Perşembe
20
NİSAN 1950
/
Başmuharriri; MOmtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel:........ 15619
Yazı İşleri, idare: .... -5315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Halk Partililerin taarru zuna uğrayan üç D. P. mensubu ağır yaralandı
D.P. Merkezi harekete geçti
Konya, 19 (Hususî) — Akşe hire bağlı Tuzlukçu bucağında yapılan Belediye seçimin- | den sonra baskı bir kat daha j artmıştır.
Sokaklarda jandarmalar do- 1 laşmakta ve Halk Partililer de toplu ve müsellâh bir halde . gezmekte, Demokratlar ise dışarı çıkamamaktadırlar. I
Bugün evlerinin önüne çıkan Demokrat Partili Durmuş Bağcı, Haşan Saraç ve Halil Hopa, Halk Partililerin taarruzuna uğrayarak muhtelif yerlerinden yaralanmışlar dır. Durmuş Bağcı’nın yarası ağırdır.Hükûmet hekimi yara lıları muayene ve tedavi et-ir (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
î HER G()N BİR HÂDİSE
Dünyanın en büyük nikbinlik örneği
— Yazısı 1 üncü sayfada —
Son günlerin hâdiseleri etrafında
Celâl Bayar Demokrat
Parti görüşünü açıkladı
"Partimiz, bir taraftan irticai körükleyen, diğer taraftan memleketi kardeş kavgasına götürmiye çalışan tahriklerle mücadeleyi vazife bilmektedir,,
Son günlerin umumî efkârı yakın dan alâkadar eden hâdiseleri hakkında Demokrat Partinin görüşünü rica eden arkadaşımıza Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar aşağıdaki beyanatı vermiştir:
— 1950 seçimlerinin memleketimizin siyasî hayatında müstesna bir ehemmiyeti olacağına şüphe yoktur. Bu seçimler ya, memlekette millet iradesine dayanan tam mânasiyle hür bir idarenin kurulmasına temel olacak, veyahut memleketi yeniden yeniye siyasî buhranlara sürükliye. çektir.
Bu itibarla geçmişte 1950 seçimlerinin eşine raslamak mümkün olmadığı gibi gelecekteki seçimlerin de bu derece ehemmiyet ve nezaket ar-zedeceği ihtimalini kabul etmek çok zordur.
Bu hakikati bütün şümuliyle tak dir eden Demokrat Parti 1950 seçim lerinin tam bir huzur ve sükûn i-çinde cereyan etmesini temine çalışmayı bilhassa son aylardaki faaliyetlerinin esası olarak kabul etmiş bulunmaktadır.
Biz anlıyorduk ki memleket içinde türlü istikametlerde çalışan muh ir (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
Abdülkadir Kal
Seçim emniyeti ve idare âmirleri
Muhip D1RANAS
Oünkü yazımızda belirtmeğe çalıştığımız nokta şu idi: Demokrasiyi gerçekleştirme dâvamız, millî bir mücadelemizdir. Bu, iktidar etrafında bir partiler didişmesi, şahıslar çekişmesi değil siya si, sosyal bir inkılâptır. Ancak bu şuurladır ki, memlekette yüzlerce yıldır devam eden köhne, şarklı idare sistemini ve zihniyetini yıkacak, yerine hürlük ve eşitlik hakkını ve halk hâkimiyetini koyacağız. Bundan daha çok elbirliği iste* T yeıı hangi milli dâvamız vardır?
Hiç şüphesiz bu, dâvanın iyi niyet esasından görünen cephesidir. Ama madalyonun bir de ters tarafı vardır, ki onda 1946 nın çirkin ve tehlikeli yüzünü görürsünüz. Millete bugünlerde endişe veren şeyin ta kendisi budur, ve maalesef, son günlerde, birbiri peşinden gelen o-laylar, haberler, endişemizi haklı çıkaran kara bulutların ufukta yer yer toplanmakta olduğunu göster- | inektedir. Bu bulutlar; bir tarafta, demokrasi dâvasını, sırf kendi şahıslarının veya topluluklarının ikbalinde gören ve onu ihtiraslarına âlet ederek, hattâ gerektiğinde bu vatan için en büyük tehlike olan irticai kışkırtmaktan bile çekinmi-yen bir zümre; öbür tarafta, ya, samimi olarak duyduğu kuşkudan, ya gayretkeşlikten, yahut da gayri kanuni de olsa, verilmiş emre itaat şevki tabiisinden dolayı 1946 seçimlerindeki tavır ve kabadayılıklarıyla ortada boy göstermeğe başlamış bulunan bazı idare âmirleridir.
İmdi; eğer Demokrasi dâvası, bu —; milletin en başta gelen milli dâva-'sı ise onda, değil bir zümrenin, bir topluluğun; değil hükümetin ve ida re âmirlerinin, en basitinden, en tarafsızından, bir vatandaşın bile büyük bir mesuliyet, vazife ve hizmit payı vardır. Faraza hiç bir vatandaş, 14 Mayıs günü, sandık başına gidip, raslgele bir rey atmanın, bu memleket mukadderatında, miisbe-te veya menfiye doğru esaslı bit rol oynayacağını bilmemezlik edemez. Bu hareketini ve hakkını, her hangi bir ihmale, her hangi bir u-mursamazlığa, her hangi bir zora ve baskıya feda ve kurban ederse, «Adam sende» ye kaçarsa, bir «Millî affedilmezlik» in eli onun yakasına yapışır. Hal böyle olunca, bir de, bir vilâyette, bir kazada, bir nahiyede, hattâ bir köyde, İdare âmiri durumunda olan; memleketin veya mıntakasının huzur, sükûn, asayişini muhafaza vazifesiyle mükellef o-lan sorumlu ve resmî vatandaşı dü-
Sağdan soldan gelmeğe başlamış bulunan baskı, vö yıldırma haberleri bu bakımdan bizi üzüyor. İdare âmirleri, yeni kanunla, seçimin biza tihî mesuliyetini omuzlarından atmış olmalarına rağmen, yürürlüğü ve selâmetiyle birinci decedede il-
gililerdir. Onlar, Demokrasi dâvasının ehemmiyet ve nezaketini kavrayıp kavramamaları, kanunlara uyup uymamaları, mesuliyet ve vazifelerinin icaplarını yerine getirip getirmemeleri nisbetinde seçimin ve dolayısiyle memleketin mukadderatında rol oynayacaklardır.
Bu memlekette her şeyden evvel, pmniyetli bir seçim yapmak zorunda ve durumundayız. Bir memleketin istikrarı bütünlüğü ve kuvveti, iktidara şu veya bu partinin geçme siyle değil, seçimini huzur ve sükûn içinde, kanun dairesinde yapamaması, vatandaşlarının hak ve hüri-yetlerine riayet etmemesiyle, bir kelimeyle, anarşiye, tehlikeye düşer. Bilemeyiz, filân nahiyede, seçim zamanı kargaşalık çıkarmak isteyen, huzursuzluk ve anarşi zemini hazırlayan kimse, kim olursa olsun, bir beşinci kol ajanı mıdır değil midir?
1M6 da, bazı yerlerde yolsuzluklara ve kanun dışı hareketlere âlet ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
Diyarbakır ;| da baskı
Mübarek
Regaib Kandili
Diyanet İşleri Reisliğinden __, r tebliğ edilmiştir:
Recebi Şerifin ilk Cuma gecesi olan Regaib Kandili, 20 Nisanı 21 Nisana bağlıyan Cuma gecesine rasladığı sayın halka ilân olunur.
C. H. P. Mebusları teker
teker Partiden ayrılıyor
Mardin ve Muştan iki milletvekili Demokrat Partiye girdi, bir Amasya milletvekili de istifa etti
C.H.P. Genel Merkezinin tesbit na esaslı bir delil olarak telâkki ettiği % 30 aday listesi, koyu Halk edilmektedir, partililer arasında bile iyi karşılan- | “ .............
mamaktadır. Bu kadar zayıf ve yüz ...
lerce defa tecrübe edilmiş ve vü- ilân edildiği halde, yayınlanama-cutlarından hiç bir suretle istifade ması ve kanunî müddetin dolmuş edilmediği sabit olan kimselerin tek olmasının beklenilmesi parti içeri-rar kadroya alınması bu işte sinde kuvvetli bir akın halinde baş hatır ve gönlün rol oynadığı - I ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
Vali, kabahati (
yine Demok ot ı
Partiye yükledi ((
Diyarbakır valisinen dün aşağıdaki telgrafı aldık:
1— Gazetenizin 18 Nisan 1950 tarihli nüshasının 1 nci sayfasında Diyarbakırda İdarî baskıdan, usulsüz .aramalar yapıldığından ve sai-reden bahisle bir takım asılsız haberlerin neşredildiği öğrenilmiştir. Bu haberlerin particilik gayretile ve umumî efkârı bulandırmak gaye sile verilmekte olduğu aşağıdaki a-çıklamadan anlaşılacaktır.
2 — Demokrat Partiden ada^ gös terilmiş olan Maslup Şeyh Şemset-tinin oğlu Heybet Cengizin siyasî nüfuz temini maksadile dinî propaganda yaptığı iddiasile C. Sevcı-* (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
İki gün evvel listenin katı şeklini aldığı C.H.P. merkezi tarafından .........' "e, yayınlanama-
ve seçimler
Cenaze törenindeki hâdiseler
Istanbulda tahkikat
devam ediyor
Bir Gençlik teşkilâtı merkezin dede dün araştırma yapıldı İstanbul, 19 (Hususi) — Mareşal devam etmektedir.»
Fevzi Çakmağın cenaze merasimi ‘ ”
esnasında vukubulan İlli_________________ „_________
alâkalı tahkikata Savcılıkça devam Gençlik Teşkilâtı edilmektedir. | urama yapmıştır. Bu cemiyet Ma-
Başsavcı bu sabah gazetecilere reşalın vefatı münasebetiyle mahl-tahkikatın henüz neticelenmediği- yetinde suç unsuru bulunduğu id-ni beyan ederek demiştir ki : d!~ ol---- ’*--------
Adliyeye hâdise ile İlgili ola- mlştl. _______________
rak münferit bir halde yeniden ba- bazı evrak tetkik edilmektedir, zı sanıklar sevkedilmektedlr. Fakat I Polisçe nezaret altına alınan bir bizim asıl üzerinde durduğumuz kaç hoca, vâız ve müezzin de adli-geniş mikyastaki tahkikat henüz 1 yeye verilmiştir.
Diğer taraftan cemiyetler kanu-
hâdiselerle nuna göre polis Beyazıttaki Türk j --- .... merkezinde bir
dia olunan bir beyanname neşret-Cemiyet binasından alınan
Celal Bayar Tarihî konuşmalarından birini yaparken
Ticani tarikatı şeyhi
dün tevkif edildi
Kemal Pilavoğlu, Mürldleriae C. H. F.ye girmelerini tavsiye etmiş. Dünkü duruşmada tarikatın halifesinin de tevkifine karar verildi
Pilavoğlu (en sağda) ve müridleri dünkü duruşma esnasında
Ticani tarikatı şeyhi Kemal Pilavoğ lu ve bazı müritleri aleyhine açılan dâvaya dün de 3 üncü asliye ceza mahkemesinde devam edildi.
Duruşma saatinden çok . evvel adliye binası kordon altına alınmış ve her hangi bir hâdisenin cereyan etmemesi için de sakalı biraz uzamış olanların dahi adliye binasına sokulmamasına çalışılmıştı.
★ (Devamı Sa. 6 Su. 2 de)
M. S. B. dan gelen tavzih mektubu
Dünkü nüshamızda bir haber vermiş ve İller İdaresi Kanununun rnaddel mahsusası gereğince valilerin icabında mıntakaları dahilindeki askerî kıtaları emirleri altına alabileceklerini bildirmiş ve bu hususta 40 senedenberi hazırlanmasına lüzum görülmiyen talimatnamenin de, bugünlerde tanzim edildiğini yazmıştık.
Bu haberimiz, bermutad yalan-lanmıştır. Fakat, biraz sonra okuyacağınız tekzipnameden de anlayacağınız gibi, yeni bir talimatnamenin hazırlandığı ve Milli Savunma Bakanlığınca tetkik edildiği nok tası her nedense meskût geçilmiştir.
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
Huzur saadetin
başı: Adalet • ••
Adviye FENİK
H. Paşada bir infilâk
İstanbul, 10 (a.a.) — Bu saboh Haydarpaşa boşaltma rıhtımının ö-nünde demirli bulunan Norveç bandıralı -Bosfor. vopurunda bir infi-★ (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
Yargıtay Başkam sayın Halil Öz-yürük’ün müstakil olarak Demokrat Parti İzmir ve İstanbul adayları arasında yer alması, umumî efkârda büyük bir memnunlukla karşılanmıştır. Bu haberi, değerli hukuk ve ilim adamımızın İstanbu la hareketinden 20 dakika evvJ, ilk defa bir gazeteci sıfatiyle bizzat ağzından duyduğum zaman hissettiğim . _______„_________________________
mak isterim. lerin tesbltinde onun ve değerli ar-
Sayın Halil Özyürük, 41 sene zar- ’ kadaşlarının büyük tecrübelerle fında kazaî mevkilerin her kademe ’ sinde büyük bir dürüstlükle vazife almış kıymetli bir hukukçumuzdur. Son vazifesi, bütün mahkemelerin denetçiliğini yapan Yargıtay gibi yüksek bir adalet şahikasının zirvesi, başkanlığı idi. Bu yüksek şahsiyete vatandaşlarımız kadar ecnebi matbuatın da lâyik olduğu kıymeti verdiklerini görerek memnun luğumuz artmaktadır. Böyle değerli bir ilim adamının seçimlerde mu-
1 vaffak olunca teşrii hayattaki çalış malarıyla da bize güzel eserler kazandıracağı muhakkaktır. Esasen sayın Özyürük bunun en iyi misalini Büyük Millet Meclisine gir-; meden evvel, İlmî heyet başkanı o-larak yeni Seçim Kanununun hazırlanmasında vermiş bulunmaktadır. Bu heyette alınan bir çok pren ______,__o_... ______ sip kararlarında ve memlekette de-derin inşirahı açıkla- ı mokraslyi temin edecek ana kaide-
Sadık Aldoğanın ifadesi almıyor
Muhtelif yerlerde yaptığı konuşma larda hükümetin manevî şahsiyetini tahkir ettiği iddiasile teşriî masuniyeti kaldırılan Sadık Aldoğan İstanbul savcılığının daveti üzerine dün akşam Istanbula hareket etmiştir.
Aldoğanın bugün ifadesi alına -çaktır,
kuvvetlenmiş olan bilgilerinin mühim tesirleri olduğu şüphesizdir. Sayın Yargıtay Başkanı, burada cidden tarafsız bir ilim adamı olarak çalışmış ve bugünkü eserin temininde vatanî bir vazife İfa etmiştir. Vakıa ilim heyetince ileri sürülen bazı mühim prensipler, Büyük Millet Meclisinde tadiller görmüşler; fakat bu neticenin sayın Halil Özyürük ve arkadaşlarım da
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de)
AKINTIYA KÜREK
Döşeli doyalı olacak !
E skişehir’de 1000 ev yapıla-
“ çaktı; ve bu evler, kış başına kadar bitecekti (Erzincan’ın kulakları çınlasın!) şimdi gazetelerde okuyoruz, Eskl-şelıirdeki evlerin miktan 2,500 ü bulacakmış!
Ela gayret! Şurada seçime nc kadar zaman kaldı... 20 gün kala 1 bin ev, 10 gün kala 5 bin, iki gün kala 10 bin ve nihayet seçim arifesinde bütün Eskişehir evleri yeni baştan dayanıp döşeneeek!
Eski ağıza, yeni taam, diye gülmeyin!
Yedekçinln YEDEĞİ
İzmir At yarışları
Programdaki kilolar bu hafta da yanlış
işgüzarlık buna derler
Günün Mevzuları
I

