Yı|: 1 _ No. 355 ★ Telgraf adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
ÇARŞAMBA 19 NİSAN 1950 * Fiyatı her yerde 10 kuruş.
M
Gittikçe artan İdarî baskı karşısında
t.
D. P. Genel Merkezi işi önemle takibe başladı
Tuzlukçu ve Diyarbokırdaki hâdiselerin şahidi olan D. P. mensupları Ankara’ya dâvet edildiler
D. P., tahkikatın vereceği neticeye göre, seçimlerde takip edeceği hattı harekette bu hadiseleri misâl olarak alacak
s.





İbişleri Bakanı Emin Erişirgil



Konya Valisi Şefik Soyer
Hürriyet ve Demokrasi 0 Müşterek Dâva
Muhip D1RANAS
Aldık hakikaten anlaşılması ihtiyaçların karşısında, bir devrin gereken bir milli realiteyle tamamlandığını, bir zihniyetin iflâs karşı karşıya bulunuyoruz.' ettiğini anlamış, ve milli realitele-Şu parti, bu parti, o parti, taraflı rin gerektirdiğini yerine getirmek veya tarafsız vatandaş, cümlemiz bu , " memlekette hürriyet ve demokrasi nin yerleşmesi, halk hakimiyetinin bu milletin hayatında bir lâzımı gayri mufârik haline gelmesi peşindeyiz. Bu hedefe ulaşmak için yaptığımız mücadele, basit, alelade bir görenek, bir siyaset ve rejim edebiyatı ve özentisi değildir. Birbiri içine girmiş, birbirinin kapı komşusu haline gelmiş, adeta, bir mahalle halkından olmuş bir dünya ..^rtasında; umumi ahenge ve tem-^^oya uymak her toplumun her milletin olduğu gibi bizim de ilk hızda başarmamız, halletmemiz lâzım-gelen bir dâvadır.
İşte biz dört, hatta beş yıldanberi, eski bir plândan, bu yeni plâna geçme mücadelesi içindeyiz ve nihayet işi, gelire getire 14 Mayısta yapılacak seçimlerle, hayati dönüm noktasına getirmişiz.
Dâva, hiçbir zaman bir, iktidara geçme veya iktidarda kalma dâvası değildir. Eğer meseleyi bu kadar ba sit ve o ııisbette de tehlikeleri olan bir zihniyet içinde ele alırsak bu memleketin halinden ve geleceğinden umursuz, hiç değilse, habersiz bulunmuş oluruz. Dâva bu memleketi, bir bütün halinde, şu partisi, bu partisi ve bütün vatandaşlarının elbirliğiyle medenî dünya'nın karşısına yeni, kâmil, haysiyetile ve tarihi şerefiyle mütenasip bir vatan olarak laktlm edebilme dâvasıdır.
İkide bir ortaya atılıyor: Bu memleketin ilk partisi milli mücadelenin evlâdı olan Halk Partisi’dir. deniyor. Elbette öyledir; kim bunun ak sini iddia ediyor. Hatta bugün Demokrat Partiyi kuranların ve ona katılan milyonlarca vatanııdaşın, bir zamanlar, hem de uzun zamanlar, bu memlekete ayni partinin safla, rında hizmet etmiş, ayni partide üye bulunmuş olduklarını ila kim inkâr eder. Ama ayni kimselerin şimdi Demokrat Parti safında eski nartilerine karşı amansız bir müca-—-*fl-leye girişmiş olmaları; bu milletin Şuuruna sağduyusuna, ileri görüşüne ve yaşama azmine delildir. Onlar ve onlara iltihak eden milyon lar, tek parti devrinin bütün sorumluluğunu paylaşmakla şeref duyarlar. Ama onların bir de, süratle yürüyen hayatın ve değişen milli
yakmağı
★ (Devamı Sa. fi Sü. 4 de)
üzere kendi gemilerini göze almış olma şerefleri
Yurdun muhtelif bölgelerinden -İ' son günlerde gelen haberler, İdarî | baskının, muntazam bir sistemle a bazı yerlerde başladığını, bazı yer-| lerde de başlamak üzere bulundu-: ğunu göstermektedir.
Bu arada Zaferin evvelki günkü ? nüshasında Tuzlukçu belediye se -1} çimlerinde yapılan tethişin ne de-. receye kadar vardırıldığına dair 5 çıkan düşündürücü haber büyük i akisler uyandırmıştır.
Nitekim işlerine gelmiyen her ■; hâdise uluorta te.czip mekanizma-; sim dakikası dakikasına işletmekle • şöhretli olan idari makamat bile I bir müddet susmak ve hâdiseyi na-I sil ve hangi cepheden tevil edelim I diye bir hayli düşünmek mecburi-I yetinde kalmıştır.
I Yalnız dünkü «Ulus), C.H.P.nin I çürük bir cankurtaran simidi ha -i linde, tekrar ortaya atılarak, mad-I de, zaman ve mekân kaydıyle ver-I diğimiz haberi, her türlü iz’ân, man 1 tık ve muhakemeden nasibi olmı-yan kimseleri bile çileden çıkartı-
I- cı mutad tâbiyesi ile tekzibe yeltenmiştir.
Ulus'a göre, Tuzlukçu nahiye
I sindeki Belediye seçiminde meğer ; tethiş yapan demokratlarmış! So -kaklarda redif kuvvetleri halinde dolaşmışlar ve halkı korkuya düşürmüşler!
Yukarda da söylediğimiz gibi, her türlü iz’an, mantık ve muhakemeden nasibi olmıyan müfritin ] müfriti bir Halk Partiliyi bile çileden çıkartacak değerdeki bu id -dia üzerinde durmayı dahi zayit , , görüyoruz.
Yine «Ulus, ceridesine göre de- I mokratlar, seçimin başlamasından
1 bir buçuk saat sonra sandığa atı -’ lan oylardan çoğunun C. H. P. ye ■ ait olduğunu ve seçimi kazanmala-1 rina imkân bulunmadığını anla -1 yınca seçimden çekilmişlerdir.
Kapalı seçim sandığına atılan ı ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
Soyer'in Telgrafı
Ko )ya Val si 1 uzluk-çudok seçimde D. P. i nın baskı ycptğını söylüyor
Konyanın Tuzlukçu bucağı belediye seçimlerinde yapılan idari baskıya ait evvelki gün verdiğimiz haber, mu -tad üzere nihayet ünlü vali Şefik Soyer tarafından tekzip edilmiştir. Şimdiye kadar bu mevzular üzerinde valilerin gönderdiği tekzipler aynı zamanda Halk Partisi teş kilâtını tezkiye mahiyetinde olduğu da nazardan kaçma - ı maktadır. Nitekim her halde, , ! her hâdisede, şikâyet!
mevzuunda baskı yapan de - j 1 mokratlar şiddet tatbik eden demokratlar, yolsuzluk yapan 1 demokratlar ve buna mukabil boynu bükük, mutavaatkâr ve kanuna riayet.;âr daima Halk Partililerdir. Hiç bir vali şimdiye kadar bu itiyadi’ formüle riayetsizlik etmiş değildir. Bu hususları böylece tebarüz ettirdikten sonra madde, zaman ve mekân kay diyle verdiğimiz habere kar- , , şı her türlü delilden mah- ( ı rum âfakj ve isnatlarla dolu
Soyer'in tekzibi aşağıdadır: | •k (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
Gizli futulmosına rağmen
C. H. Parti aday listesi
şimdiden belli oldu
Müfritlerden birkaçı daha kendilerini aday göstertmeğe muvaffak oldular
Cumhuriyet Halk Partisi divanının teşbit ettiği milletvekili aday listesinin resmen ilânı, sızlanma ve şikâyetleri mümkün mertebe geciktirmek mâksadile, geri bırakılarak isimlerin gizli tutulmak istenmesine rağmen, Genel Merkez
adayları birer birer belli olmaktadır.
Aldığımız yeni haberlere göre, Halk Partisinin merkez adayları a-rasında dün yazdıklarımızdan başka kimseler de vardır:
İstanbul: Nurullah Esat Sümer,
Filyosta Demokrat işçilere baskı
Fabrika müdürü. D P. den çe)i meyerl. rin iflerinden çıkcrıloc ğırı bildirCi
Fllyos, (Hususî) — Demokrat Pariıye mensup isçilere baskı se-ç.m yaklaştıkça artmaktadır. Ateş tuğlası fabrikası müdürü Faik Hâ-gim akbay, ve zat işleri müdürü Faik Misvaklı 15 Nisan günü işçileri toplamış, onları şöyle tehdit etmiştir:
— İçinizde Demokrat Parti üyesi olanlar vardır. Biz hepsini biliyoruz. Bu işçiler Demokrat Partiden ayrılmadıkları takdirde vazifelerine nihayet verilecektir.
D. P. üyesi işçiler, ailelerinin ekmek paralarını çıkarmak durumunda oldukları cihetle müdürün bu hareketi karşısında «Demokrat Parti ile alâkamız yoktur, demek mecburiyetinde kalmışlar, müdür bununla da kanat etmiyerek onlara birer birer hâkim gibi yemin ettirmeye kalkışmıştır.
Baskı yoktur, diyenler bu yeni misâl karşısında acaba ne diyecek lerdlr?
Hıh.'ih' r ı il'( drsfuntız

d’r
Telefon 115619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
Ankara’da Bahar
Nadir görülen şiddetli bı
kavuşmuş buluııuy bir kaç hafta evvel kalın paltolarla ü kaç günden beri pardösüleri bile fazla görerek
yazlık elbiseleri ortaya çıkardılar. Bu yıl, havalar bahara doğru evvelâ mülâyim gittikten sonra bir denbire sıcakların bastırması sureliyle ağaçlan ..aldatmadığından- meyvelerin bol olacağı tahmin edilebilir. Fakat ilgililer bu sıralarda mevsim yağmurlarının başlamasını beklemekte, yağmurların gecikmesi ekinler için zararlı olduğunu hatırlatmaktadır. Dün şehrimizde sıcaklık 25 dereceye kadar çıkmıştır. Yukarıda, Ankaradan iki güzel bahar manzarası görüyorsunuz
Seçimler yaklaştıkça kırk
yıllık kanunlar hatırlanıyor
Valiler vilâyetlerindeki Askerî kıtalara kumanda edebilecekler
Terhisler Mayıs sonuna bırakıldı
Bundan 40 sene evvel yürürlüğe I gereğince, valiler, vilâyetleri hu - ı BUndan başka bugünlerde terhisi giren İdare-i Umumiye-i Vilâyat J dutları dahilindeki kıtaata lüzumu icabeden bazı sınıfların da terhisi Kanunu* nun bir maddesi, fevkalâ | halinde kumanda edebileceklerdir. | Mayıs sonuna bırakılmıştır, de asâyişsizlik hallerinde, valilerin mıntıkaları dahilinde bulunan askerî kıtalardan istifade edebil -melerini sağlamakta idi.
Yeni İller İdaresi Kanununda da yer alan bu maddenin tatbik sureti hakkında bugüne kadar, hiç bir talimatname hazırlanma - ı mış ve buna lüzum dahi hissedilmemiş olmasına rağmen, bu defa İçişleri Bakanlığında bir talimat- ] name hazırlanmış, tetkik ve tasvibi için Millî Savunma Bakanlığına gönderilmiştir. Bu talimatname
evvel yürürlüğe I gereğince, valiler, nıumiye-i Vilâyat j dutları dahilinde’.::
Rusya’ya Amerikan
notası
Ruslar da Hidrojen
bombası yapmışlar
Amerikalılar, düşmanın sinirlerini bozup
mahalli yoklamada kazanamıyan Meki Hikmet Gelenbeğ. doktor Nı kola Fakaçelli, Doktor Kukulis, doktor Hayrebetyan, Moiz Kohen Tekinalp, Saim Ali Dilemre.
Ankara: Namık Ambarcıoğlu, Bn. Müjgân Agal.
Bursa? Merinos fabrikası müdürü Durmuş Remzi, Talât Simer.
İzmir: Şerif Remzi, Hüseyin Ka-valalı, Faik Öztrak, Sırrı Day. Bn. Şehime, Mehmet Orhon.
Afyon: İsmail Haki Baltacıoğlu.
Konya: Ali Rıza Türel, Galip Gül tekin.
Muğla: Recai Göreli.
Trabzon: Cahit Zamangil, General Naci Altuğ, Hamdi Orhon.
Burdur: Seyhan valisi Lûtfı Du-rukan.
* (Devamı Sa. 6 Sü 4 de)
Ölen tayyareciler için tazminat isteniyor
Vaşington 18 (AP) — Birleşik A- ( merika bugün, Letonya göklerinde bir Amerikan uçağı ile Sovyet a ve. | uçaklarının birbirine ateş etmeleri i hâdisesine dair Sovyet Rusya’nın 11 | Nisan tarihli protesto notasına ce- | vap vermiş ve Rus avcı uçaklarının , Baltık’da açık deniz üzerinde, kayıp 1
A (Devamı Sa. G Sü. 6 da) |
mâneviyatını kıran bir gaz icad ettiler
Kolombus (Ohio) 18 a.a. (United Press) — Bir İngiliz gazetecisinin dün yazdığına göre Sovyet Rusya - ■■A- - --. _ 1 hidrojen bombası araştırmalarında
PBkjM&K ' * Birleşik Amerika’dan bir sene iler-
1 dedir ve geçen Eylüldenberi her ay dört atom bombası imâl etmek-7 . JH * (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da)

7
Başkan Truman
Kalküta’da kolera
salgını çıktı
AKINTIYA
I____KÜREK
Oy verirken dikkat edeceğimiz noktalar
Seçimlerin arifesinde ve seçim kampanyasının açıldığı bu
günlerde, yeni seçim kanununun bazı esaslı noktalarının bütün vatandaşlar tarafından bilinmesi nıil-★ (Devamı Sa. 4 Sü. 5 de)
Kalküta 18 axı. (United Press) — Kalkütada başgösteren kolera vaka lan bugün bir salgın halini almıştır. Hastahaneler, ölümlerin çok faz lalaşmış olması yüzünden cesetleri kaldırmağa vakit bulamamaktadır.
Bugün öğleye kadar 158 vak’o daha bildirilmiştir.
Geçen hafta zarfında hastahaneler
günde aşağı yukarı 100 hasta kabul etmişlerdir. Resmi makamların bildirdiğine göre, bu miktar hastaların ancak bir kısmını teşkil etmektedir.
Diğer taraftan menenjit ve çiçek hastalığına tutulmuş olanlar da Kalküta has’ahanelerini doldurmaktadırlar. ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
İhtida !
Iraıı Şahının kızkardeşi Prenses Fatma, Amerikalı bir gençle evlendiği için hanedan haklarından mahrum bırakılmış!
Şimdi gazetelerde okuyoruz, vaziyetin vahametini sezen A-merikalı, müslüman olacakmış. Bunun için de İslâm dinini tetkik etmeğe başlamış!...
Dernek, evvelâ aşk, sonra di-
Fakat o kadar uzağa gitmeğe ne hacet! Bizde de evvelâ mevki, sonra akide, diyenler yok-
Akide, dediğin nedir ki? İşte Hacı Bekirde bol bol hem de en iyisinden satılıyor! Hem rahat lokum varken akidenin lâfı mı olur? —
Yedekçinin YEDEĞİ
Z 4 F F
)
ZAFER
Şaşkınlık alâmeti zahir !
Muhip DIRANAS
Ciddî bir parti organına pek yakışır bir hâl doğrusu! Cihat Babau arkadaşımızın «Bahtiyar adaıru adlı, vaktiyle, ama taa vaktiyle, Erzurumda bulunduğu sıralarda, İsmet İnönü hakkında yazdığı bir yazı üzerinde Ulus gazetesi bir müsabaka açmış. Makalenin imzasını saklayarak karilerine sormuş: Bilin bakalım, bu makalenin muharriri kimmiş? Karileri de Yâ Hikmeti Hûda, hep bir ağızdan bitivermişler: Cihat Baban. Kur’ada birinci gelen «Bilirkişi» ye allı aylık Ulus abonesi.
Maksadın ve hedefin doğrudan doğruya müsabaka mı, yoksa Cihat Baban’i gûya yere vurmak için bir oyun mu olduğu pek anlaşılmıyor. Eğer müsabaka idiyse, o kadar uzağa gitmeğe lüzum yoktu. Kendi sahifeleriude imzaları çıkan kimselerden birinin ve meselâ başyazarlarının vaktiyle Taniıı'ierde İnönü aley-iılnde çıkmış makalelerinden birini alır, imzasını kaldırır: Bili» bakalım kimdir bu «Bedbaht a-dam» diye sorabilirdi. Eski defterleri karıştırmak her halde genç bîr Cihat Baban’dan ziyade kendi mensuplan aleyhine o-lur.
Bunlar küçük ve beyhude o-
a-
yunlardır. Bugün, cevval ve teşli kalemiyle demokrasi ve hürriyet mücadelesine atılmış bir Cihat Baban’ı vaktiyle femet İnönü’yü faydalı vecizli şu veya bu hizmetinden dolayı öğmüş olmak aslâ küçültmez. Cihat Baban, bu gün de, memlekete faydalı bir hizmeti gördüğü her hangi bir kimseyi, her hangi bir partiye mensup olursa olsuu övecek, sevecek karakterde bir arkadaştır. Üstelik, o zaman o türlü, bu zaman bu türlü düşünmek her yaşayan, tekâmül eden; dünyanın ve memleketin İhtiyaçlarını, 1-capiarını, gidişatını yakından bilen ve duyan bir münevver için pek tabiî bir haldir. Hattâ münevver adanı odur ki, aka ak, karaya kara demesini bilir. Medenî cesaretin en belirli vasfı bu değil midir? Kaldı ki, o zaman Erzurumda ikamet etmekte bulunan Cihat Baban, bu yolsuz, geçitsiz fakir memleketin bir vilâyetine ulaştırılan bir demiryolu karşısında heyecan duyup, de -miryolu dâvasının, bayraktarı ve hizmetkârı diye tanınmış İııöııü-yü, samimiyetle öğmesi güııah değildir?
Yoksa Ulus gazetesi, her ııe suretle olursa olsun, İnönü’yü öğ-meyi ayıp bir şey mi sayıyor?
Belediye taksitle ev yaptıracak Ankara belediyesi tarafından halka dağıtılan ucuz arsalarla yine arsa sahipleri tarafından ev inşa ettirilmediğini gören belediye bu arsalara sahip oluptâ ev inşa ettirerni-yecek derecede fakir olan kimselerin evlerini yaptırmağa karar vermiştir.
Belediye 5656 sayılı kanuna dayanarak kendi vasıtaları ile bu evleri inşa ettirecek ve parasını da uzun vade ile ev sahiplerinden alacaktır.
Belediye için en az yarım milyon liraya mal okıcak bu inşaat için hazırlıklara başlanmıştır.
