
— Masum mu? - dlyr hay-1 retle haykırdı. — Ne cihetten masam?
Doktor FeU, izah elti:
— Bay Marsh karısına asla fena muamele etmemiş, işkence yapmamıştır. Onu, İntihara Bcvkc-tmemlşUr. Karısını öldürmemiştir.
Cella, ellerini sevgilisinin ellerinden kurtardı. Yüzünü avuçlarına gömdü Fakat tehlikeli bir şekilde başladı. Dottald, , nıAnl olmak İçin ı-nu »nıuzls-ya»an söylediği |rıntlan tuttu.
Bunun üzerine mebus Derek Hurst - Gore’Un yüzünde bir tebessümün belirdiği görüldü. Thorley e baktı. Bu bakışlariyle şöyle demek istiyordu:
— Görüyorsun ya, dostum! Her şey artık nlzan-ına girdi...»
Holden, meşhur zabıta mütehassısına döndü:
— Peki, doktor Fel); bütün bunlara rağmen Cellu’nın... akıl muvazenesi... yerinde midir diyeceksiniz? Yoksa?. .
— Hayır, efendim, hayır... Kızımızın aldı fikri mükemmelen yerindedlr
İlk defa olarak Celia’nin gda-terine baktı. Bu «özlerde çok iyilik, çok muhabbet, çok endişe vardı.
— Thoriey'ln aksine kail olmasına rağmen, kızımızda hiç bir asabi vc akli bocuktuk yok... — diye Fcll devam etil. — Ancak ben onun başka bir me-iciu-«Inden şüphe eunlşUm. tahkik» ııftı aşıyordum
Locke. tehalükle sordu; —- Ne meseleymiş o ?
Doktor Fell:
— Şimdilik beni affedin la İra hat reremlyw*lnı Icü ueni bekliyorlar.
Geriye döndü Yağlı boya salona yürumege-b&Şİadı Uzun siyah pelerini omuzlarından sallanıyordu.
XI
Doııald Holden taş köprüyü geçtiği zaman mehtap urtalığı aydınlatıyordu. Biraz ötede doktor Felltin heybetli gölgesi gözüne çarptı. Doktor, etrafı a-gaçlarla çevrili yoln doğru gidiyordu. Yolun ortasında, büyük bir çayır, »e Saswa)ı şatosunun kilisesi vardı.
Hodlen, pot!s mütehassısına yaklaşmak üzere adımlarını sık-laştirdL Doktor, onu beklemedi, Çifte oastonur.a dayanarak tan yürümekte devam etti.
Yedek binbaşı onun yanma vannea:
— Doktor FeU! — diye seslendi.
şişman adanı, nihayet, dimağındaki dünyadan sıyrılıp kendine gedt. Donulu n dondu:
— Ha... Geldiniz ini?... Bense.., Bense... Oeüniyrctsuıtai öinneLıniştim.
— Eğer Celin randevun ına gelmediğimi istemeseydi cidden r-Clmiyecektim
Fell, çenesini eve doûru dikti.
— Niçin?... içerde blribiricrf-nl mi boğuyorlar yoksa?
— Hayır... Olurmuşlar Taş bebek gibi kımıldamıyorlar. Her biri kendi Aleminde, düşünüyor.. . Fakat, doktuı Fcll. ken- 1 dilerini bu şeklide teriretaıeulz zalimlik olur... Bazı şeyler »y-ledlniz, soalerinüd tamamlamadınız... Ya hiç söylemedeydiniz, yahut da ne demek istediğiniz anlaşıl saydı...
— Kabahat kimin? Ben, sessiz sadasız çekilmek istemiş dm. Lâkin beni herkes sual bombardımanına tuttu. Bec de, ağzımdan hakikati kısmen kaçırdım.
— Peki ama, hakikat nedir? Thoriey Marslı, iki u ok tada yalan söylemiş: bu, meydana çıktı 1 — Zehir şişesi. 9 — Elbise. Halbuki siz onun taraanuylt maşımı okluğunu söylüyorsunuz.
— A evlâdım. O yalardan söylemesi masumiyetini ışoat eden deliller değil mi?... Bu, o kadar bariz bir hakikat kl, gös-lerinize çarpmıyor mu?