Bu hafta telefonla aldığımız İz-mirde yapılacak yarışların program larını aşağı yazıyoruz.
At Yarışları ile ilgili olanların nazarı dikkatini celbederiz. 4 ve daha yukarı yaştaki İngiliz allarına mahsus koşuya kayıtlı atların sik-Ictleri yine yanlış tesbit edilmiştir.
Birinci hafta yarışlarında aynı şekilde vaki olan yanlışlık hakkın-daki yazımıza Tarım Bakanlığınca cevap verilmiş ve giden mütehassısın salya alınlı işlerini öğretmek üzere İzmire gönderildiği ileri sürülmüştü. Bu seferki yanlışlığın da yine Tanın Bakanlığı tarafından tashih ettirilip cttirilmiyeccğini bilmiyoruz.
Fakat muhakkak olan bir şey var. sa o da îzmirdeki ilgililerin basit bir koşu programının tanziminde dahi müşkilât çektikleridir.
Bakanlık İzmire aynı zamanda program komitesinde de âza olan bir salya alma mütehassısı gönderirken bir de toplama ve çıkarma a-meliyelcrini başarabilecek hesap mütehassısı göndermiş olsa idi belki bu yanlışlıklan önlemiş olurdu.
Birinci Koşu: Arap tayları 1200 metre.
1 — Arda
2 — Aldncı
3 — V. I.
4 — Nihavend
K.
K.
K.
56
56
56
54,5 K.
İkinci koşu: 4 ve daha yukarı ı yaşlı İngiliz atları, 2000 metre.
1 — Versengetorix n’ ' T” ı 2 — Roket
3 — Pullu ı 4 — Kontes
5 — Prenses __ ...
Üçüncü koşu: A. Grupu Arap at-
ı 1ari, 2000 metro.
1 — Tufan
ı 2 — Kovboy
3 — Havari c 4 — Yunt
ı Dördüncü koşu: 1 atları, 2000 metre.
1 — Maşaallalı
2 — Donjuan
3 — Çınar
t 4 — Akkent
; 5 — Barış
6 — Azize
ı 7 — Nadide
8 — Ege Güzeli
9 — 1 Nisan
Beşinci koşu: 3 yaş ı lan. 1800 metre.
1San
2 — Nur ı 3 — Artık
4 — Mitoloji
5 — Fleşdor Çifte bahis üçüncü
koşular ’
' cü koşudadır.
K. K.
K. K. K.
60 K,
60 K.
60 K.
58.5 K.
56 K.
B. Grupu Arap
60
60
60
60
60
at-
56 K.
56 K.
54.5 K.
53 K.
53 K.
e dördüncü arasında, ikili bahis dördün-
GAZETELERDEN!
Aşk mı, heves mi ?
Ka-
Hürriyet’in «iğne ile Kuyu zan» muharriri yazıyor?
• Sayın İçişleri Bakanı, hürriyet aşkını nereden duydynuğunu anlatıyor:
— İçinde: .Yüksel ki yerin bu yer değildir; dünyaya geliş hüner de -ğildir!» yazılı olan eserle «İki çalgıcıma seyahati» romanından... Genç ligimde bir arkadaş bu kitapları bana, okumak üzere emanet ver -mişti; bunlar bana hürriyet aşkını aşıladı!
Kitapların iğreti verildiği muhak kak: Zira, birincisinin ismi sayın Bakanın hafızasında kalmamış. ;-kincisinin ismi de yanlış kalmış... Aslında »İki Çalgıcı» değil. «Bir Çalgıcı» idi.
İsmin doğru olduğunu kabul etsek bile «Bir Çalgıcının Seyahati» gibi eğlenceli bir romandan ciddî bir hürriyet aşkı doğacağına pek ihtimal veremiyoruz; sakın, geçici bir heves olmasın?...»
★ Kadın adaylar
Cumhuriyet’de Nadir Naili «Kadın adaylar» başlığını taşıyan yazısında, yeni adaylar listesinde muvafık ve muhalif partilerce itibar edilme diği noktası üzerinde durmakta ve ezcümle şunları yazmaktadır:
•Kadının erkek arasında fikri değer farkları bulunduğuna dair bazı muhitlerde yaşayan inanç, yukarıda da işaret ettiğim gibi, köhne bir zihniyetten artakalmış İçtimaî bir tortudan başka bir şey değildir. Erkek verdir yüz erkekten daha akıllı, daha cesur, daha beceriklidir. Fakat kadın verdir, bin erkeğin düşünemediğini düşünür, söyliyemediğini söyler, yazamadığını yazar.
Bu itibarla seçimler karşısında halkımız adaylar hakkında bir karara varmak isterken kadınlık, erkeklik gibi bugünkü şartlara uymı-yan sebepler üzerinde hiç durmama lıdır.
Kimin fikirleri bizimkilere uyuyor? Kim bizim davalarımızı benim-siyerek çalışır? Mecliste bizi kimler temsil edebilir?
Düşünülecek, üzerinde ısrarla durulacak nokta budur. Kim dediklerimiz arasında Ahmet, Mehmed, Ayşe Fatma hep beraber ve bir hizadadırlar. Atatürk inkılâbı cinsiyet üzerine kurulabilecek tefsirleri kökünden ilga etmiş hattâ çok daha öteye geçerek sınıf farkı gözetmeksizin bütün vatandaşları kanun Önünde eşit tanımıştır. Biz bugün kurmakta olduğumuz halk idaresini ancok o inkılâb prensiplerine dayanarak yükseltebileceğiz. Bazılarına hoş görünmek kaygusu ile de olsa, hiç bir noktada yan kaymalara imkân ver-miyelim.»
Yeni Sabah başmakalesinde aday isimlerinin bazan muhalif ba-zan muvafık parti listelerinde yer almasını bahis konusu ederek ezcüm le demektedir ki:
Haber alındığına göre, Belediye Elektrik Şirketi, İller Bankası tlsu Limited Ortaklığı İle bir anlaşmaya vararak, şehrin elektrik demir direklerini, dökme beton dirdklere tahvil edecekmiş.
Bu beton direklerin imâlinde 16 mm. lik beton demiri çubuk lan kullamlaoak ve beton direklerin harici manzarasını güzelleştirmek için dc tertibat a-lınacaknuş.
Ankaranın aylık çimento kontenjanı 150 ton iken ve şehrin ihtiyacına yetişmez iken sırf o-lektrik direklerinin tâdili için Belediye emrine 500 ton çimen to verileceği ayrıca söylenmektedir.
Şehir ihtiyaçlarını esasen kar-şılıyamavan Belediye bütçesine tamamen fuzulî olan böyle bir masrafın ve tahmili, her iş bitti leğen örtüsü kaldı, ata sözünü demekten insanı menedemiyor.
Odun ve Kömür
Geçen sene alınan bir kararla ba zı belediyelerce tesbit edilecek sebze, meyva, yağ, peynir, yumurta ve diğer bazı gıda maddelerinin fiyatları hakkında Bakanlar Kurulunca alınan karar ek olarak odun ve mangal kömürünün de bu listeye dahil edilmesine Bakanlar Kurulun ca karar verilmiştir.
Ankarada Halkçıların tesbit ettik leri liste hususunda ne kadar ketum davnanılırsa davranılsın haberler sızmıştır. İlk intiba Halk Partisinin, büyük ve mazisi parlak bir parti sı-fatile ve onun şanına lâyık bir şekilde hareket ederek, yoklamalarda halkın seçmediği ve istemediği ne kadar isimler var ise onları tekrar kanadının altına almış bulunduğudur. Ana tavuk bütün civcivlerini korumak ve muhafaza eylemek kay-gusundadır. Ama bu vikaye işini yaparken, âmme kanaatini ız’aç etmemek için bu adayları, yoklamada inkâr olundukları yerlerde değil başka sahalarda göstermek istemiştir. Bir kaç isim ve misal herkese güzel bir fikir verebilir. Balıkesirden açıkta kalan Millet Meclisi sabık reislerinden Kâzım Özalp, Van vilâyetine nakl olunmuştur, ihtimal ki orada bir Özalp kazası mevcut olduğu için Nâzım Poroy da Tokattan Amasyaya, nisbeten yakın bir yere tahvil olunmuştur, Fatay da uzaklara yollan-
Maanıafih bütün himmet ve gayretlere rağmen bazı şahsiyetler ta-mamiyle bertaraf edilmek mecburiyeti hasıl olmuştur. Ekrem Oranlar, Parslar bu aradadır.
Yeni listede, rivayetler doğru ise, evvelce çeşitli ve ısrarlı surette mu- ( halefet ederek tayyün etmiş simalar ' da yer almışlardır ama listenin ■ iilân edilmemelinden, son saniye-1 de. ufak tefek tadillerin yapılabileceği ihtimali hatıra geliyor.»
Piyangoda büyük ikramiyeleri kazananlar
7 Nisan Piyangosunun büyük ikramiyelerini kazanan ve bugüne kadar Millî Piyango bürolarına veya Ziraat Bankası şube ve ajanslarına müracaatla paralarını alan talihliler şunlardır:
100.0000 lira:
İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatkârlarından Mahmut Morali.
20.000 lira?
Üsküdar, İhsaniye Çatmacılar sokak 70 numarada Yüzbaşı Hamdı Feyzioğlu.
10.000 lira kazananlar:
Adana, Mahmudiye mahallesinde şoför Mehmet Yıldırım ve Berber Hacı Çadırcı; Antalya, Ye.nikapıda hamal Haşan Hayati ı; Bergâmada eski peynir pazarında fırıncı Rıza Konuk; Nazillide Belediye tanzifat arabacısı Ali Mutlu,.
5.000 lira kazananlar:
Balıkesirde askeri posta 17887 de er Muğlalı Ali oğlu Celâl Yavuz, Bayındırda hükümet doktoru Yasin Kutlusan, Sivas buğday pazarında tenekeci İsmail Çiftler, İstanbul, yollar birinci bölge müdürlüğünde Ahmet Ülgen, Bursada Demiıtaş Boyacı sokağında oturan ve fakat isimlerinin yayınlanmasını istemi-yen iki ortak, Eşmede tüccar Süleyman Terzioğlu.
Elektrik kavgası
Sümer vç Sus sinemaları Müdürü ( İsmet Coşkun ile elektrik şirketi ta Imircisi Kemal Turgay bir elektrik I meselesinden kavgaya tutuşmuşlardır.
Hâdiseye sebebiyet veren Kemal hakkında tahkikata başlanmıştır.
%
Kamyona takılmış
Tabakhane mahallesinde oturan Yüksel Tuncel isminde bir talebe caddeden geçmekte olan bir kamyonun arkasına takılmış ve sonra da yere düşerek başından ağır surette yaralanmıştır.
Yaralı talebe hastahaneye kaldırılmış ve şoför hakkında tahkikata başlanmıştır.
kimdi? Ne ısuyı
zaferin
Küçük İlânları
Bundan böyle gazetemizde Küçük İlânlar başlığı altında haftada iki kere Pazertesi ve Perşembe günleri bir sütun açılmıştır. Bu sütuna kiralık, satılık, zayi, aranıyor ve tescil ilânları kabul edilecektir. Bu ilânların maktu fiatı satılık, kiralık, aranıyor ve ziya ilânlarında 2 1/2 santimi geçmemek şartiyle iki lira, tescil ilânlarında ise 7 1/2 liradır. Sayın okuyucularımıza bildiririz.
Benim vizem 3 Şubat 1910 a kadar muteberdi. 1939 Noel akşamı yemekten sonra, sekiz on mu hakirin buluştukları bir kahveye gittim. Yanımızdaki masada hafif tertip sarhoş olmuş bir Alman Yahudlsl arkadaşlarını ikna etmek yolunda yüksek sesle izahat veriyordu: «İsviçre kapan gibidir, diyordu. Bu kapandan ancak İtalya yoliyle kurtulunabi lir.» Fakat İtalya da harbe girecek olursa., o zaman kapan kapanır ve hiç bir yabancı İsviçre-den çıkamaz...»
Ayni gece, yatakta vaziyeti bütün soğukkanlılığımla mütalâa etmeğe çalıştım: Elân İsviçrede bulunan paramı Nevyorka gönderebilirsem, az çok idare ile bu para dört sene geçiııdlrebilirdl. Hattâ biraz dişimi sıkacak olursam, belki de altı sene....»
Ertesi gün, paramı Nevyorka, Guaranty Trust’a naklettirdim. 31 Aralıkta da ben hareket ettim.
Romanunuı başlangıcı bu tarihi gösterir.
Nasıl bir adamım? Evvelâ şunu söyliyeyim ki saçımda bir tek ak yok. Kızıl saçlı kız bana 52 yaşında göstermediğimi söyle mişti. Hakikatte, olduğumdan se kiz on yaş genç görünüyordum.
Tazyikler karşısında
alınan cephe
Matbuatımız, Demokratik nizamın muhafazası yolunda hükümetten gelecek baskıya olduğu kadar sokaktan gelecek tazyiklere de karşı koyacaktır
Ya buna ne

buyurulur ?
T azyik yoktur. Demokrat Par-
■ ti şiddet kullanıyor teranelerinin ne kadar doğru olduğuna ar tık herkesin aklı ermiş bulunmak tadır.
Her gün, muntazaman yurdun dört bir tarafından gelen haberler, maalesef İktidar organlarının iddiaları hilâfına, memlekette geniş mikyasta bir tazyik havasının esmekte olduğunu bildirmektedir.
Bu vaziyet lıemen her işimizde kendini göstermektedir. Son C.H. P. aday yoklamalarından tutun, irili ufaklı memurların nakil ve tazyiklerine kadar, her tarafla hissedilmektedir.
Gazeteler, bu gibi memurların aylardan beri devam eden ve bir türlü sonu gelmiyen, tayin ve nakil haberleriyle dolup taşmaktadır.
Ne oluyoruz? diye kendi kendimize sual sormağa lüzum kalmadan, iktidarın seçimleri kazanma ğa azmettiğini ve bu hususta ge-^ rekll tedbirleri almakta olduğunu anlamakta güçlük çekmemekteyiz.
Mutad üzere, bu kısacık yazımız da eminim tekzip edilecek ve «Haşa! böyle bir şey yoktur, nakil ve tayinler, normaldir» denilecektir.
Bu sebeple, ufak iki tayinden bahsetmek ve muhtemel yalanla maları önlemek bizim de vazifemizdir.
Kırşehirin Kaman kazasındaki nüfus memuru ile ziraat memurunun ne sebeple yerlerinden kaldı rıldığı ve nüfus memurunun ne için Çiçekdağma, ziraat memurunun ise Ankara vilâyeti emrine verildiklerini anlatmamız, her Iıelde seçim çalışmaları hakkında bir fikir verebilecek mahiyettedir.
Kırşehir Milletvekili Sahir Ku-rutluoğlu, yeni seçimler dolayısiy-le intihap dairesinde dolaşırken, pek tabii olarak kazanma şansının da sigortası için uğraşmağı ihmal etmemiştir. Bu iki küçük ine murun Demokrat Parti namzedi Amiral Rıfat Özdeşi evlerinde misafir ettiklerini öğrenince, derhal vilâyete gitmiş, nüfus memurunu Çiçekdağma göndertmiş ve Anka-raya avdetinde de Ziraat Vekâletine başvurarak, ziraat memurunu Ankaraya tayin ettirmiştir.
İki memurun bu hal karşısında tazallümü hal ettiklerini görünce de, sureti haktan görünerek Çl-çekdağına tayin ettirdiği memura bir ay mezuniyet almış ve mezuniyetinin nihayetinde gelip ken- ) dişini görmesini söyliyerek işi idare etmiştir.
Şimdi, nüfus memuru mezuniyetini kullanmaktadır.
Bu anlattığımız, nakil keyfiyeti tazyik değil ise, tazyikin nasıl olduğunu lütfen bize anlatmalarını rica edeceğiz.
Bu hâdiseyi, gözönüııe alacak o lursak diğer nakillerin sebepleri hakkında da katı fikir edinmemiz kolaylaşmış olacaktır.
Hikmet YAZICIOĞLU
baş prensip ittihaz eden Türk matbuatı, son hâdiseler karşısında yayınladığı bir beyanname ile görü şünü bir kere daha açıklamıştır. Millî dâvalarımızın yürütülmesinde ve inkılâplarımızın muhafazasında müttefik bir cephe halinde karşı koymayı, ihmali caiz olmıyan ulvî bir vazife telâkki eden matbu-i atımız, bu suretle büyük bir mes-Ne zamandan beri böyle bir tari- | ]ek tesanüdü halinde bulunduğunu
Yazan
Son günlerde cereyan eden hâdiseler karşısında, inkılâp prensiplerine titizlikle bel bağlayan ve bu düşüncelerinde samimî olanlar- derin bir- endişeye düşmüş bulunuyorlar... Daha açık konuşmak icabederse, hangi politik maksatla olursa olsun, iktidar partisini ........ . ----- —
saran müsamaha ve hattâ teşvikkâr reti harekete getiriyor! hislerin yer yer yarattığı menfi gay | j;.
retler, esasen bizi düşündürmeğe katın Ankara civarlarında hüküm* başlamıştı; diyebiliriz. | ran olduğunu, duyuyoruz. Cahil hal
Daha geçen gün, lâik bir partinin kın arasına iyiden iyiye yerleşip, ■kongrelerinde dağıldığı bildirilen ’-î”-A * ’ JJ
mahut kitap iz’anlaıa darbe teşkil etmişti. Dinin siyasete âlet edilmemesi için bar bar bağırılırken, bu hüviyete bürünen bir kitabın, hem de ağır ve çirkin isnatlar ve tavsiyelerle bir kısım vatandaşlara ateş açılması kadar insana acı veren ne olabilirdi?
Bugün herkes gibi soruyoruz: Velev hususî bir şahıs tarafından dahi yayımlanmış olsa, kanunların üzerine bağdaş kurup oturan bu eserin failine ne yapıldı?
Bir müddet evvel İstanbul gazetecilerinden mürekkep bir heyet Başbakan Şemsettin Günaltay’la muhtelif memleket meseleleri etrafında görüşürken, söz bir ara din mevzuuna intikal etmişti. İyice hatırladığımıza göre, ayni dinin salik lerinin bile birbirine zıd telâkkilerine işaret eden Başbakan, çeşitli mezhep çatışmalarının olanca şiddeti ile devam ettiğini, kültür seviyesini yükseltemediğimiz bu cemiyet içindeki gidişin ne kadar tehlikeli olduğunu söylemişti.
Buna rağmen bizzat kendilerinin-seyahatlerde yaptıkları konuşmalarda kullandıkları ifadeleri, Başba kanı örnek alan diğer zevatın ayni yoldaki hareketleri, bu sözlerle telif etmek güçtür...
Masa başından ayrılıp memleketi biraz dolaşanlar, çeyrek asırdan-beri bol bol lâfım ettiğimiz yeniliğe doğru yapılan ileri hamlelerin yakın köylere kadar bile götürülemediğini ıstırap duyarak görürler!
Evet, fikir ve ruh inkılâplarının şekil değiştirmek kadar kolay ya-pılamıyacağım bilenlerdeniz. Bununla beraber, değişen şeklin altındaki esas hüviyete sırtımızı çevirir de, onun yetişip gelişmesi hususunda, en küçük bir himmet sarfet-mezsek, kendimizi asla mazur gösteremeyiz.
Arap saçına dönen bir çok işler arasında, fikir ve ruh cephesinin ne derece ihmal edildiğini, işte bugünkü acı misallerden açıkça anlıyoruz. Ve haklı olarak da hayıflanıyoruz.
Yeni kurduğumuz, lüks ve şata-fatiyle böbürlendiğimiz hükümet merkezimiz olan Ankaranın civarında bir adam türeyor; binlerce safdili kendine kul köle yapıyor. İş bu kadarla da bitmiyor, memleket adalet ve nizamının teminatı olan Türk mahkemesinin içinde ve bir Türk hâkiminin önünde yüzlerce insan bu adamın ayaklarım
öpüyor!.. Göz göre göre nümayiş yapan bu adamları kanun ve zabıta kuvveti dışarı çıkaramıyor da, itibar ettikleri elebaşlarının bir işa-
hükümet merkezinin cadde -ve mey donlarından geçerek Adalet sarayının kapısına dayanmalarını mı bekliyorduk?
Bir kere daha anlaşılıyor ki, inkılâpçı partimiz süratle giden bir ekspresin sadece içine bakan bir yolcu kadar hâdiselere karşı bigânedir!.. Ankara civarım göremiye-cek derecede kısa görüşlüdür.
Memleketin minnettarlık hissi taşıdığı büyük bir kumandanı vefat ediyor. Binlerce genç, millî şerefe hürmet ettiği içindir ki, bu büyüklerinin cenazesini şanına lâyık olarak kaldırmak istiyor. Vatan çocuklarının bu asil heyecanım istismar eden bazı fırsat düşkünleri etraftan aralarına sığınarak yer yer Arapça ezan okuyorlar, kanunun menettiği hareketlerde bulunuyorlar!
Her millette ve her cemiyette millî matemleri ve hâdiseleri istismar ede bilecek seciyede mahiyeti meçhul un surlar vardır. Hükümet otoritesi, i-dare mekanizması bunların varlığım idrâk ederek icabeden tedbirleri alır.
Daima olduğu gibi biz de, ya bir takım hususî politik maksatlar veyahut da uzağı görememek yüzünden nahoş hâdiselere sebebiyet verilir. Üstüne üstelik bir zümre töhmet altında bırakılır. Mesulyet payı futbol topu gibi karşı tarafa atı lir. Hâdiselerin arkasından koşmanın cezasını masum insanlar çekerler. Bu garabeti yarattığımız içindir ki, fikir hürriyetini daimî baskı altından kurtaramıyoruz. Halbuki, memleket dâvalarında parti ve zümre menfaati gözetmeksizin tek öl çünün tatbiki icabeder. Parti menfaati, mevki muhafazası; en az hatır gönül ölçülerinin esas alındığı yerlerde fikir hürriyeti de, devlet otoritesi de lâfızda kalır.