Ankora seyriseleri takviye ediliyor
Otobüs idaresi otobüslerdeki İntizamsızlığın başlıca amili olarak oto büslerin kifayetsizliğini anlamış bulunduğundan gelecek 12 kişilik 15 kaptıkaçtıya ilâveten 10 otobüs ve iki trolleybtisün daha getirilmesine çalışmaktadır. Bu otobüsler bilhas sa uzak mıntakalara tahsis edilecektir.
Malî Mes’eleler
Muamele vergisinde
ham madde tenzilâtı
Vur abalıya zihniyeti ile hâzinenin dolup taşacağına ve Mali vaziyetimizin düzeleceğine inananlardan değiliz
Tenkidi Tenkid
Pakistan hakkında Konferans
Dil - Tarih - Coğrafya Fakültesi Coğrafya Enstitüsü talebelerinin Pakistan'da yapmış olduğu inceleme gezisinde heyete başkanlık eden Dr. Danyal Bediz bugün saat 17,30 da Fakültenin konferas salonunda Pakistan hakkında bir konferans verecektir.
Yine bizim köy
Zenn Karedeniz
H, Fikret Kanad’ın «Yeni
İstanbul» da çıkan 1..,.—~ yazısını «Ulus» tab’ına muvafık bulduğu için iktibas etmiş bulunmaktadır. Bu yazımızda da yeniden ifade vesilesine imkân bulduğumuz bir dâvaya el atarken Dr. Fikret’i, dolayısıyla «Ulus» un makul bulduğu noktaları, cevaplandıracağız.
Dr. Fikret, yazısında «Bizim Köy» adı altında çıkan kitabı ele alarak bir çok noktalardan köy öğretmenini itham ediyor.. Hakikatleri ortaya döktüğü için âdeta onu azarlıyor ve diyor ki : j - - - ---- —
«Türk Milletinin köy enstitüle- J kamıştan istihsal ederdi... işte ancak rini açması ve bu uğurda yüz mil- . bu ^tarihten şonra^ öğretmene vazi-
Köyü modern-
Pakistan millî şairi hakkında konferans
Pakistan büyük elçisi Mian Beşir Ahmet. Pakistan millî şair ve filozofu İkbalin ölümünün 12 inci yıl dönümü münasebetiyle 21 Nisan Cuma günü saat 17,30 da Dil ve Tarih . Coğrafya fakültesi konferans salonunda «Merhum lkbal’in hayatı fikir ve sanatı hakkında İngilizce olanak bir konferans verecektir. Konferansın metni türk-çeye tercüme edilecektir.
Talebeler toplu seyahat tenzilâtından istifade edemiyecek
Aldığımız malûmata göre Aziz Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümü
................._............ bana bal al) cümlesi üzerinde dur-îstanbul» da çıkan kıymetli maz, şehre gider bir kovan alır bu
— • • -----'mevzuu da ortadan kaldırmış olur-
du..»
I Bunda da yanılıyorsunuz, köyleri
ve köylüyü tanımadan itham edişi- . ...
niz çok acı... O, köylü kıl., dünya- | münasebetiyle İstanbul’da yapılan nın en modem silâhlarını işletebi- nümayişi gözönünde tutan Ulaş-lecek haslette, o köylü ki çoğumuzun tanıyıp benimsiyemediği «Bach» ı, «Chopin» i çalacak kudrettedir, o köylü sizden, benden daha iyi yemesini ve ağzının tadını bilir... Eğer köy şehre bağlanseydı i Bal’ı andan alacağı gibi şekeri de I kamıştan istihsal ederdi... İşte ancak
rıuı açuıası ve uu uguıua . --- ----- «»
yondan fazla fedakârlığa katlan- fe düşerdi.. Var olan bir şeyi, ması her halde köylerimizin acıklı kemmelleştirmek.. Koyu mod değil- | leştirmek, köylüye ihtiyacını kısa, basit yollardan sağlamanın yolları-
durumunu öğrenmek içil dir...»
Biz, Doktorun fikrine iştirak e-demiyeceğimiz için, öğretmen Mah-mutla birleşerek diyceğiz ki :
— Eğer sizin söylediğiniz veya
m göstermek..
Müsaade ederseniz, bir sual de ben size sorayım :
— Yedek subaylığınızı yapmış
yazdığınız bu acıklı durum, bu gü- olmalısınız.. Subaylığınız esnasın-ne kadar lâyik olduğu bir cepheden j da .Er» e kaç şey öğrettiniz.. Eğer ) m,S VG sanıl müdafaa edilmiş olsa idi, bu uğur- öğretmiş olsanız ve öğrettikleriniz , başlanmıştır, da sarfedilen milyonlar yerini bul- ) kabili tatbik olsa memleketin dört ’ muş, ortada konuşulacak bir mev- köşesinden gelerek vatan vazifele-zu kalmamış olurdu.. | rini yapan «Er» gördüklerini, bir
gözönünde tutan Ulaştırma Bakanlığı, talebelerin top-( lu bir halde bir yerden diğer bir yere gitmesini önlemek maksadiy-le bundan böyle grup halinde se-1 yahat edecek talebelere tenzilât yapılmamasına karar vermiştir.
Jiletle yaralamış
Yenidoğan mahallesinde oturan Bektaş Koç isminde bir çocukla yine aynı yerde oturan Aydın mert ismindeki çocukla kavga etmiştir.
Bu stnada Aydın, elinde bulunan jiletle Bektaşi muhtelif yerlerinden yaralamıştır.
j Yaralı çocuk tedavi altına alırı-' mış ve sanık hakkında tahkikata
ı mekanizma, sanayi erbabı-ıın —tâbir mazur görülsün— püsküllü belâöidır. Bu sebeple mü-tehaddis ihtilâfların seneden seneye çoğalmakta bulunması bunun böyle olduğunun inkâr kabul etmez bir delilidir. Böyle bir mekanizma başka memleketlerin Muamele Vergisinde mevcut değildir. aMliye Vekâleti bu mebhasde bol ile kar yemeği İcat eden Nasrettin Hoca mev kiindedir. Şu farkla ki: Rahmetli Hoca bu bal-kar sefasını kendisinin de beğenmediğini bilâhare itiraf ve kabul ettiği halde Maliye Bakanlığı hâlâ böyle ucube mekanizmalarla Muamele Vergisine millî bir damga vurulduğu gafleti içindedir.
İptidaî madde tenzilâtı, vergi hu kukumuza, mülgo 2430 sayılı Muamele Vergisi kanunu ile girmiştir. Fakat bu kanunun meriyet devresinde tenzilât sebebiyle her hangi bir ihtilâf çıkmış değildir. 1 Haziran 1940 tarihinde meriyet mevkiine giren bugünkü Muamele Vergisi Kanunu iledir ki ihtilâf tufanı başlamış bulunmaktadır. Şöyle ki: Cetvele göre vaki tenzilâtı mal idareleri evvelâ kabul etmekte, bilâhare ikmâl yolu ile vergilendirmek tedirler. Bu vergilendirme:
1 — Anayasaya muhaliftir. Çünkü: Vergiler her hal ve kârda kanunî olmak lâzımdır. Bu, Anayasamızın temel prensiplerinden biridir. Vergiler mutlaka bir kanuna istinat edecektir, demek, verginin mükellefi, mevzuu, matrahı ve njsbeti kanun vazınca tesbit ve tayin edilecektir, demektir.
Böyle olunca da teslim etmek zaruret kesbeder ki, değil idarede, hattâ kaza mercilerinde dahi her hangi bir verginin matrahını çoğalt mak hak ve salâhiyeti yoktur. O-nun için matrahı çoğaltan kararlar hangi merci veya heyetten sadır o-lursa olsun, Anayasaya muhalif olmak vasfından kurtulamaz.
2 — 3843 sayılı kanuna aykırıdır.
B
21 inci maddenin bu üç sarih hük mü muvacehesinde artık «tenzilât ıpsbetleri taallûk ettiği mamûlun iptidaî maddesinden ve mamûl ile birlikte satılan zarflardan evvelce alınmış olan Muamele Vergisi miktarını geçemez» şeklindeki fıkranın teşkil ettiği zayıf delâlete itibar etmek hukuken caiz olamaz. Kaldı-ki bu fıkra lâğv mahiyetindedir. Zina tenzilât miktarları evvelce verilen Muamele Vergisinin değil, ev velce üzerinde Muamele Vergisi verilen meblâğın, teknik tâbiri ile matrah kıymetin karşılığıdır. Vergi ise, matrah kıymetin ancak muayyen bir yüzdesidir. Onun için bütün tenzilât miktarları evvelce verilen Muamele Vergisi miktarını geçer.
4 — Haklı değildir. Zira:
Muamele Vergisi intikali bir vergidir. Kaydetmeye hacet yoktur ki iki veya üç sene sonra tenzilât i-çin tahakkuk ettirilen bir vergiyi müşterilere —ki verginin hakikî mükellefleri bunlardır— inikas ettirmek imkânı yoktur. Böyle olun-cada sınaî müesseseler vergiye tahammül etmek zorunda kalmaktadırlar. Bunun dû lüzumsuz bir zarar
Seçmen kartları dağıtımında intizamsızlık
Elimize alacağımız en basit mi- ( sinema gibi seyredip gitmez, o da salle biz haklı olduğumuzu size bir ( medeni dünyadan bir şeyler alarak
kere daha arzunuz hilâfına da olsa köyüne götürürdü.. Bu sayede de ispata muvaffak olacağız. | memleketin dört bir köşesi kendi
Vahşi hayvanların dahi hayat kendini yetiştirmek imkânlarını şartlarını kolaylaştırmak düşünce- ! bulmuş olurdu..
siyle kendilerine açtıkları yoldan | Hep bu yüzdendir ki projeler ki-büe mahrum olart köylerimizi, ele tap sahifeleri arasına sıkışan teori-
I
Ortak aranıyor
Yenişehirin işlek bir caddesindeki bakkal dükkânı için ortak aranıyor. İcabında dükkân devren satılabilir.
21864 telefon numarasına müracaat.
tmek pek laubali bir izah îeJdir'1’'3* 1'anun'°arln‘ renemera‘s | Atıfbey Mahallesi Birlik Cami
alırken ( iktifa etmek r___________— ________
olmaz njı? Eğer yol ihtiyacı Köy | Enstitülerinden önce karşılanmış ol-' VCJ UMieunwun vel üaşina Da. sa idi, kasaba ile şehri birbirine • şarabileceği bir dâva olsa idi, yaz-bağlamak suretiyle bütün bir kit- masım bilen adam rahat etmesini lenin hayat mekanizması kendi bilecek, kendisi yapmasa bile yap-şartlanna göre birlikte işlemiye «•---------- ,,
başlamış olacaktı.
Ben şahsen, «Hasanoğlan» Köy Enstitüsünde öyle istidatlar gördüm ki, her birinin değerini şu satırlar arasına sığdıramıyacak. kelimelerle öğmek isterim.
İlle gıdaları yavan ekmek olan bu yavrular medenileşmenin kemaline ermiş, «Bethoven»i, «Chopin.i çalar larken bestekârdan bir şeyler almak şöyle dursun, melodiye yolsuz, ışıksız köylerinden motifler ekliyorlardı.
Bu kabiliyetli gençlik, yarının öğretmeni, köyünün hocası olacak.. Fakat bu neye benziyordu biliyor-musunuz? Dağda, yalınayak, serazat dolaşan bir adany yakalayarak; gel; sana medeniyet öğreteceğiz... Otur şuraya.. İİk iş olarak sana (Pedikür) yapmamız lâzım» deyip ayağının kalınlaşan derilerini kestikten sonra.. «Eh, bizim işimiz bitti, sen şimdi başının çaresine bak» diyerek geldiği yere daha ağır şartlar altında yollamağa...
Yalsuz, susuz, yağsız, tussuz, ekmeksiz, katıksız köyde Chopin’in eserlerini çaldırmağa heveslenmek, kendi âleminde yaşıyan bir çok masumu medenileştirmek gayesiyle ancak kendi dost ve arkadaşlarından ayırmak şeklinde onu ıstıraba sürüklemek demektir.. Temeli çürük hiç bir bina ömürlü olmamıştır. Taşıma suyla değirmenin dönmediği gibi..,
■Sayın Doktor.. Kitabın başka bir pasajını ele alarak diyorsunuz ki: Öğretmen Mahmut, eğer yapıcı olsa idi köylünün alfabede okuduğu ve hakikatte bilmediği (Baba, ‘
Yine eğer, yazdığınız gibi, bu dâva bir öğretmenin tek başına ba-
tırmanın yollarım arayacaktı..
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
yaptırma Derneğinden
Derneğimizin iki yıllık kongresi 23/4/1950 Pazar günü saat (10) da (Atıfbey Halk Odasında) toplanacaktır. Sayın .üyelerimizin hazır bulunmaları rica olunur.
. Muamele _ Vefgisinde matrah, }prensip itibariyle, satiış bedelidir; ama isimleri iptidaî madde tenzilât cetvelinde yazılı mamuller, kanunun 21 inci maddesinin son fıkrası hükmü ile bu prensipten istisna edilmiş bulunmaktadır. Daha a-çık bir itade ile, cetvelde mezkûr mamûllerin vergi matrahı, satış bedeli değil, satış bedelinden hizalarında yazılı nisbetlerçle tenzilât yapıldıktan sonra kalan miktardır.
Bu sarih kanun hükmüne rağmen tenzilât miktarlarını vergilendir-' mek kanunsuz vergi almaktan başka bir mâna ifade ötmez. Kaldı ki, cetvel, 21 inci maddenin verdiği salâhiyete dayanılarak Vekiller Heyeti parafından isdar edilmiş bulunduğu için bizatihi kanun hükmündedir. Bu sebeple de pozisyonların şu veya bu mütalea ile ihlâl edilmesine cevaz yoktur.
3 — Hukuka mugayirdir. Çünkü: «Sarahat karşısında delâlete itibar olunmaz» hukukun temel prensiplerinden biridir. 21 inci maddede son fıkradan başka ayrıca iki sarih hüküm daha mevcuttur: .
1 — «Bu nisbetler değişinceye kadar muteber olur.»
2 — «Değiştirilen nisbetler ilânı ‘ takip eden aydan itibaren yapılan, teslimatın vergilerine tatbik o?u- '
Seçmen kartlarının dağıtılmasına muhtelif nıuhtarlıklarca başlanılmıştır. Bununla beraber seçmenler, kartlarını kendileri gidip almaları mı yoksa muhtarlarının kendilerine gelmeleri mi lâzım geldiğini bilmemektedirler.
Diğer taraftan bazı muhtarlıklar gazete ilânı ile seçmenleri muayyen gün ve saatte kartlarını almak üzere davet etmektedir, ler, fakat bu ilân da yalnız C. H. P. gazetelerine verildiği için halkın çoğu bu tebligattan bihaber kalmaktadır.
Seçim kurullarının seçmen kartlan dağıtımı Üe yakından alâkadar olarak seçmenlere bir nizam ve İntizam dairesinde vesikalarını alabilmelerini temin etmelerini beklemekteyiz.
teşkil ettiğinde şüphe yoktur. Cetvel. Maliye Vekâleti tarafından tânzim ve ilân edildiği için mal idarelerinde nisbetlerin yanlışlığı sebebiyle müljellerlere tarhiyat yapmak haki yoktur. Aksi takdirde idarenin bir takım yalnış nisbetler neş retmek suretiyle mükellefleri izrar etmesine cevaz verilmiş olur ki bunun da adalet mefhumu şöyle dur-sun. cidiyetle telif kabul etmez olduğu meydandadır.
iftihar ile kaydetmek lâzımdır ki vergiler temyiz komisyonu, Maliye Vekâletinin kadrosu içinde bulunmasına rağmen, derin bir vukuf ve adalet hissi ile tenzilât miktarları için sonradan yapılan tarhiyatı terkine almaktadır. Danıştay ise biitüD bu terkin kararlarını «İptidai madde tenzilâtı, mükerrerliği önlemek içindir» mütaleası ile bütün terkin kararlarını nakzetmektedirler.
Anladık ama hangi mükerrerliği? Yoksa «tenzilât ve mükerrerlik» kelimeleri aynı mânayı ifade eder müteradif tâbirler haline geldi de biz mi uykudayız? İmâl prensibine dayanan vergilerde mükerrerlik olmaz ki onu önlemek bahis mevzuu olabilsin. Tenzilât prensip itibariyle ancak imâlin ayrı ayrı şahıslar tarafından yapılması halinde bahis mev zuudur. —Kombine imalâtda tenzilât yoktur.— Onun için şahısta ve mevzuda ayniyat mevcut değildir. Böyle olunca da ilmen mükerrerlik ten bahsetmeye imkân kalmaz. Zira aynı şahıstan, aynı nam ile, aynı mevzuu üzerinden, aynı devre içinde alınan vergilerdir ki mükerrer olur.
Vur abalıya zihniyeti ile hâzinenin dolup taşaoağına ve mali vaziyetimizin düzeleceğine inananlardan değiliz. Kimsenin şüphesi yoktur ki. Danıştayın vazifesi kanunsuz muamelelere icazet vermek değil, onları ortadan kaldırmaktır. Bu nâçiz yazımız meselenin yeniden tezekkürüne bir vesile teşkil ederse kanunun hâkimiyeti adına çok sevineceğiz. Temenni edelim ki iş duaya kalmasın
Işıksız sokaklara elektrik verilecek
Şehrimizde elektrik şebekesi genişlemektedir. Şimdiye kadar eskisine ilâveten 15 mahalleye daha elektrik verilmiştir.
Belediye, almış olduğu bir komisyon kararile bütün sokaklara birer lâmba takılacaktır. Elektrik idaresinin elinde malzeme bulunmadığından noksan malzeme sipa-
riş edilmiş ve gelir gelmez lâmba | takılması işine devam edilecektir. I Bu işin sonbahara kadar biteceği ı tahmin edilmektedir.
ZAFERİN

Bundan böyle gazetemizde Küçük İlânlar başlığı altında haftada iki kere Pazertesi ve Perşembe günleri bir siitûn açılmıştır. Bu sütüna kiralık, satılık, zayi, aranıyor ve tescil ilânları kabul edilecektir. Bu ilânların maktu fiatı satılık, kiralık, aranıyor ve ziya ilânlarında 2 1/2 santimi geçmemek şartiyle iki lira, tescil ilânlannd 7 1/2 liradır. Sayın okuyucularımıza
bildiririz.
Hakikaten geldiler. Bir akşam, Budapeştedeki odama birlikte girdikleri zaman epey heyecanlandım. Hollaudalı kaptan orta yaşlı fakat yakışıklı ve ciddî bir adamdı. Eski kanının ihtiyar annesini ziyarete gelmişler, fakat Budapeşteden geçerken karım kocasına beni tanıtmak istemiş.....
Eski karımın adı İrma’dır. Beni görmeğe geldikleri akşam, çok güzeldi. İkisi de memnun ve bah tiyar görünüyorlardı, o kadar ki, beraber geçirdiğimiz bir kaç saat müddetle hep kaptanı kıskandım.