— Mugalatanız pek BÜ21I... Fakat...
. (Baş tarafı 1 inci sahifedc) te burada memleketimizin İlerlemesinde başlıca âmil olarak gördüğümüz İlim ve sanat cephesini ele atmamız lâzımdır. Kanaatimizce bir memlekette ilim ve sanat, siyaset cephesinden □nce gelmelidir. Zira bu sahalardaki tedenni memlekette de gerilik yaratır. Bu sözlerle «unu demek İsterim kİ zaman saman türlü telâkkilerle bir memleketin siyasi varlığını ellerinde tut. mak lstiyen zümreler memleketi yükseltmek ve bu yükselip İmkânlarını hazırlamak İçin her şeyden evvel İlim ve sanat mensuplarını kullandırmalıdır. Başka türlü o memleketin siyasal alanında Derlemesine İmkân yoktur. İlim ve sanat bir memlekette umumi seviyeyi yükseltir ve siyasiler de bunlar arasından zorla çıkartılacak olursa ancak o zamandır kİ İşler yoluna girer. Bir memlekette hayati meselelerin tesadüflere bırakımları doğru değildir. Siyasi sümrelerde bulunanların İlim ve sanatı tutmaları, o memlekette önce kendi mevkilerinde feragatle çalışabilmeleri, sonra da müspet tesir yaratabUmeleri İçin lâzımdır. Yani yirminci asrın bu İlk yarısında memleketin mukadderatını ellerinde tutanların ihâtalı ve tam mânastylc arzu olunur bir şekilde ele aldıkları İlim ve sanat adamlarının sayısı kâfi değildir. Bu cihetle İlim ve sanat adamlarımızın muhitlerine ve blnnetice umumi seviyemize müessir olacak derecede verimli önderlikleri olamamıştır. Onlara istedikleri feragatli imkânlar verilemediği içindir kİ bugün biz yirmisinin
adını soyamıyoruz. Bu şahsiyetlerin bir çoğu He temas etlik ve cemiyetin onları daima ihmal etliğini gördük. Aralarında daha verimli ve umumi hayati? d ab a müessir olabilecek derecede Uerilyecekler bulunabilir!!. Bunu temin edemedik. Gördü :-İtrimin ruhunda bu İhmalin bıraktığı derin akislere hâlâ üzülürüm diyebilirim. Mutlaka misal mi diyeceksiniz? Sayacağım sağ veya rahmetlik olanların bu dokunduğum noktalarına İliştiğim için kimlerini vermekte mSzurum. Bilerek veya bilmeyerek onları umumi veya hususi hayatlarında o kadar çok bakımlardan diigir ettik ki... Çğer bu eski zihniyeti XX inci'az nn son yansında da silmez ve bu kabil feragatli ve İdealist insan, lan arayıp, bulup, çıkaramazsak. hülâsa memleketimizde şeyden evvel bir güzideler sı yaratamazsak bu İlk 50 5 olduğu gibi İnci asrın i cl yarısı sonunda da açılı böyle bir ankete yine umumi kilde bir cevap vermekle >k edeceğiz.
Okuyucularımız dan M. özdemi Altındal’m listesi 1. Atatürk, 2. İsmet tnön
Fevzi Çakmak, 4. Kâzım K beklr, 5. Enver Paşa, 6. Ziya kalp, 7. Mehmet Âkjf, 8. Te Fikret, 9. Abdülhak Hâmld, Ahmet Mithat, 11, Talât P 12. Salih Omurtak, 13. Dr nan Adıvar, 14. Halide Edlb, Hamdullah Suphi Tanno ver, AH Çetinkaya, 17 Necmec Sadak. 18. Koca Yusuf. 19. K dereli Mehmet, 20. Yaşar
Devlet Denizyolları ve Limanları işletme Genel Müdürlüğü İlânları
Parasız pasolar hakkında
ŞEHİR HATLARI İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN :
1950 yılına alt pasolar Mart ayı sonuna kadar tamamen veril-* mlş olacağından bu tarihten sonra 1949 yılı pasoları hükümsüg addolunacaktır.