Bu yolda mücadeleyi kendisine
Bir yaralama hâdisesi
Ismetpaşa mahallesi Ada soka -ğında oturan İsmet Deminat isminde bir şahıs karısı Satı Demiratı dövmüş ve sonra da bıçakla muhtelif yerlerinden ağır surette yara-j lamıştır.
I Yaralı kadın hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış ve hâ-| diseyi müteakip firar eden sanık hakkında tahkikata başlanmıştır.
da isbat. etmiş bulunuyor.
Zaman zaman matbuatımızın mesuliyet hududu tanımıyan hürriyet istediğini söyleyenlere bilmiyoruz bundan daha açık cevap olabilir mi? Görülüyor ki Türk matbuatı kimden ve hangi taraftan gelirse gelsin anarşiye kaçan hareketleri asla tasvip etmiyor. Atatürk’ten emanet alınan inkılâplara tevcih o-lunacak maksat ve ihanetlere karşı şiddetle savaşacağını bildiriyor.
Matbuatımızın millî dâvalardaki bu birleşik manzarasını cihan efkârı umumiyesinin takdirle karşılaya cağına ve vatandaşlarımızın da nizamlı bir matbuata sahip olduklarına güveneceklerine inanıyoruz.
İstanbul gazeteleri mümessilleri, son zamanlarda, birtakım siyasî mü lâhazalarla tutulan yanlış yolun memleketi nereye götüreceğini, mü samaha veya biganelik yüzünden bulanık suda balık avlamak îstiyen kötü niyetli kimselerin millî hâdiseleri bile istismara kalkacaklarını müşahede etmişlerdir. Evvelce ma hut kitap dolayısiyle bu sütunlarda üzerinde durduğumuz fikirlerin teyidi olması bakımından, bizim de gönülden iştirak ettiğimiz bu beyannamedeki prensipler hiç bir zaman sarsılmıyacaktır.
14 Nisan beyannamesinde, vatandaş ların hassasiyetini sezemiyerek gereken tedbiri alamıyan idare makamlarının mesuliyeti ehemmiyetle işaret olunmuştur ki, bir topluluğun birleştiği, hâdiselerin verdiği bu kanaati nasıl cevaplandıracak larını bilmiyoruz.
Açık kalplilikle hareket eden matbuatımız, demokratik nizamın muhafazası yolunda hükümetten ge lecek baskıya karşı olduğu kadar; sokaktan gelecek, gayri mesul tazyiklere de karşı koymağa azmetmiş bulunmakla her türlü müsamaha ve siyasî gayreti reddetmiştir. Gönül ister ki mesuliyet makamında oturanlar da bu prensipleri anlayışla karşılasınlar...
Sürpriz Gömlekler
Müjde. Bekleyiniz
Yazan: FERENC MOLNAR
Yüzüme gelince... Ne fazla kadın tipi, ne de fazla sert hatlı bir yüz. Bilhxssa, kısa bir bıyığı yok ettikten sonra büsbütün normal hale döndüm. Yüzüm ve her zaman biraz mahzun görünen ifademde Slav hatları açıkça belli olur. Kız kardeşim de bana benzer. Onunla çok kere ecdadımızdan bahsetmişizdir. Bunlar, 150 seııe evvel Rıısyadan Kuzey Ma-caristana gelmişler. Muhakkak ki kanlarında Rus kanı varmış. Kimbilir belki de ecdadımın babalarından biri genç bir Rus köy lüsüydü. Küçük bir Yahudi kızına âşık oldu; onu gebe bıraktı ve on sekizinci asır Çarlık Rus-yasıııuı zihniyetiyle onunla evlenmeyi düşünmedi bile.
Göze çarpan bir adam değilhn. Bir lokantaya, bir bara, bir tiyatroya girdiğim zaman kimse bana uzun uzun bakmaz. Ve meselâ, Nevyorkta herhangi bir gece kulübünde herhangi bir ka
dinin bana dikkatle bakması i çin, san pantalon üstüne kırmızı smokin giymem ve yeşil kıra-vat takmam lâzımdır kanaatindeyim. Harekâtım ve giyiniş tarzım kimsenin merakını celbedc-cek mahiyette değildi. Mütevazi bir tavırla ve alçak sesle konuşurum. Boyum bir metre yetmiş santim, ağırlığım yetmiş kiloya
Ne mâneıı, ne maddeten hiç bir fevkalâdeliğim yok. Hal böyle i-keıı, kızıl saçlı kız, öldürmek için hassaten niçin beni seçti diye düşünüyorum.
BEŞİNCİ FASIL
Seyahatin ikinci günü sabahleyin, gemide, baş taraftaki barda oturuyordum. Güneş o kadar parlak, hava o kadar sıcaktı ki ocak ayının ikisinde olduğumu za inanmak için kırk şahit lâ zımdı.
Cenova’dan yılbaşında kalkan gemi, mutad tarife mucibince
Çeviren: M.T.
Napoliye uğramıştı. Bu, Avrupada uğradığımız son limandı. Buradan da son yolcuları alıyorduk,
Üst güvertedeki büyük gazino bomboştu. Açuk bir kapının yanında, Napoli güneşine karşı bir masaya oturdvnı. Bir fincan kah ve ısmarladım. Sabahtan beri o kadar çok kahve içiyordum ki...
Gemide geçirdiğim ilk gece çok iyi uyumuştum.. Şimdi bu kadar ralmt geçen bir geceden sonra böyle bir güneşli sabahın keyfi ve Avrunanın korku ve dehşet hayasından kurtulmuş ol manın istirahat!, hakiki bir saadet teşkil ediyordu. Artık Cenev renin o soğuk, o korkulu sabahları ve uykusuz geçen geceleri geride kalmıştı. Demek böyle saadet duyguları dünyadan henüz tamamen kaybolup gitmemiş. Demek insan bu dünyada hâlâ yeniden doğar gibi saadete kavuşabilirmLş.
Vapur bir kaç saate kadar batıya doğru yollanacaktı. Artık açık denizden başka bir şey gör-miyecek, rüzgârdan başka bir şey duyıuıyacaktık. Sonra Amerika sahilleri belirecekti. Sene-lerdenberi hayal ettiğimiz Amerika.... Evet, o zaman, hepimiz,
Avrupada kral olmaktansa Ame-rikada dilenci olmak evlâdır, diyorduk. Orada herkes için, hattâ en ümitsizler için bile yeni bir hayat başlıyordu. Bunları hazan birbirimize söylemekten bile çekinmiyorduk.
Ben bu fikirlerle dalıp gitmişken, birdenbire, masamın önünde kızıl saçlı kız belirdi. Dün beraber vapura binmiştik, fakat itiraf edeyim ki bu güneşli sahalı havası içinde, Amerikayı mesut bir ülke olarak düşüne düşüne, onu, kızıl saçlı Edith’i unutmuştum.
O günden beri, yine itiraf ede rim, bir an bile mevcudiyeti hatırımdan çıkmadı. O zamandan beri, bir dakika bile....
Edith bana dargın dargın bakarak:
— Sizi aramadığım yer kalmadı, dedi, niçin böyle saklanıyorsunuz?
Kaçakçılık için alınan tedbirlere dair karar yürürlükten kalktı Cenqp hudutlarında yapılmakta olan hayvan, sadeyağ, sabun ve a-karyakıt kaçakçılığının önlenmesi için alınacak tedbirlere dair karar Bakanlar Kurulu karariyle yürürlükten kaldırılmıştır.
LÜZUMLU TELEFONLAR’
Yangın ...........
Sıhhî imdat ......
Trenler ..........
Hava Yolları......
Yataklı vagonlar Su ficıza . ......
Elektrik .........
Havagazı .........
Başkent Taksi Yeni Güven Taksi Merkez Taksi ....
Ersan Taka! ......
Büyük Ankara
Ulus Yeni Park
Sus Cebeci
oo
91 12028 14881 11566 21575 24846 24846 22222 22333 11111 21111

SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
(15031) : Ateaten Gömlek (23432) Türenin
Maceraları
(22294) : Yaban Gülü
(14040) Ask Adası
(11131) : Yuvam
(14072) : Suçsuz Mahkûmla İntikamı
(14071) : Yuvam
(18846) : Atlantid

Merkez, Yenişehir, İstanbul
j TAKVİM |
Hicri: 1369 — Recep 2
Rumîı 1366 — Nisan 7
20 Nisan 1950 — Perşembe
Ezan!
Sabah öğle İkindi Akanın Yatsı İmsak
Vasat!
ZAFER
Sayfa: t
General Bradley'e göre
nikbinlik örneği
ADYO-TELEFDN-TELGPAF HABERLER
HER GÜN BİR HÂDİSE

Rusya Doğu Almanya ile ayrı bir sulh imzalayacak Vaşington, 19 (ka.) (United Pıes)
— Dışişleri Bakanlığından dün bildirildiğine göre, Sovyet Rusya Doğu ı Almanya ile önümüzdeki bir kaç I ay içinde ayrı bir sulh anlaşması i imzalıyacaktır.
Dışişleri Bakanlığı Doğu Almanya meseleleri uzmanı Henry Cox, United Press muhabirine verdiği beyanatta Rusların böyle bir harekele geçeceklerini daha geçen Kasımda söylediğini hatırlatmıştır.
Henry Cox, üç büyük devlet Dışişleri Bakanları Mayısta Londrada toplandıkları esnada Sovyetlerin [I bu anlaşmayı açıklamaları muhtemeldir, demiştir.
; y Cox, Rusyanın Doğu Almanyadan | —Askerlerini do çekmesinin imkân da-| bilinde olduğu hususunda Alman-| yadan Vaşington’a gelen haberleri ı yorumlamıştır.
' Buna rağmen Dışişleri Bakanlığına mensup şahsiyetler, askerlerin çekilmesi meselesini şüphe ile karşılamakta ve Sovyet Rusya’nın böy i le bir harekete henüz hazır olmadığını sanmaktadırlar.
Pcog mahkemesi ö'üm kararı virdi
Londra Radyosu. 19 (Basın
ym) — Dün Pngda Çekoslovak l! Cumhuriyetine karşı casusluk ve Idaha başka faaliyetlerde bulunmak tan sanık 16 kişinin yargılanması so na ermiştir. Sanıkîaıdan ikisi ölüme ve bir üçüncıisü dc müebbet hap ı! se mahkûm edilmiştir. Diğerleri 10 I seneden 25 seneye kadar değişen muhtelif hapis cezalarına çaptırıl mışlardır. Çek haberler ajansının bildirdiğine göre Amerikan tebaası olan bir şahıs 13 sene hapse mah-1 kûm edilmiş fakat hudut dışı edil-
| meşine karar verilmiştir.
A. paktı devletleri düşmana açıktır
Bununla beraber, asıl tehlike daha sonra baş gösterecektir
Londra Radyosu, 19 (Basın . Ya- Batı demokrasilerinin kuvveti son ym) _ Amerika Genelkurmay Baş- derecesini bulduğu zaman başka i t kanı General Bradley, dün demeç- ' devlet de aynı derecede kuvvet top te bulunarak, gerek Amerika ge- lamaya muvaffak olursa asıl teh-s.ı « ı ,ike *§te 0 zaman baş gösterecektir,
rekse tbjer Atlantik devletle, m.n, AMERİKAN stİAHLl
önümüzdeki bir kaç sene içerisinde KUVVETLERİ
müdafaalarını takviye ederken diiş Vaşington, 19 (a.a.) — Milli Samanın hücumlarına açık bulunacak- vunma Bakanlığından bildirildiği-larını söylemiş ve şunları ilâve et.- ' ne göre 31/3/1950 tarihinde Birleşik iniştir; | Amerikanın kara, deniz ve hava or-
___Maamafih zamanımızın asıl leh duları kuvvetleri 1.476.800 kişiyi likesi daha sonra baş gösterebilir, bulmaktadır.
Çinde Savaş devam