İkinci Dünya harbinin patlamasından dört sene evvel Buda peşteden ayrıldım. O zaman bir akşam gazetesinde çalışıyordum. İşim sabahleyin sekizde başlıyor du. Daima sabahın üçünde dördünde yatmağa alışmış olan bir insan için altı buçukta kalkmak hakikî bir işkence İdi. Otur duğum otel gazeteye çok uzak düşüyordu. Altı ay bu işi yürüt tüm. Nihayet tam gazetenin karşısında Bristol oteli adında tertemiz, sevimli bir otel bulunca Ihayatım yoluna girdi. Metropole otelindeki çok sevdiğim oda mı derhal bırakarak Bristol’a yerleştim. Bu suretle sabahlan hiç olmazsa bir saat fazla uyuyabiliyordum.
Fakat bu saadet de çok sür medl. Bristol oteline taşındığı
Çeviren: M.T.
Yazan: FERENC MOLNAR
nun üçüncü günü, gazetede bir heyecan ve telâş sezer gibi oldum. Nihayet başmuharrir beni çağırttı ve tasarruf mülâhazasiy-le yedi kişinin işlerine son vermek mecburiyetinde bulunduğu-ğunu bildirdi. Bu yedi kişinin i çinde ben de vardım ve «tesadüfen» hepimiz Yahudi idik.
Onun üzerine Budapeşteden, yüreğimde bir acı ile, ayrıldım. Paramın yarısı İsviçrede, yarısı Nevyorkta idi. Fakat her halde Budapeşte’de kalamazdım. Çün. kü hariçte beyan edilmemiş parası olanlara beş seneye kadar hapis cezası verilmeğe başlan inişti.
Nice’e, Venedik’e, Cenevreye gittim. Her indiğim şehirde ucuz bir otel odası kiralıyordum.
Nlce’de o zamanlar L’Eclaireur de Nice adında çok güzel bir gazete çıkıyordu - belki hâlâ çıkı-yordur - Hiç unutmam, bir sahalı, 3 Şubat 1939 sabahı, yatağıma uzanmış, açık pencereden giren güneş ve taze havanın zevkiyle gazete okuyordum. Gazete Avrupanın durumunu ümitsiz
buluyordu. Makale ince, temiz, ciddî bir üslûpla yazılmıştı. Fransız tarzında berrak bir man tıkla son buluyordu. Nedense bu yazı bende çok büyük tesir yaptı. Tekrar okudum.
Hattâ burada, Riviera’nın hafif ve fütursuz havasında bile, uzun zamandanberi, okuduğum bu makaledeki endişe hissediliyordu. Fakat artık şimdi, bu bir endişe olmaktan çıkıp, gazetenin apaçık ilâıı ettiği hazin bir hakikat haline gelmişti.
Çabucak giyindim. Pasaportumu cebime koyup bir gidiş vizesi istemek üzere Amerikan konso loşluğuna koştum.
Konsolos bana:
— Ne maksatla Aınerikaya gil mek istiyorsunuz? diye sordu.
— Nevyork’ta Milletlerarası sergiyi görmek istiyorum.
O zamanlar, Nice’in bütün duvarlarına bu sergiyi ilân eden afişler asıldı. Bu söz hatırıma birdenbire geldi. Ve, vizemi derhal verdiler. 3 Şubat 1939 tarihini bu kadar İyi hatırlamam bun dan dır.
İlkbahar bidayetinde Amerl-kaya değil, İsvlçreye, Cenevreye hareket ettim. Yaz ve sonbahar orada geçti. Uer gün kulağım radyoda idi. Benim gibi binlerce mülteci de bütün istasyonların bütün neşriyatını dinlemekle meşguldüler. Hattâ bazıları, lokantaya giderken bile küçük rad yolarını beraber götürüyorlardı. Cenevrede yaşadığım bu hummalı günlerin hâtırasını unutamı yacağım. Şimdi hile gözümün ö-ııüııe geliyor, koltuklarında küçük radyolarıyla ucuz lokantalara yemek yemeğe giden miiltel çilerin perişan ve harap halleri.
O zamanlar Cenevre şehri mül teeilerle doluydu.
Oteller, Alman, Leh AvusturyalI; Macar her milletten binlerce kişinin hücumuna uğramıştı. İsviçre hükümeti bu durumdan pek hoşnut değildi. İkamet müsaadeleri, türlü güçlüklerle o da ancak bir kaç hafta için temin edilebiliyordu. Sayıları her gün biraz daha artan âvâre Yahudiler kahvelerde vakit öldürmekle meşguldüler. Arala rında Üniversite profesörleri fa-
nınınış ınulıarirler, sanayiciler ve ünlü aktörlerin de bulunduğu bu muazam grup ne yapacağım bilmez bir halde yaşıyordu.
Kasım ayına doğru sinir buhranları geçirmeye başladım. Geceleri gözüme uyku girmiyordu. Alman veya Fransız ordularından birinin İsviçre’re gideceği, o zaman biz yabancıların çok kötü bir duruma düşeceğimize dair şayialar dolaşmaya başlamıştı. Artık, Amerikan konsolos tuğunun önünde nöbet bekliyen nafileler peyda olmağa başlamıştı, fakat Amerikan konsolos luğ'u hiç bir vize vermiyordu. Zaten konsolos şahsen, bu gibi adamlardan hazzetmez olmuştu. Hattâ onların hiç gelmemelerini, kendisine müracaat etmemele riiLİ temenni eden (bir hali vardı. Zaten bu bende bir fikri sabit haline gelmiştir: Hiç bir konsolos ne bir vatandaşının ne de bir yabancının ziyaretinden hoş lanmaz. Şüphesiz ki bunları yazarken haksızlık ediyorum ve şüphesiz bunun istisnaları var - | dır. Peygamber gibi iyi kalpli yüzlerce konsolos mevcutur bıı dünyada... Bununla beraber, şimdiye kadar sayısız konsoloslar arasında bir tanesini gör -medlul ki karşısında, ayakta bekliyeıı bir insanı sever gibi görünsün.
(Devamı var)
Gülünç neşriyı
g ski bir dostum vardı, ™ şen ve şakacı idi. Vettlnı Vezzeytûni. . Suresini: «İncirin irisi, zeytûnun iyisi tur-i sinâ Be, lediye Reisi Emin Beyin hanesin-dedir» diye tercüme eder ve blı sürü şaklabanlıklarla herkesi gül dürürdü.
Şimdi, muvafakatin gazeteleri benim bu eski dostuma döndü Okuyan, kahkahasını güç zapte. diyor.
Her gün, muntazaman üç beş yiiz demokratın istifa kaydını sil. meşine mukabil, «^Demokratlar şiddet politikasına başladılar» dİ ye muhayyel havadisler vererek tezada düşmektedir.
Geçenlerde de yazmıştık, şid-, det, iktidarla olur. Elinde, valisi) Jandarması, polis müdürü, kaymakamı olmıyan, motorize teşkjl lâtı bulunmayan bir parti, olsa olsa gördüğü baskı karşısında ancak tazallümühal eder. Bundan gayrisi elinden gelmez!... Ateş bili cürmü kadar yer yakar! derler Bu atalar sözünün mevcudiselif) den dahi haberdar bulunmayan, iktidar organları, bu sebeple çok komik, komik oidıığu kadar da' acıklı hallere düşmüşlerdir.
Bundan başka, şimdi de yem bir terane dillerine dolanmıştır) Yurdun dört tarafından tomar ta mar gelen baskı şikâyetleri me ğerse, uydurma imiş, hepsi ya lanmış!
Ateş olmayan yerde duman tül mezmiş! Muhterem iktidar organ, lannın dedikleri gibi, belki d; bu haberlerin, doğru olmayan kıl sınılan bulunabilir! Fakat, külli) yen yalan olmasına da imkân her halde, bulunmasa gerektir.
Ufak bir vak’a, büyütülmüş o labiliı-, bu hiç bir zaman, hâl disenin yalan olduğunu iddia etmekle, örtülemez. Umumi efkâr, bugüne kadar çıkan tekziplerden sonra, doğruluğu anlaşılan binler ce misâl görmüş ve resmen ya-ianiardaıı kayıtlan» en hakiki, a doğrusu kaybolduğuna âdeta imaı etmiştir. Hâl ve keyfiyet tamamlli böyledir.
Bütün bunlara rağmen, «yalan dır! Demokratlar şiddet kulla-1 nıyorlar» teranelerinin, gülünç ol malarından gayn bir faydası bu Ilınmadığım hâlâ anlıyamamak ladırlar.
Bu ka darcık bir şeye, akıl eri diremeylp, komik hâle düşmele1 rini muhalifleri olmamıza rağmeı üzüntü ile karşılıyoruz. |
Ne diyelim, Allah ıslâh etsinl Hikmet YAZICIOÖIU
Hatay Lisesi mezunlarının toplantısı
Hatay Lisesinden mezun olanlan derneğinin Ankara şubesi genel kurulunun Halkevinde yaptığı* olağanüstü toplantıda müteşebbis! heyet tarafından hazırlanan raporu! tasvip ederek heyeti ibra etmiştir»
Gündem gereğince yeni idare kurulu seçimi gizli oyla yapılmı»1 ve Abdurrahman Melek, Sami Alaçam, Nafi Atay, Mustafa Deli-: veli, Emin Asım, Güven Kemal Temizkan, Kemal Pekmezci yenil idare kuruluna seçilmişlerdir. Dc netçi kurulunu gizli oyla seçen) genel kurul bazı üyelerin dileklerini de tesbit ettikten sonra çalış malarına son vermiştir. I
LÜZUMLU TELEFONLA»
Yangın ..........
Sıhhî imdat .....
Trenler ..........
Hava Yollan......
Yataklı vagonlar Su tan .........
Elektrik .........
Havagazı ........
Başkent Taksi Yeni Güven Taksi Merkez Taksi frıın Taksi
00
91 12028 14881 11568 21575 24846 24848 22222 22333
'M
| TAKVİM |
Ulus
Yeni
Park
Biiyük Ankara
SİNEMALAR VI!
EĞLENCE YERLERİ
(15031) :
(23432) ■
(22294) : Yab
(14040) Aşk Adası (11131) : Yuvam
(14072) : Suçsuz
İntikamı
(14071) : Yu (18846) : Ati

ECZAHANELER
Halk, Sağlık Gülhane
Hicrî: 1369 — Recep 1
Rumî: 1366 — Nisan 6
I9£)0 — Çarşamba
kimdi?
19 - b - 1950
At
HERGUN BİR HADİSE
Aç ve çıplak Çin'de mücadele
Atlantik ve ötesi



O ir kaç gündür La Haye'dc
® devam eden Atlantik Paktı Genelkurmay şefleri konferansını şimdi İstişare Konseyi görüşmeleri takip edecek.
Çin Komünistleri taarruza geçti
gübi, bu müza-temaslardan maksat, önü-ay toplanacak olan 12 konferansına malzeme hazırlamaktır.
Malum olduğu kere ve müzdeki Dışişleri Bakanının gündem ve Bu Bakanlar, Aniaııtik Paktına imza koymuş devletlerin mümessileri olmak sıfatiyle, askeri uzmanların ve istişare komitesinin hazırlamış olduğu esaslar üzerinde. Batı Avrupa’nın birliği ve müdafaası zımnında gereken nihai ve kat’i tedbir ve kararları alacaklardır. Konferansa iştirak etmek üzere Avrupa’ya gelecek olan Amerikan Dışişleri Bakanı Acheson’un, Oniki-ler toplantısından evvel bir üçlü toplantıya katılması mukarrerdir. Bu toplantıya Paris’te ikili bir müzakerenin tekaddüm etmesi de, keza, kararlaştırılmıştır.
Komünist kuvvetlerin Hainan’da nihayet tutundukları bildiriliyor Açlık var
Chicago, 18 (a.a.) — Birleşmiş
; Milletlerdeki Birleşik Amerika “ murahhası Warren Austin, milyon kırca Çinli açlıkla karşı karşıya bu lunurken komünist Çin liderlerinin MoskovalI efendilerinin Rusyoya gıda maddesi yollanması hakkındaki taleplerine uyduklarını dün söyle -iniştir.
Böyle hareketler diğer milyonlarca Asyalıya komünistlerin vaadet-tikleri ile yerine getirdikleri arasındaki derin farkı açıklamalıdır.
Londra Radyosu, 18 (Basın _ Yayın) — Çin milliyetçileri dün gece komünist kuvvetlerinin Hainan a-dasına çıktıklarını bildirmişlerdir. Formoza hariç Hainan adası milli-, vetçilerin elinde bulunan en kuv-] vetli adadır. Adaya çıkanların çoğu ı öldürülmüştür. Fakat adanın idare merkezinin batı kısmında savaş hâ- j lâ devam etmektedir. Komünistler; Hainan adasının batı sahilinin iki, tarafından karaya çıkmış olan kıtalarının milliyetçilerin ilk müdafaa | hatlarını yarmış olduklarını iddia1 etmektedirler. ____________
Dön beba dönelim !
A İlah,"Allah, bizim Millî
* * ğitim Bakanına da bir tür lü münasip yer bulamıyorlar. Bingöl dediler, olmadı... Sonra arkasından Edime diye, bir lâf çıktı!... Garptan Şarka, Şark-jtan Garba! İşin yoksa, Devlet Hava Yollan gibi seyahat et, dur!...
Maksat adaylık değil, iç turizmi teşvik!
Fakat merak edilecek bir şey yok, meşhur sözdün Tebdili mekânda ferahlık vardır, derler.
Şimdi de okuyoruz ki, Balı-kesirden aday gösterilmiş; işte bu güzel! Balıkesir’in de balı, hakikaten kesirdir! — A. F.
Devletten daha iyi para basan adam
Yumurta akı ve sigara kâğıdı ile
en güzel dolarları bastı
Bu arada, Avrupa’ya Amerikan silâh teslimatı başlamış bulunmak, tadır. Denebilir ki, 12 1er Konferansından sonra, Atlantik Paktının dört başı mamur olacak hem ahdi ve hukuki tarafı tamamlanacak, hem de müsbet icraata geçilmiş bulunulacaktır.
Doğu Almanya tehdit ediyor
Filistin dâvası
yine canlanıyor
Bununla beraber, dün gelen ve ihtiyatla kabul edilmesi gereken haberlerden anlaşıldığına göre, bütün bu birliklerin, paktların, bunca siyasî faaliyetin istinad edebileceği askeri kuvvet 36 tümenden ibaret olacaktır.
(Burada, okuyucularımdan özür dileyerek arzetmek isterim ki, ben bundan evvelki yazılarımdan birinde, bu kuvvetin 40 tümen olabileceğini tahmin etmiştim.)
Bütün Batı Avrupa Birliği'nin silâhlı kuvvetini teşkil edecek olan bu 36 tümenin 20 tümenini Fransa-nın vereceği anlaşılmaktadır. Bu kuvvetler, yine ihtiyatla karşılanması gereken haberlere göre, bir tecavüz vukuunda, Amerika'lı ve Kanada'lı kuvvetler yet|işinceye kadar düşmanı oyalı.vacaklardır. Bu fikrin ne kadar acaip bir esasa dayandığını ifade edebilmek için kaydedelim ki, oyalanması matlup olan düşman, demir perde arkasındaki peykleri hariç olmak üzere, yalnız kendisi 120 tümeni seferber edebilecek bir durumdadır.
Bonn B t p ktına girerse v( z vet d ğijir
Berlin, 18 (a.a.) — Doğu Almanya Cumhuriyeti İmar Bakanı Dr. Stol-zenberg D. U. A. ajansına beyanatta bulunarak demiştir ki:
.Demokratik Almanya cumhuriye tinin Doğu Avrupa hükümetleriyle birlikte bir güvenlik paktına katılması hakkında Budapeştede resmen müzakereler yapıldığından haberim yoktur.
Bununla beraber federal hükümet batı Avrupa paktına katıldığı takdir de bir şey varid olabilir..
Bununla beraber, belki de Atlantik Pakti akitlerinin yapmak veya hazırlamak istedikleri bir şeyler vardır da bunu ifşa etmek iste-miyorlardır, ki temennimiz de bu-ılur.
Diğer taraftan, Batı Birliği’ne kazandırılan bu kuvvetin, henüz ortada bulunmadığı, ancak iki sene içinde teçhiz ve teslih edileceği anlaşılıyor. Hatta Fransızlar: «Biz silâhlanmadan evvel, yani iki yıl içinde Almanya silâhlanmamalıdır» demişlerdir. tVashington bu fikri tensip etmiştir. O halde daha iki yıl müddetle Almanya, Avrupa müdafaasında bir rol oynamayacaktır. (Zaten böyle bir rol oynamaya da hevesli görünmemektedir). Bu vaziyet dahilinde bu 36 tümen ilk sa-demede yerle bir olacaktır. Evet, sonradan, Amerikalılar ve Kana-da'lılar bir atom harbine başlayacaklardır. (Daha evvel öbür taraf başlamazsa); başlayacaklardır ama, o noktada bütün dünya çatırdayacağı gibi, bugünkü -Atlantik» mantığının zinciri de kopacaktır.. Zira, iki şıktan biri: Harp göze aluıa-mıyorsa eğer, bu «kurşun askerler» le idame edilen, üstelik hasının âsâbını büsbütün bozması ihtimali bulunan oyuna ne lüzum var? Harp edilecekse eğer, o zaman bu kadar az ve çıplak orduya zaten lüzum yok, doğru dürüst tedbir ve kuvvet ister. Kaldı ki, bu günkü şartlar ve vasıtaların icabı olarak, kanlı bir harbin kıt’alar içinde değil kıt’alar arası olacağını gösteren sebepler vardır. Belki de alman bu tedbirlerle harbin sahası daraltılmak isteniyor.
Berlinde müttefikler yine güç durumda Londra Radyosu, 18 (Besin - Yayın) — Berlindeki İngiliz komutanı Rusların plânlarına rağmen batı müttefiklerinin Berlinde kalmaya karar vermiş olduklarını bildirmiş tir. Komutan, Doğu Alnjanye komünist liderlerinin bu sene başaıda Moskovaya yaptıkları ziyaretten sonra, -1950 Berlin harekâtı, diye adlandırdıkları bir plân hazırlamış olduklarını söylemiştir. Bu plânda batı müttefiklerinin her hangi bir zayıf noktasından istifade ederek propaganda yapmak suretiyle Batı Almanyaya nüfuz etmek ve aynı zamanda iktisadi güçlükler tevlit etmek esas gaye ittihaz olunmuştur. Gelecek ay yapılacak olan komünist nümayişleri bu plânın en ileri ııok tasını teşkil etmektedir. İngiliz komutanı bu devre için İngiliz garnizonunun takviyesi yolunda tedbirler alınmış olduğunu söylemiştir. Bundan başka diğer bir İngiliz taburu da ner ihtimale karşı hazır bulundurulacaktır.
1 Mayısta İngiliz bölgesinde Batı Berlinlilerin bir gösteri yapmalarına izin verilmiştir.
Aroplaıın Isrcılın haıp haz.rlığı vootığı iddiosı
Londra Radyosu, 18 (Basın - Ya.