Paso hâmillerinin eski pasolarlyle İkişer fotoğraf ve 30 kuruşluk pul göndererek. Mart ayı zarfında, yeni pasolarını alma, lan rica olunur. 2473
Emekli, dul ve yetim aylığı alanların dikkat nazarına
TÜRKİYE EMLAK KREDİ BANKASINDAN
1 Mart 1950 Çarşamba günü emekli, dul ve yetim aylıklarının tevziine başlanacaktır. O gün öğleden evvel yalnız askeri malûllerin maaşları ödeneceğinden bunun dışında müracaat kabul edllmlycccktir.
Maaş sahihlerinin ellerinde mevcut ve Banka tarafından; verilmiş hesab pusulasında yazılı gün ve saatlerde müracaat eylemeleri rica ve muayyen gününden evvel vaki müracaat-lerin is’af edilmlycceği İlân olunur.
(Pazarlık ilânı)
Devlet Orman işletmesi
Muğla Müdürlüğünden:
t — İşletmemizin Çiçekli bölgesinin üla ve Muğla deposunda mevcut 9888 kilo Sığla yağı re 8615 kilo Buhur pazarlık suretiyle satışa çıkarılmıştır.
2 — Sığla yağı ve Buhurlar üçer tonluk partiler halinde bulunmaktadır. Sığla yağının kilosu 400 kuruş ve Buhurun kilosu İse 18 kuruştur-
3 — DellâUye vc teneke bedelleri alınmayacaktır.
4 — Bu İşe alt şartname Orman Genel Müdürlüğünde, tfflnir
Omıan başmühendisliğinde, Fethiye, Köyceğiz, Mersin, Antalya, Denizli, Aydın, Muğla. İstanbul orman işletme müdürlükleriyle. Çiçekli, Yerkcsik Marmaris, Yatağan, Saikım, Mills, Selimiye, Bodrum, Datça orman bölge şefliklerinde görülebilir. 4
& — İsteklilerin İşletmemiz deposunda mevcut bulunan Sığla yağı ve Buhurları her zaman İçin görebilir. İsteklilerin işletmemize mü raca atlan. 2460
İzmir Belediye Başkanlığından:
Kahramanlar mahallesinde 1(96 ada 6 parselden naüfres 2590.75 metre karelik arsa üzerinde bir sene İçinde bina inşa ve ikmal edilmek kaydlyle açık arttırma ile satılacaktır. Muhammen bedeli 25907.50 Ura ve geçici teminatı 2500 Oradır. İsteklilerin teminatlarını belediye veznesine yatırarak makbuzları De İhale tarihi olan 6/3/950 pazartesi günü saat 15 de encümen», başvurmaları. 2270,
İzmir Belediye Başkanlığından:
AnAfartatar caddesinde Konak önünden Başdurak Kes-telii ağzına kadar olan kısmındaki «30ü> metre boyda bozuk döşemenin Bandırma granit parke taşlan He esaslı tamiri işi fen işleri müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltmeye konulmuştur, Reşit bedel! 26500 Ura vc geçici teminatı 1988 liradır. İsteklilerin teminatlarını belediye veznesine yatırarak makbuzları Ue ihale tarihi olan 6/3/650 pazartesi gtt-nü saat 15 de encümene başvurmaları. 2272
Beşiktaş Kaymakamlığı Bekçi işleri Komisyon Başkanlığından:
1950 yılı bekçi nerelerini gösteren tahakkuk listeleri 91 2 9$Q tarihinden itibaren 15 gün süreyle muhtarlık binaları önüne a-sılnuştır.
1949 yılı ücretlerinin ayni olan bu ücretlere itirazı olanların Beşiktaş Kaymakamlığına birer dilekçe Ue müracaatları
5(’nd**len>cie düşmesine
•Arkası var)
Sahife 8
AKSAM
28 Şubat 1950
U>
CKUİO EXPORT- IMPORT
V . B L T s
SOĞUK ALGINLIĞI ve GRİP
Başlangıcında hastalığı önlemek için
GRİPİN
Baş, Diş, Nezle, Romatizma, Adale ve Sinir
Ağrılarını geçirir. 4 saat ara ile günde 3 kaşe alınabilir.
SU vc OKSİJEN BORULAR KAUÇUKLU KAYIŞLAR Z L İ İM O L İ T TEKNİK KAUÇUKLAR TÜRK 11E UMUMİ ACENTALARI:
D V N 0 R I E N 1 M A X R O S E ve Şri Kol. Ş. ' Galata Minerve han 5 inci kat
Posta kutusu 1529 — Tel: 4209?