*
D
/
- Ya.
Bir Afgan heyeti Moskovada
Paris, 19 (a.a.) — Tass Ajansının Moskovadan bildirdiğine göre, Afgan Tarım Bakanının başkanlığında bir ticaret heyeti dün akşam Sov yet başkentine gelmiş ve Sovyet ^ıükûmeti temsilcileriyle Afganista. nın Moskovadaki siyasî temsilcileri tarafından karşılanmıştır.
Sovyet Rusya silâhlanıyor
Londra Radyosu, 19 (Basın - Yayın) — Amerika Havacılık Bakanı Symnigtonun Sanfransiscoda söylediğine göre, Sovyetler Birliği şimdiki halde Amerika ile diğer batı devletlerine nazaran silâh takımın dan faikıyetini tedricen arttırmaktadır.
KomünisLİer bir kere daha püskürtüldü
Ilongkong, 19 (a.a.) — İnci nehri deltasında Lin Tiu adasında bulu -nan milliyetçi üsler dün komünist askerler tarafından ele geçirilmiş-1 tir.
Taipeh, 19 (a.a.) —Milliyetçilerin tebliğine göre, Hainan adasında Lin Kao ve Çeng Mai’de komünistler tarafından kurulan köprübaşı -ları tedricen bertaraf edilmiş ve beş binden fazla komünist askeri öl dürülmüş 200 kayık batırılmış 500 ü kullanılmaz hale getirilmiştir.
Amerika - Sovyet münasebetleri
Paris Radyos, 19 (Basın - Yayın) — Bilindiği gibi Amerikan hükümeti dün, Baltık denizi üzerinde vukubulan uçak hâdisesi ile ilgili Sovyet notasına cevabını bildirmiştir. Amerikanın bu notasına Sovyet cevabı daha henüz resmen hazır olmamakla beraber, Moskovadan şim diye kadar gelen yarı resmi haberlere göre, Sovyetler Birliği hükümeti, bu hâdisenin sorumluluğu nu ve Vaşington tarafından ileri sürülen istekleri asla kabul etmek niyetinde değildir. Müşahitler, A-merikan notasının iki memleket a-rasında yeni bir gerginliğe sebebiyet vermesinden korkmaktadırlar.
Malezya har.kâtı
MÜJDE
Temiz iş Ucuz dikiş
İstiyorsanız işte size firmamız olan gayretimizle aylardır pahalılıkla mücadele eden GAYRET TERZİEVİ para kuvvetiyle vitrin ve manken gösterisiyle değil bilfiil çalışmam-ladır.
Kadın ve Erkek
kumaşlarımız mevcuttur. Uzun vâdeli taksitle muamelelemiz vardır.
GAYRET TERZİEVİ İZZET KÖROĞLU
Anafartalar Cad. Evkaf İş Hanı No. 410, Kat 4, Tel: 16041.
ve
Londra Radyosu, 19 (Basın - Ya- ı yın) — Avustralya Savunma Bakanı Harrison verdiği bir beyanatta Ma-lezyada bulunan İngiliz kuvvetlerinin isyancı çetelerden kat kat kuvvetli olduğunu söyliyerek ingiliz-lerin fazla mülayim davranmalarından MalezyalI çetecilerin istifade j etmelerinin muhtemel olduğuna i- c şaret etmiştir. Bakan sözlerine de- f vamla İngiltere kuvvetini göstermen 1 için icab eden önderlik rolünü üze- 1 rine almazsa Japonyanın eski hcli- ( ne gelmemesi için Dominyonların { kendi başlarına harekete geçecek-1 lerini söylemiştir.
AVRUPANIN İSTİHSAIAT! ARTIYOR
Roma, 19 (a.a.) — Avrup ı kalkınma programı istişare komisyonu ir- ; tibat bürosu sekreteri St-fovenals, ( Marshall plânı memleketleri üçün- 1 I cü sendika konferansında verdiği11 raporda, Marshall plânının ilk iki ’ senelik tatbikatı esnasında Avrupa1 sanayi istihsalinin takriben yüzde' 30. arttığını belirtmiştir.
Amerika Yüksek Komieeri müdahale zorunda koldı
Frankfurt, 19 (a.a.) — Birleşik A-merika yüksek komiseri Joe Mc Cloy, dün Alman halkına hitap ede-rek son zamanlarda Hamburg ve Frankfurt’ta cereyan eden Yahudi aleyhtarı vakalarla ortaya çıkan Yahudi aleyhtarlığına son verilmesini istemiştir.
Mc Cloy, kitle halinde Alman hal kının bu hâdiselerden mesul olmadığına emin olduğunu, fakat aynı zamanda da Hitler’in şefliği altında geçen uzun fesatçı karışıklık devre sinin yarattığı zehrin 5 senede bile kökünden ortadan kaldırılam-yaca. ğını bildiğini söylemiştir.
Mc Cloy, Yahudi aleyhtarı hareketlerin Almanyanın refahını geniş mikyasta sekteye uğrattığını ve bunun için namuslu vatandaşların ve memurların bu hareketleri önlemeğe matuf tedbirler altn.ıiarının lüzumlu olduğunu belirtmiştir.
Mc Cloy, beyanatını Hamburg’da film âmili Herlan’ın yargılanması esnasında bir Yahudi şahide hücum ve hakaret edilmesi ve Frankfurt mezarlığında gençler tarafından bazı mezarların açılması üzerine ver-
Frankfurtta bulunan resmî şahsi yetlerin dün bildirdiklerine göre çocukların zihinlerinden Yahudi a-leyhtarlığını kökünden ortadan kal dırmak için şehir okullarında özel kurslar ihdas edilecektir.
Alman - Yugoslav Ticcref anlaşması
Londra Radyosu, !9 (Basın - Yayın) — Almanların harp esirlerine eziyet edilmesi meselesi hakkında göndermiş oldukları nota yüzünden bir türlü tatbik edilememiş olan Federal Almanya - Yugoslavya Ticaret anlaşması nihayet yürürlüğe girmiştir.
MÜJDE
İNŞAAT SAHİPLERİNE
DOĞRAMACI «e MOBİLYACILARA
Prese edilmiş, su geçmez, kabarmaz, her türlü cilaya fevkalâde elverişli KAPI, TAVAN, DÖŞEME, BÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, haricî reklâm tabelâlarile her türlü imalâtta kullanılan:
Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiatı tahtadan ucuzdur. Alman malı taze Portlant ithalât ÇİMENTO su satışımız serbesttir. Her çeşit inşaat malzememiz mevcuttur.
Tel: 12789 İNAN TİCARETHANESİ
Posta Caddesi No. 12
(722)
DİŞ TABİBİ HALİT SUNGUR
Anafartalar Vakıf İç Han kat
1 No. 115 ■ Tel: 16345.
Serbest Fıkra.
Soğuk duş!
azeteler yazıyor: Uludağ-da kayak festivali sona ermiş!
Ayıp değil ya! Kayak festivali diye bir lâkırdıyı ben yeni işitiyorum! Fakat düşünürseniz, kayakta da festival olması mantıkîdir!
Hem Bursada festival, ilk denemelerle, elemelerle başladı! Son elemeler de İktidarın nihaî aday listelerinde ilân edilince yapılacak!
Ya finale kalanlar? İşte o belli değil! Fakat düşünmeyin; U-ludağda kayak festimali biterse, kapalı havuzda yüzme festivali başlar! — A. F.
Dünyo Basınından
Hulâsalı r
_ 19/4/1950 —_
İngiliz Basuıı:
Bu sabahki İngiliz gazeteleri baş yazılarında Maliye Bakanı Sir Staf ford Cripps’in dün Avam Kamarasında vermiş olduğu söylevi ve bir Amerikan uçağının düşürülmesiyle meydana gelen Sovyet - Amerikan gerginliği üzerinde durmaktadırlar.
Cripps’in nutku üzerinde duran Manchester Guardian gazetesi, maliye bakanının seçimlerin yakında tekrar yapılması ihtimali yokmuş gibi konuştuğunu kaydetmekte ve vergiler sisteminde istifade edilebilecek derecede azaltmalar olduğunu kaydetmektedir. Gazeteye göre, Maliye Bakanının programında derpiş edilen esaslara bakılacak olursa İngiltere’de yakında bir istihsal rekoru elde edilecektir.
Times gazetesi aşağı yukarı Manc besler Guardian gazetesinin fikirlerine katılmnıcta ve Cripps tarafın dan ileri sürülen fikirlerin ekonomide istihsali azaltmıyacağıru ve bir pahalılığa yo’ uçmıyacağını kaydet mektedir.
Muhafazakâr Daily Telegraplı gazetesi vergilerin bir enflasyona yol açmıyacak kadar azaltılmış olduğunu kaydetmekte ve Maliye Bakanının bütçeyi hazırlarken tasarruf esaslarını nazarı dikkate almadığını belirtmektedir.
Daily E.vpress hükümet kontrolü altında bulunan bir ekonomi nizamında meydana getirilen bütçeyi münasip bulmakta ve İngiliz ekonomisinin sağlam yapısını hâlâ muhafaza eylediğini kaydetmektedir.
Manchester Guardian başka bir yazısında Ruslar tarafından - düşürülen silâhsız bir Amerikan uçağı yüzünden meyandana gelen vaziyeti ele almakta ve Rusların şimdiye kadar düşen uçağın fotoğrafını neş retmemekle, bu uçağın kendi karasularında düşmediğini göstermek istediklerini yazmaktadır.
News Chronicle gazetesi Mosko-vanın artık Amerikalıların azimkar davranacaklarını anladığını kaydet mektedir.
Dünyanın en büyük
Âmâ vesağır Helen Keller'in hayatı
"On parmağımın ucunda on gözüm var.,, Helen, samimi arkadaşı Polly Thomson’un dudaklarına elini sürerek
Helen Keller -Oıı parmağım da on gözüm var). diyor.
gayet güzel “işitir,,
Meşhur mizah muharriri Mark Twain diyor ki: «Napolyon ve Helen Keller on dokuzuncu asrın en fevkalâde iki şahsiyetidirler.- Diğer çocukların hayata uyandıkları bir çağda Helen Keller birdenbire karanlık ve sessizlik içine gömüldü. Sadece, annesinin giydiği entarinin eteğine teması onu hayatta bağlıyordu. Bu rakik bağ, onu bu karanlık kuyudan aydınlığa doğru çeken bir ip oldu. Bugün Helen Keller elleriyle görür (!) ve beş modern lisanı kolaylıkla konuşur.
Helen Keller vaktinden evvel doğmuştu. On aylıkken konuşmaya başlamış ve on bir aylıkken ilk adımlarını atmıştı. Zeki neş’eli ve hatta yaramaz bir çocuktu.
Oniki aylıkken, 1882 senesinin Şubat ayında birdenbire esrarengiz bir hastalığa yakalandı. Doktor teşhis koymakta rededdüd etti: Fakat, muhakkak ki bu bir nevi menenjitti; çocuğun öleceğini sandılar.
Buna rağmen, bir sabah, çocuk gözlerini açtı. Doktor: -kurtuldu» dedi. Evet, kurtulmuştu, fakat nesil? Aradan günler geçtikten sonra Helen’in kör, sağır ve dilsiz olduğunu gördüler. Bu ölüm kavgasında varlığının yarısını kaybetmişti.
Her tarafa başvuruldu. Telefon mûcidi ve sağır - dilsizleri yetiştirme mütehassısı Graham Bell, Perkin enstitüsüne müracaat etmeleri için Helenin ailesine bir mektup yazdı. Bir kaçhafta sonra, adı geçen enstitü Helen’in bulunduğu Tuscombia’ya yirmi yaşlarında, Anna Sulliran a-dında genç bir kız gönderdi. O da eskiden körmüş fakat bir ameliyattan sonra gözleri açılmıştı. Karanlığa karşı savaş başladı. Çocuğu dış hayata bağlayan, sadece bir his vardı: Dokunma hissi. Bunun, diğer hislerin yerini tutması icabediyordu.
Bir elinde bebek, diğer elinin parmaklarına, Annan’ın yazdığı harflerin yerlerini dikkatle takip ediyor. Harfler Doll (bebek) kelimesini meydana getirdi. Bu eğlenceli bir oyundu. Böylelikle önce on, sonra yirmi kelime öğrendi. O, Doll yazmasını biliyor fakat Doll’un elinde tuttuğu bebek olduğunu bilmiyordu.
Bir sabah, bayan Sullivan bir elini akan suyun altına koydu ve diğer elile Water (su) yazdırdı. Bir defa, on defa bunu yazdı. Birden -bire Helen başını kaldırdı, güldü ve sonra kıpkırmızı kesildi.
Sıra kendisine gelince, Water «yazdı»! bir eli suyun altında Helen, elinin üzerindeki soğukluğun Water (su) olduğunu anladı.
O artık, yeni şeyler anlatan yeni-kelimeler öğrenmek istiyordu. Fakat, suya ve bebeğe dokunulmakla beraber, dokunlması mümkün olmayan şeyleri ifade eden kaimeler de vardı işin içinde. Helen, daha sonraları şöyle anlatıyor: « Bir gün, bir ipliğe uygun bir şekilde boncuklar diziyordum. Durmadan yanlış diziyordum. Bayan Sullivan büyük bir sabırla yanlışlarımı düzeltiyordu. Birdenbire, dizginin ahengini bozan büyük bir hata yaptığımı fer-kettim. Bütün dikkatimi toplayarak düşünüyor ve renklerin sırasını araştırıyordum. Mis Sulivan alnıma dokundu ve elime bir kelime yazdı »düşünmek.» O zaman, büyük bir serahatlc bu kelimenin, aklımdan geçen şeyi ifade ettiğini anladım.»
Helen’in yaptığı büyük hamlelerden biri de konuşmak oldu. Onun için lâzım olan şey, söyleyeceklerini işitmeden konuşmaktı. Hocası şöyle anlatıyor: .Parmaklarını ağzıma
koydum ve I harfini telaffuz edecek şekilde dilime bir vaziyet verdim. Bundan sonra, çocuk kendi diline parmaklariyle şekil verdi ve net bir sesle I harfini telâffuz etti. Yirmi gün sonra, arkadaşlarından birine ilk dersinin hikâyesini şifahen anla-ıyordu: Bu konuşmasında, manâsı anlaşılmayan sadece dört kelime vardı. Böylece her şeyi öğrenmeye başladı. Grekçe, Lâtince, Almanca, Fransızca ve İspanyolca öğrendi «Hayatımın Tarihi» adlı doktora tezi bütün dillere çevrildi. Sadece parmaklariyle etrafını tanıyan bu kadın için, gönül almak hususunda bildiği iki kelime vardı: «Sevgi» ve »Akıl». O, bütün hayatının bu iki kelimenin bir ifadesi olmasını istedi. Parasız arkadaşları için kurduğu ve ismini taşıyan «Körler Hastaha-nesi» yorulmak bilmeyen bir propaganda unsurudur.
Bedbinliğe düşenler için ne güzel bir ders, değil mi?
k* in