Arap haberler ajansının bildirdiğine göre, Suriye Savunma Bakanı Ekrem El Hurani dün Şamda bir beyanatta bulunarak, İsrail tarafından yeniden başlamış olan askerî hazırlıklara dikkati çekmiştir. Savunma Bakanı şunları söylemiştir:
«Arap memleketleri arasında işbirliği yapıldığı takdirde bu hazırlıklar bir semere vermiyecektir. Filistin felâketi Arap kuvvetlerinin hataları neticesi değil bazı askerî ve siyasî liderlerin hiyaneti yüzünden vukubulmuştur. Araplar aleyhinde yapılmış olan neşriyatın da bunda büyük rolü olmuştur. Suriye kendi savunmasını başarabilecek bir durumdadır. Silâh ve cephane fabrikalarının yapılması ile yakında daha hazır bir duruma girilmiş olunacaktır.
Bakan aynı zamanda batı müttefiklerinin Arap devletlerine silâh vermemek siyasetini değiştirecekleri ümidinde olduğunu beyan etmiştir.
Dünya Basınından
Hulâsalcr
_ 18/4/1950 __
İngiliz basımı
Bu sabahki İngiliz gazeteleri baş yazılarını, bugün Avam Kamarasın da başlıyacak olan bütçe müzakere leıine hasretmişlerdir.
Liberal Manchester Guardian ga. zetesi, bu husustaki yazısında, istih şalin ve halka yapılan yardımların arttırılması keyfiyetinin yapılacak İşlerin başında geldiğini belirtmekte ve bilhassa enflasyonun önüne geçil meşini istemektedir.
işçi Partisinin organı olan Daily Herald gatezesi, muhafazakâr partiden boş lâflar değil esaslı tenkitler beklendiğini yazmakta ve bu suretle işlerin daha iyi gidebileceğini kaydetmektedir.
News Chronicle gazetesi şahsî teşebbüslere daha fazla fırsat verilmek suretiyle istihsalin arttırılmasını istemekte ve iktisadi durumun ıslahına doğru gidilmesi lâzım geldiğini kaydetmektedir.
Muhafazakâr Daily Telegraph gazetesi, vergi yolu ile halkı tasarrufa sevketmenin doğru olup olmadığı meselesi üzerinde durmakta ve halen İngiliz halkının kazancının % 28 ini vergi şeklinde devlete ver diğini kaydetmektedir. Gazeteye göre, hükümet halkın sarfetmekte olduğu gayretlerden . faydalanmak istiyorsa, vergi sisteminde değişiklik yapmalıdır.
Times gazetesi, halen yürürlükte bulunan ■ •
Buyurunuz pol'S efendiler... Sizi bekliyordum....
Ben ciddi bir matbacıy m: hiç bir zaman beş binden fazla tiraj yapmam. Enflasyondan korkmayınız, ben durumu takip eniyorum.
Hugo Hedin, Amerikan hazinesince tedavüle çıkarılan beş dolarlık paraların en mükemmelini basıyordu. Fevkalâde bir çalışma, kusursuz ve mükemmel bir iş. Hugo daima yalnız başına bu işi beceriyordu.
Aslan İsveçli olup 1909 da Ame-rikaya gelmişti. O zaman 16 yaşındaydı ve meteliksizdi. Kimsesi yok tu. Önce duvarcılık, sonra döşeme- | cilik yaptı ve nihayet 1922 de kütüp hane memuru oldu. O zamanlar u-zun boylu, zayıf bir çocuktu. İskelet gibi bir yüzü ve siyah çerçeveli j gözlükleri vardı. g
Boyuna kitap okuyordu.
Saint Luis’deki odası, hepsi de c aynı mevzua ait broşürlerle doluydu: Paranın tarihi, hakkâk kitabı, 5 teknik fotoğraf kitabı v.s.... [
İki sene sonra bunların hepsini j öğrenmişti. Hattâ bunlardan fazlasını bile biliyordu. Nihayet bir ak- z şam faaliyete geçti. j
Beş dolarlık kâğıt bir^jara aldı, j su dolu bir küvete batırdı. Ertesi r sabah, büyük bir ihtimamla parayı t ------------------------------------- iki kısma böldü. Sonra, mümkün j. vergilerden hükümetin oiduğu kadar şeffaf olması için her t bazı indirmeler yapabileceğini kay- iki tarafını da iyice yağladı; bu iki ] dettikten sonra, hükümetin hayat parçayı, jelâtinîe cilâlanmış bal pahalılığının önüne geçmesi ve is- mumu tabakasının üzerlerine serdi c . Uihsali arttırması lâzım geldiğini ' ve oıduğu gibi ışığa tuttu. t
önemle belirtmektedir. Times gaze- ........ ' • • ’ ’ ’ ’ ■
tesi yazısına son verirken, İşçi Partisinin hayatı ucuzlatmak için e-linden geldiğini yaptığını da ayrıca zikretmektedir .
Hugo Hedin
Mücahit TOPALAK
Dullet'in yeni teklifleri
Londra Radyosu, 18 (Basın - Yayın)— Amerikan Cumhuriyetçi Par tisi Dışişleri tumanlarından John Poster Dulles’in Batı Avrupada komünizmi önleme çarelerine dair bir kitabı bugün Amerikada satışa çıka nlmıştıfrj Son zamanlarda Ache-on'a müşavir tayin edilen Dulles ıu kitaptaki iki Amerikan partisi-lin tasvip ettiği tek bir Amerikan ış siyaseti tavsiye etmeke ve A-rerikanın batı Avrupanın birleşme i hususunda ısrar etmesini istemek tedir. Dulles Almanya meselesinin Almanya batılılar arasına alınmadık a halledilmesine imkân olmadığını leri sürmekte ve Birleşmiş Millet-erin daha faydalı olabilmesi için azı tekliflerde bulunmaktadır.
Mısır'da sıkı yönelim kalkıyor
Londra Radyosu, 18 (Basın - Yayın) — Mısır parlâmentosu memlekette cari olan sıkı yönetimin kaldırılmasını esas itibariyle kabul etmiştir. Sıkıyönetim Mısırda 1948 senesinin Mayıs ayında tatbika baş lanmıştı.
Ka'p hast- lığna yeni br ilâç bulundu
Boston, 18 (a.a.) — Bazı kalp
hastalıklarına iyi gelen yeni bir ilâç keşfedilmiştir. Bu ilâç atom enerjisinden istihsal olunan radyoaktif iyod’dur.
Blumgart, Freedberg ve Kari a-dındaki üç Amerikalı doktor hastalarına içine radyoaktif iyod katılmış olan bir kaç damla su vermek suretiyle bir çok anjin de puatrin ve kalb tıkanıklıklarını tedavi etmiş-
Tedavi ve şifa doğrudan doğruya olmamaktadır. Zira iyod tiroid guddesine tesirle rayoaktif ışınları guddenin bir kısmını tahrip etmek te ve vücuddaki tiroksin ise kalbin çalışmasına tesir ettiğinden bu hor-I monun azalması kalbin daha az yo-I rulmasına sebep olmaktadır.
Serbest Fıkra
da Mişigan gölü yakınlarında bir evin şüpheli bir adam tarafından satın aldığındığı haber aldı. Fakat, adam ekseri zamanlar eve gelmiyordu. Herifi nasıl yakalamalıydı?
Anheir'in aklına bir fikir geldi. Şikagonun bütün ecza depoları ve kimya fabrikaları polis tarafından abluka altına elindi. Bütün polisler, buralardan bakır sülfat veya diğer lüzumlu eczalardan satın alanları araştırdılar. Bunlar birer birer takipedildi. En nihayet bir sabah polis bu ısrarlı aramasının mükâ-gördü.
Suya düşen hayâl...
Büyük şehrin aşağı mahallesinde pis kokulu sokaklardan birinde, küçük bir fotoğraf dükkânı, bahis mevzuu eczalardan satın alıyordu. Bir gün. polisler uzun boylu bir a-damın, bu dükkâna girdiğini gördüler. Bu Hugo Hedin’di. Son baskısını hazırlıyordu. Her zaman olduğu gibi sadece 5000 tiraj.
Parajan kısımlara ayırıyordu. Er piyasada tesi gün, makineleri tahrip edecek nlactımnt' dükkânı satacak ve doğruca gölün yanında satın aldığı evin yolunu tutacaktı.
Az sonra bahar gelecek, bahçesin de güller açacaktı. O artık, çalılıklar içinde kuşların ötüşünü din-liyecekti. Barakasını tâ gölün yanına, söğütlerin altına taşıyacak ve refah içinde yaşıyacaktı.
Kalpazan silkinerek başını kal-
Bu çok güzel bir hayâldi. Fakat sanki onu bu hayâlden uyandırmak istiyormuş gibi dükkânın kapısı çalındı. Hedin gözlerini kaldırdı, gözlüklerinin üstünden baktı: Müfettiş Anheier'in geniş omuzlan kapıyı kaplamıştı.
Ve sonra, bir kelepçenin tıkır-dışı duyuldu.
hâzinesi yeniden, p:”—J~ kalp beş dolarlıkların dolaştığını' gördü.
Mütehassıslar bu parayı incele-
— Bu, Hugo Hedin'in işidir. Hugo şeytanından başka kimse bu mükemmeliyette para basamaz dediler.
Polis baş müfettişi Anheier, bu zorlu sanatkârı bulmak için vazifelendirildi. Fakat beriki boyuna saklanıyordu. Sık sık hüviyet değiştiriyor, her defasında sokaklarda, elbisesi yırtık pırtık, boynu büyük bakkallardan birine veya işçi lokantalarına birer ikişer, beşlik dolarları sürüyordu.
Polis bir- türlü izini bulamıyordu. Fakat polisin elinden ne kurtulur? Bir gün, polis müfettişinin haber aldığına göre, Şikago civarın-
Uzun bir müddet bekledikten sonra, iki tabakanın üzerine gayet ince grafik tozu döktükten sonra bun-kırı olduğu gibi bakır sülfat eriği-ği içine koydu ve kitabında yazılı usullere göre elektroliz ameliyesini tatbik etti.
Fakat bu, çalışmanın sadece birin ci kısmıydı. Her gün dikkat ve itidalle, mürekkebini, sigara kâğıtlarını hazırlamakla meşguldü.
... ju- Ondan sonra bunların üzerine, iip et-' yırtılmalarına mani olmak için çal-ıyanık kalanmış yumurta akı döktü ve nj-işa- hayet bin bir el ameliyesinden sonra, sıra paranın basılmasına geldi.
..... ............„ Bu son iş için, Hugo Hedin, Çinli memleketin kalkınmasını sağlı- ’ bir çamaşırcıdan temin ettiği eski pek j'akında hü- bir basma makinesinden istifade et-' ti.
Seri numaralarının baskısı, kalpazan sanatkâr için ihtimam göster mesi gereken bir iş oldu. Çok uğ-,,, raşmıştı ama, istediği mükemmeü-ı.'yeti elde etmişti. Paralar büyüklük, renk, ağırlık ve diğer bütün hususiyetleri bakımından tıpa tıp ayniydi.
Hugo bu paralardan sadece beş bin tane basıyordu, fazla değil!
Mütevazi bir adamdı. Bu paralan büyük bir ihtiyatla piyasaya sürdü. Fakat buna rağmen yakalandı ve 3 sene Leavens Worth'da hapse atıldı.
Yunon rr eclis' r ç I iı j
Atina Radyosu, 18 (Basın - Ya -yın) — Yunan Millî Meclisi dün ilk toplantısını yapmış ve Kralın açış nutkunu dinlemiştir.
Kral bu nutkunda, devletin yumuşak bir hattı hareket takip mekle beraber kuvvetli ve uy. davranmak kararında olduğuna ret ettikten sonra dahilde barış ve nizamın muhafazasına çalışılacağını yacak tedbirlerin r.............
kûmet tarafından meclise sunulaca-. ğını. söylemiştir.
Atina Radyosu, 18 (Basın - Yayın) — İçişleri Bakanı Papandreu dün gazetecilere demeçte bulunarak,' Bakanlar Kurulunun dünkü toplan- ' tısında 2 Haziran Pazar günü bütün Yunanistanda belediye seçimlerinin yapılmasına karar verildiğini açıklamıştır.
Tarım Bakanlığından
Traktör ve kamyonları koymak için geniş bir avlu içinde hangarı ve bir iki odası bulunan bir mahalle ihtiyaç vardır.
Bu evsafı haiz hangarı bulunanların Toprak İşleri Genel Müdürlüğüne müracaatları. (2193)
Hapisten çıkınca
Bu uzun istirahattan sonra daha soluk ve daha zayıflamış bir vaziyette, namuslu bir hayat sürmeyi denedi. Bu tecrübesinde yedi sene muvafak oldu. Sonra, 1938 de Ame-
2
ikramiye ikramiye ikramiye adedi miktarı tutarı
300.000 300.000 100.000 -------
50.000 20000 10000
5.000
3000
2.000
1000
500
200 _______
100 200.000
40 200.000
20 200.000
10 200.000
5 500.000
I
I
1
2
6
10
20
50
100
200
500
2000
5.000
10.000
20.000
100.000
4&3000 147.000
157.940 Toplam 2.507000
100.000
50.000 40.000 60000 50000 60000 100.000 100.000 100.000 100.000
r
Saçsız başlar!
afta Mecmuasında orijinal bir yazı okudum: Elinize geçmedlyse, size de hulasasını nakledeyim: Bilmem hatırlar mısınız? Bir zamanlar Avrupa, gazetelerinde, dünyayı 10 hasta a-danı idare ediyor, diye bir yazı çıkmıştı; epi gürültüleri olmuştu!
Bahsedeceğim yazıda da buna benzer bir merak var. Dünyayı idare eden adamların saçı var mı, yokmu?
Muharririn sıraladığı şahıslara göre, hiç birinin tepesinde bir tutam saç yok!
Alın İngiltere Başbakanı At-lee’yi, pırıl pırıl bir baş!
Fransız devlet adamı Schu -mann, kendisi pek sempatik ama, saçı yok!
Kont Sforza öyle, Pandit Neh ru, Churchill ve nihayet bizim Şemsettin Günaltay, hep, hep

Sarıçizmeli
saç ağaırtıp dökmüş kimseler
Fakat dahası var, dünyayı i-dare eden büyük başlar, belki de Amerikada saçsızların idare ettiği bir cemiyetin adını bilmezler; Tüysüz Kartal Birliği!
Size bu cemiyetin yasasından kısaca bir kaç örnek vereyim:
— Saçsızız ve bundan gurur duyuyoruz!
Bu iyi! Fakat daha bir garibi var, hadi bunu da usulca söyliye yim:
— Kadınlara, saçımızı başımızı yoldurmaktansa, mücellâ kafalarımızı tercih ederiz!
Muharrir, iddiasını ispat için bir de saçlı devlet adamlarını misâl getiriyor:
Musoliııi, Hitler! ikisinin de gür saçları vardı! Fakat akılsızlıkları şuradan belli ki diktatörlüklerinin bile sonunu ölümle getirdiler! Halbuki Franko misk gibi saçsız olduğu için sempatik bir diktatör olarak yaşadı!
Muharrire göre, sade siyasette değil, sanat hayatıııdada yaşasın saçsızlık!
Dünyanın en meşhur orkestra şefi Toscanini, en dahi ressamı Picasso birer saçsız parlak bas tır. Ve nihayet hem ressam hem muharrir ve hem büyük bir devlet adamı Churchill, ikinci dünya harbinin bütün mukadderatını saçsız başlılar idare etmedi mi?
Fakat aziz kariler! Bu saçsız başların medlıiyesini yapan muharriri sakın başı ayaz biri sanmayın! Onun belki de lüzu -mundan fazla uzun saçı var!
Yugoslc v Anayosasın to d« ğ ş'klik ycpı’ccck
Belgrad, 18 (a.a.) — Henüz resmen teyidi kabil olmamakla beraber Belgradda bir kaç gündenberi ısrarla dolaşan söylentielre göre 26 Mart ta seçilip ilk toplantısını 24 Nisanda yapacak olan parlâmento Anayasayı tâdil edecektir. Bu tadilât neticesinde halen mevcut olan yüksek şûra yerine Cumhurbaşkanlığı ihdas edilecek ve galip bir ihtimalle bu vazifeyi Mareşal Tito üzerine ala-
Stalin Iran Şahını davet etmij
Tahran, )8 (a.a.) — Mısırda El Mısrî gazetesinin verdiği bir haberi yalanlıyan Ittılaat gazetesi şunları yazmaktadır:
•Şahın Stalin tarafından dayet e-dildiği hakkında her hangi bir haber almış değiliz. Bununla berabe Iran - Rus münasebetlerinin mesı yolundaki her hareketi nuniyetle karşılıyacağımız di hakkaktir.
KUMAŞ
Her Ay Yeni Çeşit Yeni Desen

Vitrinlerde görmediğiniz piyasada bulamadığınız her çeşit kumaşı müessesemizde bulmak mümkündür. Bir defa teşrif ediniz her halde pişman olmıyacaksınız.
TERZİ KUMAŞÇI IIASAN YÜCEL
, Evkaf İş Hanı kat 1 No. 103 - 101 — Tel: 11822
(699)
[Bir günde Ankaradan Istanbula
Direkt olarak Bursa Otobüsleri ; İstanbul seferlerini de yapmaktadır iler sabah saat 6 da hareket ederek Gerede ve Yeşil Bolu yo-ile İstanbul’a gece saat 9 da Usküdara varmaktadır. (25 oto-birbirini takip ederek seferlerin intizamını temin eder. Oto-ler lüks, konforlu ve radyoludur.
Il.ırekct merkezleri: Ankarada İtfaiye meydanı Temiz sokak •1. Tl'.efen: 1G12-1. — İstanbul Sirkeci Asmalıkahve yanındaki acaat. — Üsküdar Şemsi Paşa caddesi No. 35.
ıJ
â r £ n
19 •. i - 1960
Serbest Sütun
İmparator dalgın dalgın bakıyor, söylenenlerden bir şey anlamıyordu.
Üniversiteler arası G.
Bellamy Cinayeti

—142 —
Ilasan, pınarın kenarındaki yosunlu bir taşa oturdu. Heyecandan titreyen kızı seyre daldı. Demek bu genç kız, onu aramak için yol lara düşmüştü. Bilmediği, tanımadığı yabancı diyarlara bu yüzden düşmüştü. Bıı, nc saf ve temiz bir sevgi idi?. Ilasan bu sevginin temizliği karşısında âdeta iirperdi.
Şimdi ne olacaktır? Bir anda hayalinde Falcı kızı ile Bizanstan kaçırdığı kız canlandı. Onlar da güzeldi. Onların da Haşana karşı garip temayülleri vardı.
Halbuki harp başlamıştı. Ordular Edirneden hareket etmişti. Haşanı şimdi vazife bekliyordu. Bu iki kızı ne yapacaktı? İkisi de kimsesizdi. Onları korumak Haşana düşüyordu. Bir çıkmaza girmişti.