(-------—.——
Safir Genel Ticaret T. A.Ş. İdare Meclisinden:
Şirketimizin 1949 Hesap yılına alt hissedarlar alelade gene kprul toplantısı 24.3.1950 cuma günü saat 16 da tstanbuuk Bahçekapıda Liman Han 4 cü kat 5i No, d» yapılacaktır.
şirket esas mukavelenamesine göre hissedarların toplantı gü’ nünden bir hafta evveline kadar sahip oldukları hisse senetleri ni şirket veznesine teslim ederek duhuliye kartı almaları ric: olunur.
GÜNDEM;
1 — İdare Meclisi mü rakip raporları.
2 — 1949 hesap yılma alt btlânço, kâr ve zarar hesapları-
nın tetkiki vc kabulü halinde İdare Meclisi ve m ura kipi erin ib-rasL
3 — Kura isabet eden İdare Meclisi âzalan yerine -seçim yapılması-
4 — İdare Meclisi âzalarının Ticaret Kanununun 323-324 No. lu maddeleri gereğince şirket ile İş yapmak salâhiyeti.
5 — 1950 ph İdare rnecüsl huzur haklarının tesbltl
6 — 1950 senes' denetçUerlnln intihabı ve tahsisatlarının tes-blü.
Açık eksiltme ile Harita kâğıdı alınacak
Devlet kitapları Mütedavil sermayesi Müdürlüğünden
Tahmini Muhammen Geçici
Ebadı Gramajı Kilosu Kr. Miktarı bedeli teminatı
2544 Lira 2387 »
Cinsi_______________
Harita kâğıdı 70x100 . > 70x100
Miktarı
150
125
sermayesi müdürlüğünce satın alınacak olan evsafı şartname-
Devlet kitapları mütedavil
sinde yazık harita kâğıtlarının açık eksiltmesi 6/3/1950 günü saat 15 de müdürlüğümüzün Ayasofya arkasındaki merkez binasında yapılacaktır.
İsteklilerin yazılı gün ve saatte geçici teminat akçeleriyle komisyona başvurmaları. Şartname bedelsiz olarak müdürlüğümüzden istenebilir. (2069)
MAZON
TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A. 0
M e y v a Tuzu KABIZLIK, HAZIMSIZLIK, MİDE EKŞİLİK ve yanmalarına karşı fazla veya içkili bir yemekten sonra hissedilen ağrılara ve şişkinliklere karşı zararsız ve faydalıdır.
HOROS markasına dikkat.
100.000 Lira
200.000 Lira
Değerindeki Büyük GARANTİ APARTTMANÜmıı
3 DAİRESİ
TABLET w ŞURUP
REOSİL
Mart Keşidesinde
RESIIiibs
HE» ECZANECE BLILUNİJH
8R0NSiT»t OKSURUCU ' keser
Taşra İçin bir
Diplomalı eczacıya
İhtiyaç sar. EMEK ECZA deposuna Müracaat edilmesi. (
Zayi plâka
Otomobilimizin 873 No. lı plâkasından biri zlyaa uğramıştır. Yenisi alınacağından eskisinin hükmü yoktur. (2002) Etibank Ağaçlı İşletmesi
Gördüğünüz bu güzel apartmanın I 0no h dairesi vc ayrıca 500 lira ile 25 lira arasında değişen 44 adet zengin para ikramiye mevcuttur.
Bankamızda açacağınız 100 liralık bir hesap, Mart keşidesinde sizi, bu apartmanın bir dairesinin sahibi yapabilir.
Her 100 liraya ayrı bir kur’a numarası verilir.
YILIN ÜÇÜNCÜ KEŞİDESİ 29 MART 195'J
ZAYİ — Üzerime kayıtlı bulunan 4236, 4237. 3045, 2441, 3570, 16 bisiklet plâkalarımı
kaybettim. Kaydını sildireceğimden eskilerinin hükmü yoktur.
Kemal Akpınar Kasımpaşa Camii Kebir Turşucu sokak No. 7;
14 Milyon Bilet Tabettirilecek
Üsküdar - Kadıköy ve Havalisi Halk Tramvayları T. A.