Vartoda da D. Parti
teşkilâtı kuruldu
Mustafa Katırcı, Adil Felek, Celâl Altınel ve Turan Uzunlar’dan aldığımız mektubu naşrediyoruz:
• 14 Nisan tarihli gazetenizde. Orduda C. H. P. perişan halde başlıklı haberde, Ordu C. H. P. merkez ilçesine dahil olan bizlerin toptan istifa eylediğimiz bildirilmektedir. , Hiç bir esasa dayanmıyan ve tama. | men uydurma olan haberi hayret i ve teessürle karşıladık. Biz parti-• ınize bugün her zamandan daha bağ
Muş, 19 (Hususî Muhabiriniz Ferit Kılıçlar bildiriyor) — Yüz kişilik müteşebbis heyetine daveti üzerine Muş ilinden gelen kalabalık bir ekip huzuriyle ve çoşkün tezahüratla Vartoda Demokrat Parti teşkilâtı kurulmuş ve Halk Partisinden istifa ederek Demokrat Par tiye iltihak eden iki binden fazla vatandaşın iştirakiyle yapılan ilçe kongresi çok hararetli olmuş, bir günde elliden fazla köy ve bucakta „„„„„„„„
teskı at kurulmuştur. Bu- kaç gun ,,, onun ; lerini tahakkuk yo.
Avvpl Halk Partisinin vıkılmaz hır
lunda gece gündüz çalışmakla meşgulüz istifa eylemek değil, gelip | yaklaşan büyük seçimlerde halkı-1 mızın partimize olan güven ve sevgisini daha fazla kuvvetlendirmeyi düşünüyor ve çalışıyoruz. Bu itibarla muhabirinizin muhayyelesin-den uydurduğu istifa haberinin katiyetle tekzibini rica eder saygılarımızı sunarız.»
evvel Halk Partisinin yıkılmaz bir kalesi sayılan Vartoda ferah bir de ınokrasi ve hürriyet havası esmeğe başlamıştır. Seçimi kazanmak şansı çok yüksektir.
BİR EKTUP
Ordu’dan C.H.P. İlçe Başkanı Haşan Cebi, ve C.H.P. üyelerinden Osman Haznedar, Sırrı Tercan, Şükrü Poyraz, Hacı Ali Koksal,
Birleşmiş - Milletlerde yep yeni bir hadise
Londra Radyosu, 19 (Basın - Yayın) — Sovyet Rusyanın Birleşmiş 1 Milletlerdeki daimi delegesi Malek, Çin milliyetçi hükümetinin Birleşmiş Milletler nezdinde yapmış olduğu şikâyeti Moskovaya gönder-miyeceğini açıklamıştır. Çin milliyetçileri Trigve Lie vasıtasiyle bütün üye memleket delegelerine gönderilen bir şikâyetname ile Rusların Çin harbine iştirak ettiğini ve bunun tesirlerini belirtmişlerdi. Malek bunların tamamen uydurma olduğunu söylemiştir. Rivayetlere gö re, Malek bu evrakı Moskovaya gön dermezse Trigve Lie şahsan evrakı Moskovaya göndermeğe karar ver-
r
İdam edilmeyi bekleyen iki b n kişi
Londra Radyosu, 19 (Basm - Yayın) — Bugün ileri gelen İngiliz devlet idamlarından bazıları Yunan Başbakanı General Filâstiras’a mek tuplar göndererek siyasî mahpusla-1 rı affetmesini rica etmişlerdir. Ayrıca ölüme mahkûm edilen ve idamını bekliyen 2 binden fazla insanın da affedilmesi istenmiştir.
Yardım fasılları!
evlet Bakanımız Sayın Cemil Sait Barlas, Gaziantep dönüşü, otoriter bir tebliğ yayınladı:
Meğer bazı sütü bozuklar, Mars hali plânından alman paradan 20 milyon lirası seçim propagandasına ayrıldı diye propaganda yapıyorlarmış! Bunun katiyen aslı astan yokmuş!
Eh... Şaka değil. Devlet Baka nı söylüyor. Doğrudur, elbette inanacağız! Netekim kırmızı plâkalı resmî otomobillerle pazara limon almağa gidilebileceğini resmen beyan etti de, inanmadık mı?
Davul zurnada bile, gerekirse devletçilik yapacağını söyledi de aksini mi iddia ettik? Hem Cemil Sait Barlas bu! Her söylediği ayni keramet, mahs hikmettir. Hepsi elhak doğrudur! Onun için elbette 20 milyon liranın seçim propagandasına harcanmadığı
Yazan :■
Sarıçizmeli
halikındaki tebliğine de inanır, âmentü bile deriz!
Siz de, sakın ey kariler! O resmi tebliğde bahsedilen ve hele bilhassa sütü bilkimya tahlil edilip bozuk çıkanların iddialarına bakmayın! Marshall plânından öyle seçim propagandası için 20 milyon lira sarfedilmesi doğru değildir. Bunlar hep iftira ve lıep bühtandır! 20 Milyonun hiç sözü mü olur? Marshall plânının daha büyük bir kısmı seçim propagandası İçin seferber edilmiştir. Şöyle bir etrafınıza baksanıza...
Marshall plânından temin edilen traktörler, bekletilip bekletilip Lam seçim arifesinde köylere oy ekip iktidar biçmeğe sev-kedümiştir!
Ayni plândan yapılan yardımlarla Zongııldağın temeli atılmıştır!
Yine ayni yardımdan gelen bir çok âletler, Halk Partisine dahil olmak şartiyle köylere dağıtılmıştır!.
Bayındırlık işlerinde yapılan ve söylenen nutukların esası, Marshall plânına dayanmıştır.
Hulâsa, hen Marshall, hep yardım, hep plân!
Hattâ bizzat Cemil sait Barlas, Marshall plânı sayesinde Devlet Bakanı olmuş ve o plân sayesinde muhalefete çatmıştır!
Bütün bu seçim faaliyetleri esnasında görüp, işittiklerimizin milyonda lâfı mı olur?
Hemen Allah, bizi ve emdiğimiz helâl sütü, kuru iftiraya uğramaktan, tahlillıane köşelerinde sürünmekten korusun! Fakat bereket versin ki, Marshall Plânı sayesinde henüz kimya sanayii kurulmamıştır!
20
I
r
■' —“—
Samsun - Bursa ve Konyaya
Taksi Seferleri
YENİ İZMİR UMUMÎ NAKLİYAT ANBARI
Ankara - İstanbul arasında bilumum tüccar ve ev eşyası nakliyatı ile müşterilerine bir hizmet olmak üzere 1949 model yeni taksilerle Ankara - Samsun, Ankara - Bursa ve Ankara - Konya arasında her gün muntazam taksi seferleri yapmaktadır.
Ankara — Samsun
Ankara — Bursa
Ankara — Konya
ADRES: Denizciler Cad. No. 13/15 — Tel: 15590
25 Lira
20 )
15 .
Süt çocuklarının beslen-meşinde yardımcı gıdaların ehemiyeti büyüktür.
ARI
I
ZAFER" 20 • 4 - 1950
Tiyatro - San'at
Lüzum kalmadı. Geliyorlar, d^ğil mi ? Biliyordum. Geleceklerini biliyordum.
— 143 —
— Haşmetpenah... Haşmetpe- ' nah...
Adam fazla bir şey söylemiyor- I du. Sanki boğazına bir şey tıkan- I mıştı. Notaras, Franzes birbirlerine bakıştılar. İmparator büyük felâket haberini almak üzere olduğunu anlamıştı. Demek nihayet. a . ..
imparator son derece yeis içinde mırıldandı:
— Anlıyorum. Bir şey söylemenize lüzum kalmadı.
Fakat adam çırpınıyordu:
— Haşmetpenah.. Haşmetpenah....
— Susunuz. İşitmek istemiyorum.
— Fakat adam susmuyordu:
— Haşmetpenah.... Geliyorlar!.
Franzes adamın kolundan yakalayıp sarstı ve kapıya doğru itti:
— Budala.. Anlamıyor musun? İmparator hazretleri artık dinlemek istemiyorlar.
Adam şaşkın bir halde bakmıyordu:
— Fa :at.. Allahaşkma.. Dinlemelisiniz.
— Dışarıya çıkınız.
— Mümkün değil. Söylemeliyim. Haşmetpenah!.. Beni bir dakika dinleyiniz.
İmparator tamamen bitkin bir halde idi:
— Lüzum kalmadı. Geliyorlar, değil mi? Biliyordum. Geleceklerini biliyordum.
Adam şaşırdı:
— Geleceklerini biliyor mu i-diniz?
— Tabiî biliyordum.
— Aman Allahım, bu mümkün değil.
— Kimden bahsediyorsun?
— Gemilerden Haşmetpenah.. Gemilerin geleceğini biliyor mu idiniz?
Franzesle Notaras bir daha birbirlerine bakıştılar. İmparator da hayret ve merak içinde kalmıştı.
— Hangi gemilerden bahsediyorsun?
— Biraz sonra mukaddes şehrin önüne demirliyecek olan Cineviz gemilerinden haberiniz var mı i-di Haşmetpenah?...
— Doğru mu söylüyorsun?
— Haşmetpenah.. Sarayınızın üst katından Marmaraya bir kere bakmanızı...
İmparator, gerisini dinlemedi. Deli gibi sıçradı, bir hamlede sarayın en üstündeki terasasına çıktı. Notaras ile Franzes de arkasından koşmuşlardı.
İmparator gözlerini dört açarak Marmarayı taradı ve bir noktaya takılıp kaldı. Birdenbire çocukça bir sevince kapılarak Fransez ile Notarasın omuzlarına bastırarak:
— Geliyorlar.. Allahım.. Geliyorlar!..
Diye haykırdı. Franzes:
— Acaba bu gemiler kime ait?
Notaras cevap verdi:
— Cineviz gemileri..
İmparator sevinç içinde idi:
— Çok büyük gemiler bunlar.
— Evet Haşmetpenah... Ben de şimdiye kadar böyle büyük bir gemi görmemiştim.
Gemiler Sarayburnu hizasına 1 gelmeğe başlamıştı.
İmparator, derhal emir verdi-
— Tellallar bağırsın.. Herkes sahile koşsun.. İsanın gönderdiği bu mukaddes yardımcıları karşılasın..
Ve derhal aşağıya indi. Merdiven başında hassa kumandam Leon’a çarptı ve gayriihtiyarî:
— Hayvan!..
Diye bağırdı. Leon, sahibinin sesini tanıyan bir köpek gibi kenara çekildi:
— İmparatorumun hakkı var.
Kostantin başını salladı:
— Sen miydin Leon?
— Evet Haşmetpenah...
— Çabuk bütün hassa askerlerini topla ve Saraybumuna gel..
— Emir Haşmetpenahımmdır..
Ve Kostantin tekrar koşmağa başladı. Notaras ve Franzes de arkasından gidiyorlardı. İmparator, bütün saray merasimini bir anda unutuvermişti. Gitmek, bir an evvel bu muhteşem iki gemi-
nin sahibini görmek istiyordu.
İki gemi yelkenlerini indirmişlerdi. Ağır ağır süzülerek sahile yaklaşıyorlardı. Gemilerin güverteleri zırhlı ve silâhlı askerlerle dolu idi.
İki gemiden öndeki çok büyüktü. Âdeta yelkenli gemilerin o güne kadar yapılanlarının en muhteşemi idi. Takriben 2500 tonilâto hasminde idi. İkincisi ise ona nazaran küçüktü ve şöyle böyle sekiz yüz tonilâto idi (1).
Sahil binlerce BizanslI ile dolmuştu. Yeis ve ümitsizlik içinde günlerden beri kıvranan BizanslIlar için böyle bir havadis âdeta bir bayram sevinci yaratmıştı. Sanki bu iki gemi gelmekle İstanbul kur tutmuştu!..
Sahilden mendiller sallanıyor, şarkılar, neşeli nâralar atılıyordu. Papaslar ağır matemli kilise duaları okuyorlardı.
Ve iki gemi sahile yaklaşmıştı. Şimdi demir atıyorlardı.
İmparator, iki tarafında sıralanan yüzlerce sırmalı hassa askerinin ortasında bir heykel gibi duruyor, İstanbulun kurtarıcısını görmek için sabırsızlanıyordu.
Büyük gemiden bir sandal indi. Yaldızlı, gayet süslü bir sandal.. Ve gemiden dinç ve yakışıklı bir adam sandala atladı. O da aynen imrapator gibi sandalın arka tarafında iki ayaklarını açarak dim dik duruyor, kendisini karşılayanları neşe ve gurur içinde süzüyordu.
Acaba bu kimdi? Bu uzun boylu, geniş göğüslü, heykel gibi dim dim duran adam kimdi?
Onu Bizansta kimse tanımıyordu.
Sandal yaklaştı. Tam bir orta zaman şövalyesi gibi zırhlar ve silâhlar içinde olan bu garip a-dam, kılıcını şakırdatarak sahile atladı. Geniş ve sert adımlarla imparatora doğru yürüdü.
İmparator onu merak ve heyecanla seyrediyordu. Hassa zabitleri. papaslar, saray erkânı ve halk bu mağrur adamı gözleriyle takip etmekte idiler.
Tam İmparatorun önüne geldiği vakit gayet sert bir şekilde durdu. İmparator bu tanımadığı adama elini uzattı. Adam gururun dan hiç bir şey eksiltmeksizin biraz eğildi ve uzanan eli tuttu. Gür ve olgun bir sesle kendini takdim etti:
(JanJustiniani!...)
Sonra kısaca ilâve etti: (.Cineviz asilzadelerinden...) İmparator heyecanını belli etmemeğe çalınarak:
(Hoş geldiniz kumandan!...)
Diyebildi. Justiniani göğsünü kabarttı. Etrafındakilere de sözlerini duyuracak bir şekilde gür bir sesle şu kısa hitabeyi ira-detti:
(Haşmetpenah!.. Mukaddes şeh rinizin büyük bir tehlike karşısında kaldığını işittim. Cinevizli-yim. Asil bir ailenin evlâdıyım.
(Devamı var)
(1) Barbaros, Şlomberje, sayfa 48.
Norveç tiyatrosu, İbsen, Peer Gynt
Bellamy Cinayeti
ZAFER İN POLİS TEFRİKASI
Yazan: Frances Noyes Hart Çeviren: S. Yazıcıoğlu
— 6 —
[■ bsen'in mücadeleci sanatına I ve bu sanatın en mükemmel ® örneklerinden biri olan (Peer
Gynt)e karşı duyduğum hayranlık, beni bugünkü Norveç Tiyatro sana-
nının durumunu, imkân nîsöetınde
incelemiye şevketti.
XVIII. yüzyılın ortalarında, Chris-tiania (şimdiki başkent Oslo) ve Bergen gibi büyük şehirlerde oturan asil ailelerin amatörlük gayretlerde başlıyan Norveç,in tiyatro faaliyeti günümüze gelinceye kadar pek çeşitli safhalardan geçmiştir. Bütün unsurları ve özelliklerile yerli bir tiyatronun doğuşunu gerektiği ölçüde kavnyabilmek için bu safhalar üzerinde uzun uzun durmak gere-
kirse de, konumuz şimdilik buna müsaade etmemektedir. Biz daha
çok, bugünkü Norveç,in bugünkü tiyatrosuna şöyle kuş bakışile bir bakıp geçmek niyetindeyiz.
Norveç’te şu anda 3 milyona yakın insan yaşamaktadır. Bergen’de 2 Trondheim’de 1.425.000 nüfuslu başkent Oslo’da 8 tane, devletin yardımı ile beslenen tiyatro, bu 3 milyon insanın emrindedir. Bunlara, sahnesini bilhassa modern komedyalarla modern piyeslere açık tutan (Yeni Tiyatro) yu; sonra müzikli ve hafif komedya temsillleri veren (Merkez Tiyatro)sunu; daha sonra edebî yenilik araştırmaları yapan (Stüdyo Tiyatro) su ile iki revü tiyatrosunu ve Halk Tiyatro Kurumu ile Tredünyonların işbirliği esası üzerine kurulması kararlaştırılmış olan büyük, modern (Halk Tiyatro)sunu da katınca, bugün Norveç'te 3 milyonluk bir topluluğun Tiyatro sanatına verdiği değeri kolayca anlamak mümkün olur.
Oslo’daki tiyatrolardan (Norveç Tiyatro) su adını taşıyan tiyatro 1912 de bilhassa köy hayatını ve temlerini işlemek amacile kurulmuştur. Toplumsal yaşayışların tabakalarına ve bölümlerine göre tiyatro faaliyetlerine istikâmet vermiş olan Norveçliler, bu sanatta bizim gibi yıllardır kendini arayıp duran top-lumlara ne güzel bir örnektir.
Norveç,te tiyatro faaliyetinin bu
derece yaygın ve kesif olması hiç şüphesiz, ora halkının sanat terbiyesini ve olgunluğunu gösterir. İbsen neslinden gerçek dram ustalarının ve şairlerin yetinmesi de, böyle bir ruh ikliminin tabiî sonuçlarıdır. Bununla beraber sözüm; yetiştiren de, yetiştirmiyen de sadece halktır, o istemedikten ve kabul etmedikten sonra sanatçı hiçbir şey yapamaz şeklinde anlaşılmamalı.Çün ki halk, çoklarının iddia ettiği gibi iyinin, doğrunun, güzelin karşısında uzun müddet duygusuz ve anlayışsız kalmaz. Belki biraz geç duygulanır, geç anlarsa da mutlaka duygulanır, mutlaka anlar. Yeter ki, onun karşısına iyi, doğru, güzel olduğu sanılan değil, aslında iyinin, doğrunun, güzelin kendisi olan halis eserler çıkarılsın. Netekim bizde buna taze bir misal gösterebilirim: Peer Gynt! Başlangıçta anla-şılmıyacağını, beğenilmeyeceğim endişeli bir iddia ile ileri süren bazı-
—— îuın:
Suat T A ŞER
lan, 30 başarılı oyundan sonra endişelerinde de, iddialarında da yanıldıklarını bir kere daha anladılar.
Ben şuna kaniim ki, halk oldum olası çirkinin düşmanı, güzelin dostu ve sevdalısıdır.
İbsen’in dehasında doğup büyü-
yen, bir hamlede Norveç sahnele-
o— DİLEKLER ———
Veremli bir
memur
Ortaköy P.T.T. memuru Burhan Okyalaz’ın eşi Zeliha Ok-yalaz imzasiyle bir mektup aldık. Ouyucumuz P.T.T. umum müdürlüğüne hitaben bir açık mektup şeklinde kaleme aldığı bu mektubunda, kocasına 18 Şubat 1950 günü daire hekimi tarafından -âcilen sanatoryum tedavisine alınması, kaydiyle üç ay izin verildiğini yazdıktan sonra şöyle devam ediyor:.
«Geçen gün 7 Nisandı, memleketimiz de dahil, bütün dünyaca kabul edilmiş sağlık günü imiş ve Türkiyede kanunileşmiş, plânlaşmış bir Verem savaşı varmış. Posta-Telgraf idaresinin de hastalarını teda; vi için Erenköyünde, bir milyon lira sarfile yaptırdığı bir sanatoryum varmış. Eğer bunlar birer vakıa ise bunların yanında ve bu vakıalarla tezat halinde bir vakıa daha vardır. Ortaköy P.T.T. memuru eşim Burhan Okyalazın akciğerlerindeki açık ve faal hastalığa ve daire hekiminin (acele sanatoryum tedavisi) kay-dile verdiği rapora rağmen iki aydanberi kendi haline terke-dilmesi vakası....
Okuyucumuz İstanbul P.T.T. Baş müdürlüğüne dilekçe ile müracaat etmiş. -Emekli kanununun 47 inci maddesi mucibince muamele yapıldığı şeklinde cevap verilmiş. Oukuyu-cumuz 1946 senesinde alınan raporla mezuniyetler dolayı- ı siyle 1950 senesinde tatbik , mevkiine konulan bir kanuna göre muamele yapılamıya- ( cağını haklı alarak yazdıktan sonra şöyle devam ediyor:
«47 ci madde aleyhimizde tefsir edildikten sonra o tarihe kadar alman izinlerim hesabı yapılıyor ve 18 Şubattaki rapor tarihine nazaran eşi- , min bir aylık müddeti kaldığı , ve hemen sanatoryuma yatırılması için emir veriliyor. An- , cak bu emir verildiği zaman
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
rinden dünya sahnelerine atlıyarak insanlığın ölümsüz temsilcileri arasına katılan hayalci, haylaz, büyüklük ve şöhret heveslisi Peer Gynt’ün hayatı, maceraları, sevinçleri, kederleri, hâtaları ve pişmanlıkları bizim seyircilerimize hiç te yabancı gelmedi. Oyunların gördüğü ilgi bunun açık delilidir.
Seyircilerimizin İbsen'e, Peer Gynt'e ve oyuncularımıza karşı gösterdikleri bu ilgiyi bir de yabancı seyircilerin, hele mümkün olursa İbsen’in şehrimizdeki vatandaşlarının ilgilerde kıyaslamayı düşünmüştüm. Güzel bir tesadüf, sayın Norveç elçisinin Peer Gynt oyunu münasebetile tertipledikleri bir toplantıda, aradığım fırsatı karşıma çıkardı. Yaptığım soruşturmalardan, . oyunu pek çok beğendiklerini; ayrıca Norveç,te bile hazmı kolay ol-I mıyan bu eserin burada bu kadar çok oynamasına ve seyircilerin çokluğuna karşı takdirli bir hayret duyduklarını tesbit ettim. Tabiî bundan derhal hem oyuncularımız, hem de seyircilerimiz adına haklı bir gurur duydum.
Sanat dostu sayın elçi ile Peer Gynt ve oyun üzerinde konuşurken bir ara aklıma, İbsen’in akrabalarını sormak geldi.
— Bugün İbsen ailesinden kimler hayattadır? diye sordum.
Şöyle cevap verdiler:
— İbsen’in bir oğlu vardı, Sigurd İbsen. Babasının muasırı büyük şair Bjornson’un kızı ile evlendi. Sigurd, müttefikir bir devlet adamı idi, çok sevilirdi. 1900 de bir ara başbakan . seçildi. Oğullan Tancred subay ol-' du, el’an hayattadır. Onun oğlu da şimdi Kahire.de diplomattır.
Teşekkür ettim. Fakat zihnimi kurcalayan ikinci bir suali de sormaktan kendimi alamadım.
— Peer Gynt’teki oyunculardan en çok kimleri beğendiniz?
— Hepsi güzel ve anlayışlı oynuyorlar, buna şüphe yok. Hele, genç liğine rağmen, Peer Gynt gibi ağır, derin ve çok renkli bir rolde C. . Gökçer gerçekten muvaffak oluyor.
Bir sual daha sormıya hazırlanıyordum, sözlerine devam ettiler
— Büyük bir aktrisimiz vardı, Yo-hanne Dybwad; bir ay kadar önce *82 yaşında öldü. Dünyanın en meşhur Aase annesi idi. 65 - 70 yaşına kadar sahneden inmedi. Kral, en büyük şeref nişanı ile kendisini Norveç’in bir numaralı kadını ilân et-, mişti.
I Bunlara ve konuşmamız sırasında Norveç tiyatro hayatına dair verdikleri diğer bazı değerli bilgilere teşekkür ederek ayrıldım.
Kiralık 2 daire
3 büyük oda, bir salon ve müş temilâtı ve yine 3 odadan ibaret iki daire, su ve elektrik mevcut.
Müracaat: Cebeci Dikimevi üstü, harta nirengi noktası karşısı, Taylanlar Ap. Daire 3.
— Jüriyi gayet seçme bir gruptan intihap ediyorlar.
Muhabir sesini yavaşça alçalt-mağa mecbur oldu. Çünkü hâkim Carver tehditkâr bir bakışla başını kendisine doğru çevirmişti. Sözüne devam etti,
— Redfield gittikçe kalabalıklaşan bir yerdir. Onun için jüriyi muayyen bir tabakadan seçmek icap ediyor.
— Caesar Smith
Bay Smith üç adet altın dişini gösteren geniş bir tebessümle a-deta koşarak ilerledi.
— Robert Augustine!
— İpek gibi siyah bıyıklı, esmer, çevik bir adam yavaşça Smith’in yanına yerleşti.
— Beş numara, lütfen bölmedeki yerinize geçiniz... George Ho-bart!
Kahverengi bir spor ceket giymiş, güler yüzlü bir delikanlı süratle ileriye doğru yürüdü.
Kızıl saçlı kız, gizlice fısıldayarak:
— Bu gelen de kim? diye sordu.
— Nereye?
— Şahitlerin bölmesine. Bakın pencerenin yanındaki köşeye. Şeker gibi tatlı bir ihtiyar hanımefendi var, onun yanına oturan uzun boylu adam.
— O mu? Pat İves ve annesi. Bu kadıncağızı da şehadet etsin diye mahkeme çağırtmış! Sebebini Allah bilir.
Kızıl saçlı kız,
— Böyle küçücük ıbone giyen ihtiyarlara baylırım. Oğlu nasıl şey?
— Pat mı? İşte önünüzde, iyice bakın. Nasıl şey?
— Kızıl saçlı kız söz dinler bir tavırla karşısındaki adamı tetkik etti. Siyah saçlar, kemiklerine ka dar kül gibi bembeyaz kesilmiş, perişan, güzel bir yüzde ıstıraptan simsiyah gölgelenmiş mavi gözler, ümitsizlikten bir çizgi haline gelecek kadar sımsıkı kilitlenmiş, pervasız bir ağız.
— Halinden pek memnun görün müyor.
— Memnun da değil zaten. Genç İves romantik bir adamdır. Şövalye ruhlu, avare mizaçlı, şair, âşık ay ışığında düello eden, meh tapta gül takdim eden, ara sıra zar atan, şeytana uydu mu atına atlayıp çekip giden takımdan. Acı ve çıplak hakikatler karşısında yapacağını şaşıran cinsinden. İşte bu tabiatte bir adamı bugünkü vaziyet karşısında tasavvur ederseniz, gözlerinin altındaki gölgeleri de, muhakkak üç dizyem yükselmiş ateşini de, uğradığı kâbusları da anlarsınız.
Kızıl saçlı kız dehşet içindeydi,
— Kendisiyle bir mülakat mı yaptınız?
— Bu türlü ifade edilince kulağa hoş geliyor. Sue tves’le Bella-
my tevkif edilir edilmez, benim gibi sivri akıllı bir iki arkadaşla beriıber kendisiyle görüşmeğe git tik. Galiba Haziranın yirmi biriydi. Pek fazla ümidi olmıyan bir haleti ruhiye içinde kapıyı çaldık; ve kapı öyle birdenbire açıldı ki, o anda yüzüstü içeriye düşüyorduk. Karşımızda, işte bu yuf ka yürekli İves yüzünde ömrümde görmediğim derecede kötü bir ifade ile beliriverdi. Yine ayni derecede kötü bir sesle, .Buyurunuz efendiler, dedi, aldanmıyor sanı basın mensuplarıyla müşerref oluyorum... Biz de, fazla heyecan göstermiyerek yanılmadığını söyliyerek cevap verdik. ..Doğrudan doğruya sadede gelelim, değil ipi?» dedi, »Aldanmıyorsam, öğrenmek istediğiniz şey şu: Acaba ben Madeleine Bellamy’nin â_-.sıkıntıydın»; ve acaba zevcem de kendisinin katili midir? Övle de- ‘ ğil mi?»
Bizim de öğrenmek istediğimiz şey söylediklerinden pek başka bir şey değildi, ama ifade tarzı pek uyumuyordu. İves sözüne devam etti, -Size kısa ve açık bir cevap vereceğim, şimdi şuradan defolun!» ve sokak kapısını birden bire ardına kadar açtı ki, bir ordu asker olsa o anda hepsi birden çıkabilecekti. Münasin bir cevap bulup vaziyeti düzeltmeğe çalışırken, arka taraftan tatlı ve yumuşak bir ses işitildi: «Pat, yavrum, biraz yavaş, çocukları uyandıracaksın. Beyefendiler her halde başka bir zaman tekrar gelebilirler... ve Bayan Daniel İves, yani annesi nezaketli, tatlı, fakat mustarip bir tebessümle gülümseyerek oğlunun koluna dokundu. Pat, yavrum da pek o kadar uzun sürmeyen bir nezaketle gülümsi-yerek, -tekrar geleceklerinden eminim.. Bak bundan eminim; hem de sabahın dördünden münasip zaman bulamazlar.» diye cevap verdi. Biz de teklif edilen bu saati pek de gayri münasip bul mıyarak oradan ayrılmağa mecbur olduk. İşte böyle. Eğer iyi bakarsanız, siz de jüriden evvel, karşınızdaki adamın hakikate taham mül edemiyen romantik bir tip olduğunu anlarsınız. Jüri heyetinin kaçıncı numarası bu?
— Otto Schultz!
Ak saçlı, tonton melek yüzlü' bir adam ileriye doğru seğirtti.
— On numara, lütfen yerinizi alınız.
— Josialı Morgan!
— Aman Yarabbi! Neredeyse bütün şehir halkını toplayacaklar! Şu Margan denilen adamın baltaya benzeyen yüzüne bakın. Bunu aldatmağa kalkanın vay ha-
— Charles Stuyvesaut!
(Devamı var)
RADYO - BULMACA
(Mete Spor Gençlik Kulübü)
Yararına
Büyük Sinemada
3/5/1950 tarihine rastlayan Çarşamba gecesi muhteşem Müsamere
Kıymetli Ses Sanatkârı
MUALLÂ MUKADDER
Sahte Tur - Lûtfi Güneri
Mükemmel Saz Topluluğu
Naci Tektel, Salih Orak, Kadri Şençalar ve İsmail Şençalar ve diğer kıymetli sanatkârların işttrakile mükemmel bir gece
— Bana da bunun aksini söylemişlerdi... Hem Nostradamüs bizzat söyledi... Ve bugüne kadar da Nostradamüs’ün aldandığı vaki değildir... Fransua aldanıyor... aldanan ve aldatılan odur...
Bu mütalea ile ferahlıyan ana kraliçe, içeride ne konuşulduğunu, kendisini son derece alâkadar edecek sözleri işitmek üzere olduğu yerden kımıldamadan, nefes almadan durdu, maksadı, işiteceği sözlerden bu kehanete ne derece ehemmiyet verileceğini kestirmek idi.
Mari Stüart da, Fransuva ve Ka terin kadar hurafelere, bâtıl itikatlara inanırdı. Bu sebeple içi ferahlayıverdi birden.. Dudaklarında tebessüm belirdi, gözleri sevinçle parladı.
Fransuva, kendisini dikkatle dinleyen sevgili eşine, Çayır Lokantasında ilk defa Fiyorenda’ya nasıl rastgeldiğini ve nazarında son derece mühim bu tesadüf esnasında onun söylediği sözleri aynen harfi harfine söyliyerek anlattı.
Duvar perdesinin arkasındaki kapıya kulağını dayayarak dinleyen Katerin içinden :
•Üzülmekte pek haksız imişim» diyerek gülümsedi.
Kiralın Fiyorenda hakkında söy lediği sözlerden biraz alınan Mari Stüart:
— Eh! Sevgili Şevketlim behim, o Fiyorenda’dan ne büyük bir şevk ve heyecanla bahsediyorsunuz?.. Eğer böyle devam edecek olursanız ben kıskanacağım! İhtarında bulundu.
Bu sözler yarı ciddî, yarı lâtife yollu söylemişti. Fransuves, buna gayet ciddî bir tavırla cevap verdi:
— Sevgilim, şimdi size izah edeceğim iki sebepten dolayı bu düşüncenizde haksız olduğunuzu anlayacaksınız: Evvelâ, biliyorsunuz ki, sarayın dışında birkaç ki-
Çeviren: RAGIP RIFKI
Yazan: MİŞEL ZEVAKO
— 6 —
şi ile dostluk peyda ettim. Mari. ben dostlarıma güvenirim, onları son derece severim; çünkü, kendileriyle ayni mertebede zannettikleri gencin işgal ettiği mevkiin ne kadar yüksek olduğunu akıllarına bile getirmeksizin onların bana gösterdikleri ve bir çok vesilelerde isbat ettikleri muhabbet, sadakat ve fedakârlıkların tama-miyle samimî olduğuna ve hiç bir şahsi menfaate müstenit bulunmadığına eminim.
— O genç kızın da bu kıymetli dostlarınızdan bir olduğuna mu söylemek istiyorsunuz?
Kraliçe, istemiyerek sesine mâ-nalı bir eda vermişti. Bu istihza pek açık olmamakla beraber kral onu farketti ve ciddî bir tavırla :
— Seni yaramaz, seni... Alay etmekte haksızsın... Aradan henüz pek uzun zaman geçmemiş olan bir hâdise, bir çok kimselerin hayatına mal olduğu için oldukça mühim bir vaka oldu Ben de —Ah! bakınız yine telâş ediyorsunuz ve istihzayı aklınıza bile getirmiyorsunuz artık— o hâdiseye karışmıştım. İşte o sırada, bu genç kız, öyle bir halde en cesur, en azimli adamların bile göstere-miyecekleri bir fedakârlık, bir sadakat, bir cüret, bir cesaret gösterdi ve gayet akıllıca bir harekette, bir teşebbüste bulundu. Siz, kocanızı bu anda sağ olarak yanınızda bulmanızı Boröver’den sonra bu genç kıza borçlusunuz. Bu izahatımdan sonra, onu en emin bir dost telâkki etmeme ve
hakkında methü sitayişte bulunmama artık hayret etmezsiniz zan nederim.
Mari Stüart o sözleri, kıskançlıktan ziyade muziplik olsun diye söylemişti. Fransuvanın sözleri onda derin bir tesir husule getirdi. Ciddileşerek:
— Ben, dedi, söylediklerinizin içinden yalnız bir şeye ehemmiyet veririm ki o daı Fiyorendanm sizin hayatınızı kurtarmış olmasıdır. Bu da, sizi koruyan dostunuz Boröver, ve Ferriyer gibi bütün tanımadığım o dostlan nasıl seviyorsam o genç kızı da öyle sevmeme kifayet eder. Ve bundan sonra ona karşı minnettarlığımı zı ne suretle izhar edebileceğimizi kararlaştırmaktan başka onun hakkında size bir söz söylemiye-
ceğim.
— Müsterih olunuz Mari; vakti
gelince, Fransa kralı, Kont dö Luvr’a yapılan hizmetleri kralla ra yakışır bir cömertlikle mükâfatlandırmağı bilir.
Ve muziplik sırası kendine geldiğine hükmederek:
— Maamafifa, ne sebebe mebni o genç kızı kıskanmamanız lâzım-
geldiğini size söyliyeceğim. O, Ferriyer'in nişanlısıdır ve Ferri-
yer de biraz evvel size
söylemiş-
tim Kont dö Luvr’un dostların-
dan biridir. Bundan dolayı, kız benim nazarımda muhteremdir. . sözlerini ilâve etti.
Dikkat edilmiş olsa gerektir, Fransuva, Kont dö Luvr namı altında tebdil şehri dolaştığı sıra-
larda başından geçen hâdiseler hakkında pek ihtiyatlı davranıyordu.
Fakat, başkaları bahis mevzuu olduğu zaman ayni ihtiyata hiç riayet etmiyordu. Bilâkis, en ufak tafsilâtı bile söylemekten çekinmiyordu. Bu da, işlerin öyle kendisinin zannettiği gibi endişeyi mucip olacak bir mahiyette olma dıklarını söyliyerek maceralarını genç kraliçeye anlatmak hususunda kralın takip ettiği oldukça ma-hirane bir usul idi.
Fransuva, Ferriyer’in Fiyorenda’ya olan aşkını kısaca anlattı. İki gencin birbirlerini çıldırasıya sevdiklerini ve bu sebeple nişanlandıklarını da vakitsiz olarak söy lemek suretiyle eşini ferahlandırmak istemişti. Fakat, yalan söylemediğine emin idi; çünkü, onların nişanlanacaklarına ve evleneceklerine samimî olarak kani bulunuyordu.
Bu derece şairane bir evlenme hikâyesi genç kraliçenin sevmeyi bilen ve seven merhametli yufka yüreğini derin surette heyecanlandırmıştı. Derakap, o nişanlı kızı yakından görmek ve asil bir aile kızına olduğu gibi onu da krallara yakışır bir tarzda çehizlemek suretiyle teveccühünü göstermek arzusunu izhar etti. Fransuva, sev gili eşine: Fiyorenda’nm yalnız Kont dö Luvr’un tanıdığını ve şim dilik ondan başkasını tanımaması icabettiğini hatırlattı. Kraliçenin pek dikkati çeken bu iyilikseverliği onu hayrete düşürür ve :şüphelendirirdi. İşte muvakkat bir müddet için onda bu şüpheyi uyandırmaktan içtinap etmek lâzımdı.
Bu maceranın, daima pusuda bekliyen Katerini de, diğer bazı sebeplerden dolayı, son derece a-Jâkadar ettiği muhakkak idi.
(Devamı var)
ANKARA RADYOSU Perşembe — 20/4/1950
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Harry Horlick Orkestrası Çalıyor (Pl.)
7.45 Haberler ve Hava Raporu.
8.00 Müzik: Hafif Sololar (Pl.)
8.25 Günün Programı.
8.30 Müzik: Bale Müzikleri (Pl.)
9.00 Kapanış.
12.2S Açılış ve Program.
12.30 M. S. Ayarı.
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Salon Orkestrası.
13.30 öğle Gazetesi.
13.45 Müzik: Radyo Salon Orkestrasının Devamı.
14.00 Akşam Programı. Hava Raporu ve Kapanış.
17.58 Açılış ve Program.
18.00 M. S. Ayan.
18.00 Müzik: înce Saz (Feralınftk Faslı)
18.45 Müzik: Plano İle Caz Parçaları (Pl) 19.00 M.' S. Ayarı ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: (Yurttan Sesler).
19.45 Radyo İle İngilizce.
20.00 Müzik: Hafif Müzik (Pl.)
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: Semai, Şarkı ve Koşmalar. 21.00 Yedek Subayhlar Programı.
21 45 Konuşma: Sağlık Saati (Boğmaca) Dr. Emin Aktan.
22.00 Müzik: Müzikseverin saati.
22.45 M. S. Ayarı ve Haberler.
23.00 Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU Perşembe — 20/4/1950
13.00 Haberler.
13.15 Şarkı ve Türküler (Pl.)
13.30 Orkestra Eserleri (Pl.)
13.50 Ev Kadını - Kışlık ve Yazlık Eşyanın Muhafazası.
(İkinci konuşma) Konuşan: teman Eydur.
14.00 Şarkı ve Türküler.
11.40 Dans Müziği (Pl.)
15.00 Programlar ve Kapanış. (
17.57 Açılış ve Programlar.
18.00 Dans Müziği (Pl.)
18.30 Franz Sclıubert’den Liedler (Pl.)
. 18.45 Saz Eserleri.
Kilçük Orkestr
levirgel Misk (Radyofonik
Hafif Müzik (Pl. Programlar ve )
— ıstanbulda Ba