— Peki, dedi, şimdi ne yapacağız?
Kız susuyordu. Başı önüne eğilmişti.
— Canım, şu yüzünü aç da konuşalım..
Kız biraz daha yüzünü kapadı:
— Mümkün değil.. Namahrem-
Hasan kıpkırmızı oldu. Bu namuslu Anadolu köylüsünün din ve ahlâk hislerine ne kadar bağlı olduğunu anlayamadığı için üzüldü. Öyle ya, namahremdi. Evli değildi. Bu kıza el süremezdi.
— Hakkın var.
Diye mırıldandı. Ayni zamanda onun güzel yüzünü görmek, onun ince ve narin vücudunu kolları arasında sıkmak için sonsuz bir arzuya kapıldı.
— Acaba şu yakınlarda bir köy yok mudur?
Diye söylendi. Kız safiyetle sor du:
— Ne olacak?
— Köy varsa, hani köyün imamı da vardır da..
— Bir şey anlamıyorum.
— Bunda anlaşılmıyacak bir şey yok.. İmam nikâhımızı kıyar, olur biter..
Köylü kızı, heyecandan kendini kaybetmişti. Sevinçten ağlıyordu.
— Sahi mi? Bunu yapar mısınız Yarabbi.. Demek çektiğim bu kadar sıkıntı boşa gitmemiş.. Demek benimle evleneceksiniz? 1
— Tabiî ya.. Günün birinde nasıl olsa evlenecek değil miyim? Bir an evvel olsun bitsin, daha iyi.
Sonra, ürkek bir güvejyin gibi ağacın gövdesine yapışmış olan kıza baktı. İçinde bir âlem çalkanıyordu. Dünyanın rengi tamamen değişmişti.
eğdiler. İmparator doğru söylüyor du. Şahsî düşmanlıkları unutma-lı idi. Fakat., bunu yapabilecekler mi idi?
Yine derin bir sükût oldu. Her an büyük Türk ordusunun gelmesi haberi bekleniyordu. Çünkü ordunun Edirneden hareket ettiğine dair bazı haberler sızmıştı. Halbuki daha müdafaa tertibatı tam alınmış değildi. Sûrların noksan yerleri vardı. Hendeklerin bir kısmı dolmuştu. Bütün bunların yapılması çok zamana bağlı idi.
Belki böylccc bir saat vakit geç ti. Üç adam da içlerinden konuşuyorlardı. İçlerinden geçene karşısındakine söylemeğe kimsenin cesareti yoktu.
Birdenbire Notaras irkildi.
— Birisi geliyor galiba..
Dedi. Franzes dc kulak kabarttı. İmparator dalgındı.
Notaras tekrar etti:
— Birisi geliyor muhakkak.
Franzes de ayni fikirde bulundu:
— Galiba öyle.
İmparator dalgın dalgın bakıyor, söylenenlerden bir şey anlamıyordu. Âdeta rüyada İmiş gibi sordu :
— Gelen kim imiş?.
—■ Bilmiyoruz Haşmctpenah...
Üçü birden beklemeğe başladılar. Sarayın geniş ve loş merdivenlerinden çok acele ayak sesleri geliyordu. Telâşlı ve heyecanlı.. Bu ayak seslerine muhafız zabitlerinin de telâşları karışmakta idi.
Nihayet ayak sesleri imparatorun bulunduğu odanın önünde durdu. Üç adam da merakta bekliyorlardı. Bir zabit içeriye girdi. Tam askerce bir selâm vererek İmparatorun önünde eğildi:
— Ne var?
— Bir haberci Haşmctpenah..
— Nereden geliyor?
— Söylemedi. Haşmetpenalıını-zı görecekmiş.
— Getiriniz.
İçeriye kan ter içinde bir adam girdi ve hemen kendini İmparatorun ayakları önüne attı. Kostantin onu ayağa kaldırdı:
— Söyleyiniz.
(Devamı var)
ARI DEMİR
TlCAJU'TUANeSİ
JAN JUSTİNİANİ
SüRURİ SAYARI
Kurulu toplanırken
b._.■■■■■ ■ ■ ■ ZAFERİN POLİS TEFRİKASI Yazanı Frances Noyes Han
Çeviren; S. Yazîcıoğk
İmparator Kostantin çok derin bir üzüntü içinde idi. Karadan ve denizden gizli yollardan bütün Avrupa hükümet merkezlerine feryatnameler gönderilmişti. Aylar geçtiği halde hiç birisinden memnuniyet verici bir haber gelmemişti.
Acaba gelmiyecek mi idi? Ve İstanbul muazzam Türk ordusu karşısında kendi kaderi ile baş-başa mı kalacaktı?
imparator derin bir düşünceye dalmıştı. Kaırşısında Franzes ve Başvekil Luka Notaras vardı.
İmparator kollarını göğsünde çaprastlamış, başı önünde, çehresi asık ve ağır adımlarla sağa sola dolaşıyor, bazan pencereden uzaklara, çok uzaklara bakıyordu.
Ne bekliyordu? Hiç.. Artık bütün ümitler suya düşmüştü. Avrupa, Hıristiyanlığın bu son kalesi ni yapayalnız bırakmıştı.
Sanki bir konuşmanın devamı imiş gibi mırıldandı:
— Artık hiç bir yardım gelmiyecek..
Franzes onu teselli etti:
— Ümidi kesiniydim Haşmet-penah.. Belki daha gelebilir..
— İş işten geçtikten sonra mı9 ■
— Bekliydim.
Notaras ilâve etti:
— Gclmiyecektir.
Franzes kızdı:
— Nereden anlıyorsunuz Al-
— Aşikâr bir şey., bir haber bile gelmedi. Bir de iki kilisenin birleşmesi maskaralığım ilân ettik. Bilmem ki buna ne lüzum vardı? İşte Papadan beklertllen ümitlerin neticesi.. Sıfır..
Franzes kıpkırmızı olmuştu;
— Daha muhasara başlamadı
— Başladıktan sonra gelirse bir işe yarıyacak mı?
— Neden yaramasın?
— Muhasaranın birkaç güne ka dar başlıyacağı neden malûm.
— Yüz bin kişilik bir ordu kolay yol alamaz.
— Siz Türkleri iyi bilmiyorsu-
— Siz de pek fazla biliyorsunuz, imparator sakin ve mahzun bu konuşmayı dinliyordu. Buraya gelince ikisinin önünde durdu:
— Susunuz. Her ikinizin de mukaddes şehrimiz için iyi düşündüğünüze eminim. Bu felâketli günlerde dost olmanızı isterim.
İki adam da başlarını önlerine
r,H ENLEMİZ PİK
BORU v* Parçal-; rı
Sipariş Üzerine Ç*4ib İUf, Mur bilye, netonarm*Demiri, milİMttrt Demir — Plân
ve Proje Teksiri (B30)
linkli yazımızla yönetmeliğin | değiştirilmesi zaruri olan eleme imtihan numaralarının beger-den aşağı olmaması ve bu imtihanda buvaffak olamıyanlann sözlü imtihanlara girememesi hükmünden bahsetiş ve bu hükmün tâdili zarureti üzerinde durmuştuk. Şimdi de asıl mühim olan ve yeni yönetmeliğin hazırlanmasında, Haziran imtihanının kaldırılması kadar ak-sülâmel yapan sözlü imtihanların aynı günde .yapılması keyfiyeti üzerinde duracağız. Muvaffakiyetsiz-liklcrin ve dolayısiyle şikâyetlerin en mühim sebebi budur. Daima söylediğimiz ve tatbikatının neticesinden de anlaşılacağı veçhile fakülte, nin kapılarının kapanmasına yardımından başka kârı olmıyacaktır.
Bu imtihan usulünün ihdasında, tek istinadgâh Gaip Üniversitelerin de imtihanın bu türlü oluşu ve memleketimizde, tatbik edildiği takdirde çok iyi neticeler alınabileceği idi.
Şimdi biz, evvelâ, bu iddiaların varit olmadığını ve olamıyacağını bu usulun tatbik edildiği 3 imtihan devresinin neticelerini alarak açıklayalım.
Bir defa fakülteye kayıtlanaııla-rın sayısı bakımından, imtihanların bij- günde yapılacağı keyfiyeti, geçmiş yıllara nisbetle, 1940 - 1950 yılında, kıyas edilemiyecek kadar düşüklük hasıl etmiştir. Zira her sene yeni kayıtlı miktarı bini bulurken bu yıl 500 e zor çıkabildi.
1948 - 1949 ders yılında 1500 mev cutlu birinci sınıfa, 1950 Şubatına kadar üç imtihan devresinde tatbik edilen bir günde imtihan sistemi bu miktardan, 1949 Haziranında 25-30 talebenin, 1949 güz devresinde 100 . 110 talebenin, 1950 Şubat a-yında da 25-30 talebenin geçmesine imkân vermiştir.
1950 Şubat imtihan hakkını mu-tad ihtilğjj olduğu içip, bir tarafa bırakarak ilk.iki imtihanın netice-, si üzerinde durursak; 1500 talebeden senede 140-150 talebenin geçebilmesinin normal olmadığı meydana çıkar. Zira her yıl bu geçiş miktarı 500 ü bulurdu. Bahusus bu arkadaşlar, bu usulün ihdasında en I mühim sebep olarak gösterildiği veç hile parlak başarı da gösterememişlerdir. Derslerine iyi çalıştıklarına I güphe olmadağı halde, geçebilme-: leri için doldurmaları lâzım gelen ' asgarî numarayı bile atamamışlar . (kısmı azamisi) ve bu noksan profesörler heyeti tarafından ilâve e-' dilmek suretiyle telâfi edilmiştir, i | Bir başka yazımızda da ifade ettiğimiz gibi aynı imtihan şartları ile üç yıl sonra bu miktardan, çok iyimser olarak ancak 10 hukukçu-1 nun olabileceğini düşünürsek endi- ' ş® duymamak mümkün olmaz. j ı 1950 Şubat imtihanına girenlere gelince: Bunların durumu imtihan , usulünün sakatlığı hakkında daha , vazıh fikir verir. Çünkü mumahi-1 leyh lerin çoğu evvelki imtilıanlar-da, eleme imtihanını kazanmış, l yalnız sözlülerden yani bir günde
/t. Yılmaz |
töbi tutuldukları dört dersten (ki, bunun da. istisnaen birisi ayrıca imtihan edilmiştir) bile muvaffak olamamışlardır. Üstelik bu talebeler Şubat devresine kadar, aynı derslerden, üç defa imtihana girmek için tam birbuçuk yıl hazırlanmışlardır. Hal böyle iken yapılan imtihan neticesinde 15 - 20 kişilik bir guruptan 1 - 3 talebenin ancak geçebileceği esefle görüldü. Mütebakisi tekrar kaldı. İşin daha acıklı olan tarafı geçmek mukadder olan bu azınlık bile geçmek için yeter numarayı ancak hocaların ilâvesi suretiyle doldurabildiler. Bu muvafukiyetsizliğinin sebebini her halde imtihan usulunden başka bir tarafta aramağa imkân yoktur.
Ve bu imtihana giren talebenin mütebakisi, Haziran - Eylül - Şubatta üç imtihan hakkını kullanmışsa, 1949 ders yılında fakülteye girdiği halde, 1950 nin 2 inci ayında —yani 15 ayda - belge alıp alâkasını kesiyor halbuki benzemek iddiasında olduğumuz Avrupa memleketlerinde, okumak arzusunda olanlar için tahsil, hiç bir kayda tâbi olmadığını zannediyoruz. Binaenaleyh bu imtihan hakkının tahdit edilip edilmi. yeceği ve edilmesi zaruri ise makul bir hudut tâyini zarureti de aşikârdır.
Biraz da fakültemizde bu bir gün de imtihanın oluş şekli üzerinde
DİLEKLER
Bir koltukta kaç karpuz ?
Pazar ilçesinden bir okuyucumuz yazıyor:
-Memleketi imar işinde belediyelere yardam maksadile kurulmuş bir İller Bankası ve buna benzer teşekküller bulunduğu, bu banka yaptığı gü zel eserlerle ther bakımdan memlekete faydalı olduğu halde, bizim Pazar belediyesi hiç bir faaliyet göstermemek tedir. Bir taraftan bu durgunluğa şaşmakta bir taraf -tan da kendi kendime i-zahını bulmaktayım. Çünkü Belediye Reisi:, Devlet Deniz yolları acentesi, kereste tüccarı, arsa alım satım komisyon cusu olursa ve seçimden seçime Ankarayı da ziyaret ederse elbette bu işler bundan başka olamaz.
Artık memleketteki bütün hareketleri frenliyen Belediye Reisinin çekilmesinin ve bu işte çalışacak bir kimsenin getirilmesinin zamanı gelmiştir..
duralım. Esasen biz, bu türlü imtihanların, ancak doktora ve ona mümasil diğer bazı umumî malûmatın yoklanması icabettiğindO, bir jüri huzurunda olması lâzım geldiğini bildiğimizi, bunun haricinde her sınıf geçmek için, hem de jüri heyeti karşısında olmaksızın tatbik edileceğini zannetmediğimizi açıklamak zaruretindeyiz.
Malûmdur ki Hukuk Fakültesinin dersleri sahasının icabı olarak çok hacimlidir. Her sınıfta 2500-3000 say fa tutar. Talebe sene içinde tabiî çalışır Ve nihayet imtihan günleri yak taştıkça bu çalışma sıkılaşır vc okumak günde 100 salıifeye çıkarılır. Böylccc 25-30 günde derslerini bir defa daha tekrar etmek imkânını bulabilir. Şimdi 31 inci günü bütün derslerden bir günde imtihana tâbi tutulan talebenin durumunu düşünelim: Bir ders vardır ki onu bir ay evvel tekrar etmek imkânını bulmuş ve bir daha tekrar edememiştir. Bir de var ki hemen yani son günde okuyabilmiştir. İkisinden de aynı saat içinde imtihan olacak ve netice... Acaba imtihanlar aralıkla yapılarak talebe okuduğunu bir daha gözden geçirmek imkânını bulsa bundan. zarar mı görür? Sayın profesörler darılmasınlar ama çok ziıman kefcıdi derslerini anlatmak için kitabı önlerinde bulundurduklarını ve ona baktıklarını görüyoruz kî bu kendi ihtisasları dahilinde olduğu halde!...
Binenaleyh bu bakımdan imtihanların ayn ayrı günde yapılması zaruridir. Bir de talebenin iyi hazırlanarak, imtihan masası önüne gelmiş olduğunu düşünelim ve faraza bu talebe üçüncü sınıfta olsun. Felsefe, Hukuk Usulü, Düvel, Ceza Usulünden imtihan oluyor.
Malûmdur, imtihanda psikolojik durum, şans dinleyicilerin tesiri neticeye müessir olabilir. Yine farze-delim ki bu talebe ilk imtihanı olan Felsefeden veya Ceza Usulünden iyi muvaffak olamadı ve bu hâdise a-) sabi üzerine müthiş tesir yaptı. Bu haleti ruhiye içinde çok zaman bir arkadaşı ile dürüst konuşması müm kün olmıyan talebenin ondan sonra öteki hocaların önünde imtihan olup muvaffak olması ve hem de üssümü zasın 7 olması şartiyle mümkün müdür?
İşte bütün bu sebeplerden dolayı bir günde itihan usulünün de değiştirilmesi zaruridir ve ancak bu halde arzu edilen neıiceye varılmış yani talebe ile fakülte idaresi arasında bu ihtilâflar kökünden halledilmiş olacak zira artı.k kimse hak. sızlığa uğradığına değil belki muvaffak olamadığına hükmedebilecek.
— Mevkuflar nerede? Nereden I gelecekler.
— Maznun demek istiyorsunuz galiba. Her halde kendilerinden bu | suretle bahsedilmesini tercih eder | ler zannederim. Onlar sol taraftaki kapıdan gelecekler. Şu kaim gözlüklü delikanlı ile konuşan iri yapılı, kırmızı suratlı, şarlatan tavırlı adam Bayan İves’in avukatı Dııdley Lambertı gözlüklüsü de Bay Bellamy’nin avukatı 11ar-rison Clark.
— Savcı nerede?
— Savcı mı? Bay Farr, şimdi neredeyse Faust’daki Mefistofeles gibi, yalıut nereden geldiği belli olmıyan yeni doğmuş bir çocuk gibi birdenbire ortaya çıkar. İşte, demedim mi? Hâkimle ve mazının avukatıyla konuşuyor.
Ki7.il saçlı kız, merakla ileri doğ ru eğildi. Zoraki bir sükûnetle parmaklığa dayannuş duran ince ve zarif adam bir İngiliz hukukçusu jlc pek yakışıklı bir İspanyol iııgizisyoncusunun evsafını bir a-raya toplamış bir şahsiyetti. Kuzgun! siyah saçlar, fevkalâde miiın taz denebilecek derecede muntazam vc solgun bir çehre, içinde garip bir ateşin huzursuzca kaynaştığı kısık, mavi gözler, iuce uzun eller. Bütün bunlara rağmen bu adamda eksik olan şey acaba neydi? Acaba üzerinde lüzumundan farzla kusursuzca oturan koyu renkli ceket mi? Yoksa sırması biraz fazlaca kaçmış tavus mavisi rengiııdeki kıravatı mı? Her ne ise, bu zarif ve ince adamın yalımda Lam bert gür kır saçlarına rağmen kırmızı suratlı, öfkeli, beceriksiz bir çocuk gibi kalıyordu.
—- İşte geliyorlar!
Muhabirin pürüzsüz, müstehzi sesi bile biraz kısılır gibi olmuştu. Hâkimin sol tarafındaki küçük kapı açıldı, ve sanki alev alev yanan bir ocağın karşısındaki çay masasının başında birer koltuğa kurulacaklarmış gibi kemali sükûnetle iki kişi içeri girdi. Birisi bir spor tayyör giymiş ufak tefek bir Vadin, boynuna bakır rengi ipekli bir eşarp sarmış, iki küçük altın kanada benziyen saçlarının üzerine yine bakır renginde ince bir fötr şapka geçirmiş yeşilimsi elâ gözler, muntazam dudaklar büyücek, lıasas bir ağız -kızıl saçlı kız, ömründe bu kadar güzel bir ağız görmedim diye düşündü. Girdiği kapıdan, Lam-bert’in yanında duran sandalyaya doğru bir erkek çocuk gibi hafif, cevval adımlarla yürüdü. Biraz da oğlan çocuğa benzemiyor değildi
I
Nazik, mağrur, başına zafer tacı konacak bir mektep çocuğu gibi yürüyordu. Katil kadınlar böyle yürürler miydi?
Arkasından, koyu renkli caketi niıı koluna bağladığı siyah kreton yas alâmeti korkunç bir surette göze çarparak Stepben Bel lanıy geliyordu. Boyu Sııe İves’teıı ancak, beş oıı santim l'aı-klı siyalı saçları gümüş rengi alınış, esmer tenli, sevimli, hassas bir adam. Yerlerine otururlarken yüzünde arkadaşına doğru pek kısa bir tebessüm aydınlanır gibi oklu; -Ciddî, teselli veren, görülmemiş dereceıc tatlı bir tebcsiun - sonra hürmetkar, dikkatli bir çehre ile hâkime döndü. Katiller böyle gülebilir miydi?