Şirketinden :
9 Mart 1950 Perşembe günü saat 14 te Pazarlıkla 14 milyon Tramvay bileti tabettlrilecektlr. İlk teminat 1125 Uradır. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir.
TUML
KOMPRİMELERİ
BURSA DOKUMACILIK ve TRİKOTAJ T. A. S.
i P E K i Ş
YÖNETİM KURULUNDAN
Şirketimiz hissedarlar genel kurulunun Ticaret Kanununun 361 İnci mûddasJİe Şirket esas mukavelenamesinin 47 nel maddesine göre 20 Mart 1950 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 15 te adi toplantıya davetine karar verilmiştir. Bu toplantı, İstanbulda Sultanhamammda 124 numaradaki Şirket merkezinde yapılacağından sayın hissedarlarımızın mezkûr gün ve saatte toplantıya gelmeleri rica olunur.
GÜNDEM:
1 — Yönetim kurulu İle denetçiler raporunun okunması,
2 — 1949 yılı bllânçosu ile kâr ve zarâr hesablarmın incelenmesi ve onanması ve yönetim kurulu ile denetçilerin sözü geçen yıl hesab ve işlemlerinden dolayı İbrası,
3 — Müddetleri biten yönetim kurulu üyelerinin yerlerine yeniden seçim yapılması,
4 — 1950 denetçilerinin seçilmesi.
5 — Yönetim kurulu üyelerinin vc denetçilerin ücretlerinin tayini.
dayanıklı
dayanıklı ve sağlamdır
e sağlamdır
Ingiliz Standardına uygun dayanıklı uçaklar — Uçuşlarda dirayetli Ingiliz Mvk ve ldare»|— An'anevt Ingiliz nezaketi — Kıbrıı .Havayolları İle seyahat ederseniz bütün bu avantajları elde etmij ve Lüks tayyareler içinde konforlu bir seyahat yapmış olursunuz. Seferler muntazam ve yıktır. Hareket ve varış saatleri tarifeye tamamen uygundur.
Fazla izahat almak v« yer ayırtmak ifin Ingiliz Havayollarına Ayaş • paşa, Khh Palas. Park Oltli karşısında. Telefon 82982 veya başlıca seyahat acentelerin» müracaat ediniz.
KIBRIS HAVAYOLLARI
Ingiliz Havay ollar ile Müştereken
İstanbul Sıhhi kurumlar arttırma ve
komisyonundan
Yedlkule verem hastanesi ihtiyacı bulunan kraşuvar temizleme âleti açın eksiltmeye konulmuştur.
1 — Eksiltme 15.3.950 çarşamba günü saat 15 te Cağaloğlun-dakl Sağlık ve S. Y. Md. binasında toplanan sıhhi kurumlar satınalma komisyonunca yapılacaktır.
2 — Muhammen bedeli 6 000 Ura olup ilk teminatı 450 Uradır.
3 — İstektiler bu işe alt .şartnameyi çalışma günlerinde komisyonda gerebilirler.
4 — İsteklilerin câri seneye ait ticaret odası vesikası ile 2490
sayılı kanunda yazılı belgeler ve bu işe alt yeter Uk teminat makbuz veya banka mektubu olduğu halde belli gün ve saatte komisyona müracaatları. 2434
— BAHÇE MERAKLILARI —
Modern villâlarınızı süslemek için, kaplarda büyük çamlar, süs fidanları, salon palmiyeleri, meyva ağaçları, manolyalar, kamelyalar, top şimşirler top akasyalar; yediveren bodur ve yüksek etiketli 110 renkten güller, sarmaşık nevileri vesaire.
Orlaköy - Ankara Bahçesinde bulabilirsiniz,
VASİL
feir..Lr.|(||Tmıt mm EKREM
D I K K A T
İstanbul'da Yeni Postahane karşısında
Tiirtiye Kredi Bankası T. A. 0.
Tasarruf hesaplarına senede 4 İkramiye verir. Bu yılın ilk ikramiyesi M NİSAN 1950 de çekilecektir. Bu Uk keşideye girmek İçin
15 Mart 1950 Akşamına Kadar
Bankaya en az 10u Ura yatırmak lâzımdır.