ZAFER
Bayla: 5
iJ
375 krş.
BALLET KEILENROC
Harikulade İranlı Akrobatlar
Anafartalar Cad. Adliye karşın Köşe Mağara, Ne: 224.
Tel: 11135 Ankara
Her akşam
Tanınmış Paris Revü Heyeti
Her pazar saat 17 de matine bütün program iştirakile
12603
Fiatları
500 krş.
DOKTOR
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
Devlet Hava Yolları
Genel Müdürlüğünden
AÇIrA
I
Anafartalar Caddesi Çocuk Esirgeme
Kurumu yanında No 354
Bütün izahatı aşağıda adresi yazılı acentesinden hemen alabilirsiniz
ARİF ALP
Karaoğlan Ticaret Hanı
ANKARA
----«8-8=. I.»»!-, r I
AUSTİN” 2 ve 5 TONLUK 1950 MODELİ
YENİ TİPİ
ŞOFÖR MAHALLİ KAMYONLARI BEKLEYİNİZ
Şoför mahalli: Geniş, üç kişinin rahatça oturabileceği yeni bir tip. (Şoförün oturacağı yer ileri geri ayarlanabilir). Basamaklar şoför mahalli kapıları kapanınca görülmez. Hariçten gelecek gürültüye karşı tertibatlı ve kilitli kapılar. Toza ve hava ceryanına karşı muhafazalı, şoför mahalli kenarlarında arka pencereler, ARZU ÜZERİNE: Radyo, kalorifer ve camların buğlanmasına karşı tertibat. Hava cereyanı ayarı, soğuk ıcaga karşı yeni tertibat. Ayrıca
kapılarda küçük camlar vasıtasile hususî hava ceryanı ayarı. Açılır kapanır arka şoför penceresi.
Şasi üzerinde: 6 silindirli bir motor olup 68 Fren beygir kuvvetin-dedir. Şanjeman 4 vitesli. Takviyeli diferansiyel. Dört tekerlek üzerine tesir eden LOCKHEED idrolik tertibatı havi frenler, ilâveten SERVO tertibatı. İstenildiği takdirde 5 tonluk uzun Şasi kamyonlar çift diferansiyeli! ve hususî DİZEL motörlü olarak ta verilebilir.
Merkez Bankasından
Suriye Maliye Bakanlığının 28 Mart 1950 tarihinde ittihaz eylediği 616 sayılı karar mucibince Suriye Cumhuriyeti dışında bulunan ve 1 Nisan 1947 den mukaddem bir tarih taşıyan 50 ve 100 liralık Suriye Banknotları tedavülden kaldırılmaktadır.
İşbu banknotlardan Türkiye’de bulunanları, mezkûr kararla tanınmış olan haklardan faydalandırılmak üzere, makbuz mukabilinde Bankamız Şubelerince de tesellüm edilmektedir.
Banknotların tesellümü için tesbit edilen müddet 1 Mayıs 1950 tarihinde hitama erecektir.
Alâkalıların Bankamıza müracaatları lüzumu ilân olunur.
Halen işletilmekte olan meydanlara ilâveten 25/4/1950 Salı gününden itibaren Erzurum, Kayseri ve 1/5/1950 tarihinden itibaren de Bursa, Konya, Sivas meydanları işletmeye açılacaktır.
Antalya, Gaziantep, Samsun, Urfa ve Van toprak meydanlarının işletmeye açılacağı tarihin ayrıca bildirileceği sayın halka ilân olunur. (2461)

Bir günde Ankaradan İstanbula Direkt olarak Bursa Otobüsleri İstanbul seferlerini de yapmaktadır Her sabah saat 6 da hareket ederek Gerede ve Yeşil Bolu yolu ile İstanbul’a gece saat 9 da Usküdara varmaktadır. (25, otobüs birbirini takip ederek seferlerin intizamını temin eder. Otobüsler lüks, konforlu ve radyoludur.
Hareket merkezleri: Ankarada İtfaiye meydanı Temiz sokak No. 4. Telefon: 16124. — İstanbul Sirkeci Asmalıkahve yanındaki benzinciye müracaat. — Üsküdar Şemsi Paşa caddesi No. 35. Telefon: 60755.



Maliye Bakanlığından
Suriye Maliye Bakanlığı tarafından 28/3/1950 tarihinde ittihaz -îrCn 616 karar gereğince, Suriye Cumhuriyeti dışında bulu-
ve 1 Nisan 1947 tarihinden mukaddem bir tarih taşıyan 50 ve 100 liralık Suriye banknotlarının tedavülden kaldırıldığı, bunlardan Tür-k,ycde bulunanları, mezkûr karar ile tanınmış olan haklardan fay-Yalandırılmak üzere, makbuz mukabilinde tesellüme Suriye ve Lübnan Bankası muhabiri Osrrranlı Bankasının tavzif edildiği ve bankaya tevdi için tesbit edilen müddetin 1 Mayıs. 1950 günü akşamı hitam bulacağı öğrenilmiştir.
Keyfiyet alâkolılarca bilgi edinilmek: üzere ilân olunur. (2371)
Mevsimin Kumaş Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ
__________ . _ _______________ — — ■ ■■ Anafartalsr (?■
260 krş. 290 krş.
par 18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gandi 340 krş. TjESg
ateşten gömlek
Eser :
Halide Edip Adıvar Rejisör :
Vedat Örfi Bengii Seanslar:
14 - 16.15 - 18.30-21
Tel. Rlse: 15031 . MOd 240'”
İLÂN
Ünvanı ticaret kaydımın kapan- I ması hakkında Kızılbey Maliye | Tahsil Şubesine 11/8/1948 tarih ve 26590 No. lu dilekçem ile terki ticaret ettiğimi bildirmiştim.
Bu keyfiyetin Ticaret Odasına bil dirilmemiş olduğunu öğrenmem ü-zerine Odaya da 12/2/1950 tarihli yazım ile şubeye olan müracaatımı (eyiden ticareti terkettiğim bildirilmiş ve Odanın 5 Nisan 1950 tarih ve 1167 cevabi yazısile kaydımın kapanmış olduğu bildirilmiş olmak La bir kere de ilânen bildiririm.
Feyzi Didinal (736)
SATILIK
PİYANO — Kuyruksuz, kemmel vaziyette.
BUZ DOLABI — 9 ayak Wes-tinghouse.
HAVAGAZI OCAĞI — Modern, dört gözlü.
PERDELER — Muhtelif e-batta.
• Cumartesi günü saat 14-18 arasında Atatürk Bulvarı köşesinde Kavaklıdere caddesi 213 numarada görülebilir. (737)
yaczvr/z /-tıra//'
AS7y?A çoz/es*,
f ,/

1.200-000 Litre benzin ve 215.000 kilo mazot satın alınacaktır
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — 1.200.000 litre benzin ile 215.000 kilo mazot teklif verme usulü ile satın alınacaktır.
2 — Şartnamesi parasız olarak Müessese Alım, Satım ve Tesisat Şubesinden alınabilir.
3 — İlgililerin şartname esasına göre tanzim edecekleri tekliflerini
en geç 27/Nisan/1950 tarihine kadar Müessese Umum Müdürlüğüne vermeleri ilân olunur. (2367)

Trio Maffi
kısa bir müddet için angaje edilmiş
Meşhur virtüöz ADÛLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
Pek yakında beynelmilel şöhretli Çınlı TRİO HATA’S ve DİMİ MOOS and TANIYA
akrobatlar
Şark inşaat Malzemesi Ticarethanesi
Telf. 13611 Şekerciler Sokak No. 9 Telgraf: Taşkın
Yuvarlak beton demiri, çivi, çinko, siyah ve galvanizli saç, beton teli, kazma, kürek, kurşun boru, galvaniz, siyah boru ve parçaları, fevkalâde teiniz pik boru ve parçaları, Eskişehir Kiremitleri - Serbest Çimento - imrahorun Pişkin Tuğlası FİYATLAR PİYASANIN EN UCUZ FİYATIDIR