Kızıl saçlı kız her ikisine de hayretle baka kalmıştı.
Yanı başında muhabir:
— Aman yarabbi! Bu ahmak Cambert nc diye bu kıyafetle gel meşine müsaade etmiş? Herifte zerre kadar akıl olsa, buna merhameti cclbcdicek şekilde ince, zarif, siyah, kırmalı bir şeyler giydirirdi. Bu nedir; kahverengi spor pabuçlarla, kadın sanki elektrikli sandalyeye değil de golf oynamağa çıkıyor.
Kızıl saçlı kız:
—■ Yapmayın, Allah aşkına! diye bağırdı. Ne dediğinizin farkında mısınız? Baksanıza, ne yapıyorlar? O tekerlek de nedir?
— Bu mu? Jüri heyetini seçmek için kullanacaklar. İşte balcın, başlıyorlar. Tekerleği çevi-yorlar. Birer birer isimleri söyli-yecekler.
— Timothy Forbes!
Kurnaz bakışlı, kızıl bıyıklı, tık naz bir adam kalabalığın arasından ileriye doğrıı kendisine yol açtı.
—Bir numara! Lütfen bölmede ki .verinize oturunuz.
Kızıl saçlı kız:
— Çok uzun sürer mi? diye sordu.
— Alexa Petty!
Muhabir, kıtık saçlı, nikel çerçe veli gözlüklü, ceketinin dirsekleri , hafifçe parlamış, ufak tefek bir adamın ileriye doğru gidişini sü-■ zerek:
— Bu hızla giderse, pek uzun sürmez dedi. "Her halde kanunun müsaade ettiği ııisbette seri hareket edeceklerdir.
— Eliphalet Slocuın!
Ağzı çelik bir kapanı hatırlatan, zeki yüzlü orta yaşlı bir a-daın jiiri bölgesindeki verini aldı.
(Devamı var)
Rospinyak. Ua macerada genç kızın oynadığı rolü bilmiş olaydı böyle çabuk karar yermez ve acele de etmezdi. Keza, bu rolü Ka-terin’in bildiğini de bilmiş olaydı sevinci derhal en şiddetli teessür ve endişeye mürtkalip olurdu.
Fakat, Rospir^fek Jİenüz bunlar dan haberdar değildi. Bu sebepledir ki, Katerin’in vaadine inanarak etekleri zil çalıyor ve aldığı emri bir an evvel yerine getirmek için tertibat alıyordu.
Katerin’e gelince, o: Rospinyak gittikten sonra ibadet odasında yalnız kaldı ve düşünerek, hesap layarak, tedbirler arayarak uzun müddet orada oturdu.
Öğleden sonra saat bire doğru ayağa kalktı, ağır ağır kralın dairesine gitti.
Bu sırada, Fransua büyük odasında kraliçe Mari Stüart ile haşhaşa vermişlerdi. İki genç karı koca yanyana oturmuşlardı. Eller birleşmiş, gözler süzülmüş, dudak larda tatlı tebessümler, seslerde bir başkalık... Her halleri, onları birbiriyle birleştiren aşkın büyük lüğünü gösteriyordu. Her türlü endişeden azade olarak geçen bu tatlı anların zevk ve neşesiyle gülüyor; sevişiyorlardı
Mari, içini çekerek.
— Ah! benim sevgili şevketlim, dedi, eğer sizi her gün böyle kendime hasredebilseydim saadet ve bahtiyarlığıma payan olmayacaktı!
— Her halde bir kaç gün böyle birbirimizin olacağız. Bir müddet saraydan dışarı çıkmamağa karar verdim.
Kraliçe sevinçle ellerini çırparak bağırdı:
— işte çok hayırlı bir müjde!... Hem de bir mükâfata lâ.yik... İşte o mükâfat!...
Kollarını Fransuvanın boynuna dolayarak onu doya doya öptü. Birbirlerini sımsıkı kucakladılar. He rikisi de mesut çocuklar gibi
RADYO
BULMACA
DOKTOR
Aziz Tevfik Yeglnsoy
DAHİLÎYE MÜTEHASSİSİ
13.15
Müzik: Sal,
Yazan; MİSEL ZEVAKO
Çeviren: RAGIP RIFKI
ıol Majör V
ANKARA
Çarşamba — 19/4/1950
M. S. Ayı
Müzik: H
Haberler
Müzik: Çeşitli Mclo»
İSTANBUL RADYOSU
Çarşamba — 19/4/1950
tatlı, şen kahkahalar salıveriyorlardı. Fakat, kraliçe birdenbire hüzünlendi, içini çekti:
— Heyhat! Yalnız birkaç gün dediniz, değil mi Fransuva?... Ah! Beni hiç terketmemeğe ne zaman karar vereceksiniz?
Kıal, eşini teselli etti:
— Benim şeker Mari'ciğim, sab ret, onun da vakti gelecek... Daha iki veya üç sene... O zaman ben de yirmi yaşında olacağım... Yirmi yaşımda olacağım... Ma-ri.,. O zaman yaşamaktan emin olacağım!... O vakit ben...
Birdenbire doğruldu, tatlı bakışlı gözlerinden kıvılcımlar fışkırıyor gibiydi. Son derece alâkadar olan eşi baygın gözlerini ona dikmiş, sözlerini derin bir haz i-çinde dinliyor, yirmi yaşına bastığı zaman yapmaik istediği şeyi açıklayacak beyanatını ümitle titreyerek bekliyordu.
Fakat, Fransuva birdenbire kendini topladı. Kraliçenin beklediği sözler çıkmadı.
Mari Stuart, küsmüş bir çocuk gibi somurttu. Yeniden üzülmüştü:
— Benim sevgili şevketlim, dedi. İki veya üç sene son derece uzun' Ilep burada, muhafızlarınızın ve jantiyomlarınızın arasında emniyet altında bulunduğunuz bu sarayda... yine ne ise... ama, alelekser, vaktinizi Luvr'dan dışarıda geçiriyorsunuz... Allah bilir, ne müthiş tehlikeler atlatıyorsunuz... Hem bak, Fransuva, hiç bir tehlikeye maruz kalma-
kalmıyacağıruza artık beni inandıramazsınız.
Kral, biraz tereddütten sonra, itirafta bulundu:
— Doğru, Mari. Sizi cesur bildiğim için o tehlikeyi sizden saklamıyorum. Fakat, onlar âdi, ihmal olunabilir şeylerdir. Çünkü, gölgem gibi benden ayrılmıyan, gözlerinden hiç bir şey kaçrrnyan beni canla başla koruyan son derece sadık dostlarım vardır. Bu tehlikeler esasen gözle görünür, el ile tutulur, daima ayni .şeyler o-lup tertibat alınır ve daima bir kılıç veya hançer darbesiyle öteki dünyayı boylamak şeklinde hülâsa olunabilir.
— Nasıl oluyor da, kendinizi böyle tehlikeye atıyorsunuz?
-■ Size söyledim, ehemmiyetsiz ve üzülmeğe değmez bir şeydir bu...
Ve birdenbire hüzünlenerek, sesini pesleştirerek, etrafına şüpheli nazarlar fırlatarak:
— İnsanın, karşısında ölümü dikilmiş görmesi ehemmiyeti haiz bir şey değildir! Fakat, onun burada, sizi ne suretle öldüreceğini bilmeksizin her an etrafınızda dolaşmakta olduğunu bilmek ve düşünmek... İşte en korkulu şey budur. Acaba, elimle topladığım şu nefis yemişin içinde mi?... Kay nağından elimle doldurduğum şu su bardağının içinde mi? Lâtif kokusunu içime çektiğim bu çiçekte mi? Teneffüs ettiğimiz ve sizi esirgeyerek sadece beni merhametsizce öldürecek havanın
Haçlılarını her gün sân t ıs den İtibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Ectanesi karlında, Nizameddlu apartmanı No. 2 — Tel: 18343
içinde mı? Yoksa
sadık hizmetçi veya candan vefalı dost veyahut pek müşkil en yakın bir akraba maskesi altında beni vurduğu zaman, iş işten geçtikten sonra mı keşfetmiş olacağım?... Nerede o, beni titremeden vuracak?... İşte ben. bıurada, kendi sarayımda hep bunları düşünüyorum!... Ve bu da pek müthiş ve tahammül edilmez bir üzüntüdür... İşte, canımdan ziyade sevdiğim sizin, mümkün olduğu kadar buradan uzaklaştığımı görmenizin sebebi budur.
Kraliçe ona sokuldu, sarıldı, sanki karşısına dikilen o iğrenç ve korkunç hayalete karşı onu korumak istiyormuş gibi onu larının arasında sıktı.
Fransuva, sevgili karısının pardığını, gözlerinin yaşardığını, pek ziyade korkmuş olduğunu gördü. Gizli korkularını, endişelerini ona söylediğine pişman oldu, üzüldü. Onu ferahlandırmak, neşelendirmek için şen bir tavırla:
— Yok canım!... Bak, henüz ölmüş değilim ben! Kendimi müdafaa ediyorum, koruyorum ve sonuna kadar da müdafaa edeceğim. Nihayet, ölümü ben mağlûp edeceğim ve kaçırtacağım... Buna katı olarak eminim. Bakınız, şimdi hatırıma geldi, bana çok yaşr yacağımı... Hem pek çok yaşıya-cağımı bir falcının söylemiş olduğunu biliyor musunuz?
Bu anda Katerin, Kral ile Kraliçenin oturdukları yerin arka tarafında, duvara gçı-ilen bir örtünün altında gizli bir küçük kapının çerçevesi içinde göründü. Â-deti veçhile, içeri girmeden evvel baktı, dinledi. Oğlunun son sözlerini işitti. Bu sözler onu bir denbire çileden çıkarmıştı; kaşlarını çattı, ve parmaklariyle bir ucunu araladığı perdeyi; t'uttu. Fakat düşündü:
(Devamı var)
kimdi?
Sayfa: 5


Millî Eğitim Maçlarının en mühimmi bu hafta
İzmir takımları Ankarada oynarke n fstanbulda da şampiyon belli olacak
Yarın şehrimize gelecek olan Al-l tay - Göztepe takımları Demirspor j ve Gençlerbirliği ile Cumartesi ve Pazar günleri karşılaşırken, İstanbul takımları da kendi aralarında son karşılaşmalarını yapacaklardır.
İzmir takımlarının son İstanbul seyalıatlannda aldıkları iyi neticelerle hiç te küçümsenmiyecek birer kuvvette oldukları anlaşılmaktadır,
İstanbul takımları arasında Cumartesi günü Fenerbahçe - Vefa, Galatasaray - Beşiktaş Pazar
I günü de Beşiktaş - Vefa, Galatasaray - Fenerbahçe karşılaşmaları vardır.
Bu hafta yapılacak olan İstanbul karşılaşmalarında Millî Eğitim Mükâfaatı birincisi ile İkincisinin durumu aşağı yukarı tebellür edecektir. Bunun İçin İstanbul kulüpleri bu haftaki maçlarına büyük bir önem vermektedirler. Hatta Galatasaray kulübü sakat olan oyuncularından Gündüz, Reha ve Muhtarı tedavi için Bursa'ya göndermiştir.
Pek yakında beynelmilel şöhretli Çinli
TRİO HATA'S ve DİMİ MOOS and TANIYA
Her akşam
Tanınmış Parts Revü Heyeti
ÖALLET KELLENROC ftlarikulâde lranlı Akrobatlar
Trio Maffi
ve kısa bir müddet için angaje edilmiş
Meşhut virtüöz ADOLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik oıkestrast
Her pazar saat 17 de matine hlitün program iştirakile T.1- lel9ü 12003
akrobatlar
Bu Akşam Saat 21 de
DEVLET TİYATROSUNDA ÜÇÜNCÜ
Türk-İngiliz Müzik Festivali
ŞAN RESİTALİ
NANCY EVANS (Mezzo - Soprano)
Piyanoda^ MİTHAT FENMEN
BACH, II AN D EL, PURCELL, HUGO WOÜF, BENJAMİN BRITTEN, DELİUS, VAUGHAN WILLIAMS, GERALD FINZI. PETER VVARLOCK
3500 Kilo bakır tel
V
Galatasarayın Avrupa seyahati
Haber aldığımıza göre Galatasaray futbol takımı 20 kişilik .bir kadro ile Eylül başında bir Avrupa turnesine çıkmağa karar vermiş ve bazı angajmanlar da yapmış-
tık olarak vapurla Marsilyaya gidilecek, bu şehirde Marselle takımı ile karşılaştıktan sonra Paris-«e Racing ve muhtemel olarak Stade Française takımı ile karşılaşacaktır.
Fransa’dan sonra Belçika’ya gerekerek «Les Diables Rouges. ve •Anderlefit. ile de birer karşılaşma yapması muhtemeldir. Bel-çikadan sonra da İngiltere’ye geçecek olan sarı-kırmızılılar Q. Park Rangers ve Liver Pool'den de maç teklifi almışlardır. Ayrıca Mayıs içerisinde İstanbul’a gelecek olan Sunderland veya şehrimize gelmedi bahis konusu olan Hull City ile de karşılaşma mevzu bahstir.
Uzun bir Avrupa seyahati yapacak olan Galatasaray bugünkü kad rosunu transfer ayında alacağı oyuncularla takviye edecektir.
Boşkerfsporun Konya moçlaıı
Şehrimiz Baskentspor kulübü Konya’da yaptığı ilk karşılaşmada İdman Yurdu’na 2-1 yenilmiş, (İkinci maçta Gençlerbirliği ile 2 - 2 berabere kalmıştır.
Bu hafta yapılacak Atletizm yarışmaları
Gençlerbirliği Başkanlığından
Kulübümüze mensup tecrübeli ve tecrübesiz Boksörlerle Veleybol cular ve Basketbol genç takım ü-yelerinin 20/4/950 Patşembe günü saat 17 de kulüp binasında bulunmaları rica olunur.
Gençlerbirliğinin bir mektubu
Gençlerbirliği kulübünden dün şu mektubu aldık:
.18/4/950 tarihli gazetenizin spor I kısmında, Demirspor maçında ayağı kırılan sol bekimiz Rauf’un tedavisi için Demirspor’lular tarafından Demirspor hastahanesine kaldırılacağı yazılmış bulunmaktadır.
Kulübümüz hiç bir fedakârlıktan çekinmiyerek, Raufu en İyi şekilde tedavi ettirmek İmkânına sahip bulunduğundan, Demiryolu hastahanesine kaldırılmasına mahal yoktur. Esasen arkadaşımız hâdise I den sonna hemen tedavi altına alın mış ve filimleri alındıktan sonra ayağı alçıya konulmuş ve ailesinin . arzusu üzerine de evine kaldırılmıştır.
Keyfiyetin tavzihini rica ederim.. Gençler Birliği Spor Kulübü Başk.
Orhan Şeref Apak
MÜJDE
İNŞAAT SAHİPLERİNE
DOĞRAMACI ve MOBİLYACILARA
HORNIMAN
ÇAYLARI
125 ve 250 gramlık orijinal kutularda Her yerde satılmaktadır
satın alınacak
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — Elektrolitik bakırdan Avrupa mal) soğuk çekilmiş sert örgülü ve 10 mm2 maktamda 3500 kilo tel teklif verme usulü ile setin alınacaktır.
2 — Bu cins telden elinde mevcudu olanların 20 santim uzunluğunda birer nümune ile tekliflerini 2/5/950 tarihine kadar Müessese Umum Müdürlüğüne göndermeleri ilân olunur.
(2428)
I
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi İkinci Tertip
Kıymetli Eşya Piyangosu
Çekilişe az bir zaman kalmıştır Bir liralık biletle şık bir ev, kamyon, taksi otomobil, traktör, motosiklet, radyo, saat, kumaş gibi 150.000 liralık 14.000 küsur parça hediyelerden birisini kazanmak sizin için bir talih işidir. Bu güzel vesile ile de yoksul çocuk dâvasına yardım etmiş olacaksınız. (700)
u. T. Ankara Bölgesi Atletizm .Ajanlığından: , 1) 21 - 22 . 23 Nisan 1950 tarihlerinde birinci küme atletlerine Bahar Atletizm yarışmaları yapıla çaktır.
2) 21 Cuma günü saat 15,30 da disk, cirit, çekiç yarışmaları ve 100, 200, 400, 110, uzun, 3 adım seç meleri yapılacaktır.
3) 22 Cumartesi sırık, yüksek, 100, 400, 1500, 5000 metre,
4) 23 Pazar günü 3 adım, uzun gülle, 110 engelli, 200, 800 m.
5) , Cumartesi ve Pbzar günleri yapılacak yarışmaların saatleri ve hakemleri 22/Nisan/1950 de günlük I gazetelerle ilân edilecektir.
6) Yarışmalara girecek atletlerini
21 Cuma günü akşamına kadar Atletizm Ajanlığına isimlerini yazdırmaları lâzımdır. I
flgililere tebliğ olunur.
Hentbol müsabckasınaj katılacak kulüpler |
B. T. Ankara Bölgesi Sportif [ Oyunları AJanlığınd|anp ı
1 — Hentbol Ankara birinciliği-
ne iştirak edecek kulüp ve güç ' temsilcilerinin 20/4/1950 Perşembe günü saat 17.00 de Bölge Merkezin- ı de bulunmaları, ı
2 — Sportif oyunlar tertip ve hakem komitelerinin bundan böy- I le Salı günleri saat 18.00 de toplanması kararlaştırıldığından ilgililerin bu günlerde Bölge Merkezinde hazır bulunmaları tebliğ olunur. I
Prese edilmiş, su geçmez, kabarmaz, her türlü cilaya fevkalâde elverişli KAPI, TAVAN, DÖŞEME, BÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, haricî reklâm tabelâlarile her tiirlü imalâtta kullanılan:
DÜRO
Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiatı tahtadan ucuzdur. Alrnan malı taze Portlant ithalât ÇİMENTO su satışımız serbesttir. Her çeşit inşaat malzememiz mevcuttur.
Tel: 12789 İNAN TİCARETHANESİ
Posta Caddesi No. 12
(722)
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Memurları istihlâk Kooperatifinden:
Kooperatifimizin fevkalâde Genel Kurul toplantısı 5 Mayıs 950 Cuma günü saat 16 da Bakanlık konferans salonunda yapılacaktır. Sayın ortakların teşrifi rica olunur.
Gündem:
1 — Statüde lüzumlu görüle-cek tfidllatın yapılması. (728)
Sıhhiyede Kiralık
Sıhhiye troleybüs durağı yarandaki benzinciden girilen İlkiz sokağı başında 3 No. lu Yeşil Apartmanda büyük ve geniş daireler. Tel: 11949.
ÇAĞRI
T. E. D. Yenişehir Lisesini Bitirenler Derneği Başkan Vekilliğinden:
Derneğimizin katılacağı voleybol ve basketbol turnuvası bozı sebepler dolayısiyle 25-26-27 Nisan günleri saat 14 e tehir edildiğinden bu tıynuvaya iştirak edecek aşağıda isimleri yazılı sporcu arkadaşların 25 Nisan 950 Salı günü saat tam 13 de Siyasal Bilgiler Fakültesi salonunda bulunmaları rica olunur.
Güler Alisbah. Güler Artun, Gülen Köknar, Hale Özer, Canan Kıyak, Emel Ulubay, Neclâ Evren, Yüksek Anal, Ayfcen Ersoy, Esat Kıncal, Fazıl Kıncal, Ayhan Şar-man, Güner Türkmen, Korkut A-kan, Erdem Akkerman, Şahap Ak kın, Hilmi Uluer, Orhan Arman, Metin Tirkeş, Süha Erek, Bediî Kan-
Türk Eğitim Derneği
Büyük Eşya Piyangosu
5 Mayıs 1950 de çekilecektir ikramiye listesi çok zengindir.
80 000 lira kıymetinde:
Otomobiller
Erkek ve kadın eşyaları Hazine tahvilleri vardır.
Bilet'er Ziraat Bankasının bütün yurt içindeki şubelerinde Posta gişelerinde ve Millî Piyango bayilerinde satılmaktadır
(Mete Spor Gençlik Kulübü)
Yararına
Büyük Sinemada
3/5/1950 tarihine rastlayan Çarşamba gecesi muhteşem
Müsamere
Kıymetli Ses Sanatkârı
MUALLÂ MUKADDER
Lûtfi Güneri
Mükemmel Saz Topluluğu
Naci Tektel, Salih Orak, Kadri Şençalar ve İsmail Şençalar ve diğer kıymetli sanatkârların İştirakile mükemmel bir gece
m—......................■
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Ankara Ajansı 24 Nisanda açılıyor Anafartalar Caddesi Çocuk Esirgeme
Kurumu yanında No 354
Zıroî Krediler^ Kooperotıf İşlemleriyle Havale, Çek, Tahsil senetleri, Tasarruf tevdiatı işlerinde Sayın müşterilerinin emirlerine âmade olacaktır.
1 — Soyadlarına göre yeniden bastırılan 1950 yılı Ankara
Tanesi 1 lira
Iştirâk etmekle hem talihinizi tecrübe, hem de memleket gençliğinin ve çocuklarımızın tahsiline yardım etmiş olursunuz,
Acele ediniz- (22473.(248)
Satılık
Müstakil inşaat malzemesi 400 /P. kalas ve kadran, betoni yerler, su motörleri kompresör ve saire. Müsait fiatlarla Deliller Tepesi lo. 99 Ahmet Ergiine müracaat.
(716)
ARANIYOR
Bir kadın ahçıya ihtiyaç vardır. Posta caddesi Cündoğlu Han 35 numaraya müracaat. Telefon: 11481.
Ticaret ve Sanayi Odasından
Unvan: M. Reşat Bayer.
Sicil No. 3145
| Ankarada Yenişehir semtinde
Maltepe Gazi M. Kemal Bulvarı 55 numaralı evde oturan, Maltepe Gazi M. Kemal Bulvarı bilâ No. lu mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ve Eczacılık ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasının 10/159 numarasın | da kayıtlı T. C. tebaasından M. Re-şad Bayerin yukarıda yazılı ticaret | unvaniyle noterlikten tasdikli im-
zası şeklinin Ticaret Kanununun ahkâmına uyularak 18/4/1950 tarihin de tescil edildiği duyurulur.
(724)
SahIM
Adviye FENİK Y «ilişlerini flilau idare HİKMET YAZICIOÖLV
Basıldığı yer :
Gfineş Matbaanı
Kiralık garaj
İki otomobil alabilir, su e-lektrik mevcuttur. Müracaat: Yeni şehir Hanımeli Sokak No. 39/6. Tel: 24126. (713)
Adliye civarında Devren Kiralık Dükkân
Kalorifer, elektrik, su, telefon, depo, toptancı, lokanta, imalâthane ve her işe elverişli, kirası çok ucuz Piyasadan 15 metre İçeride büyük bir yer. Yazıhane veya prova yeri ayrı ve lüks, iç kısmı bölünmüş.
Müracaat: Her gün sat 10-12— 15-17 arası. Tel: 15362.
Telefon Rehberi şehir içindeki P. T. T. merkezleri ile Telefon Müdürlüğünde 150 kuruşa satılmağa başlanmıştır.
2— Yeni rehberin satışa çıkarıldığı 14/4/1950 tarihinden itibaren:
(01) No.— Bilinemeyen telefon numaralarına (Ücretlidir) (02) No.— Telefon bozuklukları ve şikâyetlere (Ücretsiz) (03) No.— Şehirlerarasına (Ücretsizdir)
(04) No.— Danışma (Abonman işlerine) (Ücretlidir)
(05) No.— Saat? a (Ücretlidir) tahsis edilmiştir.
Yanlış arama yapılmaması için keyfiyet önemle ilân olınur. (2271)-(251)
V—.1 II..........ıı.m« ...I ——
İlân
Ankara Sular idaresinden :
1 — Şebekede kullanılmak üzere 13-15 mm. kutrunda 400 adet, 20 mm. kutrunda 400 adet, 40 mm. kutrunda 70 adet ki cem'an 870 adet su sayacı mübayaa edilecektir.
2 — Su sayaçları T. C. ölçü ayarlar nizamnamesine uygun ve kuru tipte olacak (Düz okunaklı tipler tercih edilir) ve her sayaçla birlikte bir adet don çenberi İle rakorları komple olarak verilecektir.
3 — Ellerinde yukarda yazılı evsafta su sayacı bulunanlar veyahut ecnebi memleketten getirmek lstiyenler (Döviz, Gümrük ve sari muamelât ile her türlü vergi ve resimler ve sair masraflar yükleniciye ait olmak üzere) 3/5/950 gününe kadar teklif edecekleri sayaçların birer numunesini veya kataloglarım, Ankara Sular İdaresi anbarında teslim Hatlarını ve teslim müddetini bildirmeleri rica olunur.
4 — İhale evsaf ve fiat itibarı ile en uygun şerait teklif eden firmaya yapılacağından teklif zarflarının mühürlenerek ikinci bir zarf içine konduktan sonra İdare namına göndermeleri İlân olunur. (2330)
ORTAÇ’ta
Mevsimin Kumaş Fiatları
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık
500 krş. 260 krş. 290 krş. 375 krş.
(ÖT 18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gendi 340 krş. "TBftg
ORTAÇ :
Anafartalar Cad. Adliye karşın Köşe Mağaza, No: 124.
Tel: 11135 Ankara
ZAFER
19 - 4 - 1050
Sahife : fi
B Ş’« kaloden devom :
Oy verirken dikkat ed ceğimiz noktalar
Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Han (oturanlardan sajdaki) ile Hindistan Başbakanı Nelıru'nun ekalliyet ler meselesi ile Doğu Bengal duru mu hakkında alınacak tedbirlere dair Delhi’de bir anlaşma imza ettikleri yazılmıştı. Resimdi merasimi görülüyor.
&
•Şnorkel, denilen aletle mücehhez olan yani periskopunu su yüzüne çıkarmağa ihtiyaç duymadan denizaltında uzun müddet seyredebil en bir Amerikan denizaltısının Çin de Hongkong’dan Haıvai’ye kad ır deniz altında seyredip 505 saat kalmak suretiyle bir rekor kırdığı yazılmıştı. Yukarıda Binbaşı Paul R.
Schratz’in idaresinde o lan bu Amerikan denizaltı gemisini görüyorsunuz

Hürriyet ve Cemokrasi 0 Müşterek Oâvâ
Tek ve bi aman partilerini ikiye bölme çoğaltma ve dolayısiyle millî idareyi kontrol altına alma cesaret ve anlayışını göstermiş olmaları bir günah, bir ihanet değil, fakat onların büyük şezileri ve vatanperlikle. ridir. Çünkü milli hakimiyeti yerleş-■ tirmc zamanı gelip çatmıştı.
Diğer taraftan, bugün Halk Partisinin hâlâ tek parti, tek şef, tek iktidar sistemini yaşatmakta ayak diremesi ne kadar abesse ve imkân su ise, onun karşısına Fransız ihtilâlinin küçük burjuva kinile çıkıp ihtilâl metodlariyle demokrasi kurmaya yeltenmekte o kadar saçma ve manasızdır. Dâva bir partiyi yıkıp bir mazlum tabakanın kanlı intikamını almak değil, devrin ve milli varlığuı icaplarını göremeyen gözleri açmak, bir takım insanları veya bir partiyi daldığı gaflet ve hodbinlik uykusundan uyandırmaktır. Hattâ daha basit ve sade izah edelim: Dâva, sadece 14 Mayısta netice ne olursa olsun kanun dairesinde bir seçim sağlayabilmektir.
Büyük kahramanlıklar peşinde koşmaya hacet yok. Halk Partisinden olanlar Gavûr evlâdı değillerdir. Onlara bu seçimin, kanun dairesinde ve şeksiz şüphesiz yapılmasının milli menfaatimiz icabı olduğunu anlatmanın, eğer hâlâ anlamadılarsa, yollan olmak lâzımdır. Demokrat Parti’nin olgunluğu, sabrı, toleransı buradan geliyor.
Dâva, ne Halk Partisi’nin ne Millet Partisl’nin, ne de Demokrat Partinindir. Dâva topyekûn Türk Milletinin dâvasıdır. İktidar, mikti-dar ondan sonra gelir. Bu itibarlı lıerşeyden önce seçim emniyeti
Seçim emniyeti derken, yukarı, danberi anlatmağa çalıştığımız gerçeği kavramamış, yahut kavrama-makta inad eden bir takım idare âmirlerinin son günlerde, tıpkı 1916 metotlarile, birer ikişer ortaya çıkmaya cüret ettiklerini gözden kaçırmıştık edemeyiz. Yarın onlar hakkında yazacağız.
Muhip DIRANAS
A (Baş tarafı birinci de) lî bir vazifedir. Umumiyetle muhalefet mahfillerinde de tebarüz ettirildiği gibi, bazı noksanları ihtiva etmekle beraber, yeni Seçim Kanunu tatmin edici sayılabilir. Ancak, bir kanun ne kadar mükemmel o-lursa olsun, en mühimmi takbik ediliş şeklidir. İşte, dört sene evvelki akıbeti hatırlıyanlar yine bir noktada şüpheye düşebilirler.
Şunu hemen tebarüz ettirelim ki her işte hüsnüniyet şartır.Bu itibar la yeni seçimlere girerken muhalefet yahut iktidar olsun, vatandaşların âdil, baskısız ve emniyet veri ci bir hava içinde oylarını kullanmak istediklerini hatırdan çıkarmamalıdırlar.
Vatandaşlara düşen vazife de hak lunnın verilmesini ynlnız beklemek değil, haklarını aramasını da bilmektir. Bu hak, kendilerine yeni Seçim Kanunu ile verilmiştir. İşte kanunu okuyamamış yahut tama -mile anlıyamamış olanlara bunu bildirmek faydalı olacaktır. |
Mujhtarlarca hazırlanmaları çok dar bir zamana sığdırılmış olan seç men kütük listeleri asılmış ve mucy yen müddet zarfında görülmüş olan noksanların düzeltilmesine çalışılmıştır.
Seçimlerin ilk hazırlığı bu suretle ikmal edildikten sonra diğer husus lan gözden geçirelim.
1 — Seçme hakkına sahip ve seç men listelerinde ismi bulunanlara muhtarlar vasıtasile birer seçmen kartı verilecektir. Seçim günü sandık başına kartsız gelen vatandaş mukaddes oy hakkını kultanamıya-caktır. Ancak her hangi bir sebeple kartını muhtardan alamamış ve ismi seçmen listelerinde bulunanlar, oy verme gününde sandık kuruluna nüfus cüzdanlarını ibraz etmek su-retlle kartlarını orada alabilecek -lerdir.
2 — Kartını ibraz eden seçmene bir oy zarfı verilecektir.
3 — Zarfı alan seçmen, orada mevcut bulunması kanunen mecburi olan gizli oy verme yerine girecek ve orada bulunan parti aday listesini zarfa koyup kapıyacaktır. Kanuna göre oy pusulaları partilerin işaretini taşıyabilecektir, fakat seçmenler oy pusulalarına ve zarflara ne imza ne hiç bir işaret koymıya-caklardır. İşaretli oy pusula ve zarf lan ve birden fazla liste ihtiva e-den zarflar sayılmıyacaktır.
4 — Oy verme yerinden çıkan seç men kendi elile. zarfını oy sandığına atacaktır.
5 — Oy verme gününden önceki iki gün ile oy verme günü propagan da yapmak, telkinde bulunmak ve
i seçmenin oy kullanmasında müdahale etmek, sandık çevresini fuzulî işgal etmek, cezayı müştekimdir.
6— Sandık başında jandarma ve polis bulunmıyacaktır. Bunlar, sandık yerine sandık kurulu başkanı lüzum görmedikçe ve çağırmadıkça gelemiyeceklerdir.
I 7 — Seçim nihayete erince san-’ dik olduğu yerde herkesin önünde ’ açılacak ve fasılasız olarak oylar sayılıp netice hemen orada bulunanlara ilân edilecektir.
, 8 — Oyların sayılması açık olacak
(1 ve herkes tarafından görülecektir. . Sunu hatırdan çıkarmamalı ki yeni Seçim Kanununun en mühim vasfı, oy vermenin gizli ve tasnifin ' açık olmasıdır.
, Yeni Seçim Kanununun gayesi vatandaşın korkusuz, hiç bir tesire
- kapılmadan dilediğine oyunu ver-1 mesi ve bu suretle millî iradenin bi-, hakkın tecelli edebilmesidir.
Bugün hepimize düşen vazife. , millî iradenin tanı olarak ve hiç 3 bir şüpheye mahal bırakmadan te-
- cellisine el birliği ile çalışmak ve seçim günü oyumuzu kanunun çerçevesi dahilinde kullanmaktır.
e Yeni seçimlerin milletimize hayırlı olması hepimizin dileğidr.
Marsholi
yardımı
Zonguldokta bir dâva
Uçan dairelerin
esrarı
Yine bizim köy ve bir yazı
★ (Baştarafı 2 ncide)
Demek oluyor ki; dâvalar iktidarın gözü ile pembe olsa bile hakikatte çok karanlıktır. Yaralar ise çok derin ve müzmindir.. Kaldı ki öğretmenin kendi çapına göre bu dâvaya el koymuş olduğu, bu işle en ince teferruata kadar alâkadar bulunduğu, halledilmesi lâzım ge len bir çok noktaları belirttiği de bir hakikattir... Meseleyi siz de samimî olarak bu cepheden müdafaa edecek olursanız öğretmenin yapıcı oluşu kendiliğinden ortaya çıkar..
Meselenin en önemli noktasına birlikte temas edelim:
— Öğretmen dört senelik tetkikini kitabında yazmış, fakat icraatından bahsetmemek tevazuunda da bulunmuş.. Bunun aksi varit ol sa öğretmenin, ıstıraplara tahammül gösterememesi icabederdi.. Bi len ve hisseden adam tembel de ol sa yaptırmanın kolayını bulur.
Yazık ki ele alınan dâva sizin yazdığınız kadar basit değildir.. Bi-liı-misiniz ki bu memlekette vücudu su yüzü görmeden doğup ölen-nice masum ana baba evlâtları vardır. Bilir misiniz ki şehrin yüzünü görmeden el’an taş devrini yaşayan mağaralarda doğup büyüyen, ölenler vardır... Sizce (Hakal) yıkanmayı ve buna mümasil şeyleri düşünüp te tatbik etmediği için suçlu telâkki ettiğiniz bir şahsa karşı bu derecede gaddar olabilen siz C.II. P. nin işi, sizin gibi bu güne kadar düşünmeyişini nasıl müsamahayla karşılayabiliyorsunuz?
Siz, milyonluk bir dâvayı çelimsiz bir köy öğretmeninin sırtında haldedilmesine, edilmese bile halline çalışmasına imkân görüyor musunuz? Bu düşünceniz gülünç, isyanınız yersiz değil midir?
O zaman hükümetin, Bakanlıkların vesair müesseselerin mânası nedir?. İşin fertlerden müstakil o-larak kül halinde bir devlet ve cemiyet işi olarak mütalâa edilmsi yerinde olmaz mı? Faızedelim ki dâvayı tek fert omuzuna aldı.. O zaman cemiyet kelimesini lûgat-tan çıkartmak lâzım gelmez mi?
Ben, köyü iyi tanıyan bir köylü evlâdı olarak, şu hakikati ifade et-, meyi lüzumlu görüyorum. Köy kal , kınması memleket çapında bir istiklâl ve ekonomik kalkınma dâvasıdır. çivi çakmakla, iki kişinin ’ yüzünü yıkamakla bu işin başarılacağını zannetmek memleketi, vazifeyi tanımamak, ilmi hakikatlerden ' tegafül etmektir.
Hiç bir hastalığın teşhisi konmadan tedavisi yapılamıyacağırta ve tedavi edilmemiş olduğuna gör(\ 1 öğretmen Mahmut Akal şimdiye kadar ihmal edilen teşhis vazifesini yapmıştır. Tedavisi de size dü-1 şjyor. Sayın Doktor...
Ruslar da hidrojen bombası yapmışlar
★ (Baş tarafı birinci de) tedir. Bu açıklama, Başkan Truma-nın Rusyanın atom bombasına sahip olduğunu alenen bildirmesinden üç hafta evvel aynı haberi ortaya çıkaran «İntelligence Digest» dergi, si sahibi Keneth de Courcy tarafından yapılmıştı.
«İntelligence Digest» dergisi Birleşik Amerika ve İngiltere’de yayınlanan dünya meselelerini bahis konusu eden bir mecmuadır.
Keneth de Courcy, Amerika'nın Atlantik limanlarına atom bombaları taşımak için Sovyet Rusya-nın büyük bir denizaltı filosu da teşkil ettiğini ilâve etmiştir.
Mahalli bir kulüpte söz alan gazeteci, Atlantik Paktı devletlerinin Sovyet Rusya ile olacak bir harbin önüne geçmeleri için Rus petrol mıntıkası civarında bulunan Türkiye - tran ve Yunan topraklarını takviye etmelerinin lüzumlu olduğunu belirtmiştir.
De Courcy petrol meselesinin Rusya’nın zayıf noktasını teşkil et tiğini ve yakın şarkta bir atom bombası stokunun Sovyet genişlemesini durduracağını ilâve etmiştir.
Kendisine, Sovyet hudutlarında böyle bir atom bombası stokunun harbi teşvik edip etmeyeceği hususunda sorulan bir suale de De Courcy aşağıdaki cevabı vermiştir
— «Sovyet Rusya bizim gücümüze yetişip gelinceye kadar iki sene beklemektense şimdi savaşmak bizim için şayanı tercihtir.»