Şark Sabunları
iistün evsaflı sabunlarıdır.
Aziz Tevfık Yeginsoy DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Yalova
Kaplıcaları
Hastalarını her gün saat 18 den itibaren kabul eder.
Hamsmönü Halk Eczanesi karlında, Nizameddin apartmanı Ne. 2 — Tel: 15343.
Sağlık ve Neş’e kaynağı Züınrüil Yalova Kaplıcaları 23 Ni&n
Pazar günü açılıyor, başında: Said ÇELEBİ n başında: Prof Dr.
NÜZHET ŞAKIR
TENZİLATLI TARİFE
23 Nisandan 31 Mayısa kadar sabah
LÜKS TERMAL OTEL.
kahvaltısı, öğle ve akşam yemekleri, banyo dahil bir hafta (7 gün) 100 lira. (Yüzde on servis ücreti alınmaz). Bir günlük 15 lira.
LÜKS BÜYÜK OTEL: Bu sene yemek mecburiyeti kaldırıl -mıştır. Fiatlar yüzde yirmi beş tenzilâtlıdır.
Aynı gün Çınar ve diğer oteller, banyolar, hamamlar, yüz-havuzu ve tedavi cihazı açılacaktır.
BU SENEKİ YENİLİKLER
TEDAVİDE: İlâveten kaplıcanın .kaynağından Öemîn edilen radyo aktiviteli çamurla tedavi, parafin banyoları ve en son fizikî tedavi usulleri.
EĞLENCELERDE: Bu sene Büyük Otelin yanındaki lokanta, tanınmış bir firma tarafından lokanta, gazino ve bar olarak ayr. bir kadro ve müzikle ve fevkalâde bir programla işletilecektir. Ay rica, pavyon, sinema, pastanane; tenis kortu ve alatuka konserler ve balolar.
PARKLARDA: Senelerdenoeri terkedilmiş olan Güney Park tekrar tarh ve tanzim edilmiş ve diğer bütün parklar ve yürüyüş yolları tevsi edilmiştir. Kaplıcalar bu sene GÜL, YASEMİN ve ORTANCA deryası haline getirilmiştir.
VESAİT: Yalovaya hemen her saat vapur vardır. Kartaldan da araba vapuru konulmuştur. ,
YALOVA: Emsali bulunmıyan bir tedavi, eğlenme ve dinlenme cennetidir.
1
I
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası
Ankara Ajansı
24 Nisanda açılıyor
Ziraî Krediler, Kooperatif işlemleriyle HcjvûI», Çek, Tahsil senetleri, Tasarruf tevdiatı işlerinde Sayın müşterilerinin emirlerine âmade olacaktır.
■NflRLO
Kıymetli Eşya Piyangosu
Çekilişe az bir zaman kalmıştır. Bir liralık biletle şık bir ev. kamyon, taksi otomobil, traktör, motosiklet, radyo, saat, kumaş gibi 150.000 liralık 14.000 küsur parça hediyelerden birisini kazanmak sizin için bir talih işidir. Bu güzel vesile ile de yoksul çocuk dâvasına yardım etmiş olacaksınız. (700)
|JI
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi İkinci Tertip
SAATLARI
SAATÇİLERDEN ISRARLA
İSTEYİNİZ
Sahile: 6
Huzur ve saadetin başı: Adalet
B şnakaledon devam :
-
Adviye FENİK
Ticani tarikatı şeyhi
A (Baş tarafı birinci de) | hâkim olamadım ve bir iki dua
,|
j
ve şikâyette bulunmamıştır. nerq^e ve ne suretle baskı
Diyaıbakırda baskı
★ (Ba? tarafı birinci de) lığına vukubulan bir ihbar üzerine savcılıkça gerekli tahkikata başlan mış ve adı geçenin evinde arama yapılması için yargıçtan karar alın ı diktan sonra emniyet teşkilâtı aramaya memur edilmiştir. Yapılan aramada elde edilen evrak, kaçak tütün, kaçak sigara kâğıdı ve kaçak ipekli kumaşlar dosyasile birlikte adalete tevdi edilmiştir. Yargılamaya ağır ceza mahkemesinde devam edilmektedir.
3 — Bismilin Mücceti köyünde Demokrat Parti adayı Mustafa E-kinci ve arkadaşlarının siyasî nüfuz temini için û^nı mahiyette propaganda yaptıkları anlaşıldığından Milletvekili Seçimi ve Ttürk Ceza kanunlarına göre haklarında Bismil vc Diyarbakır adalet mercilcrince takibata tevessül edilmiştir.
4 _ Silvan ilçesinin Pireman köyü halkında») olup Heybet Cengizin yakınlarından bulunan fsmail Timur yine Heybetin siyasî nüfuz kazanması için dinî mahiyetteki tel-kin propagandalarına tavassut etmekte olduğundan bu şahıs hakkın da da Silvan C. Savcılığınca takibata başlanmış ve İsmail Timur tevkif edilmiştir.
5 — Heybet Cengizin Yeğeni ve maktul Şeyh Fahrettinin oğlu Tev-vik Bukarlı Bismilin Cadde koyu camiinde. Heybetin dinî ve irticaî mahiyette propagandasını havı bir mektubunu okumuş olduğu iddıa-sile hakkında yetkili hâkim tarafından tahkikat açılmıştır.
6 — Gazetenizde yazılı olduğu gi-
bi hiç bir kimsenin üstünde ve evin de usulsüz arama yapılmamış, her hangi bir vatandaş bu hususta bir ihbar -»»-«•—u.mınrnamısltır. yapıldığının madde tayınıle belirtilmemiş olması bu haberin asılsızlığının delilidir. Kanun mercilerinin uyanık ve dikkatli çalışmaları Şeyh liği ve bunun halk üzerindeki tesir ve nüfuzunu istismara kalkışanlaıı memnun etmiyeceği şüphesizdir. Ka •nunlara muhalif fiil ve hareketlerin ehemmiyetle takip ve faillerinin adalet makamlarına tevdi edile ceği tabiidir. Bu yazının gazetenizin çıkacak ilk nüshasında neşri n-m olunur.» Diyarbakır Valisi
Kemal Hadimli
* (Baş tarafı birinci de) tatmin etmediği âşikâırdır.
Demokrat Parti saflarında adaylığını koyduğu sırada gazetelere verdimi beyanatta açıkça görülüyor ki, bu değerli hukuk adamımız, mil letvekili seçilirse, memlekette adalet işlerinin tanzimi için çalışacak ve bu hususta teşriî sahada her gay reti sarfedecektir.
Esasen sayın Yargıtay başkanı-mız Adliye edebiyatımızın en parlak sayfalarını teşkil eden 6 Eylül nutuklarıyla her sene bize bu fikirlerini açıklamış bulunmaktadır.
Şüphe yok ki, bir memlekette bütün iyiliklerin başı adalettir. Adalet mekanizması muntazam işliye-cek, vatandaşlar lıer türlü haklarının adalet dairesinde süratle temin edildiğine kani olacak olursa, memlekette saadet ve huzura kavuşulmuş demektir.
Demokrat Parti şimdiye kadar, iyi bir hukuk ve nizamın kurulması hususunda çalışmış, anayasanın daima muzaffer olması İçin uğraşmış, buna aykırı kanunların kaldırılması yolunda mücadele etmiştir. İktidarda bulunmadığı halde bu hususta Demokrat Parti hesabına kaydedilen büyük muvaffakiyetler var dır. Bu husustaki çalışmalara bundan sonra da devam edileceği muhakkaktır.
Ancak burada mühim bir noktaya işaret etmek bizim de vazifemiz dir. Hukuk başka, adalet yine başkadır; netekim sayın Yargıtay Başkanı 1950 mahkemeleri açılış nutkunda kanunların birer kalıp, vt, donuk birer ölçü olduğuna, ona a-daletin ruhunu vereceklerin ancak tarafsız, yüksek vicdanlı hâkimlerimiz olacağına yerinde olarak işaret etmiştir.
Evet, bir memlekette hukuk pren sipleri ne kadar mükemmel olursa olsun, adalet mekanizması iyi tanzim edilmezse bundan gereken hayırlı ve mesut neticeleri almağa imkân yoktur. İstediğiniz kadar kusursuz bir anayasa kurmuş olunuz, istediğiniz kadar anayasaya aykırı kanunları kaldırınız; fakat bunların tatbikinde zorluklara uğrarsanız ve yahut kanunlar, hukuk mefhumu- i nun istediği sürati temin edemez**, adaletin tam bir şekilde temin «dil diğini söyliyemezsiniz.
Sayın Özyürük’ün 1944 - 45 adlî yılının açılış nutkundaki şu cümlesini tekrarlamak yerinde olur:
Bir büyük eser yaratıyoruz. 1 yaratmada hâkimin rolü büyük
gelmemizin birinci şartının vazifeye feragatle bağlılık olduğunu, bütün diğer düşüncelerin ikinci plânda gelmesi lâzımgeidiğini takdir eden yüksek hâkimlerimiz pek çoktur. Fakat hukuk kaideleri ne kadar mükemmel olursa olsun, bozuk bir idare mekanizması, muhakemeleri sürüncemede bırakan bir sistem ve hele siyasî meselelerde bir tek Ba kanın emrine bağlı dâvalar, adalet çarklarını tamamiyle tersine İşletebilir. Hâkimlerimiz ne kadar vicdanlı ve âdil olurlarsa olsunlar, onların da tıilıayet bir insan ol -duklarını kabul etmek lâzımdır. Eğer bir hâkimin terfii veyahut değiştirilmesi siyasî bir mevkide bulu nan bir partinin adamı olan Adalet Bakanının ve bilhassa Fuat Sir-men’in elinde olursa, siyasî dâvalarda adaletin daima en iyi bir şekilde tecelli ettiğini iddia edemeyiz. Çünkü ne de olsa Adalet Bakanının yapacağı- bir baskı, hâkimin yereceği kararlar üzerinde ibreyi şaşırtabilir.
Hele infaz işlerinde Adalet Bakanının tesiri hemen hemen mutlak tır. Çünkü savcılar, Adalet Bakanının emrindedir. Dilediğini istediği şekilde terfian işinden uzaklaştırabilir. Halbuki bir savcı, dâvada dâ-vacı mevkiinde değil midir? İnfaz ise, tamamiyle bu davacının emrine hattâ hapishaneler bile bu dâva-cının idaresi altına bırakılmıştır.
Tashihi karar müessesesi de başsavcının salâhiyetine terkedilmiştir. Yine siyasî dâvalarla, matbuat dâvalarında tashihi karar için harekete geçip geçmemek bir tek şahsın reyine bırakılmıştır. Halbuki bu usuller, demokratik bir sistemde tam ve salim bir adalet temini bakımından büyük eksikliklerdir.
Bütün bunları birer ihtimal ve misal olarak ortaya koymuş bulunuyoruz. Meselenin esası, İyi bir hukuk ve nizamla beraber, iyi bir adalet mekanizması kurabilmektir.
Çünkü bu işlerde sade siyasî dâvalara ait eksiklikler değil, diğer dâvaları da müteessir eden noksanlar vardır. Mahkemeleri miz çok yüklüdür. Hâkimlerimiz hakikaten insan takati fevkinde çalışmağa mecbur tutulmaktadırlar.
■ Günde on beş dâva görmek ve I bunlar hakkında karar almak ha-
Seçim emniyeti ve idare âmirleri olmuş bulunan mesul mevkidekl vatandaşlarımız, o zaman, sakat ve geri bir zihniyetin idare ettiği bir mekanizmanın kurbanı idiler. Yeni seçim kanunu, bu duruma düşmek mevkiinde olan İdare âmirlerine, vicdanlarının ve vazife duygularının emrine ııymak vo zora boyun eğmemek imkânını bol bol bahşediyor. Onlar, bu kanunla, kendilerine şu veya bu üst makamdan gelmesi muhtemel kamın dışı birtakım şifreli veya şifresiz emirlere itaat etmemek kuvvetini kazanmış bulunuyorlar. Körü körüne itaatleri veya yaranma gayretkeşlikleriyle, kaııun sayarlıkları ve vatanseverlikleri arasında muhayyer ve müstakil bırakılmışlardır. Fakat, bu bakımdan da mesuliyetleri, seçim işlerinde fiilen vazifeli olmamalarına rağmen, 19-16 dakinden çok daha büyük ve ağırdır.
Esasen, millet iradesinin önüne geçmek imkânı kalmamış olduğu da artık anlaşılmalıdır. Yapılacak tek şey, hükümetiyle, partisiyle; valisi, kaymakamı, jandarması, seçmeni, sandık başı mümessiliyle bütün mil letiıı ancak vo ancak seçim emniyetine, seçim namusuna, rey hakkına ihtimam etmesinden ibarettir.
Hattâ, son huzursuzlukları, yer yer patlak vereıı anlaşmazlıkları dikkat nazarına alarak, ilerideki yolsuzlukları önlemek için İçişleri Bakanlığının ilgililere ve bütün idare âmirlerine bu hususta açık ve kesin bir tamim yapması da pek yerinde olur kanaatindeyiz. Çünkü, hu memleketin mukadderatı, beş on yanlış görüşlü veya haddini bilmez idare âmirinin keyfine, veya anlayışsızlığına feda edilemez.
Muhip DIRANAS
Hakikat meydandadır. Gözlerimizin önünde cereyan etmiştir. Valinin üç senedenberi takip ettiği siyasetin mahiyeti de bizce malûmdur. Hiç bir sözü ve yazısı ile Demokratlan ve tarafsız vatandaştan aldatamıyacaktır.»
Saffet Gürol da bu sözlere şunları İlâve etmiştir:
(— Valiye belki inanabilirdik. Fakat Niğdeden C.H.P. adayı olduk tan sonra artık tarafsız sayılamaz. Biz ondan namuslu ve şerefli bir vatandaş sıfatiyle partisi hesabına ve şahsı lehine propaganda yapmak üzere Niğdeye gitmesini ve KonyalIları rahat bırakmasını istiyoruz.
Tuzlukçuda seçimin nasıl yapıldığını, kaymakamın, bucak müdürünün, jandarma komutanının ve maiyetlerinin hareketlerini bizzıt müşahede eden bir insan olarak vic danımla başbaşa kaldığım zaman şuna karar verdim: Eğer milletvekilliği seçimine de İdare mekanizması bu zihniyetle geçecek ve bu şekilde müdahale edecekse vay Demokrasinin haline. . •
Himmet Ölçmen, fikirlerini şu suretle hulâsa etmiştir:
.— C.H.P. nin en yüksek makamından emir ve direktif alan ve ne pahasına olursa olsun seçimleri bu parti lehine kazandırma vaadini veren Şefik Soyer Konyada vali olarak bulunduğu müddetçe namus lu bir seçim yapılacağına vatandaş-ı 1ar inanmamaktadırlar. Halkın bü-_ ... „„ı—„Tlına rağmen) i Tuzlukçu seçiminde bir hâdise çık-
I
I
!
Veremli bir merçmr
A (Baştarafı 4 üncüde) artık o bir aylık müddet geçmiş bulunduğundan, bu bir aylık sanatoryum tedavisinden de sarfınazar ediliyor. Bu izin hesapları tefsirden evvel yapılarak eşim bir ay dahi olsa sanatoryum tedavisine alınsa İdi şimdi belki sıhhati düzelirdi. Bu hesaplar nihayet bir günde yapılıp telefonla emir verilemez mi idi? Bu işle alâkadar olanların vicdanları hiç
■ azap duymaz mı acaba? Ve nihayet bu tefsir ve iddiaya göre eşim bundan sonra maaşa da müstahak değildir ve böy- j lelikle korkunç bir hastalığın yanında açlık ve sefaletle de mücadeleye hazırlanmamız i-cab etecektir. Açık olan bu kanunî haklarımızın Posta Telgraf idaresinden maddî, manevî tazminat talebile Danıştaya baş vurmadan evvel keyfiyeti bir kere daha bu açık mektupla makamınıza bildirmeyi fai-deli gördüm. Neticeden ümitli olduğumu arzederim. Saygılarımla.»
A (Baş tarafı birinci de) mediği gibi rapor da vermemiştir, i Ilgın Kaymakamı Ahmet Gümüş Derbend köyüne teftişe gittiği sırada Demokratlardan Bekir Gökmen İle Mehmet Sarıçiçek’i jandarma komutanı Bahtiyar Konuksu vasıta-siyle jandarma karakoluna celbetti-rilerek döğdürmüştür. Bu İki vatan daş dâva açmışlardır.
Kadıalan kaymakamı Rebii Ba-şol ilçede seçmenlere dağıtılan seçim kartlarının tevzii İşinde dikkati çeken bazı hareketleri görüldüğünden, seçim emniyetini ihlâl suçu ile, hakkında Demokrat Parti İlce İdare kurulu başkanlığına başvurulmuştur.
Şehrimize gelen D.P. mümessilleri hâdise hakkında İzahat verdiler
Akşehirin Tuzlukçu bucağında ya pılan Belediye seçimi müfıasebetiy-le Konya valisi Şefik Soyerln telgrafla gönderdiği tekzibi dünkü sayımızda neşretmiş ve mütalâalarımızı da İlâve etmiştik.
Haber aldığımıza göre hâdise Demokrat Parti Genel Merkezince ele alınmış ve İçişleri Bakanlığına bir tezkere yazılarak bu gibi yolsuzluklardan doğacak vahim neticeler hakkında dikkat nazarları çekilmiştir.
Bu mesele hakkında izahat vermek üzere, D.P. İl Başkanı Fahri Ağaoğlu. üyelerden Saffet Gürol ve İl müfettişi Himmet Ölçmenden mürekkep bir heyet dün Konyadan ' şehrimize gelmiş ve Parti Genel heyecan ve galeyanı Kurulu ile temas etmiştir. I Tuzlukçu seçiminde bir
Vali Şefik Soyerin tekzibi hak- | madı ise bu sadece Demokrat Parti kında ne diyeceğini sorduğumuz idarecilerinin basiret ve vatansever Fahri Ağaoğlu bir arkadaşımıza İlklerinden ileri gelmiştir. Fakat şunları söylemiştir? 14 Mayıs seçimlerinde her sandık
— Hâdise Zafer gazetesinde çık- başında bu idareciler bulunacağına *’*’ ----1 j. ». göre hâdiseler çıkacağı muhakkak-
tır. Bunun mesuliyeti sadece Şefik Soyer’e ve onu iş başında bırakan iktidara ait olacaktır. Konya şehri şimdiden âdeta bir jandarma genel karargâhı manzarası arzetmektedir. Buna rağmen vatandaşların azim ve imanı her gün bir kat daha kuvvet-1 lenmektedir.»
Barem Dışı Ücretlileri Derneğinden
16 Nisan Pazar günü yeter sayıda üye gelmediğinden Genel Kurulun açılmasına imkân bulunamamış ve toplantı geri bırakılmıştır.
İkinci toplantımız 22/4/1950 Cumartesi günü saat 14.30 da yinş Halkevi salonunda yapılacaktır.
Genel Kurulda görüşülecek işler:]
1 — Genel Kurulun açılması ve Genel Kurulu idare edecek başkan! ve kâtiplerin seçilmesi.
2 — Derneğin iki aylık faaliyeti] hakkında geçici Yönetim Kurulu raporu ile Denetçiler raporunun okunj ması ve Yönetim Kurulunun ibrası.
3 — Ana tüzüğe bazı yeni hüküm ler ilâvesi halikındaki teklifin gö-j rüşülmesi.
4 — Yedisi asil ve yedisi yedek olmak zere (14) kişilik Yönetim Kurulu ve üçü asil, üçü yedek olmak! üzere (6) kişilik Denetçiler Kurulu üyelerinin seçilmesi.
tığı gibidir. Daha evvel de bu mesele Konyada çıkan Meram gazetesinde müteaddit yazılara mevzu olmuş, birisi müstesna, diğerleri hiç bir tekzip ve tavzihe uğramamıştır.
Valinin tekzibi, bir çok hâdiscle-de olduğu gibi hakikatin ifadesi değil sakat zihniyetini maskelemek gayretinin ifadesidir.
Askerî terhis ve seçimler
ir (Baş tarafı birinci de) Bu da verdiğimiz haberin doğruluğuna en büyük delildir. Bundan başka, son zamanlarda âdet olan garip bir zihniyetten kurtulunma-dığını da anlatmış bulunuyoruz.
Her hangi bir gazetede çıkan yan lış bir haber, bermutad tekzip edildiği vakit ayrıca, tekzipnamenin birinci nüshası da iktidar organı Ulus’a gönderilmektedir. Muhte rem idare makamlarının buna neden lüzum gördükleri dc cai sualdir?
Bu vaziyet, idarî makamların bitaraf hareket ettikleri iddiası karşısında, C.H.P. mensubu gibi çalıştıkları şüphesini ister istemez uyan dırmaktadır.
Şimdi Millî Savunma Bakanlığın dan aldığımız mektubu veriyoruz:
Zafer gazetesi yazı işleri Md. (Yalanlama)
19 Nisan 1950 gün ve 355 sayılı Zafer gazetesinin birinci sayfasında (Seçimler yaklaştıkça 40 yıllık kanunlar hatırlanıyor ve Terhisler Mayıs sonuna bırakıldı.) başlığı altında; «Bugünlerde terhisi icap eden bazı sınıfların da terhisi Mayıs sonuna bırakılmıştır.» denilmek tedir.
1 — Valilerin ne zaman ve ne şekilde askerî makamlara müracaat edebilecekleri eski ve yeni kanunlarda yazılı ve çerçevelidir.
2 — Halen silâh altında bulunan ve 4416 sayılı kanuna göre, kısa hizmete tâbi eratın hizmet süreleri Mayıs 1950 içinde sona ermekte olduğundan bu eratın terhisleri 12 Nisan 1950 gün ve 10279 sayılı Bakan lık emriyle yayınlanmıştır. Bunların terhisi normal olarak devam edecekti;.
Bundan başka silâh altında bulunan en yaşlı doğumun muvazzaflık hizmetlerinin bitmesine daha on üç aylık bir zaman vardır. Bu itibarla; terhis işlemleri, seçimlerden dolayı geciktirilmiş hiç bir doğum ve sınıf mevcut değildir.
Yurt savunması, ordumuzun merali ile ilgili bu asılsız haberin gazetenizle yalanlanmasını rica ederim. M. S. B. Y.
Orgeneral İzzet Aksalur