Düşmanın maneviyatım kıran bir gaz!
Detroit 18 a.a. (United Press) — Amerikan kimya birlği toplantısında bir konuşma yapan Amerikan ordusu kimya birlikleri başkanı General Anthonp Mc Auliffe, kimya birliklerinin hergün biraz daha ehemmiyet kazandığını belirttikten sonra, sinirler üzerinde tesir icra eden, düşmanın maneviyatını ve mukavemet kudretini kıran yeni bir gazın bulunduğunu bildirmiş ve Amerikan kimya la-boratuvarlarında bu gaz üzerinde çalışmaların devam ettiğini ilâve etmiştir.
General Mc Auliffe son harpte Bastogne muharebelerinde Alınanlara ,k?Tşı kahramanca savhşan generallerdendir. ____________
Soyer’in Telgrafı
ir (Baş tarafı birinci de) .17 Nisan 1950 tarihli nüshanızın - inci sahife, 4 üncü sütununda, «ikinci bir Arslan köyü hâdisesi güçlükle önlendi» başlığı altında, t Tuzlukçu belediye seçimi hakkın- r daki yazı üzerine aşağıda yazılı ( açıklamaya lüzum görülmüştür: I
1 — Tuzlukçu bucağında yeniden 1 yapılması kararlaştırılan belediye 5 seçimi Ocak 1950 de yapılmış, seçi- 1 min Danıştayca bozulması üzerine
16 Nisan Pazar günü yeni seçimin 1 icrasına girişilmiş ve Yalvaç, Ka- ! dıhan, İlgin, Akşehir ilçelerile Kon I yadan adedi 200 ü geçen Demokrat Partilinin müşahit olarak katıldığı ( iş bu seçim, kanunun tayin ettiği 1 saatte vazifelilerin huzurunda baş- ı lamış ve hâdisesiz olarak devam e-dedururken ve Demokrat partililerden 170 kadarı oylarını kullanmış ken. seçim şansının aleyhlerine cereyanını sezmeleriyle sat 9.20 de se çimden çekilme kararı verilmiş ve . bu kararlarını jandarma ve böyle-ce hükümetin manevî tazyikine atf ve ifade ederek, bir suretini kayma kama verdikleri zabıtla, seçim yerini terkettikleri anlaşılmıştır.
2 — Yazıda kaydedilen Demokrat Parti ocağındaki gece toplantısının dağıtılması, ocak binasının jandarma tarafından kapatılması, sayısız atlı ve jandarma erinin makinalı tabancalarla bulundurulması ve demokratların bucak müdürü ile temasa geçtikleri ve müdürden aldıkları bildirilen cevap, tamamile hakikat hilâfıdır. İtiş, kakış ve saire suretile yaralanmış tek bir vatandaş bulunmamaktadır. Bundan önceki seçimde yapılan taşkın lıkları ve seçim emniyetini ihlâl eden hareketleri önlemek, vatan -daşın huzur ve emniyetle reylerini kullanmalarını sağlamak için Tuz— lukçu karakolunun 8 mevcuduna i-kisi atlı olarak, 12 jandarma ve beş bekçi, yardımcı verilerek bir gece önceden kahvelerin erken kapatılması, kaymakamlıkça düşünül -müş ve tebliğe rağmen geç saatlere kalan bir kahvenin dağılmasının bildirilmesinin D. P. merkezinin kapanması şeklinde tefsir edildiği öğrenilmiştir. Köyün jandarmalar tarafından sarıldığı ve C.H.P. bay raklı atlıların dolaştığı da vaki değildir. Jandarmaların aralıkla kurul muş bulunan köyün üç sandığına gelecek vatandaşların emniyetini sağlamak için devriye yaptıkları tes bit edilmiştir. Akşehir kaymakamı baştan sonuna kadar seçime nezaret etmiştir. Yazılan iddialar üzerinde mülkî ve adlî makamlara bir müracaat yapılmamıştır.
Köyün partililere olan münasebe tini rakamlarla ifade ettiğimizde ' 1385 seçmeni bulunan köyde, üç ay önceki seçim tasnifi D. P. nin 546 ve C. H. P. nin 499 oy aldığını göstermekte ve bu seferki seçim so ı nunda ise C. H. P. nin 793 ve seçi-■ mi terkettikleri saat 9.20 ye kadar . D. P. nin 173 oy kazandıkları gö rülmektedir. Böylece seçime katıl mamış 418 seçmenin oylarının D. P. ait olduğuna göre, köydeki D. P. mensupları sayısının, ilk seçimde görülen miktarda bulunduğu müşahede edilmektedir. Seçme hakkı o) mayanların oya katıldıkları ve mükerreren oy kullanıldığı yolun da gazetede yazılı olan iddia tahkike alınmıştır. Bu düzeltmenin gazetenizin aynı sütununda yazılmasını rica ederim.»
Konya Valisi Şefik Soyer
ı
C. H. P. aday listesi
ir (Baş tarafı birinci de) Tokat: Refik Ahmet Sevengil. Erzincan: Şemşettin Günaltay. Sivas: Hamdi Kocabay, Ali Kemal Yiğitoğlu, Celâl Sait Siren.
Niğde: Hazine Genel Müdürü Sait Naci.
Rize: Necati Topçuoğlu.
Manisa: Hakkı Tarık — Çınar.
Kütahya: General Asım Gündüz Malatya: Sadık Eti.
Aydın Hulki Cura.
Kastamonu: Şerafettin Karacan. Balı.cesir: Esat Altan.
Bilecik: Reşit Bozüyük. Bitlis: Muhtar Artan.
Tunceli: General İzzettin Çalışlar.
Kars: Ali Rıza Eren.
Bolu: Sait Sakarya.
Niğde: Sait Naci.
Erzurum: Salim Altuğ.
Niyazi Aksu, Hamit Onaran ve Hıfzırrahman Raşit de adaylar a-rasında ise de nereden aday gös -terildikleri henüz öğrenilememiş-tir.
Vaziyetleri düne kadar şüpheli görülenlerden Muhiddin Baha Pars
Afyon’dan Nâzım Porop Amasya-dan, aday gösterilmeğe muvaffak olmuşlardır.
Falih Rıfkı Atay’ın Zonguldak-tan aday gösterildiği yazılmışsa da bu tahakkuk etmemiştir. Falih Rıfkı Gümüşhaneden aday gösterilmiştir.
İstanbulda mahalli teşkilât tarafından aday gösterilen Hüseyin Cahit Yalçın. İstanbulda Halk Partisinin kazanması parti divanınça da pek şüpheli görüldüğünden Ulus başmuharririnin feda edilmemesi için kendisi merkezce ayrıca Karatan da aday gösterilmiştir.
Rüştü Oktay da General Kâzım Özalp lehine adaylıktan feragat et miş, Vandan General Özalp aday gösterilmiştir.
Bunlar Alman icadı tepkili helikoptermiş
I Viyana, 18 (a.a.) (AFP) — Karen-
Vn)lrc7f»itıını) payetesindp Wiener
bize yardım 75 milyonu buldu
Washington 18 a.a. (Özel muhabi- x..„
Timizden) Marshall plânına dahil mokrat Parti il idare „
17 memleket geçen ay için 341 mil- Avukat Abdurrahman Boyacıgiller . Neustadt uçak fabrikaları eski di-yon dolarlık yardım görmüştür. Bu tarafından Zonguldak valisi Daniş ' rektörü Edward Neindel tarafından yardımın yüzde 33 ü ile makine ve Yurdakul. Emniyet Müdürü İzzettin I yazılan resimli bir röportajda bil-çeşitli teçhizat, yüzde 22 si ile pa- Eraydın ile Savcı Cevdet İlter ve ” ’ ’ j' c"~~. 2 J“‘ ’
muk alınmıştır. Bu suretle iki sene Komiser muavini Ali İhsan hakla- defa aşağı Avusturya’da içinde bu 17 memlekete yapılan rında 1001 liralık manevî tazminat Neustadt’da imâl edilmiştir, yardım 8.726,500,000 dolar kıyme- dâvası açılmıştır. I Neindel’e göre, bu uçan daireler I
tindedir. Dâva mevzuu, yersiz zabıt tutul-' ilk nümunesi AvusturyalI mühen-
Mart ayı içinle en fazla yardım masına emir vermek ve kanunsuz dis Doblhoff tarafından harpte imâl gö en 113,100.000 dolarla Fransa’dır, muamele yapmaktır. I edilen tepkili Helikopterlerden baş-
italya 67,500,000 dolarla ikinci, bü- Bugün Zonguldak Asliye Ceza ’ hir ce„ acildir Daha 1943 de
yük Britanya 39,900,000 dolarla Mahkeesinde bakılan c (
üçüncü gelmektedir. durrahman Boyacıgiller iddiasını .
Şimdiye kadar Türkiye'ye ayrılan izah etmiş, muhakeme savcının id-tahs şattan satın alma müsaadesi dianamesinin dinlenmesi için bu çıkmış bulunan miktarın yekûnu da ayın 22 sine bırakılmıştır.
-------- . , . _ Dâva Zonguldak’ta büyük bir alâka ile takip edilmektedir.
Eski tran Şahının cenaze merasimi
Tahran, 18 (a.a.) (Afp) — Resmen bildirildiğine göre bugünkü
75.000.000 dolardır.
b os türbesi
Validen 1001 li ol k
♦azmin' t isleniyor
Zonguldak 18 (Hususî) — De-, ............
~ ..... kurulundan ter Volkszeitung gazetesinde Wiener
dirildiğine göre, uçan daireler ilk ” ■ ’' Viener
Us, Esat
Gittikçe artan İdarî baskı karşısında ir (Baş tarafı birinci de) yine kapalı oyların hangi partiyi iltizam ettiğini evelden keşfedecek bir C. H. P. kerametine hiç bir zaman sahip olmayan Demokrat Parti acaba nasıl olmuş da bir saat zarfında o mühürlü sandığın için -deki pusulaların kısmı azaminin Halk Partisine verildiğini öğrene -bilmiş? Bu nevi İllüzyonizm’in patenti ezeldenberi Halk Partisinin elinde bulunmaktadır.
Netice itibariyle gerek Tuzlukçu bucağındaki seçim komedisi, gerek dünkü Zaferde Diyarbakırda, Falih Kemal Hadimimin, Konya valisine muvazi olarak tatbik etmek te bulunduğu Demokrat Partiye ve partililere karşı yıldırma baskı sına dair haber şehrimiz çevrelerinde, üzerinde dikkatle durulması lâzım gelen iki ayrı hâdise olarak mütalea edilmektedir.
Nitekim bu hususta Demokrat Parti Genel Merkezi de faaliyete geçmiş ve gerek Tuzlukçu bucak seçimindeki yolsuzlukları, gerek Diyarıbakırdaki durumu dikkatle tetkik edebilmek için Akşehir ve Diyarbakırdan bazı müşahitleri An-karaya davet eylemiştir.
Seçimler arifesinde yeniden ve bütün ş’adetiyle kendini göstermeğe başlıy.n malûm ve mahut hâdiseler üzerinde D. P. Genel Merkezi büyük bir ehemmiyetle durmayı iüzunlu görmüş bulunmaktadır. Baskı haberleri bugünlerde An-karaya gelmesi beklenen müşahitlerden de tahkS* edilecek ve De -mokrat Parti seçimlerde takip edeceği hatı harekete bu hâdiseleri bir misâl olarak alacaktır.
Asliye Ceza ka jjjr değildir. Daha 1943 de dâvada Ab- ( Qoerjng bu modeli görmüştür. Ka-natlann ucundan çıkan benzin, gece uçuşu esnasında yuvarlak bir âlet hissi vermektedir.
Bu âletin tecrübe sahalarının 1945 de Salzburg’a nakledildiğini yazan muharrir bu icatta alâkadar olan Amerikalıların Doblhoff’u çalıştırdıklarını ve mühendisin o zamandan beri incelemelerine devam ettiğini bildirmektedir.
bu
İstanbul 18 (a.a.) — Büyük Türk Amirali Baı/baıros’un türbesi, bugün saat 12,20 de törenle açılmış- ___________ o„_ __o______
tır. Törende vali ve belediye baş- hanedanın müessisi Rıza Sah Peh-kanı Dr. Fahrenttin Kerim Gökay, levinin nâşı bu akşam Tahrana ge milletvekilleri, il genel meclisi üye- tirilecektir.
leri, Beşiktaş kaymakamı, partiler Rıza Şah Pehlevi 1941 sonbaha-temsilcileri ve kalabalık bir halk nnda müttefiklerin İrana girdik-k tlesi hazır bulunmuştur. leri esnada oğlu lehine tahttan fe
1 ragat etmiş ve Ingilizler tarafından önce Johanesbourg’a, sonra Maurice adasına gönderilmişti.
Harpten sonra cenazesi Kahire- hasar ye getirilmiştir. Bugünkü Kral nâ-şın İrana dönmesine karar------------"
tir. Müteveffa Rıza Şah için Tahranın 22 kilometre uzağın-ud AaiLL uıuAduutS bir şehir olan Rey’de bir türbe inşa edilecektir. Mayısın beş ve altıncı günleri
P k stau başbakanı meri kaya gidiyor
Karaşi 18 a.a. (LPS) — Karaşi-' den resmen bildirildiğine göre, Pakttan başbakanı Liyakat Ali Han ranranın ki
Wash ngton’a gitmek üzere 29 Nı- | da kâin mukaddes san’da uçakla Londra'ya hareket -..................
e ecektir. Ali Han Başkan Truma- __________ _____________
nin daveti üzerine Birleşik Ameri- millî matem günü ilân edilecektir.
ka’ya gitmektedir ve orada üç hafta kalacaktır.
Arkadaşının eşyalarını çalmış
Keçiören taş ocaklarında çalışan Abdullah Erdoğan isminde bir amele aynı yerde çalışan Ali Demir ismindeki amelenin ceket ve kilimini çalmıştır.
Arkadaşının eşyalarını çalan a-mele yakalanmış ve tahkikata başlanmıştır.
Pastırmadan zehirlenmiş
Tabakhane mahallesi Yavuz sokakta oturan 30 yaşlarında Zehra Özkök isminde bir kadın yediği pastırmadan zehirlenmiştir.
Zehra hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış ve tahkikata başlanmıştır.
Gömlek hırsızı
Necip Yalınız isminde bir genç Anafartalar caddesinde Yuda Al-tıntaven ismindeki bir tuhafiyecinin dükkânından kaldırımcılık suretiyle 5 adet gömlek çalarken yakalanmıştır.
Gömlek hırsızı Necip savcılığa teslim edilmiş ve tahkikata başlan mıştır.
Da-
/merikada müthiş bir fırtına
Nevyork 18 a.a. (AFP) —
kota Minnesota ve Alabama eyaletlerinde hüküm süren şiddetli fırtınanın ilk bilânçosundan yedi kişinin yaralandığı, binlerce kişinin evsiz kaldığı ve ehemmiyetli kaydedildiği öğrenilmiştir.
Bu eyaletlerde Kızılhaç yardım vermiş merkezleri kurulmuştur. Kuzey Pehlevi Dakota da Famestonda derenin taşması neticesinde 400 aile ile malûl çocuklar mektebinden 70 çocuk derhal tahliye edilmiştir. Alabama da Noble bölgesinde biri ağır olmak üzere en az yedi kişinin yaralanmasına sebep olan şiddetli fırtına damları sürüklemiş ve birçok evlerin yıkılmasına sebep olmuştur.
Whistler’de bir aile evlerinden 150 metre uzağa sürüklenmiştir. Yine Alabama’da Prichard’da hava gazı ana borusunun parçalanması neticesinde yüksek tevettürlü hatların düşmesiyle durum vahamet
Saray nazırı, Rıza Şah Pehlevinin cenaze merasiminde temsil edil -meleri Jiçin büftün devletleri davet etmiştir.
Ağa Hanın eşinin elmasları
Marsilya, 18 (a.a.) (Afp) — Begüm Ağa Hanın avukatı,çalınan elmasların iadesini taleb etmiştir. Sorgu hâkiminin lehte kararı üze- ı kesbetmiştir. rine 400.000.000 frank değerinde olan | bütün elmas ve mücevherler Begüme iade edilmiştir. Yalnız «Markiz» adlı elmas, tahkikat için lâzım olduğundan henüz kendisine verilme miştir.
İKBALE AİT BİR KONFERANS
Pakistan sefiri Mian Beşir Ah-med Pakistanın millî şair ve filo -zofu İkmal’in ölümünün 12 inci yıl dönümü münasebetile 21 Nisan 1950 günü saat 17.30 da Ankara Üniver sitesinin Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültenin konferans salonunda İkbal’in hayat, fikir ve sanatı hakkında İngilizce bir konferans verecektir. Konferansın Türkçe tercümesi de okunacaktır. Bu toplantıya giriş serbesttir.
Romatizma, Siyatik, Gut, Lıım-Bâgo için en müessir tedavi
Büyük Müjde
Radyoaktif çamurıı ile kabildir.
Naturel Radyoaktif çamurlarından altmış defa daha kuvvetlidir.
Amra çamurundan yapılan bu lâpa altı defa kullanılır.
Her eczanede bulunur. İsrarla arayınız. (538)
Kalküta’da kolera
★ (Baş tarafı birinci de)
230 kişilik bir hastahane had devrede 800 kadar koleralı hasta kabul etmiştir.
Bu vaziyet karşısında hastalar ye re yatırılmaktadır.
Bu salgının Doğu Bcngaldeki mahallî kargaşalıklardan kaçan binlerce mültecinin gelmesinden sonra çıktığı sanılmaktadır. Sıhhî makamlar halkı aşılanmağa davet etmektedir.
Rusyaya Amerikan
Kiralık 2 daire
3 büyük oda, bir salon ve müş temilâtı ve yine 3 odadan ibaret iki daire, su ve elektrik mevcut.
Müracaat Cebeci Dikimevi üstü, harta nirengi noktası karsmı ‘î’avıanla’- Ac Dair* 3
ir (Baş tarafı birinci de) Amerikan donanma uçağını düşürdükleri ithamında bulunmuştur.
Amerikan notası, mesullerin cezalandırılmasını ve uçakla hayatlarını kaybeden 10 kişi içinde tazminat verilmesini Rusya’dan talep etmektedir.
Amerikan notası, Birleşik Amerika’nın Moskova elçisi Alan Kirk tarafından Sovyet Dışişleri Bakanlığına verilmiştir.
Amerikan notasında ayni zamanda -sulhsever ve dürüst milletlerarası münasebetlerin idamesindeki güç lüğü izam etmek için bariz bir şekilde hesaplanmış- hâdiselerin önlenmesini temin etmek üzere Sovyet hava kuvvetlerine en kesin talimatın verilmesi de talep edilmektedir.

i
Eser :
Halide Edip Adıvar
Rejisör : Vedat Örfi Bengü
Seanslar:
14-H6.15- 18.30-21
ATEŞTEN GÖMLEK |g
kız kimdi?

Comments (0)