H. Paşada infilak
* (Baş tarafı birinci de) lâkın sebebiyet verdiği büyük bir yangın çıkmıştır.
Kükürt ve karpit gibi infilâk ve iştial maddeleri yüklü olduğu anlaşılan vapurun baş anbannda vukua gelen infilâk neticesi başlıyan yangın süratle genişlemiş ve geminin kinci anbarına sirayet etmiştir.
Hâdisenin vukuu akabinde kara vc deniz itfaiye teşkilâtile liman i-daresi vasıtaları derhal faaliyete geçmişler ve ilk hamlede vukuu muhtemel infilâkların civarda her hangi bir kazaya sebebiyet vermemek için Norveç vapurunu Haydarpaşa limanı içinden çıkararak Harem iskelesi önlerine doğru getirmişlerdir.
Geminin Haydarpaşa limanından çıkarılması için gemi zincirlerinin kesilmesi icap etmiş ve bu ameliye esnasında oldukça güçlüklerle karşılaşılmışta1. Zincirler nihayet dina- I mit kullanılmak suretile kesilebil-miştir. Söndürme ameliyesine devam edilirken saat 13.30 da gemide' yeniden şiddetli bir infilâk vukubul muş ve bu infilâkta güvertede bulu nan Kadıköy itfaiye grup âmiri Mümin Çelen ile itfaiye erlerinden Ali Günüuygun, yaralanmışlardır.
Gemi mürettebatı infilâkın vu -kuu esnasında gemiden çıkarılmış bulunuyordu.
Bu son infilâk üzerine «Bosphc rus» un kurtarılmasından katî surette ümit kesildiği için itfaiye gruplan tarafından gövdesi açılmak suretiy-. le vapur batırılmıştır. I
Gemi karpit, kâğıt, nitrat, keres, te yüklü ve hamulesi arasında radyo cihazları bulunuyordu. I
r——
Yobarcılara satlccck gemiler
Devlet Deniz Yolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğüne ait bulunan Akbaş, Kemal ve Söğütlü gemilerinin yabancılara da satılmasına izin verilmiştir.
Bu gemiler aramızda ticaret ve ödeme anlaşması bulunan memleketlere satıldığı takdirde bedellerinin anlaşmalar hükümleri dairesin de ve aramızda ticaret ve ödeme an laşması bulunmayan / memleketlere satıldığı takdirde bedellerinin dolar İsviçre frangı veya Türk hesabına geçirilmiş sterlin olarak memlekete getirilmesi şzfrt olarak ileri sürülmüştür.
Bazı fabrika ve imalâthaneler için fazla mesai tahdidi kaldırıldı 1940 senesinde alınan bir karar gereğince her nevi iplik ve dokuma imalâthane ve fabrikalarıyla Sü-l merbanka bağlı bilumum fabrika -larda Milli Korunma Kanununun 19 uncu maddesi hükümleri daire-I sinde günde üç saate kadar fazla 1 mesai yapılmasına izin verilmesine dair olan karar yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu karar gereğince bahsi geçen fabrikalar istedikler kadar mesai yapabileceklerdir.
Ustasının 198 lirasını dolandırmış
Seyyar fıstıkçılık yapan Ali Çiğdem isminde bir şahıs savcılığa mü racaatla yanında çalıştırdığı Kadir Özçin ismindeki çocuğun fıstık satışına ait 198 liray dolandırarak kaç tığını söylemiştir.
Dolandırıcı Kadir hakkında taliki.
I kata başlanmıştır.
■ ıirtAKuıua Kaıar aımaıc na-
40 adlı kikaten müşkül ve yorucudur. Huşu cümle- | ]âs3ı ne cihetten bakarsanız bakı-| nız, adalet işlerimizde düzeltilecek Bu taraflar mevcuttur.
İacaktır. Yükselmenhı” binn“ci“ jırtı özvürük’ün vpTnT ^7
vazifeye feracatle haMılıkt»* ra. ve ona muvazı olarak
doıt beş kıymetli yargıtay üyesinin teşrii hayata atılırken işaret ettiği bu mühim noktayı büyük bir memnunlukla karşılaşmamak mümkün değildir.
vazifeye feragatle bağlılıktır. Bu ruhha,eti Cumhuriyet Hâkimine bütün diğer düşünceleri ikinci plâna bıraktıracak kudrette olmalıdır.
Evet, biz de biliyoruz ki bu memlekette âdil hâkimlerimiz vardır. Ellerini vicdanlarına koyarak, yük
hâdiseleri etrafında
A- (Baş tarafı birinci de) telif kuvvetler zararlı maksatlarının istihsali için bu seçim devresini bulunmaz bir fırsat addecekler ve bütün gayret ve faaliyetlerini bu devrede huzur ve sükûnun ihlâli noktasında teksif edeceklerdir. Görüşlerimizde ne kadar isabet ettiğimizi şimdi daha iyi anlamaktayız.
Son zamanlarda husule gelen bazı hâdiselerin mânası üzerinde ehemmiyetle durulmak mecburiyeti vardır. Mukaddes mefhumların nasıl istismar edilmekte olduğu ve Millî vicranda yer etmiş duyguların adi politika oyunlarına ne suretle âlet edilmek istendiği meydandadır. Memleketimizde emniyet ve istikrarı bozmak ve kanun otoritesini yıkmak yolundan maksatlarını istihsale çalışan dış cereyanların son hâdiselerdeki tesirleri de aşikârdır. Görülüyor ki sağdan ve soldan gelen tehlikeli cereyanlar bir mecrada ' birleştirilmek isteniyor. I
Demokratik inkişafın ancak kanun hâkimiyetinin ve maddi ve manevî asayişin mahfuz tutulmasiyle llllvıa mümkün olacağına inanan ve bunu ' p her vesile ile tekrar eden partimiz, bilerek bilmiyerek, bir taraftan ir- Duruşmaya sanıkların hüviyetle-ticaî körükliyen ve diğer taraftan rinin tesbitiyle başlandı vc ” memleketi kardeş kavgasına götür-: Qi,~—*1" ----’— n—'
meğe çalışan tahriklere karşı mücadeleyi kendine vazife bilmekte devam edecektir.
Bu itibarla, ehemmiyet ve nezaketine işaret ettiğim şu seçim dev resinde milli birliği tehdit ve halkımızın huzur ve emniyetini ihlâl edebilecek her teşebbüsü bütün kuv vetiyle karşılamağa çalışmakla bera ber partimiz, bu gibi zararlı ve teh likeli cereyanları önliyerek seçimlerin kanuni hudutlar içinde sükûn ve emniyetle yapılmasını temin yolunda hükümetin sarfedeceği gayretlere müzaheret etmeği de hem bir vatan borcu, hem de kendi kuruluşundaki gayenin tabii bir neticesi telâkki etmektedir.»
Adliye binasının dışında olduğu gibi içinde de bütün koridorlar ve merdivenler zabıta memurlarıyla dolmuştur. Emniyet ikinci şube rrü-, dürü Adil Darıcalı alman tedbirlere nezaret etmekteydi.
Duruşmaya saat 14.30 da başlandı ve önce sanıklar sonra da halk mahkeme salonuna alındı.
Bütün tarikat mensupları tarafından -efendi, diye anılan Kemal Pi-lavoğlu açık renk bir elbise giymiş I ve başında da yazlık hasır şapka bu lunuyordu. Mahkeme başkanlığını Saffet Önen, iddia makamını da Lûtfi Musluoğlu işgal etmişti. Sa-e i nıkların müdafiliğini de iki C. H. 111 ' " avukat yapıyordu.
I
Aranıyor
Acele temiz bir jeep aranıyor. Müracaat: Adliye yanı Gençağa ap. kapısı ağzında tütüncü İsmail Şen -türk’e. (734)
__ ____ ve Kemal
Pilavoğlu sorulan suallere şu ve-vapları verdi:
Ar (Bas tarafı birinci de) layan istifaların önünü almak endi-1 şeşinden ileri gelmektedir.
Partinin kalbur üstü şahısların-1 dan C.H.P. Genel sekreter yardım-I cısı Cevat Dursunoğlu’nun bu partir milletvekili olmak istememesi, p3r ( ti genel merkezinin ileri gelen âza- ' ları arasındaki had anlaşmazlığın bir ifadesidir. Bu hâdisenin münfe- ' rit olarak mütalâasına imkân yok- . tur. Bununla alâkalı bir çok çekiş- ’ me ve didişmelerin mevcut olduğu aşikârdır.
Yllardanberi milletvekilliği yapmış ve C.H.P. nin en hararetli mü- | dafilerinden olan Dursunoğlu’nun J bu karara varabilmesi için bu hu- L susta ileri sürülen mütalâaların dışında daha mühim, esaslı sebepler olması lâzım gelir.
Ortadaki elle tutulur delillere ba- ■ kılınca Halk Partisinin tam bir pa- ** nik içinde olduğu anlaşılır. İstifa r akınının her gün biraz daha artaca- r ğı ve Halk Partisinin seçimlerde F umduğunu değil, düşünemediğini ' I elde edeceğini artık tanınmış Halk |n partililer bile itiraf etmekten çekin |n m emektedirler. ri ’
kudum» dedi.
İddianamenin okunmasını müteakip tarikatın halifesi olarak tanına» Yusuf Başkayanın istinabe suretiyle^ alınan ifadesi okundu. Yusuf ifade», sinde tarikatçılığı bıraktığını söylüyordu.
Bu sırada hâkim 'İbrahim Kalecik ten sordu:
— Senin derviş olduğun söyleniyor, şeyhiniz de Pilavoğlu imiş.
— Ben dervişliği bırakalı, 5-6 sene oldu. Allahın ve Resulün yolunda gidiyorum. '
— Efendi bana: -artık gelme ben tarikatı bıraktım, dedi.
Bundan sonra Kemıtf Pilavoğlu-nun ilk ifadesi okundu. Bu ifadede Pilavoğlu neşrettiği bir kitaptan bahsediyor ve kitabın bir yeriniri halkı harpten firara teşvik ettiği mahiyetini taşıdığı jçin Millî Savunma Bakanlığınca hakkında tali kikat yapıldığını söylüyor ve Saime kadın semtinde yapılan toplantıya, temasla evinin bahçesinde toplanan kalabalığa bazı nasihatlerde bulunduğunu, elini öpmek istiyenlerden güçlükle kurtulduğunu, orada bu-İnanlara iktidar partisinin kuvvetlenmesi için C. H. P. yt girdiğini ve onların da reylerini C. H. P. ye vermielerini tavsiye etliğini ifade ediyordu.
Kemal Pilavoğlu ifadesinde nasıl Bakırköy Emrazı Akliye hastaha-nesine gittiğini ve 5 ay kaldıktan sonra annesinin vasi olarak kendisini çıkarttığını anlatıyordu.
Nebi Cavitin ilk ifadesi okundu, ve bu ifadede Allah isterse Arapça ezan okuyacağı belirtiliyordu.
Hâkimin bir suali üzerine Nelpi Cavit:
• —Yeni ezana aklım ermiyor» dedi.
Bu sırada söz alan savcı yardım, cısı Lûtfi Musluoğlu sanıkların tevkifini talep etti.
Bundan sonra söz alan sanıklar müdafii tevkif talebinin yersiz ve zamansız olduğunu söyliyerek duruş: manın gayri mevkuf olarak devam, etmesini talep etti.
Neticede kaçması melhuz bulunan, I tarikatın halifesi Yıusuf Başkayanın ve şahitlere tesir etmesi ihtimali bu i lunan Kemal Pilavoğlımun tevkifine karar verildi;ve duruşma başka bir güne talik erlildi.
fazla

ı
Dünkü Ulus gazetesinin de teyid -J ettiği gibi Amasya Milletvekili ve “ 1 ayni zajnanda jparti idare heyeti re-divan üyesi Esat Uras da partiden T' istifa etmiştir.
Alınan son haberlere göre Muş milletvekili Hamdi Dayı ve Mardin milletvekili Abdülkadir Kalav Halk partisinden istifa ederek D.P. ye girmek müracaat etmişlerdir.
Bu vaziyet C.H.P. de esaslı bir çöküntünün başladığına alâmettir.
M
»■'


— Adın ne?
— Kemal Pilavoğlu.
— Eabanın adı?
— Ahmet.
— Ananın adı?
— Sare.
— Doğum tarihin?
— 1323.
— Doğum yerin?
— Ankara.
— Nerede oturuyorsun?
— Özbeyler mahallesi Salaç sokak No. 20.
— Ne iş yaparsın?
— Marmara Nakliyat Evinin sahibiyim.
— Evli misin bekâr mı?
— Evli ve üç çocuk sahibiyim.
— Tahsilin?
— Hukuk Fakültesi mezunuyum.
— Geçmiş sabıkan var mı?
— Tarikatçılıktan bir aya mahkûm oldum.
Köpek çiğneyen papas mahkûm oldu
İngilterede Tyminster papası, bir köpeğe lüzumsuz yere ıstırap ; çektirdiğ için 5 sterlinlik bir cezaya mahkûm olmuştur. Hâdisenin esası şudur: |
Papas gece vakti otomobiliyle yoluna devam ederken birdenbire
jkbal'in Hayat, Fikir ve San’at hakkında konferans
Pakistan Sefiri Sayın Miaıı Beşir Ahmet, Pakistan'ın millî şair ve filozofu İkbal’in ölümünün 12 nci yıldönümü müııasebetile, 21 Nisan 1950 günü saat 17.30 da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesinin büyük konferans salonunda ikbal’in hayat, fikir ve san’atı hakkında İngilizce bir konferans verecektir. Konferansın Türkçe tercümesi okunacak ve İkbal’in bir kaç şiiri terennüm edilecektir.
ZAYİ — Köpeğim için Belediyeden aldığım 877 numaralı plâkayı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Behçet Türkmen
r
aldığım I diploma- I1 cağımdan k
yoıuna aevam eaerıcen Diraenoıre önüne çıkan iki köpekten birini ö- W1 lüm derecesinde diğerini de daha hafif olarak yaralamıştır. Papas her ne kadar otomobilinden inerek vaziyeti tetkik etmiş, birinin öl müş, diğerinin yaralanmış olduğunu görmüşse de tekrar yoluna devam etmiştir. Fakat yaralı köpekler hakkında hiç bir tedbire başvurma ması ve civar sakinlerini haberdar etmemiş bulunması papas hakkında suç teşkil etmiştir.
Muhakeme sırasında İngiliz papa sı her ne kadar, gecenin yağmurlu ve karanlık olduğunu, civar evleri ---------------------------------------------------------------------------------------------- -------------- tefrik edemediğini, hâdisede bir polis ve jandarmalar nezaretinde , kasdi olmadığını ileri sürmüşse de şehir Hanımeli Sokak No. 39/6. Tel: kemesini dinlemeye gelmiştim. Halk bir hâdiseye meleten verilmetfen d« zaya ve 3 şiling mahkemT masra-24126. (713) I galeyana geldi. Ben de kendime çezaevinç gönd^iftjdi.------------fı ödemeğe mahkûm etmiştir.
Giriş serbesttir.
.z
ZAYİ — S. B. O. d)an aldığım 1940 tarih ve 2277 No. lu d/ mı kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisi hükümsüzdür.
Danıştay Yardımcılarından AAıdülkadir üras
İLÂN
r
Her cins Yazı ve Dikiş Makina-ları iyi fiyatla alınır.
Anafartalar Ced. İsabey Ap. No. 282 Adliye karsısı Tel: 14OB6.
Kiralık garaj
iki otomobil alabilir, su
Bundan sonra sanıklardan İbrahim Kalecik ve Nebi Cavitin hüviyeti tesbit edildi. Nebi Cavite geç miş mahkûmiyeti olup olmadığı so. rulunca biraz düşündü ve .iki üç defa Arapça ezan okumaktan mahkûmiyetim var. dedi. I
Müteakiben duruşmaya mevku - a_____________ _____ ____
fen getirilen Halil Alandan neden Bundan sonra Kemal Pilavoğlu mevkuf bulunduğu soruldu. Sanık ' nnlic ;
Ankara-Istanbul ve İstanbul-Ankara
Yolcularının Nazarı Dikkatine
SATILIK MOTOR — Yeni beygir monifaya satılıktır, caddesi Tenekeci sokak Elektrikçi, Tel: 11882.
ARANIYOR - ’-J-
ihtiyaç vardır. Posta caddesi Cün. doğlu Han 35 numaraya müracaat. Telefon; 11481.
1
1
Posta i No. 33.
(739) I
. . . .. .. .... . v . i »■•'-»"•-X OVİM.MU. oamıv. pyııs ve januaınıaıar nezaretinde ; Kasaı olmadığını ilen sürmüşse
lektrık mevcuttur. Müracaat. Yem ifadesinde »Kemal Pilavoğlunun mah adliye binasında çıkarıldı ve hiç ■ hâkim kendisini 5 Sterlin nakdi
Her gün karşılıklı Ankaradan istanbula ve İstanbuldan An-karaya Emniyet Koç Otobüs seferleri 15 Nisan 1950 Cumartesi sabahından itibaren bağlıyacaktır.. Sayın yolcuların fazla tafsilât için aşağıdaki yazıhanelerimize müracaatlarını rica ederiz.
Ankara: Î1 Jandarma Komutanlığı yanında Emniyet Otoları Yazıhanesi, Tel: 12099.
İstanbul: Sirkeci, Orhaniye Caddesi Aşmalı Kahve bitişiğinde Çorlu - Ankara Yazıhanesi Tel: 25705.
— Bir kadın ahçıya İ Posta caddesi Cün - « i
Sahlbi
Adviye FENİK
Ya sililerini fiilin iftar* •(•»: HİKMET YAZICIOÖLü
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası

Comments (0)